VOLGA VOLGA

Transcription

VOLGA VOLGA
Temmuz | July 2013 Sayı | Issue 24
Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy
Temmuz | July 2013
BURSA
Every corner of this
Ottoman’s pearl smells history
Osmanlı’nın gözbebeğinin
her yeri tarih
VOLGA VOLGA
Rusya’yı bir de
nehir boyu görün
See Russia from the
side of a river
Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy
Şimdi de kalemiyle
ruhunuza hitap ediyor
Appealing to our souls
this time with his pen
FERDİ TAYFUR
Historic recipes for Ramadan dinner tables
İftar sofraları için tarihi tarifler
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 1
1
7/3/13 12:54 AM
U24OKSM.indd 2
7/3/13 12:54 AM
Binali Yıldırım
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı
Minister of Transport,
Maritime Affairs and
Communication
Değerli vatandaşlarım;
Dear citizens;
“İstikbal göklerdedir” diyerek havayolu ulaşımının önemine
dikkat çeken Büyük Atatürk 3 Mayıs 1935’te yaptığı bir
konuşmasında şöyle diyordu; “Türk çocuğu! Her işte
olduğu gibi havacılıkta da, en yüksek düzeyde, gökte seni
bekleyen yerini, az zamanda dolduracaksın”. 1935’ten bu
yana çok zaman geçti. Büyük Atatürk’ün diğer alanlarda
olduğu gibi ulaşım alanında da mirasını yaşatmak,
devrettiği bayrağı daha ileriye götürmek ise hükümetimize
nasip oldu. Hükümetimiz, havayolunu halkın yolu haline
getirdi. 10 yılda havcılığımızı neredeyse 10 kat büyüttük, 16
milyon vatandaşımızın ilk defa uçağa binmesini sağladık.
Bizim dönemimizde uçağa binmeyi imtiyaz olmaktan
çıkarıp ihtiyaca dönüştürdük.
Ancak yaptıklarımızla yetinmeyeceğiz. Ülkemizin 2023
vizyonunu şimdiden ortaya koyduk. Cumhuriyetimiz’in
kuruluşunun 100’üncü yılında, 2023’te havacılığımızın
nerede olacağını biliyoruz. Bu kapsamda yapacağımız
havalimanlarıyla vatandaşlarımızın ulaşımını
kolaylaştırarak, herhangi bir yöne ortalama 100 kilometre
mesafede veya bir saat seyahatle havalimanlarına
erişimlerini de mümkün hale getireceğiz. Bu plan
doğrultusunda 10 yılda 25 olan aktif havalimanı sayısını
49’a çıkardık. Yaptığımız tüm havalimanlarını da modern
bir mimariyle tasarladık. Sivas, Erzincan, Batman,
Erzurum, Malatya, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa-GAP, Elazığ
ve Iğdır gibi birçok havalimanı, son teknoloji ve modern
mimarileriyle vatandaşlarımıza hizmet vermeye başladı.
Bu yatırımlarımızla birlikte yine 2013 yılı içerisinde bir dizi
havaalanı açılışı yapacağız. Bu yıl içerisinde Bingöl, Şırnak
ve Kastamonu havalimanlarını hizmete alarak yurtiçinde
uçuş yapılan nokta sayısını şimdiden 52’ye çıkartacağız.
Cumhuriyetimiz’in 100’üncü yılı olan 2023’te ise
hedeflerine ulaşmış ve havacılıkta lider ülkeler arasında
yer alan bir Türkiye fotoğrafını göreceğiz.
When he said “Future is in the skies” to emphasize the
importance of aviation, our great leader Atatürk said the
following in his speech he delivered on 3 May 1935; “You young
Türk! Just as with everything else, you are supposed to take
your own place in the skies and achieve the best of everything
in aviation as well”. It’s been a long time since 1935 and its
been the privilege of our government to continue the heritage
of our great leader in the area of transportation just as in many
other fields and to carry the flag further. Out government
made the airways the ways of people. We managed to help
grow our aviation sector 10 times during the last 10 years and
enabled 16 million citizens to use airlines for traveling. During
our period, riding in a plane turned from being a privilege into
being a necessity. But we’re not content with what we’ve done.
We’ve already set the vision of our country for year 2023. In
the 100th anniversary of our Republic, we know where our
aviation will be in 2023. With the airports we will build as
part of this vision, we will also make commuting to and from
airports more convenient with all airports being in 100 km or
1 hour distance from most parts of the cities. As part of this
plan, we increased the number of airports in service from 25
to 49 in only 10 years. And we built all these new airports with
modern architecture. Equipped with the latest technologies,
many airports such as Sivas, Erzincan, Batman, Erzurum,
Malatya, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa-GAP, Elazığ and Iğdır,
have started serving our citizens.
With all these investments, we will be opening some new
airports in 2013 as well. This year, we’ve just commissioned
Bingöl, Şırnak and Kastamonu airports and we’ve already
increased the number of domestic flight destinations to 52.
And in 2023, the 100th anniversary of our Republic, we will
see the picture of a Turkey that has reached its goals and
secured its place among the leading countries of the aviation
sector.
İyi uçuşlar iilerim…
Have a nice flight...
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 3
3
7/3/13 12:54 AM
Değerli misafirlerimiz;
Türk sivil havacılığında çok önemli yatırımlar yapılıyor,
dev projelerin ihaleleleri sonuçlanıyor. Dünyanın en büyük
projelerinden biri olan İstanbul Yeni Havalimanı projesi
için çalışmalar başladı.
Bu yoğun sürecin ardından önemli bir organizasyona ev
sahipliği yaptı İstanbul. ‘Dinamik Havalimanları Sektörü
Dönüşümü’ başlığıyla düzenlenen ACI Worl-Europe
Konferans ve Fuarı, İstanbul Lütfi Kırdar Konferans
Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Toplam 174 ülkedeki bin 751 havalimanını temsil
eden 800’den fazla üst düzey yöneticinin katıldığı
konferansta havacılık sektörünün geleceği masaya
yatırıldı. Küresel havacılık sektörünün en büyük ve
önemli organizasyonlarından biri daha ülkemizde
gerçekleştirilmiş oldu. Bu bir rastlantı değil, zira Türk
sivil havacılık sektörü küresel ölçekte örnek gösteriliyor
yıllardan beri…
Yine geçen ay içinde hepimizi onurlandıran bir haber
aldık. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) açıkladığı 2012
yılına ait ‘Kurumlar Vergisi İlk 100’ sıralamasında, DHMİ
Genel Müdürlüğü kamu kurumları arasında üçüncü,
‘İlk 100’ listesinde de 18’inci sırada yer alma başarısını
gösterdi. DHMİ, sadece vergi rekortmeni değil, kamu-özel
sektör işbirliği öncüsü, hizmet ve yatırım şampiyonu bir
kuruluş olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. .
DHMİ’nin ekonomiye 2012 yılındaki toplam katkısı 868.1
milyon lira oldu. Hizmet satışlarımızın tutarı ise 2012
yılında 1 milyar 963 milyon liraya ulaştı. Rakamların
tanıklık ettiği bu tablo kuruluşumuz için gurur verici...
Yedi gün 24 saat hız kesmeden çalışmanın meyvelerini
topluyoruz. Bu çalışmalarımız sonucunda ülkemize
kazandırdıklarımız, bizi daha da motive ediyor ve
çalışmalarımıza daha da hız veriyoruz.
Yaz mevsimi havalimanlarında ciddi yoğunlukların
yaşandığı bir dönem oluyor. Bunun ilk verilerini de
almaya başladık. Rekorlara doymayan İstanbul Atatürk
Havalimanı, geçen ay içinde bir rekor daha kırdı. Atatürk
Havalimanı’nda 21 Haziran Cuma günü bin 199 uçak iniş
kalkış yaptı. Böylece tüm zamanların rekoru kırılmış oldu.
Aynı gün toplam 135 bin 371 yolcu havalimanına giriş
çıkış yaptı.
Benzer bir rekor da Antayla Havalimanı’nda kırıldı. 29
Haziran’da 937 uçak bu havalimanımıza iniş kalkış yaptı.
71 bin 745 turist girişi, 71 bin 225 turist çıkışı oldu. İç
hatlarda ise 20 bin yolcu taşındı. Böylece tüm zamanların
rekoru kırıldı.
DHMİ; hem yatırım, hem ekonomiye katkı hem de hizmet
ve işletme rekortmenliğini pekiştirmeye devam edecek.
Sürekli artan uçak trafiği ve yolcu yoğunluğuna rağmen
en iyi ve güvenli hizmeti sunabilmek için DHMİ ve diğer
ilgili kuruluşların deneyimli personeli geceli gündüzlü
mesai sarf ediyor. Bu özveri ve titizlik sayesinde tüm
seferler güvenli ve sorunsuz bir şekilde gerçekleştiriliyor.
Ramazan ayında da sizleri en kısa sürede sevdiklerinize
kavuşturmak, havalimanlarında rahat ve güvenli yolculuk
yapmanızı sağlamak için büyük bir özveriyle çalışacağız.
İyi yolculuklar dilerim
4
Orhan Birdal
Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Müdür
Executive Board Chairman
and General Manager
Dear guests;
We’re making significant investments in the Turkish civil aviation sector
and finalizing tenders for large scale projects. We’ve already started
working on the new airport project for İstanbul which is considered to
be one of the biggest projects in this field in the world.
As part of this busy process, İstanbul has just hosted an important
event. The ACI World-Europe Conference and Exhibition titled
‘Transformation of Dynamic Airports’ was held at Istanbul Lütfi Kırdar
Conference Hall.
The main topic of discussion of the conference attended by over
800 senior managers representing 1.751 airports in 174 countries
was the future of the aviation sector. The event also featured the
General Assembly of ACI. With this event another big and important
organization of the global aviation sector has been organized in our
country. This is not a coincidence, because Turkish civil aviation sector
has been accepted as an exemplary sector for many years now…
Again last month, we received a news that was a source of pride
for all of us. SAA ranked third in the list of ‘Top 100 Companies for
Corporate Income Tax’ for 2012 among other public companies and it
ranked 18th in the list of 100 companies as announced by the Revenue
Administration and SAA proved once again that is not only a top tax
payer but also the pioneer of public-private sector cooperation and
a champion in terms of new investments. SAA’s contribution to the
budget has been 189 million TL in 2012 and the total value of our
service sales has been 1 billion and 963 million TL. This whole picture
of success confirmed by numbers is a source of pride for our company…
We’re reaping the fruits of working non-stop 24/7. Our contributions as
a result of all this work motivates us further and allows us to work with
greater ambition.
Summer is a very busy period for the airports. And initial statistics have
started flowing in already. Breaking records one after the other, Atatürk
Airport, broke one more record last month too. On Friday June 21st, a
total of 1.199 aircrafts used the airport. This is an all time high. On the
same day, a total of 135.371 passengers passed through the airport. A
similar record came from Antalya Airport. On June 29th, 937 aircrafts
landed at the airport. A total of 71.745 tourists entered the country and
71.225 exited. And the total number of passengers served in domestic
lines was 20.000. It was an all time high.
SAA will continue its contributions to the economy as well as breaking
new records in its business. In order to provide the best and safest
service despite the ever-increasing aircraft and passenger traffic, the
personnel of SAA and other relevant organizations, work non-stop 24/7.
All flights are being realized smoothly and safely thanks to this selfsacrificing and diligent work. During Ramadan as well, we’ll be working
with a great deal of self-sacrifice to help you meet your loved ones as
soon as possible and to have a safe and convenient journey through our
airports.
Wish you a nice journey
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 4
7/3/13 12:54 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 5
5
7/3/13 12:54 AM
TEMMUZ - JULY 2013
08 MERCEK / ZOOM
Sivil havacılıktan haberler
The latest news in aviation
18 SEYAHAT / TRAVEL
Bursa’da Osmanlı’nın ihtişamı hissedilir
76
Ottoman’s magnificence is everywhere in Bursa
66
28 UÇUŞ NOKTASI / FLIGHT POINT
Bursa-Yehişehir Havalimanı
Bursa-Yehişehir Airport
32 RÖPORTAJ / INTERVIEW
Ferdi Tayfur’un kalemi de sesi kadar güçlü
Ferdi Tayfur’s pen is as strong as his voice
38 RESTORASYON / RESTORATION
Diyarbakır yeniden doğuyor
Diyarbakır being reborn
48 MUTFAK KÜLTÜRÜ / CULINARY CULTURE
Geçmiş ramazanlardan lezzetli tarifler
Delicious recipes from old Ramadans
56 KEŞİF / EXPLORE
Uzakdoğu’nun en bakir ülkesi: Laos
The most untouched country of Far East: Laos
66 LEZZETİN YOLCULUĞU / DISCOVERING FLAVOURS
Etin en leziz hali: Pastırma
Meat in its most delicious form: Pastrami
76 GEZGİNİN OBJEKTİFİNDEN / TRAVELLER’S CATCH
Nehir boyunca Rusya tarihine yolculuk
Traveling on the river through Russia’s history
84 EĞİTİM / EDUCATION
Oxford artık Türkiye’de…
84
Oxford in Turkey now …
88 SAĞLIK / HEALTH
Yaz boyu sağlıklı beslenme rehberi
Your guide to healthy eating throughout the summer
94 UÇUŞ REHBERİ / FLIGHT GUIDE
Yurtdışı ve yurtiçi seferler
International and domestic flights
98 BULMACA / PUZZLE
6
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 6
7/3/13 12:54 AM
YÖNETİM / MANAGEMENT
DHMİ Genel Müdürlüğü
Personeli Yardımlaşma Vakfı
Emek 8. Cadde 75. Sokak No: 7/1
Emek - Ankara / TÜRKİYE
DHMİ Personeli Yardımlaşma Vakfı
Adına Sahibi Onursal Başkan
Honorary President and Owner
on behalf of DHMI Personnel
Assistance Foundation
Orhan Birdal
Yayın Kurulu | Publishing Board
Funda Ocak, Mehmet Ateş,
Mehmet Karakan, Cemal Köksal,
K. Zafer Topuz, Ahmet Ergin,
Mustafa Karpuzcu, Vahdet Nafiz Aksu
Ali Fuat Emre, Ayhan Öztekin, Meral H. Çakır
32
YAYIN / PUBLISHING
FORA MEDYA
İstanbul: Çırağan Caddesi Çırağan Apartmanı
No: 19/5 Beşiktaş 0212 246 60 65
Ankara: Mahatma Gandi Caddesi No: 90/8
Gaziosmanpaşa
0312 437 10 90 - 437 10 88
Genel Koordinatör | General Coordinator
Süleyman Karan
suleyman@foramedya.com
Yazı İşleri Müdürü | Chief Editor
Doğan Uluyüz (Sorumlu)
dogan@foramedya.com
Editör | Editor
Nezahat Solmaz Yiğit
Sanat Yönetmeni | Art Director
Ferhat Gedik
88
İngilizce Bölüm Editörü | English Section Editor
Barış Sökmen
Reklam Departmanı
Advertisement Department
Kaan Akın
kaan.akin@foramedya.com
Nilgün Çelebioğlu
nilgun@foramedya.com
18
Pınar Güneş
pinar@foramedya.com
Reklam rezervasyon: 0212 272 41 19
38
Katkıda Bulunanlar | Contributors
Elif İzgi Uluyüz, Eren Çerçiz,
Lokman Karakaş, Özlem Karahan,
Sezai Özden, Sinem Büyükdığan, Şebnem Ber
Baskı | Printing
Bilnet Matbaacılık
Biltur Basım Yayın ve Hizmet A.Ş.
Dudullu Org. San. Bölgesi 1. Cad. No: 16
Ümraniye-İST
Tel: 444 44 03
Basım Yeri ve Tarihi
Place and Date of Publication
İstanbul, Temmuz - July 2013
Yayın Türü | Type of Publication
Yerel, aylık, süreli
Local, monthly, periodical
ISSN 1306 - 6323
www.foramedya.com
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 7
7
7/3/13 12:54 AM
mercek | zoom
TÜM DÜNYANIN HAVALİMANLARININ
YÖNETİCİLERİ İSTANBUL’DAYDI
Uluslararası Havalimanları Konseyi’nin (ACI),
TAV’ın ev sahipliğinde ‘Dinamik Havalimanları Sektörü
Dönüşümü’ başlığıyla düzenlenen ACI Worl-Europe
Konferans ve Fuarı, İstanbul Lütfi Kırdar Konferans
Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Toplam 174 ülkedeki bin 751 havalimanını temsil eden
800’den fazla üst düzey yöneticinin katıldığı konferansta
havacılık sektörünün geleceğini masaya yatırıldı.
Etkinlikte ACI’nın genel
kurulu gerçekleştirildi.
Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı
Binali Yıldırım video
konferansla katıldığı
açılışta, Türkiye’nin
havacılıkta bölge
merkezi haline geldiğini
belirterek “Ülkemiz
havalimanlarında
dünyanın kabul ettiği
yap-işlet-devret
modelinin en başarılı
örneğini verdi. Sektörde
Türkiye’nin adının
milyar dolarlık projelerle
anılması bizi mutlu
ediyor” dedi.
Yıldırım, havacılıkta
küresel büyüme yıl
bazında yüzde 5 civarında
olurken, Türkiye’de bu büyümenin hep iki haneli oranlarda
olduğuna vurgu yaparak, iç hatlarda daha da yüksek
olduğuna işaret etti.
Küresel anlamda dış hatlarda da büyümenin ortalama
yüzde 15-20 civarında gerçekleştiğine dikkati çeken Bakan
Yıldırım, bunun daha çok havalimanı inşa edilmesi, mevcut
havalimanlarının da genişletilmesi anlamına geldiğini
söyledi. Kamu ve özel sektör işbirliğiyle geliştirilen birçok
projede başarı sağlandığını belirten Yıldırım konuşmasına
şöyle devam etti:
“Yap-işlet-devret kamu özel sektör ortaklığıyla
Türkiye’nin yıllık toplam 130 milyon civarındaki iç-dış
yolcu sirkülasyonunu sağlayan önemli havalimanlarını
genel bütçe imkânları dışında kamu-özel sektör
ortaklığıyla gerçekleştirmiş oluyoruz. Bu model çok
iyi bir model olması nedeniyle sadece Türkiye’de
uygulanmakla kalmamış aynı tecrübe değişik ülkelerde,
yaklaşık 13 ülkede daha havalimanları terminalleri inşa
8
edilmek suretiyle bölgesel bir işbirliğine de dönüşmüştür.
Türk havacılık sektörünün ACI üyesi havalimanlarıyla
paylaşabileceği geniş bir tecrübesi vardır. Üçüncü
Havalimanı projesini buna örnek gösterebiliriz. Kamuözel sektör ortaklığı projesiyle dünyanın birkaç büyük
havalimanının ölçeğinde, yıllık 120 milyon kapasiteye
kadar ulaşabilecek bir havalimanını yap-işlet-devret
modeliyle gerçekleştirdik. Bu havalimanı kuzeyden güneye
tamamen bir aktarma
merkezi olacak ve
böylece küresel
trafiğin önemli
durak noktalarından
birisi bu bölgeye
kazandırılmış
olacaktır.”
DHMİ Yönetim
Kurulu Başkanı
ve Genel Müdürü
Orhan Birdal,
10 Haziran’daki
resepsiyonda bir ‘hoş
geldiniz’ konuşması
yaptı.
Konuşmasına “Bu
akşam bu güzel
mekân, dostların,
arkadaşların
buluşmasına; birçok
sektör mensubunun
da bir araya gelip tanışmalarına, kaynaşmalarına tanıklık
edecek” diye başlayan Birdal, şöyle dedi:
“Yıllık ACI Dünya/Avrupa kongre ve Fuarı sayesinde,
dünya havacılığının kalbi İstanbul’da atacak. Sektör
temsilcileri; bu güzel organizasyon sayesinde hem bilgi
ve tecrübe alışverişinde bulunacaklar hem de asırlar
boyunca kültür ve medeniyetlere beşiklik etmiş olan
İstanbulumuz’un havasını teneffüs etmiş olacaklar.
Zamanımızda Türkiye ekonomisinin kalbinin attığı bu
güzel şehir; gelecekte dünya havacılığının en gözde
merkezlerinden birisi haline gelecek. Büyüyen Türkiye’nin,
havacılık alanında devleşen bu eşsiz şehri, biliyorsunuz
dünyanın en büyük havalimanın inşa edileceği şehir. Ön
sözleşmesi imzalanan bu mega proje, dünya havacılığının
da gözdesi olacak… Dünya İstanbul’u görsün diye…
İşte dünya havacılığı için böylesine müstesna bir dünya
kentinde sizleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğumu
ifade ediyor; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 8
7/3/13 12:54 AM
AIRPORT MANAGERS OF ALL AIRPORTS
IN THE WORLD WERE IN İSTANBUL
The ACI World-Europe Conference and Exhibition titled
‘Transformation of Dynamic Airports’ organized by ACIAirports Council International and hosted by TAV, was held at
İstanbul Lütfi Kırdar Conference Hall.
The main topic of discussion of the conference attended by
over 800 senior managers representing 1.751 airports in 174
countries was the future of the aviation sector. The event
also featured the General Assembly of ACI.
Minister of Transport, Maritime Affairs and Communication
Binali Yıldırım joined the opening ceremony of the event via
tele-conference and during his speech Mr. Yıldırım stated
that Turkey has turned into a major hub for aviation and
said “With its airports, our country demonstrated the best
examples of build-run-transfer model for the aviation
industry. It makes us happy that Turkey’s name has now
been associated with million dollar worth projects in the
sector”. Yıldırım stated that while annual growth rate of the
global aviation sector was around 5% this rate has always
been two digit numbers in Turkey and that it is even higher
for domestic lines.
Yildirim also emphasized that growth rate has been 1520% for international lines at the global level and that
it translated into more airports being constructed and
more of the existing airports being expanded. Yıldırım also
mentioned that many projects carried out in cooperation
with the private sector have been completed successfully
and continued as follows:
“With the state-private sector partnership based on the
build-run-transfer model we’ve been able to complete
the construction of major airports in Turkey with annual
passenger volume of around 130 million without using and
funds from the general budget. Because it is a very effective
business model, it wasn’t implemented only in Turkey but
also in 13 other countries for the construction of airports
and terminals. Turkish aviation industry has profound
experience in this field which it can share with ACI member
airports. The project for the third airport is a very good
example. We’ve completed a very big airport project with an
annual capacity of 120 million passengers with the buildrun-transfer model. This airport is going to serve as a transit
center between north and south as well as one of the major
stops of the global air traffic”
SAA Chairman of the Board and General Manager Orhan
Birdal delivered a welcome speech at the reception held on
June 10th.
In his speech, Birdal said “Tonight, this beautiful place
will witness the gathering of friends and fellows as well as
professionals from the sector” and continued as follows:
“Thanks to the annual ACI World-Europe Conference and
Exhibition, the heart of the world aviation sector is going to
beat in İstanbul. Sector’s representatives will have a chance
to exchange knowledge and experience and spend some
good time in İstanbul, a city that has been the cradle of
many civilizations in history.
This beautiful city where the heart of the Turkish economy
beats now, will turn into one of the top spots of global
aviation sector in the future. This unique city of rapidly
developing Turkey which as become a giant in the aviation
sector now, is also the city where the biggest airport in
the world is going to be built. This mega project for which
the initial contract has been signed, will also become the
favorite of the global aviation sector...
So that thee whole world can see İstanbul... In such a special
city that is so important for the global aviation sector, I
would like to say that I’m so happy to be welcoming you and
would like to express my blessings and respect to you all.”
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 9
9
7/3/13 12:54 AM
mercek | zoom
DHMİ; HEM VERGİ REKORTMENİ HEM DE YATIRIM ŞAMPİYONU
Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü
Orhan Birdal, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) açıkladığı
2012 yılına ait ‘Kurumlar Vergisi İlk 100’ sıralamasında,
DHMİ Genel Müdürlüğü’nün kamu kurumları arasında
üçüncü, ilk 100 listesinde de 18’inci sırada yer aldığını
belirterek, “DHMİ, sadece vergi rekortmeni değil, kamuözel sektör işbirliği öncüsü, hizmet ve yatırım şampiyonu
bir kuruluş” dedi. Birdal, yaptığı açıklamada, DHMİ olarak
2012 yılında 150 milyon 968 bin lira vergi ödeyerek kurumlar
vergisi rekortmenleri arasında yer aldıklarını anımsatarak,
“Bütçeye katkımız, 2012 yılında 189 milyon lira olarak
gerçekleşti. Ekonomiye 2012 yılındaki toplam katkımız
ise 868.1 milyon lira oldu. Hizmet satışlarımızın tutarı ise
2012 yılında 1 milyar 963 milyon liraya ulaştı. Rakamların
tanıklık ettiği bu tablo kuruluşumuz için gurur verici” diye
konuştu. Türkiye ekonomisine katkılarının yüksek miktarda
vergi ödemek şeklinde tahakkuk ettiğini dile getiren
Birdal, kamu-özel sektör işbirliği sayesinde özel sektör
kaynaklarının, önemli altyapı yatırımlarına aktarılmasının
yolunu açtıklarını anlattı. Devlet Hava Meydanları
İşletmesi’nin özellikle son 10 yıllık süreçte üstün işletmecilik
becerisi ve yönetimsel başarısıyla küresel ölçekte bir kuruluş
olmayı başardığına işaret eden Birdal, şöyle devam etti: “Bir
yandan ülkenin ihtiyacı olan havacılıkla ilgili yatırımları
süratle gerçekleştirirken diğer yandan da ülke ekonomisine
önemli katkılarda bulundu. Sadece 2013 yılında ihalesini
gerçekleştirip, temelini attığımız projeleri milyar dolarlarla
ifade ediyoruz. Sayın Başbakanımız’ın talimatı ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın
yoğun çaba ve yönlendirmeleriyle gerçekleştirdiğimiz,
asrın ihalesi olarak nitelendirilen İstanbul Yeni Havalimanı,
yatırım rekorlarımızın zirvesidir. Bu ihale sadece kurumsal
bir başarı değil, aynı zamanda Türk havacılığının ve Türkiye
ekonomisinin eriştiği eşsiz zirvenin de kanıtıdır.”
SAA BREAKING RECORDS BOTH AS A TAX PAYER AND AN INVESTOR
SAA General Manager Orhan Birdal indicated that SAA ranked
third in the list of ‘Top 100 Companies for Corporate Income
Tax’ for 2012 among other public companies and it ranked 18th
in the list of 100 companies as announced by the Revenue
Administration and said “SAA is not only top tax payer but also a
champion in terms of new investments”. In his statement, Birdal
reminded that they are among the top corporate tax payers with
the total corporate tax of 150 million 968 thousand paid in 2012
and said “Our contribution to the budget was 189 million TL in
2012. And our total contribution to the economy in 2012 was
868.1 million TL. And the total of our service sales was 1 billion
and 963 million TL. This whole picture of success confirmed by
numbers is a source of pride for our company”.
Birdal stated their contribution to the national economy is in the
form of high taxes and that as a result of public-private sector
partnership, they’ve opened the way to transfer private sector
10
resources to important infrastructure investments.
Birdal indicated that SAA has become an global company
as a result of its superior managerial and organizational
achievements especially during the last 10 years and said
“SAA, while completing the investments needed by the national
aviation sector in a timely manner, also made significant
contributions to the national economy. The projects we’ve
developed and started only in 2013 amount to billion dollar
figures. The new İstanbul Airport which we’ve realized after
the order of our Prime Minister and with tremendous support
and direction from our Minister of Transport, Maritime Affairs
and Communication Binali Yıldırım, and which is accepted
as the tender of the century, is the peek of our investment
achievements. This tender is not only an institutional
achievement but also a proof of the unprecedented peak that
the Turkish economy has reached.”
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 10
7/3/13 12:54 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 11
11
7/3/13 12:54 AM
mercek | zoom
ANTALYA-SİVAS-ERZİNCAN SEFERLERİ BAŞLADI
Antalya-Sivas-Erzincan uçak seferleri başladı. Antalya’dan
kalkan Onur Air’e ait uçak, 1 saat 20 dakika süren yolculuk
sonrası saat 11.50 sularında Sivas Nuri Demirağ Havalimanı’na
geldi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarı
Habib Soluk ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ)
Genel Müdürü Orhan Birdal’ın da yer aldığı uçak, aprona
girişi sırasında iki itfaiye aracından karşılıklı fışkırtılan suyun
altından geçti. Soluk ve beraberindekileri, Sivas protokolü
çiçeklerle karşıladı. Sivas’ta yapılan törende konuşan
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarı
Habib Soluk, ilk uçuşla birlikte Sivas’a geldiklerini belirterek,
uçuşların ancak sahip çıkılması durumunda sürdüğüne dikkat
çekti. Sivas’ın artık karadan, havadan, kısa süre sonrasında da
yüksek hızlı trenle ulaşılabilecek bir şehir olacağına değinen
Soluk, İstanbul, İzmir ve Antalya gibi turizmin ve ticaretin
merkezi olan üç önemli şehirle Sivas’ın havadan bağlandığını
ifade etti.
