sorunlu bölgelerde göç
Transcription
sorunlu bölgelerde göç
SORUNLU BÖLGELERDE GÖÇ SORUNLU BÖLGELERDE GÖÇ Prof. Dr. Hisae Nakanishi Doç. Dr. İbrahim Sirkeci Hatem Cabbarlı Sorunlu Bölgelerde Göç GLOBAL STRATEJİ ENSTİTÜSÜ Mithatpaşa Cad. No. : 46 / 3 – 4 Kızılay – Ankara Tel.: (0312) 430 26 09 (0312) 435 72 66 Web: globalstrateji.org e-mail: info@globalstrateji.org ISBN : 978 - 975 - 8975 - 08 - 02 YAYIN NO. : 9 Çeviren: Nihal Tezel Yağcıbaşı Kapak Tasarım: Firnas Tahir Grafik ve Baskı: Kozan Ofset Büyük Sanayi 1 Cad. 95/11 İskitler/ANKARA Tel: 0.312. 384 20 03 www.kozanofset.com.tr BİRİNCİ BASKI Ocak - 2008 Bu kitap Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı’nın Maddi Katkısıyla Yayınlanmıştır. 4 Sorunlu Bölgelerde Göç İÇİNDEKİLER Sunuş . ........................................................................................ 7 Önsöz.......................................................................................... 9 Göç Halindeki Nüfusun Güvenliği ............................................ 13 Türkmen Göçü ........................................................................... 27 Dağlık Karabağ Savaşı . ............................................................. 43 5 Sorunlu Bölgelerde Göç 6 Sorunlu Bölgelerde Göç SUNUŞ Bu kitap Global Strateji Enstitüsü ile Nagoya Üniversitesinin (Japonya) 16 Ağustos 2006 tarihinde Ankara’da müştereken düzenlediği “Sorunlu Bölgelerde Göç” adlı konferansta sunulan tebliğleri içermektedir. Tebliğ metinleri Türkmen, Azerbaycan Türk’ü ve Afgan göçmenlerle Irak, İran, Türkiye ve Azerbaycan’da yapılmış olan çalışmaların özetidir. Bu kitap farklı metotlarla incelenmiş yakın coğrafyalarda yaşanan göç ve göçmen sorununun ehemmiyetini ortaya koyarak çözümleri tartışmaya açmakta, bölgeler ve yöntemler arasında karşılaştırma yapma fırsatı vermektedir. Kitabın ön sözünün yazarı Prof. Dr. Aykut Toros; Hacettepe Üniversitesinde Nüfus Etütleri Enstitüsü başkanlığı yapmış, hâlen Beytepe Üniversitesinde Sosyal Bilimler Bölümü başkanıdır ve alanında Türkiye’de sayılı isimler arasındadır. Sn. Toros aynı zamanda adı geçen konferansı mükemmel şekilde yönetmiştir. Prof. Dr. Hisae Nakanishi ise Nagoya Üniversitesinde Uluslararası Geliştirme Yüksek Okulunda çalışmakta ve göç konusunda dünyaca tanınmış uzmanlardan sayılmaktadır. Iraklı Türkmen göçmenler üzerine ilk bilimsel çalışmayı yapan Doç. Dr. İbrahim Sirkeci ise Londra’da Avrupa İşletme Okulunda beşeri coğrafya uzmanı olarak çalışmaktadır. Azerbaycan Türk göçmenleri ile ilgili kapsamlı çalışmayı yapan Hatem Cabbarlı ise Azerbaycan Meclisinde Analiz Bölümü başkanıdır. Enstitü adına bu çalışmaya verdikleri emek için her birine teşekkür etmeyi bir borç biliriz. Uluslararası kuruluşların ve yabancı göç uzmanlarının da yararlanması için metinler İngilizce ve Türkçe olarak okurlara sunulmuştur. Global Strateji Enstitüsü Aralık - 2007 7 Sorunlu Bölgelerde Göç 8 Sorunlu Bölgelerde Göç ÖNSÖZ “Stratejik pozisyon kazanmaya” yönelik olarak göç, devlet yönetiminde, önemli bir mekanizma olarak kullanılmaktadır. Bu mekanizmaya, paleolitik dönemlerdeki mutlak totaliter yönetim biçimlerinden günümüzdeki, katılımcı, sivil toplum örgütçü, demokratik yönetim biçimlerine kadar her türlü yönetim biçiminde başvurulmuş ve bu mekanizma çalıştırılmıştır. Tarihsel süreç ve yönetim tarihi içinde hep var olan, nüfus konularının 1950 yılları öncesinde, toplumsal yönetim politikaları içinde belirginleşip, tanımlanıp, isimlerinin konulmasından sonra göç konusu ayrı bir inceleme alanı olarak dikkatleri üzerine çekmiştir. Elimizdeki çalışma, “göç stratejisi ve insan hakları”nı içeren konular üzerine odaklanmıştır. Göç konusu; kişilerin yaşamakta oldukları topraklardan, sahip oldukları ekonomik imkânlardan, yerleşmiş sosyal yapılarından, kültürlerinden ve toplumsal yaşamın daha nice unsurlarından koparak ya da kopartılarak yeni ortamlara yerleşmesi, bu ortamlarda yeni bir yaşam kurması demektir. Bu göçmenler için büyük bir değişimdir. Şüphesiz bu değişim, salt göçmenler ile sınırlı kalmamakta, benzer şekilde hem terk edilen toplumlar hem de yeni yerleşilen toplumlar üzerinde etkili olmaktadır. Göç hareketleri sebepleri ve nitelikleri açısından, farklı yaklaşımlarla farklı sınıflamalara ayrılabilmektedir. Bu sınıflamalarda göçün, isteğe bağlı olması veya zorunlu olması temel kriterlerden birisidir. Böylece temel olarak göçler, kişinin kendi arzu ve insiyatifine bağlı olanlar ile kişinin takdir hakkı olmadığı zorunlu göçler olarak ikiye ayrılmaktadır. Burada “kişinin kendi arzusu” ifadesi, siyasal mekanizmaların çalıştırılması ile destinasyonda ve nakil sürecindeki olumsuz şartlara rağmen kişinin yerinde kalma insiyatifinin olmaması olarak tanımlanabilir. 9 Sorunlu Bölgelerde Göç Zorunlu göçlerin üç temel sebepten kaynaklandığı görülmektedir. Bunlar: a. Çatışmalardan, b. Kalkınmışlık düzeyinin yeterli olmamasından, c. Doğal şartlardan ve afetlerden kaynaklanan göçlerdir. Bu bağlamda göç edenleri de kaçkınlar, siyasi sığınmacılar, yurt içi göçe zorlananlar, kalkınma projeleri (baraj inşaatı gibi) nedeniyle yerlerinden edilenler, doğal afetler veya olumsuzlaşan çevre koşulları yüzünden yerlerinden edilenler, istismar amaçlı (cinsel pazarlama gibi) göçmenler gibi pek çok sınıfa ayrıldığını görmekteyiz. Birleşmiş Milletler verilerine göre 2005 yılında 191 milyon kişi göçmen durumundadır. Bu da dünya toplam nüfusunun % 3’ ü etmektedir. Aynı kaynak kaçkınların sayısının 2005’ te 8.7 milyondan 2006’ da 9.9 milyona çıktığını ifade etmektedir. Yine Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu bu rakamın 2007 yılında 12.5 milyona ulaştığını bildirmektedir. Yurt içinde yerinden edilmiş göçmenlerin sayısı ise 25 milyonu bulmuştur. Birleşmiş Milletlerin dışındaki farklı kaynaklar, bu rakamlara çok benzer rakamlar vermektedir. Hangi göç zorunlu, hangi göç isteğe bağlı (zorunlu olmayan) göçtür? Bu durumları siyahla ve beyaz gibi birbirinden ayırmak mümkün değildir. Kişiler, kendi topraklarında yaşamayı, hayatlarını burada sürdürmeyi yaşamlarının doğal bir olgusu olarak tercih ediyor olabilirler. Ancak içinde bulundukları şartlar- örneğin ekonomik şartlar- kötü olabilir. Göç bu duruma bir çare olabilir. Göç ederek söz konusu olumsuz ekonomik şartların kötü etkilerinden kurtulabilirler. Böyle bir tercih ile mevcut sorunlarına çözüm bulabilirler. Bu durumda yapılan göç isteğe bağlı bir göç müdür? Kişinin gerçek tercihi göç etmek midir yoksa kişi göç etmek zorunda mı bırakılmıştır? Bu duruma karşıt bir örnek de zorunlu mübadeleye tâbi tutulmuş göçmenlerdir. Bunlar, kendi şahsi tercih ve kararlarının dışında, siyasi karar mercilerinin aldıkları karar ve çalıştırdıkları mekanizmalar ile kendi topraklarından alınıp zorunlu olarak başka topraklara gönderilirler. İçinde bulundukları ortama kıyasla, bu zorunlu göçü tercih eden göçmenler olamaz mı? Görüldüğü gibi zorunlu göçün kökeninde istemli tercihler, istemli göçün kökeninde 10 Sorunlu Bölgelerde Göç de zorunlu şartlar olabilir. Çoğu kez de durumun böyle olduğu görülmektedir. Göçler ister istemli, ister zorunlu olsun, göçenlerin kendi üzerlerindeki etkilerden başka, ayrıldıkları toplumlar, yeni karıştıkları toplumlar ve tüm bunları çevreleyen diğer toplumlar üzerinde de ekonomik, sosyal ve kültürel etkilerinin olduğu görülmektedir. Bu etkilerden başka göçlerin bir de “stratejik” etkisi olmaktadır. Siyasi güçlerin belirli bir alanda kişileri göçe zorlaması, kendi pozisyonlarını, komşularına ve dış dünyaya karşı yeni bir pozisyon kazandırmaya yönelik stratejik bir karar ve eylem olmaktadır. Siyasal sistemler bu eylemlerle pozisyon kazanmayı amaçlamaktadır. Bu amaç uğruna kişilerin -yaşam hakkı dahil- tüm hakları (eğitim hakkı, sağlıklı yaşam hakkı, demokratik katılım hakkı, aile birlikteliğinde yaşama hakkı gibi.) göz ardı edilmektedir. Kişiler bu haklardan mahrum bırakılabilmektedir. Stratejik sonuçları olan ve bu sonuçları amaçlayan zorunlu göç olayını, insan haklarından bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Kimi durumlarda siyasal güçlerin, zorunlu göç ile söz konusu hakların iyileştirilmesini amaçladığını söylemek mümkün ise de bu diğerinin yanında çok önemsiz kalmaktadır. Kitapta anlatılan Dağlık Karabağ Kaçkınları, Afgan Göçü ve Türkmen Göçü, zorunlu göç ile ilgili bu tür sorunların ele alındığı üç örnek olaydır. Bu üç olayın ortak yanı, ülkelerin zorunlu göç yolu ile stratejik amaç gütmeleri ve uluslararası ortamda pozisyon kazanmaya çalışmalarıdır. Maalesef ülkelerin, bu çabaları ile mesafe katetmekte oldukları ve her türlü insan hakları konusunda savunmasız kitleler yarattıkları ve bunu umursamadıkları görülmektedir. (Ekonomik olumsuzluklar, sosyal sorunlar ve kültürel yoksunluklar bu kitlelerin ortak kaderidir.) Zorunlu göçler iç çatışmalara, iç çatışmalar da dış çatışmalara yol açmaktadır. Çatışma, çatışmayı doğurmaktadır. Bu zaviyeden bakılınca “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” politikasının zorunlu göç ve insan hakları açısından ne kadar isabetli olduğu bir kere daha ortaya çıkmaktadır. 11 Prof. Dr. Aykut Toros Sorunlu Bölgelerde Göç 12 Sorunlu Bölgelerde Göç GÖÇ HALİNDEKİ NÜFUSUN GÜVENLİĞİ İran’daki Afganlardan Türkiye’deki Türkmenlere, Bir Konu İncelemesi Prof. Dr. Hisae Nakanishi Nagoya Üniversitesi-Japonya 13 Sorunlu Bölgelerde Göç Giriş İnsan güvenliği ve barışın inşası, gelişim çalışmalarının önemli ve iki temel kavramıdır. Savaş sonrası toplumlar üzerinde çalışan bilim insanları arasında da üzerinde çalışılan konulardır. Bu çalışmalardan özellikle “İnsan Güvenliği’’ kavramı ile ilgili olan; savaş nedeniyle iltica eden veya göçe zorlanan mültecilerin kurtarılması konusuna katkı sağlamıştır. İnsan Güvenliği Komisyonunca 2003 yılında yayınlanan İnsan Güvenliği, Şimdi! adlı kitabın “Yollardaki İnsanlar’’ bölümünde sığınmacıların uluslararası düzeyde korunmasının önemi çok güzel vurgulanmıştır. Yollardaki insanlar, bu yazıda da değinildiği gibi sığınmacıları, mültecileri ve savaş yüzünden göçe zorlanan insanları kapsamaktadır. Bu çalışma, İran’daki Afgan sığınmacı ve mültecilerin durumunu, İnsan Güvenliği perspektifinden yaklaşarak ele almayı hedeflemektedir. Bunun yanı sıra, 2006 Temmuz ve Ağustos aylarında Irak’ın kuzeyinden göçmeye zorlanmış olan Türkmenlerin Türkiye’ye kaçışı da karşılaştırmalı bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Bu şekilde sığınmacıların karşılaştıkları ortak sıkıntılar, göçmenlerin ve de göç alan ülkelerin politik yapıları ve diğer ülkelerin çıkarları uluslararası koruma rejimi çerçevesinde tartışılmış olacaktır. 1. İran’daki Afganlar: Tarihî Bakış Kasım 2001’deki Afgan Savaşı sonrasında, pek çok Afgan mülteci özellikle 2002’den sonra evlerine dönmeye başlamıştır. Yaklaşık olarak 2,1 milyon civarında mültecinin 2002 ve 2003’te, BM İnsan Hakları Komisyonunun yardımıyla Pakistan ve İran’dan ülkelerine geri döndüğü tahmin edilmektedir. Ancak İran’dan dönenlerin %10–15 civarında olduğu söylenmektedir. Örnek vermek gerekirse Kasım 2001 - Ağustos 2002 arasında Pakistan’dan 900,000 mülteci Afganistan’a geri dönerken İran’dan dönenlerin sayısı ancak 100,000 civarında olmuştur.1 Elde güvenilir istatistiki bilgiler bulunmadığından, kayıt altına alınmamış olan Afgan mültecilerin sayısı net olarak bilinmemektedir. Ancak UNICEF’ in tahminlerine göre İran’da 6–15 yaşları arasında 500,000 Afgan çocuk bulunmaktadır. İran’daki Afgan mültecilerin sayısının 2 milyon 14 Sorunlu Bölgelerde Göç civarı olduğu tahmin edilmektedir; ancak bu rakam 2,5 milyon da olabilir. Bu astronomik rakamla İran İslam Cumhuriyeti, dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke ünvanına sahiptir. Afgan mültecilerin tarihi, Aralık 1979’daki Sovyet işgaline kadar gitmektedir. İran’a Afgan akını, Sovyet Savaşı süresince 1980–1992 arasında artarak devam etmiştir. Mülteci akını 1994–2000 arasında Taliban tarafından ele geçirilen Kabil ve Kandahar’dan başlayan ve tüm ülkede yayılan yeni bir akımla sürmüştür. 1994–2001 yılları arasında İran’a kaç tane Afgan’ın yerleştiği ve orada kalıp kalmadıkları kesin olarak bilinmemektedir. Tahran’da BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinde, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarında ve Sivil Toplum Kuruşlarında yaptığım araştırmalar sonucunda, İran’a sığınan Afganların sayısının 2000 yılında ciddi şekilde arttığını öğrendim. 2. İran’ın İran’da yaşayan Afganlara yönelik politikaları İran’da yaşayan Afganların İran için ne ifade ettiği konusu, karmaşık bir konudur. İran – Irak Savaşı süresince İran, ezilenlerin (Mostazafin) birlik olmasının önemini vurgulamış ve Afganları, özellikle de Şii Afganları (Hazara) kabul etmiştir. O dönemde İran, nüfusunun 35 milyon olmasından dolayı iş gücüne de ihtiyaç duymaktaydı bu yüzden çeşitli sektörlerde işçi olarak çalışacak ve orduda hizmet verecek olan Afganları memnuniyetle karşıladı. Ancak Afgan akınının devamı özellikle geçtiğimiz on yılda İran için ekonomik bir yük hâline geldi. 1979’daki devrimden sonra İran’ın nüfusu iki katına çıktı ve işsizlik sorunu özellikle gençler arasında her geçen yıl daha da artmaya başladı. Tahminlere göre ülkedeki İranlı işsizlerin sayısı 2 milyon civarındadır. Bu nedenle Afgan işçiler yüzünden İranlılar arasında şikâyetler artmaya başladı. Ancak Afganlar, toplumda çalışkan işçiler olarak tanınmaktadır ve Afganlar genellikle İranlıların yapmak istemeyecekleri ağır, pis ve tehlikeli işlerde çalışmaktadırlar. Yukarıda belirtilen şartlardan dolayı İran hükümeti, 1993–1994 yıllarında Afganları tekrar Afganistan’a dönmeleri konusunda cesaretlendirmeyi denedi. Raporlarda yaklaşık bir milyon Afgan’ın Afganistan’a döndüğü belirtilmektedir. İran hükümeti bir diğer programı 2000 yılında BMMYK ile birlikte başlattı. Ancak devam eden aşırı kuraklık ve Taliban ile Kuzey İttifakı arasındaki 15 Sorunlu Bölgelerde Göç düşmanlık, 2001’in ilk altı ayında İran’ın Afganistan’dan yeni ve büyük bir göç akını almasına neden oldu. Nisan 2001’de İran’ın doğusu ve Afganistan’ın batısında göçmenlere ayrılan merkezlerde 100,000 Afgan toplanmıştı ve Nisan ayı boyunca sınırdan İran’a günde 1000 Afgan geçiyordu. 2001’deki Afgan Savaşı boyunca da Afganların sayısında ufak bir artış yaşandı. Söylendiğine göre Afgan mülteciler, geçici bir süre acil yardım desteği alabildiler ve İran sınırında ve kamplarda yaşayanların büyük kısmı daha sonra dağıldı. Burada dikkate alınması gereken nokta, Afgan sorununun sadece 2001’deki Afgan Savaşı ve Taliban’ın ortaya çıkışı olmadığıdır. Bu sorunun geçmişi 20 yıl öncesine, 1979’a dayanmaktadır. Ayrıca söylendiğine göre Afganların büyük bir kısmı 2001’deki Amerikan çıkartmasından önce İran’da büyük şehirlerde ve çevrelerinde yaşıyorlardı.2 Afganların bazıları ailelerini geride bırakarak bazıları ise aileleriyle birlikte gelmişlerdi. Ancak sonuçlar, yalnız yaşayan Afganların aileleriyle gelenlere oranla İran’da kalmaya daha meyilli olduklarını göstermiştir. Bu noktada sığınmacı ile mülteci arasındaki ayrımın da iyi yapılması gerekmektedir. 3. İran’daki Afganların Yasal Statüleri Bugün, 1,8 milyon Afgan sığınmacı ve mülteci İran’da yaşamaktadır. Tahran’da UNESCO ile birlikte yaptığım çalışmalar sonunda İran’daki Afganların 3 farklı yasal statüde bulunduklarını gördüm.3 Bunlardan ilki “Mavi Kart’’ sahipleri ki bu statü 1992’den önce gelmiş olanlara veriliyor. Bu kişilerin oturma, eğitim ve sağlık gibi devlet hizmetlerinden faydalanma hakları vardır. Belirli sektörlerde çalışmalarına izin veriliyor (genellikle düşük maaşlı, tehlikeli işler). 2. grup Afganlar, 1992–1994 arasında gelenlerdir. Bunlara 1994 sonunda geçici kartlar verilmiştir. Kartlar geçerliliğini 1996’da kaybetmiş olsa da çoğunlukla yine de uzatılıyor. Bu kart sahiplerinin çoğu İran’da kalmaya devam etmişlerdir. 3. kategori ise 1996’dan sonra kısa süreli izinle gelenler ve bunlara verilen herhangi bir belge yok. 1996’dan sonra İran’a gelen Afganların çok az bir kısmı yasal izin alabilmiş, 1998’de Taliban’ın Mezar-i Şerif’i düşürmesiyle çok sayıda Afgan, Taliban baskısından kaçmıştır. Yine de kaçan Afganların çok az bir kısmı geçici kart sahibi olabilmişlerdir. Yukarıdaki sınıflandırmadan yola çıkarak aslında çok az sayıda Afgan’ın mülteci olarak adlandırılabileceğini söyleyebiliriz. 16 Sorunlu Bölgelerde Göç Oysa ki uluslararası sivil toplum örgütleri ve bağış yapan kurumların çoğu İran’daki Afganların tamamını mülteci olarak adlandırmaktadır. İran hükümetinin bakış açısından ve işin kanuni boyutundan bakmak gerekirse mavi kart sahipleri öyle ya da böyle mülteci kabul edilmekte ve İran’da kalmalarına izin verilmektedir. Bu kart sahiplerinin evraklarında da durum açıkça belirtilmiştir. Burada asıl soru kimin mülteci olduğudur. 1998’den sonra gelip geçici kimlik alanlar hem Afgan hem de İranlıların gözünde mültecidir. Mart 2000’de başvuruda bulunan Afganların % 50’si İran’da çeşitli illerde kurulan gözlem merkezlerinde statüleri belirlenerek altı aya kadar geçici izin alabilmişlerdir. İran’da kayıt dışı bulunan Afganların sayısıyla ilgili olarak eski ya da yeni herhangi bir veri yoktur. Daha önce de belirtildiği gibi evrağı olan Afganlar, devletin sunduğu hizmetlerden yararlanabilme ve çalışma hakkına sahiptir. Evrağı olmayanların yasal olarak İran’da bulunma izinleri yoktur, dolayısıyla belgeleri bulunmayan Afgan çocukların eğitim alma hakları da bulunmamaktadır. 4. İran’daki Afganlara yönelik gönüllü geri dönüş programı ve BMMYK’(Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) nin eğitim politikası İran’da artan işsizlik ve İran hükümetinin Afgan politikasına yönelik artan şikâyetleri hükümeti, Afganları ülkelerine geri döndürme konusunda bir kampanya başlatmaya yöneltmiştir. İran hükümeti, Afganlı çocukları eğitime dâhil etmenin2001’de Afgan Savaşı’nın çıkması sonrasında başlatılan- “Afganları evlerine geri döndürme politikası” yla ters düşeceğini düşünmektedir. BMMYK ile 2000’de kurulan İran Mülteci Bürosu arasında yürütülen uzun süreli müzakerelerin sonucunda Nisan 2002’de bir geri dönüş programı başlatılmıştır. BMMYK tarafından hazırlanan istatistikler, Nisan 2002 itibariyle geri dönenlerin sayısının 370,000 olduğunu göstermektedir. 2003’ün ilk yarısında ise geri dönenlerin sayısında ciddi bir azalma olmuş ve dönenle17 Sorunlu Bölgelerde Göç rin sayısı 80,000 ile sınırlı kalmıştır. Bunun üzerine İran hükümeti BMMYK’ye programını hızlandırması konusunda baskı yapmaya başlamıştır.4 Afganları geri dönmeye teşvik etmek amacıyla BMMYK Afganlara yönelik eğitim politikasını değiştirmiştir. 1990’larda mülteci çocukları için özel okulların açılmasına kaynak sağlanmış ve okullar açılmıştır. Bundan sonraki ilk politika değişikliği 1996’da yaşanmıştır. BMMYK, bu tarihte İran Eğitim Bakanlığına (İEB) İran devlet okullarında okutulan mülteci çocuk sayısı doğrultusunda bağışta bulunmaya karar vermiştir. BMMYK’nin İEB’nin masraflarını hafifletmeye yönelik bu politikası, İEB’nin mevcut okulları desteklemesini ve öğretmenlerin Afganlı çocukların eğitimi konusunda yetiştirilmesini amaçlamaktaydı. Artık yeni değişiklikler beklenmektedir. BMMYK’nin temel politikalarından biri, İran’a Kasım 2001’den sonra gelenlerin mülteci olarak kabul edilmemesini öngörmektedir. Bu politikanın temelinde yatan mantık, güvenlik ortamı uygun olduğu müddetçe mümkün olduğu kadar fazla Afgan’ın ülkelerine geri dönmesini desteklemektir. Bunun yanı sıra BMMYK’nin Afgan çocukları için geri dönüş eğitimi adı altında yürüttüğü bir politikası vardır.5 Bu politika sayesinde BMMYK ve İEB bu eğitim programı sayesinde, katılanların Afganistan’a geri dönmesini sağlamaya çalışmaktadır. Örneğin İran Eğitim Bakanlığı, Afgan Üniversite öğrencilerine geri dönme sözü vermeleri hâlinde burs imkânı sağlamaktadır. Aynı durum Afganistan’da öğretmen olmak için İEB’nin eğitim programlarına katılanlar için de geçerlidir. Geri dönüş eğitimi, hem kayıtlı hem de kayıtsız Afgan çocukları için ilköğretim eğitimi alma şansı vermektedir. Ancak kayıtlı çocuklar için bile uygulanan bazı kısıtlamalar gittikçe ağırlaşmaktadır. Kayıtlı öğrenciler ve geçici kart sahipleri yaşadıkları bölge dışındaki bazı devlet okullarına devam edebilmek için seyahat izni talep etmişlerdir. Ancak 1998/99 yılından itibaren, okul kapasitelerinin İranlı öğrenciler için bile yetersiz kalması nedeniyle mavi kart sahiplerine bile Kum ve Tahran’daki okullara devam etme izni verilmemiştir. Mavi kart sahiplerinin sadece kartlarının geçerliği olduğu bölgelere geçmelerine ve kendi bölgeleri içindeki okullara devamına izin verilmiştir. Elbette eğitim imkânlarının yetersizliğinden en fazla etkilenenler belgesi olmayan Afganlı çocuklar olmuşlardır. Bu 18 Sorunlu Bölgelerde Göç noktada ülkedeki belgesiz Afganların sayısının belgeli olanlardan fazla olduğunu da belirtmek gerekir. Daha önce de belirtildiği gibi 1996’dan sonra İran’a gelen Afganlı çocukların çoğunun belgeleri bulunmamaktadır ve bu yüzden devlet okullarına devam edememektedirler. Hem Afganlar hem de uluslararası sivil toplum örgütleri belgeleri olmasa da Afganlı çocukların devlet okullarına devam edebilmesini talep etmektedirler. Ancak okul kapasitelerinin İranlı çocuklar için bile sınırlı olmasından dolayı İran hükümeti buna müsaade etmemiştir. İran Hükümeti, kayıtsız olarak Afganlı çocuklar üzerindeki kısıtlamasını sürdürmekte ve bu durum hükümetin Afgan politikasını yansıtmaktadır. Ancak hükümet, 2002’de belgesi olmayanların bile İran Eğitim Hareketi (İEO) okullarında ücretsiz eğitim alabilmelerine yönelik uygulama başlatmıştır. Bu okullardan mezun olanlar, devlet okullarından mezun olanlarla eşit sayılmaktadır. Mayıs 2004’te İran Hükümeti, belgelerin Eylül 2003’ten itibaren geçersiz olacağını açıklamıştır. Buna göre mavi kart sahipleri, kartlarını belirtilen tarihe kadar mülteci ofislerine teslim edecekler ve Afganistan’a dönmek konusunda sıkıntı yaşayanlara geçici kartlar verilecekti. Eğer BAFIA’nın bu uygulaması tamamen hayata geçirilirse İran Hükümetinin Afganlı çocuklara yönelik politikası tamamen değişecek ve büyük ihtimalle belgeli çocuklar bile eğitimden mahrum kalacaklardır. Elbette İEO’nun belgesiz öğrencilere yönelik açılan sınıflarının da kapanacağını söylemeye bile gerek yoktur. Bu durumda Afganlı çocuklar için “herkese temel eğitim’’ programını kim yürütecektir? Gerçi belgesiz Afganlı çocukların eğitim gördüğü Afgan okulları da mevcuttur. BMMYK, Tahran’da ve dışında böyle 40 tane okul olduğunu belirlemişti. Ancak bu okullar resmî olarak kabul edilmediğinden ve buradan mezun olanlara belge verilmediğinden bu okullar, resmî olmayan okullar olarak anılmaktaydı. 2002’de Başkan Karzai İran’ı ziyaret ettiğinde Afgan geçici hükümetiyle İran Hükümeti arasında varılan anlaşmayla Afgan okulları da resmiyet kazanmıştır.6 Bunun neticesinde bu okullardan mezun olan Afgan okulları mezunları da devlet ilköğretim okullarından mezun olanlarla aynı statüde sayılmaktadır. Buradan mezun olanların isimleri Afgan Büyükelçiliğine gönderilmekte ve burada belgeleri basılmaktadır. Bu öğrenciler zaman aşımına uğramadığı müddetçe ortaöğrenimlerine Afganistan’da devam edebilmektedirler. Afgan okullarının sıkça karşılaştığı sorun19 Sorunlu Bölgelerde Göç lardan biri de fon eksikliğidir. Bunlar genellikle velilerden alınan minimum düzeydeki ücretlerle ayakta kalmaktadır. Öğretmenlerin aldığı ücretler de çok düşüktür. Daha da ötesinde bu okullar kendilerine ait sürekli bir bina edinemediklerinden genelde camilerden kiralanan küçük mekânlarda veya çadırlarda eğitim verilmektedir. 