Dikkat! Değerli okuyucular, Kitapların tüm telif hakları Talat Turhan`a
Transcription
Dikkat! Değerli okuyucular, Kitapların tüm telif hakları Talat Turhan`a
Dikkat! Değerli okuyucular, Kitapların tüm telif hakları Talat Turhan'a ait olup izinsiz çoğaltılamaz, alıntı yapılamaz, başka sitelerde kullanılamaz. © Copyright 2008 Talat Turhan Önsöz Bu kitabım 1999 yılında basılmış olan ve tek baskı yapan “Çeteleşme” isimli çalışmamın devamıdır. Aslında 1999 yılındaki çalışmama ilk olarak “Küresel Çeteleşme” ismini koymuştum. Ancak o tarihte çalışmamın kapsamıyla karşılaştırıldığında bu ismin çok iddialı olacağını düşündüm ve kitabı “Çeteleşme” ismiyle basıma verdim. “Çeteleşme” kitabında ele aldığım pek çok konuyu ve gizli örgütü daha sonra pek çok kişi mercek altına aldı. Konuyu derinleştirdiler, genişlettiler ve Türk kamuoyuna mal ettiler. Bu çalışmaları yürüten herkese teşekkür borçluyuz. Ben de çalışmalarımı durmaksızın, “Küresel Çete” hakkında bir kitap yazmak tutkusu içinde devam ettirdim. Bu kitabın ilk bölümü de böyle bir çalışmanın ürünüdür. Kitabın ilk bölümünde “Küresel Çete”nin detaylı bir çözümlemesine girdiğimi düşünüyorum. Özellikle ABD’de ve Avrupa’da bugüne kadar fazla bilinmeyen “Küresel Elitlerin” ve “Karar Vericilerin” gizli örgütlerini ilk kez ele aldım. Bush ve Neo-Con’ların tümünün üye olduğu sapık ve savaşçı nitelikli gizli örgütlerin bugün tüm dünyanın yaşadığı kaos ortamındaki sorumluluğunu açığa çıkarmaya çalıştım. “Küresel Çete”, adı üstünde bir ahtapot gibi kollarıyla tüm dünyayı sarmıştır. Bu ahtapotun kolları ezilen dünyayı kendi işbirlikçileri ve alt düzeyden Çete’ye dahil edilenlerle sarmakta ve kanını emmektedir. Kitabımda sadece “Küresel Çete”nin “Elit”lerinin içinde yer aldığı gizli çekirdek örgütleri ele almadım. “Aysberg”in ya da “Küresel Piramit”in görünen yüzündeki örgütlenmesini de çözümlemeye çalıştım. Türkiye’de de “Küresel Çete” örgütlenmektedir. Bu çetenin Türkiye’deki izlerini sürmeye çalıştım. Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu’nun 3 Mayıs 2000 tarihinde İstanbul Üniversitesi’nde düzenlemiş olduğu konferansta “Derin Devletin Tarihçesi” isimli bir sunum yapmıştım. Daha sonra bu sunum İleri Dergisi’nin birinci sayısında genişletilerek bir makaleye dönüştürüldü. Bu makale internette pek çok sitede kaynak olarak yer almaktadır. Bu kitabıma da ikinci bölüm olarak bu “Derin Devletin Tarihçesi” makalesini aldık. Ancak bu makaleye çeşitli katkılarda bulundum. Özellikle ABD’nin çirkin yüzünün Irak’ta tamamen açığa çıkması, Afganistan ve Irak halkına yönelik katliamlar, Ebu Garip Cezaevi’nde Iraklı tutsaklara ve yurtseverlere yapılan işkenceler, yıllar önce kamuoyunun dikkatini çektiğim ABD’nin “İşkence ve Özel Savaş Okulları”na tekrar değinmeme neden oldu. İktisat Dergisi’nde Şubat 1991’de yayınlanan “Emperyalizmin Örgütleri” isimli makaleyi tekrar bu çalışmama aldım. Bu makalem aynı zamanda “Devrimci Bir Kurmay Subay’ın Etkinlikleri-2” isimli kitabımda da yer almıştır. Bugün tüm dünyada ABD’nin “insan hakları emperyalizmi”nin yöntemleri ve bu yöntemlerin temel aracı olan ABD ve CIA kontrolündeki “sivil toplum örgütleri” ya da “sivil örümcek ağı” tartışılmaktadır. Bu konunun Soğuk Savaş’tan günümüze olan köklerini incelediği için bu makaleyi de kitabıma almaya karar verdim. ABD derin devletinin iç yüzünün daha iyi anlaşılabilmesi için İleri Yayınları’ndan çıkan “11 Eylül: Baskın” kitabımın giriş bölümünü bu çalışmama da aldım. “Çeteleşme” kitabımın “Küresel Çete”nin bir ön analizi niteliği taşıyan iki bölümü kitabımın 5. ve 6. kısmını oluşturmaktadır. 1963’te Genç Kemalistler Ordusu’ndan yargılandım. Bu dava sonucunda Askeri Ceza Kanunu’nun 148. maddesine göre Orduda siyaset yapmaktan 4 ay ceza aldım. Bizler, Türkiye’deki gelişmeleri ve bugün karşı karşıya olduğumuz tehlikeleri o günlerden görüp, Kuvayı Milliye ruhuyla mücadele eden genç subaylardık. Benim ve arkadaşlarımın şahsında Kemalist olmak ve Atatürkçü fikirleri savunmak, “orduda siyaset yapmak” adı altında mahkum edilmiştir. Bu, kanımca Türkiye Cumhuriyeti’nin ABD tarafından sömürgeleştirilmesi tarihinin acı bir dönüm noktasıdır. O yıllarda bizim söylediklerimiz, bugün açıkça Türk kamuoyuna mal olmuş durumdadır. En son olarak Küresel Çete’nin kilit örgütü CFR’nin de üyesi olan ABD Savunma Bakanlığı’nın üçüncü ismi Douglas Feith ABD’den Türkiye’yi ve Türk milletini uyardı. Türkiye’de halk arasında artan “ABD düşmanlığının müttefik ilişkilerini devam ettirilemez noktaya getirecek kadar tehlikeli boyutlara tırmandığını” duyurdu. Bu tür bir açıklamayı ben ancak “idiot ve embesilce” bulurum. Bir milletin saldırgan ve tecavüzcü bir emperyalist devleti sevmesini zorla nasıl sağlayabilirsiniz? Hele son yıllarda ABD’nin Türkiye’ye yönelik düşmanca faaliyetleri, Irak’ta bir Kürt devleti kurulması, Türkmenlerin katledilmesi, Türk Ordusu’nun Kıbrıs’tan atılmaya çalışılması, bölücü terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’ta bize karşı beslenmesi ve tüm milletin gözü önünde Süleymaniye’de gerçekleşen, Türk askerlerinin başına çuval geçirme olayından sonra, zorla “bizi sevin” demek ve dayatmada bulunmak ancak ABD’yi ve Dünyayı bugün yöneten kadronun idiotluğuyla açıklanabilir. Ancak Feith’in AKP Hükümeti’ne yönelik uyarısında gözden kaçırılmaması gereken bir nokta vardır. Feith, ABD düşmanlığına karşı Hükümet’i uyararak AKP Hükümeti’ne ne yazık ki, Türk milletinin çoğunun bilmediği bir görevini hatırlatmıştır. 1947’den itibaren ABD’yle imzalanan gizli “İkili Antlaşmalar”ı 27 Mayısçı Haydar Tunçkanat çok değerli bir çalışmasıyla açığa çıkarmıştı. Bu anlaşmalar Türkiye’yi sadece ABD üslerine ve askeri güçlerine açmakla kalmıyor aynı zamanda Türk hükümetlerinin ABD karşıtı propangaları engelleyip, ABD kurumlarıyla beraber ABD dostluğunu kamuoynua yayma yükümlülüğünü şart koşuyordu. Yani ABD propagandası yapmak hükümetlerimizin ne yazık ki görevidir. Ve yıllarca bu görev yapılmış, ABD hayranlığı topluma pompalanmıştır. Aradan geçen yarım asrı aşkın süre sonucunda bugün Türk milletinin %82’sinin ABD düşmanı olduğu bizzat Batılıların yaptığı anketlerde yer almaktadır. Feith gibilerini çılgınca açıklamalar yapmaya iten de budur. Bu, bizim yarım asır önce uğrunda hayatımızı riske ettiğimiz bazı gerçekleri halka kavratma mücadelemizin sonuçsuz kalmadığını göstermektedir. Devrimci bir kurmay subay olarak onca yıllık hapis ve işkenceye rağmen, 80 yaşında görevimi yapmış olabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Kendi açımdan, ABD karşıtlığımın başlangıcı için üç olayı sıralayabilirim. Birincisi, İnönü iktidarının 1945’te ABD savaş gemisi Missouri’yi İstanbul’a davet etmesidir. Bu olay Atatürk’ün ordusundaki bir genç subay olarak Türklük onurumu zedelemiştir. Bu ziyaret için İstanbul’da genelevler dahi boyanmış, ABD askerleri sokaklarda çeşitli rezillikler yaparak milli haysiyetimizi ayaklar altına almıştır. İkinci olay ise 1948 yılında Marshall Yardımı dolayısyıla 9 ay boyunca ABD subayları tarafından düzenlenen eğitim kursunda yaşadıklarımdır. ABD bu dönem Türkiye’yi kandırmak istemektedir. En seçkin kurmaylarını bizi eğitmek üzere Türkiye’ye gönderir. 24 Türk subayı olarak Tuzla Uçaksavar Okulu’nda SCR 584 radar ve M-8 komuta aleti kursunda bize eğitmenlik yapanlar bu askerledi. Bu kurs çok zorlu bir kurstu. Kurs bitince hepimiz hem yazılı hem de uygulamalı çok ağır sınavlardan geçtik. Tüm uçaksavar sistemi bozulup, 4,5 saatte yeniden işler hale getirilmek üzere bize teslim ediliyordu. Kursun amacı ABD’nin Türkiye’ye vermeyi planladığı en son teknoloji ürünü 90 mm’lik 16 uçaksavar bataryasına komutan yetiştirmekti. Ancak bizim başarıyla tamamladığımız 9 aylık kurs süresi boşa gitti. Çünkü ABD bu kritik silahları hiçbir zaman vermedi. ABD tüm “müttefiklik” dönemi boyunca da bunu hep yapmıştır. Türkiye’ye hep OGS denen eski, kullanılmış, demode silahları vermiştir. Genç bir subay olarak benim için bu ikinci bir önemli dersti. En son olarak 1954-1955 yıllarında Kore’de yaptığım görev ABD hakkında önemli bir gözlem yapmamı sağlamıştır. Sözde ABD Kore’yi kurtarmaya gitmişti. Oysa ki gözlemlerim ABD’nin kurtardığı halkın aç, sefil, perişan bir halde olduğu şeklindeydi. Öyle ki 13’ten 30 yaşına kadar kadınların %90’ı ABD askerlerine fahişelik yapmaktaydı. Kore ordusu askerleri ise o kadar aç ve perişan bir durumdaydı ki, bizim ve ABD askerlerinin yemek artıklarını yiyorlardı. ABD işte bir milleti ancak böyle kurtarır. Şimdi de “Şok ve Dehşet” operasyonları ile Irak halkını katlederek “kurtarıyorlar”. Ancak görüyoruz ABD askerleri, paralı askerlik yapan çapulcu sürüsü, haydutlar konumundadır. Ulusal bir bilinç ve onurdan yoksun oldukları için direnen Irak halkı karşısında kaybetmeye mahkumdurlar. Sonuçta savaşı teknoloji değil, ulusal bilinç ve mücadele azmi kazanır. Bugün Irak ve Ortadoğu’ya ABD saldırısı başladı. Türkiye’yi “Küçük Amerika” yapacağız diyen zihniyet, bugün ülkemizi bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Türkiye ABD işgaline açık bir konuma sürüklenmiştir. Yıllar önce Genç Kemalist subaylar olarak yaptığımız Kuvayı Milliye çağrısı ise, Türk milleti içinde yaygınlaşmaktadır. Ancak verilecek milli bir mücadelenin bilinçli ve bilgili bir kurmayla yürütülebileceğini düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk Gençliği’ne Hitabı”nda bizleri uyardığı “gaflet, delalet ve hatta hıyanet” içindeki yöneticilerin kimliğini ve hıyanet mekanizmasını çözümlemenin sağlıklı bir yeniden Kuvayı Milliye mücadelesi için şart olduğunu düşünüyorum. Bu mütevazı çalışmamız bu amaca hizmet ederse ve ilerideki diğer çalışmalar için teşvik edici bir görev üstlenir, kaynak olabilirse, bu benim için en büyük mutluluk kaynağı olacaktır. Son olarak, bu çalışmanın yayınlanmasında emeği geçen İleri Yayınları’nın tüm çalışanlarına ve özellikle Ali Özsoy’a teşekkürü borç bilirim. Talat Turhan Kuzguncuk, 28 Şubat 2005 I Küresel Çeteyi Çözümlemek Çeteleşme tek bir merkezden örgütlenerek tüm dünyaya yayıldı. Daha önceki çalışmalarımda CFR, Trilateral Komisyon, Bilderberg gibi küreselleşmenin temel örgütlerini ortaya koymuştum. 1999 yılında yayınlanan Çeteleşme adlı kitabımda bu üç örgütü mercek altına almıştım. Bu kitapta hem bu üç örgütü daha da açığa çıkarmak, hem de bu üç örgütün tepesinde ve altındaki diğer örgütleri tespit etmek esas amacımdır. CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderberg’i Türkiye’de ilk kez ele alanlardan biriyim. Daha sonra Türkiye’de pek çok yazar bu konuyu derinleştirdi ve yeni çalışmalarla kamuoyunu bilgilendirdi. Hepsine sonsuz teşekkür borçluyum. Artık bu örgütler açık olarak pek çok yerde telaffuz ediliyor. Fakat bunların alt ayakları ve bunları kuran daha tepedeki örgütler, bunların işleyebilmesi için gerekli olan, taşeron görevini gören daha açıktaki örgütlerle ilgili bilgiler daha yeteri kadar açığa çıkarılmış durumda değil. Bu kitapta benim yazdıklarım ve benden sonra yazılanların ötesine geçmeye çalışacağım. Uluslararası çetelerin kısa bir çetelesi Uluslararası çeteleşmenin yüzlerce, binlerce gizli ve açık yapılanması birlikte bir bütün, bir mekanizma oluşturur. Pek çok çalışma bu örgütlerden yalnızca birine yoğunlaşır, buzdağının (aysbergin) görünmeyen kısmı gözden kaçar. Tek tek tüm bu örgütleri ve işlevlerini açığa çıkarmanın en iyi yolu kronoloji ve önem sırasıyla omurganın temelini oluşturan bir kısım temel örgütleri incelemektir. Çeteleşme kitabımı yayınladıktan sonra, internette Dangerous Liaisons yani “tehlikleli ilişkiler” isimli bir metne rastladım. Bu metin beni çalışmamı uluslararası çetenin temel omurgası üzerine yoğunlaşmaya sevk etmiştir. O güne kadar olan çalışmamın doğru bir hatta olduğuna, ancak derinleştirilmesi gerektiğine karar kıldım. Bugün herkesin elinin altında internet vardır. Burada belirttiğimiz örgütler ve isimler üzerine açık istihbarat toplama imkanı artık herkesin elindedir. ABD emperyalizmine karşı dünya halklarını ve Türkiye’yi savunan her insanın elindeki bu imkanı ulusal bir görev gibi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çalışma sadece temel bir yol gösterici olsa ve sonraki çalışmaları teşvik etse bile sevinirim. İlk önce sermayedar, devlet adamı, istihbaratçı ve akademisyen “elitlerin”, esas “karar vericilerin” (kendilerine bu insanların verdikleri isim: decision makers) tepe örgütlenmeleri mercek altına alınmalıdır. Resmin bütününü kavradıktan sonra detaya daha kolay odaklanabiliriz. Bu çalışmamızda ele alacağımız temel örgütler şunlardır: - Illuminati (Avrupa-ABD): 1776’da Almanya’da kurulan çok gizli Mason Locası. Kısa sürede Atlantiğin iki yakasında da örgütlendi. Uluslararası çetelerin hepsi bu kökten çıkarak gelişti. - Bussiness Round Table (İş Dünyası Yuvarlak Masası) (ABD): 1800’li yılların başında ABD’de Cecil Rhodes tarafından kuruldu. Cecil Rhodes, Afrika’nın İngiltere’yi sömürgesi haline getirilmesini sağlayan meşhur bir sömürge fatihidir. Anglosakson egemenliğinin ve ABD emperyalizminin komuta merkezi Yuvarlak Masa oldu. Diğer gizli ve açık örgütlerin kurulmasına ön ayak oldu. - Skulls&Bones Society (Kurukafa ve Kemikler Topluluğu): 1832’de ABD’de Yale Üniversitesi’nde kurulan gizli örgüt. Doğrudan Illuminati’ye bağlı olan topluluğun üyeleri ABD finans merkezlerinin ve devlet iktidarının zirvesini işgal etmektedir. Topluluk özellikle son 20 yılda ABD devlet organları üzerinde mutlak hakimiyet kurmuştur. Her iki Başkan Bush da üyesidir. - Bohemian Club (Grove) (Bohemyan Kulübü-Koruluğu) (ABD): 1872’de kuruldu. ABD’nin Batı yakasındaki “Elitleri” bu topluluğa üyedir. Cumhuriyetçi Başkan ve Başkan adaylarının tümü bu topluluğun üyesidir. Faaliyetleri son derece gizli olan topluluğun özel vadisine giriş, ABD devlet güçleri tarafından engellenmektedir. - The Royal Institute of International Affairs (RIIA) - Chantam House (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitütüsü - Chantam Evi) (Britanya): 1920’de kuruldu. Kendisinden 1 yıl sonra kurulan CFR’nin Britanya’daki öncülüdür. Atlantiğin iki yakasında temelleri atılan Anglosakson hegemonyasının bir ayağını oluşturur. - The Council On Foreign Relations - CFR (Dış İlişkiler Komisyonu) (ABD): RIIA’dan bir yıl sonra, 1921’de, ABD’de kuruldu. Kuruluşuna Morgan ve Rockefeller ön ayak oldu. Amacı RIIA’yla birlikte 1. Dünya Savaşı sonrası Britanya’nın ve yeni bir lider olarak ortaya çıkan ABD’nin hegemonyasını eşgüdümlü olarak güvence altına almaktı. Onursal Başkanı ve lideri Rockefeller’dir. ABD devletinin esas karar mekanizması olduğu iddia ediliyor. CFR üyesi olmayanın devlet yönetiminde yükselmesi imkansız gibidir. - Bilderberg (BB) Örgütü (ABD - Avrupa): 1954 yılında eski Nazi ve SS işbirlikçisi Hollandalı Prens Bernhard tarafından kuruldu. İlk toplantısını Hollanda’da Bilderberg Oteli’nde yaptı. Üyeleri arasında yalnız ABD’liler ve Avrupa ülkelerinin elitleri yer alır. Uluslararası çetenin Avrupa ayağını oluşturur. Dolayısıyla Türkiye’den çeteye girme yolu Bilderberg üyeliğidir. Her yıl başka bir yerde düzenlenen Bilderberg toplantılarının katılımcıları bellidir. Ancak içeride ne konuşulduğu ve ne kararlar alındığını bugüne kadar katılan kimse açıklamamıştır. Son 4 yıldır gündemin Irak ve Ortadoğu olduğu bilinmektedir. Alınan kararların sonuçlarını hep birlikte görüyoruz. Bilderberg iki kere Türkiye’de de toplanmıştır. 1959’da Yeşilköy, 1975’te Çeşme’de Bilderberg toplantıları düzenlenmiştir. - The Trilateral Comission (Trilateral Komisyon) (ABD - Avrupa - Japonya): 1973 yılında yine Rockefeller tarafından kurulan Trilateral Komisyon isminden de anlaşılabileceği gibi üç kıtanın finans ve devlet liderlerini birleştirmeyi amaçlıyor. Japon finans merkezleri de böylelikle Çete’ye dahil edildi. Japonya’dan sonra Kore elitleri de örgüte katıldı. Artık küreselleşmenin ihtiyaçları doğrultusunda Hong Kong ve Çin’den de üye alınmaktadır. Komisyonu zengin kuzeyin fakir güneyi sömürmek için çalışan örgütü olarak nitelendirebiliriz. - Pinay Cercle (Güç Çemberi): Bilderberg üyesi ve Nixon’un yakın arkadaşı Antoine Pinay ve Fransız İstihbarat Servisi’nin avukatı Jean Violet tarafından 1969’da kurdu. Eski ve yeni istihbaratçıları, NATO yetkililerini ve ordu mensuplarını üye yaptı. Soğuk Savaş boyunca operasyonel bir görev üstlendi. Süper NATO ve Gladio örgütlenmesinin beyin karargâhıydı. Henry Kissinger, Zbigniew Brzezinski ve David Rockefeller Pinay Cercle’in üyesidir. Onların üyelikleri CFR, Bilderberg ve Pinay Cercle arasındaki hiyerarşik bağı tamamlar. Böylelikle Avrupa Gladio örgütlenmesi sadece NATO üzerinden değil, CFR üzerinden de ABD karar merkezine bağlanmıştır. - Mont Pelerin Society: 1947’de Profesör Friedrich von Hayek tarafından kuruldu. Soğuk Savaş’ın akademisyen ve beyin kadrosunu bir araya getirdi. Çok dar ve elit bir örgütlenme olan Mont Pelerin’in esas amacı tüm dünyada güçlenen sosyalizm ve devletçilik akımına karşı liberalizmin mutlak egemenliğini yeniden kurmaktı. Üyelerini yalnızca mektup ve özel toplantılarla bilgilendirir. - The European Round Table of Industrialists - ERT (Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası): 1983’te Mont Pelerin örgütünün kararıyla kuruldu. AB’nin oluşması, tek para politikası ve bütünleşmeyi yönetmeyi amaçlıyor. Tüm bu örgütler bir araya geldiğinde “küresel” bir mekanizmanın temel omurgası ortaya çıkar. Bu omurga tepeye doğru daralarak, tabana doğru ise genişleyerek yüzlerce, binlerce gizli, açık, illegal ve legal örgütlenmeyle büyük bir piramit ortaya çıkarır. Bu piramide toplu olarak şu ismi verebiliriz: “Küresel Çete”. Çalışmamızın amacı da bu “Küresel Çete”yi çözümlemek ve mümkün olduğu kadar işleyişini açığa çıkarmaktır. Illuminati ve Mason Örgütünün tarihsel emperyalist rolü “Küresel Çete”yi emperyalizm ve sömürgecilik olgusundan bağımsız olarak ele alamayız. Sıkça yapılan bir hata, Masonluk ve diğer gizli örgütler üzerine yapılan değerlendirmelerin emperyalizmden bağımsız bir temele oturtulmasıdır. Bu ise masonik çevrelerin Masonluk ile ilgili gerçekleri ve iddiaları kolaylıkla “komplo teorisi” diye karalayabilmesine neden olmaktadır. Oysa biz, Masonluk olgusunu sömürgecilikle başlayan ve ileride de bahsedeceğim gibi, bugün adına küreselleşme denen ancak “Trilateralizm” olarak da algılayabileceğimiz emperyalist sistem çerçevesinde açıklamaktayız. Solda, 1980’den önce çok daha sık olarak kullanılan bir terim vardır. Bu “komprador” terimidir. “Komprador” daha buharın icadından önce, İngiliz sömürgeciliğinin, karayolu ve demiryolunun gelişmediği, ilk günlerinde ortaya çıkan bir terimdir. Sömürgelerdeki iç bölgelerle temas o dönemlerde son derece kısıtlıdır. Ticaret limandan limana yapılmaktadır. İngiltere’deki kapitalist, ticaret yapacağı zaman ilk önce gittiği ülkenin limanına hakim olmalıdır. Sömürgeleştirme limanlardan başlar. O zaman limanda bir işbirlikçiye ihtiyaç vardır. İşte bu işbirlikçiye “komprador” denir. Portekizce “komprador”, “aracı” demektir. “Komprador”, sömürgeciyi ülkeye sokacak kimsedir. Peki “komprador” nasıl biri olmalıdır? Emperyalist ülkede eğitim görmüş olmalı. Herşeyden önce güvenilir bir adam olmak zorundadır. Enternasyonalist kapitalizme, yani emperyalizme bağımlı bir örgüte üye olması lâzımdır. O dönem, örgüt olarak sadece Masonluk mevcuttur. O yüzden bugün emperyalizme hizmet eden tüm örgütlerin temelinde Masonluk vardır. Osmanlı dönemine ve Masonluğun Türkiye’deki gelişimine baktığımızda da aynı olguyu görürüz. Türkiye’ye Masonluk ilk olarak liman kenti olan Selanik’ten girmiştir. İkinci olarak da, yine komprador unsurların yoğunlaştığı İzmir’den yayılmıştır. Zamanla padişahların bile Masonlaştırıldığı bir olgudur. Masonluğun Yahudi ve Hıristiyan olmayan dünyaya da yayılması ve bir dünya gerçekliği haline gelmesi kapitalizm ve sömürgecilikle başlatılabilir. ABD devleti de zaten başından itibaren masonik ve Siyonist amaçlar temelinde kurulmuştur. ABD Başkanlarının hemen hepsi masondur. ABD dolarının üzerinde Masonluk simgeleri vardır. Bu simgelerin anlamlarını daha önceki çalışmalarımda açıklamıştım. O zaman emperyalizmin elitlerinin ve işbirlikçilerinin örgütlenmesini şöyle özetleyebiliriz: Masonluk temel örgüttür. En eski ve ilk örgüttür. Masonüstü örgütler piramidin tepesine doğru daralarak gider, elitleri bünyesinde toplar. Gizlidir. Masonaltı örgütler, ki bunlar Lions, Rotary, Diners gibi yüzlerce toplulukla ve sivil toplum örgütüyle örneklendirilebilir, hiyerarşinin daha alt katmanındadır ve tabana yayılır. Masonluk üste ve alta yayılırken bir piramit ya da aysberg yapısı oluşur. Ancak bu aysbergi tersine dönmüş bir aysberg gibi nitelendirmeliyiz. En gizli ve sivri kesimi suyun altında, daha çok insanın üye olduğu taban örgütlenmeleri ise suyun üstündedir. CFR’nin arkasındaki Yuvarlak Masa (Round Table) “Küresel Çete”nin üzerindeki sis perdesini kaldırmak için yine Anglosakson dünyasından yola çıkmak gerekir. 1921’de kurulmuş olan The Council On Foreign Relations (CFR) yani Dış İlişkiler Konseyi’nin “Küresel Çete”nin esas karar mekanizmalarından biri olduğu sıkça söylenmektedir. Peki CFR’ı kuran ve bundan önce aktif olan güç ve örgüt nedir? Daha 1800’lü yıllarda Cecil Rhodes tarafından kurulan Round Table, yani Yuvarlak Masa’nın amacı İngilizce konuşan tüm ülkeleri ve toplulukları tek bir yönetimin çatısı altında toplamaktır.1 Buradaki temel amaç Anglosakson egemenliğini tüm dünyaya yaymaktır. Cecil Rhodes aslında bir İngiliz sömürgecidir. Ancak Anglosakson hegemonyasının devamında ABD’nin rolünü öngörmüştür. CFR’dan 100 yılı aşkın bir süre önce kurulmuş olan ABD’deki The Bussiness Round Table yani İş Yuvarlak Masası denilen yapılanma CFR’ın da arkasındaki güç olarak belirmektedir. Zaten Yuvarlak Masa’nın kurduğu CFR, Britanya’da faaliyet yürüten ve kendi öncülü olan Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü RIIA’nın (The Royal Institute of International Affairs) koşut, ikiz örgütüdür. Yuvarlak Masa’nın bugünkü unsurlarına bakarsak Boeing, Procter and Gambler, Caterpillar, Chrysler, General Motors, TRW gibi endüstri tekellerini görebiliriz. Yuvarlak Masa (Round Table) (ABD+Avrupa Elİtlerİ): (C: CFR üyesi, B: Bilderberg üyesi, T: Trilateral Komisyon üyesi) Abramowitz, Morton (C) ABD Büyükelçisi Abs, Herman (B) Küresel liderlik Agnelli, Giovanni (B) Küresel liderlik Akers, John F. (C) Şirket yöneticisi Albright, Madeleine (C) ABD Büyükelçisi Allaire, Paul A. (B, T) Şirket yöneticisi Allen, Robert E. (C) Şirket yöneticisi Altman, Roger (C) Finansal kurum Anderson, Harlod (C) Medya yönetimi Andreas, Dwayne O. (B) Finansal kurum Araskog, Rand V. (T, C) Şirket yöneticisi Armacost, Michael H. (C) ABD Büyükelçisi Armstrong, C. Michael (C) Şirket yöneticisi Armstrong, Anne L. (T) Finansal kurum Ashdown, Paddy (B) Küresel liderlik Aspin, Les (C) Savunma Bakanı Atwood, Brian (C) Devlet Bakanlığı Axworthy, Lloyd (B) Küresel liderlik Babbitt, Bruce (C) Hükümet bürosu Baker, William (B) Küresel liderlik Ball, George (B) Devlet Bakanlığı Balsemao, Francisco Pinto (B) Küresel liderlik Bamevik, Percy (B) Küresel liderlik Bartley, Robert L. (B, T, C) Medya yönetimi Bartley, Robert (T, C) Finansal kurum Beatrix, Queen (B) Küresel liderlik Becu, Omer (B) Küresel liderlik Bennett, Jack (B) Şirket yöneticisi Bentsen, Lloyd (B, C) Maliye Bakanı Berger, Samuel R. (C) Ulusal Güvenlik Danışmanı Berman, Howard L. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Bemhard, Prince (B) Küresel liderlik Bertram, Christoph (B) Küresel liderlik Bestani, Robert M. (C) Finansal kurum Beyazit, Selahattin (B) Küresel liderlik Billington, James H. (C) Kongre Kütüphanesi Black, Conrad (B) Küresel liderlik Black, Eugene (B) Küresel liderlik Black, Shirley Temple (C, T) ABD Büyükelçisi Bloch, Julia Chang (C) ABD Büyükelçisi Blumenthal, W. Michael (C) Şirket yöneticisi Bolten, Joshua (C) Danışman Boran, David L. (C) ABD Kongresi, Senato Borchgrave, de Arnaud (C) Medya yönetimi Bowen, William G. (C) Medya yönetimi Boyd, Lt. General Charles T. (C) ABD Ordusu Braddock, Richard S. (C) Finansal kurum Brademas, John (T, C) Şirket yöneticisi Bradley, William (C) ABD Kongresi, Senato Branscom, Louis M. ıC Şirket yöneticisi Branscomb, Lewis M. (C) Teknoloji Geliştirme Bürosu Breyer, Steven G. (C) Başhakim, ABD Temyiz Mahkemesi Brimmer, Andrew F. (C) Finansal kurum Brinkly, David (C) Medya yönetimi Brokaw, Tom (C) Medya yönetimi Bromley, D. AlIen (C) Ulusal Bilim Kurumu Brzezinski, Zbigniew (T) Eğitim kurumu Buckley, William F. (B, C) Medya yönetimi Bucy, J. Fred (T) Şirket yöneticisi Bundy, William P. (B) Medya yönetimi Burke, James E. (T) Şirket yöneticisi Burt, Richard (C) Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Ajansı Bush, George (T, C) Küresel liderlik Butler, Lt. General George L. (C) ABD Ordusu Butler, Wİllard C. (C) Şirket yöneticisi Califano, Joseph A. (C) Şirket yöneticisi Callaghan, Lord (B) Küresel liderlik Callander, Robert J. (C) Finansal kurum Calloway, D. Wayne (T) Şirket yöneticisi Carlucci, Frank C. (C) Şirket yöneticisi Carras, Costa (B) Küresel liderlik Carrington, Lord Peter (B) Küresel liderlik Carier, Hodding (C) Medya yönetimi Catto, Henry E. (C) ABD Büyükelçisi Chafee, John H. (T, C) ABD Kongresi, Senato Chain, General John T. (C) ABD Ordusu Chancellor, John (C) Medya yönetimi Charles, Prince (B) Küresel liderlik Chretien, Jean (B) Küresel liderlik Christopher, Warren (C) Devlet Bakanlığı Cisneros, Henry (C) Konut ve Kentsel Gelişme Clinton, William (B, T, C) Başkan Cohen, William S. (T, C) ABD Kongresi, Senato Coleman, John (B, C) Küresel liderlik Connor, John (C) Medya yönetimi Cook, Donaıd, C. (B, C) Medya yönetimi Cook, Frances (C) ABD Büyükelçisi Cooney, Joan Ganz (C) Finansal kurum Cooper, Richard N. (C) Finansal kurum Corrigan, E. Gerald (C) Finansal kurum Cross, Sam Y. (C) Finansal kurum Crowe, Admiral William J. (C) ABD Ordusu Crystal, Lester (T, C) Medya yönetimi Cutler, W. Bowman (C) Ulusal Ekonomik Konsey Dam, Kenneth W. (B) Küresel liderlik Daustresme, David (B) Ünlü Bilderbergerlerden Davidson, Ralph (C) Medya yönetimi Davignon, Etienne (B) Küresel liderlik Davis, Lynn E. (T) Şirket yöneticisi Dulles, Allen (B) Küresel liderlik Dulles, John Foster (B) Küresel liderlik deLacharr, Marc Lardreit d (B) Küresel liderlik, dePury, David (B) Küresel liderlik DeCrane., Alfred C. (C) Şirket yöneticisi Deutch, John M. (C) Finansal kurum Djerejian, Edward P. (C) ABD Büyükelçisi Dodd, Christopher J. (C) ABD Kongresi, Senato Duncan, Charles W. (C) Finansal kurum Eaton, Frederik (B) Küresel liderlik Edson, Gary R. (C) Danışman Elliot, Theodore L. (B) Eğitim kurumu Ellsworth, Robert F. (C) Küresel liderlik Erburu, Robert F. (C) Finansal kurum Espy, Mike (B) Tarım Bakanı Fanfani, Amitore (B) Küresel liderlik Faure, Maurice (B, T) Küresel liderlik Feinstein, Dianne (T) ABD Kongresi, Senato Fessenden, Hart (C) Finansal kurum Finney, Pan) (B) Küresel liderlik Flood, Al (B) Küresel liderlik Foley, Thomas S. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Forrestal, Robert P. (C) Finansal kurum Friedman, Stephen (B, T) Finansal kurum Friedman, Thomas L. (B, T, C) Medya yönetimi Furlaud, Richard M. (C) Şirket yöneticisi Gaitskell, Hugh (B) Küresel liderlik Gejdenson, Sam (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Gelb, Richard L. (C) Finansal kurum Gergen, David (T) Medya yönetimi Gerstner, Louise V. C, (B, T) Şirket yöneticisi Geyer, Georgie Anne (C) Medya yönetimi Gibbons, John H. (C) Teknoloji Geliştirme Bürosu Gilpatric, Eosweıı (C) Medya yönetimi Ginsburg, Ruth B. (C) ABD Temyiz Mahkemesi Glauber, Robert R. (C) Hazine Başkanlığı Goldberger, Marvin L. (C) Şirket yöneticisi Golzueta, Roberto C. (C) Şirket yöneticisi Goodpastor, General (C) ABD Ordusu Gore, Albert (C) İkinci Başkan Gorman, Joseph T. (T) Şirket yöneticisi Gotlieb, Allan (B) Küresel liderlik Graham, Bob (C) ABD Kongresi, Senato Graham, Katherine (B, T, C) Medya yönetimi Graham, Thomas (C) Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Aj. Graham, William R. (C) Ulusal Bilim ve Teknoloji Kurumu Greenspan, Alan (T, C) Finansal kurum Griffin, Anthony G. S. (B) Küresel liderlik Gringrinch, Newton L. (C) Temsilciler Meclisi Grove, Brandon H. (C) Devlet Bakanlığı Grune, George V. (C) Medya yönetimi Grunwald, Henry Anatole (B, C) Medya yönetimi Grunwald, Henry (C) Medya yönetimi Gubbins, Sir Colin (B) Küresel liderlik Halberstadt, Victor (B) Küresel liderlik Hamilton, Lee H. (T) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Hannah H. (C) Şirket yöneticisi Harris, Mike (B) Küresel liderlik Harsch, Joseph (B) Küresel liderlik Hauge, Gabriel (B) Küresel liderlik Heard, Alexander (C) Medya yönetimi Heath, Sir Edward (B) Küresel liderlik Heinz, Henry (B) Küresel liderlik Herter, Christian A. (B) Küresel liderlik Hill, J. French (C) Finansal kurum Holderman, James B. (C) Ulusal Bilim ve Teknoloji Kurumu Holmes, H. Allen (C) Devlet Bakanlığı Home, Lord (B) Küresel liderlik Horelick, Arnold (B) Şirket yöneticisi Hosmer, Korg. Bradley C. (C) ABD Ordusu Hottelet, Richard (C) Medya yönetimi Houghton, Amory (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Houghton, James (T, C) Medya yönetimi House, Karen E. (C) Finansal kurum Hunter, Robert E. (B) ABD’nin NATO Temsilcisi Hunter-Gault, C. (C) Medya yönetimi Iloniemi, Jaakko (B) Küresel liderlik Inman, Bobby R. (T, C) Merkez Bankası Ismay, Lord (B) Küresel liderlik Jackson, C. D. (B) Küresel liderlik Jacobsson, Per (B) Küresel liderlik Jankowitsch, Peter (B) Küresel liderlik Jecker, Robert (B) Küresel liderlik Jennings, Peter (B, C) Medya yönetimi Jonson, Joseph (B) Küresel liderlik Johnson, Nancy Lee (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Johnson, W. Thomas (C) Medya yönetimi Jones, David C. (C) Medya yönetimi Jordan, Vernon E. (T, C) Finansal kurum Kalb, Marvin (C) Medya yönetimi Kann, Peter Robert (B) Finansal kurum Katzencach, N. (C) Medya yönetimi Kearns, David (B) Şirket yöneticisi Kelly, John H. (C) Devlet Bakanlığı Kendall, Donald M. (T, C) Şirket yöneticisi Keough, Donald R. (T) Şirket yöneticisi Ketelsen, James L. (C) Şirket yöneticisi Kintner, William R. (C) ABD Barış Enstitütüsü Kirkpatrick, Jeane (T, C) ABD Büyükelçisi Kissinger, Henry A. C, (B, T) Küresel liderlik Knight, Andrew (B) Küresel liderlik Knight, Robert H. (C) Finansal kurum Kohnstamm, Max (B) Küresel liderlik Kopper, Hilmar (B) Küresel liderlik Korteweg, Pieter (B) Küresel liderlik Kreps, Juanita M. (C) Şirket yöneticisi Kristol, William (B) Medya yönetimi Krogh, Peter F. (B, T) Eğitim Kurumu Laderberg, Joshua (C) Teknoloji Geliştirme Bürosu Lake, Anthony (C) Ulusal Güvenlik Danışmanı Lawson, Eugene K. (C) Finansal kurum Leach, Jim (T) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Lebrecque, Thomas G. (T, C) Finansal kurum Lehrer, Jim (C) Medya yönetimi Lemnitzer, Gen. Lyman (B) Küresel liderlik Levine, Irving R. (C) Medya yönetimi Lewis, Flora (T) Medya yönetimi Lewis, John (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Lewis, Samuel W. (C) ABD Barış Enstitütüsü Lieberman, Joseph i. (C) ABD Kongresi, Senato Linowitz, Sol (T, C) Medya yönetimi Little, David (C) ABD Barış Enstitütüsü Lord, Winston (T, C) Devlet Bakanlığı Lovett, Robert (B) Küresel liderlik MacDonald, Donald S. (B) Küresel liderlik Macomber, John D. (C) Finansal kurum Magowan, Peter A. (C) Şirket yöneticisi Mann, Michael D. (C) Finansal kurum Martin, Paul (B) Küresel liderlik Mathias, Charles M. (B) ABD Kongresi, Senato Matsui, Robert T. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Maudling, Reginald (B) Küresel liderlik Maynes, Charles W. (B) Medya yönetimi McCloy, John L. (B) Küresel liderlik McColough, Charles Peter (C) Şirket yöneticisi McCurdy, Dave K. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi McHenry, Donald F. (C) Şirket yöneticisi McKeogh, Darcy (B, T) Küresel liderlik McKinley, John K. (C) Şirket yöneticisi McNamara, Robert S. (C) Finansal kurum McNeil, Robert (C) Medya yönetimi McPeak, Gen. Merrill A. (C) ABD Ordusu Mettler, Ruben F. (C) Şirket yöneticisi Mitchell, George J. (C) ABD Kongresi, Senato Mollet, Guy (B) Küresel liderlik Monti, Mario (B) Küresel liderlik Moore, John Norton (C) ABD Barış Enstitütüsü Moore, Jonathan (C) Devlet Bakanlığı Moose, George E. (C) ABD Büyükelçisi Moyers, Bill (B, C) Medya yönetimi Mulford, David C. (C) Finansal kurum Muller, Charles W. (B) Küresel liderlik Muller, Steven (C) Finansal kurum Murphy, Thomas S. (C) Medya yönetimi Murray, AlIen E. (T, C) Şirket yöneticisi Negroponts, John D. (C) ABD Büyükelçisi Ney, Edward N. (C) ABD Büyükelçisi Niehuss, John M. (C) Maliye Bakanı Norman, William S. (C) Şirket yöneticisi Norton, Eleanor Holmes (C) Temsilciler Meclisi Nunn, Sam (B) ABD Kongresi, Senato Nye, Joseph S. (B) Ulusal İstihbarat Konseyi O’Connor, Sandra Day (C) 2. Yüksek Adalet Mahkemesi Oakley, Robert B. (C) ABD Büyükelçisi Opel, John R. (C) Merkez Bankası Oxman, Stephen A. (C) Devlet Bakanlığı Pell, Clalborne (C) ABD Kongresi, Senato Perkins, Edward (C) Devlet Bakanlığı Perle, Richard (C) Küresel liderlik Peterson, Peter G. (C) Küresel liderlik Petri, Thomas E. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Phillipines, Nicholas (C) ABD Büyükelçisi Phillips, Christopher H. (C) ABD Büyükelçisi Pickering, Thomas R. (B, C) ABD Büyükelçisi Pipinelis, Panayotis (B) Küresel liderlik Popoff, Frank Peter (C) Şirket yöneticisi Posner, Michael (C) Medya yönetimi Powell, General Colin L. (C) ABD Ordusu Pratt, Edmund T. (C) Şirket yöneticisi Pressler, Larry (C) ABD Kongresi, Senato Price, Daniel M. (C) Dep. Gen. Counsel Rangei, Charles B. (T) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Rather, Dan (C) Medya yönetimi Raymond, Lee R. (T, C) Şirket yöneticisi Reed, John S. (C) Finansal kurum Reed, Joseph Verner (C) Devlet Bakanlığı Reid, Robert (B) Şirket yöneticisi Retinger, Dr. Joseph H. (B) Küresel liderlik Rhodes, Frank H. T. (C) Ulusal Bilim Kurumu Richardson, Frank H. (C) Şirket yöneticisi Richardson, John (C) ABD Barış Enstitütüsü Ridgeway, Rozanne L. (C) Şirket yöneticisi Rivlin, AJice (C) Yönetim ve Bütçe Bürosu Robb, Charles S. (T, C) ABD Kongresi, Senato Robinson, James D. (C) Finansal kurum Robinson, Leonard H. (C) Finansal kurum Rockefeller, John D. (B, T, C) Finansal kurum Rodriguez, Rita M. (C) Finansal kurum Rogers, Ted (B) Küresel liderlik Roll, Lord (B) Küresel liderlik Romero-Barcelo, Carlos A. (C) Temsilciler Meclisi Roosa, Robert V. (C) Finansal kurum Rosenthal, A. M. (C) Medya yönetimi Ross, Dennis B. (C) Devlet Bakanlığı Ross, Michael (B) Küresel liderlik Rostow, Elspeth Davies (C) ABD Barış Enstitütüsü Roth, William (T, C) ABD Kongresi, Senato Rudman, Warren B. (C) ABD Kongresi, Senato Ruggiero, Renato (B) Küresel liderlik Rusk, Dean (B) Küresel liderlik Sawyer, Diane (C) Medya yönetimi Scalapino, Robert A. (B) Eğitim Kurumu Scall, John (C) Medya yönetimi Schacht, Henry (T, C) Medya yönetimi Scheel, Walter (B) Küresel liderlik Schneider, William (C) Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Aj. Schorr, Daniel (C) Medya yönetimi Schroeder, Patricia (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Scranton, William (T, C) Medya yönetimi Shalala, Donna (T, C) Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sharp, Mitchell (B, C) Küresel liderlik Shipley, Walter V. (C) Finansal kurum Shultz, George (T) Eğitim Kurumu Silberman, Laurence H. (C) ABD Temyiz Mahkemesi Sisco, Joseph J. (C) Şirket yöneticisi Smith, David (C) Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Aj. Smith, Peter (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Smith, General Walter Bedell (B) Küresel liderlik Snow, Olympia J. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Soderberg, Nancy (C) Ulusal Güvenlik Konseyi Sofaer, Abraharn David (C) Devlet Bakanlığı Sol om on, Anthony M. (T, C) Merkez Bankası Sophia, Queen (B) Küresel liderlik Soros, Andrew (B) Küresel liderlik Sovern, Michael I. (C) Şirket yöneticisi Sowcroft, Brent (B) Başkan’ın Ulusal Güvenlik Asistanı Spaak, Paul-Henry (B) Küresel liderlik Spain, James W. (C) ABD Büyükelçisi Spero, Joan Edelman (T) Finansal kurum Spratt, John M. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Stanford, Charles S. (C) Finansal kurum Stanton, Frank (C) Medya yönetimi Steinberg, James B. (B) Devlet Bakanlığı Stephanopoulos, George (C) Beyaz Ev Basın Sekreteri Stewart, Ruth Ann (C) Kongre Kütüphanesi Stokes, Louis (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi Stone, Michael P. W. (C) ABD Ordusu Strauss, Franz-Iosef (B) Küresel liderlik Strock, James M. (C) Çevre Koruma Ajansı Sekreteri Sulzberger, C. L. (B) Küresel liderlik Sulheıland, Pelet D. (B) Küresel liderlik Sulheıland, Pelet (B) Küresel liderlik Swinton, Stanley (C) Medya yönetimi Talbot, Strobe (T) Medya yönetimi Tamoff, Peter (T, C) Devlet Bakanlığı Terkelsen, T. M. (B) Küresel liderlik Thomas, Frank1in A. (C) Şirket yönetimi Thompson, W. Scotte (C) ABD Barış Enstitütüsü Thornburg, Dick (C) Birleşmiş Genel Sekreteri Asistanı Tisch, Laurence A. (C) Medya yönetimi Tobias, Randaıı L. (C) Şirket yöneticisi Todman, Terence A. (C) ABD Büyükelçisi Trewhitt, Henry (C) Medya yönetimi Truman, Edwin M. (C) Finansal kurum Tyson, Laura (C) Chmn, Ekonomik Danışmanlar Konseyi Urquijo, Jamie Carvajal (B) Küresel liderlik van der Beugul, Emst H. (B) Küresel liderlik Vance, Cyrus R. (C) Finansal kurum, Volcker, Paul (T) Küresel liderlik Wolff (B) Küresel liderlik Vuono, General Carl E. (C) ABD Ordusu Walters, Barbara (C) Medya yönetimi Warner, Rawleigh (C) Şirket yöneticisi Watson, Alexander F. (C) Devlet Bakanlığı Watson, Thomas (C) Medya yönetimi Wattenberg, Ben J. (C) Medya yönetimi Weiss, Admiral Seymoure (C) ABD Ordusu Welch, John F. (C) Medya yönetimi Wendt, Henry (T) Şirket yöneticisi Westmoreland, General (C) ABD Ordusu Wharton, Clifton R. (C) Şirket yöneticisi Whitehead, Rozanne C. (B) Küresel liderlik Whitman, Marina V. N. (T, C) Şirket yöneticisi Will, George (T, C) Medya yönetimi Williams, Lynn R. (B) Küresel liderlik Williams, Joseph H. (C) Finansal kurum Wilson, Donaıd M. (C) Medya yönetimi Wilson, Red (B) Küresel liderlik Wirth, Timothy E. (C) Devlet Bakanlığı Wisner, Frank G. (B, C) ABD Ordusu / Büyükelçi Wohlstetter, Albert J. (B, C) Medya yönetimi Wolfensohn, James D. (B) Küresel liderlik Wolfowitz, Paul D. (B, C) Küresel liderlik Wood, Richard D. (C) Finansal kurum Woolsey, James (C) CIA Eski Başkanı, Wyman, Thomas H. (C) Şirket yöneticisi Yost, Casimir A. BT Eğitim Kurumu Zimmerman, Warren (C) ABD Büyükelçisi Zuckerman, Morümer B. (B, C) Medya yönetimi Skulls&Bones (Kurukafa ve Kemikler) Örgütü 19. yy’da ABD’de kurulan ve Yuvarlak Masa’yla birlikte ABD yönetiminde ön plana çıkan bir başka örgüt ise Skulls&Bones yani Kurukafa ve Kemikler örgütüdür. Skulls&Bones örgütünün arkasında Almanya Bavyera’da kurulmuş olan son derece gizli bir Mason Örgütü olan Illuminati vardır. Illuminati’yi kuran Adam Weishaupt’ın felsefi dayanakları Satanizm, Yahudi mistizmi ve İslam sufizmidir. 1776’da kurulan Illuminati kısa sürede Avrupa’dan ABD’ye yayılır. İktidarını sağlamlaştırmayı düşünen ve kendisi de bir mason olan George Washington çıkış yeri olan Almanya’da yasaklanan bu örgütün ABD’de gelişmesine göz yumar.2 1832’de ise Yale Üniversitesi’nde Illuminati örgütüne üye ilk ABD vatandaşlarından olan Alphonso Taft ve William Huntington Russell, Skulls&Bones Society’yi kurar. Skulls&Bones doğrudan Almanya’daki Illuminati Locası’na bağlıdır. Zaten Skulls&Bones’un simgesi 322 sayısıdır. Buradaki ilk iki rakam olan 32 topluluğun kuruluş yılı olan 1832’yi, son 2 sayısı ise topluluğun İlluminati’nin 2 numaralı locası olduğunu sembolize etmektedir. Bu topluluk, Yale öğrencileri arasından her sene yalnızca 15 kişiyi aralarına alır. Bu 15 kişi, ileride mutlaka ABD’de çok önemli bir mevkiye gelir. Ya finans sisteminin, ya siyasetin, ya da istihbaratın tepesine oturur. Topluluk üyeleri ömür boyu birbirini destekler ve kollar. Ancak topluluğa üyelik için sonsuz sadakat ve gizlilik şarttır. Hâlen topluluğun çoğu üyesi tanınmamaktadır. Ancak topluluğa 150 yılı aşkın süredir üyeliği devam eden bazı ünlü aileler vardır. Bunlar: Whitney, Perkins, Stimson, Tafat, Wadsworth, Gilman, Payne, Davidson, Pillsbury, Sloane, Weyerhaeuser, Harriman, Rockefeller, Lord, Brown, Bundy, Bush ve Phelps aileleridir.3 “Küresel Çete”nin hizmetindeki tarikatlar Aslında ABD’deki yapılanmaya baktığımız vakit diğer ülkelerde olduğu gibi üç türlü örgütlenme olduğunu görüyoruz. Birincisi, her devlette olduğu gibi legal görünümlü örgütler; ikincisi, gizli faaliyet yürütmesine karşın yine legal görünmeye dikkat eden örgütlenmeler; üçüncüsü de tamamen gizli olan yapılanmalardır. Bunların dışında “Küresel Çete”nin emperyalist emellerine hizmet etmek amacına yönelik sayısız tarikatlar finansal açıdan besleniyor ve istihbarat örgütlerince kullanılıyor. Bu tarikatların her zaman Amerikan kaynaklı olmasına gerek yok. Örneğin Moon tarikatı CIA’nın kurduğu, Kore’den çıkan ama aslen Amerikan kaynaklı bir tarikattır. Ama Türkiye’nin başbakanı ve siyasileri ABD’ye gittiklerinde bu tarikatın liderleriyle görüşür. Başbakan Tayyip Erdoğan ABD’ye gittiğinde, ABD’li Nakşilerin lideri Nakşibendi Şeyhi Muhammed Kabbani karşılıyor kendisini. İkisinin yanında da ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Edelman var. Bir arada toplantı yapıyorlar.4 Muhammed Kabbani, Kıbrıs’taki Nakşibendi Şeyhi Şeyh Nâzım Kıbrısî’nin müridi. Kıbrısî’nin ise İngiliz istihbaratının adamı olduğuna yönelik ciddi bilgiler var. “Küresel Çete” kendi ağını İslami tarikatlar içinde bile kurmaktadır. Diğer yandan Moon tarikatının savunuculuğunu yapan, Fethullah Gülen ABD’de barınıp, tarikat örgütlenmesini oradan yönetiyor. Fethullah Gülen üzerinde ileride daha derin bir değerlendirme yapacağız. Bunlar gibi dünyanın her ülkesinde tarikatlar ABD’de yuvalanmış vaziyette ve Amerikan gizili servisleri tarafından destekleniyorlar. Ne şartla? Kapitalizme emperyalizme hizmet etmek şartıyla. Bu yapı dünya halklarının aleyhinde işliyorsa, bu yapıya hizmet etmek cinayettir, hainliktir. Çünkü bir yabancı ülkenin, dünyayı soymayı hedeflemiş bir ülkenin amacına hizmet etmek demektir. Buzdağının Görünen Yüzü Bahsettiğimiz bu örgütlenmeler, ABD derin devleti yapılanmasının yapıtaşlarıdır. Şöyle söyleyebiliriz ki; bunları parça parça bir araya getirdiğimiz vakit ABD karar mekanizması ortaya çıkmış olur. Bu örgütlerde yer alan seçkin kişiler karar mekanizmasını oluşturur. Kararlar bunlar tarafından alınır. Tüm bu gizli örgütlerden ve istihbarat teşkilatlarından gelen öneriler, çekirdek kadro dediğimiz bir merkeze gelir. Son sözü onlar söyler. Çekirdek kadro 15-20 kişiden fazla değildir. Bu kadroya dahil olmak için tek koşul şudur: Bilderberg üyesi, Trilateral Komisyonu üyesi, bir de aynı zamanda CFR üyesi olmaktır. Bu çekirdek kadroya yan örgütler ve istihbarat örgütleri hizmet ediyor. CFR, Bilderberg veya Trilateral Komisyon’un aldığı tüm kararlar genellikle tasarı halindeki kararlardır. O öneriler toplanır karar merkezine gelir. Karar merkezinin aldığı mutlak karar, savaş kararı, işgal kararı, savaşı durdurma kararı ve bunlar gibi... Bu karar alındıktan sonra görünürdeki ABD devleti bunu uygulamakla yükümlüdür. Özet olarak şunu söyleyebiliriz, eğer çekirdek ka ro içinde değilse, ki çekirdek kadro içerisinde olan ABD Başkanı benim bildiğim kadarıyla hemen hemen yoktur, bu kararları uygulamak zorunda olan Başkan kukladan başka birşey değildir. Buna tek bir istisna verilebilir: Bill Clinton. Hem Bilderberg’e, hem Trilateral Komisyon’a, hem de CFR’ye üye olan tek Başkandır. Küresel seçkinler arasındaki hiyerarşiyi anlayabilmek için önde gelen üç örgüte üyeliklerine bakmak gerekir. CFR, Bilderberg ve Trilateral’in her üçüne birden üye olanı üç yıldızlı, ikisine üye olanı iki yıldızlı, tekine üye olanı tek yıldızlı şeklinde değerlendirebiliriz. Bir de tabii farklı Mason Locaları, Rotary, Lions vs. gibi kuruluşlara üyelik varsa bunlar ek puan kazandıracaktır. Bunların yanı sıra, Skulls&Bones benzeri tamamen gizli topluluklara üyelikler vardır. Bu topluluklara ve her birinin işlevine ileride tekrar değineceğiz. Sonuçta şöyle bir şema çıkıyor karşımıza: Bir uygulayıcı işlevini üstlenen legal kuruluşlar, bir de gizli çalışmakla birlikte legal görünüşte olan kuruluşlar -ki kamuoyu da son dönemde bunları tartışmaya başladı- mevcuttur. Bilderberg, Trilateral Komisyon, CFR örgütleri gibi bilinen, tanınan; ama aslında faaliyetlerini gizli yürüten, etkinlikleri tam olarak bilinemeyen kuruluşlardır. Bunlar hakkındaki iddialar aslında çok da yeni değildir. Bundan yıllar önce bir CIA ajanı olan David Ross tarafından yazılmış olan kitapta bu mekanizma açık olarak ortaya kondu. ABD’nın bir görünen yüzü vardır, bir de görünmeyen yüzü. Buna aysberg de denilebilir. Aysberg’in 1/3’ü görünür, 2/3’ü su altındadır. Görünen yüz dipteki yapılanmadan emir alır. Yani gizli yapılanma idare eder. İşte en dipte de Skulls&Bones ve Illuminati gibi hem gizli faaliyet yürüten, hem de hiçbir legal kılık giymeyen örgütler vardır. Yeni Dünya Düzeni’nin Sezarı Rockefeller ABD Başkanlarından Franklin Roosevelt, 1933’teki bir yazışmasında “İşin gerçeği şu ki (bunu sen de ben de biliyoruz), büyük merkezlerdeki bir finans unsuru ta Andrew Jackson’ın günlerinden bu yana yönetime sahip olmuştur.” demektedir.5 ABD Başkanı, kendisini de yöneten ABD’deki Gizli Hükümeti bizzat itiraf etmektedir. Aslında dünyadaki bütün faaliyetleri yöneten ekonomidir. Ekonomiyi yöneten güç de paradır. Bundan dolayı bütün dünyayı yöneten güç bankalar ve bankerlerdir. Olaya bu açıdan baktığımız vakit, ikiyüzyıldır dünyayı yöneten iki büyük banker grubunu tespit ediyoruz. Bu iki grup dünyaya egemen. Diğer gruplar hiyerarşide daha alt sıralarda. Amerika’daki grup, Rockefeller gurubudur. Avrupa’daki ise Rothschild ailesidir. Rakama döküldüğünde, bu iki grubun elde ettiği sermaye birikimi, dünya ekonomisinin çok büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Çokuluslu şirketleri de bu finans tekelleri finanse etmekte ve dolayısıyla yönetmektedir. Çokuluslu şirketlerin perde arkasındaki sahipleri bu finans tekelleridir. Dünya ekonomisinin %50’ye yakını aslında bu iki ismin doğrudan ve dolaylı kontrolü altındadır: Rockefeller ve Rothschild. Dolayısıyla ilk önce bankerler vardır. Sonra çokuluslu şirketler. Bankerleri de bu iki aile temsil eder. Atlantiğin iki yakasındaki birkaç oligarşik aile, bunların liderliğinde dünyayı yönetmektedir. Yahudi Rothschild ailesi, aristokrat ve köklü bir hanedandır. Bizzat İsrail devletinin milli kahramanlarından olan Baron M. A. Rotschild’in 19. yy’da söylediği şu sözler, bu hanedanın dünyayı nasıl yönettiğini ortaya koymaktadır: “Bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin. Kanunlarını kimin yaptığı umrumda değil.”6 Ordo Ab Chao Yani “Kaostan Düzen Yaratmak” İlk Rockefeller olan John Davison Rockefeller’in hikayesi ilginçtir. 1850’lerde Cleveland’da sahte ilaç satarak, dolandırıcılık ve hırsızlık yaparak ilk birikimini sağlıyor. Sonra bir petrol kuyusunu zaptediyor. Eyaletteki diğer bütün kuyuları sabotaj ve cinayet yöntemleri dahil her türlü yolla ele geçiriyor. Ve en sonunda ABD’nin ilk büyük tekeli olan Standard Oil’i kuruyor. Kendisini aşırı bir Hıristiyan dincisi olarak lanse etmekle birlikte nefret edilen, hırsızlıkla ve zorbalıkla anılan bir isim olarak ünleniyor. Rockefeller örneği dünyayı yöneten “elitlerin” yönetim tarzını çok iyi sergilemektedir. Baskı, şiddet, sindirme ve diktatörlük bu elitlerin hepsinin değişmez yöntemidir. Bu ise Illuminati örgütünün felsefesinde var. Illuminati örgütünün temel felsefesi “Ordo Ab Chao”dır: Latince “kaostan düzen yaratmak”. Eğer Illuminati Locası’nın Ordo Ab Chao ilkesini daha önce bilseydim, 1960’larda genç bir ihtilâlci subay olarak dönen dolapları çok daha iyi görebilir ve ona göre davranabilirdim diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de gerçekleşen tüm darbelerde, bilhassa 12’li Amerikancı darbelerde bu ilke uygulanmıştır. 12’li darbelerin öncesinde Ordo Ab Chao ilkesi uygulandı. Önce kaos, terör ve kargaşa bir merkezden tüm Türkiye’ye yayılmış, tüm ülke felç edilmiş, halk yıldırılmış; daha sonra ise faşist bir askeri darbeyle Amerikancı “istikrar” sağlanmıştır. Bunun NATO’nun Özel Savaş metinlerdeki kavramsal ifadesi destabilizasyon (istikrarsızlaştırma) ve stabilizasyondur (istikrarlaştırmak). 27 Mayıs 1960 ise bir halk ve genç subay hareketi olarak başladı ve başarıya ABD bu hareketi kontrol edemiyordu. Bundan dolayı Ordo Ab Chao ilkesi 27 gerçekleştikten sonra uygulanmaya başlandı. Yaratılan kargaşa sayesinde 27 yozlaştırıldı, Ordu’nun Kemalist ve devrimci unsurları tasfiye edildi, iktidar Amerikancı güçlerin ve Adalet Partisi’nin eline geçti. ulaştı. Mayıs Mayıs tekrar Bu ilkenin nasıl uygulandığını ayrıntılarıyla inceleceğiz. Ülkelerin nasıl istikrarsızlaştırıldığı, daha sonra ise kaos, terör ve işgal nasıl teslim alınıp “Küresel Çete”nin lehine yeniden istikrar kurulduğunu inceleyeceğiz. Ordo Ab Chao’un Savaşçıları Skulls&Bones Şu anda tüm dünyada, Amerikan emperyalizminin başlattığı savaş, işgal ve kaos dalgasını yaşıyoruz. Çünkü “Küresel Çete” için yaşadığımız dönem, yeniden Kaos yaratılması gereken bir dönemdir. Yeni Dünya Düzeni (YDD) adı altında tüm dünyanın sömürgeleştirilmesi hedefleniyor. Bu yeni istikrar ortamı için yeni bir kaos dalgası şart. Bugün yaşadığımız felaketlerin nedeni de bu. Aslında YDD hiç de yeni bir düzen değil. Illuminati örgütünün daha 300 yıl önce ortaya attığı bir slogan bu. “1 ABD doları”nın üstünde Latince Novus Ordo Seclorum yazmaktadır. Bu, Yeni Dünya Düzeni demektir. Yani bugün tüm dünyaya dayatılan ve uygulanma aşamasına geçilen küresel düzen, 300 yıldır kurgulanan ve uygulanmaya çalışılan bir düzendir. Bu Yeni Dünya Düzeni bugün tabana yayılıyor. Nasıl yayıyorlar? Bütün yasalar, liberalizm, serbest piyasa ekonomisi vs. söylemleri ile değiştiriliyor. Tüm dünyada bir değişim yaşanıyor. Bu değişim, aslında ülkelerin ve milletlerin uluslararası emperyalizme yeniden entegre edilmesi, yeni bir sömürgeci düzenin kurulması anlamına geliyor. Son yıllarda Yeni Dünya Düzeni’nin uygulanmasında daha önce bahsettiğimiz bir örgüt Skulls&Bones yani “Kurukafa ve Kemikler” örgütü özellikle ön plana çıktı. Neden? Çünkü Illuminati’nin savaş ve talan ruhunu esas yansıtan ve savaşmayı kendine görev bilen kolu Skulls&Bones’tur. Gün onların günü. “Küresel Çete”nin savaşa ihtiyacı var. Kurukafa ve Kemikler örgütünün amblemine baktığımızda kurukafa ve iki kemik parçası görüyoruz. Bu aynı zamanda Nazi’lerin amblemidir. Zaten Bavyera kaynaklı Illuminati örgütünün Almanya’daki koluna Hitler’in de üye olduğu ortaya çıkmıştır. Skulls&Bones’ın, Yale Üniversitesi kampusünde bugüne kadar örgüt üyeleri dışında kimsenin girmemiş olduğu bir tapınağı bulunuyor. Bir takım Pagan ritüelleri ve ayinler burada gerçekleştiriliyor. Tapınağa girer girmez kocaman harflerle “war” yazılı bir duvar karşılıyor sizi. Bu, savaş demek. Bu sapık örgütün üyelerinin temel felsefesi savaşmak. Illuminati’nin dünyanın başına sardığı bir bela, savaş manyağı Hitler ise; ikincisi Bush’tur diyebiliriz. Skulls&Bones şu anda daha önce hiç yaşamadığı büyüklükte bir iktidar yaşıyor. Amerikan tarihine baktığımız vakit, hiçbir Skulls&Bones iktidarının bu kadar uzun sürmediğini görüyoruz. Bu 16 yıllık süreçte Clinton dönemi dışında, baba Bush da, oğul Bush da kafatasçıdır. Yani 12 yıldır kafatasçılar iktidarda. Kaldı ki, Clinton da kafatasçılara paralel bir başka örgütün üyesidir. Kendisi Yale mezunu olmadığı için farklı kampüslerde Skulls&Bones’un paralel örgütlenmelerinden biri olan Rhodes’a üye olmuştur.7 Bilindiği gibi Rhodes, Round Table yani Yuvarlak Masa’yı kuran isimdir. Bu tür örgütlere örnek olarak Wolf’s Head yani “Kurt Kafası” ve Scroll&Key sayılabilir. Sonuçta ABD yönetiminin son 16 yılının 12’sinde Skulls&Bones örgütünün iktidarda kalmış olduğu ortaya çıkıyor. Bush da Kerry de Skulls & Bones Üyesi Bush ailesi üç kuşaktır Skulls&Bones üyesidir. Bu ailenin yükselişi de zaten Skulls&Bones üyeliğiyle başlar. Dede Bush, yani Prescott Bush, aslında bir Nazi destekçisi ve işbirlikçisidir. 1930’lar boyunca Nazilerle çok yakın ticari ilişkiler kurar. Ancak Nazi Almanyası’nın ABD’yle savaşa girmesi ve yenilmesi üzerine Prescott Bush tüm itibarını ve parasını yitirir. Bunun için kendisine yardım etmesi için Skulls&Bones topluluğuna başvurur. Skulls&Bones ise kendisini üyeliğe kabul etmeleri için bir şart ortaya sürer. Apaçi lideri Geranimo’nun mezarını açıp kemiklerini çalacak ve ayin için Skulls&Bones’un Yale’daki tapınağına getirecektir. Bu örgütte böyle manyakça ilişkiler vardır. Bush, bu isteği yerine getirir ve mezar hırsızlığı yapar. Bundan sonra üyeliğe kabul edilir ve yükselmeye başlar. Daha sonra parlamentoya girer. Ondan sonra oğlu George Bush ve torunu George W. Bush da bu örgüte üye olur. Her ikisi de ABD Başkanlığına kadar yükselir. Bush ailesi ile Skulls&Bones arasında böyle derin bir ilişki vardır. İşin ilginç yanı, son seçimlerde oğul Bush’un rakibi olan Demokrat John Kerry’nin de Yale mezunu ve Skulls&Bones örgütü üyesi olmasıdır. Eğer Bush değil Kerry seçilseydi, ABD Başkanı yine bir Skulls&Bones üyesi olacaktı. Yani Skulls&Bones’ın iktidarı garantilenmişti. ABD’nin elitleri önümüzdeki dönem her halükarda bir savaşçıyı başkan yapacaktı. Oynanan oyunlar, yapılan tartışmalar, dünyayı uyutan Başkanlık kampanyaları ve seçimler ise sadece formalite icabıydı. Skulls&Bones niçin son dönemlerde bu kadar güçlendi? Tekrar başa dönüyoruz. Ordo Ab Chao ilkesinin uygulanabilmesi için kaos ve savaş dönemini yaşıyoruz. Bu dönem savaşçıların dönemi. Uygulanan planı şöyle özetleyebiliriz: İlk önce bir ülkede kaos yaratacaksın, o kaostan sonra o ülkeyi teslim alacaksın ve “Küresel Çete”nin o ülkede istediği düzen kurulduktan sonra istikrarı sağlayacaksın. Darbeler bu şekilde yapılıyor. İlk önce toplumlar terörle pasifize ediliyor. Sonradan da oradan bir plan çıkıyor; ama o plan, emperyalist kapitalizme hizmet ediyor. Irak’ta da bugün aynı süreç yaşanıyor. Irak’a ABD girdi. Girdi, ama ne olacağı belli değil. Ortada bir plan yok. Ama olsun. “Benim köpeklerim orda gebersin mühim değil” diyor Bush. Ama ben buradan yıllar içinde istediğim düzeni çıkarırım. O düzenin şartları oluşana kadar da kaos ortamı devam edecek. Dünya Üzerinde Anglosakson Hegemonyası Skulls&Bones örgütünün savaş misyonunu vurguladıktan sonra Yuvarlak Masa’ya tekrar dönelim. Daha önce de belirttiğimiz gibi Yuvarlak Masa ilk başta ABD’de kurulmuş bir örgüt olmasına rağmen, temel amacı olarak İngilizce konuşan bütün ülkeleri tek bir yönetim altında toplak. Burada şunu vurgulamalıyız. “Dünya’da Amerikan egemenliği var” diyoruz ama bu, esas olarak Anglosakson egemenliğidir. 19. asırdaki Britanya İmparatorluğu’nun egemenliğini 20. asırda ABD devraldı. Anglosakson hegemonyasının devam edebilmesi için bu dönüşüm şarttı. Ancak ABD ile İngiltere arasındaki bağ aynen devam etti. Zaten Skulls&Bones örgütünün üyelerinin ideolojisine baktığımızda Anglophilia yani Anglosakson hayranlığının ön plana çıktığını görüyoruz. Bu cenah “asıl üstün ırk ve medeniyet Anglosaksonlardır” diyor. Son yıllarda bunun teorisini açıkça dillendirmeye başladılar. Çete’nin ideologlarından, CFR üyesi Huntington’un “medeniyetler çatışması” teorisi bugün ABD’nin resmi politikası haline gelmiştir. Bu politikaya göre dünyayı Anglosaksonların yönetmesi ve insanlığa düzen vermesi doğal bir hak ve gereklilik olarak görülüyor. Çünkü onlara göre demokrasi ve kapitalizmi yaratmış en üstün medeniyet olan Batı medeniyetinin taşıyıcısı, koruyucusu ve liderleri Anglosaksonlardır. Aslında bu teorideki Anglosakson kelimesini çıkarıp yerine “Germen” kelimesini koyduğunuzda Nazizm ve Hitler ideolojisine de ulaşmış olursunuz. ABD’de CFR, Britanya’da ise RIIA örgütlerinin paralel çalıştığını belirtmiştik. Her iki topluluğun arkasında ise İskoç Büyük Mason Locası vardır. Irak’taki ABD-İngiliz askeri birlikteliği “Küresel Çete”nin ideolojisinin ete kemiğe bürünmüş halidir. Rahmi Koç İçin CFR İstisnası CFR’nin ve “Küresel Çete”nin Türkiye’de de kolları vardır. Bu Çete’nin Türkiye ayağı son 5-6 yılda netleşmeye başladı. Türkiye “Küresel Çete” için çok önemli bir ülkedir. Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan projeyi ele aldığımızda Türkiye’nin önemi daha çok ortaya çıkacak. CFR’nin en önemli özelliği yalnız ve yalnız ABD vatandaşlarını üyeliğe kabul etmesidir. Bilderberg ve Trilateral Komisyon’dan farkı ve CFR’yi hiyerarşide en tepeye koyan özelliği budur. CFR’nin Dünya Çapında Kollarını Oluşturan Yabancı Danışmanlar CFR’nin dünya çapında kollarını yabancı danışmanlar olarak nitelendirilen isimler oluşturur. CFR’nın YabancI DanIŞmanlar Lİstesİ Khalid A. Alturki (Suudi Arabistan), TRADCO Başkanı Mukesh D. Ambani (Hindistan), Reliance Industries Ltd. Bşk. Franco Bernabè (İtalya), Franco Bernabè Başkanı Carl Bildt (İsveç), İsveç eski Başbakanı Kreab, AB Başkanı Ahmed E. Bishara (Kuveyt), Ulusal Demokratik Har. Gen. Sek. Conrad M. Black (Büyük Britanya), Argus, Telegraph ve Hollinger Başkanı John Browne (Büyük Britanya), BP Group CEO’su Mark C. Chona (Zambia), Sumika Başkan ve CEO’su, Zambia Eski Başkanı’nın Danışmanı Gustavo A. Cisneros (Venezuela), Cisneros Group Bşk. ve CEO’su Abdel Raouf El Reedy (Mısır), Mübarek Halk Kütüphanesi Başkanı, Mısır’ın ABD eski Büyükelçisi Niall W. A. Fitzgerald (İrlanda), Reuters’in Başkanı Alejandro Foxley (Şili), Şili senatörü, Şili eski Finans Bakanı Jacob A. Frenkel (İsrail), American International Group İkinci Başkanı, Bank of İsrail Eski Yöneticisi Mikhail Fridman (Rusya), Alfa Bank Başkanı Toyoo Gyohten (Japonya), Uluslararası Para İlişkileri Enstitüsü Bşk., Japonya Finans Bakanlığı eski Müsteşarı Sergei A. Karaganov (Rusya), Rusya Dışişleri ve Savunma Politikaları Konseyi Bşk., Avrupa Enstitüsü Direktörü, Rus Bilimler Akademisi Kyung-Won Kim (Kore Cumhuriyeti), Başkan Babagana Kingibe (Nijerya), Afrika Birliği’nin Sudan Özel Temsilcisi, Nijerya Dışişleri eski Bakanı Yotaro Kobayashi (Japonya) Fuji Xerox Company Ltd. Başkanı. Rahmi M. Koç (Türkiye), Koç Holdings AŞ Onursal Başkanı Otto Lambsdorff (Almanya) Taylor Wessing Ortağı, Almanya eski Ekonomi Bakanı Luiz Felipe Lampreia (Brezilya), Brezilya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanı, Brezilya Dışişleri Eski Bakanı Juan March (İspanya) Juan March Kuruluşu Başkanı María Rosa Martini (Arjantin) Sosyal Sektör Forumu Kurucusu ve Başkanı, Civitas İkinci Başkanı Adam Michnik (Polonya), Gazeta Wyborcza Editörü Brian Mulroney (Kanada) Ogilvy Renault Üst Ortağı, Kanada eski Başbakanı Sari Nusseibeh (Filistin Otoritesi) Al Quds Üniv. Rektörü Sadako Ogata (Japonya), Japonya Uluslararası Uzlaşma Ajansı Başkanı, BM Mülteciler eski Yüksek Komiseri Ana Palacio (İspanya), İspanya Dışişleri eski Bakanı Surin Pitsuwan (Tayland), Tayland Dışişleri eski Bak. Moeen A. Qureshi (Pakistan), Emerging Markets Partnership AG Başkanı, Pakistan eski Başbakanı Michel Rocard (Fransa), Kültür Komitesi Başkanı, Avrupa Parlamentosu eski Başkanı, Fransa eski Başbakanı Prannoy Roy (Hindistan), New Delhi Television Ltd. Başkanı Zalman Shoval (İsrail), Likud Partisi Dış Politika Bürosu Başkanı, İsrail’in ABD eski Büyükelçisi Khehla Shubane (Güney Afrika), Politika Çalışmaları Merkezi Direktörü, Simeka Financial Services Direktörü Washington Sycip (Filipinler), SGV Group Kurucu Başkanı, Asya İşletme Enstitüsü Başkanı Horst Teltschi (Almanya), Almanya Boeing Başkanı, Almanya Ulusal Güvenlik eski Bakanı Jacob Wallenberg, (İsveç), Skaninaviska Enskilda Banken Bşk. Jusuf Wanandi (Endonezya), Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Shirley V. T. Brittain Williams (Büyük Britanya), Lordlar Kamarası Üyesi Yuan Ming (Çin), Pekin Üniv. Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Muhammed Yunus (Bangaldeş), Grameen Bank CEO’su Ernesto Zedillo Ponce de León (Meksika), Meksika eski Bşk. Mariclaire Acosta (Meksika), Eski Başkan (Not: Şirket Başkanı: Şirket Yönetim Kurulu Başkanı)8 Bunlar CFR’ye üye olamaz, ama gerektiğinde CFR’nin ABD’deki merkezinde verdikleri tebliğleri ve raporlarıyla kuruma hizmet ederler. Şüphesiz yukarıda yazılmayan daha pek çok devlet adamı, işadamı ve akademisyen de bu liste içindedir. AKP lideri ve Türkiye Başbakanı Tayyip de, 2004 yılında gerçekleştirdiği en son ABD gezisinde, bu kadroya dahil olmuştur. Ancak CFR için çok büyük bir istisna örneği vardır. O da doğrudan CFR’ye üye yapılan ilk yabancı olan Rahmi Koç’tur. Bu çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir olgudur. 1999 yılında başta bizzat CFR’nin Onursal Başkanı David Rockefeller olmak üzere CFR yöneticileri toplu halde Türkiye’ye geldiler. Koç Müzesi’nde kendileri için verilen özel yemekte, David Rockefeller çok önemli bir açıklama yaptı. Rahmi Koç’un kendilerine çok büyük hizmetleri olduğunu ve artık kendisinin de CFR üyeliğine kabul edildiğini tüm medyaya duyurdu. Evet, bir TC vatandaşı olan Rahmi Koç bildiğimiz kadarıyla bir ilki gerçekleştiriyor ve CFR üyeliğine kabul ediliyor. Bunun iki açıklaması vardır. Rahmi Koç “Küresel Çete”nin önemli kurallarından birinin çiğnenmesine neden olacak kadar önemsenmiş olabilir. İkinci olasılık ise ki bu daha olasıdır, Rahmi Koç çift pasaportlu olabilir. Yani kendisi Amerikan vatandaşıdır. Dolayısıyla ABD çıkarlarını Türkiye dahil tüm dünyada egemen kılmayı hedefleyen bir örgüte üye olmasında sakınca görülmemiş olabilir. Bir istisnanın söz konusu olmasındansa Rahmi Koç’un sadık bir Amerikan vatandaşı olması olasılığı daha yüksektir. Koç aynı zamanda, Rockefeller’in Chase-Manhattan Bankası’nda Yönetim Kurulu üyesidir. Dolayısıyla Koç-Rockefeller bağı en temelden, ekonomik bağlarla sağlama alınmıştır. Türk Devletinin Zirvesi Rockefeller’le Ne Görüştü? Rockefeller, 1999 Türkiye ziyaretinde çok önemli temaslarda bulundu. İstanbul’dan Ankara’ya geçti. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakanı Ecevit’in her ikisi de Rockefeller’le görüştü. Bu görüşmede Türkiye’nin ekonomik ve siyasi potansiyeli tartışıldı. Koç’un verdiği yemekten sonra tanıdık bir isim daha ortaya çıkıyor: Selahattin Beyazıt. Selahattin Beyazıt, yalısında Rockefeller ve CFR yöneticileri için özel bir yemek düzenliyor.11 Selahattin Beyazıt CFR’ye üye olmasa da “Küresel Çete” içerisinde çok önemli bir yer işgal ediyor. Türkiye’den Bilderberg toplantılarına en çok katılmış olan kişi Selahattin Beyazıt’tır. Hem de Beyazıt Bilderberg toplantılarına, Türkiye’den katılan diğer kişiler gibi davetli olarak değil, bizzat düzenleyici olarak katılmıştır. Bu niteliğiyle “Beyazıt Bilderberg’in Türkiye’nin ilk sorumlusudur” diyebiliriz. Bunun dışında bir başka özelliği daha var. Kendisi ünlü İskoç Mason Locası’nın Üstad-ı Azam’ıdır. Nasıl oluyor da bu kadar yükseliyor? Kendisi seçilmiş bir isimdir. İlk önce tahsil yaptırılıyor. Ondan sonra Mason yapılıyor. Üst dereceye çıkartılıyor. Sonra buraya getiriliyor. Kendisine İngiliz Leyland firmasının Türkiye temsilciliği veriliyor. Tüm Türkiye’ye özellikle büyükşehir belediyelerine binlerce otobüs sattırılıyor ve birdenbire zengin ettiriliyor. Sonra da Galatasaray Kulübü’ne Başkan yapılıyor. Bu yöntem aynen Süleyman Demirel’e de uygulanmıştır. Yani kendilerine yararlı olacağını düşündükleri kişiyi birdenbire ekonomik veya siyasi olarak yükselterek toplumda etkin bir yere getiriyorlar. 1 Mart 2003 Tezkere Krizi ve CFR’nin İkinci Türkiye Seferi CFR’ın Türkiye’ye ikinci önemli ziyareti hemen 4 yıl sonra, 2003 Haziran’ında gerçekleşti. Ancak bu ziyaret, bir öncesinden farklı bir nitelik taşımaktaydı. İkinci ziyaret çok kritik bir tarihten sonra gerçekleşiyordu. ABD Irak işgalinden önce ordusunu Türkiye’ye sokmak istiyordu. Ancak bunun için gerekli olan tezkere, 1 Mart’ta Meclis’ten geçmeyince ABD-Türkiye ilişkileri çok büyük bir krize girdi. AKP Hükümeti tarihimizin en Amerikancı hükümeti olmasına rağmen bu kriz engellenemeden büyümeye başladı. Bu krizin tam ortasında CFR yöneticileri doğrudan Ankara’ya bir ziyaret düzenledi. Ancak bu sefer Rockefeller’in kendisi gelmedi. CFR heyeti, Ankara Palas’ta Türkiye’den Dışişleri Bakanlığı’nın yönetici bürokratları, devlet adamları, siyasetçiler ve bazı yazarların katıldığı gizli bir toplantı düzenledi. Bu toplantı Stratejik Araştırmalar Merkezi’yle birlikte düzenlenmişti. Toplantı güya Dünya Ekonomik Forumu’nda seçilen Türkiye vatandaşı genç küresel liderlerin çağrısıyla gerçekleşmişti. “Genç Küresel Liderler” isimli yeni kurulan topluluğa ileride tekrar değineceğiz. Bu toplantıya katılan ve toplantıdan önce önemli açıklamalar yapan bir isim var: Cüneyt Zapsu. Hiçbir resmi görevi yok ama AKP kabinesindeki pek çok bakandan daha yetkili olduğu söyleniyor. Zapsu, Tayyip Erdoğan’ın akıl babası. Zapsu toplantıya katılırken gazetecilere diyor ki: “Amerika’nın asıl karar vericileriyle bir araya geliniyor. ‘Kalıcı’ karar vericilerle irtibat kuruluyor... CFR üyeleriyle, sadece ABD’nin değil, dünyanın ‘kalıcı’ karar vericileriyle irtibat kuruluyor.” Yani Zapsu, hem ABD derin devlet yapılanmasını itiraf ediyor, hem de bu devletle bağını açığa vuruyor. Zapsu’nun Gücü Nereden Geliyor? Burada bir parantez açalım. Bomba Davası kitabımın son baskısının önsözünde açıkça ortaya koymuştum. AKP’nin iktidara getirilmesi uzun süredir tasarlanmış bir projenin sonucudur. Bu önsözde “8 ayaklı örümcek adam” diyerek bir kilit şahıstan bahsetmiştim. Daha Refah Partisi döneminde, Abdullah Gül CFR ile bir kaç kez temas etmişti. Gül’ü ABD’ye götürüp bu irtibatı sağlayan kişi Zapsu’dur. Bugünkü kabine içerisindeki Abdullah Gül’ün itibarlı konumu işte bu temaslardan sonra oluşmuştur. Zapsu çok yönlü bir isimdir. Dedesi Kürt isyancısı Şeyh Sait’in yoldaşı, kız kardeşi ise Musa Anter’in karısıdır. Zapsu’nun karmaşık ticari ve ABD’ye kadar uzanan siyasi ilişkileri mevcuttur. Zapsu, Refah Partisi’nde çengeli önce Gül’e attı. Sonra da, Tayyip Erdoğan-ABD ilişkisi kuruldu. Bu isimler ilk önce Refah Partisi’ndeyken teslim oldu. AKP sonra kuruldu. Bu arada Tayyip Erdoğan da ABD’ye gitti ve CFR ile görüştü. Erdoğan ABD’ye Başbakan olarak düzenlediği en son ziyaretinde Dünya Yahudi Komitesi ve CFR’a gitti. Dünya Yahudi Komitesi kendilerine hizmet eden çok özel kimselere verdiği Davud’un Savaş Boynuzu Cesaret Ödülü’nü Tayyip Erdoğan’a verdi. Daha sonra Tayyip Erdoğan CFR’nin merkezinde bir tebliğ sundu. Arkasında, CFR’nin ambleminin olduğu büyük bir perde vardı. Tayyip Erdoğan, bu perdenin huzurunda kabul edildi. CFR görüştüğü kişileri teslim alıyor. Aslında orada konuşan adam, ABD derin devletine hizmet etmeyi kabul ediyor, demektir. Tayyip Erdoğan da bugün buna hizmet ediyor. Bugüne kadar ABD’ye karşı çıkmadı. Kamuoyu patlama noktasına geldiği zaman ise karşı çıkar gibi gözüktü. Çünkü ABD’den yönetiliyor. Nitekim Tayyip Erdoğan, o ABD gezisinden döndüğü gün, Kıbrıs’ta Annan Planı’nın oylanması için ABD’nin dayattığı planı bizzat uygulamaya koydu. Ve başarılı da oldu. “Fethullah Gülen’in Küresel Misyonu AKP ve Tayyip Erdoğan’ın ABD bağlantısını açığa çıkarmak Türkiye’deki Ilımlı İslamcı ve Amerikancı iktidarı çözümlemek için yeterli değildir. Çünkü bu iktidarın bir diğer önemli ayağı Fethullah Cemaati’dir. Bu cemaatin de ABD bağlantısını açığa çıkarmak gerekmektedir. Daha önceki çalışmalarımda Saidi Nursi’nin görüşlerine kısaca değinmiştim. Saidi Nursi söylevlerinde, cemaatine içeride Demokrat Parti’yi, dışarıda ise Amerika’yı tutmalarını öneriyordu. Fethullah Gülen’in Saidi Nursi’nin günümüzdeki devamı olduğunu söyleyebiliriz. Gülen’in fikirleri, 1980’li yıllardan bu yana Graham Fuller gibi CIA ajanlarının aracılığıyla Kemalizme karşı oluşturulmağa çalışılan “Ilımlı İslam” düşüncesiyle örtüşmektedir. ABD gibi Başkanlık Sistemi olsaydı işlerimiz kolaydı. “Filler”le “Eşekler”e tahterevalli oynatıp demokrasicilik yapabilirdik. Oysa, bizim “Kırat” aslında ölmüş olmasına karşın, mirasçıları çoğalmıştır... Yeni parti liderleri, tarikat liderlerinin etrafında pervane gibi dönüyor. Gülen bu durumu iyi değerlendirdi. DSP’den bile destek buldu. Bu arada Fethullah Gülen’in okulları yedi kıtaya da yayıldı... Söylendiğine göre okullar cemaatin maddi desteği ile (!) kuruluyor ve çalıştırılıyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun 700’üncü yılını kutlamaya çalıştığımız bugünlerden çok önceleri “Osmanlılaştırma” söylemi bazı çevrelerce söylenir olmuştu. Acaba Sevr’i gündeme getirenler, emperyalizmin daha çok işine gelen Osmanlı modeline uygun bir yapı içinde kurulacak bir stratejik ortaklıkla, bu bölgede bir taşeron devlet mi kurmak istiyorlardı? PKK olayının bu süreçte bir işlevi var mıydı? Uydu Kürt Devleti kurulması senaryoları bu sürecin bir parçası mıydı? Ve de bu devletin kadrolarını Fethullah Gülen okullarında yetiştirilen, İngilizce bilen, “milliyetçi” ve “muhafazakâr” gençler mi oluşturacaktı?13 Noam Chomsky yapıtında “Osmanlılaştırma” konusuna şöyle değiniyor: Bazılarının “bölgenin Osmanlılaştırılması” adını verdikleri şey (İsrail açısından) uzun vadede akla yatkın bir hedef olabilir: Yani güçlü bir merkez (bugün ABD destekli İsrail, yarın Türkiye) ve büyük bölümüyle, tercihen birbirine hasım olan etnik dini cemaatlere bölünmüş bir bölgeyle, Osmanlı İmparatorluk sistemine benzer bir yapının ihyası.14 Fethullah Gülen’in ABD’de Nevval Sevindi’yle yaptığı söyleşi Yeni Yüzyıl gazetesinde bir hafta süreyle yayınlanmıştı. Daha sonra da bir kitaba dönüştürüldü.15 Fethullah Hoca bazıları gibi “Amerika benim ikinci vatanımdır” demiyor. Çift pasaportlu da değil ama, Amerika’yı Saidi Nursi gibi çok seviyor... Ve bunu ona Allah söyletiyor: ... Amerika şu andaki konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Bütün dünyada yapılacak işler buradan idare edilebilir ve hatta denilebilir ki, Amerika ile dostça geçinmeden, kimseye dünyanın değişik yerlerinde hiçbir iş yaptırmazlar. Şimdi bazı gönüllü kuruluşlar, dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın değişik yerlerinde okullar açıyorlarsa, bu itibarla, mesela Amerika ile çatıştığımız sürece bu projenin gerçekleştirilmesi mümkün olmaz. Amerika, hâlâ bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır. Amerika daha uzun zaman dünyanın kaderinde çok önemli bir rol oynayacaktır. Bu realite kabul edilmeli... Amerika düşmanlığı meselesinin bir diğer boyutu da şu: İnsanlara düşman olmak, ülkelere düşman olmak çok yarar getiren bir şey değildir... Tarihte gücü elde eden her ülke, dünya hakimiyeti iddiası içine girmiştir. Bu bir mücadeledir, bir rekabettir, hakimiyet yarışıdır. Aşırı komünist akımlar herhangi bir akli, mantıki dayanağa dayanmadan Amerika düşmanlığı yapıyorlar. Amerika bize düşmanlık yapabilir, fakat birlikte yaşadığımız bir dünyanın genel ahengi düşünüldüğünde, bazen düşmanımızla bile iyi geçinmek mecburiyetinde oluruz, Bu hususta da ehven-i şer (Kötünün iyisi, yn.), eşedd-i şer (Kötünün kötüsü, yn.) meselesi söz konusudur. Hoca’nın okullarını kim finanse ediyor acaba? Fethullah Hoca, bu özgün demeciyle bir anlamda Kral Fahd, Kral Hüseyin kadar, ABD’ye sadakatını göstermiş, Rahmi Koç’un “boyun eğme” söylemine yeni bir içerik kazandırmış, cemaatini motive etmiştir. Kuşkusuz ödülünü ve ödününü almıştır. Nitekim ABD dönüşü, Diyanet İşleri Başkanı’na bile uygulanmayan özel bir protokolla, Papa’yla görüştürülmüş; bunu İsrail’den üst düzey bir dini liderin Hoca’yı ziyareti izlemiş ve Hoca’nın “karizması” uluslararası boyuta taşınmıştır. Biz tarikat liderlerine emperyalistlerce sağlanan bu tür desteklerin ulusal çıkarlarımızla bağdaşacağına inanmayız. Bu nedenle de fırsat buldukça 1976 yılından beri bu konudaki görüşlerimizi açıklıyoruz. İslami bir cemaat liderinin; çoğunluğu Hıristiyan olan, ama Siyonist Masonik bir klik tarafından yönetilen bir ülkeye bu derece teslim olmasına, ilk önce kendi yandaşları karşı çıkmalıdır... “Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra” Ankara DGM Başsavcılığı “söz ve faaliyetlerinin Anayasal düzeni tehdit etttiği” gerekçesiyle Fethullah Gülen hakkında soruşturma başlattı.16 Konunun MGK gündemine geldiği gazetelerde yazıldı.17 Ve nihayet hakkında soruşturma açılmış olmasına karşın, Fethullah Gülen ABD’ye kaçmayı başardı...18 “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” anlayışında olduğu söylenilen Hoca, çok pahalı bir ülke olan Amerika’da acaba nasıl geçinmektedir? Fethullah-ABD Bağlantısını Açığa Çıkarmak Fethullah Gülen ile en son olarak Milliyet gazetesinde tam 3 hafta boyunca süren uzun bir röportaj yapıldı.19 Fethullah Gülen, bu röportajda, bir kez daha Said-i Nursi hayranlığını ortaya koyuyor. Kendisinin yandaşları olduğundan bahsediyor. Buna bir isim koymak lâzım. Kendisi bu ismi koymuyor ama biz buna Fethullah Gülen Cemaati diyoruz. Röportajda en göze çarpıcı noktalardan biri Atatürk’ten tek kelime bahsedilmemesidir. Osmanlı hayranlığı gösteriliyor. Mevcut düzeni kabul etmiyor. ABD’nin Ilımlı İslam projesini destekliyor. ABD’nin ve Avrupa’nın Türkiye üzerindeki istekleri ne ise bir anlamda tüm bunların sözcülüğünü yapıyor. Ordu’ya tam anlamıyla cephe almıyor ama dolaylı olarak uyarıyor, tehdit ediyor. En önemli nokta ise şudur. ABD’de yaşamın çok ucuz olduğunu, bir adamın ayda 500 dolar ile yaşayabileceğini söylüyor. Ama buna mukabil, orman içerisinde bir villada kalıyor. Ve bu villanın yeğenine ait olduğunu söylüyor. Fethullah Gülen’in dış bağlantılarını saptamak için esas incelenecek nokta burasıdır. Yeğeni kimdir? Ne zaman ABD’ye gitmiştir? Ne iş yapmaktadır? Bu yaşadığı villayı ne zaman satın almıştır? Bu soruların yanıtı bulunduğu vakit Fethullah Gülen’in zaten bilinen ABD bağlantısı tamamen açığa çıkacaktır. Koçlar, Fethullahlar ve benzerleri ne derlerse desinler, bu ülkenin sağlam güçlerinin ve onurlu insanlarının Atatürk’ün emanetine sahip çıkıp bizi bağımlılık bataklığından kurtaracaklarına inanıyorum. CFR Toplantısı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Süleymaniye Operasyonu CFR’nin Türkiye’ye 2003 Haziran seferine tekrar dönelim. Ankara’daki toplantıya CFR adına konuşma yapmak üzere çeşitli isimler katılıyor. Bugün Amerikan yönetiminde ve siyaset dünyasında liberaller ve şahinler ayrımı yapılıyor. Ama CFR’de liberaller de, şahinler de temsil ediliyor. Ankara’daki CFR toplantısında medyaya yansıyan isimler de bunun iyi bir örneğidir. Bunların bir kısmı şahin olarak bilinen, bir kısmı ise daha demokrat olarak bilinen isimlerdir Nixon Merkezi’nden Türk asıllı Zeyon Baran, Ankara Palas’ta CFR adına konuşanlardan biriydi. ABD’nin daha demokrat bilinen kesimlerinden Thomas Melinovski ise Human Rights Watch örgütünü temsilen konuşuyor. Bu kişi Türkiye uzmanı. Clinton’un Türkiye ziyaretinde TBMM’de yaptığı konuşmayı yazan Melinovski’ydi. ABD’nin şahin kanadının temsilcisi Yeni Amerika Vakfı’ndan Nicholas Tompson da konuşmacılar arasında yer alıyor.20 Bu isimlerin yaptığı konuşmalarda esas olarak şu ortaya konmuş: Türkler ve Araplar stratejik önemlerini kaybetti. Araplar eskiden sahip oldukları petrolden, Türkler ise Soğuk Savaş dönemindeki jeopolitik konumlarından dolayı stratejik bir öneme sahipti. Ama artık Kafkaslar’da ve Ortadoğu’da yeni yol haritaları çizilmektedir. Artık Türkiye “stratejik rant” yeme dönemini kapatmıştır. ABD’yle birlikte yeniden politika üretmek zorundadır.21 Zeyon Baran da konuşmasında Türkiye’yi uyarır. Irak konusunda Türkiye’nin hata yaptığını, İran konusunda yeni bir politika belirlemesi gerektiği konusunda ikazlarda bulunur. CFR’nin son Türkiye seferi çok önemlidir. Bu seferde yapılan uyarıların hemen ardından 1 Temmuz 2003’te CFR’nin Başkanı değişti. Rockefeller Gölge Başkan, Onursal Başkan olarak kalmaya devam etti. Resmi başkanlığa ise Amerikan Yahudi cemaatinin önemli isimlerinden Richard N. Haas getirildi.22 Büyük Ortadoğu Projesi’nin -bana göre ise Büyük İsrail Projesi’nin- gündeme getirildiği bir dönemde, CFR’daki bu değişiklik yeni gelişmeleri işaret ediyordu. Hemen ardından da, Kuzey Irak’ta Türk askerlerine, ABD askerleri ve peşmergeler saldırı düzenledi. Süleymaniye’de “Çuval Operasyonu” gerçekleştirildi. Böylecee CFR’nin Ankara’da sözlü olarak yaptığı uyarı, Süleymaniye’de eyleme dönüşmüş oldu. Zapsu’nun deyimiyle “esas karar alıcıları”, AKP kadrolarını bu eyleme hazırlamıştı. Süleymaniye’deki “Çuval Operasyonu” duyulunca tüm Türkiye ayağa kalktı. Ancak Dışişleri Bakanı Gül, Kayseri’deki mantı ziyafetini yarıda kesmedi. Tayyip Erdoğan ise “ABD’ye nota filan vermeyeceğiz. Ne bu, müzik notası mı ki, hemen verelim!” diyerek olayı tebessümle karşıladı. Bugün Kuzey Irak’ta devam eden kukla Kürt devletini kurma süreci böylelikle daha da hızlanmış oldu. CFR’nin Türkiye operasyonunun anlamı da kısa sürede açığa çıktı. Soros Vakfı ve TESEV Bağlantısı CFR heyeti Ankara’dan sonra İstanbul’da başka bir toplantı düzenliyor. Bu toplantı TESEV’de yapılıyor ve Özdem Sanberk, Can Paker ve Doğu Ergil tebliğ sunuyor. Özdem Sanberk son üç Bilderberg toplantısının üyesi olmuş bir kişi olarak boy gösteriyor. Bu adamlar “medya kuşları”, “medya bülbülleri” olarak her gün karşımıza çıkmaktadır. TRT bile küresel sisteme dahil olmuştur. Bu tür adamları her gün ekranlarda önümüze sürmektedir. Bunlar yeni fikirler ortaya atar, o fikirlerin olgunlaşmasını sağlar, kamuoyu tepkisine göre de yeni öneriler getirirler. TESEV’in çok özel bir yeri var. TESEV, Soros’un doğrudan Türkiye’deki uzantısı. Soros Cumhuriyetçilere karşı görünmekle birlikte “Küresel Çete”nin çok önemli bir elemanı olan bir uluslararası finans spekülatörü. ABD’nin silahlı müdahalelerini eleştiriyor görünmekle birlikte, Gürcistan, Ukrayna ve Kuzey Kıbrıs’taki silahsız müdahalelerin de bizzat sorumlusu. “Küresel Çete”nin bir uzantısı olarak Soros çetesinin Türkiye örgütlenmesini ortaya çıkarmak açısından Ömer Yılmaz İnanç’ın Mustafa Sarıgül: Düğün Evinin Tefçisi, Ölü Evinin Yasçısı kitabına mutlaka başvurulmalıdır.23 Soros çetesinin nasıl çalıştığı ve son olarak Atatürk’ün partisi CHP’ye yönelik operasyondaki rolünü ortaya koyan ironik bir metni internette bulduk. Bu metin de esas olarak Ömer Yılmaz İnanç’ın kitabından yararlanarak düzenlenmiş. Bu metni yazanların “akılları sağ olsun” diyerek teşekkür ediyorum ve metni aynen buraya alıyorum: Mustafa Sarıgül Köstebek Mi? Sivil Örümceklerin Ağında Yine Ne Oyunlar Oynanıyor? Soru: Kemal Derviş, DSP lideri Ecevit tarafından Türkiye’ye ilk davet edildiğinde kimin evinde kalmıştı? En yakın ilişki içinde olduğu kişi kimdi? Yanıt: Asaf Savaş Akat!. . Soru: Başka? Yanıt: Hurşit Güneş... Soru: Asaf Savaş Akat, hangi üniversitenin eski rektörlerindendir? Halen hangi üniversitenin Mütevelli Heyeti üyesidir? Ve şu anda da orada öğretim üyesidir? Yanıt: Bilgi Üniversitesi... Soru: Asaf Savaş Akat hangi gazetede yazmaktadır? Yanıt: Vatan gazetesi... Soru: Vatan gazetesi sahibi kimdir? Yanıt: Serdar Mutlu... Soru: Serdar Mutlu hangi üniversitenin Mütevelli Heyeti üyesidir? Yanıt: Bilgi Üniversitesi... Soru: Mustafa Sarıgül hangi üniversitenin Mütevelli Heyeti üyesidir? Yanıt: Bilgi Üniversitesi... Soru: Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Oğuz Özerdem, başka hangi “sivil” toplum örgütünün (!) yönetiminde görevlidir? Yanıt: Açık Toplum Enstitüsü... Soru: Açık Toplum Enstitüsü’nün arkasında kim vardır? Yanıt: George Soros. Soru: Soros Türkiye’ye geldiğinde hangi üniversitede konferans vermişti? Yanıt: Bilgi Üniversitesi… Soru: Soros’un desteklediği ve bağlantılı olduğu üniversite hangi üniversitedir? Yanıt: Bilgi Üniversitesi… Soru: George Soros ve Açık Toplum Üniversitesi Türkiye’de nereye maddi destek sağlar? Yanıt: Bilgi Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, TESEV. Soru: George Soros ve Açık Toplum Üniversitesi başka nereye yardım sağlar? Yanıt: Kadın Derneklerine (Uçan Süpürge, Kadın Girişimciler Derneği, Kadın Yurttaş ağı gibi), sözde demokrasi derneklerine. Soru: TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) yurtdışında başka hangi kurumlarla ilişki içindedir? Yanıt: CFR (Council on Foreign Relations), Bilderberg ve Trilateral Komisyon. Soru: Nereden biliyorsunuz CFR ilişkisini? Yanıt: Çünkü CFR üyeleri 2003 Temmuz ayında TESEV’e gelip, MGK’nın TSK etkisinden arındırılması ve MGK ile TSK’nın zayıflatılması için toplantı yapmışlardır. Soru: Kimle? Yanıt: TESEV başkanı Can Peker, Cengiz Çandar ve diğer Amerikancı başka vakıf üyeleriyle. Soru: Sonra ne olmuştur? Yanıt: MGK etkisizleştirilmiş ve TSK’ya karşı bir psikolojik savaş zinciri başlamıştır. Soru: Siz paranoyak mısınız? Yanıt: Hayır, gazeteleri ve çıkan kitapları takip ediyorum. Soru: Bilderberg ve CFR nereye bağlıdır? Yanıt: Amerikan National Security Council’e, ya da ABD Derin Devletine. Tüm CIA ve istihbarat örgütleri yöneticileri CFR üyesidir. Soru: Yok canım, abarttınız! Yanıt: Sadece soruları yanıtlıyorum. Soru: Peki Soros’la bağlantılı başka vakıflar var mıdır? Yanıt: Neden olmasın. Democracy Project isimli Sivil Demokrasi Projesinin finansörü National Endowment For Democracy (NED), ki demokrasilerin içindeki bir truva atıdır, bu ilişkileri ve projeleri finansal olarak desteklemektedir. Soru: Aklım karıştı, şu TESEV’in İnsan Hakları Raporu’nu ve Liberal Düşünce Topluluğu’nun yaptığı TSK aleyhindeki anketi de NED finanse etmemiş miydi? Yanıt: Evet. Tam üstüne bastınız. TSK aleyhindeki her hareketin finansörü NED’dir, kendi demokrasilerine göre TSK işlerini bozuyor ya! Liberal Düşünce Topluluğu ve TESEV tamamen Amerikan Vakıfları gibi çalışmaktadır ve Soros Vakfı ve Açık Toplum Enstitüsü Vakfı ile ilişkilidir. Soru: Soros’un Açık Toplum Enstitusü, TÜSİAD, TÜSEV, AÇEV, Uluslararası Basın Derneği vb. Sivil Örümcek Kuruluşlarını da desteklemiyor mu? Yanıt: Evet. Bu kadar da değil. Tablo çok daha büyük. Türkiye içinde NED’in ve Soros’un artık devlet içinde devlet olduğunu söyleyebiliriz. Soru: Yani Mustafa Sarıgül, Amerikan Vakıfları ve istihbarat yapılanmaları tarafından mı destekleniyor? Yanıt: Bravo, Bilgi Üniversitesi de bu eylemler için merkez üniversite. Soru: Mustafa Sarıgül, Şişli Belediye Başkanı seçildikten sonra Şişli eski Belediye Başkanı (ve tabii yine Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi!) kanun kaçağı Gülay (Atığ) Aslıtürk zamanında yapılan Bilgi Üniversitesi ile ilgili usulsüzlüklerin üzerine gitmiş midir? Yanıt: ? ? ? Gitmiştir canım, niye gitmesin!. . Soru: Hurşit Güneş’in öncülerinden olduğu Yeniden CHP Hareketi, Kemal Derviş’i ve Mustafa Sarıgül’ü destekliyor mu? Yanıt: Buna şüphe var mı’? Soru: Yeniden CHP Hareketi’nin çıkardığı derginin adı nedir? Yanıt: Açılım... Soru: Taner Berksoy, Serhat Güvenç, Erol Katırcıoğlu, Ayhan Kaya, Şule Kut, Pınar Uyan, Boğaç Erozan gibi Açılım dergisi yazı kurulu üyeleri hangi üniversitede öğretim üyesidirler? Yanıt: Bilgi Üniversitesi... Soru: Bilgi Üniversitesi aslında bir Amerikan Üniversitesi mi acaba? Yanıt: Günaydın! İlişkiler ağı çok güzel özetlenmiştir. Yalnız bir öğe eksik, onu da biz tamamlayalım. Bilgi Üniversitesi’nin aylık olarak çıkardığı dış politika dergisinin adı Foreign Policy’dir. Ve aslında Foreign Policy ABD’de CFR’nin yan kuruluşu ve resmi yayın organının adıdır. Yani Bilgi Üniversitesi bir Amerikan Üniversitesi olmanın ötesinde bir CFR üniversitesidir. Ayrıca Soros’un Gürcistan’da “Kadife Devrim” adı altında Amerikancı bir darbe örgütlediği ve Gürcistan’ın başına Amerikancı Sakaşvili’yi getirdiğini not edelim. ABD’nin benzer bir “kadife devrimci”yi Sarıgül şahsından yaratmaya çalıştığını da görüyoruz. Nitekim Sarıgül Şişli Belediyesi adına “Yılın Demokrasi Adamı” ödülünü bizzat kendi elleriyle Sakaşvili’ye veriyor.24 Sarıgül operasyonu başarılı olursa Soros’un herhangi bir ülkedeki başka bir kuklasının da Sarıgül’e “demokrasi ödülü” vermesini bekleyebiliriz. “Büyük Ortadoğu Projesi” Değil “Büyük İsrail Projesi” Tüm bu ayrıntıların arasında kafamızı kaldırıp, resmin tümünü de görebilmeliyiz. Amerika şimdi bu bölgeye yeni bir proje sundu. Ne projesi bu? Büyük Ortadoğu Projesi. BOP aslında bir yeni Haçlı seferidir. İslam coğrafyasındaki bütün devletlerin özgürleştirilmesi, demokratikleştirilmesi adına emperyalist ABD tarafından teslim alınması ve uydulaştırılmasıdır. Ortadoğu’nun İsrail ile Amerika’ya bağlanması operasyonudur. Bu eğer normal yollarla yapılmıyorsa zorla yapılır. Irak’ta bu başladı. Sıra İran, Suriye ve diğer ülkelerde. Şimdi BOP’la Ortadoğu’da uydu devletler kuruyor. Kukla bir Kürt devleti kuruluyor. Bu da somut olarak Irak’ta görülüyor. Kurulan uydu devletçiklerin Cumhurbaşkanı, Başbakanı aslında hep Amerikan vatandaşı veya kuklası. Bu açıdan bakıldığında BOP terimi aslında yanlıştır. Aslında bu BOP değil, BİP’tir. “Büyük İsrail Projesi” diyorum ben buna. Amerika, “Büyük İsrail Projesi”ne hizmet ediyor. Neden? Çünkü Amerika’nın başında şu anda neresinden bakarsanız bakın bağnaz bir kadro var. Evangelist Tarikatının İdeolojisi Dinsel açıdan bakarsanız, ABD’de bugün köktendinci Hıristiyan bir yönetici kadro egemendir. İdeolojik açıdan bakarsanız yeni muhafazakarlar, Neo-Con’lardır bunlar. Her iki tandansa sahip olan bu kadronun temel felsefesi aynıdır: “Artık hiç kimse bize engel olamaz. Artık her şeyi yapmak bizim hakkımızdır. Bize kutsal bir görev verildi ve tüm dünyaya hükmetmek bizim alınyazımız.” Bu temel felsefeyi taşıyan kadrolar bunlar. Bir de bu kadroya Skulls&Bones örgütünün de temel felsefesi olan “war” yani savaş felsefesini taşıyan bir önderlik başkanlık etmektedir. Bazı kaynaklara göre, Irak’ın işgali, 1996 yılında ilk olarak Clinton’a teklif edilmiştir. Ancak maliyet çok yüksek bulunmuş ve ortamın olgunlaşmadığına karar verilmiş. Yani ne Saddam, ne de 11 Eylül’ün Irak işgaliyle bir ilgisi yoktur. Asıl olan, önceden kararı alınmış olan “Büyük İsrail’i Yaratma Projesi”nin yürütülmesidir. Bu düşüncenin arkasında ise ABD’yi bugün yöneten kadroların mensubu olduğu tarikat olan Evangelizmin hedefleri yatmaktadır. Amerika’da çıkan bir kitapta Bush’un bir deli olduğu yazıyor. Yani bu deliyi halk seçiyor, bu deli de gizli Amerikan devletinin taşeronu, Neo-con’ların taşeronu olarak icraata geçiyor. Bu icraatı belirleyen ilkeler ise Evangelizmin ilkeleri. Evangelizm ile ilgili önemli bir kaynak olan Evangelizm: Beyaz Saray’ın Gizli Dini25 kitabına göre Evangelizmin altı kuralı var. Birinci kural; İsrail devleti kurulacak. İsrail devletine 1905’te Thedor Heltz karar vermedi. 1890’larda Evangelistler önermiştir. Evangelizm ile Yahudilik arasında kopmaz bir bağ vardır. Evangelistlere göre dünyadaki kötülerle savaşlarında Yahudilerle aynı safta yer alacaklardır. Tanrının krallığının kurulması için İsrail’in kurulması şart. İncil’i böyle yorumluyorlar. İki; Küdüs başkent olacak. Üç; Süleyman Tapınağı yeniden inşa edilecek. Süleyman Tapınağı’nın olduğunu iddia ettikleri yerde bugün Müslümanların kutsal Mescid-i Aksa’sı bulunmaktadır. Evangelistlere ve Yahudilere göre, Mescid-i Aksa, Süleyman Tapınağı’nın yıkıntılarının üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla Mescid-i Aksa yıkılmalı ve Süleyman Tapınağı baştan inşa etmelidir. Bunun için, ABD’de paralar toplanmış ve fon çoktan oluşturulmuş durumdadır. Ancak Filistinlilerin sindirilmesi gerekmektedir. Mescid-i Aksa’nın ise altı arkeolojik kazı adı altında oyulmaktadır. Filistin sorunu çözülünce Mescid-i Aksa da çökertilecektir. Dört; Tevrat’taki “Vaat Edilmiş Topraklar” geri alınacak. “Vaat Edilmiş Topraklar” Tevrat’a göre iki nehrin, yani Nil ile Fırat’ın, arasındadır. Dolayısıyla Türkiye’nin Güneydoğusu dahil yeni topraklar İsrail’e katılmak istenmektedir. Kurulan kukla Kürt devleti ve Irak işgali bunun ilk aşaması. Daha bugünden vaat edilmiş toprakların bir kısmı da geri alınmıştır. Beş; Tevrat’a göre İsrail’de Armageddon denilen bir yerde iyilerle kötüler arasında çok büyük bir savaş yaşanacak. Bu savaşta kötüler Müslüman, iyilerse Evangelist ve Yahudilerdir. Bu nihai savaşı iyiler kazanacaktır. Altı; işte o anda İsa gökten aşağıya inecek, tüm Evangelistler göğe, Cennet’e çıkacak. Dünyada da 1000 yıllık bir barış ve mutluluk krallığı kurulacak. Adamlar buna inanıyorlar. Bunun için kıyamet senaryosunu uygulamaya çalışıyorlar. İşte bugün dünyayı, böyle bir fanatik kadro yönetmektedir. “Küresel Çete” kendi çıkarları için dünyayı Hıristiyan köktendincilerinin manyakça planlarının pençesine sürüklemiştir. Şimdi şöyle söyleyebiliriz, Evangelist tarikatın mensubu olan Bush, aslında ABD’nin Bin Ladin’idir. O ne kadar Müslüman köktendincisiyse, Bush da en az onun kadar köktendincidir. Bush’un elindeki imkanlar ondan bin kat daha fazla olduğuna göre Bush ve ekibi dünya için bin kat daha tehlikelidir. “Küresel Çete”nin entellektüel boyutu: Mont Pelerin Society “Küresel Çete”yi açığa çıkarmak için bu Çete’nin Avrupa’daki iki önemli ayağını da incelemeliyiz. Bunlardan biri Mont Pelerin Society isimli, “Küresel Çete”nin ekonomist, entelektüel ve akademisyen kadrosunu oluşturan topluluktur. Diğeri eylemsel niteliğiyle ön plana çıkan Pinay Cercle’dir. Mont Pelerin Society, tamamen akademisyen, ekonomist ve entelektüellerden oluşan dar bir topluluktur. Kurucusu ünlü liberal ekonomist Profesör Friedrich von Hayek’tir.26 Bu örgüt, dünyadaki kapitalist gelişimleri kuramsal açıdan inceleyen ve ortaya yeni kuramlar koyan, kapitalist emperyalizmi örgütleyen, karar mekanizmalarına etki eden güçlü bir örgüttür. Örneğin bugün AB’yi fiilen yöneten The European Round Table of Industrialists (ERT) yani Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası’nın kurulması kararını 1982’de Mont Pelerin almıştır. Mont Pelerin’in kurucusu von Hayek daha İkinci Dünya Savaşı sırasında tüm Batı dünyası, açık toplum ve Avrupa medeniyetine karşı en büyük tehlikeyi devletçilik ve sosyalizme yönelik eğilimde görmektedir. Sağcı liberal filozof Karl Popper’le de irtibat halindedirler. Hayek ve Poper bu tehlikeye karşı “yeniden liberalizm” çağrısı yaparlar.27 Mont Pelerin hakkında ayrıntılı bilgi, İleri Yayınları’ndan çıkan Küresel Sermayenin Beyni-Mont Pelerin Cemiyeti isimli kitabımızdan edinilebilir. MONT PELERİN’İN DÖNEMLERİ28 KURULUŞUNDAN İTİBAREN Profesör F. A. von Hayek Britanya 1947-61 Profesör Wilhelm Ropke İsviçre 1961-62 Profesör John Jewkes Britanya 1962-64 Profesör Friedrich Lutz Almanya 1964-67 Profesör Bruno Leoni İtalya 1967-68 Profesör Guenter Schmolders Almanya 1968-70 Profesör Milton Friedman ABD 1970-72 Profesör Arthur Shenfield Britanya 1972-74 Profesör Gaston Leduc Fransa 1974-76 Profesör George Stigler ABD 1976-78 BAŞKANLARI VE Profesör Manuel Ayau Guatemala 1978-80 Profesör Chiaki Nishiyama Japonya Lord Harris of High Cross Britanya 1982-84 Profesör James Buchanan ABD 1984-86 Profesör Herbert Giersch Almanya 1986-88 Profesör Antonio Martino Italy 1988-90 Profesör Gary Becker ABD 1990-92 Profesör Max Hartwell Britanya 1992-94 Profesör Pascal Salin Fransa 1994-96 Dr. Edwin J. Feulner ABD 1996-98 Dr. Ramon P. Diaz Uruguay 1998-00 Profesör Christian Watrin Almanya 2000-02 Profesör Leonard P. Liggio ABD 2002-04 1980-82 1947’de Mont Pelerin kurulduğunda temel amaç liberalizmi dünyada yeniden egemen kılmaktır. Başlangıçta akademisyenler cemiyeti olarak gözükse de, akademisyenlerden çok Avrupa’daki ülkelerin merkez bankalarının yöneticilerinin, iktisatçıların ve bürokratların üye olduğu görülüyor. AB’nin de, ortak para biriminin ve pazarın oluşması da, Mont Pelerin’in aldığı kararlar doğrultusunda gerçekleşiyor. Bu kadrolar, Soğuk Savaş’ın hem fikir babaları, hem de mimarlarıdır. MONT PELERİN YÖNETİM KURULU ÜYELERİ29 Başkan: Victoria Curzon-Price (İsviçre) Kıdemli İkinci Başkan: Leonard Liggio (ABD) Sekreter: Carl-Johan Westholm (İsveç) Sayman: Edwin J. Feulner (ABD) İkinci Başkanlar: Charles Baird (ABD) Carlos Cáceres (Şile) Yoshinori Shimizu (Japonya) Jesus Huerto de Soto (İspanya) Direktörler: Eamonn Butler (Britanya) Jean-Pierre Centi (Fransa) Peter Kurrild-Klitgaard (Danimarka) Greg Lindsay (Avustralya) Eduardo Mayora (Guetamala) Ruth Richardson (Yeni Zelanda) Michael Zoller (Almanya) Mont Pelerin’in üye sayısı çok azdır. Üyeleri arasında sadece bir Türk vardır. Bu ise Soros’la bağını daha önce belirttiğimiz Liberal Düşünce Topluluğu’nu Türkiye’de kuran Atilla Yayla’dır. 50-60 tane de raportörü vardır. Çeşitli isimler bu sıfatla Mont Pelerin’e hizmet etmektedir. Son olarak; Atilla Yayla, Mont Pelerin toplantısına, Türkiye’den CHP Milletvekili Onur Öymen’i götürdü. Onur Öymen, RIIA’nın merkezi Chantam House’da Mont Pelerin’e bir konuşma yaptı. Mont Pelerin’in raportörlerinin isim listesi30 bu bölümünün sonunda bir ek olarak yer almaktadır. Kapitalizmin Yeni Aşaması Trilateralizm Mont Pelerin’in esas amacı kapitalizmin programını geliştirmek suretiyle sosyalizmi ortadan kaldırmaktı. Bu gerçekleştirildi. Şimdi ise liberal düzeni tüm dünyaya hakim kılmayı amaçlamaktadır. Kapitalist programcılar burada kalmamış, daha da ileri gitmişlerdir. Kapitalizmi Trilateralizme dönüştürmüşlerdir. Ekonomik bir olgu olarak Trilateralizmle ilgili tüm dünyada pek çok araştırma ve kitap mevcuttur. Ben bu konuyla ilgili pek çok çağrı yaptım, ancak çağrım Türkiye’de iktisat çevrelerinde bile yankı bulmadı. Küresel dünyanın gizli örgütleri, kapitalizmi yeni bir boyuta taşımıştır. Trilateralizm, isminden anlaşılabileceği gibi üçlülük demektir. Yani CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderberg’den oluşan ekonomik oligarşinin adına Trilateralizm deniyor.32 Bu çerçeveden bakıldığında Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve IMF gibi kurumların fonksiyonları daha iyi ortaya çıkıyor. Trilateralizmin bir diğer boyutu ise zengin Kuzey’in üç metropolünü temsil etmesidir. Yani Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya. Böylelikle üç kıtaya ayakları yerleştirilmiş kapitalist metropollerin bir üst konseyi görevi Trilateral Komisyon tarafından yerine getirilmektedir. Trilateral Komisyon zengin Kuzey’in finans oligarşisinin örgütüdür. Trilateral Komisyon’un kurulmasının esas nedenlerinden biri zengin Kuzey’i ezilen güneye karşı tek bir önderlik altında toplayabilmektir. TRİLATERAL KOMİSYONU YÖNETİCİ ÜYELERİ33 Kuzey Amerika Başkanı: Thomas S. Foley (Akin Gump Strauss Hauer & Feld şirket ortağı, ABD’nin Japonya eski Büyükelçisiformer U. S. Ambassador to Japan; former Speaker of the U. S. House of Representatives) Avrupa Başkanı: Peter Sutherland (BP ve Goldman Sachs International şirketlerinin Yön. Kur. Bşk., GATT/WTO eski Genel Müd., Avrupa Kom. eski üyesi) Pacific Asya Başkanı: Yotaro Kobayashi (Fuji Xerox Co. Ltd. Yön. Kur. Başkanı) Kuzey Amerika İkinci Başkanı: Allane Gotlieb (Stikeman Elliot Başdanışmanı, Sotheby’s Yön. Kur. Başkanı, Kanada’nın ABD eski Büyükelçisi) Kuzey Amerika İkinci Başkanı: Lorenza Zambrano (Cemex Yön. Kur. Başkanı ve CEO’su) Avrupa İkinci Başkanı: Herve De Carmoy (Almatis Yür. Kur. Başkanı, New York & Paris ve Rhône Group eski ortağı, Banque Industrielle et Mobilière Privée Onursal Bşk.) Avrupa İkinci Başkanı: Andrzej Olechowski (Civic Platform lideri, Bank Handlowy eski Başkanı, Polonya Uluslararası İlişkiler ve Finans eski Bakanı) Pacific Asya İkinci Başkanı: Kim Kyung-Won (Sosyal Bilimler Enstitüsü Bşk., Güney Kore’nin ABD eski Büyükelçisi ve BM daimi eski temsilcisi) Pacific Asya İkinci Başkanı: Shijuro Ogata (Japonya Kalkınma Bankası ve Japonya Bankası eski İkinci Başkanı) Kuzey Amerika Direktörü: Micheal J. O’Neil Avrupa Direktörü: Paul Révay Pasifik Asya Direktörü: Tadashi Yamamoto Kuzey Amerika eski Başkanları: Paul A. Volcker (1991-2001) David Rockefeller (1977-91)-Kurucu Gerard C. Smith (1973-77) Avrupa Eski Başkanları: Otto Graf Lambsdorff (1992-2001) Georges Berthoin (1976-92) Max Kohnstamm (1973-76) Japonya Eski Başkanları: Kiichi Miyazawa, (1993-97) Akıo Morita (1992-93) Isamu Yamashıta (1985-92) Takeshi Watanabe (1973-85) Komisyon’un kurucularından Brzezinski 1975’te bu amacı şöyle özetliyordu: Bugün, uluslararası arenanın Trilateral demokrasilerle komünist devletler arasındaki çatışmadan çok, ileri dünyayla gelişmekte olan dünya arasındaki çatışmaya sahne olduğunu görüyoruz. Üçüncü ve Dördüncü Dünya’nın birleşme olasılığı nın uluslararası sistemin ve doğrudan kendi toplumlarımızın doğasına en büyük tehdit olduğunu düşünüyorum. Bu tehdit şirketlerin reddedilmesi tehdididir.34 Gerçekten de Trilateral Komisyon Soğuk Savaş’ın ve komünist bloğa karşı mücadelenin değil, daha çok Üçüncü Dünya’ya karşı küreselleşme saldırısının kumanda örgütü olmuştur. David Rockefeller bu örgütün de Onursal Başkanıdır. Dünyanın en büyük 50 banka grubunun içinde Trilateral Komisyon’da temsil edilenler çoğunluğu teşkil etmektedir. Aşağıdaki tablo, kapitalizmin yeni bir boyutu olan Trilateralizmin kabaca resmini ortaya çıkarmaktadır. Cinayet şebekesinin Avrupa’da bilinmeyen kalbi: Pinay Cercle Gizli örgütlenmenin Avrupa ayağında Mont Pelerin’den farklı olarak ikinci bir örgüt göze çarpıyor. Adı: Pinay Cercle. Soğuk Savaş döneminde kararlar Atlantiğin ötesinde CFR tarafından alınıyorken, Avrupa’da Mont Pelerin topluluğu fikirsel destek sağlıyordu. Pinay Cercle örgütü ise eylemsel boyutuyla devreye giriyordu. CFR ile Avrupa’daki Süper NATO ve Gladio örgütlenmesi arasındaki bağı Pinay Cercle kuruyor. Pinay Cercle’in Bilderberg ve Mont Pelerin’den farkı üyelerinin daha çok asker, emniyet teşkilatı mensubu, istihbaratçılardan oluşması. Pinay Cercle Fransa merkezlidir ama kolları P2 Mason locasıyla İtalya’ya, M-16’yla İngiltere ve tüm diğer Avrupa devletlerine uzanır. Pinay Cercle’in ilgili olduğu operasyonlar arasında şunlar sayılıyor: 1970’lerden itibaren tüm Avrupa’da aşırı sağın yeniden örgütlenmesi ve güçlendirilmesi için propaganda ve örgütsel çaba; 1972’de Belçika’da aşırı sağcılar ve Ordu’nun sağcı bir darbe için örgütlenmesi; 1980’lerde İngiltere’de Thatcher iktidarının kurulması için çalışmalar; Almanya’da seçimlerin manipüle edilmesi ve sağcı Strauss’u Cumhurbaşkanlığı’na seçtirtme mücadelesi. İtalya’da Aldo Moro’nun kaçırılıp öldürülmesi ve İsveç’te Olaf Palme’nin öldürülmesinde de bu örgütün adı geçiyor. Olaf Palme’nin Sovyetler ve İran’la bağ kurabilmesi için “Küresel Çete” tarafından seçtirildiği, daha sonra da kontrolden çıktığı için ortadan kaldırıldığı iddia ediliyor. İsveç gizli örgütünün de ismi bu suikasta karışıyor. Emperyalizmin doğasında saldırganlık var. Mont Pelerin Society, “bilimsel” bir görev üstleniyor. Bu örgütün önerilerini yaşama geçirmek için bir de eylem boyutunun üstlenilmesi gerekir. Pinay Cercle, o eylemi gerçekleştiren örgütlerden bir tanesi. Pinay Cercle’ı Gladio’nun bir kolu olarak da değerlendirebiliriz. Gladio, Avrupa derin devleti demektir. Avrupa derin devletinin iç yüzü, 1990’lardaki Gladio skandalıyla ortaya çıktı. Bu örgütlenmenin Türkiye dahil bütün NATO ülkelerinde olduğu ortaya çıktı. Amaç sosyalist sistemi çökertmek, kapitalizmi dünyada egemen kılmaktı. En sonunda da emperyalizmin son aşaması olarak tüm dünyaya egemen olmak. Bütün bunları yapmak için bu tür eylem örgütlerine de ihtiyaç var. “Küresel Çete”nin kirli bir fotoğrafı: İtalyan P2 Locası Burada en önemli somut bulgu İtalya’daki P2 Mason Locası’dır. Bu P2 Locası’na bugüne kadar yeteri kadar mercek tutulamadı. Çünkü tüm örgütlenmenin açığa çıkması engelleniyordu. Licio Gelli’nin La Verita isimle İtalyanca bir kitabı var. Bu kitap piyasadan çekildi. Türkiye’ye de hiç gelmedi. Kimdir bu Licio Gelli? Kendisi P2 Mason Locası’nın üstadı. İtalya’da yakalanıyor. İtalyan istihbarat şefi General Musimici ile birlikte mahkum oluyorlar. Suçları “sağ ve sol terörü yönetmek”. Licio Gelli bu kitapta diyor ki: “Her ay CIA’dan on bin dolar alıyordum ben bu işi yapmak için.” Aldo Moro’yu kaçıran Kızıl Tugaylar’ın, Aldo Moro’yu sakladığı tüm yerlerin P2 Mason Locası üyesi işadamları ve devlet görevlilerin mülkiyetindeki araziler ve gayrimenkuller olduğu daha sonra ortaya çıkıyor. Mahkemede de, Moro’nun karısı kocasının katledilmesinden doğrudan Kissinger’i sorumlu tutuyor. O zamanki CIA Başkanı Colby de işin içindedir. P2 Mason Locası’nda generaller, işadamları, devlet adamları, bankerler var. Ve bu yapılanma Ordo Ab Chao ilkesini İtalya özelinde uyguluyor. Yani kaos yaratıyor, kaostan da düzen çıkarıyorlar. Amaçları İtalya’da komünist partisinin iktidara gelmesini engellemek. Sağ ve sol terör yönlendiriliyor. Bundan sorumlu olan kişi ayda 10 bin dolar alıyor. Ve diyor ki: Ben CIA’dan aldığım on bin dolarla bu işleri yapıyordum. 1980 yılında Mason Locası’ndan aldığım talimatla adayımızı İtalya’ya Cumhurbaşkanı seçtirttim. Oradan Arjantin’e gittim. Arjantin’de Mason Locası desteğiyle Peron’un Cumhurbaşkanı seçilmesini sağladım. Bunun üzerine ABD Başkanı Ronald Reagan beni Beyaz Saray’a çağırıp, tebrik etti. “Ne istersen karşılayalım” dedi.36 İtalya örneği “Küresel Çete”nin en pis yüzüyle açığa çıkmasıdır. Somut olgularla tüm ilişkiler açığa çıkmıştır. P2 Mason Locası’nın “P” harfi Propaganda demektir. P2 İtalyanca “Propaganda Due” olarak okunur. Aslında dünyanın her yerde uzantısı vardır bu özel locanın. Türkiye’deki hiçbir şekilde açığa çıkmadı. Sadece İsviçre’dekine ulaşabildim. İsviçre’de de P26 ve P27 Mason Locası var. ABD İstihbarat Örgütleriyle ortak çalışan P Mason Locaları’nın ucu somut olarak İtalya’da ortaya çıkmıştır. ABD ve Avrupa arasındaki küresel elitlerin tek bir çatı altında toplanması görevini yerine getiren bir başka örgüt ise 300’ler Komitesi’dir. Bu komitenin üyelerine Olympians da deniliyor. 300’ler Komitesi’nin özelliği şu: Britanya ve ABD vatandaşlarından oluşuyor. İngiltere’deki Kraliyet Dış İlişkiler Enstitüsü (RIIA) ve ABD’deki CFR’in üylerini topladığımızda ortaya 300’ler Komitesi çıkıyor. 300’ler Komitesi’nin dış ilişkiler birimi olarak çalışan birime ise Club Of Rome, yani Roma Kulübü deniyor. Ve bunun başında yine Kissinger bulunuyor.37 Kissinger’ın Roma Kulübü adına P2 Mason Locası’nı ve İtalya’daki tüm kaos eylemlerini yönettiği iddia ediliyor. Türk Kamuoyunca Pek Bilinmeyen Sapık Bir Örgüt: Bohemian Club Bugüne kadar Skulls&Bones üzerine çok şey söylendi. Ancak az bilinen başka bir topluluğun da çok önemli olduğunu görüyoruz: Bohemian Society. Eğer Skulls&Bones ABD’nin doğusundaki seçkinleri bir araya topluyorsa, bu topluluk da batısındakilerin örgütüdür. Bohemian Club (Grove) ile ilgili çok karanlık iddialar var. Bu topluluk 1872’de beş kafadar tarafından kuruluyor. Amacı yetişkin erkeklerin her yıl bütün gözlerden uzak kamp yapmaları ve çocukluk ve gençlik yıllarına dönmeleri. Ancak topluluk, kısa sürede, hem üyelerinin niteliği, hem de hakkındaki iddialarla, ün kazanıyor. Bu kulübün etkinlikleri tamamen gizli. Toplantı yeri San Francisco’nun iç kısımlarında, ulaşımın tamamen kapalı olduğu bir vadideki şato. Kimi üye buraya helikopterle geliyor, kimisi ise karadan. Kissinger’ın bu topluluğa da üye. Herbert Hoover’dan itibaren ABD’deki tüm Cumhuriyetçi Başkanların ve Başkan adaylarının da bu topluluğa üye olduğunu görüyoruz. Ford, Nixon, Reagan, Bush, Cheney; buranın üyeleri arasında sayılan isimler.38 Her yıl göl kenarında düzenlenen toplantılarda önemli kararlar alınıyor. Örneğin 1976’de Reagan ile Nixon burada anlaştı ve Reagan Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan adaylığını Nixon’a bıraktı. Regan’ın da önü 1980’de açıldı. Kissenger 1980’lerin stratejisi üzerine ilk brifinglerinden birini burada verdi. Yani burası çok önemli bir topluluk. Ancak burada, sadece dünyanın nasıl yönetileceği tartışılmıyor. Hizmetçilerin bile giremeyeceği gizli alanların ve yeraltı mahzenlerinin bulunduğu kısımlarda üyeler sapıkça partiler de düzenleniyor. Bohemian Society’nin çılgın ayinleri ve partileriyle ile ilgili iddialar arasında; çıplaklık, cinsi sapıklık, homoseksüellik, çocuklara tecavüz, işkence; hatta kurban etme törenleri ve cinayet var. Topluluğun üyelerinin Pagan ritüellerine ve Satanist bazı inanışlara sahip olduğu iddia ediliyor. Bu iddialar o kadar ciddi ki, bir cinayet ihbarı üzerine yerel polis topluluğun arazisine girip soruşturma yürütmek istiyor. Ancak bu engelleniyor. Gerekçe ise çok ilginç: 1947’de yürürlüğe giren National Security Act yani Ulusal Güvenlik Yasası bu topluluğu ve araziyi dokunulmaz kılıyor. Cinayet soruşturmaları bile yürütülemiyor. Ancak burada yürütülen çok gizli toplantılar ve sapıkça eylemler hakkında sadece iki kişi tanıklık ediyor. Bu kişiler orada hizmetçilik yapan O’Brien isimli bir kadın ve küçük kızı. Bu kadının kızına topluluk üyelerince tecavüz ediliyor. Olanları unutmaları için ikisinin de üzerinde beyin yıkama ve zihin kontrolü yöntemleri uygulanıyor. Bu yöntemler doğrudan US Defence Intelligence Agency (ABD Savunma İstihbaratı Ajansı) tarafından geliştirilen yöntemler. Ancak anne ve kız üzerinde başarılı olunamıyor. Büyük ihtimalle son çare olarak katledilmeleri düşünülüyor. Bu aşamada ikisi de kamptan kaçmayı başarıyorlar. Alaska’ya kaçıp psikolojik tedavi altına giriyorlar ve kampın kirli yüzüyle ilgili bir kitap yayınlıyorlar. Ancak kampla ilgili yine hiçbir soruşturma başlatılamıyor. 39 Bush’un örgüt üyelikleri Eğer bir örgütte gizlilik varsa şeffaflık yoktur. Bir başka örnek gerekirse, İsviçre’de dünya çapında örgütlenen gizli bir tarikatın her yıl toplandıkları Vaux köyünü, verebiliriz. Buraya tarikat üyeleri dışında hizmetçi, aşçı bile alınmamaktadır. Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen tarikat üyeleri burada bir hafta toplanıp kararlar alır ve alınan kararları kendi ülkelerinde uygulamak üzere geri dönerler. Yani bu tür yapılanmalar sadece ABD’ye has değildir. Ancak ABD’de bu yapılanmalar zirveye çıkmış ve iktidarı ele geçirmiştir. ABD devletinin gücüyle de alınan kararlar dünyaya dikte edilmektedir. Somut örnek, George Bush’tur. Satanist bazı ritüellere sahip olan Skulls&Bones, cinsi sapıklık odağı Bohemian Society, köktendinci Evangelist tarikatı... Ve bunların hepsine üye olan ABD Başkanı: George Bush. Dünyanın yegane Süper Gücü haline gelen ve küresel tek devleti dayatan ABD’yi yöneten kişi işte budur. George Bush’un Bill Clinton’dan farklı olarak üç yıldızlı olmadığını görüyoruz. Yani aynı anda hem CFR, hem Trilateral Komisyon, hem de Bilderberg’e üye olan elit kadrodan değil. Ama George Bush sapıklık, şiddet düşkünlüğü, savaş tutkunluğu ve köktendinciliği esas alan üç gizli örgütün de elamanıdır. Bu üyelikler ise “Küresel Çete”nin ihtiyaçlarını karşılamak için ABD’nin başında bulunması gereken kukla bir başkana gerekli nitelikleri kazandırmaktadır. IQ’su son derece düşük olduğu iddia edilen oğul Bush’un meziyetlerinin kaynağı burasıdır. “Küresel Çete”nin Finansal Örgütleri ABD’yi yöneten Gizli Hükümet, Gölge Kabine, sadece ABD’yi değil tüm dünyayı yönetiyor. Bu Gölge Kabine’nin güçlenmesinde finansal egemenliğin çok önemli bir payı var. 1913’te çıkan kanunla kurulan ABD Merkez Bankası (FED) burada kilit bir rol oynuyor. FED bir Merkez Bankası olmakla birlikte, aslında bir kamu kuruluşu değil. Özel bir banka. Yasayla kurulan FED’in sahibi ABD’deki en büyük bir kaç özel banka ve özel sermayedar. FED’in sahibi olan finans merkezleri, istedikleri gibi karşılıksız dolar basabiliyorlar. Bastıkları her 1000 banknot için hükümete yalnızca 23 dolar ödüyorlar. Yani 10 bin adet 100 dolara denk gelen 1 milyon dolar sadece 230 dolara mal oluyor. Yasa böyle buyuruyor. Dünya altın standardını bırakıp, dolara endeksli ekonomiye geçildiği için, FED’i elinde tutan aslında, sonsuz bir zenginlik kaynağını da elinde bulundurmuş oluyor. Dolara hükmetmek demek, dünya ekonomisine hükmetmek demek. Çünkü FED’in kararları tüm dünyada enflasyon, faiz ve diğer oranları belirliyor. İstedikleri zaman kriz çıkarıp, istedikleri zaman istikrar yaratabiliyorlar. FED’in ortaklarının hepsinin özelliği aynı zamanda ABD’yi ve dünyayı yöneten gizli örgütlere üye olmaları ve çoğunun da Yahudi sermayedarı olmasıdır. Bu sermaye gruplarının listesi şöyle: Rothschild: Londra ve Berlin Lazard Bros: Paris Israel Seiff: İtalya Kuhn-Loeb Company: Almanya Warburg: Hamburg ve Amsterdam Lehman Bros: New York Goldman and Sachs: New York Rockefeller: New York.40 FED’in aldığı kararları dünya çapında uygulayacak mekanizmalar olarak da 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sırasıyla Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası örgütler kuruluyor. ABD ekonomisini ve hükümetini yöneten finans çevreleri bu örgütler kanalıyla dünyadaki diğer hükümetlerin de ekonomi politikalarını yönetiyorlar. Bir söz vardır. ABD’de biri hapşırsa, burada zatürree olunur. FED de bu sisteme finansal yönden müdahale ediyor. Örneğin, ABD’deki faiz oranı %0.5 bile oynasa dünya ekonomisi deprem geçiriyor. FED, enternasyonal kapitalizmin finansal merkezi. İcabında Dünya Bankası ve IMF araç olarak kullanılıyor ve ülkeler borç batağına sokuluyor. Borç batağına giren bir ülkeye bütün emperyalist istekler birer birer dayatılabiliyor. Bütün bunların tepesinde Amerika’nın çekirdek karar mekanizması var. Küresel Elitleri Tanıyor Musunuz? Bu karar mekanizması benim saptamalarıma göre şöyledir: Tepede David Rockefeller vardır. Dünya karar mekanizmasının -ki buna “Decision Maker” deniyor- tepesinde. “İkinci adam olarak kim var” denirse benim saptamama göre bu, Kissinger’dır. Ben, Kissinger hakkında 1996 yılında bir konferans verdim. Bütün pisliklerin, darbelerin, cinayetlerin ve hıyanetlerin arkasında bu isim var. Hatta Kissinger, Türkiye’nin Kıbrıs müdahalesinde Türkiye’nin tamamen karşısında duran bir adam. Kissinger, 1963’te İnönü’nün müdahalesini engelleyen kişidir. ABD Temsilciler Meclisi zabıtları yayınlandığında Kissinger’ın bu konudaki rolü çok iyi anlaşılacaktır. Ancak Kissinger, Türk düşmanlığının boyutunun ortaya çıkmasını engellemek için bu zabıtların açığa çıkmasını izin verdirmemiştir. Kissinger, sadece Türkiye’nin değil. dünya halklarının tümünün düşmanı. Sadece ve sadece Siyonizme hizmet ediyor. Bu bağlamda, Kissinger’ın Türkiye’yle de çok yakın bir ilişkisi var. Kissinger’in kendi ifadesi şöyle: “Türkiye’de tanıdığım ilk dostum Selahattin Beyazıt’tır.” Kissinger ve Beyazıt ABD’de bir Bilderberg toplantısına birlikte katılmışlar. Orada başlayan dostluk hayat boyu devam etmiştir. Beyazıt bağlantısının dışında Kissinger-Demirel bağlantısı göze çarpıyor. Demirel, Cumhurbaşkanı olarak Arjantin’e gezi düzenliyor. Kissinger da orada. Cumhurbaşkanı’nı evine çağırıyor. “Gel seninle konuşacak çok önemli şeylerim var” diyor. Demirel de gidiyor. Kissinger kimdir? Hangi sıfatla protokole girmektedir? Ta Arjantin’de, Demirel’i niçin çağırmaktadır? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı niçin Arjantin’de tüm programını bırakıp Kissinger’ın yanına gitmektedir? Diğer yandan Ecevit Kıbrıs’a çıkarma yapmadan önce Kissinger’ı arayıp, izin istiyor. Çiller ABD’ye gidiyor ve Kissinger’a bir bavul veriyor. Yani Kissinger, Türkiye üzerinde çok etkili bir isim. Tüm yöneticilerin adeta lideri gibi... Bunun önemli nedenlerinden biri, Kissenger’ın aynı zamanda Bilderberg’in de üyesi ve Başkanı olmasıdır. Bugüne kadar düzenlenmiş bütün Bilderberg toplantılarının hiçbirini kaçırmayan tek isim odur. Bilderberg’in Amerikan lideri Kissenger’dır. Bir de Avrupa lideri vardır. Bundan önceki Avrupa lideri, vefat etmeden önce Fiat’ın sahibi olan, İtalyan Giovanni Agnelli idi. Bu bölümün sonunda ek olarak 1980-2000 arasında tüm Bilderberg katılımcılarının listesini43 bulabilirsiniz. Oldukça uzun olan bu listede özellikle yönetici olarak toplantılara katılan isimlere dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bilderberg’in etki alanı içine Avrupa ve Türkiye giriyor. Yani küresel çetenin Türkiye sorumluluğu Kissinger’ın üstünde. Küresel çetenin üçüncü lideri kimdir derseniz? Bence bu Brzezinski’dir. Brzezinski de istisnasız bütün Trilateral toplatılarına katılmıştır. Trilateral Komisyon, bildiğiniz gibi Japonya, Asya ve Pasifik ülkelerini “Küresel Çete”ye dahil etmek için kurulmuştur. O halde Amerikan gizli devletinin karar mekanizmasındaki çekirdek kadroda kimler vardır diye sorulduğunda üç ismi rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunlar David Rockefeller, Kissinger ve Brzezinski’dir. Bu isimlerden yola çıkarak diğer isimler açığa çıkarılabilir. 