Uçuşların başlaması münasebetiyle Sivas’tan sonra
Erzincan’da da tören düzenlendi. Erzincan’da düzenlenen
karşıma törenine Vali Abdurrahman Akdemir, Belediye
Başkanı Yüksel Çakır ve AK Parti Erzincan İl Başkanı
Cemalettin Başsoy katıldı. Davul zurna eşliğinde uçaktan
inen yolcular daha sonra törenin yapılacağı alana geçti.
Erzincan’daki törende konuşan DHMİ Genel Müdürü
Orhan Birdal, Onur Air firmasına Sivas ve Erzincan’a
sefer düzenledikleri için teşekkür ederek; “Erzincan
Havalimanı 1988 yılından beri açıktır. O tarihten bu yana
uçuş beklediğimiz günler oldu. Önce bir oldu, sonra üç oldu,
sonra her gün oldu. Fakat bugün itibarıyla her gün birkaç
sefer uçuş var. Ülkemizin beş ayrı noktasına Erzincan’dan
artık direkt uçuş var. Havacılığın gelişmesine katkı sağlayan
Başbakanımız’a ve Erzincan’a havayoluyla ulaşım konusunda
bizleri yönlendiren Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırım’a şükranlarımı arz ediyorum” dedi.
NEW SCHEDULED FLIGHTS BETWEEN ANTALYA-SİVAS AND ERZİNCAN
New scheduled flights between Antalya, Sivas and Erzincan
have been announced. Onur Air aircraft which took of from
Antalya reached Sivas Nuri Demirağ Airport around 11.50 after
the flight that lasted around 1 hour 20 minutes. The aircraft
which carried Undersecretary of the Ministry of Transport,
Maritime Affairs and Communication Habib Soluk and SAA
General Manager Orhan Birdal, passed under the water
sprinkled by two fire trucks on both sides of the apron. Soluk
and his team were welcome with flowers by the welcoming
committee in Sivas.
On the other hand, Habib Soluk who delivered a speech at the
ceremony held in Sivas, stated that they’ve come to Sivas with
the first scheduled flight and that the scheduled flights can
continue only if people stake their claims in them. Soluk also
mentioned that Sivas will soon be accessible via a high speed
train as well and that the city is now connected with three
major commercial and tourism hubs of Turkey, namely Istanbul,
Izmir and Antalya. Another ceremony was held also in Erzincan
for celebrating the start of new scheduled flights. Among the
12
participants of the welcoming party held in Erzincan were
Erzincan Governor Abdurrahman Akdemir, Major of Erzincan
Yüksel Çakır and President of AK Parti Erzincan Head Office
Cemalettin Başsoy. The passengers of the flight were welcome
with live traditional music after which they were invited to the
venue where the welcoming ceremony took place. SAA General
Manager Orhan Birdal who delivered a speech at the ceremony
held in Erzincan, express his gratitude to Onur Airlines for
starting these scheduled flights to Sivas and Erzincan and said
“Erzincan Airport has been in service since 1988. Since then,
we’ve had times when we had to wait for the scheduled flights,
sometimes up to 3 days. But now we have scheduled flights
even a couple of times per day. We have direct flights to five
different destinations from Erzincan. I would like to express my
gratitude to our Prime Minister for his great contributions to
our aviation industry and to our Minister of Transport, Maritime
Affairs and Communication Mr. Binali Yıldırım for his valuable
insights that served as guidance for us in shaping our civil
aviation industry.”
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 12
7/3/13 12:54 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 13
13
7/3/13 12:54 AM
mercek | zoom
SİVİL HAVALİMANLARI KORUMA VE
GÜVENLİK MEMURLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ
Hava ulaşımında hizmet ve kalite çıtasını yükseltmek için…
CIVIL AIRPORTS PROTECTION AND SAFETY OFFICERS
SOLIDARITY ASSOCIATION
Raising the bar of service and quality in air travel…
Günümüzde artık sivil toplum örgütlerinin yaşamın her alanında görev ve inisiyatif almaları
kaçınılmaz bir gerçek. Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörlerinden biri olan sivil havacılık
sektörünün de böylesi oluşumlara büyük ihtiyacı var. Sivil Havalimanları Koruma ve Güvenlik
Memurları Dayanışma Derneği’nin amacı da kuruluş metninde belirtildiği gibi bu hedeflere
ulaşmak olacak.
Nowadays, it has become an inevitable fact that civil society organizations must participate and take
initiative in every aspect of life. The civil aviation industry, one of the fastest growing industries in Turkey,
is in great need of suchlike organizations. The Civil Airports Protection and Safety Officers Solidarity
Association, as indicated in the association’s charter, intends to achieve these objectives.
14
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 14
7/3/13 12:54 AM
Sivil Havalimanları Koruma ve Güvenlik Memurları
Dayanışma Derneği, 3 Ağustos 2012 tarihinde Toros
Sokak No: 5/19 Sıhhiye Çankaya/Ankara’da kuruldu.
Derneğin amacı; Türkiye’de sivil havacılığın gelişimine
ve özendirilmesine katkıda bulunmak amacıyla sivil
havacılık güvenliği bilincini ve hizmet kalitesini artırmak
için konuyla ilgili eğitim, araştırma, tanıtım faaliyetlerini
yapmak, kişiler ve kurumlar arasında birlik ve beraberlik,
dayanışma ruhunun oluşmasını sağlamak, üyelerinin
mesleki sosyal ve kültürel alanlarda
gelişimine destek vermek, üyelerin
hak ve menfaatlerini savunmak,
üyelerle bakmakla yükümlü oldukları
aile bireylerine maddi ve manevi
destek sağlamak...
Günümüzde artık sivil toplum
örgütlerinin yaşamın her alanında
görev ve inisiyatif almaları kaçınılmaz
bir gerçek. Sivil Havalimanları
Koruma ve Güvenlik Memurları
Dayanışma Derneği’nin amacı da
kuruluş metninde belirtildiği gibi bu
hedeflere ulaşmak olacak.
The Civil Airports Protection and Safety Officers Solidarity
Association was founded on August 3, 2012 at Toros Sokak No:
5/19 Sıhhıye Çankaya Ankara. With the aim of contributing to the
advancement and encouragement of civil aviation in Turkey, the
association delivers trainings, performs promotional activities
and conducts research to increase the service quality and raise
awareness for civil aviation security, establishes a spirit of
solidarity and unity among individuals and institutions, supports
its members in their advancement in professional life, and social
and cultural activities, stands up for the
rights and interests of members and
provides moral and material support to
the families members are responsible of.
Nowadays, it has become an inevitable
fact that civil society organizations
must participate and take initiative in
every aspect of life. The civil aviation
industry, one of the fastest growing
industries in Turkey, is in great need
of suchlike organizations. The Civil
Airports Protection and Safety Officers
Solidarity Association, as indicated in the
association’s charter, intends to achieve
these objectives.
BÜYÜYEN SEKTÖRÜN
DİNAMİK DERNEĞİ
Türkiye’de ve dünyada sivil havacılık
sektörü hızla gelişip büyüyor. Hızla
gelişen teknoloji ve globalleşen
dünyada havayolu ulaşımı inanılmaz
bir artış göstererek ulaşımda önemli bir noktaya hatta ilk
sıraya yerleşiyor. Havayolu ulaşımındaki artan bu ihtiyacın
karşılanması ve havayolu ulaşımının hızlı, konforlu ve
güvenli bir şekilde yapılmalısının önemi her geçen gün
biraz daha artıyor. Türkiye’de sivil havalimanlarının
işletmesini ve aynı zamanda hava seyrüsefer hizmetini bir
arada yürüten Devlet Hava Meydanları İşletmesi, havacılık
sektöründeki gelişimin öncüsü oldu ve Avrupa’daki
ülkelerle yarışır hale gelmiş bulunuyor. Ülkemizin yarıştaki
konumunu daha ileri götürülmesi ve sivil havacılığın
dünya standartlarında sayılır bir yere sahip olması için Sivil
Havalimanları Koruma ve Güvenlik Memurları Dayanışma
Derneği katkı sunabileceği çalışmalar adına her türlü
göreve hazır ve yapılan çalışmalara da destek vermek
dernek üyeleri için bir gurur vesilesi olacak. Kurumsal bir
yapılanmaya giden derneğin amacı, üyelerinin mesleki
konularda eğitilmesinde, DHMİ’nin prestijine yakışır ve
Türkiye’nin ‘Hedef 2023’ kapsamındaki geleceğe yönelik
projeksiyonlarının gerçekleşmesinde aktif bir rol almak.
DYNAMIC ASSOCIATION OF
THE GROWING INDUSTRY
Civil aviation industry both in Turkey
and in the world is growing rapidly.
In connection with fast-developing
technology and globalizing world, the air travel has shown
an incredible expansion, and hence ranks among the most
important transportation means, maybe even as first. The
importance of meeting this ever-growing demand for air travel
and ensuring fast, comfortable and safe flights is becoming
more evident with each passing day. General Directorate of
State Airports Authority, the institution in charge of both civil
airports and air traffic services in Turkey, has always been
the pioneer of progress in the aviation industry and has even
become a strong competition to European countries. The Civil
Airports Protection and Safety Officers Solidarity Association
is ready to serve in any field it may be of help to advance our
country’s status in this competition and help civil aviation thrive
to reach world standards. The association’s members will also
be proud to support these services. Undergoing an institutional
restructuring, the association’s goal is take an active role in
training its members in professional skills and fulfilling the future
projections of Turkey’s ‘Target 2023’ befitting the prestige of
General Directorate of State Airports Authority.
YASA GELİŞMENİN GERİSİNDE KALDI
Dünyada hızla gelişen sivil hava ulaşımında gelişmeleri
takip ederek ülkemizde bu alanda yapılan çalışmalara
destek vermek bir meslek bilincinin var olmasıyla mümkün
LAW FALLS BEHIND THE PROGESS
The ability to support civil aviation activities in our country
by closely monitoring the advancements in this fast-growing
industry in the world depends on the existence of professional
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 15
15
7/3/13 12:54 AM
mercek | zoom
olabilir. Türkiye’nin sivil havacılık güvenliği konusunda
yeniliklere ihtiyacı var. Kuruluşlar elindeki mevcut
kalifiye personelden istifade etmeli ve personel bu konuda
uzmanlığa teşvik edilmeli... Mevcut mevzuata yamalar
yapılarak değil bütünleyici bir yaklaşımla toptan ele
alınarak sivil havacılık güvenliği mevzuatının yenilenmesi
gerekiyor. 5188 sayılı Yasa mevcut haliyle sadece özel
güvenlik şirketlerinin hizmet sunmasına yönelik bir
uygulama yasası olarak önümüze çıkıyor. Bu haliyle de
ne sivil havacılık güvenliğindeki ihtiyaca ne de diğer
alanlardaki ihtiyaçlara cevap veremez durumda... Gerekli
çalışmalar yapılarak günümüz
ihtiyaçlarını karşılayacak bir
düzenleme yapılması gerekliliği
ortada. Bu düzenlemeler
yapılırsa daha iyi hizmet ve
kalite ortaya çıkacaktır.
Kurulduğu günden bu
yana dernek, sivil toplum
örgütleriyle, kurumlarla
temaslarda bulunarak bilgi
alışverişlerinde bulundu ve sivil
havacılık güvenliği hakkındaki
çalışmalarını ve taleplerini
ilgili makamlara sundu. DHMİ
Genel Müdürü Orhan Birdal
ile görüşülerek çalışmalar,
projeler hakkında bilgi sunuldu,
güvenlik teşkilatının sorunları
anlatılarak olumlu bir görüşme
gerçekleştirildi. Sivil havacılık
güvenliği dışında kalan güvenlik
görevini ifa edenleri temsil
eden sivil toplum örgütleriyle
yapılan panel, sempozyum ve
toplantılara katılarak onlara
destek olundu. 5188 sayılı
Yasa’da değişiklik için TBMM
İçişleri Komisyonu’na dernek
adına bir çalışma sunuldu. Derneğin Hukuk Bölümü ve ArGe Bölümü için uzman akademisyenlerle beraber projeler
yürütülüyor.
HIZLI VE GÜVENLİ BİR ULAŞIM İÇİN
Ulaşım sektöründe hız ve güvenlik ikileminin ne kadar
önemli olduğunun altını çizmek gerekir. Mesleğin kendine
has özel bir ihtisas alanı olduğu için profesyonellik şarttır.
Yeni bir dernek olarak sivil havacılığa çalışmalarıyla
katkıda bulunarak Sivil Havalimanları Koruma ve Güvenlik
Memurları Dayanışma Derneği, uluslararası sivil havacılık
ulaşımında dünya standarlarında hizmet vermek, hızlı ve
güvenli bir ulaşım olan havacılığın gelişmesine katkıda
bulunarak bilinçli ve donanımlı personelle kalitesi yüksek
hizmet sunmak amacıyla çalışmalarına devam edecek.
16
awareness. Civil aviation security in Turkey needs changes.
Institutions must utilize their qualified staff at hand and
encourage specialization in these fields… Instead of patching
existing regulations, laws addressing civil aviation security must
be completely renewed by taking a comprehensive approach.
The current law numbered 5188 is a law enforcement act
enabling only private security companies to provide security
services, and hence is not able to address the needs of neither
the civil aviation security industry nor other areas… It is evident
that necessary actions must be taken to make a regulation
addressing all existing needs. Better service and higher quality
are to be expected, when these
regulations are put into practice.
Ever since its inception, the
association has been getting
in touch with civil society
organizations and institutions
and exchanging information. The
association has even submitted
its research studies and petitions
regarding civil aviation security
to concerning authorities. A
constructive meeting was held
with the director general of
General Directorate of State
Airports Authority, Mr. Orhan
Birdal, where issues of security
organizations were discussed and
information on the association’s
studies and projects presented.
Several panels, symposiums and
meetings have been supported
and organized together with
civil society organizations
representing safety professionals
other than the civil aviation
safety officers. A petition to
amend the law numbered 5188
has been submitted in the name
of the association to the Grand National Assembly of Turkey’s
Internal Affairs Commission. Additionally joint projects are
currently being carried out with expert academicians for the
association’s Law and R&D departments.
FOR A FAST AND SAFE TRAVEL
One cannot emphasize enough the speed and safety dilemma
in the transportation industry. Professionalism is crucial as the
industry relies on a distinctive expertise inherent in the nature of
this profession. The Civil Airports Protection and Safety Officers
Solidarity Association, a newly founded organization dedicated
to contributing to civil aviation, shall continue to providing
high quality services at world standards with well informed and
equipped staff, and contributing to the advancement of fast and
safe air travel.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 16
7/3/13 12:54 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 17
17
7/3/13 12:54 AM
seyahat | travel
BURSA
A Metropolitan for
the last 700 years
700 yıldan
bu yana
büyük şehir
Bursa, ‘ulu’ların şehri… Ama kenti görülmeye değer kılan tek özelliği Uludağ ile Ulucami’ye
sahip olması değil. Uludağ, ülkenin en büyük kayak mekânlarından biri kuşkusuz. Ulucami
de Bursa’nın camiden yana olan zenginliğinin simgesi. Sultan Yıldırım Bayezit tarafından
1396–1400 yıllarında yaptırılmış olan cami, mimarisi, ahşap işçiliği ve içindeki yazı sanatları
bakımından özel yere sahip.
Bursa, the city of ‘ulu’ (sublime)... But it is not only Uludağ Mountain or the Ulucami Mosque that makes
the city worth seeing. There is no doubt Uludağ is the top ski resort in the country. And Ulucami mosque
symbolizes the abundance of mosques in Bursa. Ordered by Sultan Yıldırım Bayezit and constructed
between 1396–1400, the mosque has a very special place with its architecture, woodwork and the
calligraphy works inside.
Yazı - By: Nezahat Solmaz Yiğit
18
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 18
7/3/13 12:54 AM
Bursa’nın camileri birbirinden güzel mimari
özelliklere sahip. Çoğunluğu 15’inci yüzyıl eseri
olmakla birlikte aralarında önceki yüzyıla uzananlar
da var. Emir Sultan Cami, Yıldırım Bayezit’in kızı
ve Emir Sultan’ın eşi olan Hundi Hatun tarafından
15’inci yüzyılın başında yaptırtılmış. Yeşil Cami de
aynı yüzyılın ürünü. Çelebi Sultan Mehmet tarafından
Hacı İvaz Paşa’ya yaptırtılmış. Bu ikisinden daha eski
bir tarihte yapılan Orhan Bey Camii’nin dikkat çeken
özelliği motiflerinin sadeliği. 1339’da yapılmış ama
1576’da genişletilmiş. Anıtsal bir görünüme sahip olan
Yıldırım Camii ise ‘Tars T’ planlı camilerin en özgün
olanı. Ayrıca Bursa tipi kemerler ilk kez bu yapıda
kullanılmış. Sultan II. Murat tarafından yaptırılan
Muradiye, namı diğer II. Murat Camii ise kentte
Osmanlı padişahları adına yaptırılan son cami. Yapılış
tarihleri 1424-1426... Bursa deyince akla cami gelmesi
hiç boşuna değil. İşte akla gelen diğerleri: Hamzabey
Camii, İznik Yeşil Cami, Hacı Özbek Camii…
Bursa mosques offer a variety of beautiful
architectural aspects. While most of them were built
in the 15th century, some of them date back to the
previous century. Emir Sultan Mosque was founded by
Hundi Hatun, daughter of Yıldırım Bayezit and the wife
of Emir Sultan. Yesil Mosque is the product of the same
year too. It was founded by Celebi Sultan Mehmet and
constructed by Hacı İvaz Paşa. The most prominent
feature of Orhan Bey Mosque, which was built long before
both of these mosques, is the simplicity of the motifs
used in the design of the mosque. It was built in 1339
but it was later expanded in 1576. With its monumental
look, Yıldırım Mosque, on the other hand, is the most
unique example of the mosques with Tars T plan. Also,
the Bursa type arches were used for the first time in this
mosque. Founded by Sultan Murat II, Muradiye Mosque,
also known as II. Murat Mosque, is the last mosque
constructed in the name of an Ottoman Emperor in the
city. It was built between 1424-1426. There is certainly a
reason to first think about mosques when reminded of
Bursa. Here are some of the many other mosques in the
city: Hamzabey Mosque, İznik Yeşil Mosque, Hacı Özbek
Mosque …
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 19
19
7/3/13 12:54 AM
seyahat | travel
CAMİLERİN YANINDA KİLİSE VE SİNAGOGLAR
Öte yandan sanılmasın ki Bursa’nın kent yaşamında camilerin
yarattığı bir dini atmosfer hâkim. Kentin çok önemli ve değerli
kiliseleriyle sinagogları da var. 19’uncu yüzyıl yapımı Fransız
Kilisesi herhalde içlerinde en genç olanı... Helena Konstantinos
Kilisesi ise en yaşlısı. Yapımı 4’üncü yüzyıla kadar uzanıyor.
Uluabat Gölü’nün Manastır Adası’nda bulunuyor. 8’inci
yüzyılda yapılan ve ismini Meryem Ana’nın ölümünü tasvir
eden fresklerden almış olan Koimesis Kilisesi ise İznik’in
doğusunda. İznik’teki bir diğer kilisenin adı ise
Aziz Tryphonos.
Bu kilise Bizans İmparatoru II. Theodoros Laskaris’in
emriyle Aziz Tryphonos onuruna 13’üncü yüzyılda yapılmış.
Mudanya’da da, Bizans İmparatoru IV. Konstantinos
Porphyrogenetos döneminde yaptırılmış olan Kumyaka
Kilisesi’nden söz edilebilir. Bursa’da bilinen iki önemli sinagog
ise Geruş ile Ets Ahayim sinagogları…
ULUDAĞ’IN KIŞI KADAR YAZI DA…
Her kentin bir milli parkı var hemen hemen... Bursa’nınki
de Uludağ’da. Milli parkın özelliklerini belirleyen en önemli
özellik de tabii ki Uludağ’ın jeolojik yapısı. Yerkürenin
derinliklerinden gelen magmanın kırıklar ve çatlaklar boyunca
yeryüzüne doğru yükselmesi ve katılaşması sonunda meydana
gelen Uludağ’ın jeolojik yapısını genellikle iç püskürük granit
kayaçları oluşturuyor. Milli parkın tabiat şartları ayı, kurt,
20
CHURCHES AND SYNAGOGES
SIDE BY SIDE WITH MOSQUES
It would be a quite incorrect assumption to think
that Bursa’s urban life is overwhelmed by a religious
vibe created by the mosques. The city also features
some major and invaluable churches and synagogues.
Perhaps the French Church built in the 19th century
is the youngest of all. And probably Church of Helena
Konstantinos is the oldest. It dates back to as early as
the 4th century. It is located on the Manastır Island
of Uluabat Lake. And the Koimesis Church which was
built in the 8th century and named after its frescos
depicting the death of Mother Mary, is located to
the east of İznik. The name of another major church
in İznik is the Church of Saint Tryphon. This church
was ordered by Byzantine Emperor Theodoros
Laskaris II and built in the 13th century in memory of
Saint Tryphon. There is also the Kumkaya Church in
Mudanya which was built during the reign of Byzantine
Emperor Konstantinos Porphyrogenetos. And the two
major synagogues in Bursa are Gerus and Ets Ahayim
synagogues…
ULUDAĞ: CHARMING IN BOTH WINTER AND SUMMER…
Almost every city now has a national park. And Bursa’s
national park is at Uludağ. And the most important
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 20
7/3/13 12:55 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 21
21
7/3/13 12:55 AM
seyahat | travel
Bursa’da dünyanın tek
ayı rehabilitasyon alanı
bulunuyor. Sokaklarda
oynatılan ayılar, bu işin
devletçe yasaklanması
üzerine, toplanarak
Bayramdere Ayı Koruma
Bölgesi’nde getirilmiş.
Burada tabiata uyumlu
yaşamaları için çalışmalar
yapılıyor.
Bursa features the only Bear
Rehabilitation facility in the
world. After bear dancing on
the streets was prohibited
by the State, all bears were
collected and brought to
Bayramdere Bear Protection
Zone. The facility provides
all means to enable the
bears to live in their natural
settings.
çakal, tilki, karaca, geyik, tavşan, domuz, keklik, yabani
güvercin, akbaba, kartal, çaylak, bülbül, çalıkuşu gibi
hayvanların yaşaması ve çoğalmasına imkân vermiş.
Görüldüğü gibi Uludağ’ı mesken edinenler yalnızca kış
sporcuları değil. Onlar için elverişli zaman aralık-mayıs
ayları... 3.95 m’ye varan kar kalınlığı burayı Türkiye’nin
en önemli kış sporları merkezi yapmaya yetiyor. Burası
kış aktivitelerinde kayak imkânı sunarken, Sarıalan,
Çobankaya ve Kirazlıyayla, kamp ve günübirlik piknik
alanı olarak değerlendiriliyor.
Son yılların trendi kenarda köşede kalmış, el değmemiş
köylerin, kasabaların keşfi. Bu trendle birlikte
keşfedilenlerden biri de Bursa’nın Cumalıkızık Köyü.
Öyle ki fotoğrafçıların uğrak yeri olmakla kalmadı, bu
köye turlar bile dözenlenir oldu. Cumalıkızık, Osmanlı
dönemi konut dokusunu günümüze kadar koruyan bir
köy. Bu yüzden olsa gerek sokakları ve mimarisiyle hayli
22
factor that shapes the features of this national park is the
geological structure of Uludağ. Uludağ was formed as a result
of magma moving through giant cracks and rising up and
cooling after reaching the ground level. Its geological structure
is mostly volcanic granıte rocks. The natural conditions
offered by the national park has created a perfect habitat for
numerous animal species including bear, wolf, jackal, fox, roe
deer, deer, rabbit, pig, partridge, wild pigeon, vulture, eagle,
kite, mockingbird and gold crest to live and reproduce. As you
see it is not only the winter sport lovers that invade Uludağ. For
them, the best season of the mountain is between December
and May. Up to 3.95 meters of snow is enough to make
this place the ultimate winter sports hub of Turkey. While
Uludag offers the ultimate setting for winter sports; Sarıalan,
Çobankaya and Kirazlıyayla areas are great for camping
and picnicking. The most popular trend in recent years is to
discover untouched villages and towns in far corners of the
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 22
7/3/13 12:55 AM
fotojenik. Osmanlı dönemi sivil mimarisini günümüze
taşıyan Cumalıkızık Evleri, koruma altına alınmış.
BURSA’YA MİMAR ELİ DEĞMİŞ
Bursa’nın kent merkezinde de kültür turizmi
açısından ziyaret için kıymetli seçenekler var.
Bunlardan ilki kuşkusuz Arkeoloji Müzesi. Bithynia
ve Mysia bölgelerinde bulunan eserlerin sergilendiği
müzede, M.Ö. 3000 yılından Bizans dönemi sonlarına
ait eserler yer alıyor.
Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde ise 12’nci yüzyıldan
20’nci yüzyıla kadar maden, seramik ahşap, işleme,
silah, el yazması kitaplar, İslami sikke, İslami
kitabeler ve mezar taşlarıyla etnografik malzeme
sergileniyor.
Atatürk’ün Bursa’ya çeşitli tarihlerdeki ziyaretlerinde
kaldığı bina da ‘Atatürk Müzesi’ olarak hizmete
açılmış. 19’uncu yüzyıl başlarında iki katlı tamamen
ahşap malzemeden inşa edilen bina, döneminin en
Bursa’nın mimari açıdan
dikkat çeken camileri,
kiliseleri, sonradan müzeye
çevrilen evlerinin yanında
bu yazıda isimlerini anmakla
yetineceğimiz hanları da
meşhur: Emir (Bey) Han, Eski
Yeni (Tahıl) Han, Geyve Hanı,
İpek Hanı, Koza Hanı, Pirinç
Hanı, Tuz Pazarı Hanı, Hoca
Tursun Hanı, Issız Hanı.
Apart from its mosques,
churches and the houses
converted to museums which
attract attention with their
impressive architectures, the
caravanserais of Bursa, which
we will be talking about a
lot in this article are famous
as well. Some of these are;
Emir (Bey) Caravanserai, Eski
Yeni (Tahıl) Caravanserai,
Geyve Caravanserai,
İpek Caravanserai, Koza
Caravanserai, Pirinç
Caravanserai, Tuz Pazarı
Caravanserai, Hoca Tursun
Caravanserai and Issız
Caravanserai.
country. One of these villages discovered as part of this
trend is the Cumalıkızık Village of Bursa. This village became
not only the top spot for photographers but also turned into
a top tourist attraction with scheduled tours. Cumalıkızık
is one of those rare villages that have managed to preserve
the architectural texture from the ottoman era. With its
streets and architecture it offers great scenery especially
for photographers. Cumalıkızık houses that have managed
to carry Ottoman civic architecture to our times are now
under protection.
BURSA: AS IF DESIGNED BY AN ARCITECT
Bursa city center as well, offers valuable alternatives for the
enthusiasts of culture tourism. The first one is the Museum
of Archeology. Featuring pieces discovered in Bithynia and
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 23
23
7/3/13 12:55 AM
seyahat | travel
çekici sivil mimarlık örneklerinden biri. İç
düzeni aynen korunmuş.
Muradiye semtinde, II. Murat Külliyesi’nin
karşısında bulunan Osmanlı Evi Müzesi ise
Bursa’da hâlâ ayakta olan en eski evlerden biri.
Plan ve süslemeleri bakımından 17’nci yüzyıl
özelliklerini taşıyor.
YAKIN TARİHTEN ÖNEMLİ BİR KARE
11 Ekim 1922 tarihinde TBMM Hükümeti’nin
imzaladığı ateşkes antlaşmasının yapıldığı yer
olan Mudanya Mütareke Evi Müzesi 19’uncu
yüzyıl başlarına ait. Mütareke döneminin
eşyalarının korunduğu müzede o döneme ait
fotoğraflar ve belgeler sergileniyor.
Sultan I. Murat’ın annesi Nilüfer Hatun’un
Mysia areas, the museum also carries many different historic
pieces from a very long time span ranging from A.C. 3000 to
late Byzantian era.
And the Museum of Turkish-Islamic History features; metal,
ceramics and wood handcrafts, engravings weapons, handwritten books, Islamic coins, Islamic epitaphs and tombstones
and ethnographical materials. The house where Ataturk stayed
during his visits to Bursa, was reopened as ‘Atatürk Museum’.
