VOLGA VOLGA
Transcription
VOLGA VOLGA
Temmuz | July 2013 Sayı | Issue 24 Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy Temmuz | July 2013 BURSA Every corner of this Ottoman’s pearl smells history Osmanlı’nın gözbebeğinin her yeri tarih VOLGA VOLGA Rusya’yı bir de nehir boyu görün See Russia from the side of a river Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy Şimdi de kalemiyle ruhunuza hitap ediyor Appealing to our souls this time with his pen FERDİ TAYFUR Historic recipes for Ramadan dinner tables İftar sofraları için tarihi tarifler TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 1 1 7/3/13 12:54 AM U24OKSM.indd 2 7/3/13 12:54 AM Binali Yıldırım Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Minister of Transport, Maritime Affairs and Communication Değerli vatandaşlarım; Dear citizens; “İstikbal göklerdedir” diyerek havayolu ulaşımının önemine dikkat çeken Büyük Atatürk 3 Mayıs 1935’te yaptığı bir konuşmasında şöyle diyordu; “Türk çocuğu! Her işte olduğu gibi havacılıkta da, en yüksek düzeyde, gökte seni bekleyen yerini, az zamanda dolduracaksın”. 1935’ten bu yana çok zaman geçti. Büyük Atatürk’ün diğer alanlarda olduğu gibi ulaşım alanında da mirasını yaşatmak, devrettiği bayrağı daha ileriye götürmek ise hükümetimize nasip oldu. Hükümetimiz, havayolunu halkın yolu haline getirdi. 10 yılda havcılığımızı neredeyse 10 kat büyüttük, 16 milyon vatandaşımızın ilk defa uçağa binmesini sağladık. Bizim dönemimizde uçağa binmeyi imtiyaz olmaktan çıkarıp ihtiyaca dönüştürdük. Ancak yaptıklarımızla yetinmeyeceğiz. Ülkemizin 2023 vizyonunu şimdiden ortaya koyduk. Cumhuriyetimiz’in kuruluşunun 100’üncü yılında, 2023’te havacılığımızın nerede olacağını biliyoruz. Bu kapsamda yapacağımız havalimanlarıyla vatandaşlarımızın ulaşımını kolaylaştırarak, herhangi bir yöne ortalama 100 kilometre mesafede veya bir saat seyahatle havalimanlarına erişimlerini de mümkün hale getireceğiz. Bu plan doğrultusunda 10 yılda 25 olan aktif havalimanı sayısını 49’a çıkardık. Yaptığımız tüm havalimanlarını da modern bir mimariyle tasarladık. Sivas, Erzincan, Batman, Erzurum, Malatya, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa-GAP, Elazığ ve Iğdır gibi birçok havalimanı, son teknoloji ve modern mimarileriyle vatandaşlarımıza hizmet vermeye başladı. Bu yatırımlarımızla birlikte yine 2013 yılı içerisinde bir dizi havaalanı açılışı yapacağız. Bu yıl içerisinde Bingöl, Şırnak ve Kastamonu havalimanlarını hizmete alarak yurtiçinde uçuş yapılan nokta sayısını şimdiden 52’ye çıkartacağız. Cumhuriyetimiz’in 100’üncü yılı olan 2023’te ise hedeflerine ulaşmış ve havacılıkta lider ülkeler arasında yer alan bir Türkiye fotoğrafını göreceğiz. When he said “Future is in the skies” to emphasize the importance of aviation, our great leader Atatürk said the following in his speech he delivered on 3 May 1935; “You young Türk! Just as with everything else, you are supposed to take your own place in the skies and achieve the best of everything in aviation as well”. It’s been a long time since 1935 and its been the privilege of our government to continue the heritage of our great leader in the area of transportation just as in many other fields and to carry the flag further. Out government made the airways the ways of people. We managed to help grow our aviation sector 10 times during the last 10 years and enabled 16 million citizens to use airlines for traveling. During our period, riding in a plane turned from being a privilege into being a necessity. But we’re not content with what we’ve done. We’ve already set the vision of our country for year 2023. In the 100th anniversary of our Republic, we know where our aviation will be in 2023. With the airports we will build as part of this vision, we will also make commuting to and from airports more convenient with all airports being in 100 km or 1 hour distance from most parts of the cities. As part of this plan, we increased the number of airports in service from 25 to 49 in only 10 years. And we built all these new airports with modern architecture. Equipped with the latest technologies, many airports such as Sivas, Erzincan, Batman, Erzurum, Malatya, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa-GAP, Elazığ and Iğdır, have started serving our citizens. With all these investments, we will be opening some new airports in 2013 as well. This year, we’ve just commissioned Bingöl, Şırnak and Kastamonu airports and we’ve already increased the number of domestic flight destinations to 52. And in 2023, the 100th anniversary of our Republic, we will see the picture of a Turkey that has reached its goals and secured its place among the leading countries of the aviation sector. İyi uçuşlar iilerim… Have a nice flight... TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 3 3 7/3/13 12:54 AM Değerli misafirlerimiz; Türk sivil havacılığında çok önemli yatırımlar yapılıyor, dev projelerin ihaleleleri sonuçlanıyor. Dünyanın en büyük projelerinden biri olan İstanbul Yeni Havalimanı projesi için çalışmalar başladı. Bu yoğun sürecin ardından önemli bir organizasyona ev sahipliği yaptı İstanbul. ‘Dinamik Havalimanları Sektörü Dönüşümü’ başlığıyla düzenlenen ACI Worl-Europe Konferans ve Fuarı, İstanbul Lütfi Kırdar Konferans Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplam 174 ülkedeki bin 751 havalimanını temsil eden 800’den fazla üst düzey yöneticinin katıldığı konferansta havacılık sektörünün geleceği masaya yatırıldı. Küresel havacılık sektörünün en büyük ve önemli organizasyonlarından biri daha ülkemizde gerçekleştirilmiş oldu. Bu bir rastlantı değil, zira Türk sivil havacılık sektörü küresel ölçekte örnek gösteriliyor yıllardan beri… Yine geçen ay içinde hepimizi onurlandıran bir haber aldık. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) açıkladığı 2012 yılına ait ‘Kurumlar Vergisi İlk 100’ sıralamasında, DHMİ Genel Müdürlüğü kamu kurumları arasında üçüncü, ‘İlk 100’ listesinde de 18’inci sırada yer alma başarısını gösterdi. DHMİ, sadece vergi rekortmeni değil, kamu-özel sektör işbirliği öncüsü, hizmet ve yatırım şampiyonu bir kuruluş olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. . DHMİ’nin ekonomiye 2012 yılındaki toplam katkısı 868.1 milyon lira oldu. Hizmet satışlarımızın tutarı ise 2012 yılında 1 milyar 963 milyon liraya ulaştı. Rakamların tanıklık ettiği bu tablo kuruluşumuz için gurur verici... Yedi gün 24 saat hız kesmeden çalışmanın meyvelerini topluyoruz. Bu çalışmalarımız sonucunda ülkemize kazandırdıklarımız, bizi daha da motive ediyor ve çalışmalarımıza daha da hız veriyoruz. Yaz mevsimi havalimanlarında ciddi yoğunlukların yaşandığı bir dönem oluyor. Bunun ilk verilerini de almaya başladık. Rekorlara doymayan İstanbul Atatürk Havalimanı, geçen ay içinde bir rekor daha kırdı. Atatürk Havalimanı’nda 21 Haziran Cuma günü bin 199 uçak iniş kalkış yaptı. Böylece tüm zamanların rekoru kırılmış oldu. Aynı gün toplam 135 bin 371 yolcu havalimanına giriş çıkış yaptı. Benzer bir rekor da Antayla Havalimanı’nda kırıldı. 29 Haziran’da 937 uçak bu havalimanımıza iniş kalkış yaptı. 71 bin 745 turist girişi, 71 bin 225 turist çıkışı oldu. İç hatlarda ise 20 bin yolcu taşındı. Böylece tüm zamanların rekoru kırıldı. DHMİ; hem yatırım, hem ekonomiye katkı hem de hizmet ve işletme rekortmenliğini pekiştirmeye devam edecek. Sürekli artan uçak trafiği ve yolcu yoğunluğuna rağmen en iyi ve güvenli hizmeti sunabilmek için DHMİ ve diğer ilgili kuruluşların deneyimli personeli geceli gündüzlü mesai sarf ediyor. Bu özveri ve titizlik sayesinde tüm seferler güvenli ve sorunsuz bir şekilde gerçekleştiriliyor. Ramazan ayında da sizleri en kısa sürede sevdiklerinize kavuşturmak, havalimanlarında rahat ve güvenli yolculuk yapmanızı sağlamak için büyük bir özveriyle çalışacağız. İyi yolculuklar dilerim 4 Orhan Birdal Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Executive Board Chairman and General Manager Dear guests; We’re making significant investments in the Turkish civil aviation sector and finalizing tenders for large scale projects. We’ve already started working on the new airport project for İstanbul which is considered to be one of the biggest projects in this field in the world. As part of this busy process, İstanbul has just hosted an important event. The ACI World-Europe Conference and Exhibition titled ‘Transformation of Dynamic Airports’ was held at Istanbul Lütfi Kırdar Conference Hall. The main topic of discussion of the conference attended by over 800 senior managers representing 1.751 airports in 174 countries was the future of the aviation sector. The event also featured the General Assembly of ACI. With this event another big and important organization of the global aviation sector has been organized in our country. This is not a coincidence, because Turkish civil aviation sector has been accepted as an exemplary sector for many years now… Again last month, we received a news that was a source of pride for all of us. SAA ranked third in the list of ‘Top 100 Companies for Corporate Income Tax’ for 2012 among other public companies and it ranked 18th in the list of 100 companies as announced by the Revenue Administration and SAA proved once again that is not only a top tax payer but also the pioneer of public-private sector cooperation and a champion in terms of new investments. SAA’s contribution to the budget has been 189 million TL in 2012 and the total value of our service sales has been 1 billion and 963 million TL. This whole picture of success confirmed by numbers is a source of pride for our company… We’re reaping the fruits of working non-stop 24/7. Our contributions as a result of all this work motivates us further and allows us to work with greater ambition. Summer is a very busy period for the airports. And initial statistics have started flowing in already. Breaking records one after the other, Atatürk Airport, broke one more record last month too. On Friday June 21st, a total of 1.199 aircrafts used the airport. This is an all time high. On the same day, a total of 135.371 passengers passed through the airport. A similar record came from Antalya Airport. On June 29th, 937 aircrafts landed at the airport. A total of 71.745 tourists entered the country and 71.225 exited. And the total number of passengers served in domestic lines was 20.000. It was an all time high. SAA will continue its contributions to the economy as well as breaking new records in its business. In order to provide the best and safest service despite the ever-increasing aircraft and passenger traffic, the personnel of SAA and other relevant organizations, work non-stop 24/7. All flights are being realized smoothly and safely thanks to this selfsacrificing and diligent work. During Ramadan as well, we’ll be working with a great deal of self-sacrifice to help you meet your loved ones as soon as possible and to have a safe and convenient journey through our airports. Wish you a nice journey TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 4 7/3/13 12:54 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 5 5 7/3/13 12:54 AM TEMMUZ - JULY 2013 08 MERCEK / ZOOM Sivil havacılıktan haberler The latest news in aviation 18 SEYAHAT / TRAVEL Bursa’da Osmanlı’nın ihtişamı hissedilir 76 Ottoman’s magnificence is everywhere in Bursa 66 28 UÇUŞ NOKTASI / FLIGHT POINT Bursa-Yehişehir Havalimanı Bursa-Yehişehir Airport 32 RÖPORTAJ / INTERVIEW Ferdi Tayfur’un kalemi de sesi kadar güçlü Ferdi Tayfur’s pen is as strong as his voice 38 RESTORASYON / RESTORATION Diyarbakır yeniden doğuyor Diyarbakır being reborn 48 MUTFAK KÜLTÜRÜ / CULINARY CULTURE Geçmiş ramazanlardan lezzetli tarifler Delicious recipes from old Ramadans 56 KEŞİF / EXPLORE Uzakdoğu’nun en bakir ülkesi: Laos The most untouched country of Far East: Laos 66 LEZZETİN YOLCULUĞU / DISCOVERING FLAVOURS Etin en leziz hali: Pastırma Meat in its most delicious form: Pastrami 76 GEZGİNİN OBJEKTİFİNDEN / TRAVELLER’S CATCH Nehir boyunca Rusya tarihine yolculuk Traveling on the river through Russia’s history 84 EĞİTİM / EDUCATION Oxford artık Türkiye’de… 84 Oxford in Turkey now … 88 SAĞLIK / HEALTH Yaz boyu sağlıklı beslenme rehberi Your guide to healthy eating throughout the summer 94 UÇUŞ REHBERİ / FLIGHT GUIDE Yurtdışı ve yurtiçi seferler International and domestic flights 98 BULMACA / PUZZLE 6 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 6 7/3/13 12:54 AM YÖNETİM / MANAGEMENT DHMİ Genel Müdürlüğü Personeli Yardımlaşma Vakfı Emek 8. Cadde 75. Sokak No: 7/1 Emek - Ankara / TÜRKİYE DHMİ Personeli Yardımlaşma Vakfı Adına Sahibi Onursal Başkan Honorary President and Owner on behalf of DHMI Personnel Assistance Foundation Orhan Birdal Yayın Kurulu | Publishing Board Funda Ocak, Mehmet Ateş, Mehmet Karakan, Cemal Köksal, K. Zafer Topuz, Ahmet Ergin, Mustafa Karpuzcu, Vahdet Nafiz Aksu Ali Fuat Emre, Ayhan Öztekin, Meral H. Çakır 32 YAYIN / PUBLISHING FORA MEDYA İstanbul: Çırağan Caddesi Çırağan Apartmanı No: 19/5 Beşiktaş 0212 246 60 65 Ankara: Mahatma Gandi Caddesi No: 90/8 Gaziosmanpaşa 0312 437 10 90 - 437 10 88 Genel Koordinatör | General Coordinator Süleyman Karan suleyman@foramedya.com Yazı İşleri Müdürü | Chief Editor Doğan Uluyüz (Sorumlu) dogan@foramedya.com Editör | Editor Nezahat Solmaz Yiğit Sanat Yönetmeni | Art Director Ferhat Gedik 88 İngilizce Bölüm Editörü | English Section Editor Barış Sökmen Reklam Departmanı Advertisement Department Kaan Akın kaan.akin@foramedya.com Nilgün Çelebioğlu nilgun@foramedya.com 18 Pınar Güneş pinar@foramedya.com Reklam rezervasyon: 0212 272 41 19 38 Katkıda Bulunanlar | Contributors Elif İzgi Uluyüz, Eren Çerçiz, Lokman Karakaş, Özlem Karahan, Sezai Özden, Sinem Büyükdığan, Şebnem Ber Baskı | Printing Bilnet Matbaacılık Biltur Basım Yayın ve Hizmet A.Ş. Dudullu Org. San. Bölgesi 1. Cad. No: 16 Ümraniye-İST Tel: 444 44 03 Basım Yeri ve Tarihi Place and Date of Publication İstanbul, Temmuz - July 2013 Yayın Türü | Type of Publication Yerel, aylık, süreli Local, monthly, periodical ISSN 1306 - 6323 www.foramedya.com TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 7 7 7/3/13 12:54 AM mercek | zoom TÜM DÜNYANIN HAVALİMANLARININ YÖNETİCİLERİ İSTANBUL’DAYDI Uluslararası Havalimanları Konseyi’nin (ACI), TAV’ın ev sahipliğinde ‘Dinamik Havalimanları Sektörü Dönüşümü’ başlığıyla düzenlenen ACI Worl-Europe Konferans ve Fuarı, İstanbul Lütfi Kırdar Konferans Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplam 174 ülkedeki bin 751 havalimanını temsil eden 800’den fazla üst düzey yöneticinin katıldığı konferansta havacılık sektörünün geleceğini masaya yatırıldı. Etkinlikte ACI’nın genel kurulu gerçekleştirildi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım video konferansla katıldığı açılışta, Türkiye’nin havacılıkta bölge merkezi haline geldiğini belirterek “Ülkemiz havalimanlarında dünyanın kabul ettiği yap-işlet-devret modelinin en başarılı örneğini verdi. Sektörde Türkiye’nin adının milyar dolarlık projelerle anılması bizi mutlu ediyor” dedi. Yıldırım, havacılıkta küresel büyüme yıl bazında yüzde 5 civarında olurken, Türkiye’de bu büyümenin hep iki haneli oranlarda olduğuna vurgu yaparak, iç hatlarda daha da yüksek olduğuna işaret etti. Küresel anlamda dış hatlarda da büyümenin ortalama yüzde 15-20 civarında gerçekleştiğine dikkati çeken Bakan Yıldırım, bunun daha çok havalimanı inşa edilmesi, mevcut havalimanlarının da genişletilmesi anlamına geldiğini söyledi. Kamu ve özel sektör işbirliğiyle geliştirilen birçok projede başarı sağlandığını belirten Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti: “Yap-işlet-devret kamu özel sektör ortaklığıyla Türkiye’nin yıllık toplam 130 milyon civarındaki iç-dış yolcu sirkülasyonunu sağlayan önemli havalimanlarını genel bütçe imkânları dışında kamu-özel sektör ortaklığıyla gerçekleştirmiş oluyoruz. Bu model çok iyi bir model olması nedeniyle sadece Türkiye’de uygulanmakla kalmamış aynı tecrübe değişik ülkelerde, yaklaşık 13 ülkede daha havalimanları terminalleri inşa 8 edilmek suretiyle bölgesel bir işbirliğine de dönüşmüştür. Türk havacılık sektörünün ACI üyesi havalimanlarıyla paylaşabileceği geniş bir tecrübesi vardır. Üçüncü Havalimanı projesini buna örnek gösterebiliriz. Kamuözel sektör ortaklığı projesiyle dünyanın birkaç büyük havalimanının ölçeğinde, yıllık 120 milyon kapasiteye kadar ulaşabilecek bir havalimanını yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirdik. Bu havalimanı kuzeyden güneye tamamen bir aktarma merkezi olacak ve böylece küresel trafiğin önemli durak noktalarından birisi bu bölgeye kazandırılmış olacaktır.” DHMİ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Orhan Birdal, 10 Haziran’daki resepsiyonda bir ‘hoş geldiniz’ konuşması yaptı. Konuşmasına “Bu akşam bu güzel mekân, dostların, arkadaşların buluşmasına; birçok sektör mensubunun da bir araya gelip tanışmalarına, kaynaşmalarına tanıklık edecek” diye başlayan Birdal, şöyle dedi: “Yıllık ACI Dünya/Avrupa kongre ve Fuarı sayesinde, dünya havacılığının kalbi İstanbul’da atacak. Sektör temsilcileri; bu güzel organizasyon sayesinde hem bilgi ve tecrübe alışverişinde bulunacaklar hem de asırlar boyunca kültür ve medeniyetlere beşiklik etmiş olan İstanbulumuz’un havasını teneffüs etmiş olacaklar. Zamanımızda Türkiye ekonomisinin kalbinin attığı bu güzel şehir; gelecekte dünya havacılığının en gözde merkezlerinden birisi haline gelecek. Büyüyen Türkiye’nin, havacılık alanında devleşen bu eşsiz şehri, biliyorsunuz dünyanın en büyük havalimanın inşa edileceği şehir. Ön sözleşmesi imzalanan bu mega proje, dünya havacılığının da gözdesi olacak… Dünya İstanbul’u görsün diye… İşte dünya havacılığı için böylesine müstesna bir dünya kentinde sizleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğumu ifade ediyor; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.” TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 8 7/3/13 12:54 AM AIRPORT MANAGERS OF ALL AIRPORTS IN THE WORLD WERE IN İSTANBUL The ACI World-Europe Conference and Exhibition titled ‘Transformation of Dynamic Airports’ organized by ACIAirports Council International and hosted by TAV, was held at İstanbul Lütfi Kırdar Conference Hall. The main topic of discussion of the conference attended by over 800 senior managers representing 1.751 airports in 174 countries was the future of the aviation sector. The event also featured the General Assembly of ACI. Minister of Transport, Maritime Affairs and Communication Binali Yıldırım joined the opening ceremony of the event via tele-conference and during his speech Mr. Yıldırım stated that Turkey has turned into a major hub for aviation and said “With its airports, our country demonstrated the best examples of build-run-transfer model for the aviation industry. It makes us happy that Turkey’s name has now been associated with million dollar worth projects in the sector”. Yıldırım stated that while annual growth rate of the global aviation sector was around 5% this rate has always been two digit numbers in Turkey and that it is even higher for domestic lines. Yildirim also emphasized that growth rate has been 1520% for international lines at the global level and that it translated into more airports being constructed and more of the existing airports being expanded. Yıldırım also mentioned that many projects carried out in cooperation with the private sector have been completed successfully and continued as follows: “With the state-private sector partnership based on the build-run-transfer model we’ve been able to complete the construction of major airports in Turkey with annual passenger volume of around 130 million without using and funds from the general budget. Because it is a very effective business model, it wasn’t implemented only in Turkey but also in 13 other countries for the construction of airports and terminals. Turkish aviation industry has profound experience in this field which it can share with ACI member airports. The project for the third airport is a very good example. We’ve completed a very big airport project with an annual capacity of 120 million passengers with the buildrun-transfer model. This airport is going to serve as a transit center between north and south as well as one of the major stops of the global air traffic” SAA Chairman of the Board and General Manager Orhan Birdal delivered a welcome speech at the reception held on June 10th. In his speech, Birdal said “Tonight, this beautiful place will witness the gathering of friends and fellows as well as professionals from the sector” and continued as follows: “Thanks to the annual ACI World-Europe Conference and Exhibition, the heart of the world aviation sector is going to beat in İstanbul. Sector’s representatives will have a chance to exchange knowledge and experience and spend some good time in İstanbul, a city that has been the cradle of many civilizations in history. This beautiful city where the heart of the Turkish economy beats now, will turn into one of the top spots of global aviation sector in the future. This unique city of rapidly developing Turkey which as become a giant in the aviation sector now, is also the city where the biggest airport in the world is going to be built. This mega project for which the initial contract has been signed, will also become the favorite of the global aviation sector... So that thee whole world can see İstanbul... In such a special city that is so important for the global aviation sector, I would like to say that I’m so happy to be welcoming you and would like to express my blessings and respect to you all.” TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 9 9 7/3/13 12:54 AM mercek | zoom DHMİ; HEM VERGİ REKORTMENİ HEM DE YATIRIM ŞAMPİYONU Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Orhan Birdal, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) açıkladığı 2012 yılına ait ‘Kurumlar Vergisi İlk 100’ sıralamasında, DHMİ Genel Müdürlüğü’nün kamu kurumları arasında üçüncü, ilk 100 listesinde de 18’inci sırada yer aldığını belirterek, “DHMİ, sadece vergi rekortmeni değil, kamuözel sektör işbirliği öncüsü, hizmet ve yatırım şampiyonu bir kuruluş” dedi. Birdal, yaptığı açıklamada, DHMİ olarak 2012 yılında 150 milyon 968 bin lira vergi ödeyerek kurumlar vergisi rekortmenleri arasında yer aldıklarını anımsatarak, “Bütçeye katkımız, 2012 yılında 189 milyon lira olarak gerçekleşti. Ekonomiye 2012 yılındaki toplam katkımız ise 868.1 milyon lira oldu. Hizmet satışlarımızın tutarı ise 2012 yılında 1 milyar 963 milyon liraya ulaştı. Rakamların tanıklık ettiği bu tablo kuruluşumuz için gurur verici” diye konuştu. Türkiye ekonomisine katkılarının yüksek miktarda vergi ödemek şeklinde tahakkuk ettiğini dile getiren Birdal, kamu-özel sektör işbirliği sayesinde özel sektör kaynaklarının, önemli altyapı yatırımlarına aktarılmasının yolunu açtıklarını anlattı. Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin özellikle son 10 yıllık süreçte üstün işletmecilik becerisi ve yönetimsel başarısıyla küresel ölçekte bir kuruluş olmayı başardığına işaret eden Birdal, şöyle devam etti: “Bir yandan ülkenin ihtiyacı olan havacılıkla ilgili yatırımları süratle gerçekleştirirken diğer yandan da ülke ekonomisine önemli katkılarda bulundu. Sadece 2013 yılında ihalesini gerçekleştirip, temelini attığımız projeleri milyar dolarlarla ifade ediyoruz. Sayın Başbakanımız’ın talimatı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın yoğun çaba ve yönlendirmeleriyle gerçekleştirdiğimiz, asrın ihalesi olarak nitelendirilen İstanbul Yeni Havalimanı, yatırım rekorlarımızın zirvesidir. Bu ihale sadece kurumsal bir başarı değil, aynı zamanda Türk havacılığının ve Türkiye ekonomisinin eriştiği eşsiz zirvenin de kanıtıdır.” SAA BREAKING RECORDS BOTH AS A TAX PAYER AND AN INVESTOR SAA General Manager Orhan Birdal indicated that SAA ranked third in the list of ‘Top 100 Companies for Corporate Income Tax’ for 2012 among other public companies and it ranked 18th in the list of 100 companies as announced by the Revenue Administration and said “SAA is not only top tax payer but also a champion in terms of new investments”. In his statement, Birdal reminded that they are among the top corporate tax payers with the total corporate tax of 150 million 968 thousand paid in 2012 and said “Our contribution to the budget was 189 million TL in 2012. And our total contribution to the economy in 2012 was 868.1 million TL. And the total of our service sales was 1 billion and 963 million TL. This whole picture of success confirmed by numbers is a source of pride for our company”. Birdal stated their contribution to the national economy is in the form of high taxes and that as a result of public-private sector partnership, they’ve opened the way to transfer private sector 10 resources to important infrastructure investments. Birdal indicated that SAA has become an global company as a result of its superior managerial and organizational achievements especially during the last 10 years and said “SAA, while completing the investments needed by the national aviation sector in a timely manner, also made significant contributions to the national economy. The projects we’ve developed and started only in 2013 amount to billion dollar figures. The new İstanbul Airport which we’ve realized after the order of our Prime Minister and with tremendous support and direction from our Minister of Transport, Maritime Affairs and Communication Binali Yıldırım, and which is accepted as the tender of the century, is the peek of our investment achievements. This tender is not only an institutional achievement but also a proof of the unprecedented peak that the Turkish economy has reached.” TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 10 7/3/13 12:54 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 11 11 7/3/13 12:54 AM mercek | zoom ANTALYA-SİVAS-ERZİNCAN SEFERLERİ BAŞLADI Antalya-Sivas-Erzincan uçak seferleri başladı. Antalya’dan kalkan Onur Air’e ait uçak, 1 saat 20 dakika süren yolculuk sonrası saat 11.50 sularında Sivas Nuri Demirağ Havalimanı’na geldi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarı Habib Soluk ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Orhan Birdal’ın da yer aldığı uçak, aprona girişi sırasında iki itfaiye aracından karşılıklı fışkırtılan suyun altından geçti. Soluk ve beraberindekileri, Sivas protokolü çiçeklerle karşıladı. Sivas’ta yapılan törende konuşan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarı Habib Soluk, ilk uçuşla birlikte Sivas’a geldiklerini belirterek, uçuşların ancak sahip çıkılması durumunda sürdüğüne dikkat çekti. Sivas’ın artık karadan, havadan, kısa süre sonrasında da yüksek hızlı trenle ulaşılabilecek bir şehir olacağına değinen Soluk, İstanbul, İzmir ve Antalya gibi turizmin ve ticaretin merkezi olan üç önemli şehirle Sivas’ın havadan bağlandığını ifade etti. Uçuşların başlaması münasebetiyle Sivas’tan sonra Erzincan’da da tören düzenlendi. Erzincan’da düzenlenen karşıma törenine Vali Abdurrahman Akdemir, Belediye Başkanı Yüksel Çakır ve AK Parti Erzincan İl Başkanı Cemalettin Başsoy katıldı. Davul zurna eşliğinde uçaktan inen yolcular daha sonra törenin yapılacağı alana geçti. Erzincan’daki törende konuşan DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal, Onur Air firmasına Sivas ve Erzincan’a sefer düzenledikleri için teşekkür ederek; “Erzincan Havalimanı 1988 yılından beri açıktır. O tarihten bu yana uçuş beklediğimiz günler oldu. Önce bir oldu, sonra üç oldu, sonra her gün oldu. Fakat bugün itibarıyla her gün birkaç sefer uçuş var. Ülkemizin beş ayrı noktasına Erzincan’dan artık direkt uçuş var. Havacılığın gelişmesine katkı sağlayan Başbakanımız’a ve Erzincan’a havayoluyla ulaşım konusunda bizleri yönlendiren Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’a şükranlarımı arz ediyorum” dedi. NEW SCHEDULED FLIGHTS BETWEEN ANTALYA-SİVAS AND ERZİNCAN New scheduled flights between Antalya, Sivas and Erzincan have been announced. Onur Air aircraft which took of from Antalya reached Sivas Nuri Demirağ Airport around 11.50 after the flight that lasted around 1 hour 20 minutes. The aircraft which carried Undersecretary of the Ministry of Transport, Maritime Affairs and Communication Habib Soluk and SAA General Manager Orhan Birdal, passed under the water sprinkled by two fire trucks on both sides of the apron. Soluk and his team were welcome with flowers by the welcoming committee in Sivas. On the other hand, Habib Soluk who delivered a speech at the ceremony held in Sivas, stated that they’ve come to Sivas with the first scheduled flight and that the scheduled flights can continue only if people stake their claims in them. Soluk also mentioned that Sivas will soon be accessible via a high speed train as well and that the city is now connected with three major commercial and tourism hubs of Turkey, namely Istanbul, Izmir and Antalya. Another ceremony was held also in Erzincan for celebrating the start of new scheduled flights. Among the 12 participants of the welcoming party held in Erzincan were Erzincan Governor Abdurrahman Akdemir, Major of Erzincan Yüksel Çakır and President of AK Parti Erzincan Head Office Cemalettin Başsoy. The passengers of the flight were welcome with live traditional music after which they were invited to the venue where the welcoming ceremony took place. SAA General Manager Orhan Birdal who delivered a speech at the ceremony held in Erzincan, express his gratitude to Onur Airlines for starting these scheduled flights to Sivas and Erzincan and said “Erzincan Airport has been in service since 1988. Since then, we’ve had times when we had to wait for the scheduled flights, sometimes up to 3 days. But now we have scheduled flights even a couple of times per day. We have direct flights to five different destinations from Erzincan. I would like to express my gratitude to our Prime Minister for his great contributions to our aviation industry and to our Minister of Transport, Maritime Affairs and Communication Mr. Binali Yıldırım for his valuable insights that served as guidance for us in shaping our civil aviation industry.” TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 12 7/3/13 12:54 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 13 13 7/3/13 12:54 AM mercek | zoom SİVİL HAVALİMANLARI KORUMA VE GÜVENLİK MEMURLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ Hava ulaşımında hizmet ve kalite çıtasını yükseltmek için… CIVIL AIRPORTS PROTECTION AND SAFETY OFFICERS SOLIDARITY ASSOCIATION Raising the bar of service and quality in air travel… Günümüzde artık sivil toplum örgütlerinin yaşamın her alanında görev ve inisiyatif almaları kaçınılmaz bir gerçek. Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörlerinden biri olan sivil havacılık sektörünün de böylesi oluşumlara büyük ihtiyacı var. Sivil Havalimanları Koruma ve Güvenlik Memurları Dayanışma Derneği’nin amacı da kuruluş metninde belirtildiği gibi bu hedeflere ulaşmak olacak. Nowadays, it has become an inevitable fact that civil society organizations must participate and take initiative in every aspect of life. The civil aviation industry, one of the fastest growing industries in Turkey, is in great need of suchlike organizations. The Civil Airports Protection and Safety Officers Solidarity Association, as indicated in the association’s charter, intends to achieve these objectives. 14 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 14 7/3/13 12:54 AM Sivil Havalimanları Koruma ve Güvenlik Memurları Dayanışma Derneği, 3 Ağustos 2012 tarihinde Toros Sokak No: 5/19 Sıhhiye Çankaya/Ankara’da kuruldu. Derneğin amacı; Türkiye’de sivil havacılığın gelişimine ve özendirilmesine katkıda bulunmak amacıyla sivil havacılık güvenliği bilincini ve hizmet kalitesini artırmak için konuyla ilgili eğitim, araştırma, tanıtım faaliyetlerini yapmak, kişiler ve kurumlar arasında birlik ve beraberlik, dayanışma ruhunun oluşmasını sağlamak, üyelerinin mesleki sosyal ve kültürel alanlarda gelişimine destek vermek, üyelerin hak ve menfaatlerini savunmak, üyelerle bakmakla yükümlü oldukları aile bireylerine maddi ve manevi destek sağlamak... Günümüzde artık sivil toplum örgütlerinin yaşamın her alanında görev ve inisiyatif almaları kaçınılmaz bir gerçek. Sivil Havalimanları Koruma ve Güvenlik Memurları Dayanışma Derneği’nin amacı da kuruluş metninde belirtildiği gibi bu hedeflere ulaşmak olacak. The Civil Airports Protection and Safety Officers Solidarity Association was founded on August 3, 2012 at Toros Sokak No: 5/19 Sıhhıye Çankaya Ankara. With the aim of contributing to the advancement and encouragement of civil aviation in Turkey, the association delivers trainings, performs promotional activities and conducts research to increase the service quality and raise awareness for civil aviation security, establishes a spirit of solidarity and unity among individuals and institutions, supports its members in their advancement in professional life, and social and cultural activities, stands up for the rights and interests of members and provides moral and material support to the families members are responsible of. Nowadays, it has become an inevitable fact that civil society organizations must participate and take initiative in every aspect of life. The civil aviation industry, one of the fastest growing industries in Turkey, is in great need of suchlike organizations. The Civil Airports Protection and Safety Officers Solidarity Association, as indicated in the association’s charter, intends to achieve these objectives. BÜYÜYEN SEKTÖRÜN DİNAMİK DERNEĞİ Türkiye’de ve dünyada sivil havacılık sektörü hızla gelişip büyüyor. Hızla gelişen teknoloji ve globalleşen dünyada havayolu ulaşımı inanılmaz bir artış göstererek ulaşımda önemli bir noktaya hatta ilk sıraya yerleşiyor. Havayolu ulaşımındaki artan bu ihtiyacın karşılanması ve havayolu ulaşımının hızlı, konforlu ve güvenli bir şekilde yapılmalısının önemi her geçen gün biraz daha artıyor. Türkiye’de sivil havalimanlarının işletmesini ve aynı zamanda hava seyrüsefer hizmetini bir arada yürüten Devlet Hava Meydanları İşletmesi, havacılık sektöründeki gelişimin öncüsü oldu ve Avrupa’daki ülkelerle yarışır hale gelmiş bulunuyor. Ülkemizin yarıştaki konumunu daha ileri götürülmesi ve sivil havacılığın dünya standartlarında sayılır bir yere sahip olması için Sivil Havalimanları Koruma ve Güvenlik Memurları Dayanışma Derneği katkı sunabileceği çalışmalar adına her türlü göreve hazır ve yapılan çalışmalara da destek vermek dernek üyeleri için bir gurur vesilesi olacak. Kurumsal bir yapılanmaya giden derneğin amacı, üyelerinin mesleki konularda eğitilmesinde, DHMİ’nin prestijine yakışır ve Türkiye’nin ‘Hedef 2023’ kapsamındaki geleceğe yönelik projeksiyonlarının gerçekleşmesinde aktif bir rol almak. DYNAMIC ASSOCIATION OF THE GROWING INDUSTRY Civil aviation industry both in Turkey and in the world is growing rapidly. In connection with fast-developing technology and globalizing world, the air travel has shown an incredible expansion, and hence ranks among the most important transportation means, maybe even as first. The importance of meeting this ever-growing demand for air travel and ensuring fast, comfortable and safe flights is becoming more evident with each passing day. General Directorate of State Airports Authority, the institution in charge of both civil airports and air traffic services in Turkey, has always been the pioneer of progress in the aviation industry and has even become a strong competition to European countries. The Civil Airports Protection and Safety Officers Solidarity Association is ready to serve in any field it may be of help to advance our country’s status in this competition and help civil aviation thrive to reach world standards. The association’s members will also be proud to support these services. Undergoing an institutional restructuring, the association’s goal is take an active role in training its members in professional skills and fulfilling the future projections of Turkey’s ‘Target 2023’ befitting the prestige of General Directorate of State Airports Authority. YASA GELİŞMENİN GERİSİNDE KALDI Dünyada hızla gelişen sivil hava ulaşımında gelişmeleri takip ederek ülkemizde bu alanda yapılan çalışmalara destek vermek bir meslek bilincinin var olmasıyla mümkün LAW FALLS BEHIND THE PROGESS The ability to support civil aviation activities in our country by closely monitoring the advancements in this fast-growing industry in the world depends on the existence of professional TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 15 15 7/3/13 12:54 AM mercek | zoom olabilir. Türkiye’nin sivil havacılık güvenliği konusunda yeniliklere ihtiyacı var. Kuruluşlar elindeki mevcut kalifiye personelden istifade etmeli ve personel bu konuda uzmanlığa teşvik edilmeli... Mevcut mevzuata yamalar yapılarak değil bütünleyici bir yaklaşımla toptan ele alınarak sivil havacılık güvenliği mevzuatının yenilenmesi gerekiyor. 5188 sayılı Yasa mevcut haliyle sadece özel güvenlik şirketlerinin hizmet sunmasına yönelik bir uygulama yasası olarak önümüze çıkıyor. Bu haliyle de ne sivil havacılık güvenliğindeki ihtiyaca ne de diğer alanlardaki ihtiyaçlara cevap veremez durumda... Gerekli çalışmalar yapılarak günümüz ihtiyaçlarını karşılayacak bir düzenleme yapılması gerekliliği ortada. Bu düzenlemeler yapılırsa daha iyi hizmet ve kalite ortaya çıkacaktır. Kurulduğu günden bu yana dernek, sivil toplum örgütleriyle, kurumlarla temaslarda bulunarak bilgi alışverişlerinde bulundu ve sivil havacılık güvenliği hakkındaki çalışmalarını ve taleplerini ilgili makamlara sundu. DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal ile görüşülerek çalışmalar, projeler hakkında bilgi sunuldu, güvenlik teşkilatının sorunları anlatılarak olumlu bir görüşme gerçekleştirildi. Sivil havacılık güvenliği dışında kalan güvenlik görevini ifa edenleri temsil eden sivil toplum örgütleriyle yapılan panel, sempozyum ve toplantılara katılarak onlara destek olundu. 5188 sayılı Yasa’da değişiklik için TBMM İçişleri Komisyonu’na dernek adına bir çalışma sunuldu. Derneğin Hukuk Bölümü ve ArGe Bölümü için uzman akademisyenlerle beraber projeler yürütülüyor. HIZLI VE GÜVENLİ BİR ULAŞIM İÇİN Ulaşım sektöründe hız ve güvenlik ikileminin ne kadar önemli olduğunun altını çizmek gerekir. Mesleğin kendine has özel bir ihtisas alanı olduğu için profesyonellik şarttır. Yeni bir dernek olarak sivil havacılığa çalışmalarıyla katkıda bulunarak Sivil Havalimanları Koruma ve Güvenlik Memurları Dayanışma Derneği, uluslararası sivil havacılık ulaşımında dünya standarlarında hizmet vermek, hızlı ve güvenli bir ulaşım olan havacılığın gelişmesine katkıda bulunarak bilinçli ve donanımlı personelle kalitesi yüksek hizmet sunmak amacıyla çalışmalarına devam edecek. 16 awareness. Civil aviation security in Turkey needs changes. Institutions must utilize their qualified staff at hand and encourage specialization in these fields… Instead of patching existing regulations, laws addressing civil aviation security must be completely renewed by taking a comprehensive approach. The current law numbered 5188 is a law enforcement act enabling only private security companies to provide security services, and hence is not able to address the needs of neither the civil aviation security industry nor other areas… It is evident that necessary actions must be taken to make a regulation addressing all existing needs. Better service and higher quality are to be expected, when these regulations are put into practice. Ever since its inception, the association has been getting in touch with civil society organizations and institutions and exchanging information. The association has even submitted its research studies and petitions regarding civil aviation security to concerning authorities. A constructive meeting was held with the director general of General Directorate of State Airports Authority, Mr. Orhan Birdal, where issues of security organizations were discussed and information on the association’s studies and projects presented. Several panels, symposiums and meetings have been supported and organized together with civil society organizations representing safety professionals other than the civil aviation safety officers. A petition to amend the law numbered 5188 has been submitted in the name of the association to the Grand National Assembly of Turkey’s Internal Affairs Commission. Additionally joint projects are currently being carried out with expert academicians for the association’s Law and R&D departments. FOR A FAST AND SAFE TRAVEL One cannot emphasize enough the speed and safety dilemma in the transportation industry. Professionalism is crucial as the industry relies on a distinctive expertise inherent in the nature of this profession. The Civil Airports Protection and Safety Officers Solidarity Association, a newly founded organization dedicated to contributing to civil aviation, shall continue to providing high quality services at world standards with well informed and equipped staff, and contributing to the advancement of fast and safe air travel. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 16 7/3/13 12:54 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 17 17 7/3/13 12:54 AM seyahat | travel BURSA A Metropolitan for the last 700 years 700 yıldan bu yana büyük şehir Bursa, ‘ulu’ların şehri… Ama kenti görülmeye değer kılan tek özelliği Uludağ ile Ulucami’ye sahip olması değil. Uludağ, ülkenin en büyük kayak mekânlarından biri kuşkusuz. Ulucami de Bursa’nın camiden yana olan zenginliğinin simgesi. Sultan Yıldırım Bayezit tarafından 1396–1400 yıllarında yaptırılmış olan cami, mimarisi, ahşap işçiliği ve içindeki yazı sanatları bakımından özel yere sahip. Bursa, the city of ‘ulu’ (sublime)... But it is not only Uludağ Mountain or the Ulucami Mosque that makes the city worth seeing. There is no doubt Uludağ is the top ski resort in the country. And Ulucami mosque symbolizes the abundance of mosques in Bursa. Ordered by Sultan Yıldırım Bayezit and constructed between 1396–1400, the mosque has a very special place with its architecture, woodwork and the calligraphy works inside. Yazı - By: Nezahat Solmaz Yiğit 18 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 18 7/3/13 12:54 AM Bursa’nın camileri birbirinden güzel mimari özelliklere sahip. Çoğunluğu 15’inci yüzyıl eseri olmakla birlikte aralarında önceki yüzyıla uzananlar da var. Emir Sultan Cami, Yıldırım Bayezit’in kızı ve Emir Sultan’ın eşi olan Hundi Hatun tarafından 15’inci yüzyılın başında yaptırtılmış. Yeşil Cami de aynı yüzyılın ürünü. Çelebi Sultan Mehmet tarafından Hacı İvaz Paşa’ya yaptırtılmış. Bu ikisinden daha eski bir tarihte yapılan Orhan Bey Camii’nin dikkat çeken özelliği motiflerinin sadeliği. 1339’da yapılmış ama 1576’da genişletilmiş. Anıtsal bir görünüme sahip olan Yıldırım Camii ise ‘Tars T’ planlı camilerin en özgün olanı. Ayrıca Bursa tipi kemerler ilk kez bu yapıda kullanılmış. Sultan II. Murat tarafından yaptırılan Muradiye, namı diğer II. Murat Camii ise kentte Osmanlı padişahları adına yaptırılan son cami. Yapılış tarihleri 1424-1426... Bursa deyince akla cami gelmesi hiç boşuna değil. İşte akla gelen diğerleri: Hamzabey Camii, İznik Yeşil Cami, Hacı Özbek Camii… Bursa mosques offer a variety of beautiful architectural aspects. While most of them were built in the 15th century, some of them date back to the previous century. Emir Sultan Mosque was founded by Hundi Hatun, daughter of Yıldırım Bayezit and the wife of Emir Sultan. Yesil Mosque is the product of the same year too. It was founded by Celebi Sultan Mehmet and constructed by Hacı İvaz Paşa. The most prominent feature of Orhan Bey Mosque, which was built long before both of these mosques, is the simplicity of the motifs used in the design of the mosque. It was built in 1339 but it was later expanded in 1576. With its monumental look, Yıldırım Mosque, on the other hand, is the most unique example of the mosques with Tars T plan. Also, the Bursa type arches were used for the first time in this mosque. Founded by Sultan Murat II, Muradiye Mosque, also known as II. Murat Mosque, is the last mosque constructed in the name of an Ottoman Emperor in the city. It was built between 1424-1426. There is certainly a reason to first think about mosques when reminded of Bursa. Here are some of the many other mosques in the city: Hamzabey Mosque, İznik Yeşil Mosque, Hacı Özbek Mosque … TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 19 19 7/3/13 12:54 AM seyahat | travel CAMİLERİN YANINDA KİLİSE VE SİNAGOGLAR Öte yandan sanılmasın ki Bursa’nın kent yaşamında camilerin yarattığı bir dini atmosfer hâkim. Kentin çok önemli ve değerli kiliseleriyle sinagogları da var. 19’uncu yüzyıl yapımı Fransız Kilisesi herhalde içlerinde en genç olanı... Helena Konstantinos Kilisesi ise en yaşlısı. Yapımı 4’üncü yüzyıla kadar uzanıyor. Uluabat Gölü’nün Manastır Adası’nda bulunuyor. 8’inci yüzyılda yapılan ve ismini Meryem Ana’nın ölümünü tasvir eden fresklerden almış olan Koimesis Kilisesi ise İznik’in doğusunda. İznik’teki bir diğer kilisenin adı ise Aziz Tryphonos. Bu kilise Bizans İmparatoru II. Theodoros Laskaris’in emriyle Aziz Tryphonos onuruna 13’üncü yüzyılda yapılmış. Mudanya’da da, Bizans İmparatoru IV. Konstantinos Porphyrogenetos döneminde yaptırılmış olan Kumyaka Kilisesi’nden söz edilebilir. Bursa’da bilinen iki önemli sinagog ise Geruş ile Ets Ahayim sinagogları… ULUDAĞ’IN KIŞI KADAR YAZI DA… Her kentin bir milli parkı var hemen hemen... Bursa’nınki de Uludağ’da. Milli parkın özelliklerini belirleyen en önemli özellik de tabii ki Uludağ’ın jeolojik yapısı. Yerkürenin derinliklerinden gelen magmanın kırıklar ve çatlaklar boyunca yeryüzüne doğru yükselmesi ve katılaşması sonunda meydana gelen Uludağ’ın jeolojik yapısını genellikle iç püskürük granit kayaçları oluşturuyor. Milli parkın tabiat şartları ayı, kurt, 20 CHURCHES AND SYNAGOGES SIDE BY SIDE WITH MOSQUES It would be a quite incorrect assumption to think that Bursa’s urban life is overwhelmed by a religious vibe created by the mosques. The city also features some major and invaluable churches and synagogues. Perhaps the French Church built in the 19th century is the youngest of all. And probably Church of Helena Konstantinos is the oldest. It dates back to as early as the 4th century. It is located on the Manastır Island of Uluabat Lake. And the Koimesis Church which was built in the 8th century and named after its frescos depicting the death of Mother Mary, is located to the east of İznik. The name of another major church in İznik is the Church of Saint Tryphon. This church was ordered by Byzantine Emperor Theodoros Laskaris II and built in the 13th century in memory of Saint Tryphon. There is also the Kumkaya Church in Mudanya which was built during the reign of Byzantine Emperor Konstantinos Porphyrogenetos. And the two major synagogues in Bursa are Gerus and Ets Ahayim synagogues… ULUDAĞ: CHARMING IN BOTH WINTER AND SUMMER… Almost every city now has a national park. And Bursa’s national park is at Uludağ. And the most important TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 20 7/3/13 12:55 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 21 21 7/3/13 12:55 AM seyahat | travel Bursa’da dünyanın tek ayı rehabilitasyon alanı bulunuyor. Sokaklarda oynatılan ayılar, bu işin devletçe yasaklanması üzerine, toplanarak Bayramdere Ayı Koruma Bölgesi’nde getirilmiş. Burada tabiata uyumlu yaşamaları için çalışmalar yapılıyor. Bursa features the only Bear Rehabilitation facility in the world. After bear dancing on the streets was prohibited by the State, all bears were collected and brought to Bayramdere Bear Protection Zone. The facility provides all means to enable the bears to live in their natural settings. çakal, tilki, karaca, geyik, tavşan, domuz, keklik, yabani güvercin, akbaba, kartal, çaylak, bülbül, çalıkuşu gibi hayvanların yaşaması ve çoğalmasına imkân vermiş. Görüldüğü gibi Uludağ’ı mesken edinenler yalnızca kış sporcuları değil. Onlar için elverişli zaman aralık-mayıs ayları... 3.95 m’ye varan kar kalınlığı burayı Türkiye’nin en önemli kış sporları merkezi yapmaya yetiyor. Burası kış aktivitelerinde kayak imkânı sunarken, Sarıalan, Çobankaya ve Kirazlıyayla, kamp ve günübirlik piknik alanı olarak değerlendiriliyor. Son yılların trendi kenarda köşede kalmış, el değmemiş köylerin, kasabaların keşfi. Bu trendle birlikte keşfedilenlerden biri de Bursa’nın Cumalıkızık Köyü. Öyle ki fotoğrafçıların uğrak yeri olmakla kalmadı, bu köye turlar bile dözenlenir oldu. Cumalıkızık, Osmanlı dönemi konut dokusunu günümüze kadar koruyan bir köy. Bu yüzden olsa gerek sokakları ve mimarisiyle hayli 22 factor that shapes the features of this national park is the geological structure of Uludağ. Uludağ was formed as a result of magma moving through giant cracks and rising up and cooling after reaching the ground level. Its geological structure is mostly volcanic granıte rocks. The natural conditions offered by the national park has created a perfect habitat for numerous animal species including bear, wolf, jackal, fox, roe deer, deer, rabbit, pig, partridge, wild pigeon, vulture, eagle, kite, mockingbird and gold crest to live and reproduce. As you see it is not only the winter sport lovers that invade Uludağ. For them, the best season of the mountain is between December and May. Up to 3.95 meters of snow is enough to make this place the ultimate winter sports hub of Turkey. While Uludag offers the ultimate setting for winter sports; Sarıalan, Çobankaya and Kirazlıyayla areas are great for camping and picnicking. The most popular trend in recent years is to discover untouched villages and towns in far corners of the TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 22 7/3/13 12:55 AM fotojenik. Osmanlı dönemi sivil mimarisini günümüze taşıyan Cumalıkızık Evleri, koruma altına alınmış. BURSA’YA MİMAR ELİ DEĞMİŞ Bursa’nın kent merkezinde de kültür turizmi açısından ziyaret için kıymetli seçenekler var. Bunlardan ilki kuşkusuz Arkeoloji Müzesi. Bithynia ve Mysia bölgelerinde bulunan eserlerin sergilendiği müzede, M.Ö. 3000 yılından Bizans dönemi sonlarına ait eserler yer alıyor. Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde ise 12’nci yüzyıldan 20’nci yüzyıla kadar maden, seramik ahşap, işleme, silah, el yazması kitaplar, İslami sikke, İslami kitabeler ve mezar taşlarıyla etnografik malzeme sergileniyor. Atatürk’ün Bursa’ya çeşitli tarihlerdeki ziyaretlerinde kaldığı bina da ‘Atatürk Müzesi’ olarak hizmete açılmış. 19’uncu yüzyıl başlarında iki katlı tamamen ahşap malzemeden inşa edilen bina, döneminin en Bursa’nın mimari açıdan dikkat çeken camileri, kiliseleri, sonradan müzeye çevrilen evlerinin yanında bu yazıda isimlerini anmakla yetineceğimiz hanları da meşhur: Emir (Bey) Han, Eski Yeni (Tahıl) Han, Geyve Hanı, İpek Hanı, Koza Hanı, Pirinç Hanı, Tuz Pazarı Hanı, Hoca Tursun Hanı, Issız Hanı. Apart from its mosques, churches and the houses converted to museums which attract attention with their impressive architectures, the caravanserais of Bursa, which we will be talking about a lot in this article are famous as well. Some of these are; Emir (Bey) Caravanserai, Eski Yeni (Tahıl) Caravanserai, Geyve Caravanserai, İpek Caravanserai, Koza Caravanserai, Pirinç Caravanserai, Tuz Pazarı Caravanserai, Hoca Tursun Caravanserai and Issız Caravanserai. country. One of these villages discovered as part of this trend is the Cumalıkızık Village of Bursa. This village became not only the top spot for photographers but also turned into a top tourist attraction with scheduled tours. Cumalıkızık is one of those rare villages that have managed to preserve the architectural texture from the ottoman era. With its streets and architecture it offers great scenery especially for photographers. Cumalıkızık houses that have managed to carry Ottoman civic architecture to our times are now under protection. BURSA: AS IF DESIGNED BY AN ARCITECT Bursa city center as well, offers valuable alternatives for the enthusiasts of culture tourism. The first one is the Museum of Archeology. Featuring pieces discovered in Bithynia and TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 23 23 7/3/13 12:55 AM seyahat | travel çekici sivil mimarlık örneklerinden biri. İç düzeni aynen korunmuş. Muradiye semtinde, II. Murat Külliyesi’nin karşısında bulunan Osmanlı Evi Müzesi ise Bursa’da hâlâ ayakta olan en eski evlerden biri. Plan ve süslemeleri bakımından 17’nci yüzyıl özelliklerini taşıyor. YAKIN TARİHTEN ÖNEMLİ BİR KARE 11 Ekim 1922 tarihinde TBMM Hükümeti’nin imzaladığı ateşkes antlaşmasının yapıldığı yer olan Mudanya Mütareke Evi Müzesi 19’uncu yüzyıl başlarına ait. Mütareke döneminin eşyalarının korunduğu müzede o döneme ait fotoğraflar ve belgeler sergileniyor. Sultan I. Murat’ın annesi Nilüfer Hatun’un Mysia areas, the museum also carries many different historic pieces from a very long time span ranging from A.C. 3000 to late Byzantian era. And the Museum of Turkish-Islamic History features; metal, ceramics and wood handcrafts, engravings weapons, handwritten books, Islamic coins, Islamic epitaphs and tombstones and ethnographical materials. The house where Ataturk stayed during his visits to Bursa, was reopened as ‘Atatürk Museum’. Built in early 19th century, the house was built totally of wood and is one of the most impressive examples of civic architecture in the world. Its interior is all-original. And the Ottoman House Museum located right across the Murat II Kulliye in Muradiye neighborhood, is one of the oldest houses in Bursa that are still intact. Its layout plan and decorations carry signs of architectural influence from the 17th century. AN IMPORTANT PHOTOGRAPH FROM RECENT HISTORY The Mudanya House, which is now a museum, is from the early 19th century and is where TBMM government signed the ceasefire agreement on 11 October 1922. The museum features 24 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 24 7/3/13 12:55 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 25 25 7/3/13 12:55 AM seyahat | travel Karacabey’in Marmara Denizi sahilinde bulunan Yeniköy ve Bayramdere, geniş doğal kumsallarıyla yaz turizmi için ideal tatil yöreleri. Ayrıca Saitabat, Suuçtu ve Aras şelaleleri de görülmeye değer. Located on the Marmara shores of Karacabey, Yeniköy and Bayramdere are ideal locations as summer resorts with their wide natural sandy beaches. Also the Saitabat, Suuçtu and Aras waterfalls are definitely worth seeing. anısına 1388 yılında imarethane olarak inşa edilmiş olan İznik Müzesi ise 14’üncü yüzyıl Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden biri. Müzede İznik çevresinden toplanan prehistorik dönemden Osmanlı dönemine kadar olan çeşitli eserler yer alıyor. İznik’in bir diğer müzesi Ayasofya Müzesi. 