5. Geri dönme eğitimi politikasının eğitimde oluşturduğu kısırdöngü ve bu durumun belgesiz Afganlı öğrenciler üzerindeki etkileri Yukarıdaki çalışma sonuçları gösteriyor ki belgeli Afganlı çocukların geçerliliği resmî olarak kabul edilmiş İEO sınıflarına katılabilmesiyle belgesi olmayan çocukların da okula devam edebilme imkânları artmıştır. Ancak bunun da uzun süreceği düşünülmemektedir. Tam tersine Afganlı çocukların yakın gelecekte temel eğitim almakta daha da zorlanacağı düşünülmektedir. Zira mevcut geri dönüş eğitimi programlarının devamı gelecektir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi “mülteci” kelimesini tanımlamak oldukça zordur. Kimlerin mülteci adı altında korumaya alınacağı ev sahibi ülke ile BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin işidir. Bu yüzden, BMMYK ve İran Hükümeti, kimlere temel eğitim verilip kimlere verilmeyeceği konusunda zor bir kararla karşı karşıya kalmış durumdadır. Afganistan’daki mevcut huzursuzluk ortamı ve güvenliğin sağlanması konusundaki gelişmelerin yavaşlığı, yeniden yapılanma çalışmalarının tamamını aksatmaktadır.7 Konuya UNICEF’in çocuk haklarına yönelik bakış açısıyla yaklaşıldığında “Herkese Temel Eğitim’’ kavramı kapsamında Afganlı çocuklara yaşadıkları yere ve belgelerinin olup olmamasına bakılmaksızın eğitim hakkı verilmelidir. İran’da kanun dışı şekilde kalıyor olsalar da ülkelerine geri dönme konusundaki sıkıntılar sürdükçe bu çocuklara eğitim hakkı sağlanmalıdır. BMMYK ve İran Hükümetinin gözünden bakıldığında Afganlı çocuklara temel eğitim hakkının verilmesi onların ailelerinin Afganistan’a dönme eğilimlerini azaltacaktır. Tahran’da BMMYK’ dan bir görevliyle yaptığım görüşme sırasında, İran’daki Afganlar için ayrılan eğitim bütçesinin % 40 azaltılacağı ve bu paranın Afganistan’daki Afgan öğrencilerin eğitimi için kullanılacağı belirtilmişti. Diğer yandan, İran’da son yıllarda artan işsizlik nedeniyle İran’ın bu yükü taşıması ekonomik anlamda zorlaşmaktadır. Afgan20 Sorunlu Bölgelerde Göç ların bazı sektörlerde istihdam edilmesi her ne kadar enflasyonun kontrol altında tutulmasını sağlıyor olsa da İran Hükümeti bu kadar Afgan’ı mülteci olarak kabul etmesinden dolayı eleştirilmektedir. Bu yüzden İran Hükümeti, Afganları ülkelerine geri dönme konusunda zorlamaya mecbur kalmaktadır. Bu noktada bütün dünyada kabul edilen çocukların eğitim hakkı konusu ve kendi ekonomik sıkıntılarını çözmek adına İran’ın Afganları geri göndermesi olarak ortaya çıkan bir çıkar çatışması yaşanmaktadır. Bunun da ötesinde mülteci ve sığınmacı tanımları ev sahibi ülke İran ve uluslararası donör BMMYK için politik sıkıntılara yol açmaktadır. Bu, her ikisi için de çözüm formülleri oluşturma açısından durumu zorlaştırmaktadır. İran, Afganlar için bir mülteci politikası oluşturmak zorundadır; ancak bu bir sığınmacı politikası olmamalıdır. İran ve Uluslararası İş Örgütü arasındaki görüşmeler devam etmektedir. Bunlar sonuçlandığı takdirde yasal olarak çalışma izni alacak Afganların sayısı artacaktır. 6. Türkiye’deki Türkmenlere Dair Referanslarla Göç İnsanları Konusunda Karşılaştırmalı Bir Çalışma Irak’ta süregelen iç savaş birçok Iraklıyı etkilemiştir. Bu savaşın en ciddi kurbanlarından biri de Irak’taki etnik gruplardan biri olan Türkmenlerdir. Ankara Global Strateji Enstitüsü Akademik Danışmanı Dr. Mustafa Ziya’nın yardımlarıyla 7 aile, 20 erkek ve 1 kadınla görüşülerek son 15 yıl içinde Irak’ın kuzeyinden kaçan Türkmenler konusunda yoğun bir çalışma gerçekleştirilmiştir.8 Görüşme yapılanların yarısı Ankara’ya son bir ay içinde gelmiş insanlardır. Irak’tan kaçanların bizlere anlattıkları; Kerkük ve çevresindeki Türkmenlerin yoğun bir zulüm yaşadıklarını açıkça göstermektedir. Söylediklerine göre Kerkük civarında Kürtleştirme politikası uygulanmaktadır. Türkmenler, Araplar ve Kürtler tarafından çeşitli şekillerde taciz edilmekte ve evlerini terk ederek başka bölgelere gitmeye zorlanmaktadır.9 Bazıları KDP’ye katılmaya zorlandıklarını söylemektedir. Kendileri farklı yerlerde yaşamaktayken (Irak’ın kuzeyindeki farklı şehirlerde veya Türkiye’de) toprakları Kürtler tarafından istimlak edilmiştir. Bazıları sadece Türkmen oldukları için işlerini kaybettiklerini söylemektedir. Bazıları Arap ve Kürt dükkân sahip21 Sorunlu Bölgelerde Göç lerinin kendilerine mal satmadığını söylemişlerdir. Sıkça anlatılan bir hikâye de 1991’de Saddam Hüseyin’e bağlı özel birliklerin Türkmenleri taciz ederek topraklarını terk etmeye zorladıkları ve sonrasında ABD işgalinden sonra aynı zulmün Kürtler tarafından uygulandığıdır. Yazarın görüştüğü yeni gelen Türkmenler, bombalamaların sayısının arttığını ve Kerkük çevresinde savaşın yoğunlaştığını bildirmektedirler. İran’daki Afganlar ile Türkiye’deki Türkmenler arasındaki en önemli benzerlik, basına fazla yansıtılmamalarıdır.10 ABD ile diplomatik ilişkilerin çökmesi ve BM tarafından uygulanan ambargoların neticesinde iç meselelerle ilgili olarak İran basınında çok fazla haber çıkmamaktadır. Ayrıca nükleer programı dolayısıyla İran şeytanlaştırılarak lanse edilmektedir. İran’ın Afgan mültecileri kabulü, olumlu imaj yaratmaktadır. Türkiye ise ABD’nin müttefikidir. Bu durum, Kürtlerin Türkmenlere karşı olan tavrını yansıtma konusunda medyayı zorlamaktadır. Saddam Hüseyin’in düşürülmesi konusunda ABD’nin Kürtlerle anlaştığı ve ABD’nin bu nedenle özellikle petrol zengini Kerkük şehri konusunda Barzani ve Talabani ile arasını iyi tuttuğu düşünülmektedir. Bu nedenle Türkmenlere karşı Kürtler tarafından uygulanan zulüm, ABD destekli mevcut hükümet için fazlaca politik bir konudur.11 Konunun politik hassasiyeti Türk medyasında nadiren yer almasına sebep olmaktadır. 2006 baharında yüzlerce Türkmen’in Türkiye’ye akınıyla sonuçlanan Telafer trajedisinin ardından ortam yeniden sessizleşmiş ve yazarın Türkiye’de bulunduğu 2006’nın ilk yarısı Türkmenler sessiz kalmışlardır. İki grup arasındaki bir diğer benzerlik de hem Afganistan’da hem de Irak’ta çatışmaların ne zaman sona ereceğinin belli olmamasıdır. Bu da, her iki ülkeden komşu ülkelere mülteci ve sığınmacı olarak akınların devam etmesine neden olmaktadır. Bir başka dikkat çeken benzerlik, hem İran’daki Afganların hem de Türkiye’deki Türkmenlerin yaşamındaki bozuk döngüdür. Her iki grup da kendi ülkelerinde kötüleşen şartlar yüzünden ülkelerini bırakarak gidebildikleri yerlere kaçmaktadır. Ancak mültecilerle ilgili çeşitli uygulamalar, uluslararası anlaşmalar, Cenevre 22 Sorunlu Bölgelerde Göç Konvansiyonu ve protokoller yüzünden bu göç insanlarının hakları, gittikleri ülkelerde kanuni ve sosyal açıdan korunamamaktadır. Statü eksikliği, gittikleri ülkelerdeki sağlık sigortası, iş bulma ve eğitim gibi en basit sosyo-ekonomik hizmetlerden bile faydalanmalarını engellemektedir. Bu da gelecekleri hakkında bir fikirleri olmadan bir ülkeden bir ülkeye geçmelerine neden olmaktadır. Bu döngü mülteciler arasında çok sık rastlanan bir durumdur. Bu noktada Türkiye’deki mülteci statüsüne de dikkat çekmek gerekir. BMMYK’nin Ankara ofisinin kararı uyarınca Türkiye’ye batıdan gelen sığınmacılar mülteci olarak kabul edilebilmekte; ancak doğudan gelenler kabul edilmemektedir. Bu durumda Türkmenler, Türkiye’de yaşayan akrabaları olmadığı sürece en baştan mülteci olma hakkını kaybetmiş olmaktadırlar. Sonuç olarak, Türkiye’ye gelen Türkmenlerin çoğunun mülteci olabilmeleri çok zordur ve bu insanlar genellikle “sığınmacı” olarak anılmaktadır. Geçici olarak, mülteci olmadıkları belgelenene kadar Türkiye’de kalmalarına izin verilmektedir. BMMYK’ye göre sorunun büyük kısmı ev sahibi ülke Türkiye’nin resmî destek vermemesinden kaynaklanmaktadır. BMMYK’nin kısıtlı bütçesi sürgündeki insanlara sosyal refah ortamı sağlayamamaktadır (Aynı şeyleri BMMYK Tahran bürosundan da duymuştuk). Sonuç Bu çalışma, insan güvenliği kavramının, göç halindeki insanlar konusunu incelemede önemli bir perspektif sağladığını göstermektedir. Anlaşıldığı üzere hem İran’daki Afganların hem de Türkiye’deki Türkmenlerin durumu oldukça politik bir konudur. Dahası, Afgan ve Türkmenlerin bulundukları ülkelerdeki konumları da politik bir hâl almıştır. İran’daki Afganların değişen yasal ve ekonomik statüleri, hükümetin Afganlara olan ihtiyacının ve diğer pay sahiplerinin çıkarlarının yansımasıdır. Bu yansımalar, İran’ın ve BMMYK’nın değişen politikalarında görülmektedir. Afganlar, çoğu zaman İran’ın kendilerine karşı uyguladığı değişken politikaları, hayatta kalma stratejisi olarak kullanmışlardır. Birçok Afgan, İran ve Afganistan arasında değişik statü ve izinlerle gelip gitmişlerdir. Çoğu Afgan İran’a mülteci işçi olarak yerleşmiş ve İran’da kendi ekonomik çıkarları için bunu kabul etmiştir. 23 Sorunlu Bölgelerde Göç Geri döndürme programlarına rağmen hâlen İran’da yaklaşık 1,5 milyon Afgan’ın yaşaması belli bir ölçüde entegrasyonun gerçekleşmiş olduğunu göstermektedir. Ancak şu da bir gerçektir ki İran’daki Afganların büyük kısmı insan güvenliği şartlarına sahip değildir. Temel sosyo-ekonomik hizmetlerden faydalanamıyor olmaları Afganların gündelik hayatını zorlaştırmaktadır. Yukarıda da konuşulduğu gibi İran’daki Afganlar ve Türkiye’deki Türkmenler arasında pek çok benzerlik vardır. Ancak bana göre bu benzerlikler sadece bu iki örnekle sınırlı değildir. Kimlerin sığınmacı, kimlerin mülteci olarak değerlendirileceği sadece göçmen kabul eden ülkelerin politik ve ekonomik şartlarına bağlı değildir, aynı zamanda uluslararası kamuoyunun da bilinçli olmasını gerektirir. Ancak uluslararası kamuoyu da çoğu kez daha güçlü ülkeler tarafından manipüle edilmektedir. Mülteci veya sığınmacı olan insanlar sadece medyada yer aldıkları takdirde dikkat çekebiliyorlar; ancak hayatta kalma mücadelesi veren bu insanların çoğu hiçbir yerde yer almıyor. Irak’ta baskı gören ve Türkiye ile başka ülkelere kaçan Türkmenler hakkında daha fazla çalışma yapılabilir. Bunu sağlamak için karşılaştırmalı bir perspektiften yaklaşarak daha geniş kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır. Notlar: Bu makale, Tokyo Üniversitesinden Prof. Yasunobu Sato tarafından başlatılan “Barış İnşası Çalışma Grubu’’ için hazırlanmış bir çalışmadır. Çalışmanın İran’daki Afganlar ile ilgili kısmı Prof. Sato’nun “Barış İnşası Çalışma Grubu’’ tarafından karşılanan ve benim Ağustos 2002 ve Ağustos 2003 tarihlerinde yürüttüğüm bölge çalışmalarının sonuçlarıdır. Bu çalışma için İçişleri Bakanlığına bağlı Yabancılar Bürosu Direktörüyle, İran’ın eski Afganistan Büyükelçisiyle, Politik ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Genel Başkanıyla, İran Dışişleri Bakan Yardımcısıyla ve Tahran, Kan ve Şarhazad’da yaşayan yirmi kadar Afgan ile görüştüm. Türkiye’deki Türkmenler konusunda yazarın çok fazla katkısı olmuştur. Buradaki bilgiler, Bilim ve Eğitim Bakanlığı tarafından desteklenen ve yazarın kendisinin başlatarak 2006 yazında tamamladığı “ Savaş Sonrası Süreçlerde Göçmenlerin Göç ve Yerleşimleri’’ adlı çalışmasından alıntıdır. 24 Sorunlu Bölgelerde Göç Dipnotlar: 1. United Nations High Commissioner for Refugees. A Statistical Overview of the UNHCR Voluntary Repatriation Programme of Afghan Refugees from Iran: April 9th to August 7th 2002. 2. UNHCR. Iran Operational Update No.7-9 August, 2002. 3. Squire, Catherine. Education of Afghan Refugees in the Islamic Republic of Iran, Report Commissioned by UNHCR, Tehran. December 2000. 4. UNHCR. Iran Operational Update 5. Education Programme Secretariat, Ministry of Education. Educational and Vocational Training: Mid-Year Review. Kabul, September 2003. 6. This is based on my interview with Afhgan Ambassador to Iran, August 7, 2003 at the Embassy of Afhganistan in Tehran, Iran. See also, Education Programme Secretariat, Ministry of Education. Educational and Vocational Training: Mid-Year Review. Kabul, September 2003. Academy for Educational Development. Final Report: Education Situation Survey and Head Teachers Training for the Urgent Rehabilitation Support Program in Afghanistan. (prepared for PCJ/JICA). January 2003. 7. Donimi, Antonio, Norah Niland & Karin Wermester, eds. Nation-Building Unraveled?: Aid, Peace and Justice in Afghanistan. Bloomfield, CT: Kumarian Press Inc., 2004. 8. Interviews were conducted much intensively in August 13-14, 2006 at Iraqi Turkmen Association Office of Istanbul with the help of Dr. Mustafa Ziya. The author covered 10 Turkmen families and 15 individuals. 9. These oral accounts are significant as these accounts have ra25 Sorunlu Bölgelerde Göç rely been covered in any reports published by world-widely active think-tanks such as International Crisis Group. See the report of the Group as follows: International Crisis Group. Iraq and Kurds: The Breaking Battle over Kirkuk. Middle East Report No. 56, 18 July, 2006. 10. There is not much coverage about Turkmen migration even in academia. One of the articles relevant here is Sirkeci’s article. Ibrahim Sirkeci, “Ethnic conflict, wars and international migration of Turkmen: evidence from Iraq,” Migration letters Vol. 3 No. 1, April 2006, p.31-42. 11. Reports from http://www.turkmen.nl/SOITM.html and http:// www.turkmen.nl/ 26 Sorunlu Bölgelerde Göç TÜRKMEN GÖÇÜ Türkiye’ye, Irak’a ve Türkmenlere Etkileri Doç. Dr. İbrahim Sirkeci Londra Avrupa İşletme Okulu, İngiltere 27 Sorunlu Bölgelerde Göç Özet Uluslararası göç; farklı çıkarları olan, farklı tarafları içeren bir süreç olarak çeşitli düzeylerde çatışma barındırmaktadır ve bu yüzden çatışma perspektifi ile daha iyi anlaşılır. Savaş ve çatışma bölgelerinde gerçekleşen uluslararası göç, ardındaki zorunluluk nedeniyle diğer göç akımlarından ayrılır. Etnik gruplar arası rahatsızlıklar yurt dışına göçe yol açabilir. Çok kavimli bir ülke olan Irak da 1920’lerden bu yana etnik temizlik politikalarından muzdariptir. Araplaştırma politikaları ülkenin etnik yapısını değiştirmiştir. Irak’ın dahil olduğu savaşlar ve özellikle Kürtlerle olan silahlı iç çatışmalar zaten zarar görmüş etnik yapıya daha da zarar vermektedir. Irak Türkmenlerinin göçü, bu büyük tablonun bir parçasıdır. Türkmenler, etnik temizlik ve onun dolaylı etkilerinden kaçarak Türkiye ve diğer Avrupa ülkelerine göç etmektedirler. Son üç yıl boyunca Türkmenlerin, Irak’taki diğer etnikler gibi, daha güçlü oyuncular olan Kürtler, Sünni ve Şii Araplar karşısında zor durumda ve belirsizlik içinde kalacakları ortaya çıkmıştır. Türkmenlerin merkez şehri olan Kerkük üzerine Kürtlerin ve Arapların hak iddia etmeleri, Kerkük’e önem atfetmekte, bundan dolayı gelişmeler gözlenmektedir. Irak, Türkmen nüfusunu kaybetmeye devam edecektir. Irak’tan kaçan Türkmenler büyük olasılıkla Türkiye ve AB’ye yönelecektir. Geride kalan Türkmenler ise bir diaspora ve ulus ötesi aidiyet geliştirerek devam edebilirler ya da Kürtleştirme ve Araplaştırmaya maruz kalabilirler. Demokratik alternatifler özellikle azınlıklar için önem kazanmaktadır. Giriş: Özellikle yakın tarihi dikkate alındığında Irak, ne yazık ki etnik çatışmalar için bir laboratuvar görünümü sergilemektedir. Ben; Irak’ın kuzeyinde, farklı etnik grupların yaşadığı bölgelerde Kürt otoritesi kaynaklı potansiyel çatışmalar konusuna, savaştan hemen sonra dikkatleri çekmeye çalışmıştım (Sirkeci 2005a; Sirkeci 2005b). Geçmişte sayılarının ne olduğu ve bugün kaç kişi kaldıkları gerçeği bir yana, Irak birçok farklı etnik ve dinî grubun vatanıdır ve ancak demokratik bir yönetim tüm bu gruplara karşı 28 Sorunlu Bölgelerde Göç yeni etnik suçların işlenmesine engel olabilir. Bugünkü başlangıç noktamız ne yazık ki çok acı bir noktadır, zira etnik temizlik çalışmaları neredeyse bir asırdır devam etmektedir ve etnik gruplar arası ilişkiler düzelemeyecek biçimde zarar görmüştür. Hiç kimse, eski dengelerin ve demokratik Irak’ın yeniden kurulmasının ne kadar sürebileceği konusunda tahmin yürütecek durumda değildir. ABD ve müttefiklerinin bugüne kadar işgal ettikleri ülkeleri yeniden yapılandırma konusundaki geçmişleri pek parlak değildir. (Afganistan, Haiti vs.) ve Irak’ın bir istisna teşkil edeceğine dair de bir ipucu görünmemektedir. Üç yıllık bir süreçten sonra hâlâ günlük 800 kişiyi bulan ölüm bilançoları kayıtlara geçmektedir. Kürt idari oluşumu ise ülkede hiç kimsede hoş duygular uyandırmamaktadır. Asıl yoğunluk kazandığı dönem 1970’ler ve sonrası olsa da Irak’ta ardı ardına gelen yönetimlerde Araplaştırma çalışmaları Manda döneminden beri süregelmektedir. Bu durum sadece Türkmenlere yönelik olmamış, Kürtleri ve Hıristiyanları da hedef almıştır. Araplaştırma politikaları kapsamında şehir, kasaba ve mahalle isimleri değiştirilmiş, kişiler Arap olarak kaydedilmiş, bölgelerin sınırları değiştirilmiş ve güneydeki Arap şehirlerine göç ettirilmişlerdir. Araplaştırma; şehir, kasaba, bölge isimlerinin değiştirilmesini, idari bölge sınırlarının değiştirilmesini, kişilerin nüfus kütüklerine Arap olarak kaydedilmesini ve bölgeye Arap aileler yerleştirilirken, Arap olmayanların da güneydeki şehirlere gönderilmesini kapsıyordu. Tüm bunlar, demokratik olmayan sistemlerde görülen ve etnik temizlik amacı taşıyan toplumsal politikaların tipik birer örneğidir. Tıpkı Kürtler gibi, ülkenin en büyük üçüncü etnik grubunu oluşturan Türkmenler de Iraklı yetkililerin “özel ilgisine” maruz kalmışlardır. Örneğin çoğu kamu kuruluşlarında istihdam edilmeleri yasaklandı, erken emekliliğe zorlandılar ve 1970’lerden beri kendi ana dillerini kullanmaları yasaklandı. Irak vatandaşı olmalarına rağmen mülk edinme konuları da dâhil olmak üzere daha pek çok kısıtlamayla karşı karşıya kaldılar. Türkmenler ve Kürtler, Kerkük’ün ve diğer şehirlerin Araplaştırılması esnasında zorla evlerinden kovuldular. Oysa Irak’ın kuzeyindeki Türkmen varlığı neredeyse bin yıl öncesine dayanır. Bunlardan bazıları Orta Asya’dan gerçekleşen Türk göçleri sırasında buraya yerleşmiş, bir kısmı da daha sonra Osmanlılar tara29 Sorunlu Bölgelerde Göç fından özellikle Kerkük çevresine yerleştirilmişlerdir. Yüzyıllar boyunca kayda değer bir Türkmen topluluğu bu coğrafyada yaşamıştır ve bunun kanıtlarını tarihî yazılarda, haritalarda ve geçmiş nüfus sayımlarında vb. görmek mümkündür. Ancak rakamlar yıldan yıla düşüş göstermiştir. Bunun belirgin nedenleri vardır. Arabizasyon programı dâhilinde gerçekleştirilen zoraki iç göç gibi. Bu çalışmalar çerçevesinde Kerkük’ün ismi dahi Arapça’da millîleştirme adına Ta’amim olarak değiştirilmiştir. Benim tahminimce, 1970’lerde iç göçe tabi tutulan kişi sayısı on binlercedir. Bunların yarısını Kerkük’ten kovulan Türkmen ve Kürtler oluşturmaktadır. Örnek olarak Kerkük’teki nüfus değişimini gösterecek olursak; 1957– 1977 arasında şehirdeki Türkmenlerin oranı % 21,4’ ten %16,3’e düşmüştür. Bu arada Arapların oranı % 28’den % 44’e çıkmıştır (HRW 2003; ICG 2006). Irak’ta Türkmenler, yaklaşık olarak 3 milyona ulaşan kayda değer bir nüfusa sahiptir. 2005 Ocak ayında gerçekleşen seçimlerde yapılan tüm hilelere rağmen Irak Türkmen Cephesi Kerkük’te 74,000 oy çıkartmayı başarmıştır ve parlamentoda üç sandalyeye sahip olmuştur. Diğer bölgelerde ise oyları çok düşük kalmış, 20,000 civarı oy toplayabilmişlerdir. Diğer listelerden seçilenlerle birlikte Ocak 2005’te parlamentoya 13 Türk kökenli milletvekili girmiştir. Bu durum, seçimlerin şaibeli ve iyi manipüle edilmiş olduğunun bir kanıtıdır. 1940 ve 1950’de yapılan nüfus sayımları bize Irak’taki Türkmen nüfusunun en az 570,000 olduğuna dair bilgi vermektedir (% 9). Irak’ta son 50 yıldaki nüfus büyümesini ve 1957 nüfus sayımını da dikkate alacak olursak 2,5 milyonun üzerinde bir rakama ulaşırız. Buna Türkmenlere karşı uygulanan etnik temizlik politikasını da eklersek rahatlıkla 3 milyon üzerinde bir Türkmen nüfusuna ulaşırız (Kerküklü 2004). Çok uluslu barışın tesis edildiği bir Irak yaratmanın yolu, tüm azınlıklar tarafından kabul edilecek bir yöntemle uygulanan ve uluslararası güvenilir bir komite tarafından izlenen adil bir nüfus sayımının yapılmasıyla mümkün olacaktır. Irak’ın etnik yapısıyla ilgili güvenilir istatistikler mevcut değildir. Bunu yapmak da kolay bir iş değildir. Ancak Irak irili ufaklı etnik ve dinî gruplardan oluşmuş bir yapıya sahiptir ve yeni kurulacak rejimin demokratik bir yapıya sahip olması, tüm kesimlerin politik ve kültürel haklarına saygılı olması gerekmektedir. Şimdi 2004 yılında Global Strateji Enstitüsünün katkıla30 Sorunlu Bölgelerde Göç rıyla gerçekleştirdiğim Irak uluslararası göç araştırmasının sonuçları üzerinde görüş bildirmek istiyorum. Kavramsal Görüşler Hemen hemen tüm savaşlar çatışma bölgesindeki insanların bölgeden ayrılmasıyla sonuçlanır. Bunun kanıtlarına dünyanın her yerinde rastlanabilir. Bazı çatışmalar uzak bölgelere yapılan göçlerle sonuçlanırken bazılarında ise güvenli komşu ülkelere göç akını yaşanır. Etiyopya’dan İngiltere’ye gerçekleşen göç bunlardan ilkine örnek oluştururken (Stansfield 2004), Saddam’ın gerçekleştirdiği Enfal Katliamı sonrasında Kürtlerin Türkiye’ye göçü ise ikincisine iyi bir örnektir (Romano 2006). Savaşlar, etnik çatışmalar ve doğal felaketler göç akınını tetikleyebilir. Irak bu tür uluslararası çatışmaların sık sık yaşandığı bir ülkedir (1991 İran Savaşı, 2003 Körfez Savaşları). Bunun yanı sıra Irak, Baas Partisinin etnik gruplara yönelik yıllarca süren saldırgan Arabizasyon ve etnik temizlik politikaları sonucunda yaşanan iç çatışmalara da sık sık sahne olmuştur. Hepsinin ötesinde adaletsiz güç ve zenginlik dağılımının uluslararası baskılarla birleşmesi sonucu ortaya çıkan sürekli güvensizlik hâli genelde Iraklıları, özelde ise etnik grupları etkilemektedir. 1990’dan beri gelişmiş ülkelerde oluşan Irak diasporası gitgide genişlemektedir (Sirkeci 2005), Bunun nedeni, çevresel güvensizliğin kavramsallaştırılarak bir etkenler serisi olarak uluslararası göçe zemin hazırlaması ve tüm bunların genel anlaşmazlık perspektifiyle ilerlemesidir. Anlaşmazlık perspektifinde anlaşmazlığı yaratan zeminleri şu şekilde ortaya koyabiliriz: Göç alan ve gönderen ülkeler arasındaki anlaşmazlık, ihtiyaç ve taleplerin farklılığından dolayı ortaya çıkar. Bir ülkede iş gücü fazlasının olması, o ülkede istenen kalitedeki iş gücünün karşılandığı anlamına gelmez. Bu yüzden her ülkenin göçmen yönetmeliği farklıdır. Uluslararası çatışmaların merkezinde bulunan ve kendi içinde de çatışmalar yaşayan bir ülke olarak Irak, uluslararası göçün merkezi olmuştur. 1990’larda Irak’taki net göç oranı 6,8; nüfus büyüme oranı ise 2,1 idi. Ağırlıklı olarak Filistin’den gelen mültecilerin sayısı ise 120 bin civarı idi (BM 1998). Bu çalışmada ben, Iraklı Türkmenlerin görece olarak daha güvenli ülkelere doğru yaşadığı göç sürecini işleyeceğim. Bu dış akımlar, iltica teorilerinde 31 Sorunlu Bölgelerde Göç incelendiği gibi, etnik çatışmalar ile ekonomik ve politik motifler dâhilinde ele alındığında daha iyi anlaşılacaktır (Massey 1993). Iraklı Türkmenlerin uluslararası göçlerini kendi ülkelerindeki yoksunluğun bölgedeki uluslararası çatışmalarla iç içe geçmişliğinin göreceli kazanımları çerçevesinde daha geniş kapsamlı olarak ortaya koyabiliriz. Olayı bu şekilde ele almak, bazen daha küçük çaplı çatışmaların bile neden uzun süreli uluslararası göçlerle sonuçlandığını anlamamıza yardımcı olabilir. Bu durum, sorunların kısa sürede çözümlenme ümidinin olmadığı ve bu nedenle uzun süreli göçlerin yaşandığı Irak ile özellikle ilişkilendirilebilir. Veri ve Metodlar 2003’te Irak’ta savaşın başlamasının hemen ardından, Altınköprü, Bağdat, Beşir, Dakuk, Erbil, Hanekin, Kerkük, Musul, Süleymaniye, Tazehurmatu, Telafer ve Zeynelabidin gibi yerleşim merkezlerini kapsayan bir anket düzenledik. Başlangıçta daha geniş bir alanı hedeflememize rağmen, güvenlik sorunlarından dolayı bazı bölgeler çıkartıldı ve 5986 nüfuslu 1040 hane ile anket tamamlandı. Bunların 2992’si kadın, 2994’ü ise erkekti. Rastgele örnek toplama tekniklerini kullanarak, eldeki imkânlarla mümkün olduğunca geniş bir kitleyi temsil edecek örneklere ulaşmayı hedefledik. Türkmenlerin ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelerin tespiti için geçmiş nüfus sayımı verilerinden, kayıtlardan ve Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin eserlerinden faydalanılmıştır. Her yerleşim yerinde üç mahalle seçilmiştir. Ancak bu sayı, nüfus yoğunluğunun farklılığı dikkate alınarak Kerkük’te 10, Erbil’de 4, Tuz ve Bağdat’ta ise 2 olarak belirlenmiştir. Her bölgede başlangıç olarak bir ana cadde tespit edilmiştir. Anketörler her sokaktaki ilk bina numarasından başlayarak 15. numaralı binaya kadar ankete devam etmişledir. Türkmen nüfusunun 15’ten az olması hâlinde bir paralel sokaktan devam edilmiştir. Aksi hâlde aynı sokakta devam edilmiştir. Rastgele seçilen toplam 1400 Iraklı hane sakinine 40 anketör tarafından 4 aşamalı bir anket formu sunulmuştur. Anket formunun aşamalarında hane sakinlerinin geçmişlerine, göç deneyimlerine ve bakış açılarına odaklanılmıştır. Aşama A’da geçmiş ve genel özellikler sorgulanırken, B ve D’de daha çok yaşam şartları, çevre, kültürel ögeler, dil ve din gibi özellikler sorgulanmıştır. Aşa32 Sorunlu Bölgelerde Göç ma C, göç deneyimleriyle ilgilidir. Göçmenlerin ailelerini ziyaret için geldikleri birkaç nadir örnek haricinde, ev halkından bir kişi (genellikle aile reisi) vekil olarak seçilmiş ve sorular ona yöneltilmiştir. 