Sayı 4

Transcription

Sayı 4
TARİHTEN SAYFALAR ATALARIMIZIN EŞSİZ SOFRASI
1
10
11
12
2012
2
SOSYAL HAYAT
Batl inançlar
Kara kedi
Merdiven alt
Yengeç suyu
Başar
Üniversite projesi
için jenerik çekti
Hollywood’dan
teklif ald
Söyleşi
SOSYAL MEDYA
BİLGİSAYAR OYUNLARI
KİTAP-SİNEMA
MAGAZİN
English Summary of Contents
Modern zaman
Don Kişot’u:
Murat Daltaban
Güven verir.
De¤er katar.
Değişen beklentiler
TÜVTURK ailesinin değerli üyeleri ve
saygdeğer TÜVTURK dostlar,
Hem dünyada hem de ülkemizde bir çok
önemli değişikliğin yaşandğ bir dönemden
geçiyoruz. Ekonomik, jeo-politik ve sosyal bir
çok değişimin yaşandğ bu dönem, teknolojik
gelişmelerin paralelinde getirdiği yeniliklerle
büyük toplumsal devinimlere sahne oluyor. Ve
dahas, yaşam biçimleri, tüketim alşkanlklar,
iletişim yoğunluklaryla beraber, bundan
sonraki yllara şekil verecek en önemli itici güç
olan beklentiler de değişiyor.
TÜVTURK’ün de değişen bu beklentilerden
etkilenmeyeceğini düşünmek elbette gerçekçi
bir yaklaşm olmaz.
Motosikletlere özel
muayene istasyonlarÚmÚz açÚldÚ!
TÜVTURK Araç Muayene ‹stasyonlarÛ, bir ilki gerçekleÝtiriyor ve sadece motosikletlere hizmet verecek olan muayene
istasyonlarÛnÛ hizmetinize sunuyor. ‹ster Avrupa ister Anadolu yakasÛnda olun, size yakÛn TÜVTURK Araç Muayene
‹stasyonlarÛ’na rezervasyonla gelerek, motosikletinizin muayenesini hÛzlÛ ve kolayca yaptÛrabilirsiniz.
‹Ýinizi aksatÛp keyfinizi kaçÛracak durumlara mahal vermemek için motosikletinizin muayenesini mutlaka yaptÛrÛn.
Bu nedenle bir çok alanda bir çok yeniliğin
peşindeyiz. Geçen sayda açlacağnn müjdesini
verdiğimiz motosikletlere özel iki istasyon,
hizmete alnmasn takiben İstanbul’da büyük
bir ilgi gördü. Şu anda yaplan muayenelerin
yüzde 40’ yeni motosiklet girişlerinden
oluşuyor. Eylül ay içindeyse İstanbul Tuzla’da
yeni bir sabit istasyonu hizmete aldk. Bu
istasyonun en önemli özelliği, değişen
Yine bu paralelde, aramza yeni katlan
çalşma arkadaşlarmza gerekli teknik eğitimi
vermek, mevcut çalşanlarmzn bilgi ve
becerilerini artrarak güncel değişikliklere
uyum sağlamalarn temin etmek ve
TÜVTURK genelindeki müşteri hizmetleri
anlayş standartn daha da yükseltmek
amaçlarna yönelik olarak bir eğitim merkezi
kuruluşu için düğmeye bastk. İstanbul Şile
istasyonumuzun hemen yannda inşaat
başlayan bu merkez 2013 yl başnda faaliyete
geçecek ve ylda 2500’e yakn teknik personel
ortalama 4’er gün eğitim alacak.
Trafik kazalarnn da artk gelişmiş ülkeler
seviyesine düşmesi kamuoyunun en önemli
beklentilerinden bir başkas... Bununla ilgili
olarak ülkemiz büyük bir hazrlk içinde.
Başbakanmz Sayn Recep Tayyip Erdoğan
başkanlğnda yaplan Karayolu Güvenliği
Yüksek Kurulu toplantsn takiben Temmuz
aynda Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi
ve Eylem Plan Başbakanlk Genelgesi
olarak yaynland. Bu eylem plannn hayata
geçirilmesi ve ülkemiz karayollarnn daha
güvenli hale getirilmesi için TÜVTURK olarak
elimizden gelen her türlü desteği vereceğiz.
DEĞİŞEN DÖNEMLE
BİRLİKTE TÜVTURK’E
DAİR BEKLENTİLER
HEM MÜŞTERİLERİMİZ
HEM DE DİĞER
PAYDAŞLARIMIZ
NEZDİNDE ARTIYOR.
Bu değişim yolculuğunda desteklerinizi
bizden esirgemeyeceğinize olan inancm
paylaşyor, hepinizi saygyla selamlyorum.
KEMAL ÖREN
TÜVTURK Genel Müdürü
Maslak
KÚzÚltoprak
K›z›ltoprak Motosiklet Muayene ‹stasyonu adresi: TuØlacÛbaÝÛ Mahallesi, TaÝköprü Caddesi, ‹ntaÝ BloklarÛ, A Blok, No: 30, Zemin Kat, KADIKÖY
Maslak Motosiklet Muayene ‹stasyonu adresi: Atatürk Oto Sanayi, 2. KÛsÛm, 27. Sokak, No: 1078, MASLAK
Kendi de bir değişim projesi olan
TÜVTURK artk beşinci ylna girmek üzere.
Geride braktğmz bu 5 ylda değişmez denen
alşkanlklar değiştirdik, yaplamaz denen
yenilikleri hayata geçirdik, ulaşlamaz denilen
hedeflere ulaştk. Bundan sonrasnda ise,
beklentilerin hem müşterilerimiz hem de diğer
paydaşlarmz nezdinde yükseldiğinin bilinciyle
kendimizi her açdan geliştirmek için daha fazla
çalşmamz gerekiyor.
beklentilere paralel olarak hem müşterilerimiz
hem de çalşanlarmz için yeni bir anlayşla
tasarlanmş olmas. Yakn gelecekte bu yeni
konseptin izlerini mevcut istasyonlarmza da
taşmay arzuluyoruz.
TÜVTURK İstanbul Tuzla Araç Muayene İstasyonu
TÜVTURK Araç Muayene ‹stasyonlarÛ
İSTASYON
3
İÇİNDEKİLER
10
16
36
06 Haberler
Dünya ve Türkiye'de öne çkan haberler
10 Hayat
Asrlardr devam eden batl inançlarmz
16 Kariyer
Nano yap mühendisliği
20 Tarihten sayfalar
Tarihin tad, tuzu ve mutfağ
Atalarmzn eşsiz sofralar
24 Başar
Doğan Can Gündoğdu
28 Söyleşi
Murat Daltaban ile söyleşi
34 Yeme-İçme
Sonbaharn vitamin depolar
36 Sağlk
Sağlkla ilgili ilginç ve faydal bilgiler,
sevindirici gelişmeler
42 Spor
Biz futbolu neden severiz
46 Uzman Gözüyle
Direksiyon sistemi kontrolleri
48 Sosyal Medya
Sosyal medyadaki gelişmeler
50 Popüler Kültür
Seyahat, festival, kitap, sinema...
54 Çocuk
Bu bilgiler sizi şaşrtacak
56 TÜVTURK
TÜVTURK'ten haberler
60 English Summary
İmtiyaz Sahibi TÜVTURK Kuzey Taşt Muayene İstasyonlar Yapm ve İşletim A.Ş. Adna Kemal Ören Yönetim Yeri Büyükdere
Caddesi, No: 255 Kat: 17-18 Maslak-Şişli-İSTANBUL Yayn Yönetmeni Figen Kayralc Yayn Koordinatörü M. Koray Özcan
(Sorumlu Müdür) Görsel Yönetmen Kemal Toğanç Yapm Yeri Doğuş Grubu İletişim Yaynclk ve Ticaret A.Ş. Doğuş Power Center
Ahi Evran Polaris Caddesi No: 4 Maslak 34398 İstanbul Tel: 0212 304 00 00 (Santral) Bask yeri Ömür Matbaaclk A.Ş. Haramidere Beysan Sanayii Sitesi Birlik Cad. No: 20 Avclar-İstanbul
Tel: 0212 422 76 00 Yayn Türü Üç aylk yaygn süreli yayn, TÜVTURK Araç Muayene İstasyonlar kurumsal yayndr, parayla satlmaz. info@tuvturk.com.tr
4
İSTASYON
HABERLER
DÜNYANIN EN
GÜÇLÜ KADINLARI
■ Forbes dergisi, her yl dünyann en güçlü 100 kadnn
seçiyor. Kadnlarn şöhretli ya da popüler olmalarndan
ziyade sözlerinin geçerliğine göre seçildiği listede
büyük şirketlerin yöneticilerinden ülke yöneticilerine
kadar birçok farkl ülkeden kadn bulunuyor. 2012
listesinin başnda “Avrupa Birliği’nin tartşmasz baş”
ve “Avrupa’da küresel ekonomik gücün lideri” olarak
nitelendirilen Angela Merkel yer ald. Siyasi şahsiyetlerin
yan sra iş dünyas, teknoloji sektörü, medya ve eğlence
dünyasndan isimlerin yer aldğ listede Angela Merkel’i,
ABD Dşişleri Bakan Hillary Clinton ve Brezilya’nn
ilk kadn devlet başkan Dilma Rousseff takip ediyor.
Sabanc Holding Yönetim Kurulu Başkan Güler Sabanc,
bu yl da listede yer ald ve iş kadnlarnn arasnda
altnc oldu.
ARKTİK BUZULLARI YOK OLMAYA ÇOK YAKIN
■ Bugüne değin küresel snma bu hzla devam ederse yakn gelecekte dünyay bekleyen facialarn olaslğndan
konuşuyorduk. O olaslklar, ne yazk ki, bilim adamlarn ürkütecek şekilde gerçekleşmeye başlamş gözüküyor.
Uydularla yaplan tespitlere göre Arktik’te bu yl yaşanan erime, rekor kabul edilen 760 bin kilometrekareyi geride
brakt. ABD Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi (NSIDC), 16 Eylül’de Kuzey Buz Denizi’ndeki buzullarn yüzölçümünün kş
mevsiminin gelmesiyle artacağ döneme girildiğini, ancak buzullarn yeniden artmasyla kaplayacaklar toplam alann
tahmini 3.41 milyon kilometrekareye ulaşacağn, bu rakamn da, 1979 ile 2000 yllar arasnda buzullarn kapladğ
alann ancak yars kadar olduğunu belirtti. NSIDC bilim insan Walt Meier, “Yazn sonunda yaşanan belirleyici azalma,
buzullarn ne kadar güçsüz hale geldiğini gösteriyor... Güneş uzaklaşrken bile kar erimeye devam ediyor. Artk
snrlar belli olamayan bir bölgedeyiz... Dünyadaki scaklk artşnn devam ettiğini bildikçe, karşlaşacağmz ilk ve
en büyük değişimler Arktik’te olacak. Ancak çok az kişi çok hzl yaşanabilecek bu değişimlere hazrlanmş durumda”
dedi. Cambridge Üniversitesi’nden Profesör Peter Wadhams ise, “Bu Arktik’teki son ykm... Şu an yaşanan erime 201516’da son bulabilir ve geride hiçbir şey kalmayabilir” derken, bir diğer bilim insan Jennifer Francis ise, “Gelişmeler
gerçekten korkutucu. Gerçeği söylemem gerekirse tüylerim diken diken oluyor” sözleriyle düşüncelerini aktaryor.