Built in early 19th century, the house was built totally of
wood and is one of the most impressive examples of civic
architecture in the world. Its interior is all-original.
And the Ottoman House Museum located right across the
Murat II Kulliye in Muradiye neighborhood, is one of the
oldest houses in Bursa that are still intact. Its layout plan and
decorations carry signs of architectural influence from the 17th
century.
AN IMPORTANT PHOTOGRAPH FROM RECENT HISTORY
The Mudanya House, which is now a museum, is from the
early 19th century and is where TBMM government signed the
ceasefire agreement on 11 October 1922. The museum features
24
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 24
7/3/13 12:55 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 25
25
7/3/13 12:55 AM
seyahat | travel
Karacabey’in Marmara
Denizi sahilinde bulunan
Yeniköy ve Bayramdere,
geniş doğal kumsallarıyla
yaz turizmi için ideal tatil
yöreleri. Ayrıca Saitabat,
Suuçtu ve Aras şelaleleri de
görülmeye değer.
Located on the Marmara
shores of Karacabey, Yeniköy
and Bayramdere are ideal
locations as summer resorts
with their wide natural
sandy beaches. Also the
Saitabat, Suuçtu and Aras
waterfalls are definitely
worth seeing.
anısına 1388 yılında imarethane olarak inşa edilmiş olan
İznik Müzesi ise 14’üncü yüzyıl Osmanlı mimarisinin
güzel örneklerinden biri. Müzede İznik çevresinden
toplanan prehistorik dönemden Osmanlı dönemine kadar
olan çeşitli eserler yer alıyor. İznik’in bir diğer müzesi
Ayasofya Müzesi. 4’üncü yüzyılda inşa edilmiş olan kilise,
11’nci yüzyıldaki depremden sonra onarım görmüş,
1331’de Orhan Gazi tarafından camiye çevrilmiş.
İznik’in çini ocakları ve roma tiyatrosu da meşhur. Çini
ocaklarında ve tiyatrodaki kazı çalışmaları devam ediyor.
items from the ceasefire period along with photographs and
documents from the same era.
And the İznik Museum, which was built in 1388 in memory
of Nilufer Hatun, the mother of Sultan Murat I, is one of the
best examples of 14th century Ottoman architecture. The
Museum features numerous pieces from a long period of time
ranging from prehistoric era until the Ottoman era, collected
from İznik area. Another important museum in Iznik is the
Hagia Sophia Museum. Originally built as a church in the 4th
century, the building was renovated after the earthquake in
the 11th century and converted into a mosque by Orhan Gazi.
İznik is also famous for its antıque tile furnaces and the Roman
Amphitheatre. Excavations at the antique furnaces and the
amphitheater are still underway.
26
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 26
7/3/13 12:55 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 27
27
7/3/13 12:55 AM
uçuş noktası | flight point
BURSA-YENİŞEHİR
HAVALİMANI
Hizmet yelpazesinde sınır tanımıyor
BURSA-YENİŞEHİR AIRPORT
Offering unlimited services
Bursa-Yenişehir Havalimanı sadece tarifeli seferlerle hizmet vermekle kalmıyor.
Havalimanında VIP uçuşlar, askeri uçuşlar, paraşüt uçuşları, pilot eğitim uçuşları, iş uçuşları
(business flights), ambülans uçuşlar gibi uçuşlar yoğun olarak gerçekleşiyor,
Bursa-Yenişehir Airport not only offers scheduled flights but also serves VIP flights,
military aircrafts, parachuting flights, pilot training flights, business flights and
ambulance flights quite often.
28
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 28
7/3/13 12:55 AM
Uluslararası statüye sahip olan Bursa-Yenişehir
Havalimanı, Bursa’nın doğusunda ve Bursa şehir
merkezine uzaklığı 52 kilometre olan Yenişehir ilçesinin
sınırları içerisinde bulunuyor. Havalimanı, yalnızca
Yenişehir değil, çevresinde bulunan İznik, İnegöl gibi
tarihi ve kültürel yönden büyük önem arz eden yerleşim
yerlerinin de kalkınmasında önemli rol oynuyor.
GENİŞLETME ÇALIŞMASI SONRASINDA
BÜYÜK UÇAKLARI DA AĞIRLAYABİLİYOR
Bursa şehir merkezine yakın, Yunuseli semtinde yer
alan Bursa Havalimanı’nın büyük gövdeli yolcu ve kargo
uçaklarının iniş-kalkışına elverişli olmaması (pist ebadı:
1395 metre x 30 metre) ve modern terminal ve tesislerin
inşa edilmesi isteğiyle Yenişehir ilçesinin 10 kilometre
batısında bulunan mevcut Hava Kuvvetleri Komutanlığı
envanterindeki askeri havalimanının sivil trafiğe
açılmasına karar verildi. Bu kapsamda, mevcut askeri
piste (07R-25L) paralel olarak yeni bir pist (07L/25R)
inşa edildi. Ayrıca altı park yerine sahip apron, apronla
pisti birbirine bağlayan bir taksi yolu, terminal binası,
ek hizmet binaları, araç yolu, seyrüsefer yardımcısı
cihazlar (birer adet ILS, VOR, NDB ve Marker ile iki
adet DME cihazı) inşa edildi ve Devlet Hava Meydanları
İşletmesi’ne teslim edildi.
Bu şekliyle Bursa hem oldukça modern bir terminale
sahip oldu; hem de 2.993 metre x 45 metre ebadında
bir piste kavuştu. Yeni yapılan pist, ILS’nin yanı sıra
pist merkez hattı ve tekerlek temas ışıklarını da içeren
ileri bir aydınlatma sistemiyle (CAT II) teçhiz edildi.
Havalimanında 146 otomobil, 11 otobüs ve sekiz engelli
aracı olmak üzere toplam 165 araçlık otopark mevcut.
YURTDIŞI SEFERLER DE ARTIŞTA
24 saat hava trafiğine açık Bursa-Yenişehir Havalimanı
Terminali’nin yolcuya açık alanlar iç ve dış hat kullanım
alanı 5.600 metrekare olup, 1 milyon 500 bin yolcu/yıl
With its international status, Bursa-Yenişehir Airport is within
the borders of Yenisehir district which is 52 km east of Bursa. The
airport contributes to the development of not only Yenisehir but
also its surrounding cities like İznik and Inegol which have high
historic and cultural potential.
NOW ACCOMODATES LARGE AIRCRAFTS
AFTER THE EXPANSION WORKS
Because the Bursa Airport which is located in Yunuseli
neighborhood which is very close to Bursa city center, does not
have the capacity to handle large passenger and cargo aircrafts
(track size 1395 meters x 30 meters) and because of preference
for modern terminals and facilities it’s been decided to convert
the military airport used by the Turkish Airforces which is 10 km
to the north of Yenişehir district, into a civil airport. As part of this
project, a new track (07L/25R) has been added to the existing
track (07R-25L) which was previously used by military aircrafts.
Also, apron with six parking spaces, a taxi track connection
the apron and the main track, a terminal building, additional
service buildings, and a road for motor-vehicle traffic have been
constructed and various navigation devices (an ILS, VOR, NDB and
a Marker and two DME devices) have been installed before the
finished airport was transferred to SAA. With this project Bursa now
has a modern terminal as well as a large track with dimensions of
2.993 meters x 45 meters.
The newly constructed track has been equipped with an advanced
illumination system (CAT II) that contains wheel contact lights
as well as and ILS and track main line illumination. The airport
also has a parking lot with a capacity of 165 vehicles which can
accommodate 146 passenger cars, 11 buses and 8 disabled-owned
vehicles.
INCREASING NUMBER
OF INTERNATIONAL FLIGHTS
Bursa-Yenişehir Airport serves 24/7 and the total terminal area of
the airport is 5.600 square meters and has a capacity of 1 million
and 500 thousand passengers per year...
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 29
29
7/3/13 12:55 AM
uçuş noktası | flight point
kapasiteye sahip... Havalimanına uçuş gerçekleştiren uçak
sayısı yüzde 14 artarak 6 bin 371’e çıktı. 2012 yılı verilerine
göre Bursa-Yenişehir Havalimanı’nın yolcu sayısı ise 79 bin
756... Havalimanından halen, Borajet tarafından haftanın
yedi günü günde iki kez olmak üzere Ankara-Bursa seferleri
yapılıyor.
Ayrıca, yaz dönemi boyunca Germania Airlines tarafından
Düsseldorf-Bursa seferleriyle yine Borajet tarafından
Bursa-Adana seferleri gerçekleştiriliyor.
HİZMET YELPAZESİ GENİŞ
Bursa-Yenişehir Havalimanı’nı diğer havalimanlarından
ayıran en önemli özellik; tarifeli seferler dışında VIP
uçuşlar, askeri uçuşlar, paraşüt uçuşları, pilot eğitim
uçuşları, iş uçuşları (business flights), ambulans uçuşlar gibi
uçuşların çok fazla olması... Bu kapsamda kış turizminin
yapı taşlarından olan Uludağ’a Rusya ve Ukrayna’dan
charter seferler yapılıyor. Havalimanı hac ve umre
dönemlerinde en fazla tercih edilen havalimanlarından biri.
HIZLI TREN İLGİYİ DAHA DA ARTIRACAK
Havalimanı, son dönemlerde Türkiye ile Arap ülkeleri
arasında kurulan güçlü ilişkilerde Bursa ilinin kilit rol
oynaması neticesinde önem kazandı, havayolu şirketleri
için daha cezbedici bir duruma geldi. Ayrıca, TCDD
tarafından yapılan Bursa-Ankara Hızlı Tren Projesi
kapsamında belirlenen istasyonlardan biri havalimanı
otoparkı çevresinde yer alıyor. Proje bittiğinde, havalimanı
yolcu sayısında önemli bir artış bekleniyor.
30
The number of aircrafts serving the airport has increased by
14% and reached 6.371. Based on 2012 figures, total number
of passengers using the Bursa-Yenişehir Airport is 79.756...
Borajet airlines offers scheduled flights between Ankara
and Bursa twice a day and seven days a week. Also, during
summer Germania Airlines has scheduled flights between
Düsseldorf and Bursa and Borajet has scheduled flights
between Bursa and Adana.
BROAD RANGE OF SERVICES
Bursa-Yenişehir Airport not only offers scheduled flights but
also serves VIP flights, military aircrafts, parachuting flights,
pilot training flights, business flights and ambulance flights
quite often...The airport also provides charter flights from
Russia and Ukraine to Bursa especially for tourists whom
come to Uludağ which is a major touristic hub for winter
vacations. The airport is one of the most preferred during
hadj and umrah seasons as well.
HISG SPEED TRAIN TO DRAW MORE PEOPLE TO THE AIRPORT
In recent years, the airport gained importance due to
pivotal role of Bursa in relations with Arabic states which
has become stronger recently and became one of the top
preferred airports for airline companies. Also, one of the
stations of the Fast Train Project that is currently underway
and developed by TCDD and serves between Bursa and
Ankara is in the surrounding area of the parking lot of the
airport. Passenger traffic is expected to increase significantly
when the project is completed.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 30
7/3/13 12:55 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 31
31
7/3/13 12:55 AM
röportaj | interview
“Bir garip Ferdi Tayfur’um işte,
felsefem bu…”
“I am the poor, weirdo
Ferdi Tayfur, that’s my philosophy”
Yeni kitabı ‘Bir Zamanlar Ağaçtım’da Sartre’dan Çiçero’ya alıntılarla, yazar Ferdi Tayfur ağaç olmuş, şarkıcı
Ferdi Tayfur’a ve memleket meselelerine eğiliyor. “Yazmak yaratılış meselesi” diyor Tayfur ve ekliyor, “Öyle
götürüyor insanı... Yazıyor, yazıyor, yazıyorsun…”
In his new book ‘I was once a tree’, author Ferdi Tayfur, with quotes from many authors ranging from
Sartre to Cicero, has become a tree and contemplating on Ferdi Tayfur and his countries problems.
Tayfur says “Writing is all about your creation” and adds “It just drags you in itself and you keep on
writing and writing...”
Yazı - By: Berrin Karakaş
Kitabınızda bayağı alıntı var Ömer Hayyam’dan...
Evet, seviyorum o insanları çok. Güzel laflar etmişler zamanında.
İnsanların az olduğu dönemde, kelimelerin az olduğu dönemde
kelimeler üretmişler.
Çokluktan muzdarip misiniz?
Evet. Hem insan çokluğundan, hem kelimelerin karmaşasından...
İngilizcesi, Arapçası, Fransızcası iç içe giriyor. Giriyor da giriyor.
Kendimize ait olan dili öğrenmemiz lazım. Yele niye ‘yel’ demişiz,
rüzgara niye ‘rüzgar’ demişiz...
‘Yağmur Durunca’ isimli romanınız ve daha ziyade hayatınızı anlattığınız
‘Şekerci Çırağı’ kitaplarınızdan sonra ‘Bir Zamanlar Ağaçtım’ı yazdınız.
Ancak pek çok insan, sizin aynı zamanda yazdığınızı bilmiyor.
Yaygaram yoktur benim. Biraz rahatsızlık geçirdim beyin sapında,
onun da etkisi vardır. O papatya demeti gibiymiş, doktor dedi. Kılcal
damarlardan oraya pıhtı atmış. Ama şükrediyorum. Çok beterlerini
gördüm.
32
You have a lot of quotes from Ömer Hayyam in your book…
Yes, I love those people a lot. They said good words once, and at a time
when there were less people and fewer words, they created words.
Did you suffer as kid?
Yes, both because of abundance of people and because of the ambiguity of
words... English, Arabic and French all mixed up. In an incredible way. We
need to find out about our own language. Like, why did we call wind ‘wind’
or a breeze ‘breeze’.
After your novel titled ‘When the Rain Stops’ and your novel titled
‘Apprentice of the Candy Seller’ which is about your life actually, you wrote
‘I Was Once a Tree’. But most people don’t know that you are a writer at
the same time.
I don’t reveal my self a lot. I’ve had some medical conditions, it was in
my brain stem, maybe it’s because of that too. The doctor said it is like a
bunch of daisies. One of the capillary vessels formed a blood clot there. But
I am thankful to God. I’ve seen worse.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 32
7/3/13 12:55 AM
Okumanın öneminin altını sıkça çiziyorsunuz ‘Bir
Zamanlar Ağaçtım’da. ‘Şekerci Çırağı’nda da neden
okuyamadığınızı, nasıl zor günler geçirdiğinizi
anlatıyordunuz. Bu hassasiyetin sebebi, biraz da
yaşadıklarınız, daha doğrusu yaşayamadıklarınız mıdır?
İnsanın başına ne gelirse hanımefendi, bilgisizlikten
gelir, cehaletten gelir. Gerçi bilgisizlikle cehaletin arası
biraz açık. Cahillik başka, bilgisizlik başka. Okumayan
bir insanın yanına gittiğiniz zaman kültür akabilir
ondan... Oturmasıyla, kalkmasıyla, konuşmasıyla
kültürlüdür anlarsınız ama bilgisi olmayabilir, o
başka. Bence okumak bir yere kadar mutlaka devlet
politikası olmalı. Devletin okutmasının mecbur olması
lazım. En azından liseye kadar. Ben dışarıdan bitirdim
okulları. Babamı öldürdüler kalakaldım.
Ama okumayı çok seviyordum. Hatta
mahalledeki çocuklara ders veriyordum.
Şekercide çalışırken bir hamal öğretti
bana okumayı. İlk okuduğum kelime
de ‘Adana’dır. O üç harfle başladım.
Ama okusaydım, sanıyorum sanatçı
olmazdım!
“Ben öldükten sonra beni
kalabalık sevenlerim
kaldırmış, kaldırmamış önemli
değil. Gideceksin bir toprağa
gömüleceksin. Bu ölüm denen
şeye bakarım ben. Ölüm
bir defa en büyük hasrettir.
Kaçmak mümkün değil.
Benim inandığım bir şey varsa
doğmasını biliyorsan ölmesini
de bileceksin.”
“I don’t care if there were a lot fans
at my funeral after I die. We will all
go under the ground one day. I care
about this thing called death. Death
is the greatest longing. You can’t
escape death. What I believe is that,
you should see death just as normal
as birth itself.”
Ne olurdunuz?
Politikacı falan olurdum herhalde.
Babam paşa olacağımı söylermiş.
Alnımdaki yıldızı gördü herhalde. O
yıldız, çocuklarda belli oluyor çünkü.
“Gerekirse ceketimi satacağım, bu
çocuğu okutacağım çünkü paşa olacak”
dermiş. Ama olmadı...
Paşa olmaktan yeğ değil mi halkın paşası
olmak? Mesela Zeki Müren... Ona da paşa
diyorlar.
Bugün bir şey okudum mesela: aşk
acısının en büyük ilacı dertli şarkılarmış.
İngilizler bulmuş. Hani bir piyanist
şarkıcı var erkekle evlendi, işte o bulmuş,
neydi adamın ismi, çok ünlü?
In your book ‘I Was Once a Tree’ you frequently emphasize
the importance of education. And in your book ‘Apprentice
of the Candy Seller’ you were telling us why you couldn’t go
to school and how life was difficult for you. So what’s the
reason behind, I mean, is it what you’ve been through our
maybe what you couldn’t be through?
What I believe is that, whatever happens to you happens
because of illiteracy or being uninformed. In fact being
uninformed and illiteracy are a little different. They’re both
different things. You can meet an uneducated guy only to
find out he knows a lot and educated himself and you can see
this in his manners, the way he talks, I mean you can tell he is
sophisticated but he may not be knowledgeable. I think state
must enforce education up to a level. At least until high school.
I received my diploma without attending school.
They killed my father and I was startled and left
alone with nothing. But I loved going to school.
I was even tutoring kids in the neighborhood.
When I was working at the candy store, a porter
taught me how to read and write. The first I
could read was Adana. I started with those
three words. But I guess if I had gone to school, I
couldn’t have become an artist.
So what would you be?
Probably a politician. My father used to tell
people I would become a Pasha. I think he
saw the star in my forehead. Because you can
see it only in children. He used to say “I would
even sell my jacket to send him to school,
because he is going to become a pasha one
day”. But it didn’t happen.
Isn’t it better to become the pasha of people
rather than being just a pasha? Like Zeki
Muren. People call him the Pasha.
I read something today, it said ‘best medicine
for the pain of love is sad songs’. It is a British
saying. You know that pianist, he married a
guy, what was his name, he is famous?
Elton John…
O işte o... Kalp yarasının, yaralı kalbin, sızlayan kalbin en büyük
ilacının yanık şarkılar olduğunu bulmuşlar. Bunun cevabını biz
veremiyorduk mesela. Araştıran da yoktu. “Damardan söylüyor”
diyorlardı. Nedir damardan? Demek ki bunun bir mesajı varmış.
Araştırmadıkları için biz de öyle söylüyorduk. Aşıkların arasında
tercüman oluyorduk demek ki. Çocuk aşık mesela ama derdini
anlatamıyor, bizim şarkılar da tercümanlık yapıyor. Ağlıyor o da,
deşarj oluyor. Ağlamak insanı gerçekten boşaltır.
Elton John…
Yes that’s him... He said that the best medicine for the heart in pain and
grief is the sad songs. We just couldn’t find an answer to this. And nobody
bothered to think over it. They used to say “He is singing touchy songs”.
But what do you mean by ‘touchy’. So there was a message to be given.
Because nobody tried to understand the logic behind, we called it that
name. We were kind of expressing the feelings of lovers. The guy is in love
but can’t express his emotions and our songs express them for him. And
he cries and relaxes. Crying relaxes you a lot really.
Kitaptan öğreniyoruz ki, siz de her konuda derdini kolay
söyleyebilen bir insan değilsiniz. Neden öyle?
İçine kapanık bir insanım. Öyle yetiştirildik. Annemiz babamızı
çok genç yaşta kaybettiği için korktu mu ne yaptıysa, bizi
çekingen yetiştirdi. Terbiyemizi öyle verdiler.
What we understand from the book is that, you’re not that good in telling
people about your problems, why is it so?
I am an introvert person. It’s about upbringing. My mother lost my father
when we were young and maybe she was scared so this made us grow us
as timid guys too. It’s about upbringing.
Rahatsız mısınız bu huyunuzdan?..
Hayır memnunum hayatımdan. Benim yaptıklarımı başkaları
yapsaydı her çıktıkları programda anlatırlardı şimdi. Ben öyle
değilim. Beni halk takdir etsin, niye anlatayım ki?..
Kitabınızda bol bol anlatıyorsunuz ama değerinizi.
Dertleniyorsunuz hatta, insanlara kızıyorsunuz…
İnsanların hikayeleri gerçekleri yaşayan kişiden duymaları
daha iyi. Yaşamayan başkasının yaptıklarını anlatıyorken ya
Are you comfortable about being so?..
Yes I am. If somebody else had done what I’ve done in life, they would be
on all TV channels talking about their life stories. I’m not like that. I let my
people appreciate it, why would I tell them.
But in your book, you mention your worth quite a lot. You even whine
about it and resent people...
It is much better if you hear the story from the person who lived it. If
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 33
33
7/3/13 12:55 AM
röportaj | interview
abartıyordur, ya atıyordur. O bakımdan kendim anlatmak istedim.
Neden saklayayım yaşadıklarımı?.. Filmlerdeki başarımı neden
saklayayım?.. Gidin sorun, kime sorarsanız sorun. Sahne sanatçılarına
sorun; İbrahim Tatlıses’e, Muazzez Abacı’ya, Muazzez Ersoy’a, Bülent
Ersoy’a… Hepsiyle sahne aldım ben. Yalanlayamazlar. Göğsümü gere
gere yazıyorum. Bunlar yaşanmasaydı yazmazdım, yazamazdım.
Yazı sizin için neyin aracı, ne ifade ediyor?
Önüne gelen bir şey söylüyor. Yalan konuşuyorlar. O zaman da canım
sıkılıyor.
Her zaman bir şeylerin ispatı değil herhalde yazı sizin için. Sonuçta
romanınız da var. Roman yazmaya devam ettiğinizi de söylediniz...
Zaman zaman bu gerçeklere değiniyorum, zaman zaman da roman
çıkıyor. Şimdi iki tane daha var sırada bekleyen. Bitirdim aslında
ama bir daha elime almam lazım. Bir süre sonra da bak bak bıkıyor
insan. Diyor ki “Yeter artık. Böyle iyi”. Çünkü onun sonu yok. Bu da
yetmiyor ama. Zaman geçtikten sonra yeni bir romanı düşünmeye
başlıyorsunuz.
Nedir sıradakilerin hikayesi?
Onlar macera... Bir tanesi ikiz
kız kardeşlerin hikayesi; biri
Amerika’da, biri burada... Çok
fantastik bir şey. Diğeri de aşk
üzerine; aşkını söyleyemeyen
bir genç adamın bir kızın
hayatını mahvetmesine bağlı.
Kız da onu seviyor ama çok
zengin bir ailenin kızı. Çocuk
yanlarında çalışan bir işçi ama
aileden biri gibi de... Okul çağı
gelince başka yere gidiyor,
dayısı var İstanbul’da çok
kuvvetli. Bir türlü anlatamıyor
derdini kıza, gururu çok fazla
kırıldığından çekip gidiyor
sonunda.
Filmlerinizin etkisi vardır
kuşkusuz ikincisinde.
Alakası yok. Ben istiyorum
ki zamanında arabesktir diye
yasak ettikleri, aşağıladıkları
hayranlarıma okuma alışkanlığı kazandırayım. Bu bana yeter
de artar bile. Söylüyorlar da “Ferdi Ağabey senin kitaplarınla
okumaya başladık” diye.
Hayranlardan bahsedince Müslüm Gürses’in cenazesinde siz
de vardınız. Hayranlarının cenazesini nasıl sahiplendiklerini
görmüşsünüzdür. Çok duygulandırıcıydı bu görüntü değil mi?
Ya düşünebiliyor musun? Bu parayla pulla yapılamaz. Mümkün
değil bu sevgiyi parayla kazanmak!
Ne hissettiniz peki cenazedeki bu Müslüm Gürses sevgisini
görünce?
Yaşarken çok yaşadık o sevgiyi. Ben öldükten sonra beni
kalabalık sevenlerim kaldırmış, kaldırmamış önemli değil.
Gideceksin bir toprağa gömüleceksin. Bu ölüm denen şeye
bakarım ben.
Ölüm bir defa en büyük hasrettir. Kaçmak mümkün değil.
Angelina Jolie bile ölümden korktuğu için daha hastalanmadan
memelerini aldırtıyor. Benim inandığım bir şey varsa
doğmasını biliyorsan ölmesini de bileceksin. Kabulleneceksin
yani.
34
somebody tells someone else’s story, he is either exaggerating or making
things up. That’s why I wanted to tell my own story. Why would I hide what
I’ve been through. Why would I hide my success in movies. Go and ask whom
ever you like. Ask performers like me, ask İbrahim Tatlıses, Muazzez Abacı,
Muazzez Ersoy or Bülent Ersoy… I shared the same stage with all of them.
They would prove me correct. I am proud to write all of these. I wouldn’t
write them unless I had lived them.
So what does writing mean for you?
Everybody’s talking about something. They’re lying and that pisses me off.
Perhaps, writing does not always mean proving something. You also have a
novel. You said you continue to write novels.
Sometimes I write about reality and sometimes a novel comes out. There
are two more I’m working on. Actually they’re finished but I need to go over
them again. And after a time you get bored looking at the same thing. And
you go “That’s enough. This is ok”. Because there is no end to that. But that’s
not enough for me. After a time I started thinking about another novel.
So what’s the story in these new
novels?
They are action...One is about twin
sisters, one living in US and one here.
It is quite fantastic. And the other one
is about love, it is about a young man
unable to express his love to a girl
and ruining the life of the girl in the
end. The girl is in love with him too
but she is from a wealthy family. The
guy is their employee but he is also
like he is from the family. When he
grows up and has to go to school, he
leaves the house and he has a very
powerful uncle living in Istanbul. He
just can’t express his feelings to the
girl and in the end he just walks away
because his pride was hurt badly.
I can easily say that your movies
had a great influence on the
second one.
No not really. What I want to do is
give my people, who were once
despised as being too arabesque,
the habit of reading. That’s more than enough for me. They tell me
“Ferdi, thanks to your novels we started reading”.
Talking about fans, you too were at Müslüm Gürses’s funeral. You saw
how his fans showed their gratitude towards him. It was a very touchy
moment right?
Can you imagine, it is not something that money can buy. You can’t buy
so much love with money!
So how did you feel when you saw all that love for Muslum Gurses?
We saw it when he was alive too. I don’t care if there were a lot fans at
my funeral after I die. We will all go under the ground one day. I care
about this thing called death. Death is the greatest longing. You can’t
escape death. Even Angelina Jolie is having her breasts removed before
she gets sick just because of her fear of death. What I believe is that, you
should see death just as normal as birth itself. You need to accept it.
Do you think a celebrity feels to lonely when he no longer has his
fans around him and when he is no longer on stage? I mean do you
ever feel like that?
No, just the opposite, I feel relieved. You are more relaxed like that.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 34
7/3/13 12:55 AM
Kalabalıklar azalınca ünlü kişinin etrafından, çekilince
sahnelerden, çok yalnız hissediyor mudur kendisini?
Mesela siz yalnız hissediyor musunuz kendinizi?
Hayır, daha bile rahatım. Artık daha rahat yaşıyorsunuz.
Çünkü çok insan gördüm gerçekten. Sahnelerdeki o
başarılar. 100 bin, 200 bin kişiye verdiğim Gülhane Parkı
konseri mesela. Kapıdan insan giremezdi. Bunların hepsini
yaşadım ben. Ondan sonra yalnızlık falan sorun değil
benim için.
Bir de yazıyorsunuz tabii. O da önemli bir arkadaş olmalı?
En iyi arkadaşlarım kitaplar. Yazarların anlattıkları,
oradaki kahramanlar.
Because I’ve really met a lot of people. All that success on
stage. Like the Gülhane Park concerts I performed for 100
thousand to 200 thousand people. People couldn’t walk in
from the doors. I’ve been through all that stuff. So being alone
is no longer an issue for me.
And of course writing should be keeping you occupied, right?
Books are my best friends. The story that the authors tell is
about the characters in the book.
Which character had the most influence on you? Now I’m reading Ahmet Altan, it’s a story in a town. An
interesting story.
Sizi en fazla etkileyen roman
kahramanı hangisi? Şimdi Ahmet Altan’ı okuyorum;
bir kasabada geçiyor. Hikaye
enteresan.
Kitapta entelektüeller, aydınlar
da öfkenizden paylarını alıyorlar.
Neden bunca kırgınsınız
kendilerine?
Entelektüellere kırgınlığım
yok da, aşağı görüyorlar insanı.