5986 kişide 590 göçmen tespit edilmiştir. Anket esnasında karşılaştığımız bazı uygulamalı veya metotsal sorunlar olmuştur. Bunların çoğu, Irak’taki güvenlik şartlarından kaynaklanmıştır. Dünyanın en büyük gücü tarafından işgal edilen bir ülkede güvenlik, en değerli unsurdur. Anketi gerçekleştirmek için elimizden geleni yapmamıza rağmen kimseye öneride bulunmadık. Irak’taki güvenlik şartlarının yarattığı dezavantaja karşın araştırmayı yapanların eğitimi ve bağlılıkları bize avantaj sağladı. Her bölge için 2-3 kişilik ekipler oluşturduk; ancak verilerin doğrulanması için ayrı bir kontrol ekibi oluşturmadık. Bunun nedeni; kısıtlı bir sürede kısıtlı elemanla araştırmayı tamamlama ihtiyacıydı. Uzun ve mükerrer ziyaretler bizim için lüks olurdu. Bir diğer sıkıntı ise örnek alabileceğimiz toplumsal bir çatının olmayışıydı. Gerçi elimizde toplumsal yapıya dair kayıtlar bulunmuş olsaydı bile Türkmenlere ve diğer etnik gruplara yönelik Araplaştırma politikası neticesinde veriler fazlasıyla karışmış olacaktı. Bu yüzden sonuçlar dikkatle incelenmeli ve Türkmen uluslararası göç deneyimlerinin kısmi bir göstergesi olarak dikkate alınmalıdır. Yine de sonuçlar Türkmen göçüne yönelik olarak yapılmış tek metotsal çalışmanın ürünüdür. Irak’ta yaşanan Türkmen göçleri ve bu göçlerin Türkiye, Irak ve Türkmenler üzerindeki etkileri Irak’taki Türkmenlerin göçünün altında iki hayati neden vardır; Türkmenler, Kürtlerle birlikte Araplaştırmaya maruz kaldıkları gibi belli bir ölçüde Kürtleştirmeye de maruz bırakılmışlardır. Ülkenin kuzeyinde Kürtler tarafından kontrol edilen bölgeye sürüldükleri gibi son nüfus sayımında başka şık olmadığından kendilerini ya Arap ya da Kürt olarak kaydetmek zorunda bırakılmışlardır. Şekil 1, yurt dışına yaşanan Türkmen göçünün 2004 yılında yapılan anket çalışmalarına yansıyan sonuçlarını göstermektedir (Sirkeci 2005a). 1979’da İran-Irak Savaşı’nın başlamasından önce çok az göç olduğu görülmektedir. İlk Körfez Savaşı grafiğin ortasında görülen birinci harekettir ve bundan sonra da büyük oranlar33 Sorunlu Bölgelerde Göç da devamı gelmiştir. Türkmen göçünün % 80’den fazlası 1990’dan sonra gerçekleşmiş, bunların % 45’i Irak’ı 1997’den sonra terk etmiştir. Bu grafikteki her fırlama Irak’a yönelik ciddi bir saldırı ya da iç çatışmayla doğrudan bağlantılıdır. Örneğin en ciddi yükselti Çöl Tilkisi Operasyonu ile Saddam’ın etnik düzeltme ve nüfus sayımı kampanyalarının uygulanmasına denk gelmektedir. Şekil 1 Sıklık Bu dönemsel değişimler Irak’taki güvensizlik ortamı ve çevresel faktörler ile göç arasındaki ilişkiyi kurabilmek açısından faydalıdır. (Icduygu, Romano ve Sirkeci) 2004 araştırmalarının sonucunda Türkmen göçü ile ilgili olarak elde edilen veriler aşağıdaki gibidir: 1. Her üç haneden en azından birinde, göç etmiş bir fert bulunmakta, bu da toplam göç oranının yaklaşık olarak %10 civarında olduğunu göstermektedir. 2. Türkmenlerin büyük bir kısmı evlerinde her tür eşya ve ihtiyaç malzemesinin bulunmasından dolayı yaşam şartlarını elverişli olarak nitelendiriyor. 3. Gelir düzeyleri Irak ortalamaları civarında. Sadece 5 kişiden biri gelirinin komşularından daha düşük olduğunu söylüyor, % 20’si gelirlerinin yetersiz olduğunu belirtiyor. Bazı yazarlar, 34 Sorunlu Bölgelerde Göç Türkmenlerin genelde şehirli orta sınıfı temsil ettiğini ve genel profilin belirlenmesine katkıda bulunduklarını belirtiyorlar (Kerküklü 2004). 4. Türkmenler 1/4’ü yüksek üniversite eğitimi oranıyla nispeten daha yüksek eğitimli bir sınıf görüntüsü sergiliyorlar. 5. Sadece % 20’den az bir kısım hayatından memnun olmadığını söylerken 1/4’ü yurt dışında iş bulmanın daha kolay olduğu konusunda hemfikirler. 6. Türkmenlerin % 99’u Türkçe, % 90’ı Arapça, % 50’si Kürtçe konuşuyor. Bu durum, Türkmenlerin kendi ana dilleri olan Türkçe’nin yanı sıra ülkenin resmî dilini ve komşuakrabalarının da dillerini konuşabilen çok dilli bir etnik grup olduğunu gösteriyor. 7. Savaşlara ve yıkıma rağmen Türkmenlerin çok azı göç etmeye istekli. Göç etmek isteyenlerin gerekçeleri; terör, çatışma, savaş ve ekonomik sıkıntılar (%75 oranında). Zoraki iç göçler de bu kategorinin içine dâhil edilmelidir. 8. Diğer sebeplerin yanı sıra Türkmenlerin % 60’ı göç sebebi olarak savaş, çatışma ve politik sebepleri öne sürüyor. Bunu, askerlik ve ekonomik sebepler izliyor. Iraklı Türkmenler arasında yasa dışı iltica yaygın bir durum. Her iki kişiden biri yasa dışı iltica etmiş birini tanıyor. Ancak % 40’ tan fazlası yasal yollarla iltica etmeyi düşünüyor. İltica eden Türkmenlerin % 50’sinden fazlasının vizesi geçersiz. 9. Türkmenlerin en çok iltica ettiği ülke Türkiye (% 38), ve Almanya (% 21). Bunları Danimarka (% 8) ve İsveç (% 6) izliyor. 10. İltica eden Türkmenleri % 90’ı 40 yaşın altında ve bunların % 50’si 20–29 yaşları arasında. 11. Türkmenlerin 1/4’ü birden fazla göç deneyimi yaşamış. 1/3’ü iç göç yaşamış. 35 Sorunlu Bölgelerde Göç 12. Yurt dışına göç çoğu Türkmen’in eğitim durumunu yükseltmeye veya işini geliştirmeye yaramamış. Ana vatanında işsizken iş bulup yurt dışına gidenlerin oranı sadece % 6. Ancak onda biri yurt dışında yüksek eğitime devam edebilmiş. 13. Türkmenlerin % 40’i aile ve dostlarıyla birlikte iltica etmiş. Neredeyse yarısının aile ve dostları arkalarından gitmiş. Böylelikle Irak’tan kaçışta zincirleme göç yaşandığı anlaşılıyor. 14. Türkmenler, yurt dışında yaşayan akraba ve tanıdıklarından farklı şekillerde yardım almışlardır (bilgi, barınma, iş). Ülkede uzun yıllardır süregelen savaş ve çatışmanın sonucunda güçlü bir diaspora oluştuğundan göçe meyilli olanların yurt dışında destek bulmaları kolaylaşmaktadır (Sirkeci 2005b). Irak’tan gerçekleşen Türkmen göçünün Türkmenler, Türkiye ve Irak üzerine etkisi olmuştur. Göç sonucunda Irak’taki Türkmen nüfusu azalırken Türkiye’de kayda değer bir Türkmen nüfusu oluşmakta, ancak Irak’taki nüfusun azalmasından dolayı Irak’ın yeniden yapılanma sürecinde Türkmenlerin taleplerinin gerçekleşme ihtimali zayıflamaktadır. Kürtlerin başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yaşadığı şehirler üzerindeki iddiaları Saddam’ın yöntemleri kadar doğrudan olmasa da Kürtleştirme girişimlerine yol açacaktır. Bu etnik temizlik dalgasının bir sonucu olarak büyük ihtimalle daha fazla Türkmen ülkeyi terk edecektir. Bu etnik temizlik uluslararası kamuoyunun baskılarını engellemek için planlı ve uzun süreli bir ayrımcılık şeklinde uygulanabilir. Türkmenler; petrol gelirlerinden ve petrol sayesinde oluşacak istihdam olanaklarından mahrum bırakılabilir, bu da Türkmenlerin güvenliğini azaltarak kaçmalarına neden olabilir. Tüm bunların anlamı Türkmenler için – karşı gelip ayaklanmaya karar vermedikleri sürece- göç demektir. Yine de Türkmenlerin tamamen bölgeyi terk etmeleri de beklenmemelidir. Bir diğer olumlu senaryo da Türkmenlerin diğer büyük güçlerle birleşerek demokratik bir çözüme ulaşmalarıdır. Bu durum, Türkmenler için en faydalı senaryodur, zira etnik kökenli pazarlıkları ve güç ilişkilerini ortadan kaldıracağı gibi daha geniş özgürlükler çerçevesinde kültürel hakların güvenceye alınmasını da sağlar. 36 Sorunlu Bölgelerde Göç Ne var ki daha gerçekçi tahminler Türkmenlerin seçimlerinin farklı dinî mezhepler ve Kürtler arasında dağılacağını göstermektedir. 2005’teki kötü seçim performansı da bu ihtimali desteklemektedir. Irak petrolü üzerindeki uluslararası çatışmanın bölgesel aktörleri bölgedeki stratejik ortaklarını daha doğrusu kuklalarını kaybetmemek için buna göz yumacaktır. Türkiye, Irak Türkmenlerine olan ilgisini kaybetmeyecek; ancak bu 1960 ve 1970’lerde Kıbrıs’ta olduğu gibi bir harekâta neden olmayacaktır. Türkiye, Türkmenleri Kürtler karşısında kaybederse sıkıntı yaşayacaktır. Zira Irak’taki Türkmen varlığı, Türkiye için doğal bir destekçi konumundadır. Iraklı Kürtlerin Kerkük ve petrol üzerindeki kazanımları Kürt ayrılıkçı hareketine ivme kazandıracaktır. Bu durum komşu ülkelerdeki Kürt varlığını da etkileyecektir. Türkiye’yi asıl düşündüren de Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra Irak’taki etnik akrabalarını korumaktan ziyade budur. Irak demografisinde Türkmenlerin uğradığı erozyon, Irak’ın yeniden yapılandırılma sürecinde Türkmenlerin elini zayıflatmaktadır. Ancak mülteci kabul eden ülkelerin kısıtlamaları iltica etmek isteyenlerin önünde engel oluşturmaktadır. Uluslararası göç araştırmalarının gösterdiği bir diğer sonuç da dil ve din yapısıyla ilgilidir. Irak Türkmenleri üç dil konuşmaktadır. Bu nedenle dil, Kerkük’ün geleceğiyle ilgili referandum gibi sayımlarda etnik bir belirleyici olarak değerlendirilmemelidir. Türkmenlerin üçte ikisi Sünni, kalanı Şii’dir. Bu yüzden dini belirleyiciler de sorun yaratacağından engellenmelidir. Saddam’ın indirilmesinden sonraki üç yıl dikkate alındığında, Irak’ta hayatın tamamıyla istikrara kavuşması ve normalleştirilmesi sürecinin uzun vadeli bir hedef olduğu açıktır. Bu nedenle hem yıkılan ekonomi, hem de dağılan sosyal ve politik bağlar göçün temel nedenleri olmaya devam edecektir (Sirkeci 2005b). Bu durum, Türkiye ve Avrupa Birliği’ni yeni göçlerin hedefi olarak ön plana çıkartmaktadır. Daha önce yaşanan göçler ileride yaşanacaklar için lojistik destek oluşturduğundan, şu ana kadar en fazla Türkmen göçü alan Türkiye’nin yakın gelecekte yeni ancak daha küçük bir akıma hazırlıklı olması gerekmektedir. Türkmen göçmenler için avantajlı bir göç bölgesi olan Türkiye için küçük bir Türkmen akı37 Sorunlu Bölgelerde Göç mı daha çok fazla sorun teşkil etmeyecekmiş gibi görünmektedir. Türkmenlerin ana dilleri Türkçe’dir ve benzer kültürel altyapılara sahiptirler ve bu nedenle sosyal ve ekonomik bütünleşme konusunda fazla sorun yaşamamaktadırlar. Türkiye’nin yerleştirme ve oturma izni uygulamaları bir sorun teşkil edebilir; ancak Türkiye’nin 10–20 yıl sonra AB’ye girmesiyle baş etmek zorunda kalacağı mülteci akını yanında bu durum küçük kalmaktadır. Irak için Türkmenler demokratikleşmenin göstergesi olacaklardır. Daha büyük gruplar karşısında özgürlükleri ve hakları güvence altına alındığında bu durum, gözlemciler için gelişimin bir kanıtı olarak algılanacaktır. Ancak daha fazla göç, demokratik ve refah Irak için daha fazla çaba anlamına gelmektedir. Sonuç Irak, dinî ve etnik grupların haklarının korunmasını sağlayacak demokratik bir çözüm için yakarmaktadır. Aksi takdirde gücü elinde tutacak olan grup kim olursa olsun (ister Kürt ister Arap) kendi etnik ve dinî grubunu güçlendirmeyi hedefleyeceği açıktır. Uluslararası kamuoyunu Irak’ta zor bir görev beklemektedir. Ülkenin yeniden yapılanması ile ilgili tartışmalar şu ana kadar etnik ve dinî grupların güdümünde süregelmiştir. Bu noktada konuların iyice anlaşılması ve sorunların kaynaklarının iyi tespiti çok büyük önem taşımaktadır. Görev, bu kaosun etnik veya mezhebi ayrıma dayanmayan gerçekten demokratik bir garanti kapsamında çözülmesidir. Kültürün yaşanması, ana dilin kullanılması, ana dilde eğitim ve ifade özgürlüğü gibi kamusal hakların eşit ölçülerde kullanımı ancak garantiler kapsamında mümkün olabilir. Irak ve Orta Doğu’daki mevcut şartlar yüzünden farklı etnik gruplardan olan Iraklılar, artan sayılarla güvenliği başka ülkelerde aramaktadırlar. Popüler ülkelere iltica etmenin zorlukları, onları bu ülkelere gizli yollardan girmeye ve yaşamaya zorlamaktadır. Göç öncesi çalışmaları, uygun sosyal ve parasal altyapıya sahip olanların iltica talepleri kabul görürken fakir kesimin fazla şansının olmadığını ortaya koymaktadır. Güneydoğu sınırındaki göçmen baskısı arttıkça Türkiye ve AB daha fazla sıkıntı yaşayacakladır. Bu güzergâh bir geçiş yolu olarak oturduktan sonra Irak, doğu ve güneyden gelen mülteci 38 Sorunlu Bölgelerde Göç akımları için bir transit ülke hâline de gelebilir. Türkiye’nin uzun zamandır beklenen AB üyeliğinin gerçekleşmesi, Irak’tan gelecek göçler konusunda bir ivme oluşturabilir. AB üyesi Müslüman bir komşu, Iraklı göçmenlere ve Orta Doğu ülkelerine çekici gelecektir. Tıpkı Yunanistan, İspanya ve İtalya’nın Güney Avrupa’nın iltica ülkelerine dönüşme vakası gibi Türkiye’de bir anda bu hâle gelebilir. Bu durumda göç yönetimi, Türkiye ve AB ortaklarının temel politikasını oluşturacaktır. Çatışma ve istikrarsızlık uluslararası göçün temel etkenidir. Bu nedenle toplu akınlara ve uzun vadeli göçlere neden olmaktadır. Bu yüzden ülkedeki huzursuzluğu aşmak üzere Irak’ta çok etkin çabalar sarf edilmelidir. Ne yazık ki bölge ile ilgili marjinal çıkarları olan ülkeler, sorunun çözümünden ziyade artmasına yönelik çalışmaktadırlar. Sonuç olarak, ulusal ve uluslararası yönetim birimleri, Irak nüfusu konusunda çalışmak isteyen araştırmacıları, ülkenin yapısı ve etnik bağlar konusunda araştırma yapmak üzere cesaretlendirmelidir. Yeniden yapılanmayı sağlamak ve demokratik Irak’ı kurmak için tek yol budur. Irak’ın devlet arşivleri ve kayıtları araştırmacılara açık olmalıdır. Bu, insanların birbirlerini anlamalarına, en önemlisi de güç paylaşımının adil hâle gelmesine vesile olacaktır. 39 Sorunlu Bölgelerde Göç Kaynakça: Bryman, Alan. 2001. Social Research Methods. Oxford: Oxford University Press. Castles, Stephen, and Mark J. Miller. 2003. Age of migration: international population movements in the modern world. Basingstoke: Palgrave Macmillan. HRW. 2003. “ Iraq: Forcible Expulsion of Ethnic Minorities.” Pp. 36. New York: Human Rights Watch. Icduygu, Ahmet, David Romano, and Ibrahim Sirkeci. 1999. “The ethnic question in an environment of insecurity: the Kurds in Turkey.” Ethnic and Racial Studies 22:991-1010. ICG. 2006. “Iraq and the Kurds: The brewing battle over Kirkuk.” in Middle East Report. Amman, Brussels: International Crisis Group. Kerkuklu, Mofak Salman. 2004. Brief History of Iraqi Turkmen. Dublin: Yildiz Yayincilik. Khattab, Nabil, Ibrahim Sirkeci, Tariq Modood, and Ron Johnston. 2006. “A multilevel analysis of returns to education in labour market among ethno-religious minorities in England and Wales.” in European Population Conference 2006, Population Challenges in Ageing Societies. Liverpool, UK: European Association for Population Studies. Massey, Douglas. 2004. Crossing the border: research from the Mexican Migration Project. New York, NY: Russell Sage. Massey, Douglas S., Joaquin Arango, Graeme Hugo, Ali Kouaouci, Adela Pellegrino, and J. Edward Taylor. 1993. “Theories of International Migration: review and appraisal.” Population and Development Review 19:431-466. Neumann, W. Lawrence. 2003. Social Research Methods. New York: Allyn and Bacon. Romano, David. 2006. The Kurdish Nationalist Movement - Opportunity, Mobilization, and Identity. Cambridge, New York, Melbourne, Madrid, Cape Town, Singapore, São Paulo: Cambridge University Press. Sirkeci, Ibrahim. 2005a. Irak’tan Turkmen Göçleri ve Göç Eğilimleri. Ankara: Global Strateji Enstitüsü. 40 Sorunlu Bölgelerde Göç —. 2005b. “War in Iraq: environment of insecurity and international migration.” International Migration 43.197–214. —. 2006. The environment of insecurity in Turkey and the emigration of Turkish Kurds to Germany. Lewiston, N.Y.: Edwin Mellen Press. Stansfield, Joanne. 2004. “Ethiopian/Eritrean Migration and Identity.” in Geography. Sheffield: University of Sheffield. UN. 1998. World population monitoring. New York: United Nations. 41 Sorunlu Bölgelerde Göç 42 Sorunlu Bölgelerde Göç DAĞLIK KARABAĞ SAVAŞI Kaçkın ve Mecburi Göçmen Sorunu Hatem Cabbarlı 43 Sorunlu Bölgelerde Göç Giriş Güney Kafkasya ülkelerinin bağımsızlıklarının tanınmasından sonra göçmen sorununun bölgesel özelliği değişerek uluslararası nitelik kazanmış, başta BM Mülteciler Yüksek Komiserliği olmak üzere diğer sivil toplum örgütleri maddi ve manevi olarak göçmenleri desteklemiştir. Günümüz itibarıyla Güney Kafkasya’daki göçmen sorunu Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın karşısında duran ve hâlledilmesi gereken en önemli sorunlardan biridir. Bu çalışmada Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesinden sonra ortaya çıkan kaçkın ve mecburi göçmen sorunu üzerinde yoğunlaşacağız. 1. Kriz Bölgesi Analizi 1. 1. Bölge Profili Tarihî Karabağ Bölgesi, Azerbaycan’da Kür ve Aras ırmakları ile şu anda Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe Gölü arasındaki dağlık bölge ile bu bölgeye bağlı ovalardan oluşan bir coğrafi alandır. Aynı zamanda, XVII. yüzyılın ortalarında bu topraklar üzerinde kurulan bir Azerbaycan Türk Hanlığı’nın da adını ifade etmektedir. Karabağ Bölgesi, Ermenistan ve İran’ı kontrol edebilecek bir noktada bulunması nedeniyle bölge açısından jeopolitik öneme sahiptir. Karabağ Bölgesi ile eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni (DKÖB) birbiri ile karıştırmamak gerekiyor. Eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi, tarihî Karabağ (yüzölçümü 18000 km2) Bölgesi’nin sadece 4392 km2’lik kısmını teşkil etmiştir. 18. yüzyılın başlarında Penahali Bey’in önderliğinde bölgede Karabağ Hanlığı kurulmuştur. Aynı yüzyılın sonlarında artan dış saldırılar sonucunda kısa bir süre için Karabağ Bölgesi, merkezi Azerbaycan’ın güney (şu anki İran) bölgelerinde bulunan Gacar Türklerinin yönetimi altına geçmişse de genelde bağımsızlığını koruyabilmiştir. 1826 yılında, Karabağ Hanlığı Çarlık Rusya tarafından işgal edilmiştir. Rusya ile Gacar yönetimi arasındaki sa44 Sorunlu Bölgelerde Göç vaşlar sonucunda, 1828’de imzalanan Türkmençay Antlaşması ile Karabağ Hanlığı Rusya’ya bağlanmıştır. 19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüzyıl başlarında çeşitli isyanlar baş gösterdiyse de 1918 yılına kadar Karabağ Bölgesi, Çarlık Rusya’da Azerbaycan’ın bir bölgesi olarak (Gence Guberniyası’na/eyaletine bağlı olarak) yer almaya devam etmiştir. Ermenilerin Karabağ Bölgesi’ne yönelik iddiaları genellikle, onun Ermenistan’a bağlı olduğu, Sovyet yönetiminin Karabağ Bölgesi’ni zorla alarak Azerbaycan’ın yönetimine verdiği şeklinde olmuştur. Ancak resmî belgeler bu iddianın tam tersi görüşü teyit etmektedir. Ermenistan’ın Sovyet Rusya tarafından işgal edilmesi dengeleri bir ölçüde değiştirmiştir. Ermeni Komünistler Karabağ’a yönelik iddialarını hem Moskova’ya iletmiş, hem de Komünist Bolşevik Partisi (Kafkasya (b) P) Kafkasya Bürosu’nda dile getirmiştir. Azerbaycan Komünist Partisi Merkezi Komitesi 27 Haziran 1921’de toplanarak Ermenilerin iddialarını reddetmiştir. 4 Temmuz 1921’de toplanan RK (b) P Kafkas Bürosu Karabağ Bölgesi’nin dağlık kısmının Ermenistan’a verilmesi gerektiği konusunda görüş bildirmiş ancak Azerbaycan buna karşı çıkmıştır. Bu karara rağmen, Ermeniler Karabağ’a yönelik iddialarından el çekmemiş, çeşitli mercilerde tartışmalar yaklaşık iki yıl devam etmiş ve sonuçta 27–28 Haziran 1923 tarihlerinde toplanan RK (b) P Kafkas Bölge Komitesi bir ay içerisinde Karabağ Bölgesi’nin dağlık kısmında özerk bölge oluşturulması gerektiği konusunda Azerbaycan’ı son kez uyarmıştır. Hatta bu amaç için Azerbaycan yönetimi de değiştirilmiştir. Sergey Kirov, Azerbaycan’ın yönetimine atanmış ve 7 Temmuz 1923’te Azerbaycan Merkezi Yürütme Komitesi, Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin (DKÖB) oluşturulması hakkında karar almıştır. Problemin yeniden gündeme gelmesi 1980’li yılların sonlarında SSCB’nin dağıldığı bir döneme tesadüf etmiştir. DKÖB Bölge Sovyeti 20 Şubat 1988’de Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetlerine hitaben, Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a birleşme isteğini belirten müracaatı kabul etmiştir. Ancak 21 Şubat 1988’de toplanan Sovyetler Birliği KP MK bunun gerçekleşemeyeceğine karar vermiştir. Karabağ Ermenilerinin taleplerinin kabul edilmemesinden sonra Ermenistan hükümeti ülkede yaşayan Azer45 Sorunlu Bölgelerde Göç baycan Türklerine karşı ciddi ekonomik ve siyasi baskı uygulamaya başlamıştır. Sonuçta 1990’a kadar baskıların daha da artarak silahlı saldırılara dönüşmesi üzerine Ermenistan’da yaşayan 500 binden fazla insan Azerbaycan’a göç etmiştir. 12 Temmuz 1988’de DKÖB Yerel Meclisi,Azerbaycan’dan ayrılma kararını almış, ertesi gün toplanan Azerbaycan SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlık Divanı Yerel Meclis’in kararını geçersiz ilan etmiştir. Gelişmeler üzerine 18 Temmuz’da toplanan SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlık Divanı, her iki cumhuriyetin kararlarını değerlendirmiş ve konuyu karara bağlamıştır. Değerlendirmeler sırasında konuşma yapan SSCB KP MK Genel Sekreteri M. Gorbaçov özerk bölgenin sorunları olduğunu kabul ettiklerini fakat bu sorunların Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne dokunulmadan çözüleceğini ifade etmiştir. Kararda, Azerbaycan ve Ermenistan’ın sınırlarının ve anayasayla belirlenen toprak bütünlüğünün değiştirilmesinin mümkün olmadığı, bu kararın SSCB Anayasası’nın 78. maddesinde yer alan ‘Bir Sovyet cumhuriyetinin sınırı onun rızası olmadan değiştirilemez.’ hükmüne dayandığı ifade edilmekteydi. 2. Kaçkınların ve Mecburi Göçmenlerin Etnik, Mezhepsel ve Sosyal Tanımı 1988–1991 yılları arasında Ermenistan’dan zorla göç ettirilenler ve Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesi sonucunda mecburi göçmen olanlar etnik köken olarak Oğuz soyundan gelen Azerbaycan Türkleridir. Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri ile birlikte Müslüman Kürtler de zorla göçe tabi tutulmuştur. Kürtlerin bir bölümü Azerbaycan’a bir bölümü de Rusya’ya göç etmiştir. Ermenistan’ın bütün illerinde Azerbaycan Türkleri yaşamıştır. Kaçkınlar ve mecburi göçmenler Müslüman’dır ve Caferi/Şii mezhebine bağlıdır. Çok az kısmı ise Sünni’dir. Yetmiş yıllık Sovyet dönemi, bu insanların dinî vecibelerini yerine getirmesine engel olsa da dini tamamen unutturamamıştır. İnsanlar defnetme ve düğün merasimlerini İslam dininin gerekleri çerçevesinde hayata geçirmişlerdir. Kaçkınlar ve mecburi göçmenler genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşmıştır. Azerbaycan Türkleri Ermenistan’da yaşadıkları zaman maddi durumları iyi olmuştur. Genellikle köylü nüfusu 46 Sorunlu Bölgelerde Göç teşkil etmişlerdir. Yüksek eğitim alanlara Ermenistan’da iş vermedikleri için üniversite mezunlarının büyük bir kısmı Azerbaycan’a göç etmeye mecbur olmuştur. Azerbaycan Türkleri, Ermenistan ekonomisine ve kültürel hayatına önemli katkılarda bulunmuşlardır. 1960’lı yıllardan itibaren Ermenistan hükümeti Azerbaycan Türklerine karşı sosyal ve ekonomik alanlarda baskı uygulamıştır. Bu baskı 1980’li yıllardan itibaren daha da artmıştır. Durumu 4. Kaçkınların ve Mecburi Göçmenlerin Hukuki Azerbaycan’ın 1992’de kabul ettiği ‘Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Statüsü Hakkında Kanun’da kaçkınların ve mecburi göçmenlerin tanımlamaları verilmiştir. Buna göre: • Kaçkınlar-‘Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Statüsü Hakkında Kanun’una uygun olarak Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içerisinde ‘kaçkın’ olarak kabul edilen, Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı olmayan, yaşadıkları bölgeden kenarda, daha önce yaşadığı hükümetin korumasından yararlanma imkânı olmayan veya millî, ırk, din, dil ayrımına göre, aynı zamanda özel sosyal gruba ait olduğu için ailesine, malına reel zararın oluşması zamanı bu korunmayı kabul etmeyen şahıslardır. • Mecburi göçmenler-aynı kanuna uygun olarak Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içerisinde diğer yerlere göç ettirilmiş, yaşadığı yeri terk etmeye mecbur olmuş veya Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı olan ve diğer ülkede yaşadığı yeri terk etmeye mecbur edilenlerdir. Kaçkınlar ve mecburi göçmenler sorununun araştırılması ve çözüm yolları bulunması amacıyla Azerbaycan Millî Güvenlik Bakanlığı Akademisinde sınırların kontrolü üzerine eğitim merkezi kurulmuştur. Bu merkezde Güvenlik, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları sınırların güvenliğinin sağlanması konularında seminerler düzenlemişlerdir. Azerbaycan’da 2000 yılında kaçkınlarla ilgili yeni yasa kabul edilmiştir. Bu kanun çerçevesinde Kaçkın Statüsünün Belirlenmesi Şubesi kurulmuştur. Bu şube başbakan yardımcısı tarafından yönetilmektedir. Yasa gereğince bu şube diğer bakanlıkların 47 Sorunlu Bölgelerde Göç görüşlerini almadan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile yapılan görüşmelerden sonra kuruma müracaat eden kişilere kaçkın statüsü verebilir. Bu şube şimdi ağırlıklı olarak Ermenistan’dan gelmiş kaçkınlarla çalıştığı için yeni kaçkın dalgası ortaya çıkarsa onlarla çalışacak kapasitede değildir. 1998’de uluslararası standartlara uygun vatandaşlık yasası kabul edilmiştir. Yasa, bağımsız uzmanlar tarafından araştırılmış ve vatandaşlık almak isteyen kişilere engel olan hiç bir maddeye rastlanmamıştır. Bundan başka BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile yapılan iş birliği ile kaçkınlar ve sığınmacıların kimliğini onaylayan belge verilmesi prosedürüne yardımcı olmuş, neticede güvenlik güçleri ve kaçkın/sığınmacılar arasında yaşanan anlaşmazlıklar önemli derecede azalmıştır. 2003’te konuyla ilgili BM konvansiyonları imzalanarak onaylanmış ve Uluslararası Göçmen Teşkilatı, İçişleri Bakanlığı ve AGİT’le birlikte Faaliyet Planı hazırlanmıştır. 4. 