6
İSTASYON
DÜNYA TIP OTORİTELERİ BU
TÜRK DOKTORU KONUŞUYOR
Şoförsüz
otomobiller
şehri ele
geçirecek
■ ABD’nin Kaliforniya eyaletinde,
bilim kurgu bir kez daha gerçeğe
dönüşüyor. Bu kez, şoförsüz
otomobiller kendi kendini yöneterek
şehir merkezlerinde tur atacak.
Proje, Google’n işbirliğiyle
hazrland. Google’n kurucu üyesi
Sergey Brin proje için, “Biz dünyay
geliştiren teknolojiler üretmek
istiyoruz. Şoförsüz otomobiller
de bunun bir örneği. Bu teknoloji
yollar daha güvenli hale getirecek,
trafik azalacak. Engelli ve yaşllar
için de büyük kolaylk olacak” diyor.
Google’n işbirliğiyle tasarlanan
şoförsüz otomobil, bilgisayar ve
sensör araclğyla çalşyor. Test
sürüşlerinde hiç kaza yapmadan
500 bin kilometre giden otomobil,
herhangi bir acil durumda şoförün
müdahalesine izin vermek
için otomatik pilotu devre dş
brakabiliyor. Kaliforniya Valisi
Jerry Brown bu otomobillerle ilgili
yasa tasarsn imzalad bile. Söz
konusu tasaryla birlikte, şoförsüz
otomobillerin eyaletin cadde ve
sokaklarnda kullanlabilmesi
için gerekli güvenlik kurallarnn
belirlenmesinin ardndan 10
yl içinde piyasaya çkmas
öngörülüyor.
■ Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCLA) görevli 32 yaşndaki Prof. Dr. Aydoğan Özcan, kendi
laboratuvarnda kan tahlili yapan cep telefonu geliştirdi. Bu başarsyla, ABD’nin en çok okunan
dergilerinden Popular Science’n Ekim 2012 saysnda, “tüm dünyada 2012 ylnn en parlak 10
bilim insan” arasnda gösterildi. Geçtiğimiz yl da ayn listede yer alan profesör Özcan, Beyaz
Saray’n geçen yl 94 genç bilim adam ve mühendise verdiği ‘Başkanlk Kariyer Başlangç
Ödülü’ne layk görülmüştü. Prof. Özcan’n tpta devrim yaratan cihaz, sradan bir cep telefonunu
hassas tahliller yapan bir mikroskoba çevirebiliyor. Maliyeti sadece 10 dolar olan cihazn kolayca
cep telefonuna monte edilmesiyle, her yere taşnmas mümkün olmayan pahal aletlere ve uzun
süre gerektiren kan tahlillerine
gerek ka lmyor. Aparatn üzerine
yerleştirilen kan örneğinde yer
alan yaklaşk 50-100 bin hücrenin
ayn anda ve birkaç saniye içinde
görüntülenmesi yaplp, telefona
yüklenen özel bir yazlm sayesinde
de teşhis konuluyor. Hücrelerdeki
değişimi alglayarak, stma, verem,
tüberküloz, anemi ve AIDS gibi
hastalklar teşhis edebilen bu
sistem, sonuçlar istenilen sağlk
kurumuna ya da doktora mesaj
olarak direkt gönderilebiliyor.
Böylece, hastalklar her yerde,
ksa sürede ve ucuz yolla teşhis
edilip sonuçlar bir tuşla tbbi
bir merkezdeki veri tabanna
yüklenebiliyor. Prof. Aydoğan
Özcan’n cihaz, dünyann pek
çok doktorsuz, laboratuvarsz
ve hastanesiz bölgesinde teşhis
edilemeyen hastalklar kolayca ve
çok ucuz yolla tespit edebilecek.
Düşünün, hareket etsin
■ Bir hokus pokus hikayesi de Çin’den. Çin’deki
Zhejiang Üniversitesi bilim adamlar, düşünce gücüyle
komuta edilip uçurulan insansz hava arac geliştirdi.
Üstelik bu araç için yaratclar, “Bilim insan olmay
gerektirmeyecek kadar basit bir sistem” diyorlar.
Bu düşünce gücüyle uçan aracn ismi Flybuddy.
Uçmas için gerekenler ise bir dizüstü bilgisayarla
Bluetooth bağlants bulunan bir EEG başlk (beyin
sinyallerini almaya yaryor) ve bilgisayarla bağlantl
bir Parrot AR hava aracndan ibaret. Bu sisteme göre
bilgisayar Bluetooth araclğyla beyinden gelen EEG
sinyallerini alyor ve bunlar WiFi sistemle AR aracn
kontrol eden komutlara dönüştürüyor. Örneğin beyin
“sol”u düşününce hava arac yükselip alçalrken, “hafif
sol”u düşündüğünde saat yönünde, “sağ” düşündüğünde
ise ileri yönde hareket ediyor. Göz krpma hareketiyle
de aracn üzerinde bulunan kamera vastasyla çevre
görüntüsünün fotoğraf çekiliyor. Araç şimdilik yalnzca
engelliler için geliştirildi ancak uzun vadede askeri
alanlarda da kullanlabilecek.
Yangn sesle söndürdüler
■ Bu bilimsel devrim de yangn söndürmeyle ilgili. Pentagon’un özel
AR-GE kurumu DARPA’da çalşan bilim insanlar yalnzca ses kullanarak
yangn söndürmeyi başard. DARPA, kapal alanlardaki yangnlar çok
daha etkin ve pratik bir şekilde söndürecek askeri araçlar geliştirmek
için deneyler yaptğ srada, yangn hava ve ses kuvvetiyle yönlendirerek
sonuca ulaşt. Geliştirilen sistemde, iki büyük hoparlör bir yakt kaynağnn
iki tarafna yerleştirildi. Hoparlörlerden verilen ses, havadaki hacmi
artrmak için kullanld. Böylece, alevler değişen hacimden etkilenmeye
başlad. Havadaki hacmin değişmesi ayn zamanda yaktn daha hzl
buharlaşmasn sağlad. Buharlaşma, alevlerin yayldğ alan genişletirken,
sy düşürdü. Alevlerin güçsüzleşmesiyle, yanma süreci tümden güç
kaybetmeye başlad ve alevler bir süre sonra söndü. DARPA mühendisleri
çok etkileyici bir deneye imza attlar ancak bu sistemin hangi araçlarla ve
ne şekilde kullanlacağ henüz bilinmiyor.
İSTASYON
7
HABERLER
İŞ KAZALARINDA
AVRUPA BİRİNCİSİYİZ
■ Türkiye birçok alanlarda dünyann güçlü ülkeleriyle
rekabet eder hale gelmesine, küresel güç olarak kabul
edilmesine ve başar üstüne başar kazanmasna rağmen
ne yazk ki, baz alanlarda hâlâ dünya ülkelerinin çok
gerisinde. Bunlardan birisi de işyeri ve çalşanlarn
güvenliği. Son açklanan verilere göre 2000-2012 yllar
arasnda Türkiye’de toplamda 12 bin 686 işçi çeşitli iş
kazalarnda hayatn kaybetti. Türkiye’de günde 172 iş
kazas meydana geliyor ve bu kazalarda üç işçi hayatn
kaybederken beş işçi sakat kalyor. Bu rakamlarla
Türkiye, Uluslararas Çalşma Örgütü’nün yaynladğ
son verilere göre iş kazalarnda Avrupa birincisi oldu. İş
kazalar sonucu ölümlerde ise bütün dünyada sadece El
Salvador ve Cezayir’den daha iyi durumda. Türkiye’de
iş kazalarnn üçte birinin yaşandğ inşaat sektörü,
ayn zamanda en fazla ölüme sebebiyet veren alan.
Tüm iş kazalarnn yüzde 1,6’s ölümle sonuçlanrken
inşaat sektöründeki iş kazalarnn yüzde 4,7’si ölümle
sonuçlanyor. İş kazalar konusunda inşaat sektörünü
taşmaclk, madencilik ve metal sektörleri takip ediyor.
Bir yandan dünyann önde gelen arasnda yer alma
yarşnda olup diğer yandan insana verilen değer
açsndan dünya ülkelerinin en gerilerinde yer almak
ülkemiz için ne yazk ki düşündürücü bir durum. İşyeri
ve çalşanlarnn güvenliği açsndan iyileştirme yönünde
ciddi admlarn bir an evvel atlmas gerekiyor.
ÖNCE
İNSAN
GÜVENLİĞİ
Türbedeki
esrarengiz şk
■ Akll telefon taarruzunu başlatan markalardan biri de Nokia idi. Kendi sistemini brakp
Windows’a geçtiğinde, şirketin geleceğine ilişkin tartşmalar oldukça yoğunlaşmşt ancak
görünüşe göre, gelişmeler Nokia’nn kararn hakl çkarabilir. Microsoft’un bir süre önce,
kendi açsndan devrim saylabilecek yeni sistemi Windows 8’in ardndan, akll telefonlarda
da Windows Phone 8’i kullanclara duyurmuştu. Hemen ardndan Nokia, bu sistemi kullanacak
ilk telefonlardan biri olacak Lumia 920’yi ABD’de tantt. Yeni telefonlar, işletim sisteminin ötesinde, sahip olduğu
özelliklerle bir anda ilgi odağ olmay başard. Telefonu artk şarja takmak zorunda değilsiniz desek? Qi denilen
teknoloji sayesinde Lumia 920 birkaç santimetrelik mesafeye kadar uzaktan kablosuz şarj olanağ sağlyor. Geliştirilen
kumaş yastklar, özel doklar ve aksesuarlarla birlikte kullanlan sistem, kullanclarn ilgi odağ olmay başarmş
görünüyor. Bluetooth kulaklklar, hoparlör sistemleri gibi ürünlerde de kullanlan kablosuz şarj tekniği dikkat çekse de
Lumia 920 aslnda Nokia’nn yeni amiral gemisi ve özellikleri arasnda yok yok.
PureView adn verdiği gelişmiş fotoğraf sistemi burada da yer alyor.