Dünyanın en kötü şeyi insanı aşağı
görmektir. Buradan çıkıp siz bir
yerin genel müdürü olabilirsiniz.
Toto loto tutturabilirsiniz,
insansınız. Ben sizi şimdi nasıl
hor görebilirim? Her şey insan
için. İtilmişlik kakılmışlığı ondan
sevmiyorum. Olmasa İbo olmazdı,
Müslüm olmazdı, ben olmazdım.
Hepimiz fakirlikten gelmiş insanız.
Derslerimizi o insanlardan aldık
biz. Nasıl oturursun kalkarsın,
edebinle nasıl konuşursun, biz
onu yaşayarak aldık. Bir de o
tarafı var işin. İnsanı katiyen hor
görmeyeceksiniz. O anki değerini
ona göre verip, kırmadan, incitmeden arkanızı
döner gidersiniz. Ne oldu sonra bunlar, arabeskçi
diyenler, TRT’ciler?.. TRT’de şarkılarımız gümbür
gümbür arşivlere girdi. Ne oldu yani? Ben bunu
anlatmak istiyorum.
İbo, Müslüm deyince, birinin ‘İmparator’, diğerinin
‘Baba’ lakapları var. Ama siz hep Ferdi Tayfur’dunuz.
Ben bir garip Ferdi Tayfur’um işte. Benim felsefem bu.
“Babam beni okutsaydı asılırdım” diye yazıyorsunuz
kitabınızda. Ne yapar da asılırdınız mesela?
Yalanı sevmiyorum ben. Niye yani yalan söylüyor insan,
sebep ne? Kendine güvenen bir insansam ben, niye
yalan söyleyeyim? Değerli bir arkadaşım geçen gün
şöyle dedi: “İstanbul’un yarısı yarısından geçiniyor.”
Düşün yani. Ne kadar tuhaf bir şey…
Asılmak deyince benim aklıma Deniz Gezmiş geliyor,
Erdal Eren geliyor mesela…
Olabilirdim. Bir Deniz Gezmiş olabilirdim; yalan
söylemeyi sevmiyorum. Eğri oturup doğruyu
konuşmamız gerekiyor.
“İnsanın başına ne gelirse,
bilgisizlikten gelir, cehaletten
gelir. Gerçi bilgisizlikle
cehaletin arası biraz açık.
Cahillik başka, bilgisizlik
başka. Okumayan bir insanın
yanına gittiğiniz zaman kültür
akabilir ondan, oturmasıyla,
kalkmasıyla, konuşmasıyla
kültürlüdür anlarsınız ama
bilgisi olmayabilir, o başka.”
“What I believe is that, whatever
happens to you happens because
of illiteracy or being uninformed.
In fact being uninformed and
illiteracy are a little different.
They’re both different things.
You can meet an uneducated guy
only to find out he knows a lot
and educated himself and you can
see this in his manners, the way
he talks, I mean you can tell he is
sophisticated but he may not be
knowledgeable.”
Intellectuals as well get their
share in the book. Why are
you so angry with them?
I’m not angry or something,
it’s just that they despise
people. It is evil to despise
other people. You can be a
top manger or win the lottery
but you’re still a human. How
can I despise you? Everything
is meant to be for humans.
That’s why I don’t like it
when people despise others.
Otherwise we wouldn’t have
had Ibo or Müslüm or me.
We all came from poverty.
Those people taught us a lot.
The way you talk to people,
your manners and common
courtesy etc. we learned all
that stuff from experience.
That’s another aspect of it.
You should never despise
somebody. In worst case, just
turn your back and walk away
if you can’t communicate
with someone. Look at what
happened to all of those
who despised us for singing
arabesque music, those TRT guys remember?
Now our songs are all over TRT radio chars. What
happened tell me? That’s what I’m trying to say.
Talking about Ibo or Müslüm, you know they all have
nicknames. One is the ‘Emperor’ and the other one
is “Godfather”. But you’ve always been Ferdi Tayfur.
Well, I am the poor, weirdo Ferdi Tayfur, that’s my
philosophy
In your book you say “I would be hung if I had gone
to school”. Why do you think so?
Well I don’t like lying. Why do people lie? I am a man
with self-confidence, why would I lie? A valuable
friend of mine said the other day “Half of Istanbul
is living on the other half”. Imagine, how weird that
is...
Talking about being hung, I remember Deniz Gezmiş
or Erdal Eren …
Yes, I could be one of them. I could be another Deniz
Gezmiş; I don’t like lying to people. You need to sit
crooked but talk straight.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 35
35
7/3/13 12:55 AM
röportaj | interview
Do you think telling the truth has something to do with education?
I’m sure it has. Struggling to make a living is really something
strange. Plus, the achievements you make when you’re young
change you a lot. They say your personality shapes after 25 and
becomes your character. Now 18 year olds talk like the 70 year
olds. They talk non-stop. Believe me it’s all a lie. It’s just gossip,
nothing that comes from education or reading.
Peki doğruları söylemenin okumakla bir ilgisi var mıdır?
Vardır, vardır... Geçim derdi denilen şey çok değişik bir şey. Bir
de gençliğin verdiği başarılar falan değiştiriyor insanı. 25 yaşından
sonra kişilik kazanmaya başlarmış insan, karakter oluşurmuş. Şimdi
18’indekiler 70 yaşındaki adam gibi konuşuyor. Çenesi hiç durmuyor.
İnanın bana yalan. Kulaktan dolma, okumakla ilgili değil.
Kitapta sizi fazlasıyla yaraladığı görülen olaylardan biri de 80
Darbesi’nin ertesi günü bir gazetede çıkan Yılmaz Güney ile çekilmiş
fotoğrafla verilen “Ferdi Tayfur bir zamanlar eli silahlı militandı”
başlıklı haber. Nereden geliyor militanlığınız?..
Yılmaz Güney’in hapisten izinli çıktığı oğlunun sünnet düğününde
çekilmiş bir fotoğrafı koymuşlar. Yılmaz Güney elini omzuma atmış.
Yazmışlar işte; “Ferdi Tayfur Yılmaz Güney’e yaklaşmakla davaya
ihanet mi etti? Geçmişte eli silahlı militandı” diye. Hep uydurma. Ne
yapabilirsiniz şimdi? Tekzip ettiler sonra tabii...
Tekzip de çok fena yalnız; bir yanda yarı çıplak Ahu Tuğba, bir yanda
Yılmaz Güney, “İkisini de seviyorum” başlığı...
Olsun, önemli değil. Avukat “Devam ettir” dedi ama ben istemedim.
Karınız Necla Nazır kendisini dine verdiğinde neler yaşadınız?
Tutunduğu bir ilahi kudrettir o. Her insanın inancında bir ilahı kudret
vardır; düşünce olarak, hayal olarak sarılır. Bunlar hep sığındığımız
düşüncelerdir. O hayat tarzı ona ait, ona bir şey söyleyemem.
Kitapta kendisinden büyük bir sevgiyle bahsediyorsunuz.
Tabii, konuşamadıklarımı yazmışım.
Neden konuşamadınız?
Öyle bir konu açılmıyordu yani. Olmadı, kopukluk oldu. Zaten karı
koca olmak çok önemli bir iş değildir, önemli olan iyi arkadaş olmanız.
Yaşam alışkanlığı, elinin tadı olsun, bilgisi olsun, hal hatır sormak
olsun, birlikte bir diziyi, haber programını yorumlamakta olsun…
Bütün bunlar hayatın içinde birbirine bağlı şeyler. Bu olmazsa ayrı
koltuklarda oturur durursun.
Orhan Gencebay’ın karısı Sevim Hanım’ı ne kadar takdir ettiğinizi
yazıyorsunuz bir de, bu ilişkiye ne kadar özendiğinizi... Nedir Sevim
Hanım’ın özelliği?
Sevim Hanım akıllı bir kadındır, aşırı akıllıdır. Orhan Ağabey zampara
mı? Değildi… Değil miydi yani? O sektörde kaparlardı olmasa dahi…
Devamlı yanındaydı, devamlı telefonda kadıncağız. Allah için bunu
kabul etmek lazım.
Sizi kaptı mı aynı sektör bu durumda?
Kulisime gelen herhangi biri benim kardeşimdir. Ellerini atarlar
omzuma, fotoğraf çekerler; tık tık tık tık tık o kadar süredir. Çünkü
o kafasında Ferdi Tayfur’u yüce dağlar gibi erişilmez biri olarak
kurgulamış. Olur mu böyle bir şey? Allah korusun.
36
One of the things, according to your book, that seems to have
hurt you a lot was a news item on the papers in the next day
of the military takeover of 1980 where it said “Ferdi Tayfur was
once an armed militant”. So where does your status as a militant
come from?
It was a photograph of Yılmaz Güney on the day he was released
from jail. It was at the circumcision feast of his son. In the
picture he is right next to me with his arm on my shoulder. And
they wrote “Is Ferdi Tayfur betraying his cause by moving closer
to Yılmaz Güney? Was he an armed militant in the past?”. It’s all
made up. But what can you do? Of they later refuted it.
But the refutation it was worse than the original news; they
featured your picture with a naked picture of Ahu Tuğba on one
side and a picture of Yılmaz Güney on the other and it said “I love
both of them’’.
That’s ok, not a big deal. My lawyer told me to take it further but
I didn’t want to.
How did you feel about it when your wife Necla Nazır devoted
herself to religion?
That’s a divine power she found strength in. Every person has
an element of divine power in his/her faith., which he/she can
embrace as an ideology or an envision. These are all thoughts we
take shelter in. That’s her life style, I can’t judge her.
In the book, you’re talking very highly of her, your words are full
of so much love.
Of course, I wrote what I couldn’t talk about.
Why didn’t you talk about it?
I mean neither of us raised the subject. There was lack of
communication at one time. I mean it is not being husband and
wife that matters, it is being friends that matters. It becomes
a habit after a time, I mean you get used to what she cooks for
you, talks about etc, or like making comments on a TV program
or news etc... These are all interconnected in life. If you don’t
have it you’d be sitting in separate couches at home.
You also talk about how much you appreciate Orhan
Gencayabay’s wife Sevim Hanım, how much you envy their
relationship. So what is so special about Sevim Hanım?
Sevim hanım is a smart woman, I mean really smart. Was Orhan
Ağabey a womanizer? He wasn’t... You mean he wasn’t? Even if
he wasn’t women wouldn’t leave a guy in his position alone...
She was always with him, always on the phone or something.
You need to appreciate that.
So did you find yourself in a similar position?
Anyone coming to my backstage is my brother or sister. They put
their arms on my shoulder and have pictures taken and that’s
all the time I spend with them. Because he/she imagines Ferdi
Tayfur at the top of some mysterious mountains. I can’t imagine
anything like that with them. Heaven forbid.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 36
7/3/13 12:55 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 37
37
7/3/13 12:55 AM
restorasyon | restoration
Diyarbakır
Diyarbakır
reviving with restorasyonlarla
restorations yeniden doğuyor
Diyarbakır is reviving with its modern
urbanization projects carried out in
Kayapınar and Yeni Bağlar and with
its historic and cultural assets being
revealed through excavations at Suriçi
or renovation projects at different parts
of the city. Parallel to the planned
urban development efforts, 560 civic
and monumental buildings at Suriçi are
brought under protection by registering
them in the Inventory of Cultural Assets.
38
Diyarbakır; Kayapınar ve Yeni
Bağlar’da modern şehirleşmeyle,
Suriçi’nde ise açığa çıkarılan,
kayıt altına alınan, restore edilen
tarihi ve kültürel varlıklarıyla
yükseliyor. Planlı kentsel
gelişime paralel olarak Suriçi’nde
sivil ve anıtsal nitelikteki tam 560
yapı Kültür Varlıkları Envanteri’ne
kaydedilerek koruma altına
alınıyor.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 38
7/3/13 12:55 AM
Diyarbakır was faced with tremendous immigration
1990’lı yıllarda yoğun göç alan ve ciddi
altyapı ve konut sorunu yaşayan Diyarbakır, kentin
Nazım İmar Planı’nın tamamlanmasıyla birlikte
artık önünü görüyor. Yeni Bağlar ve Kayapınar
semtleri başta olmak üzere planlı ve modern
şehirleşme almış başını gidiyor. 10-12 katlı, geniş
bulvarlı altyapısı tamamlanmış bölgeler, şehrin
cazibe merkezlerini oluşturuyor.
Yeni Diyarbakır’ın gelişimi nüfusun yoğun olduğu
tarihi Suriçi’ne de yarıyor. Göçün ağır yükü
altında bunalan tarihi Suriçi bölgesi de Koruma
Amaçlı İmar Planı’nın yapılmasıyla daha rahat
nefes almaya başladı. Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi tarafından onaylanıp yürürlüğe konulan
Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı’na göre şehrin
geleneksel bir-iki katlı taş binaların, dar köçelerin
(sokaklar) korunması hedefleniyor. Suriçi’ndeki
dört mahallede yürütülen kentsel dönüşüm
çalışmaları kapsamında bine yakın aile kentin yeni
bölgelerinde yapılan toplu konutlara taşınıyor. Öte
yandan tarihi taş yapıların üzerine göç sonrasında
eklenen betonarme yapılar yıkılıyor.
to the city in 1990s and started experiencing serious
infrastructure problems as well as other urbanization
problems including housing problem. Planned and modern
urbanization is in full throttle mainly in Yeni Bağlar and
Kayapınar areas. Residential areas with 10-12 storey
apartments, broad streets with complete infrastructure
comprise the center of attraction of the city.
Emergence of New Diyarbakir also benefits Surici area
where population density is high. Buried under the
heavy load of immigration, Surici area started to breath
with the creation of the Urban Development Plan for
Preservation. The Suriçi Urban Development
Plan for Preservation that has been prepared
and being implemented now, aims to preserve
the one or two storey historic stone buildings
and old narrow streets of the city. As part of the
urban transformation initiative carried dout in
Sur diplerinde 510 yapının
yıkılması, dört mahallede
four different neighborhoods in Suriçi, around one
yürütülen kentsel dönüşüm,
thousand families are being relocated to newly
cadde ve sokaklarda
constructed housing estates in the relatively
uygulanan renovasyon
newer areas of the city. On the other hand,
projeleriyle tarihi Suriçi
concrete structures built on top of the historic
kültür ve inanç turizmine
hazırlanıyor. Tarihi
stone buildings after the surge of immigration are
yapıları koruma ve turizme
being demolished now.
kazandırma bilinci gelişen
kentte Ulucami, Surp
Giragos Kilisesi, Cemilpaşa
Hanı ve Ongözlü Köprü gibi
tarihi nitelikteki eserler
restore ediliyor.
With the demolition
of 510 structures near
the ramparts, urban
transformation projects
carried out in four
neighborhoods and
numerous renovation
projects here and there on
most streets, Surici area is
getting ready for culture and
faith tourism. In this city
with increased awareness to
protect historic structures
and to utilize them as
tourist attractions, historic
heritage such as the Great
Mosque of Diyarbakır, Surp
Giragos Church, Cemilpasa
Caravanserai and Ongozlu
Bridge are constantly being
renovated.
5.5 KİLOMETREDE 560 TARİHİ YAPI
Ünlü Fransız arkeolog Prof. Dr. Albert Gabriel’in
‘Açık Hava Müzesi’ olarak nitelendirdiği tarihi
Suriçi, 5.5 kilometrelik surlarla çevrili bulunuyor.
37 çeşme, iki medrese, 10 kilise, 32 cami ve mescid, iki çarşı,
beş han, 12 hamam, bir saray ve bunları çevreleyen İçkale
ile Diyarbakır Surları, bugüne kadar kentin belli başlı anıtsal
nitelikteki tarihi eserleri olarak biliniyor.
Ancak 2009 yılından bu yana Müze Müdürlüğü ve KUDEB’in
(Koruma Uygulama ve Denetleme Bürosu) çalışmalarıyla
üzeri boyanmış, sıva yapılmış, kat çıkılmış pek çok sivil
mimari eser tespit edildi. Buna göre tarihi Suriçi’nde toplam
424 sivil mimari eserin tescili yapıldı ve Kültür Varlıkları
Envanteri’ne kaydedildi.
560 HISTORIC BUILDINGS WITHIN
5.5 KİLOMETER LONG RAMPARTS
The historic Suriçi, termed ‘An Outdoor Museum’
by famous French archeologist Prof. Dr. Albert
Gabriel, is surrounded by 5.5 km long ramparts.
37 fountains, two madrasahs, 10 churches,
32 mosques and masjids, two bazaars, five
caravanserais, 12 Turkish Baths, a palace and the
inner fortress surrounding all of these structures
as well as the Diyarbakır ramparts, are known
as the major monumental historical structures
of the city. However since 2009, as a result
of the inspections carried out by the Museum
Administration and KUDEB (Bureau of Protection,
Implementation and Inspection) numerous civic
architectural structures covered with paint
or plaster were detected. As a result of these
inspections, a total of 424 civic architectural
structures of historic nature in Suriçi were
registered and recorded in the Inventory of
Cultural Assets.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 39
39
7/3/13 12:55 AM
restorasyon | restoration
RENOVASYON PROJELERİ HAYATA GEÇİRİLDİ
Tarihi ve kültürel hazinesini keşfeden Diyarbakır şimdi de
harıl harıl bunları görünür kılmaya çalışıyor. Bu amaçla
surların etrafındaki 510 ev ve işyeri yıkılarak yerine yeşil alan
ve ışıklandırma yapıldı. Böylece surların açığa çıkarılması
sağlandı. Suriçi’nin Gazi, İzzetpaşa ve Melikahmet
caddelerinde renovasyon projeleri uygulandı. Dağkapı
Meydanı yeniden tarihi yapıya uygun olarak dizayn edildi,
Mardinkapı’daki garaj kaldırıldı. Öte yandan önemli anıtsal
ve sivil mimari eserler restore ediliyor.
İşte restore edilen kimi yapılar…
ULU CAMİ
Anadolu’nun en eski camisi olan Ulucami, İslam dünyasının
en kutsal beşinci harem-i şerifi olarak kabul edilir. 3 bin
yıllık tarihi bulunan, önceleri tapınak, havra ve kilise
olarak kullanılan Ulucami, Selçuklu, Artuklu, İnaloğulları
ve Osmanlı dönemindeki eklemelerle pek çok dönem ve
kültürün özelliklerini yansıtıyor.
639 yılında İslam ordularının Diyarbakır’a girişiyle birlikte
Mar-Toma Kilisesi’nin üçte biri camiye çevrilir. Daha
sonra kilisenin tamamı camiye çevrilir ve uzun yıllar
İslamiyet’in dört mezhebine hizmet eder. Halen Şafii ve
Hanefi mezheplerine hizmet veren Ulucami’nin üzerindeki
kitabelerden hangi dönemlerde onarıldığını öğrenebiliyoruz.
Diyarbakır’ın Büyük Selçuklu İmparatorluğu topraklarına
katılmasından sonra Sultan Melikşah yıkılmaya başlamış
olan camiyi 1090 yılında onarır. Ancak bu büyük onarımdan
40
RENOVATION PROJECTS COMPLETED
Having discovered its historic and cultural heritage, Diyarbakır is now
working hard to make all that heritage visible to the world. As part of
these efforts, 510 residential and office buildings around the ramparts
have been demolished and the area has been converted into parks.
The newly installed illumination system around the ramparts has
helped reveal the beauty of the ramparts. Apart from that, numerous
renovation project on Gazi, İzzetpaşa and Melikahmet streets in Suriçi
has been put into practice. Dağkapı Square has been redesigned in a
manner to match the surrounding historic vibe and the bus terminal
in Mardinkapı has been demolished. On the other hand restoration
of other major monumental and civic architectural structures is still
under way. Here are some of those structures under restoration...
GREAT MOSQUE OF DİYARBAKIR
The Great Mosque of Diyarbakır, the oldest mosque in Anatolia is
accepted as the fifth most sacred Harem-i Şerif of the world of Islam.
With a 3.000 years of history, The Great Mosque of Diyarbakır was
used as a temple, synagogue and a church in different periods in
history and thanks to many additions to the building during Seljuk,
Artuklu, İnaloğulları and Ottoman periods, it carries the cultural and
architectural signs of different eras and societies.
With the invasion of Diyarbakir by Islamic armies in 639 A.C. one third
of the Mar-Toma Church was converted into a mosque. Later on
the whole church was converted into a mosque and served the four
different sects of Islam. Looking at the inscriptions on the mosque
which currently serves the Shafii and Hanafi sects, one can tell the
dates of repair works carried out on the mosque.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 40
7/3/13 12:56 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 41
41
7/3/13 12:56 AM
restorasyon | restoration
sonra 1115 tarihinde büyük bir deprem ve yangın sonucu
Ulucami büyük hasar görür. Camideki taş kemerler ve büyük
damları kaplayan kubbeler yıkılır. Şimdiki halini aldığı
onarım, İnaloğlu Ebru Mansur İlaldı tarafından 1117-1118’de
alt katı, 1124-125 yılında ise üst katı yapılır.
Bezemeleri, hat yazıları, eşsiz ahşap oymalarıyla göz
kamaştıran caminin kuzey kısmının avluya bakan
bölümünde Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyasüddin
Keyhusrev’in 1241 tarihli, Artuklu Melik Salih’in 1330 tarihli
ve Osmanlı Padişahı IV. Mehmed’in birer fermanı yer alır.
Ulucami’nin batı kesiminin önemli bir bölümünü Akkoyunlu
Padişahı Uzun Hasan’ın onardığı bu bölümün dış tarafındaki
kitabede anlaşılıyor. Caminin kuzeybatı bölümünü
Osmanlılar devrinde Atak Beyi Emir Ahmed Zırki tarafından
1828’de yaptırılır. Ulucami’nin 1824 yılında esaslı bir
tamir gördüğü, cami minaresinin yıldırım düşmesi sonucu
yıkılmasıyla 1839’da onarıldığı üzerinde yazılı kitabelerden
anlaşılıyor. Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün iki
yıllık çalışmanın ardından hazırlanan projenin ardından
cami yeniden restorasyona alınır. Camideki bütün
mekânları, kütüphane, Zinciriye ve Mesudiye medreseleri
komple bir külliye halinde restore edilecek. Çalışmalar
ODTÜ, İTÜ, Marmara ve Dicle üniversitelerinden bilim
heyetinin gözetiminde yürütülüyor. Cami önündeki
Celal Güzelses Yeraltı Çarşısı da kaldırılacak. Selçuklu
geleneğini yansıtan Anadolu’daki en erken ve en anıtsal
eseri niteliğindeki Ulucami, planı ve mimari açısından
Şam’daki Emeviye Camisi ile benzerlik gösteriyor. Avlusunda
sibernetik biliminin babası sayılan ve ilk robotu yapıp
çalıştırdığı kabul edilen El Cezeri’nin yaptığı güneş saatinin
de yer aldığı Ulucami, halen yerli ve yabancı turistlerin
ziyaret ettiği mekânların başında yer alıyor.
SURP GİRAGOS KİLİSESİ
Diyarbakır Suriçi’nde bulanan Surp Giragos Kilisesi Ermeni
mimari tarihinin en önemli yapıtlarından biri olarak kabul
edilir. Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi özelliğini
taşıyan Surp Giragos Kilisesi kimi kaynaklara göre 1376
yılında yazılı kaynaklara göre 1517 yılında yapılır. 1827 ve
1880 yılında iki büyük yangına maruz kalan kilise 1883
yılında tekrar yapılır ve ek binalar inşa edilir. Yapılan
eklemelerden sonra, ikisi kilisenin giriş katında bulunan
After Diyarbakır was included in the territory of Great Seljuk Empire,
Sultan Melihşah had the mosque repaired in 1090. However following
this repair, a big earthquake and fire happened in 1115 and the
mosque was damaged badly. The stone arches and domes that cover
the large ceilings were destroyed. The repair that gave the mosque
its current shape was ordered by İnaloğlu Ebru Mansur İlaldı. The
first floor was repaired between 1117-1118 and the second floor was
repaired between 1124-125.
The mosque dazzles its visitors with its decorations, calligraphy
works and wood works and in the northern section of the mosque
facing the patio, there are the fermans of Anatolian Seljuk Emperor
Gıyasüddin Keyhüsrev dated 1241, Artuklu Melik Salih dated 1330 and
Ottoman Emperor Mehmed IV. A significant part of the west section
of the Great Mosque of Diyarbakır was repaired after the order of
Akkoyunlu Emperor Uzun Hasan as we can understand from the
inscriptions on the outer part of this section. The northwest setion of
the mosque was built during the Ottoman era after the order of Atak
Beyi Emir Ahmed Zırki in 1828. From the tablets on the walls of the
mosque one can tell that the mosque went through a major repair
in 1824 and that the minaret of the mosque was repaired after being
damaged by a thunderbolt in 1839.
With the restoration project developed by Diyarbakir Regional
Directorate of Foundations in two years, the mosque went through
another restoration phase during which all sections of the mosque,
the library, Zinciriye and Mesudiye madrasahs will be renovated in
the form of a Külliye. The project is carried out under the supervision
of a scientific board with members from ODTÜ, İTÜ, Marmara and
Dicle universities. And the Celal Güzelses Underground Bazaar in
front of the mosque will be removed as well. As the oldest and
most monumental piece of art in Anatolia that is a reflection of the
Seljuk tradition, The Great Mosque of Diyarbakır is reminiscent of
the Emeviye Mosque in Damascus in terms of its layout plan and
architecture. The Great Mosque of Diyarbakır also features the solar
clock designed by El Cezeri known as the designer of the first robot
and the father of sibernetics science and the mosque is still among
the top tourist attractions in the region.
SURP GİRAGOS CHURCH
Surp Giragos Church which is located at Suriçi in Diyarbakır, is
accepted as one of the most important works of the Armenian
architectural history. Known as the biggest Armenian church in
Middle East, Surp Giragos Church was built in 1376 according to
some resources. Written sources on the other hand indicate the
construction date as 1517. The church went through two big fire
disasters in 1827 and 1880 and was rebuilt in 1883 with additional
42
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 42
7/3/13 12:56 AM
kadınlar mahfilinde, beşi giriş katında olmak üzere
dünyadaki ilk yedi horanlı Ermeni Kilisesi haline getirilir
ve 3 bin kişinin ibadet yapabileceği bir kapasiteye ulaşır.
Kilise’nin sol tarafındaki avludan açılan girişinde ana
kiliseye bağlanmasıyla ayinler için geniş alan oranı artırılır.
Hâlâ sağlam duran Surp Hagop Şapeli de bu eklemeler
döneminde inşa edilir. Surp Giragos Kilisesi tarihi boyunca
farklı amaç için de kullanılır. Birinci Dünya Savaşı sırasında
Alman ordularının karargâhı olan kilise, daha sonra ise
Sümerbank’ın pamuk deposu olarak kullanılır. Kilisenin
çan kulesi ise cami minarelerinden yüksek olduğu için
1915 yılında top atışlarıyla yıkılır. 1960 yılından itibaren
tekrar ibadete açılan 3.000 metrekarelik alan üzerindeki
Surp Giragos Ermeni Kilisesi, özellikle 1980 yılından sonra
Ermenilerin göç etmesi sonucu terk edilir. Cemaati olmadığı
için ayin yapılmayan kilise, bakımsızlık nedeniyle tavanı
çöker ve kullanılamaz hale gelir. 1990’lı yılların sonlarında
tamamen harabeye dönen kilise, 2011 yılında Surp Giragos
Küçük Ermeni Kilisesi Vakfı ve Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi tarafından onarılır. Çan kulesi de yapılan ve
yeniden ibadete açılan kilisede zaman zaman piyano
resitalleri verilir. Kilise pek çok yerli ve yabancı turistin
ziyaret ettiği mekanlardan biri olma özelliğini taşır.
CEMİLPAŞA KONAĞI
Suriçi’nde Alipaşa Mahallesi’nde bulunan Cemilpaşa
Konağı, Diyarbakır’ın en güzel ve en büyük sivil mimari
örneklerinden biridir. 1887-1888 yıllarında 23 yıl Yemen’de
structures. With the additions, it turned into the first Armenian
church in the world with seven Horans with two of them in the
Women’s section on the first floor of the church, and five at the
entrance. This renovation increased the capacity of the church to
3.000 people and connected the entrance from the patio side on the
left to the main church area, which increased the total area used for
religious ceremonies. The Surp Hagop Chapel, which is still intact, was
built at the time of these renovations as well. Surp Giragos Church
was used for different purposes throughout its history. It served as
the headquarters for German armed forces and later on it served as
the cotton warehouse of Sümerbank. Because the bell tower of the
church was higher than the minarets, it got destroyed with bomb
shots in 1915. Surp Giragos Church was reopened to worship in 1960
and was abandoned mostly after many Armenians immigrated in the
80s. The had no community to worship for many years and after
a time its ceiling collapsed and the church became totally useless.