1. İç Göç Azerbaycan’da iç göçün (mecburi göçmenlerin) ortaya çıkmasının nedeni Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi olmuştur. Azerbaycan hükümeti ve sivil toplum kuruluşları mecburi göçmenlerin sosyal ve ekonomik durumunu iyileştirmeye çalışsalar da mecburi göçmenler, sosyal ve sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu bir ortamda hayatlarını idame etmeye devam etmektedir. Mecburi göçmenlerin 55.000’den fazlası çadırlarda, 32.000’i evlerde, 57.000’i hayvan barınaklarında, 8.000’i vagonlarda, geri kalan kısmı ise okul binalarında, spor salonlarında ve inşaatı tamamlanmamış binalarda barınmaktadır. Çeşitli okul binaları ve spor salonlarında mecburi göçmenlerin yaşaması nedeniyle bölgelerde eğitim alanında ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. Azerbaycan hükümeti ve uluslararası yardım kuruluşları mecburi göçmen ve kaçkınların sosyal ve ekonomik durumlarının iyileştirilmesi için çeşitli programları hayata geçirmişlerdir. Azerbaycan Cumhurbaşkanının Ağustos 2001 kararına göre Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (State Oil Company of Azerbaijan) Mecburi Göçmenlerle İş Üzere Devlet Komitesinin banka hesabına her ay 190.000 ABD doları yatırmaktadır. Devlet, Kaçkınların ve Mecburi Göçmenlerin Statüsü Hakkında Kanun’a 48 Sorunlu Bölgelerde Göç dayanarak kaçkınlara ve mecburi göçmenlere çeşitli maddi yardım yapmaktadır. Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik Gelişme üzere Devlet Programı’nda (YAEGDP) mecburi göçmenlerin problemlerinin hâlledilmesi için özel yükümlülükler getirilmiştir. YAEGDP, hükümete kaçkınlar ve mecburi göçmenlerle ilgili problemlerin hâlledilmesini ülke genelinde vatandaşların yaşam düzeyinin iyileştirilmesinin bir parçası gibi kabul edilmesini önermiştir. YAEGDP, kaçkınlar, mecburi göçmenler ve yoksullarla ilgili aşağıda belirtilen konuları kabul etmiştir: • Bütün devlet okullarının 1–5. sınıflarında mecburi göçmen ve yoksul ailelerin çocuklarının ders kitaplarının devlet tarafından karşılanması, • Mecburi göçmenler ve kaçkınların yaşadıkları yerlere geri dönmeleri (Büyük Dönüş Programının hazırlanması), • İşgalden kurtulmuş bölgelerin onarılması, geçici konutlarda yaşayan kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sosyal durumunun iyileştirilmesi, kendilerine ait olan evlerde yaşayan kaçkınlar ve mecburi göçmenler için altyapı projeleri hayata geçirilmesi, problemlerinin halledilmesi, kaçkın ve mecburi göçmen çocuklarının eğitim almalarına imkân tanınması, sağlık hizmetleri verilmesi ve gıda ihtiyaçlarının iyileştirilmesi. Geliştirme programı çerçevesinde BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve BM Geliştirme Programı’nın yardımı ile mikro krediler verilmiş, kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin yaşadıkları bölgelerde çocukların korunması için UNICEF ile ilişkiler kurulmuştur. UNICEF/Azerbaycan Hükümetinin Acil Tıbbi Hizmetler Alanında Reform Projeleri ABD Uluslararası Gelişeme Ajansının teşebbüsü ile mecburi göçmenlerin yerleştiği 15 bölgede sosyal savunmaya en çok ihtiyacı olan insanların sağlık hizmetlerinden uygun fiyatlarla yararlanmasına yardım etmek maksadıyla hayata geçirilmiştir. Mecburi göçmenlerin sayısı toplam 4,4 milyondur ve bunun % 18’i Azerbaycan’da yaşamaktadır. Nüfusa orantısı dikkate alındığında ise Azerbaycan mecburi göçmenlerin sayısına göre dünyada birinci sıradadır. Azerbaycan’da her sekiz kişiden biri mecburi göçmendir. Bu gün Azerbaycan’daki kaçkınlar ve mecburi 49 Sorunlu Bölgelerde Göç göçmenlerin toplamı 947.586 kişidir. Onlardan 261.000 kişi kaçkın, 686.586 kişi ise mecburi göçmendir. Bu listeye cephe bölgelerinden geri çekilen insanlar da dâhildir. Onların sayısı 128.199’dur. 4. 2. Dış Göç Azerbaycan’a gelen ilk dış göç dalgası, 1988’de Ermenistan’dan göçe zorlanan Azerbaycan Türkleri olmuştur. Azerbaycan’ın 1991’de bağımsızlığını ilan etmesinden sonra 1990’lı yıllarda Orta Doğu ve Kafkasya’da yaşanan silahlı çatışmalar sonucunda Irak, İran, Afganistan, Gürcistan ve Kuzey Kafkasya’dan göçmenler bu ülkeye gelmişlerdir. Göçmen kitlesinin Bakü’ye gelmesi hem göçmenler için hem de Bakü nüfusu için ciddi sosyal ve psikolojik sorunlar ortaya çıkarmıştır.1999–2003 yılları arasında Azerbaycan’a 10 bin kaçkın gelmiştir. Bu tarihe kadar ülkede 240.000 mecburi göçmen 1988–1992 yılları arasında Ermenistan’dan gelen yaklaşık 300.000, 1988’de Özbekistan’da yaşayan Ahıska Türklerinin zorla kovulmasından sonra gelen 48.000 ve 1946’da İran’dan gelen yaklaşık 7.000 kaçkın yaşamaktaydı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne ise genellikle Çeçenistan’dan gelen kaçkınlar müracaat etmektedir. Ortaya çıkan sorunların giderilmesi için hükümet ve geliştirme programı üzerine uluslararası kurumlar aşağıda gösterilen çalışmalara başlamışlardır: 1. Azerbaycan Haziran 2001’de Uluslararası Göç Teşkilatına üye olmuştur 2. 2001 yılı Aralık ayında kaçkınların hukuki ve sosyal-ekonomik durumunu müzakere etmek amacıyla ilgili bakanlıklar, büyükelçilikler, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve AGİT’le görüşmelerde bulunmuştur. BM’nin verdiği bilgiye göre dünyada 40 milyondan çok kaçkın vardır. Kaçkınların sadece % 40’ı BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine kayıtlıdır. Kaçkınların % 50’si Afrika’da, % 10’u Avrupa’da ve Amerika’da çadırlarda yaşamaktadırlar. Son yıllarda Azerbaycan hükümeti göçmenleri yaşadıkları kamplardan alarak yeni inşa edilen kasabalara yerleştirmeye ça50 Sorunlu Bölgelerde Göç lışmaktadır. Azerbaycan’da mevcut bulunan 12 kamp, 16 prefabrik kasaba ve demir yolu vagonlarında yaşayan göçmenlerin bir kısmı yeni inşa edilen kasabalara yerleştirilmiştir. Bugüne kadar toplam beş kampta yaşayan göçmenler yeni evlerine yerleştirilmiştir. 1 Haziran 2004 tarihinde kabul edilen devlet programında Berde ve Ağcabedi illerinde ‘Arap–1’, Arap–2, Kızılay, Türk Kızılayı kamplarının kapatılması öngörülmüştür. Bakü, Sumgayıt ve Mingeçevir’de mecburi göçmenlerin yaşadığı yurtların, sanatoryumların ve binaların tamir edilmesi amacıyla 268 bina kayda alınmıştır. Azerbaycan hükümeti mecburi göçmenlere ayda 7 manat (7 ABD Doları) ekmek yardımında bulunmaktadır. Bundan başka BM, Dünya Gıda Programı çerçevesinde mecburi göçmenlere yardım etmektedir. Son yıllarda dış yardımlar önemli ölçüde azalsa da Dünya Gıda Programı 23 ilde hâlen devam etmektedir ve 140.000 mecburi göçmene erzak yardımı yapılmaktadır. Azerbaycan Kaçkınlar Komitesi ise 49 şehirde 146.000 kaçkına insani yardımda bulunmaktadır. 5. Göçmenlerin Sosyal Durumu Azerbaycan Devlet İstatistik Komitesinin Ocak 2006 tarihli verilerine göre ülkede 8.436.000 kişi yaşamaktadır ve nüfusun % 49’unun aylık geliri 25,8 ABD doları civarındadır. Ortalama yoksulluk haddi (15,5 ABD doları) dikkate alınarak yapılan hesaplamalara göre ise nüfusun % 17’si açlık sınırında yaşamaktadır. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Dünya Bankası ve Asya Geliştirme Bankası tarafından yapılan hesaplamalara göre, Azerbaycan’da üç veya daha çok çocuklu aileler, kaçkın/mecburi göçmen aileleri ve aile reisleri emekli olan aileler yoksulluk sınırında yaşayan gruplardır. Nüfus genelinde yoksulluk oranı % 49 olduğu hâlde, dört ve daha çok çocuklu ailelerde bu oran % 63’tür. 15 yaşından küçük çocuklar arasında yoksulluk oranı (% 52) yaşı 40’tan yukarı olan insanlar arasında yoksulluk oranı % 44-48’den yukarıdır. Şehirlerde yaşayanların yoksulluk düzeyi (% 55) köylerde yaşayanların yoksulluk düzeyinden daha yüksektir. Yoksul nüfusun dörtte biri Bakü’de yaşamaktadır. Aile bütçesi hakkında yapılan araştırma sonuçlarına göre, erkek ve kadınlar arasında yoksulluk 51 Sorunlu Bölgelerde Göç riski aynıdır; erkekler arasında bu rakam % 48, kadınlar arasında ise % 50’dir. Aile reisi kadın olan ailelerin yoksulluk risk düzeyi, aile reisi erkek olan ailelerin yoksulluk düzeyinden çok farklı değildir. Kadınlar arasında işsizlik oranı erkeklere göre daha çoktur. Aynı zamanda ortalama aylık maaşın altında ücret verilen iş yerlerinde çalışanların büyük bir kısmı kadınlardan oluşmaktadır. Çalışmak-yoksulluktan kurtulmak için en önemli araçtır. Resmî kayda alınmış işsizlik oranı % 1,2 olsa da 1999 kayıtları dikkate alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre kayıt dışı işsizlerin oranı % 1,5’tir. İşsizlerin büyük bir bölümü kadınlar, gençler ve meslek lisesinden mezun olanlardır. Nüfusun ekonomik aktifliği erkekler arasında daha yüksektir, bu durum kadınların iş piyasasını terk etmelerine neden olmaktadır. Aile reisi yüksek eğitimli olan ailelerin yoksulluk riski daha düşüktür. Aile reisi yüksek eğitimli olan ailelerin yoksulluk oranı % 42, aile reisi lise mezunu olan ailelerin yoksulluk oranı ise % 54’tür. 6. İstatistiki Veriler Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sayısı Tablo 1’de gösterilmiştir. Tablodan da görüldüğü gibi kaçkınlar ve mecburi göçmen aile üyelerinin sayısı ortalama 3,9 kişidir. Ancak 1989 yılı ile karşılaştırıldığı zaman günümüzde aile üyelerinin sayısının azaldığı görülmektedir (bk.: Tablo 2.). Tablo 1. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Sayısı Kaçkınların ve mecburi göçmenlerim toplam sayısı Kaçkınlar Mecburi göçmenler Ailelerin sayısı Kişilerin sayısı Ailelerin sayısı Kişilerin sayısı Ailelerin sayısı Kişilerin Sayısı 189.166 789.832 46.172 219.373 141.994 570.459 Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, bk.: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php 52 Sorunlu Bölgelerde Göç Tablo 2. Kaçkın ve Mecburi Göçmen Ailelerin Ortalama Fert Sayısı Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, bk.: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php Tablo 2’den de anlaşıldığı üzere, Azerbaycan’da normal ailelerin aile üyelerinin sayısı (4,8 kişi) artmış, kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin aile üyelerinin sayısı (3,9 kişiye kadar) azalmıştır. Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerinin daha önceleri genellikle büyük olmasına karşılık günümüzde aile üyelerinin sayısının azalmasındaki en önemli etken yoksulluk ve sağlık hizmetlerinin eksik olmasıdır. Tablo 3. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler Arasında Kadın-Erkek Oranı (2001 yılı yüzdeyle) Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, bk.: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php 53 Sorunlu Bölgelerde Göç Tablo 3’ten kaçkınlar ve mecburi göçmenler arasında kadınların erkeklerden fazla olduğu anlaşılmaktadır. Ancak resmi istatistiki veriler kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde 14 yaşına kadar olan çocuklar arasında erkeklerin kızlardan çok olduğunu göstermektedir. Bu yaş gurubu dışında ise kadınların oranı daha fazladır ve 100.000 kadının/kızın erkek çifti yoktur. İstatistiki veriler erkeklerin yalnızca % 10’nun ailelerini geçindirmek imkânında olduğunu göstermektedir. Erkek ömrünün kısalmasına sebep ekonomik problemler, aileyi geçindirme çabası ve yaşadıkları strestir. Erkekler arasında intihar oranı kadınlardan 2,5 kat fazladır. 6. 1. Eğitim Azerbaycan topraklarının işgal edilmesi kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin talim terbiye ve eğitim sistemini de ciddi şekilde etkilemiştir. Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerindeki okul yaşındaki çocukların % 64. 4 okula gidiyor, % 21,8’i ise hiç okula gitmiyor. Bu veriler, 1998 tarihli olmasına rağmen, ciddi bir gelişmenin olması söz konusu değildir. Hükümet ve uluslararası kuruluşların bütün yardımlarına rağmen, problemin hâlledilmesi henüz mümkün olmamıştır. Savaş sonucunda ülkedeki okulların 1/3, özellikle de savaş alanında kalan okullar tamamen dağılmıştır. Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerin çocuklarının % 54,5’i öğleden sonra veya akşam eğitim almaktadır. Bu gibi durumlar eğitimin kalitesini düşürmektedir. Azerbaycan’da, özellikle de Bakü’de eğitim kurumlarının % 73’ü 2 veya 3 vardiyada eğitim vermektedir. Çocukların % 36’sı öğleden sonra okula gitmektedir. Yoksulluğun, kaçkın ve mecburi göçmen çocukların okul masraflarına da önemli etkisi olmuştur. Okul giysilerinin, defter ve kitapların fiyatlarının artması sebebiyle çocukların bir kısmı bunlardan mahrum kalmıştır. Tablo 4. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmen Ailelerinin Okul Giderlerini Karşılama Düzeyi Toplam (yüzdeyle) 5.2 27.7 67.1 Karşılıyor Karşılayamıyor Kısmen karşılıyor Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/53.php 54 Sorunlu Bölgelerde Göç Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde çocuklar aile fertlerinin toplam sayısının % 34,7’sini teşkil etmektedir ve ailelerin % 60,4’ünde çeşitli yaşlarda olan öğrenciler vardır. Ailelerin % 27,2’inde - 1, % 33’ünde - 2, % 25,6’ında -3 ve % 1’inde - 4 öğrenci vardır. Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin genel eğitim durumları hakkında Devlet İstatistik Komitesinin verdiği bilgiler şöyledir. Tablo 5. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Eğitim Düzeyi Yüksek eğitim Yüksek eğitim terk Orta eğitim Orta eğitim terk İlkokul Okuryazar olmayan 11.0 13.9 37.3 30.7 4.2 2.9 Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/53.php Azerbaycan’da eğitim kanununa göre eğitim mecburidir. Ancak kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde orta eğitimden ayrılanların oranı % 37,8’dir ve bu ülke ortalamasından iki kat fazladır. Bundan başka kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin yerleştikleri okullarda ders verilmediği için kaçkın ve mecburi göçmen olmayan ailelerin çocukları da eğitim alamamaktadır. 6. 2. Gıda ve Sağlık Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin bir diğer önemli problemi de gıda yetersizliğidir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre nüfusun bir kısmı, özellikle de kaçkınlar ve mecburi göçmenler arasında gıda yetersizliği oranı daha yüksektir. 55 Sorunlu Bölgelerde Göç Tablo 6. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Esas Gıda Ürünleri Tüketim Oranları (yüzdeyle) Ürün adları Ekmek ve ekmek mamulleri Süt ve süt mamulleri Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerinin tükettiği gıda ürünlerinin fizyolojik normlardan düşük olması (yüzdeyle-%) % 25.4 % 100 Et ve et mamulleri % 73.5 Meyve % 66.5 Yeşil sebze % 96.1 Patates % 38.6 buri Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve MecGöçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php Tablo 7. Kaçkınlar, Mecburi Göçmenler ve Vatandaşlar Arasında Gıda Ürünlerinin Tüketimi, Gıda Yetersizliği, Normal Ağırlıktan Az Doğan Çocuklar (6–59 aylık), Boyu Kısa Kalanlar (6–59 aylık), Gelişmede Problem Yaşayan Çocuklar Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin gıda yetersizliği oranı vatandaşlara göre daha yüksektir. Tablo 7’den de görüldüğü gibi, kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde doğan çocuklar bazı hastalık56 Sorunlu Bölgelerde Göç larla karşı karşıya kalmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde distrofiya (Kemik erimesi) hastalığı vatandaşlara oranla iki kat fazladır. Vatandaşlar arasında 6–59 aylık çocukların kronik distrofiya hastalığının oranı % 21,5, kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde ise % 30,5’tir. Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde beş yaşına kadar olan çocukların % 23,4’ü diareya (bulaşma hastalığı) ile mücadele ederken, bu oran vatandaşlar arasında % 15,2’dir. Birinci derece guatr hastalığı yaşlı kaçkınlar ve mecburi göçmenler arasında % 23 olduğu halde vatandaşlar arasında % 9,8’dir. Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde her üç çocuktan biri gıda yetersizliği ile karşılaşmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve UNICEF tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sağlık durumu vatandaşların sağlık durumundan daha kötüdür. Her geçen gün bir az daha artan yoksulluk, aile fertlerinin sayısının artması kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sağlığı ve beslenmesini etkilemiş, sosyal ve insani yardımlara bağımlı hale gelmişlerdir. ‘Mecburi Göçmenlerin Sağlık Düzeyinin Ortalama Milli Düzeyle Karşılaştırılması’ çalışması sonucuna göre, (Sağlık Bakanlığı–2000/QMKDK) gıda yetersizliğinde vatandaşların oranı kaçkın ve mecburi göçmenlerin oranından daha azdır. Örneğin, hesaplamalarda gıda yetersizliği problemi ile karşılaşan çocukların oranı ülke genelinde % 10’sa, mecburi göçmenler arasında bu sayı % 26’dır; kronik gıda yetersizliği sorunu ile karşılaşan çocukların (6–59 aylık) oranı ülke genelinde % 21’se, mecburi göçmenler arasında bu gösterge % 30’dur. Anemi hastalığı hakkında veriler mecburi göçmenler (çocuklar, erkekler ve kadınlar) arasında daha yüksektir. Örneğin, 12–59 aylık mecburi göçmen çocuklar arasında anemi oranı % 46,1 olduğu halde, ülke genelinde çocuklar arasında aynı yaş gurubunda bu oran % 43,3’tür; mecburi göçmenler arasında hamile olmayan kadınların anemi hastalığı oranı % 40,7 olduğu halde ülke genelinde hamile olmayan kadınlar arasında bu oran % 35,5’tir; mecburi göçmen erkekler arasında hastalık oranı % 34,4’se, ülke genelinde bu oran % 25,0’dir. 57 Sorunlu Bölgelerde Göç 6. 3. Yaşadıkları Ortam Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sağlığını kötü yönde etkileyen bir diğer neden de yaşadıkları ortamların sağlıklı olmamasıdır. (Bkz: Tablo 8.) Tablo 8. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Yaşadıkları Yerler Sürekli yaşamaya uygun olan Sanatoryumlar, pansiyonlar, dinlenme tesisleri, moteller Yurtlar Sürekli yaşamaya uygun olmayan Okullar ve kreşler Kamu binaları Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin geçici kaldıkları yerler Çadır kampları Konteynır kampları Basit taş evler Taş binalar Samandan inşa edilen evler Uygun olmayan ortam ve yaşam tarzı Vagonlar Balçık evler ve hayvan barınakları Kaçak inşa edilmiş evlerde veya akrabalarının yanında kalanlar Akrabalarının evinde kalanlar Boş kalmış kamu binalarında buri %17.9. %4.5 %13.4 %21.8 %7.2 %14.6 %19.8 %7.8 %4.6 %1.2 %1.5 %4.7 %10.7 %1.1 %5 %29.8 %20.3 %9.5 Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve MecGöçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php 6. 4. Çalışma Hayatı ve Gelirleri Mecburi göçmenler sınırlı ekonomik imkânlara sahiptir, işsizdirler ve daha çok savunmaya ihtiyaçları vardır. Yapılan hesaplamalara göre, çalışabilecek 400.000 kişinin 300.000’i işsizdir ve bu, çalışma yaşını tamamlamış kişilerin % 70’inden fazladır. 170.000 kadından 38.000’ni işsizdir. 2001’de UNICEF, Dünya Bankası ve Asya Gelişme Bankası’nın yardımları ile yapılan hesaplama sonuçlarına göre kaçkınlar ve mecburi göçmenler genel nüfusun en zor durumda olan kesimidir. Net yoksulluk oranı esas alınmakla yapılan hesaplamada genel nüfus arasında yoksulluk oranı % 49, kaçkınlar ve mecburi göçmenler arasında ise % 63’tür. 58 Sorunlu Bölgelerde Göç Tablo 9. Vatandaşların, Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Kazançlarının Düzeyi (ABD Doları ile) Ülke nüfusunun tamamı Kaçkınlar ve mecburi göçmenler 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 12.2 13.6 17.6 23.8 42.0 45.8 48.3 53.4 7.95 8.56 9.9 13.4 14.6 15.5 16.1 18.1 Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php Tablo 10. Gelir kaynakları (yüzdeyle) Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php Durumu 7. Kaçkınların ve Mecburi Göçmenlerin Psikolojik Kaçkınlar ve mecburi göçmenler yalnızca sosyal ve ekonomik sorunlar değil, aynı zamanda ciddi psikolojik sorunlar da yaşamaktadır. Ermenistan’dan Azerbaycan’a gelen kaçkınlar vatan olarak kabul ettikleri Sovyetler Birliği’nde bu tür olayların yaşandığını kabullenememiş ve en kısa sürede geri döneceklerine inanmışlardı. Ancak zaman geçtikçe geri dönmelerinin mümkün olmadığını anlamış ve bir düzine sorunla karşı karşıya kalmışlardı. Ermenistan’dan gelen kaçkınların büyük bir bölümü köylü idi ve Azerbaycan’da başta Bakü olmak üzere büyük şehirlerde yer- 59 Sorunlu Bölgelerde Göç leşmişlerdi. Şehir hayatındaki farklılıklar kaçkınların sosyal hayatını önemli derecede etkilemişti. Aslında şehirliler de birden bire kaçkınları aralarında görmekten memnun olmamışlardı. Kaçkınlar şehir hayatına uyum sağlamakta zorlanmıştır ve bu durum belirli düzeyde bugünde devam etmektedir. Kaçkınların yöresel gelenek ve görenekleri özü itibarıyla şehirlilerin gelenek ve göreneklerine benzese de, bazı farklılıkların olması nedeniyle uyum süresinde ciddi sorunlar olmuştur. Genç nesil zamanla bu tür sorunları atlatsa da özellikle orta ve yaşlı nesil hâlâ mazide takılıp kalmaktadırlar. Kaçkınların bir bölümü Ermenistan’daki evlerini satabilmiş, bir bölümü ise ancak canlarını kurtararak sınırı geçebilmiştir. Bu dönemde Sovyetler Birliği’nin dağılması ciddi ekonomik sorunları da beraberinde getirmiştir. Kaçkın hayatının olumsuzlukları, Ermeniler tarafından öldürülen ve sakat edilen insanlar, belirsizlik, hükümetin kaçkınların sorunlarını halletmekte yetersiz kalması, hatta zaman zaman onları suçlayan açıklamalarda bulunması kaçkınların yaşadıkları en önemli psikolojik sorunlardan olmuştur. Kaçkınlardan, Hocalı’ya yerleşenler Hocalı katliamını yaşadıkları ve önemli kayıp verdikleri için diğerlerine göre daha çok psikolojik sorunlar yaşamıştır. Katliam zamanı birçok kişi Ermeniler tarafından öldürülmüş, yaralanmış ve esir alınmıştır. Bu olayları yaşayan kaçkınların bozuk ruh hali bugün de devam etmektedir. Kaçkınlar uzun zaman kendilerinin şehrin sosyal hayatından dışlandıklarını zannetmiştir. Bir anlamda bu doğru olsa da kaçkınların iddia ettiği boyutlara ulaşmamıştır. Bu sorunlar bugün de devam etmektedir, ancak kaçkınlar uyum sağlama sürecinde önemli mesafe kaydetmişlerdir. Mecburi göçmenler kaçkınlardan daha ciddi psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Her şeyden önce, onlar kendi ana vatanlarında,-Ermenilerin Azerbaycan topraklarını işgal etmeleri üzerine mecburi göçmen olmuştur. Mecburi göçmenler kaçkınlardan daha çok Ermeni vahşeti ve zulmünü yaşamış ve savaşın sıcaklığını daha yakından hissetmemişlerdir. Kaçkınlar Azerbaycan’a gelirken geri dönebilme umutlarını canlı tutsalar da mecburi göçmenler evlerinin yağmalanarak yakıldığını görmüş ve tutunacak hiçbir umutları kalmamıştır. Mecburi göçmenlerin bir bölümünün büyük şehirlere yerleşmeleri zaten kötü olan sosyal yaşamı daha da germiş, zaman zaman kaçkınlar, mecburi göçmenler ve yerli ahali 60 Sorunlu Bölgelerde Göç arasında sorunlar ortaya çıkmıştır. Normal sosyal yaşantılarını bir anda kaybeden, savaşın yıkıntılarını hisseden mecburi göçmenler Bakü ve çeşitli illerde doğru dürüst altyapısı olmayan yurtlarda, okullarda, sanatoryumlarda ve hayvan barınaklarında yaşamaya mecbur kalmışlardır. Mecburi göçmenlerin büyük bir bölümü yakınlarını savaşta kaybetmiş, mezarları işgal altında olan bölgelerde kalmıştır. Kaçkınlar ve mecburi göçmenler Azerbaycan hükümeti ve yabancı insani yardım kuruluşların verdikleri yardımları sadaka olarak görmelerinin acısı ve utancını bugünde yaşamaktadırlar. Genel olarak, kaçkınlar ve mecburi göçmenler uyum sürecinde bazı ciddi bunalımları atlatabilseler de, önemli psikolojik sorunlar halen devam etmektedir. 8. Sorunun Çözümü İçin Öneriler 8. 1. Siyasi Alanda — Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin kısa ve orta vadede geri dönmeleri mümkün olmadığı için uğradıkları maddi ve manevi zararın giderilmesi için Ermenistan hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açmak, — Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin sorunlarını uluslararası alanda her zaman gündemde tutmak, — Başta BM olmak üzere, uluslararası kuruluşlar nezdinde kaçkınların ve mecburi göçmenlerin sorunlarını halletmek için çalışmalara devam etmek, 8. 2. Ekonomik Alanda — Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi için uluslararası insani yardım kuruluşlarının katılımı ile özel programlar hazırlamak, — İç ve dış imkânları kullanarak kaçkınların ve mecburi göçmenlerin yaşadıkları bölgelerde küçük ve orta ölçekli özel ve devlet sanayi tesislerinin kurumasına çalışmak, — Köy ve kasabalarda yaşayan kaçkınların ve mecburi göçmenlerin tarım ve hayvancılıkla uğraşmaları ve konut sorunlarını halletmeleri için uygun şartlarda düşük faizli krediler vermek, 61 Sorunlu Bölgelerde Göç — Yabancı sermayenin kaçkınların yaşadıkları illere yatırılması için yabancı şirketlere bir takım ayrıcalıklar tanımak. — İşsizliğin azaltılmasına çalışmak. 8. 