4’üncü yüzyılda inşa edilmiş olan kilise, 11’nci yüzyıldaki depremden sonra onarım görmüş, 1331’de Orhan Gazi tarafından camiye çevrilmiş. İznik’in çini ocakları ve roma tiyatrosu da meşhur. Çini ocaklarında ve tiyatrodaki kazı çalışmaları devam ediyor. items from the ceasefire period along with photographs and documents from the same era. And the İznik Museum, which was built in 1388 in memory of Nilufer Hatun, the mother of Sultan Murat I, is one of the best examples of 14th century Ottoman architecture. The Museum features numerous pieces from a long period of time ranging from prehistoric era until the Ottoman era, collected from İznik area. Another important museum in Iznik is the Hagia Sophia Museum. Originally built as a church in the 4th century, the building was renovated after the earthquake in the 11th century and converted into a mosque by Orhan Gazi. İznik is also famous for its antıque tile furnaces and the Roman Amphitheatre. Excavations at the antique furnaces and the amphitheater are still underway. 26 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 26 7/3/13 12:55 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 27 27 7/3/13 12:55 AM uçuş noktası | flight point BURSA-YENİŞEHİR HAVALİMANI Hizmet yelpazesinde sınır tanımıyor BURSA-YENİŞEHİR AIRPORT Offering unlimited services Bursa-Yenişehir Havalimanı sadece tarifeli seferlerle hizmet vermekle kalmıyor. Havalimanında VIP uçuşlar, askeri uçuşlar, paraşüt uçuşları, pilot eğitim uçuşları, iş uçuşları (business flights), ambülans uçuşlar gibi uçuşlar yoğun olarak gerçekleşiyor, Bursa-Yenişehir Airport not only offers scheduled flights but also serves VIP flights, military aircrafts, parachuting flights, pilot training flights, business flights and ambulance flights quite often. 28 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 28 7/3/13 12:55 AM Uluslararası statüye sahip olan Bursa-Yenişehir Havalimanı, Bursa’nın doğusunda ve Bursa şehir merkezine uzaklığı 52 kilometre olan Yenişehir ilçesinin sınırları içerisinde bulunuyor. Havalimanı, yalnızca Yenişehir değil, çevresinde bulunan İznik, İnegöl gibi tarihi ve kültürel yönden büyük önem arz eden yerleşim yerlerinin de kalkınmasında önemli rol oynuyor. GENİŞLETME ÇALIŞMASI SONRASINDA BÜYÜK UÇAKLARI DA AĞIRLAYABİLİYOR Bursa şehir merkezine yakın, Yunuseli semtinde yer alan Bursa Havalimanı’nın büyük gövdeli yolcu ve kargo uçaklarının iniş-kalkışına elverişli olmaması (pist ebadı: 1395 metre x 30 metre) ve modern terminal ve tesislerin inşa edilmesi isteğiyle Yenişehir ilçesinin 10 kilometre batısında bulunan mevcut Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki askeri havalimanının sivil trafiğe açılmasına karar verildi. Bu kapsamda, mevcut askeri piste (07R-25L) paralel olarak yeni bir pist (07L/25R) inşa edildi. Ayrıca altı park yerine sahip apron, apronla pisti birbirine bağlayan bir taksi yolu, terminal binası, ek hizmet binaları, araç yolu, seyrüsefer yardımcısı cihazlar (birer adet ILS, VOR, NDB ve Marker ile iki adet DME cihazı) inşa edildi ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne teslim edildi. Bu şekliyle Bursa hem oldukça modern bir terminale sahip oldu; hem de 2.993 metre x 45 metre ebadında bir piste kavuştu. Yeni yapılan pist, ILS’nin yanı sıra pist merkez hattı ve tekerlek temas ışıklarını da içeren ileri bir aydınlatma sistemiyle (CAT II) teçhiz edildi. Havalimanında 146 otomobil, 11 otobüs ve sekiz engelli aracı olmak üzere toplam 165 araçlık otopark mevcut. YURTDIŞI SEFERLER DE ARTIŞTA 24 saat hava trafiğine açık Bursa-Yenişehir Havalimanı Terminali’nin yolcuya açık alanlar iç ve dış hat kullanım alanı 5.600 metrekare olup, 1 milyon 500 bin yolcu/yıl With its international status, Bursa-Yenişehir Airport is within the borders of Yenisehir district which is 52 km east of Bursa. The airport contributes to the development of not only Yenisehir but also its surrounding cities like İznik and Inegol which have high historic and cultural potential. NOW ACCOMODATES LARGE AIRCRAFTS AFTER THE EXPANSION WORKS Because the Bursa Airport which is located in Yunuseli neighborhood which is very close to Bursa city center, does not have the capacity to handle large passenger and cargo aircrafts (track size 1395 meters x 30 meters) and because of preference for modern terminals and facilities it’s been decided to convert the military airport used by the Turkish Airforces which is 10 km to the north of Yenişehir district, into a civil airport. As part of this project, a new track (07L/25R) has been added to the existing track (07R-25L) which was previously used by military aircrafts. Also, apron with six parking spaces, a taxi track connection the apron and the main track, a terminal building, additional service buildings, and a road for motor-vehicle traffic have been constructed and various navigation devices (an ILS, VOR, NDB and a Marker and two DME devices) have been installed before the finished airport was transferred to SAA. With this project Bursa now has a modern terminal as well as a large track with dimensions of 2.993 meters x 45 meters. The newly constructed track has been equipped with an advanced illumination system (CAT II) that contains wheel contact lights as well as and ILS and track main line illumination. The airport also has a parking lot with a capacity of 165 vehicles which can accommodate 146 passenger cars, 11 buses and 8 disabled-owned vehicles. INCREASING NUMBER OF INTERNATIONAL FLIGHTS Bursa-Yenişehir Airport serves 24/7 and the total terminal area of the airport is 5.600 square meters and has a capacity of 1 million and 500 thousand passengers per year... TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 29 29 7/3/13 12:55 AM uçuş noktası | flight point kapasiteye sahip... Havalimanına uçuş gerçekleştiren uçak sayısı yüzde 14 artarak 6 bin 371’e çıktı. 2012 yılı verilerine göre Bursa-Yenişehir Havalimanı’nın yolcu sayısı ise 79 bin 756... Havalimanından halen, Borajet tarafından haftanın yedi günü günde iki kez olmak üzere Ankara-Bursa seferleri yapılıyor. Ayrıca, yaz dönemi boyunca Germania Airlines tarafından Düsseldorf-Bursa seferleriyle yine Borajet tarafından Bursa-Adana seferleri gerçekleştiriliyor. HİZMET YELPAZESİ GENİŞ Bursa-Yenişehir Havalimanı’nı diğer havalimanlarından ayıran en önemli özellik; tarifeli seferler dışında VIP uçuşlar, askeri uçuşlar, paraşüt uçuşları, pilot eğitim uçuşları, iş uçuşları (business flights), ambulans uçuşlar gibi uçuşların çok fazla olması... Bu kapsamda kış turizminin yapı taşlarından olan Uludağ’a Rusya ve Ukrayna’dan charter seferler yapılıyor. Havalimanı hac ve umre dönemlerinde en fazla tercih edilen havalimanlarından biri. HIZLI TREN İLGİYİ DAHA DA ARTIRACAK Havalimanı, son dönemlerde Türkiye ile Arap ülkeleri arasında kurulan güçlü ilişkilerde Bursa ilinin kilit rol oynaması neticesinde önem kazandı, havayolu şirketleri için daha cezbedici bir duruma geldi. Ayrıca, TCDD tarafından yapılan Bursa-Ankara Hızlı Tren Projesi kapsamında belirlenen istasyonlardan biri havalimanı otoparkı çevresinde yer alıyor. Proje bittiğinde, havalimanı yolcu sayısında önemli bir artış bekleniyor. 30 The number of aircrafts serving the airport has increased by 14% and reached 6.371. Based on 2012 figures, total number of passengers using the Bursa-Yenişehir Airport is 79.756... Borajet airlines offers scheduled flights between Ankara and Bursa twice a day and seven days a week. Also, during summer Germania Airlines has scheduled flights between Düsseldorf and Bursa and Borajet has scheduled flights between Bursa and Adana. BROAD RANGE OF SERVICES Bursa-Yenişehir Airport not only offers scheduled flights but also serves VIP flights, military aircrafts, parachuting flights, pilot training flights, business flights and ambulance flights quite often...The airport also provides charter flights from Russia and Ukraine to Bursa especially for tourists whom come to Uludağ which is a major touristic hub for winter vacations. The airport is one of the most preferred during hadj and umrah seasons as well. HISG SPEED TRAIN TO DRAW MORE PEOPLE TO THE AIRPORT In recent years, the airport gained importance due to pivotal role of Bursa in relations with Arabic states which has become stronger recently and became one of the top preferred airports for airline companies. Also, one of the stations of the Fast Train Project that is currently underway and developed by TCDD and serves between Bursa and Ankara is in the surrounding area of the parking lot of the airport. Passenger traffic is expected to increase significantly when the project is completed. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 30 7/3/13 12:55 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 31 31 7/3/13 12:55 AM röportaj | interview “Bir garip Ferdi Tayfur’um işte, felsefem bu…” “I am the poor, weirdo Ferdi Tayfur, that’s my philosophy” Yeni kitabı ‘Bir Zamanlar Ağaçtım’da Sartre’dan Çiçero’ya alıntılarla, yazar Ferdi Tayfur ağaç olmuş, şarkıcı Ferdi Tayfur’a ve memleket meselelerine eğiliyor. “Yazmak yaratılış meselesi” diyor Tayfur ve ekliyor, “Öyle götürüyor insanı... Yazıyor, yazıyor, yazıyorsun…” In his new book ‘I was once a tree’, author Ferdi Tayfur, with quotes from many authors ranging from Sartre to Cicero, has become a tree and contemplating on Ferdi Tayfur and his countries problems. Tayfur says “Writing is all about your creation” and adds “It just drags you in itself and you keep on writing and writing...” Yazı - By: Berrin Karakaş Kitabınızda bayağı alıntı var Ömer Hayyam’dan... Evet, seviyorum o insanları çok. Güzel laflar etmişler zamanında. İnsanların az olduğu dönemde, kelimelerin az olduğu dönemde kelimeler üretmişler. Çokluktan muzdarip misiniz? Evet. Hem insan çokluğundan, hem kelimelerin karmaşasından... İngilizcesi, Arapçası, Fransızcası iç içe giriyor. Giriyor da giriyor. Kendimize ait olan dili öğrenmemiz lazım. Yele niye ‘yel’ demişiz, rüzgara niye ‘rüzgar’ demişiz... ‘Yağmur Durunca’ isimli romanınız ve daha ziyade hayatınızı anlattığınız ‘Şekerci Çırağı’ kitaplarınızdan sonra ‘Bir Zamanlar Ağaçtım’ı yazdınız. Ancak pek çok insan, sizin aynı zamanda yazdığınızı bilmiyor. Yaygaram yoktur benim. Biraz rahatsızlık geçirdim beyin sapında, onun da etkisi vardır. O papatya demeti gibiymiş, doktor dedi. Kılcal damarlardan oraya pıhtı atmış. Ama şükrediyorum. Çok beterlerini gördüm. 32 You have a lot of quotes from Ömer Hayyam in your book… Yes, I love those people a lot. They said good words once, and at a time when there were less people and fewer words, they created words. Did you suffer as kid? Yes, both because of abundance of people and because of the ambiguity of words... English, Arabic and French all mixed up. In an incredible way. We need to find out about our own language. Like, why did we call wind ‘wind’ or a breeze ‘breeze’. After your novel titled ‘When the Rain Stops’ and your novel titled ‘Apprentice of the Candy Seller’ which is about your life actually, you wrote ‘I Was Once a Tree’. But most people don’t know that you are a writer at the same time. I don’t reveal my self a lot. I’ve had some medical conditions, it was in my brain stem, maybe it’s because of that too. The doctor said it is like a bunch of daisies. One of the capillary vessels formed a blood clot there. But I am thankful to God. I’ve seen worse. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 32 7/3/13 12:55 AM Okumanın öneminin altını sıkça çiziyorsunuz ‘Bir Zamanlar Ağaçtım’da. ‘Şekerci Çırağı’nda da neden okuyamadığınızı, nasıl zor günler geçirdiğinizi anlatıyordunuz. Bu hassasiyetin sebebi, biraz da yaşadıklarınız, daha doğrusu yaşayamadıklarınız mıdır? İnsanın başına ne gelirse hanımefendi, bilgisizlikten gelir, cehaletten gelir. Gerçi bilgisizlikle cehaletin arası biraz açık. Cahillik başka, bilgisizlik başka. Okumayan bir insanın yanına gittiğiniz zaman kültür akabilir ondan... Oturmasıyla, kalkmasıyla, konuşmasıyla kültürlüdür anlarsınız ama bilgisi olmayabilir, o başka. Bence okumak bir yere kadar mutlaka devlet politikası olmalı. Devletin okutmasının mecbur olması lazım. En azından liseye kadar. Ben dışarıdan bitirdim okulları. Babamı öldürdüler kalakaldım. Ama okumayı çok seviyordum. Hatta mahalledeki çocuklara ders veriyordum. Şekercide çalışırken bir hamal öğretti bana okumayı. İlk okuduğum kelime de ‘Adana’dır. O üç harfle başladım. Ama okusaydım, sanıyorum sanatçı olmazdım! “Ben öldükten sonra beni kalabalık sevenlerim kaldırmış, kaldırmamış önemli değil. Gideceksin bir toprağa gömüleceksin. Bu ölüm denen şeye bakarım ben. Ölüm bir defa en büyük hasrettir. Kaçmak mümkün değil. Benim inandığım bir şey varsa doğmasını biliyorsan ölmesini de bileceksin.” “I don’t care if there were a lot fans at my funeral after I die. We will all go under the ground one day. I care about this thing called death. Death is the greatest longing. You can’t escape death. What I believe is that, you should see death just as normal as birth itself.” Ne olurdunuz? Politikacı falan olurdum herhalde. Babam paşa olacağımı söylermiş. Alnımdaki yıldızı gördü herhalde. O yıldız, çocuklarda belli oluyor çünkü. “Gerekirse ceketimi satacağım, bu çocuğu okutacağım çünkü paşa olacak” dermiş. Ama olmadı... Paşa olmaktan yeğ değil mi halkın paşası olmak? Mesela Zeki Müren... Ona da paşa diyorlar. Bugün bir şey okudum mesela: aşk acısının en büyük ilacı dertli şarkılarmış. İngilizler bulmuş. Hani bir piyanist şarkıcı var erkekle evlendi, işte o bulmuş, neydi adamın ismi, çok ünlü? In your book ‘I Was Once a Tree’ you frequently emphasize the importance of education. And in your book ‘Apprentice of the Candy Seller’ you were telling us why you couldn’t go to school and how life was difficult for you. So what’s the reason behind, I mean, is it what you’ve been through our maybe what you couldn’t be through? What I believe is that, whatever happens to you happens because of illiteracy or being uninformed. In fact being uninformed and illiteracy are a little different. They’re both different things. You can meet an uneducated guy only to find out he knows a lot and educated himself and you can see this in his manners, the way he talks, I mean you can tell he is sophisticated but he may not be knowledgeable. I think state must enforce education up to a level. At least until high school. I received my diploma without attending school. They killed my father and I was startled and left alone with nothing. But I loved going to school. I was even tutoring kids in the neighborhood. When I was working at the candy store, a porter taught me how to read and write. The first I could read was Adana. I started with those three words. But I guess if I had gone to school, I couldn’t have become an artist. So what would you be? Probably a politician. My father used to tell people I would become a Pasha. I think he saw the star in my forehead. Because you can see it only in children. He used to say “I would even sell my jacket to send him to school, because he is going to become a pasha one day”. But it didn’t happen. Isn’t it better to become the pasha of people rather than being just a pasha? Like Zeki Muren. People call him the Pasha. I read something today, it said ‘best medicine for the pain of love is sad songs’. It is a British saying. You know that pianist, he married a guy, what was his name, he is famous? Elton John… O işte o... Kalp yarasının, yaralı kalbin, sızlayan kalbin en büyük ilacının yanık şarkılar olduğunu bulmuşlar. Bunun cevabını biz veremiyorduk mesela. Araştıran da yoktu. “Damardan söylüyor” diyorlardı. Nedir damardan? Demek ki bunun bir mesajı varmış. Araştırmadıkları için biz de öyle söylüyorduk. Aşıkların arasında tercüman oluyorduk demek ki. Çocuk aşık mesela ama derdini anlatamıyor, bizim şarkılar da tercümanlık yapıyor. Ağlıyor o da, deşarj oluyor. Ağlamak insanı gerçekten boşaltır. Elton John… Yes that’s him... He said that the best medicine for the heart in pain and grief is the sad songs. We just couldn’t find an answer to this. And nobody bothered to think over it. They used to say “He is singing touchy songs”. But what do you mean by ‘touchy’. So there was a message to be given. Because nobody tried to understand the logic behind, we called it that name. We were kind of expressing the feelings of lovers. The guy is in love but can’t express his emotions and our songs express them for him. And he cries and relaxes. Crying relaxes you a lot really. Kitaptan öğreniyoruz ki, siz de her konuda derdini kolay söyleyebilen bir insan değilsiniz. Neden öyle? İçine kapanık bir insanım. Öyle yetiştirildik. Annemiz babamızı çok genç yaşta kaybettiği için korktu mu ne yaptıysa, bizi çekingen yetiştirdi. Terbiyemizi öyle verdiler. What we understand from the book is that, you’re not that good in telling people about your problems, why is it so? I am an introvert person. It’s about upbringing. My mother lost my father when we were young and maybe she was scared so this made us grow us as timid guys too. It’s about upbringing. Rahatsız mısınız bu huyunuzdan?.. Hayır memnunum hayatımdan. Benim yaptıklarımı başkaları yapsaydı her çıktıkları programda anlatırlardı şimdi. Ben öyle değilim. Beni halk takdir etsin, niye anlatayım ki?.. Kitabınızda bol bol anlatıyorsunuz ama değerinizi. Dertleniyorsunuz hatta, insanlara kızıyorsunuz… İnsanların hikayeleri gerçekleri yaşayan kişiden duymaları daha iyi. Yaşamayan başkasının yaptıklarını anlatıyorken ya Are you comfortable about being so?.. Yes I am. If somebody else had done what I’ve done in life, they would be on all TV channels talking about their life stories. I’m not like that. I let my people appreciate it, why would I tell them. But in your book, you mention your worth quite a lot. You even whine about it and resent people... It is much better if you hear the story from the person who lived it. If TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 33 33 7/3/13 12:55 AM röportaj | interview abartıyordur, ya atıyordur. O bakımdan kendim anlatmak istedim. Neden saklayayım yaşadıklarımı?.. Filmlerdeki başarımı neden saklayayım?.. Gidin sorun, kime sorarsanız sorun. Sahne sanatçılarına sorun; İbrahim Tatlıses’e, Muazzez Abacı’ya, Muazzez Ersoy’a, Bülent Ersoy’a… Hepsiyle sahne aldım ben. Yalanlayamazlar. Göğsümü gere gere yazıyorum. Bunlar yaşanmasaydı yazmazdım, yazamazdım. Yazı sizin için neyin aracı, ne ifade ediyor? Önüne gelen bir şey söylüyor. Yalan konuşuyorlar. O zaman da canım sıkılıyor. Her zaman bir şeylerin ispatı değil herhalde yazı sizin için. Sonuçta romanınız da var. Roman yazmaya devam ettiğinizi de söylediniz... Zaman zaman bu gerçeklere değiniyorum, zaman zaman da roman çıkıyor. Şimdi iki tane daha var sırada bekleyen. Bitirdim aslında ama bir daha elime almam lazım. Bir süre sonra da bak bak bıkıyor insan. Diyor ki “Yeter artık. Böyle iyi”. Çünkü onun sonu yok. Bu da yetmiyor ama. Zaman geçtikten sonra yeni bir romanı düşünmeye başlıyorsunuz. Nedir sıradakilerin hikayesi? Onlar macera... Bir tanesi ikiz kız kardeşlerin hikayesi; biri Amerika’da, biri burada... Çok fantastik bir şey. Diğeri de aşk üzerine; aşkını söyleyemeyen bir genç adamın bir kızın hayatını mahvetmesine bağlı. Kız da onu seviyor ama çok zengin bir ailenin kızı. Çocuk yanlarında çalışan bir işçi ama aileden biri gibi de... Okul çağı gelince başka yere gidiyor, dayısı var İstanbul’da çok kuvvetli. Bir türlü anlatamıyor derdini kıza, gururu çok fazla kırıldığından çekip gidiyor sonunda. Filmlerinizin etkisi vardır kuşkusuz ikincisinde. Alakası yok. Ben istiyorum ki zamanında arabesktir diye yasak ettikleri, aşağıladıkları hayranlarıma okuma alışkanlığı kazandırayım. Bu bana yeter de artar bile. Söylüyorlar da “Ferdi Ağabey senin kitaplarınla okumaya başladık” diye. Hayranlardan bahsedince Müslüm Gürses’in cenazesinde siz de vardınız. Hayranlarının cenazesini nasıl sahiplendiklerini görmüşsünüzdür. Çok duygulandırıcıydı bu görüntü değil mi? Ya düşünebiliyor musun? Bu parayla pulla yapılamaz. Mümkün değil bu sevgiyi parayla kazanmak! Ne hissettiniz peki cenazedeki bu Müslüm Gürses sevgisini görünce? Yaşarken çok yaşadık o sevgiyi. Ben öldükten sonra beni kalabalık sevenlerim kaldırmış, kaldırmamış önemli değil. Gideceksin bir toprağa gömüleceksin. Bu ölüm denen şeye bakarım ben. Ölüm bir defa en büyük hasrettir. Kaçmak mümkün değil. Angelina Jolie bile ölümden korktuğu için daha hastalanmadan memelerini aldırtıyor. Benim inandığım bir şey varsa doğmasını biliyorsan ölmesini de bileceksin. Kabulleneceksin yani. 34 somebody tells someone else’s story, he is either exaggerating or making things up. That’s why I wanted to tell my own story. Why would I hide what I’ve been through. Why would I hide my success in movies. Go and ask whom ever you like. Ask performers like me, ask İbrahim Tatlıses, Muazzez Abacı, Muazzez Ersoy or Bülent Ersoy… I shared the same stage with all of them. They would prove me correct. I am proud to write all of these. I wouldn’t write them unless I had lived them. So what does writing mean for you? Everybody’s talking about something. They’re lying and that pisses me off. Perhaps, writing does not always mean proving something. You also have a novel. You said you continue to write novels. Sometimes I write about reality and sometimes a novel comes out. There are two more I’m working on. Actually they’re finished but I need to go over them again. And after a time you get bored looking at the same thing. And you go “That’s enough. This is ok”. Because there is no end to that. But that’s not enough for me. After a time I started thinking about another novel. So what’s the story in these new novels? They are action...One is about twin sisters, one living in US and one here. It is quite fantastic. And the other one is about love, it is about a young man unable to express his love to a girl and ruining the life of the girl in the end. The girl is in love with him too but she is from a wealthy family. The guy is their employee but he is also like he is from the family. When he grows up and has to go to school, he leaves the house and he has a very powerful uncle living in Istanbul. He just can’t express his feelings to the girl and in the end he just walks away because his pride was hurt badly. I can easily say that your movies had a great influence on the second one. No not really. What I want to do is give my people, who were once despised as being too arabesque, the habit of reading. That’s more than enough for me. They tell me “Ferdi, thanks to your novels we started reading”. Talking about fans, you too were at Müslüm Gürses’s funeral. You saw how his fans showed their gratitude towards him. It was a very touchy moment right? Can you imagine, it is not something that money can buy. You can’t buy so much love with money! So how did you feel when you saw all that love for Muslum Gurses? We saw it when he was alive too. I don’t care if there were a lot fans at my funeral after I die. We will all go under the ground one day. I care about this thing called death. Death is the greatest longing. You can’t escape death. Even Angelina Jolie is having her breasts removed before she gets sick just because of her fear of death. What I believe is that, you should see death just as normal as birth itself. You need to accept it. Do you think a celebrity feels to lonely when he no longer has his fans around him and when he is no longer on stage? I mean do you ever feel like that? No, just the opposite, I feel relieved. You are more relaxed like that. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 34 7/3/13 12:55 AM Kalabalıklar azalınca ünlü kişinin etrafından, çekilince sahnelerden, çok yalnız hissediyor mudur kendisini? Mesela siz yalnız hissediyor musunuz kendinizi? Hayır, daha bile rahatım. Artık daha rahat yaşıyorsunuz. Çünkü çok insan gördüm gerçekten. Sahnelerdeki o başarılar. 