It turned into a complete ruin by the end of 90s and was repaired
in 2011 by the Foundation of Surp Giragos Armenian Church and
Diyarbakir Municipality. With this repair, a bell tower was added to the
church and it was opened to worship. There are piano concerts at the
church occasionally. The church is another major tourist attraction in
the region as well.
CEMİLPAŞA MANSION
Located in Alipaşa Neighborhood in Suriçi, the Cemilpaşa Mansion is
one of the most beautiful and biggest examples of civic architecture
in Diyarbakır. It was ordered by Cemil Pasha who served as the
Governor of Yemen between 1887 and 1888 and was constructed
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 43
43
7/3/13 12:56 AM
restorasyon | restorasyon
valilik yapmış olan Cemil Paşa tarafından 1888-1902 yılları
arasında yapılır. Haremlik ve selamlık bölümlerinden oluşan
Cemilpaşa Konağı’nda, bütün Diyarbakır evlerinde olduğu
gibi mekanlar geniş avlu etrafında dizilidir. Diyarbakır’ın
diğer evlerinde olduğu gibi bu konakta da bazaltın koyu ağır
görünümünü hafifletmek için avluya ve eyvanlara bakan
yüzeyler sönmüş kireçle yapılan beyaz renkli çiçekli ‘cıs’
adı verilen motiflerle süslenir. Yapının iki girişi vardır, ana
giriş Köylü Sokak’tadır. Haremlik ve selamlığın ortasında
mabeyn bölümü yer alır. Geniş havuzlu bahçesi, ahırı,
misafirhanesi ve diğer bölümleriyle 2.000 metrekarelik
küçük bir saray niteliğinde olan konak, taş işçiliğinin en
güzel örneklerden biridir.
Odaların zemini Horasan döşemeyle kaplı, tavanlar ise
ahşap olup, kirişler, genellikle kavak ağacından yapılır.
Odanın önemine göre tavan kirişleri düz olarak boyandığı
gibi oyma veya boyayla eşsiz güzellikte desenlerle de
bezendiği görülür.
Kışlık ve batıdaki mevsimlik bölümün arasında bulunan
mutfağın, mevsimlik bölümü tarafındaki küçük bir kapıdan
alttaki zerzembe olarak adlandırılan erzakların depolandığı
kilere geçilebilmektedir. Diyarbakır evlerinin vazgeçilmez
unsurları olan zerzembeler burada da kışlık ve mevsimlik
bölümlerinin alt katlarını boydan boya çevirmekte, kalın
duvarlı, bol pencereli ve yarıya kadar yeraltında oldukları
için yaz-kış aynı sıcaklığı korur. Bu nedenle de her türlü
yiyecek buralarda rahatlıkla depolanabilir. Dişi bazalt taşla
döşeli avlunun dört bir tarafı mekanlarla çevrelenmiştir.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nce korunmasına yönelik
çalışmalar başlatılmış, öncelikle mülk sahipleriyle yapılan
görüşmeler sonucunda, kamulaştırma işlemleri yapılmış
ve hemen akabinde de projelendirilerek restorasyon
çalışmalarına başlanır. Onarım sonrası Kent Müzesi
olarak işlevlendirilecek olan konak, yeni işleviyle hem
kendini hem de Diyarbakır’ın belleğini geleceğe taşıyarak
çok önemli bir görevle var olmaya devam edecektir. Bu
çerçevede Diyarbakır’ın tüm etnik ve inançsal grupları
ile bir Arama Konferansı yapılır. Müftüden, papaza, Müze
Müdürlüğü’nden Diyarbakır ile ilgili kitap yazan yazarlara
kadar tüm kesimlerin katıldığı Arama Konferansı’nda
müzenin nasıl şekillendirileceği belirlendi.
44
between 1888 and 1902. The mansion consists of Haremlik and
Selamlık sections and as with all houses in Diyarbakır the house is
structured around a wide patio. As with other houses in the city, in
order to smoothen the gloomy appearance of the basalt used on the
facades, the facades looking towards the patio and the iwans are
decorated with motifs called ‘cis’ which is made using dead lime and
consists of white flowers. The mansion has two entrances and the
main entrance is on the Köylü Street. There is the Mabeyn section
between the Haremlik and Selamlık sections. With its garden with a
huge pool, its stall, guest house and other sections, the mansion with
a total area of 2.000 square meters is just like a small palace and is
also one of the best examples of stone masonary.
The floors of the rooms are covered with Horasan type flooring and
the ceilings are wood and the beams are usually made of poplar
tree. Depending on the significance of the room, ceiling beams can
be plain or with motifs of incredible beauty made with engravings or
painting. The kitchen is located between the winter section and the
seasonal section on the west side and through a small door on the
seasonal section, one can access the Zerzembe section (cellar) Erzak
are stored. Zerzembe is an indispensible aspect of Diyarbakır houses
and usually surrounds the bottom floors of the winter and seasonal
sections of the houses and because they have thick walls, plenty of
windows and are buried almost totally under the ground they can
provide the same temperature both in summer and winter, making
it easy to store all kinds of food in these cellars. The patio floor is
covered with bazalt stone and the patio is surrounded by different
sections on all four sides.
Works aimed at preservation of the mansion have already been
started by Diyarbakır Municipality and as a result of the negotiations
with the owners of the property, the mansion has been expropriated
and the restoration works have been started right away. The mansion
is planned to serve as the City Museum after the restorations and
with this new function, it will continue to exist with an important
mission by carrying the memories of Diyarbakır to the future.
In this regard, a Research Conference was organized with
participation from all ethnical and religious groups of Diyarbakır. At
this conference participated by representatives of different sectors
of the society ranging from the Mufti to the priest and from the
Museum Administrators to authors of books written in this area,
ideas were discusses as to how to structure the new museum and
decisions were made as to the new format. With this new structure,
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 44
7/3/13 12:56 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 45
45
7/3/13 12:56 AM
restorasyon | restoration
Konağın mimari özelliklerinin yanı sıra, Kent Müzesi olarak
Diyarbakır’ın ve yakın çevresinin kültürel birikimlerinin
sergilenip yaşatıldığı, bir sosyal uzlaşı mekanı işlevini
de yüklenmiş olacak. Cemilpaşa Konağı tarihi ve turistik
açıdan görülmesi gereken nadide bir eserdir.
the architectural features of the mansion will be preserved and it
will serve as a City Museum whereby Diyarbakır’s and its environs’
cultural wealth will be exhibited as well as a point of a social
consensus. Cemilpaşa Mansion is actually a rare piece of art that
needs to be visited by tourists to discover its historic heritage.
ONGÖZLÜ KÖPRÜ
Ongözlü Köprü bundan 948 yıl önce 1065 yılında Mervaniler
devrinde Diyarbakır hükümdarı Nizamüddevle Nasr
tarafından Sancaroğlu Ubeydoğlu Yusuf’a yaptırılır.
Diyarbakır için tarih boyunca en önemli yapıların başında
gelen Ongözlü Köprü, stratejik anlamda Dicle Nehri’nin
iki yakasını biri birine bağlayan bu yapı, yapılan savaşlarda
daima en çok korunan mekânların başında gelir. Çünkü
Diyarbakır’a geçmenin tek bağlantısını her zaman için bu
köprü sağlar. Şimdilerde ‘on gözlü’ olarak anılan köprünün
orijinal yapısının aslında 11 gözden ibarettir. Bunu belirleyen
birçok şekilsel değişiklik vardır. Değişiklikler yapılan bir
savaş öncesinde hazırlıksız yakalanan Diyarbakır beylerinin
savunma amaçlı patlattığı ve sonraki dönemlerde tekrar
yaptırıldığı yapılan onarımda dört gözün yerine üç gözün
inşaa ettirildiği rivayet edilir. Köprü 178 metre uzunluğunda,
5.60 metre genişliğinde ve en büyük kemer açıklığı 14.70
metredir. Köprü ayaklarındaki kemerler sivri formdadır.
İpek yolu üzerinden ticaret yapan kervanların da geçişini
sağlayan Ongözlü Köprü büyük tonajlı araçların yükünü
taşıyamayınca hasar gördü ve restore edildi. Restorasyon
sırasında Bağıvar’ın ulaşımı aksayınca Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi, Ongözlü Köprü’nün 1 kilometre aşağısında
Mervani Köprüsü adıyla yeni bir köprü yapar. 160 metre
uzunluğunda, 12 metre genişliğinde ve beş aralıklı yeni
köprü, tarihi Ongözlü Köprü’nün yükünü üstlenir. Böylece
araç trafiğine kapatılan sadece yayaların kullandığı tarihi
Ongözlü Köprü turizme ve geleceğe kazandırılır.
ONGÖZLÜ BRIDGE
Ongözlü Bridge was ordered by the Governor of Diyarbakır
Nizamüddevle Nasr during Mervaniler era in 1065 and was designed
by Sancaroğlu Ubeydoğlu Yusuf. Throughout history, Ongözlü Bridge
has been one of the most prominent architectural structures of
Diyarbakır. With a strategic importance as the connection between
the two sides of River Tigris, this structure has always been among
the top structures that were brought under top security. Because this
bridge is the only way to access Diyarbakır. The bridge is currently
called ‘Ongözlü’ meaning to have ten holes but the original bridge
had 11 holes. There have been many structural changes that caused
this. One rumor is that, during preparations for a war, Diyarbakir was
caught unprepared by the enemy and the governors of Diyarbakır
ordered their commanders to send bombs to the enemy to defend
the city which ultimately damaged the bridge as well. And after
the war was over, three holes were built instead of the four ones
destroyed with bombs. The bridge is 178 meters long and 5.60 meters
wide and its widest arch is 14.70 meters. The arches on the legs of the
bridge are pointy. Ongözlü Bridge also allowed access for caravans
trading up and down the silk road but the bridge, after failing to
carry the loads of vehicles with high tonnage, was damaged and had
to go through a renovation. This restoration work interrupted with
access to Bagivar area of the city after which Diyarbakir Municipality
built a new bridge called ‘Mervani Bridge’ located one kilometers
down the Ongözlü Bridge. This new bridge that is 160 meters long
and 12 meters wide has five holes and carries all the load of Ongözlü
Bridge. As a result, the historic Ongözlü Bridge is now open only to
pedestrians and has become a major tourist attraction.
46
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 46
7/3/13 12:56 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 47
47
7/3/13 12:56 AM
mutfak kültürü | culinary culture
Eski ramazanların
unutulmaz sofraları
Unforgettable feasts of the good old Ramadans
Ramazan bu yıl temmuz ayında… Geçen yıl olduğu gibi
sıcaklar biraz zorlayacak oruç tutanları… Ağır yememek lazım
sahurda ve iftarda… Ama bir yandan da geçmişin güzel ve leziz
sofralarını yad etmek gerek… İşte size geçmişte iftar sofralarını
süsleyen birkaç lezzet…
This year Ramadan will begin in July… As it was the case last
year, the summer heat will be a challenge for those who plan to
fast… During Suhoor and Iftar meals, one should abstain from
over-eating… Yet one should also cherish the good and delicious
feasts of the past… Here are some delicacies from past Iftar
feasts…
Yazı - By: Ömür Akkor
Ramazan ayı şimdilerde günlük hayatın sıradanlığı
içinde yaşansa da geçmişte ramazan daha gelmeden çok
evvelinde hazırlıklara başlanır, her evde bu mübarek ayın
gelmesine yakın haftalarda telaş giderek artardı.
Neler neler yapılmazdı ki… İftarda ve sahurda yenmek
üzere her biri birbirinden lezzetli erişteler, kuskuslar, çeşit
çeşit reçeller ve kuru yufkalar evin hanımları tarafından
özenle hazırlanırdı. Ramazan ayı için hazırlanan bu
yufkaları birkaç evin hanımları bir araya gelerek her
gün bir evin ihtiyacını karşılayacak şekilde günlerce
hazırlarlardı. Şimdilerde şehir merkezinde yapılmayan
bu yufkalar Anadolu’nun bazı köylerinde hâlâ yapılıyor.
Hazırlanan bu kuru yufkalarla iftar ve sahur için yufka
tatlısı, peynirli gözleme yapılırdı, ayrıca yufkalar sade
olarak da yenilirdi.
Nowadays, Ramadan is experienced in the mediocrity of the
everyday life, however, in the past, preparations started weeks
before Ramadan and every home had its own hustle and bustle
when the Holy Month drew nearer. So many dishes prepared and
served… Different types of noodles and couscous, each more
scrumptious than the other, a variety of jams and dry leaves of fine
filo pastry – all meticulously prepared by the ladies of the house
for Iftar and Suhoor. The ladies of a certain number of houses
would come together and prepare these leaves of fine filo pastry,
specially rolled for Ramadan dishes, according to the needs of the
household, whichever had its turn that day. Today these fine filo
leaves are not rolled in the cities, only some villages in Anatolia
continue to prepare these pastries. These handmade dry filo
leaves, also preferred plain, would be used to bake sweet savory
pastries and savory cheese filo pancakes for Iftar and Suhoor.
48
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 48
7/3/13 12:56 AM
HAMUR İŞİ, PİLAV VE
HOŞAFSIZ SOFRA OLMAZ
Sahurda tok tutsun diye hamur işleri, erişteler,
pilavlar ve hoşaf türleri masada muhakkak
bulunurdu. İftar saati geldiğinde hazırlanan sofrada;
türlü simit ve çörekler, çeşit çeşit reçeller, her
çeşidinden peynir ve zeytin, düğün çorbası, içli
yumurta, sebze ve et yemekleriyle dolmalar sofrayı
süslerdi.
Sadece yemeklerde değil ramazan ayında iftardan
sonra sahura kadar meydanlarda çeşitli eğlenceler
düzenlenirdi. Sabah ezanına kadar şehir canlılığını
korurdu. Karagöz ile Hacivat gösterileri, şimdilerde
eskisi kadar ilgi görmese de geçmişte ramazan
eğlencelerinin vazgeçilmezleri arasında bulunurdu.
Son yıllarda pek çok kentimizde yeniden bu
geleneksel sanat canlandırılmaya çalışılıyor.
İftar ile sahur arasında geçen zamanda teravih namazı
için büyük camilere giden halk, namazdan sonra
kahvehanelerdeki gösterileri izlemek için oralara akın
ederdi.
PASTRY, RICE AND
COMPOTE - A MUST IN A FEAST
To feel full during the day of fasting, pastries, noodles, rice
and compotes were served at Suhoor. At the time of Iftar,
an assortment of bagels and buns, various types of jams,
a selection of cheese and olives, Düğün Soup, stuffed
eggs, vegetable and meat dishes and stuffed vegetables
were an essential part of the feast.
Not only was the food the highlight of Ramadan, but
different types of entertainment were held in town
squares from Iftar until Suhoor time. The city would be
buzzing with liveliness till the morning prayer. Although
not the main attraction of the present, Karagöz and
Hacivat shows had been an essential part of the Ramadan
entertainment in the past. In recent years, fans have
been trying to revive this traditional performance art
throughout many cities.
During the time between Iftar and Suhoor, people would
visit big mosques to perform the tarawih prayer and after
the prayers, they would rush into coffee shops to watch
these shows.
KOMŞU ASLA AÇ YATMAZDI
Hali vakti yerinde olanlar evlerinin bahçelerinde
kurdukları büyük iftar sofralarında dostlarının yanı
sıra semtin fakirlerini de ağırlarlardı.
Ramazanın sonuna yaklaşırken bayramın gelmesine
yakın ise ramazan uğurlanmaya hazırlanılır, hatta
davulcuların manileri yavaş yavaş değişirdi.
Ramazanın son iftarından sonrada davulcular;
NEIGHBOURS NEVER GO TO SLEEP HUNGRY
Well-endowed people would welcome not only friends
but also the neighborhood’s less fortunate to their big
Iftar feasts set up in their backyards. Just as the last days
of Ramadan would approach and the Eid al-Fitr would
draw nearer, everyone would get ready to bid farewell to
the Holy Month. Even the poems of Ramadan drummers
would step-by-step change. After the last Iftar meal of
Ramadan, the drummers would call out;
“Gecelerin ayazına
Baklavanın beyazına
Gül suyundan abdest alın
Buyurun bayram namazına…”
diyerek tüm ahaliyi bayram namazına çağırırdı.
Bayram namazından sonra herkes evine gider ve
bayram için hazırlanan yemeklerle kurulu sofraya
otururdu.
Sofralarda; lokum, baklava, pilav, yaprak sarması,
güllaç ve tavuk yemekleri olur, bu yemekler bayram
süresince gelen tüm misafirlere ikram edilirdi.
Ramazan Bayramı’nda tanıdık tanımadık herkese
yemek ikram edilmesi de ayrı bir gelenekti. Yine bir
manide;
“Ulucami direk ister,
Söylemeye yürek ister,
Benim karnım toktur ama,
Arkadaşım börek ister,
Alaylı olsun alaylı,
Tepsisi olsun kalaylı,
Yağı peyniri bolca olsun,
Yimesi olsun kolaylı…”
diyerek davulcu bu durumu kısaca özetlerdi.
Şimdi dilerseniz ramazan ve bayram için yapılan
yemeklere kısaca bir göz atalım..
“To the frost of the nights
To the white of the baklawa
Make an ablution with rose water
Come to the Salat al Eid…”
and thus summon everyone to the Eid prayers. People
would go home after the prayers and eat together the
specially prepared Eid dishes.
The Eid feasts would always include Turkish delight,
baklawa, rice, stuffed vine leaves, Gullac (rosewater
pudding), chicken dishes, and these would be served to
all guests who would pay a visit during the Eid. It was also
a notable tradition to serve food to everyone, whether an
acquaintance or not, during the Eid. The drummers would
even refer to this tradition in their poems:
“The Grand mosque needs a pillar,
One needs a heart to tell,
My stomach is full but,
My friend wants a pie,
Let it be self-taught,
Let his tray be tinned,
Put in extra cheese, extra butter,
So it will be easy to eat…”
Let us now take a look at some Ramadan and Eid dishes…
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 49
49
7/3/13 12:56 AM
mutfak kültürü | culinary culture
RAMAZAN KEBABI
RAMADAN KEBAB
50
MALZEMELER: 1 kilo parça kuzu eti, beş çok ince ramazan
pidesi, 200 gram tereyağı, bir çay kaşığı damla sakızı, bir
çay kaşığı karabiber, bir yemek kaşığı kakule, bir parça yağlı
kağıt, iki su bardağı su, bir tatlı kaşığı tuz…
INGREDIENTS: 1 kg lamb meat, five very thin Ramadan flat
breads, 200 grams butter, 1 teaspoon gum mastic, 1 teaspoon
black pepper, 1 tablespoon cardamom, a piece of wax paper,
2 cups of water, 1 dessert spoon salt…
TARİFİ: Pideler hariç tüm malzeme güveç kabına konur.
Üzeri yağlı kağıt kapatılarak odun fırınına verilir ya da
ocakta iki saati aşkın pişirilir. Ocakta çok ağır ateşte,
fırında ise orta sıcaklıkta ve ateşten uzak olmasına
dikkat edilerek pişirilir. Çatala gelecek şekilde doğranan
pideler bakır bir servis tepsisine konularak fırınlanır.
Pideler iyice gevretildikten sonra üzerlerine güveçten
çıkarılan kuzu eti ve suyu dökülüp kısa bir süre altı
ateşte tutulup servis edilir.
RECIPE: Put all ingredients except the flat breads into a crock
pot. Place the wax paper over the crock pot and bake it in a wood
oven or cook on the stove for 2 hours. Make sure the temperature
remains at a low heat when cooking on the stove and at medium
heat and away from the fire when baking in a wood oven. Hack
the flat breads into small pieces, spread them on a copper serving
plate and bake the bread pieces in the oven. When flat breads turn
crisp, place the lamb meat on the bread pieces and pour the meat
broth over the plate. Cook a bit more and then serve.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 50
7/3/13 12:56 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 51
51
7/3/13 12:56 AM
mutfak kültürü | culinary culture
CENNET KÜNKÜ (CENDERE BAKLAVASI)
CENNET KÜNKÜ (THE CENDERE BAKLAWA)
52
‘Cennet künkü’nü yaparken en zorlandığım kısım
hiç görmediğim bir tarifi yapmak olmuştu, nasıl
görünmesi gerektiğini bir türlü kavrayamıyordum.
Ancak kelime olarak künkü araştırdığımda boru
anlamına geldiğini öğrendim ve nasıl yapacağını
anlamış oldum. Sizlere de güncellenmiş tarfiyle aşağıda
sunuyorum. Afiyetle yiyin…
The hardest part in making the ‘Cennet Künkü’ was
that I had never seen this dessert before and did not
know what it looked like. But when I researched the
work künk, I found out that it had the meaning pipe, so
I had figured out how the recipe should be prepared.
Here you can find the revised version of the recipe. Bon
appetite…
MALZEMELER: 1 kilo un, nişasta, bir rulo kaymak,
250 gram tereyağı, 1 kilo şeker, iki dilim limon, dört su
bardağı su…
INGREDIENTS: 1 kg flour, starch, 1 roll clotted cream,
250 grams butter, 1 kg sugar, 2 slices of lemon, 4 cups
of water…
TARİFİ: Un ve suyla hamur hazırlanır. Hazırlanan
hamur nişastayla açılarak yufka haline getirilir. Her bir
yufka, oklavaya sarılıp, iki ucundan itip buruşturulur.
İsteğe göre içerisine ceviz içi de konabilir. Yağlı
tepsiye şekil verilmiş tüm yufkalar yerleştirilir ve
üzerlerine yumurta sarısı sürülür. Üstü iyice kızarana
dek fırınlanır. Şerbeti için su ve tozşeker 15 dakika
kaynatılır ve içine limonlar atılıp altı kapatılır.
Hazırlanan şerbet soğumaya bırakılır. Tepsideki
tatlıların üzerine soğuk şurup dökülür. Tatlıları servis
tabağına çıkartıldıktan ve soğuduktan sonra içlerine
kaymak sıkılır. Ceviz servis edilir.
RECIPE: Mix flour and water, knead until you have
dough. Add starch and roll the dough into thin filo
layers. Wrap each thin layer around the rolling pin and
wrinkle it by pushing from each side of the layer. You
can optionally add walnuts into the wrinkled layers.
Place all wrinkled pastries on a buttered baking tray
and brush them with egg yolk. Bake until golden
brown. For the syrup, boil water together with sugar
for 15 minutes, add the lemon slices and let it cool.
Pour the cold syrup over the pastries on the tray. Place
the soaked pastries on a serving plate and put some
clotted cream amidst the pastries. Serve with walnuts.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 52
7/3/13 12:56 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 53
53
7/3/13 12:56 AM
mutfak kültürü | culinary culture
ETLİ KITIR ÇORBASI
CRISP MEAT SOUP
MALZEMELER: 250 gram kuzu eti, yarım kilo yoğurt, iki
yumurta, iki su bardağı un, iki yemek kaşığı tereyağı, iki
diş sarımsak, bir çay kaşığı tuz, iki su bardağı su…
TARİFİ: Kuzu eti iyice haşlanır. Un, bir yumurta, tuz ve
suyla hamur tutulur ve yarım saat dinlendirilir. Dinlenen
hamur iki parçaya ayrılarak yufka şeklinde açılıp küçük
küçük karelere bölünür. Diğer tarafta iyice haşlanan
kuzu eti süzülerek didiklenir. Haşlanan etin suyuna
iki su bardağı su ilave edilerek kaynatılmaya devam
edilir. Hazırlanan kare hamurların yarısı kaynayan
suya didiklenen kuzu etiyle birlikte ilave edilir. Yoğurt,
ezilmiş sarmısak ve bir yumurta iyice çırpılır. Yoğurdun
kesilmemesi için karışıma bir kepçe et suyu ilave edilerek
çırpılmaya devam edilir. Daha sonra bu karışım çorbaya
azar azar eklenir. Bir taşım daha kaynatılır. Kalan kare
hamurlar tereyağında kızartılır ve çorbanın üstüne
eklenerek servis edilir.
54
INGREDIENTS: 250 grams lamb meat, 500 grams
yoghurt, 2 eggs, 2 cups of flour, 2 tablespoons butter, 2
cloves of garlic, 1 teaspoon salt, 2 cups of water…
RECIPE: Boil and cook the lamb meat. Mix flour, 1 egg,
salt and water, knead, and let the dough rest for half an
hour. Divide dough into half and roll until you have thin
layers. Cut out small squares from these thin layers.
Remove the well-cooked lamb meat from the pot and
shred it. Add 2 cups of water to the meat broth and boil.
Add half of the thin pastry squares together with the
shredded lamb meat to the boiling broth. Mix yoghurt,
crushed garlic and 1 egg and whisk. To prevent yoghurt
from curdling, add 1 ladle of meat broth to the mixture
and whisk further. Add this mixture slowly to the soup
and bring it to boil. Toss the remaining thin pastry
squares with butter in a pan and sprinkle them on top of
the soup.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 54
7/3/13 12:56 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 55
55
7/3/13 12:56 AM
keşif | explore
Bin filler ülkesi…
Land of thousand elephants…
Laos’un saklı dünyasında ağır silahların, tankların, bombaların
izleri hâlâ sürülebiliyor. 20 yıl önceki bombalar bugün yine elde
patlayabiliyor. Ama bunun yanında vahşi doğanın bağrında
filizlenen kanlı canlı bir hayat var. Yüzde 70’i orman olan ülkede
yaban hayat Laos’a durmadan bunu hatırlatıyor.
In the hidden world of Laos, you can still follow the
traces of heavy weapons, tanks and bombs. Bombs
remaining from 20 years ago may still explode in your
hands. But apart from that, there is brand new life
that bloomed in the middle of wild nature. This is what
wild life reminds Laos in this country 70% of which is
covered with forests.
Yazı - By: Sinem Büyükdığan
56
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 56
7/3/13 12:56 AM
Laos, Güney Asya’nın en yoksul ülkesi...
Yoksulluğunun yanında, yalıtılmışlığıyla da dikkat çekiyor.
1975’ten bu yana komünist bir iktidar tarafından yönetilen
ülkede, yalıtılmışlık 1990’larda bir nebze aşılmış. Yine de
sözünü ettiğimiz kontrollü bir aşılma… Kim bilir, belki de
kapı komşusu Tayland gibi turist akınına uğrayıp çağın hızlı
dönüşümünden korkuyor ülke. Öte yandan denize kıyısı
olmadığı için bu tür bir akın pek ihtimal dahilinde değil.
6.5 milyon nüfusu olan Laos’un kelime anlamı ‘Bin Filin
Ülkesi’... İsminin hakkını verecek kadar çok sayıda fil ve
daha pek çok hayvan türü bulunuyor burada: Leoparlar,
kaplanlar, panterler, zehirli kertenkeleler, kobralar,
timsahlar, çeşit çeşit egzotik kuşlar ve böcekler… Zaten
ülkenin yüzde 70’i orman. Topraklarının dörtte üçünden
fazlası dağlarla kaplı olan bu ülkede yerleşimler çoğunlukla
ünlü Mekong Nehri boyunca kurulmuş. Bir de şehirle
kasabaları birbirine bağlayan yarısı bozuk yollar etrafına.
Laos, the poorest country in South Asia…Apart from
its poverty, it attracts attention with being isolated as well.
In Laos, which is under the communist rule since 1975, this
sense of isolation was moderated during 1990s. But it was still
a controlled moderation… Maybe the government is afraid that
the country might be dragged into the rapid phase of change
in the world after tourist invasion which was the case its next
door neighbor Thailand. But chances for that to happen are
pretty low as the country has no shores.
Laos’s population is 6.5 million and the word Laos means ‘Land
of Thousand Elephants’… The country has too many elephants
and many other animal species to prove this name correct:
you have leopards, tigers, panthers, poisonous lizards, cobras,
alligators, a variety of exotic birds and insects… And 70% of
the country is covered with forests. More than ¾ of its land
is mountains and most settlements are along the coast of
famous River Mekong as well as around the poorly constructed
roads that connect cities and towns. And capital Vientiane is
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 57
57
7/3/13 12:56 AM
keşif | explore
Başkent Vientiane de nehir kenarına kurulan kentlerden
biri. 1893-1953 yılları arasında Fransız yönetimi
altında kaldığı yılların etkilerini şehrin her yanında
görmek mümkün. Öte yandan Fransız ya da Batı etkisi
göze çarpıyor olsa da Asya’nın diğer başkentleri gibi
gökdelenlere rastlayacağınız bir şehir değil Vientiane. En
yüksek binası 15 katlı bir otel!