2004 YILI İTİBARİYLE ABD YÖNETİCİLERİ VE SEÇKİNLERİNİN KÜRESEL ÇETE ÜYELİK LİSTESİ:44 CFR = The Council on Foreign Relations Üyesi TC = The Trilateral Commission Üyesi BB = Bilderberg Üyesi Piramitin Tepesi David Rockefeller, Daimi Onursal Başkan Peter G. Peterson, CFR Başkanı Paul Volker, Trilateral Commission Kuzey Amerika Başkanı William Clinton (ABD Başkanı) -- CFR, TC, BB Dick Thornburgh (BM Yönetimi Yardımcı Sekreteri) -- CFR Anthony Lake (Ulusal Güvenlik Danışmanı) -- CFR Albert Gore, Jr. (ABD İkinci Başkanı) -- CFR Warren Christopher (Devlet Bakanı) -- CFR Lee Aspin (Savunma Bakanı) -- CFR Colin L. Powell (Genel Kurmay Başkanı) -- CFR James Woolsey (CIA Başkanı) -- CFR Laura Tyson (Ekonomi Danışmanları Konseyi Bşk.) -- CFR Lloyd Bentsen (Maliye Bakanı) -- CFR, BB Bruce Babbitt (İçişleri Bakanı) -- CFR Henry Cisneros (Konut ve Kentsel Gelişim Bakanı) -- CFR Donna Shalala (Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanı) -- CFR, TC Yargı Sandra Day O’Connor, ABD Yüksek Mahkemesi Yardımcı Baş Yargıcı -- CFR Steve G. Breyer, ABD Temyiz Mahkemesi Boston Birinci Kısım Baş Yargıcı -- CFR Ruth B. Ginsburg, ABD Temyiz Mahkemesi Boston Washington DC Baş Yargıcı -CFR Laurence H. Silberman, ABD Temyiz Mahkemesi Boston Washington DC Yargıcı -CFR ABD Barış Enstitüsü John Norton Moore, Başkan -- CFR Elspeth Davies Rostow, İkinci Başkan -- CFR Samuel W. Lewis, Başkan -- CFR John Richardson, Danışman -- CFR David Little, Danışman -- CFR William R. Kintner, Direktör -- CFR W. Scott Thompson, Direktör -- CFR ABD Ticari Temsilcilik Bürosu Gary R. Edson, Yönetim Başkanı -- CFR Joshua Bolten, Genel Konsey -- CFR Daniel M. Price, Dep. Genel Konsey -- CFR Maliye Bakanlığı Roger Altman, Baş Müsteşar. -- CFR Robert R. Glauber, Müsteşar, Finans -- CFR David C. Mulford, Müsteşar, Uluslararası İlişkileri -- CFR Robert M. Bestani, Baş Müsteşar Yardımcısı, Uluslararası Para ilişkileri -- CFR J. French Hill, Baş Müsteşar, Şirket Finans -- CFR John M. Niehuss, Baş Müsteşar, Uluslararası Para ilişkileri -- CFR Teknoloji Geliştirme Bürosu (95’te kapandı) Joshua Lederberg, Danışman-- CFR John H. Gibbons, Direktör -- CFR Lewis M. Branscomb, Danışman -- CFR Çevre Koruma Ajansı James M. Strock, İşletme -- CFR Afrika Kalkınma Kurumu Leonard H. Robinson, Jr., Başkan -- CFR Beyaz Saray Korumaları George Stephanopoulos, Direktör, İletişim -- CFR Willian J. Crowe, Yabancı İstihbarat Danışma Kurulu Şefi -- CFR Nancy Soderberg, Personel Direktörü, Ulusal Güvenlik Konseyi -- CFR Samuel R. Berger, Baş Danışman, Ulusal Güvenlik -- CFR W. Bowman Cutter, Baş Asistan, Ulusal Ekonomi Konseyi -- CFR Yönetim ve Bütçe Bürosu Alice Rivlin, Baş Direktör -- CFR İhracat-İthalat Bankası John D. Macomber, Başkan -- CFR Eugene K. Lawson, Birinci Yardımcı Başkan -- CFR Rita M. Rodriguez, Direktör -- CFR Hart Fessenden, Genel Konsey -- CFR Bilim ve Teknoloji Bürosu William R. Graham, Jr., Başkan’ın Bilim Danışmanı ve Direktörü -- CFR Kongre Kütüphanesi James H. Billington, Destek Vakfı Başkanı -- CFR Ruth Ann Stewart, Ulusal Programlar -- CFR Ulusal Bilim Kurumu Frank H. T. Rhodes, Direktörler Kurulu Üyesi-- CFR James B. Holderman, Direktörler Kurulu Üyesi -- CFR D. Allen Bromley, Direktörler Kurulu Üyesi -- CFR ABD Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Ajansı Thomas Graham, Jr., Genel Konsey -- CFR William Schneier, Chmn., Genel Konsey Danışmanı -- CFR Richard Burt, Stratejik Savunma Silahları Müzakerecisi -- CFR David Smith, Savunma ve Uzay Müzakerecisi -- CFR Federal Yargı Merkezi William W. Schwarzer, Direktör -- CFR Devlet Bakanlığı Madeleine Albright, BM Büyükelçisi -- CFR Clifton Wharton, Jr., Devlet Bakanı-- CFR Lynn Davis, Uluslararası Güvenlik İlişkileri İkinci Sekreteri -- CFR, TC Brandon H. Grove, Dış Servis Enstitüsü Direktörü -- CFR H. Allen Holms, Siyasi-Askeri İlişkiler Bürosu Yardımcı Sekreteri -- CFR John H. Kelly, Ortadoğu-Uzak Asya İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR Alexander F. Watson, BM Baş Temsilcisi -- CFR Jonathan Moore, BM Misyonu -- CFR Joseph Verner Reed, Protokol Şefi -- CFR Dennis B. Ross, Politika Planlama Ekibi Direktörü -- CFR Edward Perkins, Personel Direktörü -- CFR Abraham David Sofaer, Yasal Danışman -- CFR Peter Tanoff, Siyasi İlişkiler İkinci Sekreteri -- CFR, TC Brian Atwood, Yönetim İkinci Sekreteri -- CFR Joan E. Spero, Ekonomi ve Tarım İlişkileri İkinci Sekreteri -- CFR George E. Moose, Afrika İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR Winston Lord, Doğu Asya ve Pasifik İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR, TC Stephen A. Oxman, Avrupa İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR Timothy E. Wirth, Danışman -- CFR Devlet Bakanlığı -- Büyükelçiler Strobe Talbott (CIS Özel Danışmanı) -- CFR Thomas R. Pickering (Rusya) -- CFR Morton I. Abramowitz (Türkiye) -- CFR Michael H. Armacost (Japonya) -- CFR Shirly Temple Black (Çekoslovakya) -- CFR Julia Chang Bloch (Nepal) -- CFR Henry E. Catto, Jr. (İngiltere) -- CFR Frances Cook (Kamerun) -- CFR Edward P. Djerejian (Suriye) -- CFR Geoge E. Moose (Senegal) -- CFR John D. Negroponte (Meksika) -- CFR Edward N. Ney (Kanada) -- CFR Robert B. Oakley (Pakistan) -- CFR Robert H. Pelletreau, Jr. (Tunus) -- CFR Christopher H. Phillips (Brunei) -- CFR Nicholas Platt (Filipinler) -- CFR James W. Spain (Maldive Adaları & Sri Lanka) -- CFR Terence A. Todman (Arjantin) -- CFR Frank G. Wisner II (Mısır) -- CFR Warren Zimmerman (Yugoslavya) -- CFR ABD Kongresi -- Senatörler (D= Demokratlar, R= Cumhuriyetçiler, parantez içindeki diğer iki harf temsil ettiği eyaletin kısaltmasıdır) David L. Boren (D-OK) -- CFR William Bradley (D-NJ) -- CFR John H. Chafee (R-RI) -- CFR, TC William S. Cohen (R-ME) -- CFR, TC Christopher J. Dodd (D-CT) -- CFR Dianne Feinstein (D-CA) -- TC Bob Graham (D-FL) -- CFR Joseph I. Lieberman (D-CT) -- CFR George J. MiTChell (D-ME) -- CFR Claiborne Pell (D-RI) -- CFR Larry Pressler (R-SD) -- CFR Charles S. Robb (D-VA) -- CFR, TC John D. Rockefeller, IV (D-WV) -- CFR, TC William Roth, Jr. (R-DE) -- CFR, TC ABD Kongresi -- Temsilciler Howard L. Berman (D-CA) -- CFR Thomas S. Foley (D-WA) -- CFR Sam Gejdenson (D-CT) -- CFR Richard A. Gephardt (D-MO) -- CFR Newton L. Gingrich (R-GA) -- CFR Lee H. Hamilton (D-IN) -- TC Amory Houghton, Jr. (R-NY) -- CFR Nancy Lee Johnson (R-CT) -- CFR Jim Leach (R-IA) -- TC John Lewis (D-GA) -- CFR Robert T. Matsui (D-CA) -- CFR Dave K. Mccurdy (D-OK) -- CFR Eleanor Homes Norton (D-DC) -- CFR Thomas El Petri (R-WI) -- CFR Charles B. Rangel (D-NY) -- TC Carlos A. Romero-Barcelo (D-PR) -- CFR Patricia Schroeder (D-CO) -- CFR Peter Smith (R-VT) -- CFR Olympia J. Snow (R-ME) -- CFR John M. Spratt (D-SC) -- CFR Louis Stokes (D-OH) -- CFR Federal Reserve System (Merkez Bankası) Alan Greenspan, Başkan -- CFR, TC E. Gerald Corrigan, İkinci Başkan -- CFR Richard N. Cooper, Başkan, Boston -- CFR Sam Y. Cross, Yabancı Açık Pazar Kurumu Yön. -- CFR Robert F. Erburu, Başkan, San Francisco -- CFR Robert P. Forrestal, Başkan, Atlanta -- CFR Bobby R. Inman, Başkan, Dallas -- CFR, TC Robert H. Knight -- CFR Steven Muller -- CFR John R. Opel -- CFR Anthony M. Solomon -- CFR, TC Edwin M. Truman, Uluslararası Finans Ekip Dir. -- CFR Cyrus R. Vance -- CFR Paul Volcker -- CFR, TC Bankacılık Chase Manhattan Corp. Thomas G. Labrecque, Başkan & CEO -- CFR, TC Robert R. Douglass, İkinci Başkan -- CFR Willard C. BuTCher, Direktör-- CFR Richard W. Lyman, Direktör-- CFR Joan Ganz Cooney, Direktör-- CFR David T. Mclaughlin, Direktör-- CFR Edmund T. Pratt, Jr., Direktör-- CFR Henry B. Schacht, Direktör-- CFR Chemical Bank Walter V. Shipley, Başkan -- CFR Robert J. Callander, Başkan -- CFR William C. Pierce, İcra Kurulu Yöneticisi -- CFR Randolph W. Bromery, Direktör-- CFR Charles W. Duncan, Jr., Direktör-- CFR George V. Grune, Direktör-- CFR Helen L. Kaplan, Direktör-- CFR Lawrence G. Rawl, Direktör-- CFR Michael I. Sovern, Direktör-- CFR Richard D. Wood, Direktör-- CFR Citicorp John S. Reed. Başkan -- CFR William R. Rhodes, İkinci Başkan -- CFR Richard S. Braddock, Başkan -- CFR John M. DeuTCh, Direktör-- CFR Clifton C. Garvin, Jr., Direktör -- CFR C. Peter Mccolough, Direktör-- CFR Rozanne L. Ridgeway, Direktör-- CFR Franklin A. Thomas, Direktör-- CFR First City Bancorp, Texas A. Robert Abboud, CEO -- CFR Morgan Guaranty Lewis T. Preston, Başkan -- CFR Bankers Trust New York Corporation Charles S. Stanford, Jr., Başkan -- CFR Alfred Brittain III, Direktör-- CFR Vernon E. Jordan, Jr., Direktör -- CFR Richard L. Gelb, Direktör-- CFR Patricia Carry Stewart, Direktör-- CFR First National Bank of Chicago Barry F. Sullivan -- TC Manufacturers Hanover Directors Cyrus Vance -- CFR G. Robert Durham -- CFR George B. Munroe -- CFR Marina V. N. Whitman -- CFR, TC Charles J. Pilliod, Jr. -- CFR Bank America Andrew F. Brimmer, Direktör-- CFR Ignazio E. Lozano, Jr., Direktör-- CFR Ruben F. Mettler, Direktör-- CFR Güvenlik ve Kambiyo Komisyonu Michael D. Mann, Uluslararası İlişkileri Direktörü-- CFR İşçi Sendikası Liderleri Jay Mazur, Uluslararası Kadın Tekstil İşçileri Sendikaları Birliği -- CFR, TC Jack Sheinkman, Tekstil İşçileri Sendikası -- CFR Albert Shanker, Amerikan Öğretmenler Federasyonu -- CFR, TC Glen E. Watts, Amerikan İşçileri İletişim Örgütü -- CFR, TC ABD Ordusu Savunma Bakanlığı Les Aspin, Savunma Bakanı-- CFR Frank G. Wisnerll, Politika Müsteşarı -- CFR Henry S. Rowen, Uluslararası Güvenlik İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR Judy Ann Miller, Nükleer Güç ve Silahlar Denetimi Yardımcı Sekreteri -- CFR W. Bruce Weinrod, Avrupa & NATO Yardımcı Sekreteri -- CFR Adm. Seymour Weiss, Savunma Politikası Kur. Bşk. -- CFR Charles M. Herzfeld, Savunma Araştırma & Mühendislik Direktörü-- CFR Andrew W. Marshall, Net Assessment Direktörü -- CFR Michael P. W. Stone, Ordu Sorumlusu -- CFR Donald B. Rice, Hava Kuvvetleri Sorumlusu -- CFR Franklin C. Miller, Nükleer Güç ve Silahlar Denetimi Yardımcı Sekreteri -- CFR Birleşik Kuvvetler Baş Kumandanları: 1949-52 Eisenhower -- CFR 1952-53 Ridgeway -- CFR 1953-56 Gruenther -- CFR 1956-63 Norstad -- CFR 1963-69 Lemnitzer -- CFR 1969-74 Goodpaster -- CFR 1974-79 Haig -- CFR 1979-87 Rogers -- CFR, TC West Point ABD Askeri Akademisi Komutanları 1960-63 Westmoreland -- CFR 1963-66 Lampert -- CFR 1966-68 Bennett -- CFR 1970-74 Knowlton -- CFR 1974-77 Berry -- CFR 1977-81 Goodpaster -- CFR CFR Üyesi Diğer Kurmaylar: 1991: Alb. William M. Drennan, Jr., USAF -- CFR Alb. Wallace C. Gregson, USMC -- CFR Alb. Jack B. Wood, USA -- CFR 1992: Alb. David M. Mize, USMC -- CFR Alb. John P. Rose, USA -- CFR Genelkurmay: Gen. Colin L. Powell, Başkan -- CFR Gen. Carl E. Vuono -- CFR Gen. John T. Chain -- CFR Gen. Merril A. Mcpeak -- CFR Gen. George L. Butler -- CFR Gen. Charles T. Boyd -- CFR Gen. Bradley C. Hosmer -- CFR Savunma Bakanları 1957-59 Mcelroy -- CFR 1959-61 Gates -- CFR 1961-68 McNamara -- CFR, TC 1969-73 Laird -- CFR 1973-75 Richardson -- CFR, TC 1975-77 Rumsfeld -- CFR 1977-80 Brown -- CFR, TC 1980-88 Weinberger -- CFR, TC 1988- Carlucci -- CFR 1988- Cheney -- CFR Diğer Askeri Üyeler R. C. Bowman -- CFR F. Brown -- CFR W. Clark -- CFR Wm. Crowe -- CFR P. M. Dawkins -- CFR Thor Hanson -- CFR W. Hauser -- CFR R. Kimmitt -- CFR W. Knowlton -- CFR Adm J. Lee -- CFR D. Mead -- CFR Jack Merritt -- CFR E. Meyer -- CFR Wm. E. Odom -- CFR L. Olvey -- CFR Geo. K. Osborn -- CFR J. Pustay -- CFR E. L. Rowny -- CFR Gary Sick -- CFR De Witt Smith -- CFR Perry Smith -- CFR Wm. Y. Smith -- CFR W. Taylor -- CFR S. Turner -- CFR J. Welch -- CFR J. Wickham -- CFR Medya CBS Laurence A. Tisch, CEO -- CFR Roswell Gilpatric -- CFR James Houghton -- CFR, TC Henry Schacht -- CFR, TC Dan Rather -- CFR Richard Hottelet -- CFR Frank Stanton -- CFR NBC/RCA John F. Welch, CEO -- CFR Jane Pfeiffer -- CFR Lester Crystal -- CFR, TC R. W. Sonnenfeidt -- CFR, TC John Petty -- CFR Tom Brokaw -- CFR David Brinkley -- CFR John Chancellor -- CFR Marvin Kalb -- CFR Irving R. Levine -- CFR Herbert Schlosser -- CFR Peter G. Peterson -- CFR John Sawhill -- CFR ABC Thomas S. Murphy, CEO -- CFR Barbara Walters -- CFR John Connor -- CFR Diane Sawyer -- CFR John Scall -- CFR Public Broadcast Service: Robert Mcneil -- CFR Jim Lehrer -- CFR C. Hunter-Gault -- CFR Hodding Carter III -- CFR Daniel Schorr -- CFR Associated Press: Stanley Swinton -- CFR Harold Anderson -- CFR Katharine Graham -- CFR, TC Reuters Michael Posner -- CFR Baltimore Sun Henry Trewhitt -- CFR Washington Times Arnaud De Borchgrave -- CFR Children’s TV Workshop (Sesame Street-Susam Sokağı) Joan Ganz Cooney, Pres. -- CFR Cable News Network W. Thomas Johnson, Pres. -- TC Daniel Schorr -- CFR U. S. News & World Report David Gergen -- TC New York Times Co. Richard Gelb -- CFR William Scranton -- CFR, TC John F. Akers, Direktör-- CFR Louis V. Gerstner, Jr., Direktör -- CFR George B. Munroe, Direktör -- CFR Donald M. Stewart, Direktör -- CFR Cyrus R. Vance, Direktör -- CFR A. M. Rosenthal -- CFR Seymour Topping -- CFR James Greenfield -- CFR Max Frankel -- CFR Jack Rosenthal -- CFR John Oakes -- CFR Harrison Salisbury -- CFR H. L. Smith -- CFR Steven Rattner -- CFR Richard Burt -- CFR Flora Lewis -- CFR Time, Inc. Ralph Davidson -- CFR Donal M. Wilson -- CFR Henry Grunwald -- CFR Alexander Heard -- CFR Sol Linowitz -- CFR Thomas Watson, Jr. -- CFR Strobe Talbott -- CFR Newsweek/Washington Post Katharine Graham -- CFR N. Deb. Katzenbach -- CFR Robert Christopher -- CFR Osborne Elliot -- CFR Phillip Geyelin -- CFR Murry Marder -- CFR Maynard Parker -- CFR George Will -- CFR, TC Robert Kaiser -- CFR Meg Greenfield -- CFR Walter Pincus -- CFR Murray Gart -- CFR Peter Osnos -- CFR Don Oberdorfer -- CFR Dow Jones & Co (Wall Street Journal) Richard Wood -- CFR Robert Bartley -- CFR, TC Karen House -- CFR National Review Wm. F. Buckley, Jr. -- CFR Readers Digest George V. Grune, CEO -- CFR William G. Bowen, Direktör -- CFR Syndicated Columnists Geogia Anne Geyer -- CFR Ben J. Wattenberg -- CFR Enerji Şirketleri Exxon Corporation Lawrence G. Rawl, Başkan -- CFR Lee R. Raymond, Başkan -- CFR, TC Jack G. Clarke, Sr., İkinci Başkan -- CFR Randolph W. Bromery, Direktör-- CFR D. Wayne Calloway, Direktör-- CFR Texaco Alfred C. Decrane, Jr., Başkan -- CFR John Brademas, Direktör -- CFR, TC Willard C. BuTCher, Direktör -- CFR William J. Crowe, Jr., Direktör -- CFR, TC John K. Mckinley, Direktör -- CFR Thomas S. Murphy, Direktör -- CFR Atlantic Richfield-Arco Hannah H. Gray, Direktör -- CFR Donal M. Kendall, Direktör -- CFR, TC Henry Wendt, Direktör -- TC Shell Oil Co. Frank H. Richardson, CEO -- CFR Rand V. Araskog, Direktör -- CFR, TC Mobil Corp. Allan E. Murray, Başkan -- CFR, TC Lewis M. Branscomb, Direktör -- CFR Samuel C. Johnson, Direktör -- TC Helene L. Kaplan, Direktör -- CFR Charles S. Sanford, Jr., Direktör -- CFR Tenneco, Inc. James L. Ketelsen, Başkan -- CFR W. Michael Blumenthal, Direktör -- CFR Joseph J. Sisco, Direktör -- CFR Endüstri General Motors Corp. Marina V. N. Whitman, VP -- CFR, TC Anne L. Armstrong, Direktör -- CFR Marvin L. Goldberger, Direktör -- CFR Edmund T. Pratt, Jr., Direktör -- CFR Dennis Weatherstone, Direktör -- CFR Leon H. Sullivan, Direktör -- CFR Thomas H. Wyman, Direktör -- CFR Ford Motor Company Clifton R. Wharton, Direktör -- CFR Roberto C. Goizueta, Direktör -- CFR GE/NBC Corp. John F. Welch, Jr. Başkan -- CFR David C. Jones -- CFR Lewis T. Preston -- CFR Frank H. T. Rhodes -- CFR Walter B. Wriston -- CFR Deere & Co Hans W. Becherer, Başkan/CEO -- CFR IBM John F. Akers, Başkan -- CFR C. Michael Armstrong, Sr. VP -- CFR Amtrak William S. Norman, İcra İkinci Başkanı -- CFR AT&T: Robert E. Allen, Başkan & CEO -- CFR Randall L. Tobias, İkinci Başkan -- CFR Louis V. Gerstner, Direktör -- CFR Juanita M. Kreps, Direktör -- CFR Donald F. Mchenry, Direktör -- CFR Henry B. Schacht, Direktör -- CFR Michael I. Sovern, Direktör -- CFR Franklin A. Thamas, Direktör -- CFR Rawleigh Warner, Jr., Direktör -- CFR Thomas H. Wyman, Direktör -- CFR Chrysler Corp. : Joseph A. Califano, Jr., Direktör -- CFR Peter A. Magowan, Direktör -- CFR American Express Co. : James D. Robinson, Ceo -- CFR Joan Edelman Spero -- TC Anne L. Armstrong -- CFR William G. Bowen -- CFR Charles W. Duncan, Jr. -- CFR Richard M. Furlaud -- CFR Vernon E. Jordan, Jr. -- CFR, TC Henry A. Kissinger -- CFR, TC Frank P. Popoff -- CFR Robert V. Roosa -- CFR Joseph H. Williams -- CFR İş Dünyası ve Endüstri Liderleri Richard D. Wood, CEO, Eli Lily & Co -- CFR Richard M. Furlaud, CEO, Bristol-Myers Squibb Co -- CFR Frank Peter Popoff, CEO, Dow Chemical Co. -- CFR Charles Peter McColough, Xerox -- CFR Rozanne L. Ridgewar, 3M, RJR Nabisco -- CFR Ruben F. Mettler, CEO, TRW, Inc. -- CFR Henry B. Schacht, CEO, Cummins Engines -- CFR Edmund T. Pratt, Jr., CEO, Pfizer, Inc. -- CFR Rand V. Araskog, CEO, ITT Corp. -- CFR, TC W. Michael Blumenthal, Başkan, Unisys Corp. -- CFR Joseph John Sisco, Direktör, Geico, Raytheon, Gillette -- CFR J. Fred Bucy, CEO, Texas Instruments -- CFR Paul A. Allaire, Başkan, CEO, Xerox Corp. -- TC Dwayne O. Andreas, Başkan, Archer Midland Daniels -- TC James E. Burke, Başkan, Johnson & Johnson -- TC D. Wayne Calloway, Başkan, CEO, Pepsico -- TC Frank C. Carlucci, The Carlyle Group -- TC Lynn E. Davis, Direktör, Rand Corp -- TC Stephen Friedman, Sr., Eşbaşkan, Goldman, Sachs -- TC Louis V. Gerstner, Jr., Başkan, CEO, RJR Nabisco -- TC Joseph T. Gorman, Başkan, CEO, TRW Inc. -- TC Maurice R. Greenberg, Başkan, American International Group -- TC Robert D. Hass, Başkan, Levi Strauss -- TC David J. Hennigar, Başkan, Crownx, Asbaşkan, Crown Life -- TC Robert D. Hormats, Asbaşkan, Goldman Sachs Int. -- TC James R. Houghton, Başkan, Corning Inc. -- TC Donald R. Keough, Başkan, The Coca Cola Co. -- TC Henry A. Kissinger, Başkan, Kissinger Assoc. -- TC Whitney Macmillan, Başkan, Cargill, Inc. -- TC Robert S. McNamara, Başkan, Dünya Bankası -- TC William D. Ruckershaus, Başkan, Browning-Ferris Ind. -- TC David Stockman, Ortak, The Blackstone Group -- CFR Henry Wendt, Smith Kline Beecham -- TC Eğitim Üniversite Profesörleri Graham Allison, Harvard Univ. -- TC Zbigniew Brzezinski, Johns Hopkins -- TC Gerald L. Curtis, Columbia Univ. -- TC Martin S. Feldstein, Harvard Univ. -- TC Richard N. Gardner, Columbia Univ. -- TC Joseph S. Nye, Jr., Harvard Univ. -- TC Robert D. Putnam, Havard Univ. -- TC Henry Rosovsky, Harvard Univ. -- TC Geoge P. Shultz, Stanford Univ. -- TC Lester C. Thorow, MIT -- TC Paul Volcker, Princeton Univ -- TC Robert H. Edwards, Bowdoin College -- CFR Vartan Gregorian, Brown Univ. -- CFR Hanna Holbom Gray, Chicago -- CFR Joseph S. Murphy, New York City -- CFR Michael I. Sovern, Columbia Univ. -- CFR Frank H. T. Rhodes, Cornell Univ. -- CFR James T. Laney, Emory Univ. -- CFR Rev. Joseph A. O’Hare, Fordham Univ. -- CFR Thomas Ehrlich, Indiana Univ. -- CFR Steven Muller, Johns Hopkins Univ. -- CFR Alice S. Iichman, Sarah Lawrence College -- CFR Edward T. Foote, II, Miami -- CFR S. Frederick Starr, Oberlin College -- CFR, TC Joseph Duffey, Chans., Mass. -- CFR John M. Deutch, MIT -- CFR, TC Lester C. Thurow, MIT -- CFR Bernard Harleston, New York City -- CFR John Brademus, New York Univ. -- CFR, TC Wesley W. Posvar, Pittsburg -- CFR Harold T. Shapiro, Princeton Univ. -- CFR Charles W. Duncan, Jr., Rice Univ. -- CFR Dennis O’Brien, Rochester -- CFR David Baltimore, Rockefeller Univ. -- CFR Donald Dennedy, Stanford Univ. -- CFR Richard Wall Lyman, Stanford -- CFR Hans M. Mark, Texas -- CFR Robert H. Donaldson, Tulsa -- CFR Stephen J. Trachtenberg, George Washington Univ. -- CFR William H. Danforth, Washington Univ., St. Louis -- CFR John D. Wilson, Washington & Lee Univ. -- CFR Nannerl O. Keohane, Wellesley Univ. -- CFR Bu liste FREE (Fund to Restore an Educated Electorate-Eğitimli Seçmen Sağlama Kampanyası) isimli kurum tarafından yayınlanmıştır. Ek bilgi için aşağıdaki adrese başvurulabilir. Fund To Restore An Educated Electorate P. O. Box 33339 Kerrville, Tx. 78029 Kaynaklar: 1) The United States Government Manual 1991/92, Office of the Federal Register National Archives and Records Administration. 2) Standard And Poor’s Register of Corporations, Directors and Executives 1991 3) Annual Report 1991/92, The Council On Foreign Relations, Pratt House, New York City Buzdağının su yüzüne çıktığı yer: Davos Bilderberg’in Türkiye’deki üyelerini ilk açıklayanlardan biriyim. Bilderberg artık yeteri kadar mercek altında. Şimdi ise başka bir topluluğa dikkat çekmek gerekiyor. Her yıl Davos’ta dünya finans tekellerinin ve hükümetlerin katılımıyla Dünya Ekonomi Forumu düzenleniyor. Bu forumda her yıl 200’ü aşkın “genç küresel lider” seçiliyor. Bunların bir kaç tanesi de mutlaka Türkiye’den oluyor. Bütün bu gizli yapılanmanın bir yerde pazara çıktığı yer Davos’tur. Tabii, çıkabildiği kadarıyla. Bu pazar, doğal olarak kapitalist bir pazardır. Ekonomik bir alışveriş yapılıyor. Bunun yanında kuramsal bir alışveriş de yapılıyor. Sonuçta herkes burada görücüye çıkıyor. “Bu kapitalist sistem içinde ne kapabilirim” diyorlar bir nevi. Burası bir tür bir kurban pazarı. Davos enternasyonal kapitalizmin pazarlandığı yer. Gizli olmayan yönün açığa çıktığı yer. Davos’ta her yıl bazı adamları seçip önümüze koyuyorlar. Bunlara “küresel lider” diyorlar. Bu uygulama 1990’lardan itibaren var. 1990’larda bu seçilen isimlere “Yarının Küresel Lideri” diyorlardı. Seçilen isimler kısa süre içinde Bilderberg’e de alınıyordu. 1999’da Uğur Bayar küresel lider seçildi. Sonra Bilderberg oldu. O yıla kadar Cem Boyner’den başka “küresel lider” seçilen tek Türk, Uğur Bayar’dı. Türkiye’de Merkez Bankası gibi kilit ekonomik mevkilere gelebilmek için Bilderberg olmak önkoşuldur. Uğur Bayar, emperyalizm için belki daha da önemli bir mevkiyi işgal ediyordu: Özelleştirme İdaresi Başkanı olarak uluslararası tekellerin Türk ulusal ekonomisi üzerindeki emellerini karşılıyordu. 2004 yılında Türkiye’den Bilderberg örgütüne üye olarak alınan isimlerden biri Mustafa Koç’tu. Ali Koç ise aynı yıl “Genç Küresel Lider” topluluğuna seçildi. Bu demektir ki, birkaç sene sonra Ali Koç’u da Bilderberg’de göreceğiz. Uğur Bayar’ın kardeşi Mehmet Ali Bayar ise 2003 yılında Bilderberg’e üye oldu. Mehmet Ali Bayar, Küresel Sistem tarafından Türkiye’de merkez sağın lideri yapılmak istenmişti. Hâlâ da yedekte tutuluyor. Tüm bu olgular Bilderberg ve “Küresel Çete” üyeliğinde aile bağlarının ve belli bir dönem sınanıp eğitilmenin çok önemli olduğunu gösteriyor. Türkiye’yi “Küresel Çete” adına yönlendiren ve yönetenler kimdir derseniz, “Bilderberg’in Türk katılımcılarını açığa çıkarın” derim. Yeni bir oluşum: “Genç Küresel Liderler” 2004 yılında Dünya Ekonomi Forumu’nun İcra Kurulu Başkanı Klaus Schwab yeni bir topluluk kurdu. 2004 yılından itibaren küresel liderlik kurumsallaştırıldı. “Young Global Leaders” isimli bir topluluk oluşturuldu. Amaçları 2004’ten 2009 yılına kadar, toplam 1111 lider seçip, o yıldan itibaren 2020 yılına kadar önlerine koydukları küresel liderlik görevlerini gerçekleştirmek. Klaus Schwab amaçlarını tam olarak şöyle özetliyor: Amacımız, Genç Küresel Liderleri bir araya getirip küresel ilişkilere gerçekten hakim olmalarını sağlamak ve gelecek kuşağın karar verici (decision-maker) rezervlerini garanti altına almak.45 Açıkça ifade edildiği gibi amaçları bir sonraki kuşağın elitlerini, “karar vericilerini”, yöneticilerini ve liderlerini saptamak ve eğitmek. Kimin lideri bunlar? Biz tanımıyoruz bile. Bunları biz seçmedik ki. Bunların ne meziyetleri var? Niçin küresel lider seçiliyorlar? Niçin parlatılıp, önümüze sürülüyorlar? 2004 yılında Türkiye’den Devlet Bakanı Ali Babacan, Koç Holding Bilgi Teknolojisi Grubu Başkanı Ali Koç, Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk ve Kanal D CEO’su Arzuhan Yalçındağ, 1111 kişiye ulaşacak topluluğun ilk Türk üyeleri olarak seçildi. Artık bu isimlere dikkat edelim. 1999-2004 YILLARI ARASINDA BİLDERBERG ÖRGÜTÜNÜN TOPLANTISINA KATILAN TÜRKLER46 1999, 3-6 Haziran, Sintra, Portekiz: Gazi Erçel (Merkez Bankası Başkanı- 3. Kez), Suna Kıraç (Koç Grubu- 2. Kez), Erkut Yücaoğlu (TÜSİAD Başkanı), Sedat Ergin (Gazeteci) 2000, 1-3 Haziran, Brüksel, Belçika: Nuri Çolakoğlu (Gazeteci), Muharrem Kayhan (TÜSİAD) 2001, 24-27 Mayıs, Gothenburg, İsveç: Gazi Erçel (Merkez Bankası Başkanı- 4. Kez), Özdem Sanberk (Em. Büyükelçi, TESEV Bşk.- 2. Kez) 2002, 30 Mayıs-2 Haziran, Chantilly, Virginia, ABD: Özdem Sanberk (Em. Büyükelçi, TESEV Bşk.- 3. Kez), Kemal Derviş (Devlet Bakanı), Bülent Özaydınlı (Koç Grubu) 2003, 15-18 Mayıs, Versailles, Paris, Fransa: Ali Babacan (Ekonomi’den Sorumlu Bakan), Mehmet A. Bayar (DYP Genel Başkan Yardımcısı) Özdem Sanberk (Em. Büyükelçi, TESEV Bşk.- 3. Kez) 2004, 3-6 Haziran, Stresa, İtalya: Ali Babacan (Ekonomi’den Sorumlu Bakan- 2. Kez), Hasan Cemal (Gazeteci), Kemal Derviş (Eski Devlet Bakanı- 2. Kez), Mustafa Koç (Koç Grubu) Son yıllarda Bilderberg toplantılarına sürekli katılan Özdem Sanberk, Kemal Derviş ve Hasan Cemal, yaşları itibariyle Genç Küresel Liderler topluluğuna üye olamadılar. Ancak Ali Babacan, hem Bilderberg’e hem de Genç Küresel Liderler topluluğuna 2004 yılında üye yapıldı. Ali Babacan, AKP’de, ABD’nin tuttuğu ve gelecekte Başbakanlığa hazırladığı isimdir. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül kullanıldıkları zaman bir kenara atılabilir. Nitekim Ali Babacan “Küresel Çete”ye iddialı bir giriş yapmıştır. TÜRKİYE’DEN SEÇİLEN GENÇ KÜRESEL LİDERLER 1995 Cem Boyner (Boyner Gr., Eski YDH Başkanı) 1999 Uğur Bayar (Özelleştirme İdaresi Başkanı), Meltem Kurtsan (Kurtsan Medikal Grubu Yönetim Kurulu Başkanı), Dr. Yılmaz Argüden (ARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı) 2000 Cansen Başaran Symes (Price Waterhosue Cooper Türükiye Temsilcisi), 2001 Leyla Alaton 2002 Elif Bilgi (Borsa Şirketi HC’nin yöneticisi), Tayyipe Gülek (DSP Adana Milletvekili), Tulu Gümüştekin (CPS Danışmanlık Şirketi Kurucusu) 2003 Yöneticisi) Yaprak Özer (TV programcısı, Ernst and Young İnsan Kaynakları Firması 2004 Ali Babacan (Devlet Bakanı), Ali Koç (Koç Holding Bilgi Teknolojisi Grubu Başkanı), Ferit Şahenk (Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı), Arzuhan Yalçındağ (Kanal D Ceo’su). Bir başka örnek: 2002 yılında Borsa Şirketi HC’nin yöneticisi Elif Bilgi küresel lider seçiliyor. Medyada reklamları yapılıyor. Türkiye’deki tüm kadınlara soruyorum: Bu kadını tanıyor musunuz? Bu bölümün sonunda ek olarak 2004 yılında seçilen farklı ülkelerden 237 Genç Küresel Lider’in isim listesini50 bulabilirsiniz. Bu topluluğun sitesinde, küresel liderleri seçen hakem kurulunun listesi yer alıyor. Türkiye’den bu komitede yer alan seçici Mehmet Ali Yalçındağ. Kendisi Doğan Medya’nın Başkanı ve CEO’sudur. Davos’ta genç küresel liderleri seçen komite. bu komite kendini dünya halklarının demokratik iradesinin yerine koyduğunun farkında mı acaba?51 GENÇ KÜRESEL LİDERLERİ SEÇEN KOMİTE Carl-Johan Bonnier, Başkan, Bonnier AB, İsveç Hubert Burda, CEO, Hubert Burda Media, Almanya Carlo Caracciolo, Başkan, Gruppo Editoriale l’Espresso, İtalya Juan Luis Cebrian Echarri, CEO, Grupo Prisa, İspanya Chang Dae-Whan, Başkan, Maeil Business Newspaper and TV, Güney Kore Mathias Döpfner, CEO, Axel Springer AG, Almanya Katsuji Ebisawa, Başkan, NHK Japan Broadcasting Corporation, Japonya Jorge Fontevecchia, Yayıncı, Diario Perfil, Argentina Steve Forbes, CEO, Forbes Inc., ABD Tom Glocer, CEO, Reuters Group Plc, İngiltere Shekhar Gupta, Gen. Yay. Yön., The Indian Express, Hindistan Hisashi Hieda, CEO, Fuji Television Network Inc., Japan Hong Seok-Hyun, CEO, The Joong-Ang Ilbo, Güney Kore Arnaud Lagardère, CEO, Lagardère SCA, Fransa James R. Murdoch: CEO, British Sky Broadcasting Group Plc, İngiltere Gavin K. O’Reilly, Başkan, Independent News & Media Plc, İrlanda Aroon Purie, CEO, The India Today Group, Hindistan Michael Ringier, Başkan, Ringier AG, İsviçre Jonathan Rothermere, Başkan, Daily Mail and General Trust Plc (DMGT), Britanya Rui Chenggang, Direktör ve Sunucu, Çin Merkez Televizyonu, Çin Halk Cumhuriyeti Marjorie Scardino, CEO, Pearson Plc (The Financial Times Group), Britanya Terry Semel, Başkan ve CEO, Yahoo! Inc., ABD Peter Sullivan, Grup Şef Editörü, Independent Newspapers, Güney Afrika Arthur Sulzberger: Başkan ve Yayıncı, The New York Times, ABD Elizabeth G. Weymouth, Washington Post Grubu, Newsweek, ABD Ernest Y. W. Wong, Grup İcra Şef Editörü,, Media Corporation of Singapore Pte Ltd, Singapur Robert C. Wright, Başkan ve CEO, NBC, ABD Mehmet Ali Yalçındağ, Başkan ve CEO, Doğan Medya Grubu, Türkiye Türkiye’den seçilecek isimlerin belirlenmesinde bu isimler belirleyici oluyor. Bazen tek isim bazense dört isim seçiliyor. “Medya, basının dışında iş yapmasın” deniliyor. Bırakın basın dışında iş yapmamayı, bir de dünyayı yönetecek küresel liderleri belirleme gibi bir misyon üstlenmiş durumdadır bugün medya. Medya artık toplumu küresel değer yargıları doğrultusunda yönetmek için kullanılan bir psikolojik savaş aygıtından başka bir şey değildir. Eğer bu aygıtın karşına insanlara gerçeği gösterecek bir örgüt ve medya kuramazsanız, insanlar o manipülasyonun etkisinde kalır. O zaman da karşımıza tek boyutlu olarak beslenen bir kobaylar sürüsü çıkıyor. “Küresel Çete”yle mücadele Böylelikle “Küresel Çete”nin taslağı ortaya çıkmış oluyor. Buzdağının görünmeyen kısmından görünen kısmına doğru ilerledik. “Küresel Çete”nin doğduğu ve bir ahtapot gibi dünyayı sardığı ilk nokta olan ABD ve Batı Avrupa’dan yola çıktık; Asya ve en sonunda Türkiye’deki kollarını açığa çıkardık. Bu ahtapotun her bir kolunun farklı bir işlevi vardır. Farklı seviyelerde farklı işlevlere sahip gizli örgütler, bir arada bir bütünü oluşturur. Bazı örgütler “Küresel Çete”nin karar mekanizmasını, bazı örgütler eylem ve savaş mekanizmasını, bazıları ise ideoloji üretme ve manipülasyon mekanizmasını üstlenir. Tek bir örgüt diğerlerinden bağımsız bir işleve sahip değildir. “Küresel Çete”yi tamamıyla ortaya çıkarmak için; çizdiğimiz bu haritanın üzerinde daha çok çalışılması gerekmektedir. Ancak ana hatları ve temel doğrultuyu çizdiğimi düşünüyorum. “Küresel Çete” durmamakta ve her gün kendini yinelemektedir. Kollarıyla tüm dünyayı sarmaktadır. Dünyanın yeniden sömürgeleştirilmesi için işgaline koyulmuş, ulus devletler ortadan kaldırmaya başlamış, cinayet ve işkenceyi açıktan tüm halklar üzerinde uygulamaya başlamıştır. Atatürkçülerin, devrimcilerin, antiemperyalistlerin, antikapitalistlerin, savaş karşıtlarının, barış yanlılarının ve dünyanın tüm onurlu insanlarının da durmaması gerekmektedir. Bu “Küresel Çete”nin, bu cinayet ve sömürü şebekesinin hem merkezi olan Avrupa ve ABD’de, hem de Türkiye’deki temsilcilerini açığa çıkarmalıdır. “Küresel Çete”ye karşı yeniden bir Kurtuluş Savaşı verilmelidir. Bu her onurlu insanın görevidir. Dipnotlar: 1. “CFR ve Yeni Dünya Düzeni”, Yarın, Kasım 2003, syf 23 2. http://www.conspiracyarchive.com/NWO/Illuminati.htm 3. http://www.4rie.com/rie%206. html 4. TÜRKSOLU, sayı 49, 09 Şubat 2004, syf. 4. 5. “CFR ve Yeni Dünya Düzeni”, Yarın, Kasım 2003, syf 22 6. “CFR ve Yeni Dünya Düzeni”, Yarın, Kasım 2003, syf 22 7. “Illuminati: Entrika ÇEmberi”, Texe Mars, Timaş Yayınları, İstanbul 2003, syf. 160. 8. http://www.cfr.org/about/board2.php 9. “Zenginlerin Türkiye Zirvesi”, Milliyet, 21 Ekim 1999 10. “Demirel Rockefeller’e Türkiye’yi anlattı”, Milliyet, 21 Ekim 1999 11. “Yahudi Lobisi Neden Türkiye’de”, Milli Gazete, 22 Ekim 1999 12. TÜRKSOLU dergisi 49. sayı, 09 Şubat 2004 Kapağı 13. Y. N. : İsrail’deÜniversite 1918 yılında açılmış ve burada yetişen gençler, 1948 yılında kurulan İsrail devletinin kadrolarını oluşturmuşlardır. 14. “ABD, İsrail ve Filistinliler-Kader Üçgeni”, Noam Chomsky, İletişim Yayınları: 1. Baskı, Ocak 1993. 15. “Fethullah Gülen ile New York Sohbeti”, Nevval Sevindi, Sabah Kitapları 47, Birinci Baskı, İstanbul ekim 1997, syf. 39-41. 16. Milliyet, 20 Mart 1999. 17. “Fethullahçılar MGK’ya geliyor”, Cumhuriyet, 23 Mart 1999. 18. “Fethullah ABD’ye kaçtı!..”, Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 23 Mart 1999. 19. Milliyet Gazetesi, 08-29 Ocak 2005. 20. “Amerika’dan Yahsıyan Garip Hava”, Semih İdiz, Akşam, 11 Haziran 2003. 21. “Bir Gezinin Kodları”, Güler Kömürcü, Akşam, 13 Haziran 2003. 22. http://www.cfr.org/bio.php?meety=2004&id=3350&puby=#m 23. “Mustafa Sarıgül: Düğün EvininTefçisi Ölü Evinin Yasçısı”, Ömer Yılmaz İnanç, Aykırı Yayınları, Ocak 2005., syf. 11-24. 24. http://www.tanyeri.net/saakasvili.htm 25. “Evanjelizm: Beyaz Saray’ın Gizli Dini”; İsmail Vural, Karakutu, İstanbul, Mayıs 2003. 26. http://www.montpelerin.org/aboutmps.html 27. http://www.cis.org.au/mps.html 28. http://www.montpelerin.org/pastpresidents.html 29. http://www.montpelerin.org/officers.html 30. http://www.montpelerin.org/ 31. www.trilateral.org 32. “Trilateralism: The Trilateral Commission and Elite Planning for World Management”, Ed. Holly Sklar, South End Press, Boston, ABD, 1980. 33. www.trilateral.org/TrilateralCommissionMembership.htm 34. “Trilateralism: The Trilateral Commission and Elite Planning for World Management”, Ed. Holly Sklar, South End Press, Boston, ABD, 1980, syf 27. 35. “Trilateralism: The Trilateral Commission and Elite Planning for World Management”, Ed. Holly Sklar, South End Press, Boston, ABD, 1980, syf 14-17. 36. “Derin Devletin Tarihçesi”, Talat Turhan, İleri Dergisi, Sayı 1, Kasım-Aralık 2000, syf 61. 37. “Consipators Hierarchy: The Story Of The Commitee of 300”, Dr. John Coleman, America West Publisher, VERICOMM BBS (510) 891-0303, 1992, syf. 7-13. 38. http://www.4rie.com/rie%207.html 39. http://www.4rie com/rie%207.html 40. “CFR ve Yeni Dünya Düzeni”, Yarın, Kasım 2003, syf 22. 41. “Çeteleşme”, Talat Turhan, Akyüz Yayınları, İstanbul, 1999, Syf 193 42. www.bilderberg.org/bildswed.jpg 43. www.bilderberg.org/Bild-az-tab.htm 44. Kaynak: F.R.E.E. (Fund to Restore an Educated Electorate) (y. n ABD’de de seçmeni bilinçlendirmeyi amaçlayan bir kurum), Box 8616, Waco, TX. 76710 USA 45. http://www.younggloballeaders.org/ 46. Y.N.: Bilderberg’in Türk üyelerinin 2002’den önceki listesi kitabımızın ikinci bölümünde yer almaktadır. 47. “Geleceğin Lideri ülkesinden ümitli”, Milliyet, 10 Mart 2002. 48. Milliyet, 23 Ocak 2003. 49. “Yarının liderleri”, Radikal, 12 Ocak 2005. 50. http://www.younggloballeaders.org/ 51. http://www.younggloballeaders.org/ Ekler Ek-1: Mont Pelerin örgütünün raportörleri 30 Din ve Özgürlük Ahiakpor, James C. W.; Ahmad, Dr. lmad A.; Ahmanson, Howard Alien, W. B.; Alvis, John E.; Anderson, Brian C. Anderson, Dr. Digby Aquila, Dominic A. Attarian, John; Avery, Dennis T.; Baden, John A. ‘ Baetjer, Howard, Jr. Ballor, Jordan; Bandow, Doug Barry, John S.; Bayer, Richard C.; Beabout, Gregory R. Becker, Gary; Beckett, John D.; Beers, Rev. J. Michael Beisner, E. Calvin Berger, Peter L.; Black, Conrad M. Black, Noel A.; Boettke, Peter J. Bolt, John; Bosnich, David A. Boxx, T. William; Brasington, Bruce C. Buckley, William F. Budziszewski, J. Burkett, Larry; Buttiglione, Rocco; Byker, Gaylen, J. D., Ph. D. Callejas Vargas, Juan Campbell, William F. Carey, David H.; Carolan, Matthew; Carrasco, Rodolpho Cheeks, Robert C Cleveland, Paul A. Coleman, John; Colson, Charles W.; Couhig, Mark St. John Couretas, John Coyle, Tim; Cross, Derek E. Davies, Antony; de Soto, Hernando; de Souza, Raymond J.; Dennis, William C.; Derr, Thomas Sieger; DeVos, Rich; Dobson, James; Dreisbach, Danjel L.; Dulles, Rev. Avery Cardinal, S. J. Dunn, Gregory; Dyksterhuis, Deanna; Echeverria, Eduardo J., Ph. D. Edmond, Alfred A., Jr. Elliot, Mark; Ellmers, Glenn Engler, John; Epstein, Richard A.; Ericson, Edward E., Jr. Farina, John; Fedoryka, Kateryna; Feulner, Edwin J., Jr. Flanders, Todd R. Forte, David F.; Friedman, Dr. Milton Friess, Foster; Frohock, R. Chris Fuller, Neal; Gheddo, Father Piero Gilder, George; Gillen, Prof. Steven Gomez-Zimmerman, Mario Grant, George; Gregg, Samuel, D. Phil. (Oxon.) Gronbacher, Gregory M. A. Guerra, Marc D. Guinness, Dr. Os Guroian, Vigen; Gvosdev, Nikolas K. Hall, Rev. David W. Hartnedy, John; Hayward, Steven F. Healy, Gene; Hendrickson, Mark W. Henry, Cari F. H. Heyne, Paul; Higgins, Heather Richardson; Hill, Peter J.; Himmelfarb, Gertrude Hittinger, Russell; Hodel, Hon. Donald P. Holland, James C.; Huffington, Arianna Huizenga, J. C. Ingersoll, Julie; James, Kay Coles Johannes, Kristina; Johnson, Gordon O. F. Johnson, Paul; Johnson, Willa Ann Joyce, Michael S. Juurikkala, Oskari; Kelly, John; Kennedy, Robert G.; Kennedy, Dr. D. James Kettler, Christian D. Kirk, Dr. Russell; Kirkpatrick, Jeane; Klaus, Prim e Minister Vaclav Klimon, William M.; Krason, Stephen M. Kuo, David Kwong, Jo; Laird, Peter A.; LaMothe, William R. Lapin, Rabbi Daniel Lauber, William F.; LeBlanc, Doug; Lee, Michael; Liggio, Leonard P. Lips, David; Loury, Glenn C. Lugo, Luis E. Lunn, John; Machan, Tibor Malony, Megan; Marshall, Paul, Ph. D. Mastin, Paul A. Masugi, Ken; Mataconis, Douglas Mataro, Steven W. McElwee, Michael Meilaender, Gilbert C., Ph. D. Merikoski, Ingrid A. Michelin, François Mingardi, Alberto; Moreell, Admira! Ben Morel, Lucas E.; Moreno, Pedro C.; Morse, Dr. Jennifer Roback Muras, Andrew D. Murray, David; Mylod, Robert J.; Nash, Laura L., Ph. D. Nash, Dr. Ronald H. Nelson, Jeffrey; Nelson, Robert H.; Neuhaus, Rev. Richard John Novak, Jana; Novak, Michael; Olasky, Dr. Marvin; Ollivant, Douglas A.; Opitz, Rev. Edmund A. Palau, Luis; Paredes, Mario J.; Pell, Most Reverend George Perkins, Dr. John M. Pham, John-Peter; Pollard, C. William Powelson, Jack P. Prychitko, David L. Quinlivan, Gary M.; Rae, Scott B., Ph. D.; Rasmussen, Douglas B. Ray, Dr. Dixie Lee Raymond, Lee R.; Raynor, William J., III Reed, Larry; Reiland, Ralph E. Rice, Charles E.; Richardson, Ryan Richman, Sheldon Rogan, James E.; Royal, Robert, Ph. D. Rustici, Thomas Cari; Sacks, Rabbi Professor Jonathan Sadowsky, James, S. J. Sandoz, Ellis; Santorum, Hon. Rick Scalia, Rev. Paul; Schall, Rev. James V., S. J. Schansberg, D. Eric; Schasching, Johannes, S. J. Schlossberg, Herbert Schmiesing, Kevin E., Ph. I;). Schneider, John R. Shain, Barry Alan Shaw, Jane S.; Sherman, Amy L. Shiely, John S. Simon, Julian; Simon, The Honorable William E. Sirico, Rev. Robert A. Skousen, Mark; Smith, George H.; Smith, Brother Bob Spalding, Matthew Speidell, Todd; Spitzer, Robert J.; S. J., Ph. D. Stevens, Michael R. Szostkiewics, Adam; Tamari, Rabbi Dr. Meir Templeton, Sir John Marks Thatcher, Lady Margaret Therrian, Michel Thies, Clifford F.; Thoburn, Jonathan D.; Thomas, Justice Clarence Tucker, Jeffrey; VanOrunen, David Veryser, Harry C.; von der Heydt, Barbara; von Kuehnelt-Leddihn, Erik; von Liechtenstein, Prinz N ikolaus; Waterman, A. M. C.; Watkins, Rev. James. D., Jr. Webb, Bruce G. Weeks, David L. Weigel, George; West, John G., Jr.; Westholm, Cari-Johan Williams, Walter; Williams, Dr. John K.; Wilson, James Q., Ph. D. Wolma, Stephen J., J. D. Wood, Dr. George O; Woods, Thomas E., Jr. Zufiiga, Gloria L. Piyasalar ve Ahlak Ahlseen, Mark; Alvey, James E.; Anadale, Christopher Anderson, Brian C.; Anderson, William L. Argandofia, Antonio Baden, John A.; Bainbridge, Stephen M. Ballor, Jordan; Barry, Norman P. Bayer, Richard C.; Beabout, Gregory R. Beaulier, Scott A. Behr, Thomas C. Bess, Philip; Block, Walter; Blum, Christopher Olaf Boettke, Peter J. Bohl, Charles C. Bolds, Rev. Jame Bolt, John; Bradley, Anthony B.; Brannan, Patrick T., S. J. Bratt, James D.; Brescia, Albertanus of Broski, Mark, O. S. B. Brugger, E. Christian Calo, Zachary Ryan; Carey, David H.; Chafuen, Alejandro A.; Christensen, Marshall K. Clark, Kelly James Cleveland, Paul A. Cole, Julio; Colombatto, Enrico Colson, Charles W. Costa, Giacomo; Coulter, Michael; Crespo, Ricardo F. Davenport, Stewart Davies, Antony; De Azpilcueta, Martin; de Souza, Raymond J. de Torre, Joseph M. Deavel, David Paul Dembinski, Paul H. Dennis, William C.; Derr, Thomas Sieger Donohue-White, Patricia Douchant, Rachel; Dougherty, Richard J.; Dulles, Rev. Avery Cardinal, S. J. Echeverria, Eduardo J., Ph. D. Elzinga, Kenneth G. Emery, Jeannine Felice, Flavio; Finn, Daniel Rush; Fitzsimmons, Allan Flanders, Todd R.; Friedman, Hershey H. Garvey, George E. Gay, Craig M. Gold, Lorna; Gorga, Carmine; Goudzwaard, Bob; Grabill, Stephen J., Ph. D. Graf, Johannes; Gregg, Samuel, D. Phil. (Oxon. ) G riffio en, Sander; Gronbacher, Gregory M. A. Gueguen, John A., Jr. Guerra, Marc D.; Hall, Rev. David W. Halteman, James Harink, George Harold, Philip Hart, D. G.; Henderson, James W. Heslam, Peter S. Hill, Peter J.; Hippler, Arthur M. Horowitz, Amir; Huerta de Sota, Jesus Jacobsen, Eric O. Jeffreys, Derek S. Juurikkala, Oskari; Kaczor, Christopher Kapur, Basant K. Keating, Barry; Keckeissen, Joseph Kennedy, Robert G.; Kennedy, Dr. D. James Keys, Mary M; Klay, Robin Klos, Jan; Knepper, Paul; Koyzis, David T.; Krauss, Michael i.; Kraynak, Robert P.; Krueger, Frederick W. Latkovic, Mark S. Lee, Robert G.; Leeson, Peter T.; Legarre, Santiago Liggio, Leonard P. Lockhart, William Lowery, Mark; Luckey, William R. Lund-Molfese, Nicholas C. Lunn, John; MacKenzie, Raymond N. Mahoney, Daniel J. Malony, Megan; Martin, Leonard W. McCann, Dennis P. McMillan, Keith P., S. J. Mele, Domenec; Meng, Jude Chua Soo Michel, Christian Mingardi, Alberto; Morse, Dr. Jennifer Roback Mueller, Antony P.; Munoz de Juana, Rodrigo Murphey, Dwight D. Naugle, John; Nelson, Robert H. Noll, Mark A.; Novak, Michael; O’Boyle, Edward J. DIliyanı, Douglas A.; Orsini, Jean-Francois Oslington, Paul; Pakaluk, Catherine Ruth Pejovich, Svetozar; Pell, George Cardinal; Pendleton, David A.; Pennington, Mark; Percy, Anthony G.; Ouinlivan, Gary M.; Rae, Scott B., Ph. D.; Ragazzi, Maurizio Reed, W.; Robert Richards, JayW.; Roth, Timothy P.; Sanchez Sorondo, Marcelo Schall, Rev. James V., S. J. Schansberg, D. Eric Schein, Andrew; Schmiesing, Kevin E., Ph. D.; Scott, Gary; Sirico, Rev. Robert A. Stapleford, John E.; Stevens, Michael R.; Stra tto n, Lawrence M. Swan, Kyle; Tanon, Arnaud Pellissier Terrell, Timothy O. Tucker, Jeffrey; van der Vyver, Johan O. Van Til, Kent; VanOrunen, David; Von Oohlen, Richard F. Waterman, A. M. C.; Wells, John; Westley, Christopher Wishloff, Jim; WoehrJing, Francis Wolterstorff, Nicholas Wong, Alan; Younkins, Edward W. Yuengert, Andrew M. Zanotti, Gabriel J. Zaratiegui, Jesus M.; Zieba, Rev. Maciej, O. P. Zufiiga, Gloria L., Ph. D. Ek-2: Trilateral Komisyon’un Yürütme Kurulu Yürütme Komitesi Stelios Argyros: Preveza Mills Başkan ve Yönetici Direktörü, Atina; Avrupa Parlementosu eski üyesi; STET Hellas Yönetim Kurulu Başkanı, UNICE eski İkinci Başkanı, Brussels; Yunan Sanayicileri Federasyonu Başkanı, Atina Charlene Barshefsky: Wilmer, Cutler & Pickering Üst düzey Uluslararası Ortağı, Washington, DC; eski ABD Ticaret Temsilcisi Erik Belfrage: Skveinaviska Enskilda Banken İkinci Başkanı; Investor AB Direktörü, Stockholm C. Fred Bergsten: Institute for International Economics Direktörü, Washington DC; eski ABD Uluslararası İlişkiler Hazinesi Yardımcı Sekreteri Georges Berthoin: Avrupa Hareketi Uluslararası Onursal Başkanı; The Jean Monnet Kurumu Onursal Avrupa Başkanı Jorge Braga de Macedo: Tropical Research Institute Başkanı, Lisbon; eski (OECD) Genel Sekreterliği eski Özel Danışmanı, Paris; Nova University Ekonomi Profesörü, Lisbon; Forum Portugal Global Başkanı; eski Finans Bakanı Zbigniew Brzezinski: Center for Strategic ve International Studies (CSIS) Konsülü, Washington DC; Robert Osgood Amerikan Dış İlişkileri Profesörü; Paul Nitze School of Advanced International Studies; Johns Hopkins University; Ulusal Güvenlik İlişkilerinin eski yardımcı Başkanı François Bujon de l’Estang: Fransa Büyükelçisi; Citigroup France Başkanı, Paris; Fransa’nın ABD eski Büyükelçisi Vladimir Dlouhy: ABB Üst Danışmanı; Goldman Sachs Uluslararası Danışmanı; eski Çekoslovakya Ekodnomi Bakanı; eski Çekoslovakya Sanayi ve Ticaret Bakanı, Prague Bill Emmott: Editör, The Economist, Londra Nemesio Fernveez-Cuesta: Corporate Direktör of Shared Services, Repsol-YPF; eski Başkan, Prensa Española, Madrid Michael Fuchs: Alman Bundestag üyesi; National Federation of German Wholesale & Export Traders eski Başkanı, Berlin Toyoo Gyohten: The Institute for International Monetary Affairs Başkan; The Bank of Tokyo-Mitsubishi, Ltd. üst düzey Danışmanı, Tokyo Robert D. Haas: Levi Strauss & Co. Başkanı, San Francisco Stuart Harris: Ulusalararası İişkiler Profesörü; Research School of Pacific ve Asian Studies, Australian National University; eski Dışişleri Eski Müsteşarı, Canberra Carla A. Hill: Hills & Company Başkanı, Washington, DC; eski ABD Ticaret Temsilcisi; eski ABD Konut ve Kentsel Gelişil Sekreteri Toomas Hendrik Ilves: Avrupa Parlementosu üyesi; Estonya eski Dışişleri Bakanı, Tallinn; Estonya’nın eski ABD; Kanada ve Meksika Büyükelçisi. Mugur Isarescu: Romanya National Bank Yöneticisi; eski Romanya Başbakanı Max Jakobson: Bağımsız danışman, Helsinki; eski BM Finlandiya Büyükelçisi, Finnish Council of Economic Organizations eski Başkanı Baron Daniel Janssen: Solvay Başkanı, Brussels Béla Kadar: Macar Akademisi üyesi; National Bank Para Konseyi üyesi; Macaristan Ekonomi Koonseyi Başkanı; Macaristan’ın eski OECD Büyükelçisi, Paris; eski Macaristan Uluslararası Ekonomik İlişkiler Bakanı Otto Graf Lambsdorff: Wessing Lawyers Ortağı, Düsseldorf; Friedrich Naumann Foundation Başkanı, Berlin; Alman Bundestag eski üyesi; Özgür Demokratik Parti Onursal Başkanı; eski Federal Ekonomi Bakanı; Liberal International eski Başkanı; The Trilateral Commission Avrupa Onursal Başkanı, Paris Lee Hong-Koo: Seoul Forum for International Affairs Başkanı; Kore eski Başbakanı; G. Kore’inin BM ve ABD eski Büyükelçisi Cees Maas: ING Group Yönetim Kurulu üyesi, finansal yöneticisi, Amsterdam; Eski Hollanda Maliye Bakanı Minoru Makihara: Mitsubishi Corporation üst düzey danışmanı, Tokyo Sir Deryck C. Maughan: Citigroup eski İkinci Başkanı, New York Kiichi Miyazawa: Temsilciler Meclisi üyesi; eski Japonya Finans Bakanı, Japonya eski Başbakanı, Tokyo Minoru Murofushi: ITOCHU Corporation Başkanı, Tokyo Joseph S. Nye, Jr.: Harvard University Profesörü; eski Dekan; eski ABD Uluslararası Güvenlik İlişkileri Savunma Yardımcı Sekreteri Yoshio Okawara: Institute for International Policy Studies Başkanı; Japonya’nın eski ABD Büyükelçisi, Tokyo Silvio Scaglia: e-Biscom Yönetici Direktörü, Milan; Omnitel eski Yönetici Direktörü Guido Schmidt-Chiari: Constantia Group Başkanı; Creditanstalt Bankverein eski Başkanı, Viyana Carlo Secchi: Avrupa Economic Policy Profesör ve Rektör, Bocconi University, Milan Tøger Seidenfaden: Politiken Şef Editörü, Kopenhag Myles Staunton: İrlanda Senatosu eski üyesi; Westport Danışmanı, Co. Mayo Thorvald Stoltenberg: BM Genel Sekreterliği Irak İnsani Yardım İlişkileri Özel Temsilcisi; Norveç Kızıl Haçı Başkanı, Oslo; BM Eski Yugoslavya Uluslararası Konferansının İcra Komitesinin eski Orkak Başkanı; Norveç eski Dışişleri Bakanı; eski BM Mülteciler Yüksek Komiseri Petar Stoyanov: Centre for Political Dialogue Başkanı, Sofia; Bulgaristan eski Başkanı George Vassiliou: Güney Kıbrıs’ın AB’yle Müzakere Takımı Başkanı; Güney Kıbrıs’ın eski Başkanı; Lefkoşe Paul Volcker: Wolfensohn & Co., Inc. eski Başkanı, New York; Uluslararası İktisat Politikası Profesörü, Princeton University; ABD Federal Reserve System Eski Başkanı; The Trilateral Commission Kuzey Amerika Onursal Başkanı ve eski Başkanı Marko Voljc: Central Europe Direktörate Genel Müdürü; KBC Bank Insurance Holding, Brüksel; Nova Ljubljanska Banka eski CEO’su, Ljubljana Jusuf Wanvei: Centre for Strategic ve International Studies (CSIS) Yönetim Kurulu Üyesi, Jakarta Serge Weinberg: Pinault-Printmps-Redoute Yönetim Kurulu Başkanı; Institute of International ve Strategic Studies (IRIS) eski Başkanı, Paris Norbert Wieczorek: Alman Bundestag eski üyesi; SPD Parlamento Grubu İkinci Başkanı, Berlin Emilio Ybarra: Banco Bilbao-Vizcaya eski Başkanı, Madrid Ek-3: 237 Genç Küresel Lider’in isim listesi Moody, James Bradfield; uzay ve çevresel teknnenoji kurumu-CEO ve direktör (Hong Kong) Guthrie, Michelle; Star Grup Limited-CEO (Hong Kong) Li Tzar-kuoi, Victor; Cheung Kong ltd-İkinci başkan ve Yönetim Direktörü (Hong Kong) Wang Sing,; TOM Grup Ltd-CEO (Hong Kong) Webb, David M.; Webb-site.com-Editör (Hong Kong) Arifin, Nurul; -Aktris (Endonezya) Asao, Kiichiro; Japonya Ulusal Konseyi -Üye (Japonya) Chino, Mitsuru C.; Itochu A.Ş.-Şirket Konseyi Üyesi (Japonya) Domae, Nobuo; Fast Retailing Ltd.-İkinci Başkan (Japonya) Furukawa, Motohisa; Japonya Temsilciler Meclisi -Üye (Japonya) Hori, Kazutomo Robert; Cybird Co. Ltd-CEO (Japonya) Kondo, James M.; Tokyo Üniversitesi-Doçent Dr. (Japonya) Matsuzaki, Misa; Agasta A.Ş.-Başkan (Japonya) Mikitani, Hiroshi; Rakuten Limited-Başkan (Japonya) Nakada, Hiroshi; Yokohoma Belediye Başkanlığı-Belediye Başkanı (Japonya) Tsuruho, Yosike; Japonya Ulusal Konseyi -Üye (Japonya) Fernandez, Antoni F.; Air Asya-CEO (Malezya) Muhammed Nazir Tun Abdul Razak,; Uluslar arası Bankerler Örgütü-CEO (Malezya) Cosgrove, Clayton; Yeni Zelanda Parlamentosu-Parlamenter (Yeni Zelanda) Chen Tian Qiao, Timothy; Shanda AR-GE-CEO (Çin Halk Cumhuriyeti) Ding, James; Asialnfo A.Ş.-Başkan (Çin Halk Cumhuriyeti) Fang Xinghai,; Şanghay Borsası-İkinci İcra Başkanı (Çin Halk Cumhuriyeti) Lu Hao,; Pekin belediyesi-Belediye Başkan Yardımcısı (Çin Halk Cumhuriyeti) Ma Lian Jie,; Huazhong Üniversitesi-Direktör (Çin Halk Cumhuriyeti) Ma Yun, Jack; Alibaba.com-CEO (Çin Halk Cumhuriyeti) Wang Lifen,; CCTV2-Direktör (Çin Halk Cumhuriyeti) Wang Zhenmin,; Qinghua Üniversitesi-Hukuk Profesörü ve Dekan Yard. (Çin Halk Cumhuriyeti) Zhang, Charles C.; Sohu.com-Başkan (Çin Halk Cumhuriyeti) Zhang Xin,; Soho China ltd.-Ortak CEO (Çin Halk Cumhuriyeti) Jungwook Honk, Ryan; Herald Medya-Başkan (Güney Kore) Kim Mi-Hyung,; Kumho Asiana Şirketler Grubu-İkinci Başkan (Güney Kore) Kim Taek-Jin,; NCSoft-Başkan (Güney Kore) Lee, Jihyun Juilanne; Kore Cumhuriyeti Ulusal Güvenlik Konseyi-Sözcü (Güney Kore) Leej Jae-Woong,; Daum İletişim Ltd.-Başkan (Güney Kore) Won Hee-Ryong,; Ulusal Meclis-Üye (Güney Kore) Yoon Suk-Mynn,; SBS Seoul Yayın Sistemleri-CEO (Güney Kore) Low, Penny; Singapur Parlamentosu-Üye (Singapur) Tan, Cheng Han; Singapur Ulusal Üniversitesi-Doçent ve Dekan (Singapur) Ying, Jackie Y.; Nanotenoloji ve Bioteknoloji Enstitüsü-İcra Direktörü (Singapur) Vejjajiva, Abhisit; Tayland Demokratik Partisi-Üye ve İkinci Lider (Tayland) Majko, Pandeli; Arnavutluk Savunma Bakanı-Bakan (Arnavutluk) Penninger, Josef; Avusturya Bilimler Akademisi Moleküler Bioteknoloji Enstitüsü Bilimsel Direktör (Avusturya) Miller, Axel; Dexia-Başkan (Belçika) Veltchev, Milen; Bulgaristan Maliye Bakanlığı-Bakan (Bulgaristan) Frederik of Denmark,; -Prens (Danimarka) Lomborg, Bjorn; Aarhus Üniversitesi-Doçent ve Yazar (Danimarka) Parts, Juhan; Estonya Başbakanlığı-Başbakan (Estonya) Himanen, Pekka; -Filozof (Finlandiya) Katainen, Jyrki; Ulusal Koalisyon Partisi-Başkan (Finlandiya) Kauppi, Piia-Noora; Avrupa Parlamentosu-Üye (Finlandiya) Deaux, Jean-Charles; JCDecaux SA-Başkan (Fransa ) Goez, Laurent; LE Figaro-Genel Yönetici (Fransa) Guichot, İsabelle; Van Cleef ve Arpels-CEO (Fransa) Le Meur, Loic; Six Apart-İkinci İcra Başkanı (Fransa) Sichel, Olivier; Wanadoo grup-CEO (Fransa) Saakashvili, Mikheil; Gürcistan Başkanlığı-Devlet Başkanı (Gürcistan) Agassi, Shai; SAP AG-İcra Kurulu Üyesi (Almanya) Koche-Mehrin, Silvana; Avrupa Parlamentosu-Üye (Almanya) Peters, Jean-Eric; Die Walt-Şef Editör (Almanya) Reichart, Marcel S.; Hubert Burda Medya-Yönetici Direktör (Almanya) Samwer, Oliver; JambalAG-Ortak Kurucu ve CEO (Almanya) Tenberken, Sabriye; Sınır Tanımayan Körler-Program Kordinatörü (Almanya) Weder Dimauro, Beatrice; Mainz Johannes Gutenberg Ünivertesi-Profesör (Almanya) Björgolfsson, Bjögolfur Thor; Actavis Ltd.-Başkan (İzlanda) Arpe, Matteo; Capitalia Spa-CEO (İtalya) Guerra, Andrea; Luxottica Spa-CEO (İtalya) Trussardi, Beatrice; Trussardi Grup-CEO (İtalya) Donbrovskis, Valdis; Avrupa Parlamentosu-Üye (Litvanya) Siessers, Ainars; Litvanya Ulaştırma ve İletişim Bakanlığı-Bakan (Litvanya) Sekerinska, Radmila; Makedonya Hükümeti-Başbakan Yardımcısı (Makedonya) Willem-Aleksandre of the Netherland,; -Prens (Hollanda) Haakon of Norway,; -Prens (Norveç) Tetzchner, Jon S. Von; Opera Yazılım Ltd-CEO (Norveç) Piskorski, Pawel Bartlonmiej; Avrupa Parlamentosu-Üye (Polonya) Szwajcowski, Jacek; Polska Grup Ltd-Başkan (Polonya) Bershitsky, Leonid; Newsweek-Yayıncı (Rusya) Browder, William F.; Hemitage Yönetim Ltd-CEO (Rusya) Dergunova, Olga K.; Microsoft-Başkan (Rusya) Dworkovich, Arcady; Rusya Federasyonu Başkanlık Ofisi-Uzman (Rusya) Ryzhkom, Vladimir; Rusya Meclisi-Üye (Rusya) Djelic, Bozidar; Altis Danışmahlık-Kurucu ve Başkan (Sırbistan ve Karabağ) Brglez, Alja; Kültür ve Medeniyet Enstitüsü-Direktör (Slovenya) Nieto, Juan Jose; Palmera Capital y Servicios - Madri-Başkan (İspanya) Victory of Sweden,; Kraliyet-Prenses (İsveç) Kern, Georges; IWC International Watch Co.-CEO (İsviçre) Mumenthaler, Christian; Swiss Re-İcra Kurulu Üyesi (İsviçre) Scala, Domenico; Syngenta AG-İcra Kurulu Üyesi (İsviçre) Babacan, Ali; Türkiye Hükümeti -Ekonomi Bakanı (Türkiye) Koç, Ali Y.; Koç Holding AŞ-İletişim Teknolojisi Grubu Başkanı (Türkiye) Şahenk, Ferit F.; Doğuş Holding AŞ -Başkan (Türkiye) Yalçındağ, Arzuhan; Kanal D-CEO (Türkiye) Anderson, Matthew; Ogilvy Public Relations Worldwide-Asya Pasfik CEO (Britanya) Balls, Edward; İşçi Partisi-Üye (Britanya) Bishop, Matthew; The Economist -Ekonomi Editörü (Britanya) Cooper, Yvette; Avam Kamarası-Üye (Britanya) Donohoe, Suzanne; Goldman Sachs Asset Management Int.-Yönetici Direktör (Britanya) Freeland, Chrystia; The Financial Times-İkinci Editör (Britanya) Haji-Loannou, Stelios; Easy Group-Başkan (Britanya) Hashemi, Sahar; Coffee Rebublic-Ortak Kurucu (Britanya) Helal, İbrahim; BBC Dünya Servisi-Proje Direktörü (Britanya) Hertz, Noreena; Cambridge Üniversitesi-Yazar (Britanya) Khemka, Uday H.; Sun Group of Companies-Yönetici Direktör (Britanya) Kheraj, Naguip; Barclays Bank Plc-Grup Finans Direktörü (Britanya) Mayo, Ed; Ulusal Tüketici Konseyi-CEO (Britanya) Mittal, Aditya; Mittal Steel Company-Başkan (Britanya) O'Reilly, Anthony; Wedgewood -CEO (Britanya) Oranje, Mabel van; Açık Toplum Enstitütüsü -Direktör (Britanya) Richards, Anne; Aberdeen Asset Management -Yatırım Ofisi Başkanı (Britanya) Rothschild, Nathaniel; Atticus Capital LLC-Başkan (Britanya) South, Martin; Zurich International Bussiness -CEO (Britanya) Zennström, Nicklas; Skype Technologics SA-Ortak Kurucu ve CEO (Britanya) Palla, Sebastian; Ekonomi ve Üretim Bakanlığı-Müsteşar (Arjantin) Pescarmona, Lucas E.; Andina Ticaret Şirketi-Başkan (Arjantin) Saguier, Luis M.; La Nagion-CEO (Arjantin) Sturzenegger, Fedirico; Universidad Torcuato Ditella-Direktör (Arjantin) Baggio, Rodrigo; Bilişim Teknolojisinde Demokrasi Komitesi-İcra Direktörü (Brezilya) Chalita, Gabriel; Sao Paulo Eyaleti Eğitim Bakanlığı-Bakan (Brezilya) Mercury, Danela; -Şarkıcı (Brezilya) Monckeberk, Nicolas; Ticadet Odası-Üye (Şili) Araujo, Maria Consuelo; Kültür Bakanlığı-Bakan (Kolombiya) Saca, Elias Antonio; Başkanlık Ofisi-Devlet Başkanı (El Salvador) Jagdeo, Bharrat; Başkanlık Ofisi-Devlet Başkanı (Guyana) Danel, Carlos; Financiera Compartamos-Ortak CEO (Meksika) Martinez Staines, Javier; Expansiyon-Editoryal Direktör (Meksika) Ramirez, Alejanrdro; Organization Ramirez-Baş Yönetici (Meksika) Rodriguez Argui, Alvaro; Vitro-Finans Bölümü Başkanı (Meksika) Machado, Maria Corina; Association Civil Sumate-Kurucu ve Yönetici Direktör (Venezualla) Mendoza, Lorenzo; Emprasas Polar-CEO (Venezualla) Janahi, Essam; Bahreyn Finansal Liman Holdingi-Başkan (Bahreyn) Ezzad, Heba R.; Kahire Üniversitesi-Eğitimci (Mısır) Mohieldin, Mahmud Safwat; Yatırım Bakanlığı-Bakan (Mısır) Sideek-Berwari, Nesreen Mustafa; Şehir ve Kamu Hizmetleri Bakanlığı-Bakan (Irak) Hakhikhat-Joo, Fatemeh; Shahahid Beheshti Üniversitesi-Profesör (İran) Lasky, Gaby; -Eylemci (İsrail) Nini, Achinoam (Noa); More Productions B. P. Ltd.-Şarkıcı ve Besteci (İsrail) Awadallah, Bassem I.; Planlama Bakanı-Bakan (Ürdün) Bashir, Salah Eddin; Adalet Bakanı-Bakanı (Ürdün) Hüseyin, Zeid Raad Al; Ürdün Daimi Temsilciliği-Büyükelçi (Ürdün) Kawar, Karim T.; Ürdün Haşemi Krallığı Büyükelçiliği-Büyükelçi (Ürdün) Jamai, Aboubakr; Le Journal-Şef Editör (Fas) Darwish, Lujaina Mohsen Haider; Danışma Konseyi-Üye (Umman) Harthy, Asilah Z. Al; Umman Petrol Şirketi-Başkan (Umman) Habash, Lily; Filistin Ulusal Otoritesi-Başbakan Özel yardımcısı (Filistin) Tarazi, Michael; FKÖ Müzakere İlişkileri Ofisi-Hukuki Danışman (Filistin) Al Faisal, Muhammed Bin Khalid Bin Abdullah; Al Faysallah Holding-Başkan (Suudi Arabistan) Faisal, Bandar Bin Khalid Al; Yatırım Şirketi-Başkan (Suudi Arabistan) Ghuraie, Majid Saif Al; Al-Guhurahir Şirketler Grubu-CEO (Birleşik Arap Emirlikleri) Applaton, Barry; Apploton ve Ortakları Uluslaararsı Hukuk Şirketi-Yönetici Ortak (Kanada) Brison, Scott; Kamu Hizmetleri Bakanlığı-Bakan (Kanada) Buriak, Jillian; Alberta Üniversitesi-Kimya Profesörü (Kanada) Coriro, Jennifer; Takig IT Global-Kurucu ve İcra Direktörü (Kanada) Mattrick, Donald A.; Electronics Arts Worldwide Studois-Başkan (Kanada) Stronach, Belinda; Avam Kamarası-Parlamenter (Kanada) Battelle, John; Kaliforniya Üniversitesi-Profesör (ABD) Begley, Charlene; GE Transportation-Başkan (ABD) Belcher, Angela; MIT-Profesör (ABD) Benoff, Marc R.; Salesforce.com-Başkan (ABD) Brin, Sergey; Google Inc-Kurucu ve Başkan (ABD) Bryant, John; Operation Hope Inc-Kurucu ve Başkan (ABD) Burgess, Brandon; NBC Universal Inc-İcra İkinci Başkanı (ABD) Butte, Amy S.; New York Borsası-Finans Operatörü ve İkinci Başkan (ABD) Cabrera, Angel; Tunderbird-Başkan (ABD) Capito, Lisa; Women & Co-Başkan (ABD) Crampton, Thomas; The New York Times -Muhabir (ABD) deJongh, LaMae Allen; Accenture-Ortak (ABD) Demaine, Erik; MIT-Doçent Dr. (ABD) Ferguson, Niall; Harvard Üniversitesi-Profesör (ABD) Forbes, Kristin; ABD Başkanlık Ofisi-Ekonomi Danışma Konseyi Üyesi (ABD) Forbes, Miguel R.; Forbes Inc.-İkinci Başkan (ABD) Fox, Justin; Fortune Magazin-Editör (ABD) Goolsbee, Austan; Şikago Üniversite-Profesör (ABD) Greinier, Helen; iRobot Şirketi-Kurucu ve Başkan (ABD) Halstead, Ted; Yeni Amerika Kurumu-Başkan (ABD) Hobson, Mellody; Ariel Sermaye Yönetimi-Başkan (ABD) Hoffen, Howard; Metalmark Kapital LLC-Başkan (ABD) Jones, Van; Ella Baker İnsan Hakları Merkezi-Kurucu ve Başkan (ABD) Jurvetson, Steve; Dropper Fisher Jurveston-Yönetici Direktör (ABD) Kantor, Jodi; The New York Times -Editör (ABD) Kopp, Wendy; Teach For America-Kurucu ve Başkan (ABD) Krawcheck, Sallie; CitiGroup-Finans Ofisi Şefi (ABD) Kremer, Micheal; Harvard Üniversitesi-Profesör (ABD) Lauder, Aerin; Estee Lauder Şirketleri-İkinci Başkan (ABD) Leschly, Stig; Compass Okulu-Kurucu ve Başkan (ABD) Levitt, Steven; Şikago Üniversite-Profesör (ABD) Mathews, Sylvia; Bill and Melinda Gays Kurumu-CEO (ABD) Mays, Mark P.; Clear Channel Com. Inc-Başkan (ABD) Meyer, Paul; Voxiva-CEO (ABD) Molavi, Afsihin; Yeni Amerika Kurumu-Yazar ve Gazeteci (ABD) Neilson, Trevor; HIV ve AIDS için Küresel İş Dünyası Koalisyonu-İcra Direktörü (ABD) Nelson, Curtis; Carlson Şirketleri Inc.-Başkan (ABD) Newsom, Gavin; San Francisco -Vali (ABD) Nguyen, Bill; Seven Networks Inc.-Kurucu ve Başkan (ABD) Ormond, Julia; Filmate International-Aktris ve Ortak Başkan (ABD) Page, Larry; Google Inc-Kurucu ve Ürünler Başkanı (ABD) Powell, Dina H.; ABD Başkanlığı Ofisi-Başkanlık Personeli Danışmanı (ABD) Power, Samantha; Carr İnsan Hakları Merkezi-Kurucu ve İcra Direktörü (ABD) Rottenberg, Linda; Endeavor Global Inc.-Kurucu ve CEO (ABD) Ryan, Patrick G.; 21. Yüzyıl Şehir Okulu-Kurucu ve Başkan (ABD) Schwab, Keith; Ulusal Güvenlik Ajansı-Kıdemli Fizikçi (ABD) Shriver, Anthony Kennedy; Best Buddies International-Kurucu ve Başkan (ABD) Soros, Jonathan; Soros Yatırım Yönetimi LLC-İkinci Başkan (ABD) Steiger, William; ABD Sağlık ve İnsan Servisleri Bakanlığı+-Direktör (ABD) Stephens, Bret; The Wall Street Journal-Editöryal Kurulu Üyesi (ABD) Sununu, John E.; ABD Senatosu-Senatör (ABD) Verjee, Zain; CNN Internationla-Sunucu (ABD) Wood, John; Room to Read-Kurucu ve CEO (ABD) Zakaria, Fareed; Newsweek International-Editör (ABD) Zittrain, Jonathan; The Berkman Intenet ve Toplum Merkezi-Direktör (ABD) Zuckerman, Ethan; The Berkman Intenet ve Toplum Merkezi-Üye (ABD) Sobhan, Zafar; The Daily Star-Yardımcı Editör (Bangladeş) Bajaj, Rajiv; Bajaj Oto Ltd.-Ortak Yönetici Dörektör (Hindistan) Birla, Kumar Mangalan; Aditya Birla Grubu-Başkan (Hindistan) Firodia Motwani, Sulajja F.; Kinetic Engineering Ltd.-Ortak Yönetici Dörektör (Hindistan) Gandhi, Rahul; Parlemento-Parlamenter (Hindistan) Maran, Dayanidhi; İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı-Bakan (Hindistan) Singh, Malvinder Mohan; Ranbaxy Labaratuarları Ltd.-Başkan (Hindistan) Shah, Nafisa; Khairpur Şehri-Belediye Başkanı (Pakistan) Moragoda, Asoka Milinda; Parlemento-Parlamenter (Sri Lanka) Mutombo, Dikembe; Dikembe Mutombo Vakfı-Kurucu (Kongo Demokratik Cum.) Awotvi, Violet; Kişisel Gelişşim için Kadın Girişimi-İcra Direktörü (Gana) Githongo, John; Kenya Başkanlık Ofisi-Hükümet Sekreteri (Kenya) Leakey, Louise N.; Leakey Vakfı-Paleontolojist (Kenya) Makatiani, Ayisi; Galium Capital Partners-CEO (Kenya) Nwuneli, Ndidi O.; LEAP-Kurucu ve CEO (Nijerya) Obaseki, Godwin N.; Securities Transactions & Trust Co. Ltd.-Kurucu ve CEO (Nijerya) Wiwa, Ken; Munk Uluslar arası Çalışmalar Merkezi-Yazar (Nijerya) Ndiaye, Papa Madiaw; Yükselen Pazarlar Ortaklığı-Direktör (Senegal) Dirie, Waris; Waris Dirie Kurumu-Kurucu (Somali) Blecher, Taddy; CIDA City Campus-CEO (Güney Afrika) Didiza, Thoko; Tarım ve Toprak İlişkileri Bakanlığı-Bakan (Güney Afrika) Moloi, Gugu; Umgeni Water-CEO (Güney Afrika) Naidoo, Kumi; Civicus: Yurttaş Katılımı için Dünya Koalisyonu-Genel Sekreter ve CEO (Güney Afrika) Newton-King, Nicky; JSE Securities Exchange-İkinci Başkan (Güney Afrika) Oppenheimer, Jonathan; De Beers Group -Yönetici Direktör (Güney Afrika) Zungu, Sandile; Denel Ltd.-Başkan (Güney Afrika) Chanakira, Nigel; Kingdom Finansal Holdingi-İkinci İcra Başkanı (Zimbabwe) Kagoro, Brian; Zimbabwe Krizi Koalisyonu-Kurucu ve Kordinatör (Zimbabwe) Ek-4 1982’den 2000’e Bilderberg’in tüm önemli katılımcıları II “Küresel Çete”nin Liderleri III Derin Devletin Tarihçesi Derin Devletin Tarihçesi* 1950’de başlayan “Küçük Amerika” süreci bana göre 27 Mayıs 1960’ta bir süre kesintiye uğradı. O zamanki bildirilere göz atıldığında NATO’ya ve CENTO’ya bağlı olunduğu söyleniyordu ama kanımca 27 Mayıs Devrimcilerinin başka da seçenekleri bulunmuyordu. Bununla birlikte 27 Mayıs idaresi Kore’deki birliği geri çekti. Bu olay nedeniyle ABD olumsuz tepki gösterdi. ABD yetkilileri bu olayı içlerine sindiremediler. Bütün baskılara karşın, o günkü yönetim kararından dönmedi. Dolayısıyla ABD başından beri 27 Mayıs’a karşı oldu. Aslında özel savaş yöntemlerini kuramlaştıran ve bağlaşıklarına ithal eden ABD, kendi çıkarları gerektiğinde destabilizasyon ve demagnetizasyon yöntemleriyle darbeleri yönlendirmeye devam edegeliyordu. 27 Mayıs, bir anlamda dipten gelen bir dalga olduğu için, ABD’nin denetimi dışında kalmış olması olgusu bile ABD’nin 27 Mayıs’a karşı olması için yeterli bir gerekçe sayılabilir. Bu nedenlerle ABD, 27 Mayıs’a, onun getirdiği Anayasa’ya ve 27 Mayıs sonrasındaki sürece karşı oldu. Bu nedenle devrimle birlikte karşıdevrim süreci de başlamış oldu. Bu süreç içinde tasfiyeler de birbirini izledi. 1960’da başlayan Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) devrimci, Kemalist subayların tasfiye süreci, 12 Mart 1971 muhtırasal darbesinden sonra ivme kazandı. 1980 12 Eylül darbesiyle ivme daha da hızlandı. Bu dönemde, özelikle TSK’den gerçek Atatürkçü, ulusal bağımsızlıkçı gruplar elendi. Bu “Küçük Amerikalılaştırma” sürecini, aynı zamanda sömürgeleştirme süreci olarak algılıyorum. 1960 yılında 42 sayılı kanun çıkmıştı. Bu kanunla yönetim 5 yıl süreyle, TSK içerisinde, istediği kişiyi emekliye ayırabiliyordu. Tasfiyeler Süreci 27 Mayıs’tan sonra 42 sayılı kanun gereğince binbaşı dahil daha üst seviyede bulunan bütün subaylardan kendi istekleriyle emekli olmak istediklerine dair birer dilekçe vermeleri istendi. Eğer dilekçeyi verirseniz, yönetim emekli edildiğinizde size çift ikramiye vermeyi öneriyordu. Eğer dilekçe vermezseniz, emekli edildiğinizde alacağınız ikramiye tek olacaktı. Böylesine de özendirici, o günün koşullarında yadsınamayacak ölçüde parasal bir yeğlemeyle karşı karşıya bırakılmıştık. 27 Mayıs’tan sonra İskenderun 39. Tümen Harekat ve Eğitim Şube Müdürlüğü’ne vekalet ediyordum ve kurmay binbaşıydım. Bir gün tümen kurmay başkanı kurmay albay beni odasına çağırdı. Odada birkaç subay daha vardı. Bana hitaben: “Binbaşım, 2. Ordu bölgesinde emeklilik dilekçesi vermeyen tek kişinin siz olduğunu biliyor musunuz?” şeklinde bir soru yöneltti. “İlk defa sizden duyuyorum” şeklinde yanıtladım. Kurmay Başkanı tehdit dozajını biraz daha artırarak: “Yani siz bu davranışınızla MBK’nın kararını onaylamıyor musunuz?” dedi. O dönemde MBK’nın icraatına karşı çıkmak ertesi gün kendinizi sokakta bulmakla eşanlamlıydı. Kurmay başkanına yanıt olarak duraksamadan: “Evet, kendi adıma onaylamıyorum. Dilekçe vermeyeceğim. Eğer TSK adına faydalı bir unsur değilsem, tek ikramiye alarak emekli edilmeyi yeğlerim çünkü 36 yaşındayım, mesleki kariyerimin en üst noktasındayım, bu durumu bir ikramiye uğruna kendi isteğimle bana hiçbir güç kabul ettiremez.” dedim ve ayrıldım. 42 sayılı kanuna dayanarak 238 general ve 5 bin kadar subay bir gecede emekli edildi. 2. Dünya Savaşı nedeniyle TSK’nın kadroları şişmişti. Generallerin tasfiye edilmesinin nedenini, ‘eğer bu generaller Demokrat Parti’ye (DP) bu derece uşaklık yapmasıydı, 27 Mayıs’a gereksinim kalmazdı’ diye açıkladılar. Hatta o zaman sıfır general diye bir tartışma oldu. Fakat ne yazık ki bu gerçekleşemedi. Sonuçta 19 general kaldı. Kanıma göre hepsini yakından tanıdığım bu 19 generalin, tüm generaller arasında en iyileri olduğu söylenemez. MBK, kendisine itaat edecek ve tehlikeli olmayacak kişileri bırakmayı yeğlemişti. Daha sonraki süreçte bu generallerin bir çoğu karşıdevrimci saflarda yer alıp, olayları yönlendirdiler. Bu yasa iki taraflı çalıştı ve tabii haksızlıklar da oldu. Kalan 5 yıllık süreç zarfında ilerici, Atatürkçü, devrimci, ulus devletçi kişiler tasfiye edildi. Onlardan biri de benim. 1964 yılında 42 sayılı kanun gereğince emekli edildim. Emekli edildiğim vakit emrimdeki kurmay subayların kıdem bakımından birincisiydim. Aslında dilekçe vermediğim için yasal olarak idare beni emekli edemezdi. Danıştay’a gittim. Sonuç alamadım. Çünkü “Karşıdevrimciler Düzeni” egemendi. 27 Mayıs’tan hemen sonra başlayan karşıdevrim sürecinde devrimden hoşnut olmayanlar, iktidarı ele geçirdiklerinde; tasfiye edilen general ve subayların sanki DP yandaşı olduğu için görevlerinden ayrıldıkları anlayışını kendi çıkarlarına uygun buldular. Olabildiğince bu kişileri bürokrasi ve politikada etkin konuma getirerek TSK içindeki dalgalanmalara neden oldular. Bu arada Süleyman Demirel’in Başbakanlık dönemlerinde 42 sayılı kanunla tasfiye edilen subaylara parasal hatta rütbesel ayrıcalıklar tanıyan ek yasalar çıkartarak bu grubu sempatizan olarak elde tutmayı yeğlediler. Örneğin ek yasaların bir maddesinde “... bu yasa 1961 yılının ekim ayına kadar emekli olanlar için geçerlidir.” kaydı düşülüyor, bu suretle Adalet Partisi kendinden yana saydığı 5 bin emekli subayı kollarken, 1961-1965 yılları arasında 42 sayılı kanunla emekli edilen kendine karşı saydığı, TSK içindeki devrimlerde yer almış bir kaç yüz subayı hak dışı bırakarak, Anayasa’nın eşitlik ilkesini fütursuzca çiğniyordu. Örneğin 1960 yılında 42 sayılı yasa gereğince binbaşı rütbesinde emekli olan bir kişi, bugün albay maaşı almaktadır. Buna karşın aynı yasayla emekli edilen ben, onlardan hem bir rütbe üst olmam, hem de dört yıl daha çok hizmetim olmasına karşın emekli yarbay maaşı almaktayım. Parasal olayı hiçbir zaman sorun yapmadım. Örneği vermekteki amacım karşıdevrimcilerin yasaları ilkel öç alma duygularına nasıl alet ettiklerini vurgulamaktır. Dickson Raporu diye bir rapordan söz edildi. Haydar Tunçkanat1 açıklamıştı Cumhuriyet Senatosu’nda. O Dickson Raporu’nda tasfiye edilecek kişilerin isimleri vardı. Silahlı Kuvvetler’deki en büyük tasfiye 22 Şubat 1962, 21 Mayıs 1963 olayları bahane edilerek yapıldı. Hatta 21 Mayıs olayı, daha evvelden hükümetin haberi olduğu halde önlenmemiştir ki, tasfiye yapılabilsin. Bu hususu Suphi Karaman’ın Cumhuriyet Senatosu’na verdiği soru önergesinde açıkça görülebilir. 