3. Sosyal Alanda — Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin yaşadıkları yerlerde altyapı çalışmalarına önem vermek, — Doğalgaz, elektrik, su ve diğer problemlere öncelik vermek, — Doğalgaz, elektrik, su ve diğer hizmetlerin karşılığının belli bir bölümünün devlet tarafından verilmesi, — Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin sağlık hizmetlerinden zamanında ve yerinde yararlanmalarını sağlamak, — Büyük sanayi tesislerinde çalışanların belli bir oranının kaçkın ve mecburi göçmen olması hakkında özel bir kanun kabul etmek, — Yeni iş yerlerinin açılmasına çalışmak, — Kadınlara çalışma imkânı sağlamak, — Verilemeyen bazı özel sosyal hizmetlerin karşılığını para şeklinde ödemek, — Çocuk bakım evleri, okul ve diğer sosyal hizmet veren merkezlerin inşa edilmesine öncelik vermek. 62 Sorunlu Bölgelerde Göç Kaynakça: 1. İgrar Aliyev, Dağlıq Karabağ, Bakü, Elm Yayınevi, 1989 2. Ziya Bünyadov ve d., Azerbaycan Tarixi, I. Cilt, Bakü, Azerbaycan Devlet Yayınevi, 1994 3. SSCB KP arşivi Fond 1, Envanter 74, Dosya 120, sayfa 113’ten aktaran Dursun Yıldırım ve Cihat Özönder, Karabağ Dosyası 4. Nesib Nesibli, Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv Azerbaycan, Bakü, Ay-Yıldız Yayınevi 5. SSCB Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Dosya No 54882, s. 20’den aktaran İ.Aliyev, Dağlıq Karabağ 6. Cemalettin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi 7. Nesib Nesibli, Azerbaycan’ın Jeopolitiği ve Petrol, Bakü, Hazar Üniversitesi Yayınevi, 2000 8. Emir Guliyev, ‘Göçürülme (1948–1953)’, I. Veliyev, K. Muhtarov, F. Hüseyinov (der), Deportasiya, Bakü, Azerbaycan Ansiklopedisi Yayınevi, 1998 9. Zakir Serdarov, ‘En Büyük Tarihi Adaletsizlik’, Derleyen: Veliyev ve b (der), Deportasiya 10. İ. Memmedov ve S Asadov, Ermenistan Azerbaycanlıları ve Onların Acı Kaderi, Bakü, 1992 11. Yuriy Pompeev, Krovavıy Omut Karabaxa (Karabağın Kanlı Çıkmazı) , Bakü, Azerbaycan Yayınevi, 1992 12. Kommunist, 20 Temmuz 1988. 13. Fahrettin Çiloğlu, Rusya Federasyonu’nda ve Transkafkasya’da Etnik Çatışmalar, İstanbul, Sinatle, 1998 63 Sorunlu Bölgelerde Göç 14. Le Monde, 24 Ağustos 1990. 15. Azerbaycan’da Mecburi Göçmen Kadınların Veziyyetinin Qiymetlendirilmesi, United Nations Development Fund for Women, Bakü 2006 16. Ahali, Kültür ve Din, Bkz: http://www.mfa.gov.az/az/azer/people.shtml 64 MIGRATION IN CONFLICT AREAS MIGRATION IN CONFLICT AREAS Prof. Dr. Hisae Nakanishi Assoc. Prof. Dr. Ibrahim Sirkeci Hatem Cabbarli Migration in Conflict Areas GLOBAL STRATEGY INSTITUTE Mithat Paşa Cad. No: 46 / 3 – 4 Kızılay – Ankara TURKEY Phone: 0090 0312 430 26 09 0090 0312 435 72 66 Web: globalstrateji.org e-mail: info@globalstrateji.org ISBN : 978 - 975 -8975 - 08 - 02 SERIAL NO: 9 Translated by: Nihal Tezel Yağcıbaşı Cover Design by: Firnas Tahir Designed and Printed by: Kozan Ofset Büyük Sanayi 1 Cad. 95/11 İskitler/ANKARA Phone: 0.312. 384 20 03 www.kozanofset.com.tr FIRST EDITION January - 2008 Published with the Contributions of Turkmeneli Cooperation and Culture Foundation 4 Migration in Conflict Areas Index Introduction . .............................................................................. 7 Foreword..................................................................................... 9 Human Security of “People on the Move” ................................ 11 Migration of Turkmen . .............................................................. 29 The Daglık Karabakh War ......................................................... 47 5 Migration in Conflict Areas 6 Migration in Conflict Areas Introduction This book contains the papers, presented in the “Migration in Conflict Areas Conference”, summoned by the Nagoya University, Japan and Global Strategy Institute, Turkey on August 16, 2006. The presentations are the summaries of the on site studies in Iran, Turkey and Azerbaijan, dealing with the Turkmen, Turkish Azerbaijani and Afghan communities. The book aims to display the significance of the migration issue in the nearby geographies and offering solutions while comparing variant methods and regions. The preface of the book is written by Prof. Aykut Toros, a prominent academic in the field, former chairman of Hacettepe University Institute of Population Studies and the current Department Chair of Beytepe University Department of Social Sciences. Aykut Toros, has chaired the “Migration in Conflict Areas Conference” with all diligence. Prof. Hisae Nakanishi is professor and dean at the Graduate School of International Development, Nagoya University, Japan. She is specialized in the International Politics, Middle Eastern Area Studies and Gender and Development areas. Assoc. Prof. Ibrahim Sirkeci, is the first academic to have comprehensive studies on Iraqi Turkmen migrants. He is an expert in human geography and is currently teaching in London School of Business. Hatem Cabbarli, academic and Chairman of the Analysis Department of Azerbaijani Assembly. He has comprehensive studies on Azerbaijani Turkish migrants. We are grateful for their precious contributions. The papers are presented both in English and Turkish for the use of all international bodies and migration experts. Global Strategy Institute Ankara - 2007 7 Migration in Conflict Areas 8 Migration in Conflict Areas Foreword “Migration as a means of gaining strategic positions” is one of the most important mechanisms of the state government. Such mechanism is used since the totalitarian rules of the paleolithic ages and still works in today’s participatory, NGO contributory, democratic methods of administration. The migration issue became an independent field before the 1950’s, as the issue became more pronounced and defined as a significant part of administrative policies. This specific piece of work is focused on subjects such as migration, strategy and human rights. Migration is a great change that urges people to leave behind their homes, economic means, social gains, culture and other aspects of their social lives. Being settled in an absolutely different environment is a great change for the migrants. Needless to say that the great change is not limited by the migrants alone, the abandoned societies and the new places of settlement are changing as well. Streams of migration can be classified due to their reason and character. One basic criteria is willingness. In this way, the migration moves branch off as voluntary migrations that happen by the individual’s own will and forced migrations that give the individual no right of choice. are: There are three basic reasons of forced migration. Those a) Conflicts, b) Lack of progress c) Natural disasters In that aspect, we can classify the migrants as political refugees, forced internal migrants, displaced persons (due to development projects such as dam constructions) those who are displaced due to aggravating natural conditions, persons removed for sexual abuse etc. according to the 2005 figures of the UNRHC, there are 191 million migrants on the World which means 3% of the World’s total population. The same source indicates that the number 9 Migration in Conflict Areas of the refugees have increased from 8,7 million to 9,9 million from 2005 to 2006. The UNRHC figures of 2007 even show that this number have increased to 12,5 million in 2007. Besides, the number of internally displaced persons is approaching 25 million. Other sources also indicate similar figures.” How can we distinguish voluntary migration from forced migration? There are no definite distinctions such as black and white. People might accept living on their own soils as a natural fact but their conditions may be improper and migration might be a solution to their problems. Would that be voluntary migration? Would they prefer to leave or do they have to? Contrary is the situation of the forced exchanged migrants. Those were carried away from their lands as result of a political decision and without their own will. Maybe there are some to prefer such exchange. It is not an unusual situation that there is voluntarism in the depth of a forced migration and vice versa. No matter being voluntary of forced, migrations have deep economical, social and cultural influences on the abandoned societies and the new settlement areas. Besides, they have strategic effects as well. The political power’s force that makes people move, is often a move or a strategic means to gain a new strategic position in front of the neighbors and the World. The gain of this position is strong enough to ignore human rights of all kind (education, health, togetherness etc). Communities are devoid of their essential rights. Such kind of a forced migration with strategic consequences, has to be treated within the frame of human rights. Though some political forced migration attempts are well meant, they are scarce. This specific book deals with three forced migration cases which are the Daglik Karabakh, Afghanisthan and Turkmen migrations. They have one thing in common: The state’s purpose to gain strategic positions on the international platform. Sadly, the state’s strategic purposes create vulnerable masses. Economic, social and cultural poverty becomes the fate of those people but liables don’t seem to care. Forced migrations often lead to internal conflicts and internal conflicts lead to external conflicts. Each conflict is the offspring of another. From that point of view, we realize that the policy “peace in the homeland, peace in the world” is essential to avoid any kind of migration and human rights violences. Prof. Aykut Toros 10 Migration in Conflict Areas Human Security of “People on the Move” A Case Study from Afghans in Iran With Some Reference to Turkmen Migrants in Turkey By Hisae Nakanishi, Professor of Graduate School of International Development, Nagoya University 11 Migration in Conflict Areas Introduction Human security and peacebuilding are two major and important concepts in the field of development studies, and have been shared among scholars and practitioners who deal with reconstruction of post-conflict societies. The notion of “Human Security” in particular has successfully incorporated the necessity of saving refugees and forced migrants caused by war and conflict. The highlighting of the significance of international protection of refugees and migrants is clearly indicated in chapter three, entitled “People on the move,” in Human Security Now that was prepared by Human Security Commission in 2003. People on the move, as is stated in this document, includes refugees, migrants, and those who are displaced because of wars and conflicts. This current study attempts to shed lights on Afghan refugees and migrants in Iran from the perspective of Human Security. Moreover, it seeks to provide some comparative viewpoint to forced migrants of Turkmen who fled from Northern Iraq to Turkey in the period of July and August, 2006. By so doing, this study discusses common challenges that refugees and migrants often face, and points out that very political nature of refugees and migrants for hosting countries as well as other stakeholders’ interests is the source of the lack of international protection regime of those people. 1. Afghans in Iran: historical overview Since the Afghan War in November 2001, many Afghan refugees returned home during the year of 2002. It is estimated that at least 2.1 million refugees being assisted by the UNHCR returned from Pakistan and Iran in 2002 and the first half of 2003. However, it is said that only 10 to 15% of the returnees were actually from Iran. It is estimated for example that 900,000 Afghans returned from Pakistan as opposed to only 100,000 people from Iran between November 2001 and August 2002.1 With no reliable statistics available, it is difficult to know the actual number of undocumented 12 Migration in Conflict Areas Afghan refugees. However, UNICEF estimates that there could be up to 500,000 Afghan children aged 6-15 years in Iran, among those whom are undocumented. Afghan refugees and migrants in Iran have been estimated to number approximately 2 million. It has been said that the number of Afghans was as large as 2.5 million at its peak. Given this astronomical figure, the government of the Islamic Republic of Iran has stumbled into the position of being host to the largest number of refugees and migrants in the world. The history of Afghan refugees and migrants dates back to the Soviet invasion of Afghanistan in December, 1979. The influx of Afghans into Iran continued to increase during the Soviet military from 1980 until 1992. It has been said that the number of Afghans entering Iran continued to grow between 1994 and 2000 when the Taliban captured Kandahar and later Kabul, expanding their territory of influence in Afghanistan. It is hard to estimate how many Afghans entered Iran and continued to stay there before and after 1994 until September 2001. The results of my research at Tehran UNHCR, the Ministry of Foreign Affairs, the Ministry of Interior, local NGO’s in Tehran, however, suggest that the number of Afghans who came to Iran dramatically increased in 2000, a year before September 2001. 2. Iran’s policies toward Afghans living in Iran What the presence of Afghans in Iran has meant for the Iranian society is an extremely complex issue. During Iran-Iraq war, the government of Iran stressed the significance of the unity of the oppressed (Mostazafin) and accepted Afghans, particularly Shi’i Afghans (mainly Hazaras). Iran also needed extra manpower as the population of Iran was only 35 million at the time, and thus welcomed Afghans who worked in various sectors and industries and also served in the military. The continued presence of Afghans in Iran however, has been considered a substantial economic burden for Iran over the last decade. The population of Iran has become doubled since the Iranian Revolution of 1979, and the problem of unemployment has 13 Migration in Conflict Areas continued to become increasingly serious year by year, particularly among young people. It is estimated that there are about 2 million Iranians who are unemployed and thus, some criticism has emerged in Iran society against Afghan workers, who are accused of occupying jobs, which Iranians should otherwise fill. Criticism has been also leveled against the assistance of some sections of Iran’s government and other international donors toward Afghan refugees and migrants. On the other hand, Iranian employers generally conceive Afghan laborers to be hard workers and many Afghans laborers usually undertake hard, dangerous and dirty jobs, which Iranians would hesitate to take. Under the above-mentioned circumstances, the government of Iran attempted to encourage the repatriation of Afghans first in 1993-1994. It is reported that about one million Afghans were repatriated to Afghanistan. Another attempt was made by the Iranian government in 2000 under a joint program with the UNHCR. However, owing to severe drought, continued and escalating hostilities between the Taliban and the Northern Alliance, a massive influx of Afghans into Iran was seen in the first six months of 2001. It is reported that more than 100,000 displaced Afghans were accommodated in the centers for displaced in Eastern Iran and Western Afghanistan by early April, 2001. Moreover, it is said that 1,000 Afghans entered into Iran every day during the month of April of that year. There was another slight increase in the number of displaced Afghans at the time of the Afghan War in November 2001. Yet, it is said that the increase of Afghan refugees who received emergency assistance was rather temporary, and the majority of those who lived in the camps located along the Iranian border as well as at the camps inside Afghanistan were later disbanded. It is to be noted that the problem of Afghans in Iran was not just an outcome of the Afghan War in 2001 nor was it the emergence of the Taliban. The presence of Afghans in Iran has more than two decades of history commencing in 1979. It is also said that a large segment of Afghans had existed in big cities and their surrounding areas within Iran before the US attack on the Taliban in 2001 as 14 Migration in Conflict Areas they had fled from the threat of the Taliban.2 Some Afghans came and lived (and often still live) alone with their family remaining behind in Afghanistan. Others came with a family and have stayed (and still stay) in Iran. However, it is observed that more single Afghans than those accompanied by family members have lived and continue to live in Iran. Thus, a distinction should be made between the “refugee” and the “migrant” to examine the real status of Afghans in Iran. 3. Legal Status of Afghans in Iran At present, at least 1.8 million Afghan refugees and migrants still reside in Iran. According to my analysis of a report commissioned by UNHCR-Tehran, there are three categories of Afghans in terms of their legal status.3 The first is the so-called“blue card” holder, a status granted to those who arrived before 1992. They have the right of residence and access to government services such as education and health. They are allowed to “work in a limited number of sectors (mainly low-paid, hazardous or labouring jobs).” The second category of Afghans are those who came to Iran between 1992 and1994 and obtained temporary cards at the end of 1994. The cards were often renewed however finally expired in 1996. Many of these temporary cardholders have continued to stay in Iran. The third category encompasses those who came after 1996 and were not granted any document. It is generally the case that the limited number of Afghans who arrived after 1996 were legally granted permission to stay for a short period of time. Since the fall of Mazar-e Sharif to the Taliban in 1998, there has been a large influx of Afghans who fled the oppression of the Taliban. It is said however, that only a small number of the Afghans were actually issued temporary cards. The above-mentioned explanation of these three categories of Afghans considered, it is clear that only a limited number of Afghans should actually be classified as “refugees”, while international donors and NGO’s often consider almost all Afghans 15 Migration in Conflict Areas in Iran as refugees. Legally speaking, from the Iranian government’s point of view, blue card holders are, more or less, identified as “migrants”, and thus are allowed to remain in Iran. This is clearly evident in the cardholders’ documents, which state that, they are given permission to remain in Iran as “migrants.” On the other hand, from the viewpoint of refugee status seekers, blue card holders were the ones who originally made a claim of “refugees” as they took refuge from the Soviet military. The question thus becomes; “who is a refugee?” Those who arrived after 1998 and received temporary IDs are most likely qualified as refugees both from the point of view of Afghans – the claimers – and the Iranian government, which granted temporary permission of stay. In particular, in March 2000, about 50% of requests by Afghan refugees were granted permission for temporary stay of up to 6 months Iran, after screening centers were set up in various provinces in Iran to determine the status of those claiming to be refugees. There is almost no dependable data, historical nor current, showing the number of undocumented Afghans in Iran. As mentioned earlier, documented Afghans have access to government social services, and are allowed to work. Undocumented Afghans are legally not allowed to be in Iran, and thus the policy of the Iranian government has been that undocumented Afghan children have no right to receive formal education while all documented refugee children have the right to a free education just like Iranian children. 4. Voluntary Repatriation Program for Afghans in Iran, and the UNHCR’s Education Policy Faced with a growing unemployment rate in Iran and the criticism against the government regarding the presence of Afghans, the Iranian government has launched a campaign to promote the repatriation of Afghans as well as to deport undocumented Afghans. 16 Migration in Conflict Areas The Iranian government considers that assisting Afghan children in primary education would contradict the government’s efforts to send Afghans back home, which have been underway since the end of the Afghan War in November 2001. After a long period of deliberation between the Iranian government’s Bureau for Aliens and Foreign Immigrants Affairs which commenced in 2000, the UNHCR assisted repatriation program started operations in April, 2002. The statistics provided by the UNHCR demonstrates that the cumulative number of UNHCR assisted and spontaneous returnees from April 2002 reached 370,000 Afghans at the end of 2002. The first half of 2003 however witnessed a considerable drop in the number of Afghan returnees, seeing only 80,000 return during this period. Faced with this reality, the Iranian government has been pressuring the UNHCR to speed up the repatriation program.4 As a part of policy to promote Afghans’ repatriation, the UNHCR changed its education policy toward Afghans in Iran in early 1990’s, the mid-90’s, and again from 1996. In the early 1990’s, it aimed at funding primary schools which targeted for refugee children and actually established schools for them. The first policy change occurred in 1996. The UNHCR decided to provide Iran’s Ministry of Education and Training (MET) with a grant in accordance with the number of refugees who registered in the Iranian government schools. Thus, the UNHCR’s policy was to alleviate the cost of the MET and let the MET maintain existing schools and conduct training programs for Afghan teachers. Further change is now imminent. A fundamental policy of the UNHCR regarding the approval of the status of “refugee” is that those who came to Iran after November 2001 are not to be recognized as refugees. Behind this policy is the logic that repatriation should be promoted as long as the security in Afghanistan is such that Afghans are able to return. Moreover, the UNHCR has a basic policy of providing “education for repatriation” to Afghan children.5 Along with this policy, the UNHCR and the MET have taken measures to make sure that the recipients of any education program will return to Afghanistan. For example, the MET provides scholarship to Afghan 17 Migration in Conflict Areas university students in exchange for their promise of their returning to Afghanistan upon the completion of their education. The same policy is employed for Afghans who undergo the MET’s training program to become teachers in Afghanistan. The UNHCR policy of“education for repatriation” as implemented by the MET has in effect stripped from both documented and undocumented Afghan children, their opportunity to access primary education. However, even among documented children, certain restrictions were posed and have become harsher. Documented children as well as temporary card holders required travel permits if they attended government schools outside the area where their blue cards were issued. From 1998/99, even permanent cardholders were barred from attending schools in Qom and Tehran where the shortage of primary schools has been severe even for Iranian children. Blue cardholders were allowed only inside the districts where their cards were issued. Clearly, the most seriously affected in terms of educational opportunity have been undocumented Afghan children. Furthermore, it is easy to assume that there have been more undocumented Afghans than documented. The majority of Afghan children who came to Iran after 1996, as mentioned earlier, are undocumented, and thus can not attend government schools. There has been a growing demand from Afghans and international NGO’s that even undocumented Afghans should be allowed to enroll in government schools. Yet, faced with the limited capacity of schooling even for Iranians, Iran’s Ministry of Education has not expanded the enrollment of primary schools to undocumented children, at least until August 2003. Iran’s Ministry of Education’s decision to continue restrictions over undocumented Afghan children reflects the Government’s general policy toward the Afghans. A new approach, however, to support undocumented Afghan children was made in 2002. The Iranian government decided to allow undocumented children to receive free primary education at schools run by the Literacy Movement Organization of Iran (LMO), a quasinongovernmental organization. Those who attend such schools are officially recognized as equivalent to students who go through 18 Migration in Conflict Areas government schools. As a matter of fact, the Iranian government declared on May 24, 2003 that Iran would scrap Afghan refugees’ permanent residence permits from September 23 2003. According to this new policy of Iran, blue cardholders are supposed to submit their cards to the alien affairs office by this date, and those who are found to have difficulties in returning to Afghanistan may be given temporary cards. If this guideline of Bureau of Aliens and Foreign Immigrant Affairs (BAFIA) is fully implemented, the Iranian government’s education policy toward Afghan children will drastically change. Consequently, it is likely that even documented children will be excluded from formal education. It goes without saying that the LMO’s literacy classes may close for undocumented children, even though LMO originally started the “Basic Education for All” program as an important facilitator of this scheme, which has been generally propagated by UNICEF in its policy toward children of developing countries. The issue then, is who can really facilitate the “Basic Education for All” program for Afghan children? There are Afghan community schools, where undocumented children are studying. The UNHCR estimated about 40 Afghan schools in Tehran and the outskirts of Tehran. These schools are called informal schools because they do not have the official permission of the MET to run. Thus, those who go through primary education in such schools are unable not receive any certificate upon completion of education. An agreement, however, was made between the Iranian government and the interim government of Afghanistan to recognize the validity of Afghan community schools when President Karzai visited Iran in September 2002.6 Consequently, those who graduate from community primary schools are now considered graduates of primary education. The names of the students who attended and finished schools are now submitted to Afghan Ambassador in Iran, who issues certificates to those students. Thus, these students are able to continue on to secondary schools when they return to Afghanistan without lapse. One of 19 Migration in Conflict Areas the problems that Afghan community schools usually face is a lack of funding. They are usually run by the minimal fees paid by the parents of the students and teachers are paid very low wages. Moreover, such schools are unable to afford a solid and permanent building of their own and thus are forced to rent a small space at a mosque or conduct classes in tents. 