VİETNAM SAVAŞI’NDAN NASİBİNİ ALMIŞ
Ülkenin tarihinde yalnızca Fransa etkisi yok. Amerika,
Fransa’nın Hindiçin’deki sömürgelerini kaybetmesinden
sonra, Kamboçya, Laos ve Vietnam’ın komünist
yönetimlere geçmesini engellemek için çalışmalara
başlamış. Aslında bunu ‘çalışma’ diye adlandırmak hafif
kaçar, bildiğiniz ‘gizli savaş’ söz konusu olan.
Kennedy, 1961 yılında Laos içinde filizlenmekte
olan komünist akımlara karşı savaşmak
Laos’ta iki mevsim
üzere 11 bin kişilik bir ordunun kurulmasını
var sanki. Muson
yağmurlarının
onaylamış. 1962 yılında imzalanan Cenevre
yaşandığı ıslak
Barış Anlaşması’na göre ABD’nin bu gizli
dönemle yaşanmadığı
orduyu dağıtıp geri çekilmesi gerektiği halde
kuru dönem. Muson
CIA desteği sürdürmüş. Asker sayısı 30 binlere
dönemi genelde
varan bu orduyu beslemek için kaynak ise
mayıs ayı gibi etkisini
gösterip kasım ayına
kadar devam ediyor.
Kuru dönem ise muson
yağmurlarından sonra
kasım ayının sonları
gibi başlayıp mayıs
başına kadar sürüyor.
It’s like there are two
seasons in Laos. The
wet season when you
have heavy Monsoon
rains and the dry
season when you
don’t have any rain.
Monsoon season
usually starts around
May and lasts until
November. The dry
season, on the other
hand, starts right
after the Monsoon
rains end by the end
of November and lasts
until the beginning of
next May.
one of those cities founded by the river.
The country was under the French rule
between 1893 and 1953 and you can see the
French influence everywhere in the city. On
the other hand, despite the heavy French
or western influence, Vientiane is not like
the other Asian cities where you would see
skyscrapers everywhere. The tallest building is
a 15 storey hotel!
HAD HER SHARE OF THE VIETNAM WAR
Country’s history does not only carry traces
of the French reign. After France lost its
colonies in the Indochina, US government
started taking measures to prevent communist rule
from entering Cambodia, Laos and Vietnam. In fact it
would sound quite naïve if we call it just ‘measures’
because what happened was a ‘secret war’. In 1961
Kennedy approved the government decision to set up
an army of 11 thousand soldiers to defend the country
against communist tendencies that started to flourish
in the country at that time. Even though the Geneva
Peace Treaty required that US to disband this secret
army and withdraw its troops, US continued to provide
support against communism via CIA. And of course the
main source of funding for this army of 30 thousand
58
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 58
7/3/13 12:56 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 59
59
7/3/13 12:56 AM
keşif | explore
60
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 60
7/3/13 12:56 AM
tabii ki uyuşturucu. Bugünkü Laos üzerindeki
‘ABD etkisi’ni gösteren bir konu da ABD’nin
Laos’u üzerinde kullandığı çeşit çeşit ve
farklı bomba türleri. Bu türler içinde 20 sene
sonra bile ölüme yol açanlara rastlanıyor.
Bugün ülkede tahminen yarım milyon ton
patlamamış bomba olduğu düşünülüyor. Ve
bunlara dokunulduğunda patlama olasılığı
yüksek. 1970’lerde yılda 600 kişi bu bombalar
yüzünden hayatını kaybediyormuş, bugünlerde
bu sayı yılda yüz kişiye düşmüş.
DÖRT BİR YANDA BUDA HEYKELLERİ
Kuşkusuz burada sadece tankların, silahların
dili konuşulmamış. Laos her ne kadar turistik
bir ülke olarak anılmasa da, vahşi doğası ve
kültürüyle de dikkate değer yerleri olan bir yer.
‘Laap’ adı verilen, nane
yaprağı, küçük limon
suyu, pirinç, acı biber
ve dilediğiniz çeşit etle
hazırlanan baharatlı
salata Laos’un en
meşhur yemeği. Buna
ek olarak ‘tam maak
hung’ adı verilen yeşil
papaya salatasına
da mönülerde sıkça
rastlıyorsunuz.
The spicy salad called
‘Laap’ is made from
mint leaves, citrus
juice, rice, hot pepper
and the meat of your
choice, is the most
famous food in Laos.
Another hot item of
the menus in Laos
is the green papaya
salad called ‘tam
maak hung’.
soldiers was drugs. Another thing that proves
US influence on Laos is that US continues to
use Laos as an experiment lab to test its new
weapons and bombs. These include weapons
and bombs, side effects and damage of which
may take 20 years to occur. Around half million
unexploded bombs are estimated to exist within
the borders of Laos. And chances of these bombs
to explode with one touch is so high. In 70s
average number of casualties per year due to
such bombs was 600. Now this figure has come
down to 200 per year.
BUDHA STATUES EVERYWHERE
There I is no doubt that tanks and weapons or
bombs were not the only thing people talked
about here. Even though it is not accepted as a
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 61
61
7/3/13 12:56 AM
keşif | explore
Tayland, Kamboçya,
Çin ve Vietnam’dan
etkilenmiş yemek
kültürü, çok yeni bir
şeyler sunmasa da
genel olarak leziz ve
doyurucu. Pirinç ve
noodle’ın çok geniş
yer tuttuğu yemeklere
ek olarak, çeşitli
baharatlara ve taze
sebze ve meyvelere de
yemeklerde ağırlıklı
olarak yer veriliyor.
Its cuisine, which is
influenced mainly
from Thai, Cambodian,
Chinese and
Vietnamese cuisines,
does not offer
anything new but it
is quite delicious and
filling. In addition to
numerous varieties of
rice and noodle, there
are many dishes that
use different spices,
fresh vegetables and
even fruits.
İşte Vientiane’daki Paris’teki Champs-Élysées’ye benzeyen
Patuxay mutlaka görülmesi gereken yerlerinden biri.
Yine UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan
Laolar’ın gurur kaynağı That Luang ve içerisinde yüzlerce
Buda heykelinin bulunduğu Buda Parkı da öyle.
Mağaraları ve geleneksel Khamu köyleri ziyaret edilebilir.
Fil safarisi, viski yapan köy ziyaretleri ve Kuang Si Fa
Şelalesi görmeden dönülmemesi gereken yerler listesinde
olmalı.
KABİLE HAYATINA MİSAFİR OLMAK
Luang Namtha bakir ormanlarında eko trekkingler
yapılıyor. Bu trekkinglerde tamamen doğadan toplanan
şeylerin bambu içerisinde nasıl pişirildiğine şahit
olacaksınız. Modern dünyadan uzak ormanlar içerisinde
62
top tourist destination, Laos has impressive sights both with
its wild nature and culture.
Patuxay in Vientiane which is very similar to Champs-Élysées
in Paris is one of those locations you should definitely see. So
are the That Luand, the source of pride for Laotians which is
also in UNESCO world heritage list and the Buddha Park that
contains hundreds of Buddha statues. You can also visit the
caves and the traditional Khamu villages. Elephant safari,
visits to villages where whiskey is produced and the Kuang Si
Fa water fall are among the list of must-see locations.
EXPERIENCING TRIBLE LIFE
Eco-trekking is a common activity in the untouched Luang
Namatha forests. During this activity, you will witness how
food collected from nature is cooked in bamboo. By spending
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 62
7/3/13 12:57 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 63
63
7/3/13 12:57 AM
keşif | explore
yer alan Laos kabile köylerinde kalarak oradaki yaşamın
ayrıntılarını keşfetmek de mümkün.
Vietnam sınırına yakın Nong Khiaw ilginç kayalıklardan
oluşan dağları, nehrindeki küçük adaları ve tekne
turlarıyla ünlü bir yer. Bu sisler içerisindeki sakin kasabada
trekking yapıp manzaranın tadını çıkarmak mümkün.
Nehirde yolculuk da tabii. UNESCO Dünya Mirası Geçici
Listesi’nde yer alan ‘Gizemli Kavanozlar Düzlüğü’nden de
bahsetmeden geçmeyelim. Ovada serpilmiş yüzlerce dev
kavanozların sırrı henüz öğrenilemedi...
64
a couple of nights in Laos tribal villages which are mostly located
in forests far from modern life, you can discover the details of that
different life there. Located right next to the Vietnam border, Nong
Khiaw is a very popular area with its rocky mountains, small islands
on the river and the boat tours. You can go trekking on the foggy
mountains and enjoy the incredible scenery. And of course don’t
forget to take a boat tour on the river. Let’s not forget to mention
the ‘Plateau of Mysterious Jars’ which is also in the UNESCO World
Heritage List. The mystery of hundreds of giant jars spread around
the plateau is still unresolved…
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 64
7/3/13 12:57 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 65
65
7/3/13 12:57 AM
lezzetin yolculuğu | discovering flavours
PASTIRMA
PASTRAMI
Etin lezzetine lezzet katmanın serencamı
A way of enhancing the flavor of the meet
Hele ki ‘kuşgömü’ ya da ‘sırt’ olmasın, o ince dilimlerin ağızda adeta erirken
bıraktığı tat hiçbir başka et ürünüyle kıyaslanamaz. Pastırma, böylesi müthiş bir
lezzete kavuşmak için etin pek çok işlemden geçmesi sonucunda ortaya çıkar.
Ramazan ayında sofraların baştacıdır bu çemenli kuru et… Orta Asya’dan gelen
atalarımızdan yadigar…
Especially the ‘kuşgömü’ pastrami or the one made from the back meat. No other
meat product compares to the unique flavor that pastrami leaves on your tongue
when those tiny slices melt in your mouth. Pastrami has to go many processes until
it reaches that incredible flavor. This dried meat with fenugreek is the crown of the
dinner tables during Ramadan... A heritage from our ancestors from Central Asia...
Yazı - By: Mustafa Durak-Pınar Daşkın
66
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 66
7/3/13 12:57 AM
Pastırma; sözlük anlamı itibarıyla farklı şekillerde
Dictionary meaning of pastrami varies a lot. For
tanımlanır. Örneğin bir tanımlamada pastırmanın,
‘çiğ etin çeşitli baharatlar ve tuzla kurutulmasıyla
yapılan bir yiyecek’ olduğundan bahsedilirken diğer
bir tanımlamada ‘tuz ve çemen katılıp bastırılarak
kurutulmuş et’ olduğundan söz edilir. Türk Standartları
Enstitüsü tarafından yayınlanmış olan TS 1071 Pastırma
Standardı’nda ise, ‘mevzuatına uygun olan kombina ve
mezbahalarda kesilen kasaplık sığır gövde eti, kasaplık
dana gövde eti, kasaplık manda gövde etinin veteriner
hekim kontrolünden geçmiş olan gövde etlerinin
pastırma yapım kurallarına göre, pastırmalık olarak
sökümünün yapılması ve gerekli teknolojik işlemlerden
geçirilmesiyle elde edilen ve hayvan gövdesinde
sökümünün yapıldığı bölgeye göre parça adı verilen
ürün’ olarak tanımlanır.
Geleneksel et ürünlerimiz arasında birinci sırada yer
alan pastırmanın tarihinin kesin olarak bilinmeyecek
kadar eskiye dayanıyor. Ülkemizde sevilerek tüketilen
ve besleyici değeri oldukça yüksek bir gıda maddesi
olan pastırma, taze etten farklı olarak kurutma sırasında
özellikle B ve C vitaminlerini kaybedebiliyor. Ancak
protein ve mineral değeri yönünden taze etten farkı
olmayan pastırma etleri olgunlaşmış etler olduğu için
taze ete nazaran daha yumuşak ve hazmı daha kolay...
example according to one definition, it is a ‘food made
by drying raw meet with various spices and salt’ and
according to another, it is ‘meat dried by pressing after
adding salt and fenugreek’. And according to the pastrami
standard TS 1071 released by Turkish Standards Institute, it
is defined as ‘the meat product which is made by cutting
and processing of butchery buffalo meat according to
pastrami production rules and which is named after the
part of the animal form which the meat is obtained.’
Pastrami is ranked number one among our traditional meat
based foods and its history dates back to very old times
that the exact that is not known. It is among the most
preferred food items in our country and has high nutritious
value and unlike fresh meat, it loses especially vitamin B
and vitamin C content during the drying process. However
pastrami is no different than fresh meat in terms of protein
and mineral content and because it is saturated meat, it is
smoother and easier to digest than fresh meat.
HUNLAR’DAN MİRAS KALAN BİR LEZZET
Eski çağlarda yaşayan insanlar gıdaları saklamak için
basit teknikler kullandılar. Etlerin bozulmasını önlemek
amacıyla da etleri tuzladıktan sonra güneşte kuruttular.
Orta Asya’dan batıya göç eden Hun süvarilerinin
eyerlerinin çantalarını dolduran kuru et konserveleri,
Türkler’in sonbaharda kışa hazırlık olarak tuzlu,
kuru ve dumanlı et konserveleri yapmaları pastırma
sanatının Orta Asya’dan geldiğini gösteriyor. Eski
Türkler hayatları at üstünde savaşarak geçtiğinden
savaşta yanlarına sığır eti alırlardı. Deri bir kılıf içinde
atın bacaklarına sıkıştırılan tuzlu et, yol boyunca basıla
basıla pastırma haline gelir ve yiyecek olarak bu besin
FLAVOR INHERITED FROM THE HUNS
Ancient people used to have simple techniques to preserve
food. They used to dry meat under sunlight after salting it
to prevent it from going bad.
Cans of dried meat filling the bags of the saddles of Hun
cavaliers who immigrated from Central Asia to West and
the fact that Turks prepare salted, dried and smoked
meat in autumn for preparation for the winter prove that
pastrami art originated from Central Asia. Because ancient
Turks spent most of their lives fighting on horseback, they
used to carry with them plenty of beef when they went
to war. Pressed between the legs of the horse, this salted
meat in a leather bag squeezed between the legs of the
horse, would turn into pastrami after a time. On the other
hand, the exact time when pastrami arrived in Anatolia is
not known. However some researchers argue that it was
brought to Anatolia by the Seljuks by the beginning of 12th
century and that it passed over to Thrace spread over there
after the conquest of İstanbul.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 67
67
7/3/13 12:57 AM
lezzetin yolculuğu | discovering flavours
maddesini kullanırlardı. Bununla birilikte
pastırmanın Anadolu’ya hangi tarihlerde
geldiği kesin olarak bilinmiyor. Ancak bazı
araştırmacılar, Selçuklular tarafından 12’nci
yüzyılın başlarında Anadolu’ya getirildiğini;
İstanbul’un fethiyle Trakya’ya geçtiğini ve
yayıldığını ileri sürüyor.
Eski Türkler hayatları
at üstünde savaşarak
geçtiğinden savaşta
yanlarına sığır eti
alırlardı. Deri bir kılıf
içinde atın bacaklarına
sıkıştırılan tuzlu et,
yol boyunca basıla
basıla pastırma haline
gelir ve yiyecek olarak
bu besin maddesini
kullanırlardı. Bununla
birilikte pastırmanın
Anadolu’ya hangi
tarihlerde geldiği
kesin olarak
bilinmiyor.
CAPITAL OF PASTRAMI: KAYSERİ
Talking about Kayseri, first thing that
one remembers would be pastrami...
Famous voyager Evliya Celebi who lived
between 1611 and 1682 talks about Kayseri
as follows in his famous ‘Seyahatname’:
“Its unique white bread cooked in a
smart way, Lavasa bread (made from
thin dough), crisp flaky pastry (made of
thin bread dough), buffalo pastrami with
cumin that became famous with the
famous meat of the region, and the beef
sausage with great smell can be found
no where else in the world.”. As one can
tell from these statements, there was
pastrami production in Kayseri for sure
even during the 17th century. Pastrami
production took place in uncontrolled
environments at local workshops in towns
and villages. However with the regulation
brought into effect by Kayseri Municipality
in 1945, all pastrami production facilities
were moved to Karpuzatan Area. Some of
the reasons for Kayseri being associated
with pastrami are the climate, natural
conditions and the continuation of
master-apprenticeship tradition in
pastrami production for centuries. During the
season called ‘pastrami summer’, weather is
Because ancient
Turks spent most of
their lives fighting
on horse back, they
used to carry with
them plenty of beef
when they went to
war. Pressed between
the legs of the horse,
this salted meat in a
leather bag squeezed
between the legs of
the horse, would turn
into pastrami after
a time. On the other
hand, the exact time
when pastrami arrived
in Anatolia is not
known.
PASTIRMA DENDİ Mİ KAYSERİ
Kayseri denilince ilk akla gelen geleneksel
ürünlerden biri de pastırma... 1611- 1682
yılları arasında yaşamış olan ünlü Seyyah
Evliya Çelebi, ‘Seyahatname’sinde
Kayseri’den şu şekilde bahseder: “Makulat
ve imalatı has beyaz ekmeği (akıllı ve
bilgili olarak imal edilen kendine mahsus
beyaz ekmeği), Lavaşa yufkası (ince
olarak yapılan ve yufka denilen ekmeği),
katmerli böreği (ince ince açılmak suretiyle
ekmek hamurundan yapılan böreği),
lahm-ı kadit namı ile şöhret bulan kimyonlu sığır
pastırması (ünü meşhur pastırma eti ile şöhret
bulan kimyonlu sığır pastırması) ve miskli (güzel
kokulu) et sucuğu bir tarafa yoktur.” Bu sözlerden
anlaşıldığı üzere, Kayseri’de 17’nci yüzyılda dahi
pastırma üretiminin olduğu aşikar. Pastırma üretimi
yıllarca Kayseri’nin eski mahallelerinde pastırma
68
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 68
7/3/13 12:57 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 69
69
7/3/13 12:57 AM
lezzetin yolculuğu | discovering flavours
Çemenleme
pastırmanın kendine
has lezzet, aroma,
renk ve görünüm
kazanması amacıyla
yapılan işlemdir. Son
hale gelen pastırmalık
etlerin yüzeyi
çemenle korunur.
Çemenin, pastırmayı
dış etkilere karşı
özellikle kurtlanma ve
mikrobiyal bozulmaya
karşı koruyucu özelliği
bulunur.
‘Çemenleme’ (covering
with fenugreek) is
done to give a unique
flavor, color and look
to the pastrami. After
the final processing
of meat, it would
be covered with
fenugreek. Fenugreek
is known to protect
pastrami against
external conditions
and especially against
worm formation
and microbial
contamination.
ve sucuk imalathanelerinde kontrolden uzak bir şekilde
yapılmaktayken Kayseri Belediyesi tarafından 1945 yılında
yapılan düzenlemeyle imalathaneler Karpuzatan Mevkii’ne
taşındı. Kayseri’nin pastırmayla özdeşleşmesinin sebepleri
arasında iklimin, suyunun, nesillerden beri devam eden
ustalık-çıraklık geleneğinin önemli etkileri bulunuyor.
‘Pastırma yazı’ olarak bilinen dönemlerde Kayseri’de
havalar açık ve güneşli, düşük rutubetli ve hafif rüzgarlı
oluyor. Bu havalarda pastırma da kuruma işlemi daha kolay
oluyor ve kuruyan pastırmalar nemlenmiyor. Günümüzde
pastırma üretimi Kayseri dışında bütün yurt geneline
yayılmış durumda... Klimatik odalarda en son teknoloji
kullanılarak hijyenik ortamlarda üretim yapılıyor.
70
cleat and sunny with little humidity and wind. In such
weather, it is easier for pastrami to dry and the ones that
dry do not get humid. Today there’s pastrami production
all over Turkey. Pastrami is produced in climatecontrolled rooms using latest technologies.
FUN TO EAT BUT HARD TO MAKE
With high nutritious value, pastrami is produced as a
result of different processing phases. It requires special
diligence to separate the animal parts to be used for
pastrami production. Here, the goal is to classify meat
according to their quality and to take out intact meat
blocks. After taking out meat blocks in this way, the
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 70
7/3/13 12:57 AM
YEMESİ ZİYAFET AMA ÜRETİMİ ZORLU İŞ
Oldukça yüksek besleyici değere sahip olan pastırma
farklı birçok aşamadan geçirilerek üretilir. Kesim sonrası
pastırmalık etlerin sökümü ayrı bir özen gerektirir.
Burada amaç; etlerin kalitelerine göre sınıflandırılması
ve blokların bir bütün halinde çıkarılmasıdır. Bu şekilde
et parçaları alındıktan sonra ‘açım işlemi’ dediğimiz şekil
verme işlemi gerçekleştirilir. Bu işlem; et bloklarının
üzerindeki kas tabakası, tendo, ligament, lenf yumruları
ve fazla yağlardan arındırılmasını kapsar. Pastırma şekli
verilen etlerin ‘şak’ adı verilen bıçak darbeleriyle yüzeyi
kesilerek tuzlama işlemi yapılır. Tuzlanan etler üst üste
istiflenerek 24-36 saat bekletilir daha sonra döndürülerek
12-24 saat daha bekletilir ve ‘yıkama’ işlemine geçilir.
Yıkama işleminde pastırmalık etler sürekli su devirdaimi
olan teknelerde iplerinden tutularak sağlı sollu yıkanır. Bu
işlem iki kez tekrarlanarak etlerdeki fazla tuzlar giderilir.
Yıkamadan sonra pastırmalık etler birbirine değmeyecek
şekilde askılara asılır ve normal hava şartlarında iki-üç,
soğuk havalarda altı-yedi gün süreyle kurumaya bırakılır.
Kuruma süresi havanın sıcaklığı, rutubeti ve pastırmalık
etlerin büyüklüğüne göre değişir.
MASAYA GELENE KADAR
PEK ÇOK AŞAMADAN GEÇİYOR
Yeterince kuruyan etler sabahın erken saatlerinde
askılardan indirilerek ‘birinci denkleme’ye alınır. Burada
meat is given a certain shape. This process involves removal
from the meat blocks, the muscle layer, tendons, ligamentum,
nubs of glands and fat. After the meat is given pastrami
shape in this way, the surface would be peeled off using a
knife called ‘şak’ and salted. The salted meat blocks would be
stacked and left to wait for 24 to 36 hours. After this period
they would be turned and left to wait for 12-24 hours. After
this waiting period meat is washed. During washing pastrami
blocks are submerged into water tanks with circulated water.
This step is done two times to remove excess salt from the
meat. After washing, pastrami blocks are hung in a way not
to contact each other and left to dry for two to three days
under normal weather conditions and six to seven days in cold
weather. Drying time varies depending on the temperature,
humidity and the size of the pastrami blocks.
PASSES THROUGH MANY STEPS
BEFORE COMING TO THE DINNER TABLE
After drying enough, meat is removed from the hangers
early in the morning and placed into the process called
‘initial balancing’. During this phase, meat is left to wait for
10-12 hours in pressing equipment and loses some more
of its water and becomes flatter and the knife scars on the
meat disappear. This stage is called ‘cold balancing’. The
next step is called ‘second balancing’ or ‘hot balancing’.
For this phase, pastrami blocks are hung in open air where
there is no circulation and left to wait for around 1 to 3 days
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 71
71
7/3/13 12:57 AM
lezzetin yolculuğu | discovering flavours
pres adını verdiğimiz basınçlı sıkıştırıcı aletlerde 10-12
saat bekletilen etler bir miktar daha su kaybına uğrayarak
yassılaşır ve üzerinde bulunan bıçak yaraları kapanır. Bu
işlem ‘soğuk denkleme’ olarak adlandırılır. Bundan sonra
‘ikinci denkleme’ veya ‘sıcak denkleme’ adını verdiğimiz
işlem gerçekleştirilmektedir. İkinci kurutma işlemi için
açık havada güneş gören, hava akımı olmayan yerlerde
asılarak bir-üç gün, kapalı havalarda beş-yedi gün
bekletilir. Burada güneşin etkisiyle pastırma üzerindeki
yağlar erir ve yağ damlacıkları belirir. Bu olaya ‘terli’ adı
verilir. Terlemenin fazlaca olduğu parçalar tekrar denge
alınır ki buna da ‘terli denkleme’ denir. Bu işlem serin
havada gerçekleştirilmekte ve bu sırada etler bir miktar
daha su kaybeder. Çıkarılan etler tekrar serin bir ortama
alınarak hava cereyanının olmadığı bir yerde yavaş
yavaş kurutulur. Burada şekillerinde hafif bir düzeltme
yapılarak çemenleme işlemine hazır hale getirilir.
in normal weather conditions and 5 to 7 days when the
weather is cloudy. At this stage, sunlight melts down the
fat on the surface of the pastrami and fat drops form on
the pastrami. This is called ‘sweating’. Pastrami blocks with
to much sweating would be taken into another balancing
phase which is called ‘sweat balancing’. This is done in cool
weather and during this phase the meat loses some more
water. Meat taken out of this phase would be placed again
in a cool environment and left to wait in a setting with no
air circulation. Here, slight adjustments are made to the
shape and the pastrami blocks would be ready for applying
fenugreek on them.
72
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 72
7/3/13 12:57 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 73
73
7/3/13 12:57 AM
lezzetin yolculuğu | discovering flavours
LEZZET VEREN KORUYUCU MADDE: ÇEMEN
Çemenleme pastırmanın kendine has lezzet, aroma, renk
ve görünüm kazanması amacıyla yapılan işlemdir. Son
hale gelen pastırmalık etlerin yüzeyi çemenle korunur.
Çemenin, pastırmayı dış etkilere karşı özellikle kurtlanma
ve mikrobiyal bozulmaya karşı koruyucu özelliği bulunur.
Ayrıca bu işlem, pastırmanın fazla kurumasını önleyerek
gerekli olgunlaşmanın meydana gelmesini sağlar.
Çemenleme işlemi bittikten sonra bir müddet çemenin
kuruması sağlanır ve kuruma işlemi sonrasında
pastırmalar hazır hale gelir. Paketleme ve etiketleme
işlemi tamamlanan pastırmalar satış için depolara sevk
edilir. ‘Kuşgömü’ ve ‘sırt’ birinci sınıf, ‘bohça’, ‘kenar’,
‘şekerpare’, ‘but’, ‘mehle’, ‘omuz’ ve ‘kürek’ pastırması
ikinci sınıf olarak adlandırılır.
74
PROTECTIVE COATING THAT GIVES A UNIQUE FLAOVOR: FENUGREEK
‘Çemenleme’ (covering with fenugreek)’ is done to give a unique
flavor, color and look to the pastrami. After the final processing of
meat, it would be covered with fenugreek. Fenugreek is known to
protect pastrami against external conditions and especially against
worm formation and microbial contamination. This process also
prevents the pastrami from over drying and allows necessary
saturation to take place. After fenugreek application is finished,
pastrami would left to wait to allow the fenugreek to dry after which
the pastrami would be ready to be served. After packaging and
labeling phases, pastrami is sent to warehouses for sale. ‘Kuşgömü’
and ‘sırt’ (made from the back meat) type pastramis are Class A
pastramis while ‘bohça’, ‘kenar’, ‘şekerpare’, ‘but’ (made from
buttocks), ‘mehle’, ‘omuz’ (made from shoulder) and ‘kürek’ (made
from scapula section) pastrami are Class B pastrami.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 74
7/3/13 12:57 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 75
75
7/3/13 12:57 AM
gezginin objektifinden | traveller’s catch
VOLGA VOLGA
Volga boyunca Rusya’nın kalbine yolculuk
Traveling through Volga
to the heart of Russia
Moskova ile St. Petersburg
arasında doyumsuz doğal
manzaralar eşliğinde,
başta Volga olmak üzere
Rusya’nın önemli nehir, göl
ve kanallarından geçerek
yapılan gemi yoculuğu
insana büyük keyif veriyor.
Bu güzel yolculukta Rusya
tarihinin önemli olaylarına
tanıklık etmiş kimi şehir ve
kasabalar da ziyaret ediliyor.
The boat trip that takes
you from Moscow to St.
Petersburg, through River
Volga and other major rivers,
lakes and channels in Russia
amid enchanting scenery is
really a great pleasure. During
theis magical journey, you
can also visit cities and towns
that witnessed the important
incidents of Russian history.
Yazı - By: Yusuf Nuraydın
76
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 76
7/3/13 12:57 AM
Ülkemizde ‘Volga Volga’ adıyla ünlenen Moskova-St.
Petersburg arası gemi yolculuğuna ilgi, her yıl giderek
artıyor. En güzel nehir yolculuklarından biri olarak kabul
edilen bu gezi kendisine gösterilen ilgiyi hak ediyor.
Moskova ve St. Petersburg gibi Rusya’ya başkentlik
yapmış iki büyük ve önemli kentin yanısıra Rus tarihinde
önemli yere sahip şehir ve kasabaları da görmeye olanak
sağlayan bu yolculuk, seyir esnasında gerçekleştirilen bir
dizi etkinlik, Rus kültürü ve Rus tarihi üzerine verilen
bilgilerle de oldukça ilgi çekici hale geliyor.