22 Şubat dönemindeki tasfiyede beni de emekliye ayırmak istediler. Ancak Milli Savunma Bakanlığı Özel Kalem Müdürü olduğum için Bakan İlhami Sancar karşı çıkmış ve “Bütün silahlı kuvvetlere imza atarım, Talat Turhan’a atmam. Bu bana karşı ayıp değil mi? Bana sormadan, benim en yakın çalışma arkadaşımı nasıl emekliye ayırırsınız?” demiş. Nihayet pazarlık sonucu Afyon’a sürgün edildim. Afyon’da da peşimi bırakmadılar. Daha sonra 21 Mayıs’ta 1459 Harp Okulu öğrencisi tümüyle TSK’dan atıldı. Harekete katılan 150-200 subay da tasfiye edildi. Bu meyanda iki arkadaşımız da ne yazık ki hayatlarını kaybettiler. Talat Aydemir, Fethi Gürcan… Sonra 70’li yıllara geldik. 1969’da Hava Harp Okulu’nda, sol bilinç yönetimi rahatsız etmişti. Kütüphanelere ajanlar koyuyorlardı. Hangi kitabı kimin okuduğunu saptıyorlardı. Ona göre de ideolojisini tespit ediyor, sonra da izlemeye alıyorlardı. Hava Harp Okulu kütüphanesine de ajan koymuşlardı ve de kütüphaneyi de sol kitaplarla doldurup tuzak kurmuşlardı genç öğrencilere... Kütüphanede mini etekli, güzel bir genç kız sahneyi tamamlıyordu. Hava Harp Okulu öğrencileri oraya gidiyorlardı. Kendilerine kütüphaneci kız’ın (!) önerdiği sol kitap alıyorlar, bir yandan da fişleniyorlardı. Bu genç subaylar “Göksenin” diye bir yıllık çıkardılar. Yıllık hiç alışılmamış bir türdendi. Birinci sayfası Hava Piyade Yüzbaşı Salih Zeki Yılmaz’ın “İsyan” isimli şiiriyle başlıyordu. İkinci sayfası “Genç Kemalistler Marşıyla” sürüyordu. Benim yargılandığım davanın da ismi Genç Kemalistler Davası’ydı.2 Daha sonra genç hava subayı olan bu kişilerin çoğu, THKP-C davası sanığı yapılmak suretiyle elendiler. Hv. Teğmen Saffet Alp de onlardan biriydi; Kızıldere’de öldürülen Saffet Alp. Hava Kuvvetleri’nden önce, Deniz Kuvvetleri subayları ki onlar da sol bilinç sahibi olmuşlardı, “69’lar Bildirisi”ni yayınladılar. Bu sefer bu bildiri bahane edilerek 12 Mart döneminde 84 sanıklı bir dava sanığı yapılarak TSK’dan uzaklaştırıldılar. Bu süreç antikomünizm histerisine tutulmuş karşıdevrimci güçlerce sürdürüldü. Karşıdevrim bugün çok ileri bir noktada bulunuyor. Görevimiz çok büyük, çok güç, çok zorlu. Bugün her zamandan daha çok Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve Bursa Nutku’ndaki önerilerini rehber edinip, anımsamamız gereklidir diye düşünüyorum... Devleti ve Ülkeyi Kimler Yönetiyor ve Yönlendiriyor Türkiye’de yıllardan beri yönetim tartışılıyor. 1987 yılında bir bakan “İç politikayı, dışarıdan esen rüzgarlar yönlendiriyor” 3 diyor. 1990 yılında Necmettin Erbakan ise: ”Türkiye’yi seçilmiş kişiler değil, başka kişiler yönetiyor...” 4 diyor. Süleyman Demirel 1993 yılında “Bu memleketi IMF mi yönetiyor?” 5 diyor. Bir gazetede yayınlanan 1994 yılında yapılan bir ankette Türkiye’nin yöneticisi olarak; %68 yabancı devlet, %64 işadamları, %44 büyük şirketler, %36 partiler, %34 tarikat, %32 MİT, %26 hükümet, gazete, televizyon %22, başbakan %18, cumhurbaşkanı %17, mafya %15, aşiretler %8 çıkmaktadır.6 Bu tablodan çıkan sonuç Türkiye’yi yönetmek durumunda olanların yönetmediğidir. Farklı güçler yönetimi ele geçirmişlerdir. Mahir Kaynak, 1994 yılında “İttihat ve Terakki benzeri bir örgütün Türkiye’yi yönettiğini” 7 iddia ediyor. Prof. İzzettin Önder 1995 yılında “Ülkeyi holdingler yönetiyor.” 8 diyor. Amerikalı ünlü senatör Alfonse D’amato 1995 yılında “Türkiye’yi bir haydut çetesi yönetiyor” 9 diyor. Bu demece karşı medyada hiçbir tepki görülmüyor. Amerikan Büyükelçisi Abromoviç “Türkiye’nin sorunlarını ancak devletten güçlü hükümetler çözer.” diyor. Ben, 1995 yılında bir gazeteye verdiğim demeçte “Ülkeyi istihbarat örgütlerinin yönettiğini” 10 söylüyorum. TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadık Avundukoğlu 1995 yılında: “Devlette gizli örgüt yapılanıyor.” 11 diyor. “Çağımızda iktidarlar, ulusal hükümetlerden tüm dünyaya egemen olmak isteyen çokuluslu şirketlerin ve holdinglerin tekeline geçiyor. ” Bu da Newsweek’ten 1995 yılında aktarılmış bir görüş.12 1995 yılında Ecevit “Dışarıdan yönetildiğimizi” 13 söylüyor. Gerçekten de doğru söylüyor. Ancak söylemek yetmez. Bu durumu nasıl içine sindirebiliyor? Korkut Özal: “Ülkeyi ordu, mafya, dış güçler yönetiyor.” 14 diyor. Deniz Baykal 1996 yılında “Ülkeyi çeteler yönetiyor” 15 diyor. Bütün bu görüşlerin sonucunda gelinen noktada “Devlet üzerinde devlet”, “Karanlık güçler”, “Güç odakları”, “Milli Güvenlik Kurulu”nun ülkeyi yönettiği kanısı yaygınlık kazanıyor. Bugünkü tanımlamasıyla da “Derin Devlet” yönetiyor kanısı ağırlık kazandı. Türkiye’yi bu noktaya Demokrat Parti (DP ) ile başlayan süreç ile 12’li Darbeler getirdi. Şimdi çok yakın bir tarihte 12 Mart döneminin Kültür Bakanı Talat Halman’ın16 anıları bir gazetede 17 yayınlandı. Halman diyor ki; Memduh Tağmaç’a - o dönemde cunta lideri “Tiyatrolarımızdan, kültür hizmetlerimizden TSK’yı yararlandıralım”. Memduh Tağmaç’ın yanıtı: “TSK’nın kültüre ihtiyacı yoktur.” Bu yanıt 12 Mart yönetiminin faşizan anlayışını çok açık ortaya koyuyor: Bir anlamda kültürle kültürsüzlerin çatışması, karanlıkla aydınlığın çatışması. Memduh Tağmaç 1969 yılında yeni Genel Kurmay Başkanı tayin ediliyor. NATO’ya gitmesi lazım fakat oraya gitmekten korkuyor. Ve ilk defa bir Genel Kurmay Başkanı o dönemde NATO toplantısına katılmadı. O dönemde bir general 5 aylık bir çalışmasının ürününü Tağmaç’ın masasına koyuyor. “Ege’deki dengeler değişmiştir. NATO’ya gidildiği zaman Türk tezini şu şekilde savunun.” Fırlatıyor dosyayı atıyor. “Benim bulunduğum dönemde Amerikalılarla ihtilaf olmayacak...”18 diye. İşte Türkiye böyle kafalarla bu noktaya geldi. Şimdi 12 Mart dönemi iktidarın onursuzluğunu belirten bir örnek daha vermek istiyorum. Nihat Erim - o dönemin başbakanıAtilla Karaosmanoğlu’nu bakan seçmek için Amerika’dan izin istiyor.19 Bugünlerde Cüneyt Arcayürek’ün bir kitabı yayınlandı. Bu kitapta, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu’yu Dışişleri Bakanı yapmak için Amerika’dan izin istediği yazılıyor... Böyle onursuz bir politikanın, böyle onursuz iktidarın tabii Türkiye’yi getirdiği yer bugünkü noktadır. Amerikan Emperyalizminin Türkiye ve Kurtuluş Savaşı’na Bakış Açısı “Büyük dost”, “büyük müttefik” ABD’nin, Türkiye’ye, Kurtuluş Savaşı’nda bakışlarına göz atmak istiyorum.20 Başkan Wilson 5 Ağustos 1919 yılında “Türkiye haritadan silinmelidir. Türkiye’yi parça parça edelim” demektedir. Aynı tarihlerde 1920’li yıllarda İngiliz Başbakanı Lloyd George “Türkler Avrupa’dan atılacaklardır” diyor. 1922 yılında Adam Dulles “Mustafa Kemal’e karşı sert bir tutum alınmalıdır. Gelecekte istikraz için başvurabilirler. Eğer Türkiye hiçbir zarar görmeden, devletlere kafa tutmakta devam eder, kapitülasyonları kaldırır ve İstanbul’a yerleşirse, bu yalnız Ortadoğu’da değil, Avrupa’da da barışı tehlikeye atacaktır”. 1920 yılında New York Times “Avrupa’dan süpürülen Türklerin dünya siyaset sahnesinden bir daha dönmemek üzere silinip gitmesi başlıca isteğimizdir” yazmaktadır. 1922 yılında New York Times “Ortadoğu’daki Amerikan çıkarlarının genişletilmesi için sınırsız fırsatlar bizi beklemektedir”. “Anadolu’daki savaşın Türklerin zaferiyle son bulması yakın tarihin en korkunç olayıdır. Korkunç Türk bütün vahşetiyle yeniden ortaya çıkmıştır.” Bu anlayış bugün de değişmemiştir. PKK ve Ermeni olayının ya da Sevr’in önümüze sürülmesinin temel nedeninin bu bakış açısının sonucu olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye’yi en geç tanıyan ülke ABD’dir. Aslında ABD’nin bakış açısı hiç değişmez. ABD Amerikan çıkarından başka hiçbir ilke tanımaz. Her ülkeye bu gözle bakar. Ama ülkeler de bağımsızlıklarını, kendi ekonomik, coğrafi çıkarlarını korumak zorundadır. İşte Küçük Amerikancılar bunu yapmadılar. Teslimiyet politikasıyla Türkiye’yi bugünkü batağa soktular. Dünün manda yanlıları iktidarlara egemen oldular. Özellikle neo-liberaller, İkinci Cumhuriyetçiler, özelleştirmeciler küreselleşmeci olarak karşımıza çıkarıldılar. Küreselleşmenin Üç Gizli Örgütü Şimdi bu yere nasıl geldik? Anglo-Amerikan yapıtlara da baktığımızda küreselleşeme üç gizli örgütün çabalarıyla yaşama geçiriliyor. Bu örgütler: 21 1) The Council On Foreign Relations (CFR) (Dış İlişkiler Komisyonu) 2) Bilderberg Group (BB) (Bilderberg Grubu) 3) The Trilateral Comission (TC) (Trilateral Komisyon) Dünyayı yönetenin aslında bu üç gizli örgütün üyeleri olduğu anlaşılıyor. Bu örgütün Sezarı David Rockefeller, dünyanın imparatoru konumundadır. David Rockefeller’e bağlı örgüt üyesi üç grup var: Kuzey Amerika seçkinleri, Avrupa Seçkinleri, Japon seçkinleri. Bu oluşumun içerisinde Türkiye seçkinleri yahut Türkiye’nin seçilmiş insanları Bilderberg Grubu’na üye yapılmış durumdadırlar. Bazı kaynaklar anılan örgütlerin açık çalışan legal kuruluşlar olduğunu savlıyorlar. Bu savın doğru olduğunu kabul edersek yanılmış olacağımızı düşünüyorum. Evet, örgütlerin üyelerinin isimleri belli. Burada açıklık var. Buna karşın örgütlerin yaptıkları toplantılar ve bu toplantılarda alınan kararlar gizlidir. Öylesine ki örgüt üyeleri bile bütün kararlardan haberdar edilmiyorlar. Bu bağlamda gizli örgüt tanımlaması gerçeğe uygun düşer. The Council On Foreign Relations, bir dışişleri komisyonu olarak 1921’de New York’ta “siyonist, üniversal, mali sermaye oligarşisinin” önderliğinde kurulmuş. Başından beri Rockefeller ailesi bu oluşuma önderlik ediyor. 1954 yılında gene CFR güdümünde, örgütlenmenin Avrupa ayağı olarak Bilderberg örgütü kuruluyor. 29-31 Mayıs 1954 tarihlerinde Hollanda’nın Oosterbeek kentinde Bilderberg Oteli’nde ilk toplantısını yaptığı için bu gizli örgütün adı Bilderberg Group. Üçüncü örgüt Trilateral Komisyon. Trilateral Komisyon, adından da anlaşılabileceği gibi üçlü komisyon demektir. 1973 yılında üç büyük emperyalist sermaye odağını CFR güdümünde birleştirmek için kuruluyor. İçinde Kuzey Amerikalılar, Avrupalılar, Japonlar var. Bu örgüt de Bilderberg’e göre bir üst kuruluş. Hiyerarşide en tepede CFR, ikinci olarak Trilateral Komisyon, üçüncü sırada ise Bilderberg yer almaktadır. Tabii bu örgütlere seçilmenin şartları vardır. Halid Özkul’a göre22 “1975 yılında Nelson Rockefeller Comission ile ABD’nin bütün istihbarat örgütleri CFR’ın denetimi altına alınıyor”. Ancak bana göre bu tespiti ABD’yle sınırlı tutarsak eksik olur. Çünkü uluslararası kapitalizmin gizli örgütlerine baktığımız zaman istihbarat örgütü üst düzey yetkilileri yanında, NATO Başkumandanları ve NATO Genel Sekreterleri ve hatta Birleşmiş Milletler’in etkin görevlilerinin de yer aldığını görmekteyiz. Bu anlayışla ABD istihbarat örgütleriyle müttefik istihbarat örgütleri arasında işbirliğinin ötesinde bağlar kurulmuştur. Küreselleşmenin üç büyük gizli örgütünün hiyerarşisine göre merkezde bulunanlara “Boğanın Gözü”23 diyorlar. Öküzün Gözü de diyebilirsiniz. Öküzün Gözü’nde Amerikan Başkanı, David Rockefeller, diğer üyeler yer alıyor. Bu gruba alınmanın ön şartı üç gizli örgüte de üye olmak. Bu kadarı da yeterli değil, bunların da arasından seçilmiş olmak gerekiyor. Amerikan başkanları değişiyor. Rockefeller ailesi her zaman Öküzün Gözü’nün içinde yer alıyor. Bütün bu oluşumdan dolayı Rockefeller için Sezar tanımlaması yerine oturuyor. Bunlar dünyayı yönetmek için karar alan kişilerdir. Ve yüzde yüz küreselleşmeyi yönlendiriyorlar. Ondan sonraki halkada, iç halka denilen bir halka var. Burada da yeni dünya için çalışan idareciler ve üç büyük gizli örgütün birden üyesi olanlar yer alıyor. Ondan sonraki üçüncü halka merkez halkadır. Bunlar da küreselleşme olgusu için alınan gizli kararlardan yüzde 80 bilgilendiriliyorlar. Bu halkada yer alanlar iki örgüte üye olanlar. YDD’nin uygulayıcıları olan liderler seçiyorlar. Ondan sonra dış halka var. Buradakiler dünyada olup bitenlerden yani emperyalistlerin aldığı kararların yüzde 50’sinden haberdar ediliyorlar. Bazı CFR üyeleri diğerlerini gizlemek için bu halkada yer alıyorlar. Şimdi iç halkada bulunanlara yani Boğanın Gözü’nden sonraki halkadakilere bakalım. Yeni Dünya Düzeni (YDD) -New World Order- olgusu David Rockefeller’e bağlıdır. Bütün büyük şirketlerde Rockefeller’in önderlik ettiği örgütlenmeye dahil edilmiştir. Japon şirketlerinedn birkaç tanesini sayalım: Toyota, Mitsubishi... Diğer çokuluslu şirketleri de tanıyorsunuz. Kuzey Amerika şirketlerinden örnek vermek gerekirse: Rockefeller, Morgan, DuPont... Avrupalı bazı şirketler ise Henkel, Siemens, Agnelli olarak sıralanabilir. Rockefeller dünyanın en zengin adamlarından biri olması sıfatıyla iki bankaya sahiptir. Dünyadaki ve Amerika’daki bütün finansı koordine etmektedir. Bunlardan bir tanesi Chase Manhattan Bank’tır. Bu bankanın Türkiye’de de şubesi vardır. Diğeri ise CitiBank’tır. Bunun da Türkiye’de şubesi var. Chase Manhattan Bank’ın yöneticilerine baktığımız zaman danışman olarak karşımıza Henry Kissinger çıkar. Henry Kissinger hiç gündemden düşmüyor çünkü Öküzün Gözü’nde yer alan bir kişidir. Bütün liderlerimizin en yakın dostudur. Bu bir tesadüf değil. Öküzün Gözü içerisindeki karar mekanizmasında bulunan Henry Kissinger aynı zamanda Bilderberg Grubu’nun özellikle de Türkiye’deki Bilderbergerler’in (Bilderberg örgütünün üyelerine Bilderberger denir) başkanı durumundadır. Rahmi Koç’un da Chase Manathan Bank’ın yönetim kurulu üyesi olduğu basında yer aldı. Koç hem Bilderberg örgütü üyesidir, hem de Chase Manathan Bank’ın yönetim kurulu üyesi. Koç Grubu’ndan Rahmi Koç dışında Suna Kıraç da 1992 yılında Bilderberg toplantısına katılıp üye oldu. ABD yönetimi ve ABD başkanları da Sezar’a bağlı durumdadır. David Rockefeller’in hiyerarşisinde gizli örgütlerin kontrolü altında aynı zamanda NATO, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler de yer alıyor. Pentagon, CIA, FBI, bütün finans kuruluşları, üniversiteler, medya denetim altına alınmış durumdadır. Basın, yayın, televizyon hepsi... İşçi temsilcileri, think-thank kuruluşları, vakıflar, ayrıca Asya, Afrika ekonomik toplulukları, AB, AGİT, NAFTA... Bu şekilde emperyal dikta kurulmuş oluyor. Türkiye bütün ulusal değerlerini satışa çıkardı. Bu satışı en iyi yapan küresel seçkinler birbirine ödüller veriyorlar ve kamuoyuna küresel medya kanalıyla parlatılıp, halka yutturuluyorlar. Bu satılmışlık halktan bu şekilde gizleniyor. Özelleştirmelerle 7 milyar dolar alacağımız söyleniyor ama 150 milyar dolarlık borç batağına ülkemizi sürükleyen aymaz hatta hain politikacılar uluslararası tefeci kuruluşlar olan Dünya Bankası ve IMF yetkilileri karşısında ceketlerinin düğmelerini ilikliyorlar. Küreselleşme Gerçekten 1990’da mı Başladı? Bu noktaya nasıl gelindi? 1 Amerikan dolarını alın. Küreselleşmenin ne tür bir olay olduğunu algılatmak için tüm çevrenize gösterin. 1 Amerikan dolarının arka yüzünün sol tarafında bir piramit vardır. Bu piramit masonik bir amblemdir. Üstünde bir göz yer alıyor, ona masonlar “Ulu Göz” derler. Her mason locasında bir kılıç, “Ulu Göz” ve buna benzer simgesel semboller bulunur. Yani YDD’nin 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kurulmuş olduğu safsatası yalandır. Amerika daha 1876 yılında 1 dolara masonik amblem koymak suretiyle uzun erimli hedefini saptamış ve çalışmalarını bu doğrultuda sürdüregelmiştir. Tek başına bu sembol bile ABD’nin masonik ve siyonist bir dünya emelini gösteriyor. Doların üzerindeki sembol ve yazıların anlamlarını irdeleyelim.24 Piramit şeklinin üzerinde “Annuit Coeptis” yazıyor. Bu Latince: “Bizim meselemiz, planımız başarıyla tamamlanmıştır” demek. Bu bir kendine güveni ifade ediyor. Piramidin altında ise romen rakamıyla 1 Mayıs 1876 yazıyor. Bu Amerika’nın kuruluş tarihi değil, bu Illuminati denilen bir üst mason örgütünün kuruluş tarihini gösteriyor. En altta ise yine Latince olarak “Novus Ordo Seclerum” yazıyor. Bu “Çağların Yeni Düzeni”, yani Yeni Dünya Düzeni demektir. Demek ki dolarla başlıyor Yeni Dünya Düzeni, küreselleşme, globalleşme... Yeni Dünya Düzeni’nin Küresel Seçkinlerinin Hiyerarşisi Küresel seçkinlerin hiyerarşisinin tarafımdan yorumlanmış ve çizilmiş şemada görebiliyorsunuz. Bu oluşumun merkezinde Masonlar var. Bunun üstündeki örgütlere masonüstü örgütler diyorlar. Bunlar aşağıdan yukarı sırasıyla Bilderberg Grubu, Trilateral Comission ve CFR. En yukarıda ise Öküzün Gözü yer alıyor. Masonların altındaki örgütlere de masonaltı veya premasonik örgütler deniyor. Bu örgütler de yukarıdan aşağıya sırasıyla Rotaryenler, daha altta Lionslar en altta da Diners, Bony and Scott ve benzeri kuruluşlar olarak sıralanabilir. En alttakiler yukarıya tırmanmak için çabalıyorlar. Premasonik örgütlerin amacı, mason ideallerin gerçekleşmesi için toplumsal yararlı faaliyetlerde bulunmak, ABD’yi sempatik göstermek ve küreselleşme olgusuna hizmet etmek. Bu oluşumun içerisinde direktif, emir, talimat yukarıdan aşağıya doğru geliyor. Aşağıdan hiçbir kıpırdama olmuyor. Tahkim kanunu mu? Anında çıkacak. Özelleştirme? Gerçekleşecek. Çünkü kendi emperyal sistemine entegre etmek için ülkeleri uydulaştırıyorlar. Sır saklama önemli bir ilkeleridir. Hiçbirinin ağzından kelime alamazsınız. Aşağıdan yukarı, yukarıdan aşağıya çalışan bir olgudur. Mutlak itaat, aşağıdan yukarıdır. Örgütler arası dayanışma, aşağıdan yukarıyadır.25 Harun Yahya’nın (Adnan Hoca) Masonluk ve Kapitalizm adlı kitabında bir belge buldum. Doğru olup olmadığını araştırdım. Doğruluğunu saptadıktan sonra yetkilileri haberdar ettim ve yayınevinden izin alarak bu belgeyi Emperyalizmin Bataklığında İstihbarat Örgütleri isimli kitabımda yayınladım. 26 1989 yılında Avusturya Büyük Mason Kurultayı’nda Türkiye’yi yönetmek için kararlar alınmış olduğu görülüyor. Bu geçen 16 yıl uygulamalara bakıldığında, düzenlemelerin tamamen bu kararlar doğrultusunda olduğu görülüyor: “Basındaki biraderlerimiz arasında dayanışmanın güçlendirilmesi. Bununla afişe olmalarını engellemek amacıyla aralarında suni bir rekabet havası yaratılması. Önemli yerlerdeki biraderlerin açıklanmasını engellemek için temel önlemlerin alınması. Basındaki biraderlerin gerici dindarları bildirmek konusunda daha duyarlı, daha dikkatli davranması için uyarılması.” Sivil toplum örgütlerine bu yüzden sızıyorlar. Laikliğe indirgendi Atatürkçülük. Sadece laikliğe sahip çıkıyorlar işlerine geldiği için. “Büyük derneklerimizin GAP düzenlemesi işine sokulması. Güney-doğu’ya yatırım için faydalı koşulların hazırlanması. Yatırımlar için girişimci biraderlerin bir araya getirilmesi.” “Premasonik kuruluşlarımız Rotary, Lions, Diners vasıtasıyla uygun gençlerin gözlem ve seçilmelerinin devam edilmesi. Seçilen gençlerin masonik idealler doğrultusunda Amerika ve Avrupa’da eğitilmesi. Seçilenlerin dışında eğitim için uygun çapta ödemelerin hazırlanması.” Bir kaç örnek vermek istiyorum GAP’la ilgili olarak. Koç, çok yakın tarihte 17 Aralık 1999’da GAP’a el atıyor.27 Çünkü zaten sistemin tepesinde bulunuyor. Masoniklerin talimatı da böyle zaten. GAP’taki arazi yapılanmasına şu anda bakarsanız çoğunun oradaki halkın lehine olmadığını, arazinin çoğunun yabancı, uluslararası, çokuluslu holdinglerin eline geçtiğini görürsünüz. Bilderberg Toplantıları ve Katılımcıları Kimdir bu YDD’nin Türk katılımcıları? Bilderberg’den yukarı çıkamıyor bizimkiler. Bilderberg örgütü iki kere Türkiye’de toplanmış. Birisi 18-20 Eylül 1959’da Yeşilköy’de. Katılımcılar çok ilginç: Adnan Menderes ve Fatih Rüştü Zorlu. Adnan Menderes’i asanlar böyle bir örgüte üye olduğunu bilmiyorlardı. Kanımca asıl bu gizli uluslararası örgüte üyelikten yargılanmaları gerekiyordu. Bu olgu aslında çok anlamlıdır. ABD Türkiye’de kendi istediği karşıdevrim sürecinin yürütecek işbirlikçileri Bilderberg örgütünün ilk Türk üyeleri yapıyor.28 Bir de 25-27 Nisan 1975 yılında Çeşme-Türkiye’de toplanıyor bu örgüt. Örgütün Türkiye liderliğini yıllarca Selahattin Beyazıt yürütmüştür. Bir kaç yıl önce Türkiye’ye Kissinger gelmişti. Sabah gazetesinde ağzından bir laf kaçırdı. “Türkiye’de tanıdığım ilk dostum Selahattin Beyazıt’tır.” dedi. 23-25 Nisan 1971 yılında Amerika Woodstock, Vermont’ta Bilderberg toplantısına beraber katıldıklarını saptadım. Dostlukları oradan başlayan bir dostluktur. Kissinger örgütsel anlamda diğer bütün Bilderbergerler’in de üstünde bir kişidir. 1957 yılından 1998’e kadar en çok Bilderberg toplantılarına katılan Türk, Selahattin Beyazıt’tır. Selahattin Beyazıt’a tüm Türk Bilderbergerleri bağlı. O da Henry Kissenger’a bağlıdır. Yani Bilderberg’in Türkiye sorumlusu Henry Kissinger’dir. Şimdi Beyazıt’ın yerini Suna Kıraç aldı. Bu örgütün yerli üyelerinden biraz daha örnek vermek istiyorum. 1990 yılında Erdal İnönü ve 1995 yılında Hikmet Çetin bu örgüte üye oluyorlar.29 Yanlarındaki de yine Selahattin Beyazıt. Selahattin Beyazıt’ın bir özelliği de şu: 33. Dereceden Mason. İskoç büyük locasına bağlı üstad. İngiltere Kraliyet protokolünde yeri var. Başka bir örnek; bugün de ödül veriyorlar İsmail Cem’e. Batı basınında Mr. Smile diyorlar ona. Solana’yla el ense çekiyor.30 Çünkü Solana da bu örgütün üyesi. Bir de durmadan bunlara ödül veriyorlar. Büyük adam diye bunları önümüze sürüyorlar. Medyaya baktığımızda Bilderberg üyelerinin sürekli ödüller aldığını ve manşetlere çıkartılarak gündeme getirildiklerini görüyoruz. Bu bilinçli bir propaganda çalışması. Yalnızca birkaç örnek: Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayer Bilderberg üyesi olduktan sonra Dünya Ekonomik Forumu tarafından “Yarının Küresel Lideri” seçiliyor. 31 Bu ödülü daha önce de 1995 yılında Bilderberg üyesi olan Cem Boyner almıştı. Rahmi Koç, İsmail Cem gibi diğer Bilderberg üyesi isimlerinde sürekli ödüller aldıklarını görüyoruz. Nitelik olarak kimlerin Bilderberg’e üye yapıldığına bakarsak, genellikle büyük sermaye patronlarının, merkez bankası genel müdürlerinin ve dışişleri bakanlarının mutlaka üye yapılmak istendiğini görüyoruz. Merkez Bankası eski Genel Müdürü Rüştü Saraçoğlu, ve eskiden Dışişleri Bakanlığı yapmış olan Fatih Rüştü Zorlu, İlter Türkmen, Mesut Yılmaz, Hikmet Çetin, İsmail Cem bazı örnekler... Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit 1975 yılındaki Çeşme toplantısında bu örgütün üyesi yapılıyor. 1975 yılında Türkiye iki kampa ayrılmış, kıyasıya bir çatışma var. Adeta bir iç savaş çıkmış durumda. Dağlar taşlar Karaoğlan yazılarıyla doluyor. Sokaklarda bağırılıyor. Türkiye iki keskin kutba ayrılmış durumda. Ecevitçiler ve Demirelciler. Oysa aynı yıl bu iki kişi aynı örgüte üye oluyor. Binlerce yazı yazıldı Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit hakkında. Kimse bu örgüt birlikteliğini ifade etme cesaretini gösteremedi. Nitekim daha sonra aralarındaki bu sahte ayrım ortadan kalktı. Bugün bakıyoruz Demirel Ecevit’in Başbakan olması, Ecevit de Demirel’in Cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bilderberg üyeleri arasında sürekli devam eden dayanışmaya bir kaç örnek daha: Süleyman Demirel ve İhsan Doğramacı arasında yıllardır devam eden dayanışma. Ayrıca eski SSK Yönetim Kurulu Üyesi Halil Tunç’un Refah Partisi iktidarınca görevden alınmasının Demirel’ce araya girerek engellenmesi, Jak Kahmi’nin yıllarca İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanlığı yapabilmesi v. s... 1975 Çeşma Bilderberg Toplantısı Yabancı Katılımcılardan Örnekler 1. Edmond De Rothschild (Banker, Fransa) 2. Theo Sommer (Die Zeit Gazetesi Şef ve Editörü, B. Almanya) 3. Joseph Luns (NATO Genel Sekreteri) 4. Robert Mc Namara (Dünya Bankası Başkanı, ABD) 5. Giovanni Agnelli (FIAT Başkanı, İtalya) 6. Arigo Levi (La Stampa Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, İtalya) 7. Olof Palme (Başbakan, İsveç) 8. Margaret Thatcher (Parlementer, Muhalefet Partisi Lideri, sonra Başbakan, İngiltere) 9. W. George Ball (ABD) 10. Zbigniew Brezezinski (Trilateral Komisyon Başkanı, ABD) 11. David Rockefeller (The Chase Manhattan Bank Başkanı, ABD) 12. Donald Rumsfeld (Beyaz Saray, ABD) 13. Cyrus L. Sulzberger (The New York Times Gazetesi Köşe Yazarı, ABD) 1975 Çeşme toplantısına katılan yabancılar da var tabi. Onlardan birkaç tanesini söylersem durumu biraz daha somutlaştırabiliriz.32 Edmund de Rothschild; Fransa bankeri bu örgütlerin finansörü. Amerika’da Rockefeller neyse Avrupa’da da de Rothschild ailesi odur. Theo Sommer; zaman zaman karşımıza çıkar. Die Zeit gazetesi başyazarı ve şefi. Joseph Luns NATO Genel Sekreteridir. Robert Mc Namara Dünya Bankası Başkanı, eski savunma bakanı. Giovanni Agnelli, Fiat patronu. Arrigo Levi, La Stampa gazetesi genel yayın yönetmeni. Olef Palma, Margaret Thatcher, W. George Ball, Brzezinski. Brzezinski her tarafta önümüze çıkar. Çünkü Boğanın Gözü’nün içinde bulunan adamlardan bir tanesi. David Rockefeller de bu toplantıya katılıyor. 33 Çünkü Yeni Dünya Düzeninin gerçek lideri ve Sezar’ı... 1997 İTİBARİYLE BILDERBERG HİYERARŞİSİ Tavsiye Veren Grup: Kanada: Anthony G. S. Griffin: Şirket Yöneticisi. Almanya: Otto Wolff von Amerongen: Başkan ve CEO, Otto Wolff Industrieberatung und Beteiligungen GmbH. Uluslararası: Max Kohnstamm: Eski Genel Sekreter, Avrupa için Eylem Komitesinin Eski Başkanı, European University Institute. İtalya: Giovanni Agnelli: Fiat SpA Başkanı. Hollanda: Ernst H. van der Beugel: Emeritus Professor of International Relations, Leiden University; Avrupa ve Kanada Bilderberg Eski Onursal Genel Sekreteri. Britanya: Lord Roll of Ipsden: Başkan, S. G. Warburg Group plc. Amerika Birleşik Devletleri: George W. Ball: Eski Under-Secretary of State. William P. Bundy: Eski Editor, Foreign Affairs. David Rockefeller: Başkan, Chase Manhattan Bank Uluslararası Danışmanlık Komitesi. Yönetim Kurulu: Başkan: Peter, Lord Carrington: Christie’s International plc Başkanı; NATO’nun Eski Genel Sekreter. Avrupa ve Kanada Genel Sekreteri: Victor Halberstadt: Leiden University, Hollanda. ABD Genel Sekreteri: Theodore L. Elliot, Jr.: Eski ABD Büyükelçisi. Sayman: Pieter Korteweg: Başkan ve CEO, Robeco Group. Ulusal Temsilciler: Avusturya: Peter Jankowitsch: Parlamenter, Eski Dışişleri Bakanı . Belçika: Etienne Davignon: Société Générale de Belgique Başkanı; Avrupa Toplulukları Eski İkinci Başkanı. Finlandiya: Jaakko Iloniemi: Finlandiya İş ve Politika Merkezi Yönetici Direktörü; Finlandiya’nın Eski ABD Büyükelçisi. Fransa: Marc Lardreit de Lacharrère: Başkan, Fimalac. Thierry de Montbrial: Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Direktörü; Ekonomi Profesörü, Ecole Polytechnique. Almanya: Christoph Bertram: Die Zeit Diplomasi Yorumcusu. Hilmar Kopper: Deutsche Bank AG Yönetim Kurulu Sözcüsü. Yunanistan: Costa Carras: Şirket Yöneticisi. İrlanda: Peter D. Sutherlve: Başkan, Allied Irish Bank plc; Avrupa Toplulukları Eski Üyesi. İtalya: Mario Monti: Bocconi Universitesi Rektörü ve Ekonomi Profesörü, Milan. Renato Ruggiero: Fiat SpA Yönetim Kurulu Üyesi; Dış Ticaret Eski Bakanı. Norveç: Westye Hoegh: Armatör, Leif Hoegh & Co AS. Portekiz: Francisco Pinto Balsemao: Kitle İletişimi Profesörü, Lizbon Üniversitesi; Eski Başbaşbakan. İspanya: Jamie Carvajal Urquijo: Iberfomento Başkanı. İsveç: Percy Barnevik: Başkan ve CEO, ABB Asea Brown Boveri Ltd. İsveçre: David de Pury: Başkan, BBC Brown Boveri Ltd; Ortak-Başkan, ABB Asea Brown Boveri Group. Türkiye: Selahattin Beyazıt: Şirket Yöneticisi. Britanya: Verew Knight: İcra Başkanı, News International plc. ABD: Kenneth W. Dam: Chicago Üniversitesi, Eski Bakan. Vernon E. Jordan, Jr.: Akin, Gump, Hauer & Field, Attorneys-at-Law Ortağı; National Urban League Eski Başkanı. Henry A. Kissinger: Eski Devlet Bakanı; Kissinger Associates, Inc Başkanı. Charles McC. Mathias: Ortak, Jones, Day, Reavis & Pogue; Eski ABD Senatörü (Cumhuriyetçi, Marylve). Rozanne C. Whitehead: Eski Bakan. Lynn R. Williams: Amerikan Metal İşçileri Sendikası Başkanı. Cassimir A. Yost: Asya Kurumunun Asya Pasifik İlişkileri Merkezi’nin İcra Direktörü ABD/Uluslararası: James D. Wolfensohn: Dünya Bankası Başkanı; James D. Wolfensohn, Inc. Başkan. Bu üç örgütün üyelerinden seçmeler yaptım. David Rockefeller, üç gizli örgütün üyesi, yani Boğanın Gözü’nde yer alıyor. Bu hiyerarşi de en üst kademede. Bill Clinton da üç örgütün üyesi. Buna karşın Jimmy Carter iki örgütün üyesi. George Bush iki örgütün üyesi ancak George Bush aynı zamanda Eisenhower Exchange Fellowship (EEF)’in başkanı. İki örgüt üyeleri olanlar iç halkalarda görev alabilirler. Öküzün Gözü içinde yer alanlar ise üç gizli örgütün üyesi olmak zorunda. Üç gizli örgütün üyesi olmak da bazen yeterli olmayabilir. Bunlar arasında dahi ancak seçilenler Öküzün Gözü’ne girebilir. Henry Kissinger üç örgütün de üyesi. Richard Holbrooke da üç yıldızlı. Böyle devam ediyor. Japonya başbakanı tek örgüte üye olabilir. Onlar da Trilateral Komisyon üyesi olabilir. Türkler de tek örgüte yani Bilderberg’e üye olabilir. Buna bugüne kadar yalnızca bir istisna var. Geçtiğimiz günlerde Rahmi Koç CFR’a da üye olan ilk Türk oldu. Avrupalılar iki örgüt üyesi olabilir. Hem Trilateral hem Bilderberg üyesi olabilir. Amerikalılar üç gizli örgütün de üyesi olabilir. 34 Bir başka örgüt daha var. Bu örgüt yerli kişileri seçiyor, alıp götürüyor, ABD görüşleri doğrultusunda yetiştiriyor. Bu örgütün adı Eisenhower Exchange Fellowship (EEF) örgütüdür. EEF örgütü 1954 yılında kurulmuştur. Türkiye’den İlk katılımcısı Süleyman Demirel’dir. Süleyman Demirel iki yıldızlı oldu. Bir Bilderberg üyesi bir de EEF üyesi. EEF’in amacı Amerikan ideallerini benimsetmektir. Bu program çerçevesinde 9 ay Amerika’da gezdiriyorlar, Amerikan sistemini sevdiriyorlar, tanıtıyorlar ve gönderiyorlar. Buradaki olanakları kullanmak suretiyle, basını kullanmak suretiyle çıtasını yükseltiyorlar. 35 1954’de genç bir su mühendisi olan şimdiki Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel buradaki kursa katılmıştır. 36 Bugüne kadar EEF örgütüne üye olmuş kimselerin listesine göz attığımızda ilginç bir tesbit yapabiliyoruz. 1954’ten 1993 yılına kadar 25 kişi gitmiş. 1993 yılında dünya kontenjanı iptal ediyor Amerika ve bizden 10 kişi alıyor. Seçenler kim? Amerikan büyükelçisi, Eczacıbaşı ve diğer holdinglerden birer temsilci seçiyor bu 10 kişiyi. Bu 10 kişiye dikkat. 20 sene sonra karşımıza başbakan, cumhurbaşkanı olarak çıkabilirler. Çok ilginçtir, TEMA Vakfı çok güzel işler yapıyor. Türkiye’yi erozyondan kurtarmak çok büyük bir ideal. Ama 100 tane sivil toplum örgütü içinden neden TEMA öne çıkıyor? Bakıyoruz ki TEMA Vakfı genel sekreteri Leyla Derya Çelikel de EEF üyesi olarak çıkıyor karşımıza. Bunu düşünmek gerekli. Darbe Okulları Biliyorsunuz ABD vatandaşı, yahudi kökenli ünlü bir yazar var Noam Chomsky. Birçok yapıtı da Türkçe’ye tercüme ediliyor. “ABD Terörü” adlı yapıtında 4 özgürlükten söz ediyor. Bunları zamanında Özal da kopya etmişti. Sık sık söylüyordu. Roosevelt 4 özgürlükten söz etmiş. Konuşma, ibadet, yaratma, yaşama özgürlüğü. Chomsky bir tane daha ekliyor. Adına “5. özgürlük” diyor. “Soyma, sömürme, hüküm altına alma, güce başvurma.” Dünyada yaşanan da bu. ABD saldırganlığının çok somut olarak ifadesi budur. 37 Bütün bu soyma, sömürme, hüküm altına alma, güce başvurmayı gerçekleştirebilmek için bazı mekanizmalara gerek vardır. Bütün dünyada işkence, darbe v.s. aynı yöntemlerle oluyorsa, bunun mutlaka bir hocası, bir merkezi, bir yöntemi vardır. Latin Amerika’da İspanyol genel valisi Simon de Bolivar başkaldırmak suretiyle Bolivya’yı kuruyor. Latin Amerika’da darbe geleneğini başlatıyor. Orası darbeler coğrafyasıdır. Bu geleneği Amerikan emperyalistleri geliştiriyorlar. Geçen yüzyılın başlarında ABD Başkanı Monroe “Amerika Amerikalılarındır” diye bir doktrinin ortaya attı. Bu doktrini “Güney Amerika Kuzey Amerikalılarındır.” anlamında algılamak lâzımdır diye düşünüyorum. ABD, doktrin uyarınca Latin Amerika’yı çeşitli yöntemlerle ele geçirdi. Bu amaçla da darbe yöntemlerini kuramlaştırdı. Ağırlıklı olarak Latin Amerika’yı darbe laboratuarı gibi kullanıp, darbeleri bütün dünyaya çıkarları doğrultusunda ihraç etti. Amerika ilk darbe okulunu Fort Gullic’i 1946 yılında Panama’da kuruyor. Bu 1984’e kadar orada kalıyor. Güney Amerika’daki bütün faşist katiller, işkenceciler, darbeciler, bu okuldan yetişiyor. ABD’ye Fort Benning’e 1984 yılında bu okulun bir benzeri açılıyor. Fort Benning’de aslında piyade okulu var. Piyade okulu olağanüstü büyük bir alana yerleşmiş. Aynı zamanda da işkence, darbe, katiller okulu olarak ünleniyor. Bütün bu okulların en büyüğü Fort Bragg denilen yerdedir. Buna aynı zamanda “Kennedy Özel Savaş Okulu” da deniyor. En üst düzeydeki darbeciler de bu okulda yetişiyor. Bu okullara School Of Americas (SOA) yani Amerika Okulu deniliyor. Ancak ABD’nin işkence ve darbe okulları bunlarla sınırlı değil. ABD’den bir ok alıp tüm NATO ülkelerine ve diğer müttefik ülkelerine bu okullar ağını yayabilirsiniz. Bu okullar çeşitli bağlarla birbirine bağlanmış durumda ve aynı emir komuta zinciri altındadır. Bu okulların aralarında dört değişik şekilde bağ var. Bu bağlardan birincisi CIA bağıdır. Bütün dünya bu açıdan da CIA vasıtasıyla kontrol ediliyor. ABD’nin başkentinden dünyanın bütün başkentlerine CIA ve diğer istihbarat örgütleri arasındaki ilişki sayesinde böyle bir bağ kuruluyor. ABD cani, katil, suikastçı, provokatör, sabotajcı, işkenceci ve darbecileri yetiştiren okullardan çıkan adamları vasıtasıyla, gerektiğinde devlet terörü ile bir bakıma gözetim altında tutuyor dünyayı. Emir kumanda bağlantısı ikinci bağ; ABD Denizaşırı Kuvvetler Komutanlığıdır. Bütün dünyaya bu kanaldan hükmediliyor. Bunun da ucu Almanya’da Bad Tölz isimli kentteki karargahtır. Okullar arasında üçüncü olarak eğitim bağlantısı var. Fort Bragg ana okuldur. Ona bağlı olarak Amerika’da Fort Benning okulu var. Bunun Avrupa ucu ise Oberammergau’daki özel okuldadır. Bütün NATO ülkelerinde bahsettiğim kategoride insanlar ortaya çıkıyor. Çünkü derin devletin bir de NATO bağlantısı vardır. Bu bahsettiğim dünya çapında derin devlettir aslında. Bütün bu merkezler Brüksel’deki SHAPE karargahına bağlıdır. Brüksel’deki SHAPE Karargahı’nda (NATO Müttefik Baş Kumandanlığı) ACC denilen bir örgüt vardır. Bu bir yeraltı örgütüdür. Bütün NATO ülkelerinin yeraltından kumanda edildiği yer burasıdır. Allied Coordination Center (Müttefik Kordinasyon Merkezi), ACC’nin açılımıdır. Yani derin devletin bir ucu Washington’dan Brüksel SHAPE karargahına uzanmaktadır. Basında devamlı işkence okulları hakkında haberler çıkmaktadır. Bütün dünyanın katilleri, işkencecileri biliyoruz da, bizimkileri bilmiyoruz. Hangisi hangi okulda okumuş bilemiyoruz. Ben bir basın toplantımda Ahmet Yıldız’ı çağırdım. O Fort Bragg’tan geçmişti. Geldi anlattı. 27 Mayıs’tan sonra Amerikalılar yanaşmışlar fakat bakmışlar ki işlerine yaramayacak, geri çekilmişler. Bugüne kadar Fort Bragg hakkında yalnızca Ahmet Yıldız açıklama yapma cesaretini gösterdi “Ben Fort Bragg’ta okudum” diye. Bu okullardan yetişmiş, her biri ülkelerinde ABD çıkarları doğrultusunda faşist rejimler kurarak on binlerce insanı katleden bu isimlerin bazıları şunlardır: Manuel Noriega, Leopaldo Galtirei, humbarto Regalado, Hugo Banzer Suarez, Roberto D’aubuisson…38 Hepsi cani, hepsi katil, hepsi bu okullarda yetiştirilmiş. Bu belgeyi ben temin ettim Amerika’dan. Bizim basında çıkmamıştır. Amerikan Senatörü Daniel Patrick Moynihan senatoda bir önerge veriyor. Önerge şu şekilde:39 “60 bin Latin Amerikalı askerin eğitim gördüğü Fort Benning’deki Amerikalılar Okulu’nu (SOA) inceledim. SOA diplomalı görevliler tüyler ürpertici eylemlerde bulunuyorlar. Bu okullarda işkence, gasp, suikast ve insanları kaçırma yöntemleri öğretilmektedir. 1996 yılı Eylül’ünde Pentagon (Savunma Dairesi) “İşkence Eğitim El Kitabı”nı SOA’nın kullanmasına izin verdi. Bu kitapta sahte suçlama, şantaj yapma, yanlış bilgilendirme, fiziki ve diğer işkence yöntemleri SOA’daki görevli personel tarafından Latin Amerikalı askerlere halkını öldürme, tehdit, özellikle dini çalışma, sendikalarla diğer çalışma ile yoksulluğu kullanma taktikleri öğretiyor. Bu “Cinayet Okulu” yılda yaklaşık 20 milyon dolara mal olmaktadır. Oysa bizim çocuklarımıza ve insanlarımıza yönelik yatırımlarımız tamamlanmış değildir. Lütfen SOA’nu Durbin yasa tasarısıyla kapatınız.” Aynı şekilde Joseph Kennedy de bir önerge veriyor fakat tabii ki bu önergeler reddediliyor. Gerekçe ise şöyle: “Okulun Latin Amerika demokrasilerini güçlendirmek için önem taşıdığı...” Bu noktada ABD Genel Kurmay eski Başkanı Oramiral William Crove’un ilginç bir demecine yer vermek istiyorum: 40 “Biz müttefik ülke subaylarına ABD’de eğitim görmeleri için askeri kurslar veririz. Bu kursların amacı tabii ki bu ülkelerin orduları, askeri ve siyasi lider kadroları üzerinde etki sağlamaktır.” Fort Benning denen cinayet okulunun bulunduğu yerin kapısında şöyle yazıyor United States Army Infantry School, yani Amerikan Ordusu Piyade Okulu. Yine bizim basında yer almış bir haber şöyledir: “Fort Bragg’ta işkence, adam kaçırma, cinayet alanında uzmanlık kazanan “Gafe” adı verilen özel birlikler restoran bombaladılar.”41 Günlük basında yer alan bu haberleri toplayıp sentez ediyorum. Georgia eyaletindeki Fort Benning okulunun kapatılması amacıyla yürütülen kitlesel kampanyaya ise Amerikalı bir rahip Roy Bourgeois önderlik ediyor. Fort Bragg’ın alanı 75 km2’lik bir alan. 12 bin kişi protesto ediyor Amerika’da. “Bu okulun burada ne işi var?” diye. Açıklama yapılıyor. “Amerikan çıkarları bunun gerektiriyor.” ABD’nin Açığa Çıkan Çirkin Yüzü SOA’lar kamuoyunda oluşan büyük tepki üzerine isim değiştirdi. Yeni ismi Western Hemisphere Institute for Security Cooperation (WHINSEC) yani Batı Yarımküre Güvenlik İşbirliği Enstitüsü oldu. Kamuoyuna internette açık tanıtım sitelerinde temel amaçlarının Latin Amerika’daki ordu mensuplarına insan hakları ve demokrasi eğitimi vermek olduğunu ilan ediyorlar. Hatta Latin Amerika’nın bağımsızlık savaşçısı Simon Bolivar’ın ismini kullanarak her yıl demokrasi ödülü veriyorlar. Ancak SOA veya WHINSEC’in kirli faaliyetlerinin durmadığı ortaya çıktı. En son Venezüella’daki yurtsever, Amerikan karşıtı, Bolivarcı başkan Chavez’in başarısızlıkla sonuçlanan bir darbeyle devrilmesi eylemini SOA mezunu Venezüellalı generalleri gerçekleştirdi. Ama en önemlisi Irak işgaliyle ortaya çıkan manzaradır. ABD’nin Özel Savaş ve İşkence okullarında ne tür eğitim verildiği Irak işgaliyle birlikte tüm dünyada açığa çıktı. Irak’ta Ebu Garip’te Iraklı mahkumlara ABD’li askerlerin gerçekleştirdiği işkencelerin zevk için çekilmiş fotoğrafları basına sızdı. Akla hayale gelmeyecek işkence yöntemlerinin sadece bir kısmını bu fotoğraflardan öğrendik. İşin ilginç yanı tüm fotoğraflarda işkenceci askerler hatta kadın olanları dahil büyük bir zevkle gülmekte ve işlerini yapmaktadır. Ve istisnasız tüm bu askerler bu eylemleri için emri üstlerinden aldıklarını söylemiştir. Dünyada halklara karşı katliam ve işkencelerin merkezinin ABD olduğu tüm kamuoyu önünde kesinleşmiştir. Yıllar önce belirttiğimiz gibi işkenceciler açığa çıkarılıp, yargılanamaz. Çünkü arkalarında kontrgerilla, onun da arkasında ABD vardır. Ancak bugün şu da anlaşılmıştır. İşkenceciler açığa çıksa bile yargılanamaz. Çünkü en büyük katil ve işkenceci dünya derin devleti Beyaz Saray’a oturtmuştur. Almanya’ya konferans vermek için gittiğimde “Nereyi görmek istersin?” dediler. Ben Oberammergau diye tutturdum. Orada bulunan Ayaklanmaları Bastırma ve İstihbarat Okulu’nun bulunduğu yerin video ve fotoğraflarını aldım. Bu fotoğraflardan da kesinlikle anlaşılabileceği üzere, anılan okulların NATO ve dolayısıyla SHAPE Karargahına bağlı olduğu görülmektedir. Yol levhalarında “NATO Schule” ve “NATO School” yazmasına karşın, bir başka yol levhasında Almanca “Yönetim Okulu” denilerek okulların asıl adı gizlenmeye çalışılıyor. Oberammergau’daki okulun NATO Brüksel bağlantısını tespit ettim. Bu okul emir komuta bağlantısı bakımından doğrudan doğruya ABD’ye, dolaylı olarak NATO’ya bağlı, Bad Tölz’de bulunan 20. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın emrinde çalışmaktadır. 42 Osmanlı’dan Bugüne Gelen Miras: İşkence Osmanlı’dan miras kalan işkence olgusu ne yazık ki günümüze değin devam edegelmektedir. Ancak sistematik olarak işkence ülkemizde 1971’li yıllarda 12 Mart muhtırasal darbesinden sonra başladığını görüyoruz. Dünya geneline baktığımız zaman aynı türden işkence yöntemlerinin diğer ülkelerde de uygulandığına tanık oluyoruz. Kuşkusuz bu olguyu bir raslantı olarak algılayamayız. Çünkü Soğuk Savaş döneminde, ABD’de başlayan McCarthy’cilik akımını ABD dünyaya “antikomünizm” ideolojisi olarak ihraç etti. Politikadan, bürokrasinin her iki kesiminden, güvenlik güçlerinden seçilmiş kişilerin hem ideolojik hem de kuramsal ve pratik olarak bu amaçla eğitildiler, örgütlendiler. Bu amaçla Panama’da, Ft. Benning’de, Ft. Bragg’de, Oberammergau’da ve dünyanın diğer ülkelerinde devlet terörü, sabotaj, işkence, provokasyon vb. gibi yöntemleri öğrenen kadrolar yetiştirildi. Bu çabaların görünürdeki amacına göre eğer ülke işgal edilirse, yetişen bu kadrolar gerilla yöntemleriyle iç direnişi örgütleyecek ve düşman işgalini engelleyecekti. Aslında çok gerçekçi ve makul gibi görünen bu amaç, iç ve dış düşman kavramlarını eşitlediğinizde iki ucu keskin bir kılıca dönüştü. Dünya halkları üzerinde işkence, baskı, zulüm ve devlet terörüyle somutlaştı. Onların mantığına göre “milliyetçi ve dinci” olmanın ön koşulu komünizmle mücadeleden geçiyordu. Sermaye kazanılanı korumak için komünizmle mücadelenin doğal müttefikiydi. Bu amaçla dünyanın bütün ülkelerinde “Komünizm ile Mücadele Dernekleri” yanında “anti-komünist partiler, örgütler, dernekler” ABD finansmanıyla kuruldu ve iktidara getirildi. Avrupa’da euro-komünizm’in yükselişi ve hatta özellikle İtalya ve Fransa gibi ülkelerde demokratik yöntemlerle iktidara sahip olacak ölçüde güçlenmesi karşısında “Gladio” türü örgütler öne çıkarılarak iç düşman saydıkları komünist tanımladıkları kişi ve örgütlerle amansız bir kavgaya giriştiler. ABD’de veya ABD yandaşı örgütlerde yetiştirilen “milliyetçi, vatansever” tetikçiler, bilerek ya da bilmeyerek ABD adına kendi halkları üzerinde devlet terörü, sabotaj, provokasyon vb gibi yöntemleri uygulayarak ülkelerini destabilize ve demagnetize ettiler ve komünist partilerin iktidara gelmesini engellediler. Eski CIA başkanı Colby muhtelif yayın organlarına vermiş olduğu demeçlerde bu gerçeği açıkça itiraf etmektedir. Colby şöyle diyor: 43 “NATO üyesi olması dolayısıyla Türkiye’de de benzeri bir kurumun (Gladio kastediliyor) varlık ihtimali bulunuyor... Türkiye’nin komünistlerin eline düşmemesi için CIA’nın anti-komünist kuruluşlara destek vermiş olması ihtimali vardır...” Kuşkusuz Türkiye bu oluşumun dışında tutulmadı. Ülkemizde de sosyal demokrasiyle, komünizm koşut sayılarak ve hatta CHP komünistlikle suçlanarak, özellikle 12’li darbelerden sonra benzeri yöntemler uygulamaya konuldu. 12 Mart muhtırasal darbesinden sonra sistematik olarak uygulamaya konulan işkence olgusu, o dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün’ü öne çıkarttı. Faik Türün açıkça CHP’ye cephe aldı ve de özel savaş yöntemlerinden biri olan “Temizlik Operasyonu”nu başlattı. Bu amaçla tüm İstanbul’u değişik tarihlerde, 2 kez evlere hapsederek ve sokağa çıkma yasağı koyarak, “Fırtına 1” ve “Fırtına 2” operasyonu adı altında aramalar yaptırdı. Binlerce aydın, yurtsever, ilerici, Atatürkçü kişi ve özellikle solcu olarak tanımlanan öğrencileri göz altına alarak, işkenceden geçirdi. İşkence 30 yıldır ülkemizde sistematik bir şekilde uygulanmakta ve uzun vadede toplumu sindirmenin yani “sessiz çoğunluğu” yaratmanın metodu olarak kullanılmaktadır. Faik Türün o dönemde emniyet örgütündeki işkenceleri yeterli görmemiş olacak ki özel işkence merkezleri kurarak zulme devam etti. Bunlar içinde en ünlü olanı da “Zihni Paşa (Ziverbey) İşkence Köşkü’dür.” Bu köşkten sırf kuram gereğince komünist olanlar geçirilmediler. Ek olarak, Faik Türün Genelkurmay Başkanı olabilmek için önünde engel olan generalleri bir komplo içine alarak etkisiz halde bırakmak ve amacına ulaşmak için de işkence yaptırmıştır. Bunlardan biri de benim. Kanımca “Dreyfus” davasından yüz kere daha önemli sayılması gereken bu olay 30 yıllık uğraşıma karşın kamuoyunca tam olarak kavranmış değildir. Nitekim bu akıl almaz, çirkin komployu sergilemek için yazdığım 4500 sayfalık “Savunma” hâlâ elimde durmaktadır. Yargılandığım “Bomba Davası”nda (72-75) dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler, Orgeneral Muhsin Batur, Oramiral Kemal Kayacan ek iddianameyle Marksist ve Leninist bir cuntanın lideri olarak suçlanmalarına karşın, mahkeme önüne getirilememişlerdir. O nedenle de “Bomba Davası” diye adlandırılan balonu söndürmek bana kaldığı için ben bu misyonu alnımın akıyla yerine getirmeye çalıştım. Mahkeme dışında tarihe de verilecek bir hesap bulunması gerektiğine inanarak, adı geçen üç orgeneralin Marksist ve Leninist olup olmadıkları saptanmalı, eğer bu sav doğru değilse - ki benim savım da budur- başta Faik Türün olmak üzere bu tertibi düzenleyen kadro açığa çıkarılmalı, ölmüş olsalar bile kınanmalıdır ki benzeri olaylar yaşanmasın. Türkiye’de işkence var çünkü işkence öğreten okullar da var, oradan geçen insanlar da var. Ve sistematik işkence var. 1974 yılında Ecevit işkenceye karşı çıkıyordu. “Çok şeyi değiştireceğiz” diyordu. Demirel ona cevap veriyor “İşkence ve kontrgerilla iddialarını ispat etmek için devlet arşivini karıştırmaya gerek yok”. Yıl 2000 Ecevit başbakan işkence devam ediyor. Şimdi o dönemde bize işkence yapan Faik Türün gayet pişkin olarak 1974 yılında Milliyet Gazetesiyle yaptığı söyleşi de “İşkence olarak dün ne yapıldıysa bugün de onlar olmuştur” diyor. Bu işkenceci general Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı protokolünde ağırlandı. Bu adam Demirel tarafından Cumhurbaşkanı adayı gösterildi. 12 Mart dönemi, karanlığın aydınlığa saldırısı olduğu için bütün aydınları, öğretmenleri, öğretim üyelerini içeri aldılar. Ve Prof. Mümtaz Soysal gibi saygın bir kişiye tokat atıyorlar. Böyle bir dönem! Şimdi 1999 yılına gelmişiz Demirel Clinton karşısında düğmelerini ilikliyor. İşkence olduğunu kabul ediyor. Bunun sorumlusu kim? Herhalde biz değiliz. Derin Devlet’in İçyüzü Derin devlet nedir? Derin devlet aslında kontrgerillanın başkalaşmasıdır. İlk önce kontrgerilla çıktı, sonra Gladio, sonra Süper NATO, en sonunda derin devlette işi bağladılar. Derin devlet nedir? EEF örgütü 1200 üyesi var. Ve şu anda başkanı George Bush’tur. Eski CIA başkanı sıfatıyla bu kişilerin de lideridir. Bu grup içinde devlet, hükümet başkanları, bakanlar üst düzey yetkililer, sivil kuruluşlar, akademisyenler yer almaktadır. EEF anlamında derin devleti kategorize edersek bunlar karşımıza çıkıyor. Bunlardan her biri derin devletin elemanı olabilir. 1975 yılında ABD’den getirterek bir belgeyi mahkemeye verdim. Orada da derin devlet kategorize ediliyor. Emniyet görevlileri, eğitimciler, iş ve ticaret mensupları... Bu kategoriler içinden derin devlet üyeleri devşiriliyor. Ergenekon örgütüne göre derin devlet şöyle kategorize ediliyor: Emniyet görevlileri, subaylar, profesörler, gazeteciler, iş adamları, sıradan insanlar... İlhan Bilici, kontrgerilla hakkında bilgi sahibi bir milletvekilidir. O da kategorize ediyor kendine göre: Polisler, subaylar, doktorlar, uyuşturucu kaçakçıları, mafya adamları… İtalya’da P-2 diye bir mason locası var. Bunun üstadı azamı Licio Gelli, İtalya’da sağ ve sol terörü yönetmekten hapse atılıyor. Aynı zamanda İtalyan istihbarat örgütü başkanı olan General Musimici de hapse atıyorlar. Gelli diyor ki “Ben ABD’den aldığım dolarla İtalya’daki terörü yönlendirdim.” Neden terörü yönlendiriyor? Çünkü İtalya’da Komünist Partinin iktidara gelme olasılığı fazla. Onu engellemek için terör kullanılıyor. Terörün arkasında Mason locası var. Mösyö bir gazeteciye verdiği demeçte diyor ki: “Ben 1980 yılında mason desteğiyle istediğimiz kişinin İtalya Cumhurbaşkanı olmasını sağladım. ” Ülkede CIA parasıyla cumhurbaşkanı seçtiriyor. Sonra diyor “Kalktım Arjantin’e gittim. Arjantin’deki masonların desteğiyle Peron’un cumhurbaşkanı olmasını sağladım. Sonra yapmış olduğum hizmetlerden dolayı Beyaz Saray’a davet edildim. Reagan tarafında ödüllendirildim.” Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Terörü yönlendiren bir insanın bu kadar fonksiyonu var. Gelli’ye göre de P-2 Mason Locası üyeleri içinde subaylar, işadamları, istihbarat örgütü elemanları vardır. Bana göre de derin devlet budur. Açık bilgiler ve olgular gerçeği görmek isteyenler için yeterlidir diye düşünüyorum. * Günümüze uyarlanmıştır Dipnotlar 1) Talat Turhan, “Bomba Davası Savunma 1”, syf 104-105 2) Talat Turhan, “Genç Kemalistler Ordusu Davası”, İleri Yayınları, 2004. 3) Milliyet, 3 Ekim 1983 4) Günaydın, 17 Kasım 1990 5) Aktüel, 1-7 Nisan 1993 5) Hürriyet, 20 Ekim 1994 6) Bu şema tarafımdan yorumlanmıştır (Daha fazla bilgi için “Emperyalizm Bataklığında İstihbarat Örgütleri - Doruk Operasyonu” isimli eserime bakınız) 7) Aktüel, 10-16 Kasım 1991 8) Zaman, 14 Ocak 1995 9) Milliyet, 13 Mart 1995 10) Selam, 17-23 Nisan 1995 11) Cumhuriyet, 21 Mayıs 1995 12) Newsweek’ten aktaran 21 Haziran 1995 Cumhuriyet 13) Cumhuriyet, 28 Aralık 1995 14) Milliyet, 23 Haziran 1996 15) Cumhuriyet, 27 Kasım 1996 16) Bilderberg örgütü yöneticisi 17) Hürriyet, 20 Mart 2000 18) Talat Turhan, “Bomba Davası Savunma 1”, syf 135 19) Milliyet, 25 Mart 1978 20) Osman Ulugay, “Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı” adlı eserinden aktaran Talat Turhan, “Bomba Davası Savunma 1” 21) Talat Turhan, “Çeteleşme”, syf 71-212 22) Halid Özkul, “Yeni Dünya Düzeni”, Anhtar Kitapları Kasım 1992 23) James Adams, “Bull’s Eye”, Ney York, Time Books, 1992 24) Talat Turhan, “Çeteleşme”, syf 156 25) Talat Turhan, “Çeteleşme”, syf 156 26) Harun Yahya, “Masonluk ve Kapitalizm” adlı eserinden aktaran Talat Turan, “Emperyalizm Bataklığında İstihbarat Örgütleri - Doruk Operasyonu” 27) Milliyet, 17 Aralık 1999 28) Talat Turhan, “Çeteleşme” 29) Milliyet, 15 Mayıs 1990 30) Milliyet, 11 Aralık 1999 31) Cumhuriyet, 29 Ocak 1999 32) Talat Turhan, “Çeteleşme” 33) Talat Turhan, “Çeteleşme” 34) Talat Turhan, “Çeteleşme” 35) Talat Turhan, “Çeteleşme” 36) Talat Turhan, “Çeteleşme” 37) Noam Chomsky, “ABD Terörü” kitabından akataran Talat Turhan, “Çeteleşme” 38) Cumhuriyet, 4 Ağustos 1993 39) “Syracuse Herald American” gazetesi 4 Ocak 1998 40) Talat Turhan, “Çeteleşme” 41) Milliyet 42) Talat Turhan, “Çeteleşme” IV Emperyalizmin Örgütleri Emperyalist ülkelerin, sömürdükleri ülkelerdeki çıkarların sürekliliğini sağlamak amacıyla, çok değişik yöntemlere başvurdukları bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda “Zenginler Kulübü”1 adı altında zaman zaman bir araya gelen kapitalist ülke liderleri, önemli yönetsel kararlar almakta ve saptadıkları doktrinleri, emirlerindeki örgütlerle dünya genelinde uygulamaya koymaktadır. Genellikle sömüren ülkeler - sömürülen ülkeler arasındaki ekonomik ilişkiler; Dünya Bankası, IMF, OECD, vb. örgütlerce düzenlenirken, ülkemizin askeri kontrolü NATO doktrinlerine uyarlı olarak sağlanılmakta, kültürel açıdan politikacılar bürokrasinin her iki kanadı, sendikacılar, öğretim elemanları ve lise düzeyine kadar öğrenciler2 değişik burslarla genellikle ABD’ye çağrılmakta ve indoktrine edilerek ülkelerine gönderilmektedir. Amerikan istihbarat örgütlerinin (NSC, NSA, CIA, DIA, AID vb.)3 yerli istihbarat örgütleriyle ilişkisi gün yüzüne çıkmış bulunuyor. Bu anlamda ABD’nin tüm kirli işlerini CIA’ya yüklemekle, asıl hedefi göz ardı etmek gibi bir yanılgıya düşmüş oluyoruz. Bu bağlamda AID (Uluslararası Kalkınma Ajansı, Uluslararası Kalkınma İçin Yardım, Uluslararası Gelişme Örgütü, Amerikan İktisadi İşbirliği Teşkilatı vb. adlarla anılıyor) de CIA’nın gizli işlerine paravanlık yapmaktadır. Oysa ki bundan önce yayımlanan yazılarımda da4 çok yönlü ve tehlikeli bu paravan casusluk örgütünün işlevinden söz etmiştim. Anılan örgütün dünyada ve gerekse ülkemizde ipliği pazara çıkartıldığı için kapatıldığından söz edildi ve bu yolla unutturulmaya çalışıldı. Oysa ki AID’nin kapitalist dünyanın uyduları haline dönüştürülen ülkelere yönelttiği hıyanet eylemleri saymakla bitmez. Bir gazetede yer alan habere göre5 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde yapılan törende, ABD Büyükelçisi Abramowitz, özel sektörlerin aralarındaki ilişkiyi geliştirmelerinin, iki ülkenin de yararına olduğunu ifade etmiş, TOBB Genel Başkanı Ali Coşkun da AID (Uluslararası Kalkınma Teşkilatı) ile imzalanan protokol çerçevesinde çalışmaları birlikte yürüteceklerini belirterek ‘Bu uzman kuruluşun bilgi birikiminden yararlanacağız’ demiştir. Aynı gazetenin diğer bir haberine göre de6 Abramowitz itimatnamesini sunar sunmaz, ayakkabısındaki cila ile Odalar Birliği Başkanı ile bir sözleşme imzalamıştır. Sözleşmeye göre Ankara’da kurulacak bir büro, ABD’li firmaların Türkiye’de yatırım yapmalarında öncülük edecek, bu firmalarla bizimkiler arasında ortak yatırım projeleri geliştirecektir. ABD Büyükelçisi, bu girişimden duyduğu memnuniyeti dile getirmektedir. “Türkiye’de bulunmamın önemli amaçlarından biri, doğrudan ABD yatırımlarını Türkiye’ye getirmektir... ve bu ek yatırım imkanlarından Türk işadamları da yararlanacaktır... ” Anlaşmaya göre ABD’nin Uluslararası Kalkınma Ajansı (US-AID)7 Türkiye’nin önde gelen özel sektör örgütleriyle de işbirliği yapacak. Alıntı yaptığımız haberlerden de kesinlikle anlaşılacağı gibi Abramowitz ile birlikte AID, yeniden Türkiye’deki çalışmalarını sürdürmektedir. Aslında dünya halklarına yutturulduğu gibi AID’ın kapatılması da söz konusu değildi. Bugün serbest piyasa ekonomisi adı altında halkımıza dayatılmaya çalışılan model’in itici gücü: Amerikan casusluk örgütünün finansmanı ile palazlanan, işbirlikçi sermayedar özel sektörden oluşmaktadır. Abramowitz’in Ali Coşkun ile imzaladığı anlaşma bu işbirliğini daha geniş bir alana (orta ve küçük büyüklükteki işyerlerine) yaymak için yapılmaktadır. Bu yolla işbirlikçi özel sektör, tabanını daha geniş bir alana yayarak, ekonomik sömürünün alt yapısı güçlendirilmeye çalışılmaktadır. Uzun bir süreç içerisinde örgütlenen işbirlikçi sermayenin, özellikle 80’li yıllardan sonraki iktidar üzerinde söz sahibi olduğu ve ABD yanlısı partilerin iktidara gelmesi ve kalması için destek sağladığı günümüzde daha da açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır. Özellikle 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’in, bir işadamının talimatına itibar ettiğini itiraf etmesi8 üzerinde önemle durulmalıdır. AID’ın çok yönlü ve etkili bir casusluk örgütü olduğundan söz etmiştik. Nitekim ev sahibi ülkelerde9 bir yandan işbirlikçi özel sektör yetiştirirken, diğer yandan sarı sendikacılığı örgütlemekte ve finanse etmektedir.10 CIA Ajanı Philips Agee; AID’ın, CIA’e paravanlık görevi yapmak amacıyla kurulmuş bir Amerikan casusluk örgütü olduğunu, ifade etmektedir.11 Bu örgütün az gelişmiş ülkelerde yüklendiği görevlerden bazıları şunlardır: 1) Özel Sektörle İlişki ve Ekonomiyi Yönlendirme AID, az gelişmiş ülkelerin ekonomilerini, emperyalist metropollerin gereksinmeleri doğrultusunda düzenleme amacını güttüğü halde “Yoksulluğa karşı uluslararası işbirliğinin somut belirtileri olarak” gösterilmeye çalışılmaktadır.12 Oysa gerçekte güdülen amaç, diğer AID görevlerinin başarılması için, ekonominin özel sektör kesimine egemen olmak, az gelişmiş ülkelerin iş adamlarıyla ilişki kurmak ve onları örgütlemektir.13 AID, bu manivelayı kullanarak, iktidarlar üzerinde egemen olmaktadır. a) Sınai Kalkınma Bankası’nın Yabancı Kökenli Sermayesi Avrupa Kalkınma Bankası, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), Amerikan Kalkınma Teşkilatı (AID) ve International Finans Cooperation (IFC) (Uluslararası Finans Birliği) örgütlerinin katkılarından oluşmaktadır. AID’ın da iştirakçisi olduğu bu banka, özel sektör projelerini finanse etmektedir. Bilindiği gibi, 12 Mart Muhtırası’nın amaçlarından saptırılmasında ve 1961 Anayasası’nın geriye doğru değiştirilmesinde önemli katkıları bulunan Eski Gn. Kur. Bşk. Em. Org. Memduh Tağmaç, bu bankada Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştı. b) AID, Karadeniz Bakır İşletmelerimize el atmıştır. Bu konuda yapılan Senato Araştırmasında “ABD’den sağlanan kredilerin, ulusal çıkarlarımıza aykırı olduğu”14 saptanılmıştır. c) “Dünyanın en büyük tröstlerinden biri olan CORN Product Company’nin, yüzde 60 hisseye sahip olduğu Türkiye’deki Bemis şirketinin, işlerinin büyük ölçüde AID tarafından takip edildiği öğrenilmiştir.” Bemis şirketinin memurları, mısır üreticisi köylere teker teker gitmekte, köylerde “Grup Reisi” (!) olarak tanınan kişilerle ilişki kurmaktadır. (Bu “Grup Reisi” deyimini vurgulamak isterim çünkü ileride üzerinde duracağız. ) Amerikan Yardım Örgütü AID’ın, Türkiye’deki yöneticilerinden Dr. Edward Pice, Bemis şirketinin çalışmalarıyla doğrudan doğruya ilgilenmektedir... Köylülere teknik yardım sağlamak şeklinde gelişen bu kampanyayı yine AID’dan Mr. Parker yönetmektedir. Eski CIA ajanı Philips Agee “CIA Günlüğü” adlı kitabında “özellikle geri kalmış ülkelerde -Uluslararası İşbirliği Kurumu (eski AID)- CIA için tam bir paravana görevi yapar” dedikten sonra “uluslararası tarım ve müttefik işçiler federasyonunu, gerillaların köylerde üslenmesini engellemek için kullandıklarını” ve “kırsal bölgede yaşayan köylülerin akıllarının çelinmesini önlemek, en önde gelen amaçlarımızdandı” demektedir. Türkiye’de 1972’den bu yana Türk-İş, AID yerine Asya-Amerika Hür Çalışma Enstitüsü’nden (AAFLI) yardım almakta ve işçi liderlerinin eğitimi de bu örgüt tarafından sağlanmaktadır. AAFLI Türkiye Temsilcisi Emanuel Boggs’un CIA ajanı olduğu saptandığından, yerine bir başkası gönderilmiştir. CIA’nın, Türk tarım işçilerinin sorunları ile de ilgili olduğunu, TÜRK-İŞ’e müşavirlik yapan CIA ajanı Emanuel Boggs’un, Haziran 1976’da Tarım İş Sendikası’nın Adana’da düzenlediği, Tarım İşçileri Eğitimi Semineri’ne katılmasından öğreniyoruz.15 2) Az Gelişmiş Ülkelerde Her Konuda İstihbarat Yapmak AID, Amerika’da özel beyin yıkama eğitiminden geçirilen ve işbirlikçi yapılan ajanların yönetiminde, azgelişmiş ülkelerde örgütlediği legal ve illegal örgütlerle, bunlar aracılığı ile çeşitli yöntemlerle ikinci derece ajan yapılanlar ve antikomünizm oltasına takılan kişilerle, diğer sağcı örgütlerden de yararlanarak, Amerika adına istihbarat çalışmalarını sürdürmektedir. Bu istihbarat “siyasi, iktisadi, sosyolojik, askeri ve yıkıcı faaliyetler” alanını kapsamaktadır. “FM 30-31 A” işaretli Amerikan talimnamesinde, bu istihbaratların ayrıntıları verilmektedir. 16 Örneğin; “Siyasi alanda; her ilin, ilçenin ve hatta köyün idaresinde, söz sahibi olunması gerekir” denilmektedir (Kuşkusuz mısır ekilen bir köyde, en çok mısır üreten kişi, kilit adamdır ve “grup reisi” (!) adı ile tanımlanan bu tip kişilerle, çeşitli yollarla ilişki kurulmaktadır. Bu ilişkinin bir türü, yukarda açıkladığımız Bemis şirketi örneğinde verilmiştir. ) Kaldı ki, FM 31-15 işaretli Amerikan talimnamesinde bir yeraltı örgütü şeması verilmekte ve bu örgütün köylere kadar, istihbarat, tedhiş ve sabotaj yapmak amacıyla örgütlendiği de gösterilmektedir. Yani CIA ve AID, az gelişmiş ülkelerin köyüne dek girmiş bulunmaktadır. FM 30-31 A işaretli Amerikan talimnamesinde istihbarat toplamak için her türlü kaynaktan yararlanılacağı, özellikle “siyasi partilerde istihbaratın temel görevlerinden biri” olduğu ve istihbaratın, Amerikalı görevlilerden oluşan ülke ekibi tarafından sağlanacağı da belirtilmektedir. “Ülke Ekibi: Bu genellikle bir elçi olan, ABD diplomatik misyonunun şeflerinden biri tarafından idare edilir ve ilgili bulunan ABD dairelerinin ya da ajanlıklarının en büyük ajanlarından oluşur. Buna Dışişleri Bakanlığı, ABD Merkezi istihbarat Servisi (CIA), ABD Uluslararası Gelişme Ajanlığı üyeleri (AID), Savunma ataşesi, diğer kilit personel ve danışma yada yardım programının en büyük askeri yetkilisi de dahildir” denilmektedir. 