8.7 megapiksellik sensörlerle birlikte Carl Zeiss lensler kullanlyor. 4.5
inçlik IPS ekran ekran 1280x768 piksel çözünürlük sunuyor. İşlemci
olarak çift çekirdekli Snapdragon 1.5 Ghz hz sağlyor. LTE ile süper
hzl mobil internet destekleniyor.
ÜÇ ASIRLIK SIR ÇÖZÜLDÜ
■ Erzurumlu İbrahim Hakk›’nn hocas İsmail Fakirullah Hazretleri’nin Siirt’in Aydnlar ilçesindeki
türbesinde, her yl gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart ve 23 Eylül günlerinde srr çözülemeyen
doğal bir şk yaylyordu. Üç asrdr devam eden bu esrarengiz şklandrma düzeneği, 60’l
yllarda yaplan restorasyon sonucu bozuldu. Bunun üzerine Alman ve Fransz bilim insanlar,
şklandrmann srrn da çözebilmek amacyla bozulan şk düzeneğini onarmaya çalştlar
ancak şğn kaynağn bilmedikleri için beceremediler. Türbedeki bu esrarengiz şğn srrn
bulan ve türbeyi eski şğna kavuşturan TÜBİTAK’n çabalar oldu. TÜBİTAK, şğn başucunu
aydnlatmasnda, ‘paralaks etkisi’nden (vizör görüntüsü ile fotoğraf arasndaki farkn nedeni
olan optik bir hata) yararlanldğ sonucuna vard. TÜBİTAK’daki bilim insanlar, her yl gece ve
gündüzün eşit olduğu 21 Mart ve 23 Eylül’de yaşanan doğal şklandrma için gereken düzeneğin
dönemin koşullarnda nasl yapldğna anlam vermekte zorlanmalarna rağmen türbenin yerinin
hesaplanarak seçildiğini, dünyann hiçbir yerinde başarlmas mümkün olmayan bu düzeneğin
İsmail Fakirullah Hazretleri ölmeden önce planlandğn ve kendilerinin bu düzeneğe uygun
şekilde defnedildiğini savunuyorlar.
ALTERNATİF NOBEL
ÖDÜLÜ HAYRETTİN
KARACA’NIN
■ İsveç’in ‘Right Livehood-Doğru Yaşam Vakf’ küresel
İŞYERİMİZDE
ÇALIŞANLARIN
GÜVENLİĞİ TAM OLARAK
SAĞLANMAKTADIR.
8
İSTASYON
NOKIA FİŞLERİ ÇEKTİ
barş ve güvenlik adna yaplan çalşmalara Alternatif
Nobel Ödülü veriyor. Doğru Yaşam Vakf, bu yl yllardr
çevrenin ve toprağn korunmasyla ilgili çalşmalara
kendini adayan Hayrettin Karaca’y Alternatif Nobel
Ödülü’ne layk buldu. Ödülün gerekçesi Karaca’nn, “doğal yaşamn korunmas için ömür boyu
yorulmakszn süren desteği, koruma ve yöneticilik çalşmalarnn yan sra, etkin çevresel
aktivistlik adna gösterdiği girişimler” olarak açkland. Karaca’nn dşnda, Afganistan’dan Sima
Samar insan ve kadn haklar için gösterdiği mücadeleyle, ABD’den Gene Shaendiren Vakf
şiddet içermeyen direniş stratejilerini öğreten prensipleri yayan çalşmalaryla ve İngiltere’den
Campaign Against the Arms Trade (Silah Ticaretine Karş Kampanya) örgütü ise küresel silah
ticaretini önlemek için yaptklar yenilikçi eylemlerle Alternatif Nobel Ödülü’ne layk bulundu.
Yüzen Googleplex, 2013 ylnda
denize indirilerek San Fransisco’nun
12 mil açğnda demirleyecek.
Ben sizin
bildiğiniz
telefonlardan
değilim. Artk
şarj olmak
için bile size
ihtiyacm yok.
Samsung’dan
akll fotoğraf
■ Artk her şey mi akllanyor? Akll
telefonlarla başlayan dalga tüm
elektronik dünyaya yaylyor. İşte
size örnek: 10 yl önce kimyasal film
taktğmz küçük kompakt fotoğraf
makineleri şimdi birer multimedya
canavarna dönüşüyor. Samsung’un
yeni ürünü Galaxy Camera önden
klasik bir fotoğraf makinesi,
arkadan Android’li mini bir tablet
bilgisayar. Wi-Fi, 3G, Bluetooth,
aplikasyonlar, internet, oyunlar...
Artk konuşma dşnda akll bir
telefonda ne yapyorsanz her şey
fotoğraf makinesinin içinde. Haydi
sonumuz hayrl olsun.
iPhone 5 ile ilgili bilmeniz gereken beş şey
■ Efsane yine konuştu. Merakllarn aylardr
beklediği, üzerine milyonlarca satr yazlan
iPhone 5 sonunda satşa sunuldu. İlk iki
haftada 5 milyon satşla yine rekorlar alt
üst etmeyi başaran Apple’n yeni oyuncağ
hakknda bilmeniz gereken 5 yenilik:
Ekran: Sonunda ekran büyüdü. rakiplerin artk
çğrlarndan çkp ekranlar 5 inçlerin üzerine
çkardklar akll telefon savaşnda Apple
ekran 4 inçe çkarp geniş ekran formata
geçti. Retina teknolojili ekran 1136 x 640 piksel
çözünürlük sağlyor.
Hz: Hem donanm hz hem de LTE bağlant
sayesinde internet hznda ürün snrlar
zorluyor. Apple’n kendi işlemcisi A6 ile 1.2
Ghz’lik hza erişiyor. Türkiye’de bulunmasa da
LTE bağlantyla 100 Mb’leri görmek mümkün.
Tasarm: Adamlar tasarm kurcalamadan
rahat edemiyor. Yine alüminyum kasa ve
üzerine srarla vurgu yaptklar ince işçilik öne
çkyor. Şimdiye kadarki en ince ve hafif iPhone
oldu. Beyaz versiyonu da bulunuyor.
Kulaklk: Pek ortalarda konuşulmasa da
iPhone 5 ile gelen kulaklklarda radikal
değişiklikler var. Şirketin EarPods adn verdiği
kulaklklarn teknolojisi ve tasarm tamamen
yenilendi. Kulaklklarda, mikrofon ve ses
yönetimi özelliği de sunuluyor.
USB bağlant: Yine bir Apple klasiği ve yeni bir
bağlant standard. Mini USB’ye burun kvran
şirket 30 pinlik eski bağlants sistemini brakp
çok daha küçük girişe sahip yeni sisteme geçti.
Eski bağlant kablolarn kullanmak isterseniz
adaptör de satşta.
İSTASYON
9
HAYAT
Kara kedi... Merdiven
alt... Yengeç suyu...
Üfürük... Tükürük...
Çoğu kez çocuksu bir
inanş gibi görünen
batl inançlar zaman
zaman bütün hayat
yönetebilecek kadar
güçlü olabiliyor.
Baz uzmanlar,
batl inançlarn
kaynağn ve nasl
ortaya çkmş
olabileceklerini
psikolog Burrhus
Frederic Skinner’n
yaptğ “güvercinin
batl inanc”
deneyiyle açklyor.
Belli bir noktay
gagaladğ zaman
yemek verileceğini
öğrenen güvercin,
gagalamadğ halde
ödüllendirilirse,
bu ödülün o srada
yaptğ herhangi
bir davranşla ilgisi
olduğuna inanyor.
İSTASYON
11
HAYAT
BU SAYFA: Baz
yörelerde sararp,
ateşi çkan çocuklarn
“ay çarpmasna
tutulduğu” söyleniyor.
Hastalğn alna, el
ve ayaklara, dualar
eşliğinde is sürülerek
tedavi edildiğine
inanlyor.
KARŞI SAYFA SOL ÜSTTEN
SAAT YÖNÜNDE: Yeni
yaplan evleri kem
gözlerden korumak
ve bereket için
kap girişine ya da
balkonlara çeşitli
objeler aslyor.
Mardin ve civarnda
uzun süre çocuğu
olmayan kadnn,
üzerinde şekiller
olan bir taş karnna
bağladğnda hamile
kalacağna inanlyor.
Kabakulak olan
çocuğun stlmş
bir tahta kaşkla
şişkin yerlerine
bastrldğnda
hastalğn geçeceğine
inanlyor.
Evin nazardan
korunmas için üzerlik
otu, soğan kabuğu ve
tuz ateşte yaklarak,
tütsüsü evde
gezdiriliyor.
B
atl inanç, sözlüklerde “Doğaüstü olaylara, gizli ve akldş güçlere, kehanetlere aşr derecede bağl boş inanç” olarak
tanmlanyor. Eğer bu tanm ben yazsaydm bir de şunu eklerdim. “En inançsz insan bile pençesine alabilecek kadar kudretli
ve baştan çkarc, adeta şeytan tüyü taşyan
inanç.” Örneğin, bizim kültürümüzde “nazar
değmesin” diyerek tahtaya vurmak, her türlü
insan tartşmasz ele geçiren en gözde batl
inançtr. Ya da evimizin bir köşesine, sakndğmzn yakasna minicik bir nazar boncuğu iliştirivermek... Gerçi nazar kavramnn
bilimsel açdan bir açklamas olup olmadğ tartşlan bir konu ama batl inancn ne olduğunu, daha doğrusu nasl ortaya çktğn
Amerikal psikolog Burrhus Frederic Skinner, güvercin örneklemesiyle şöyle açklyor:
Güvercin bir kutuya konulur, o kutudaki belli
bir noktay her gagaladğnda kapak açlr ve
ona yem verilirse, tpk Pavlov’un köpeği gibi,
güvercin gagaladğ zaman ödüllendirileceğini zamanla öğrenir. Ama eğer bir gün güvercin gagalamadğ halde kapak açlr ve yem
verilirse kuş önce şaşrr, sonra hangi hareketi sonucu bu ödülü hak ettiğini bulmaya çalşr. Sözgelimi o srada kanat çrpyorsa, her
kanat çrpşnda kapağn açlacağna ve yemi
hak edeceğine inanr. Artk o kapak her otuz
saniyede bir açlacak şekilde otomatik olarak
ayarlansa bile güvercin kapağn açlmasnn
kanat çrpmasyla ilgisi olduğuna inanr; bu
durumda “güvercinin batl inanc” denir.
1987 ylnda Gregory Wagner ve Edward
Morris, benzer bir deneyi üç ila alt yaş arasndaki çocuklarla yapmşlar. Bu deneyde bir
palyaço 15 saniyede bir ağzndan bir top çkarr. Çocuklarn bazlar palyaçonun, topu,
kendi yaptklar göz kaş hareketleri sonucunda, bazlar da palyaçonun burnunu okşamalar sonucunda çkardğna inanr; yani insanlar kuşlar gibi zamansal olarak eş düşen
olgular arasnda hemen bir bağlant kurabiliyor, böylelikle olgulardan biri öngörülebilir
ve kontrol edilebilir hale geliyor.