Gezi, Moskova veya St. Petersburg’dan başlıyor ve
Rusya’nın en önemli su yollarından, Avrupa’nın en
büyük göllerinden, nehir, baraj ve kanallardan geçiliyor.
Genellikle mayıs ortasında başlayan seferler eylül sonunda
sona eriyor. Dünyanın en büyük ülkesi Rusya’yı tanımak,
tarihi, kültürü ve insanıyla yakından tanışmak için
ideal olduğunu düşündüğümüz bu gezi, görülen doğal
güzellikler, tabloyu andıran manzaralarla da uzun süre
akıllardan çıkmıyor.
NEHİR BOYUNCA KÜLTÜREL BİR GEZİ
Bu gezi, Moskova-St. Petersburg arasında nehir
gemileriyle yapılıyor. Moskova veya St. Petersburg’dan
yola çıkan gemi beş gün boyunca birçok nehir, göl,
baraj ve kanallardan geçiyor. Gezi pek çok açıdan ilgi
çekici... Rusya’nın en büyük ve en önemli iki kentini
(iki başkentini) görmenin yanı sıra uğranılan limanlarda
farklı şehir, kasaba ve köyleri ziyaret ediyorsunuz. Seyir
halindeyken gemide Rus tarihi, Rus mutfağı, Rusça
dil ve şarkı dersleri gibi etkinlikler, klasik müzik ve
Rus halk müziği konserleri yolculuğa ayrı bir renk ve
tat katıyor. Farklı su seviyelerinden geçişlerde girilen
seviye havuzları (su asansörü de deniyor) yolculuğu
This boat trip between Moscow and St. Petersburg
which is known as ‘Volga Volga’ in our country, is getting
increasingly popular ever year. This tour which is accepted
as one of the best river tours deserves the interest shown to
this tour. Apart from two big and important cities, Moscow
and St. Petersburg both of which served as the capital of
Russia, this tour allows you to discover other Russian cities
and towns with varying degrees of significance in Russian
history. And with the activities organized during the tour
as well as information provided during the journey about
Russian culture and history, your journey becomes much
more interesting and fun you’d expect in the first place.
The tour starts at Moscow or St. Petersburg and continues
through the most important water ways, Europe’s biggest
lakes, rivers, dams and channels. Tours usually start around
mid May and end around the end of September. This tour,
which believe is the ideal opportunity to get to know
Russia, the biggest country in the world, and to have first
hand experience with its history, culture and people, will
definitely stay in your memories for many years with its
painting-like wonderful scenery and natural charms.
A CULTURAL TOUR THROUGH THE RIVER
This is a tour given between Moscow and St. Petersburg on
riverboats. It starts either from Moscow or St. Petersburg
and during the five days, the boat passes through numerous
rivers, lakes, dames and channels. The tour is interesting in
many ways. In addition to seeing two major cities (capitals)
of Russia, at the ports you stop, you have a chance to
discover different cities, towns and villages. On the boat,
activities like courses on Russian history, cuisine, language
and songs as well as classical and traditional Russian music
concerts add a different and unique color and flavor to the
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 77
77
7/3/13 12:57 AM
gezginin objektifinden | traveller’s catch
daha da ilginç kılıyor. Dünyanın en büyük ülkesi
Rusya’yı tanımak, tarihi, kültürü ve insanıyla yakından
tanışmak için ideal olduğunu düşündüğümüz bu gezi,
görülen doğal güzellikler, tabloyu andıran manzaralarla
uzun süre akıllardan çıkmıyor. 1930’lu yıllarda Stalin
döneminde Rusya’nın su yollarını birbirine bağlamak
amacıyla başlatılan çalışmalar sonucunda birçok kanal,
baraj ve seviye havuzu inşa edilmiş. Rusya’nın önemli
göl ve nehirleri birbirine bağlanarak yeni su yolları
oluşturulmuş. Bu sayede Volga’dan Don Nehri’ne,
Hazar’dan Baltık Denizi’ne, Karadeniz’den Beyaz Deniz’e
gemilerle gitmek mümkün.
STALİN’İN AÇTIRDIĞI KANALLARI SAYESİNDE
Moskova’dan St. Petersburg’a su yolu açmak I. Petro’nun
(Deli Petro) büyük hayallerinden biriydi. Ancak
Rusya’da birçok yeniliğe imza atan I. Petro’nun bu hayali
gerçekleşemedi. 1825 yılında Moskova Nehri’ni Volga’ya
bağlayan bir kanal yapılmış, ancak bu kanal uzun ömürlü
olmamıştı. Nihayet Stalin döneminde dört yıl sekiz ay
gibi rekor bir sürede 128 kilomerelik Moskova Kanalı
yapıldı. 1937 yılında bitirilen kanal inşaatının boyutlarını
78
tour. Another thing that makes the tour more interesting
is the water elevator that the boat enters into when
transiting between different water levels. This tour,
which believe is the ideal opportunity to get to know
Russia, the biggest country in the world, and to have first
hand experience with its history, culture and people, will
definitely stay in your memories for many years with its
painting-like wonderful scenery and natural charms.
As a result of the efforts during Stalin era in 1930 in
order to connect the water ways of Russia, numerous
channels, dams and water elevators were constructed.
New waterways were created by connecting major lakes
and rivers of Russia. This way it became possible to travel
from Volga to Don, from Caspian Sea to Baltic Sea and
from the Black Sea to the White Sea.
THANKS TO THE WATER CHANNELS
OPENED AFTER THE ORDER OF STALİN
It was one of Petro I’s (Petro the Lunatic) greatest
dreams to open waterways from Moscow to St.
Petersburg. However this dream of Petro who had
undersigned many novelties in Russia couldn’t come
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 78
7/3/13 12:57 AM
anlamak için bazı rakamlar verelim. 161 kilometrelik
Süveyş Kanalı inşası 2.5 milyon işçinin çalışmasıyla 10
yılda gerçekleşmiş. Moskova Kanalı inşasında 200 milyon
metreküpten fazla toprağın yeri değiştirilmiş. Yapılan
bir hesaba göre bu miktarda toprak tren vagonlarına
doldurulsa vagonların uzunluğu Ekvator’dan 5 buçuk
kat fazla oluyormuş. Kanal yapımında ağır koşullarda
mahkumlar çalıştırılmış. Stalin’in başlattığı bu çalışmalar
diğer dönemlerde de devam etmiş ve bugün kullanılan
muhteşem su yolları sistemi ortaya çıkmış.
DEVASA GÖLLER DİYARI
Moskova’dan yola çıkan gemi Moskova Kanalı’ndan
Volga’ya geçiyor. Ertesi gün Volga üzerinde bulunan
küçük ve sevimli bir şehir olan Ugliç’te duruyor. Sonraki
gün Yaroslavl’a varan gemi buradaki turlardan sonra
geriye dönerek 4.500 kilometrekarelik Ribinsk Barajı’na
giriyor. Baraj, büyüklüğü nedeniyle Ribinsk Denizi olarak
da adlandırılıyor. Güneyden kuzeye kat edilen barajdan
sonra sırasıyla geçilen su yolları: Şeksna Nehri, Beyaz Göl,
Kovja Nehri, Volga-Baltık Kanalı, Vitegra Nehri, Onega
Gölü, Svir Nehri, Ladoga Gölü ve Neva Nehri. Ladoga
ve Onega Avrupa’nın en büyük birinci ve ikinci gölleri.
Yüzölçümleri, sırasıyla 18.000 ve 10.000 kilometrekare
civarında. Marmara Denizi’nin yüzölçümünün
11.350 kilometrekare olduğunu hatırlatalım. Ugliç ve
Yaroslavl’dan sonra sırasıyla durulan limanlar: Goritsi
Köyü, Onega Gölü’nün kuzeyinde bulunan Kiji Adası,
Svir Nehri kıyısında Mandrogi ve nihayet yolculuğun
son durağı St. Petersburg. Her limanda otobüslerle veya
yürüyerek turlar yapılıyor.
Moskova - St. Petersburg arası tren veya karayoluyla 650
kilometre civarında.
Bu yolculukta ise kat edilen yol yaklaşık olarak 1800
kilometre... Bu güzergahta çalışan birçok gemi var
ve gemiler aşağı yukarı aynı standarta sahip. Çeşitli
true. In 1825, a channel connecting Moscow River to
Volga was constructed but this channel didn’t last long.
And finally during Stalin’s reign, the 128 km long Moscow
Channel was constructed within only four years and eight
months which was a record at that time. Let’s give you
some figures so that you can better grasp the dimensions
of this huge channel that was completed in 1937. Suez
Canal was completed in 10 years with 2.5 million workers.
More than 200 million cubic meters of soil was relocated
during the construction of Moscow Channel. A train
with wagons filled with 200 million cubic meters of soil
would be five times longer than equator. Slaves were
used in the construction of the canal and they all worked
in very difficult conditions. Similar projects initiated by
Stalin continued in the following periods as well and the
wonderful waterway system we know now was created.
LAND OF VAST LAKES
The boat that starts its tour from Moscow enters Volga
through Moscow Channel. The next day, it stops by Ugalic,
a tiny and cozy small city on River Volga. The other day,
the boat reaches Yaroslavl and after touring here, goes
back and enters the 4.500 km ling Ribinsk Dam (The lake
of the dam is also called the Ribinsk Sea due to its size).
After traveling the whole Dam from north to south, the
boat passes through the following water ways in the give
order: River Şeksna, White Lake, River Kovja, Volga-Baltık
Canal, River Vitegra, Lake Onega, River Svir, Lake Ladoga
and River Neva. Ladoga and Onega are Europe’s largest
and second largest lakes respectively. Their total area is
around 18.000 and 10.000 kilometer squares respectively.
Let’s remind you that total area of Marmara Sea is 11.350
kilometer squares. The next stops after Ugliç and Yaroslavl
are Goritsi Village, Kiji Island located to the north of Lake
Onega, Mandrogi which is located on River Svir and finally
St. Petersburg. Guests can take buses at each of these
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 79
79
7/3/13 12:57 AM
gezginin objektifinden | traveller’s catch
ülkelerden turistler bu geziye yoğun ilgi gösteriyor.
Denizlerde yapılan gemi yolculuklarından farklı
olarak sürekli değişen kartpostal güzelliğindeki doğal
manzaralar eşliğinde gerçekleşen bu nehir yolculuğu uzun
süre hafızalardan silinmiyor. Türk gezginlerinin de son
yıllarda yoğun ilgi gösterdiği bu turda yerinizi ayırtmak
için acele edin.
YAZ BOYUNCA TURLAR DEVAM EDİYOR
Moskova–St. Petersburg arası gemi seyahatleri genellikle
her yıl 10-12 Mayıs gibi başlayıp, eylül ortasında sona
eriyor. Son yıllarda iklimin yumuşaması ve artan
talep nedeniyle ek seferler konarak sezon ekim ayında
bitiriliyor. Son yıllarda mayıs ayında havalar oldukça
güzel geçiyor. Beyaz gecelerin de başlangıcı olan mayıs
ilkbahar mevsiminin güzelliklerini yaşamak için tercih
edilebilir. Haziran ve temmuz beyaz gecelerin en uzun
yaşandığı aylar. Bazen aşırı sıcak oluyor. Ağustosta
gündüzler kısalsa da beyaz gecelerin sonuna yetişmek
80
stops or walk to tour the area. Distance between Moscow
and St. Petersburg by train or car is around 650 km.
Total distance travelled with this tour is around 1800 km.
There are numerous boats serving on this route and they
all provide more or less the same standards. This tour is
the top choice of many tourists from different countries.
Unlike the cruises on sea, scenery changes all the time
during this tour and the voyage that takes place among
natural beauty reminiscent of that in postcards remains in
your memories for many years. You need to hurry to secure
your seat in this tour, which is now very popular among
Turkish travelers as well.
TOURS CONTINUE THROUGHOUT SUMMER
Boat tours between Moscow and St. Petersburg usually
start around May 10th-12th and end by mid September. Due
to smoother weather conditions and increasing demand,
the tour season now lasts until October with additional
scheduled tours. May has been quite warm in recent years.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 80
7/3/13 12:57 AM
mümkün bu dönemde havalar biraz serinliyor ve seyahat
için oldukça elverişli oluyor. Eylül Rusya’nın altın
sonbaharını görmek isteyenlerin tercih edeceği dönem.
Doğa sarıdan, yeşile, turuncudan, kırmızıya rengârenk
oluyor.
Yaz aylarında yolculuk güzergahındaki şehirlerde
ortalama sıcaklık 17-22 derece. Bazı günler sıcaklık
30 dereceyi geçiyor, bazı günler ise yağmurla birlikte
sıcaklık da düşüyor. Sıcaklığın değişken olabileceği göz
önünde bulundurulmalı ve gerekli önlemler alınmalı.
Seyahate çıkarken yanınıza yazlık giysilerinizin yanı sıra
serin havalarda giyeceğiniz bir-iki kazak veya hırka,
soğuk ve rüzgardan koruyucu bir mont, yağmurlu
havalar için yağmurluk, şemsiye ve kapalı bir ayakkabı
May, which is the start of white nights as well, can be
preferred to enjoy the beautiful scenery offered by Spring.
June and July are the months when white nights are the
last longer. It can be extremely hot sometimes. Even
though nights get shorter during August, you can still catch
the end of the period for white nights. At this time of the
year, it gets a little bit cooler which makes it perfect for
traveling. September is the month for those who would like
to see the golden autumn of Russia. The nature offers you
all shades of colors from yellow to green and from orange
to red. Average temperature on the route of the tour
during summer is 17 to 22 degrees. On certain days it can
be as high as 30 degrees and on some days it gets cooler
with rain. You should keep in mind that temperature is
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 81
81
7/3/13 12:57 AM
almayı unutmayın. Ana limanlar olan Moskova ve St.
Petersburg’da yoğun bir program var. Burada düzenlenen
turlarda limandan şehir merkezine ve diğer noktalara
gemi şirketlerinin tahsis ettiği otobüslerle gidiliyor. Diğer
limanlarda otobüslü turların yanısıra, yürüyerek yapılan
turlarda bulunuyor. Ugliç’te ve Kiji Adası’nda turlar
yürüyerek yapılıyor. Bu nedenle rahat giysiler ve yürüyüş
için uygun ayakkabılar almak gerekiyor.
YANINIZDA MUTLAKA BİR KAMERA OLSUN
Gemi yolculuğunun başlangıcında kaptan ve mürettebatla
tanışma toplantısı, yolculuğun sonunda ise veda yemeği
düzenleniyor. Bu günler için zorunlu olmasa da şık bir
elbise götürülmesi önerilir. Kamaralarda küçük havlu
her gün, büyük havlu ve nevresim takımları üç günde bir
değiştiriliyor. Duşluklarda sadece sabun bulunduruluyor.
Şampuan, saç kurutma makinesi, diş macunu, diş fırçası
gibi malzemeler yok.
Bazı bölgelerde özellikle Kiji Adası’nda sıcak havalarda
sivrisinek olabiliyor. Bu yüzden bir sinek kovucu ve
sivrisinek ısırıklarına karşı koruyucu sprey, losyon
bulundurmakta fayda var.
İki büyük ve önemli şehirden başka diğer limanlardaki
şehir kasaba ve köyler, geçilen suyolları boyunca
görülen güzel manzaralar, günbatımı, gündoğumu
gibi doğa olayları, gemi içindeki aktiviteler, bu gezide
düşünülenden daha fazla fotoğraf makinesi veya kamera
kulanılmasına neden oluyor. Bu nedenle yanınıza yeterli
miktarda film veya kaset, yedek piller, yedek hafıza
kartları v.s. almanız gerektiğini de belirtelim.
82
volatile and go prepared to this tour. In addition to your summer
clothes you better taje a few sweaters or waistcoats, a jacket
to protect you from cold or wind, a raincoat for rainy days, an
umbrella and shoes you can wear in autumn or winter. Tour
program in Moscow and St. Petersburg, both of which are the
main ports, is quite busy. Guests use the buses provided by the
tour company to travel between the port and the city center or
other attractions. And at other ports you have the walking tours
in addition to bus tours. Tours are only walking tours in Uglic and
Kiji Island. So you better take some comfy clothes and walking
shoes with you.
MAKE SURE YOU HAVE A CAMERA WITH YOU
At the start of the boat tour an introductory meeting is organized
with the captain and the crew and at the end of the tour, there is
a farewell party. Also we advise you to take some fancy clothes
with you for these events. The small towels in the cabins are
replaced everyday while the big towels and the bed sheets are
replaced every three days. Only soap is provided in shower
cabins. No shampoo, hairdryer, toothpaste or toothbrush is
provided.
In some areas, especially on Kiji Island you can have a lot of
mosquitos in summer. So it is recommended that you take with
you some sort of mosquito repellent. With all the scenery you see
when traveling through all those small villages and towns other
than the two major cities and the waterways, with beautiful
sunset and sunrise scenes and activities on the boat, you will be
using your camera and camcorder more often than you’d think.
Thus we advise you take with you sufficient amount of films or
cassettes, spare batteries, spare memory cards etc.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 82
7/3/13 12:57 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 83
83
7/3/13 12:57 AM
eğitim | education
Artık Türkiye’de de bir
Oxford var!
Now Turkey has an Oxford too!
Doğa Koleji CEO’su Uğur Gazanker; ‘konsept okul’ kavramıyla Türk eğitim sistemine yeni bir
boyut kazandırarak, Oxford UP işbirliğiyle ilk defa ‘Oxford Quality School’ temasını, yeni açılacak
kampüslerle Türkiye’ye taşıyor.
In partnership with Oxford UP, Doğa Koleji CEO Uğur Gazanker is adding a new dimension to the Turkish
education system with the notion of ‘concept school’ and bringing the ‘Oxford Quality School’ theme to
Turkey via new campuses to be opened.
Yazı - By: Nilgün Çelebioğlu
84
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 84
7/3/13 12:57 AM
Ülkemizde yabancı dil eğitimine yönelik hizmetler her
Number of alternatives for foreign language education in
geçen gün daha da gelişiyor. Özellikle İngilizce dil eğitimine
yönelik büyük ilgi eğitim kurumlarının daha gelişkin eğitim
seçenekleri sunmasını getiriyor. Bu atılımlardan biri de Doğa
Koleji tarafından gerçekleştirildi.
İngilizce eğitiminde mükemmeli yakalama hedefini paylaşan
dünya okullarının katıldığı ‘Oxford Kalite Programı’
kapsamında, müfredat, ölçme-değerlendirme gereçleri
ve öğretmen eğitiminde en yüksek kaliteyi sağlamak için
çalışmalar yapılıyor.
‘Oxford Kalite Programı’nı uygulayarak öğrencileri,
öğretmenleri ve ebeveynleri benzeri olmayan bir içerikle
buluşuyor ve öğrencilere akademik içeriğin Oxford
University Press standartları doğrultusunda yapılandırıldığı
ve bu içeriğin yüzde 100 Oxford University Press akademik
danışmanlığıyla yönetildiği bir eğitim sunuluyor.
Turkey are increasing everyday. Especially the growing interest
in English language training forces educational institutions
to come up with more developed and advanced educational
options. One of these initiatives has been realized by Doğa
Koleji. As part of the ‘Oxford Quality Program’ attended by
all schools sharing the common goal of perfection in Englısh
language training, educational institutions are working on
projects to reach the highest level of quality in terms of
curriculum, measurement and appraisal tools and instructor
training. The Oxford Quality Program brings a unique content
to the instructors, students and the parents and provides
the students with education whereby academic content
is structured in accordance with Oxford University Press
standards and managed 100% under the consultancy of Oxford
University Press academicians.
YENİ YÜZYILIN EĞİTİM YÖNTEMİ
Oxford Quality School programı yalnızca yazılı
materyallerden oluşmuyor. 21’inci yüzyıl eğitim yönetimi
doğrultusunda öğrencilerin teknoloji yeterliliği de göz
önünde bulunduruluyor. Bu nedenle de ‘basılı ve online
içeriğin birlikte kullanıldığı’ bir eğitim sistemi temel
alınıyor. Oxford Quality School programında öğrencilerin
dil gelişim takibi ‘Oxford Test of English’ ile uluslararası
standartlarda ölçme değerlendirme araçlarıyla hazırlanıyor.
Eğitimde mükemmelliği sağlayacak olan Oxford University
Press tablet içeriği, akıllı tahta materyalleri, web üzerinden
veli desteği, dijital sözlük ve dijital okuma kütüphanesi
Oxford Quality School kampüslerinin ayrıcalıklı
öğrencilerine sunuluyor. Anaokulundan liseye tamamen
İngilizce konuşulan bir ortamda bulunan öğrenciler,
‘Oxford Street’ programıyla yurtdışındaki sosyal yaşamı
deneyimliyor, iletişimsel yeterliliklerine yön veriyor.
EDUCATION MANAGEMENT CONCEPT OF THE NEXT CENTURY
Oxford Quality School program does not only comprise written
material. In line with the education management concept of
the 21st century, technological capabilities of the students are
taken into account as well. Thus, an education system where
‘printed and online content is used simultaneously’ is taken as
basis. With the Oxford Quality School program, improvement in
the language skills of the students are measured using ‘Oxford
Test of English’ that utilizes measurement and appraisal tools at
international standards. Oxford University Press tablet content,
smart blackboard materials, web-based guardian support,
digital dictionary and digital reading library are being provided
to the privileged students of Oxford Quality School campuses.
Students, trained in an all English-speaking setting from the
kindergarten to the high school, can also experience social life
abroad and improve their English communication skills via the
‘Oxford Street’ program.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 85
85
7/3/13 12:57 AM
eğitim | education
EĞİTİMDE YENİ SAYFALAR AÇILIYOR
Türk eğitim sistemine yeni vizyon ve yeni eğitim modelleri
kazandıran Doğa Koleji, kendi iç dinamiklerinden aldığı
heyecan, inovatif bakış açısı ve yenilikçi vizyonuyla yepyeni
eğitim modellerini Türkiye ve dünya eğitim sistemine
kazandırdı. Bugün AB tarafından fonlanan dünyadaki ilk
eğitim modeli, dünya tarafından takip edilen ve uluslararası
akreditasyona sahip tek eğitim modeli Doğa Koleji’nin
iç dinamiklerinden çıkartmayı başardığı özgün eğitim
modelleri...
OXFORD İLE İŞBİRLİĞİ YAPAN TEK OKUL
Doğa Koleji Oxford’u Türkiye’ye getirerek öğrencileri,
öğretmenleri benzeri olmayan bir içerikle buluşturdu.
DOQS konseptli okullarda dil laboratuvarları, ileri teknoloji
imkânları, Apple laboratuvarları, dijital kütüphane,
Oxford Street gibi alanlar öğrencilerin İngilizce’yi sürekli
deneyimleyerek öğrenmelerini sağlıyor. Ayrıca mentorluk,
eğitimci eğitimleri, yurtdışı eğitim danışmalığı, yurtdışı
kampüsü gibi ayrıcalıklı eğitim araçları sunuyor. Kurum,
bu konsepti eylül ayında yeni açacağı okullarında da
uygulayacak. Böylelikle önümüzdeki yıl Doğa Koleji
bünyesinde eğitim veren 12 okul daha Oxford konseptiyle
eğitim vermeye başlayacak.
TURNING NEW PAGES IN EDUCATION
Having brought new vision and novel educational models to
the Turkish education system, Doğa Koleji introduced novel
educational models to the Turkish and world education
system with its innovative perspective and vision stemming
from its own internal dynamics. Today, the first educational
model funded by EU, followed by the world and carrying an
international accreditation, is the collection of educational
models that Doğa Koleji has ben able to develop from its
internal dynamics...
ONLY SCHOOL IN PARTNERSHIP WITH OXFORD
By bringing Oxford to Turkey, Doğa Koleji introduced a
unique content to both the students and the instructors. At
language schools developed with DOQS concept, language
laboratories, advanced technology, Apple laboratories,
digital library, and Oxford Street all serve to ensure that
students learn English by continuous practicing. The school
also offers exclusive educational tools such as mentoring,
instructor training, and consultancy services for education
abroad as well as campus abroad. The school is planning
to implement this concept at its new schools to be opened
in September as well. As a result, 12 more schools under
the Doğa Koleji umbrella will adopt the Oxford Concept this
year.
COOPERATION WITH APPLE ANNOUNCED
AS A LIGHTHOUSE IN THE WORLD
For instance, the project realized in cooperation with Apple
now has been announced in the world as a Lighthouse
school. Apple decided to make video recordings of the
projects of Doğa Koleji and feature these videos on its
website as success stories.
One of the biggest shortcomings in terms of technology in
Turkey is for everything to remain local. We are not able to
86
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 86
7/3/13 12:57 AM
globalize our technological investments. Within the next
three years, many projects of Doğa Koleji are expected
to serve as a role model in the world. This is actually
Doga Koleji’s overall vision rather than being a vision just
for technology.
DIGITAL ERA IN THE CLASSROOM
Doğa Koleji also has the hotcase studios where
instructors give lessons and video recordings are
made and prepare these videos to be aired on iTunes.
Currently there are over 2 thousand recordings and
around 60 thousand digital materials. All of these
materials are materials that were prepared by Doga
Koleji educators and belong to Doğa Koleji. Apart from
these materials, there are also test books and videos
providing answers to test questions are available on
internet. The instructor explains the questions and
solves the problems one by one and there are around
40 thousand questions. This is not a one-time process
and the questions are improved regularly and the
subjects are being changed constantly. And with the
special software developed for the smart blackboards
new materials can be transferred to the whole system
immediately which makes things very easy for all
educators.
APPLE İLE İŞBİRLİĞİ, DÜNYADA
LIGHTHOUSE İLAN EDİLDİ
Mesela şu anda Apple ile hayata geçirilen proje, dünyada
Lighthouse okul olarak ilan edildi. Doğa Koleji’nin projelerini
Apple videolara çekip, kendi web sitesinde başarı hikâyesi
olarak yayınlama kararı aldı. Teknoloji anlamında ülkemizin en
büyük eksikliklerinden biri yaptığımız her şeyin lokal kalması.
Teknolojik yatırımlarımızı globalleştiremiyoruz. Önümüzdeki
üç yıl içinde Doğa Koleji’nin birçok projesinin dünyada örnek
rol model olması bekleniyor, zira kurumun sadece teknoloji
anlamında böyle bir vizyonu yok, aslında Doğa Koleji kurum
olarak her alanda yenilikçi vizyona sahip.
Eğitimde mükemmelliği sağlayacak olan Oxford University Press tablet
içeriği, akıllı tahta materyalleri, web üzerinden veli desteği, dijital sözlük ve
dijital okuma kütüphanesi Oxford Quality School kampüslerinin ayrıcalıklı
öğrencilerine sunuluyor.
Oxford University Press tablet content, smart blackboard materials,
web-based guardian support, digital dictionary and digital reading library are
being provided to the privileged students of Oxford Quality School campuses.
DERS ANLATIMINDA DİJİTAL DÖNEM
Doğa Koleji’nin hotcase stüdyoları bulunuyor, öğretmenler
gelip bu hotcase stüdyolarında canlı ders anlatımları yapıyorlar;
konular anlatılıyor, videoları çekiliyor. Bu çekimler i-tunes’da
yayınlanmak için hazırlanıyor. Şu anda 2 binden fazla kayıt, 60
bine yakın dijital materyal bulunuyor. Bu materyallerin hepsi
öğretmenlerin hazırladığı Doğa Koleji’ne ait olan materyaller.
Bunun yanı sıra test kitapları da var, bu test kitaplarındaki her
sorunun çözüm videosu dijital ortamda mevcut. Öğretmen tek
tek soruları anlatarak bu videoda çözümünü yapıyor, bu da
yaklaşık 40 bin civarında soru anlamına geliyor. Bu biten bir süreç
değil, sorular devamlı geliştiriliyor, konular devamlı geliştiriliyor
ve kurumla beraber bu süreç devamlı yaşıyor. Akıllı tahtalar
için geliştirilen özel yazılım vasıtasıyla yeni materyaller anında
tüm sisteme dağılıyor, bu işlem de zümrenin işini inanılmaz
kolaylaştırıyor. Zümreler de iki yıldır dijital ortamlarda yapılıyor.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 87
87
7/3/13 12:57 AM
sağlık | health
Yaz boyunca sağlıklı
beslenmeyi keşfedin
Discover how to eat
healthy during summer
Yazın yediklerimize dikkat etmek her
zamankinden daha önemlidir. Sıcak sebebiyle ağır
yiyecekler çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Bu
sebeple vücudun kolaylıkla tolore edeceği düşük
kalorili besinleri tercih etmek gerekir. Sebzeler,
salatalar, tahıl temelli besinler yaz boyunca tercih
edilecek besinler arasında ilk sırada yer alır.