3) Faşist Yeraltı Örgütlerinin Kurulması, Anarşinin Organizasyonu ve Darbe Düzenleme Az gelişmiş ülkelerde, Amerikancı iktidarları yaşatmak için, Makyavelizmin en iğrenç örneklerini veren Amerikan emperyalizmi uyguladığı bu yöntemleri, “Kurtuluş Savaşları”nın önlenmesinde de kullanmaktadır. Genellikle Kurtuluş Savaşları, gerilla harbi şeklinde yürütüldüğünden, Amerika geliştirdiği yöntemlere “Kontrgerilla” adını vermektedir. Bu aynı zamanda Amerikan yanlısı iktidarların seçimle işbaşına gelme şansının kalmadığını saptadığında, terörist eylemler (banka soygunu, bombalama, adam kaçırına, uçak kaçırma gibi ve siyasi cinayetler) düzenleyerek, sosyal ve politik ortamı etkilemekte ve faşist askeri dikta rejimlerinin kurulmasını sağlamaktadır. 12 Mart; Türk halkının eriştiği bilinç düzeyi nedeniyle, yarım kalmış bir faşist müdahaledir. Bu gibi durumlarda, “Temizlik operasyonları” düzenlemekte ve daha önce azgelişmiş ülkelerin istihbarat örgütleriyle birlikte çalışan, CIA ve AID ajanlarının da katkısıyla fişlenen kişiler, çeşitli yöntemlerle etkisiz hale getirilmektedir. Bu mekanizmanın çalışması için ACC (Area Control Center) adı verilen bir örgütün, faaliyete geçirilmesi gerekmektedir. Bu gereksinme ise ancak sıkıyönetim ilanı ile sağlanmaktadır. FM 31-16, “Countergerilla Operations” -Kontrgerilla Harekatı- adlı Amerikan talimnamesinin 33’ncü sahifesindeki şemada, ACC’yi sıkıyönetim komutanlarının temsil ettiği görülmekte ve böyle bir örgütlenme içinde CIA ve AID ajanları da görev almaktadırlar. Amerika’nın yardım ettiği 82 ülkede, Amerikan eğitim sistemi ve örgütlenmesinin tümü aynen benimsendiğine göre, azgelişmiş ülkelerin sıkıyönetim komutanlarının CIA ve AID ajanlarıyla birlikte çalıştıklarını, bu belgeler karşısında kesinlikle iddia edebiliriz. 4) Polis Yetkililerinin Özel Eğitimle Beyinlerinin Yıkanması ve İşkence Yöntemlerinin Öğretilmesi AID, Washington’da Uluslararası Polis Akademisini kurmuş ve finanse etmektedir. Akademiyi 25 yıldan beri CIA kontrolü altında tutmakta ve 87 azgelişmiş ülkenin polis şeflerini özel eğitime tabi tutmakta, teknik sorgulama yöntemleri (işkenceli sorgulama) öğretmekte ve beyinlerini yıkamaktadır.17 Eski CIA ajanı Philip Agee’nin, “CIA Günlüğü” adlı kitabının ilgili bölümünü aşağı çıkarıyorum: (Cilt 2, s. 820) “Amerikalar Arası Polis Akademisi” Panama Kanal Bölgesi’nde Panama merkezi tarafından kurulan eğitim okulu, Washington’a taşınarak, Uluslararası Polis Okulu adını almıştır. Mali açıdan AID tarafından desteklendiği halde CIA denetimindedir. Örneğin, Uluslararası Polis Akademisi kurs programları arasında, ‘Patlayıcı maddelerle suikast düzenleme ve patlayıcı maddelerin hazırlanması, boş vakitleri değerlendirmek için (!) sessizce adam öldürme (bıçaklama, boğma vb.)18 plastik ve elektrikli bomba hazırlama ve mayın döşeme çalışmaları’ bulunmaktadır.”19 Yasalarımızın polis örgütüne yüklediği görevlerin başta geleni; vatandaşın can, mal ve ırz emniyetini korumak olduğu halde, Amerika’da az gelişmiş ülkelerin polis yetkililerine suikast düzenleme, sessiz adam öldürme neden öğretilmektedir? Dün ve bugün adı işkenceci olarak çeşitli olaylarla kamuoyuna yansıtılan polis yetkililerinin, Washington’da Uluslararası Polis Akademisi’nde eğitim görüp görmedikleri de saptanılmalıdır. AID az gelişmiş ülkelerin siyasi polisini, Amerikan emperyalizmine hizmet ettiği ölçüde dolarlarla beslemekte, araç ve gereçlerini sağlamakta, işkence yerleri ve hapishanelerin yapılmasını finanse etmekte ve işkence araçları sağlamaktadır. 20 Örneğin; Senatör Edward Kennedy’nin Senato’da yaptığı bir konuşmada, Amerika’nın AID aracılığıyla, Güney Vietnam siyasi polisine para verdiğini söylemiş ve bu açıklama Kongre üyesi Michael Clare tarafından doğrulanmıştır. Clare’dan: “5 yıl içinde Güney Vietnam siyasi polisine 2 milyar 500 milyonluk bir ödeme yapıldığını ve Morrison firmasınca Güney Vietnam’da ‘Bahriye kışlası’ adı altında, siyasi suçluların hapsedilmesi için tecrit hücreleri yapıldığını ve Amerikan dolarlarıyla beslenen işbirlikçi 120. 000 Güney Vietnamlı siyasi polisin, ülke halkının üçte ikisini fişlediğini” öğreniyoruz. 5) Sarı Sendikacılığın Örgütlenmesi, İşçi Liderlerinin Eğitimi ve Finansmanı AID; azgelişmiş ülkelerdeki sendikal hareketleri kontrol etmekte, örgütlemekte, sendika liderlerini eğitmekte ve bu amaçla gerekli finansmanı sağlamaktadır.21 Türk-İş bültenlerinde, AID’den yardım alındığı açıklanmaktadır. Bugün, TÜRK-İŞ’le Amerika arasındaki ilişki, AID yerine Asya Amerika Hür Çalışma Enstitüsü’nce (AAFLI) sürdürülmektedir. 6) Burs Sağlama AID ajanları azgelişmiş ülkelerde, kendi ölçülerine göre seçtikleri öğrenci ve öğretim üyelerine ve bürokratlara burs sağlamakta, Amerika’da eğitmektedir. 7) Sağcı Örgütlerin Kurulması, Finansmanı, Anarşi ve Cinayetlerin Organizasyonu AID az gelişmiş ülkelerde “Antikomünizm”i22 ilke olarak benimsemiş, sağcı kuruluşları örgütlemekte, finanse etmekte ve yönetmektedir. Bu örgütlerle “İtimat edilir polislerden” oluşan ekiplerle, gerektiğinde terörizmi ve siyasal cinayetleri organize ederek, darbe ve temizlik ortamı hazırlamaktadır. Özetle; - AID, özel sektör projelerini finanse etmekte ve azgelişmiş ülke iş adamlarıyla ilişki kurmakta, bu kişilerin önde gelenlerinden uluslararası örgütler içinde, kendi amaçları doğrultusunda yararlanmaktadır. 23 - AID, azgelişmiş ülkelerde “siyasi, iktisadi, sosyolojik, askeri ve yıkıcı faaliyetler” hakkında istihbarat yapmaktadır. - AID, azgelişmiş ülkelerde Amerikan yanlısı düzenlerin yaşatılması için, müdahale de dahil olmak üzere her türlü tertibe başvurmaktadır. - AID, Washington’da Uluslararası Polis Akademisi’nde özel eğitimden geçirdiği polis şeflerine işkence, sabotaj, adam öldürme yöntemleri öğretmekte ve gerektiğinde bu işbirlikçileri kendi halkına karşı kullanmaktadır. - AID, azgelişmiş ülkelerdeki sendikal hareketi kontrol ve finanse etmekte ve işçi liderlerinin de Amerika’da özel eğitim (!) görmesini sağlamaktadır. - AID, azgelişmiş ülke öğrenci, öğretim üyesi ve bürokratlarına burslar sağlamakta ve onları, Amerika’da özel eğitimden (!) geçirmektedir. - AID, çeşitli yöntemlerle yetiştirdiği yerli işbirlikçiler aracılığıyla, Amerikan emperyalizminin çıkarları doğrultusunda sağı örgütlemek, darbe ve temizlik harekatları düzenlemek için, terörizm ve siyasi cinayetleri organize etmektedir. İşçi sınıfının örgütleriyle AAFLI ilişkileri geçmişte olduğu gibi, bugünde devam ettiğinden bu mücadelede ulusallıktan söz edilemez. Türk-İş, CIA, AID, AAFLI ilişkilerinin, tüm boyutlarıyla saptanılmasının ulusal çıkarlarımız açısından sayısız yararları vardır. Türk işçi hareketinin doğal doğrultusunda gelişmesi, ancak bu konudaki gerçeklerin aydınlanmasına bağlıdır. Belgesel açıklamalarımızda görüldüğü gibi Türk ulusu her yönü ile uzun ve sistemli bir uğraş sonucunda ABD güdümüne sokulmuştur. Bu amaçla Atatürk ilkeleri, paspas gibi çiğnenmiş ve çiğnetilmeye devam edilmektedir. 12 Eylül’ün bakan yaptığı bir general, Silahlı Kuvvetlerde iken, Atatürk konusunda konferans vermekle görevlendirdiği bir subaydan, halkçılık ilkesinden söz etmemesini istiyordu. Dün Atatürk devrimciliğinin savunmasını yapan politikacılar, günümüzde devletçilik ve devrimcilik ilkelerinden söz edilemeyeceğini itiraf edebilmektedirler. Bu koşullar altında tam bağımsızlığı, kimse ağzına almaya bile cesaret edememektedir. Oysa ki, ekonomimizin evrelerini incelediğimizde altın yılların devletçilik döneminde yaşandığı görülmektedir. Buna karşın 1980 yılından sonra ABD ve Batı’ya teslimiyet arttığı ölçüde, Türk halkının yoksullaşması giderek hızlanmaktadır. Halkımızın hedefi bu çemberi kırmak olmalıdır. Kaynakça ve Açıklamalar: 1. Başlangıçta G-7’ler olarak bilinen katılımcı ülkeler daha sonra Rusya’yı da aralarına alarak G-8’ler olmuşlardır. 2. AFS 3. “Şifre Çözücü”, Project Democrasy (Sivil Örümceğin Ağında), Mustafa Yıldırım, Toplumsal Dönüşüm - Project Democrasy, Deniz Som, Cumhuriyet, 12 Mayıs 2004. 4. a) Talat Turhan, işçi Sınıfı ve Sınıf Gerçeği, 7 Gün Dergisi, 16 Şubat, 9 Mart 1977 b) Talat Turhan, İktidarların Çeteleşmesi ve Bürokrasi, 7 Gün Dergisi, 3 Ağustos-14 Aralık 1977 c) Talat Turhan, Bomba Davası, I. Kitap, 1986 5. “Evren, ABD Elçisini kabul etti” Cumhuriyet, 2 Ağustos 1989. 6. “Abramowitz hızlı başladı” Cumhuriyet, 11 Ağustos 1989 7. US-AID’ın askeri darbelerdeki rolü için “Doruk Operasyonu, 1989, Sorun Yayınları” adlı kitabımın özellikle 152 ve 153’ncü sayfalarına bakınız. 8. Kenan Evren’in Anıları, Milliyet, 23 Aralık 9. ABD kontrolü altına aldığı ülkeleri böyle tanımlamaktadır (Host Country=Ev sahibi ülke). 10. 20-21 Şubat 1976’da televizyonda yapılan açık oturumda Türk-İş Genel Başkanı Halil Tunç 1952-1961 döneminde işçi eğitimi için Çalışma Bakanlığı ve AID arasındaki işbirliğini açıklamaktadır. 11. Philips Agee, CIA Günlüğü, E Yayınları, 12. “Azgelişmiş Ülkelerde Kalkınma Sorunu” Yeni Ortam, 15 Ekim 1974 13. Turkish American Business Assosiation= TABA gibi... 14. Politika, 15 Nisan 1977 15. Ayrıntılı bilgi için, dipnotlarda belirtilen; Talat Turhan’ın 7 Gün dergisinde yayınlanan “işçi sınıfı ve sınıf gerçeği” adlı incelemesine bakınız. 16. Bakınız: “Emperyalizmin Bataklığında istihbarat Örgütleri, Doruk Operasyonu”, Talat Turhan, Sorun Yayınları, 3. Baskı, Eylül 2004, s. 266-275 17. Amerikan Harper’s Dergisi, Ocak 1975 18. Bakınız: “Kill without joy, the complate how to kill book”, John Minnery, Baladin Press, 1992. 19. Franco Solinas, Sıkıyönetim, s. 82-88 20. a) Günaydın, 23 Aralık 1975 b) Kemal Yücel, Kontrgerilla, Yar Yayınları 1973 c) Talat Turhan’ın Savunması, I. Klasör s. 13 21. Yeni Ortam, 6 Kasım 1975 22. Günümüzde dünün anti-komünistleri “küreselleşmeci” olmuşlardır. Aynı yapı ve anlayış süregelmektedir. 23. a) “AID, Türkiye’nin Sorunlarına Katkıda Bulunmak İçin Siyasal İstikrar Bekliyor” Cumhuriyet, 4 Nisan 1977 b) “AID Heyeti İşadamları Ve Bakanlık Yetkilileri İle Görüştü. ” Cumhuriyet, 8 Nisan 1977 V Baskın: 11 Eylül Baskın: 11 Eylül Kuşkusuz 11 Eylül 2001 tarihi yanıyla bir “milad”tır. Söylendiği gibi dünyanın “en büyük terör eylemi” midir? Ya da “Milenyum savaşı” mıdır? Ya da “milad” olarak önceden tezgahlanmış bir operasyon mudur? Soruların yanıtını vermek durumundayız. Tüm bunlara karşın, kanımca bugüne kadar gerek dünyada gerek yerel medyada anılan olay gerçek anlamıyla değerlendirilmiş değildir. Askeri literatürde bu olay “baskın” olarak adlandırılır. Baskını, “Düşmana beklemediği yerde, beklemediği zamanda beklemediği araçlarla zarar vermek” diye tanımlayabiliriz. Bu baskının dünya savaş tarihinde bir benzerinin bulunmaması nedeniyle özel bir yeri ve önemi olduğunu düşünüyorum. Çünkü, ilk kez küreselleşme karşıtı çokuluslu bir örgüt aracılığıyla bu eylem gerçekleştirilmiştir. 14 Eylül 2001 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir haberde Georgetown Üniversitesi’nin CIA için hazırladığı bir rapordan söz ediliyordu. Bu raporda teknolojinin de ABD için tehdit olacağının altı çiziliyordu. 11 Eylül böyle düşünüldüğünde bir anlamda ABD’nin kendi silahıyla vurulmasıydı. 11 Eylül Saldırıları Terör Değil Asimetrik Savaş 11 Eylül’ü bir terörist saldırı olarak göstermenin eylemin gerçek niteliğini yansıtmadığını düşünüyorum. Sonuçta karşı karşıya gelen iki güç de aslında masum değildir. Oysa terörde masum bir tarafın saldırıya uğraması söz konusudur. Bahsettiğimiz iki güç olan El-Kaide ve ABD’den hiç birisi masum güçler değildir. Ben bu iki güç arasındaki çatışmayı asimetrik savaş olarak niteliyorum. Asimetri, çarpışan iki gücün ellerinde bulunan teknolojik donanım farkını vurgulamaktadır. ABD çağın en gelişmiş bomba, füze ve silahlarıyla saldırmakta, El-Kaide ise kendine özgü daha ilkel metodlarla saldırılara cevap vermektedir. ABD son model silahlar kullanırken, El-Kaide eylemcisi sadece bir maket bıçağı kullanarak bir uçağı kaçırmakta ve sonuçta Dünya Ticaret Merkezi’nin yer aldığı ikiz kuleleri yıkmakta ve Pentagon’a saldırabilmektedir. Zayıf olan güçlünün silah donanımına ulaşamayacağını bilmekte ve onunla mücadele etmek için kendi araçlarını yaratmaktadır. Asimetrik savaşın en önemli özelliklerinden birisi ise zayıf olanın karşısındaki üstün güce rağmen sonuç alabilmesidir. Nitekim 11 Eylül’de alınan sonuç ortadadır. 11 Eylül ABD Emperyalizminin Acz ve Güçsüzlüğünün Kanıtıdır Masum insanların yaşamlarını yitirmesini onaylamak gibi bir tavır içinde değilim; ancak ABD emperyalizminin kirli geçmişine göz attığımızda yüzbinlerce masum insan kanı pahasına bugünkü hegemonyanın kurulduğu gerçeğini de gözardı edemeyiz. ABD emperyalizminin insanlığa “hümanizma” dersi verecek bir konumda olmadığının en yakın kanıtı Afganistan’ın, sonra da Irak’ın işgali ve Filistin’de yaşanan olaylarda İsrail yanlısı tutumudur. ABD, Vietnam Savaşı’ndaki hezimetinin kamuoyunda yarattığı aşağılık kompleksini Körfez sularında “Irak Savaşı”nda gidereceğini sandı. 11 Eylül Baskını bir anlamda, ABD hakkında üretilen tüm mitlerin iflas ettiğinin kesin kanıtı sayılabilir. Deneyimli istihbaratçıların söylemlerine göre, bu çapta bir baskın çok güçlü bir örgüt, büyük para desteği, teknik ve teknolojik donanım, içten yardım, kolektif akıl üstünlüğü, vb. gibi etmenlerle en azından 10 yıllık bir hazırlık dönemini gerektirir. 11 Eylül Baskını bir anlamda ABD Kartalı’nın kanatlarını kırmış ve “kağıttan bir kaplan” olduğunu da sergilemiştir. Bush’un bin yıllık süreç içinde oluşan uluslararası hak ve hukuku hiçe sayan, tüm antlaşmaları gözardı eden, BM’yi dışlayan bu pervasız tavrının uzun erimli bir süreçte, dünya kamuoyunda oluşacak kompleksler sonucunda ABD’nin benzer baskınlara muhatap olacağını söylemek öngörü olmasa gerek. 1 Bilindiği gibi, simgesel hedef olarak seçilen Dünya Ticaret Merkezi (DTM)’nin İkiz Kuleler’ine ve Pentagon’a yapılan Baskın’da Beyaz Saray şifresi kullanan eylemciler, adeta ABD ile dalga geçmiştir. Bu, ABD emperyalizminin acz ve güçsüzlüğünün de kanıtıdır. 11 Eylül askeri anlamda ABD emperyalizminin kendi evinde vurulabileceğini kanıtlamıştır. Bu gerçek mazlum ulusların moralini yükseltecek bir olgudur. Böylece ABD’nin kendi evinde, yönetim merkezlerinde ve kurduğu Yeni Dünya Düzeninin simgelerinde de sanıldığı kadar korunaklı olmadığı ortaya çıkmıştır. Bununla beraber 11 Eylül bir şeyi daha kanıtlamıştır; ABD yönetimi içindeki çatlağın artık gizlenemeyecek boyutlara ulaştığını. Öyle ki artık bu gerçek tüm dünyanın gözleri önündedir. Hatta ABD yönetimi içinde bir kliğin küçük bir gangster şebekesi şeklinde örgütlenerek, bu dar elit çıkarlarını gözetip kendi devletini vuranlara bile yardım edebilmesi, göz yumabilmesi, işbirliği yapabilmesi ve hatta bu eylemi bizzat üstlenebilmesi gibi “uçuk!” fikirler bile insanlara yabancı gelmemektedir. Demek ki ABD derin devleti artık gizlenemeyecek bir olgudur. Peki 11 Eylül bunu nasıl ortaya çıkarmıştır? 11 Eylül Sürpriz Olmadı 11 Eylül öncesinde ABD istihbarat yetkililerinin bazı açıklamaları aslında ABD hedeflerine yönelik bir saldırının an meselesi olduğunu ortaya koyuyordu. CIA Başkanı George Tenet, 7 Şubat 2001 tarihinde Amerikan Senatosu’nun Özel İstihbarat Komitesi’nde yaptığı konuşmada “belirsizlik katsayısı” çok yüksek bir dönemden geçildiğini söyleyerek ABD’nin karşısındaki en büyük tehdidin uluslararası terörizm olduğunu söylüyordu. Tenet, Ladin’le ilgili olarak da şunları söylemişti: “Usame Bin Ladin ile küresel yardımcılar ve destekçiler şebekesi, en acil ve ciddi tehlikeyi oluşturmaktadır... Hiç uyarı yapmaksızın çok sayıda saldırı düzenleyebilecek kapasiteye sahiptir. ” Bu açıklamalara karşın Ladin ve El-Kaide ile ilgili gerekli istihbarat çalışmasının yürütülmemesi son derece ilginçtir. Yine aynı Senato Komitesi toplantısında konuşan Askeri İstihbarat Dairesi Başkanı Thomas R. Wilson gelecek 15-24 aylık dönemin beklentilerini şöyle sıralamaktadır: 1. Amerikan çıkarlarına Amerika’nın içinde ya da dışında büyük bir terörist saldırı beklentisi. Bu saldırının tipik bir asimetrik savaş taktiği ile işleyeceği öngörülüyor. 2. Filistin-İsrail çekişmesinin kızışması, Ortadoğu’da gerilimin artması ve Antiamerikan protestoların yoğunlaşması. 2 Ancak bu açıklamalar sadece birer açıklama olarak kalmışır. Gereken yapılmamıştır. Sonuçta 11 Eylül göz göre göre gelmiştir. Acaba neden? 11 Eylül Önceden Biliniyordu Böylesine büyük çaplı bir eylemin ABD yönetimi içindeki sorumlularından göstermelik olarak eylemden üç yıl sonra görevden alınan CIA Başkanı dışında hiçbirinin bugüne kadar haklarında, soruşturma açmak şöyle dursun, istifa dahi etmemiş olmalarının anlamını ve değerlendirilmesini okurların takdirlerine bırakıyorum. 12 Eylül 2001 gününden bu yana, olaya ilişkin tüm medyayı ve yapıtları izliyor ve arşivliyorum. Hazırladığım dosyaların bir bölümü “11 Eylül önceden biliniyor muydu? ” sorusuna ilişkin belge ve bilgileri içeriyor. Şu ana kadarki izlenimimin “Evet biliniyordu” şeklinde olduğunu açıklayabilirim. Peki hangi olgulara dayanıyorum. Birincisi 11 Eylül öncesi gelişmelerdir. Dikkat ederseniz 11 Eylül öncesindeki son bir yıl ABD hedeflerine yönelik Bin Ladin eylemlerinin artarak sürdüğü bir dönemdir. Üstelik 11 Eylül kadar büyük eylemler olmasa da bu tarzı çağrıştıran birçok eylem yapılmıştır. Bu noktada 11 Eylül’ün ABD açısından sürpriz olup olmadığı tartışmalıdır. Bir anlamda 11 Eylül’deki saldırı “geliyorum” diye diye gelmiştir. Bu gerçek ABD belgelerinden de izlenebilir. 2000 yılında açıklanan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık Uluslararası Terörizm Raporu, Ladin’i ve O’nun barındığı düşünülen Afganistan’ı en büyük tehdit ilan ediyordu. 3 Daha Şubat 2000’de CIA Başkanı George Tenet, Kongre’de bir konuşma yaparak ABD karşıtı bir küresel ittifakın oluştuğunu ve bunun başını Ladin’in çektiğini söylemekteydi. 4 New York Times ise şöyle diyordu: “Asimetrik savaş derdine hoş geldiniz. Askeri uzmanlar, artık, küçük bir komando grubunun Amerika’yı allak bullak edebileceğini ve saldırı emrini kimin verdiği konusunda tek bir kanıt bile bırakmayabileceğini söylüyorlar. ”5 11 Eylül bu sözlerden sadece bir kaç ay sonra gerçekleşmiştir. Saldırı Geliyorum Dedi Amerikan istihbaratının 2000 yılından başlayarak ele geçirdiği saldırı istihbaratlarını kronolojik olarak ortaya koymak daha iyi bir fikir verebilir. w Aralık 2000: Terörist trafik etkinliğinde artış raporu. w 11 Mayıs 2001: Dışişleri Bakanlığı’nın El Kaide’nin yabancı ülkelerdeki ABD’lileri hedef alabileceği uyarısı. w 22 Haziran: kaçırılabileceği uyarısı. Federal Havacılık Kurumu’nun havayolu şirketlerine uçak w Temmuz başı: Phoenix’teki bir FBI ajanının çok sayıda Ortadoğu kökenlinin uçuş eğitim kurslarına katıldığına dikkat çekerek bu konuda ülke çapında araştırma yapılması uyarısı. w 2 Temmuz: FBI’nın saldırı uyarısı. w Temmuz ortası: Bush’un G-8 zirvesi sırasında saldırıya uğrayacağı istihbaratı. w 18 Temmuz: FBI uyarısını yineledi. w Temmuz sonu: FAA’nın6 terör örgütlerinin uçak kaçırma eğitimi ve planları yaptığı uyarısı. w 6 Ağustos: Bush’a sunulan Ladin’in uçak kaçırmaları da içeren çalışma yöntemleri raporu. w 16 Ağustos: FAA’nın havayolları şirketlerine teröristlerin cep telefonu, anahtarlık ve kalemleri silah olarak kullanabildikleri uyarısı. Minnesota’da daha sonra 11 Eylül saldırılarına katılacak 20. kişi olduğu ortaya çıkan Musavi’nin tutuklanması. w Eylül başı: Fransız istihbaratının Musavi’nin Afganistan kamplarında eğitim gören bir El Kaide militanı olduğu açıklaması. w Eylül başları: Musavi’yi sorgulayan FBI ajanının ikiz kulelere yönelik bir terör saldırısının olacağı ama tam olarak nasıl yapılacağının bilinmediği raporu. 7 El Kaide Cephesinden 11 Eylül’ün Ayak İzleri w 1993: Somali’de 18 Amerikalının öldürülmesi. w Kasım 1995: 17 kişinin öldüğü Pakistan’daki Mısır Büyükelçiliği’nin bombalanması. w Haziran 1996: Suudi Arabistan’ın Hobar kentinde 19 Amerikan askerinin öldürülmesine yol açan patlama. w 7 Ağustos 1998: Kenya ve Tanzanya’daki ABD Büyükelçilikleri’nin havaya uçurulması sonucu 257 kişinin ölmesi ve 5 bin 500 kişinin yaralanması sonucunu doğuran saldırı. w 12 Ekim 2000: Yemen’in Aden Limanı’nda USS Cole destroyerine yönelik intihar saldırısında 17 Amerikan denizcisinin öldürülmesi. Bu eylemler, 11 Eylül’ün ayak izleridir. 8 Yine 1993 yılında Dünya Ticaret Merkezi’ne düzenlenen ve 6 kişinin ölümüne yol açan saldırıdan sonra faillerden Nidal Ayyad’a ait şu bilgisayar mesajı bulunmuştu: “Gelecek sefer çok daha isabetli olacak”. 9 Ladin’in ABD’ye büyük bir saldırı yapacağı 11 Eylül gününe kadar gizli saklı bir şey değildi, tersine basında tartışılan, haberleri yapılan bir olguydu. 10 Yine aynı haberlerde ABD’nin teröre karşı alarma geçtiği, saldırılara karşı hazırlık yaptığı ve hatta Bin Ladin’in saklandığı düşünülen Afganistan’a operasyon hazırlıkları bile basında yer alıyordu11, 12 ve hatta Bin Ladin’in NSA tarafından kıskaca alındığı ve her konuşmasının dinlendiği söyleniyordu. 13 El Kaide üyelerinin toplantıları da hem CIA tarafından hem de diğer istihbarat örgütleri tarafından sürekli takipteydi. ABD’nin bir istihbarat zaafı yok gibi gözüküyordu. Çünkü söylenenlere göre her şeyden haberdarlardı. Örneğin, w 5 Ocak 2000: Malezya’da aralarında 11 Eylül planlayıcısı Remzi Binalşibh’in de bulunduğu El Kaide üyelerinin düzenlediği toplantının CIA tarafından fotoğrafları çekildi ama Binalşibh rahatça Hamburg’a geri döndü. w 15 Ocak 2000: 19 militan, 3’ü kendi isimlerine düzenlenen pasaportlarla ABD’ye giriş yaptı. Uçuş okuluna kayıt yaptırdı. Haziran 2000’de teröristlerin lideri Muhammed Atta, Florida’da uçuş okulundayken Binalşibh 4 teröriste Frankfurt’ta planı anlattı. Eylül 2000’de 11 Eylül’deki saldırıyı düzenleyenler San Diego’da ev kiraladı. Evlerine hiç eşya almamaları komşularının dikkatini çekti, yine de FBI’a haber verilmedi. USS Cole’e düzenlenen saldırının planlayıcısı El Midhar, San Diego’daki eve taşınıp boş tutan militandı. CIA, Ocak 2001’de, USS Cole saldırısını El Kaide’nin yaptığını açıkladı, ancak El Midhar’ın ismi FBI’a verilmedi. CIA-FBI buluşmasında El Midhar’ın resimi ilk kez FBI’a gösterildi ama ABD vizesine sahip olup halen ABD’de olduğu söylenmedi. w 10 Temmuz 2001: FBI’ın El Kaide uzmanı Kenneth Williams “Usame Bin Ladin’in adamları pilot olup yolcu uçaklarını kaçıracak. Uçuş okullarını denetleyelim. ” dedi ama kimse ciddiye almadı. w 6 Ağustos 2001: CIA saldırı olacağını tespit etti ama tatildeki Bush’a haber vermedi. Bir uçuş okulu FBI’a bir öğrencinin Boeing’le ilgili sorular sorduğunu söyleyip şüphelendiğini belirtti ama FBI terörist olabilir raporu vermedi. CIA da ciddiye almadı. Üstelik MOSSAD başta olmak üzere tüm gizli servisler de ABD’yi olası terör saldırlarına karşı uyarıyordu. Örneğin 11 Eylül’den önce Temmuz ayında yapılan G-8 zirvesinde Ladin’in bomba yüklü uçaklarla saldıracağı bilgisi ABD’ye ulaşmıştı ama ABD bu istihbarata gülüp geçti. 14 Elbette tüm argümanları değerlendirmek bu bölümün kapsamına sığdırılamaz. Ancak, 1990-2000 yılları arasındaki dönemde ABD hedeflerine yapılan saldırılarda Bin Ladin parmağı ta 2000 yılından beri biliniyor ve izleniyordu. Ekim 2000’de Yemen’de USS Cole savaş gemisine yönelik yapılan eylemde ABD’li denizcilerin ölmesi olayını soruşturan FBl’nın ikinci adamı John O’Neil ve Yemen’deki ABD Büyükelçisi Barbara Bodine, Bin Ladin’in izine ulaşmış olmasına karşın 1993 yılına kadar onu yakalamak gibi bir çaba içine girmemiştir! Bunu nasıl açıklayabiliriz? Yazılanlara göre, Bin Ladin ile Suudi Ailesi’nin yakınlığı ve petrol ortaklıkları nedeniyle, Suudileri darıltmamak pahasına bu olay göz ardı edilmiştir. 15 11 Eylül’de İstihbarat Skandalı Amerikan yönetiminin 11 Eylül’den önce saldırıdan haberdar olmasına karşın bunu engeleyememesi/engellememesi 11 Eylül sonrası ABD’de bir istihbarat skandalına yol açmıştı. Amerikan muhalefeti bu bilgilere dayanarak sorumluları istifaya davet etmişti. İddialara göre FBI yöneticilerine, Rusya, Fransa, Libya ve Sudan devletleri benzeri bir saldırı ihtimali konusunda verdikleri istihbarat raporlarını Bush yönetimi ciddiye almamıştı. Kimi örnekler: Libya, Usame ile ilgili Interpol tutuklama isteğinde bulundu, ciddiye alınmadı. Yemen’deki El Kaide saldırısını araştırmak isteyen New York Güvenlik Sorumlusu John O’Neill’in Yemen’e gitmesine izin verilmedi. Usame böbrek rahatsızlığından Dubai Amerikan Hastanesi’ne yattığında CIA ajanı Larry Mitchell 12 Temmuz 2001’de kendisiyle konuştu. Le Figaro buluşmayı saptadı. Suudi İstihbaratı’nın Başkanı Prens Türki el-Faysal da Usame’yi ziyaret etti. Fransız Genel Haberalma Örgütü Amerikan toprağında da saldırılar olacağını iletti. Pakistan İstihbarat Başkanı M. Ahmed ABD Dışişleri Sekreter Yardımcısı M. Grossman’la 4 Eylül’de konuştu. Aynı kişi 11 Eylül saldırısının bir numaralı sanığı Atta’ya 100 bin dolar ödemişti. 16 Son istihbarat skandalı ise şuydu: 11 Eylül’den bahseden Arapça telefon konuşmaları Amerikan istihbaratı tarafından kaydedilmiş, ama ancak 11 Eylül’den sonra çevrilmişti. 17 Bir başka iddia ise saldırılar konusunda bilgi sahibi olan MOSSAD’ın kasıtlı olarak ABD’li meslektaşlarına bilgi aktarmadığıydı. ABD’de yürütülen çok gizli bir soruşturmanın sonuçları, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’ın, Arap eylemcilerin 11 Eylül planını çok önceden haber aldığını, hatta eylemcileri adım adım izlediğini gösteriyor. Gerçi MOSSAD, CIA’yı muhtemel bir saldırı konusunda uyarmıştı fakat bu uyarı saldırıları önleyecek düzeyde bilgi aktarmaktan çok uzaktı. Dolayısıyla şimdilerde Amerika’da İsrail’in kasıtlı olarak bu bilgileri sakladığı ve böylece ABD saldırganlığının önünü açtığı düşünülüyor. “El Kaide Militanları ABD Üslerinde Eğitildi” Eylemden bir kaç gün sonra ortaya atılan iddialarda olayın arka planı ile ilgili çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Bu iddia 11 Eylül eylemine katıldığı resmen açıklanan kişilerin, özel uçuş kurslarının yanısıra ABD üslerinde de uçuş eğitimi aldıklarına dayanıyordu. İddia ilk olarak Newsweek dergisince ortaya atıldı. Dergiye göre ABD askeri kaynakları, FBI’a uçak kaçıranlardan beş kişinin 1990’larda ABD askeri üslerinde eğitim aldıklarını açıklamışlardı. Knight Ridder isimli haber ajansı da 11 Eylül’ün en önemli isimlerinden Muhammed Atta’nın Montgomery/Alabama’daki Maxwell Air Force üssündeki Uluslararası Subaylar Okulu’nda, Abulaziz Alomori’nin Texas’taki Brooks Air Force üssünde, Said Alghmadi’nin de Monterry/Kaliforniya’daki Defence Language Institute’de eğitim aldıklarını bildiriyordu. Le Figaro da benzer bir haber yaparak Usame bin Ladin’in eylemden iki ay önce Dubai’de Amerikan askerlerinin kendisini yakalamak yerine kendisiyle görüşüp geçmiş olsun bile dediklerini yazıyordu. Benzer iddialar Washington Post tarafından da yayınlanmıştı. 18 FBI tarafından olayın hemen ardından olayın failleri olarak gösterilen ve basına bile açıklanan listenin de gerçekle uzaktan yakından alakasının olmadığı kısa süre içinde ortaya çıktı. FBI’ın 19 kişilik eylemci listesinde yeralan isimlerden dokuzunun sağ olduğu öğrenildi. FBI Başkanı Robert Muller de 20 ve 27 Eylül 2002 tarihlerinde CNN’de yayınlanan açıklamalarında intihar eylemlerine katılanların kimlikleri konusunda hukuki kanıtlarının olmadığını itiraf etmek zorunda kalmıştı. 11 Eylül Komisyon Raporu: ABD 11 Eylül’ü Biliyordu 11 Eylül saldırılarını araştırmak üzere kurulan komisyon tarafından hazırlanan rapor19 da ABD istihbaratının aylar öncesinden 11 Eylül saldırıları hakkında bilgi sahibi olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Beyaz Saray tarafından görevlendirilen komisyon tarafından hazırlanan 800 sayfalık Rapor’da Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) 1999 yılının başından itibaren El-Kaide ile ilişkileri olduğu bilinen kişilerin telefon görüşmelerini dinlediği ancak elde edilen istihbarat bilgilerinin diğer istihbarat birimlerine aktarılmadığı söyleniyor. Raporda CIA ve FBI dahil bütün ABD istihbarat ağı “ABD topraklarındaki olası terör tehdidini yanlış değerlendirmek ve belirtileri görmemekle suçlanıyor. 2000’de San Diego’da bulunan bir FBI muhbiri ilişki kurduğu El Mihdar ile El Hazmi’nin adlarını birimlerine bildiriyor. CIA bu iki kişinin bir kaç ay önce Malezya’da ElKaide toplantısına katıldığını biliyordu ancak bu bilgiyi FBI’ya göndermedi. Bu iki kişinin adlarının istihbarat birimlerine aktarılması aylar aldı. Bu kişilerin şüpheli listesine alınması ise saldırıdan bir kaç hafta önce gerçekleşti. Buna rağmen raporda bu çapta bir olayın istihbarat bilgilerinin diğer istihbarat birimlerine ulaştırılmaması sadece bir ihmal olarak değerlendiriliyor. Elbette bu rapor sonuçta Amerikan devleti tarafından hazılanmaktadır ve belli ipuçlarını yansıtmakla beraber bu ipuçlarından yola çıkarak 11 Eylül’ün ABD tarafından bilindiği hatta ABD derin devleti tarafından tezgâhlandığı gibi bir çıkarsamada bulunması mümkün değil. Ancak rapordaki bilgileri değerlendirerek bile olayın ABD derin devleti tarafından bilindiği görülebilir. 20 Komisyon Raporundaki Önemli Ayrıntılar 11 Eylül Komisyonu’nun raporuna bütün olarak bakıldığında aslında ABD’nin bu saldırıları rahatlıkla önleyebileceği görülmektedir. Rapordaki önemli noktaları kısaca hatırlatmak gerekirse; 1998’de Usame Bin Ladin tarafından yayınlanan fetva niteliğindeki bir açıklamada “İslâmın kutsal yerlerindeki Amerikan işgalinden ve müslümanlara düzenlenen saldırılardan ötürü sivil, ya da asker, dünyanın neresinde olursa olsun, bir Amerikalıyı öldürmeye çalışmak bir müslümanın üzerine farzdır” denilerek ABD açıkça hedef gösterilmişti. Bu fetvanın hemen ardından Ağustos 1998’de El-Kaide Nairobi, Kenya ve Dar es Selam’daki Amerikan elçiliklerine eş zamanlı bir bombalı saldırı düzenledi. Saldırılar, 12 Amerikalı dahil 224 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Aralık 1999’da, Ürdün Polisi, Amerikalı turistlerin bulunduğu otellerin ve diğer yerlerin bombalanması planlarına engel oldu. Ekim 2000’de Yemen’de bulunan bir El-Kaide ekibi, USS Cole destroyerinin bir tarafında bir delik açmak için patlayıcı dolu bir bot kullandı, gemi batırıldı ve 17 Amerikan denizci öldürüldü. Bu olaylar ABD yönetimine İslâmcı teröristlerin Amerikalıları kitleler halinde öldürecek eylemlere girişeceğini gösterebilecek kanıtlardı. ABD istihbaratı 11 Eylül eylemcilerine ilişkin ellerinde pek çok şüphe uyandıran kanıt bulunmasına karşın bu isimlerin hiçbirini izleme gereği duymamıştır. FBI ve CIA’nın yaptığı istihbarat hataları yüzünden eylemcilerden Hazmi ve Mihdhar izlenmemiş, iki eylemci Bangkok’a gittikten sonra takip edilmemiş, ayrıca ABD’de bu iki ismi bulmak için gereken adımlar atılmamıştır. Yine vize başvurularında yapılan sahtekârlıklar ve hileli yollarla alınan pasaportlar farkedilmemiştir. Bu ve benzeri pek çok hata sonuçta 11 Eylül eylemcilerinin deşifre edilmesini ve yakalanmasını engellemiştir. ABD yönetiminin de tıpkı istihbarat birimleri gibi büyük hataları olmuştur. Komisyon raporu ABD yönetimini de şu sözlerle eleştirmektedir: “Güvenli söyleyebileceğimiz şey, ABD hükümetinin 1998’den 2001’e kadar El-Kaide entrikasının gelişmesini geciktirecek veya rahatsız edecek ölçütlerden hiçbirini hayata geçirmediğidir. Hükümetin içinde hayal gücü, siyaset, kapasite ve yönetim zaafları vardır”21 “11 Eylül öncesi Savunma Bakanlığı’nın El-Kaide’ye karşı koyma misyonuyla tam olarak donandığı ve belki de ABD’yi tehdit eden en tehlikeli düşmanın El Kaide olduğu fikri üzerinde düşündüğü söylenemez” sözleri de komisyon raporunda ABD yönetiminin zaaflarına yönelik bir diğer değerlendirme. Raporun sonuç bölümleri ise daha çok çözüme yönelik yapılması gerekenler ve alınması gereken tedbirlere yönelik tavsiyeler içermekte. Bu tavsiyelerden en önemlisi “Ulusal bir kontr-terör merkezinin kurulması”. Elbette bu kontr-terör merkezinin ne tür çalışmalar yürüteceğini tahmin edebiliyoruz. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, Mayıs ayında Askeri Akademi West Point’te yaptığı bir konuşmada “küresel bir kalkışmaya” karşı savaştıklarını açıklamıştı. Rumsfeld’in küresel kalkışmaya karşı “sürekli savaşım” olarak ortaya koyduğu şey ABD veya müttefiklerinin isteklerine karşı çıkan bütün ülkelerin sürekli savaşın muhatabı olacağını gösteriyor. Sydney Morning Herald’da yer alan bir haber ise ABD’nin bu yeni “açılım”ını daha iyi görmemizi sağlıyor. Habere göre Pentagon, tüm dünyayı saran 1000’den fazla ABD üssünden ayrı olarak bir de küresel ordu kurmak için Kongre’ye 700 milyon dolarlık bir ek paket sunmuş. Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz’in Kongre Silahlı Hizmetler Komisyonu’na yaptığı açıklamada, bu kaynağın terörizme ve kalkışmaya karşı yerel güçlerin (yalnızca ordu değil-işbirlikçi sivil güçlerin, gizli örgütlerin vb... ) oluşturulması, silahlandırılması ve eğitilmesi için kullanılacağını açıklamış. 22 Bu da gösteriyor ki 11 Eylül’ün ardıdan Ortadoğu’yu kana bulayan ABD dünya çapında daha kanlı terör faaliyetlerine girmekten çekinmeyecektir. ABD açısından yalnızca ABD’ye direnen ülkeler değil herkes artık birer hedeftir. Sansürlenen Bilgi: Bush-Suud İşbirliği 11 Eylül Komisyon Raporu’nun açıklanan 850 sayfalık kısmı zaten önemli ölçüde tezlerimizin haklılığını kanıtlamaktadır. Ancak bir de Beyaz Saray tarafından sansürlenen 28 sayfalık kısım var ki bu sayfalarda yer alan bilgilerin olayın perde arkasındaki ilişkilere yönelik önemli bilgiler içerdiği öne sürülüyor. Beyaz Saray tarafından rapordan çıkarılan bu sayfalarda neler yazılıydı? Sorular daha çok Suudi Arabistan’ın rolü üzerinde yoğunlaşmakta. Bush ailesi ile Suudi Ailesi arasındaki ticari ilişkiler düşünüldüğünde, rapordan Bush-Suudi işbirliğini deşifre edecek bilgilerin çıkartıldığını söyleyebiliriz. Bu tespiti doğrulayan bir değerlendirmeyi Komisyon Raporu’ndan aynen aktaralım: “... 11 Eylül öncesi, Suudi ve ABD hükümetleri, istihbarat bilgilerini tam olarak paylaşamadılar ve El-Kaide örgütünün mali kaynaklarının izini sürmek ve dağıtmak için yeterli ortak çabayı geliştiremediler. ” Bu tespitin ardından insan ister istemez bu çabanın niye gösterilmediğini merak ediyor. Ancak Bush-Suudi ilişkilerini bilenler için bu tespit hiç de şaşırtıcı değil. Bush ailesinin Suud’ların yanısıra Ladin ailesi ile de ticari ilişkiler içinde olduğu söylenmektedir. Baba Bush, Bin Ladin’lere de ticari ilişkileri olan “Carlyle Grubu” isimli Amerikan müteahhitlerinin başdanışmanlığını yapmaktadır. Oğul Bush’un da Teksas Valisi olmadan önce aynı gruba bağlı olan Caterair adlı şirkette hisse sahibi olduğu ve 75. 000 dolar maaş aldığı söylenmektedir. Bu iddialar ışığında baktığımızda 11 Eylül raporundan Suudilerle Bush ailesi arasındaki ilişkilerden bahseden sayfaların kimler tarafından ve neden sansürlendiğini daha iyi anlayabiliyoruz. 23 Craig Unger de “House of Bush-House of Saud” adlı kitabında Suudi Sarayı ve Bush ailesi arasındaki ilişkilere dair önemli bilgiler aktarmaktadır. 24 Unger’e göre ABD’nin tarihindeki bu en büyük terör eylemi, Suudi Sarayı ve Bush Sarayı olarak adlandırdığı çevreler arasındaki otuz yıllık bir geçmişin ürünüdür. Suudi Sarayı çevresi: Suudi Kraliyet ailesi ve milyar dolarlık gelirleri olan Suudi ticari çevresinden oluşmaktadır. Prens Bandan Bin Sultan (Suudi Arabistan Büyükelçisi) Bush’ların yakın dostu ve Suudilerin ABD’deki çıkarlarının en yetkin temsilcisi olarak görülmektedir. Halid bin Mahfouz Suudi Arabistan’ın ilk ve en büyük bankası olan Suudi Arabistan Ulusal Ticaret Bankası’nın kurucusu, sahibi ve BCCI (Uluslararası Kredi ve Ticaret Bankası)’nın en büyük ortağıdır. Salem Bin Ladin ise Usame Bin Ladin’in kardeşi ve Suudi Bin Ladin grubunun yöneticisidir. Bu grup Suudi Arabistan’da kraliyet ailesi tarafından kollanmakta ve ülkenin tüm alt yapı antlaşmaları kendileriyle yapılmaktadır. 70’lerde ABD’ye James Baht adlı ikinci el uçak satıcısı tarafından getirilen Bin Ladin ve Bin Mahfouz, Houston’da siyasi ve ticari çevrelerle ilişki kurarak Suudi-ABD ilişkilerinin önemli figürleri haline gelmektedirler. Baht ise iki Suudi milyarderi ile kurduğu ilişkiler sonucu onların ABD’deki temsilcisi olmuştur. Baht, Teksas Ulusal Hava Savunması’nda Bush Sarayı mensuplarıyla çalışmış ve bu iki çevre arasındaki bağlantıyı sağlamıştır. Bush ailesi de üç nesildir petrol işleriyle uğraşmaktadır. George H. W. Bush, siyasete atılmadan önce Teksas’ta bağımsız petrolcüdür. Ayrıca CIA başkanlığı görevi de yapmıştır. Carlyle Grubu ile Bush ailesinin bağlantıları da son derece ilginçtir. Carlyle Grubu, Bush-Reagan döneminin önemli figürlerini bünyesine katarak savunma, teknoloji, enerji, silah gibi önemli sektörlerde faaliyet göstermeye başlamıştır. George W. Bush da babası gibi bağımsız bir petrolcü olarak işe başlamış ve Suudiler tarafından babasının siyasi kariyerinin etkisiyle batmakta olan şirketleri ederinin çok üstünde fiyatlarla satın almıştır. 25 Bush ailesi bu ilişkiler ağıyla edindikleri ekonomik kaynağı siyasi faaliyetlerinin finansmanında kullanmaktadırlar. Bush 11 Eylül’den Sonra Ladinleri Neden Kaçırdı? Bush ve Ladin arasındaki ilişkiyle ilgili en son iddia ise ABD’li ünlü yönetmen Michael Moore’un “Dude, Where Is My Country” isimli kitabında dile getiriliyor. Moore’un iddiasına göre Bush, 11 Eylül saldırısının hemen ardından iş ilişkisi içinde olduğu Ladin ailesinin 24 üyesini apar topar bir uçağa bindirterek Fransa’ya gönderdi ve FBI tarafından sorgulanmalarını engelledi. Moore, Başkan Bush’a 11 Eylül’den sonra 24 saatliğine hava uçuşları yasaklanmasına rağmen Suudi hükümetine ait özel bir uçakla Ladin ailesine mensup 24 kişinin çıkıp gitmesine neden izin verildiği sorusunu yöneltiyor. Moore’un Suudi kraliyet ailesinin ABD ekonomisi içindeki yerine ilişkin tespitleri de son derece önemli. Amerika pazarının günlük 1. 5 milyon varil Suudi petrolüne bağımlı olduğunu söyleyen Moore, Bush’a Amerikan ulusal güvenliğinin Suudi ailesinin insafına kalıp kalmadığını sorarak Suudi sermayesinin ABD’deki etkisini sorguluyor. 26 Bütün iddialar ışığında bu iki hanedan arasındaki ilişki inkar edilemeyecek bir gerçek olarak ortadadır. Ancak buna rağmen şimdiye kadar bu ilişkilere dair neredeyse hiç bir araştırma yapılmamıştır. Komisyon raporu örneğinde görüldüğü gibi bu kirli ilişkiler ağı bir şekilde hasır altı edilmiştir. ABD 11 Eylül’ü Neden Görmezden Geldi? CIA ve FBI’ın aylar öncesinden haberdar olduğu ve yine İsrail başta olmak üzere bir çok ülkenin istihbarat örgütlerinin Amerikan istihbaratını uyardığı böylesi büyük bir saldırı neden engellenmedi? Göz göre göre gelen saldırının istihbarat bilgileri kimler tarafından niçin hasır altı edildi? Bu soruların cevaplarını bulmak için ABD’nin 11 Eylül öncesinde ve sonrasındaki konumunu ve ABD derin devletinin üst düzey isimlerinin bu süreçteki rollerini değerlendirmek gerek. 11 Eylül öncesinde ABD dünyanın pek çok farklı ülkesinde askeri üsler bulunduruyordu. ABD emperyalizmi Gladio türü gizli örgütler vasıtasıyla hedef ülkeleri denetim altına almaya çalışıyordu. Darbe girişimleri, siyasi entrikalar, ayaklanmalar gibi ABD derin devletinin değişmeyen mekanizması çalışıyordu. Oysa, bugün 11 Eylül’ün ardından geçen üç yılda ABD Afganistan’dan Irak’a kadar pek çok bölgeye askeri olarak yerleşmiş durumda. ABD dünyaya hiçbir şekilde kabul ettiremeyeceği işgal planlarını 11 Eylül sayesinde meşrulaştırdı. ABD’nin “terörle savaş” doktrini, ABD karşıtı güçleri bile ABD’yle yanyana getirdi. ABD şimdi dünyanın istediği bölgesinde istediği gibi at koşturabiliyor, istediği ülkeleri terörist ilan edip Irak’ta olduğu gibi saldırı tehdidiyle korkutuyor. 27 Kısacası 11 Eylül ABD’ye hiç beklemediği bir hareket alanı ve meşru saldırı hakkı yaratmış durumda. Gerçi işler hiç de ABD’nin istediği biçimde gelişmedi, ABD egemenlik kurmak istediği Ortadoğu’da büyük bir direnişle karşılaşıp Irak ve Afganistan’da hezimete uğradı, ama bu gerçekler ABD’nin hegemonyacı emellerini gerçekleştirmek için 11 Eylül’e göz yumduğu gerçeğini değiştirmiyor. Pearl Harbor’dan 11 Eylül’e Amerikan Tezgâhları “ABD niçin binlerce vatandaşının ölümüne yol açan 11 Eylül gibi büyük bir saldırıya göz yumsun” diye soranlara tarihten bir ders olarak Pearl Harbor’ı hatırlatmak faydalı olur. Pearl Harbor, ABD derin devletinin kendi çıkarları söz konusu olduğunda hiç bir sınır tanımadığını, hatta kendi vatandaşlarının bile bile ölmelerine göz yumacağına tarihten iyi bir kanıt. 11 Eylül’ün hemen ardından piyasaya çıkan Joseph E. Persico’nun “Roosevelt’s Secret War: FDR and World War II Espionage” adlı kitabında Pearl Harbor olayıyla ilgili çarpıcı açıklamalar bulunuyor. Persico’ya göre Amerikan yönetimi İkinci Dünya Savaşı’na karşı çıkan Amerikan halkının tepkisini azaltmak ve savaşı kamuoyuna kabul ettirmek için Pearl Harbor’u kullanmıştı. Japonların Pearl Harbor saldırısını önceden haber alan ABD yönetimi tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi gelen istihbarat bilgilerini hasır altı ederek saldırının engellenmesini önledi. Sonuçta 4’ü savaş gemisi olmak üzere 18 ABD gemisi Japonlar tarafından batırıldı. Saldırıda ölen ABD askerlerinin sayısı ise tamı tamına 2000’di. Pearl Harbor gibi binlerce askerin gözden çıkarıldığı bir örnek önümüzde dururken “ABD 11 Eylül’e neden göz yumsun? ” gibi sorular anlamını yitirmektedir. Pearl Harbor bir yana Vietnam Savaşı’nın da bir Amerikan tezgâhı olduğu ve dünya tarihine damgasını vuran bu savaşın bile bir Amerikan komplosu sonucu çıkartıldığı söylenmektedir. 11 Eylül’ü Bilenler Borsada Nasıl Ortaya Çıktı? 11 Eylül’ün Amerikan derin devleti veya siyonist elit tarafından önceden bilindiğine dair bir işaret olarak da 11 Eylül’ün hemen öncesindeki borsa işlemlerini örnekleyebiliriz. Araştırmacı Michael C. Rupert’in yazdığına göre bu borsa işlemleri aynı zamanda CIA bağlantılı. 28 Borsa işlemleri ile ilgili kuşkuları ilk gündeme getiren “Herzliyya International Policy Institute for Counterterrorism” adlı İsrail kurumu. Enstitünün verdiği bilgilere göre 6-7 Eylül günlerinde Chicago Borsası’nda United Airlines şirketine ait hisseler her zamankinden çok işlem görmüş. Bu “içerden bilgi” sayesinde birilerinin beş milyon dolar kazandığı tahmin ediliyor. Aynı olay bu sefer de 10 Eylül günü American Airlines için gerçekleşmiş ve biri 4 milyon dolar kazanmış. Diğer havayolları şirketlerinde herhangi bir değişiklik olmazken 11 Eylül’de adı çokça geçen bu iki şirketin hisselerinin 6 kat işlem görmesi bir rastlantı olabilir mi? Yine Enstitü’nün raporuna göre DTM’nde 22 kat işgal eden Morgan Stanley Dean Witter&Co. şirketinin hisseleri de 11 Eylül’den hemen önceki günler boyunca yoğun ilgi görmüş ve birileri 1. 2 milyon dolar kazanmış. Aynı koşullar içindeki Merril Lynch & Co. şirketinin hisseleri sadece günde 252 işlem görürken 11 Eylül’ün hemen öncesinde 1200 kat artarak 12215 işleme yükselmiş. Bu sayede kazanılan tutar 5. 5 milyon doları buluyor. İşin daha da ilginç tarafı United Airlines hisselerinde oynayan bankanın CIA’nın üç numaralı koltuğunda oturan A. B. Krongart tarafından yönetiliyor oluşu. CIA Başkanı George Tenet, aynı Krongart’ı yanına danışman olarak almış, 1998 yılında. Krongart’ı bugünkü koltuğuna oturtan ise George W. Bush. 29 ABD’nin İslam Düşmanlığı Bilindiği gibi, “Soğuk Savaş”ın bitiminde 34 ülkenin katıldığı, 1990 Kasım ayının sonlarına doğru “Paris Şartı” imzalanmıştır; Baba Bush tarafından söylendiği öne sürülen söylemlerden ikisini yinelemek istiyorum: w Bugüne kadar savaşlar Doğu-Batı yönünde süregelmiştir. Artık, zengin Kuzey ile yoksul Güney arasında cereyan edecektir (Mealen). w Bundan sonra düşmanımız İslam’dır. 1990’lı yıllarda İslamı düşman ilan eden ABD’nin, CIA’nın yetiştirdiği Bin Ladin’in kendi hedeflerine saldırmasına göz yummasının anlamı tüm boyutlarıyla bugüne kadar değerlendirilmiş değildir. Bin Ladin dışında da dünyanın her yerinde “radikal İslamcı” grupları eyleme itip bir anlamda ABD’nın bugünkü saldırganlığını haklı çıkarmak için ortam hazırladığını söyleyebiliriz. 30 Daha sonra da NATO Başkumandanı Orgeneral John Galvin aynı doğrultuda açıklama yapmıştır: “Ana tehlike komünizm zayıfladı ancak şimdi yeni tehlikeler var. Bu tehlikelerin başında İslam köktenciliği geliyor. ”31 2000 yılında bilindiği gibi Dünya Ticaret Merkezi’ni (DTM) Arap asıllı eylemciler bombalamış, 240 yıl hapse mahkum olan Muhammed Salameh, asıl baskının gelecekte yapılacağını ifade etmiştir. Bu kişinin 5 Eylül 1972 Münih olimpiyat baskınını düzenleyen Ali Hasan Selemeh’in akrabası olduğu ve Hasan Salameh’ın CIA ajanı olduğu açıklanmıştır. Bu kişilerin bir kaçının Yakın Doğu’yu karıştırmak için CIA ile ilişkiye geçtiği de basına yansımıştır. Oklohama Bombacısı Timothy Mc Veigh, eylemi nedeniyle elektrikli sandalyede öldürülmüştür. Bu kişinin, “bireysel terörist” olarak nitelenmesi, kanımca akla ve mantığa uygun düşmez. Çünkü, eylemde kullanılan bombanın Ordu malı olduğu belgelenmiş, yazılmıştır. ABD’nin Körfez Savaşı kahramanı olan bu kişinin ölürken söylediği savaş karşıtı sloganlar bir örgüte çağrışım yapmaktadır. Eğer Mc Veigh’in örgütsel bağlantısına inilebilinseydi ABD içinde ABD karşıtı radikal örgütler ortaya çıkabilir, 11 Eylül Baskını’nın iç boyutu saptanabilirdi. 11 Eylül Baskını’ndan yaklaşık 1 yıl önce maddi hiçbir gereksinimi bulunmamasına karşın ABD Derin Devleti’nin 1 No’lu temsilcisi David Rockefeller, aynı bölgede bulunan gökdelenini neden sattı? Acaba saldırıdan haberdar mıydı? 32 Medyaya yansıdığına göre, İsrail İstihbarat Örgütü MOSSAD böyle bir “baskının” olacağından ABD yönetimini önceden haberdar etmiştir. 33 ABD de olası bir baskına karşı Haziran 2001’den bu yana teyakkuz durumuna geçmişti. 34 ABD olası bir baskından, önceden haberdar olduğu ve alarm durumuna geçtiği halde baskını önleyememiştir. Kanımca, bu olgu tek başına ABD’nin aczini ve güçsüzlüğünü kanıtlamak için yeterlidir... 11 Eylül Baskını ardında ABD Derin Devleti’nin parmağı uzun erimli bir süreçte aydınlığa kavuşacaktır diye düşünüyorum. ABD’den İslam Dünyasına Yeni Mesaj Komisyon Raporu’nda yeralan önemli bir nokta da İslam’a yönelik değerlendirmeler. Bilindiği gibi Bush 11 Eylül’ün hemen ardından ABD’nin bir Haçlı saldırısına girişeceğinden bahsetmiş ve İslam’ı düşman ilan etmişti. Haçlı Seferi’nden kastedilen de aslında müslüman coğrafyaya karşı girişilen bir Hristiyan saldırısından başka bir şey değildir. Oysa Komisyon Raporu’nda Bush’un açıklamalarından farklı yaklaşım sergilenmektedir. Raporda İslam-terörizm ilişkisi hakkında şu tespitler bulunmaktadır: “Düşman sadece terörizm değil. İslam içinde bir azınlığın, siyaseti dinden ayırmayan ve böylece ikisini birden çarpıtan höşgörüsüzlük geleneğinin ürünü Bin Ladin ve diğerlerinin yarattığı İslamcı terörizm tehdidi. Düşmanımız dünya çapında bir inanç sistemi olan İslamın kendisi değil, İslamdan sapanlardır” Bu tespit ABD Başkanı Bush’un genel olarak ABD’nin İslam hakkındaki görüşleri açısından bir farklılığa işaret etmektedir. Komisyon Raporu’nda farklı bir tanımlama getirilerek düşman İslam değil “İslam’dan sapanlar” olarak tanımlanmaktadır. Burada ABD’nin İslam dünyasna yönelik bir mesaj kaygısı olduğu görülmektedir. ABD, Afganistan ve Irak saldırılarının ardından yükselen tepkiyi bu şekilde dizginlemek istemektedir. 35 Raporda yeralan bir diğer önemli tespit ise ABD’nin muhtemel ve çok daha yakıcı sonuçlar doğuracak eylemlere karşı hazırlıklı olması çağrısıdır. Tedbir olarak da üç aşamalı bir strateji önerilmektedir: 1. Teröristlere ve örgütlenmelere saldırı. 2. İslamcı terörizmin sürekli gelişimini engelleme. 3. Terörist saldırılara karşı hazırlık ve savunma. Bu önlemlerin amacı da sürekli olarak gelişme gösteren İslamcı terörün önüne geçmek olarak belirtilmiş. Bunun yanısıra “İslam dünyasında Amerikan idealleri daha iyi açıklanmalı ve savunulmalıdır. Öğrenciler ve hükümet dışı liderler de dahil olmak üzere daha fazla insana ulaşmak için kamuoyu oluşturma amaçları daha güçlü kullanılmalıdır” sözleriyle de yeni stratejinin esasları belirtilmiş. Elbette bunlar ABD’nin kendi çözüm önerileri. Ancak bu önerilerin ne derece çözüm alıcı olacağını yaşayarak göreceğiz. ABD şimdiden bütün ezilen uluslara yönelik büyük bir cephe açmış durumda ve özellikle Ortadoğu’da ABD’nin işgalci şiddet yönetimi büyük bir Amerikan düşmanlığına yol açmış görünüyor. ABD kendi tetiklediği bu durumun sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak. 36 11 Eylül’ün de gösterdiği gibi tedbir alarak bu tip saldırıların önünü kesmek mümkün değil. Zira ABD’nin artık vurulabilir bir güç olduğu ortaya çıkmıştır ve dahası açılan gedik yeni denemelerle daha da büyütülecektir. Ortadoğu’nun dinamikleri ve El Kaide’nin genişlemesi ve güç kazanması düşünüldüğünde ABD için çanların çaldığını söylemek yerindedir. 37 Komisyon raporunda da bu gerçek itiraf ediliyor: “11 Eylül’den beri ABD ve müttefikleri El-Kaide önderliğinin büyük kısmını öldürdü veya ele geçirdi; El-Kaide’ye Afganistan’da sığınma hakkı veren Taliban’ı başsız bıraktı ve örgüte zararlar verdi. Yine de teröristlerin saldırıları devam ediyor. Saldırıları engellemiş olsak da hemen hemen herkes geri geleceklerini düşünüyor. Bu nasıl olabilir? Sorun El-Kaide’nin sınırlı bir grup insanı değil, ideolojik bir hareketi temsil etmesi. Çok uzun süre yönetemese de başlatıyor ve ilham veriyor. Bu yolla kendisini merkezi bir yapı olmaktan kurtarıyor. Ladin kaçaklarla büyük saldırılar örgütlemek sorunuyla kısıtlanmış olabilir. Yine de onu öldürmek veya ele geçirmek çok önemli olsa da, terörü durdurmayacaktır. Onun mesajından esinlenen yeni bir teröristler kuşağı gelecektir. ” Afganistan, UNOCAL, ABD ve 11 Eylül... 11 Eylül’den sonra ABD yönetimi bilindiği gibi hemen saldırıyı gerçekleştirenin Bin Ladin olduğunu ve Ladin’in de Afganistan’da olduğunu söyleyerek Afganistan operasyonunu başlatmıştı. Oysa ki Taliban yönetimi ABD’nin ilişki içinde olduğu, bir dönem desteklediği bir yönetimdi. ABD yönetiminde yer alan kişilerin neredeyse hepsinin petrol şirketleriyle ilişkisi vardı ve bunların bir kısmı da Taliban’la ilişkiliydi. 1996-98’li yıllarda ABD yönetiminin Taliban ile Afganistan’dan petrol ve gaz boru hattı geçirmek için yaptığı pazarlık girişimleri sonuçlanmadı. Afganistan operasyonu Amerikan petrol şirketlerinin istediklerini elde etmesinin önünü açacaktı. O yıllarda UNOCAL adlı petrol şirketi Afganistan’a yerleşmiş ve Hamit Karzai şirket danışmanlığına getirilmiştir. 38 UNOCAL şirketinin bir diğer danışmanı ABD saldırganlığının bir numaralı temsilcisi dünya emekçi halklarının amansız düşmanı, ABD Derin Devleti’nin etkin üyesi ve siyonist Henry Kissinger’in Afganistan’a müdahalenin öncülüğünü yapması anlamlıdır. Yine aynı tarihlerde bir başka ABD petrol şirketi Çin’e uzanmış ve bu yapılanma içinde George W. Bush’un Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice’ın yeralması sizce bir rastlantı mıdır? Şimdi bu ilişkilere biraz daha yakından bakalım. UNOCAL adlı petrol ve gaz üretim firmasının Dış İlişkiler Başkanı John J. Marresca, Amerikan Kongresi’ndeki bir alt komisyon toplantısında şöyle konuşuyordu: “Sonuç olarak Afganistan bizim düşündüğümüz petrol boru hattı için en az teknik engel içeren güzergahtır. Biz Hazar bölgesi petrollerini Asya pazarına ve Arap denizinden istediğimiz yerlere ulaştırabilmek için Afganistan üzerinden geçen yeni bir İpek Yolu açmayı öneriyoruz. Amerikan hükümetini gerçek ve büyük bir işin başarısına yardım etmeye çağırıyoruz. ”39 Sonuçta Amerikan hükümeti UNOCAL’ın yardımına koşmuştur. Bu noktada kanıt beklemeden Afganistan’ı vurun diyen Kissinger’ın, ABD’nin Afganistan özel temsilcisi Zalmay Halilzad’ın ve Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin UNOCAL danışmanlığı yaptıklarını da hatırlayalım. UNOCAL firmasının “Yeni İpek Yolu” olarak adlandırdığı proje Asya’daki enerji kaynaklarının Amerikan şirketlerinin kontrolüne geçmesi gerektiğine ve ABD yönetimlerinin de bunun için gerekli siyasi çalışmayı yürütmesine dayanıyordu. UNOCAL ve Enron firmalarının bu amaçla pek çok farklı işbirliğine de girdikleri ve ortak hareket ettikleri de biliniyor. UNOCAL’ın Taliban’la arasının bozulması ise çıkar uyuşmazlığından kaynaklanmıştır. UNOCAL’la Taliban arasında 1996’da Houston’da varılan anlaşma 1998’te Taliban’ın yıllık 100 milyon dolardan fazla para ve hatta kendi ihtiyacı için bir kapak açmak istemesi üzerine bozuldu. Aynı yıl Marresca da bu konuşmayı yaptı. Afganistan operasyonunun tarihi ise üç yıl sonradır. Albion Monitor gazetesinin haberine göre de ABD yönetimi Enron’un Hindistan’daki santralına taşınacak gazın Afganistan geçişi için Taliban’la görüştü, 43 milyon dolar verdi. Görüşmeler kilitlenince bombalama tehdidinde bulundu. 40 Enron’la ilgili bir ayrıntı daha. Beyaz Saray’ı zor durumda bırakan Enron skandalı hakkındaki soruşturmayı durduran da 11 Eylül oldu. Afgan işgalinden yaklaşık dört yıl önce bir ABD paraşüt tugayının 19 saat durmaksızın uçup Kazakistan’ın Çimkent bölgesine inmesi tatbikatını yöneten Orgeneral John Sheehan’ın “Eğer buralarda bir kriz çıkacak olursa ve ABD’nin yardımını isterseniz yanınızda olup sizinle savaşacağız”41 demesini, ABD’nin bölgedeki petrol ve gaz yataklarına egemen olmak politikası ve Afganistan’ı işgal provası diye nitelersek yanılmış olmayız. Amerikan Derin Devleti ve 11 Eylül Örnekleri sayısız şekilde çoğaltabiliriz. Ancak burada noktalayalım. ABD Derin Devleti’ni tüm boyutlarıyla algılamadan 11 Eylül Baskını’na ve bu olayı bahane ederek Afganistan ve öteki çıkar alanlarına müdahale etmesine doğru tanılar konulabileceğini sanmıyorum. ABD emperyalizminin gündemini, Derin Devlet’in siyonist ve masonik bir yapılanmanın işleyişi içinde olduğunu görüyoruz. Bu yapılanma 1833’lü yıllara kadar inen gizli örgütlerden ve onların üyelerinden oluşmaktadır. Bu üyelerin büyük bir çoğunluğu Çok Uluslu Şirketler’in sahip ve yöneticilerinden oluşmaktadır. ABD Derin Devleti ve O’nun çıkarlarına göre dünyanın şekillenmesi Küreselleşme, Yeni Dünya Düzeni vb. gibi söylemlerle dünya kamuoyuna yutturuluyor. 42 Çoğunluğu ÇUŞ yöneticilerinden oluşan Bush kabinesi kendi ulusal çıkarlarını öne çıkaran devletleri “Rouge State”43 diye tanımlayıp çeşitli yöntemlerle sindirme politikası gütmektedir. Görünen ABD devleti, görünmeyen devletin -Derin Devlet- taşeronluğunu yapmakta, zaman zaman da bu iki güç arasındaki çatışma, başkanların öldürülmesi, seçim hilesi ve 11 Eylül Baskını gibi olaylarla sonuçlanabilmektedir. Baba Bush’un Kuzey-Güney söylemine dönersek, ABD gizli örgüt yapılanmasını biraz daha somuta alabiliriz diye düşünüyorum. 1833’lü yıllarda “Skulls and Bones Society” ve 1870’li yıllarda “Illimunati” adıyla çok gizli ve çok seçilmiş kimselerden oluşan siyonist ve masonik örgütlenme ağı 1921 yılında Rockefeller ailesinin girişimiyle “Commission on Foreign Relation” (CFR=Dış İlişkiler Komisyonu) adlı gizli yapılanma Kuzey Amerika’da kapitalist enternasyonalizmin gerçekleşmesi için kurulmuş ve bu yapılanma 1954 yılında Avrupa’ya taşınarak “Bilderberg” örgütü kurulmuştur. 44 Aynı yapılanma 1971 yılında Japonya’ya taşınmış ve Trilateral Commission (TC=Üçlü komisyon) kurulmuştur. Vurgulayıp yinelemek istiyorum ki, ABD istihbarat örgütlerini de denetime alan bu örgütlenme siyonist ve masonik karakterde olup masonluk ilkeleri temelinde aşağıya doğru (Rotary, Rotaract, Lions, Dinner, Propeller, vb... ) yaygınlaştırılmış, uluslararası kapitalizmin hem coğrafyasını hem de işbirlikçileri oluşturulmuştur. O halde, ABD+Avrupa+Japonya’dan oluşan kuzey yarım küresi ülkelerinin örgütsel bir biçimde kapitalist enternasyonalin denetimine girmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bu coğrafyadaki uluslar G-8’ler adıyla örgütlenmiş ABD önderliğinde, ABD çıkarları ön planda olmak koşulu ile kapitalist-emperyalist sömürüde anlaşmışlar ve kapitalizmi “Trilateralizm”e45 dönüştürmüşlerdir. Aralarında zaman zaman yaşanan çelişki ve sürtüşmeler görülse de özdeki yapılanma açıkladığım biçimdedir. 1833’lü yıllarda kurulan “Skulls and Bones Society” adlı örgüt şu anda en etkin bir konumda bulunmaktadır. Şöyle ki, baba ve oğul Bush, siyonist ve masonik örgütler ağının, bu en tehlikeli gizli örgütünün üyesidir. Örgütün mabedinde taş duvar üzerinde en azından iki metre yükseklikte war (savaş) yazmaktadır. “Şahinler” kelimesinin bu açıklama karşısında anlam kazandığını düşünüyorum. Özetlersek: - İngiliz Emperyalizmi’nden ABD emperyalizmi’ne geçiş küreselleşme söylemi altında, tek kutuplu dünyada ABD’nin egemenliğinde Küresel Faşizm’e dönüştürülmek istenmektedir. Yüzyılları kapsayan bu sürecin temel örgütü Masonluk’tur. Eğer Masonluk olmasaydı, Emperyalist-kapitalist sömürülerini gerçekleştiremezlerdi. Tüm dünyada “Küresel Seçkinler=Global Elite” diye örgütlenen işbirlikçiler bugün ABD ve yandaşlarının küresel ihanetine aracılık etmektedirler. - Temel felsefesi “Savaş” olan “Skulls and Bones Society” adlı masonik örgüte dede ve oğul Bush’un üye olmaları ve özellikle bu kişilerin döneminde Dünya’nın kana bulanması rastlantı sayılamaz. 46 - ABD Derin Devleti üyeleri çoğunlukla masonüstü ve premasonik örgütlerin tümüne üye olan çokuluslu şirketlerin patron ve yöneticilerinden oluşmaktadır. Görünen ABD devleti ile işbirlikçi devletler ABD Derin Devleti’nin taşeronluğunu yapmak zorundadırlar. Yaşamları bu hıyanete katlanmalarıyla olanaklıdır. - Sanırım bugüne kadar ABD yönetimine bu boyutta çokuluslu şirket yöneticileri gelmemiştir. Bush seçimleri döneminde döndürülen dolaplar ve seçim hilelerinin bu amaçla yapıldığını düşünen ABD halkı 11 Eylül Baskını’nda önce çoğunlukta idi. - Bush kabinesinin üyeleri ÇUŞ’ların özellikle “petrol lobisi”nin temsilcilerinden oluştuğu için tüm dünyanın petrol ve enerji yataklarını ele geçirmek için ABD saldırganlığı doruktadır. Aslında petrol savaşı emperyalizm ve küreselleşmenin olmazsa olmaz koşuludur. Bush’ların Gizli Örgütü: Skulls and Bones Society 11 Eylül’ün perde arkasını anlayabilmek için 11 Eylül’ün aktörlerinin perde arkasındaki ilişkilerini de bilmek gerekir. Illuminati, Skulls and Bones Society, Bohemian Groove, Pilgrem Society, Atlantik Konsül, Round Table gibi gizli örgütlerin varlığı çok az kişi tarafından bilinmektedir. Öyle ki pek çok ülkenin istihbarat örgütlerinin bile bu örgütler hakkında bir bilgisi bulunmamaktadır. Oysa dünya bu gizli örgütlerin istemleri doğrultusunda yönetilmektedir. ABD’nin önde gelen isimlerin Brzezinski, Huntington, Kissinger, Wolfowitz, Richard Perle ve Abromowitz, CFR (Dış İlişkiler Konseyi), Bilderberg ve Trilateral Komisyon gibi gizli ve masonik karakterdeki örgütlerin de önde gelen isimleridir. Dede ve oğul Bush’un üyesi bulunduğu Skulls and Bones örgütünden ayrıca bahsetmekte yarar vardır. Kurukafa ve Kemikler Örgütü olarak da Türkçeleştirebileceğimiz bu örgütün beyin takımını Bush’lar oluşturmaktadır. Merkezi Yale Üniversitesi’nde olan örgüte her yıl sadece 15 erkek üye kabul edilmekte ve bu üyeler ABD’de üst düzey mevkilere getirilmektedir. Örgüt 1832 yılında Illuminati örgütünün bir uzantısı olarak William Russel ve Alphonso Taft tarafından ABD’de kurulmuştur. Gelinen noktada Yeni Dünya Düzeni’nin en önemli ideolojik ve politik merkezlerinden birisidir. Bush’ların yanısıra önemli diğer örgüt üyelerinden bazıları şunlardır: Morgan Stanley Bank’ın sahibi Morgan Stanley Zapata Petrol’ün başkanı Richard Gow Fortune dergisinin editörü Russel Davenport New York Times’ın Genel Yayın Yönetmeni Amory Howe Bradford New York Trust, Union Pasific, Boeing, Time gruplarının başkanı Artemus Gates. Amerikalı Şahinlerin Derin İlişkileri 11 Eylül’ün ardından ortaya atılan pek çok iddia biraraya getirildiğinde ABD’nin “terörle savaş” konseptinin mimarlarının neredeyse tamamının gizli birtakım çıkar ilişkileri içinde oldukları da ortaya çıkmaktadır. Ancak olayın asıl ilginç yanı bu ilişkiler ağının dönüp dolaşıp Ladin ve El-Kaide üzerinde yoğunlaşmasıdır. Fransa’da yayımlanan ve Jean Charles Brisard ve Guillaume Dasquie tarfından yazılan “Yasaklı Gerçek: Bin Ladin” isimli kitap bu konuda bilinmeyen pek çok soruya ışık tutan bir kaynak niteliğinde. Dünya politik ve finans çevrelerine bomba gibi düşen kitapta ABD ve müttefiklerinin El-Kaide örgütünün finans kaynakları hakkında gizlenen bütün bilgileri bir bir ortaya dökülüyor. Kitaptan birkaç ilginç not vermek gerekirse: FBI’ın ikinci adamı olan John O’Neil, Brisard’a “Usame Bin Ladin’in örgütünü dağıtabilecek tüm kilitler ve anahtarlar, Suudi Arabistan’da bulunuyor. Ancak Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Kral Fahd’a karşı güçsüz ve çaresiz” diyor. O’Neil Amerikalı diplomatların bu hiç de inandırıcı olmayan sözde çaresizliğini ise petrol çıkarlarına bağlıyor. Kitapta, Bush’a en yakın isimlerden Condoleeza Rice’la ilgili de önemli idialar bulunmakta. Rice 1991’den 2000’e kadar dünyanın sayılı petrol şirketlerinden birisi olarak gösterilen Chevron Grubu’nun Kazakistan ve Pakistan açılımlarından sorumlu müdürü olarak görev yapmıştır. Chevron Grubu’nun denetimindeki Tengizchevroil Konsorsiyumu’nun bütün politikaları bizzat Rice tarafından çiziliyordu. Görüldüğü gibi ABD Derin Devleti’nin yöneticilerinin çıkarları söz konusu olduğunda her yol mubahtır. Örneğin ABD yönetimi 1995’te Afganistan’da iktidarı ele geçiren Taliban ile üç yıl süren bir pazarlık yürüttü. Bu pazarlıklar tam sonuçlanmak üzereyken gelen Ladin’in Kenya ve Tanzanya’daki ABD büyükelçiliklerini bombalaması olayı petrol ve doğalgaz alışverişini engelledi. Taliban yönetimi de esasen bu saldırılardan sonra ABD ile düşman konuma geldi. ABD ayrıca Türkmenistan’daki zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına uygun bir güzergâh arıyordu ve Taliban ABD çıkarları için bulunmaz fırsattı. Taliban’ın ABD desteğiyle iktidara taşınmasının ardına yatan gerçek budur. ABD’nin petrol devi Unocal Taliban liderlerini Houston’da ağırlamış ve petrol/doğalgaz ticaretinden komisyon bile önermişti. Yani ilişkiler bu derece ileri düzeydeydi. Ancak Ladin’in ardı ardına gelen bombalama eylemleri işin rengini değiştirdi. Zira Taliban, El Kaide’ye sığınma hakkı tanıyarak topraklarında barınmasına izin vermekteydi. Bunun üzerine ABD’nin Afganistan’a müdahalesi konuşulmaya başlandı. 