5. Dilemma of Repatriation Policy in Educational Sphere and Its Effect on Afghan undocumented children The above-mentioned examination demonstrates that the opportunities for Iran’s Afghan children to attend schools has, on the whole, expanded as documented children started to be officially accepted and LMO classes for undocumented children have been promoted. This however is not foreseen to continue. On the contrary, it is likely that Afghan children may find it more difficult to gain access to primary education in the near future as the on-going repatriation program is further promoted. The definition of refugee is highly problematic as explained earlier. The determining of who to protect as a refugee is a task for either the hosting country as well as the UNHCR. Therefore, the UNHCR and the Iranian government are faced with the difficult decision of the extent to which they should provide primary education for the Afghan residing in Iran. The on-going unrest and the slow progress in establishing security in Afghanistan appears to be causing a delay in the entire process of reconstruction.7 From the perspective of UNICEF’s emphasis on a children’s right to education and thus on “Basic Education for All,” it is mandatory for Afghan children to receive primary education regardless of the situation in which they are placed and whether they are documented or undocumented. Thus, their right to education is justifiable even though they illegally stay in Iran as long as they claim their difficulty going back home. From the viewpoint of UNHCR and Iran however, who intend to promote the repatriation of Afghans, providing basic education to Afghan children would reduce their parents’ incentive to return home. According to my interview with an officer at UNHCR20 Migration in Conflict Areas Tehran, the UNHCR is likely to decide on a 40% reduction in the budget of education for Afghans in Iran, and instead would reallocate the amount of such reduction to Afghan children in Afghanistan as a part of its comprehensive reconstruction programs. On the other hand, the economic burden on Iran, if the Afghans are allowed to stay is in reality to great for Iran to bear continuously as Iran’s unemployment rate is said to be getting increasing over the past number of years. Though it is true that employing Afghans in some sectors of Iran’s industry helps Iran to keep the rate of inflation in check, the Iranian government has been exposed to criticism of the Iranian people, who are against Iran’s hosting such a huge number of Afghans. Thus, Iran’s government now is forced to pressure Afghans leave the country. Here one should argue that an inevitable conflict exists between universally held children’s rights to education in an exiled country and Iran’s solving their domestic economic problems by kicking out Afghans. Moreover, as discussed earlier, the definitions of “refugee” and “migrant” involve a great deal of politics between a hosting country like Iran and an international donor like the UNHCR. This makes it difficult for both a hosting country and the UNHCR to formulate aid policies for refugees and migrants. Iran is now finds itself in an era in which it must formulate a “migration policy” for Afghans not a “refugee policy.” As a mater of fact, negotiations are underway between Iran and the ILO regarding the establishment of an ILO office in Iran to deal with the employment of Afghan migrants. If this eventuates, the number of Afghan workers who are to be officially employed and thus to be able to obtain working permits is likely to increase. 6. Toward a comparative study of “people on the move” with some special reference to Turkmen migrants in Turkey The on-going civil war in Iraq has affected many Iraqi civilians. One of the most serious victims is Turkmen people, a minority group in Iraq. The author met and interviewed about seven families, twenty men, and one woman in early August, 2006 both in Istanbul and Ankara. With the help of Mustafa Ziya, advisor of 21 Migration in Conflict Areas Global Research Institute at Ankara and cooperation of Turkmen Association, the author was able to conduct an intensive research on Turkmen who fled from Northern Iraq in the last 15 years.8 About the half of the interviewees were the ones who arrived at Ankara within a month. The stories by those who fled Iraq indicate that there was an intentional persecution of Turkmen in the surrounding areas of Kirkuk. According to them, the so-called Kurdification of the population near Kirkuk has been occurring: Turkmen people were harassed by Arabs and Kurds in different ways and thus were forced to leave their places.9 Some of them said that they were forced to be the followers of KDP. While they were living in other cities in Northern Iraq and/or in Turkey, their lands were confiscated by Kurds. Some of them mentioned that they lost their jobs just because they were Turkmen. Others said that Arab and Kurdish shopkeepers did not sell the goods. Another common story was that private soldiers of Saddam Hussein harassed many Turkmen in 1991 and thus they had to leave their home land, yet that the US soldiers and Kurds now cooperated in persecuting them. The recent comers of Turkmen the author met also commonly said that the number of bombardment has increased as the civil war near Kirkuk worsened. One of the common characteristics between Afghans in Iran and Turkmen in Turkey is the lack of media coverage.10 In the case of Iran, because of the breakdown of the diplomatic relationship between the US and Iran as well as economic sanction imposed on Iran by the UN Security Council Resolution in January, 2007, news covering internal affairs in Iran has been very limited. Moreover, there seems to be a general tendency of demonizing Iran because of the nuclear development in Iran. In this trend, the fact that Iran has taken much burden of accepting Afghans more than the last two decades has tended to be masked as such a picture would provide a positive image about Iran. In the case of Turkey, Turkey’s being an alley of the US seems to discourage Turkish media in covering Kurdish opposition to Turkmen in Iraq. It is believed that the US has allied with Kurdish people in overthrowing Saddam Hussein and that the US 22 Migration in Conflict Areas has kept a close relationship with the two Kurdish leaders, Barzani and Talabani in the US operations of Northern Iraq, particularly in the area of Kirkuk oil field. Thus, the news about the persecution of Turkmen is very political for the current government of Turkey which has been politically supported by the US government.11 The level of political sensitivity of the issue has brought about the scarce coverage of Turkmen’s issue in Turkish media. Despite the fact of much tragedy which happened in Talafar in spring, 2006, and of hundreds of Turkmen’s flow into Turkey in the late July to August, 2006, news about Turkmen has been silent at least in the first half of 2006 during which the author stayed much in Turkey. The second characteristics in common is that there is no clear prospect of the end of conflicts and wars in Afghanistan and Iraq, and thus that the continued flow of people from Afghanistan and Iraq to their neighboring states, whether they are called refugees or (forced or non-forced) migrants, is expected. Another striking similarity is the vicious cycle in the life of the people on the move such as Afghans in Iran and Turkmen in Turkey. The worsening security pushes those people in their home countries to wherever they can go. However, because of various regulations and international treaties, of vagueness in Geneva Conventions and Protocols regarding refugees, and of political aspects of “the people on the move,” those who are forced to leave their own countries can not be legally and often socially protected in host countries. The lack of legal status generally prevents them from accessing to basic socio-economic services. They can not get access to medical insurance, employment opportunities, and to formal education. This usually leads them to decide to go to other countries without any clear vision of being protected in the next country they would flee to. This type of vicious cycle is prevalent in both cases the author dealt with, but is easy to assume that it is a wide-spread phenomenon among refugees and forced migrants. The authorization of refugee status in Turkey is also to be noted here. According to the UNHCR office in Ankara, Turkey’s conclusion of the Geneva Convention in 1991 has determined that people from the West can be recognized as refugees but not the ones from the East. This means that Turkmen people are from the beginning excluded as potential candidates for refugees in Turkey 23 Migration in Conflict Areas except that they are in blood related to some Turkish citizens. As a result, many Turkmens who came to Turkey are usually difficult to be certified as “refugees” and thus are generally filed as “exiled” people. They are allowed to stay in Turkey as their legal status becomes “on hold” until they receive official notice of not being recognized as “refugee.” One of the most serious problems is, according to the UNHCR, the lack of any official support from Turkey, a hosting country. The limited budget of the UNHCR can not cover social welfare of exiled people. The same story was told by the UNHCR in Teheran. Conclusion This study has found that the concept of human security can provide a significant perspective to examine the reality of “people on the move.” It goes without saying that the definition of refugee, as is seen in the case of Afghans in Iran and Turkmens in Turkey, is highly political. Moreover, even the presence of Afghans and Turkmens have become a very political issue in respective hosting countries. In the former case, the changing legal and economic status of Afghans in Iran over time was the reflection of the Government’s needs of Afghans in Iran, and of other stakeholders’ political and economic interests. This has been observed particularly in the changing policies of Iran’s and the UNHCR’s in their education policies toward Afghan children. Afghans in Iran often made use of Iran’s changing policies toward Afghans as one of their survival strategy. Many Afghans have been going back and forth between Iran and Afghanistan with different status and/or with different permits, depending on physical security of Afghanistan and on economic calculation. Though one can always say that each case is different in different time and space, one should note that many Afghans have been settled down in Iran as migrant workers and that Iran have often accepted them for economic benefits. The estimated Afghan population in Iran, which is at least 1.5 million people even after the repatriation program ended, demonstrates that certain degree of integration of Afghans in Iran can be observed. 24 Migration in Conflict Areas But it is also pointed out that the majority of Afghans in Iran have not been granted a secure life, human security. The lack of their official access to socio-economic services has placed many Afghans in living a difficult daily life. As argued earlier, many common characteristics have been found between Afghans in Iran and Turkmen in Turkey. But, those commonalities are not, in my opinion, limited to these two cases in question. Who can be identified and/or authorized as refugee, and who can be considered and/or claimed as migrant all depend not only on political and economic factors of hosting countries, but also on the public awareness of international society which is often manipulated by political will of the more powerful states in world politics. Those victims,-either refugees or forced migrants-who are covered in media become visible, and thus can be recognized the very existence. But, in many cases, the non-coverage of those who are under the survival threat makes them non-existent. Much more study should be made on Turkmen people under siege in Iraq, Turkey and other countries, as one of the representative cases of politically and socially vulnerable people. For this direction, a more comprehensive study on “people on the move” should be done from a comparative perspective. Notes: This article is based on the working paper, written as a report for “Peacebuilding Study Group,” initiated by Prof. Yasunobu Sato, Tokyo University. The part of this paper regarding Afghans in Iran was the outcome of my field research conducted in August 2002 and August 2003 in Iran which was funded by Prof. Sato’s “Peacebuilding Project.” I interviewed the Director of Bureau for Aliens and Foreign Immigrants Affairs (under Interior Ministry), Iran’s Former Ambassador to Afghanistan, the Director General of the Institute of Political and International Affairs (at the time), the Former Deputy Minister of Iran’s Ministry of Defense, and approximately twenty Afghans living in Tehran, Kan and Sharahzad which are located in the suburbs of Tehran. But, the author added much writing on Turkmens in Turkey which is based on the research conducted in the summer, 2006 as a preliminary study of the on25 Migration in Conflict Areas going project entitled “Mobility and Settlement of Migrant People in Post-Conflict and War Processes.” This project is funded by the Ministry of Science and Education, and has started April, 2006 under the author’s initiative. 26 Migration in Conflict Areas Endnotes 1. Untied Nations High Commissioner for Refugees. A Statistical Overview of the UNHCR Voluntary Repatriation Programme of Afghan Refugees from Iran: April 9th to August 7th 2002. 2. UNHCR. Iran Operational Update No.7-9 August, 2002. Squire, Catherine. Education of Afghan Refugees in the Islamic Republic of Iran, 3. Report Commissioned by UNHCR, Tehran. December 2000. 4. UNHCR. Iran Operational Uupdate 5. Education Programme Secretariat, Ministry of Education. Educational and Vocational Training: Mid-Year Review. Kabul, September 2003. 6. This is based on my interview with Afghan Ambassador to Iran, August 7, 2003 at the Embassy of Afghanistan in Tehran, Iran. See also, Education Programme Secretariat, Ministry of Education. Educational and Vocational Training: Mid-Year Review. Kabul, September 2003. Academy for Educational Development. Final Report: Education Situation Survey and Head Teachers Training for the Urgent Rehabilitation Support Program in Afghanistan. (prepared for PCJ/JICA). January 2003. 7. Donimi, Antonio, Norah Niland & Karin Wermester, eds. Nation-Building Unraveled?: Aid, Peace and Justice in Afghanistan. Bloomfield, CT: Kumarian Press Inc., 2004. 8. Interviews were conducted much intensively in August 13-14, 2006 at Iraqi Turkmen Association Office of Istanbul with the help of Mustafa Ziya. The author covered 10 Turkmen families and 15 individuals. 9. These oral accounts are significant as these accounts have rarely been covered in any reports published by world-widely active think-tanks such as International Crisis Group. See the report of the Group as follows: International Crisis Group. Iraq and Kurds: The Breaking Battle over Kirkuk. Middle East Report No. 56, 18 July, 2006. 10. There is not much coverage about Turkmen migration even in academia. One of the articles relevant here is Sirkeci’s article. Ibrahim Sirkeci, “Ethnic conflict, wars and international migration of Turkmen: evidence from Iraq,” Migration letters Vol. 3 No. 1, April 2006, p.31-42. 11. Reports from http://www.turkmen.nl/SOITM.html and http:// www.turkmen.nl/ 27 Migration in Conflict Areas 28 Migration in Conflict Areas MIGRATION OF TURKMEN Impacts on Turkey, Iraq And Turkmen Assoc. Prof. Dr. Ibrahim Sirkeci European Business School London, UK Email: sirkecii@ebs.regents.ac.uk http://sirkeci.migrationletters.com 29 Migration in Conflict Areas Abstract International migration is best understood with a conflict perspective because; in migration process containing parties with different interests, there are several layers of conflict involved. Out-migration from war zones and conflict regions are particularly differing from other types of international migration moves due to the forceful nature of drives behind. Unrest among ethnic groups may lead to emigration. Iraq, as such a country with a multi ethnic population, has been diseased with ethnic cleansing since its establishment in the 1920s. Arabisation policies changed the country’s ethnic composition. The wars Iraq involved and internal armed conflicts, especially with the Kurds, have added to this already damaged context of ethnic tensions. Iraqi Turkmen migration is part of this broader picture. The Turkmen fled to Turkey and other European countries to escape from ethnic cleansing and it’s by products. During the last three years, it is proven that the Turkmen like other small minorities will remain in limbo and at disposal of stronger stakeholders in Iraq, namely Sunni and Shii Arabs and the Kurds. Kirkuk is a showcase for the future as a target for Kurds and Arabs claiming over the province while the town stands as a major home for Turkmen in Iraq. Iraq will continue to lose more of its Turkmen population to international migration. Turkmen fleeing Iraq are likely to arrive in primarily Turkey and the European Union. Remaining Turkmen can either progress to a diasporic and transnational ethnic belonging or give in to Kurdisation or Arabisation whichever is strong in the areas they reside in the long run. Democratic options are extremely important for minorities in particular. Migration of Turkmen: Impacts on Turkey, Iraq and Turkmen Introduction Iraq has unfortunately been a laboratory for ethnic conflict particularly regarding its recent history. Immediately after the war, 30 Migration in Conflict Areas I have underlined the need for attention to the potential conflict arising from Kurdish authority over multi-ethnic areas of northern Iraq (Sirkeci 2005a; Sirkeci 2005b). No matter how many were they in the past and how many left there today, Iraq is home to many ethnic and/or religious minorities and only democratic governance can ensure there will be no further ethnic crimes against any of them. Starting point today is an unfortunate one because the ethnic cleansing practices lasted almost a century and have damaged interethnic relations once and for all. Nobody is able to estimate how long it may take to settle down old scores and to move on to a democratic Iraq. The United States and allies have a bad record of failures in reconstruction of other countries they intervened (e.g. Afghanistan and Haiti) and there is no evidence to think Iraq will be an exception. After three years on and still a death toll of around 800 a day is on record. Kurdish led structure is not causing happy feelings among anybody in the country. Arabisation policies in Iraq have continued in consecutive governments since the mandate years, however, they intensified and consolidated in the 1970s and after. It did not target the Turkmen alone but the Kurds and others including Christians. Arabisation involved changing names of cities, towns, regions, changing administrative borders, registering people as Arabs, and resettling them into Arab towns in the south as well as moving in Arabs from other regions with incentives. These are typical population policies that could be found in any undemocratic system and they aim ethnic cleansing. Like the Kurds, the Turkmen as the third largest ethnic group in the country received a special attention from Iraqi authorities. They were banned from taking employment in many key public services, forced to early retirement, and banned from using their mother tongue since the 1970s. As a sizeable but small ethnic group, they faced further restrictions in property ownership too. Turkmen and Kurds were forcibly expelled from their homes in Arabisation of Kirkuk and other towns. Turkmen existence in Northern Iraq can be dated back almost a thousand years. Some of them moved alongside the Turkic migrations from Central Asia while some were brought in by the Ottomans to settle in garrison towns, particularly Kirkuk. Throughout centuries, a sizeable Turkmen population lived in this geography which is 31 Migration in Conflict Areas evident in historic texts and maps as well as in past population censuses of Iraq. The figures though seem decreasing over time. There are obvious reasons such as forcible internal displacement by Iraqi governments and “nationality correction” practices as part of a broader “Arabisation” programme which had even renamed Kirkuk as “Ta’amim,” meaning nationalisation in Arabic. I would guess a round figure of tens of thousands for internally displaced people as a result of Arabisation since the 1970s, around half expelled from Kirkuk. Majority of them were Kurdish followed by Turkmen. For an indication we can look at population change in Kirkuk: From 1957 to 1977, according to censuses, Turkmen share in the city dropped from 21.4% to 16.3% whereas Arabs increased from 28% to 44% (HRW 2003; ICG 2006). Turkmen in Iraq represent a sizeable population, which we estimate to be around three million. Despite its fraudulent nature, in the 2005 January elections, Iraqi Turkmen Front had managed to receive 74.000 votes in Kirkuk to win 3 seats in the parliament. In other areas, their voting support was reported to be extremely low: about 20 thousands. Including those elected from other parties’ lists, in total only 13 Turkish origin MPs were sent to Iraqi Parliament in January 2005. This should be read as the proof for these fraudulent and well-manipulated elections. Iraqi census results from the 1940s and the 1950s provide us with basic minimum Turkmen population size of around 570.000 (9 %). Considering population growth rates in Iraq over 50 years, the size of Turkmen in Iraq should be expected to be at least over 2,5 million today by projecting on the 1957 census. However, adding a weight for ethnic cleansing policies towards Turkmen and other ethnic groups, one might easily reach to figures well over three million (Kerkuklu 2004). Any further step towards a peaceful multi-ethnic Iraq needs a fair census of population in a way and format acceptable to ethnic groups and monitored by a trusted international committee. Today there are yet no reliable current statistics on ethnic make up of Iraqi population and neither Iraq need one nor it is an easy and peaceful task. However, what is important is that Iraq is made up of several large and small ethnic and religious population segments and any new regime should be formed in a democratic way to be respectful to their cultural and political rights. 