İnsann çoğu kez çocuksu bir inanç gibi
görünen ama bazen bütün hayatn yönetebilecek kadar güçlü bir inanca dönüşebilen
batl inançlar, güvercinin batl inancndan
farkl değil. Mekanizmann düzeneğini anlayamayan kuşlar gibi hayatn matematiğini henüz çözememiş olan insan, bu çözümsüzlüğün karabasanna düşmektense kendi
çözümünü üreterek rastlantlardan masals
sonuçlar çkarabiliyor ve kendine renkli bir
batl inanç dünyas yaratyor. İlk çağlardan
bugüne uzanan saysz dini inanç tarihi, birbirini ykp yok ederek var olma çabalaryla
dolu. Batl inançlarsa dönemlerinin değişen
sosyolojik, psikolojik ve teolojik verilerinden beslenerek, yok olmann aksine sağlamlaşarak insanlk tarihi içinde kendine inşa
ettiği yüksek kulede varlğn sürdürüyor.
Antropolojik açdan baklrsa, batl inançlar
eski inançlardan evrilerek günümüze ulaşmş.
Birçok batl inancn kökeni eski Pagan inançlara dayanyor. Bir zamanlar taşdklar anlamlar çoktan ortadan kalkmş, ama varlklarn sürdürüyorlar. Örneğin, Pagan inancnda
bir tanrça olarak kabul edilen Ay, bugün bizim için sadece dünyann uydusu olsa da hâlâ
ayla ilgili batl inançlara sahibiz: Yeniay çktğnda dilek tutmak, sevdiğimiz insann yüzüne bakmak ya da zenginlik getirsin diye altna
el sürmek... Ayn şekilde at nalnn uğurlu olduğu inanc da eski Avrupa topluluklarndan
Keltlerin atn kutsallğna inanmalarndan
kaynaklanyor. Yine Pagan inancnda hapşrldğ zaman ruhun bedenden çktğna inanlrd. Bugün hapşran kişiye “çok yaşa” denmesi
de o inancn bir kalnts gibi görünüyor.
İSTASYON
13
HAYAT
Ya nazar değmesin diye tahtaya vurmak...
Bu da pagan dönemden, ağaçlarn tanr sayldğ günlerden kalma bir inanç. Dünyann farkl bölgelerinde yaşayan topluluklar,
meşe ağacnn birtakm tanrsal güçleri olduğuna inanrd. Amerika yerlileri, tanrnn
meşe araclğyla yeryüzüne indiğine inanr;
Helenler ise ağacn yldrm tanrs olduğuna... Her iki kültürde de tanr saylan ağacn
gövdesine vurularak tanrlardan yardm istenir. Biz de bu inançlarn mirasçlar olarak
hâlâ kaplara, masalara vurarak kötülüklerden korunma refleksimizi sürdürüyoruz.
Psikolog Zaza Yurtsever, batl inanca yol
açan en önemli etkenin “varoluşun güvensizliği” olduğunu söylüyor. O yüzden batl inanç bugün en çok sporcular, denizciler, askerler, yatrmclar ve kumarbazlarda,
yani işleri diğerlerine göre daha riskli olan
insanlarda gözlemleniyor. Ve tabii ki, bir de
snav öncesi öğrencilerde...
Araştrmalara göre dindar insanlar,
inançszlara göre batla daha az yer veriyor.
Ama daha kat inanc olan Katolikler, Protestanlardan daha fazla batl inanca sahip.
“Bu da bence batl inançta korkunun rolünün ne kadar önemli olduğunun kant,” diyor Zaza Yurtsever. Bir de kadnlar, batla
erkeklerden daha fazla sarlyor. Bunda da
varoluşsal sorunlarn etkisi olmal.
Batl inançlarn başrolünde çoğu kez
doğa ve diğer canllar var. Bunlardan en
popüler olan kara kediyi uğursuz saymak.
Msr kültüründe kutsal saylan kedi, ortaçağda Hristiyan inancnda lanetlenen bir
hayvan. Avrupa’da başlatlan cad avnda
düşman işaret eden en önemli simgelerden
biri de kedi olmuş.
İnsanlar batl inançlar oluştururken doğadan olduğu kadar nesnelerden de yola çkyor. Örneğin ayna, batl inancn en gözde
nesnelerinden. Yüzyllar boyu birçok fark-
MERDİVEN ALTINDAN GEÇMEYİ
UĞURSUZLUK SAYAN BİRİNİN
AKLINDAN KİMSE KUŞKU
DUYMUYOR. BU İNANIŞ
GEOMETRİK ŞEKİLLERE
YÜKLENEN ANLAMLARLA
YAKINDAN İLGİLİ.
14
İSTASYON
ÜSTTEN İTİBAREN: Loğusa
kadnlarn yeni gelin ya
da başka bir loğusayla
karşlaştklarnda
ksrlaşacaklarna dair
inanşa karş, loğusann
40 kurt kafatas dolusu
suyla ykanmas öneriliyor.
Baz yörelerde, aileye
özgü batl inanşlardan
biri de mantar tedavisinin,
otlarla karştrlmş
yumurta sarsyla tedavi
edilebileceği.
Baz kadnlar çocuklarnn
daha cesaretli olmas için
yengeç kaynatp suyunu
ya da etiyle pişirdikleri
yemekleri çocuklarna
yediriyorlar.
Anadolu’da anlatlan farkl
Şahmeran efsanelerinden
biri de ylanlar padişah
Şahmeran’n kuyruğunun
suyunu içen kişinin Lokman
Hekim olduğu yolunda...
l kültürde aynann krlmasyla ruhun zarara uğrayacağna inanld. Aynann olmadğ zamanlarda, sudaki yansmasnda yüzünü
değil, ruhunu gördüğüne inanan insan, bu
yansma bozulduğu zaman ruhunu kaybedeceğini düşünürdü. Sonra Romallar ayna krldğnda gelecek olan uğursuzluğun yedi yl
süreceğine inandlar. Çünkü hayatn yedi ylda bir yenilendiğini düşünüyorlard; krlmasyla birlikte bozulan sistem ancak yedi yl
sonra yeniden olgunlaşabilirdi. Aynann zamanla ekonomik bir değer kazanmas ve pahal camlardan üretilen bir eşyaya dönüşmesiyle birlikte durum daha da ciddileşti; artk
krldğ zaman krann hayatnn altüst olacağna inanlyordu...
BATIL İNANÇLAR ZARARLI DEĞİL
Psikolog Yurtsever, bir davranşn anormal ya da psikiyatrik olduğuna karar vermek için o davranşn kişiye ya da çevresindekilere ya da her ikisine de zarar veriyor
olmas gerektiğini belirtiyor. Bazen abartl olsalar da batl inançlar olan insanlar genel olarak tedaviye ihtiyaç hissetmiyor. Bu
yüzden merdiven altndan geçmeyi uğursuz sayp yolunu değiştiren birinin aklndan
kimse kuşku duymuyor. Merdiven altnn
uğursuzluğu geometrik şekillere yüklenen
anlamlarla yakndan ilgili. Duvara dayanan merdivenin oluşturduğu üçgenin içinden geçmek eski inançlarda kutsala meydan okumak anlamna geliyordu.
Eski Msr uygarlğnda piramitler tanrsallğa işaret ediyordu. 17. yy’a ait kaynaklar
İngiltere ve Fransa’da, suçlularn darağacna götürülmeden önce merdivenin altndan
geçirildiğinden söz eder. Bu merdiven daha
çok Hristiyan inancnda İsa Peygamber’in
gerildiği çarmha dayanmş merdiveni simgeler. Tanrlarn katna trmanan şiirsel bir
sembol olan merdivenin altndan geçmek
tehlikeli olabileceği için de inançlar arasnda asrlar boyu yerini korumuş olmal.
Bunun gibi güvenlik içerikli birçok batl
inanç var. Örneğin, pek çok insan gece trnak ve saç kesmenin uğursuzluğuna inanr.
Bu inançlarn, aydnlatmann mum şğyla yapldğ dönemlerde ortaya çktğ düşünülürse ne tür kayglardan kaynaklandğ anlaşlabilir. Ayn şekilde, birine bçak
ya da makas verirken üzerine tükürmek de
yine güvenlik kaygsyla ortaya çkmş olmal. Halk arasnda kesici alet verilirken üzerine tükürmemenin düşmanlğa yol açacağna
inanlsa da, burada tükürüğün asl işlevi, yaplan işe odaklanmak, kesici aleti dikkatsizce, karşsndakine zarar vererek gelişigüzel
uzatmay önlemek. Ya da gemide kadn bulunmasnn uğursuzluk getireceği inanc, feodal endişelerle alnmş bir güvenlik önleminin sonucu olsa gerek.
Daha çok Bat kültürüne ait olan 13 rakamnn uğursuzluğuysa somut hikâyesi
olan ender batl inançlardan biri. İskandinav dinlerinde, düzenbaz tanr Loki, diğer
12 tanrnn katldğ bir şölene on üçüncü
olarak gider ve eğlenceyi bozar. Bunun yol
açtğ kavgada, İskandinavlarn gözde tanrs Balder ölür. İsa’nn Yahuda tarafndan ihbar edildiği o uğursuz son akşam yemeğinde
de masada 13 kişi vardr. Bu batl inanç hâlâ
öylesine güçlü ki, günümüzde baz evsahipleri 13 kişiyi ayn masaya oturtmaktan kaçnyor. Baz ünlü otellerde 13 rakam taşyan
oda ve kat, baz uçaklarda 13 numaral kol-
HAYATIN ANLAMINI ÇÖZMEYE ÇALIŞMAK
Anadolu da batl inanç açsndan son derece zengin. Örneğin siftah parasn yere atmak ya da iş yerine sağ ayakla girmek gibi...
Siftah parasn yere atmay, “güvercinin batl inanc” teorisine göre yorumlayacak olursak; kazandğ ilk para yere düşen bir esnafn o gün işleri iyi gitmiş, o da bunu bir
gelenek haline getirip her gün kazandğ ilk
paray yere atmaya başlamş olmal. Bu açdan bakldğnda tpk gerçekte iyileştirici bir etkisi olmayan ama hastaya umut vererek ruh halini iyileştiren plasebo (telkin)
etkili ilaçlar gibi batl inanç da plasebo bir
inanç olarak değerlendirilebilir. İlkinin bir
rastlant olduğunu anlamayan esnaf gerçeklerle yüzleşmektense rastlantsal başary hayallerle beslemeyi tercih eder.