11 Eylül bu müdahale planlarının tartışıldığı bir dönemde gerçekleşti ve kabul etmek gerekir ki ABD için iyi bir bahane oldu. Yalnızca bu bilgiler bile ABD içindeki istihbarat skandallarının ve çekişmelerin nedenlerini anlamak için yeterince ipucu vermektedir. Gerçekte El-Kaide ile ilgili bütün bilgiler ABD istihbaratında mevcuttur. Ancak ABD derin devletinin önde gelen şahinlerinin gizli çıkar bağlantıları nedeniyle bu ilişkiler ağı ortaya çıkartılamamaktadır. Bu çıkar şebekesi tam olarak deşifre edilmeden dünyada barışın tesisi mümkün olmayacaktır. ABD’nin Kuraldışı Savaşına Karşı Mazlum Ulusların Kural Dışı Savaşı w 11 Eylül terör olayı değil “Milenyum Savaşı”dır ve önümüzdeki yüzyıla damgasını vuracaktır. ABD “Soğuk Savaş” döneminde kuramlaştırdığı ve örgütleyip yaşama geçirdiği “Kural Dışı Savaş”ı dünya egemenliği hedefine ulaşmak için saldırganca kullandı. Trilateral coğrafya dışına itilmiş mazlum ulusları ezdi, sömürdü ve liderliğini ilan etti. Bu süreçte eriştiği teknolojik üstünlüğü insanlığın hayrından çok “Küresel Liderlik” adına kullanıp sindirme politikası uyguladı. Nükleer, Termonükleer silahlar yanında, uzay teknolojisi şöyle dursun casus uçaklar, pilotsuz uçaklar, füzeler, tanklar, toplar, uçak gemileri, vb. gibi silahlara hiç bir zaman sahip olmayan Küresel örgütlenme dışı bırakılmış “ulus devlet”ler kendi bağımsızlık, özgürlükleri ve onurları yanında “ulusal çıkar”larını nasıl koruyacaklardır? ABD’nin kural dışı haksız savaşına karşı yeni bir tür “Kural Dışı Savaş” geliştirmek şeklinde bu soru yanıtlanabilir. Nitekim 11 Eylül Baskını, ABD iç muhalefetinden ve yönetim karşıtı gizli örgütlerden destek alan mazlum ülke temsilcilerinin sahneye koydukları mazlum ulusların en büyük “Kural dışı savaş” yöntemidir. w Küresel sömürü var oldukça, işsizlik, açlık, yoksulluk, çaresizlik dünyada yaygınlaştıkça ve ABD hegomonyası hiçbir ahlâki ve vicdani değere itibar etmeksizin baskı, şiddet, müdahale politikasını sürdürdüğü sürece 11 Eylül Baskını’yla başlatılan bu süreç devam edecektir. Bu gerçeği ABD yetkilileri de açıkca dile getirmektedir. w IQ’sü 90 olan bir kişinin (Clinton’un IQ’sü 180 idi) ABD karar mekanizmasının başında bir gizli örgüt üyesi ve ABD Derin Devleti’nin temsilcisi olarak bulunması mazlum uluslar için potansiyel bir tehdit oluşturmaktadır. w “İyiler ve kötüler” ve de w “Ya bizden yana ya da terörizmden yanasın” sloganlarından başka kültürel derinliği bulunmayan ve kendisini peygamber sanan W. Bush, gerek ülkesinde gerek dünyada daha şimdiden alay konusu haline gelmiş bulunuyor. w Küreselleşme ve kirli savaş karşıtlarının çığ gibi büyümesi ve ABD hegemonyasına AB içinde bile karşı çıkanların varlığı bu kaostan çıkış için umut verici görülmektedir. w Kendi ülkesini korumak için İsrail tanklarına taş atan Filistinli çocukları çaresiz kalınca büyüdüklerinde bir “Canlı Bomba”ya dönüşmekten başka seçenekleri var mıydı? ABD’nin Yakın Doğu Politikası’nın temel dayanağı olan İsrail Devleti’nin saldırganlığı durdurulamamakta. Arap alemi dahil tüm dünya bu soykırıma seyirci kalmaktadır. Mazlum ulusların onur ve gururu paspas gibi çiğnenmektedir. w ABD, Afganistan’ı işgal etmeyi, Bin Ladin olayından çok daha önce karar vermiş ve belki de bir zamanlar kendi ajanı olan Bin Ladin’in eylemlerine göz yumarak Afganistan işgaline gerekçe hazırlamıştır. Nitekim, 1996’lı yıllardan bu yana UNOCAL petrol şirketiyle bölgeye girerek şirketin yönetim kurulu üyesi Hamid Karzai’nin devlet başkanlığına getirilmesinin açıklayıcı bir sebebi bulunmamaktadır. w ABD Afganistan’ı ele geçirmekle Asya’daki stratejik zaafını üstünlüğe dönüştürmüş ve: w Gelecekteki en güçlü rakibi olarak gördüğü Çin’i denetim altına almayı düşlemektedir. w ABD, Pakistan ve Hindistan’ın bölgede nükleer güç oluşturmasını küresel çıkarlarına aykırı görmektedir. Bu iki ülkeyi en iyi Afganistan’dan kontrol edebilir. Nitekim Pervez Müşerref rejimi devrilirse Pakistan’daki nükleer tesislere ne şekilde el koyacağının provasını yapmıştır. w ABD, İran’daki rejimle er geç hesaplaşmak istemekte, elinden kaçırdığı İran Petrolü’ne yeniden egemen olmak istemektedir. w ABD, Türk Cumhuriyetlerindeki muazzam petrol ve doğal gaz rezervini Pakistan üzerinden Hint Okyanusu’na indirmek için Afganistan’dadır. Bu amacı gerçekleştiğinde dünya enerji alanındaki mutlak egemenliğini gerçekleştirecektir. ABD Hazar Havzası ve Türk Cumhuriyetlere egemen olup Rusya’nın bu bölgedeki nüfuzunu kırmayı hedeflemektedir. w Bugün gerek ABD’de ve gerekse dünyada çok kişi “11 Eylül Baskını”nın ABD Derin Devleti’nin bir komplosu olduğuna inanıyor. w Haziran 2001’de olası bir saldırıya karşı alarma geçen ABD eğer 11 Eylül Baskını’nı önleyememişse tüm yönetimin istifa etmesi gerekmez miydi? “Soğuk Savaş’ın bitimiyle “Komünizm Düşmanlığı” değerini yitirince ABD yeni bir düşman arayışına girmiştir. 1990’lı yıllarda Baba Bush tarafından düşman ilan edilen “İslam” yeterli gelmeyince İslâm’ı terörizmle özdeşleştirmek için 11 Eylül Baskını’na göz yumulmuş ve böylece ABD’nin saldırganlığının önü terör bahanesiyle açılmıştır. w Baba Bush’un ipleri “Skulls and Bones Society=Kafatası ve Kemikler Örgütü” başta olmak üzere ABD Derin Devleti’nin masonik ve siyonist diğer gizli örgütlerinin elindedir. Oğul Bush’un ipleri de Baba Bush ve ABD Derin Devleti’ni oluşturan çokuluslu şirketlerin denetimindedir. w Bu koşullarda mazlum uluslar ne yapmalıdır? Temel sorun bu... w 1989 yılında yazdığım bir kitapta, 47 ABD’yi “terörist devlet” olarak nitelemiştim; o günlerden günümüze süregelen ABD müdahale ve saldırıları, her geçen gün bunu daha da doğrulamaktadır. Bu terörist devletin kural dışı savaşına karşı kural dışı bir savaş mazlum milletler için artık kaçınılmazdır. Türkiye Mazlum Milletler Cephesine 11 Eylül’ün ardından artık başka bir dünyada yaşadığımız ortadadır. Türkiye’nin dış politikası ve ulusal güvenlik stratejisi açısından yeni değerlendirme ihtiyacı da kaçınılmaz bir biçimde ortaya çıkmıştır. ABD 11 Eylül’ün yarattığı sözde meşrulukla bütün ezilen uluslara yönelik büyük bir terörist saldırının ilk adımlarını atmıştır. Afganistan ve Irak’ta yaşanan ABD terörü ABD’nin sözde terörle mücadele konseptinin ilk adımlarıdır. ABD, görülüyor ki Ortadoğu’da sömürgeci planlarına direnen bütün ülkeleri hedef tahtasına koymaktadır ve koyacaktır. Dolayısıyla Türkiye açısından artık bir durum muhasebesinin zamanı çoktan gelmiştir. Türkiye 11 Eylül’ün ardından önemli bir sorgulamaya girişmeli ve ABD ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmelidir. Eğer bu yapılmazsa Türkiye’nin önümüzdeki süreçte ulusal bütünlüğünü ve rejimi büyük bir tehdide maruz kalacaktır. Zira ABD açısından Türkiye bir müttefik değil parçalanması ve sömürgeleştirilmesi düşünülen bir hedeftir. Kısaca Türkiye de ABD’nin şer ekseninin içindedir diyebiliriz. ABD’nin şer ekseni içinde ilan ettiği devletlerden Irak hesabının tutmaması, Irak’ın işgalciye karşı direnişi İran, Suriye, Kuzey Kore gibi ülkelerin ABD saldırısına maruz kalmasını geciktirmiştir. Fakat ABD bu ülkelere ilk fırsatta saldırmanın yollarını aramaktadır. Bu saldırı planında şer ekseninde bulunan Türkiye de payına düşeni alacaktır. ABD’yi hâlâ stratejik müttefik olarak gören ulusal güvenlik anlayışının çöktüğü artık görülmelidir. ABD müttefik değil düşmandır. Bu yolda atılacak ilk adım Türkiye’nin BM, NATO gibi emperyalist kuruluşlardan çekilmesidir. Dünya artık yeni bir sürece girmektedir ve Türkiye bu dünyadaki yerini almak zorundadır. Türkiye’nin yeri mazlum milletlerin yanıdır. Türkiye’ye ABD’nin yanında yer almasını öneren Amerikancı tezlerin Afganistan ve Irak saldırılarından sonra hiçbir geçerliliği kalmamıştır. ABD 11 Eylül’de kendi kazdığı çukura düşmüştür ve bu saatten sonra ABD için tek seçenek çöküştür. Atatürk’ün dediği gibi “Mazlumlar zalimleri bir gün mutlak mahv-u perişan edecektir. ” Dipnotlar ve Kaynakça: 1. “ABD’ye yönelik çok daha yıkıcı başka bir saldırı olabilir”, ABD Kongresi 11 Eylül Komisyonu Raporu’ndan, 22 Temmuz 2003. 2. Haluk Şahin, “11 Eylül Sürpriz miydi? ”, Radikal, 28 Ekim 2001. 3. “Terörün Yeni Üssü Asya”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2000. 4. “İslamcı Terör Korkusu”, Cumhuriyet, 4 Şubat 2000. 5. Haluk Şahin, “11 Eylül Sürpriz miydi? ”, Radikal, 28 Ekim 2001. 6. FAA: Federal Aviation Administration (Federal Havacılık Kurumu) 7. “Saldırı geliyorum demiş”, Cumhuriyet, 18 Mayıs 2002 8. “Global köyün kanlı teröristi: Usame Bin Ladin”, Milliyet, 1 Ocak 2001, Milliyet. 9. “Saldırının haberi 1993’te verilmişti”, Cumhuriyet, 2 Ekim 2001. 10. “Bin Ladin saldıracak”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2001. 11. “ABD teröre karşı seferberlik başlattı”, Cumhuriyet, 24 Haziran 2001, 12. Yasemin Çongar, “Terörist Bin Ladin’e karşı operasyonun eli kulağında”, Milliyet, 21 Aralık 2000. 13. “Bin Ladin koca kulaktan kaçamadı”, Milliyet, 16 Şubat 2001. 14. “Amerikalılar Ladin tehdidine gülmüş”, Milliyet, 27 Eylül 2001. 15. Craig Unger, House of Bush, House of Saud, Scribner, 2004. 4 Nisan 2002 tarihinde yazdığım bu satırlar, iki yıl sonra bahsedilen yapıtla birlikte öngörüye dönüşmüştür. 16. Türkkaya Ataöv, “ABD 11 Eylül’ü biliyordu!”, Cumhuriyet, 26 Ekim 2002. 17. “11 Eylül kayıtlıymış”, Radikal, 9 Haziran 2002. 18. Fehmi Koru, Yeni Şafak, 6 Kasım 2000. 19. ABD Kongresi 11 Eylül Komisyonu Raporu, 22 Temmuz 2003. 20. “Beyaz Saray biliyordu”, Cumhuriyet, 20 Eylül 2002 “11 Eylül’de istihbarat hatalı”, Cumhuriyet, 25 Temmuz 2003. 21. ABD Kongresi 11 Eylül Komisyonu Raporu, 22 Temmuz 2003. Bundan sonra Rapor’dan alıntılar yazıda kalın karakterle gösterilecektir. 22. Ergin Yıldızoğlu, “1984-2004”, Cumhuriyet, 6 Eylül 2004. 23. Türkkaya Ataöv, “Bush-Bin Ladin ortaklığı”, Cumhuriyet, 16 Ekim 2002. 24. Craig Unger, House of Bush, House of Saud, Scribner, 2004. 25. 38. 000 Dolarlık hisseye 1. 000. 000 Dolar verilerek Bush ailesine bir nevi gizli rüşvet verilmiştir. 26. Bugünlerde gösterime giren Moore’un Fahrenheit 9/11 isimli filminde bu kirli ilişkiler daha ayrıntılı olarak görülebilir. 27. Talat Turhan, Bomba Davası-Savunma-1; Sorun Yayınları, 2004. Talat Turhan, Emperyalizmin Bataklığında İstihbarat Örgütleri/Doruk Operasyonu, Sorun Yayınları, 2004. Talat Turhan, Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla; Tümzamanlar Yayıncılık, 1993 Talat Turhan, Kontrgerilla Cumhuriyeti; Tümzamanlar Yayıncılık, 1993 Talat Turhan, Çeteleşme/Kontrgerilla, Gladio, Susurluk, Telekulak... ; Akyüz Yayıncılık, 1999 28. “11 Eylül saldırısını kim biliyordu? , Yeni Şafak, 23 Ekim 2001. 29. Taha Kıvanç, Yeni Şafak, 24 Ekim 2001. 30. Bush’un yeni tehlikeli İslam düşmanlığı stratejisi ilk kez tarafımızdan kamuoyuna açıklanmış: “Şimdi de İslam’ı seçtiler”, Zaman, 19 Kasım 1990. 31. Zaman, 29 Kasım 1990. 32. “Kapitalizmin simgesi satıldı”, Milliyet, 29 Aralık 2000. 33. “MOSSAD ABD’yi uyarmıştı”, Cumhuriyet, 17 Eylül 2001. 34. “Suudi Arabistanlı teröristin tehditleri Washington ve Tel Aviv’i alarma geçirdi-Bin Ladin saldıracak”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2001. “ABD teröre karşı ‘seferberlik başlattı’”, Radikal, 24 Haziran 2001. 35. “Bush iftarla gönül aldı”, Radikal, 9 Kasım 2002. 36. Robert Fisk, “Bush terörizmi meşrulaştırdı”, Birgün, 20 Nisan 2004. 37. ABD ekonomik ve siyasi açıdan büyük bir çöküş içinde. Örneğin, ABD 2003’te tarihinin en büyük dış ticaret açığını verdi: 489 milyar Dolar. Yine 2004 ortası itibariyle devlet borcu miktarı 7. 22 trilyon Dolar. Açlık sınırında yaşayan Amerikalıların sayısı: 35 milyon. 38. Burada ABD Morrison şirketiyle Süleyman Demirel işbirliği hatırlanmalıdır. Talat Turhan, Orhan Gökdemir; Mehmet Eymür/Ziverbey’den Susurluk’a Bir MİT’çinin Portresi, Sorun Yayınları, 2000, sf. 271-287: Talat Turhan’ın basın açıklaması-12 Ekim 1996. 39. Ece Temelkuran, “Küçük bir şirket işi: Kanlı İpek yolu”, Milliyet, 16 Ocak 2002. 40. “Enrongate’ten Taliban çıktı”, Milliyet, 3 Mart 2002. 41. Murat Yetkin, “Askerler boşuna uğraşmaz”, Radikal, 5 Ekim 2001. 42. Talat Turhan, Çeteleşme/Kontrgerilla, Gladio, Susurluk, Telekulak... ; Akyüz Yayıncılık, 1999. 43. William Blum, Rouge State, 2000. Bu kitap “Haydut Devlet” adıyla Türkçe’ye de çevrilmiştir: William Blum, Haydut Devlet, Yeni Hayat Kütüphanesi, 2003. 44. Bizim küresel seçkinlerimiz(!) de bu örgüte üye yapılmıştır. Bilderberglerin listesi için bkz. : Talat Turhan, Çeteleşme/Kontrgerilla, Gladio, Susurluk, Telekulak... ; Akyüz Yayıncılık, 1999, sf. 191-192. 45. Holly Sklar, Trilateralizm, South End Press, 1980. 46. Demokratların Başkan adayı Kerry de aynı gizli örgütün üyesi. 47. Talat Turhan, Emperyalizmin Bataklığında İstihbarat Örgütleri/Doruk Operasyonu, Sorun Yayınları, 2004. VI ABD Derin Devleti ve Türkiye ABD Derin Devleti ve Türkiye Ulusal Güvenlik Örgütü Asıl adı National Security Agency olan NSA simgesiyle tanımlanan istihbarat örgütü, ABD’nin Yeni Dünya Düzeni söylemi ardına gizlenen dünya liderliği hedefinin gerçekleşmesinde en önemli ve etkin araçlarından biridir. ABD, CIA’ya ulusal sıfatı vermemesine karşın, National Security Council (NSC - Milli Güvenlik Konseyi) için kullandığı sıfatı NSA için uygun görmüştür. NSA, diğer istihbarat örgütleri kadar sabıkalı olmadığı için kamuoyunca pek fazla tanınmamaktadır. Ancak ABD istihbaratın en etkin örgütü olan NSA’yı tanımakla ABD emperyalizminin bugünkü gücü algılanabilir. Abdullah Öcalan’ın yerini yaptığı telefon konuşmasıyla saptayan NSA, onun Türkiye’ye getirilmesine kadar geçen süreci başlatmıştır. ABD’nin Türkiye’ye NSA teknolojisiyle yaptığı bu yardımın zamanlaması ayrı bir tartışma konusudur. Bunun gibi hangi olaylarda ne kadar ve neye karşılık bu tür yardımların yapıldığını bilebilmek için, iktidarın belirli yerlerinde olmak gereklidir. Başkan Bush’un Türkiye ziyaretinde beraberindeki istihbaratçıların İstanbul Emniyeti’ne bazı hücre evlerini içeren liste verdiklerine dair haberler basına yansıdı. Bu evlere operasyon düzenlendiğinde yakalanan kişilerin Bush’a suikast düzenleme hazırlığı içinde oldukları da açıklandı. Olayın, bir propaganda savaşında bir güç gösterisi mi, ABD emperyalizminin bir gözdağı mı; Türkiye’deki Amerikan ajanlarının becerisi mi ya da NSA’nın çalışmasının yansıttığını bilmemiz olanaksız. Ancak güçlü bir olasılık gibi görünen NSA istihbaratı ise yorum değişebilir. Ülkelerde terör örgütlerinin faaliyetlerini bilmekte1, yönlendirmekte2 ve gerektiğinde kışkırtmaktadır.3 Bush olayından hareketle eğer ABD istihbarat güç ve yeteneğinden yararlanıp tüm ülkelere terör konusunda yeterli istihbarat verse bu sorunla baş etmek kolaylaşabilir. Oysa ki ABD çıkarları gerektiğinde terörü kullanarak destabilizasyon ve demagnetizasyon yöntemleriyle ülke düzenlerini, seçim ya da darbe yolu ile kendi rayına oturtmaktadır. Bunun yanında ülkeleri, terörü kullanarak ekonomik dar boğaza sokup, pazarlık gücünü yitirtmekte ve Savaş Sanayi yarışına bir de Terör Sanayi eklenip ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Ancak terör, bumerang etkisi sonucu kendisine dokunduğunda karşı çıkmaktadır. Bu nedenle YDD’de terör risk faktörlerinin başına alınmış ve tüm dünyada ABD önderliğinde ve öğretisinde, anti-terör birimleri kurulmuştur. Bu olgu aranan yeni düşman kavramının bir aşamasını oluşturabileceği gibi, anti-terör birimleri arasında kurulması doğal olan işbirliği yeni bir Gladio türü örgütlenmeyi beraberinde getirip, uzun erimde ABD çıkarlarına hizmet eden bir örgütlenmeye dönüşebilir. Demokratik ülkelerin anayasalarında ‘haberleşme hürriyeti’ güvence altına alınmasına karşın,4 zaman zaman telefon dinleme skandalları yaşanmaktadır.5 Konunun hukuksal boyutu bir yapıtta irdelenmektedir.6 Ancak NSA yıllardan bu yana, kendisini hiçbir kuralla sınırlamadan tüm dünyayı dinliyor ve gözlüyor. Teknik alanda olağanüstü gelişme NSA’nın gücünü her geçen gün artırıyor. İstihbarat çeşitli bölümlere ayrılır. Bunlar içinde doğruluk ve güvenirlik derecesi en üstün olanın Teknik İstihbarat olduğunu söyleyebiliriz. Bu istihbaratla kendi arasında sınıflandırılmaktadır. COMINT, SIGINT, ELINT v. b. gibi...7 NSA, Elektronik İstihbarat yapmaktadır. (ELINT) Bilgisayar teknolojisindeki olağanüstü gelişmenin belki de en çok uygulama alanı bulduğu yer NSA’dır. NSA eskiden bu görevi Samos Casus Uyduları ve Türkiye de dahil olmak üzere Zonguldak, Sinop, Samsun dünyanın her yerindeki üsleri aracılığı ile yapardı.8 Şimdi yeni teknolojinin olanaklarını kullanıp tüm dünyadaki haberleşmeyi -telefon konuşmaları, faks, internet ve yazışmaları- dinliyor, değerlendiriyor ve istihbarat değeri olanları bilgisayarlara depoluyor. İstediği kişinin yerini uydu telefonuyla, cep telefonuyla ya da normal telefonla konuşursa saptıyor - A. Öcalan örneğinde olduğu gibi-.9 NSA fotoğraf uydularıyla olası bir savaştaki hedefleri görüntülüyor. Kuşkusuz NSA’nın sağladığı bu olanaklar ABD’nin karar organlarına bir yandan olağanüstü güç verirken, diğer yandan da savaşlarda vurulacak hedefleri görüntüleyerek onların etkisiz hale getirilmesine yardımcı olmaktadır. Libya bombardımanı, Körfez Savaşı, Belgrat ve diğer Sırp hedeflerinin bombalanmasında hedef tespitinde NSA’dan yararlanılmaktadır. Medyanın, özellikle Abdullah Öcalan’ın yakalanmasında NSA’nın katkısı ortaya çıktıktan sonra, bu konuda kamuoyunu aydınlatma görevini tam anlamıyla yerine getirmemesini anlamakta güçlük çekmekteyim. Eğer isterlerse internet kanalıyla bile kamuoyunu aydınlatabilirler...10 ABD emperyalizminin gücünün boyutlarını saptamak isteyenlerin, NSA’yı yakından tanımaları gerekir diye düşünüyorum. 1999 yılı başlarında sinemalarda ‘Devlet Düşmanı’ adlı bir film oynatıldı. Filmde bir yandan NSA’nın gücü, üstünlüğü, dünya kamuoyuna yansıtılırken, diğer yandan ABD’nin her zaman, her yerde ve her koşulda insanların peşinde olduğu mesajı verilip yılgınlık yaratılarak insanlar sindirilmek isteniliyordu. Etkin bir kurgu içinde psikolojik savaş yöntemi uygulanan filmden gerçeği yansıtan bölümler de vardı. Örneğin dikkatli izleyiciler NSA merkezinin Fort Meade’de olduğunu öğrenebildiler. Peki Fort Meade nerede idi? O konuya geleceğiz... Bir gazetede çıkan bir haberden “Sırplar Allbright’ı vuracakmış”11 diye çıkan bir haberde NSA yeniden gündeme geldi. CIA’yı tanıyan dünya kamuoyu NSA’yı da tanımalıdır. Telefonumuzun dinlenmesine alıştık. Zaten dinlenilmede dostlarımız daha rahat olsunlar diye Telekom’un özelleştirilmesi için vatanperverane çalışmalar yapılıyor.12 Ama, ya bombalama... Bir gün size de çıkarsa... Emperyalizm bu... Hiçbir kural tanımayan, kanla beslenen, kendi çıkarından başka çıkar tanımayan bir canavar... Şimdi geçen yıl Fransa’da yayınlanan ciddi bir dergide yer alan NSA’yla ilgili önemli bir araştırma yazısından özet bilgiler aktarıp bu kuruluşu tanıtmağa çalışacağım.13 Birinci örnek: -Terörizmle mücadeleyi kolaylaştırma“1986’da Batı Berlin’deki bir diskotekte meydana gelen patlamada, iki Amerikalı asker hayatını yitirdi.14 Eylemin sorumluluğunu üstlenen olmadı. Buna rağmen ABD, eylemi gerçekleştireni kiralayanın Libya olduğunu ortaya çıkardı. Bu, NSA tarafından kaydedilen telefon konuşmalarından birinin şifresini çözen uzmanların başarısı sonucu mümkün oldu. Söz konusu telefon konuşması, Libya’nın Batı Berlin Büyükelçiliğinde görevli istihbarat görevlisi ile Roma Büyükelçiliğinden bir görevli arasında geçen konuşmaydı. Kaddafi’nin istihbarat örgütü üyesini ele veren cümle: ‘Eylem gerçekleşti. Hiçbir iz bırakılmadı’ idi. Bu olaydan bir kaç gün sonra, Reagan Libya’nın başkentine bomba yağdırdı.” İkinci Örnek: -Karar verme sürecini hızlandırma ve doğru karar verme“19 Ağustos 1991 günü, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını içlerine sindiremeyen KGB ve Kızıl Ordu’nun önde gelen görevlileri ve subaylar Kremlin’de bir darbeyle iktidarı ele geçirirler. Yayınladıkları bildiride M. Gorbaçov’un hastalandığını, ülkeyi yönetebilecek durumda olmadığını ve Kırım’daki yazlık devlet konukevinde dinlenmeye çekildiğini öne sürerler. Dünya nefesini tutarak bu olayı izlemeye başlar. George Bush’un ilk demeci ikirciklidir. Darbecileri kınamamaktadır. Tüm istihbarat kaynakları harekete geçerler ve CIA’nın üst düzey bir yöneticisi Bush’a, Gorbaçov’un tüm hareketlerini izleyen casus uydusunun yolladığı görüntüleri sunar. Bu görüntülerden tutuklandığı ve zorunlu ikamete tabi tutulduğu anlaşılır. Bu durumda darbeciler iktidarda kalabilirler. Bush, bu oldu bitti karşısında dostu M. Gorbaçov’u kaderine terk eder... Birkaç saat sonra durumun sanılandan farklı olduğu ortaya çıkınca Bush, ikinci bir demeç verip iktidarın yasal olmayan yolla ele geçirilmesini şiddetle kınar ve iktidarı gasp etmekle suçladığı darbecilerin yönetimini tanımayacağını açıklar. İki açıklama arasındaki süre içerisinde NSA, Başkana çok gizli bir rapor sundu. Bu raporda darbeciler arasında geçen telefon konuşmaları yer alıyordu. Yapılan değerlendirmede ise darbecilerin kendilerinden emin olmadıkları, fikir ayrılıkları bulunduğu daha da önemlisi Sovyet Ordusu’nun yerel komutanlarının iktidarı ele geçirenlere karşı olduğu belirtiliyordu. NSA sayesinde Bush darbenin büyük olasılıkla başarısızlığa uğrayacağını anlamış ve darbecileri kınamanın ve özgür dünyanın cesur ve kararlı önderi görünmenin misyonunu yüklenmişti. ” Bush Beyaz Saray’dan ayrılmadan önce yönetimi sürecinde kendisine sağladığı yararlardan ötürü NSA’ya teşekkür etti. Washington’a yakın bir askeri üs olan Fort Meade’deki NSA genel merkezinde şu açıklamayı yaptı: “Telefon konuşmalarını dinlemenin uluslararası alanda karar verme sürecinin önemli bir etkeni olduğunu, ABD Başkanı olarak sizlere belirtebilirim. ” “NSA, bilim adamları Federasyonu’na üye istihbarat görevlisi John Pike’nin açıklamasına göre ‘tüm iletişim ağları üzerinde yapılan görüşmelerin ve yazışmaların tümü veya en azından %95’ini dev bilgisayarlara kaydedebilmektedir. ’ Bu örgüt telefon konuşmalarını dinleyebilir, e-mail’lere ulaşabilir, faksları okuyabilir daha da önemlisi bilgisayar veri tabanlarında saklı veri ve bilgileri iletişim ağlarından geçişte yakalayabilir. Bunu yapabilmek için ABD’nin elinde 5 kıtada yirmiye yakın ülkeye dağılmış gizli üs ve bu üslerde iletişim uyduları - INTELSAT- bulunmaktadır.”15 NSA’nın istihbarata yönelik çalışmaları kuşkusuz uydularla iletişim uydularından geçen haberleşmeleri kapmakla sınırlı kalmamaktadır: - Atlas Okyanusu’nun iki yakası arasında kurulan iletişimin en büyük bölümü, kıtalararası sualtı telefon hatları aracılığıyla yapıldığından, NSA’nın denizaltısı, 5000 metre derinliğe inerek uygun bir ekle bağlayıp dinleme yapabiliyordu... Bir kaç yıl öncesine kadar geçerli olan bu yöntem, bakır tel yerine optik tel kullanılınca geçerliğini yitirdi. Ama ara verilmeksizin bir yolu ve yöntemi bulundu: - “NSA, telefon şirketlerinin işbirliğine başvurup, bu hatların karaya ulaştığı noktalarda kurulan aktarma istasyonlarına dolaysız yoldan bağlanmaktadır.16 Bir NSA eski görevlisinin değerlendirmesine göre: “Yurtseverlik ve çıkar kaygısı, şirketlerin bu isteğe karşı gelme duygusunun üstündedir.” Nitekim yeni kurulan uluslararası cep telefon şirketi IRIDIUM’un en önemli iki ortağı NSA ile çalışmakta ve NSA’dan yüklü miktarlarda malzeme siparişi almaktadır. - Bu ilişkilerin 50’li ve 60’lı yıllara dayandığını NSA hakkında kitap yazan James Bamford açıklamaktadır. NSA o tarihlerde SHAMROCK adını verdiği bir uygulama gereği: Telgraf şirketleri, özellikle Western Union, ABD’ne giriş ve çıkışlarında gelen ve yollanan tüm iletilerin birer kopyasını günlük çalışma saati bitiminde NSA görevlisine teslim ediyordu. - İnternet de NSA’nın ilgi alanına giriyor. Deneyimli bilgi işlem uzmanı NSA eski görevlisi Wayne Madsen’e göre: “İnternet’e gerekli donanımı sağlayan Amerikalı müteahhitlerin web sayfalarını elekten geçirme yollarını NSA’ya sunduğu konusunda şüphem yoktur. ” Böylece NSA, kullanıcının bağlantı esnasında bıraktığı adres vasıtasıyla kullanıcının bilgisayarında kayıtlı belge ve bilgilere erişebiliyor ve bunlara dayanıp hakkında araştırma yapabiliyor.17 - Bazı durumlarda ise, kısa dalga boyunda yapılan iletişimlerin dinlenmesi sadece yakın mesafeden yapılabiliyor. Bu amaçla NSA ve CIA’nın seçkin elemanlarından oluşan Special Collection Service=SCS birimi kuruldu. Diplomatik dokunmazlık şemsiyesi altında görev yapan bu uzmanlar ABD büyükelçilikleriyle konsolosluklarında dinleme merkezleri çalıştırmaktadırlar... Kanada İstihbarat Örgütü eski görevlisi Mike Frost’un kitabında açıklandığı gibi, bazı durumlarda bu görevi casusluk faaliyetlerinden daha az şüphe çeken Commonwealth ülkeleri üstlenmektedir. CIA Başkanı Georges Tenet’in açıkladığına göre, ABD’nin 13 istihbarat örgütünün 1998 bütçesi, 26. 7 milyar dolardır. Bu bütçeden NSA’ya ayrılan miktar ise 10 milyar dolardır. Tek başına bu olgu bile NSA’nın gücünü ve önemini kanıtlamaya yeterlidir. “NSA, yüz bin uzman ajanı, onlarca casus uydusu ve dev boyutlu veri bankaları ile elde ettiği bilgileri çok gizli bir güvenlik sistemiyle donatılmış iletişim hatları ve uydular aracılığıyla Washington yakınlarındaki ana merkezin bulunduğu Fort Mead’e ulaştırıyor. Bu amaçla bütün dünyada bazı telefonları sürekli dinliyor. (Devlet Başkanları, bakanlıklar, önemli elçilikler vb. gibi) Bazı durumlarda geçici bir süre için önem kazanan -ABD çıkarları için(Büyük şirketler, oteller, uluslararası toplantıların yapıldığı yerlere ait olanlar). Bunlardan başka NSA bilgisayardan Cray adı verilen devreler aracılığı ile kendisine tanıtılan sesi saptayıp otomatikman dinlemektedir. İzlenen kişi bir terörist olabileceği gibi, bir politikacı ya da diplomat olabilir. Bunun dışında CIA, Devlet Bakanlıkları, Savunma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı tarafından NSA’ya verilen sözcüklerin geçtiği konuşmalar kayda alınıp ilgilileri bildirilir. ” Tüm faaliyetler sonucunda: - Karar alma durumunda olan başkan ve kurumların doğru kararları kısa sürede almaları sağlanmaktadır. - Savaşta vurulması gereken hedefler önceden saptanmaktadır. - Dünya’nın tümü gözlendiğinden savaş öncesi yapılan yığınaklar saptanıp karşı tedbirler alınması kolaylaşmaktadır. - Kitlesel imha silahları tüm dünyada izlenilebilmektedir. - Terörizmle mücadele kolaylaşmaktadır. - Uluslararası toplantılar ve barış görüşmelerinde tarafların niyetleri daha önce bilindiğinden, bunların yönlendirilmesi olanakları artmaktadır. - Ticari casusluk yapılabilmektedir vb... Kuşkusuz sonuçta bu yöntemle ABD çıkarları gözetilmektedir. Ticari Casusluğu “NSA ve CIA görevlilerinin yer aldığı ve görüşmecilerle istihbarat örgütleri arasında köprü görevi yapan Amerikan Ticaret Bakanlığı’na bağlı Office of Executive Support=OES adlı bir dairenin” yürüttüğü söylenebilir. “1995 yılında Thomson Şirketi Amazon bölgesinin radar şemsiyesine alınma ihalesini kazanmıştı. NSA, Fransız şirketinin Brezilya’lı yetkililere rüşvet verdiğini Beyaz Saray’a iletti. Bunun üzerine Bill Clinton, Brezilya’nın üst yönetimiyle doğrudan temas edip ihalenin iptalini sağladı. Sonuçta ihale Amerikan şirketi Raython’da kaldı... Bunun gibi, aynı nedenlerle Airbus’un Basra Körfezi ülkelerinden aldığı uçak siparişini son anda Amerikan Boeing şirketi kaptı...” “1988 yılı Eylül ayında Avrupa Parlamentosu üyeleri olayı kınadılar. Bunun üzerine Reagan dönemi NSA Başkanı William Odon yaptığı açıklamada: ‘Bu tür faaliyetlerin yapıldığı doğrudur. Bu bir skandal mıdır? Hayır. Herkes aynısını yapmağa çalışırdı. En başta Fransızlar... İngiliz Commonwealth ile bir anlaşma yaptık. Bu bize büyük imkanlar sağlıyor. Bizim kadar ileri düzeyde teşkilatlanabilmeniz için, yılların geçmesi ve bu işe milyarlarca dolar para ayırabilmeniz gerekir. ’ Bunlardan yola çıkarak ABD’li casusların çok güçlü olduğunu söyleyemeyiz. ABD’li yetkililerin ‘intelligence failures’ diye adlandırdıkları başarısızlıklar son günlerde çoğaldı: - Afrika’daki Amerikan büyükelçiliklerine yapılan saldırılar, - Kuzey Kore’nin Japon semalarına doğru fırlattığı balistik füze, - Hindistan’ın gerçekleştirdiği nükleer deneme önceden öğrenilemedi. 1994 yılında NSA’nin üst düzey yöneticisi John MacConnel yaptığı açıklamada: “ABD hükümetiyle NSA’yı ilgilendirmeyen bir dış siyaset olayı yoktur.” diyordu. ABD emperyalizminin en etkin araçlarından biri olan NSA’nın gücünü özetlemeğe çalıştım. Kuşkusuz her ülkenin ulusal çıkarlarını gözetmesinden daha doğal bir tavır olamaz. Ancak bu tutum kaba kuvvet ve şiddete dayanıyorsa ve başka ülkelerin çıkarları ile çatışıyorsa karşı çıkılmalı, boyun eğmemelidir. ABD emperyalizmi başka ülkelerin sömürüsüne dayanan üstünlüğünü ‘Yeni Dünya Düzeni’ söyleminin ardına sığınıp dünya liderliği hedefine ulaşmak istemekte, BM kurallarını göz ardı ederek ve zaman zaman müttefiklerini de suçlarına katıp dünyaya gözdağı vermeye devam etmektedir.18 “NSA, kurduğu National Reconnaissance Office=NRO örgütünün geliştirdiği Keyhole (KH) adı verilen kameralar yüzlerce km. yükseklikten 10 cm. büyüklükte nesneleri görüntüleyebiliyor. Lacrosse adındaki uydular, geceleri veya bulutlanan arkasındaki nesnelerin daha az net fakat aynı kaliteye yakın görüntülerini kızılötesi alıcılarla sağlıyorlar. Aynı şekilde ısı farkını algılayabilen KIL 12 Improved Cıystal adındaki en son teknolojiyi kullanan uydular gömülü veya kamufle edilmiş maddeleri saptayabiliyor.”19 Bu yöntemle saptanan hedefler gerektiğinde bombalanıyor. Dost, düşman ayırt edilmeksizin. “Başkan Carter’in sağ kolu Trilateral Commission’un kurucusu Zbigniew Brzezinski, Vincent Jauvelt’e verdiği demecinde: ‘Hedeflerinin sadece Irak veya Libya’yı izlemek olmadığını, ilgi alanlarına dost ülkelerin de girdiğini’ açıkladı... ” Emperyalistlerin saldırgan emellerine karşı durup, ulusal bağımsızlık ve onurumuzu korumak ve kollamak görevini benimsemeli ve üstlenmeliyiz... Boyun Eğecek miyiz? Bu ülke, Sevr dayatmasına başkaldıran, emperyalist baskılara boyun eğmeyen Müdafaai Hukuk’çuların, Kuvvayı Milliyeci’lerin önderi Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda akıtılan kanların bedeli kazanılan bağımsızlık temeli üzerinde kurulmuştur. Dün Mustafa Kemal’e karşı çıkan emperyalistler, bugün tarihsel bir takiye yapıp yerli işbirlikçileri aracılığıyla Atatürk ve Atatürk ilkelerinden yana görünüp, Sevr’i horlatmaya çalışıyorlar. Çoğunluğu neo-mandater, neo-liberal olan işbirlikçi sermayenin doğal müttefiki olan bazı tarikat önderleri, bir zamanların moda deyimiyle ‘Adriyatik’ten Çin’e kadar’ örgütlenip ABD emperyalizminin dayatmaya çalıştığı Ilımlı İslam İdeolojisi’nin kadrolarını yetiştirmektedirler. Bu oluşuma Uluslararası Kapitalizmin gizli örgütlerine üye yapılan işbirlikçi politik liderler, iş adamları, bankacılar, bürokratlar vb. gibi... katkıda bulunmakta, masonik ve premasonik örgütlerin de desteğiyle Atatürk İlkeleri tasfiye edilirken, ulusal devlet olma kimliğimiz Yeni Dünya Düzeni içinde eritilmeğe çalışılmaktadır. Yeni Dünya Düzeni söylemlerinin devam edegelmesi de makro düzeyde bir takiyedir. Çünkü emperyal gizli örgütlerin 1920’li yıllardan bu yana sürdürdükleri çabalar sonuçlanmış ve günümüzde bu düzen yaşama geçirilmiştir. Bu gerçeği algılayabilmek için internette bilinçli bir tarama yapılması yeterli... Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, Koç Üniversitesi’nde düzenlenen “Zor Zamanlarda Liderlik” konulu konferansta yaptığı İngilizce konuşmasında:20 “Saddam’ın da dünyanın stresini arttırması sinirlerimizi gerginleştirmesi, bilmiyorum ne kadar doğrudur, ama bunlar büyük politikalar, bizim işimiz değil. ” diye konuştu. Rahmi Koç, Amerika’nın patron olduğunu, onun sözü geçtiğini kaydetti. Koç, şöyle devam etti: “Bugün diyorlar ki, Tony Blair, İngiliz uçak gemisi de Körfez’e gitti. Bir şey olur mu? Bu tamamen dışa karşı bir göstermeliktir. Blair olsa da onun gemisi orada olsa da olmasa da Amerika karar verdiğini yapıyor. Güç onda. Amerika bir şey dediği zaman, hepimiz boyun eğeceğiz. ” Rahmi Koç, Öcalan sorunu nedeniyle ekonomik çıkarlarının zarar gördüğü bir dönemde ise: 21 “Bunun gibi şeyler, hepsi Amerika’dan çıkıyor. Çünkü Amerika ‘da gerek Kürt gerek Ermeni, gerek Musevi, gerek Rum lobisi fevkalade kuvvetli. Onlar Amerika’da baskı yapıp, bu gibi olaylara önayak olunca, bu Avrupa ülkelerinde de oluyor.” şeklinde konuşmuştur. Baba Vehbi Koç’un söylemi pek farklı değildi. Örneklersek:22 “Yerel ve genel seçimler bir arada yapılsa herkes kendi işine baksa olmaz mı? Bal gibi olur, ama ABD ne isterse o oluyor.” Aslında 1950 yılından bu yana benimsenen uydu ekonomik modele uygun işbirlikçi ticaret ve sanayi burjuvazisi yetiştirmeyi amaçlayan ve ortakları arasında ABD’nin casusluk örgütü AID’in de bulunduğu Sınai Kalkınma Bankası’nın kurulduğu günden beri hangi projelere ve hangi şirketlere ne miktarda kredi verdiği, bu şirket patronlarının masonik ve premasonik örgütlerle ilişkileri en ince ayrıntısına kadar araştırılmadan oluşturulan uydu ekonomik modele doğru tanılar konulamaz diye düşünüyorum. Bunun gibi, Özal döneminde bol keseden teşviklerle ve hayali ihracat vurgunlarıyla daha da palazlanan işbirlikçi sermaye emperyalist güdüm içinde teslimiyetçiliği kişisel çıkarlarına uygun görmekte, ulusal çıkarlar göz ardı edilmektedir.23 Rahmi Koç, Özal döneminde RAM Dış Ticaret kanalıyla iş yapmış24 bir işadamı olması yanında ekonomide büyük bir ağırlığı olan bir kişidir. Koç Üniversitesi’nin öğrencilerine acaba kendi adına mı, Koç Topluğuna bağlı şirketler adına mı, ya da başka bir nedenle mi kurucusunun “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir...” dediği bir ülkede ABD’ye boyun eğmeyi önerebilmektedir. David Rockefeller’in bağlantıları araştırıldığında Chase Manhatten Bank’ın uluslararası gözlem komitesinde Bilderberg Örgütü mensubiyeti nedeniyle üye olduğunu görüyoruz. Aynı kuruluşta Henry Kissinger’in Bilderberg, Trilateral Komisyon ve CFR örgütleri üyesi sıfatıyla bulunduğunu görmek bizi şaşırtmadı. Çünkü yıllardan bu yana Kissinger’in ülkemizde devlet adamları ve iş adamlarıyla sürdüregeldiği dostluktan rahatsız olduğumu basın toplantısı yaparak açıklamıştım. 25 Rahmi Koç eğer bu bağlantısı nedeniyle ‘ABD’ye boyun eğmemizi’ öneriyorsa onu anlamak olanaklıdır... Ama bu bağlantısını saklayıp böyle bir öneride bulunduğu için, kendisini tam bağımsızlık ilkesini benimseyenler geç de olsa kınamalıdır. Buna karşılık neoliberaller Yeni Dünya Düzeni içinde en üst düzeyde yer almak başarısı gösteren Rahmi Koç’u kutlamalıdır... Ne yazık ki Rahmi Koç’a pek fazla tepki gösteren olmadı. Bir dergi “Boyun eğdiremeyeceksiniz” başlığı ile karşı çıkarken, bir gazetede yer alan makalesinde Prof. Dr. Nevzat Yüksel bizler gibi düşünenlerin hislerine tercüman oldu:26 “Toplum içinde bir takım insanlar sürekli olarak özgürlük ve onur savaşımı verirken, kimileriyse özgürlük ve onuru kendileri için bir yük gibi görebilmektedir. Böyle bir ortamda bu yükün altında kalmamak için boyun eğme bir seçenektir. Boyun eğdiğinizde toplumsal sorumluluklarımızdan kurtulur, sıradan bir insan olursunuz. Bir anlamda rahatlarsınız. İkinci seçenek, bütün bunlara karşı çıkarak savaşmak, bir başka deyişle kendini gerçekleştirme seçeneğidir. Gerçekte bu onurlu yaşama savaşımıdır. Yöneticilerimiz ikinci seçeneği ne ölçüde teşvik edip kolaylaştırmıyorlarsa o kadar başarılı sayılırlar. Oysa uygulamada bunun tam tersi bir durum yaşanmaktadır... ” Şimdi halkımızın önünde mikro düzeyde dayatılan seçeneklerden birinin “ABD’ye boyun eğmek” olduğu görünüyor. Makro düzeyde ise ulusal devlet kimliğini kaybedip Yeni Dünya Düzeni’nin varoşlarında sömürgeleşmeyi kabul etmek... Bu ülkenin özgür, onurlu ve bağımsız bütün bireyleri ile örgütleri bu anlayışa karşı çıkmalıdır... Bazı çevreler yasalar göz ardı edilerek ormanlık bölgenin Koç Üniversitesi’ne verilmesine karşı çıkıyorlar, bunun gibi İzmit’teki SEKA arazisinin Koç Holding’e bedava verilmesini içlerine sindiremiyorlar. Ecevit hükümetinin Güneydoğu’ya 110 milyon dolarlık yatırım paketi ayırmasına karşılık, Koç’a peşkeş çekilen SEKA arazisi üzerinde Ford Fabrikası kurması için 700 milyon dolar teşvik verilmesini anlamakta güçlük çekiyorlar... Bu durumda Özel Sektör yerine Güzel Sektör demeliyiz... Arsa bedava devletten, teşvik devletten, helva pişirmek de Koç Topluluğu’na düşüyor... Aslında emperyalizmin gizli örgütlerini tanımadan bu olağanüstü ayrıcalığa doğru tanılar konulamaz. Şu anda ülkemizin lider kadrosunda bulunan bütün liderler, Fiat’ın patronu G. Agnelli, belirli bir hiyerarşi içinde Uluslararası Kapitalizmin üyeleridir. Bunların birbirlerini desteklemesinden daha doğal ne olabilir. Bu bağlamda ‘boyum eğme’ önerisi de yeni bir içerik kazanmaktadır. Ben bu olguyu Bilderberg’lerin Dansı diye tanımlamıştım. Bu durumda ister Atatürkçü, ister sosyalist, ister sosyal demokrat, ister İslamcı olun boyun eğerek ilkelerinizi yaşama geçiremezsiniz. Bu örgütleri ve örgüt üyelerini politikadan, iş aleminden, bürokrasiden arındırmadan bağlı olduğunuz değerleri koruyamazsınız. Bu bilince ulaşılmadığı için, 18 Nisan seçimleri statükoyu bir başka boyutta sürdürme dışında hiçbir şeyi değiştirmeyecektir diye düşünüyorum. 27 - Şimdi de bu anlayışa derinlik kazandıran Atilla İlhan’ın bir yazısına yer vermek istiyorum:28 “‘İktidar’ değişir, ‘düzen’ değişmez! Nasıl ‘göstermelik’? Meraklısı bilir, ABD’de ‘sistem’, yerleşik ekonomik düzeni korumak üzerine kurulmuştur: bu bakımdan, halkın seçimlerde vereceği oy, seçeceği taraf (parti) hangisi olursa olsun; ne ‘iktidar’ değişir, ne ‘hakimiyet’: çünkü her ikisi de, ülkenin ekonomisine el koymuş, egemen çıkar gruplarına aittir: Onlar, halkın seçeceği siyasi kadroları, çıkarılan doğrultusunda yönlendirirler: yani halk, kime oy verirse versin, aslında kendi aleyhine oy verir; sonuçta, Lampedusa’nın o çok sevdiğim ‘özdeyişi’, bir kere daha doğrulanır: “Hiç bir şeyin değişmemesi için bazı şeyler değişir”, o değişenler de ‘birkaç isim’den ibarettir, O kadar! Böyle bir ‘demokrasi’, antiemperyalist bir kurtuluş savaşıyla, hem monarşiyi deviren, hem ‘Ulusal Demokratik Devrimi’ni yapmış, bir ‘Cumhuriyet’in özlediği, ‘geçerli’ demokrasi olmayacaktı. Olsa olsa, Samir Amin’in sözünü ettiği ‘düşük yoğunluklu demokrasi’ olabilirdi ki, ülke ‘sistem’in ‘otomatik pilotuna’ bağlandığı için sonuçta seçimler, milletin ulusal çıkarlarına ve projeksiyon tercihlerine değil; Lampedusa’nın özdeyişine hizmet edecekti, Ne diyordu Samir Amin: “... neo/liberalizm, ‘düşük yoğunluklu demokrasi’ diye nitelendirebileceğimiz, tehlikeli bir gidişi beslemektedir. Tehlikeli bir gidiştir bu, çünkü ister beyaz, ister yeşil, mavi ya da kırmızıya oy vermiş olunuz; kaderiniz seçtiğiniz hükümete bağlı olmayacak; piyasanın dalaverelerine, oligopollerin (gizli) stratejilerine; halktan kopma anlamında ‘bağımsız’, ama para piyasalarına ‘bağımlı’ merkez bankasının kararlarına bağlı olacaktır...” (Samir Amin, Mondialisation des Luttes Sociales, s. 4-5) Şimdi elinizi kalbinize koyup söyleyiniz: 1946’dan beri, bu böyle olmamış mıdır? Seçmen, ülkesinin geleceğine ilişkin, ‘alternatif’ gelişme olanağı sunabilen, toplumsal/sınıfsal partilere oy veremiyor; çünkü o partiler, ya yok, ya ‘sulandındırılmış’ ya ‘evcilleştirilmiş’; o partilerin yerine ‘geleceği’ aralarında asla tartışmayan, ya da dış politika projeksiyonu bulunmayan; sadece nasıl yaparsa ‘malı kendisinin götürebileceğini’ hesaplayan, ‘çıkar gruplarına’ veriyor; üstelik, bunu demokrasi sanıyor. Türkiye’nin kaderine hükmeden üç beş adam, daha başlangıçta - bilerek - bu yolu seçmişti: Yanlış yolu!” Yeni Dünya Düzeni Dedikleri... Yeni Dünya Düzeni konusunda 1990’lı yıllardan beri dünyada ve Türkiye’de bir yayın patlaması yaşanıyor. Bazı çevrelere göre böyle bir oluşumun, Soğuk Savaş’ın bitişiyle başlayan bir süreç olduğunu söylüyorlar. Oysa ki Yeni Dünya Düzeni’nin temelleri bir anlamda 18’inci yüzyılda atılmıştır diyebiliriz. ABD emperyalizminin Özel Savaş yöntemlerinin de önemli katkılarıyla şiddet uygulama politikasına devam edeceği görülüyor. ABD Özel Kuvvetler Komutanı Gn. Carl Stiner’in bir dergide yer alan demecinde29 Özel Timlerin: “Amerikan dış politikasının en önemli unsuru ve ulusal güvenlik stratejisinin en sağlam desteği” olduğunu açıklamıştır. Bunun anlamı, özel savaş yöntemlerine Yeni Dünya Düzeni’nde şiddetin etkin bir aracı olarak uygulamaya devam edileceği şeklinde yorumlanabilir. Bu olguyu da içeren Özel Savaş’ın tarafımdan yorumlanmış yeni şeması yapıtın sonuna eklenmiştir. Özellikle Vietnam Savaşı’ndan sonra ABD kamuoyu savaşlarda kan akmasını istememektedir. Bu nedenle ABD olağanüstü teknoloji gücüyle şiddet politikalarını uygularken, müttefik ülkelerin Özel Savaş birliklerini kullanmak istemektedir. Bu tuzağa düşülmemesinin ulusal yararımıza olduğunu vurgulamak isterim. Noam Chomsky ABD’nin şiddet politikasını “Beşinci Özgürlük” tanımlamaktadır. Bu konuya açıklık getiren şema bu kitabın sonuna eklenmiştir. adı ile Chomsky, bir başka yapıtında, konuya açıklık getirmektedir:30 “Çok daha zayıf bir hasım, yenilgiye uğramakla kalmamalı, un ufak edilmeli ki dünya düzeni’nin esas dersi iyice öğrenilsin; patron biziz, sizin göreviniz ise bizim pabuçlarımızı patlatmaktır. “ “George Bush usulsüz üç kullanımı’ndan ötürü, Milletlerarası Mahkeme tarafından suçlu bulunmuş tek devlet başkanıdır. ” Halid Özkul yayınladığı yapıtın kapağı bile anlamak isteyenler için önemli bir mesaj veriyordu:31 Kapaktaki Amerikan dolarının arkasındaki simge, masonik bir çerçeve içine alınıp Yeni Dünya Düzeni’nin gerçek yönüne ışık tutuluyordu. Halid Özkul yapıtında, Kapitalist Enternasyonalizmin gizli örgütleri olan Council on Foreign Relations (CFR), Trilateral Commission (TR), Bilderberg Group (BB) ve Round Table’dan (Yuvarlak Masa) söz edip Ulu Göz’ü yorumluyor ve de YDD’ye derinlik kazandırıyordu: “1921’de New York’da Siyonist Üniversal mali-sermaye oligarşinin önderliğinde Council on Foreign Relations (CFR) kurulmuştur. ” “Business International örgütünün Jamaika’da düzenlediği konferansta 38 çokuluslu tröstün yöneticilerinin Round Table gizli toplantısı yaparak; ulusal devletlerin milliyetçiliğine karşı çözümler önermeleri (6 Ocak 1971)” “CFR güdümünde üç emperyalist gücün (ABD, Japonya, Avrupa) mali sermaye oligarşilerinin bir araya geldiği Trilateral Commission’un (TC) kurulması (1973)” “Nelson Rockefeller Commission ile ABD’nin bütün istihbarat örgütlerinin CFR denetimine girmesi (1975)” “Burjuvazi hızla masonlaştırılarak bir ‘Ulu Göz’ burjuvazisi oluşacaktır. Bu klasik devletin küçültülmesi üniversal çıkarlar için yoğunlaştırılarak güçlendirilmesidir. Oluşturulan devlet içinde devlettir. ” 1954 yılında gene CFR güdümünde örgütlenmenin Avrupa ayağı Bilderberg Örgütü kurularak Yeni Dünya Düzeni’nin alt yapısı tamamlanmıştır. Aslında doların arka yüzünde yer alan Ulu Göz, Tevrat’tan kaynaklanmaktadır. Oradan masonluğun simgeleri arasına alınmıştır. Dolar üzerindeki bu işaret İlluminatların32 kurulduğu 1 Mayıs 1876 yılında sembol olarak piramidin altına MDCCLXXVI Romen rakamları ile yazılmıştır. Piramidin üstünde ‘Annuit Coeptis’ yazılıdır. Bu deyim, “bizim meselemiz planımız başarıyla tamamlanmıştır” manasına gelir.33 1 Doların arka yüzündeki masonik simgeyi tamamlamak için “NOVUS ORDO SECLORUM”un anlamını da bilmek gerekiyor: ‘Çağların Yeni Düzeni’ yani Yeni Dünya Düzeni... Şimdi de Ali Kırca’nın konuya ilişkin bir yazısını özetleyip sunuyorum:34 “Paranoya Yirminci yüzyılın sonuna doğru, Amerika’nın radikal sağı ve radikal solu devleti ve devlet aygıtlarını “bir numaralı halk düşmanı” saymakta birleşiyordu. Paranoyanın temelinde kanıt olarak öne sürülen iki unsur vardı: İlki yargısız infazlar, ikincisi vergilerle halka yönelen ekonomik devlet terörü... Paranoyayı yayanlara göre, Amerikan Anayasası 1933’te devleti ele geçiren gizli güçler tarafından rafa kaldırılmıştı. Tam 62 yıldır ülkeyi doğulu (Washington’lu elitler, gizli ajanlar ve Merkez Bankası’ndan oluşan) güçler yönetiyor ve halk da bunu bilmiyordu. Delil mi istiyorsunuz? Türkiye’de de artık herkesin kolayca ulaşabileceği “bir dolarlık” banknotların arkasına bakmak yeterdi: Yarım bir piramidin üzerindeki üçgende ışıldayan göz ne anlatıyordu? Ya altındaki Latince slogan: “Novus Ordo Seclorum” Yani “Çağların Yeni Düzeni”. Masonların sloganının Washington’daki gizli komployu doların arkasında resmettiği ciddi bir iddiaydı... Ross Perot yayınları Oklahoma’daki patlama olayının bağımsız kurullarca soruşturulmasını istiyordu. Çünkü patlamada “orduya ait bir bomba”nın kullanıldığı yolunda ciddi kuşkular vardı. CIA, son aylarda Guatemala ‘da bir dizi “siyasi cinayet” olayına karışmıştı. “Zeka özürlü bazı Amerikalılar üzerinde radyasyon deneyleri” uygulanıyordu. Waco’daki tarikat baskını, bilinçli bir toplu katliamdı, ayrıca pek çok Amerikalı’nın evine düzenlenen baskınlar da yargısız infaz... Bir gölge hükümete bağlı polis kuvveti işbaşındaydı. Evet bunlar oluyordu, ama kurulu düzene bağlı olduğu iddia edilen büyük gazeteler, CNN’ler, ABC’ler ve ötekiler, olup bitenleri gizliyordu. ... Siyasal bilimci profesör Michael Barkun, Soğuk Savaş sonrası doğan boşluğa bağlıyor herşeyi... Ortada açık bir düşman yok artık. Ama herkes başına gelenlerden sorumlu olacak birini bulmak zorunda. Aranan düşman bulunuyor: “Komplocu devlet”. Piramit, kararlılık ve gücü; göz eğitim, özgürlük ve bilgiyi simgeliyor. Yarım piramit ise ilerleme yolunda herşeyin bitmediğini...” Şimdi konuyu biraz daha aydınlatmak için 1 dolar üzerindeki “göz”ün anlamı konusuna da açıklık getirmek istiyorum:35 “Göz: Dikkatin, araştırmanın, incelemenin, uyanıklığın simgesi... Masonluk’ta bir simge olarak Göz, iki ayrı şekilde değerlendirilerek yorumlanmaktadır. Bunlardan birine göre Göz, Doğa’yı ve evrensel gerçekleri inceleyip anlamayı öğütler; bunu yaparken de dikkatli ve uyanık olmayı, önerir. Diğer yoruma göre ise Göz, bir masona, tutum ve davranışlarında masonik ilke ve gerekliliklerden ayrılmaması gerektiğini öğütleyerek, tüm yapıp etmelerinin sürekli bir şekilde izlenip denetlendiğini anımsatır. Göz: “Herşeyi Gören”. Masonluk’ta Teizm’e uygun bir inancın zorunluluğunu savunan masonik kuruluşların benimseyişine göre, Tanrı’nın kullarını sürekli olarak gözlediğini belirten simge. Üçgen “Işıklı” bir mason mabedinin doğusunda bulundurulan ortasında bir “Göz” resmi yer alan simge... (sh. 270) Işıklı üçgen, Masonluğun simgesel derecelerinde çalışan her Loca’nın oturumlarını yaptığı Mabet’te mutlaka vardır. Işıklı Üçgen, içeriğinde yer alan Göz ile birlikte bir birleşik simgedir. Bazı mason kuruluşlarının benimseyişine göre burada Üçgen, bilimin ancak ‘bilgelik’ ile birleştiği zaman insanlığa yararlı olabileceğini simgeler; üçgenin içinde yer alan Göz ise ‘Uyanıklık’ kavramını, bir masonun gerçekleri her zaman dikkatle inceleyerek ve akıl süzgecinden geçirerek arayıp değerlendirmesi gerektiğini vurgular... (sh. 735)” Bu açıklamalar ışığında ABD’nin masonik idealler üzerinde kurulan ve daha işin başlangıcında Dünya Egemenliğini hedeflediği görülmektedir. Zaman içinde Siyonizmle de bütünleşen kurucu nüve, yandaş Masonluk üstü ve altı örgütler kurup hem iktidarı hem kapitali ele geçirip gizli örgütler ve onların denetimindeki istihbarat örgütlerini de kullanarak çeteleşmiş olduğu görülüyor. Bu çete Yeni Dünya Düzeni söylemini yaşama geçirmiş ve Dünya İmparatorluğu’nu kurmuş ve imparatorunu seçmiştir. David Rockefeller’in bu örgütlenmenin lideri olup ABD’deki ve Dünya’daki legal, illegal tüm örgütleri denetim altına almasıyla masonizm ve Siyonizm amacına ulaşmış görünüyor... Başta Çin olmak üzere teslim alınması gereken Küba, Kuzey Vietnam, Afganistan, Irak, Suriye, İren, Libya vb. gibi ülkelerin sistem içine alınması ABD’nin gelecekteki hedefleri olduğu anlaşılıyor. Düşman seçilen ideoloji ise bu kez Radikal İslam’dır. Geleceğin büyük satranç oyununda sayılan kalelerin düşürülmesinin hedeflendiği görülüyor. Büyük Ortadoğu Projesiyle hedef daha da genişletildi. Halid Özkul, “1975 yılında Nelson Rockefeller Commission ile ABD’nin bütün istihbarat örgütlerinin CFR denetimi altına alındığını” yazmıştı. Bu tespiti ABD ile sınırlı tutarsak yanılırız. Çünkü Uluslararası Kapitalizm’in gizli örgütlerinin üyelerine baktığımız zaman, istihbarat örgütü üst düzey yetkilileri yanında, NATO Başkumandanları ve NATO Genel Sekreterleri ve hatta Birleşmiş Milletler’in etkin görevlilerinin de yer aldığını görmekteyiz. Bu anlayışla ABD istihbarat örgütleriyle müttefik ülke -ev sahibi ülke (Host Country)- istihbarat örgütleri arasında işbirliğinin(!) ötesinde bağlar kurulmuştur... Bu örgütlerin en ünlü olanlarından biri de MOSSAD’dır. Doğal olarak bu örgütün simgesi de masonik ve Siyonist simgelerden oluşmaktadır: Amblemdeki ‘göz’ ve ‘ışıklı üçgen’den yeterince söz edildi. Şimdi de 6 köşeli yıldızın anlamını açıklayıp 1 dolardan MOSSAD’a uzanan bağlantıyı açıklamaya çalışalım: 36 “Süleyman’ın Mührü: Simetrik olarak birbirine geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşan geometrik şekil, amblem ve simge... Bu şekil, bazı zaman ve yerde ‘Davut’un Kalkanı’ adıyla da anılır. Masonluğun da önemli simgeleri arasında yer alan bu iki üçgenin çapraz ve simetrik bir şekilde iç içe geçmesinden oluşan geometrik şekil, bazı kaynaklara göre yalnızca Süleyman’ın Mührü’dür. Bazı masonik yorumcular ise bu iki üçgeni, bilgi ve yeteneğin birleşimiyle oluşmuş olgunluğun simgesi olarak açıklarlar. Diğer bazı yorumlarda bu simge, ‘su ve ateşin birleşimi’ ya da ‘yaşam ve ölümün birleşimi’ şeklinde değerlendirirler. (sh. 651-652)” 18 Şubat 1962 günü Milli Savunma Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü görevinde iken MİT’te görevli bir Kurmay Yarbay ziyaretime gelme gereğini duymuştu. Bu kişiyle aramda ne hiyerarşik ne de örgütsel anlamda bir bağ olmadığı gibi, yakın arkadaşlık ilişkim de yoktu. Buna karşın, İsrail’e görevli giderken benden izin almak gereksinimi duymuştu. İsrail’e MOSSAD’la süregelen işbirliği bağlamında gerçekleşecek bu gezide iki kurmay albay daha bulunuyordu.37 Kurmay Yarbay’a gitmesinde sakınca olmadığını söyledim. Bu heyet 22 Şubat 1962 darbe girişimi yapıldığı gece İsrail’de idi. Kurmay Yarbay o gece 22 Şubat’tan yana tavır koyduğu için, heyette bulunan kurmay albaylardan biri tarafından Gn. Kur. Bşk. Org. Cevdet Sunay’a ihbar edildi. Ama bizim arkadaş Orgeneral rütbesine kadar yükseldi. Ama o günden bu yana bir daha beni aramadı. Bu tavır, benim karşılaştığım ve sayısız örneklerle tanığı olduğum, küçük burjuvanın kaypaklığına uyan bir davranış biçimidir... Asıl söylemek istediğim bu değil. Bir rastlantı sonucu ile MOSSAD arasındaki ilişkiyi 1962 yılında saptamış olmam beni bu konulara yönlendirdi... Başta CIA olmak üzere MOSSAD, SAVAK, BND vb. gibi istihbarat örgütleriyle bizim istihbarat örgütleri arasındaki ilişkinin ulusal çıkarlarımıza denk düşmediğini algıladığımdan bu konuları yazmağa çalıştım. 38 ABD istihbarat örgütleri gibi operasyonel yöntemi benimseyen MOSSAD, dünyanın her yöresine yayılan Yahudilerin gönüllü desteğiyle ajan bulmakta hiç sıkıntı çekmeyen39 güçlü bir istihbarat örgütü olup özellikle emrindeki Shin Beth örgütü aracılığıyla açıkça işkence yapmakta ve cinayet işlemekte profesyonelleşmiştir.40 Kuşkusuz her anlamla ABD, İsrail birlikteliği MOSSAD’a da yansımakta ve bir anlamda bu örgüt ABD emperyalizminin vurucu gücünü oluşturmaktadır. MOSSAD, bir bakıma CIA’nın yavrusudur da diyebiliriz. Ama, zaman zaman boynuz, kulağı geçmektedir... 1 Amerikan dolarındaki masonik ve Siyonist simgeden, MOSSAD’ın simgesine atlama yaptık. Uluslararası Kapitalizmin gizli örgütlerini ve Yeni Dünya Düzeni’ni - The New World Order - tararken yakaladığım bu simge gerçeği olduğu gibi kanıtlıyor. Masonik semboller üzerine oturtulmuş bir küre... Yani Küreselleşme, yani Globalleşme, yani Yeni Dünya Düzeni... Bu düzenin içinde yer almış küçük bir azınlık, bu haksız düzeni yaşatabilmek için zulüm, baskı ve şiddet politikası uygulayıp çoğunluğu ezerek, Ulus Devletler’in ufalanıp ABD egemenliğinde bir Dünya Devleti içinde eritilmesi öngörülmektedir. Nitekim Jacques Bordist, 1974 yılında kaleme aldığı yapıtında: 41 Dünya Hükümeti’nin Hedefleri: - Uluslararası finans sorulan, - Karşılıklı muhaceret özgürlüğü, - Gümrük engeli olmaksızın malların serbest dolaşımı, - Uluslararası ekonomik birlik, - Silahlı Kuvvetlerin kaldırılmasıyla eş zamanlı olarak uluslararası bir kolluk gücünün kurulması, - Uluslararası bir parlamentonun oluşturması, - Devletlerin egemenliklerinin sınırlanmasıyla birlikte egemenliğin BM veya uluslarüstü herhangi bir başka hükümete devri, - Belirtilen ilkelere göre bir Dünya Hükümeti’nin kurulması. şeklinde açıklamaktadır. “Hoşunuza gitsin ya da gitmesin bir Dünya Hükümeti’ne sahip olacağız. Tek sorun bunun işgal ile mi yoksa gönül rızası ile mi kurulacağı sorunudur.”42 “Kanlı mı kansız mı olacak” söylemi gibi bir şey... Görüldüğü gibi, yaygın kanının aksine Yeni Dünya Düzeni’nin kurulma aşamaları çok eski yıllara uzanmaktadır. Ali Kırca’nın makalesinden bir bölümü yinelemek istiyorum:43 “Amerikan Anayasası 1933’te devleti ele geçiren gizli güçler tarafından rafa kaldırılmıştır. Tam 62 yıldır ülkeyi, doğulu (Washingtonlu) elitler, gizli ajanlar ve Merkez Bankası’ndan oluşan güçler yönetiyor. Washington’da Devlet Çetesi olur da, Şikago’da olmaz mı? Kuşkusuz evet. Şimdi Upton Sinclair’i dinleyelim:44 “Büyük işadamlarından kurulu bir topluluk, şehrin sahibiydi, ama gereken zamanda gereken kuvveti elinde bulundurmak için şehrin yönetimi bir haydutlar ordusuna teslim edilmişti. Her yıl, bahar ve güz seçimlerinde işadamları tarafından ödenen milyonlarca dolar bu adamların örgütleri tarafından kullanılırdı. Mitingler düzenlenir, ağzı kalabalık akıllı konuşmacılar kiralanır, bandolar tutulur, havai fişek geceleri düzenlenir, içki stoku yapılır, harcanacak beyannamelere kağıt parası yatırılır ve on binlerce oy peşin para ile satın alınırdı. İşte bu nedenlerden hırsızlar ordusunun bütün yıl ayakta kalması, dağılmaması gerekirdi. Organizatörler ve şefler maaşları doğrudan doğruya iş adamlarından alırlardı. Belediye Meclisi üyeleri, kanun yapıcıları, rüşvet olarak; parti liderleri, seçim masraflarından; avukatlar ve meclis üyeleri, maaş olarak; büyük inşaat firmaları iş karşılığı; gazete sahipleri ise ilan paralarından öderlerdi bu maaşları. Rütbe ve sıraya göre bu ordunun görevlileri paralarını ya hileli yollardan ya da doğrudan halkın sırtından sağlarlardı. Ayrıca, polis kuvvetleri, itfaiye, su işleri, bir sürü elden kaçılmaması gereken kişiler listesi de vardı ki bunlara da para ödemek gerekirdi. En basit ayakkabıcıdan bir daire müdürüne kadar bu sürünün içinde kendine yer bulamayanlar içinse ahlaksızlık ve suç dünyasının kapıları ardına dek açılmıştı. İnsanları aldatmak dolandırmak yağma etmek için lisans verilirdi. Kanun pazar günleri içki içmeği yasakladığından, meyhane sahipleri polisin elindeydiler ve aralarında gereken anlaşmayı yapıyorlardı. Küçük Amerikancılar ne kadar sevinseler yeridir. Ülkeyi gerçekten çeteleşme anlamında ABD’ne döndürdüler... ABD’deki masonik-siyonist çete, Dünya Egemenliğini garanti altına almak için, çeşitli yöntemlerle denetime aldığı ülkelerde CIA finansmanıyla kurdurttuğu Yeraltı Örgütleri’yle oluşturduğu Derin Devlet’lerle ülke düzenlerini çeteleştirmektedir. İtalya’da Yeraltı Örgütü Gladio ile P-2 Mason Locası arasında ortaya çıkan kirli ve karanlık ilişkileri rahatlıkla genelleştirebiliriz. Bilindiği gibi, Gladio’nun anlamı kılıçtır. Kılıcın masonik simgeler arasında önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu nedenle her mason locasında Ulu Göz’ün yanında Kılıç’a da yer verilmekte ve masonların yemin töreninde kılıç kullanılmaktadır. İtalya’da da Gladio’nun P-2 Mason Locası’yla ilişkisi karşısında bu adın bilinçli şekilde seçildiğini söyleyebiliriz... Masonlukta kılıç:45 Eşitliğin, güçlülüğün, yiğitliğin ve güvenin simgesi... Çağdaş Masonluğun en önemli simgelerinden biri olan Kılıç, şövalyelik kurumlarından alınmış olan öğelerden biridir. Ortaçağ Şövalyeliğinin eski önemini ve değerini yitirmesiyle, Avrupa toplumlarında Kılıç tüm ‘özgür’ insanlarca, özgürlüklerin bir belirtisi olarak kullanılmaya başlandı. Böylelikle Kılıç, hem özgürlüğün hem de eşitliğin bir simgesi oldu; ancak bu dönemdeki eşitlik, yalnızca özgür insanlar arasındaki eşitlikti. Bir mason mabedinde Kılıç, özellikle simgesel derecelerin dekoratif öğelerinden biridir. Sırası gelmişken İtalya’da Gladio yeraltı örgütü üyesi gladyatörlerin sloganını açıklamak istiyorum:46 “Silencıo Libertatem Servo” “Özgürlüğe Sessizce Hizmet Ediyorum” Gladyatörlerin hizmet ettiği özgürlük, masonların kılıçlarla özdeşleştirdiği türde bir özgürlük olmasın? Bilmem anlatabildim mi? Özgür dünyanın lideri ABD’nin içyüzünü... Ziverbey İşkence Köşkü’nde görev yapan MİT yetkilileriyle emniyet görevlileri arasında masonların bulunmasının anlamı ne idi? Darbeler, devlet terörü, toplumsal provokasyonlar ve işkencelerin yoğunlaştığı dönemlerde iktidarda, istihbarat örgütlerinde, bürokrasinin üst düzey kadrolarında masonların ve de masonluk üstü Uluslararası Kapitalizmin örgütlerine üye olan kişilerin yer alması rastlantı mıdır? Bu olguyu masonizmin görünürdeki kurallarıyla bağdaştırmak olanaklı mıdır? Kuşkusuz hayır. Bu karanlık ilişkiler iktidarları çeteleştirmekte, dolayısıyla istihbarat örgütlerini yozlaştırmakta, pis ilişkilere gitmeyi her zaman göze alamayan istihbarat örgütleri mafya ve çeteleri taşeron olarak kullanmaktadır. Susurluk olayının bize göre anlamı budur... 