100 bin, 200 bin kişiye verdiğim Gülhane Parkı konseri mesela. Kapıdan insan giremezdi. Bunların hepsini yaşadım ben. Ondan sonra yalnızlık falan sorun değil benim için. Bir de yazıyorsunuz tabii. O da önemli bir arkadaş olmalı? En iyi arkadaşlarım kitaplar. Yazarların anlattıkları, oradaki kahramanlar. Because I’ve really met a lot of people. All that success on stage. Like the Gülhane Park concerts I performed for 100 thousand to 200 thousand people. People couldn’t walk in from the doors. I’ve been through all that stuff. So being alone is no longer an issue for me. And of course writing should be keeping you occupied, right? Books are my best friends. The story that the authors tell is about the characters in the book. Which character had the most influence on you? Now I’m reading Ahmet Altan, it’s a story in a town. An interesting story. Sizi en fazla etkileyen roman kahramanı hangisi? Şimdi Ahmet Altan’ı okuyorum; bir kasabada geçiyor. Hikaye enteresan. Kitapta entelektüeller, aydınlar da öfkenizden paylarını alıyorlar. Neden bunca kırgınsınız kendilerine? Entelektüellere kırgınlığım yok da, aşağı görüyorlar insanı. Dünyanın en kötü şeyi insanı aşağı görmektir. Buradan çıkıp siz bir yerin genel müdürü olabilirsiniz. Toto loto tutturabilirsiniz, insansınız. Ben sizi şimdi nasıl hor görebilirim? Her şey insan için. İtilmişlik kakılmışlığı ondan sevmiyorum. Olmasa İbo olmazdı, Müslüm olmazdı, ben olmazdım. Hepimiz fakirlikten gelmiş insanız. Derslerimizi o insanlardan aldık biz. Nasıl oturursun kalkarsın, edebinle nasıl konuşursun, biz onu yaşayarak aldık. Bir de o tarafı var işin. İnsanı katiyen hor görmeyeceksiniz. O anki değerini ona göre verip, kırmadan, incitmeden arkanızı döner gidersiniz. Ne oldu sonra bunlar, arabeskçi diyenler, TRT’ciler?.. TRT’de şarkılarımız gümbür gümbür arşivlere girdi. Ne oldu yani? Ben bunu anlatmak istiyorum. İbo, Müslüm deyince, birinin ‘İmparator’, diğerinin ‘Baba’ lakapları var. Ama siz hep Ferdi Tayfur’dunuz. Ben bir garip Ferdi Tayfur’um işte. Benim felsefem bu. “Babam beni okutsaydı asılırdım” diye yazıyorsunuz kitabınızda. Ne yapar da asılırdınız mesela? Yalanı sevmiyorum ben. Niye yani yalan söylüyor insan, sebep ne? Kendine güvenen bir insansam ben, niye yalan söyleyeyim? Değerli bir arkadaşım geçen gün şöyle dedi: “İstanbul’un yarısı yarısından geçiniyor.” Düşün yani. Ne kadar tuhaf bir şey… Asılmak deyince benim aklıma Deniz Gezmiş geliyor, Erdal Eren geliyor mesela… Olabilirdim. Bir Deniz Gezmiş olabilirdim; yalan söylemeyi sevmiyorum. Eğri oturup doğruyu konuşmamız gerekiyor. “İnsanın başına ne gelirse, bilgisizlikten gelir, cehaletten gelir. Gerçi bilgisizlikle cehaletin arası biraz açık. Cahillik başka, bilgisizlik başka. Okumayan bir insanın yanına gittiğiniz zaman kültür akabilir ondan, oturmasıyla, kalkmasıyla, konuşmasıyla kültürlüdür anlarsınız ama bilgisi olmayabilir, o başka.” “What I believe is that, whatever happens to you happens because of illiteracy or being uninformed. In fact being uninformed and illiteracy are a little different. They’re both different things. You can meet an uneducated guy only to find out he knows a lot and educated himself and you can see this in his manners, the way he talks, I mean you can tell he is sophisticated but he may not be knowledgeable.” Intellectuals as well get their share in the book. Why are you so angry with them? I’m not angry or something, it’s just that they despise people. It is evil to despise other people. You can be a top manger or win the lottery but you’re still a human. How can I despise you? Everything is meant to be for humans. That’s why I don’t like it when people despise others. Otherwise we wouldn’t have had Ibo or Müslüm or me. We all came from poverty. Those people taught us a lot. The way you talk to people, your manners and common courtesy etc. we learned all that stuff from experience. That’s another aspect of it. You should never despise somebody. In worst case, just turn your back and walk away if you can’t communicate with someone. Look at what happened to all of those who despised us for singing arabesque music, those TRT guys remember? Now our songs are all over TRT radio chars. What happened tell me? That’s what I’m trying to say. Talking about Ibo or Müslüm, you know they all have nicknames. One is the ‘Emperor’ and the other one is “Godfather”. But you’ve always been Ferdi Tayfur. Well, I am the poor, weirdo Ferdi Tayfur, that’s my philosophy In your book you say “I would be hung if I had gone to school”. Why do you think so? Well I don’t like lying. Why do people lie? I am a man with self-confidence, why would I lie? A valuable friend of mine said the other day “Half of Istanbul is living on the other half”. Imagine, how weird that is... Talking about being hung, I remember Deniz Gezmiş or Erdal Eren … Yes, I could be one of them. I could be another Deniz Gezmiş; I don’t like lying to people. You need to sit crooked but talk straight. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 35 35 7/3/13 12:55 AM röportaj | interview Do you think telling the truth has something to do with education? I’m sure it has. Struggling to make a living is really something strange. Plus, the achievements you make when you’re young change you a lot. They say your personality shapes after 25 and becomes your character. Now 18 year olds talk like the 70 year olds. They talk non-stop. Believe me it’s all a lie. It’s just gossip, nothing that comes from education or reading. Peki doğruları söylemenin okumakla bir ilgisi var mıdır? Vardır, vardır... Geçim derdi denilen şey çok değişik bir şey. Bir de gençliğin verdiği başarılar falan değiştiriyor insanı. 25 yaşından sonra kişilik kazanmaya başlarmış insan, karakter oluşurmuş. Şimdi 18’indekiler 70 yaşındaki adam gibi konuşuyor. Çenesi hiç durmuyor. İnanın bana yalan. Kulaktan dolma, okumakla ilgili değil. Kitapta sizi fazlasıyla yaraladığı görülen olaylardan biri de 80 Darbesi’nin ertesi günü bir gazetede çıkan Yılmaz Güney ile çekilmiş fotoğrafla verilen “Ferdi Tayfur bir zamanlar eli silahlı militandı” başlıklı haber. Nereden geliyor militanlığınız?.. Yılmaz Güney’in hapisten izinli çıktığı oğlunun sünnet düğününde çekilmiş bir fotoğrafı koymuşlar. Yılmaz Güney elini omzuma atmış. Yazmışlar işte; “Ferdi Tayfur Yılmaz Güney’e yaklaşmakla davaya ihanet mi etti? Geçmişte eli silahlı militandı” diye. Hep uydurma. Ne yapabilirsiniz şimdi? Tekzip ettiler sonra tabii... Tekzip de çok fena yalnız; bir yanda yarı çıplak Ahu Tuğba, bir yanda Yılmaz Güney, “İkisini de seviyorum” başlığı... Olsun, önemli değil. Avukat “Devam ettir” dedi ama ben istemedim. Karınız Necla Nazır kendisini dine verdiğinde neler yaşadınız? Tutunduğu bir ilahi kudrettir o. Her insanın inancında bir ilahı kudret vardır; düşünce olarak, hayal olarak sarılır. Bunlar hep sığındığımız düşüncelerdir. O hayat tarzı ona ait, ona bir şey söyleyemem. Kitapta kendisinden büyük bir sevgiyle bahsediyorsunuz. Tabii, konuşamadıklarımı yazmışım. Neden konuşamadınız? Öyle bir konu açılmıyordu yani. Olmadı, kopukluk oldu. Zaten karı koca olmak çok önemli bir iş değildir, önemli olan iyi arkadaş olmanız. Yaşam alışkanlığı, elinin tadı olsun, bilgisi olsun, hal hatır sormak olsun, birlikte bir diziyi, haber programını yorumlamakta olsun… Bütün bunlar hayatın içinde birbirine bağlı şeyler. Bu olmazsa ayrı koltuklarda oturur durursun. Orhan Gencebay’ın karısı Sevim Hanım’ı ne kadar takdir ettiğinizi yazıyorsunuz bir de, bu ilişkiye ne kadar özendiğinizi... Nedir Sevim Hanım’ın özelliği? Sevim Hanım akıllı bir kadındır, aşırı akıllıdır. Orhan Ağabey zampara mı? Değildi… Değil miydi yani? O sektörde kaparlardı olmasa dahi… Devamlı yanındaydı, devamlı telefonda kadıncağız. Allah için bunu kabul etmek lazım. Sizi kaptı mı aynı sektör bu durumda? Kulisime gelen herhangi biri benim kardeşimdir. Ellerini atarlar omzuma, fotoğraf çekerler; tık tık tık tık tık o kadar süredir. Çünkü o kafasında Ferdi Tayfur’u yüce dağlar gibi erişilmez biri olarak kurgulamış. Olur mu böyle bir şey? Allah korusun. 36 One of the things, according to your book, that seems to have hurt you a lot was a news item on the papers in the next day of the military takeover of 1980 where it said “Ferdi Tayfur was once an armed militant”. So where does your status as a militant come from? It was a photograph of Yılmaz Güney on the day he was released from jail. It was at the circumcision feast of his son. In the picture he is right next to me with his arm on my shoulder. And they wrote “Is Ferdi Tayfur betraying his cause by moving closer to Yılmaz Güney? Was he an armed militant in the past?”. It’s all made up. But what can you do? Of they later refuted it. But the refutation it was worse than the original news; they featured your picture with a naked picture of Ahu Tuğba on one side and a picture of Yılmaz Güney on the other and it said “I love both of them’’. That’s ok, not a big deal. My lawyer told me to take it further but I didn’t want to. How did you feel about it when your wife Necla Nazır devoted herself to religion? That’s a divine power she found strength in. Every person has an element of divine power in his/her faith., which he/she can embrace as an ideology or an envision. These are all thoughts we take shelter in. That’s her life style, I can’t judge her. In the book, you’re talking very highly of her, your words are full of so much love. Of course, I wrote what I couldn’t talk about. Why didn’t you talk about it? I mean neither of us raised the subject. There was lack of communication at one time. I mean it is not being husband and wife that matters, it is being friends that matters. It becomes a habit after a time, I mean you get used to what she cooks for you, talks about etc, or like making comments on a TV program or news etc... These are all interconnected in life. If you don’t have it you’d be sitting in separate couches at home. You also talk about how much you appreciate Orhan Gencayabay’s wife Sevim Hanım, how much you envy their relationship. So what is so special about Sevim Hanım? Sevim hanım is a smart woman, I mean really smart. Was Orhan Ağabey a womanizer? He wasn’t... You mean he wasn’t? Even if he wasn’t women wouldn’t leave a guy in his position alone... She was always with him, always on the phone or something. You need to appreciate that. So did you find yourself in a similar position? Anyone coming to my backstage is my brother or sister. They put their arms on my shoulder and have pictures taken and that’s all the time I spend with them. Because he/she imagines Ferdi Tayfur at the top of some mysterious mountains. I can’t imagine anything like that with them. Heaven forbid. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 36 7/3/13 12:55 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 37 37 7/3/13 12:55 AM restorasyon | restoration Diyarbakır Diyarbakır reviving with restorasyonlarla restorations yeniden doğuyor Diyarbakır is reviving with its modern urbanization projects carried out in Kayapınar and Yeni Bağlar and with its historic and cultural assets being revealed through excavations at Suriçi or renovation projects at different parts of the city. Parallel to the planned urban development efforts, 560 civic and monumental buildings at Suriçi are brought under protection by registering them in the Inventory of Cultural Assets. 38 Diyarbakır; Kayapınar ve Yeni Bağlar’da modern şehirleşmeyle, Suriçi’nde ise açığa çıkarılan, kayıt altına alınan, restore edilen tarihi ve kültürel varlıklarıyla yükseliyor. Planlı kentsel gelişime paralel olarak Suriçi’nde sivil ve anıtsal nitelikteki tam 560 yapı Kültür Varlıkları Envanteri’ne kaydedilerek koruma altına alınıyor. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 38 7/3/13 12:55 AM Diyarbakır was faced with tremendous immigration 1990’lı yıllarda yoğun göç alan ve ciddi altyapı ve konut sorunu yaşayan Diyarbakır, kentin Nazım İmar Planı’nın tamamlanmasıyla birlikte artık önünü görüyor. Yeni Bağlar ve Kayapınar semtleri başta olmak üzere planlı ve modern şehirleşme almış başını gidiyor. 10-12 katlı, geniş bulvarlı altyapısı tamamlanmış bölgeler, şehrin cazibe merkezlerini oluşturuyor. Yeni Diyarbakır’ın gelişimi nüfusun yoğun olduğu tarihi Suriçi’ne de yarıyor. Göçün ağır yükü altında bunalan tarihi Suriçi bölgesi de Koruma Amaçlı İmar Planı’nın yapılmasıyla daha rahat nefes almaya başladı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanıp yürürlüğe konulan Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı’na göre şehrin geleneksel bir-iki katlı taş binaların, dar köçelerin (sokaklar) korunması hedefleniyor. Suriçi’ndeki dört mahallede yürütülen kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında bine yakın aile kentin yeni bölgelerinde yapılan toplu konutlara taşınıyor. Öte yandan tarihi taş yapıların üzerine göç sonrasında eklenen betonarme yapılar yıkılıyor. to the city in 1990s and started experiencing serious infrastructure problems as well as other urbanization problems including housing problem. Planned and modern urbanization is in full throttle mainly in Yeni Bağlar and Kayapınar areas. Residential areas with 10-12 storey apartments, broad streets with complete infrastructure comprise the center of attraction of the city. Emergence of New Diyarbakir also benefits Surici area where population density is high. Buried under the heavy load of immigration, Surici area started to breath with the creation of the Urban Development Plan for Preservation. The Suriçi Urban Development Plan for Preservation that has been prepared and being implemented now, aims to preserve the one or two storey historic stone buildings and old narrow streets of the city. As part of the urban transformation initiative carried dout in Sur diplerinde 510 yapının yıkılması, dört mahallede four different neighborhoods in Suriçi, around one yürütülen kentsel dönüşüm, thousand families are being relocated to newly cadde ve sokaklarda constructed housing estates in the relatively uygulanan renovasyon newer areas of the city. On the other hand, projeleriyle tarihi Suriçi concrete structures built on top of the historic kültür ve inanç turizmine hazırlanıyor. Tarihi stone buildings after the surge of immigration are yapıları koruma ve turizme being demolished now. kazandırma bilinci gelişen kentte Ulucami, Surp Giragos Kilisesi, Cemilpaşa Hanı ve Ongözlü Köprü gibi tarihi nitelikteki eserler restore ediliyor. With the demolition of 510 structures near the ramparts, urban transformation projects carried out in four neighborhoods and numerous renovation projects here and there on most streets, Surici area is getting ready for culture and faith tourism. In this city with increased awareness to protect historic structures and to utilize them as tourist attractions, historic heritage such as the Great Mosque of Diyarbakır, Surp Giragos Church, Cemilpasa Caravanserai and Ongozlu Bridge are constantly being renovated. 5.5 KİLOMETREDE 560 TARİHİ YAPI Ünlü Fransız arkeolog Prof. Dr. Albert Gabriel’in ‘Açık Hava Müzesi’ olarak nitelendirdiği tarihi Suriçi, 5.5 kilometrelik surlarla çevrili bulunuyor. 37 çeşme, iki medrese, 10 kilise, 32 cami ve mescid, iki çarşı, beş han, 12 hamam, bir saray ve bunları çevreleyen İçkale ile Diyarbakır Surları, bugüne kadar kentin belli başlı anıtsal nitelikteki tarihi eserleri olarak biliniyor. Ancak 2009 yılından bu yana Müze Müdürlüğü ve KUDEB’in (Koruma Uygulama ve Denetleme Bürosu) çalışmalarıyla üzeri boyanmış, sıva yapılmış, kat çıkılmış pek çok sivil mimari eser tespit edildi. Buna göre tarihi Suriçi’nde toplam 424 sivil mimari eserin tescili yapıldı ve Kültür Varlıkları Envanteri’ne kaydedildi. 560 HISTORIC BUILDINGS WITHIN 5.5 KİLOMETER LONG RAMPARTS The historic Suriçi, termed ‘An Outdoor Museum’ by famous French archeologist Prof. Dr. Albert Gabriel, is surrounded by 5.5 km long ramparts. 37 fountains, two madrasahs, 10 churches, 32 mosques and masjids, two bazaars, five caravanserais, 12 Turkish Baths, a palace and the inner fortress surrounding all of these structures as well as the Diyarbakır ramparts, are known as the major monumental historical structures of the city. However since 2009, as a result of the inspections carried out by the Museum Administration and KUDEB (Bureau of Protection, Implementation and Inspection) numerous civic architectural structures covered with paint or plaster were detected. As a result of these inspections, a total of 424 civic architectural structures of historic nature in Suriçi were registered and recorded in the Inventory of Cultural Assets. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 39 39 7/3/13 12:55 AM restorasyon | restoration RENOVASYON PROJELERİ HAYATA GEÇİRİLDİ Tarihi ve kültürel hazinesini keşfeden Diyarbakır şimdi de harıl harıl bunları görünür kılmaya çalışıyor. Bu amaçla surların etrafındaki 510 ev ve işyeri yıkılarak yerine yeşil alan ve ışıklandırma yapıldı. Böylece surların açığa çıkarılması sağlandı. Suriçi’nin Gazi, İzzetpaşa ve Melikahmet caddelerinde renovasyon projeleri uygulandı. Dağkapı Meydanı yeniden tarihi yapıya uygun olarak dizayn edildi, Mardinkapı’daki garaj kaldırıldı. Öte yandan önemli anıtsal ve sivil mimari eserler restore ediliyor. İşte restore edilen kimi yapılar… ULU CAMİ Anadolu’nun en eski camisi olan Ulucami, İslam dünyasının en kutsal beşinci harem-i şerifi olarak kabul edilir. 3 bin yıllık tarihi bulunan, önceleri tapınak, havra ve kilise olarak kullanılan Ulucami, Selçuklu, Artuklu, İnaloğulları ve Osmanlı dönemindeki eklemelerle pek çok dönem ve kültürün özelliklerini yansıtıyor. 639 yılında İslam ordularının Diyarbakır’a girişiyle birlikte Mar-Toma Kilisesi’nin üçte biri camiye çevrilir. Daha sonra kilisenin tamamı camiye çevrilir ve uzun yıllar İslamiyet’in dört mezhebine hizmet eder. Halen Şafii ve Hanefi mezheplerine hizmet veren Ulucami’nin üzerindeki kitabelerden hangi dönemlerde onarıldığını öğrenebiliyoruz. Diyarbakır’ın Büyük Selçuklu İmparatorluğu topraklarına katılmasından sonra Sultan Melikşah yıkılmaya başlamış olan camiyi 1090 yılında onarır. Ancak bu büyük onarımdan 40 RENOVATION PROJECTS COMPLETED Having discovered its historic and cultural heritage, Diyarbakır is now working hard to make all that heritage visible to the world. As part of these efforts, 510 residential and office buildings around the ramparts have been demolished and the area has been converted into parks. The newly installed illumination system around the ramparts has helped reveal the beauty of the ramparts. Apart from that, numerous renovation project on Gazi, İzzetpaşa and Melikahmet streets in Suriçi has been put into practice. Dağkapı Square has been redesigned in a manner to match the surrounding historic vibe and the bus terminal in Mardinkapı has been demolished. On the other hand restoration of other major monumental and civic architectural structures is still under way. Here are some of those structures under restoration... GREAT MOSQUE OF DİYARBAKIR The Great Mosque of Diyarbakır, the oldest mosque in Anatolia is accepted as the fifth most sacred Harem-i Şerif of the world of Islam. With a 3.000 years of history, The Great Mosque of Diyarbakır was used as a temple, synagogue and a church in different periods in history and thanks to many additions to the building during Seljuk, Artuklu, İnaloğulları and Ottoman periods, it carries the cultural and architectural signs of different eras and societies. With the invasion of Diyarbakir by Islamic armies in 639 A.C. one third of the Mar-Toma Church was converted into a mosque. Later on the whole church was converted into a mosque and served the four different sects of Islam. Looking at the inscriptions on the mosque which currently serves the Shafii and Hanafi sects, one can tell the dates of repair works carried out on the mosque. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 40 7/3/13 12:56 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 41 41 7/3/13 12:56 AM restorasyon | restoration sonra 1115 tarihinde büyük bir deprem ve yangın sonucu Ulucami büyük hasar görür. Camideki taş kemerler ve büyük damları kaplayan kubbeler yıkılır. Şimdiki halini aldığı onarım, İnaloğlu Ebru Mansur İlaldı tarafından 1117-1118’de alt katı, 1124-125 yılında ise üst katı yapılır. Bezemeleri, hat yazıları, eşsiz ahşap oymalarıyla göz kamaştıran caminin kuzey kısmının avluya bakan bölümünde Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyasüddin Keyhusrev’in 1241 tarihli, Artuklu Melik Salih’in 1330 tarihli ve Osmanlı Padişahı IV. Mehmed’in birer fermanı yer alır. Ulucami’nin batı kesiminin önemli bir bölümünü Akkoyunlu Padişahı Uzun Hasan’ın onardığı bu bölümün dış tarafındaki kitabede anlaşılıyor. Caminin kuzeybatı bölümünü Osmanlılar devrinde Atak Beyi Emir Ahmed Zırki tarafından 1828’de yaptırılır. Ulucami’nin 1824 yılında esaslı bir tamir gördüğü, cami minaresinin yıldırım düşmesi sonucu yıkılmasıyla 1839’da onarıldığı üzerinde yazılı kitabelerden anlaşılıyor. Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün iki yıllık çalışmanın ardından hazırlanan projenin ardından cami yeniden restorasyona alınır. Camideki bütün mekânları, kütüphane, Zinciriye ve Mesudiye medreseleri komple bir külliye halinde restore edilecek. Çalışmalar ODTÜ, İTÜ, Marmara ve Dicle üniversitelerinden bilim heyetinin gözetiminde yürütülüyor. Cami önündeki Celal Güzelses Yeraltı Çarşısı da kaldırılacak. Selçuklu geleneğini yansıtan Anadolu’daki en erken ve en anıtsal eseri niteliğindeki Ulucami, planı ve mimari açısından Şam’daki Emeviye Camisi ile benzerlik gösteriyor. Avlusunda sibernetik biliminin babası sayılan ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen El Cezeri’nin yaptığı güneş saatinin de yer aldığı Ulucami, halen yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği mekânların başında yer alıyor. SURP GİRAGOS KİLİSESİ Diyarbakır Suriçi’nde bulanan Surp Giragos Kilisesi Ermeni mimari tarihinin en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir. Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi özelliğini taşıyan Surp Giragos Kilisesi kimi kaynaklara göre 1376 yılında yazılı kaynaklara göre 1517 yılında yapılır. 1827 ve 1880 yılında iki büyük yangına maruz kalan kilise 1883 yılında tekrar yapılır ve ek binalar inşa edilir. Yapılan eklemelerden sonra, ikisi kilisenin giriş katında bulunan After Diyarbakır was included in the territory of Great Seljuk Empire, Sultan Melihşah had the mosque repaired in 1090. However following this repair, a big earthquake and fire happened in 1115 and the mosque was damaged badly. The stone arches and domes that cover the large ceilings were destroyed. The repair that gave the mosque its current shape was ordered by İnaloğlu Ebru Mansur İlaldı. The first floor was repaired between 1117-1118 and the second floor was repaired between 1124-125. The mosque dazzles its visitors with its decorations, calligraphy works and wood works and in the northern section of the mosque facing the patio, there are the fermans of Anatolian Seljuk Emperor Gıyasüddin Keyhüsrev dated 1241, Artuklu Melik Salih dated 1330 and Ottoman Emperor Mehmed IV. A significant part of the west section of the Great Mosque of Diyarbakır was repaired after the order of Akkoyunlu Emperor Uzun Hasan as we can understand from the inscriptions on the outer part of this section. The northwest setion of the mosque was built during the Ottoman era after the order of Atak Beyi Emir Ahmed Zırki in 1828. From the tablets on the walls of the mosque one can tell that the mosque went through a major repair in 1824 and that the minaret of the mosque was repaired after being damaged by a thunderbolt in 1839. With the restoration project developed by Diyarbakir Regional Directorate of Foundations in two years, the mosque went through another restoration phase during which all sections of the mosque, the library, Zinciriye and Mesudiye madrasahs will be renovated in the form of a Külliye. The project is carried out under the supervision of a scientific board with members from ODTÜ, İTÜ, Marmara and Dicle universities. And the Celal Güzelses Underground Bazaar in front of the mosque will be removed as well. As the oldest and most monumental piece of art in Anatolia that is a reflection of the Seljuk tradition, The Great Mosque of Diyarbakır is reminiscent of the Emeviye Mosque in Damascus in terms of its layout plan and architecture. The Great Mosque of Diyarbakır also features the solar clock designed by El Cezeri known as the designer of the first robot and the father of sibernetics science and the mosque is still among the top tourist attractions in the region. SURP GİRAGOS CHURCH Surp Giragos Church which is located at Suriçi in Diyarbakır, is accepted as one of the most important works of the Armenian architectural history. Known as the biggest Armenian church in Middle East, Surp Giragos Church was built in 1376 according to some resources. Written sources on the other hand indicate the construction date as 1517. The church went through two big fire disasters in 1827 and 1880 and was rebuilt in 1883 with additional 42 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 42 7/3/13 12:56 AM kadınlar mahfilinde, beşi giriş katında olmak üzere dünyadaki ilk yedi horanlı Ermeni Kilisesi haline getirilir ve 3 bin kişinin ibadet yapabileceği bir kapasiteye ulaşır. Kilise’nin sol tarafındaki avludan açılan girişinde ana kiliseye bağlanmasıyla ayinler için geniş alan oranı artırılır. Hâlâ sağlam duran Surp Hagop Şapeli de bu eklemeler döneminde inşa edilir. Surp Giragos Kilisesi tarihi boyunca farklı amaç için de kullanılır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman ordularının karargâhı olan kilise, daha sonra ise Sümerbank’ın pamuk deposu olarak kullanılır. Kilisenin çan kulesi ise cami minarelerinden yüksek olduğu için 1915 yılında top atışlarıyla yıkılır. 1960 yılından itibaren tekrar ibadete açılan 3.000 metrekarelik alan üzerindeki Surp Giragos Ermeni Kilisesi, özellikle 1980 yılından sonra Ermenilerin göç etmesi sonucu terk edilir. Cemaati olmadığı için ayin yapılmayan kilise, bakımsızlık nedeniyle tavanı çöker ve kullanılamaz hale gelir. 1990’lı yılların sonlarında tamamen harabeye dönen kilise, 2011 yılında Surp Giragos Küçük Ermeni Kilisesi Vakfı ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından onarılır. Çan kulesi de yapılan ve yeniden ibadete açılan kilisede zaman zaman piyano resitalleri verilir. Kilise pek çok yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği mekanlardan biri olma özelliğini taşır. CEMİLPAŞA KONAĞI Suriçi’nde Alipaşa Mahallesi’nde bulunan Cemilpaşa Konağı, Diyarbakır’ın en güzel ve en büyük sivil mimari örneklerinden biridir. 