KUŞLARIN GÖÇÜ, AYIN DÖNGÜLERİ, FIRTINALAR... ATADAN
KALMA BAZI BİLGİLER BAZEN BATIL İNANÇLARLA KARIŞSA
DA BİLİMSEL VERİLERE YAKIN BİLGİLER İÇEREBİLİYOR.
tuk yok ve ayn 13’ü hep uğursuz saylyor.
Ayn zamanda Bat kültüründe cuma
günleri de uğursuz kabul ediliyor. Hele 13.
günün cuma gününe denk gelmesi, bir felaket habercisi. Cuma gününün uğursuzluğu
inanc, Adem ile Havva’nn cennetten cuma
günü kovulduğu inancndan geliyor. Ancak
bir gerçek daha var: Nuh tufan da, İsa’nn
çarmha gerilmesi de cuma gününe rastlyor.
Oysa cuma, Müslümanlar için aksine
kutsal gün saylr ve eski bir İstanbul inancna göre de uğursuz gün sal. “Sal sallanr”
diyenler, sal günleri yaplacaklar işlerin
başarsz olacağn ima ederler. Bunun kökeninde de Bizans’n sal günü düştüğü gün
olmas varsaylr.
Batl inançlarn çoğunun kökeni çok eski
inanç ve olaylara dayanyor olsa da, yakn
zamanlardaki somut olaylara bağlanan batl inançlar da var. Ayn kibritle art arda
üç sigara yakmann uğursuzluk getireceği inanc da bunlardan biri. Bu inancn ardnda, 1899–1902 arasnda İngilizlerin Güney Afrika’da yaşayan Afrikallar ile yaptğ
Güney Afrika Savaş’nda, usta Afrika nişanclarnn üç İngiliz askerinin tek bir kibritle sigaralarn yakmalar srasnda yerlerini
saptamş ve yank kibriti elinde tutan askeri öldürmüş olmalar yatyor. Her ne kadar
yeni bir batl inanç olsa da kaynağ yine güvenlik kaygs.
Ben kaynağn hiç bilmediğim bir nedenle
başma gelecek tüm iyi ve kötü şeylerin perşembe günleri olacağna inanrm. Emekli bir
biyolog olan aile dostumuz Günhan Aşar hiçbir arkadaşna mendil, sabun, soğan ve limon
hediye etmiyor. Hediye etmesi gerektiğinde de sembolik olarak 5 kuruş istiyor. Çünkü anneannesinden öğrendiğine göre dostlara bunlar vermek o dostluğun bozulmasna
yol açarmş. Avukat Asl Yoldaş evinde kapkara bir kedi beslediği halde, yolda bir kara
kedi gördüğünde saçn çekiyor, seramikçi
Gezin Kurtaran zaman zaman ölmüş yaknlar için evin içinde mumlar yakyor, oyuncu
Nilüfer Açkaln, bir kuşun ayağna taklrsa kuş ona beddua eder inancyla tarağndaki saçlar asla yere atmyor. Piyanist İdil Biret konser dünyasnda kötü şans getirdiğine
inanldğ için piyanonun başna geçtiğinde
asla yeşil elbise giymiyor. Eğitim danşman
Rüya Polat ilk kez yatya kaldğ evlerde uyumadan önce dilek tutuyor ve eşim karikatürist Bahadr Baruter huylandğ ziyaretçilerin
ardndan annesinden öğrendiği şeyi yapyor;
ateşe tuz atyor!
Gelenekleri ve alşkanlklar karştrdğnzda saysz batl inanç ortaya çkyor. İnsan
hayatn anlamn çözmeye çalşp, belki de
imkânsz isteyip hayattan kârl çkmay hedeflerken, gerçeklikle ilişkisini kurmaya özen
göstermeden ard ardna batl üretiyor.
Bu konu National Geographic Türkiye dergisinden özetlenerek alnmştr, NG Türkiye abone hatt: 444 18 59 veya 0 850 222 18 59
İSTASYON
15
KARİYER
NANOTEKNOLOJİ
MİMARİDE
DEVRİM
YARATIYOR
M
Nano yap mühendisleri,
nanoteknolojinin inşaat, yap
sektörüne kazandracağ
ürünleri maksimumda
geliştirip kullanrken
geleceğin mimarlar yeni
nanomateryallerin sunduğu
olanaklarla hayal güçlerinin
ve yaratclklarnn snrlarn
her gün zorlayacaklar.
YAZI: MAGED FOUAD EL-SAMNY
16
İSTASYON
imaride teknoloji, özellikle endüstri toplumlarnda, çok belirleyici bir
rol üstlendi hep. 19’uncu yüzyla kadar
dünyann önemli binalarnda sağlamlk ve yapsal destek için yğma kâgir duvarlar, devasa sütunlar, taş ve tuğla kullanld. Binlerce yl
boyunca, tavan ve taban yaplar kâgir/taş tonozlar veya ağr kereste ve kafes kirişlerden yapld.
Daha sonra sahnelerde boy göstermeye başlayan elektrik, dökme demir, genleşebilen ve kalba
dökülebilen metal tabaka, cam levha, güçlendirilmiş beton, s yaltm, plastik kum ve bağlant, laminasyon ve su yaltmnda kullanlan saysz
diğer sentetik maddeler, mimarlar ve müteahhitlerin yğma taşyc duvarlarn kstlamalarndan
kurtulmalarna ve özgürleşmelerine yol açt. Dolaysyla, modern mimari tarihi, bir anlamda, endüstri dönemi ürün ve tekniklerinin, mimarlarn
tasarmlarnda, yerleşik tasarm ve yap gelenekleri içinde yaratc olmalarna yol açacak şekilde
sonuna kadar kullanlmasnn tarihidir.
Tarih boyunca, tasarmclar zaman zaman tamamen özgün, radikal ve belki de devrimsel fikirler
üretti. Bunun temelinde, geleneksel programlar ve
fonksiyonlarn kullanlmas mecburiyeti olsa bile,
yeni materyallerin değişik formlarn yaratlmasna
olanak sağlayacağ bilgisi vard. Zaman zaman da,
endüstri devrimi veya bilişim çağnda olduğu gibi
ihtiyaç duyulan yeni programlarn veya bina tiplerinin de mimari yaratclğ teşvik ettiği görüldü.
Günümüzde de yeni ve gelişmekte olan teknolojiler, hzl hareket edebilme ve kolay iletişim olanaklar mimariyi büyük ölçüde etkiledi. 21’inci
yüzyln en yeni, devrimci teknolojisi ise nanoteknoloji. Nanoteknoloji, hayatn her alannda kullanlrken, özellikle tasarm, yap teknikleri ve mimari alglarda devrim yaratt.
Nano’nun kelime olarak orijini, “cüce” anlamna gelen Yunanca bir kelime. Bir nanometre bir
metrenin bir milyarda biri, yalnzca 10 hidrojen
atomu uzunluğunda. Nanomimariyi, nanoürünler, nanomateryaller, nanoiletişim ve hatta nanoformlar araclğyla nanoteknolojinin mimariye
uyarlanmas olarak tanmlayabiliriz.
İSTASYON
17
KARİYER
NANONUN BÜYÜKLÜĞÜ NEDİR?
Nanoteknoloji ufak moleküller veya
atomlar boyutundaki icatlarla ilgilidir.
2 metrelik bir kişi
2 milyar nanometre
uzunluğundadr.
1 metre=
1 milyar
nanometre
.. 1,000
Ciltteki toplu iğne baş
büyüklüğündeki bir
benin çap 1 milyon
nanometredir.
Alyuvarlar gibi
biyolojik hücrelerin
çaplar ortalama
10 bin nanometredir.
1 milimetre =
1 milyon
nanometre
.. 1,000
1 mikometre =
1000
nanometre
.. 1,000
DNA moleküllerinin
enleri ortalama
2,5 nanometredir.
1 nanometre
Hidrojen gibi tekil atomlarn çap ancak bir
nanometrenin ortalama onda ikisi kadardr.
18
İSTASYON
20’nci yüzyln sonunda, maddenin atomik
seviyede işlenmesi olan nanoteknoloji dünyay kurgu bilimden gerçek bilim seviyesine frlatt. Nanoteknoloji, daha çok ve daha akll şeyler
üretebilecek daha küçük, daha ucuz, daha hafif ve
daha hzl aparat ve yöntemler yaratmak, daha az
hammadde kullanmak ve daha az enerji tüketmek
için olanaklar sunan bilimsel gelişmeler alan.
Nanoteknoloji, tp, endüstri, iletişim, ulaşm
ve mimarinin bütün alanlarnda uygulanyor. Mimaride, çizim noktasndan son finişlere kadar her
devrede, yalnzca tasarm yanstan doğru materyali seçmede değil mimari düşünüş metodolojisi
ve fonksiyonellik üzerinde de müthiş bir etki sağlyor.
Herhangi bir etkenden bağmsz olarak, nanoteknoloji aşağdaki alanlara somut katkda bulunabilir:
● Varolan ürünlerin optimizasyonu
● Hasara karş koruma
● Ağrlk ve/veya hacimde azalma
● Prodüksiyon aşamalarnn saysnda azalma
● Materyallerin daha etkin bir şekilde
kullanm
● Tamir/Bakm ihtiyacnn azalmas (kolay
temizlenir, temizlik için daha uzun zaman aralğ
gerekir, vb.)
Ve kesin sonuç olarak:
● Hammadde ve enerji kullanm ve karbon
emisyonunda azalma
● Kaynaklarn korunmas
● Daha büyük ekonomi
● Konfor
Nanoteknolojinin amac olan minimum ham
madde ve enerji kullanmak, hem ekonomik hem
de ekolojik anlamda kazanç getiriyor. Kullanc
veya müşteri açsndan ise, nanoteknolojinin en
gerçekçi ve akll uygulamalarnn odak noktas
estetik, işlevsellik ve sürdürülebilirlik.
Nanoteknolojinin araçlarn kullanarak nanobilginler yalnzca tek atom kalnlğnda kaplama maddeleri, çelikten daha kuvvetli olduğu ölçüde daha hafif karbon nanoborular ve herhangi
bir objenin rengini annda değiştirmemize olanak
sağlayan nananoktalar gibi devrimsel materyaller
yaratyor.
Nanoteknolojinin mucize materyalleri hangi
binalar nasl yapacağmz sorularyla ilgili devrim yaratacak potansiyele sahip. Bir gün, karbon
nanoborular ve diğer nanomateryaller elimizdeki
materyal paletini öylesine dönüştürebilir ki, kağt
inceliğindeki levhalar, bizi yap ve dş yüzey ilişkilerini yeni baştan düşünmeye zorlayacak şekilde
bütün bir binay ayakta tutabilir.