25 Nisan 1989 Avusturya Büyük Mason Kurultayı’nda Grand Orient’e bağlı Türkiye hakkında 12 karar aldılar.47 Geçen on yıllık süreçte alınan kararla uygulamayı karşılaştırdığımda ulusal çıkarlarımız adına dehşete düştüm. Özellikle GAP’ın biraderler eliyle dünyadaki biraderlere ‘gaptırılması’ kararını öğrenince irkildim. Masonluk üstü örgütlerin Council On Foreign Relations (CFR), Trilateral Commission (TC), Bilderberg (BB) olduğunu açıklamıştım. Bu üç örgütün de masonik ve siyonist ilkeler doğrultusunda kurulduğu ve üyelerinin çoğunun mason olduğu bir gerçektir. Örneği Bill Clinton ve Henry Kissinger CFR, TC ve BB örgütlerine üye olmaları yanında premasonik örgütlerin (Lions, Rotary, Diners vb.) gizli üyesi olabilirler. Bu üyelikler, kişinin Yeni Dünya Düzeni içinde Küresel Seçkinler sıralamasında gücünü göstermektedir. Bu bağlamda bir ABD vatandaşı eğer uygun görülürse üç üst örgüt üyesi olabilir ama, bir Avrupa vatandaşı iki örgüte (TC, BB) üye olabilir. Buna karşın, seçilmiş bir Japon vatandaşı sadece TC’ye, Türk vatandaşı ise Bilderberg Örgütü’ne üye olabilir. Yani Yeni Dünya Düzeni’nin lider kadrosu Amerikan Küresel Seçkinlerinden oluşmaktadır. Karar mekanizması onların elindedir. Alt örgüt üyeleri Rahmi Koç’un da açıkladığı gibi boyun eğeceklerdir... CFR, TC ve BB üyelerinden bazı örneklerle Bilderberg Toplantılarının hangi tarihte nerelerde yapıldığını gösteren listeler kitabımızda yer almaktadır. Çizelgede görüldüğü gibi, Demirel-Ecevit karşıtlığının zirvede olduğu 1975 yılında, Çeşme’de Altınyunus’ta toplanan Bilderberg Örgütü’ne ikisi de üye seçilip Küresel Seçkin yapılmıştır. Bazı çevreler bu gerçeğin farkında olmadığı için, bugünlerde Demirel-Ecevit paslaşmasına anlam verememektedir. Bunun gibi, bu iki kişinin yıllardan bu yana Türk politikasının değişmezleri arasında bulunmalarının nedeni de kanımca Küresel Seçkin olmalarıyla açıklanabilir... Bu bağlamda dünya halkları Dünya Devleti ile Ulus Devlet arasında yaşamsal bir yeğleme yapma durumundadır. Türk halkı, bağımsızlık ve özgürlüğünü korumak için, dış güçler tarafından bize sunulan ve propaganda yöntemleriyle karizmatik lider olarak öne sürülen kişilerle yandaşlarını tasfiye etmek gibi yaşamsal bir sorumluluk altında bulunduğunu algılamalıdır... Başkan Wilson, 5 Ağustos 1919’da “Türkiye haritadan silinmelidir” “Türkiye’yi parça parça ederim” derken yandaşı İngiliz Başbakanı Lloyd George’un 1920’deki: “Türkler veba mikrobu gibidir. Avrupa’dan atılacaklardır...” kanısı, eyleme dönüşmüş görünüyor... Türkiye bu şer güçlerin niyetini Ulusal Kurtuluş Savaşı ile kursağında bırakmıştır. Günümüzde aynı güçler daha donanımlı bir şekilde Sevr’i dayatıyorlar. Boyun mu eğeceğiz? Ulus Devlet kimliğimizi koruyacak mıyız? Asıl sorun bu. Dipnotlar 1. Bu beceri, örgütler içine ajan sokularak yapılabildiği gibi, NSA istihbaratı sonucu sağlanmaktadır. 2. Kendi ajanlarının ve işbirlik ajanları yanında paravan şirketler, NGO’lar (Non Govermental Organisations) ve hatta Mason Locaları, premasonik kuruluşların yardımıylaİtalya’daki P-2 Mason Locası skandalında olduğu gibi terörden ABD emperyalizminin çıkarlarına hizmet ettiği sürece yararlanılmaktadır. 3. Amerika istihbarat örgütlerinin ilk defa açıklanan gizli raporundaki itiraf: “Anarşi yeterli deği1se öze1 ajan1anmız1a biz şiddetlendiriyoruz” Günaydın: 1 Ekim 1979 4. TC Anayasası Madde 22 “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.” “Haberleşmenin gizliliği esastır.” 5. (a) Almanya’da bir “Telefon dinleme” skandalı, siyasi bunalım yarattı Milliyet: 19 Mart 1977 (b) Danimarka’daki ABD Büyükelçiliği’nin ülkenin tüm siyasilerini dinlediği ve rapor ettiği ortaya çıktı. İrfan Kurtulmuş’un haberi - Milliyet: 30 Kasım 1998 (c) Gizli Kulaklar Ülkesi - Faruk Bildirici, İletişim Yayınları - 4. Baskı : 1998 6. Gizli Dinleme - Enis Coşkun - May Yayınları: İstanbul -1974 7. Communication Intelligence= COMlNT - Signal Intelligence= SIGINT - Elelektronic Intelligence= ELINT 8. Görünmeyen Hükümet, CIA - David Wise, B. Ross - Onur Yayınları - Haziran 1966, Onuncu Bölüm- Elektronik Casuslar 9. Radikal: 19 Ocak 199910. National Security Agency Official Homepage http://www.nsa.gov 11. Hürriyet: 4 Nisan 1999; “Sırplar Albright’ı vuracakmış. Sırplar’ın ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın Washington’daki evini vurmak için plan yaptıkları ortaya çıktı. Bu planı elektronik dinleme uzmanı olan CIA’nn kardeş kuruluşu Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) öğrendi.” 12. Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar, Bilderberg Örgütlerine üye yapılmış ve Küresel Seçkinler arasına katılmıştır. 13. Le Nouvel Observateur-16 Decembre 1998 “Comment L’amerique Nous Espionne” secrets d’Etat ou conversations privees, tout est Intercepte Vincent Jauvert 14. Bakınız: “Bir Amerikalı Dünyaya Bedeldir...” - İlhan Selçuk - Cumhuriyet: 3 Nisan 1999 - (Yazının İçeriği Belgrad’da düşen ABD uçağının pilotunun kurtarılmasıdır.) 15. Bu üsler, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra ‘Echelon Üsleri’ diye tanımlandı. (Mil. 22 Şubat 1999). 1997 yılı Nisan ayında Yeni Zelandalı araştırmacı yazar Nicky Hager- “Secret Power” adlı bir yapıt yayınladı. Bu yapıtta ticari amaçlı iletişim uydularının NSA tarafından Commenwealth ülkelerindeki üsler aracılığıyla dinlenildiğini yazdı. Avrupa Parlamentosu’nda tartışmalara neden olan yapıt bir anlamda - Ticari Casusluk olayına aydınlık getiriyordu. “Hager, konuyu kamuoyuna mal etmek İçin NSA’ya Echelon (basamak) adını verdi. Ona göre, uzmanların on yıldan beri NSA’nın benzeri kuruluşu olan Government Communication Headquarter= (GCHQ) işbirliği yaptığı biliniyordu. ” Bu açıklamalar dinleme üslerinin çoğunun konuşlandırıldığını da anlaşılır hale getirmektedir. Nitekim: Commenwealth ülkelerinde “İngiltere’de 3, Avustralya’da 2, Yeni Zelanda’da 1 olmak üzere 6 üs bu ülkelere konuşlandırılmıştır. Bunlar içinde, İngiltere’deki Menwealth Hill ve Avustralya’daki Pine Gap’ta hem dinleme, hem de fotoğraf çeken - Photos Satellite- uyduları bulunduğundan NSA için önemli sayılmaktadır, 16. Bizim özelleştirmeciler şu TELEKOM’u bir an önce satın (I) hem sizler hem de biz kamulaştırmacılar kurtulalım, Ne de olsa kapalı kapılar ardında oynamaktan ise açık kart oynamak doğru değil mi? Demokrasi açıklık rejimi olduğuna göre, böylesi daha İyi. ” Özelleştirme İdaresi Başkanı bay Uğur Bayar size başarılar diliyorum”. 17. Alman İstihbarat Teşkilatı (BND)’nin Bilinmeyen Yüzü - Selçuk SevinçEVRENSEL: 15-18 Ağustos 1995 “BND, MİT’in telefonlarını dinliyor. BND’nin gizli servislerle uluslararası düzeyde girdiği işbirliğinde, haber alma, dinleme, şifreleme ve değerlendirme bilgisayar gibi teknikleri ihraç etmek de vardı. Ancak bunu yalnızca başkalarına ‘iyilikte bulunmak’ için yapmıyordu. Bir yandan kendi ülkesinde, özellikle Siemens’in ürettiği telsiz haberleşmesi ürünlerini pazarlıyor, öte yandan da en ince ayrıntısına dek tanıdığı bu cihazın şifresini kolayca çözebiliyordu. BND bilgilerin önemli bir bölümünü, işbirliği içinde olduğu gizli servislerin telefonlarını dinlemekle elde ediyordu, Bu bilgilere ‘sarı çizgi bilgisi’ adı veriliyordu. BND’nin Kinkel döneminde ‘sarı çizgi bilgisi’ elde ettiği ülkeler arasında Avrupa’da İrlanda, İtalya, İspanya ve Türkiye’de vardı. ” - Erich Sehmith-Eenboom’un ‘Gölge Savaşcısı’ adlı yapıtı Sh. : 68 18. ABD Terörü - Noam Chomsky 19. Belgrad bombardımanında bazı başarısızlıkları yağmur ve bulutlara yüklemek, açıklanan bu teknolojik gerçekler karşısında, inandırıcılığını yitiriyor. İngiliz uçaklarının başarısızlığı karşısında Britanya’nın bölgeye Phoenix UAV adlı pilotsuz casus uçaklar gönderdiği hedeflerin bu uçaklarla saptanılacağı basında açıklandı. (Milliyet: 4 Nisan 1999) 20. Koç: Güç ABD’de boyun eğeceğiz- Yeni Yüzyıl: 7 Şubat 1998 21. Rahmi Koç’tan İtalya’ya tepki - Milliyet: 2 Ekim 1998 22. ‘ABD’nin isteği olur’ - Milliyet: 22 Kasım 1994 23. TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu: 3. 4. 1997 (sh. : 33) “Sonuç olarak ihracat artırmak, bu alanda görülen mevcut tıkanıklıkları gidermek bahanesiyle… ihracat işlerinden sorumlu dönemin Bakanları ile Başbakan sorumludur. Ekonomide yağma ve talan dönemi başlatan, emperyalistlerin bu konulardaki tüm isteklerine boyun eğen ve devletin maddi ve manevi ziyanına neden olan bu Baş- bakan’dan sorumluluğunun hesabı sorulmak şöyle dursun, öldükten sonra bir de anıt mezarla simgeleştirdiler... 24. Doruk Operasyonu - Talat Turhan - Sorun Yayınları: 1989 25. Kitabın Son Bölümüne bakınız. 26. Onur ve Özgürlük - Prof. Dr. Nevzat Yüksel - Cumhuriyet: 5 Mart 1998 27. Bu yapıt 1999 seçimlerinden önce dizgiye verilmiştir. 28. Yanlış Yolu Bilerek Seçmek - Atilla İlhan - Cumhuriyet: 29 Mart 1998 29. Weltpolizie USA - Stern: 16 December 1992 30. Yeni Dünya Düzeni-Ağaç Yayıncılık-İstanbul 1 Temmuz 1992 31. Yeni Dünya Düzeni-Halid Özkul-Anahtar Kitaplar- Kasım-1992 32. İllumanat, -Latince- ‘Aydınlar’ ya da ‘aydınlanmışlar’ anlamında bir terim (Bakınız: Mason Sözlüğü-Murat Özgen Ayfer) 33. Gizli Dünya Devleti-Dünyayı Kimler Yönetiyor? - Gary ALLEN- (sh. 196) Almanca’dan tercüme: Hakkı Yavuz-İbrahim Akça- Milli Gazete: 1996 “1782 yılında Vilhelms-Bader Kongresinde masonların illimunat’larla birleşmesinden sonra bu tarih (1976= MDDCCLXXV]) masonlar için de önem kazanmıştır. 34. Paranoya-Ali Kırca- Yeni Yüzyıl: 9 Mayıs 1995 35. Mason Sözlüğü - Murat Özgen Ayfer 36. 103’de a. g. e. 37. Bu kurmay albaylardan biri daha sonra uzun süre MİT Müsteşarlığı görevinde bulundu. 38. (a) Ortadoğu’da Şeytan Üçgenleri-Talat Turhan- İşkence, Siyasi Cinayetler ve Güvenlik Örgütleri - 7 Gün Dergisi 15 Haziran 1977 (b) Doruk Operasyonu-Talat Turhan-Sorun Yayınlan: 1989 39. Y. n. : Gönüllü Yahudi ajanlara ‘sayanim’ denilmektedir. 40. (a) Hile Yolu-MOSSAD-Claire Hoy, Victor Dstrovsky- E yayınlan Çeviren: Sibel Özbudun - Kasım 1990 (b) İsrail Gizli Servisi-Richard Deacon-Anahtar Kitaplar Yayınevi Çeviren: Yaşar Onay-1993 (c) Uzmandan işkence öğüdü!-İsrail’li biliadamı, bazı hallerde işkence yapılmasının gerekli olduğunu söyledi. - Kadri Gürsel’in haberi - Milliyet: 20 Mart 1999 41. (a) Une main cachee dirige (Gizli bir el)- Jacques Bordist- Librairie Française Paris - 1974 (b) Yazar 1983 yılında aynı konuda-Le Gouvernement Invisible (Görünmeyen Devlet) adlı bir başka yapıt yayınlamıştır. 42. (a) ABD senatosunda 17 Şubat 1950 günü yapılan konuşma Paul Warburg, uluslararası banker olup CFR üyesidir. (b) “Uluslararası bankerlerin ulusal ekonomiyi kontrol altına almaları için Federal Reverse’in yerleşiminde başı çeken kişi... uluslararası banker Paul Varburg’dı” (c) Bakınız: -Le Monde Secret ve Bilderberg - (Comment la haute finance et les technocrates dominent les nations43. 1021’de a. g. e. 44. Şikago Mezbahaları-Upton Sinclair’den- Aktaran: Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet: 23 Ağustos 1998 45. Mason Sözlüğüne gönderme (Sh. 377-379) 46. Öncesiyle sonrasıyla Susurluk’taki düğüm - GLADİO- Dr. Hasan Özgüven - Beyan Yayınları - Ekim 1997 47. Masonluk ve Kapitalizm - Harun Yahya - Araştırma Yayıncılık- Mayıs 1999. VII Özel Savaş, İşkence ve “Küresel Çete” Özel Savaş, İşkence ve “Küresel Çete” Konunun Uluslararası Boyutu Bilindiği gibi, 2’nci Dünya Savaşı sonrasında Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı blokları oluştu. Bu evrede az gelişmiş ülkeler, SSCB’nin desteğinde Kurtuluş Savaşı vererek bağımsızlıklarını kazanmaya başladılar. Bu ülkeler gerilla yöntemlerine başvuruyorlardı. Doğal olanı da bu idi. Gerilla savaşı ile yirmi kat güçlü düşmanı bile yenmek olası hale gelebiliyordu. Bu oluşum ABD’yi rahatsız ettiği için Özel Savaş türü ile gerillaya karşı Kontrgerilla yöntemleri geliştirilmesi düşünüldü. Bu anlayış sonucu ABD’de Fort Bragg’da, J. F. Kennedy Özel Savaş Okulu kuruldu. Daha sonra da girişim dünya çapında yaygınlaştırıldı. Örneğin bu amaçla Panama’da kurulan Kontrgerilla Okulları’nda (Escuela De Las Americas)1 tüm Latin Amerika Özel Savaşçıları kurslardan geçirildi. Latin Amerika’daki askeri darbeler burada yetiştirilmiş generaller tarafından sahnelendi. NATO ülkeleri ve Batı blokundaki diğer Avrupa ülkelerinin özel savaşçılarının lider kadroları ise Almanya’daki okullarda yetiştirilmektedir. Oberammergau’da European Command Intelligence School’da2 1946 yılında Alman tarih doçenti olan H. Kissinger, 194649 yılları arasında askeri istihbaratta görev almış, daha sonra da Harvard Üniversitesinde “Counter-Insurgency, Warfare-Theoıy and Practice” (Karşı Ayaklanma, Savaş-Teori ve Pratik) adlı kitabın yazılmasına katkıda bulunmuştur. Özel Savaş’çılık ve istihbaratçılıkla başlayan kariyerini ABD Dışişleri Bakanı olarak tüm dünyada uygulama fırsatı bulmuştur. Kissinger’in katkılarıyla hazırlanan kitap, 1965 yılında Genel Kurmay Başkanlığı tarafından “Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri” adıyla tercüme edilerek yayınlanmış ve 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde uygulamaya konulmuştur. Antikomünizm ile beyinleri yıkanan, ülkelerindeki sosyalistlere savaş açmış, eğer satılmamışlarsa kendilerini milliyetçi sanarak ABD çıkarlarına hizmet etmişlerdir. ABD’nin Rolü Özel Savaş kuramını ABD geliştirmiş ve eğitimi ABD öncülüğünde tüm dünyaya yayılmıştır. Özel Savaş; gayri nizami savaş (Unconventional Warfare), istikrar harekâtı (Stabilisation Operations) ve psikolojik savaş (Psychologic Warfare) ana başlıklarına ayrılmaktadır.3 Gayri nizami savaş ise; gerilla harekatı, mukavemet harekatı, kurtarma - kaçırma harekatını kapsamaktadır. ABD’de yayınlanan FM 30, FM 31, FM 41 simgeli (FM = Field Manual) resmi talimatnamelerde istihbarat, kontrgerilla, psikolojik harekat ve sivil işler konularının teorisi ayrıntılarıyla açıklanmakta, AR 515-1 adlı resmi belgede Soğuk Savaş kuramına yer verilmektedir. (Army Cold War Activities (u)) Tüm NATO ülkelerinde bu talimatnamelerin gizli olmayanları tercüme edilip yürürlüğe konulmuştur FM 31 - 15 simgeli ABD resmi talimatnamesinde, Gayri Nizami Kuvvetlerin Yer Altı ve Yer Üstü güçlerinden oluştuğu açıklanmakta ve bunların kuruluş şemaları verilmektedir. Gayri Nizami Savaş ya da Kontrgerilla Savaşı’nda yer üstü birliklerinin komando birliklerinden oluştuğu da talimnamede gösterilmektedir. “Yer Altı Örgütü” tüm NATO ülkelerindeki Gladio türü örgütlerin kuruluşuna açıklık getirmektedir. Yer Altı Örgüt’lerinin Gladio örgütünde olduğu gibi yapısı gereği amacı dışında iç politikada terör ve siyasal cinayet olaylarında kullanıldığı da anlaşılmaktadır. FM 31-16 simgeli Counterguerilla Operations (Kontrgerilla Operasyonları) adlı resmi ABD talimnamesinde, sivil ve askerlerden oluşan ACC (Area Coordination Center) (Alan Koordinasyon Merkezi) kuruluşu içinde Amerikan AID ve istihbarat görevlileri yer almaktadır. Bu durum Kontrgerilla örgütlenmesinin CIA denetiminde düzenlendiğini kesinlikle kanıtlanmaktadır. Olağanüstü hal, sıkıyönetim, askeri darbe ve temizlik operasyonlarında ABD istihbaratının etkin rol oynaması bu tür örgütlenmelerle kolaylaşmaktadır.4 ST 31-15 simgeli “Gayri Nizami Kuvvetlere Karşı Hareket” isimli ABD kaynaklı talimnamede: “Bir gayri nizami kuvvetin yer altı unsurlarının (Gladio türü) kaide olarak yasal statüye tabi o1madığı” (Madde: 9/b’de) yazılmaktadır. İtalya örneğinde bu tür örgütlerin doğası gereği iç politikaya, terör ve cinayet olaylarına karıştığı anlaşıldığına göre, böyle bir örgütü demokrasi ile bağdaştırmak olanaklı görülmemektedir. Örneğin FM 31-16 simgeli “Counterguerilla Operations” adlı resmi ABD talimnamesinde yer alan CMAC’ı (Civil-Military Advisory Committee) da demokrasiyle bağdaştırmak olanaklı değildir. Anılan örgüt: - Emniyet Genel Müdürü, - Üniversite rektörleri, mili eğitim ve okul müdürleri, - Dini inançların üst temsilcileri (Diyanet İşleri Başkam, Patrik, Hahambaşı) -Yargıçlar ve diğer hukuksal örgütlerin temsilcileri, - İşçi sendikalarının başkanları, - Etkin basın ve yayın organlarının yöneticileri, - Ticaret ve sanayi odaları veya benzer örgütlerin yöneticileri, - Diğer önemli personelden oluşmaktadır. Polisle yargıcı, işverenle işçiyi bir araya getirmekle örtülü faşizme davetiye çıkarılmakta ve bu durumda ülkelerin düzenleri Kontrgerilla Cumhuriyetleri’ne dönüştürülmektedir. ABD Özel Kuvvetler Komutanlığı 47 bin kişilik Özel Kuvvet’in 11 bini Yeşil Bereliler’den oluşmaktadır. Yeşil Bereliler savaş alanından çok yurt içindeki, ayaklanma, terör uyuşturucu satıcılarıyla mücadele ile görevlidirler. Kara ve Deniz komandolarıyla, özel paraşütçüler ve anti-terör (Delta Forces) oluşan özel timler: A Timi: Bir Komutan (subay) + 10 kişi (Subay astsubay =11 kişi) B Timi: İki A Timi =22 kişi C Timi: Üç A Timi = 33 kişi; olmak üzere örgütlenmiştir. Bu kuvvetlerin amacı doğrudan savaşmak yerine müttefik örgütlerin benzer örgütlerini savaştırmaktır. Bunun için; yerel gerillaların örgütlenmesi, donatılması, indoktrine edilmesi, eğitilmesi ve yönetilmesi ABD özel kuvvetlerinin görevleri arasında bulunmaktadır. Görüldüğü gibi, ABD müttefik ülkelerdeki özel kuvvetlerle yakından ilgilidir. Bu güçleri Soğuk Savaş öncesi anti-komünizmle doktrine edilerek, kendi halkına karşı düşman edilip sosyal demokrat görüşün bile gelişmesini engelleyerek, politik çıkarların garanti altına almayı hedeflemiş ve bunda da başarılı olmuştur. Soğuk Savaş Sonrası Durum Özel Savaş’ın Soğuk Savaş döneminin ürünü olduğu söylenegelmiştir. 1990 yılında Paris Şartı ile başlatılan AGİK sürecinde Soğuk Savaş’ın bittiği açıklanmasına karşın, özel savaş birlikleri ve yöntemleri Yeni Dünya Düzeni içinde kapsamlı bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak bu kez dünya liderliğini dayatmakta kararlı görünen ABD: -Çıkarlarını korumak için BM’yi amacına alet etmeyi denemekte, genellikle kendi açısından başarılı sonuçlar almaktadır. -Libya’nın bombalanması, Panama’da Noriega’nın kaçırılması ve Bağdat’ın bombalanması eylemlerinde uluslararası hukuku dışlayan bir tavır sergilemekten kaçınmadı. - 1990 öncesi Doğu-Batı doğrultusunda olacağı varsayılan çatışma Kuzey-Güney doğrultusuna yönlendirildi. Petrol çıkarlarını korumak için Körfez Savaşı’yla dünyaya gözdağı verdi. 5 - SSCB’nin dağılmasından sonra komünizm yerine radikal İslam’ı düşman seçti. Nitekim Başkan George Bush’un Ulusal Güvenlik danışmanı olan Brent Scowcroft Yeni Dünya Düzenini: “ABD gücünü, koşullara bağlı olarak bazen BM, bazen bölgesel ittifaklar ve koalisyonlar yoluyla farklı biçimlerde de gösterebilir. Bu tür bir globalizm Amerika’nın ulusal çıkarlarına son derece uygun... ” diye tanımlamaktadır. ABD Dış İşleri Bakanı Warren Christopher ise, “ABD dünya lideri olma sorumluluğunu taşımaya devam edecektir. Gerektiği zaman çıkarlarımızı korumak için tek başımıza hareket edeceğiz, toplu karar alınmasının daha uygun olduğu zaman da bu cevaplan sağlayacak ülke yine biz olacağız ama, yanılgıya düşmeyin yöneteceğiz... ” şeklinde konuşmaktadır. ABD, Özel Harekat Birliği Komutanı Gn. Carl Stliner ise Özel Timlerin “Amerikan dış politikasının en önemli unsuru ve ulusal güvenlik stratejisinin en sağlam desteği” olduğunu açıklamaktadır. . Bu anlayış sonucu ABD Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı Özel Timler, 1991 yılında 41 ülkede 195 değişik görev üstlenmiştir. Bu birliklerin Bangladeş ve F1orida’da meydana gelen kasırga1arın tahribatını gidermek için kullanılmasına da tanık olmaktayız. Başlangıçta Somali’ye de yardım amacıyla gidildiği açıklanmasına karşın, bugün amacın farklı olduğu görünür hale gelmiştir. Kuşkusuz her ülkenin kendi çıkarlarını öncelikle düşünmesi en doğal bir davranış biçimidir. Ama diğer ülkeleri bu amaçla kullanması onaylanamaz. ABD çıkarlarını kendi Özel Kuvvetleri ve çoğunlukla müttefiklerin Özel Kuvvetleri’ni kullanarak kırk yıldan beri sürdürdüğü bu stratejiden yararlanmaktadır. Yeni Dünya Düzeni’nde diğer ülkeler açısından temel sorun, kendi ulusal çıkarlarıyla ABD çıkarları arasındaki dengeyi bulmaktadır. Az gelişmiş ülkeler açısından böyle bir dengenin kurulabileceğini sanmıyorum. ABD eski Adalet Bakanı Ramsey Clark ve yazar Noam Chomsky. ABD’nin makyavelist, oportünist ve saldırgan politikasına karşı çıkmaktadırlar. ABD kendi hegemonyasına gölge düşürür diye Almanya-Fransa öncülüğünde kurulması öngörülen Avrupa Ordusu fikrine bile soğuk bakmaktadır. Gladio ve Diğer Nato Ülkeleri İtalya’da bugünlerde yürütülen soruşturma Başbakan Andreotti’nin mafya ilişkilerine kadar uzanmıştır. Yasa dışı örgüt elemanlarına dokunmazlık tanınırsa sonuçta varılan nokta sürpriz sayılmamalıdır. Benzeri olayların yaşandığı herhangi bir ülkede, İtalya örneğinde olduğu gibi araştırma yapılabilirse varılacak sonuç ayındır. Çünkü Yeraltı Örgütleri’nin arkasındaki güç CIA, dolayısıyla ABD’dir. Hür Dünyanın Lideri ABD (!)... Kuşkusuz böylesine kapsamlı bir organizasyonun NATO içinde de uzantısı bulunmaktadır. Brüksel’de NATO Komutanlığına bağlı Allied Coordination Commitee (ACC), NATO ülkeleri yeraltı örgütleri arasında koordinasyon sağlamak için eş zamanlı olarak toplanmaktadır. 1990 yılında Belçika Ordusu istihbarat Daire Başkam General Raymond Van Calster’in NATO çerçevesinde Gladio türü Yeraltı Örgütleri’nin dönem başkanlığı yaptığını açıklamıştır. Gene NATO bünyesinde The Clandestine Planing Committe (CPC) aynı amaçla eş zamanlı olarak toplanmaktadır. Örneğin: Ekim 1990’da böyle bir toplantının Brüksel’de yapıldığı basına yansımıştır. Almanya’daki Örgütlenme ABD’nin European Command’a (Avrupa Kumandanlığı) bağlı 20 Özel Kuvvet Komutanlığı, Almanya’da Bad Tölz’de konuşlandırılmıştır. Bu komutanlığın yetki alan tüm NATO ülkelerini kapsamaktadır. NATO’ya bağlı: - Ayaklanmaya karşı koyma, ve - İstihbarat Okulu, Almanya’da Oberammergau’da - Paraşüt Okulu, Almanya’da Songav’da bulunmaktadır. Bu okullarda Türk güvenlik ve emniyet kuvvetleri dahil olmak üzere tüm NATO ülkelerinin özel savaşçılarının lider kadrosu yetiştirilmektedir. Tıpkı Panama Kontrgerilla Okullarında olduğu gibi... Özel Savaş’ın Komando Birlikleri, Yeraltı Örgütleri, Özel Timlerle yürütüldüğünü açıklamıştım. Alman Özel Timi’nin adı Grenz Schütze Gendarmerid Neuen = (GSG 9)’dur. Alman polisine bağlı olup, sadece, baskın ve rehine kurtarma olaylarının son anında tüm tekniklerden yararlanarak görevlerini sürdürmektedirler. Bu şekli ile de yararlı işlevleri bulunmaktadır. Özel Savaş’ın özellikle yeraltı unsurları ile istihbarat örgütleri, kendi ideolojisine yakın partilerin gençlik örgütlerini dünyanın her yerinde taşeron olarak kullanmaktadırlar. Bunun için Neonazist ve Neofaşist parti ve örgütler elverişli bir kaynak oluştururlar. Ancak toplumlardaki iç kargaşa ve çatışmaların önemli nedenlerinden birini oluşturan bu görüş, sakıncalarına karşın terkedilmiş değildir, Bu anlayış sonucu B, Almanya’da 1950 yılında “Teknik Hizmet” (BDJ = Bund Deutscher Jugend) adlı bir gizli örgüt kurulmuş örgütün iç politikada KDP ve SPD’ye karşı çaba göstereceği, silahlı bir direniş örgütleyerek bu amaçla CIA’nın teknik eğitim ve finansal desteğinden yararlandığı Ekim 1952 yılında Frankfurt am Main savcılığı tarafından saptanılıp mahkemeye gönderilmiş olduğu halde, ucu CIA’ya dayandığı için dava sürdürülememiştir, BDJ örgütlenmesinin NATO’nun kuruluş yıllarına denk düşmesi kuşkusuz rastlantı değildir, Tıpkı üyelerinin eski Nazi subayları ile SS’lerden oluşmasının da bir rastlantı olmadığı gibi... 6 Demokrasi, İstihbarat Örgütleri Ve Özel Savaş CIA ve diğer ABD istihbarat örgütleriyle NATO ülkelerinin istihbarat örgütlerinin işbirliği boyutunu aşan ilişkilere girdiği ve yasa dışı eylemlere başvurduğu bilinmektedir. Özel Savaş’ın yeraltı birliklerinin kuramının ve eğitiminin ABD denetimi ve liderliği altında olduğunu kanıtlarıyla açıkladım. Gladio örneği, tüm Yeraltı Örgütleri’nin CIA’nın denetimi ve finansmanı ile kurulduğunu göstermektedir. ABD, müttefiki olan ülkelerdeki yandaşı olan partileri CIA dolarları ile desteklemektedir. Bu konuda CIA eski başkanlarından William Colby’nin ilginç açıklamaları bulunmaktadır. Colby, 1950’li yıllarda İskandinav ülkelerinin yeraltı örgütlerinin ve Avrupa’daki sağcı partilerinin kurulmasına öncülük etmiş ve bu ülkelerin komünizme kayışını engellemek için desteklediğini açıklamıştır. ABD, ülkelerin hem istihbarat örgütlerini hem de yeraltı örgütlerini denetlemekte ve bu örgütler arasındaki çelişkilerden yararlanarak kendi istihbaratını güçlendirmekte ve çıkarlarını garanti altına almaktadır. ABD, Yeraltı Örgütleri’nin “Yasalara Bağlı Olmadığı”, kuralını koyup bunu diğer ülkelere de kabul ettirmiştir. ABD, psikolojik harp yöntemlerini kullanıp insanlarının beynini yıkamakta ve dünya liderliğini sürdürmeye çalışmaktadır. ABD, müttefiki olan ülkelerde çıkarları ortak işbirlikçilere destek vermekte ve bunları uluslararası örgütler içine almak suretiyle işbirlikçi ağı kurarak yandaşı olan partilerin iktidarda kalmasını sağlamaktadır. Tüm bu ve benzeri antidemokratik zorlamalara karşın, ülkeler kendi demokratik değerlerini, uygarlık aşamaları, kültürleri, teknik üstünlükleri ve de ekonomik gücü oranında ulusal çıkarlarını korumak gibi güç bir sorunla karşı karşıya bulunmaktadırlar. Demokrasilerinin önündeki en ciddi engelin, Yer Altı Örgütleri ile bu örgütlere egemen olan anlayış olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki Durum Özel Savaş kuramları NATO bağlamında ülkemiz için de geçerli bulunmaktadır. Ülkemizde Gladio türü yeraltı örgütlerine halkımız Kontrgerilla örgütü adını vermiştir. Konuşmamın başında da açıkladığım gibi Ziverbey Köşkü işkencelerinden kaynaklanan Kontrgerilla savı gerek benim ve gerekse siyasal partiler ve politikacılar ile demokratik kitle örgütleriyle basın ve yayın organlarının tüm girişimlerine karşın otuz yıldır açıklığa kavuşturulamamıştır. Yıllardan bu yana suçluları yakalanamayan kuşkulu eylemlere sahne olmaktayız. Bunlar arasında başbakanlara suikast girişimleri de bulunmaktadır. Ecevit ve Özal’a yapılan suikast girişimleri bile aydınlığa kavuşturulamamış olup özellikle Özal olayındaki suçlunun istihbarat örgütleriyle ilişkisi bulunması yanında Kontrgerilla Eğitimi gördüğünü açıklaması bu örgütler üzerindeki kuşkuları artırmaktadır. Türkiye’de de NATO’ya girdikten sonra benzeri amaçla 1952 yılında Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kurulan Genel Kurmay Başkanlığı’na bağlı örgüt, daha sonra Özel Harp Dairesi, geçen yıl da Özel Kuvvetler Komutanlığı adını almıştır. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın kullanılma amacı dışına çıkabileceğini eski Genel Kurmay Başkanı, 12 Eylül Cuntası lideri ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in açıklaması, kamuoyundaki kuşkulan daha da yoğunlaştırmış, parlamentodaki tüm girişimler sonuçsuz kalmıştır. Kamuoyu şimdilik sadece yetkililerin açıkladıklarıyla yetinmek durumundadır. 1975 yılında mahkeme önünde yapmış olduğum savunmada Kontrgerilla örgütlenmesinin uluslararası boyutu hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulunduğumu söylemiştim. Savunmama ek olarak mahkemeye verdiğim üç belgeyi Türkiye’deki olaylarla karşılaştırıp, yasadışı olduğunu da kanıtlamaya çalıştım. Bu belgelerde önerilenlerin çoğu Anayasa ve yasalarla çeliştiği halde, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinde geniş bir uygulama alanı bulmuştur. *** “Counter-Insurgeny Warfare” adlı yapıtta belirtilen, darbe sonrası yapılan ve uygulanan “Temizlik Harekâtı” ile ABD çıkarlarına ters düşen gençler, aydınlar ve muhalifler etkisiz hale getirilmeye çalışılmıştır. Yapıt “Temizlik Harekâtı” sonrası gidilecek seçimlerin arzu edilmeyen şekilde sonuçlanması halinde, seçimlere hile karıştırılmasını da önermektedir. Türkiye’de yirmi yılı aşkın bir süredir kuşkulu toplumsal provokasyonlar, terör olayları ve faili bilinmeyen cinayetler işlenmektedir. Bu tablonun sürmesini demokrasimiz adına potansiyel bir tehdit saymaktayım. çünkü Özel Savaşın bir bölümü olan İstikrarsızlaştırma Harekatı (Destabilisation Operation) ülkemdeki 12’li darbelerde sahnelendi. Formül hep aynı: İstikrarsızlık (destabilisation) g Askeri darbe, seçimleri yönlendirme veya hile katma g İstikrar (stabilisation) g Temizlik harekâtı g ABD yanlısı partinin iktidara getirilmesi suretiyle müttefik ülkelerde ABD çıkarlarının garanti altına alınması... 1990 yılında Paris’te imzalanan AKKA anlaşmasında (Avrupa Konvansiyonel Kuvvet İndirimi Anlaşması) Türkiye’deki paramiliter güçler indirim kapsamı içine alınmamıştır. TSK reorganize edilirken Kara Kuvvetleri’nin yaklaşık üçte biri Komando Tugayları’ndan oluşacaktır. Bu oluşumu Özel Savaş yöntemlerinin ağırlık kazanması şeklinde değerlendirebiliriz. Ülkelerin, tehdit değerlendirmelerine göre kendi silahlı kuvvetlerini düzenlemeleri doğal olanıdır. Ancak ABD, Özel Kuvvetleri’nin temel felsefesi müttefiki olan ülkelerin Özel Kuvvetleri’ni kendi çıkarları doğrultusunda savaştırmaktır. Yeni Dünya Düzenindeki liderliğini kendi suçlarına diğer ülkeleri ortak ederek sürdürmeyi amaçlamaktadır. Köıfez Savaşı ile Somali bu anlayışın somut örneklerini oluşturmaktadır. ABD soğuk savaş evresinde İslam’ı amaçları doğrultusunda kullanmış olmasına karşın, günümüzde çıkarlarını koruyan Müslüman krallık, şeyhlik, emirlik ve bunlar gibi rejimleri desteklerken, başta Irak olmak üzere İran ve Libya’daki rejimleri devirmeye çalışırken, Radikal İslam’ı düşman seçmiştir. Oysa aynı ABD, Pakistan aracılığıyla Afganistan’daki en radikal örgüt olan Taliban’a destek vermiştir. 1980’li yıllardan bu yana CIA’nın Ortadoğu uzmanları Türkiye’ye Türk-İslam Sentezi’ni önermiştir. Bu doğrultuda alınan yolun, çıkması öngörülen hedefi Ilımlı İslam İdeolojisi’nin güçlendirilmesidir. Bu oluşumun ülke gerçekleriyle bağdaşacağını sanmıyorum. Dipnotlar 1. School of Americas: SOA 2. Avrupa Komutanlığı istihbarat Okulu 3. “Çeteleşme”, Talat Turhan, Akyüz Yayıncılık, İstanbul, 1999. 4. “Çeteleşme”, Talat Turhan, Akyüz Yayıncılık, İstanbul, 1999, syf 531. 5. 98-99 göstermektedir. yıllarında Bağdat’ın bomba1anması bu anlayışın devam ettiğini 6. İtalya’da bu tür örgütlenmeler için hapishaneden çıkartılan faşistler kullanılmıştır. VIII Yaşamımın Bir Bölümü ve Ürünleri Talat Turhan’ın Özgeçmişi 1924 yılında doğdu. Babası Çayeli’nin Şerifoğlu, annesi Elazığ(Harput)’un Efendiğiler ailesine mensuptur. Babasının yargıç olması nedeniyle ilk ve orta öğrenimini çeşitli illerde tamamladıktan sonra sırasıyla Kuleli Askeri Lisesi, Kara Harp Okulu, Topçu Okulu, Kara Harp Akademisi ve Yüksek Komuta Akademisi’nde askeri öğrenimini tamamladı. Muhtelif mesleki kurslara katıldı yurdun değişik yörelerinde kıt’a ve karargahlarında görev yaptı. 27 Mayıs 1960’dan sonra Ankara’da MSB’lığı Özel Kalem Müdürlüğü görevinde bulundu. Bu evrede Silahlı Kuvvetler içindeki dalgalanmalarda yer aldı. O dönemden itibaren ülkemizin yakın tarihine ilişkin olaylara devrimci inançları doğrultusunda doğrudan ya da dolaylı olarak katıldı. Silahlı Kuvvetler Birliği’ne üye oldu. Özellikle Ankara’daki görevi sırasında o dönemde bile ABD emperyalizminin güdümüne sokulan ülke düzeninin kokuşmuşluğunu algıladı. Bu tavrı düzene egemen olan güçler tarafından gözden kaçırılmadığı için, 22 Şubat 1962 olaylarına katılmış olma bahanesiyle Afyon’a sürgün edildi. Daha sonra Genç Kemalistler Ordusu adlı bir davada üç buçuk yıl Askeri Yargıda yargılandı. Dava devam ederken hiçbir gerekçe gösterilmeksizin 42 sayılı yasayla emekliye ayrıldı. Emekli edildiğinde devresinde bulunan kurmay subaylar arasında kıdem bakımından birinci konumda bulunuyordu. Genç Kemalistler Ordusu davası nedeniyle beş ay Mamak Askeri Ceza ve Tutuk Evi’nde yattı. Kurmay Yarbay rütbesiyle emekliye ayrıldığı 1964 yılından bu yana kendisine yapılan tüm iş önerilerini reddedip düzen dışında kalmayı yeğledi ve yazın yaşamına başladı. Egemen güçler peşini bırakmadılar. 1972-74 yılında Bomba Davası adlı üst düzey cuntacı generallerin çatışması üzerine düzenlenen bir davanın baş sanığı olarak Ziverbey İşkence Köşkü’nde bir ay işkence gördü ve iki yılını Selimiye Askeri Ceza ve Tutukevi’nde geçirdi. İdam istemiyle yargılandığı bu davada af kabul etmemesine karşın, politik durumdaki değişime uyarlı olarak davası örtbas edildi. 1973 yılında Cezaevinde yatarken Kontrgerilla İşkencecileri hakkında TBMM Araştırması isteyerek bu konuyu ülke gündemine soktu. 1990 yılında İtalya’da patlak veren Gladio gizli örgütü, öne sürdüğü tüm savları doğrulamasına karşın. TBMM’deki bu konudaki tüm girişimler bugüne kadar sonuçlanmamıştır. Susurluk Kazası’yla da daha önce öne sürdüğü savlar Türkiye yönünden doğrulandı. 34 yıldan bu yana çeşitli gazete ve dergilerde politik, stratejik, istihbarat ve güvenlik örgütleri, insan hakları, olağanüstü yargı, Kontrgerilla, terörizm ve emperyalizmin örgütleri v. b. yakın konularda araştırma ve inceleme türü dizi yazıları yayınlandı. Özellikle 1990’dan beri ilgi alanı içine giren konularda 17’si yurtdışında olmak üzere 50’ye yakın konferans, açıkoturum, panel vb. gibi etkinliklere katıldı. Bazı Özel TV kanallarındaki belgesel ve söyleşilerde yer aldı. Basın toplantıları düzenledi. Yazarın Yapıtları 1. Genç Kemalistler Ordusu Davası’nda Savunma (61 s.) -8 Eylül 1964 günü Genel Kurmay Askeri Mahkemesi’ne sunulmuştur- (Yayınlanmadı) 2. Bomba Davasında Savunma (10 klasör, 4500 s.) -1975 yılında İstanbul Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’ne sunulmuştur- 1’nci ve 2’nci klasörlerin birer bölümü yayınlandı. Sekiz klasörlük bölümü yayınlanamadı. 3. Bomba Davası, Savunma 1, Kendi Yayını, 1986. 4. Bomba Davası, Savunma 2 (İşkence), Kendi Yayını, 1986. 5. Doruk Operasyonu Sorun Yayınları, 1989. 6. Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla, Tümzamanlar Yayıncılık, Mart 1993 7. Kontrgerilla Cumhuriyeti, Tümzamanlar Yayıncılık, Mart 1993 8. Çeteleşme (Kontrgerilla-Gladio-Susurluk... ), Akyüz Yayınları, Mayıs 1999 9. Ziverbey’den Susurluk’a Bir MİT’çinin Portresi Mehmet Eymür, Sorun Yayınları, 9. baskı, 2000, (Orhan Gökdemir’le ortak) 10. Emperyalizmin Bataklığında İstihbarat Örgütleri-Doruk Operasyonu, Sorun Yayınları, 3. baskı, Ağustos 2004. 11. 27 Mayıs 1960’tan 28 Şubat 1997’ye... Devrimci Bir Kurmay Subay’ın Etkinlikleri, 1. Kitap, Sorun Yayınları, 3. baskı, 2001. 12. Yargılayanları Yargılıyorum! Bomba Davası Savunma 1, Sorun Yayınları, 3. baskı, 2004. 13. Devrimci Bir Kurmay Subay’ın Etkinlikleri, 2. Kitap, Sorun Yayınları, 2004. 14. Atatürk’ün Yarbayı Talat Turhan İçin Ne Dediler, İleri Yayınları, 2004. 15. Genç Kemalistler Ordusu Davası, İleri Yayınları, 2004. 16. 30 Ağustos Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi, İleri Yayınları, 2004. 17. Baskın-11 Eylül, İleri Yayınları, 2004 (Derleme). 18. Küresel Çete, İleri Yayınları, 2. baskı, Nisan 2006. 19. Mont Pelerin Cemiyeti-Küresel Sermayenin Beyni, İleri Yayınları, 2005. 20. Derin Devlet, İleri Yayınları, 2. baskı, Nisan 2006. Yazarın Yayınlanan Yazı, Dizi Yazı, Ropörtaj ve Söyleşileri 1. K.K.K Org. Cemal Tural’a açık mektup (Manşet), Akşam: 6 Aralık 1965 (Em. Kur. Alb. Selçuk Atakan’la ortak imzalı) Açıklama: (Cemal Tural M. S. B. ’ye resmi bir mektup yazıp 21 Mayıs suçlularının affına karşı çıkmıştı. ) 2. Em. Tümg. Fahrettin Soydaner’in açıklamalarına verilen yanıtlar. 3. Talat Aydemir’in hatıratıyla ilgili açıklama. Akşam: 14 Aralık 1966 4. Talat Turhan’ın Em. Tümg Fahrettin Soydaner’e cevabı Akşam: 20 Şubat 1967 5. Talat Turhan’ın, Soydaner için yaptığı açıklama. Akşam: 4 Nisan 1967 6. İnfazlarla ilgili açıklama - Dünya: 8 Nisan 1967 7. Bir yıldönümünün düşündürdükleri - Dünya: 22 Mayıs 1967 8. 22 Şubat (Em. Kur. Yb. Osman Deniz’le ortak imzalı) -Akşam: 24 Şubat 1969 9. Sayın Sunay’a açık mektup (Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay). 20 Ocak 1970 Yankıları:Em. Org. Rüştü Erdelhun’un açıklaması Devrim: 16 Şubat 1970 Asker dostların ilginç açıklamaları - Çetin Altan, Akşam: 22 Ocak 1970 - Bu Vatan Kimin?- İlhami Soysal, Akşam: 10 Şubat 1970 (Yazarın Bomba Davası Savunma 1 adlı yapıtının 237-254 Nolu sahifelerine bakınız) 10. Talat Turhan: “Ben Parlamento’ya saygılıyım” dedi (Manşet) Son Havadis: 9 Aralık 1974 11. Türün’den cevap bekliyorum (Em. Org. Faik Türün’ü “Basın Toplantısı”nda tartışmaya çağırdım Gelmedi...)-Cumhuriyet: 5 Ekim 1975 12. “Kontrgerilla Köşkü’ne Girdik (Anlatan: Talat Turhan) (Tam Sayfa) (Yazan: Şükran Ketenci) (Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu)- Cumhuriyet: 11 Ekim 1975 Açıklama: (Faik Türün, 12 Ekim 1975’te İstanbul’da AP senatör adayı idi seçilmedi) 13. Bomba Davasında Savunma başladı: Talat Turhan “CIA Türkiye’de cinayetler düzenleniyor” - Hürriyet: 4 Kasım 1975 14. CHP’ye CIA, MİT, İşkence, Terör ve Siyasal cinayetler konusunda verilen rapor (11 sh) - Yayınlanmadı - 1 Mayıs 1976 15. DGM’lere karşı demokratik direnme - Yayına hazırlayan: Şükran Ketenci (Tarafından avukatlarımıza danışarak hazırlanmış geniş çaplı bir araştırmanını özeti) 16. Terazi’nin Kefesi ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri - Dizi Yazı - Politika: 28 Eylül 4 Ekim 1976 17. Devlet Güvenlik Mahkemelerine neden hayır? - Cumhuriyet: 29 Eylül 1976 18. 12 Mart Hukukunun ardındaki Amerika mı? - Dizi Yazı- Politika: 11-13 Ekim 1976 19. Demirelci Devrimcilik ve AET - Dizi Yazı - Politika: 19-21 Ekim 1976 20. İşçi sınıfı ve sınıf gerçeği - Dizi Yazı - 7 Gün Dergisi: 16 Şubat-9 Mart 1977 21. Adalet Partisi Demokrat Partinin devamı mı? -Dizi Yazı- 7 Gün Dergisi: 13 Nisan 1977 22. İşkence - Siyasi Cinayetler ve Güvenlik Örgütleri - DİZİ YAZI - 7 Gün Dergisi, 1l Mayıs - 15 Haziran 1977 23. İktidarların Çeteleşmesi ve Bürokrasi - Dizi Yazı - 7 Gün Dergisi : 3 Ağustos: 14 Aralık 1977 (Yazı dizisi sürerken Dergi yayınına son verdi... ) 24. Kontrgerilla ithamları açıklık kazanıyor, Günaydın -Haber - 28 Ocak 1978 25. Kontrgerilla gerçeği - Dizi Yazı - Politika: 10-15 Mayıs 1978 (Milliyet gazetesinde yayınlanan, Sadi Koçaş’ın anılarını yanıtlayan Memduh Ünlütürk’ün savlarının gerçek dışı olduğunu açıkladım ve basın önünde açık tartışmaya çağırdım. O da gelemedi... ) 26. Talat Turhan’a göre “Silahlı Kuvvetler Birliği ve 21 Mayıs Söyleşi - Yeni Gündem: 15-28 Mayıs 1985 27. Bomba Davası: Talat Turhan’ın mahkemeye verdiği savunmasından -Uğur MumcuCumhuriyet: 11 - 12 Kasım 1985 28. Talat Turhan: “Bomba Davası’nın hesabı görülmeli”- Yeni Gündem: 15-28 Kasım 1985 29. Talat Turhan açıklıyor: “Bomba Davası” gerçeği - Cumhuriyet: 21 Kasım 1985 30. Silahlı Kuvvetler Gizli Örgütü ve Muhsin Batur - Cumhuriyet: 20 Kasım 1985 31. Talat Turhan’ın açıklaması - Tercüman: 11 - 12 Mayıs 1986 Açıklama: (Nazlı Ilıcak’ın 12 Mart Cuntaları” başlıklı yazı dizisine yanıt) 32. Talat Turhan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar - Söyleşi - Düşün: 15 Ekim 19S6 33. Talat Turhan Türk-Amerikan ilişkilerinin 10 yılını değerlendirdi. -Vural Ahı, Çağdaş: 8 Aralık 1986 (T. T. : -İncirlik üssünde bir şeyler dönüyor” - Körfez sorunu- sıcak savaşa dönüşecek”1 34. Milli İstihbarat Teşkilatı ve Sivilleşme - Sorun Dergisi: Ekim’87 35. Uluslararası Terörizm ve Ölüm Mangaları - Sorun Dergisi: Ocak’88 36. 12 Eylül tartışılıyor. - Sorun Dergisi: Mayıs 88 37. Yine Milli İstihbarat Teşkilatı -Sorun Dergisi: Temmuz 88 38. Köstebekler ... - Sorun Dergisi: Eylül 88 39. Politik Durum Değerlendirmesi - Sorun Dergisi: Kasım 88 40. Askeri Darbeler Dönemi (Açıklama: Sorun dergisinde yayınlanan araştırma türü yazılar, yeni eklemelerle 1989 yılında “Doruk Operasyonu” adlı yapıta dönüştürüldü. ) Sorun Dergisi: Mart’89 41. Talat Turhan: “12 Mart öncesinde iktidar düzene hakim olamıyordu”- Gölge Adam: 7 Mart 1983 42. MİT “ramboculuk” yapamaz - Elçin Macar’la söyleşi İkibine Doğru: 10 Eylül 1989 43. Aksoy Suikastı / Tezgahın perde arkası: Kontrgerilla mı, İslamcılar mı? - Söyleşi: Yöneten: Doğu Perinçek Katılımcılar: Talat Turhan - Turan Dursun İkibine Doğru: 4 Şubat 1990 44. Emekli Kur. Yarbay Talat Turhan anlatıyor: - Dizi Röportaj- Tahir Aka Yeni Asya: l4-l8 Mart 1990 45. Emekli Kur. Yarbay Talat Turhan anlatıyor: Esrarengiz işler - Dizi Röportaj: Tahir Aka- Yeni Asya: 17-28 Eylül 1990 46. Körfez Bunalımı Üzerine - İnceleme - İktisat Dergisi: Ekim-Kasım 1990 47. “Hiram Abas çok şey bildiği için öldürüldü” Zaman: 20 Kasım 1990 48. Turhan: “İstihbarat birimleri basını kullanarak yanlış bilgi yayıyorlar” --Zaman: 21 Kasım 1990 49. Talat Turhan soruyor: Binbaşı Şahin Kim? - Ülke: 25 Kasım: 1 Aralık 1990 50. Nazlı Ilıcak işkenceyi nasıl yazdı? - Yeni Asya: 25 Kasım 1990 51. Ağca’yı Türk Gladio’su mu kaçırdı? Talat Turhan: Amerikan Ordu Talimnameleri Tempo: 30 Aralık-5 Ocak 1991 52. Emperyalizmin Örgütleri - İnceleme- İktisat Dergisi: Şubat 1991 53. Ortadoğu’da sinsi plan - Dizi Ropörtaj: Mustafa Aydın. Yeni Asya: 21-27 Şubat 1991 Açıklama: - 21 Şubat: “NATO ihanet etti” - 22 Şubat: “Türkiye bir dikta idaresine gidiyor” - 24 Şubat: “ABD ‘tek adam’ rejimi istiyor - 27 Şubat: “Hedef: Irak’ı İmha2 54. “Amerika Türkiye’de cinayet ağı kurdu mu? - Genç Müslüman: Mayıs 1991 55. Türkiye’yi kucağa oturtma planı - İkibine Doğru: 11 Ağustos 1991 56. ANAP’ı kontrgerilla yaşattı - Söyleşi: Mete Çubukcu Nokta: 29 Mart 1992 57. Emperyalizmle mücadeleyi göze almalı - Gerçek: 19 Nisan 1992 58. Devlet üstünde devlet: “Potansiyel Tehlike” - Tempo: 1-25 Nisan 1992 59. Askeri Darbeler üzerine - inceleme - İktisat Dergisi: Kasım 1992 60. “Kontrgerilla Cumhurbaşkanlarına da Görev Yükler” Kapak- Mehmet Güç Nokta: 13-19 Aralık 1992 61. Kontrgerilla varsa demokrasi yoktur- Olay (Bursa): 21 Şubat 1993 62, Profesyonel Askerden Polise -Cumhuriyet: 17 Kasım 1993 63. Özel Savaşın Fikir Babası: ABD - Çağdaş: (Bursa) Aralık 1993 64. Talat Turhan: Darbeciler yargılansın - Cumhuriyet: 24 Haziran 1994 65. Talat Turhan’dan uyarı: “Alevilere bir saldırı daha düzenlenebilir”- Cumhuriyet: 20 Mart 1995 66. Talat Turhan: “İşkenceciler Korunuyor” - Yeni Asya: 16 Nisan 1995 67. “Ülkeyi İstihbarat Örgütleri Yönetiyor” - Selam: 17-23 Nisan 1995 68. Emperyalizm ve Darbeler - Talat Turhan’ın - Güngör Gencay’la Söyleşisi - Gerçek Sanat Dergisi: Mart 1996 69. Darbenin arkasında CIA var, - Evrensel: 12 Mart 1996 70. TÜSİAD’ın girişimleri ve Henry Kissinger’in iç yüzü - Evrensel: 13 Ekim 1996 71. Yüzbaşı Henry Kissinger -Bizim Gazete: 21 Ekim 1996 72. Kissinger’den “Siyasette Kalite” dersi almak utançtır - Aydınlık: 10 Kasım 1996 73. Gladio uzmanı emekli Albay Talat Turhan’ın “Çete” değerlendirmesi: CIA kaynaklı vatanperverlik - Yeni Şafak: 25 Ocak 1997 74. Ordu en az bozulmuş kurum - Nokta: 18-24 Ekim 1998 Yazarın Katıldığı Etkinlikler ve Düzenlediği Basın Toplantıları 1-Konferans: “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” İstanbul, 4 Kasım 1976 Düzenleyen: Türk-Alman Kültür Derneği 2-Babıali Toplantısı: “Terör” (Yazar, Anarşizm konusunda İstanbul bildiri sundu.) President Hotel, 7 Nisan 1990 Katılımcı: Hasan Fehmi Güneş 3-Basın Toplantısı: “Kontragerilla ve Gladio” İstanbul, 26 Kasım 1990 Düzenleyen: Çağdaş Gazeteciler Derneği 4-Konferans: “Gizli NATO Örgütü ve Terör” Ankara, 5 Aralık 1990 Düzenleyen: Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi 5-Konferans: “Kontrgerilla Gerçeği” Adana, 16 Aralık 1990 Düzenleyen: İHD 6-Panel: “Kontragerilla” İstanbul, 30 Ocak 1991 Düzenleyen ve yöneten: SHP il örgütü, Yüksel Çengel. Diğer katılımcılar: Milletvekili Celal Kürkoğlu, İlhan Selçuk, Veli Yılmaz. 7-Konferans: “Gladio Tartışmasının Türkiye Boyutu” Antalya, 23 Kasım 1991 Düzenleyen: Kaleiçi Sanat Evi 8. Panel: “Anayasa ve Demokrasi” Çanakkale, 9 Ağustos 1992 Düzenleyen: Belediye Diğer katılımcılar: Ercan Kanar, Muzaffer Erdost, Veli Yılmaz. 9. Panel: “Anayasa ve Demokrasi” Ören, 16 Ağustos 1992 Düzenleyen: Ören Belediyesi Diğer Katılımcılar: Doç. Dr. Semih Gemalmaz, Veli Yılmaz 10. Söyleşi: “Kontrgerilla” Bursa, 12 Şubat 1993 Düzenleyen: Çağdaş Gazeteciler Derneği Söyleşen: Zafer Opsar 11. Panel: “12 Mart Ve Darbeler” Maltepe, 12 Mart 1993 Düzenleyen: SHP ilçe örgütü. Diğer katılımcılar: Ali Rıza Dizdar, Ercan Karakaş, Veli Yılmaz. 12. Panel: “Demokrasi ve Faili Meçhul Cinayetler” Malatya, 17 Nisan 1993 Düzenleyen ve yöneten: SHP il örgütü ve Başkanı Mahmut Ali Kaşifoğlu Diğer katılımcılar: Milletvekili Mustafa Yılmaz, Mustafa Yalçıner 13. Panel: “Türkiye’de Demokrasi ve İnsan Hakları” Çorlu, 8 Mayıs 1993 Düzenleyen: Halk Evi Yöneten: Neş’e Barın Diğer Katılımcılar: Ahmet Yıldız, Hasan Biber, Dr. Tolga Köseoğlu 14. Söyleşi: “Demokrasi Önündeki Engeller ve Ardındaki Güçler” İzmir, 18 Mayıs 1993 Düzenleyen: 9 Eylül Üniversitesi öğrencileri Yer: Bornova Belediyesi Açık Hava Tiyatrosu 15. Panel: “Dünya’daki Değişmenin Askersel Boyutu ve Türkiye” İstanbul, 13 Temmuz 1993 Düzenleyen: Bilar Diğer Katılımcı: Doç. Dr. Haluk Gerger 16. Söyleşi: “Yeni Dünya Düzeni ve Özel Savaş” Maltepe, 19 Şubat 1994 Düzenleyen: SBP ilçe örgütü Söyleşen: Ayhan Kara 17. Konferans: “Darbeler ve 12 Mart” Ankara, 12 Mart 1994 Düzenleyen: Pir Sultan Abdal Derneği 18. Basın Toplantısı: SHOW TV’de katıldığım “Çapraz Ateş” konuşmanın sansür edilmesi üzerine gerçeklerin kamuoyuna yansıtılması... İstanbul, 23 Hazıran 1994 Yer: Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi Konferans Salonu 19. Konferans: “Siyasal Cinayetlerin Uluslararası Boyutu” Büyükçekmece, 22 Ocak 1995 Düzenleyen: SHP ilçe Örgütü programında 20. Söyleşi: “12 Mart Hukuku, Bomba Davası ve İşkence” Bursa, 21 Şubat 1995 Düzenleyen: Çağdaş Hukukçular Derneği Söyleşen: Av. Zeki Kahraman 21. Söyleşi: “Özel Savaş ve Psikolojik Savaşta Medya” Bursa, 23 Şubat 1995 Düzenleyen: Çağdaş Gazeteciler Derneği 22. Konferans: “Demokrasi Önündeki Engeller Darbeler” İstanbul, 19 Mart 1995 Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi Düzenleyen: Demokrasi İçin Bir Adım İleri Grubu Diğer Konuşmacı: Eşber Yağmurdereli 23. Panel: “Kürt Sorunu” İstanbul, 26 Mart 1995 Yer: The Marmara Oteli Düzenleyen: BSP (İki gün süren panelde konuyla ilgili bildiri sunuldu.) 24. Basın Toplantısı: “Marmara Brifingi” Devletin, Gözüyle Sol ve Sağ örgütler adlı yapıtın tanıtımı. İstanbul, 15 Nisan 1995 Düzenleyen: Kaynak Yayınları 25. Panel: “İdeoloji ve Kültür Açısından Yayın” İstanbul-TÜYAP, 9 Kasım 1995 Düzenleyen ve Yöneten: Sorun Yayınları, Sırrı Öztürk Diğer Katılımcılar: İsmail Tanju, Orhan Gökdemir, Dr. Yavuz Yıldız, Zeki Öcal 26. Konferans: “Yeni Dünya Düzeni ve Militarizm” Ankara, 27 Ocak 1996 Düzenleyen: Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği 27. Basın Toplantısı: “TÜSİAD’ın Girişimleri ve H. Kissinger’in İç Yüzü” İstanbul, 12 Ekim 1996 28. Panel: “Emperyalizm ve Şiddet Merkezli Küreselleşme” İstanbul-TÜYAP, 7 Kasım 1996 Düzenleyen ve yöneten: Sorun Yayınları, Sırrı Öztürk 29. Konferans: “Ziverbey’den Susurluk’a” Ankara, 21 Aralık 1996 Düzenleyen: Doç. Dr. Fikret Başkaya (Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfı) Özgür Üniversite 30. Panel: “İnsan Hakları Barış ve demokrasi” İstanbul, 13 Aralık 1998 Düzenleyen: KESK Yazar panel konusu bağlamında “ABD ve Uluslarüstü Kapitalist Örgütler ve İşkence konulu bir saatlik konferansla katıldı. ) 31. Konferans: “Siyasal Cinayetlerde İstihbarat Örgütleri ve Ölüm Mangaları’nın (AAA) Rolü” İstanbu,l 24 Ocak 1999 Düzenleyen: CHP Üsküdar ilçe örgütü İnsan Hakları Komisyonu (Uğur Mumcu’yu anma için. ) Yazarın Avrupa Konferansları 1. Almanya/ Bonn 18 Eylül 1993 Gustav Stresemann lnstitut e. V’nin düzenlediği “Türkiye’deki Politik Sistem Egemenlik ve Demokrasi sorunu” konulu ve 17-19 Eylül 1993 günleri arasında devam eden panele Gazeteci Ömer Erzeren, Prof. Dr. Zafer Üskül ve Talat Turhan katıldı. Yazar “Kontragerilla Cumhuriyeti” nedir? konulu bildiri sundu ve tartıştı. (yapıtın 6. Bölümüne bakınız) 2. Almanya / Kassel 23 Eylül 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: ASTA der GHK-Demokratik Kültür Derneği 3. Almanya / Köln 24 Eylül 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF 4. Almanya/ Duisburg 25 Eylül 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF 5. Almanya /Stutgart 28 Eylül 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF 6. İsviçre / Basel 29 Eylül 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: Basel ve Çevresi Türkiyeli İşçiler Cemiyeti ve DİDF 7. Fransa/ Paris 3 Ekim 1993 Türkiyeli Demokratik İşçiler Derneği (ADTT) gecesinde konuşma 8. Fransa / Paris 4 Ekim 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: ADTT 9. Almanya / Bremen 7 Ekim 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF 10. Almanya / Bochum Üniversitesi 8 Ekim 1993 Seminer: “CIA. MOSSAD. BND. MİT Bunlar halkı korumak için mi kurulmuşlardır?” Düzenleyen: ASTA ve DİDF 11. Almanya / Berlin 9 Ekim 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF 12. Almanya / Hanau 9 Ekim 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” (Düzenleyen: Hanau ve Çevresi Türkiyeli İşçiler Derneği) 13. Almanya / Düsseldorf Üniversitesi 9 Aralık 1993 Seminer: “Kontragerilla” Düzenleyen: Türkiyeli Öğrenciler Derneği 14. Almanya / Köln Üniversitesi 10 Aralık 1993 Seminer: “Kontragerilla” Düzenleyen: Türkiyeli Öğrenciler Derneği 15. Almanya / Bielefelt 16 Aralık 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: DİDF 16. Almanya / Nürnberg 19 Aralık 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: DİDF 17. Almanya / Münich 21 Aralık 1993 Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti” Düzenleyen: DİDF Açıklamalar: I. Bonn’daki Enstitüde katılımcıların çoğu Türkiye’yi çok iyi bilen Almanlardan oluşuyordu. Üç gün boyunca konferans saatleri dışında her konuda tartışıldı. II. Diğer konferans ve seminerlere ilgi ve katılım büyüktü. Genelde bir saat süren konferans, sorulan sorularla üç saate kadar çıkıyordu. Yazarın Katıldığı Ve Yer Aldığı Tv Programları 1. Video Kaset: 68’den 6 Mayıs’a 2. Show TV, 32. Gün programı “Kontragerilla” - 16 Kasım 1992 3. Kanal 6, Bizim Koltuk’ta Ahmet Altan ve Neş’e Düzel’le söyleşi: (1 saat) “12 Mart Cuntalar ve Kontrgerilla” - 6 Aralık 1992 4. BRT: Uğur Mumcu Suikastı Yöneten: Ali Sirmen Katılanlar: Abdurahman Dilipak, Alev Çoşkun, Talat Turhan, Toktamış Ateş (Prof. Dr. ) 5. Flash TV, Söyleşi: M. Yılmaz Tunca “12 Mart, Ziverbey Köşkü İşkence ve Bomba Davası” - 23 Şubat 1993 6. Show TV, 12 Mart Belgeseli - 3 Nisan 1994’de ilk yayını başlayan belgesel 10 hafta sürdü. 7. Show TV, Çapraz Ateş Programı Yöneten: Mehmet Ali Birand - 20 Haziran 1994 Katılanlar: Baki Tuğ, Ferruh Bozbeyli, Mustafa Yalçıner, Talat Turhan 8 Show TV, 12 Eylül’de Çete Parmağı Can Dündar 7 Ocak 1997 9. ATV, Siyaset Meydanı: Susurluk Kazası Yöneten: Ali Kırca - 6 Şubat 1998 Katılımcılar (Alfabetik Sırayla): Hanefi Avcı, İsmet Berkan, Tarık Bitlis, Ergin Cinmen, Mehmet Güç, Mehmet Gül, Nilgün İ1gün, Mehmet Ali Kışlalı, Ceyhan Mumcu, Hüseyin Oğuz, Mahmut Övür, Fikri Sağlar. Talat Turhan, Cemalettin Ümit, Soner Yalçın, Yüksel Yalova 10. Ege TV, Abdullah Öcalan Operasyonu Serkan Aksüyek’le haber saatinde söyleşi - 18 Şubat 1999 (Saat: 00:05-00:20) Açıklamalar: I. Show TV’de yayınlanan Mehmet Ali Birand’ın hazırladığı “Demir Kırat Belgeseli”nde de yer aldım. II. 1990 yılı Kasım ayında, Gladio konusunda yapılan söyleşi ve evimde yapılan çekim, İsveç’te TV’de yayınlandı. III. Berlin’de 9 Ekim 1993 günü Kontrgerilla konusunda verdiğim konferans özel bir tv kanalında yayınlandı. IV. 2’nci maddede yer alan program için Erbil Tuşalp Antalya’ya gelerek söyleşi ve çekim yaptı. Gazete arşivi yanında, görüntü ve ses arşivi de yapmaya çalıştığımdan ve söyleşinin tümünün yayınlanmayacağını bildiğimden Antalya’daki çekimin bir kopyasının bana verilmesini istedim. Bu konuda bana verilen söz yerine getirilmedi. . V. 3’ncü maddedeki program yayınlanmadan bir gazetede uydurma bir habere dayanarak - Mahkeme kararıyla - (daha sonra yanlış olduğunu kanıtladığım) yayından önce yasak kararı verildi. Bu durum medyada bir ilki örneklendiriyordu. Ve de bir Güç (!) konuşmamdan korkuyordu. Ama Kanal 6, mahkeme kararına karşın yayını gerçekleştirdi. Bu kez başka yerden taktılar. Susmamı istiyorlardı... Ama görüyorsunuz yazıyor ve konuşuyor, aydın olabilme sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyorum. (Bakınız: - “Bizim Koltuk’ta” Müthiş İddia, Yalçın Doğan, Milliyet- 6 Aralık 1992 - İkinci Cumhuriyet Kontrgerilla ve Demokrasi, Mehmet Altan, Sabah - 6 Aralık 1992) VI. Bursa’da Flash TV çekimden önce bir yazı imzalattı “yayından doğabilecek sorumluluğu yüklenmeyeceğim” hususunda... İnsanlara ve kurumlara saygımdan yayından çekilmedim. Buna karşın, kendisiyle söyleşi yaptığım M. Yılmaz Tunca’dan yayın bantından bir kopya istedim. Ve söz aldım. Sayısız girişimlerime karşın bu bant bana verilmiş değildir. Günümüz Flash tv yöneticilerinden kurum adına verildiğini varsaydığım bu bandı istiyor ve kurumların ilkeli olmasını bekliyorum. VII. 6’ncı maddedeki program için 14 Ocak 1994 günü The Marmara Oteli’nde 32. Gün ekibini oluşturan Bülent Çaplı, Aslı Öymen ve kameraman Yusuf Akçora birkaç saat çekim yaptı. Yayından önceki tek şartımız bu çekimin tümünün bana verilmesi olduğu konusunda söz verilmesine karşın, bu bantlar bana verilmedi. Yıllar sonra 32’nci Gün ekibinden bir başka yetkiliden bantları alabildim... VIII. 7’nci maddedeki program canlı değildi. Çekimden bir gün sonra programı izlediğimde, katılımcılar arasında konuşmaları en çok sansür edilen kişi olduğumu saptadım. Haksız rekabetin böylesi sanırım görülmemiştir. İzleyici karşısında sizin düşünsel bütünlüğünüz adeta sabote ediliyordu... Yayın tarihinden üç gün sonra (23 Haziran 1994) Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi Konferans salonunda, Basın Toplantısı düzenleyip durumu açıkladım. Aslında basında tekelleşme ya da kapitalistleşme sürecinin yaşandığı bir ortamda gerçeklerin kamuoyuna yansıtılmayacagını biliyordum. Ancak kişiliğimi korumak durumundaydım. Nitekim açıkladığım gerçekler basına yansımadı. IX. Yaşadığım bu olumsuzlukların kişisel bir sorun gibi algılanmasını istemem. Aslında bu açıklamamın sonuçlarına katlanmayı göze alarak bir sektörün iç yüzünü sergilemek istiyorum. Bu koşullarda medya ile ilişkilerimi dondurma kararı aldım. X. Bu durumda iken bir kanaldan bir belgeselde yer alma önerisi aldım. Karşımda yıllar süresince almayı başaramadığım bantları bana bir günde ulaştıran değerli bir kişi vardı. İlke kararımı bildirdim. Israr ediyordu. Yer almadığım belgeselin noksan kalacağını ifade edip, beni iknaya çalışıyordu. Kurtulmamın tek yolunun ücret istemek olduğunu bildiğim için o yola başvurdum. Belgesel yapıldı ve yayınlandı XI. İlke kararım uyarınca 1994-97 yıllan arasında yapılan tüm tv programlarına katılma önerilerini red ettim. Hatta araya giren bazı dostlarımı kırdım. 6 Şubat 1998 günü saat 17. 00 sıralarında Atv’den Mehmet Güç telefon etti. Aynı gece saat 22.30’da yayınlanacak olan “Susurluk Kazası” proğramına katılmamı ısrarla rica ediyordu. Kendisiyle Nokta Dergisi’nde çalışırken bir söyleşi yapmıştım. O ilişkide çok olumlu bir örnek oluştuğu için kendisini evlat gibi seviyordum. Kıramadım, koşullarımı söyledim. Bunlardan biri de yayın bandının bana verilmesiydi. Hepsini kabul etti ama geçen bir yıl içinde ne bant geldi ne de telefon... Kasım 1998 tarihinde katıldığım program Ali Kırca tarafından “Susurluk Çarkı” adıyla yapıta dönüştürüldü. - Dünyanın her yerinde Medya, Psikolojik Savaş’ın en etkin araçlarından biri olduğu için, İstihbarat Örgütleri ve Egemen Güçleri’nin denetimi altına alınmış olduğunu biliyorum. Bu kanı ve bilinçteki bir kişinin, kişileri hedef alması ve suçlaması düşünülmemeli... Bilmem Susurluk Kazası’ndan bu yana susma nedenimi anlatabildim mi? Katıldığı ve Yer Aldığı Radyo Programları 1. BBC - Teleröportaj - Turan Erdemgil ve Timuçin Tüzecan 16 Kasım 1990 (-15 Kasım günü akşamı yapılan 50 dakikalık “Kontrgerilla ve Gladio” konulu röportaj ertesi gün BBC’de 10 dakika yayınlandı.)1 2. Alman WDR Radyosu “Kristisches Tagebuch” adlı programda Ömer Erzeren ile “Politik İstikrar Harekatı” konu başlıklı söyleşi: 27 Kasım 1990 3. İsveç - Stocholm’da Yavuz Baydar’la “Gladio” konulu röpörtaj: 27 Kasım 1990 4. İstanbul. Umut FM, Dr. Melih Baş’la söyleşi ( 1 saat) 28 Ocak 1995 5. İzmir FON FM, Serkan Aksüyek’le söyleşi - (1 saat) 9 Mart 1997 6. AKRA FM, “Kontragerilla Cumhuriyeti” adlı yapıtımın tanıtımı (30 dak.) Dr. Hidayet Y. Nuhoğlu, 14 Mayıs 1997 I. Bir hafta sonra, BBC’den bir mektup aldım. Yayınlanan bölüm için 37 sterlin karşılığı telif hakkı öneriyorlardı. Öneriyi kabul ettim. Gönderilen formu doldurdum. Çok kısa dönemde para adresime gönderildi... BBC, sembolik de olsa Aydın Sömürüsü yapmıyordu... - Bakınız: Milliyet - 17 Kasım 1990 - “Talat Turhan BBC’de” Yazarı Kaynak Gösteren Ve Yazardan Söz Eden Yapıtlar 1. Ve Talat Aydemir Konuşuyor - Talat Aydemir- May Yayınları 1966 2. Gölgedeki Adam - Dündar Seyhan - Milliyet Yayınları 1966 3. İhtilal çıkmazı - Emin Aytekin - Dünya Yayınları 1967 (İnfazlarla ilgili açıklama) 4. Dünya gazetesi: 8 Nisan 1967 (T. Turhan) 5. İhtilalciler Arasında Bir Gazeteci - Bedii Faik - Dünya Yayınlan 1967 6. Bir İhtilal Daha Var - Örsan Öymen - Milliyet Yayınlan 1981 7. Bir Pulsuz Dilekçe - Uğur Mumcu - Tekin Yayınevi 1. Baskı: Nisan 1977 (Kim Kimi Doğruluyor? Sh. 195-198) Cumhuriyet: 26 Mart 1976) 8. Atatürk’ten 12 Mart’a (Anılar) - Sadi Koçaş - Ajans-Türk Mat. A. Ş. 1. Baskı: 1977 (1. Cilt: Sh. 37, 3. Cilt: Sh. 1046) 9. CIA-MİT Kontrgerilla -Bıçağın sırtındaki Türkiye- Süleyman Genç (Vatan: 13 Kasım 1977 14 Şubat 1978)- Der Yayınları1978 10. Emperyalizm CIA ve Türkiye - Halid Özkul - Boyut Yayınevi 1986 11. 12 Mart’a Beş Kala - Celil Gürkan - Tekin Yayınevi 1. Baskı: Ocak 1986 (Sh. 86, 123, 125, 127, 209, 212, 468, 491) 12. 12 Mart Cuntaları - Nazlı Ilıcak - Tercüman Yayınları - 1986 - (Tercüman: 12 Mart - 13 Mayıs 1986) 13. Ziverbey Köşkü - İlhan Selçuk - Çağdaş Yayınları 6. Baskı Kasım 1987 (Cumhuriyet: 27 Nisan - 7 Mayıs 1986) 14. Kontrgerilla - Cihat Akyol (Bakınız: Emekli Tümgeneral Cihat Akyol anlatıyor Kontrgerilla - Servet Kabaklı - Tercüman 24 Ocak - 12 şubat 1986) 15. Devrimci Yol Savunması - Derleyen O. Tayfun Mater - Simge Yayınevi 1. Baskı: Ocak 1989 16. Mahpus Yılmaz Güney - Hasan Kıyafet- Akyüz Yayınları: Mart 1989 17. Darbeler “Demirkırat”lar ve 27 Mayıs - Hazırlayan: Sadık Göksu (Sh. 153-191) Anahtar Kitaplar Yayınevi 18. Görüşler, Görüşmeler - Şahap Balcıoğlu - 20. yüzyıl sonlarında bir jöntürk: Sh. 381410 - Yön Yayıncılık 1. Baskı: Mayıs 1991 19. CIA ve Emperyalizm Kıskacında Türkiye - Ahmet Raşitoğlu - (Sh. 185-189) Saadet Yayınları - 1992 20. 12 Mart 1971’den Portreler I-III. Cilt Sırrı Öztürk - Sorun Yayınları I. Cilt (Sh. 270277) I. I. Baskı: Şubat 1993 I. 6. Baskı: Şubat 1999 21. Türkiye’deki Amerika - Abdullah Özkan - Emre Yayınları - (Sh. 91-102) - 13 Eylül 1993 22. 12 Mart İhtilalin Pençesinde Demokrasi- Mehmet Ali Birand, Can Dündar, Bülent Çaplı - İmge Kitapevi Yayınları 1. Baskı, Agustos 1994 23. Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika - Çetin Yetkin - Ümit Yayıncılık (Sh. 27, 167) 1. Baskı: Şubat 1995 24. Marmara Brifingi - Önsöz: Sh. 9-23 Kaynak Yayınları 1. Baskı: Nisan 1995 25. T. B. M. M. Faili Meçhul Siyasi Cinayetler Araştırma Komisyonu Raporu: 12 Ekim 1995, (10/90) Esas Numaralı (Raporun 176. sahifesinde yazarın yapıtları kaynak gösteriliyor. ) 26. Öteki İslam - Orhan Gökdemir Sorun Yayınları - 1. Baskı: Haziran 1995 27. Soykırım Yalanı - Harun Yahya - Alem Yayıncılık (Sh, 224) Aralık 1995 28. Bir Gizli Servisin Tarihi - MİT - Tuncay Özkan - AD Yayıncılık - (Sh. 152) 1. Baskı: Haziran 1996, 29. Osmanlıdan Günümüze Gizli Devlet Suat Parlar - Spartaküs Yayınları - 1. Baskı: Haziran 1996 30. “Seçim” Hesaplaşmasının Marksist Yorumu - Sırrı Öztürk - Sorun Yayınları - (Sh. 25) 1. Baskı: 1996 31. Ordu ve Siyaset - Devrim Pusat - Nam Yayıncılık 1. Baskı: Mart 1996 32. CIA, Gladio, Mafya, Çete - Hüseyin Akyol - Yorum Yayınları (Sh. 55-89) Ocak 1997 33. Üzel Savaş - Adnan Akfırat - Kaynak Yayınları - I. Baskı: Ocak 1997 34. Silahlı Bürokrasinin Ekonomi Politiği - Suat Parlar - Bibliotek Yayınları - 1. Basım: Şubat 1997 35. Gladio (Kontrgerilla) - Leo A. Müller Çeviren: Emin Karaca Pencere Yayınları: Şubat 1997(2. Baskı) 36. Binbaşı Erseverin İtirafları - Soner Yalçın - Kaynak Yayınları 12. Baskı: Mart 1997 37. Eşref Bitlis Suikastı - Adnan Akfırat - Kaynak Yayınları (Sh. 144-145) 38. Susurluk ve Kontrgerilla Gerçeği - Semih Hiçyılmaz - Evrensel Basın Yayın 1. Baskı: Mart 1997 39. Kontrgerilla Kıskacında Türkiye - Suat Parlar - Bibliotek Yayınları 1. Baskı: Nisan 1997 40. 21. Yüzyıl ve Türkiye Yüksek Strateji - Erol Mütercimler - Erciyas Yayınları 1. Baskı: Haziran 1997 41. Ergenekon “Devlet İçinde Devlet” - Can Dündar, Celal Kazdağlı (Sh. 75-94) İmge Yayınevi 1. Baskı: Temmuz 1997 42. Kuşatılmış Devlet Türkiye. Uyuşturucu - Mafya Yerel Egemenler - Süleyman Genç - Boyut Kitapları 1. Baskı: Kasım 1997 43. Kirli İşler İmparatorluğu - “Uyuşturucu, Mafya, Devlet” - Suat Parlar - Bibliotek Yayınlan 1. Baskı: Ağustos 1998 44. Devletin Din Operasyonu - Öteki İslam - Orhan Gökdemir - Sorun Yayınları 2. Baskı: Eylül 1998 45. Susurluk Çarkı- Ali Kırca ile Siyaset Meydanı - Sabah Kitapları (Sh. 84-92, 148154) 46. General Reinhard Gehlen: CIA Bağlantısı- Mary Ellen Reese (Tercüme ediliyor) T. Turhan’ın Önsözü ile bu yıl Sorun Yayınları yayınlayacak. 