1887-1888 yıllarında 23 yıl Yemen’de structures. With the additions, it turned into the first Armenian church in the world with seven Horans with two of them in the Women’s section on the first floor of the church, and five at the entrance. This renovation increased the capacity of the church to 3.000 people and connected the entrance from the patio side on the left to the main church area, which increased the total area used for religious ceremonies. The Surp Hagop Chapel, which is still intact, was built at the time of these renovations as well. Surp Giragos Church was used for different purposes throughout its history. It served as the headquarters for German armed forces and later on it served as the cotton warehouse of Sümerbank. Because the bell tower of the church was higher than the minarets, it got destroyed with bomb shots in 1915. Surp Giragos Church was reopened to worship in 1960 and was abandoned mostly after many Armenians immigrated in the 80s. The had no community to worship for many years and after a time its ceiling collapsed and the church became totally useless. It turned into a complete ruin by the end of 90s and was repaired in 2011 by the Foundation of Surp Giragos Armenian Church and Diyarbakir Municipality. With this repair, a bell tower was added to the church and it was opened to worship. There are piano concerts at the church occasionally. The church is another major tourist attraction in the region as well. CEMİLPAŞA MANSION Located in Alipaşa Neighborhood in Suriçi, the Cemilpaşa Mansion is one of the most beautiful and biggest examples of civic architecture in Diyarbakır. It was ordered by Cemil Pasha who served as the Governor of Yemen between 1887 and 1888 and was constructed TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 43 43 7/3/13 12:56 AM restorasyon | restorasyon valilik yapmış olan Cemil Paşa tarafından 1888-1902 yılları arasında yapılır. Haremlik ve selamlık bölümlerinden oluşan Cemilpaşa Konağı’nda, bütün Diyarbakır evlerinde olduğu gibi mekanlar geniş avlu etrafında dizilidir. Diyarbakır’ın diğer evlerinde olduğu gibi bu konakta da bazaltın koyu ağır görünümünü hafifletmek için avluya ve eyvanlara bakan yüzeyler sönmüş kireçle yapılan beyaz renkli çiçekli ‘cıs’ adı verilen motiflerle süslenir. Yapının iki girişi vardır, ana giriş Köylü Sokak’tadır. Haremlik ve selamlığın ortasında mabeyn bölümü yer alır. Geniş havuzlu bahçesi, ahırı, misafirhanesi ve diğer bölümleriyle 2.000 metrekarelik küçük bir saray niteliğinde olan konak, taş işçiliğinin en güzel örneklerden biridir. Odaların zemini Horasan döşemeyle kaplı, tavanlar ise ahşap olup, kirişler, genellikle kavak ağacından yapılır. Odanın önemine göre tavan kirişleri düz olarak boyandığı gibi oyma veya boyayla eşsiz güzellikte desenlerle de bezendiği görülür. Kışlık ve batıdaki mevsimlik bölümün arasında bulunan mutfağın, mevsimlik bölümü tarafındaki küçük bir kapıdan alttaki zerzembe olarak adlandırılan erzakların depolandığı kilere geçilebilmektedir. Diyarbakır evlerinin vazgeçilmez unsurları olan zerzembeler burada da kışlık ve mevsimlik bölümlerinin alt katlarını boydan boya çevirmekte, kalın duvarlı, bol pencereli ve yarıya kadar yeraltında oldukları için yaz-kış aynı sıcaklığı korur. Bu nedenle de her türlü yiyecek buralarda rahatlıkla depolanabilir. Dişi bazalt taşla döşeli avlunun dört bir tarafı mekanlarla çevrelenmiştir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nce korunmasına yönelik çalışmalar başlatılmış, öncelikle mülk sahipleriyle yapılan görüşmeler sonucunda, kamulaştırma işlemleri yapılmış ve hemen akabinde de projelendirilerek restorasyon çalışmalarına başlanır. Onarım sonrası Kent Müzesi olarak işlevlendirilecek olan konak, yeni işleviyle hem kendini hem de Diyarbakır’ın belleğini geleceğe taşıyarak çok önemli bir görevle var olmaya devam edecektir. Bu çerçevede Diyarbakır’ın tüm etnik ve inançsal grupları ile bir Arama Konferansı yapılır. Müftüden, papaza, Müze Müdürlüğü’nden Diyarbakır ile ilgili kitap yazan yazarlara kadar tüm kesimlerin katıldığı Arama Konferansı’nda müzenin nasıl şekillendirileceği belirlendi. 44 between 1888 and 1902. The mansion consists of Haremlik and Selamlık sections and as with all houses in Diyarbakır the house is structured around a wide patio. As with other houses in the city, in order to smoothen the gloomy appearance of the basalt used on the facades, the facades looking towards the patio and the iwans are decorated with motifs called ‘cis’ which is made using dead lime and consists of white flowers. The mansion has two entrances and the main entrance is on the Köylü Street. There is the Mabeyn section between the Haremlik and Selamlık sections. With its garden with a huge pool, its stall, guest house and other sections, the mansion with a total area of 2.000 square meters is just like a small palace and is also one of the best examples of stone masonary. The floors of the rooms are covered with Horasan type flooring and the ceilings are wood and the beams are usually made of poplar tree. Depending on the significance of the room, ceiling beams can be plain or with motifs of incredible beauty made with engravings or painting. The kitchen is located between the winter section and the seasonal section on the west side and through a small door on the seasonal section, one can access the Zerzembe section (cellar) Erzak are stored. Zerzembe is an indispensible aspect of Diyarbakır houses and usually surrounds the bottom floors of the winter and seasonal sections of the houses and because they have thick walls, plenty of windows and are buried almost totally under the ground they can provide the same temperature both in summer and winter, making it easy to store all kinds of food in these cellars. The patio floor is covered with bazalt stone and the patio is surrounded by different sections on all four sides. Works aimed at preservation of the mansion have already been started by Diyarbakır Municipality and as a result of the negotiations with the owners of the property, the mansion has been expropriated and the restoration works have been started right away. The mansion is planned to serve as the City Museum after the restorations and with this new function, it will continue to exist with an important mission by carrying the memories of Diyarbakır to the future. In this regard, a Research Conference was organized with participation from all ethnical and religious groups of Diyarbakır. At this conference participated by representatives of different sectors of the society ranging from the Mufti to the priest and from the Museum Administrators to authors of books written in this area, ideas were discusses as to how to structure the new museum and decisions were made as to the new format. With this new structure, TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 44 7/3/13 12:56 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 45 45 7/3/13 12:56 AM restorasyon | restoration Konağın mimari özelliklerinin yanı sıra, Kent Müzesi olarak Diyarbakır’ın ve yakın çevresinin kültürel birikimlerinin sergilenip yaşatıldığı, bir sosyal uzlaşı mekanı işlevini de yüklenmiş olacak. Cemilpaşa Konağı tarihi ve turistik açıdan görülmesi gereken nadide bir eserdir. the architectural features of the mansion will be preserved and it will serve as a City Museum whereby Diyarbakır’s and its environs’ cultural wealth will be exhibited as well as a point of a social consensus. Cemilpaşa Mansion is actually a rare piece of art that needs to be visited by tourists to discover its historic heritage. ONGÖZLÜ KÖPRÜ Ongözlü Köprü bundan 948 yıl önce 1065 yılında Mervaniler devrinde Diyarbakır hükümdarı Nizamüddevle Nasr tarafından Sancaroğlu Ubeydoğlu Yusuf’a yaptırılır. Diyarbakır için tarih boyunca en önemli yapıların başında gelen Ongözlü Köprü, stratejik anlamda Dicle Nehri’nin iki yakasını biri birine bağlayan bu yapı, yapılan savaşlarda daima en çok korunan mekânların başında gelir. Çünkü Diyarbakır’a geçmenin tek bağlantısını her zaman için bu köprü sağlar. Şimdilerde ‘on gözlü’ olarak anılan köprünün orijinal yapısının aslında 11 gözden ibarettir. Bunu belirleyen birçok şekilsel değişiklik vardır. Değişiklikler yapılan bir savaş öncesinde hazırlıksız yakalanan Diyarbakır beylerinin savunma amaçlı patlattığı ve sonraki dönemlerde tekrar yaptırıldığı yapılan onarımda dört gözün yerine üç gözün inşaa ettirildiği rivayet edilir. Köprü 178 metre uzunluğunda, 5.60 metre genişliğinde ve en büyük kemer açıklığı 14.70 metredir. Köprü ayaklarındaki kemerler sivri formdadır. İpek yolu üzerinden ticaret yapan kervanların da geçişini sağlayan Ongözlü Köprü büyük tonajlı araçların yükünü taşıyamayınca hasar gördü ve restore edildi. Restorasyon sırasında Bağıvar’ın ulaşımı aksayınca Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Ongözlü Köprü’nün 1 kilometre aşağısında Mervani Köprüsü adıyla yeni bir köprü yapar. 160 metre uzunluğunda, 12 metre genişliğinde ve beş aralıklı yeni köprü, tarihi Ongözlü Köprü’nün yükünü üstlenir. Böylece araç trafiğine kapatılan sadece yayaların kullandığı tarihi Ongözlü Köprü turizme ve geleceğe kazandırılır. ONGÖZLÜ BRIDGE Ongözlü Bridge was ordered by the Governor of Diyarbakır Nizamüddevle Nasr during Mervaniler era in 1065 and was designed by Sancaroğlu Ubeydoğlu Yusuf. Throughout history, Ongözlü Bridge has been one of the most prominent architectural structures of Diyarbakır. With a strategic importance as the connection between the two sides of River Tigris, this structure has always been among the top structures that were brought under top security. Because this bridge is the only way to access Diyarbakır. The bridge is currently called ‘Ongözlü’ meaning to have ten holes but the original bridge had 11 holes. There have been many structural changes that caused this. One rumor is that, during preparations for a war, Diyarbakir was caught unprepared by the enemy and the governors of Diyarbakır ordered their commanders to send bombs to the enemy to defend the city which ultimately damaged the bridge as well. And after the war was over, three holes were built instead of the four ones destroyed with bombs. The bridge is 178 meters long and 5.60 meters wide and its widest arch is 14.70 meters. The arches on the legs of the bridge are pointy. Ongözlü Bridge also allowed access for caravans trading up and down the silk road but the bridge, after failing to carry the loads of vehicles with high tonnage, was damaged and had to go through a renovation. This restoration work interrupted with access to Bagivar area of the city after which Diyarbakir Municipality built a new bridge called ‘Mervani Bridge’ located one kilometers down the Ongözlü Bridge. This new bridge that is 160 meters long and 12 meters wide has five holes and carries all the load of Ongözlü Bridge. As a result, the historic Ongözlü Bridge is now open only to pedestrians and has become a major tourist attraction. 46 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 46 7/3/13 12:56 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 47 47 7/3/13 12:56 AM mutfak kültürü | culinary culture Eski ramazanların unutulmaz sofraları Unforgettable feasts of the good old Ramadans Ramazan bu yıl temmuz ayında… Geçen yıl olduğu gibi sıcaklar biraz zorlayacak oruç tutanları… Ağır yememek lazım sahurda ve iftarda… Ama bir yandan da geçmişin güzel ve leziz sofralarını yad etmek gerek… İşte size geçmişte iftar sofralarını süsleyen birkaç lezzet… This year Ramadan will begin in July… As it was the case last year, the summer heat will be a challenge for those who plan to fast… During Suhoor and Iftar meals, one should abstain from over-eating… Yet one should also cherish the good and delicious feasts of the past… Here are some delicacies from past Iftar feasts… Yazı - By: Ömür Akkor Ramazan ayı şimdilerde günlük hayatın sıradanlığı içinde yaşansa da geçmişte ramazan daha gelmeden çok evvelinde hazırlıklara başlanır, her evde bu mübarek ayın gelmesine yakın haftalarda telaş giderek artardı. Neler neler yapılmazdı ki… İftarda ve sahurda yenmek üzere her biri birbirinden lezzetli erişteler, kuskuslar, çeşit çeşit reçeller ve kuru yufkalar evin hanımları tarafından özenle hazırlanırdı. Ramazan ayı için hazırlanan bu yufkaları birkaç evin hanımları bir araya gelerek her gün bir evin ihtiyacını karşılayacak şekilde günlerce hazırlarlardı. Şimdilerde şehir merkezinde yapılmayan bu yufkalar Anadolu’nun bazı köylerinde hâlâ yapılıyor. Hazırlanan bu kuru yufkalarla iftar ve sahur için yufka tatlısı, peynirli gözleme yapılırdı, ayrıca yufkalar sade olarak da yenilirdi. Nowadays, Ramadan is experienced in the mediocrity of the everyday life, however, in the past, preparations started weeks before Ramadan and every home had its own hustle and bustle when the Holy Month drew nearer. So many dishes prepared and served… Different types of noodles and couscous, each more scrumptious than the other, a variety of jams and dry leaves of fine filo pastry – all meticulously prepared by the ladies of the house for Iftar and Suhoor. The ladies of a certain number of houses would come together and prepare these leaves of fine filo pastry, specially rolled for Ramadan dishes, according to the needs of the household, whichever had its turn that day. Today these fine filo leaves are not rolled in the cities, only some villages in Anatolia continue to prepare these pastries. These handmade dry filo leaves, also preferred plain, would be used to bake sweet savory pastries and savory cheese filo pancakes for Iftar and Suhoor. 48 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 48 7/3/13 12:56 AM HAMUR İŞİ, PİLAV VE HOŞAFSIZ SOFRA OLMAZ Sahurda tok tutsun diye hamur işleri, erişteler, pilavlar ve hoşaf türleri masada muhakkak bulunurdu. İftar saati geldiğinde hazırlanan sofrada; türlü simit ve çörekler, çeşit çeşit reçeller, her çeşidinden peynir ve zeytin, düğün çorbası, içli yumurta, sebze ve et yemekleriyle dolmalar sofrayı süslerdi. Sadece yemeklerde değil ramazan ayında iftardan sonra sahura kadar meydanlarda çeşitli eğlenceler düzenlenirdi. Sabah ezanına kadar şehir canlılığını korurdu. Karagöz ile Hacivat gösterileri, şimdilerde eskisi kadar ilgi görmese de geçmişte ramazan eğlencelerinin vazgeçilmezleri arasında bulunurdu. Son yıllarda pek çok kentimizde yeniden bu geleneksel sanat canlandırılmaya çalışılıyor. İftar ile sahur arasında geçen zamanda teravih namazı için büyük camilere giden halk, namazdan sonra kahvehanelerdeki gösterileri izlemek için oralara akın ederdi. PASTRY, RICE AND COMPOTE - A MUST IN A FEAST To feel full during the day of fasting, pastries, noodles, rice and compotes were served at Suhoor. At the time of Iftar, an assortment of bagels and buns, various types of jams, a selection of cheese and olives, Düğün Soup, stuffed eggs, vegetable and meat dishes and stuffed vegetables were an essential part of the feast. Not only was the food the highlight of Ramadan, but different types of entertainment were held in town squares from Iftar until Suhoor time. The city would be buzzing with liveliness till the morning prayer. Although not the main attraction of the present, Karagöz and Hacivat shows had been an essential part of the Ramadan entertainment in the past. In recent years, fans have been trying to revive this traditional performance art throughout many cities. During the time between Iftar and Suhoor, people would visit big mosques to perform the tarawih prayer and after the prayers, they would rush into coffee shops to watch these shows. KOMŞU ASLA AÇ YATMAZDI Hali vakti yerinde olanlar evlerinin bahçelerinde kurdukları büyük iftar sofralarında dostlarının yanı sıra semtin fakirlerini de ağırlarlardı. Ramazanın sonuna yaklaşırken bayramın gelmesine yakın ise ramazan uğurlanmaya hazırlanılır, hatta davulcuların manileri yavaş yavaş değişirdi. Ramazanın son iftarından sonrada davulcular; NEIGHBOURS NEVER GO TO SLEEP HUNGRY Well-endowed people would welcome not only friends but also the neighborhood’s less fortunate to their big Iftar feasts set up in their backyards. Just as the last days of Ramadan would approach and the Eid al-Fitr would draw nearer, everyone would get ready to bid farewell to the Holy Month. Even the poems of Ramadan drummers would step-by-step change. After the last Iftar meal of Ramadan, the drummers would call out; “Gecelerin ayazına Baklavanın beyazına Gül suyundan abdest alın Buyurun bayram namazına…” diyerek tüm ahaliyi bayram namazına çağırırdı. Bayram namazından sonra herkes evine gider ve bayram için hazırlanan yemeklerle kurulu sofraya otururdu. Sofralarda; lokum, baklava, pilav, yaprak sarması, güllaç ve tavuk yemekleri olur, bu yemekler bayram süresince gelen tüm misafirlere ikram edilirdi. Ramazan Bayramı’nda tanıdık tanımadık herkese yemek ikram edilmesi de ayrı bir gelenekti. Yine bir manide; “Ulucami direk ister, Söylemeye yürek ister, Benim karnım toktur ama, Arkadaşım börek ister, Alaylı olsun alaylı, Tepsisi olsun kalaylı, Yağı peyniri bolca olsun, Yimesi olsun kolaylı…” diyerek davulcu bu durumu kısaca özetlerdi. Şimdi dilerseniz ramazan ve bayram için yapılan yemeklere kısaca bir göz atalım.. “To the frost of the nights To the white of the baklawa Make an ablution with rose water Come to the Salat al Eid…” and thus summon everyone to the Eid prayers. People would go home after the prayers and eat together the specially prepared Eid dishes. The Eid feasts would always include Turkish delight, baklawa, rice, stuffed vine leaves, Gullac (rosewater pudding), chicken dishes, and these would be served to all guests who would pay a visit during the Eid. It was also a notable tradition to serve food to everyone, whether an acquaintance or not, during the Eid. The drummers would even refer to this tradition in their poems: “The Grand mosque needs a pillar, One needs a heart to tell, My stomach is full but, My friend wants a pie, Let it be self-taught, Let his tray be tinned, Put in extra cheese, extra butter, So it will be easy to eat…” Let us now take a look at some Ramadan and Eid dishes… TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 49 49 7/3/13 12:56 AM mutfak kültürü | culinary culture RAMAZAN KEBABI RAMADAN KEBAB 50 MALZEMELER: 1 kilo parça kuzu eti, beş çok ince ramazan pidesi, 200 gram tereyağı, bir çay kaşığı damla sakızı, bir çay kaşığı karabiber, bir yemek kaşığı kakule, bir parça yağlı kağıt, iki su bardağı su, bir tatlı kaşığı tuz… INGREDIENTS: 1 kg lamb meat, five very thin Ramadan flat breads, 200 grams butter, 1 teaspoon gum mastic, 1 teaspoon black pepper, 1 tablespoon cardamom, a piece of wax paper, 2 cups of water, 1 dessert spoon salt… TARİFİ: Pideler hariç tüm malzeme güveç kabına konur. Üzeri yağlı kağıt kapatılarak odun fırınına verilir ya da ocakta iki saati aşkın pişirilir. Ocakta çok ağır ateşte, fırında ise orta sıcaklıkta ve ateşten uzak olmasına dikkat edilerek pişirilir. Çatala gelecek şekilde doğranan pideler bakır bir servis tepsisine konularak fırınlanır. Pideler iyice gevretildikten sonra üzerlerine güveçten çıkarılan kuzu eti ve suyu dökülüp kısa bir süre altı ateşte tutulup servis edilir. RECIPE: Put all ingredients except the flat breads into a crock pot. Place the wax paper over the crock pot and bake it in a wood oven or cook on the stove for 2 hours. Make sure the temperature remains at a low heat when cooking on the stove and at medium heat and away from the fire when baking in a wood oven. Hack the flat breads into small pieces, spread them on a copper serving plate and bake the bread pieces in the oven. When flat breads turn crisp, place the lamb meat on the bread pieces and pour the meat broth over the plate. Cook a bit more and then serve. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 50 7/3/13 12:56 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 51 51 7/3/13 12:56 AM mutfak kültürü | culinary culture CENNET KÜNKÜ (CENDERE BAKLAVASI) CENNET KÜNKÜ (THE CENDERE BAKLAWA) 52 ‘Cennet künkü’nü yaparken en zorlandığım kısım hiç görmediğim bir tarifi yapmak olmuştu, nasıl görünmesi gerektiğini bir türlü kavrayamıyordum. Ancak kelime olarak künkü araştırdığımda boru anlamına geldiğini öğrendim ve nasıl yapacağını anlamış oldum. Sizlere de güncellenmiş tarfiyle aşağıda sunuyorum. Afiyetle yiyin… The hardest part in making the ‘Cennet Künkü’ was that I had never seen this dessert before and did not know what it looked like. But when I researched the work künk, I found out that it had the meaning pipe, so I had figured out how the recipe should be prepared. Here you can find the revised version of the recipe. Bon appetite… MALZEMELER: 1 kilo un, nişasta, bir rulo kaymak, 250 gram tereyağı, 1 kilo şeker, iki dilim limon, dört su bardağı su… INGREDIENTS: 1 kg flour, starch, 1 roll clotted cream, 250 grams butter, 1 kg sugar, 2 slices of lemon, 4 cups of water… TARİFİ: Un ve suyla hamur hazırlanır. Hazırlanan hamur nişastayla açılarak yufka haline getirilir. Her bir yufka, oklavaya sarılıp, iki ucundan itip buruşturulur. İsteğe göre içerisine ceviz içi de konabilir. Yağlı tepsiye şekil verilmiş tüm yufkalar yerleştirilir ve üzerlerine yumurta sarısı sürülür. Üstü iyice kızarana dek fırınlanır. Şerbeti için su ve tozşeker 15 dakika kaynatılır ve içine limonlar atılıp altı kapatılır. Hazırlanan şerbet soğumaya bırakılır. Tepsideki tatlıların üzerine soğuk şurup dökülür. Tatlıları servis tabağına çıkartıldıktan ve soğuduktan sonra içlerine kaymak sıkılır. Ceviz servis edilir. RECIPE: Mix flour and water, knead until you have dough. Add starch and roll the dough into thin filo layers. Wrap each thin layer around the rolling pin and wrinkle it by pushing from each side of the layer. You can optionally add walnuts into the wrinkled layers. Place all wrinkled pastries on a buttered baking tray and brush them with egg yolk. Bake until golden brown. For the syrup, boil water together with sugar for 15 minutes, add the lemon slices and let it cool. Pour the cold syrup over the pastries on the tray. Place the soaked pastries on a serving plate and put some clotted cream amidst the pastries. Serve with walnuts. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 52 7/3/13 12:56 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 53 53 7/3/13 12:56 AM mutfak kültürü | culinary culture ETLİ KITIR ÇORBASI CRISP MEAT SOUP MALZEMELER: 250 gram kuzu eti, yarım kilo yoğurt, iki yumurta, iki su bardağı un, iki yemek kaşığı tereyağı, iki diş sarımsak, bir çay kaşığı tuz, iki su bardağı su… TARİFİ: Kuzu eti iyice haşlanır. Un, bir yumurta, tuz ve suyla hamur tutulur ve yarım saat dinlendirilir. Dinlenen hamur iki parçaya ayrılarak yufka şeklinde açılıp küçük küçük karelere bölünür. Diğer tarafta iyice haşlanan kuzu eti süzülerek didiklenir. Haşlanan etin suyuna iki su bardağı su ilave edilerek kaynatılmaya devam edilir. Hazırlanan kare hamurların yarısı kaynayan suya didiklenen kuzu etiyle birlikte ilave edilir. Yoğurt, ezilmiş sarmısak ve bir yumurta iyice çırpılır. Yoğurdun kesilmemesi için karışıma bir kepçe et suyu ilave edilerek çırpılmaya devam edilir. Daha sonra bu karışım çorbaya azar azar eklenir. Bir taşım daha kaynatılır. Kalan kare hamurlar tereyağında kızartılır ve çorbanın üstüne eklenerek servis edilir. 54 INGREDIENTS: 250 grams lamb meat, 500 grams yoghurt, 2 eggs, 2 cups of flour, 2 tablespoons butter, 2 cloves of garlic, 1 teaspoon salt, 2 cups of water… RECIPE: Boil and cook the lamb meat. Mix flour, 1 egg, salt and water, knead, and let the dough rest for half an hour. Divide dough into half and roll until you have thin layers. Cut out small squares from these thin layers. Remove the well-cooked lamb meat from the pot and shred it. Add 2 cups of water to the meat broth and boil. Add half of the thin pastry squares together with the shredded lamb meat to the boiling broth. Mix yoghurt, crushed garlic and 1 egg and whisk. To prevent yoghurt from curdling, add 1 ladle of meat broth to the mixture and whisk further. Add this mixture slowly to the soup and bring it to boil. Toss the remaining thin pastry squares with butter in a pan and sprinkle them on top of the soup. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 54 7/3/13 12:56 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 55 55 7/3/13 12:56 AM keşif | explore Bin filler ülkesi… Land of thousand elephants… Laos’un saklı dünyasında ağır silahların, tankların, bombaların izleri hâlâ sürülebiliyor. 20 yıl önceki bombalar bugün yine elde patlayabiliyor. Ama bunun yanında vahşi doğanın bağrında filizlenen kanlı canlı bir hayat var. Yüzde 70’i orman olan ülkede yaban hayat Laos’a durmadan bunu hatırlatıyor. In the hidden world of Laos, you can still follow the traces of heavy weapons, tanks and bombs. Bombs remaining from 20 years ago may still explode in your hands. But apart from that, there is brand new life that bloomed in the middle of wild nature. This is what wild life reminds Laos in this country 70% of which is covered with forests. Yazı - By: Sinem Büyükdığan 56 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 56 7/3/13 12:56 AM Laos, Güney Asya’nın en yoksul ülkesi... Yoksulluğunun yanında, yalıtılmışlığıyla da dikkat çekiyor. 1975’ten bu yana komünist bir iktidar tarafından yönetilen ülkede, yalıtılmışlık 1990’larda bir nebze aşılmış. Yine de sözünü ettiğimiz kontrollü bir aşılma… Kim bilir, belki de kapı komşusu Tayland gibi turist akınına uğrayıp çağın hızlı dönüşümünden korkuyor ülke. Öte yandan denize kıyısı olmadığı için bu tür bir akın pek ihtimal dahilinde değil. 6.5 milyon nüfusu olan Laos’un kelime anlamı ‘Bin Filin Ülkesi’... İsminin hakkını verecek kadar çok sayıda fil ve daha pek çok hayvan türü bulunuyor burada: Leoparlar, kaplanlar, panterler, zehirli kertenkeleler, kobralar, timsahlar, çeşit çeşit egzotik kuşlar ve böcekler… Zaten ülkenin yüzde 70’i orman. Topraklarının dörtte üçünden fazlası dağlarla kaplı olan bu ülkede yerleşimler çoğunlukla ünlü Mekong Nehri boyunca kurulmuş. Bir de şehirle kasabaları birbirine bağlayan yarısı bozuk yollar etrafına. Laos, the poorest country in South Asia…Apart from its poverty, it attracts attention with being isolated as well. In Laos, which is under the communist rule since 1975, this sense of isolation was moderated during 1990s. But it was still a controlled moderation… Maybe the government is afraid that the country might be dragged into the rapid phase of change in the world after tourist invasion which was the case its next door neighbor Thailand. But chances for that to happen are pretty low as the country has no shores. Laos’s population is 6.5 million and the word Laos means ‘Land of Thousand Elephants’… The country has too many elephants and many other animal species to prove this name correct: you have leopards, tigers, panthers, poisonous lizards, cobras, alligators, a variety of exotic birds and insects… And 70% of the country is covered with forests. More than ¾ of its land is mountains and most settlements are along the coast of famous River Mekong as well as around the poorly constructed roads that connect cities and towns. And capital Vientiane is TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 57 57 7/3/13 12:56 AM keşif | explore Başkent Vientiane de nehir kenarına kurulan kentlerden biri. 1893-1953 yılları arasında Fransız yönetimi altında kaldığı yılların etkilerini şehrin her yanında görmek mümkün. Öte yandan Fransız ya da Batı etkisi göze çarpıyor olsa da Asya’nın diğer başkentleri gibi gökdelenlere rastlayacağınız bir şehir değil Vientiane. En yüksek binası 15 katlı bir otel! VİETNAM SAVAŞI’NDAN NASİBİNİ ALMIŞ Ülkenin tarihinde yalnızca Fransa etkisi yok. Amerika, Fransa’nın Hindiçin’deki sömürgelerini kaybetmesinden sonra, Kamboçya, Laos ve Vietnam’ın komünist yönetimlere geçmesini engellemek için çalışmalara başlamış. Aslında bunu ‘çalışma’ diye adlandırmak hafif kaçar, bildiğiniz ‘gizli savaş’ söz konusu olan. Kennedy, 1961 yılında Laos içinde filizlenmekte olan komünist akımlara karşı savaşmak Laos’ta iki mevsim üzere 11 bin kişilik bir ordunun kurulmasını var sanki. Muson yağmurlarının onaylamış. 