Mucizevi olarak nitelendirilen karbon nanoborular –tek atom kalnlğndaki grafit levhalarn
bir silindir haline getirilmiş şekli- çelikten 50 mis-
kalmyor, şeffaf yaplaryla bakr kadar yüksek
elektrik iletkenlikleri ve elmas kadar büyük s
iletkenlikleri bulunuyor. Nanoborular halihazrda, inşaatlarda betonu güçlendirmek ve tpta tek
tek hücrelere ilaç iletmek gibi yüzlerce uygulamada kullanlyor
Mimaride kullanlan nanomateryallerin en
önemlilerinden biri de nanokaplamalar. Nanokaplamalarla bugünkü hayatmzn önemli ölçüde değişeceğini söylemek herhalde çok iddial
bir cümle olmaz. Nanoteknolojinin olanaklarn kullanarak elektrik kullanmadan camdaki buğulanmay önlemek sürekli açk görüş elde etmek
mümkün. Çözüm yüksek alan enerjisi bulunan,
dolaysyla maksimum nemi çeken ultra ince
nano kaplamalar. Buğu camn üstüne yerleşmesine rağmen tamamen görünmez oluyor. Otomobil camlar için olduğu gibi banyo aynalar için de
ideal bir çözüm.
Minimum incelikteki materyallerle maksimum s yaltm nanokaplamalarn bir başka özelliği. Bu özelliklere sahip vakumlu yaltm
panellerinin s iletkenliği geleneksel polistirene
(strafor) nazaran 10 misli daha az. Vakumlu yaltm panelleri yeni binalarda kullanlabileceği gibi
renovasyon projelerinde de kullanlabilir.
Polimer kaplamalar sdan çok çabuk etkilendiklerine dair kötü bir şöhrete sahipler. Polimer
kaplamaya yalnzca yüzde 2 orannda kil minerallerinin nano parçacklarndan eklemek ayn kaplamay sert, dayankl ve çiziklere mukavemetli bir
hale getiriyor. Diğer nanokaplamalarn üzerine yaplan grafitiler ise yalnzca üzerlerine tutulan bir
hortum suyla çkabiliyor. Nanokaplamalarn parmak izi brakmamas, su tutmamas gibi özellikleri
de var. Bir başka özellikleri de nahoş kokular yok
ederek soluduğumuz havann kalitesini düzeltmek
olacak. Bu teknoloji tekstil ve boya alanlarnda yoğunlukla kullanlmaya başland bile. Bunlarn yan
sra nanokaplamalar yangn engelleyici özellikleriyle yangn srasnda köpük halinde genişleyerek
hem alevlerin yaylmasn engelliyor hem de ve acil
çkş noktalarnn açk tutulmasn sağlayarak binann çabuk ve etkin boşaltlmasn sağlyor.
Nanoteknoloji eğitimi
verilen kurumlar
Ankara Bilkent Üniversitesi
Gebze Üniversitesi
■ Koç Üniversitesi
■ TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
■
■
Bir karbon
nanoborunun
görüntüsü
TARİHTEN SAYFALAR
III. Ahmed tek başna yemek yiyor. Minyatürdeki
kapakl gümüş sahan, bugün Topkap Müzesi’nde.
11-14. YÜZYIL
Orta Asya Türkleri: Izgarada
‘biryan’, külde oğlak ve ‘kakaç’
Ğ
TARİHİN TADI, TUZU VE MUTFA
I
Atalarmzn
eşsiz sofras
NTV Yaynlar’ndan çkan “İstanbul’un Lezzet Tarihi”, yemek
kitabndan öte, tarih kitabndan farkl. Prof. Dr. Artun Ünsal’n
kapsaml çalşmas, Bizans’tan Osmanllara tarihi başkentin yeme
içme kültürünü, orijinal tarifleriyle ele alyor.
Hem saraylar hem de sokaklaryla benzersiz bir lezzet tarihi.
Mutfak sözlüğümüz, İstanbul’da uygarlklarn kesiştiğini gösterir. Reçel Farsça rîçâlden, pide Yunanca pitadan, aş, yoğurt, çanak çömlek ise Orta
Asya Türklerinden günümüz diline miras kalmştr. Orta Asya’daki Türk boylarnn tümünün göçebe olduğuna inanlr ama bu yanlş bir genellemedir. Mutfaklar da sadece bir göçebe mutfağ
değildi. At, sğr, koyun, keçi etlerinin yan sra geyik, tavşan ve kaz etini de şişte ya da zgarada “biryan” (kebap) veya “çevirme” tekniğiyle ya da bütün
kuzuyu kürekle açtklar bir çukurda kor ateşinde, bütün bir oğlağ külde, saçta, tencere buğusunda pişirip yedikleri biliniyor. Eti kurutup “kak-et”,
“kakaç” ya da “yakoz-et” veya “soktu” denen sucuklar, ksrak sütünden kmz mayalayp tüketiyorlard. Balkla tanşmadklarn öne sürmek de
yanlş olur. Kaşgarl Mahmud’un Divan- Lugati’tTürk’ünden yaplan bir alnt “Er balksad (Adamn can balk çekti)”, Türklerin balk yediklerini
de gösterir. Buna karşlk, tatldan fazla hoşlanmadklar öne sürülür. İbn Battuta’ya göre, Kpçak
Türkleri tatl yemeyi ayp sayard.
Balk kebab
yapan Rum balkç
(üstte), Orta Asya
Türkleri kmz
içerken... (altta)
n inceleyen bir kaynağa göre İmparator II. İsakios Angelos’un sofras “beyaz ekmek, av etleri,
balk ve şaraba” boğulmuşken, sradan bir ev
kadnnn mutfak dolabnda sadece kepekli
kara ekmek ve taze peynir bulunurdu. Halkn sofrasnda kelle, ciğer, dalak, yürek gibi sakatat, ucuz deniz ürünleri,
sebze ve meyve vard. Zengin evinde
ise sakz şarab, fener balğ, ball lalanga, stakoz, pavurya, tavada kzarmş karides, güveçte böcek, ball pirinç, börülce, havyar
ve balk yumurtas gibi pahal yemeklerin tadna baklabilirdi. Snf farknn başka bir tasviri XIV.
yüzylda Konstantinopolis’te yazlmş, bir vatana ihanet davasnda taraflarn birer balk olarak
temsil edildiği Balk Kitab’nda
(Opsarologas) görülür: “Kefal, tatl su levreği ve dil balğ gibi çok lezzetli balklar
üst düzey görevliler; daha az lezzetli sardalya, iskorpit ve öteki daha az sevilen izmarit gibi balklar alt düzey görevliler; kurutulmuş uskumru (çiroz) ise davann sanklaryd.”
15. YÜZYIL
Padişahlar yalnz yemek yer
Fatih ünlü Kanunname’sinde, atalar, vezirleriyle
birlikte yemek yemiş olsalar da, kendisinin yalnz
yiyeceğini açklamş, ailesi dşnda kimseyi sofraya davet etmeyeceğini bildirmişti. Tek başna yemek yemek, hükümdarn zirvedeki tekil konumunu simgeliyordu. Kanuni’nin akşam yemeklerini
yakn dostu İbrahim Paşa ile yediği söylenirse
de, gözlerden uzak, özel bir mekanda yediği sanlyor, ki bu protokol gereğiydi de. Bu protokolün Fatih’ten de önceye dayandğ, II.
Murad’ da yalnz yerken gören Burgonya Dükü’nün temsilcisinin seyahatnamesinden öğrenilmektedir.
12-14. YÜZYIL
Bizans’ta kefal asil, çiroz sefildi
Bizans döneminde balk, ahtapot, stakoz, yengeç,
kalamar, deniz salyangozu tüketiliyordu. Sofralarda ayrca ekmek, peynir, meyve, şarap, zeytinyağ, av ve kümes hayvanlar, domuz, kuzu, koyun,
sğr görülebilirdi. Tabii bu, zenginlerin sofrasyd. 1185-1195 arasnda Konstantinopolis mutfağ-
20
İSTASYON
İSTASYON
21
TARİHTEN SAYFALAR
16-19. YÜZYIL
Yeniçeriler etli pilava
hücum ederdi
15. YÜZYIL
Fatih’in tercihi ‘kadriye’
ve ‘kabunî’ydi
Topkap Saray mutfağ yemek yapmann ötesinde, sultann cömertliğini ve gücünü halka gösterme
rolünü de üstlenmişti. Fatih’in, dönemin deyişiyle “haşerat- bahriye” (deniz böcekleri), yani böcek,
stakoz, midye ve istridyeyi çok sevdiği söylenir. O
dönemde karidese “kadriye” denirdi; kadriye ve istiridye saray mutfağnda sk sk pişen yemeklerdendi. Padişaha sunulan mükellef sofradan bir örnek
verelim: Fatih, Haziran-Temmuz aylarnda sabahlar yumurtal lapa, mant, kestaneli bulgur, tavukgöğüsü, muntacana (koyun etinden yaplan bir yemek) yoğurtlu erişte, lalanga, kabunî (et, soğan ve
kuru kays ile yaplan bir yemek) ile güne başlyordu. Süheyl Ünver, Fatih dönemi saray mutfak defterleri üzerine yaptğ ve İstanbul Risaleleri III’de
yaymlanan incelemelerinde bir çeşit tatl su balğnn Fatih Sultan Mehmed ve maiyetine “mahsus
olarak” alnp pişirildiğini saptar: “Matbah- âmire
defterlerinde Fatih’e mahsus balk şöyle yazldr.
Mâhi (balk) berâ-yi hassa, 878 (1473) senesi Şabannda hemen hergün defterde 10 akçelik alndğnda cinsi bildirilmeyerek kaydedilmiştir.” Süheyl
Ünver, Fatih’e 878 ylnn 3 Şevval Cumartesi günü
hazrlanan yemekler arasnda piyazl balğn da bulunduğunu aktarr ancak bu balğn cinsi gene belli değildir. Fatih, saray mutfağ harcamalarnda
tutumludur. Ünver’in araştrmalarna göre, örneğin Divan toplantsna katlan vezirlere gününe göre pekmezli yoğurt tatls, yumurtal lâpa, lahana çorbas,
baş paça, yoğurtlu tutmaç veya
yoğurtlu mant gibi tek çeşit yemek çkyordu.
16. YÜZYIL
Haçova Savaş’n
aşçlar kazandrd
Topkap Saray mutfağnda Fatih döneminde
100, II. Bayezid zamannda 160, Kanuni devrinde 227, III. Murad’n saltanatnn son zamanlarna kadar 1000 kişi çalşrmş. Bunlarn hep-
22
İSTASYON
si kadrolu personeldi; ayrca mutfakta 200 acemi
oğlan bulunurdu. Padişahlar sefere çktklarnda Has Mutfak da yeterli personeliyle onu izlerdi.
III. Mehmed’in Ekim 1596’da kazandğ Haçova
meydan muharebesinde zaferin büyük paynn aşçlarda olduğu söylenir. Otağ- Hümayun’a saldran düşman askerlerini, aşçlar satr, kepçe, maşa
ve odunlarla saldrp perişan etmişlerdi!