47. Dünden Kalanlar- İsmail Berduk Olgaçay - İz Yayıncılık, İstanbul 1998 Yazarı Kaynak Gösteren Yabancı Dergi Ve Yapıtlar 1. Dateline: November 24, 1990, A weekly publication of Hürriyet&BBA Turkey By Gökhan Güvenç “Ex-officer coup possible” 2. Der Spiegel 26 November 1990, “Geheimdienste Spinne unter Schafsfell In südeuropa war die Guerilla truppe besonders aktivauch bei den Militarputschen in Griechenland und der Türkei? ”1 3. Gladio - Das Erbe des Kalten Krieges - Leo A. Müller- 1991 - Türkçeye tercüme edilmiştir: -Gladio- (Kontrgerilla), Soğuk Savaşın Mirası - Leo A. Müller - (sh. 47-48) Çeviren: Emin Karaca, Pencere Yayınları 4. Tatsachen: Nummer: 18 November-Dezember-1993-(Dergi) (Türkei: Konterguerilla-Republik), (Teili), von Talat Turhan (Seite: 10- 13) 5. Tatsachen: Nummer: 19 Oktober- November - 1994- (Dergi) (Inernational: Konterguerilla), (2. und letzter Teil) , von Talat Turhan (Seite: 14- 17) 6. Gladio - Die geheime terrororgasotion der NATO - Jens Meklenburg Elefanten Press - 1997, Berlin Yazara Internette Gönderme Yapanlar (1998-1999) 1. ABD Üniversitelerarası iletişim ağında 16 Şubat 1993 günü yapılan yayında yer almıştır. 1 CIA ve Ahtapotun Kolları 3 Zaman Gazetesi MİT İstihbaratta Yetersiz Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan 1977 yılında 7 Gün dergisinde ilginç araştırmaları yayınlandı. İlginç görüşlerinde birisi de, Türk-İş’in CIA’nin ekonomik kuruluşu olan AID (Uluslararası Kalkınma Örgütü) ile olan ilişkisidir. Bu iddia taraflarca yayınlanmamıştır. 20 Şubat 1976’da TRT’de yapılan bir programda 1952-1961 döneminde işçi eğitimi için Çalışma Bakanlığı ve AID arasındaki işbirliğinin varlığı Halil Tunç tarafından açıklanmıştır. (7 Gün/2 Mart 1977) Talat Turhan’ın 1972 yılında 2 nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde söylemiş olduğu sözlerden birisi şudur: “Sunay ve Tagmaç’la şahsi bir ilişkim yoktur. Ancak bunlar 22 Şubat’tan sonra yönetimi fiilen ele geçirmişlerdir. MİT’i ele geçirmişlerdir. MİT’i de Amerikalılar ele geçirmiş ve bu şekilde idare edilmeye başlanmıştır. Bu yüzden de memleket bu hale gelmiştir. ” (Cumhuriyet / 17 Ocak 1982) 2. Tageszeitung EMEK - 10-0ct-97-German - TransIate Zurück Susurluk: Ein Name der politischen Verflechtungen (Yazarın “Kontragerilla Cumhuriyeti” adlı yapıtına gönderme yapılıyor. ) URL adresi: http: //www. comlink. apc. org/nev/ emek/101097/susurluk. htm. 3. AUS: Drogen. Kontraguerilla und Nazis - Gladio wüted in derTürkei-Almanca “Der Rechte Rant” Nr. 44 Jan. / Feb. 1997 - German - TransIate, von Olaf Goebel (Yazara gönderme yapılıyor) URL adresi: http: //www. uni-marburg. de/dir/ NACH RICH/add/goebO497. html 4. Stay behind the NATO - 19-Nov-97-German-Translate-Türkei In der Türkei wurde kurz nach dem NATO- Beitritt 1952 eine Anti-Terror organisation gegründed. Sie wurde Seferberlik Taktik Kurulu (STK-Taktisch Mobilisierungsgruppe) genant. Ihre Aktivitaten sollen vom Gebaude der American Aid Delegation in Ankara Manolo Rojas und John Foster Le May (Yazara gönderme yapılıyor) URL adresi: http: //fgidec 1. tuwien. ac. at/ media/ zoom/zoom 4596/tuerkeı, html 5. Turkey’s Killing Machine: ‘The Contra-Guerrilla Force- 9-Aug-98-EnglishTranslate-By Serdar Celik (Yazarın “Kontragerilla Cumhuriyeti” adlı yapıtına gönderme yapılıyor. ) URL adresi: http: //www. argk. org/pkk/articles/ countrgerilla. html 6. Dış Basında Türkiye Bülten-Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 14. 04. 98 . Los Angeles Times: Türklerin kirli savaşı açıklandı, ancak Papa Suikastının hala karanlıkta kalan noktaları var. 7. İstanbul Inter P1aza URL adresi: http//www. iiplaza. com/kitap/ 3 ns. html (Yazarın “Özel Savaş Terör ve Kontragerilla” adlı yapıtının satışı yapıldı. ) 8. Buchbesprechung: Graue Wölfe heulen wieder Rolf Schütte URL adresi: http: / /www. nadir. org/nadir/periodika/ kurdistan-report / 9787/ 29. htm (Yazara gönderme yapılıyor) Açıklamalar: I. Yazarın İnternet’te web sayfası bulunmamaktadır. II. 1998 yılında “Talat Turhan”ı tuşlayıp yukarıdaki 2-8’nci maddelerde yer alan yazı ve yapıtlara ulaşmak olanaklıydı. III. Sözü edilen yazı ve yapıtlarda yazardan söz edildiği için, İnternette yer alma kendiliğinden gerçekleşmiştir. lV. İnternetteki bilgiler sürekli yenilendiğinden bu bilgilere ulaşılmayabilinir. Veya yeni girişler olabilir. V. İnternet’ten olduğu gibi alındığı için. i. ü gibi sesli harfler noktasız. ç. ş gibi sessiz harfler c ve s şeklinde yazılmıştır. Yanlış olarak kabul edilmemesi rica olunur. VI. 6’ncı maddede yer alan yazı olduğu gibi yapıtın “Sonsöz Yerine” bölümüne aktarılmıştır. VII. Yazılar onaylansın onaylanmasın Internet’e girdiği için alınmıştır. VIII. URL adresleri Internet kullanıcılarına arzu ederlerse açıkladığım kaynaklara ulaşmaları için verilmiştir. IX. Bu bölümün hazırlanmasında ve yapıtın oluşumundaki katkıları için yeğenim Diş Hekimi Sinan Emek’e minnet ve şükran duygularımla teşekkürlerimi sunuyorum. Kontragerilla ve Gladio Konusunda Yazardan Söz Eden Makale Yazı ve Haberler 1. “İşkence olayı nasıl doğdu?” Cüneyt Arcayürek’in Faik Türün’le söyleşisi “Kontrgerilla deyimini kim buldu?” - Hürriyet: 8 Şubat 1974 2. “Size başvuruyorum” Uğur Mumcu - Yeni Ortam 28 Ocak 1975 3. “Kim bilir?” -Emil Galip Sandalcı- Vatan: 22 Mart 1977 4. CIA, MİT Bıçağın Sırtındaki Türkiye- Kontrgerilla - Süleyman Genç Vatan: 6-8 Aralık 1977 5. Kontrgerilla - İlhami Soysal - Vatan 15 Ocak 1978 6. Günaydın Can güvenliği - Nimet Arzık - Barış: 26 Ocak 1978 7. Nereden Başlamalı?...- Uğur Mumcu - Cumhuriyet: 30 Ocak 1978 8. Kontrgerilla’dan Hesap Sorulmalıdır - Kurtuluş: 1 Şubat 1978 9. Bari sen sus! - Turhan Temuçin - Yeni Ulus: 4 Şubat 1978 10. “Talat Turhan’la Kontrgerillanın sorgulama yöntemleri üzerine görüştük” - Aydınlık: - 22 Temmuz 1978 11. Bomba Davası’nda “Cuntalar” savaşı (Kapak) Nokta Dergisi: 9 Kasım 1985 12, Talat Turhan: Kontrgerilla bir yöntemdir. -Nokta Dergisi: 10 Kasım 1985 13. Hesap sorulsun - Tahir Aka - Yeni Asya: 1 Mart 1990 14. Operasyon Gladio (Prof. Dr. Fişek... ) - Uğur Mumcu - Cumhuriyet: 6 Kasım 1990 15. Faili meçhul terörde CIA parmağı - Merdan Yanardağ Güneş: 15 Kasım 1990 16. NATO Terör Örgütü!. . - İlhan Selçuk - Cumhuriyet: 16 Kasım 1990 17. Adı: Kontr. , . . , ... - Uğur Mumcu- Cumhuriyet: 16 Kasım 1990 18. Kontrgerillaya ad: Özel Savaş Grubu - Merdan Yanardağ Güneş: 16 Kasım 1990 19. İhtilal öncesi eylemlerde ortak metod - Zaman: 16 Kasım 1990 20. Terör konusunda uzman emekli kurmay Yarbay Turhan’dan iddia: - Rafet Ballı’yla söyleşi - “Türk Gladio’su Özel Harp Dairesi’dir.”- Milliyet: 16 Kasım 1990 (Yapıtın 7. bölümüne bakınız) 21. İnönü: Hükümet Meclis’e bilgi versin - Cumhuriyet: 17 Kasım 1990 22. Demirel: Gizli NATO örgütünden haberim yok. Yeni Devir: 17 Kasım 1990 23. Ankara “cadı kazanı” - Burhan Bozgeyit - Yeni Asya: 17 Kasım 1990 24. NATO ve CIA bağlantılı bu örgüt Türkiye’de neler yaptı? Milli Gazete: 17 Kasım 1990 25. Gizli örgüt için araştırma - Milliyet: 17 Kasım 1990 - Talat Turhan BBC ‘de (Zaman: 18 Kasım 1990) 26. Bu utanç kuruluşu denetlensin - Zaman: 17 Kasım 1990 27. Örtbas etmeyin - Yeni Asya: 17 Kasım 1990 28. Ürug, Sunalp ve Batur ÖHD ile ilgili bilgileri kamuoyuna açıklamalı - Yeni Asya: 18 Kasım 1990 29. Kontrgerilla - Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet: 18 Kasım 1990 30. Korku ve istismar - Ahmet Selim - Zaman: 18 Kasım 1990 31. Kontrgerilla Frankeştayn ‘ın hortlağı oldu - Zaman: 18 Kasım 1990 32. Röntgen gibi hafta - Refik Erduran - Güneş: 18 Kasım 1990 33. Kontr-Gerilla’yı ABD’nin finanse ettiği ortaya çıktı - Milli Gazete: 18 Kasım 1990 34. Polis ve Gizli Örgütler - Hasan Aksay - Milli Gazete: 18 Kasım 1990 35. Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan, CIA bağlantılı Kontrgerilla’nın yeni hedefini Zaman’a açıkladı - Zaman 19 Kasım 1990 “Şimdi de İslamı Düşman Seçtiler”. Radikal İslam a. Hedefte İslam var: San Fransisco Chronicle Gazetesinden aktaran... Zaman: 21 Kasım 1990 b... . Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı Orgeneral John Galvin: “Ana tehlike komünizm zayıfladı şimdi yeni tehlikeler var. Bu tehlikelerin başında İslam Köktenciliği geliyor.” c. Korgeneral Doğan Beyazıt Gn. Kur, Bşk. ında 3 Aralık 1990 günü basma verdiği öz sunuşta kendisine yöneltilen: “ÖHD Anti-komünist bir kuruluş mudur” sorusunu: “... ... . bizim ülkemizde bir din ihracatından tutun... . ” hepsi dahil çeşitli tehdide tabidir. Dolayısıyla anti-komünist değildir. Dün Devrimine karşı da kullanılacaktır. d. İslam terör değil Milliyet: 22 Eylül 1998 (Clinton: ... terörizmin Batı uygarlığıyla İslam uygarlığı arasında kaçınılmaz bir çatışma” olarak görülmesini de çok büyük bir hata” diye niteledi ve Amerikalılar İslam’a saygı ve şeref duyar” dedi. - B. M. Gn. Kurulu konuşması.) 36. ÖHD’nin faaliyetleri açıklığa kavuşamadı - Yeni Asya: 19 Kasım 199037. SHP’den ‘Kontrgerilla’ atağı - Güneş: 20 Kasım 199038. Alınak: Köşkte gerilla var mı? Milli Gazete: 20 Kasım 1990 39. Kontrgerilla önergesi Meclis’te -, Milliyet: 20 Kasım 1990 40. Kötü Şeyler... Mahmut T. Öngören Cumhuriyet: 20 Kasım 1990 41, Kontrgerillada Mason parmağı, Zaman: 21 Kasım 1990 Masonlar ve P-2 Mason Locası(1*) a. ‘CIA - Terör el ele’ Milliyet: 24 Temmuz 1990(CIA eski ajanı Dick Brenneke P-2 mason locası CIA ile ilişkilerini anlatırken: Locaya aydan aya 10 milyon dolar ödemeler yaptığını açıkladıktan sonra: “Ama 70’li yıllarda bunun karşılığını alıyorduk P-2 merkezi İtalya’da olmakla birlikte Almanya, İsviçre ve Avusturya’da da geniş teşkilata ve etkinliğe sahipti, P-2 bize Avrupa ülkelerinde terörizmin yayılmasını kolaylaştırmakta, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ile kara paraların aklanmasında yardımcı oluyordu.” b. Kontrgerilla’nın Eğitim merkezi’nden - Fehmi Koru - Zaman: 19 Kasım 1990 “l975 yılında İtalyan Komünist Partisi siyasi başarılar ortaya koymaya başladığında dönemin ABD Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger. “İtalya’da komünizmin iktidar olmasına asla müsaade etmeyiz” tarzında sözler sarfetmişti. c. Gizli sabotaj örgütü - Milliyet: 19 Kasım 1990 (P-2 Mason Locası Lideri Licio Gelli: - “Gladio’nun CIA’yla ilişkisi vardı. Komünistler iktidara gelemediyse, bu GIadio sayesinde. Gladyatörlerin seçiminde savaşa katılmış, anti Komünist kişiler dikkate alınırdı,” - Gladio’dan haberim yok diyen numaracıdır. d- Susturucu - Burhan Bozgeyik - Yeni Asya: 22 Kasım 1990 e- İtalyan P-2 mason locası hala faaliyette - Özcan Buze(2*) Gündem: 14 Kasım 1992 “1981 yılında ele geçen P-2 üyeleri: 4 bakan, 3 bakan yardımcısı 38 parlamento üyesi, 195 Yüksek rütbeli subay, (3*) Komünist Parti ve Radikal Parti dışındaki bütün partilerden politikacılar, işadamları, bankacılar, gazeteciler, istihbarat servisi üyeleri, polis müdürleri. f. Eski ajanın iddiası: Andreotti, General öldürttü. Cumhuriyet: 15 Kasım 1997 “İtalyan Gizli Servis üyesinin duruşmada yasa gereği kolunu sıyırdığında mason orgazisyonlarından birine üye olduğunu gösteren bir dövme ortaya çıktı,” g. Mason-Gladio ekibi içerisinde gazeteciler, hakimler ve savcılar da var. İngiltere’de Mason Locası ipin ucunda - Aydınlık: 1 Mart 1998 “Birmingham’da ölümlere yol açan ve altı IRA üyesine mal edilen bombalamayı, Midland Polis Teşkilatı’nın özel timine mensup mason komiserlerin yaptığı ortaya çıktı... Parlamento, İngiltere Birleşik Masonlar Locası’na 250 bin kişilik üye listesini açıklaması için 2 hafta süre tanıdı.” h. Gerilim stratejisi ve devletin dramı - Nilgün Cerrahoğlu Milliyet: 19 Mart 1998 Dışarıda Washington içerde “derin devlet” bu işten hiç hoşlanmadılar. P-2 o dönemde, derin devlette çok büyük bir güç odağı idi. “Mason Locası” kisvesi altında kurulan bu güç gerçekte “görünmez hükümetin” ta kendisi idi ve Genelkurmay’dan MİT’e, MİT’ten muhafazakar partilere ve basına dek her yere sızmıştı. Ünlü medya patronu Berlusconi bile, CIA tarafından desteklendiği iddia edilen. P-2’cilerdendi. i. P-2, CIA bağlantısı ve Gladio - Yeni Şafak: 31 Temmuz 1998 42. Neyin nesi? - İlhami Soysal - Milliyet: 21 Kasım 1990 43. Karanlıkta göz kırpanlar - Mehmet Kemal - Cumhuriyet: 27 Kasım 1990 44. SHP’de ajan - Açık Pencere: Melih Aşık - Milliyet: 22 Kasım 1990 45. Roma Kılıcı MHP’nin kınında - Merdan Yanardağ- Güneş 22 Kasım 1990 46- 12 Eylül öncesi, Evren, askeri müdahaleler ve Kontrgerilla - Zaman: 22 Kasım 1990 47- Kontrgeril1a yine gündemde (Manşet) - Cumhuriyet - Hafta: 23-29 Novembre 1990 (Almanya baskısı) 48. NATO Terör örgütü! - İlhan Selçuk - Cumhuriyet- Hafta: 23-29 Novembre 1990 (Almanya Baskısı) 49. “Teşkilat darbeye karışmadı” - Milliyet: 24 Kasım 1990 50. Talat Turhan: ‘Suçlular işbaşında’ Tahir Aka Yeni Asya: 24 Kasım 1990. 51. Yerli Gladio unutuldu -Yeni Asya: 25 Kasım 1990 52. Sadede geliyoruz - Burhan Bozgeyik - Yeni Asya: 25 Kasım 1990 53. Kördüğüm çözülüyor - Mustafa Kaplan - Yeni Asya: 27 Kasım 1990 54. “Türk Gladiosu’nun işkence merkezi Ziverbey Köşkü” - Hürriyet: 28 Kasım 1990 55. Turhan Konuşuyor - Açık Pencere - Melih Aşık - Milliyet: 28 Kasım 1990 56. Talat Turhan: Hiram Abas “Konuşmaması için öldürüldü” Tahir Aka - Mustafa Aydın - Yeni Asya: 28 Kasım 1990 57, Talat Turhan “Ecevit raporumu ciddiye alsaydı 1980 darbesi olmazdı” dedi - Tahir Aka, Mustafa Aydın - Yeni Asya: 29 Kasım 1990 “Bildiklerimi açıklıyorum öldürürlerse öldürsünler” Açıklama: (Bingöl Bağımsız Milletvekili İlhami Binici: “Konuşursam öldürürler” dedi. Milliyet: 14 Kasım 1990 Binici: Kontrgerilla örgütünün içinde: - Uyuşturucu madde kaçakçıları. - Mafya elemanlar, - Subaylar - Polisler. - Doktorlar, - Askeri ve sivil savcılar. - Hatta bugünün aktif politikacıları vardı. 58. Turhan: “Ziverbey Köşkünde ben de işkence gördüm” - Yeni Asya: 30 Kasım 1990 59. “Talu gerçekleri açıklasın” Tahir Aka, Mustafa Aydın- Yeni Asya: 1 Aralık 1990 60. Dünyada Terörün Kaynakları, CIA, Gladio, Kontrgerilla - Mücadele: 1 Aralık 1990 61. Tabu!. . - Hıfzı Veldet Velidedeoğlu - Cumhuriyet: 2 Aralık 1990 62. Terörde NATO parmağı! - Vahdet: 26 Kasım- 2 Aralık 1990 63. “Kontr-Gerilla cinayet de işler” Yörünge: 2 Aralık 1990 64. Talat Turhan ne diyor? - Yeni Asya: 4 Aralık 1990 65. Kontr’a Sür-Kontr - Cüneyt Akman - Demokrat: Aralık 1990 ÖZEL HARP DAİRESİ 66. Genel kurmaydan açıklama: Özel Harp 3 defa kullanıldı (Korg. Doğan Bayazıt) Cumhuriyet: 4 Aralık 1990 Özel Harp Dairesi hakkında çeşitli iddialarının sahibi Kurmay Yarbay Talat Turhan ‘ın Özel Harp Dairesinde hiç görev yapmadığı belirten Bayazıt! “Kendisi Profesyonel İhtilalci diye nitelenebilir. ” 67. Özel Harp Savunmada - Güneş: 4 Aralık 1990 68. Özel Harp Dairesi Güneydoğu’da kullanılıyor - Hürriyet: 4 Aralık 1990 69. Talat Turhan: TRT niçin kontrgerilladan bahsetmiyor - Yeni Asya: 4 Aralık 1990 70 . AID (Aid For International Development) - Açık Pencere: Melih Aşık - Milliyet: 6 Aralık 1990 71 . Sunalp’ı kim kurtardı? - Açık Pencere: Melih Aşık - Milliyet: 7 Aralık 1990 72. Kontr-Gladio’da sis perdesi aralanıyor - Volkan Kemal Ergenekon - Yörünge: 9 Aralık 1990 73. Yerli Gladio’nun esrarı - Burhan Bozgeyik - Yeni Asya: 12 Aralık 1990 TURGUT SUNALP: Bakınız Turgut Sunalp ne diyor: “Efendim, ne söylerse söylesin. Başbakan söyledi diye her şeyi doğru olarak mı kabul edeceksiniz. (İtalyan Başbakanı Andreotti’yi kastediyor) Biz bu hizmetlerde çalışmışız, kafamız var. Salak bir başbakan söyledi diye kalkıp ona mı inanacağız. Aptal onu öyle an1amış der geçerim ben; şimdi 16 tane ülkede NATO’nun başkanlığında gizli bir teşkilat kuruyor, halt karıştırmak için. Ben biliyorum. Ben Genelkurmay ikinci Başkanlığı yaptım; bu işin tepesinde olduğuma göre bu işi bilmemem mümkün değil.” “Sunalp’a göre... İtalya Başbakanı salak- Yunanistan eski Başbakanı Papandreu sa1ak, Fransa Devlet Başkanı Mitterand, Almanya Başbakanı Kohl da bu teşkilatın varlığını itiraf etti. Demek ki onlarda salak!... Belçika, Norveç, Hollanda ilgilileri de bu gizli teşkilatın mevcudiyetini, teşkilatın... yığınla karanlık işe bulaştığını kabullendi, Sunalp Paşa’ya göre bütün o ilgililerin hepsi salak! NATO’nun gizli teşkilatından bahseden NATO üyesi ülkelerin bütün o ilgilileri aptal!... Bir tek Sunalp paşa akıllı...”4 74. Kontrgerilla hakkında kim ne dedi? - Yeryüzü: 15 Aralık 1990 75. Kontrgerilla terör olaylarında kullanılıyor - Milliyet: 17 Aralık 1990 76. Kontrgerilla araştırılsın - Cumhuriyet: 23 Aralık 1990 77. Ağca’yı Türk Gladio’su mu kaçırdı? - Tempo: 30 Aralık 1990-5 Ocak 199178. NATO Terör Örgütü Mülkiyeliler Birliği Dergisi Ocak-Şubat 1991 79. NATO’nun ihaneti - Mustafa Kaplan - Yeni Asya: 5 Mart 199 1 80. ÖHD ve Kontrgerilla - Tahir Aka - Yeni Asya: 8 Nisan 1992 81. Faili belli Cinayetler - Tahir Aka - Yeni Asya: 9 Nisan 1992 82. Meclis Kontrgerillayı unuttu! - Gerçek: 19 Nisan 1992 83. Kuytuda kalan güç... - İlhan Selçuk - Cumhuriyet: 27 Nisan 1992 84. Talat Turhan: Basın Kontrgerilla kontrolü altında - Gündem: 7 Aralık 1992 85. Şu Kontr-Gerilla... - Uğur Mumcu- Cumhuriyet: 7 Aralık 1992 86. Kontrgerilla iddiaları ekrana geldi - Yeni Asya: 7 Aralık 1992 87. Torumtay kontrgerillayı yalanladı - Cumhuriyet: 8 Aralık 1992 88. Torumtay: Hiçbir şey Meclis denetimi dışında kalamaz - Sabah: 8 Aralık 1992 89. Emekli orgeneral Torumtay: “Dünya ile birlikte generaller de değişir.” - Tercüman: 8 Aralık 1992 90. Talat Turhan: Kontrgerilla İçin Hodri Meydan - (Manşet) - Cumhuriyet: 8 Aralık 1992 91. Kapıdaki Zincir... - İlhan Selçuk - Cumhuriyet: 9 Aralık 1992 92. Tütengil Aydınlığı... - Oktay Akbal- Milliyet: 10 Aralık 1992 93. “Bizim Koltuk” - M. Tali Öngören - Cumhuriyet: 11 Aralık 1992 94. Basındaki Kontrgerilla Ajanları - Ahmet Altan - Nokta: 13-19 Aralık 1992 95. Talat Turhan’dan Kontrgerilla ile ilgili nefes kesecek yeni açıklamalar - Mehmet Güç- Nokta: 13-19 Aralık 1992 “Kontrgerilla Cumhurbaşkanına da Görev Yükler” 96. Turhan: Kontrgerilla Cumhurbaşkanına da görev yükler - Gündem: 13 -Aralık 1992 97. Kontrgerilla - Mektuplar - Adnan Çetin - Ankara Nokta: 20-26 Aralık 1992 98. Talat Turhan’ın öcü - Ertuğrul Kürkçü - Gündem: 17 Aralık 1992 99. Uğur Mumcu’yu anma ve kontrgerilla paneli İstanbul’da gerçekleştirildi. Cumhuriyet: 31 Ocak 1993 (Vasiyeti: Solun birliği) 100. SHP’de Kontrgerilla paneli - Hürriyet: 31 Ocak 1993 101. İktidar ortağı SHP’ye SHP panelinden tekzip geldi ‘Kontrgerilla vardır’ Günaydın: 1 Şubat 1993 102. Kontrgerilla paneli - Bursa Çağdaş: Şubat 1993 103. Turhan: “Kontrgerilla varsa demokrasi yoktur” - Olay: 21 Şubat 1993 104. Özel Ordu “Yeniçeri Ocağı’na döner” - EP: 8-15 Ağustos 1993 105. “Türkiye’de Özel Harpçiler Cumhurbaşkanı danışmanı - Gündem: 22 Eylül 1993 106. Kontrgerilla Cumhuriyeti - Soner Yalçın- Aydınlık: 15 Ekim 1993 107. Kontr-Medya A. Ş! - Orhan Gökdemir - Nokta: 22-28 Mayıs 1994 108. Zoraki Kahramanlar... Gerçek Kahramanlar... -Erdal Atabek- Cumhuriyet: 9 Aralık 1996 109. Hakikat nihan kalmaz - Taha Kıvanç - Zaman: 12 Aralık 1996 110. En kirli yeraltı örgütü: Gladio - (Dizi yazı) Sabah: 23-28 Aralık 1996 111. Sakalı Yoktu Dinletemedi - Nebil Özgentürk - Sabah: 9 Mart 1997 Açıklamalar: 1. 1963 - 1965 yılları arasında yargılandığım Genç Kemalistler Ordusu Davasına ilişkin olarak basına yansıyanlar listeye alınmamıştır. 2. 1992 - 1999 yılları arasındaki Hürriyet gazetesi, Talat Turhan ve Orhan Kilercioğlu davalarına ilişkin olarak basına yansıyanlar listeye alınmamıştır. 3. 1998 yılında açtığım ve devam eden Talat Turhan - Milli Gazete davasına ilişkin olarak basına yansıyanlar listeye alınmamıştır. 4. Kontrgerilla- Gladio dışında yayınlanan yazılar listeye alınmamış. 5. Tüm basını izlememin olanaksızlığını takdir edersiniz. Atladığım yazılardan beni haberdar ederseniz mutlu olurum. 1. Bu savı özellikle MİT içindeki masonlardan söz ederek, Doruk Operasyonu (1989) adlı yapıtımda gündeme getirmiştim. 2. FM 31-16 kodlu “Counterguerilla Operations” adlı resmi ABD talimnamesinde yer alan (CMCA)=Civil Military Adversery Committee) 3. Ağırlık istihbaratçılarda - Ordudaki Masonlar- İkibine Doğru: 20 Aralık 1992 4. -Orgeneral olmuş ve Büyük Elçilik yapmış bu kişinin biçemini onaylıyor musunuz? - Zaman içinde ve tarihsel süreçte ortaya çıkan gerçek kimin ya da kimlerin ne olduğunu ortaya çıkarmadı mı? -Sunalp’ın Ziverbey İşkence Köşkü’nde ne işi vardı? Yazar ve Ailesinin Yer Aldığı Yapıt, Ansiklopedi ve Yıllıklar 1. Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar - İbnülemin Mahmut Kemal İnal 1. Cüz 4. Baskı- Milli Eğitim Basımevi - İstanbul 1969 (Sh. 246-247) (Yazarın annesinin babası Harputlu Kemalüddin Efendi ve ailesinden söz edilmektedir. ) 2. Harput Yollarında - İshak Sunguroğlu - Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı Yayınları İstanbul 1959 - 2. Cilt, (Sh. 146-205) (Efendigiller Ailesi) 3. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi - İletişim Yayınları - 7. Cilt (Sh. 2187) 4. Günümüz Türkiye’sinde Kim Kimdir? - Profesyonel Yayınları - 2. Baskı - 1987-88 (Sh. 609) 5. Çayeli İlçe Yıllığı 95 (Sh. 225) 6. Yazarlar Sözlüğü - İhsan Işık - Risale Basın Yayın Ltd. - (Sh. 600-601) 2. Baskı İstanbul, 1998 7. Yakın Tarih Ansiklopedisi - 12. cilt TBMM ’de Kontrgerilla ve Gladio Tartışmaları ve Yazar’ın Yer Aldığı Tutanaklar (1990 yılı ve sonrası) 1’nci Bölüm: Yazara gönderme yapılan TBMM. Tutanak Dergileri: 1. 35’nci Birleşim, 20.11.1990 salı, sh. : 164-166 II Milletvekilinin Meclis araştırma önergesi: “Emekli Kurmay Yarbay Sayın Talat Turhan, Genel Kurmay Özel Harp Dairesine bağlı olan Kontrgerillanın varlığını belgeleri ile kanıtlamaya hazır olduğunu belirtmektedir.1 2. 83’ncü Birleşim. 16.06.1992 salı, sh.: 116-117 10 Milletvekilinin Meclis araştırma önergesi: “Emekli Yarbay Sayın Talat Turhan’ın bu örgüt hakkında soruşturma yapılması için yaptığı başvurular bugüne kadar işleme konulamamıştır.2 3. a. 75’nci Birleşim. 2.3.1993 Salı, Sh.: 40 10 Milletvekilinin Meclis araştırma önergesi b. 75’nci Birleşim. 2.3.1993 Salı. Sh. 55 c. 75’nci Birleşim. 2.3.1993 Salı, Sh. 80. Bir Milletvekilinin konuşması: “... Sayın Talat Turhan’ın beyanları apaçık ortada.” 4. TBMM. Faili Meçhul Siyasal Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu - 1995Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Yılmaz’ın Karşı Oy yazısının ilgili bölümü: (Sh. : 176) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Devlet içindeki “güç odaklarının” Özel Harp Dairesi olduğu yaklaşık 27 yıldır tartışılmaktadır. 1968’den başlayarak günümüze dek gelen her eylemin içinde ÖHD’nin olduğu ileri sürülmüş, yazılıp, çizilmiştir. ÖHD ‘nin; sivil uzantısı olan kontrgerillayı beslediği olaylarda kullandığı yaygın bir kanıdır. Konuya ilişkin binlerce gazete haberi, makale ve köşe yazısı basında yer almıştır. Son yıllarda bununla ilintili olarak TV programları düzenlendiği dahi görülmektedir. Yine kontrgerillanın varlığı hakkında başta emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan olmak üzere birçok yazarın belgeli, bilgili, yer göstermeli yayımlanmış yapıtları da bulunmaktadır. Sayın Talat Turhan, “Bomba-I”, “Bomba-2”, “Doruk Operasyonu”, “Kontrgerilla Cumhuriyeti”, “Özel Savaş Terör ve Kontrgerilla” Süleyman Genç, “12 Mart’a Nasıl Gelindi?”, “Bıçağın Sırtındaki Türkiye” (CIA/MİT Kontrgerilla) adlı yapıtlarında Emekli Tümg. Celil Gürkan, “12 Mart’a Beş Kala” Em. Hak. Alb. Emin Değer. “CIA Kontrgerilla ve Türkiye” Soner Yalçın, “Binbaşı Ersever’in İtirafları” Haydar Tunçkanat, “Amerika, Emperyalizm ve CIA” Fatih Güllapoğlu, “Tanksız, Topsuz Harekat” İlhan Selçuk, “Ziverbey Köşkü”; adlı yapıtlarında konuya yeterince ışık tutmaktadırlar. Değerli yazar İlhan Selçuk, “Ziverbey Köşkü” adlı yapıtının 2’nci basınımda sorgucunun kendisine “İlhan Selçuk. Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı kontrgerilla örgütünün karşısında bulunuyorsun. Sen bizim tutsağımızsın, burada Anayasa, babayasa yoktur. Örgüt seni ölüme mahkum etmiştir. Sana istediğimizi yapmaya yetkiliyiz. Buraya getirilmen örgüt kararıyladır. (Sayfa 63). Seni şimdi gönderiyoruz. Bundan böyle gözümüz üstünde olacak. Bu teşkilatta 22 general ve albay bulunmaktadır. Teşkilatı Mahsusa gibidir. Bak görürsün bu teşkilat neler yapacak (Sayfa 9) dediğini yazmaktadır. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri eylemleri sonrasında gözaltına alınanlar arasında kontrgerilla tarafından sorgulandıklarını ileri sürenlerin sayısı oldukça kabarıktır. 2’nci Bölüm: TBMM.’nde konuya ilişkin tartışmalar: I. 41’nci Birleşim, 4.12.1990 Salı a. 21 Milletvekilinin Genel Görüşme Önergesi (Sh. : 441-442) b. 14 Milletvekilinin Meclis Araştırma Önergesi (Sh. : 443-444) c. 30 Milletvekilinin Meclis Araştırma Önergesi (Sh. : 445-446) (Sh.: 450-455) “Böyle bir örgütün varlığı konusunda gizlilik nedeniyle açıklama yapmamam bana önerildi ama bu konunun NATO ülkelerinin iç sorunu olduğu kuşkusuzdur.” II. 44’ncü Birleşim. 10.12.1990 Pazartesi. Sh.: 94-95 Erdal İnönü: “... Bu konunun (Kontrgerilla) karanlıkta kalmasına müsaade etmeyeceğiz; bu kuşkunun peşini bırakmayacağız; toplumumuzu ilgilendiren, gelişmemizi ve demokrasimizi derinden etkileyen bu konuyu açıklığa kavuşturacağız... Demokrasimize ve çağdaşlaşmamıza tuzak kuranları -eğer varsa- ortaya çıkaracağız ve eylemlerinin hesabını soracağız.” III. 53’ncü Birleşim, 19.12.1990 Çarşamba, Sh.: 139 Bir Milletvekilinin Kontrgerilla Örgütü konusunda sorusu ve İçişleri Bakanı’nın yanıtı. IV. 58’nci Birleşim, 24.12.1990 pazartesi, Sh.: 739-740, 750-75 iki milletvekilinin konuya ilişkin konuşması V. 33’ncü Birleşim, 1.12.1990 Salı, Sh.: 25-26 13 Milletvekilinin Meclis Araştırma Önergesi VI. 44’ncü Birleşim, 16.12.1992 Çarşamba, Sh.: 67-78 Bir Milletvekilinin sorusuna İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in yanıtı: “ Kontrgerilla diye bir kuruluş yoktur ve Kontrgerilla diye bahis konusu edilen ve olmayan bir teşkilatın cinayet işlemesi de bahis konusu değildir.” VII. 72’nci Birleşim, 23.02.1993 Salı, Sh.: 157-159 Bir milletvekilinin gündem dışı konuşması VIII. 74’ncü Birleşim, 25.02.1993 Perşembe, Sh.: 340-342 Bir milletvekilinin gündem dışı konuşması IX. 75’nci Birleşim, 02.03.1993 Salı, Sh.: 39-81 23 Milletvekilinin Meclis Araştırma önergesine Milli Savunma Bakanı Nevzat Ayaz’m yanıtı: “Özel Harp Dairesi’nin hiçbir unsuru bugüne kadar hiçbir kanunsuz eylemde bulunmadığı gibi, Sıkıyönetim dönemlerinde de hiçbir sorgulama ve anarşiyle mücadele görevlerine iştirak etmemiştir...” CHP Grubu Adına Algan Hacaloğlu (İstanbul): “... NATO Genel Sekreteri’nin dahi yıllarca süren suskunluktan sonra varlığını kabul ettiği bir örgütün uzantılarının ülkemizde olmadığına inanmak, fazla iyimserlik hatta saflık olurdu...” “Açıklığa kavuşmamış bir çok karanlık arkasında bu örgütün gayri resmi uzantılarının yer aldığı inancı, ne yazık ki ülkemizde yaygınlaşmıştır. Bu örgütün Kontrgerilla işlevi gördüğüne ilişkin yaygın kanaat demokrasiyi özümlemiş vicdanları, son derece rahatsız etmiştir yıllarca” X. 98’nci Birleşim, 4.5.1993 Salı, Sh.: 235-236 Adıyaman Milletvekili Celal Kürkoğlu’nun Özel Harp Dairesi’ne ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı Nevzat Ayaz’ın yazılı cevabı: (7/1065) “ Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir personelinin maaşı bir başka ülke tarafından ödenmediği gibi, hiçbir birliği de bir başka ülke tarafından finanse edilmemiştir.” XI. 107’nci birleşim, 26.5.1993 Çarşamba, Sh.: 135 Bir Milletvekilinin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/438) Bir Milletvekilinin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/439) XII. 7’nci Birleşim, 23.9.1993 Perşembe, sh.: 64-66 17 Milletvekilinin Türkiye’deki Kontrgerilla iddialarını açıklığa kavuşturmak amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi: “Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırılan yaşanan süreç bir yandan blokların ve soğuk savaş stratejilerinin belirlediği dünyayı ortadan kaldırırken, bır yandan da ABD egemenliğinde yeni bir dünyayı işaret etmektedir...” “Gerçekten de sıkı bir NATO üyesi olan Türkiye’nin, NATO kapsamında oluşturulan bu yeraltı örgütlenmesi dışında kalması olanaksızdır...” Önerge verenler: H. Uluç Gürkan, Atilla Hun, Zeki Nacitarhan, Faik Altun, Hasan Akyol, Hasan Basri Eler, Veli Aksoy, M. İstemihan Talay, Ali Dinçer. İbrahim Özdiş, Haydar Oymak. İrfan Gürpınar, Coşkun Gökalp, Mustafa Doğan. İsmail Cem, Algan Hacaloğlu. XIII. 20’nci Birleşim, 26.10.1993 Salı, Sh.: 17-18 13 Milletvekilinin Kontrgerilla konusunda Meclis Araştırma önergesi (10/46) XIV. 22’nci Birleşim, 2.11.1993 Salı, Sh.: 291-292 14 milletvekilinin Kontrgerilla konusunda Meclis Araştırma önergesi (10/47) XV. 88’nci Birleşim, 12.4.1994 Salı, Sh.: 346-347 1 Milletvekilinin. İçişleri Bakanına sorusu (7/3106) XVI. 48’nci Birleşim. 8.12.1994 Perşembe, Sh. 376-381 Bir Milletvekilinin gündem dışı konuşmasına karşı Devlet Bakanı’nın yanıtı. Yazarın Yapıtları İçin Neler Yazdılar? Uğur Mumcu -Size başvuruyorum (Yeni Ortam: 28 Ocak 1975) “12 Marttan sonra İşkenceci başı Faik Türün’ün komutanlığı döneminde “Kontrgerilla” adlı bir örgüt, işçilerden öğrencilere, kurmay subaylardan, tümgenerallere kadar, birçok kimseyi Göztepe’deki işkence karargâhına götürerek yasadışı yollardan sorguya çekmiş, ülkenin ünlü yazarları bu yerde kelepçelenip zincirlenmiş ve kendilerine işkence yapılmıştır.” “... devletimizi bu saldırgan çetenin uğursuz gölgesinden kurtarmanızı istiyoruz, ” “... Bir Cunta gençlerimizi birbirine boğdurarak, aşağılık hırslarıyla kan içerek ve kanlı kaldırımlara basarak iktidara gelmek istiyor.” Uğur Mumcu-Kontrgerilla... (Cumhuriyet 16 Ocak 1978) “... NATO ülkelerindeki sağcı terör, CIA güdümündeki Kontr-Gerilla örgütlerince yönetilir. İtalya’da da Yunanistan’da da Türkiye’de de aynı örgütün yerel şubeleri görev başındadır, Kontr-Gerilla’nın üzerine gitmeden Türkiye’de şiddet olaylarını önlemeye olanak yoktur.” Uğur Mumcu -Nereden Başlamalı? (Cumhuriyet: 30 Ocak 1978) İstanbul Sıkıyönetim eski Komutanı Faik Türün, “Hayır Kontr-gerilla diye bir kuruluş yoktur” derken bir başka suç itirafında bulunmaktadır, - Sanıkların sorgularında MİT elemanları bulunmuştur. “... Emekli Yarbay Talat Turhan’ın sorgusunu kimler yapmıştır?... - MİT elemanlarınca... İstanbul’da Ziverbey köşkünde sorguya çekilen sanıklara birer tutanak imzalatılmıştır”. Bu imzaların sahipleri, hiç şüphesiz Ziverbey Köşkü ile ilişkili güvenlik yetkilileridir. Soruşturmaya buradan başlamak sanırız, Kontr-gerilla örgüsünü çorap söküğü gibi ortaya çıkaracaktır... aynı olaylar hakkında Meclis araştırması yolu işletilebilir.” Uğur Mumcu -Kontrgerilla... (Cumhuriyet: 28 Ocak 1986) “12 Mart döneminde ‘Bomba Davası’ nedeniyle yargılanan... Talat Turhan da Ziverbey Köşkü’nde en ağır işkencelerden geçmiş ve işlemediği bir suç zorla kendisine kabul ettirilmek istenmişti... Talat Turhan’ın kitabını okuyun ; bu kitaplarda bambaşka bir Türkiye göreceksiniz.” Uğur Mumcu-Operasyon Gladio (Cumhuriyet: 6 Kasım 1990) “ Talat Turhan, 12 Mart döneminde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinde yaptığı savunmada “FM 31- 16 işaretli ‘Counterguerilla Operations’ adlı bir talimnarneyi sunarak “Kontrgerilla örgütünün varlığını kanıtlamıştı Talat Turhan, bu savunmayla da yetinmemiş; 1 Mayıs 1976 günü CHP yöneticilerine yazıyla başvurarak CIAMİT ilişkilerinin araştırılmasını istemiştir. İtalya’da ortaya çıkarılan NATO’ya bağIı terör örgütü Yarbay Turhan’ı doğruluyor.” Uğur Mumcu -Adı: Kontr... (Cumhuriyet: 16 Kasım 1990) “İtalya’da ortaya çıkartılan” ‘Gladyo’ örgütünün Türkiye’deki adı ‘Kontrgerilla’dır. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerindeki işkenceli sorguları yapan da işte bu örgüttür. Bu yıllarca yazıldı, çizildi. Kurmay Yarbay Talat Turhan sıkıyönetim mahkemelerinde ilk kez bu örgütün varlığını kanıtladı...” Uğur Mumcu -Şu Kontr-Gerilla (1*) (Cumhuriyet: 7 Aralık 1992) ‘Kontrgerilla’ 12 Mart döneminde Ziverbey Köşkü sorguları sırasında ortaya çıkmıştı... Ziverbey Köşkü sorgularından geçen... Talat Turhan konuyu mahkeme önünde ortaya attı onunla da yetinmedi. 12 Haziran 1973 günü Genelkurmay Başkanlığına (2*) 11 Şubat 1974 günü de Başkan Ecevit’e mektup yazarak(3*) konunun araştırılmasını istedi. Talat Turhan, savunmasına Amerikan Silahlı Kuvvetler yayını Counterguerilla Operations’ adlı kitabı ekleyince konu büsbütün önem kazandı.” İlhan Selçuk -Talat Turhan’ın Kitabını Okuyun... (Cumhuriyet: 31 Ocak 1986) “Talat Turhan’ı bilmem tanıtmağa gerek var mı? Eğer tanımayan varsa, kitabını almalı, tanımalıdır. çünkü tanınması gereken kişileri tanımadan, bilinmesi gereken olayları bilmeden ülkemizin nereden gelip nereye gittiğini anlamak olanaksızdır... Talat Turhan, 12 Mart döneminden bugünü de haber veriyor. Türkiye’nin düzenini kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek isteyen iç ve dış güçler ittifakı’nın kimi davaları kullanarak bugüne nasıl ulaştıkların anlamak bakımından bu kitap aydınlatıcı bir belgedir.” İ1han Selçuk -Bomba Davası (Cumhuriyet: 11 Temmuz 1986) “Dreyfüs davası 19’ucu yüzyıl sonuyla 20’nci yüzyıl başındaki Fransız toplumunun fotoğrafını sergilemektedir. Bomba Davası da 1960’lı, 1970’li yılların Türkiye’sini açıklamakta; 12 Eylül 1980 müdahalesinin köküne ışık tutmaktadır. Talat Turhan devrimcidemokrat ve “tam bağımsız” Türkiye ülküsünün adamıdır. Karşıt cephenin kökeni ABD CIA- KONTRA ortaklığının güdümündeki siyasete dayanmaktaydı. Bomba Davası’nda üç sözlük ağır basmaktadır: - Cunta. Kontrgerilla, terör... İşte bu üç sözcük Türkiye’de 12 Mart’la, 12 Eylül’ün gizlerini açabilecek anahtarlardır. Talat Turhan ‘Bomba Davası’ adlı kitabının ikinci cildinde bu anahtarları hangi çilingirlerin yaptığını açıklamaktadır.” İlhan Selçuk -NATO Terör Örgütü!... (Cumhuriyet: 16 Kasım 1990) Talat Turhan, 12 Mart döneminde -Kontrgerillanın işkence tezgahından geçmiş emekli kurmay yarbaydır. Terörü kapsayan kitaplarında - Şimdi Batı’da “Süper NATO” diye anılan örgütün incelemesi de var. 1970’lerde Talat Turhan, Türkiye’deki Gladio’yu zamanın CHP hükümetine bir yazıyla iletmişti; Ecevit, bu örgütün üstüne gidemedi gücü yetmedi; ama sonuçta Türkiye 12 Eylül’e gitti.” İlhan Selçuk -Kuytuda Kalan Güç... (4*) (Cumhuriyet: 27 Nisan 1992 Talat Turhan uzun bir süreden beri çok yakın geçmişin olayları üzerinden bir karanlık şalı kaldırmağa çalışıyor. Belgeli, örnekli, şemalı, planlı, olaylı, tarihli, somut kanıtlarla süregelen bu çabanın çok satışlı gazetelerimizde gereken yankıları yarattığı söylenemez. Türk basını olayların üstüne gitme cesaretini gösteremiyor... Türkiye’de sis perdelerinin yarattığı demokrasinin güvencelerini sağlamak, düşsel Turhan’ın kitapları, yalnız bugünün tarihini kalmasın; güncel Türkiye’de demokrasinin isteyenlerin itici gücünü oluştursun. karanlığın üstüne gidilmeden, evrensel bir özlem gibi kalacaktır. Dilerim ki Talat yazacak o1anlara birer kaynak niteliğinde kurulması için gerekli çabayı göstermek İlhami Soysal -KONTR-GERİLLA (Vatan: 15 Ocak 1978) “Kontrgerilla gerçeğini bit tecrübe yaşadığımız için var olduğunu biliyoruz. Bu konuda tanıklık yapabiliriz. Yapabilecek daha pek çok ad var ya birkaçını anımsatalım: İlhan Selçuk, Numan Esin, Doğan Avcıoğlu, Talat Turhan...” “Kontrgerilla’ya örneğin 91 kilo girip 26 gün sonunda 76 kilo çıkabilirsiniz. (5*) insanlık onurunu yitirebilirsiniz tıpkı bir mezbahadan arta kalmış gibi. ” İlhami Soysal -DERS OLUR MU? (Milliyet: 29 Ocak 1986) “Talat Turhan, 12 Mart’ta Bomba Davası adlı hayalden öte uyduruk bir davanın sanığı olarak kontrgerilla işkence hanesinden geçmiş, binlerce sahifelik savunmalarıyla suçsuz insan kendini nasıl savunur göstermiş ve işin ardını bırakmamış biriydi. Bomba Davası aklanmaya doğru giderken 1974 affı ile kesilmişti. Talat Turhan, ‘Ben affetmiyonım, af bana değil beni suçlayanlara yarıyor’ diyor. Afla bomba davası kapanmıştı ama Talat Turhan’ın kavgası sürüyordu.” İhami Soysal -Bomba Davası - Savuma-1’in ÖNSÖZ’ü (1986) “Talat Turhan sapına kadar Atatürkçü idi. 27 Mayıs Devrimine gönülden bağlıydı Arkadaşları arasında hep geleceğin en parlak generallerinden, komutanlarından biri olacak diye görülürdü. Gözünü budaktan sakınmaz, sert, dinamik, sözünü esirgemez, inandığını sonuna kadar savunur, bilinç düzeyi yüksek bir Atatürkçü olarak tanınmıştı. 1964’te emekli edildi... Etkin bir kişiliği, geniş bir dost çevresi vardı. Kimseye boyun eğmiyordu, kimsenin adamı olmaya yanaşmıyordu. Malı, mülkü, parası yoktu. Kuzguncuk’ta babasından kalma eve sığındı Derken 12 Mart 1971 Darbesi geldi. Talat Turhan suçlandı, tutuklandı Erenköy’deki Kontr-Gerilla sorgu evinde sorgulandı, yargılandı... Bütün bu dönemlerde Talat Turhan bir an olsun eğilmedi, bükülmedi... Selam olsun, tüm ‘Tam Bağımsızlık’çı Türkiye özlemi ve kavgası ile yürekleri yananlara. Selam olsun Talat Turhan’a.” Cüney Arcayürekle Faik Türün Söyleşisi (Hürriyet: 8 Şubat 1974) C. A. - “Kim buldu bu kontrgerilla deyimini?” F. T. - “Tepeden inmecilerin, 27 Mayıs’tan sonra türlü olaylara katılıp emekliye sevk edilen ve İstanbul cuntasının-biz böyle deyimliyoruz- başta gidenlerinden Talat Turhan çıkardı bunu. Bir faşist örgüttür diye. Bu Talat Turhan öyle bir kişiydi ki sadece ifadesini almak tam yedi gün sürdü, yedi gün. Kitapları dizdi masaya, konuştu da konuştu.” Süleyman Genç -CIA, MİT,KONTGERİLLA Bıçağın Sırtındaki Türkiye (6*) (Vatan: 6 Aralık 1977) “Talat Turhan’ın 12 Mart Türkiye’sinde Sıkıyönetim Mahkemesi’ne sunarak kamuoyuna mal ettiği: ‘Ayaklanmaları Bastırma Harekatı’ adlı yapıt,... 1965 yılında Genelkurmay Başkanlığınca basılarak... Bu kitap Praeger Yayınevi tarafından Amerika’da basılmıştır, Bu yayınevinin CIA tarafından kurulup finanse edildiği saptanmıştır.”(7*) Kontr-Gerilla’dan Hesap Sorulmalıdır! (Kurtuluş: 1 Şubat 1978) Aynı konuya ilişkin kendi de işkenceye uğrayan Talat Turhan’ın sözleri var. Amerika’da geliştirilen, gerillalarla mücadeleyi amaçlayan Kontr-gerilla yöntemleri tüm az gelişmiş ülkelerde uygulamaya konulmuştur. Bu anlayışla “Teknik Sorgulama” timleri kurulmuş ve 12 Mart döneminde özel sorgular yapılmıştır. Zamanın İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Türün bu gerçeği itiraf etmiştir. Turhan Temuçin-Bari sen sus! (Yeni Ulus: 4 Şubat 1978) Talat Turhan... Bir onurlu kurmay subaydı. 27 Mayıs devriminde önemli rol oynamıştı. 12 Mart cellatları Talat Turhan’ı insanlıktan çıkardılar. Uygulanan işkenceler, insanlık dışı, alçak uygulamalar bugün hala Turhan’ın yüzünden okunmaktadır. O yiğit, o namuslu ve o kurmay Talat Turhan yalan söylüyor! Demirel’le kontenjanı Türün doğru söylüyor! İnsanlar sabah başka, akşam başka konuşmalıdır diyen Demirel doğru konuşuyor da Talat Turhan yalan konuşuyor! Nokta Dergisi 1986 (Kitap tanıtımı) “Talat Turhan’ın ‘Savunması’, Sokrates’den günümüze kadar uzanan zaman süreci içinde, Galileo, Dreyfuüs, Sacco ile Vanzetti ve Rosenberg’1er gibi dünya adalet tarihine geçmiş davalara yeni bir halka ekliyor...” Av. Şahin Erol ( 1986) “Demokrasiye ara verilen çok yakın geçmişimizle ilgili bir dönemin (12 Mart döneminin) perde arkasının, olayların içinde olan birinci elde tanığı Talat Turhan aracılığıyla öğrenilmesi, demokrasinin kurulması için yoğun çabaların harcandığı bu günlerde, yargılarımızı etkilemektedir...” Mehmed Kemal -Bomba Davası (Cumhuriyet: Dergi: 23 Şubat 1986) “Talat Turhan’ın Bomba Davası ise hepsinden ayrıdır. 27 Mayıs da dahil Talat Turhan askeri kımıldamaların hepsinin içinde bulunmuştur Talat Turhan Bomba Davası, Sabotaj Davası, akla gelebilen her türlü davanın baş sanığı olarak sürülmüştür Dışarıdaki şüpheli ve esrarengiz her türlü olayın hesabı bu genç emekli subaydan sorulmuştur. Askeri yönetimin İstanbul kanadı nedense olayları Talat Turhan’ın sırtına yüklemiştir . Bütün bu iddiaların altından hukuk mantığı ile gerçekleri dile getirerek sıyrılmak üzere iken, bu kez de af yasası çıkmış, dava düşürülmüş. Talat Turhan bir anlamda aklanmış... . Son 20-25 yılın askeri ve politik dalgalanmalarının kökenine ışık tutan kitap çok ilginçtir. Tarihi çarpıtmak isteyenleri doğru yola getirecektir. bilinmeyen olayların iç yüzü öğreniliyor.” OktayAkbal -12 Mart’m 15. yılında (Cumhuriyet: 12 Mart 1986) “Bugün 12 Mart Talat Turhan’ın belgelere dayanan savunmasının birinci kitabını okumak ilginç oluyor... 12 Mart olgusunu bütün yoğunluğuyla yaşamış, acılar çekmiş, suçlamaların karşısında ezilmeden, yenilmeden, Atatürkçü bilinç aydınlığını yitirmeden dirençle çıkmış bir askerdir bu acı anıları bizlere anlatan... İbretle okunacak bir yapıt. Bugünden yarına bir tanık, bir kanıt...” Faik Akçay -Bomba Davası (Somut: 28 Mart 1986) “... . Talat Turhan’ın ‘BOMBA DAVASI SAVUNMA-I’ adlı yapıtı Türkiye’nin gerçek tarihine ışık tutan, değerli bir belge. Askeri darbelerin neden yapıldığını, somut örnekler, belgelerle ortaya koyuyor Talat Turhan geniş kültürlü, yürekli bir aydın. Çok yürekli çıkışlar yapmış. Uğradığı haksızlığın hesabını sorabilmek için elinden geleni arkasına koymamış...” ... 12 Mart’ın 12 Eylül’ün gelmesinden önce, hiç kuşkusuz bu oyunlar oynandı. Talat Turhan, bu oyunları sezinlemiş, gerçekten güçlü bir zeka, geniş yorum yeteneği olan bir kişi.” Talat Turhan, uğradığı haksızlıklarla omzundaki rütbeleri yükseltememiş, Ama halkın gözünde hiçbir rütbelinin yükselemeyeceği yere yükselmiştir. Bağımsızlığın, özgürlüğün, geleceğin uygar dünyasının temellerini atmaya çabalayanlar arasına girerek ölümsüz bir kişi olmayı başarmıştır... Mehmed Kemal -Bir gün alıp götürdüler… (Cumhuriyet: 9 Ağustos 1986) “... Celil Gürkan’ın, Talat Turhan’ın kitapları için ne buyurulacaktırl Biri ordu içinde sevilen sayılan bir general, öteki sevilen sayılan, değer verilen bir yarbay. ” Ziverbey’deki işkence köşkünü anlatıyorlar... Başkaları da anlatıyor... Ama bir asker, öteki askerlere anlayacağı bir dille anlatıyor... Daha nasıl anlatsın? Merdan Yanardağ -Faili meçhul terörde CIA Parmağı (Güneş: 15 Kasım 1990) “... . Talat Turhan, yaklaşık 20 yıldır adeta bir ‘şövalye’ ruhuyla bu örgüte karşı savaş yürütüyor, Demokratik hukuk devletlerinde ve çoğulcu demokrasilerde, ‘açıklığın’ temel ilke olduğunu belirten Turhan, devletin yasadışı eylemler yapmağa hakkı bulunmadığını, yaptığı takdirde ‘terörist devlet’e dönüşeceğini ve bazı insanları ‘terörist’ diye suçlamasının anlamsızlaşacağını belirterek, ‘Bu tip örgütlerle hesaplaşmadan, bunları açığa çıkarmadan ve hukuku egemen kılmadan gerçek bir demokrasiden söz edilemez. Kontrgeril1a’ya karşı mücadele demokrasi mücadelesidir... Kontrgerilla ve Türkiye (Cumhuriyet: 17 Kasım 1990) “Kontrgerilla ilk kez 12 Mart döneminde ortaya çıktı, Mahkeme tutanaklarına ise emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan’ın kendisini sorgulayanların kontrgerilla mensubu olduklarını iddia etmesiyle geçti.” Burhan Bozgeyik -Ankara “Cadı Kazanı” (Yeni Asya: 17 Kasım 1990) “... mevzu ile ilgili geniş araştırmaları olan emekli Albay Talat Turhan Kontrgerilla ‘Anarşi ve teröre bulaşmıştır, elimde delillerim var’ demektedir. Sadece demekle kalmamakta iddialarını ispat etmek için misaller vermektedir. Mesela, Beyazıt kulesine kızı1 bayrak çekenin bir ajan olduğunu ve adını da mahkemede söylediğini, ne var ki bunun zabıtlara geçmediğini belirtmektedir.” Refik Erduran -Röntgen gibi hafta (Güneş: 18 Kasım 1990) Şimdi terör uzmanı... . Talat Turhan haykırıyor: “Eğer bir ülkede terörün tüm varyasyonları meydana geliyor ve faili meçhul kalıyorsa, suçlu o ülkenin istihbarat örgütleridir.” Talat Turhan BBC’de (Zaman: 18 Kasım 1990) “Kontrgerilla tartışmalarının kamuoyunda güncelleşmesi, Talat Turhan’ı ‘Günün Adamı’ haline getirdi. Yaklaşık 20 yıldır ‘Terör’ ‘istihbarat’ konularındaki araştırma ve yayınlarıyla tanınan Talat Turhan görüşlerine en çok başvurulan kişi oldu. Türk gazetelerindeki açıklamalarından sonra bu kez de İngiliz yayın kurumu BBC, Turhan’la geniş bir görüşme yaptı. İsveç televizyonu da görüşme için randevu aldı. ” Kontr-Gerilla İddiaları üzerine (Milli Gazete: 18 Kasım 1990) “ Talat Turhan’ın iddiaları öyle görmezlikten gelinecek, yabana atılacak türden iddialar değildi. Eğer bu iddiaların izi sürülecek olursa belki de son zamanlardaki faili meçhul cinayetlerin arkasındakiler ortaya çıkacaktı. Belki de İpekçi cinayetinin Papa suikastının perde gerisinde kimler olduğu görülecekti.” Mehmed Kemal-Karanlıkta göz kırpan1ar... , (Cumhuriyet: 21 Kasım 1990) “... Talat Turhan’ın ‘Bomba Davası’ diye iki ciltlik bir kitabı var. Bundan ilk kez Kontrgerilla olaylarına değinildi. Aradan on yılı aşkın bir süre geçti. Devlet adamlarından çok azı bunun üstüne gidebildi. Sorumlular da iktidarda iken susuyorlar, muhalefetle iken mangalda kül bırakmıyorlardı.” Talat Turhan’ın gerek Özel Harp Dairesi, gerek MİT ajanlarının provokasyonları ile ilgili sözleri, gerek 12 Eylül ihtilalcilerinin Amerikan mandacı bir zemin açmalarına ve en fazla Batı’ya hizmet eden kulüp üyelerinin faydalandığına dair konuşmaları gerçekten de her aydının ciddiyetle üzerinde durması gereken meselelerdir.” Dünyada Terörün Kaynakları CIA, Gladio, Kontrgerilla (Mücadele: 1 Aralık 1990) “... ...Kontrgerilla’nın 20 yıllık terör, sabotaj, provokasyon dosyasını açmağa çalışan CIA bağlantılarını gösteren Talat Turhan gibi aydınlar da var. Ama bırakalım Turhan’ın Sesini kesmeğe çalışmalarını...” Korgeneral Doğan Bayazıt --Özel Harp Dairesi Özsunuşu(Cumhuriyet, Güneş, Hürriyet: 4 Aralık 1990) “Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan. ‘Profesyonel İhtilalcidir’. . Özel Harp Dairesi ile ilişkisi hiçbir zaman olmamıştır ve burada çalışmamıştır.” Kontrgerilla silahlarına hedef olanlar nerede? (Demokrat: 6 Aralık 1990) “Türkiye’de kontrgerilla tartışmaları daha 1972’de başladı Talat Turhan 1972’de sanık olarak yargılandığı Bomba Davası’nda Eminönü Gemisinin kontrgerilla tarafından batırıldığını ifade etti. Kanıt olarak sadece kullanılan bombanın Deniz Kuvvetlerinde bulunan bir patlayıcı oluşuna işaret etmekle kalmıyor, mahkemeye bir de Silahlı Kuvvetlere ait bir talimname ST 31-15 adını taşıyor.” Tahir Aka-ÖHD ve Kontrgerilla (8*) (Yeni Asya: 8 Nisan 1992) “Talat Turhan, yıllar öncesinden yakaladığı bazı ipuçlarını ortaya koyuyor, ancak şimdiye kadar o ipuçlarını kimse değerlendirmiyor. Zira ipuçlarından tutulup, ipin arkası çekilse; o zaman iktidarların değişmesiyle değişmeyen, daima iktidarda ve zirvede olan ‘devlet içindeki devlet’ ortaya çıkacak...” Taha Kıvanç-Devletin Gizlenen (Yüzü Zaman: 7 Aralık 1992) “Kontrgerilla sözcüğünü icat eden Talat Turhan değil, ama ordu saflarında ve emekli olduktan sonra edindiği deneyimlerle kavrama muhteva kazandıran O... . . Talat Turhan, devletin zaafını açığa vurmaktan geri kalmadı yıllar boyu... Talat Turhan’ın programdaki en önemli katkısı Kontrgerilla konusundaki açıklamalarıydı. Çok akıllıca sözler etti Talat Bey. Devletin gizlilik perdesi arkasına sığınmasının ne kadar zararlı olduğunu onu dinlerken daha iyi hissettik. Bütün NATO ülkelerinde kurulduğu anlaşılan Gladio türü gizli örgütün bizdeki eylemlerine de işaret etti.” M. Tali Öngören -“Bizim Koltuk” (Cumhuriyet: 11 Aralık 1992) “Tüm bu suçlamaları Talat Turhan ‘Bizim Koltuk’ adlı Kanal 6 izlencesinde sergiledi ‘Bizim Koltuk’ gibi bir izlence devletin TRT’sinde hiçbir zaman yer alamazdı... . Talat Turhan kitle iletişim araçlarının da Kontrgerilla’nın ve MİT’in etkisi altında olduğunu söyledi. Yani TRT’nin ve basının... Yalan mı?” Ahmet Altan -Basındaki Kontrgerilla Ajanları(9*) (Nokta: 13-19 Aralık 1992) “Talat Turhan ... . . kontrgerilla’nın yapısıyla ilgili çok ilginç açıklamalar yaptı... Konuşması büyük bir gürültü kopardı. Turhan’ın konuşmasında çok ilginç bir iddia vardı... Ama bir kaç kişinin dışında bütün Babıali bu iddianın karşısında kulağının üstüne yatıp duymazdan geldi... . . basınımız Turhan’ın iddiasını duymamayı tercih etti, Ne diyordu yirmi yıldır kontrgerilla konusunu inceleyen Talat Turhan? ‘Basın ve televizyon, Kontrgerilla Kontrgerilla’nın ajanları vardır’ diyordu. ile MİT’in denetimi altındadır. Basında Biliyorsunuz, Kontrgerilla’nın kendilerine ‘Vatansever’ denen sivil uzantıları var. ‘Turhan, bu ‘Vatanseverler’’in basını ele geçirdiğini söylüyordu.” Mehmet Güç -“Kontrgerilla Cumhurbaşkanlarına da Görev Yükler” (Nokta: 13-19 Aralık 1992) “Talat Turhan’ın tartışma yaratacak iddiası: ‘Kontrgerilla, cumhurbaşkanlarına da görev veriyor... . ’ İddialar bununla da bitmiyor: ‘Yerel polis şefleri... . . okul müdürleri, yargıçlar... . sendika başkanları, işveren kuruluşlarının temsilcileri ve basın-yayın organlarının yöneticileri de kontrgerilla görevlisi...’ İşte, ‘1965’den sonra görev yapan Cumhurbaşkanlarına bu talimnamedeki görevlerini yerine getirip getirmediklerini sormak gerekir’ sorusunu ortaya atan Turhan’ın belgelere dayalı nefes kesen açıklamaları.” Can Dündar -Biraz daha gayret, çözüyor... (Aktüel: 5- 11 Aralık 1996) “Ve Susurluk kazasından tam 23 yıl önce Türkiye’de kontrgerilla diye bir örgüt bulunduğundan ilk kez söz eden ve o gün bugündür. bu örgütün üzerine büyük bir kararlılıkla yürüyen emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan bütün bu araştırmalarda ‘bilirkişi’ olarak göreve çağrılmalı.” Berduk Olgaçay -Susurluk’ta Gladio kuşkusu (Zaman: 19 Aralık 1996) “... Kontrgerilla konulu çok sayıda kitabın yazan Talat Turhan da ‘Susurluk kazası bugüne kadar yazdıklarıma motamot uygun olarak Kontrgerillayı ele veriyor. ’ şeklinde konuştu.” Mehmet Yalçın, Mehmet Tez, Şakir Artan En kirli yeraltı örgütü: GLADYO -Dizi YazıSabah: 23-28 Aralık 1996 “Bizdeki durum ne? Türk Gladyosu’yla ilgili en tanınmış araştırmacı emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan 12 Mart döneminde sol darbe hazırlıkları içinde olmakla suçlanan ve askeri mahkemede yargılanıp beraat eden Turhan, “Türk Gladyosu kontrgerilla diye bilinen ama kontrgerilla örgütü değil, kontrgerilla yönetimini uygulayan örgüt olan Özel Harp Dairesidir” diyor. Talat Turhan’ın söylediği olaylarla, diğer NATO ülkelerindeki olaylar arasında paralellikler de var.” Taha Kıvanç- Hakikat Nihan kalmaz (Zaman: 12 Aralık 1996) “Susurluk kazasından sonra... ... Bu konuları kendine dert edinen kişilerin başında Talat Turhan geliyor. Talat Bey, kendisine bulaştırılmak istenen bir terör eylemiyle ilgili olarak yaptığı savunmada, bundan tam 23 yıl önce, devlet içinde yuvalanmış çetelerin varlığndan söz etmişti. O günden beri kontrgerilla’yla ilgili yazdığı çok sayıda kitabın her birinde, eline geçen yeni bulgulara yer verdi Talat Turhan. Ancak, kendisiyle geçmişte ayrıntılı mülakatlar yayınlayan sol ve merkez-sol gazete ve dergiler şimdi kulaklarının üzerine yatıyorlar. Kontrgerilla üzerine yazdıklarına göz atan artık yok. ” Aziz Nesin(18 Şubat 1987) “Sevgili Talat Turhan, Karanlık ve kirli bir döneme ışık tutup o dönemin çirkin yüzünü gözler önüne seren Bomba Davası, Savunma’nızı yararlanarak öğrenerek okudum. Sağolun! Ellerinize sağlık... Dostlukla. ” Hıfzı Veldet VeIidedeoğlu Adaletle de batı Standardı (Cumhuriyet: 23 Şubat 1986) “... . Yine 12 Mart 1971 döneminde Ziverbey Köşkündeki işkencelerle insan haklarının nasıl korkunç boyutlarda çiğnendi bu işkencelerden geçen... ” “... Sayın Em. Yrb. Talat Turhan’ın ‘Bomba Davası: Savunma’ adlı kitapları olmak üzere birçok belgelerle haksızlıklar dosyasına yazıldı...” Hıfzı Veldet Velidedeoğlu- Tabu!. . (Cumhurlyet: 2 Aralık 1990) “Askerler arasında” emir komuta zinciri” de tabudur. 27 Mayıs Devrimi’nin bu zincirin kurallarına uygun olarak yapılması, Milli Birlik Komitesi’nde yüzbaşı, dahası üsteğmen rütbesindekilerle general rütbesindekilerin eşit oya sahip olması, Silahlı Kuvvetler tarafından hiç affedilmemişti, bunun acısı on yıl sonra 12 Mart faşizmi döneminde eski Milli Birlik Komitesi’nin iki genç üyesinin bir bahaneyle sıkıyönetimce içeri alınarak falakaya çekilmesiyle çıkarılmıştır. Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan”da o dönemde işkence görmüştür. Üst rütbeliler emir ve komuta zincirini bozanlara karşı çok acımasızdır. Çünkü bu zincir onlar için Tabu’dur...” Açıklamalar 1. Erdal Atabek Zoraki Kahramanlar... Gerçek Kahramanlar... (Cumhuriyet: 9 Aralık 1997) ve 2. Nebil Özgentürk Sakalı yoktu dinletemedi... (Sabah: 9 Mart 1997) tarihli yazılan olduğu gibi yapıta aktarılmıştır. (1*) Bu yazı sevgili dostum Mumcu’nun bu konudaki son makalesi olabilir. (2*) Başbakanlık ve K. K. K. ’da eklenmeli (3*) Selimiye Ceza ve Tutukevinden telgraf çektim. (4*) “Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla” adlı yapıtım üzerine yazılmıştır. (5*) Bomba Davası’nda 76 kiloyla girip 37 kiloya düşen bir sanık vardı (6*) Yapıta dönüştürüldü (7*) Talat Turhan’ın 3 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesine verdiği savunmasından, 4 Kasım 1975 (8*) “Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla” adlı yapıtım üzerine yazılmıştır. (9*) 6 Aralık 1992 günü Kanal 6’da yayınlanan Bizim Koltuk programına katıldım. Yazı programdan sonra yayınlandı. Okuyucu Mektupları -ÖZET- Fehmi Salık- İzmir 25 Kasım 1985 Atatürk’ün Yarbayı “Kendisini yetiştirdiği ocağa yakışır bir biçimde savunan ve kendi tanımıyla dimdik duran, Talat Turhan’ın sözünü ettiği demokrasi kavgasında ben, erdemin temsilcisi olan kişiliğinde Mustafa Kemal’i bulduğum bu yiğit insanın yanında yerimi alıyorum. Kamuoyuna duyururum... ” Remzi Şirin- Ankara Emekli Hakim Albay 12 Şubat 1986 “Muhterem Yarbayım. Bir zulmiye devrini aydınlatan kıymetli eseriniz ‘Bomba Davası Savunması’nı tekrar okudum. Aynı frekansla takdir ve tebriklerimi sunarım. Hiçbir Türk mahkemesi siyasi bir partinin disiplin organları gibi karar vermeğe zorlanamaz; zorlanırsa orada cumhuriyet yok. başka bir yönetim vardır.” Bahar Yener - Bursa 18 Şubat 1986 “Bomba Davası adı altında yayınladığınız savunmanız, tarihin acı gerçeklerini gözler önüne serdi. İnsanlık dışı olayların sorumlulukları, kendi iç hesaplaşmalarının karanlığında ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar... . Yayınladığınız kitap ile Türkiye tarihinin çok önemli bir dönemine açıklık getirdiniz. Biz gençler olayların yabancısıydık... ” İbrahim Nazlıoğlu (2*) - Ankara 25 Şubat 1986 “Beyefendi, takdir edersiniz ki, her şeyin bir karşılığı ve bedeli vardır. İnsan olmanın, yurtsever olmanın da bir karşılığı ve daha ağır bir bedeli vardır. Siz bu bedeli çok uzun sürede ödemişsiniz, geçmiş olsun. ... ... Şuna inanıyorum ki, yakınlarınız ve çocuklarınız. sizinle çok çok övüneceklerdir. ” Av. Orhan Argun - İstanbul 10 Mart 1986 “Sayın Talat Turhan: ‘Savunma’ adlı eserinizi büyük bir ilgi ile okudum. Birçok gizli olayı açıkça ve cesaretle ortaya koymanızdan dolayı sizi tebrik ederim Savunmanızın bütün safhalarını bastırıp kamuoyuna sunmanızı diliyorum. Böylece yakın tarihimizin bu en ilginç olayı, mümkün olan bütün açıklığı ile ortaya çıkabilsin.” Feridun Tülü - İstanbul Üniversitesi Öğrencisi 27 Mart 1986 “Bomba Davası adlı yapıtınızı bir solukta okudum... Atatürk devrimciliğini tüm yaşantınızda ilke edinip demokrasi mücadelesinde gösterdiğiniz çaba ve çıkacak tüm engellere göğüs gerebilme azim ve kararlılığı şahsımca hem büyük ilgi duymamı...” A. Yücel Bozkurt - İzmir Lise Öğrencisi 14 Mart 1986 “Sayın Talat Turhan, Benim henüz çocuk olduğum dönemlerde, Türkiye’de olup biten ve pek çoğu açığa çıkmamış olayların iç yüzünü aydınlatmaya yönelik kitabınızı ‘Bomba Davası- Savunma 1’ okudum. Sizin genç nesiller için çok gönençli ve yeter birikimleriniz var. Onlar dersler çıkarılırsa başkaca hiçbir çabaya gerek yoktur. Varlığını ilk defa duyduğunuz bir Türk çocuğuna nasıl ve ne derece yararlı olduğunuzu bilemezsiniz. Ama şunu bilmenizi isterim ki, Genç Kemalistler sizin tarihi misyonunuzun öneminden ziyade anlamını, idrak ettikleri zaman gerçek Kemalist olabileceklerini artık anladılar. Acıların, yoklukların, haksızlıkların omzunuza yüklediği yükler çekilmeliydi. Sizin çektikleriniz sayesinde nice dersler alınmıştır, kaç kişi bilinçlenmiş ve Tam Bağımsızlıkın erdemine iman etmiştir bile bilir misiniz? Lütfen çok yaşayınız... . Cümle hainlere karşı gerine gerine, göğsünüzü gururla, ak alnınızla, kabartmalısınız. Yaşamalısınız... . Genç nesil sizin anıtınızı dikmeyecektir ama bıraktığınız inanç ve mücadele örneği bize maddiyatla ölçülemeyecek değerde yararlar, dersler sağlamıştır.” Gönül Üsnet - İstanbul 5 Haziran 1986 “Belgelere dayanan açıklamalarınız, Türkiye’de olup bitenlerin ne kadar acı olduğuna bir türlü inanmak istemeyenlerin gözlerindeki bugünü perdeyi artık açmıştır umarım. Tarih denizinde yer almak, bir damla olmak ne mutlu! En büyük dalgalan ve en güçlü akıntıları oluşturan da bu damlalar değil mi? ” Emekli Hakim Albay Remzi Şirin - Ankara 12 Agustos 1986 “... Yalnız kendini düşünen ve milleti kemiren başlara tam isabet ettirdiğiniz İkinci Bombayı okuyorum... ” Tahsin Uzun - ÇAYELİ/Demirhisar Köyü 11 Eylül 1986 “Bomba Davası 1 ve 2 yapıtlarınızı Afrika’nın kurak çöllerinde tuzlu ayran gibi içip takip ediyorum. Allah gününüzü Sultan Süleyman günlerine eşit eylesin. Bu Savunma’nızla o mandalar fezada dahi olsa onları zemine indirdiniz.” Ali Asan - Eskişehir 25 Eylül 1986 “Bomba Davası 1-2 kitaplarınızı okudum. Sizleri yürekten kutluyorum. İçimden saygıyla ellerinizden öpmek sizinle tanışmak, tanımak istiyorum.” Hasan Tat Ekinözü - Elbistan 22 Kasım 1986 “Sayın Ta1at Turhan beyefendi, ... ... Dün siz insanlık adına, karanlıklarda kalmış bir kahramandınız. Bugün bana göre; adalet ve demokrasi adına insanlığa hizmet eden yaşamınız ve yapıtlarınızla milli bir kahramansınız. Tarih önünde hesaplaşmayı başardınız, bunu başaramayan nice kahramanlar için içimiz sızlar...” İsmail Gündüz - Erzincan 6 Şubat 1987 “Biz gençler olarak Atatürk devrimlerinin Türkiye için ne kadar bağımsızlık taşıdığını Atatürk’ün ne kadar bağımsız bir vatansever, halkını seven bir devlet adamı olduğunu yayınlamış olduğunuz “Şaheser Bomba” kitabını okuyarak daha çok bunun farkına varmış bulunuyoruz. Bunun içindir ki sana minnettarız.” Bekir Tezcan - Suudi Arabistan 15 Ocak 1987 “Kıymetli Talat Ağabeyciğim sizlerin... ‘Bomba Davası-2, İşkence’ kitabınızı okudum... Her okuduğum sahifede göz yaşı döktüm sizinle yazışmamın sebebi sizlerin acılarını okuyarak da olsa paylaşmamak içten değil. Okudum üzüldüm ve ağladım.” Dr. Hikmet Özdemir - Ankara 12 Mart 1987 “Bomba Davası’nı okudum. 1960 sonrası Türkiye’nin siyasal gelişimi üstüne çalışan bir araştırmacı olarak size şükran duygularımı belirtmek istiyorum.” Turhan Feyiz - Kadıköy 4 Şubat 1988 “‘Bomba Davası’ benim açımdan yakından ilgilendiğim bir konu oldu. Bu ilgi bilinmeyen bir olayın bilinmesi yönünde duyulan merak anlamında değerlendirilmemeli. Bu ilgi ülkenin geleceğine yön verecek, belirleyecek bir politikaya karşı duyulan sorumluluk anlayışı içinde değerlendirilmelidir. ‘Savunma-2’ topluma ve tarihe karşı sorumluluk duyan bir eser niteliğinde olmasına, toplumsal-tarihsel bir perspektif te yazılmasına rağmen...” Ziya Toygar - Kanada 16 Haziran 1988 “... . ‘Bomba Davası’ kitabınızı büyük bir hayranlık, buruk bir acıyla okudum... . Anladığım kadarıyla rahmetli büyük Atatürk’ün arzu ettiği bu memleketin subay tipi sizsiniz Kutsal kavganızın hayranıyım ve taktirlerimi ifade etmekten acizim.” Serkan Aksüyek - İzmir 2 Agustos 1995 “... Eserinizi okurken Kemalizm’e inanmış ve bu ideolojinin savunucusu bir Türk genci olarak büyük üzüntü duydum... Eseriniz demokrasi emeklemesi geçiren ülkemiz insanına, kendisini yöneten kişilerin lanet ‘Amerikancı ve muhafazakar’ kafalarını kıracak bir ibret belgesidir. Kendilerini emperyalizmin ahtapot kollarına terk etmiş bu hainlere tarih gereken dersi verecektir.” Osman Durmaz - Babaeski/ Karamesutlu Köyü 16 ocak 1997 “Çok saygı değer dostum, komutanım yazar ve düşünen seven ve sevilen Büyük insan Merhaba ... Sizi yürekten kutluyorum. Bu kadar haksızlık, bu kadar suçlama işkence gören bir insanın yüzünü görmek elini sıkmak için kitap fuarı gezimi uzattım... Çok sevdiğim vatanımda bir kaç tane kamyon kazası dilerim... 1. Tümü yayınlanamamıştır. Yer veremediklerimden özür diliyorum. 2. Sn. Nazlıoğlu Alaca İlçesinin Akören köyünden kendisini yetiştiren bir aydın, İsmet İnönü’ye yönelik yapıtımda yer alan eleştiri için benden açıklama istemişti. Kendisini belgesel olarak yanıtladım.
Similar documents
Sırasayı 376 Cilt 1
bir arada yaşadığı ülkemizde bundan hoşnut olmayan, dinler, diller, kültürler arasında çatışma yaratmak isteyen güç odakları her dönem çeşitli provokasyonlara başvurmuştur. Andıçlar, fişlemeler, ya...
More informationkurtuluş - Ozgurluk
Çeviker tarafından bölgeye sevk edilmiştir. Daha öncesinden de bilindiği gibi 16 Mart katliamında kullanılan patlayıcılar da Çatlı tarafından Çeviker'den alınarak İstanbul'a getirilmişti. Daha sonr...
More information