32 Migration in Conflict Areas I will discuss the results of our recent survey on Iraqi international migration, which I had carried out in 2004 with the support of Global Strategy Institute in terms of staffing and logistics that I am grateful for. Conceptual remarks Conflicts almost certainly result in some outflow of people from conflict zones. Evidences of that can be found all around the world. Some conflicts have caused long distance movements while some others brought large refugee burdens in neighbouring safe countries. Emigration from Ethiopia to the UK (Stansfield 2004) can be an example for the former while Kurdish refugees arrived in Turkey following Saddam’s Anfal campaign (Romano 2006) would be a good example for the latter. Wars, ethnic conflicts and environmental hazards are all alike and may trigger migration outflows. Iraq has been such a country with a series of international conflicts (e.g. war with Iran, invasion of Kuwait, 1991 and 2003 Gulf wars) as well as ongoing internal conflicts mainly resulting in small ethnic groups suffering from Arabisation and aggressive ethnic cleansing policies of Baath Party for decades. Overall an uneven distribution of wealth and power within the country combined with international pressures has produced a continuous environment of insecurity for Iraqis in general and small ethnic groups in particular. Since 1990, this has also been explicit in growing Iraqi diaspora in developed countries (Sirkeci 2005b). The explanation lies in conceptualizing the environment of insecurity as a set of factors facilitating international migration (Sirkeci 2006) that shall go along with a general conflict perspective. In a conflict perspective, we can identify the layers of conflict as follows. Conflict between the sending and receiving countries arises from different needs and requirements. Excess labour in a country may not correspond to the quality of the required labour supply need. Thus they may not have similar immigration regulation priorities. Another layer of conflict appears as regulating and controlling agencies face the challenge of individual human agency poised to migrate and cross the borders. This has recently created a grey zone that is open to human rights violations leading to deaths of illegal or clandestine migrants caught at border areas. Militarization of migration policies has been evident in the practices 33 Migration in Conflict Areas of the USA and Spain in recent years (Castles and Miller 2003; Massey 2004). Another layer may express itself when immigrant minorities face locals or return migrants face fellow national at home. Integration of immigrants and issues related to financial and social burdens due by immigration are central themes of contemporary policy debates and research (Khattab et al. 2006). Environment of insecurity measured in material and non-material terms (Sirkeci 2006) can be established for Iraqis and within which exit and status quo options were available for Turkmen, Kurdish and other ethnic groups alike. Iraq, a country of internal conflicts and at the centre of international conflicts, has become a major source country for international migration. By mid 1990s, net out-migration rate in Iraq was 6.8 per thousand with a corresponding population growth rate of 2.1 per cent and yet housing some 120 thousand refugees mainly from Palestine (UN 1998). In this paper, I will try to present Iraqi Turkmen migration which largely relates to these three layers of conflict while Iraqis flee the country towards relatively secure destinations. These outflows can be better understood when the context of ethnic conflict is coupled with other known factors of international migration such as economic and political motives which have been widely discussed in migration theory (Massey et al. 1993). Hence, we can suggest a conceptual framework that sees international migration of Iraqi Turkmen as a function of deprivation at home (push factors) compared to relative gains (pull factors) intertwined with in-country, international and regional conflicts. Such integration of conflicts into the perspective also helps us to understand why even brief conflicts may lead long-term steady out-migration flows in some areas. This might be particularly relevant to Iraq, a country turned into a battle ground with a little hope for quick recovery and thus becoming a country of emigration for the long term. Data and methods Immediately after the 2003 war on Iraq, we have conducted a questionnaire survey covering 10 Iraqi cities and towns: Altunkopru, Baghdad, Besir, Dakuk, Erbil, Hanekin, Kerkuk, Musul, Suleymaniye, Tazehurmatu, Telafer, Tuz, and Zeynelabidin. Despite a larger target were set at the beginning, due to security reasons, some areas had to be excluded reducing the final 34 Migration in Conflict Areas sample to 1040 households with 5986 individuals (2992 females and 2994 males). In the absence of any sample frame for the total population, from which to draw a probability sample, selection of towns were judgmental. Nevertheless a reasonable randomness was secured within each selected location (Bryman 2001; Neumann 2003). Using a randomised non-probability sampling technique, we aimed to achieve as representative a sample as possible within given limitations. Selection of locations with sizeable Turkmen populations was based on the past census results, literature and judgements of key informants from the Iraqi Turkmen community in Turkey. We have chosen three neighbourhoods in every location except 10 in Kirkuk, 4 in Erbil, 2 in Tuz and 2 in Baghdad regarding different population sizes. One centrally located street was chosen as starting point in each area to complete 15 interviews with Turkmen households. Beginning with the first residential address in the street, interviewers visited houses one by one until they complete 15. When there are fewer than 15 Turkmen households they are directed towards the next parallel street and continued likewise until the quota is filled. A four-module questionnaire was used and implemented by 40 interviewers in 1400 randomly selected Iraqi Turkmen households. Modules of the questionnaire focused on background characteristics of households and individuals along with their migration experiences and perceptions. While module A was collected information about the background characteristics from a key respondent in each household, modules B and D also asked about living conditions, quality of the living environment, cultural features such as religion and language, and values of household members. In module C, we aimed to record migration experiences of migrant members of households in particular. Except in very few cases in which migrants were visiting their families back home, we have used proxy respondents, usually the head of household, to answer questions about migrants. Among 5986 individuals, we recorded 590 migrants (21% were return migrants) and interviewed 454 of them in 371 households. We have collected information about and/or from only two migrants if more than two were identified in any given household. This was to avoid repetition of similar accounts and due to time and financial constraints. There were practical and methodological issues we had to 35 Migration in Conflict Areas tackle in the field. All were related to the security conditions of Iraq. In a country demolished by the strongest military power of today’s world, security is the most precious element. We were not in a position to offer it to anybody however tried the best. Nevertheless, we had to lighten some procedures. Training and commitment of field researchers were the main strength which we hope covered the weaknesses caused by the Iraqi insecurity. We had created teams of two or three for each location but did not use control teams to verify data collection and we did employ a restricted screening. This was because we had to send a limited number of researchers to the field within a limited time period. Lengthy procedures and several visits were great luxury. Another major issue was lack of any population framework from which we could have drawn the sample. However this might not be the case even if we had some kind of population register of Iraq, because ethnic make up would be somewhat twisted due to controversies and Arabisation policies towards Turkmen and other ethnic groups. Therefore these results should be read with care and considered as a partial snapshot of Iraqi Turkmen international migration experiences. However, this research still represents the only available survey based on a sound and reliable methodology on Turkmen international migration from Iraq. Turkmen emigration from Iraq and implications for Turkey, Iraq, and Turkmen At the background of Iraqi Turkmen international migration, two things are crucial: Turkmen were subjected to Arabisation along with the Kurds and thus, they were also subjected to a certain degree of Kurdisation. In Arabisation campaign, two key practices of Iraqi government forced Turkmen to join Kurds. First, they were expelled to Kurdish controlled areas in the north; secondly, in the last census there were only two options for ethnicity: Arabic or Kurdish. Figure 1 summarizes Turkmen migration abroad as reported in the 2004 survey (Sirkeci 2005a). There are very few cases before 1979, the start of Iran-Iraq war. The first Gulf War effect is explicit in the first peak represented in the middle of the graph. Migration flows continued with a volume since then. More than 80% of Turkmen migrations took place after 1990 and about 45% left Iraq after 1997 (Figure 1). Every jump in this figure can be 36 Migration in Conflict Areas linked with a serious attack towards Iraq or some internal conflict. For example, highest point in frequency is very likely to be as a result of Operation Desert Fox as well as nationality correction campaign and census practices of Saddam regime. Figure 1: Year of last migration abroad, Iraq, 2004 Providing clues for migration motivations of Iraqi Turkmen, these periodical changes are helpful in understanding the relationship between such an environment of insecurity in Iraq and international migration similar to other cases (Icduygu, Romano and Sirkeci 1999; Sirkeci 2006). Main characteristics of Turkmen emigration as we have identified in 2004 survey in Iraq (Sirkeci 2005a) are as follows: 1. More than one in three households have had at least one member who has migrated abroad; that means an overall emigration rate of 10 per cent. 2. A strong majority of Turkmen in Iraq described their living conditions above adequate as their homes are well equipped with necessary goods and devices. 3. Their income levels were also found at around Iraqi averages. Only one in five states they were on worse finances compared to their neighbours and again about 20 per cent stated their financial sources were insufficient. 37 Migration in Conflict Areas Some authors also reported that Turkmen are mainly an urban middle-class population which may add to the profile and signify a satisfied community overall (Kerkuklu 2004). 4. Turkmen are relatively well educated with more than a quarter with university level educational attainment. 5. Only less than 20 per cent expressed somewhat dissatisfaction with their current life while only about a quarter think it is easier to find job abroad. 6. Turkmen speak Turkish (>99%), Arabic (>90%) and Kurdish (<50%). This reflects a multi-lingual ethnic group speaking official language of Iraq and the language of their neighbours and relatives; however, the mother tongue of Turkmen is yet Turkish. 7. Despite wars and destruction, only a small fraction of Turkmen were willing to emigrate. However, for those potential migrants major reasons are terror/conflict/war and economic betterment (74 per cent). Forceful internal displacements should also be counted in this category. 8. Among many reasons, war, conflict and political reasons were reported as causes of migration by almost 60 per cent of Turkmen. It was followed by avoiding military service (38 per cent) as, for example, they did not want to serve in Jerusalem Army. Economic causes (37 per cent) were the third common reason. 9. Illegal migration was prevalent among Turkmen from Iraq. More than one in two knows at least one person who emigrated illegally while more than 40 per cent considers it a legitimate way of migration. Almost 50 per cent of Turkmen entered into destination country without a valid visa. 10. Turkmen mostly emigrated to Turkey (38 per cent) and Germany (21 per cent) followed by Denmark (8 per cent) and Sweden (6 per cent). 11. More than 90 per cent of Turkmen emigrants were younger than 40 while about 50 per cent were between 20-29 years old. 12. About a quarter of Turkmen had more than one international 38 Migration in Conflict Areas migration experience while around a third had migrated internally. Hence, earlier migration experiences can be added to human capital facilitating future migrations. 13. Migration abroad did not help most Turkmen to find jobs or improve their occupational status. Only 6 per cent moved from unemployment home into a job abroad. Similarly only about one in ten gained an upper level attainment after migration. 14. About 40 per cent of Turkmen emigrated with their families or friends. Nearly half of them were followed by friends and family after the migration of one member. Thus there is also a story of chain migration within that fleeing Iraq. 15. Turkmen had received help in various forms (e.g. information, housing and jobs) from their families and friends who live abroad. Given the fact that a strong Iraqi diaspora has been built during these decades of wars and conflicts in the country, Turkmen and other Iraqis willing to emigrate are likely to find some help within this transnational community (Sirkeci 2005b). Turkmen migration from Iraq has already made an impact on Iraq, Turkey and Turkmen. These outflows reduced the population of Turkmen in Iraq while creating a sizeable Turkmen immigrant community in Turkey and weakening the Turkmen claims based on population size in Iraq’s reconstruction. The progress of Kurdish claims over Kirkuk and other cities where Turkmen live is open to a direct Kurdisation of Turkmen, possibly in more indirect ways than what Saddam did. Turkmen; hence, can lose more people to emigration, escaping from another wave of ethnic cleansing. This kind of ethnic cleansing may come in the form of a steady and implicit discrimination in order to avoid international pressures. Turkmen may be kept away from the lucrative oil revenues and jobs created by which. These can increase the environment of insecurity for Turkmen and force them to exit. That means emigration unless Turkmen decide to revolt against the oppression. However, a total disappearance of Turkmen should not be expected. 39 Migration in Conflict Areas In a positive scenario, Turkmen may join forces with others and build a democratic solution. This seems the most beneficial scenario for Turkmen as it would scrap ethnicity based negotiations and power relations as well as potentially securing cultural rights within a broader framework of freedoms. However, more realist projections would suggest Turkmen choices will be divided between various religious sects and the Kurds. Their poor election performances in 2005 can be seen supportive of this suggestion. However, regional players in the international conflict of power over Iraqi oil and status quo may not pave way to such solution as they would not want to loose their strategic partners or puppets. Turkey’s interest in Turkmen would remain but never urge to interfere as witnessed in the case of Cyprus in the 1960s and 1970s. So far, it appears only as leverage for Turkey’s odyssey to eliminate its own Kurdish question by restricting Iraqi Kurds’ independence claims. Turkey would be concerned if it loses the Turkmen cause against the Kurds. Since the Turkmen existence in Iraq provides Turkey with a natural party in disputes within Iraq along with its regional power role. Iraqi Kurds’ gains over Kirkuk and oil are expected to give impetus to Kurdish irredentist claims over neighbouring countries’ substantial Kurdish populations. Turkey’s main concern so far is that rather than solely protecting its co-ethnics left in Iraq after the collapse of the Ottoman Empire. The erosion of Turkmen from Iraq’s demography will weaken Turkmen’s hand in reconstruction of Iraq in case it continues on ethnic weights of population. However, despite uncomfortable conditions in Iraq; both migration thresholds allowing only those with adequate human and social capital and immigration restrictions by destination countries will pose great obstacles. Another implication of international migration survey results is based on linguistic and religious patterns. Iraqi Turkmen are three-lingual (Turkish, Arabic and Kurdish) therefore language should not be used as an ethnic marker in any count including proposed referendums over the fate of Kirkuk. A 3 to 2 ratio exists between Sunni and Shii among Turkmen. Therefore, a religion based demarcation is also problematic and should be avoided. 40 Migration in Conflict Areas The overall stability and normalisation of life in Iraq appears clearly a long term target given the results of three years since the toppling of Saddam Hussein. Therefore, both shattered economy and devastated social and political relations will remain as main push factors for future migrations (Sirkeci 2005b). This should be better assessed by Turkey and European Union as potential destinations for any further Iraqi emigration. These trends should be expected to continue in the future as migration is built upon networks which carry information back and forth, logistic support at every stage, and a comforting familiarity. Turkey, so far hosting the largest portion of Turkmen abroad, will expect a small stream of Turkmen from Iraq within its immigration flows in the foreseeable future. However, for Turkey, a small Turkmen immigration does not seem to create a big problem given the advantages that already served to Turkey’s Turkmen immigrants. The Turkmen speak Turkish as mother tongue and share similar cultural backgrounds with the native Turks, so they do not face many obstacles in terms of social and economic integration. Any potential issues in naturalisation and residency regulations of Turkey may pose a challenge but still will be dwarfed by larger migration flows Turkey is yet to tackle, particularly after joining the EU in ten to twenty years. For Iraq, Turkmen will be an indicator of democratisation. As their rights and freedoms are secured against bigger parties interests in Iraqi power vacuum, observers can be sure of some progress. Hence their emigration should be considered as voting by feet: more emigration means more effort needed for a democratic and prosperous Iraq. Conclusions Iraq cries for a democratic solution which will ensure no ethnic or religious groups’ rights are violated. Otherwise, it is very likely that, no matter Kurds or Arabs, whoever is in power will aim to strengthen its own ethnic or religious community at the expense of others. For international community, there is a difficult but possible task in Iraq. Debates on reconstruction of the country have 41 Migration in Conflict Areas been dominated by ethnic and religious sectarian claims so far. This is extremely necessary in order to understand the importance of the issues and addressing them adequately. The task is to make sure this chaos ends with a truly democratic solution guaranteeing there will be no ethnic, racial, or religious discrimination against any minor ethnic group rather than structuring some securities for some minorities. The former solution is likely to create a peaceful multicultural Iraq whereas the latter is open to more internal conflicts. Guarantees are needed for cultural practices, use of mother tongue, education in mother tongue, and freedom of expression as well as providing public goods on the basis of equal opportunities. Regarding the current state of affairs in Iraq and the Middle East, more Iraqis regardless of ethnicity are likely to seek security in other countries. The difficulties and barriers on entry into popular immigration countries will force them to resort to clandestine migration. Past migration studies suggest that most often those with adequate human and social capital will emigrate and the poorest segments are likely to remain immobile. Turkey and the European Union will face more challenges at the south east border as migration pressures build up in Iraq. Once this path is established as a gateway, it is also likely that Iraq may appear as a transit country for migrants arriving from the East and South of Iraqi borders. Turkey’s long waited integration with the European Union is likely to create an impetus for immigration from Iraq. A neighbouring Muslim member of the EU will be attractive to many immigrants from Iraq, and of course from other Middle Eastern countries. As we have seen in the cases of Greece, Spain and Italy turning into new immigration countries in Southern Europe, Turkey may suddenly become one. Migration management, thus, is going to be a key policy challenge for Turkish governments and their European allies. Conflict is proven as a significant push factor for international migration and it creates sudden massive outflows as well as steady long term emigration from areas with low profile conflicts based on strong ethnic tensions and ethnic inequalities. Therefore, more serious and effective efforts are needed in Iraq to 42 Migration in Conflict Areas stop the unrest in the country. Unfortunately countries with marginal interests in the region are likely to contribute to the problem rather than the solution. Finally, international and national governing bodies are recommended to encourage and help researchers to conduct more research on Iraqi population movements and ethnic relations in Iraq. This is the only way to move forward in reconstruction of a democratic Iraq that house several ethnic and religious populations in a peaceful manner. Iraq’s state archives and available records and registers should be made accessible to researchers to establish the current state of ethnic affairs in Iraq as well as disclosing the correct course of events and incidents ethnic groups have gone through in Baath regime. This might help people of Iraq to understand each other but more importantly might help restructuring Iraq’s power equation in a fair way if used responsibly. 43 Migration in Conflict Areas References Bryman, Alan. 2001. Social Research Methods. Oxford: Oxford University Press. Castles, Stephen, and Mark J. Miller. 2003. Age of migration: international population movements in the modern world. Basingstoke: Palgrave Macmillan. HRW. 2003. “ Iraq: Forcible Expulsion of Ethnic Minorities.” Pp. 36. New York: Human Rights Watch. Icduygu, Ahmet, David Romano, and Ibrahim Sirkeci. 1999. “The ethnic question in an environment of insecurity: the Kurds in Turkey.” Ethnic and Racial Studies 22:991-1010. ICG. 2006. “Iraq and the Kurds: The brewing battle over Kirkuk.” in Middle East Report. Amman, Brussels: International Crisis Group. Kerkuklu, Mofak Salman. 2004. Brief History of Iraqi Turkmen. Dublin: Yildiz Yayincilik. Khattab, Nabil, Ibrahim Sirkeci, Tariq Modood, and Ron Johnston. 