16. YÜZYIL
Kahve yapan
adam (altta),
saray mutfağnda
aşçbaş (solda).
Önce kahve, sonra kahve-alt
Günde iki kere yemek yenilirdi: İlk yemek gündüz, son yemek güneş batmadan önce. Kahvaltnn, daha doğrusu kahve-altnn ortaya çkşn,
adndan belli, İstanbullularn kahveyle tanşmasna, yani 1550’lerin sonrasna tarihleyebiliriz. Kahve
içip tütün çubuğu tüttürmeden önce bir şeyler atştrma
âdetinin doğuşu da 1600’leri
bulmuştu. Şeyhülislam Esad
Efendi’nin 1732’de tamamladğ Lehçetü’l-Lugat adl
sözlükte ilk kez kahvaltdan
sözedilirken, bunun Farsça
“Piş-hored” (ön yemek) anlamna geldiği belirtiliyordu.
Her Yeniçeri ortasnn ayr mutfağ
vard. Ortann komutan olan subayn
unvan “Çorbac”yd; rütbesinin işareti olarak belinde kepçe taşrd. Yeniçeriler, sabahlar çorba içer, ana öğünde
de hoşaf, pirinç, bulgur, az et yerlerdi.
Ancak pilavn özel bir yeri vard. Kapkulu Ocaklar her üç ayda bir saraya gidip ikinci avluda toplanr, maaşlarn aldktan sonra saray mutfağnda
kendileri için hazrlanmş yemekleri yeme iznini beklerlerdi. Bu törene
“Çanak Yağmas” denirdi. Etli pilav sahanlar yere konur, Yeniçeriler izin verilir verilmez tabaklara doğru hücum
ederlerdi. Çanak yağmas padişahn cömertliğini
sembolize eden bir törendi. Yeniçerilerin izin çktktan sonra “çorbaya seğirtmeleri” yani yemeğe
yönelmeleri, ayn zamanda padişaha olan bağllklarnn da göstergesiydi. Yeniçeriler, ayaklanacaklar zaman dağtlan yemeği yemezlerdi. Çanak yağmasna katlmamak isyann başlangcyd
ve buna “kazan kaldrmak” denirdi. Padişah, gücünü ortaya koyan, yeniçerilerin kendisine bağllğn gösteren çanak yağmasn yabanc elçilerin
görmesini özellikle arzu ederdi.
17. YÜZYIL
Seyyar satcnn ad,
tablal piyade
Osmanl saray
mutfağnda
kullanlan
beşli tencere
seti (üstte),
19. yüzyldan
bir konak
illüstrasyonu
(altta).
Bir de Evliya Çelebi’nin “tablal piyade” adn verdiği seyyar satclar vard. Onlar da şöyle sralyor: Zerdeciyân, başçyân, kebâbc ve köfteciyân,
püryânciyân, yahniciyân, dolmacyân, südli aşçyân,
şekerciyan, sa’lebciyân, muhallebiciyân, helvaciyân,
börekçiyân, çörekciyân, simitçiyan, katayifçiyân,
lokmacyân, gözlemeciyân, yemişçiyân, bozacyân,
meyhaneciyân, kaymakciyân, ekmekciyân, yoğurdciyân, peynirciyân... Liste uzayp gidiyor.
19. YÜZYIL
Zeytinyağllar sonradan geldi
Zeytinyağnn İstanbul mutfağnda uzun bir geçmişi yoktur. Girit’in Osmanl topraklarna katlmasyla zeytinyağ ticareti artt. Zeytinyağllarn İstanbullu Rum ve Ermenilerin mutfağna girmesi ise
19. yüzyl ortalarn buldu. Önceleri zeytinyağ, aydnlatma ve sabun üretiminde kullanlrd. Müslümanlar da balk yemeklerinde sadeyağ tercih ederlerdi. Zeytinyağnn mutfaklara girmesi, İstanbul’a
gelen adal ve Egeli göçmenler sayesinde oldu.
Evliya Çelebi’ye göre 1647’de İstanbul’da 300 işkembeci dükkân vard, çalşanlar da yaklaşk
800’ü buluyordu. Galata’da balk çorbas, tava balk ve tuzlu balk satan dükkânlar da bulunurdu.
İSTASYON
23
BAŞARI
Hep insanlar
büyülemek
istedim
Doğan Can Gündoğdu, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Tasarm Bölümü
üçüncü snf öğrencisi. Bir ders projesi olarak “Batman” serisinin üçüncü
filmi için hazrladğ jeneriği internet üzerinden 10 günde 270 bin
kişi izledi. Jenerik Hollywood yapmclar tarafndan da fark edilince,
Hollywood’dan 2013’te gösterilecek bir başka filmin jeneriğini yapmas için
Gündoğdu’ya teklif geldi. Doğan Can’la süreci ve hayallerini konuştuk.
RÖPORTAJ: FİGEN KAYRALCI
24
İSTASYON
İSTASYON
25
BAŞARI
B
Doğan Can
Gündoğdu
(ortada) ekip
arkadaşlarndan
ikisiyle birlikte
yeni ofislerinde.
aşarl insanlarn yaşam öyküleri her zaman ilham vericidir, hep çkarlacak birtakm dersler sakldr o yaşam öykülerinde. Doğan Can Gündoğdu yalnzca 21
yaşnda. Öyküsünde öyle büyük hedefler, mücadeleler, zorluklar da yok. Yalnzca hayali var sekiz yaşndan beri peşini brakmayan: İnsanlar
büyülemek. Gündoğdu bir Batman filmine yaptğ jenerik sonucu Singapur, Toronto, Londra ve Hollywood’dan 20 teklif alr. Ardndan
Türkiye’den teklifler gelmeye başlar.
Peki, nasl gelişmiş bu çoğu insana masal gibi
gelebilecek süreç? “Sinemaya merakm sekiz yaşnda başlad. Büyük ekran gördüğümde büyülendim ve zaman geldiğinde ben de mutlaka böyle işler yapmalym diye düşündüm” diye başlyor
öyküsünü anlatmaya. “İlkokulda film çekmeye
çalşyordum ama kameram olmadğ için maket kameralar imal ediyor, kendi kendime kurgular yapyor ve film çeker gibi yapyordum. Daha
sonra bu merak resim ve karikatür tarafna doğru
kayd. İlkokulun geri kalan zamann çizerek, karikatürler oluşturarak geçirdim. Ortaokula geldiğimde ise sihirbaz olmaya merak sardm.”
Hep benzer şeyler etrafnda dönüyor, fantastik
dünya, hayal gücü, yaratclk…
“Tabii, çünkü en temel güdüm insanlar büyülemek, yaptklarmn beni tek heyecanlandrantaraf buydu. Sihirbazlk da insanlar büyülemek
için harika bir yol. Beni seyreden insanlarn yüzlerindeki o büyülenmiş ifadeyi görmekle çok mutlu
oluyordum. Ama bütün bunlara rağmen içimdeki
sinema merak devam ediyordu. Tabii benim için
sinemann çkş noktas da insanlar büyülemekti.
Üç tane ksa film çektim, hatta bir tanesi ödül ald
uluslararas bir festivalde. Üniversiteye hazrlanma dönemimde ise yine sinemadan uzaklaşmak
zorunda kaldm ama içimden, bu uzaklaşmalarn
dönemsel aralar olduğunu hep biliyordum. Onun
için de Bahçeşehir Üniversitesi’nin Görsel İletişim ve Tasarm bölümüne girmeyi çok istedim.
Ama saysal okuduğum için de o bölümü seçemiyordum, endüstri mühendisi olabiliyordum.
O kadar arada kaldm ki… Öyle yandan, annem
ve babam, ikisi de öğretmen ve geleceği sağlam,
maddi açdan güvenli bir meslek seçmemi istiyorlard. Sonunda onlar ikna etmeyi başardm. Ve
bir şekilde bu bölüme kapağ attm. Ksa sürede
kendimi bayağ geliştirdim. Üçüncü snfta Güven
Çtak hocamzn video dersinde, önceden çekilen
bir filme yeni bir jenerik hazrlanmasyla ilgili bir
proje yapmamz gerekti. Çocukluğumdan beri
çizgi romanlar elimden düşmeyen Batman’in
üçüncü serisinin jeneriğini çekmeye karar verdim.
Batman’in jeneriğini yapmak istediğimi söylediğimde hocam tereddüt etti, yeni çkacak bir film
için yapmak riskli dedi ama ben onunla iddiaya
girdim, bu videonun 500 bin kez izleneceğine
dair. İki haftada 750 bin defa izlendi.”
BE G Ü M ÖZ P IN AR
JENERİK FİLMİ MUTFAK MALZEMELERİNDEN
26
İSTASYON
Gündoğdu, jeneriği iki günde ve kendi mutfağnda yaratğ malzemelerle çekmiş. Malzemeleri
buz, cam, fanus, bçak ve ip. Jeneriğin temasn,
güçlü bir öğe olduğu için buz etrafnda şekillendirmiş. Buzu, filmdeki kötü karakteri simgelemesi adna ön plana çkartmş. Bir de kendi tasarladğ gazete basklar var. Gazete kağtlarndan ve
yeni çkacak filmin set fotoğraflarndan faydalanmş. Set fotoğraflarn, katil sanki onlar izliyormuş, onlar hakknda bilgi topluyormuş izlenimini
verecek şekilde düzenlemiş.
Videonun yurt dşnda da paylaşlmasyla birlikte Londra, Singapur ve Hollywood’dan teklifler
gelmeye başlamş. En cazibi de Hollywood’dan
gelen, “Code Name Geronimo” isminde Usame
Bin Ladin’le ilgili bir film için jenerik hazrlamak.
Yaklaşk beş ay süren bir çalşma sonunda jenerik
hazrlanmş. Ardndan Behzat Ç’nin, Karaoğlan
filminin, Karaday dizisinin ve Çanakkale filminin
jeneriğini yapmas için gelen teklifler... Doğan Can
Gündoğdu artk çok sevdiği bir işi yaparak dokuz
ay gibi ksa bir sürede hem meşhur olmuş hem de
iş sahibi bir kişi. Bu noktada bölüm arkadaşlarndan beş kişilik bir ekiple birlikte şirketini kurmaya
karar vermiş. Beşiktaş’ta, deniz gören bir dairede
“qep medialab” kurulmuş. Tabii hocalar Güven
Çtak da daimi destekçilerinden. “Onu hiç yanmzdan ayrmyoruz. O da bizim ekip arkadaşmz
oldu artk” diyor Doğan Can, hocalar için.