1962 yılında imzalanan Cenevre yaşandığı ıslak Barış Anlaşması’na göre ABD’nin bu gizli dönemle yaşanmadığı orduyu dağıtıp geri çekilmesi gerektiği halde kuru dönem. Muson CIA desteği sürdürmüş. Asker sayısı 30 binlere dönemi genelde varan bu orduyu beslemek için kaynak ise mayıs ayı gibi etkisini gösterip kasım ayına kadar devam ediyor. Kuru dönem ise muson yağmurlarından sonra kasım ayının sonları gibi başlayıp mayıs başına kadar sürüyor. It’s like there are two seasons in Laos. The wet season when you have heavy Monsoon rains and the dry season when you don’t have any rain. Monsoon season usually starts around May and lasts until November. The dry season, on the other hand, starts right after the Monsoon rains end by the end of November and lasts until the beginning of next May. one of those cities founded by the river. The country was under the French rule between 1893 and 1953 and you can see the French influence everywhere in the city. On the other hand, despite the heavy French or western influence, Vientiane is not like the other Asian cities where you would see skyscrapers everywhere. The tallest building is a 15 storey hotel! HAD HER SHARE OF THE VIETNAM WAR Country’s history does not only carry traces of the French reign. After France lost its colonies in the Indochina, US government started taking measures to prevent communist rule from entering Cambodia, Laos and Vietnam. In fact it would sound quite naïve if we call it just ‘measures’ because what happened was a ‘secret war’. In 1961 Kennedy approved the government decision to set up an army of 11 thousand soldiers to defend the country against communist tendencies that started to flourish in the country at that time. Even though the Geneva Peace Treaty required that US to disband this secret army and withdraw its troops, US continued to provide support against communism via CIA. And of course the main source of funding for this army of 30 thousand 58 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 58 7/3/13 12:56 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 59 59 7/3/13 12:56 AM keşif | explore 60 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 60 7/3/13 12:56 AM tabii ki uyuşturucu. Bugünkü Laos üzerindeki ‘ABD etkisi’ni gösteren bir konu da ABD’nin Laos’u üzerinde kullandığı çeşit çeşit ve farklı bomba türleri. Bu türler içinde 20 sene sonra bile ölüme yol açanlara rastlanıyor. Bugün ülkede tahminen yarım milyon ton patlamamış bomba olduğu düşünülüyor. Ve bunlara dokunulduğunda patlama olasılığı yüksek. 1970’lerde yılda 600 kişi bu bombalar yüzünden hayatını kaybediyormuş, bugünlerde bu sayı yılda yüz kişiye düşmüş. DÖRT BİR YANDA BUDA HEYKELLERİ Kuşkusuz burada sadece tankların, silahların dili konuşulmamış. Laos her ne kadar turistik bir ülke olarak anılmasa da, vahşi doğası ve kültürüyle de dikkate değer yerleri olan bir yer. ‘Laap’ adı verilen, nane yaprağı, küçük limon suyu, pirinç, acı biber ve dilediğiniz çeşit etle hazırlanan baharatlı salata Laos’un en meşhur yemeği. Buna ek olarak ‘tam maak hung’ adı verilen yeşil papaya salatasına da mönülerde sıkça rastlıyorsunuz. The spicy salad called ‘Laap’ is made from mint leaves, citrus juice, rice, hot pepper and the meat of your choice, is the most famous food in Laos. Another hot item of the menus in Laos is the green papaya salad called ‘tam maak hung’. soldiers was drugs. Another thing that proves US influence on Laos is that US continues to use Laos as an experiment lab to test its new weapons and bombs. These include weapons and bombs, side effects and damage of which may take 20 years to occur. Around half million unexploded bombs are estimated to exist within the borders of Laos. And chances of these bombs to explode with one touch is so high. In 70s average number of casualties per year due to such bombs was 600. Now this figure has come down to 200 per year. BUDHA STATUES EVERYWHERE There I is no doubt that tanks and weapons or bombs were not the only thing people talked about here. Even though it is not accepted as a TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 61 61 7/3/13 12:56 AM keşif | explore Tayland, Kamboçya, Çin ve Vietnam’dan etkilenmiş yemek kültürü, çok yeni bir şeyler sunmasa da genel olarak leziz ve doyurucu. Pirinç ve noodle’ın çok geniş yer tuttuğu yemeklere ek olarak, çeşitli baharatlara ve taze sebze ve meyvelere de yemeklerde ağırlıklı olarak yer veriliyor. Its cuisine, which is influenced mainly from Thai, Cambodian, Chinese and Vietnamese cuisines, does not offer anything new but it is quite delicious and filling. In addition to numerous varieties of rice and noodle, there are many dishes that use different spices, fresh vegetables and even fruits. İşte Vientiane’daki Paris’teki Champs-Élysées’ye benzeyen Patuxay mutlaka görülmesi gereken yerlerinden biri. Yine UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Laolar’ın gurur kaynağı That Luang ve içerisinde yüzlerce Buda heykelinin bulunduğu Buda Parkı da öyle. Mağaraları ve geleneksel Khamu köyleri ziyaret edilebilir. Fil safarisi, viski yapan köy ziyaretleri ve Kuang Si Fa Şelalesi görmeden dönülmemesi gereken yerler listesinde olmalı. KABİLE HAYATINA MİSAFİR OLMAK Luang Namtha bakir ormanlarında eko trekkingler yapılıyor. Bu trekkinglerde tamamen doğadan toplanan şeylerin bambu içerisinde nasıl pişirildiğine şahit olacaksınız. Modern dünyadan uzak ormanlar içerisinde 62 top tourist destination, Laos has impressive sights both with its wild nature and culture. Patuxay in Vientiane which is very similar to Champs-Élysées in Paris is one of those locations you should definitely see. So are the That Luand, the source of pride for Laotians which is also in UNESCO world heritage list and the Buddha Park that contains hundreds of Buddha statues. You can also visit the caves and the traditional Khamu villages. Elephant safari, visits to villages where whiskey is produced and the Kuang Si Fa water fall are among the list of must-see locations. EXPERIENCING TRIBLE LIFE Eco-trekking is a common activity in the untouched Luang Namatha forests. During this activity, you will witness how food collected from nature is cooked in bamboo. By spending TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 62 7/3/13 12:57 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 63 63 7/3/13 12:57 AM keşif | explore yer alan Laos kabile köylerinde kalarak oradaki yaşamın ayrıntılarını keşfetmek de mümkün. Vietnam sınırına yakın Nong Khiaw ilginç kayalıklardan oluşan dağları, nehrindeki küçük adaları ve tekne turlarıyla ünlü bir yer. Bu sisler içerisindeki sakin kasabada trekking yapıp manzaranın tadını çıkarmak mümkün. Nehirde yolculuk da tabii. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan ‘Gizemli Kavanozlar Düzlüğü’nden de bahsetmeden geçmeyelim. Ovada serpilmiş yüzlerce dev kavanozların sırrı henüz öğrenilemedi... 64 a couple of nights in Laos tribal villages which are mostly located in forests far from modern life, you can discover the details of that different life there. Located right next to the Vietnam border, Nong Khiaw is a very popular area with its rocky mountains, small islands on the river and the boat tours. You can go trekking on the foggy mountains and enjoy the incredible scenery. And of course don’t forget to take a boat tour on the river. Let’s not forget to mention the ‘Plateau of Mysterious Jars’ which is also in the UNESCO World Heritage List. The mystery of hundreds of giant jars spread around the plateau is still unresolved… TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 64 7/3/13 12:57 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 65 65 7/3/13 12:57 AM lezzetin yolculuğu | discovering flavours PASTIRMA PASTRAMI Etin lezzetine lezzet katmanın serencamı A way of enhancing the flavor of the meet Hele ki ‘kuşgömü’ ya da ‘sırt’ olmasın, o ince dilimlerin ağızda adeta erirken bıraktığı tat hiçbir başka et ürünüyle kıyaslanamaz. Pastırma, böylesi müthiş bir lezzete kavuşmak için etin pek çok işlemden geçmesi sonucunda ortaya çıkar. Ramazan ayında sofraların baştacıdır bu çemenli kuru et… Orta Asya’dan gelen atalarımızdan yadigar… Especially the ‘kuşgömü’ pastrami or the one made from the back meat. No other meat product compares to the unique flavor that pastrami leaves on your tongue when those tiny slices melt in your mouth. Pastrami has to go many processes until it reaches that incredible flavor. This dried meat with fenugreek is the crown of the dinner tables during Ramadan... A heritage from our ancestors from Central Asia... Yazı - By: Mustafa Durak-Pınar Daşkın 66 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 66 7/3/13 12:57 AM Pastırma; sözlük anlamı itibarıyla farklı şekillerde Dictionary meaning of pastrami varies a lot. For tanımlanır. Örneğin bir tanımlamada pastırmanın, ‘çiğ etin çeşitli baharatlar ve tuzla kurutulmasıyla yapılan bir yiyecek’ olduğundan bahsedilirken diğer bir tanımlamada ‘tuz ve çemen katılıp bastırılarak kurutulmuş et’ olduğundan söz edilir. Türk Standartları Enstitüsü tarafından yayınlanmış olan TS 1071 Pastırma Standardı’nda ise, ‘mevzuatına uygun olan kombina ve mezbahalarda kesilen kasaplık sığır gövde eti, kasaplık dana gövde eti, kasaplık manda gövde etinin veteriner hekim kontrolünden geçmiş olan gövde etlerinin pastırma yapım kurallarına göre, pastırmalık olarak sökümünün yapılması ve gerekli teknolojik işlemlerden geçirilmesiyle elde edilen ve hayvan gövdesinde sökümünün yapıldığı bölgeye göre parça adı verilen ürün’ olarak tanımlanır. Geleneksel et ürünlerimiz arasında birinci sırada yer alan pastırmanın tarihinin kesin olarak bilinmeyecek kadar eskiye dayanıyor. Ülkemizde sevilerek tüketilen ve besleyici değeri oldukça yüksek bir gıda maddesi olan pastırma, taze etten farklı olarak kurutma sırasında özellikle B ve C vitaminlerini kaybedebiliyor. Ancak protein ve mineral değeri yönünden taze etten farkı olmayan pastırma etleri olgunlaşmış etler olduğu için taze ete nazaran daha yumuşak ve hazmı daha kolay... example according to one definition, it is a ‘food made by drying raw meet with various spices and salt’ and according to another, it is ‘meat dried by pressing after adding salt and fenugreek’. And according to the pastrami standard TS 1071 released by Turkish Standards Institute, it is defined as ‘the meat product which is made by cutting and processing of butchery buffalo meat according to pastrami production rules and which is named after the part of the animal form which the meat is obtained.’ Pastrami is ranked number one among our traditional meat based foods and its history dates back to very old times that the exact that is not known. It is among the most preferred food items in our country and has high nutritious value and unlike fresh meat, it loses especially vitamin B and vitamin C content during the drying process. However pastrami is no different than fresh meat in terms of protein and mineral content and because it is saturated meat, it is smoother and easier to digest than fresh meat. HUNLAR’DAN MİRAS KALAN BİR LEZZET Eski çağlarda yaşayan insanlar gıdaları saklamak için basit teknikler kullandılar. Etlerin bozulmasını önlemek amacıyla da etleri tuzladıktan sonra güneşte kuruttular. Orta Asya’dan batıya göç eden Hun süvarilerinin eyerlerinin çantalarını dolduran kuru et konserveleri, Türkler’in sonbaharda kışa hazırlık olarak tuzlu, kuru ve dumanlı et konserveleri yapmaları pastırma sanatının Orta Asya’dan geldiğini gösteriyor. Eski Türkler hayatları at üstünde savaşarak geçtiğinden savaşta yanlarına sığır eti alırlardı. Deri bir kılıf içinde atın bacaklarına sıkıştırılan tuzlu et, yol boyunca basıla basıla pastırma haline gelir ve yiyecek olarak bu besin FLAVOR INHERITED FROM THE HUNS Ancient people used to have simple techniques to preserve food. They used to dry meat under sunlight after salting it to prevent it from going bad. Cans of dried meat filling the bags of the saddles of Hun cavaliers who immigrated from Central Asia to West and the fact that Turks prepare salted, dried and smoked meat in autumn for preparation for the winter prove that pastrami art originated from Central Asia. Because ancient Turks spent most of their lives fighting on horseback, they used to carry with them plenty of beef when they went to war. Pressed between the legs of the horse, this salted meat in a leather bag squeezed between the legs of the horse, would turn into pastrami after a time. On the other hand, the exact time when pastrami arrived in Anatolia is not known. However some researchers argue that it was brought to Anatolia by the Seljuks by the beginning of 12th century and that it passed over to Thrace spread over there after the conquest of İstanbul. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 67 67 7/3/13 12:57 AM lezzetin yolculuğu | discovering flavours maddesini kullanırlardı. Bununla birilikte pastırmanın Anadolu’ya hangi tarihlerde geldiği kesin olarak bilinmiyor. Ancak bazı araştırmacılar, Selçuklular tarafından 12’nci yüzyılın başlarında Anadolu’ya getirildiğini; İstanbul’un fethiyle Trakya’ya geçtiğini ve yayıldığını ileri sürüyor. Eski Türkler hayatları at üstünde savaşarak geçtiğinden savaşta yanlarına sığır eti alırlardı. Deri bir kılıf içinde atın bacaklarına sıkıştırılan tuzlu et, yol boyunca basıla basıla pastırma haline gelir ve yiyecek olarak bu besin maddesini kullanırlardı. Bununla birilikte pastırmanın Anadolu’ya hangi tarihlerde geldiği kesin olarak bilinmiyor. CAPITAL OF PASTRAMI: KAYSERİ Talking about Kayseri, first thing that one remembers would be pastrami... Famous voyager Evliya Celebi who lived between 1611 and 1682 talks about Kayseri as follows in his famous ‘Seyahatname’: “Its unique white bread cooked in a smart way, Lavasa bread (made from thin dough), crisp flaky pastry (made of thin bread dough), buffalo pastrami with cumin that became famous with the famous meat of the region, and the beef sausage with great smell can be found no where else in the world.”. As one can tell from these statements, there was pastrami production in Kayseri for sure even during the 17th century. Pastrami production took place in uncontrolled environments at local workshops in towns and villages. However with the regulation brought into effect by Kayseri Municipality in 1945, all pastrami production facilities were moved to Karpuzatan Area. Some of the reasons for Kayseri being associated with pastrami are the climate, natural conditions and the continuation of master-apprenticeship tradition in pastrami production for centuries. During the season called ‘pastrami summer’, weather is Because ancient Turks spent most of their lives fighting on horse back, they used to carry with them plenty of beef when they went to war. Pressed between the legs of the horse, this salted meat in a leather bag squeezed between the legs of the horse, would turn into pastrami after a time. On the other hand, the exact time when pastrami arrived in Anatolia is not known. PASTIRMA DENDİ Mİ KAYSERİ Kayseri denilince ilk akla gelen geleneksel ürünlerden biri de pastırma... 1611- 1682 yılları arasında yaşamış olan ünlü Seyyah Evliya Çelebi, ‘Seyahatname’sinde Kayseri’den şu şekilde bahseder: “Makulat ve imalatı has beyaz ekmeği (akıllı ve bilgili olarak imal edilen kendine mahsus beyaz ekmeği), Lavaşa yufkası (ince olarak yapılan ve yufka denilen ekmeği), katmerli böreği (ince ince açılmak suretiyle ekmek hamurundan yapılan böreği), lahm-ı kadit namı ile şöhret bulan kimyonlu sığır pastırması (ünü meşhur pastırma eti ile şöhret bulan kimyonlu sığır pastırması) ve miskli (güzel kokulu) et sucuğu bir tarafa yoktur.” Bu sözlerden anlaşıldığı üzere, Kayseri’de 17’nci yüzyılda dahi pastırma üretiminin olduğu aşikar. Pastırma üretimi yıllarca Kayseri’nin eski mahallelerinde pastırma 68 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 68 7/3/13 12:57 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 69 69 7/3/13 12:57 AM lezzetin yolculuğu | discovering flavours Çemenleme pastırmanın kendine has lezzet, aroma, renk ve görünüm kazanması amacıyla yapılan işlemdir. Son hale gelen pastırmalık etlerin yüzeyi çemenle korunur. Çemenin, pastırmayı dış etkilere karşı özellikle kurtlanma ve mikrobiyal bozulmaya karşı koruyucu özelliği bulunur. ‘Çemenleme’ (covering with fenugreek) is done to give a unique flavor, color and look to the pastrami. After the final processing of meat, it would be covered with fenugreek. Fenugreek is known to protect pastrami against external conditions and especially against worm formation and microbial contamination. ve sucuk imalathanelerinde kontrolden uzak bir şekilde yapılmaktayken Kayseri Belediyesi tarafından 1945 yılında yapılan düzenlemeyle imalathaneler Karpuzatan Mevkii’ne taşındı. Kayseri’nin pastırmayla özdeşleşmesinin sebepleri arasında iklimin, suyunun, nesillerden beri devam eden ustalık-çıraklık geleneğinin önemli etkileri bulunuyor. ‘Pastırma yazı’ olarak bilinen dönemlerde Kayseri’de havalar açık ve güneşli, düşük rutubetli ve hafif rüzgarlı oluyor. Bu havalarda pastırma da kuruma işlemi daha kolay oluyor ve kuruyan pastırmalar nemlenmiyor. Günümüzde pastırma üretimi Kayseri dışında bütün yurt geneline yayılmış durumda... Klimatik odalarda en son teknoloji kullanılarak hijyenik ortamlarda üretim yapılıyor. 70 cleat and sunny with little humidity and wind. In such weather, it is easier for pastrami to dry and the ones that dry do not get humid. Today there’s pastrami production all over Turkey. Pastrami is produced in climatecontrolled rooms using latest technologies. FUN TO EAT BUT HARD TO MAKE With high nutritious value, pastrami is produced as a result of different processing phases. It requires special diligence to separate the animal parts to be used for pastrami production. Here, the goal is to classify meat according to their quality and to take out intact meat blocks. After taking out meat blocks in this way, the TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 70 7/3/13 12:57 AM YEMESİ ZİYAFET AMA ÜRETİMİ ZORLU İŞ Oldukça yüksek besleyici değere sahip olan pastırma farklı birçok aşamadan geçirilerek üretilir. Kesim sonrası pastırmalık etlerin sökümü ayrı bir özen gerektirir. Burada amaç; etlerin kalitelerine göre sınıflandırılması ve blokların bir bütün halinde çıkarılmasıdır. Bu şekilde et parçaları alındıktan sonra ‘açım işlemi’ dediğimiz şekil verme işlemi gerçekleştirilir. Bu işlem; et bloklarının üzerindeki kas tabakası, tendo, ligament, lenf yumruları ve fazla yağlardan arındırılmasını kapsar. Pastırma şekli verilen etlerin ‘şak’ adı verilen bıçak darbeleriyle yüzeyi kesilerek tuzlama işlemi yapılır. Tuzlanan etler üst üste istiflenerek 24-36 saat bekletilir daha sonra döndürülerek 12-24 saat daha bekletilir ve ‘yıkama’ işlemine geçilir. Yıkama işleminde pastırmalık etler sürekli su devirdaimi olan teknelerde iplerinden tutularak sağlı sollu yıkanır. Bu işlem iki kez tekrarlanarak etlerdeki fazla tuzlar giderilir. Yıkamadan sonra pastırmalık etler birbirine değmeyecek şekilde askılara asılır ve normal hava şartlarında iki-üç, soğuk havalarda altı-yedi gün süreyle kurumaya bırakılır. Kuruma süresi havanın sıcaklığı, rutubeti ve pastırmalık etlerin büyüklüğüne göre değişir. MASAYA GELENE KADAR PEK ÇOK AŞAMADAN GEÇİYOR Yeterince kuruyan etler sabahın erken saatlerinde askılardan indirilerek ‘birinci denkleme’ye alınır. Burada meat is given a certain shape. This process involves removal from the meat blocks, the muscle layer, tendons, ligamentum, nubs of glands and fat. After the meat is given pastrami shape in this way, the surface would be peeled off using a knife called ‘şak’ and salted. The salted meat blocks would be stacked and left to wait for 24 to 36 hours. After this period they would be turned and left to wait for 12-24 hours. After this waiting period meat is washed. During washing pastrami blocks are submerged into water tanks with circulated water. This step is done two times to remove excess salt from the meat. After washing, pastrami blocks are hung in a way not to contact each other and left to dry for two to three days under normal weather conditions and six to seven days in cold weather. Drying time varies depending on the temperature, humidity and the size of the pastrami blocks. PASSES THROUGH MANY STEPS BEFORE COMING TO THE DINNER TABLE After drying enough, meat is removed from the hangers early in the morning and placed into the process called ‘initial balancing’. During this phase, meat is left to wait for 10-12 hours in pressing equipment and loses some more of its water and becomes flatter and the knife scars on the meat disappear. This stage is called ‘cold balancing’. The next step is called ‘second balancing’ or ‘hot balancing’. For this phase, pastrami blocks are hung in open air where there is no circulation and left to wait for around 1 to 3 days TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 71 71 7/3/13 12:57 AM lezzetin yolculuğu | discovering flavours pres adını verdiğimiz basınçlı sıkıştırıcı aletlerde 10-12 saat bekletilen etler bir miktar daha su kaybına uğrayarak yassılaşır ve üzerinde bulunan bıçak yaraları kapanır. Bu işlem ‘soğuk denkleme’ olarak adlandırılır. Bundan sonra ‘ikinci denkleme’ veya ‘sıcak denkleme’ adını verdiğimiz işlem gerçekleştirilmektedir. İkinci kurutma işlemi için açık havada güneş gören, hava akımı olmayan yerlerde asılarak bir-üç gün, kapalı havalarda beş-yedi gün bekletilir. Burada güneşin etkisiyle pastırma üzerindeki yağlar erir ve yağ damlacıkları belirir. Bu olaya ‘terli’ adı verilir. Terlemenin fazlaca olduğu parçalar tekrar denge alınır ki buna da ‘terli denkleme’ denir. Bu işlem serin havada gerçekleştirilmekte ve bu sırada etler bir miktar daha su kaybeder. Çıkarılan etler tekrar serin bir ortama alınarak hava cereyanının olmadığı bir yerde yavaş yavaş kurutulur. Burada şekillerinde hafif bir düzeltme yapılarak çemenleme işlemine hazır hale getirilir. in normal weather conditions and 5 to 7 days when the weather is cloudy. At this stage, sunlight melts down the fat on the surface of the pastrami and fat drops form on the pastrami. This is called ‘sweating’. Pastrami blocks with to much sweating would be taken into another balancing phase which is called ‘sweat balancing’. This is done in cool weather and during this phase the meat loses some more water. Meat taken out of this phase would be placed again in a cool environment and left to wait in a setting with no air circulation. Here, slight adjustments are made to the shape and the pastrami blocks would be ready for applying fenugreek on them. 72 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 72 7/3/13 12:57 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 73 73 7/3/13 12:57 AM lezzetin yolculuğu | discovering flavours LEZZET VEREN KORUYUCU MADDE: ÇEMEN Çemenleme pastırmanın kendine has lezzet, aroma, renk ve görünüm kazanması amacıyla yapılan işlemdir. Son hale gelen pastırmalık etlerin yüzeyi çemenle korunur. Çemenin, pastırmayı dış etkilere karşı özellikle kurtlanma ve mikrobiyal bozulmaya karşı koruyucu özelliği bulunur. Ayrıca bu işlem, pastırmanın fazla kurumasını önleyerek gerekli olgunlaşmanın meydana gelmesini sağlar. Çemenleme işlemi bittikten sonra bir müddet çemenin kuruması sağlanır ve kuruma işlemi sonrasında pastırmalar hazır hale gelir. Paketleme ve etiketleme işlemi tamamlanan pastırmalar satış için depolara sevk edilir. ‘Kuşgömü’ ve ‘sırt’ birinci sınıf, ‘bohça’, ‘kenar’, ‘şekerpare’, ‘but’, ‘mehle’, ‘omuz’ ve ‘kürek’ pastırması ikinci sınıf olarak adlandırılır. 74 PROTECTIVE COATING THAT GIVES A UNIQUE FLAOVOR: FENUGREEK ‘Çemenleme’ (covering with fenugreek)’ is done to give a unique flavor, color and look to the pastrami. After the final processing of meat, it would be covered with fenugreek. Fenugreek is known to protect pastrami against external conditions and especially against worm formation and microbial contamination. This process also prevents the pastrami from over drying and allows necessary saturation to take place. After fenugreek application is finished, pastrami would left to wait to allow the fenugreek to dry after which the pastrami would be ready to be served. After packaging and labeling phases, pastrami is sent to warehouses for sale. ‘Kuşgömü’ and ‘sırt’ (made from the back meat) type pastramis are Class A pastramis while ‘bohça’, ‘kenar’, ‘şekerpare’, ‘but’ (made from buttocks), ‘mehle’, ‘omuz’ (made from shoulder) and ‘kürek’ (made from scapula section) pastrami are Class B pastrami. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 74 7/3/13 12:57 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 75 75 7/3/13 12:57 AM gezginin objektifinden | traveller’s catch VOLGA VOLGA Volga boyunca Rusya’nın kalbine yolculuk Traveling through Volga to the heart of Russia Moskova ile St. Petersburg arasında doyumsuz doğal manzaralar eşliğinde, başta Volga olmak üzere Rusya’nın önemli nehir, göl ve kanallarından geçerek yapılan gemi yoculuğu insana büyük keyif veriyor. Bu güzel yolculukta Rusya tarihinin önemli olaylarına tanıklık etmiş kimi şehir ve kasabalar da ziyaret ediliyor. The boat trip that takes you from Moscow to St. Petersburg, through River Volga and other major rivers, lakes and channels in Russia amid enchanting scenery is really a great pleasure. During theis magical journey, you can also visit cities and towns that witnessed the important incidents of Russian history. Yazı - By: Yusuf Nuraydın 76 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 76 7/3/13 12:57 AM Ülkemizde ‘Volga Volga’ adıyla ünlenen Moskova-St. Petersburg arası gemi yolculuğuna ilgi, her yıl giderek artıyor. En güzel nehir yolculuklarından biri olarak kabul edilen bu gezi kendisine gösterilen ilgiyi hak ediyor. Moskova ve St. Petersburg gibi Rusya’ya başkentlik yapmış iki büyük ve önemli kentin yanısıra Rus tarihinde önemli yere sahip şehir ve kasabaları da görmeye olanak sağlayan bu yolculuk, seyir esnasında gerçekleştirilen bir dizi etkinlik, Rus kültürü ve Rus tarihi üzerine verilen bilgilerle de oldukça ilgi çekici hale geliyor. Gezi, Moskova veya St. Petersburg’dan başlıyor ve Rusya’nın en önemli su yollarından, Avrupa’nın en büyük göllerinden, nehir, baraj ve kanallardan geçiliyor. Genellikle mayıs ortasında başlayan seferler eylül sonunda sona eriyor. Dünyanın en büyük ülkesi Rusya’yı tanımak, tarihi, kültürü ve insanıyla yakından tanışmak için ideal olduğunu düşündüğümüz bu gezi, görülen doğal güzellikler, tabloyu andıran manzaralarla da uzun süre akıllardan çıkmıyor. NEHİR BOYUNCA KÜLTÜREL BİR GEZİ Bu gezi, Moskova-St. Petersburg arasında nehir gemileriyle yapılıyor. Moskova veya St. Petersburg’dan yola çıkan gemi beş gün boyunca birçok nehir, göl, baraj ve kanallardan geçiyor. Gezi pek çok açıdan ilgi çekici... Rusya’nın en büyük ve en önemli iki kentini (iki başkentini) görmenin yanı sıra uğranılan limanlarda farklı şehir, kasaba ve köyleri ziyaret ediyorsunuz. Seyir halindeyken gemide Rus tarihi, Rus mutfağı, Rusça dil ve şarkı dersleri gibi etkinlikler, klasik müzik ve Rus halk müziği konserleri yolculuğa ayrı bir renk ve tat katıyor. Farklı su seviyelerinden geçişlerde girilen seviye havuzları (su asansörü de deniyor) yolculuğu This boat trip between Moscow and St. Petersburg which is known as ‘Volga Volga’ in our country, is getting increasingly popular ever year. This tour which is accepted as one of the best river tours deserves the interest shown to this tour. Apart from two big and important cities, Moscow and St. Petersburg both of which served as the capital of Russia, this tour allows you to discover other Russian cities and towns with varying degrees of significance in Russian history. And with the activities organized during the tour as well as information provided during the journey about Russian culture and history, your journey becomes much more interesting and fun you’d expect in the first place. The tour starts at Moscow or St. Petersburg and continues through the most important water ways, Europe’s biggest lakes, rivers, dams and channels. Tours usually start around mid May and end around the end of September. This tour, which believe is the ideal opportunity to get to know Russia, the biggest country in the world, and to have first hand experience with its history, culture and people, will definitely stay in your memories for many years with its painting-like wonderful scenery and natural charms. A CULTURAL TOUR THROUGH THE RIVER This is a tour given between Moscow and St. Petersburg on riverboats. It starts either from Moscow or St. Petersburg and during the five days, the boat passes through numerous rivers, lakes, dames and channels. The tour is interesting in many ways. In addition to seeing two major cities (capitals) of Russia, at the ports you stop, you have a chance to discover different cities, towns and villages. On the boat, activities like courses on Russian history, cuisine, language and songs as well as classical and traditional Russian music concerts add a different and unique color and flavor to the TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 77 77 7/3/13 12:57 AM gezginin objektifinden | traveller’s catch daha da ilginç kılıyor. Dünyanın en büyük ülkesi Rusya’yı tanımak, tarihi, kültürü ve insanıyla yakından tanışmak için ideal olduğunu düşündüğümüz bu gezi, görülen doğal güzellikler, tabloyu andıran manzaralarla uzun süre akıllardan çıkmıyor. 1930’lu yıllarda Stalin döneminde Rusya’nın su yollarını birbirine bağlamak amacıyla başlatılan çalışmalar sonucunda birçok kanal, baraj ve seviye havuzu inşa edilmiş. Rusya’nın önemli göl ve nehirleri birbirine bağlanarak yeni su yolları oluşturulmuş. Bu sayede Volga’dan Don Nehri’ne, Hazar’dan Baltık Denizi’ne, Karadeniz’den Beyaz Deniz’e gemilerle gitmek mümkün. STALİN’İN AÇTIRDIĞI KANALLARI SAYESİNDE Moskova’dan St. Petersburg’a su yolu açmak I. Petro’nun (Deli Petro) büyük hayallerinden biriydi. Ancak Rusya’da birçok yeniliğe imza atan I. Petro’nun bu hayali gerçekleşemedi. 1825 yılında Moskova Nehri’ni Volga’ya bağlayan bir kanal yapılmış, ancak bu kanal uzun ömürlü olmamıştı. Nihayet Stalin döneminde dört yıl sekiz ay gibi rekor bir sürede 128 kilomerelik Moskova Kanalı yapıldı. 1937 yılında bitirilen kanal inşaatının boyutlarını 78 tour. Another thing that makes the tour more interesting is the water elevator that the boat enters into when transiting between different water levels. This tour, which believe is the ideal opportunity to get to know Russia, the biggest country in the world, and to have first hand experience with its history, culture and people, will definitely stay in your memories for many years with its painting-like wonderful scenery and natural charms. As a result of the efforts during Stalin era in 1930 in order to connect the water ways of Russia, numerous channels, dams and water elevators were constructed. New waterways were created by connecting major lakes and rivers of Russia. This way it became possible to travel from Volga to Don, from Caspian Sea to Baltic Sea and from the Black Sea to the White Sea. THANKS TO THE WATER CHANNELS OPENED AFTER THE ORDER OF STALİN It was one of Petro I’s (Petro the Lunatic) greatest dreams to open waterways from Moscow to St. Petersburg. However this dream of Petro who had undersigned many novelties in Russia couldn’t come TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 78 7/3/13 12:57 AM anlamak için bazı rakamlar verelim. 161 kilometrelik Süveyş Kanalı inşası 2.5 milyon işçinin çalışmasıyla 10 yılda gerçekleşmiş. Moskova Kanalı inşasında 200 milyon metreküpten fazla toprağın yeri değiştirilmiş. Yapılan bir hesaba göre bu miktarda toprak tren vagonlarına doldurulsa vagonların uzunluğu Ekvator’dan 5 buçuk kat fazla oluyormuş. Kanal yapımında ağır koşullarda mahkumlar çalıştırılmış. Stalin’in başlattığı bu çalışmalar diğer dönemlerde de devam etmiş ve bugün kullanılan muhteşem su yolları sistemi ortaya çıkmış. DEVASA GÖLLER DİYARI Moskova’dan yola çıkan gemi Moskova Kanalı’ndan Volga’ya geçiyor. Ertesi gün Volga üzerinde bulunan küçük ve sevimli bir şehir olan Ugliç’te duruyor. Sonraki gün Yaroslavl’a varan gemi buradaki turlardan sonra geriye dönerek 4.500 kilometrekarelik Ribinsk Barajı’na giriyor. Baraj, büyüklüğü nedeniyle Ribinsk Denizi olarak da adlandırılıyor. Güneyden kuzeye kat edilen barajdan sonra sırasıyla geçilen su yolları: Şeksna Nehri, Beyaz Göl, Kovja Nehri, Volga-Baltık Kanalı, Vitegra Nehri, Onega Gölü, Svir Nehri, Ladoga Gölü ve Neva Nehri. Ladoga ve Onega Avrupa’nın en büyük birinci ve ikinci gölleri. Yüzölçümleri, sırasıyla 18.000 ve 10.000 kilometrekare civarında. Marmara Denizi’nin yüzölçümünün 11.350 kilometrekare olduğunu hatırlatalım. Ugliç ve Yaroslavl’dan sonra sırasıyla durulan limanlar: Goritsi Köyü, Onega Gölü’nün kuzeyinde bulunan Kiji Adası, Svir Nehri kıyısında Mandrogi ve nihayet yolculuğun son durağı St. Petersburg. Her limanda otobüslerle veya yürüyerek turlar yapılıyor. Moskova - St. Petersburg arası tren veya karayoluyla 650 kilometre civarında. Bu yolculukta ise kat edilen yol yaklaşık olarak 1800 kilometre... Bu güzergahta çalışan birçok gemi var ve gemiler aşağı yukarı aynı standarta sahip. Çeşitli true. In 1825, a channel connecting Moscow River to Volga was constructed but this channel didn’t last long. And finally during Stalin’s reign, the 128 km long Moscow Channel was constructed within only four years and eight months which was a record at that time. Let’s give you some figures so that you can better grasp the dimensions of this huge channel that was completed in 1937. Suez Canal was completed in 10 years with 2.5 million workers. More than 200 million cubic meters of soil was relocated during the construction of Moscow Channel. A train with wagons filled with 200 million cubic meters of soil would be five times longer than equator. Slaves were used in the construction of the canal and they all worked in very difficult conditions. Similar projects initiated by Stalin continued in the following periods as well and the wonderful waterway system we know now was created. LAND OF VAST LAKES The boat that starts its tour from Moscow enters Volga through Moscow Channel. The next day, it stops by Ugalic, a tiny and cozy small city on River Volga. The other day, the boat reaches Yaroslavl and after touring here, goes back and enters the 4.500 km ling Ribinsk Dam (The lake of the dam is also called the Ribinsk Sea due to its size). After traveling the whole Dam from north to south, the boat passes through the following water ways in the give order: River Şeksna, White Lake, River Kovja, Volga-Baltık Canal, River Vitegra, Lake Onega, River Svir, Lake Ladoga and River Neva. Ladoga and Onega are Europe’s largest and second largest lakes respectively. Their total area is around 18.000 and 10.000 kilometer squares respectively. Let’s remind you that total area of Marmara Sea is 11.350 kilometer squares. The next stops after Ugliç and Yaroslavl are Goritsi Village, Kiji Island located to the north of Lake Onega, Mandrogi which is located on River Svir and finally St. Petersburg. Guests can take buses at each of these TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 79 79 7/3/13 12:57 AM gezginin objektifinden | traveller’s catch ülkelerden turistler bu geziye yoğun ilgi gösteriyor. Denizlerde yapılan gemi yolculuklarından farklı olarak sürekli değişen kartpostal güzelliğindeki doğal manzaralar eşliğinde gerçekleşen bu nehir yolculuğu uzun süre hafızalardan silinmiyor. Türk gezginlerinin de son yıllarda yoğun ilgi gösterdiği bu turda yerinizi ayırtmak için acele edin. YAZ BOYUNCA TURLAR DEVAM EDİYOR Moskova–St. Petersburg arası gemi seyahatleri genellikle her yıl 10-12 Mayıs gibi başlayıp, eylül ortasında sona eriyor. Son yıllarda iklimin yumuşaması ve artan talep nedeniyle ek seferler konarak sezon ekim ayında bitiriliyor. Son yıllarda mayıs ayında havalar oldukça güzel geçiyor. Beyaz gecelerin de başlangıcı olan mayıs ilkbahar mevsiminin güzelliklerini yaşamak için tercih edilebilir. Haziran ve temmuz beyaz gecelerin en uzun yaşandığı aylar. Bazen aşırı sıcak oluyor. Ağustosta gündüzler kısalsa da beyaz gecelerin sonuna yetişmek 80 stops or walk to tour the area. Distance between Moscow and St. Petersburg by train or car is around 650 km. Total distance travelled with this tour is around 1800 km. There are numerous boats serving on this route and they all provide more or less the same standards. This tour is the top choice of many tourists from different countries. Unlike the cruises on sea, scenery changes all the time during this tour and the voyage that takes place among natural beauty reminiscent of that in postcards remains in your memories for many years. You need to hurry to secure your seat in this tour, which is now very popular among Turkish travelers as well. TOURS CONTINUE THROUGHOUT SUMMER Boat tours between Moscow and St. Petersburg usually start around May 10th-12th and end by mid September. Due to smoother weather conditions and increasing demand, the tour season now lasts until October with additional scheduled tours. May has been quite warm in recent years. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 80 7/3/13 12:57 AM mümkün bu dönemde havalar biraz serinliyor ve seyahat için oldukça elverişli oluyor. Eylül Rusya’nın altın sonbaharını görmek isteyenlerin tercih edeceği dönem. Doğa sarıdan, yeşile, turuncudan, kırmızıya rengârenk oluyor. Yaz aylarında yolculuk güzergahındaki şehirlerde ortalama sıcaklık 17-22 derece. Bazı günler sıcaklık 30 dereceyi geçiyor, bazı günler ise yağmurla birlikte sıcaklık da düşüyor. Sıcaklığın değişken olabileceği göz önünde bulundurulmalı ve gerekli önlemler alınmalı. Seyahate çıkarken yanınıza yazlık giysilerinizin yanı sıra serin havalarda giyeceğiniz bir-iki kazak veya hırka, soğuk ve rüzgardan koruyucu bir mont, yağmurlu havalar için yağmurluk, şemsiye ve kapalı bir ayakkabı May, which is the start of white nights as well, can be preferred to enjoy the beautiful scenery offered by Spring. June and July are the months when white nights are the last longer. It can be extremely hot sometimes. Even though nights get shorter during August, you can still catch the end of the period for white nights. At this time of the year, it gets a little bit cooler which makes it perfect for traveling. September is the month for those who would like to see the golden autumn of Russia. The nature offers you all shades of colors from yellow to green and from orange to red. Average temperature on the route of the tour during summer is 17 to 22 degrees. On certain days it can be as high as 30 degrees and on some days it gets cooler with rain. You should keep in mind that temperature is TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 81 81 7/3/13 12:57 AM almayı unutmayın. Ana limanlar olan Moskova ve St. Petersburg’da yoğun bir program var. Burada düzenlenen turlarda limandan şehir merkezine ve diğer noktalara gemi şirketlerinin tahsis ettiği otobüslerle gidiliyor. Diğer limanlarda otobüslü turların yanısıra, yürüyerek yapılan turlarda bulunuyor. Ugliç’te ve Kiji Adası’nda turlar yürüyerek yapılıyor. Bu nedenle rahat giysiler ve yürüyüş için uygun ayakkabılar almak gerekiyor. YANINIZDA MUTLAKA BİR KAMERA OLSUN Gemi yolculuğunun başlangıcında kaptan ve mürettebatla tanışma toplantısı, yolculuğun sonunda ise veda yemeği düzenleniyor. Bu günler için zorunlu olmasa da şık bir elbise götürülmesi önerilir. Kamaralarda küçük havlu her gün, büyük havlu ve nevresim takımları üç günde bir değiştiriliyor. Duşluklarda sadece sabun bulunduruluyor. Şampuan, saç kurutma makinesi, diş macunu, diş fırçası gibi malzemeler yok. Bazı bölgelerde özellikle Kiji Adası’nda sıcak havalarda sivrisinek olabiliyor. Bu yüzden bir sinek kovucu ve sivrisinek ısırıklarına karşı koruyucu sprey, losyon bulundurmakta fayda var. İki büyük ve önemli şehirden başka diğer limanlardaki şehir kasaba ve köyler, geçilen suyolları boyunca görülen güzel manzaralar, günbatımı, gündoğumu gibi doğa olayları, gemi içindeki aktiviteler, bu gezide düşünülenden daha fazla fotoğraf makinesi veya kamera kulanılmasına neden oluyor. Bu nedenle yanınıza yeterli miktarda film veya kaset, yedek piller, yedek hafıza kartları v.s. almanız gerektiğini de belirtelim. 82 volatile and go prepared to this tour. In addition to your summer clothes you better taje a few sweaters or waistcoats, a jacket to protect you from cold or wind, a raincoat for rainy days, an umbrella and shoes you can wear in autumn or winter. Tour program in Moscow and St. Petersburg, both of which are the main ports, is quite busy. Guests use the buses provided by the tour company to travel between the port and the city center or other attractions. And at other ports you have the walking tours in addition to bus tours. Tours are only walking tours in Uglic and Kiji Island. So you better take some comfy clothes and walking shoes with you. MAKE SURE YOU HAVE A CAMERA WITH YOU At the start of the boat tour an introductory meeting is organized with the captain and the crew and at the end of the tour, there is a farewell party. Also we advise you to take some fancy clothes with you for these events. The small towels in the cabins are replaced everyday while the big towels and the bed sheets are replaced every three days. Only soap is provided in shower cabins. No shampoo, hairdryer, toothpaste or toothbrush is provided. In some areas, especially on Kiji Island you can have a lot of mosquitos in summer. So it is recommended that you take with you some sort of mosquito repellent. With all the scenery you see when traveling through all those small villages and towns other than the two major cities and the waterways, with beautiful sunset and sunrise scenes and activities on the boat, you will be using your camera and camcorder more often than you’d think. Thus we advise you take with you sufficient amount of films or cassettes, spare batteries, spare memory cards etc. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 82 7/3/13 12:57 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 83 83 7/3/13 12:57 AM eğitim | education Artık Türkiye’de de bir Oxford var! Now Turkey has an Oxford too! Doğa Koleji CEO’su Uğur Gazanker; ‘konsept okul’ kavramıyla Türk eğitim sistemine yeni bir boyut kazandırarak, Oxford UP işbirliğiyle ilk defa ‘Oxford Quality School’ temasını, yeni açılacak kampüslerle Türkiye’ye taşıyor. In partnership with Oxford UP, Doğa Koleji CEO Uğur Gazanker is adding a new dimension to the Turkish education system with the notion of ‘concept school’ and bringing the ‘Oxford Quality School’ theme to Turkey via new campuses to be opened. Yazı - By: Nilgün Çelebioğlu 84 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 84 7/3/13 12:57 AM Ülkemizde yabancı dil eğitimine yönelik hizmetler her Number of alternatives for foreign language education in geçen gün daha da gelişiyor. Özellikle İngilizce dil eğitimine yönelik büyük ilgi eğitim kurumlarının daha gelişkin eğitim seçenekleri sunmasını getiriyor. Bu atılımlardan biri de Doğa Koleji tarafından gerçekleştirildi. İngilizce eğitiminde mükemmeli yakalama hedefini paylaşan dünya okullarının katıldığı ‘Oxford Kalite Programı’ kapsamında, müfredat, ölçme-değerlendirme gereçleri ve öğretmen eğitiminde en yüksek kaliteyi sağlamak için çalışmalar yapılıyor. ‘Oxford Kalite Programı’nı uygulayarak öğrencileri, öğretmenleri ve ebeveynleri benzeri olmayan bir içerikle buluşuyor ve öğrencilere akademik içeriğin Oxford University Press standartları doğrultusunda yapılandırıldığı ve bu içeriğin yüzde 100 Oxford University Press akademik danışmanlığıyla yönetildiği bir eğitim sunuluyor. Turkey are increasing everyday. Especially the growing interest in English language training forces educational institutions to come up with more developed and advanced educational options. One of these initiatives has been realized by Doğa Koleji. As part of the ‘Oxford Quality Program’ attended by all schools sharing the common goal of perfection in Englısh language training, educational institutions are working on projects to reach the highest level of quality in terms of curriculum, measurement and appraisal tools and instructor training. The Oxford Quality Program brings a unique content to the instructors, students and the parents and provides the students with education whereby academic content is structured in accordance with Oxford University Press standards and managed 100% under the consultancy of Oxford University Press academicians. YENİ YÜZYILIN EĞİTİM YÖNTEMİ Oxford Quality School programı yalnızca yazılı materyallerden oluşmuyor. 21’inci yüzyıl eğitim yönetimi doğrultusunda öğrencilerin teknoloji yeterliliği de göz önünde bulunduruluyor. Bu nedenle de ‘basılı ve online içeriğin birlikte kullanıldığı’ bir eğitim sistemi temel alınıyor. Oxford Quality School programında öğrencilerin dil gelişim takibi ‘Oxford Test of English’ ile uluslararası standartlarda ölçme değerlendirme araçlarıyla hazırlanıyor. Eğitimde mükemmelliği sağlayacak olan Oxford University Press tablet içeriği, akıllı tahta materyalleri, web üzerinden veli desteği, dijital sözlük ve dijital okuma kütüphanesi Oxford Quality School kampüslerinin ayrıcalıklı öğrencilerine sunuluyor. Anaokulundan liseye tamamen İngilizce konuşulan bir ortamda bulunan öğrenciler, ‘Oxford Street’ programıyla yurtdışındaki sosyal yaşamı deneyimliyor, iletişimsel yeterliliklerine yön veriyor. EDUCATION MANAGEMENT CONCEPT OF THE NEXT CENTURY Oxford Quality School program does not only comprise written material. In line with the education management concept of the 21st century, technological capabilities of the students are taken into account as well. Thus, an education system where ‘printed and online content is used simultaneously’ is taken as basis. With the Oxford Quality School program, improvement in the language skills of the students are measured using ‘Oxford Test of English’ that utilizes measurement and appraisal tools at international standards. Oxford University Press tablet content, smart blackboard materials, web-based guardian support, digital dictionary and digital reading library are being provided to the privileged students of Oxford Quality School campuses. Students, trained in an all English-speaking setting from the kindergarten to the high school, can also experience social life abroad and improve their English communication skills via the ‘Oxford Street’ program. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 85 85 7/3/13 12:57 AM eğitim | education EĞİTİMDE YENİ SAYFALAR AÇILIYOR Türk eğitim sistemine yeni vizyon ve yeni eğitim modelleri kazandıran Doğa Koleji, kendi iç dinamiklerinden aldığı heyecan, inovatif bakış açısı ve yenilikçi vizyonuyla yepyeni eğitim modellerini Türkiye ve dünya eğitim sistemine kazandırdı. Bugün AB tarafından fonlanan dünyadaki ilk eğitim modeli, dünya tarafından takip edilen ve uluslararası akreditasyona sahip tek eğitim modeli Doğa Koleji’nin iç dinamiklerinden çıkartmayı başardığı özgün eğitim modelleri... OXFORD İLE İŞBİRLİĞİ YAPAN TEK OKUL Doğa Koleji Oxford’u Türkiye’ye getirerek öğrencileri, öğretmenleri benzeri olmayan bir içerikle buluşturdu. DOQS konseptli okullarda dil laboratuvarları, ileri teknoloji imkânları, Apple laboratuvarları, dijital kütüphane, Oxford Street gibi alanlar öğrencilerin İngilizce’yi sürekli deneyimleyerek öğrenmelerini sağlıyor. Ayrıca mentorluk, eğitimci eğitimleri, yurtdışı eğitim danışmalığı, yurtdışı kampüsü gibi ayrıcalıklı eğitim araçları sunuyor. Kurum, bu konsepti eylül ayında yeni açacağı okullarında da uygulayacak. Böylelikle önümüzdeki yıl Doğa Koleji bünyesinde eğitim veren 12 okul daha Oxford konseptiyle eğitim vermeye başlayacak. TURNING NEW PAGES IN EDUCATION Having brought new vision and novel educational models to the Turkish education system, Doğa Koleji introduced novel educational models to the Turkish and world education system with its innovative perspective and vision stemming from its own internal dynamics. Today, the first educational model funded by EU, followed by the world and carrying an international accreditation, is the collection of educational models that Doğa Koleji has ben able to develop from its internal dynamics... ONLY SCHOOL IN PARTNERSHIP WITH OXFORD By bringing Oxford to Turkey, Doğa Koleji introduced a unique content to both the students and the instructors. At language schools developed with DOQS concept, language laboratories, advanced technology, Apple laboratories, digital library, and Oxford Street all serve to ensure that students learn English by continuous practicing. The school also offers exclusive educational tools such as mentoring, instructor training, and consultancy services for education abroad as well as campus abroad. The school is planning to implement this concept at its new schools to be opened in September as well. As a result, 12 more schools under the Doğa Koleji umbrella will adopt the Oxford Concept this year. COOPERATION WITH APPLE ANNOUNCED AS A LIGHTHOUSE IN THE WORLD For instance, the project realized in cooperation with Apple now has been announced in the world as a Lighthouse school. Apple decided to make video recordings of the projects of Doğa Koleji and feature these videos on its website as success stories. One of the biggest shortcomings in terms of technology in Turkey is for everything to remain local. We are not able to 86 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 86 7/3/13 12:57 AM globalize our technological investments. Within the next three years, many projects of Doğa Koleji are expected to serve as a role model in the world. This is actually Doga Koleji’s overall vision rather than being a vision just for technology. DIGITAL ERA IN THE CLASSROOM Doğa Koleji also has the hotcase studios where instructors give lessons and video recordings are made and prepare these videos to be aired on iTunes. Currently there are over 2 thousand recordings and around 60 thousand digital materials. All of these materials are materials that were prepared by Doga Koleji educators and belong to Doğa Koleji. Apart from these materials, there are also test books and videos providing answers to test questions are available on internet. The instructor explains the questions and solves the problems one by one and there are around 40 thousand questions. This is not a one-time process and the questions are improved regularly and the subjects are being changed constantly. And with the special software developed for the smart blackboards new materials can be transferred to the whole system immediately which makes things very easy for all educators. APPLE İLE İŞBİRLİĞİ, DÜNYADA LIGHTHOUSE İLAN EDİLDİ Mesela şu anda Apple ile hayata geçirilen proje, dünyada Lighthouse okul olarak ilan edildi. Doğa Koleji’nin projelerini Apple videolara çekip, kendi web sitesinde başarı hikâyesi olarak yayınlama kararı aldı. Teknoloji anlamında ülkemizin en büyük eksikliklerinden biri yaptığımız her şeyin lokal kalması. Teknolojik yatırımlarımızı globalleştiremiyoruz. Önümüzdeki üç yıl içinde Doğa Koleji’nin birçok projesinin dünyada örnek rol model olması bekleniyor, zira kurumun sadece teknoloji anlamında böyle bir vizyonu yok, aslında Doğa Koleji kurum olarak her alanda yenilikçi vizyona sahip. Eğitimde mükemmelliği sağlayacak olan Oxford University Press tablet içeriği, akıllı tahta materyalleri, web üzerinden veli desteği, dijital sözlük ve dijital okuma kütüphanesi Oxford Quality School kampüslerinin ayrıcalıklı öğrencilerine sunuluyor. Oxford University Press tablet content, smart blackboard materials, web-based guardian support, digital dictionary and digital reading library are being provided to the privileged students of Oxford Quality School campuses. DERS ANLATIMINDA DİJİTAL DÖNEM Doğa Koleji’nin hotcase stüdyoları bulunuyor, öğretmenler gelip bu hotcase stüdyolarında canlı ders anlatımları yapıyorlar; konular anlatılıyor, videoları çekiliyor. Bu çekimler i-tunes’da yayınlanmak için hazırlanıyor. Şu anda 2 binden fazla kayıt, 60 bine yakın dijital materyal bulunuyor. Bu materyallerin hepsi öğretmenlerin hazırladığı Doğa Koleji’ne ait olan materyaller. Bunun yanı sıra test kitapları da var, bu test kitaplarındaki her sorunun çözüm videosu dijital ortamda mevcut. Öğretmen tek tek soruları anlatarak bu videoda çözümünü yapıyor, bu da yaklaşık 40 bin civarında soru anlamına geliyor. Bu biten bir süreç değil, sorular devamlı geliştiriliyor, konular devamlı geliştiriliyor ve kurumla beraber bu süreç devamlı yaşıyor. Akıllı tahtalar için geliştirilen özel yazılım vasıtasıyla yeni materyaller anında tüm sisteme dağılıyor, bu işlem de zümrenin işini inanılmaz kolaylaştırıyor. Zümreler de iki yıldır dijital ortamlarda yapılıyor. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 87 87 7/3/13 12:57 AM sağlık | health Yaz boyunca sağlıklı beslenmeyi keşfedin Discover how to eat healthy during summer Yazın yediklerimize dikkat etmek her zamankinden daha önemlidir. Sıcak sebebiyle ağır yiyecekler çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Bu sebeple vücudun kolaylıkla tolore edeceği düşük kalorili besinleri tercih etmek gerekir. Sebzeler, salatalar, tahıl temelli besinler yaz boyunca tercih edilecek besinler arasında ilk sırada yer alır. It is much more important to be careful about what you eat in Summer than it is in other seasons of the year. Because of high temperatures, heavy dishes may cause some health problems. Thus, you should go for low calorie food that you body can tolerate easily. Veggies, salads and grainy food should be at the top of your nutrition list for summer. Yazı - By: Prof. Hüseyin Nazlıkul 88 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 88 7/3/13 12:58 AM Tüm canlılar yaşamını sürdürmek için besine gereksinim All species need nutrition to survive. Nutritional DÖRT TEMEL BESİN GRUBU Sağlıklı ve dengeli beslenmenin ne olduğunu anlamak için öncelikle temel besin kaynaklarını tanımamız gerekmektedir. Yiyecekler, dört besin grubundan oluşur. Bu besin grupları süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, sebze ve meyve, ekmek ve tahıllardır. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin önkoşulu, her bir besin grubundan belli oranda tüketmektir. Herkes sağlıklı ve dengeli beslenmeyi bedenine özgün olarak keşfetmek durumundadır. Besinlerin, vücudumuza ısı ve enerji vermek, hücrelerin büyümesini ve onarılmasını sağlamak ve çeşitli vücut işlemlerini düzenlemek gibi ana görevleri vardır. FOUR MAIN NUTRITIONAL GROUPS In order to understand what healthy and balanced diet means, we first need to learn about the basic nutritional elements. There are four main nutritional groups. These are milk and dairy products, meat and meat products, vegetables and fruit, bread and grains. Prerequisite of a healthy and balanced diet is to consume only certain amounts of food from every nutritional group. Each of us needs to discover the type of healthy and balanced that would best match the nutritional requirements of his/her body. Nutrition serve some important functions such as providing heat and energy for our body, enabling cell growth and repair and regulating certain functions of the body. duyarlar. Canlıdan canlıya besin çeşitleri ve gereksinimleri çok farklı gibi görünür. Ancak tüm besinlerde ortak temel öğeler vardır. Bu öğeler; karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler ve minerallerdir. Bu temel öğelerin bazılarını vücut diğer temel öğeleri kullanarak üretebilir. Ancak bazıları vücut tarafından yapılamaz ve mutlaka dışarıdan hazır alınması gerekir. Çoğumuz aldığımız besinlerin ne kadar kalori içerdiğini bilemeyiz. Ayrıca besinlerimizin içindeki temel öğelerin neler olduğunu ve hangi oranlarda bulunduğunu da pek bilemeyiz. HERKESİN BESİN İHTİYACI FARKLIDIR Her insanın her besine olan gereksinimi aynı değildir. Bunun içinde genel reçetelerden uzak durmak gerekir. Çünkü insanların kalıtımsal nedenlerden dolayı gereksinimleri farklıdır. Örneğin, süt kabul etmeyen bünyeler vardır. Bunlar kalsiyum gereksinimlerini sütten değil başka kaynaklardan sağlamalıdırlar. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin diğer önemli bir ayağı ise sudur. Su vücutta en bol miktarda bulunan öğedir. Özellikle sıcaklık ve rutubetin yoğun olduğu yaz aylarında su alımına çok dikkat etmek gerekir. Kilo başına yaklaşım 40 mililitre su içmemiz lazımdır. Ancak yaz aylarında ter ve buharlaşmayla kayıp ettiğimiz su artıkça su tüketimini de artırmak gerekir. Suyun ana görevleri arasında; besinlerin sindirimini kolaylaştırması ve hücrelere taşınmasıyla metabolizma sonucu meydana gelen zararlı maddeleri dışarı atması vardır. KALORİ GEREKSİNİMİ KİŞİDEN KİŞİYE DEĞİŞİR Bir besinin içerdiği enerji miktarı kaloriyle ölçülür. Kişilerin günlük kalori gereksinimleri çok farklıdır. Yaşa, cinse, mesleğe ve iriliğe göre değişir. Ortalama orta yaşlı bir kadının günlük kalori gereksinimi 1.500-2.000 kalori civarındadır. Eğer bu gereksiniminizden daha fazla kalori alırsanız, fazla kalori vücudunuzda yağ olarak birikir. Aksine günlük aktivitenizi karşılayacak kadar kalori alamazsanız bu sefer vücut kendi dokularını kaloriye çevirmeye başlar. HANGİ YİYECEKLERDEN UZAK DURMALI? Bazı yiyeceklerin besin değerleri o kadar düşüktür ki içerdikleri maddeler hastalıklara neden olabilir. Bunların başında sodyum, yağ, kolesterol, alkol ve şeker içeren maddeler gelir. Sağlıklı beslenme, bunları tümden kesmek değil az yemek anlamına gelir. Yağ türleri içinde doymuş yağlar (oda sıcaklığında katı halde bulunan tereyağı, tavuk requirements seem to vary from one species to another however all foods have some common elements. These elements are carbohydrates, fat, proteins, vitamins and minerals. Your body can produce some of these major elements using the other major elements. However some of them cannot be produced by the body and should be obtained from outside. Most of us wouldn’t have any idea as to the calorie content of the foods we consume. We wouldn’t either know what basic elements our foods contain or at what ratios they contain them. EVERYONE HAS DIFFERENT NUTRITIONAL NEEDS Each of us needs different amounts of different nutrients. So one should avoid general recipes of healthy diet. Because humans have varying nutritional needs depending on their genetic properties. For examples some structures cannot tolerate milk or dairy products. And people with such structures need to obtain their calcium from nutritional sources other than milk. Another important aspect of a healthy and balanced diet is water consumption. Water is the nutritional element with the highest amount in the body. You should make sure you consume enough water especially in summer months when temperature and humidity levels are extreme. On average you need to be consuming around 40 milliliters of water per kilogram of your body weight. However you need more than that in summer as your body loses more water due to perspiration and vaporization. Main function of water is to facilitate digestion and help discharge of toxic materials resulting from the metabolism by entering the cells. CALORIE REUQIREMENTS VARY FROM PERSON TO PERSON Amount of energy that a food contains is measured in calories. Daily calorie requirement of every individual would be different. And it varies depending on age, gender, occupation and body mass. Average calorie requirement for an average middle aged woman is around 1.500 to 2.000 calories. If she gets calories more than this, she would start putting on weight as excess calories would be converted into fat and stored by your body. On the contrary, if you don’t get enough calories to meet your daily calorie need, your body would start to convert its own tissues into calories. WHICH FOODS TO AVOID? Nutritional values of some foods would be so low that their content may cause some health conditions. The most well-known of such nutritional elements are sodium, fat, cholesterol, alcohol and TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 89 89 7/3/13 12:58 AM sağlık | health GENELLİKLE İYİ TOLERE EDİLEN BESİNLER * Körpe ve taze sebzeler * Yapraklı salatalar * Gevrekli veya dövülmüş tahıllı lapalar tarzında hafif tam tahıllı ürünler * Tatlandırılmamış hazır müsli * Doğal pirinç, darı, amarant, quinoa, buğday * İnce kırıntılı tam tahıllı ekmekler, tam tahıllı gevrekler, peksimet * İnce tam tahıllı kurabiyeler * Hamur işleri, patates * Yumurta, quark, yağsız balık, kümes hayvanları, dana eti * Meyve; mümkün olduğunca olgun ve asitsiz, mümkün olduğunca posa bırakmaya türden. Örneğin kavun, muz, pasionsfrucht * Bal, küçük miktarda meyve ve meyve ezmesi * Az miktarda soğuk sıkma yağlar, sertleştirilmemiş Hindistan cevizi ve palmiye yağı, tereyağı, krema, fındık ezmesi * Su, çay ( kırmızı çalı, bitki çayı, açık siyah çay), kahve, seyreltilmiş meyve ve sebze suyu FOODS THAT ARE USUALLY TOLERATED WELL BY THE BODY * Crisp and fresh vegetables * Leafy salads * Light whole grain dishes such as those with GEVREK or GROUND grains. * Sweetened ready-to-eat muesli * Rice, millet, amaranth, quinoa, wheat * Whole wheat bread, whole grain crackers, sea biscuit * Whole grain cookies * Bakery and potato * Eggs, quark, non-fat fish, poultry, beef * Fruits, ripe and non-acid type and preferably those they don’t have pulp. Such as melon, banana, passion fruit * Honey, small amounts of fruit and fruit paste * Small amounts of cold SIKMA OILS, coconut oil and palm oil, butter, cream and hazelnut spread * Water, tea (rooibos tea, herbal tea, black tea), coffee, diluted fruit and vegetable juice derisi, hindistancevizi vb.), kolesterol oranını artırdıkları için en sağlıksız olanlarıdır. Kızartmalarda da ayçiçek ya da diğer bitkisel yağlardan kullanarak doymuş yağlardan kaçınabilirsiniz. Sofra tuzunda bulunan sodyum fazla alındığı takdirde yüksek tansiyona yol açar. Şeker de yüksek kalori vermesine karşın çok düşük bir besin değerine sahiptir, ayrıca şekerin dişlerimize de zarar verdiğini unutmamalıyız. DOĞRU BESLENİYOR MUYUZ? Gerçek şu ki 20’nci yüzyıl insanı son derece yanlış bir beslenme kültürü geliştirmiştir ve bunda da ısrar etmektedir. Hızlı zayıflamak için kalori hesabı yapanlar, “Az ama sık yiyin” tavsiyesine uyup günde 10 öğün yiyenler, günlük gazeteleri okuyup beslenme düzenini ayda dört defa değiştirenler ya da sadece damak lezzeti için insan bedenine son derece zararlı 90 sugar. Healthy diet does not necessarily mean avoiding all of these nutritional elements but consuming them only in less amounts. Among the fat types, saturated fat (like butter which is in solid state in room temperature, chicken skin, coconut etc.), are the most dangerous for health as they would raise your cholesterol levels. You can avoid saturated fat by using sunflower oil or other types of vegetable oil for frying food. When consumed in high amounts, sodium, which is contained in table salt, can cause high blood pressure when consumed in high amounts. Although it gives lots of calories sugar has low nutritional value and we shouldn’t also forget that it damages your teeth. ARE WE EATING HEALTHY? The truth is that 20th century has changed the eating habits of people in a very bad way and it continues to do so. The number of those people who count calories to loose weight fast, who eat 10 meals a day following others recommendation about ‘eating more frequently but in smaller amounts’, who change their diets four times a month based on what they read in newspapers or those who enjoy eating very harmful foods just because they taste good, is increasing everyday. Your body is made up of what you eat. Just like the way the construction materials like sand, cement and iron determines the robustness of a building, the food we eat which makes up our body determines our health, our mood and cognitive processes. For example meat is very harmful for human body. Meat disrupts the delicate balance of secretory glands, and results in medical problems sooner or later. It is well known that those who eat red meat would get heart and vein diseases or cancer very easily. What is unknown is the negative effect of meat on mood. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 90 7/3/13 12:58 AM DİKKATLİ TÜKETİLMESİ GEREKENLER… * Yağda pişirilmiş, kızartılmış, tavada pişirilmiş yemekler, sertleştirilmiş yağlar * Füme et çeşitleri * Yağlı et ve balık * Balık konservesi ve marine edilmiş ürünler * Yağlı veya keskin peynir çeşitleri * Ham meyve, asitten zengin meyve suları * Erik, kiraz, kabuklu meyveler, yufkalı hamur işleri * Hububatlar, mantar, kırmızıbiber, pırasa, soğan * Kaba tahıllı ekmek, taze ekmek ve tam tahıl çekirdekleri * Şekerlemeler, şeker değişim maddeleri (xylit, sorbit, mannit) ile yapılmış yiyecekler * Çekirdek kahve (uyarıcı ve kafeinsiz olarak hazırlanmış) * Asitli içecekler ve alkol FOOD YOU NEED TO BE CAREFUL ABOUT… * Fried, deep fried or grilled food, solid fats * Smoked meat varieties * Fatty meat and fish * Canned fish and marinated products * Fatty cheese varieties * Raw fruits, fruit juices high in acid content * Plum, cherry, fruits with skin, bakery products made of rolled dough * Cereals, mushroom, red pepper, leek, onion * Large grained bread varieties, fresh baked bread and whole grains * Candies, food containing sugar replacements (xylit, sorbite, mannite) * Coffee bean * Soda drinks and alcohol EXCESSIVE MAT CONSUMPTION DISRUPTS YOUR BALANCE People eating too much meat tend to be more aggressive. They would be insensitive and rude. They are far form being considerate and thoughtful. They would be materialistic and keen on sex. They would be restless and because they get bored easily, they try to find different things to entertain themselves and become addicted to cigarettes, alcohol or drugs in order to get rid off their unnecessary boredom. Those who eat too much meat damage their physical, emotional and cognitive potential. For those who say “I eat meat and I don’t have any problems”, it is would be sufficient try a diet without meat and be persuaded after seeing the difference. There are serious mistakes being made in the ‘amount’ dimension of our dining culture as well. For example one healthy diet that would provide you with both physical and spiritual relief would be to eat only “once a day” and to fast once a week. And if such a diet contains grainy foods (high in nutrition value) along with vegetables and fruits depending on the season, and if the person avoids margarine and uses vegetables oil and especially olive oil for cooking, healthy living is inevitable. şeyleri yemeyi marifet sayanlar gittikçe artmaktadır. İnsan bedeni, kişinin besin yoluyla aldıklarından meydana gelir. Bir binanın inşaatında kullandığınız kum, çimento ve demir nasıl o binanın sağlamlığını belirliyorsa, kendi bedenimizi inşa ederken kullandığımız yemekler de sağlığımızı, duygu ve düşünce dünyamızı belirler. Örneğin, et, son derece zararlı bir besindir. Et, insanın içsalgı bezlerinin hassas dengesini altüst ederek er ya da geç hastalığa yol açar. Kırmızı et yiyenlerin kalp-damar hastalıklarına ve kansere çok çabuk yakalandığı bilinen bir gerçektir. Bilinmeyen ise, etin insanların ruh hali üzerindeki etkisidir. FAZLA ET TÜKETİMİ DENGEYİ BOZAR Et yiyen insanlar daha saldırgan olurlar. Duygusal olarak duyarsız ve kabadırlar. Düşünsel incelikleri algılamakta zorlanırlar. Maddiyata ve şehvete düşkün bir kişilik sergilerler. Tedirgin olurlar, canları çabuk sıkıldığı için değişik eğlencelerle kendilerini avutmaya çalışır, yaşadıkları sebepsiz (!) sıkıntılardan kurtulmak için de içki, sigara ve uyuşturucu gibi maddelere yönelirler. Yani et yiyenler insan olarak taşıdıkları bedensel-duygusal-düşünsel potansiyele büyük bir darbe vururlar. “Ben yiyorum ve bana bir şey olmuyor!” diyenlerin bir de etsiz bir beslenme tarzı benimseyip aradaki farkı görmeleri, onları ikna etmeye yetecektir. Yeme içme kültürümüzün miktarla ilgili yönlerinde de büyük hatalar bulunmaktadır. Örneğin, insana bedensel ve ruhsal rahatlığı sağlayacak olan tarz, ‘günde tek öğün yemek’ ve haftada bir gün oruç tutmaktır. Hele bu öğünde de tahıl ürünlerinin (besleyici besinlerin) yanında mevsime uygun taze sebze ve meyvelere (tasfiye edici besinlere) yer verilirse ve margarinden uzak durulup yemeklerde sıvı yağ, özellikle de zeytinyağı kullanılırsa, mükemmel bir sağlığa ulaşılabilir. Kişilerin günlük kalori gereksinimleri çok farklıdır. Yaşa, cinse, mesleğe ve iriliğe göre değişir. Ortalama orta yaşlı bir kadının günlük kalori gereksinimi 1.500-2.000 kalori civarındadır. Eğer bu gereksiniminizden daha fazla kalori alırsanız, fazla kalori vücudunuzda yağ olarak birikir. Daily calorie requirement of every individual would be different. And it varies depending on age, gender, occupation and body mass. Average calorie requirement for an average middle aged woman is around 1.500 to 2.000 calories. If she gets calories more than this, she would start putting on weight as excess calories would be converted into fat and stored by your body. TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 91 91 7/3/13 12:58 AM sinema | movie ZAMBEZIA KUŞLAR ŞEHRİ Gösterim tarihi: 5 Temmuz 2013 Yönetmen: Wayne Thornley Oyuncular: Leonard Nimoy, Jeremy Suarez, Abigail Breslin, Jeff Goldblum, Samuel L. Jackson Erişkinliğinin zirvesinde ateşli şahin Kai’nin hayatı sıkıcıdır. Uzak bir yerde sert babası Tendai ile yalnız yaşamaktadır. Katungu Sınırı’nın ötesine geçmesi yasak olan Kai orada daha canlı bir hayat olduğuna dair şüphe duymaktadır. İlginç bir leylek olan Gogo ve Tini isimli tatlı bir çulha kuşu Kai’nin dünyasına girince bu şüpheler doğrulanır. Kai onlardan nehrin aşağı kısmında kendisi gibi yetenekli bir kuş için heyecan verici fırsatların olduğu Zambezia isimli bir kuş şehri olduğunu öğrenir. Babasıyla yaptığı bir tartışma esnasında, Tendai’nin Zambezia hakkında birçok şey bildiğini ve daha önce orada bulunduğunu fark eder. ZAMBEZIA THE CITY OF BIRDS Release Date: 5 July 2013 Director: Wayne Thornley Stars: Leonard Nimoy, Jeremy Suarez, Abigail Breslin, Jeff Goldblum, Samuel L. Jackson On the cusp of his adulthood, the fiery falcon Kai’s life has become boring. He is living in a remote outpost with his strict father Tendai. Forbidden to pass beyond the Katungu Boundary, Kai is suspicious that there is a better life out there. His suspicions are confirmed when Gogo, a loony stork and Tini, a sweet weaver, enter Kai’s life. Kai learns that down the river there is a bird city, Zambezia, with exciting opportunities for a talented bird such as himself. In an argument with his father, Kai finds out that Tendai knows a lot about Zambezia and has even been there himself. AŞK OYUNU Gösterim tarihi: 5 Temmuz 2013 Yönetmen: Gabriele Muccino Oyuncular: Gerard Butler, Jessica Biel, Noah Lomax, Dennis Quaid, Uma Thurman Hayatını yeniden düzene sokmak için yuvasına geri dönen yakışıklı eski bir futbol yıldızının hikayesini anlatan bu romantik komedi filmin ‘Playing for Keeps’te Gerard Butler, Jessica Biel, Uma Thurman, Catherine Zeta-Jones ve Dennis Quaid rol alıyor. Oğluyla ilişkisini iyileştirmenin bir yolunu arayan eski futbol yıldızı (Butler) oğlunun futbol takımını çalıştırmaya başlıyor. ‘Yetişkin’ olma çabaları, oğullarını çalıştıran koçun her hareketini takip eden annelerin hareketleri yüzünden bir sonuca ulaşamıyor. PLAYING FOR KEEPS Release Date: 5 July 2013 Directors: Gabriele Muccino Stars: Gerard Butler, Jessica Biel, Noah Lomax, Dennis Quaid, Uma Thurman Starring Gerard Butler, Jessica Biel, Uma Thurman, Catherine ZetaJones and Dennis Quaid, the romantic comedy ‘Playing for Keeps’ tells the story of a handsome former soccer star who returns home to get his life together. The former soccer star (Butler) looks for a way to restore his relationship with his son, and starts coaching his son’s soccer team. His efforts to become an adult don’t come through when soccer moms start following his every move. 92 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 92 7/3/13 12:58 AM KAIKEN Jean-Cristophe Grange Çeviri - Translation : Tankut Gökçe DÖNÜŞ / THE RETURN Ayşe Kulin Remzi Kitabevi Gerçekler acıdır; acıtır, incitir… Tam da hayatının yoluna girdiğini sandığı günlerde, önce annesinden gelen bir haber, ardından eski bir şapka kutusunda bulduğu mektuplar… Derya’nın, iki yıldır sümenaltı edilen gerçekleri bir tokat gibi öğrenmesi, onu dünyanın bir megakentinden ötekine savuracak, kaderi onu sarı bir sonbahar günü, açılıp açılmayacağını bile bilemediği bir demir kapının önüne kadar taşıyacaktır. Genç kız, acaba gizem dolu bu perdenin ardına geçebilecek midir? Öğreneceklerini kabul edebilecek, kabul etse bile sindirebilecek midir? O kapı açılırsa elbette… ‘Dönüş’, aldatmanın, aldatılmanın, affetmenin, acıtan gerçeklerin romanı. The truths are bitter; they hurt, they sting… Just when she thought her life was back on track, first a message from her mother, and then letters found in an old hat box … Finding out about truths, that have been kept a secret for two years and now hit her in the face like a ton of bricks, drives Derya away from one megacity to another until one golden autumn day fate takes her to an iron gate and leaves her unsure about whether the gate will open at all. Will the young woman ever pass beyond this mysterious curtain? Will she ever accept what she finds out and even if she does, will she be able to digest everything? Of course, if the gate opens… ‘The Return’ is a novel about deceiving, being deceived, forgiving and hurtful truths. INCOGNITO-BEYNİN GİZLİ HAYATI INCOGNITO – THE SECRET LIVES OF THE BRAIN David Eagleman / Çeviri - Translation : Zeynep Arık Tozar Domingo Yayıncılık 20 dilde yayımlanan ve neredeyse şimdiden klasikleşen kitabı ‘Incognito’ ile David Eagleman, beynimizin derinlerine dalarak, yaptığımız, düşündüğümüz ya da hissettiklerimizin çok büyük bir kısmının bizden başka bir biz tarafından yönetildiğini ürkütücü bir berraklıkla ortaya koyuyor. Sadakat geninden sizi olmadığınız birine dönüştüren beyin zedelenmelerine; optik yanılsamalardan striptizcilerin neden ayın belirli zamanlarında daha çok para kazandığına; Truva fatihi Odysseus’tan renkleri işitip biçimleri tadabilen sinestezik insanlara kadar geniş bir yelpazeden vakaları ve araştırmaları bir araya getiren ‘Incognito’, beynimizin işleyişi ve çelişkileri hakkında olağanüstü bir keşif yolculuğu sunuyor. Already published in 20 different languages and a classic by now, ‘Incognito’, plumbs the depths of our brains and reveals in an unnerving clarity that a major part of our actions, thoughts or feelings are governed by an ‘I’ other than the ‘I’ we know. ‘Incognito’ gathers a vast array of cases and studies ranging from the faithfulness gene to brain damages that turn you into someone you are not; from optical illusions to why strippers make more money at certain times of month; from Odysseus, the Troy conqueror, to synesthesic people who can hear colors and taste forms, and takes us on an extraordinary journey into the functions and paradoxes of our mind. U24OKSM.indd 93 Doğan Kitap Polisiye romanın en popüler isimlerinden Fransız yazar Jean-Cristophe Grangé, tüm dünyada büyük yankı uyandıran son romanında okurlarını korkunç bir insan avının labirentlerinde dolaştırıyor. Başkomiser Olivier Passan, Japon karısı Naoko ile boşanmanın eşiğindedir. Bu arada Fransa’nın Seine-Saint-Denis ilinde vahşi cinayetler işlenmektedir. Katil, hamile kadınların karınlarını yarıp, çıkardığı fetüsleri yakmaktadır. Passan bu cinayetleri Patrick Guillard adında bir adamın işlediğinden emindir ama Guillard her seferinde onun elinden kurtulur. Passan, Guillard hakkında derin bir araştırma yapar. Patrick Guillard’ın, anne babasının reddettiği, yetimhanede, koruyucu ailelerin yanında büyümüş, sorunlu bir çocuk ve doğuştan hermafrodit olduğunu keşfeder. Cinsiyetini seçme yaşına gelmeden, ameliyatlarla, testosteron iğneleriyle erkek olmasına karar verildiğini anlar. One of the most popular mystery and thriller writers, French Jean-Christophe Grangé takes his readers through the labyrinths of a dreadful human hunt in his latest and highly acclaimed novel. Chief Superintendent Olivier Passan is on the verge of divorcing his Japanese wife Naoko. In the meantime, brutal murders are being committed in Seine-Saint-Denis in France. The killer rips open wombs of pregnant women and sets the fetuses on fire. Passan is confident that a man named Patrick Guillard commits these killings, but the he escapes every time. Passan conducts a deep investigation about Guillard. He finds out that Patrick Guillard was a problem child rejected by parents and raised in orphanages and foster family care, and born as a hermaphrodite. Passan discovers that before the appropriate age to choose, Guillard’s sexuality had already been decided on behalf of him and that he had become a man by undergoing surgeries and receiving testosterone shots. TEMMUZ - JULY 2013 93 7/3/13 12:58 AM 94 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 94 7/3/13 12:58 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 95 95 7/3/13 12:58 AM 96 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 96 7/3/13 12:58 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 97 97 7/3/13 12:58 AM bulmaca | puzzle Resimdeki yazar Hasta bakılan yer İnanılan kimse Düğme deliği Kiradaki mülk Ses yitimi Yay silahı Tonsuz beste Bir kan grubu İyilik Baş Boru sesi Kışlık ayakkabı Cehennem bekçisi Duyurular Keten dövme tokmağı Sanat Bravo Sevi Harman kalıntısı Ruh Numara (kısa) Kısa kepenek Yemen plakası Kültür Kareli kumaş Kaymak Katipler Hayvana vurulan damga Genişlik Yiyeceği ortak toplantı Gelir Afganistan başkenti Bir Tv kanalı Birey Formda olan Yazıcı boyası İdare eder ünlemi Boğaz, gırtlak Ayak direme Bir nota Teşekkür ederim İskambilde birli İmitasyon, kalp ÇÖZÜMLER Hitit İ N İ A R E A F A direme Ayak gırtlak Boğaz, toplantı ortak Yiyeceği Genişlik A M İ N A kalıntısı Harman Ruh Bravo Sevi T S İ K F A N F E R A A Ş K F İ İ L K L İ E kalp İmitasyon, ederim Teşekkür olan Formda Birey damga vurulan Hayvana Katipler Sanat tokmağı dövme Keten Duyurular bakılan yer Hasta yazar Resimdeki 98 deliği Düğme kimse İnanılan A M E R K Kaymak plakası Yemen L A N İ H T E E R S T O T K E T E Y E A R İ N A T İ K A ünlemi İdare eder boyası Yazıcı kanalı Bir Tv başkenti Afganistan kumaş Kareli Kültür Boru sesi Baş İyilik mülk Kiradaki Yay silahı Hitit İ N A B E Z bekçisi Cehennem ayakkabı Kışlık K O E T A E R B İ E K İ N B O A F A birli İskambilde Gelir kepenek Kısa (kısa) Numara grubu Bir kan Ses yitimi İ S Bir nota L A N O T A beste Tonsuz TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 98 7/3/13 12:58 AM TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 99 99 7/3/13 12:58 AM 100 TEMMUZ - JULY 2013 U24OKSM.indd 100 7/3/13 12:58 AM