2006. “A multilevel analysis of returns to education in labour market among ethno-religious minorities in England and Wales.” in European Population Conference 2006, Population Challenges in Ageing Societies. Liverpool, UK: European Association for Population Studies. Massey, Douglas. 2004. Crossing the border: research from the Mexican Migration Project. New York, NY: Russell Sage. Massey, Douglas S., Joaquin Arango, Graeme Hugo, Ali Kouaouci, Adela Pellegrino, and J. Edward Taylor. 1993. “Theories of International Migration: review and appraisal.” Population and Development Review 19:431-466. 44 Migration in Conflict Areas Neumann, W. Lawrence. 2003. Social Research Methods. New York: Allyn and Bacon. Romano, David. 2006. The Kurdish Nationalist Movement Opportunity, Mobilization, and Identity. Cambridge, New York, Melbourne, Madrid, Cape Town, Singapore, São Paulo: Cambridge University Press. Sirkeci, Ibrahim. 2005a. Irak’tan Turkmen Gocleri ve Goc Egilimleri. Ankara: Global Strateji Enstitusu. —. 2005b. “War in Iraq: environment of insecurity and international migration.” International Migration 43:197-214. —. 2006. The environment of insecurity in Turkey and the emigration of Turkish Kurds to Germany. Lewiston, N.Y.: Edwin Mellen Press. Stansfield, Joanne. 2004. “Ethiopian/Eritrean Migration and Identity.” in Geography. Sheffield: University of Sheffield. UN. 1998. World population monitoring. New York: United Nations. 45 Migration in Conflict Areas 46 Migration in Conflict Areas THE DAGLIK KARABAKH WAR Refugee and Forced Emigration Problem Hatem Cabbarli 47 Migration in Conflict Areas Introduction After the independence declaration of the Southern Caucasian States, the immigration issue changed its regional characteristics and became an international issue. UN, UNRHC and several NGO’s began to support these countries in different ways. Today, the immigration problem in Azerbaijan, Georgia and Armenia appears to be the major problem of those countries and needs immediate solution. This paper will focus on the forced emigration problem that emerged after Armenia’s Azerbaijan invasion. 1. An Analysis on the Crisis Area 1.1. Regional Profile The ancient Karabakh geographical region, today comprises the highlands and plains stretching between the Kur and Aras rivers in Azerbaijan, and the Gokce Lake which lies within the Armenian borders. The lands also represent the Azerbaijani Turkish Khanate, established on these lands in the middle of 17th Century. Karabakh’s location enables to take control over both Iran and Armenia; therefore it has significant geopolitical value. Karabakh region shouldn’t be confused with the Daglik Karabakh Autonomous Region. The Karabakh Region is as large as 18000 km2 whereas the former Karabakh Autonomous Region is only 4392 km2. In the early 18th Century, the Karabakh Khanate was established by Chief Penhali. Due to growing attacks, at the end of the century, the khanate went under the rule of the Gacar Turks, living in south Azerbaijan (today part of Iran) but preserved its independence. In 1826, the Karabakh Khanate was invaded by Tsarist 48 Migration in Conflict Areas Russia. As an outcome of the battles between Russia and Gacar Turks, in 1828 the Turkmencay Agreement was signed and Karabakh Khanate became part of Russia. Despite rebels during 19th and early 20th Centuries, Karabakh remained part of Russia until 1918. Armenians usually claim that Karabakh was part of Armenia but the Soviet Government annexed Karabakh region by force and gave it under the rule of Azerbaijan; however official documents indicate the contrary. Conditions changed after the occupation of Armenia by the Soviet Union. Armenian communists related their claims regarding Karabakh to Moscow and mentioned these claims in the Caucasus Bureau of the Communist Bolshevik Party. In June 4, 1921 The Azerbaijan Communist Party Central Committee rejected the Armenian claim. In July 27, 1921 the Regional Committee (RC) Caucasus Bureau delivered its opinion in order to connect the highlands of Karabakh to Armenia but again Azerbaijan objected the proposal. Armenians kept carrying on their claims and discussions continued for another two years. Finally in June 27-28, 1923 the Caucasus Regional Committee gathered and notified Azerbaijan once again that an autonomous region shall be established on the highlands of Karabakh Region. The Azerbaijani administration changed accordingly and Sergey Kirov became administrator. In July 7, 1923 the Azerbaijan Central Execution Committee adopted the resolution regarding the establishment of Daglik Karabakh Autonomous Region (DKAR). The issue came up once again in the late 80’s when the Soviet Union collapsed. The DKAR Regional Soviet submitted an application to Azerbaijan and Armenian High Soviet’s in order to unite with Armenia. The Soviet Union Communist Party Central Committee (CPCC) gathered in February 21, 1988 regarding this issue but rejected the submission. After the rejection of the Armenian claim, Armenia started to carry out an economic and political oppression on Azerbaijani Turks. This oppression transformed in to a form of a mass attack and resulted with the immigration of 500 49 Migration in Conflict Areas Azerbaijani Turks living in Armenia to Azerbaijan. In July 12, 1988 the DKAR Regional Committee declared its separation from Azerbaijan but the CPPC dissolved this decision the other day. In July 18, the CCCP High Soviet gathered to evaluate the decisions of the two republics and carried out a decision. During the evaluations, the CCCP CPCC Secretary General made a speech, stating that he admits that the autonomous regions are experiencing some difficulties but these difficulties has to be settled within the territorial unity of Azerbaijan. The final decision emphasized that the territorial unity and borders between Azerbaijan and Armenia are not open to any change and are determined within the constitution article 78 stating that “the borders of a Soviet Republic can not be changed without it’s own consent’’ 2. The Ethnical, Sectarian and Social Definition of Refugee and Forced Emigrants The people, who were displaced from Armenia and became forced emigrants after the occupation of Azerbaijan by Armenia, are ethnically Azerbaijani Turks, spread from the Oguz descend. Besides the Azerbaijani Turks, Muslim Kurds were also forced to leave Armenia. Kurds settled down in Armenia and Russia. The Azerbaijanis used live in almost all the cities of Armenia. The forced emigrants are Muslims who belong to the Jaferi and Shiite sects. Few of them are Sunni. Tough religious exercises were not allowed during the Soviet regime for 70 years, they didn’t loose their faith completely. Weddings and funerals were carried out according to Islamic traditions. Forced emigrants were usually involved with agriculture and stock breeding. They were mainly rural people with satisfying income. University graduates usually had to leave to Azerbaijan since Armenians didn’t give them the opportunity to work in proper jobs. Azerbaijani Turks served the Armenian economy and culture for a long while but after the 60’s they became subject to the Armenian Government’s economic and cultural oppressions. This oppression even increased after the 80’s. 50 Migration in Conflict Areas 2. The Legal Status of Refugee and Forced Emigrants According to the Azerbaijani Immigrant Status Law adopted in 1992, the legal status of immigrants was defined as below; Refugee: Those who are accepted as refugees in accordance with the related law of the Republic of Azerbaijan, who are not the citizen of the Republic of Azerbaijan, who are displaced and didn’t have any governmental protection in the previous country or whose family or property are harmed for belonging to another nationality, religion, race, language or social group. Forced Emigrants: Those who were subject to displacement within the borders of the Republic of Azerbaijan, those who are forced to leave their homes and those who are citizens of The Republic of Azerbaijan, living in other countries and were forced to leave. In order to examine and solve the refugee and forced emigrants issue, the Azerbaijan Ministry of National Defense’s Academy established a training center for border security. This center organizes cooperative seminars with the ministries of defense, interior and foreign affairs on securing the borders. In 2000, Azerbaijan passed a new refugee law. According to this law, a refugee office is established in order to set the status of refugees which is managed by the Deputy Prime Minister. According to the law, the office is able to give refugee status to those who apply as a result of mutual discourse with the UNRHC, without asking the conceptions of other ministries. Since the office is presently dealing with refugees from Armenia, its capacity will fall short in case a new migration wave appears. In 1998, a new citizenship law was passed in accord with international standards. The law was examined by independent specialists and no article that may provide against any citizenship application was found. Also the co operations with the UNRHC facilitated procedures to arrange identity approval certificates for immigrants and refugees. As a result, conflicts between immigrants 51 Migration in Conflict Areas and security services were minimized. In 2003, related UN conventions were signed and a ‘plan of action’ was set, together with the Refugee Organization, Ministry of Interior and OSCE. 4. 1. Internal Migration The reason for the emergence of internal migration in Azerbaijan was the Armenian occupation on Azerbaijani soil. Though the Government of Azerbaijan and NGO’s are wasting efforts to improve the conditions of internal migrants, the immigrants still live in insufficient conditions. More than 55,000 of forced immigrants are living in tents, 32,000 in houses, 57,000 in stables, 8,000 in wagons and the rest in school buildings, gym halls and construction sites. Since some of the schools and gym halls are now shelters for immigrants, educational problems are prevalent in some regions. Azerbaijani Government and international aid organizations are implementing various programs to improve the economic and social standards of immigrants and refugees. By the President’s order of August 2006, the Azerbaijani State Oil Company lodged 190,000 USD to the State Committee’s account each month for immigrants and refugees. The government extends financial aid to immigrants according to the Azerbaycan Immigrant Status Law. The State Program for Decreasing Poverty and Achieving Economic Progress (YAEGDP) has adopted some liabilities to solve immigrant’s problems. The YAEGDP proposed to accept the immigrant issue as a part of improving the citizens’ conditions in general. YAEGDP adopted below items regarding the issue; In all public schools, during the first five years of their education school books of the children whose parents are immigrants, will be provided by the state. Programs will be developed in order to encourage the immigrants to return 52 Migration in Conflict Areas Living standards of the immigrants will be improved. (Housing, infrastructure, social facilities, education etc.) The total number of the forced immigrants are 4,4 million. %18 of them are living in Azerbaijan. In Azerbaijan, 1 out of 8 people are forced immigrants and their total number is 947,586. 4. 2. External Migration The first immigration wave to Azerbaijan was the forced emigration wave of Azerbaijani Turks from Armenia in 1988. After Azerbaijan declared independence in 1991, the conflicts in the Middle East and Caucasia caused another wave where people from Afghanistan, Georgia and Northern Caucasia came. Masses settled down in Baku and this caused serious social and psychological problems for the inhabitants of the city. 10,000 immigrants came to Baku between 1999-2003. According to the reports of the UN, there are over 40 million immigrants in the World.40% of them are registered. 50% live in Africa, %10 in Europe and America. In the last years, Azerbaijani government began to take the immigrants from the refugee camps and settle them down in small towns. Some of the immigrants living in 12 refugee camps, 16 prefabricate towns and wagons are now settled in towns. The Azerbaijani Government is paying 7 Manats per month (7 Dollars) as Bread Fee for the forced immigrants. The UN is also supporting the immigrants within the World Food Program. 5. Social Status of the Immigrants According to the figures of the Azerbaijan State Statistics Committee in 2006, the population is 8,436,000. monthly incomes of the %49 of the total population is estimated as 25,8 USD. The average poverty cap is given as 15,5 USD. 17% of the total population are living under hunger limits. 53 Migration in Conflict Areas According to the UNRHC, World Bank and Asian Development Bank figures, families with three or more children and immigrants are composing the poorest part of the population. The total poverty rate of the country is 49% but among families with 4 or more children, this figure increases to 63%. ¼ of the poor are living in Baku. Unemployment rate is higher among women. Unemployment rate appears as 1,2% according to official figures, but unofficial figures appear as 1,5. most of the unemployed population consist of women and younger people. Men are more active in the business arena. 6. Statistical Figures Chart 1. Number of Refugees and Forced Immigrants Total number of refugees and forced immigrants Number Number of of persons families 189.166 789.832 Refugees Forced Immigrants Number of families Number of persons Number of families Number of persons 46.172 219.373 141.994 570.459 Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php Chart 2. The Average Number of Refugee and Forced Immigrant Families Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php 54 Migration in Conflict Areas As seen on the charts, the number of immigrant families in Azerbaijan is decreasing while regular Azerbaijani families do increase. Also the number of family members are decreasing. The main reason for this is poverty and lack of health services. Chart 3. Gender Rates Among Refugees and Forced Immigrants Year: 2001/per cent Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php As seen on Chart 3, female population is higher than the male. Only 10% of the male population are able to subsist their families and therefore, average spam of life is shorter among men. Suicide rates among the male population is 2,5 times higher than the female. 6. 1. Education The invasion of the Azerbaijani soils have seriously effected the educational conditions of the refugees and forced immigrants. 64,4% of the children are attending school, while 21,8% do not attend. Although these are the figures of 1988, no serious development have shown. Despite the efforts of the government and international organizations, the problem could not be solved. 1/3 of the schools are dissolved as an outcome of the war. Besides, most of the immigrants are not able to effort the school books and uniforms of their children. 55 Migration in Conflict Areas Chart 4. Ability to Effort the Children’s School Expenses Among Immigrants Total (per cent) Able 5.2 Unable 27.7 Partially Able 67.1 Source:http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/53.php Children compose 34,7% of the immigrant population. The figures given by the State Statistics Committee regarding the educational status of immigrants are given below. Chart 5. Educational Level of Immigrants Higher Education 11.0 Higher Education - not finished 13.9 Secondary Education 37.3 Secondary Education - not finished 30.7 Primary Education Non Literate 4.2 2.9 Source:http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/53.php According to Azerbaijani regulations, education is compulsory. But the immigrants mostly are unable to finish secondary education. Besides, due to excess of capacity, Azerbaijani children also can not attend schools. 6. 2. Food and Health Another big problem among immigrants is the lack of food. Chart 6. Basic Food Consume Among Refugees and Forced Immigrants (per cent) Basic Food Products Lack of Consume Bread and Cereals Milk and milk products Meat Fruits Fresh Vegetables Potatoes 25.4 100 73.5 66.5 96.1 38.6 Source:http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php 56 Migration in Conflict Areas Chart 7. Food Consume Rates Among Immigrants and Regular Citizens, Lack of Food, Rates of Under Weighted Infants (6-59 months), Less taller children (6-59 months), Under Growth Rates Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php Insufficient nourishment is higher among immigrants in compare to regular citizens. Therefore, immigrant children are facing serious health problems. For example, osteoporosis is seen twice as much among immigrants. 23,4 % of the immigrant children up to age 5, are struggling with diarrhea whereas this rate appears as 15,2% among regular citizens. 23% of the elder immigrants have the goitre whereas only 9,8% of the regular citizens contract this disease. According to the reports of UNICEF and WHO, the health state of the immigrants are far more worse than regular citizens. Increasing poverty and increasing number of family members made the immigrants dependant to humanitarian aid. 6. 3. Living Conditions Poor and unhealthy living conditions also effect the health status of immigrants. 57 Migration in Conflict Areas Chart 8. Settlements of the Immigrants Proper Housing %17.9. Sanitariums, Recreational Facilities, Motels %4.5 Hostels %13.4 Inconvenient Housing %21.8 Schools and Kindergartens %7.2 Public Buildings %14.6 Temporary Refugee Camps %19.8 Tent %7.8 Containers %4.6 Simple Stone Houses %1.2 Stone Houses %1.5 Straw Huts %4.7 Improper places and conditions %10.7 Wagons %1.1 Stables %5 Illicit housing %29.8 Staying by the relatives %20.3 Empty public buildings %9.5 Source:http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php 6. 4. Employment and Income Forced immigrants have limited income, most of them are unemployed and need more protection. 300,000 out of 400,000 immigrants who are capable of working are unemployed. 38,000 out of 300,000 women are also unemployed. The unemployment rate among immigrants is 63% whereas this rate appears as 49% among regular citizens.( Source: http://www.un-az.org/undp/doc/ ccaazeri.doc) 58 Migration in Conflict Areas Chart 9. The Average Income of Refugees, Forced Immigrants and Regular Citizens (US Dollars) 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 Entire Population of the State 12.2 13.6 17.6 23.8 42.0 45.8 48.3 53.4 Refugees and Forced Immigrants 7.95 8.56 9.9 13.4 14.6 15.5 16.1 18.1 Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php Chart 10. Sources of Income (per cent) Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php 7. Pshycological Conditions of Refugees and Forced Immigrants Refugees and forced immigrants are not only experiencing social and financial difficulties but also psychologic problems. Immigrants that were forced to leave Armenia, didn’t accept the situation and thought that they will be going back soon. 59 Migration in Conflict Areas In time, they realized that the return will not happen and that they have to face many problems. Most of the immigrants, coming from Armenia were rural people, but they settled down in Baku and other big cities when they came to Azerbaijan. Integration to the big city life was the first big issue they had to face. The city folk were also not pleased to see the immigrants. The integration problems are not solved yet. The young generation can cope such issues easier but the elder ones are still stuck in the past. Some of the immigrants could sell their houses in Armenia before leaving, but some of them just could save their lives. The dissolve of the Soviet Union caused additional financial difficulties. Factors such as losses, becoming disabled by the Armenians, an uncertain future and the government’s inability to solve their problems have caused psychologic problems among the immigrants. Those who settled down in Hocali, have also experienced the Hocali massacre. Armenians have killed, wounded and captured many people, the immigrants had great losses and therefore more serious psychologic damages. The forced immigrants’ situation is far more difficult than the refugees’. First of all, their homelands have been invaded by the Armenians and they were forced to leave. They have also experienced the dark side of the war. The refugees have the dream of turning back to their homelands, but the immigrants have seen their houses burn and their towns plundered. Now they have to live in bigger places like Baku, with less oportunity. They experienced problems with the local inhabitants of the city. 8. Recommendations 8. 1.Political — For the refugees and forced immigrants, it is not possible to turn back in a short term. Therefore Armenia must be sued at the European Court of Human Rights in order to compensate 60 Migration in Conflict Areas the spritual and material losses of the refugees and forced immigrants. — The problems of the refugees and forced immigrants must be brought up in all ocassions internationally. — Formulations must be developed to solve the refugees and forced immigrants’ issues by the UN and other international organizations. 8. 2. Financial — Financial programs must be developed to restore the refugees and forced immigrants’ financial means with the support of international humanitarian aid organizations. — Internal and external means must be used to establish smallmedium scaled industrial corporations at the areas where the refugees and forced immigrants are settled. — Refugees and forced immigrants, settled in rural areas must be financially supported by low interest credits and encouraged to get involved in agriculture and stockbreeding. — Foreign investors must be encouraged to make investments in the provinces where refugees and forced immigrants are settled. — Unemployment rates must be reduced. 8. 3. Social — Infrastructural projects in the areas where the refugees and forced immigrants are settled must be developed. — Natural gas, electricity and water-irrigation problems must be solved. — Natural gas, electricity and water-irrigation services must be partially covered by the state. — Refugees and forced immigrants must be provided with proper health services in their regions. — A law must be come into effect, to stipulate the employment of refugees and forced immigrants in big scaled industrial corporations at a certain percentage. 61 Migration in Conflict Areas — New corporations must be established. — Women must be employed. — The state must pay the refugees and forced immigrants in return of the short basic services. — Priority must be given to the construction of kindergartens, schools and other social service facilities. 62 Migration in Conflict Areas Bibliography 1. İgrar Aliyev, Dağlıq Karabağ, Bakü, Elm Yayınevi, 1989 2. Ziya Bünyadov ve d., Azerbaycan Tarixi, I. Cilt, Bakü, Azerbaycan Devlet Yayınevi, 1994 3. SSCB KP arşivi Fond 1, Envanter 74, Dosya 120, sayfa 113’den aktaran Dursun Yıldırım ve Cihat Özönder, Karabağ Dosyası 4. Nesib Nesibli, Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv Azerbaycan, Bakü, Ay-Yıldız Yayınevi 5. SSCB Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Dosya No 54882, s. 20’den aktaran İ.Aliyev, Dağlıq Karabağ 6. Cemalettin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi 7. Nesib Nesibli, Azerbaycan’ın Jeopolitiği ve Petrol, Bakü, Hazar Üniversitesi Yayınevi, 2000 8. Emir Guliyev, ‘Göçürülme (1948–1953)’, I. Veliyev, K. Muhtarov, F. Hüseyinov (der), Deportasiya, Bakü, Azerbaycan Ansiklopedisi Yayınevi, 1998 9. Zakir Serdarov, ‘En Büyük Tarihi Adaletsizlik’, Derleyen: Veliyev ve b (der), Deportasiya 10. İ. Memmedov ve S Asadov, Ermenistan Azerbaycanlıları ve Onların Acı Kaderi, Bakü, 1992 11. Yuriy Pompeev, Krovavıy Omut Karabaxa (Karabağın Kanlı Çıkmazı) , Bakü, Azerbaycan Yayınevi, 1992 12. Kommunist, 20 Temmuz 1988. 63 Migration in Conflict Areas 13. Fahrettin Çiloğlu, Rusya Federasyonu’nda ve Transkafkasya’da Etnik Çatışmalar, İstanbul, Sinatle, 1998 14. Le Monde, 24 Ağustos 1990. 15. Azerbaycan’da Mecburi Göçmen Kadınların Veziyyetinin Qiymetlendirilmesi, United Nations Development Fund for Women, Bakü 2006 16. Ahali, Kültür ve Din, Bkz: http://www.mfa.gov.az/az/azer/ people.shtml 64