It is much more important to be careful about what
you eat in Summer than it is in other seasons of the
year. Because of high temperatures, heavy dishes
may cause some health problems. Thus, you should
go for low calorie food that you body can tolerate
easily. Veggies, salads and grainy food should be at
the top of your nutrition list for summer.
Yazı - By: Prof. Hüseyin Nazlıkul
88
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 88
7/3/13 12:58 AM
Tüm canlılar yaşamını sürdürmek için besine gereksinim
All species need nutrition to survive. Nutritional
DÖRT TEMEL BESİN GRUBU
Sağlıklı ve dengeli beslenmenin ne olduğunu anlamak için
öncelikle temel besin kaynaklarını tanımamız gerekmektedir.
Yiyecekler, dört besin grubundan oluşur. Bu besin grupları
süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, sebze ve meyve, ekmek
ve tahıllardır. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin önkoşulu, her
bir besin grubundan belli oranda tüketmektir. Herkes sağlıklı
ve dengeli beslenmeyi bedenine özgün olarak keşfetmek
durumundadır. Besinlerin, vücudumuza ısı ve enerji vermek,
hücrelerin büyümesini ve onarılmasını sağlamak ve çeşitli
vücut işlemlerini düzenlemek gibi ana görevleri vardır.
FOUR MAIN NUTRITIONAL GROUPS
In order to understand what healthy and balanced diet means, we
first need to learn about the basic nutritional elements. There are
four main nutritional groups. These are milk and dairy products,
meat and meat products, vegetables and fruit, bread and grains.
Prerequisite of a healthy and balanced diet is to consume only
certain amounts of food from every nutritional group. Each
of us needs to discover the type of healthy and balanced that
would best match the nutritional requirements of his/her body.
Nutrition serve some important functions such as providing heat
and energy for our body, enabling cell growth and repair and
regulating certain functions of the body.
duyarlar. Canlıdan canlıya besin çeşitleri ve gereksinimleri
çok farklı gibi görünür. Ancak tüm besinlerde ortak temel
öğeler vardır. Bu öğeler; karbonhidratlar, yağlar, proteinler,
vitaminler ve minerallerdir. Bu temel öğelerin bazılarını vücut
diğer temel öğeleri kullanarak üretebilir. Ancak bazıları vücut
tarafından yapılamaz ve mutlaka dışarıdan hazır alınması
gerekir. Çoğumuz aldığımız besinlerin ne kadar kalori
içerdiğini bilemeyiz. Ayrıca besinlerimizin içindeki temel
öğelerin neler olduğunu ve hangi oranlarda bulunduğunu da
pek bilemeyiz.
HERKESİN BESİN İHTİYACI FARKLIDIR
Her insanın her besine olan gereksinimi aynı değildir. Bunun
içinde genel reçetelerden uzak durmak gerekir. Çünkü
insanların kalıtımsal nedenlerden dolayı gereksinimleri
farklıdır. Örneğin, süt kabul etmeyen bünyeler vardır. Bunlar
kalsiyum gereksinimlerini sütten değil başka kaynaklardan
sağlamalıdırlar. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin diğer önemli
bir ayağı ise sudur. Su vücutta en bol miktarda bulunan
öğedir. Özellikle sıcaklık ve rutubetin yoğun olduğu yaz
aylarında su alımına çok dikkat etmek gerekir. Kilo başına
yaklaşım 40 mililitre su içmemiz lazımdır. Ancak yaz
aylarında ter ve buharlaşmayla kayıp ettiğimiz su artıkça
su tüketimini de artırmak gerekir. Suyun ana görevleri
arasında; besinlerin sindirimini kolaylaştırması ve hücrelere
taşınmasıyla metabolizma sonucu meydana gelen zararlı
maddeleri dışarı atması vardır.
KALORİ GEREKSİNİMİ
KİŞİDEN KİŞİYE DEĞİŞİR
Bir besinin içerdiği enerji miktarı kaloriyle ölçülür. Kişilerin
günlük kalori gereksinimleri çok farklıdır. Yaşa, cinse,
mesleğe ve iriliğe göre değişir. Ortalama orta yaşlı bir kadının
günlük kalori gereksinimi 1.500-2.000 kalori civarındadır.
Eğer bu gereksiniminizden daha fazla kalori alırsanız, fazla
kalori vücudunuzda yağ olarak birikir. Aksine günlük
aktivitenizi karşılayacak kadar kalori alamazsanız bu sefer
vücut kendi dokularını kaloriye çevirmeye başlar.
HANGİ YİYECEKLERDEN UZAK DURMALI?
Bazı yiyeceklerin besin değerleri o kadar düşüktür ki
içerdikleri maddeler hastalıklara neden olabilir. Bunların
başında sodyum, yağ, kolesterol, alkol ve şeker içeren
maddeler gelir. Sağlıklı beslenme, bunları tümden kesmek
değil az yemek anlamına gelir. Yağ türleri içinde doymuş
yağlar (oda sıcaklığında katı halde bulunan tereyağı, tavuk
requirements seem to vary from one species to another
however all foods have some common elements. These
elements are carbohydrates, fat, proteins, vitamins and
minerals. Your body can produce some of these major elements
using the other major elements. However some of them cannot
be produced by the body and should be obtained from outside.
Most of us wouldn’t have any idea as to the calorie content of
the foods we consume. We wouldn’t either know what basic
elements our foods contain or at what ratios they contain them.
EVERYONE HAS DIFFERENT NUTRITIONAL NEEDS
Each of us needs different amounts of different nutrients. So one
should avoid general recipes of healthy diet. Because humans
have varying nutritional needs depending on their genetic
properties. For examples some structures cannot tolerate milk or
dairy products. And people with such structures need to obtain
their calcium from nutritional sources other than milk.
Another important aspect of a healthy and balanced diet is
water consumption. Water is the nutritional element with the
highest amount in the body. You should make sure you consume
enough water especially in summer months when temperature
and humidity levels are extreme. On average you need to be
consuming around 40 milliliters of water per kilogram of your
body weight. However you need more than that in summer as
your body loses more water due to perspiration and vaporization.
Main function of water is to facilitate digestion and help discharge
of toxic materials resulting from the metabolism by entering the
cells.
CALORIE REUQIREMENTS VARY FROM PERSON TO PERSON
Amount of energy that a food contains is measured in calories.
Daily calorie requirement of every individual would be different.
And it varies depending on age, gender, occupation and body
mass. Average calorie requirement for an average middle aged
woman is around 1.500 to 2.000 calories. If she gets calories
more than this, she would start putting on weight as excess
calories would be converted into fat and stored by your body. On
the contrary, if you don’t get enough calories to meet your daily
calorie need, your body would start to convert its own tissues into
calories.
WHICH FOODS TO AVOID?
Nutritional values of some foods would be so low that their content
may cause some health conditions. The most well-known of such
nutritional elements are sodium, fat, cholesterol, alcohol and
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 89
89
7/3/13 12:58 AM
sağlık | health
GENELLİKLE İYİ TOLERE EDİLEN BESİNLER
* Körpe ve taze sebzeler
* Yapraklı salatalar
* Gevrekli veya dövülmüş tahıllı lapalar tarzında hafif tam tahıllı ürünler
* Tatlandırılmamış hazır müsli
* Doğal pirinç, darı, amarant, quinoa, buğday
* İnce kırıntılı tam tahıllı ekmekler, tam tahıllı gevrekler, peksimet
* İnce tam tahıllı kurabiyeler
* Hamur işleri, patates
* Yumurta, quark, yağsız balık, kümes hayvanları, dana eti
* Meyve; mümkün olduğunca olgun ve asitsiz, mümkün olduğunca posa
bırakmaya türden. Örneğin kavun, muz, pasionsfrucht
* Bal, küçük miktarda meyve ve meyve ezmesi
* Az miktarda soğuk sıkma yağlar, sertleştirilmemiş Hindistan cevizi ve
palmiye yağı, tereyağı, krema, fındık ezmesi
* Su, çay ( kırmızı çalı, bitki çayı, açık siyah çay), kahve, seyreltilmiş meyve
ve sebze suyu
FOODS THAT ARE USUALLY
TOLERATED WELL BY THE BODY
* Crisp and fresh vegetables
* Leafy salads
* Light whole grain dishes such as those with GEVREK or GROUND grains.
* Sweetened ready-to-eat muesli
* Rice, millet, amaranth, quinoa, wheat
* Whole wheat bread, whole grain crackers, sea biscuit
* Whole grain cookies
* Bakery and potato
* Eggs, quark, non-fat fish, poultry, beef
* Fruits, ripe and non-acid type and preferably those they don’t have pulp.
Such as melon, banana, passion fruit
* Honey, small amounts of fruit and fruit paste
* Small amounts of cold SIKMA OILS, coconut oil and palm oil, butter,
cream and hazelnut spread
* Water, tea (rooibos tea, herbal tea, black tea), coffee, diluted fruit and
vegetable juice
derisi, hindistancevizi vb.), kolesterol oranını artırdıkları
için en sağlıksız olanlarıdır. Kızartmalarda da ayçiçek ya
da diğer bitkisel yağlardan kullanarak doymuş yağlardan
kaçınabilirsiniz. Sofra tuzunda bulunan sodyum fazla alındığı
takdirde yüksek tansiyona yol açar. Şeker de yüksek kalori
vermesine karşın çok düşük bir besin değerine sahiptir, ayrıca
şekerin dişlerimize de zarar verdiğini unutmamalıyız.
DOĞRU BESLENİYOR MUYUZ?
Gerçek şu ki 20’nci yüzyıl insanı son derece yanlış bir beslenme
kültürü geliştirmiştir ve bunda da ısrar etmektedir. Hızlı
zayıflamak için kalori hesabı yapanlar, “Az ama sık yiyin”
tavsiyesine uyup günde 10 öğün yiyenler, günlük gazeteleri
okuyup beslenme düzenini ayda dört defa değiştirenler ya da
sadece damak lezzeti için insan bedenine son derece zararlı
90
sugar. Healthy diet does not necessarily mean avoiding all
of these nutritional elements but consuming them only in
less amounts. Among the fat types, saturated fat (like butter
which is in solid state in room temperature, chicken skin,
coconut etc.), are the most dangerous for health as they
would raise your cholesterol levels. You can avoid saturated
fat by using sunflower oil or other types of vegetable oil
for frying food. When consumed in high amounts, sodium,
which is contained in table salt, can cause high blood
pressure when consumed in high amounts. Although it
gives lots of calories sugar has low nutritional value and we
shouldn’t also forget that it damages your teeth.
ARE WE EATING HEALTHY?
The truth is that 20th century has changed the eating
habits of people in a very bad way and it continues to do
so. The number of those people who count calories to
loose weight fast, who eat 10 meals a day following others
recommendation about ‘eating more frequently but in
smaller amounts’, who change their diets four times a
month based on what they read in newspapers or those
who enjoy eating very harmful foods just because they
taste good, is increasing everyday. Your body is made up of
what you eat. Just like the way the construction materials
like sand, cement and iron determines the robustness
of a building, the food we eat which makes up our body
determines our health, our mood and cognitive processes.
For example meat is very harmful for human body. Meat
disrupts the delicate balance of secretory glands, and results
in medical problems sooner or later. It is well known that
those who eat red meat would get heart and vein diseases or
cancer very easily. What is unknown is the negative effect of
meat on mood.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 90
7/3/13 12:58 AM
DİKKATLİ TÜKETİLMESİ GEREKENLER…
* Yağda pişirilmiş, kızartılmış, tavada pişirilmiş yemekler,
sertleştirilmiş yağlar
* Füme et çeşitleri
* Yağlı et ve balık
* Balık konservesi ve marine edilmiş ürünler
* Yağlı veya keskin peynir çeşitleri
* Ham meyve, asitten zengin meyve suları
* Erik, kiraz, kabuklu meyveler, yufkalı hamur işleri
* Hububatlar, mantar, kırmızıbiber, pırasa, soğan
* Kaba tahıllı ekmek, taze ekmek ve tam tahıl çekirdekleri
* Şekerlemeler, şeker değişim maddeleri (xylit, sorbit, mannit) ile yapılmış
yiyecekler
* Çekirdek kahve (uyarıcı ve kafeinsiz olarak hazırlanmış)
* Asitli içecekler ve alkol
FOOD YOU NEED TO BE CAREFUL ABOUT…
* Fried, deep fried or grilled food, solid fats
* Smoked meat varieties
* Fatty meat and fish
* Canned fish and marinated products
* Fatty cheese varieties
* Raw fruits, fruit juices high in acid content
* Plum, cherry, fruits with skin, bakery products made of rolled dough
* Cereals, mushroom, red pepper, leek, onion
* Large grained bread varieties, fresh baked bread and whole grains
* Candies, food containing sugar replacements (xylit, sorbite, mannite)
* Coffee bean
* Soda drinks and alcohol
EXCESSIVE MAT CONSUMPTION DISRUPTS YOUR BALANCE
People eating too much meat tend to be more aggressive.
They would be insensitive and rude. They are far form being
considerate and thoughtful. They would be materialistic and
keen on sex. They would be restless and because they get
bored easily, they try to find different things to entertain
themselves and become addicted to cigarettes, alcohol or
drugs in order to get rid off their unnecessary boredom.
Those who eat too much meat damage their physical,
emotional and cognitive potential. For those who say “I
eat meat and I don’t have any problems”, it is would be
sufficient try a diet without meat and be persuaded after
seeing the difference. There are serious mistakes being
made in the ‘amount’ dimension of our dining culture as well.
For example one healthy diet that would provide you with
both physical and spiritual relief would be to eat only “once
a day” and to fast once a week. And if such a diet contains
grainy foods (high in nutrition value) along with vegetables
and fruits depending on the season, and if the person avoids
margarine and uses vegetables oil and especially olive oil for
cooking, healthy living is inevitable.
şeyleri yemeyi marifet sayanlar gittikçe artmaktadır. İnsan
bedeni, kişinin besin yoluyla aldıklarından meydana gelir. Bir
binanın inşaatında kullandığınız kum, çimento ve demir nasıl o
binanın sağlamlığını belirliyorsa, kendi bedenimizi inşa ederken
kullandığımız yemekler de sağlığımızı, duygu ve düşünce
dünyamızı belirler.
Örneğin, et, son derece zararlı bir besindir. Et, insanın içsalgı
bezlerinin hassas dengesini altüst ederek er ya da geç hastalığa
yol açar. Kırmızı et yiyenlerin kalp-damar hastalıklarına ve
kansere çok çabuk yakalandığı bilinen bir gerçektir. Bilinmeyen
ise, etin insanların ruh hali üzerindeki etkisidir.
FAZLA ET TÜKETİMİ DENGEYİ BOZAR
Et yiyen insanlar daha saldırgan olurlar. Duygusal olarak
duyarsız ve kabadırlar. Düşünsel incelikleri algılamakta
zorlanırlar. Maddiyata ve şehvete düşkün bir kişilik
sergilerler. Tedirgin olurlar, canları çabuk sıkıldığı için değişik
eğlencelerle kendilerini avutmaya çalışır, yaşadıkları sebepsiz
(!) sıkıntılardan kurtulmak için de içki, sigara ve uyuşturucu
gibi maddelere yönelirler. Yani et yiyenler insan olarak
taşıdıkları bedensel-duygusal-düşünsel potansiyele büyük
bir darbe vururlar. “Ben yiyorum ve bana bir şey olmuyor!”
diyenlerin bir de etsiz bir beslenme tarzı benimseyip aradaki
farkı görmeleri, onları ikna etmeye yetecektir. Yeme içme
kültürümüzün miktarla ilgili yönlerinde de büyük hatalar
bulunmaktadır. Örneğin, insana bedensel ve ruhsal rahatlığı
sağlayacak olan tarz, ‘günde tek öğün yemek’ ve haftada bir gün
oruç tutmaktır. Hele bu öğünde de tahıl ürünlerinin (besleyici
besinlerin) yanında mevsime uygun taze sebze ve meyvelere
(tasfiye edici besinlere) yer verilirse ve margarinden uzak
durulup yemeklerde sıvı yağ, özellikle de zeytinyağı kullanılırsa,
mükemmel bir sağlığa ulaşılabilir.
Kişilerin günlük kalori gereksinimleri çok farklıdır.
Yaşa, cinse, mesleğe ve iriliğe göre değişir. Ortalama orta
yaşlı bir kadının günlük kalori gereksinimi 1.500-2.000 kalori
civarındadır. Eğer bu gereksiniminizden daha fazla kalori alırsanız,
fazla kalori vücudunuzda yağ olarak birikir.
Daily calorie requirement of every individual would be different. And it
varies depending on age, gender, occupation and body mass. Average
calorie requirement for an average middle aged woman is around
1.500 to 2.000 calories. If she gets calories more than this, she
would start putting on weight as excess calories would be
converted into fat and stored by your body.
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 91
91
7/3/13 12:58 AM
sinema | movie
ZAMBEZIA
KUŞLAR ŞEHRİ
Gösterim tarihi: 5 Temmuz 2013
Yönetmen: Wayne Thornley
Oyuncular: Leonard Nimoy, Jeremy Suarez, Abigail
Breslin, Jeff Goldblum, Samuel L. Jackson
Erişkinliğinin zirvesinde ateşli şahin Kai’nin hayatı
sıkıcıdır. Uzak bir yerde sert babası Tendai ile
yalnız yaşamaktadır. Katungu Sınırı’nın ötesine
geçmesi yasak olan Kai orada daha canlı bir
hayat olduğuna dair şüphe duymaktadır. İlginç bir
leylek olan Gogo ve Tini isimli tatlı bir çulha kuşu
Kai’nin dünyasına girince bu şüpheler doğrulanır.
Kai onlardan nehrin aşağı kısmında kendisi gibi
yetenekli bir kuş için heyecan verici fırsatların
olduğu Zambezia isimli bir kuş şehri olduğunu
öğrenir. Babasıyla yaptığı bir tartışma esnasında,
Tendai’nin Zambezia hakkında birçok şey bildiğini
ve daha önce orada bulunduğunu fark eder.
ZAMBEZIA
THE CITY OF BIRDS
Release Date: 5 July 2013
Director: Wayne Thornley
Stars: Leonard Nimoy, Jeremy Suarez, Abigail
Breslin, Jeff Goldblum, Samuel L. Jackson
On the cusp of his adulthood, the fiery falcon Kai’s
life has become boring. He is living in a remote
outpost with his strict father Tendai. Forbidden
to pass beyond the Katungu Boundary, Kai is
suspicious that there is a better life out there.
His suspicions are confirmed when Gogo, a loony
stork and Tini, a sweet weaver, enter Kai’s life.
Kai learns that down the river there is a bird
city, Zambezia, with exciting opportunities for a
talented bird such as himself. In an argument
with his father, Kai finds out that Tendai knows
a lot about Zambezia and has even been there
himself.
AŞK OYUNU
Gösterim tarihi: 5 Temmuz 2013
Yönetmen: Gabriele Muccino
Oyuncular: Gerard Butler, Jessica Biel, Noah Lomax, Dennis Quaid, Uma
Thurman
Hayatını yeniden düzene sokmak için yuvasına geri dönen yakışıklı
eski bir futbol yıldızının hikayesini anlatan bu romantik komedi filmin
‘Playing for Keeps’te Gerard Butler, Jessica Biel, Uma Thurman,
Catherine Zeta-Jones ve Dennis Quaid rol alıyor. Oğluyla ilişkisini
iyileştirmenin bir yolunu arayan eski futbol yıldızı (Butler) oğlunun
futbol takımını çalıştırmaya başlıyor. ‘Yetişkin’ olma çabaları, oğullarını
çalıştıran koçun her hareketini takip eden annelerin hareketleri
yüzünden bir sonuca ulaşamıyor.
PLAYING FOR KEEPS
Release Date: 5 July 2013
Directors: Gabriele Muccino
Stars: Gerard Butler, Jessica Biel, Noah Lomax, Dennis Quaid, Uma
Thurman
Starring Gerard Butler, Jessica Biel, Uma Thurman, Catherine ZetaJones and Dennis Quaid, the romantic comedy ‘Playing for Keeps’
tells the story of a handsome former soccer star who returns home
to get his life together. The former soccer star (Butler) looks for a way
to restore his relationship with his son, and starts coaching his son’s
soccer team. His efforts to become an adult don’t come through when
soccer moms start following his every move.
92
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 92
7/3/13 12:58 AM
KAIKEN
Jean-Cristophe Grange
Çeviri - Translation :
Tankut Gökçe
DÖNÜŞ / THE RETURN
Ayşe Kulin
Remzi Kitabevi
Gerçekler acıdır; acıtır, incitir… Tam da hayatının
yoluna girdiğini sandığı günlerde, önce
annesinden gelen bir haber, ardından eski bir
şapka kutusunda bulduğu mektuplar… Derya’nın,
iki yıldır sümenaltı edilen gerçekleri bir tokat gibi
öğrenmesi, onu dünyanın bir megakentinden
ötekine savuracak, kaderi onu sarı bir sonbahar
günü, açılıp açılmayacağını bile bilemediği
bir demir kapının önüne kadar taşıyacaktır.
Genç kız, acaba gizem dolu bu perdenin ardına
geçebilecek midir? Öğreneceklerini kabul
edebilecek, kabul etse bile sindirebilecek midir?
O kapı açılırsa elbette…
‘Dönüş’, aldatmanın, aldatılmanın, affetmenin,
acıtan gerçeklerin romanı.
The truths are bitter; they hurt, they sting… Just
when she thought her life was back on track,
first a message from her mother, and then
letters found in an old hat box … Finding out
about truths, that have been kept a secret for
two years and now hit her in the face like a ton
of bricks, drives Derya away from one megacity
to another until one golden autumn day fate
takes her to an iron gate and leaves her unsure
about whether the gate will open at all. Will the
young woman ever pass beyond this mysterious
curtain? Will she ever accept what she finds
out and even if she does, will she be able to
digest everything? Of course, if the gate opens…
‘The Return’ is a novel about deceiving, being
deceived, forgiving and hurtful truths.
INCOGNITO-BEYNİN GİZLİ HAYATI
INCOGNITO – THE SECRET LIVES OF
THE BRAIN
David Eagleman /
Çeviri - Translation :
Zeynep Arık Tozar
Domingo Yayıncılık
20 dilde yayımlanan ve neredeyse
şimdiden klasikleşen kitabı ‘Incognito’ ile
David Eagleman, beynimizin derinlerine
dalarak, yaptığımız, düşündüğümüz ya da
hissettiklerimizin çok büyük bir kısmının
bizden başka bir biz tarafından yönetildiğini
ürkütücü bir berraklıkla ortaya koyuyor.
Sadakat geninden sizi olmadığınız birine
dönüştüren beyin zedelenmelerine; optik
yanılsamalardan striptizcilerin neden
ayın belirli zamanlarında daha çok para
kazandığına; Truva fatihi Odysseus’tan
renkleri işitip biçimleri tadabilen sinestezik
insanlara kadar geniş bir yelpazeden vakaları
ve araştırmaları bir araya getiren ‘Incognito’,
beynimizin işleyişi ve çelişkileri hakkında
olağanüstü bir keşif yolculuğu sunuyor.
Already published in 20 different languages
and a classic by now, ‘Incognito’, plumbs
the depths of our brains and reveals in an
unnerving clarity that a major part of our
actions, thoughts or feelings are governed
by an ‘I’ other than the ‘I’ we know. ‘Incognito’
gathers a vast array of cases and studies
ranging from the faithfulness gene to
brain damages that turn you into someone
you are not; from optical illusions to why
strippers make more money at certain
times of month; from Odysseus, the Troy
conqueror, to synesthesic people who can
hear colors and taste forms, and takes us on
an extraordinary journey into the functions
and paradoxes of our mind.
U24OKSM.indd 93
Doğan Kitap
Polisiye romanın en popüler isimlerinden Fransız
yazar Jean-Cristophe Grangé, tüm dünyada büyük
yankı uyandıran son romanında okurlarını korkunç
bir insan avının labirentlerinde dolaştırıyor.
Başkomiser Olivier Passan, Japon karısı Naoko
ile boşanmanın eşiğindedir. Bu arada Fransa’nın
Seine-Saint-Denis ilinde vahşi cinayetler
işlenmektedir. Katil, hamile kadınların karınlarını
yarıp, çıkardığı fetüsleri yakmaktadır. Passan bu
cinayetleri Patrick Guillard adında bir adamın
işlediğinden emindir ama Guillard her seferinde
onun elinden kurtulur. Passan, Guillard hakkında
derin bir araştırma yapar. Patrick Guillard’ın, anne
babasının reddettiği, yetimhanede, koruyucu
ailelerin yanında büyümüş, sorunlu bir çocuk
ve doğuştan hermafrodit olduğunu keşfeder.
Cinsiyetini seçme yaşına gelmeden, ameliyatlarla,
testosteron iğneleriyle erkek olmasına karar
verildiğini anlar.
One of the most popular mystery and thriller
writers, French Jean-Christophe Grangé takes
his readers through the labyrinths of a dreadful
human hunt in his latest and highly acclaimed
novel. Chief Superintendent Olivier Passan is on
the verge of divorcing his Japanese wife Naoko.
In the meantime, brutal murders are being
committed in Seine-Saint-Denis in France. The
killer rips open wombs of pregnant women and
sets the fetuses on fire. Passan is confident that
a man named Patrick Guillard commits these
killings, but the he escapes every time.
Passan conducts a deep investigation about
Guillard. He finds out that Patrick Guillard was a
problem child rejected by parents and raised in
orphanages and foster family care, and born as a
hermaphrodite. Passan discovers that before the
appropriate age to choose, Guillard’s sexuality
had already been decided on behalf of him
and that he had become a man by undergoing
surgeries and receiving testosterone shots.
TEMMUZ - JULY 2013
93
7/3/13 12:58 AM
94
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 94
7/3/13 12:58 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 95
95
7/3/13 12:58 AM
96
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 96
7/3/13 12:58 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 97
97
7/3/13 12:58 AM
bulmaca | puzzle
Resimdeki
yazar
Hasta
bakılan yer
İnanılan
kimse
Düğme
deliği
Kiradaki
mülk
Ses yitimi
Yay silahı
Tonsuz
beste
Bir kan
grubu
İyilik
Baş
Boru sesi
Kışlık
ayakkabı
Cehennem
bekçisi
Duyurular
Keten
dövme
tokmağı
Sanat
Bravo
Sevi
Harman
kalıntısı
Ruh
Numara
(kısa)
Kısa
kepenek
Yemen
plakası
Kültür
Kareli
kumaş
Kaymak
Katipler
Hayvana
vurulan
damga
Genişlik
Yiyeceği
ortak
toplantı
Gelir
Afganistan
başkenti
Bir Tv
kanalı
Birey
Formda
olan
Yazıcı
boyası
İdare eder
ünlemi
Boğaz,
gırtlak
Ayak
direme
Bir nota
Teşekkür
ederim
İskambilde
birli
İmitasyon,
kalp
ÇÖZÜMLER
Hitit
İ N
İ
A R
E
A F
A
direme
Ayak
gırtlak
Boğaz,
toplantı
ortak
Yiyeceği
Genişlik
A
M
İ
N
A
kalıntısı
Harman
Ruh
Bravo
Sevi
T
S
İ K
F A N
F E
R A
A Ş K
F İ
İ L
K L İ
E
kalp
İmitasyon,
ederim
Teşekkür
olan
Formda
Birey
damga
vurulan
Hayvana
Katipler
Sanat
tokmağı
dövme
Keten
Duyurular
bakılan yer
Hasta
yazar
Resimdeki
98
deliği
Düğme
kimse
İnanılan
A
M
E
R
K
Kaymak
plakası
Yemen
L
A
N
İ
H T E
E R S
T O
T
K
E T E
Y E
A R İ
N A T
İ K
A
ünlemi
İdare eder
boyası
Yazıcı
kanalı
Bir Tv
başkenti
Afganistan
kumaş
Kareli
Kültür
Boru sesi
Baş
İyilik
mülk
Kiradaki
Yay silahı
Hitit
İ
N
A
B
E
Z
bekçisi
Cehennem
ayakkabı
Kışlık
K
O
E T
A
E R
B İ
E
K İ
N
B O
A F
A
birli
İskambilde
Gelir
kepenek
Kısa
(kısa)
Numara
grubu
Bir kan
Ses yitimi
İ
S
Bir nota
L
A
N
O
T
A
beste
Tonsuz
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 98
7/3/13 12:58 AM
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 99
99
7/3/13 12:58 AM
100
TEMMUZ - JULY 2013
U24OKSM.indd 100
7/3/13 12:58 AM

Similar documents