Hayat böyle gelişmeyip de hayallerini arka
plana atmak zorunda kalsayd nasl hissederdi
diye soruyorum Doğan Can’a. Çok sakin bir şekilde, “İnsanlarn çok hayal ettiği ve çok istedikleri
şeylerin eninde sonunda gerçekleşeceğine inanyorum. Ben de, başka işlerle meşgul olmak zorunda kalsaydm bile el etek koşardm hayallerimin
peşinde. Zaten bu son olaylarn gelişmesinden de
anladm ki hayallerin gerçekleşmesi hiç de öyle
zor değilmiş” diyor. Halbuki biz hep aksine inanageldik. Hayallerin gerçekleşmesi için çok zaman
geçmesi, çok eziyet çekilmesi, çok hayal krklklar yaşanmas gerektiğini düşündük hep.
Dünyada olmayan şeyleri yaratmak istiyor.
Realist bir dünyada yaşayanlar ksr, kuru, skc
devinimlerin dşna çkararak olmayan bir hayal
dünyasna davet ediyor, şaşrtyor, büyülüyor.
Kara film tutkusu var, yaptğ çalşmalarda da
çok kendini ele veren. Stanley Kubrick, Tarantino, Christopher Nolan en sk takip ettikleri. Bir
Batman, bir süperkahraman filmi çekmeyi çok
istiyor. Doğan Can süperkahramanlarn dünyasnda kendini iyi hissediyor. O dünyaya insanlar
davet etmek, daha iyi bir yaşam için alnabilecek
dersleri göstermek istiyor. “İnsanlara olmayan bir
dünya sunuyoruz, değişik bir şölen sunuyoruz.
Bunu da o kadar keyif ve tutkuyla yapyoruz ki...
Başarmz da ondan kaynaklanyor sanrm. Yaptğmz işler bizce yaplabilecek en etkileyici işler.”
Hayalini kurduklar ve daha sonra kurguladklar dünyadan o kadar eminler ki Doğan Can
hiç bilim kurgu kitaplar okumadğn, fantastik
filmleri seyretmediğini, daha da ötesi onlarn hiç
ilgisini çekmediğini söylüyor. Ayrca, onlardan etkilenmek de istemiyor.
Bu çocuklar yaptklar işi yapmaya mecburlar. Daha sğ, daha bildik, daha güvenli bir deniz
bilmiyorlar. Aramyorlar da... Çünkü o sulara ait
olmadklarn çok iyi biliyorlar. Yaşamn srr biraz burada sakl galiba. Nereye ait olmadğn bilip oradan uzak kalmaktan. Gerisi kendiliğinden
geliyor sonra, zorlanmadan ve keyif içinde akyor
hayat. O zaman ne uyandklar gün bir öncekinin
ayn oluyor, ne de adlandramadklar skntlar.
Onlar tutkularnn peşinde, çok genç yaşlarnda
keşfetmişler bu srr. Bu hayatn bir tekrar yok.
Batman filmi için yaptklar jenerikten sahneler
(en üstte ve sağ altta) ve filmin afişi (sol altta)
http://www.youtube.com/watch?v=drPEH8x8ots
adresinden jeneriği izleyebilirsiniz.
Başarlar
Doğan Can henüz 21 yaşnda ve
yalnzca 2012 ylnda neler yapt:
■ Code Name Geronimo filminin
jeneriğini yapt.
■ qep medialab adnda bir şirket
kurdu.
■ 10 milyon lira bütçeli Karaoğlan
filminin jeneriğini yapacak.
■ Yeni sezon Behzat Ç. dizisinin
jeneriğini yapt.
■ Karaday adl yeni dizinin (ay
yapm) jeneriğini yapacak.
■ Çanakkale adl yeni sinema
filminin jeneriğini yapyor.
■ Bir müzik grubunun Angels adl
müziğine video hazrlad.
3 milyondan fazla kişi izledi.
İSTASYON
27
SÖYLEŞİ
MODERN ZAMAN
DON KİŞOT’U
Murat Daltaban, insanoğlunun bir parças olan şiddeti yüzümüze vuran, farknda
olmamz sağlayan güçlü ve sert oyunlar sergiliyor DOT Tiyatrosu’nda. Bu yl ise
bir başka toplumsal gerçekliği, kentsel dönüşümü konu alan Ağr Roman Yeni
Dünya dizisinde oynuyor. Kendisiyle diziyi, oyunlar ve şiddeti konuştuk.
RÖPORTAJ: FİGEN KAYRALCI
A
ğ     
    
Ağr Roman’n Türk edebiyatnda
önemli bir yeri var. Televizyonda da
bir ağrlğ olacağna inanyorum. Dizi
format, kitabn uyarlamas olarak değil de kitaptan esinlenilmiştir diye tarifleniyor. Televizyon
format da cesur bir iş olacaktr.
    
Proje bugünün İstanbul’unda, değişen Kolera
Mahallesi’ni anlatyor. Ağr Roman- Yeni Dünya’da
, kitaptaki Kolera Mahallesi’nin üzerinden çok zaman akp gitmiştir ve Kolera yeni dünyada var
olma savaş vermektedir. “Cva”, Kolera’nn yerlisi
ve eski geleneğin abilerindendir. Değişime ayak uyduramayanlardandr. Mahallenin efsane delikanls Salih’in de en yaknlarndandr.
Bizi gözetleyen
bir büyük ağabey
olduğunu biliyorduk.
Artk bir küçük
ağabey de var;
iletişim araçlarnda
ustalk kazanan
toplum.
28
İSTASYON
ğ    ş  
   ş   
    
İstanbul öyle büyük bir şehir ki, kentsel dönüşüm
bölgeleri şehrin tam orta yerinde ortaya çktğ
halde herkesten çok uzakta. O bölgelerin sakinlerinin yalnz brakldklarn görüyorum. Parann
o bölgelerdeki hareketi çok vahşi, hzl, acmasz.
Umarm izleyenlerde bir farkndalk yaratabilir.
Ş   ş  
   ş     
 şş    ş
      
     
 ş ş  
Ben şiddetin içinde yaşayp da şiddete bu kadar
yabanclaşmş olmann ne anlama geldiğini sorguluyorum kendi kendime çoğu yaptğm oyunda. Şiddete karş olup bu kadar şiddet üretmek
insann entelektüel zekâsyla doğas arasndaki
çatşma bence... Şiddetin zamana bağl olarak evrim geçirdiğini gözleyebilirsiniz.
 ş   
  ğ  
Sanmyorum. Ancak bugün insan zekâsnn ürettiği şiddet, en acmasz. İnsan zekâsyla şiddet
üretme araçlar geliştirdi. Bu araçlar toptan, tüfekten, atom bombasndan daha kalc ve daha
yaygn etkiler yaratyor. Mesela dil... Şiddet, korku, ac ve öfke üretir. Salgna dönüşür. Tekrar
şiddet gören tarafndan üretime girer. Bu çağn
kilit kavramlarndan şiddeti doğru tanmlamak
ve snflandrmak gerekli; ama yok edemezsiniz.
Kendinizi şiddete karş koruyamazsnz. Şiddet
üretmemek belki yakn çevrenizi yaşanlr klar.
Ben bunu yapmaya çabalyorum.
İSTASYON
29
SÖYLEŞİ
Baba olunca
kelimeler
yaşam buluyor,
yaşanmaya
başlyor; üzerine
fikir yürüttüğünüz
birçok şeyi
tecrübe etmeye
başlyorsunuz.
Zenginleşiyorsunuz.
SANAT İYİLEŞTİRİCİ TEK YOL. İNSANIN
KENDİ KÖTÜLÜĞÜNE İLAÇ OLSUN DİYE
ÜRETTİĞİ GÜZELLİKTİR SANAT.
30
İSTASYON
Murat Daltaban kimdir?
U
zun yllar İstanbul Şehir
Tiyatrolar’da oyunculuk ve
yönetmenlik yapt. Daha sonra
Özlem Daltaban ve Süha Bilal’le birlikte
kurduğu DOT Tiyatrosu’nda Türkiye’de
ilk kez In-Yer-Face türünde oyunlar
sergilemeye başlad ve çok ilgi gördü.
ü.
DOT, 2012-2013 yl sezonunun ilk
k
yarsna iki yeni yönetmenin oyunuyla
uyla
başlyor. David Graig’in yazdğ “Sar
ar
Ay” Pnar Töre yönetiyor . Oyun Eylül
ylül
sonunda başlad. “Altn Ejderha”
ise Roland Schimmelpfenning’in
yazdğ bir oyun ve Serkan Salihoğlu
u
tarafndan yönetiliyor. Sezonun ikinci
nci
yarsnda DOT sahnelerinde yer
alacak Sarah Kane’in “Cleansed”ini
Murat Daltaban sahneleyecek. Oyunu
nu
Türkçeleştiren Hakan Günday.
Fatmagül’ün Suçu Ne dizisindeki
başarl performansnn ardndan
bu yl da Ağr Roman kitabndan
bir esinlenme olan Ağr Roman
Yeni Dünya dizisinde yer alyor.
Dizide, Ağr Roman kitabna
konu olan Kolera Mahallesi, 40
yl sonra, kentsel dönüşümün
eşiğindedir.
Aile içi şiddet, ikili ilişkilerde şiddet, toplumdaki şiddet, kullandğmz dildeki şiddet… Hepimizin ruhu ağr hastaland adeta. İyileşme sürecimiz nasl başlamal, nelerden destek almalyz
yaşama sevincimiz ayakta tutabilmek için öncelikle yaplmas gerekenler neler?
Sanattan. İyileştirici tek yol bu. Sanat size dürüst
ve çplak gelir. Dünya çapnda bir “sanat partisi”
kurulmasn öneriyorum. Tüm dünyaya sanatn
doğrular üzerinden politik yaptrmlar uygulanmasn öneriyorum. İnsann kendi kötülüğüne
ilaç olsun diye ürettiği güzelliktir sanat.
Şiddet gündelik yaşama bu derece etki ederken
temiz kalabilmek mümkün mü?
Elbette değil. Temiz kalamazsnz, ama iyilik üretebilirsiniz. Kendinize rağmen.
DOT oyunlarnda kişiler yaşamdaki şiddetin her
türlüsüyle yüzleşiyorlar. Kendilerinin de bir parças olduklar o şiddeti fark etmelerinin ardndan
gelen krlma noktalarn ne takip ediyor?
Ortada duran hikâyenin evire çevire konuşulmas, üzerine tartşlmas gerekiyor. Şiddetin bir
parças, üreteni olmann farkna varmak kolay
kabul edilir bir şey olmadğ için etkileri de duygu
patlamalarna sebep oluyor. Bu da hikayeyi uzun
süre yannzda taşmanza sebep oluyor. DOT
oyunlarnn ilgi çekmesi de bu yüzden. Yannzda taşdğnz hikayeyi daha çok kişi bilsin ve üzerine konuşalm arzusu çok güçlü bir motivasyon
oluşturuyor. Yaknlarnzdakilerin de oyunlar
görmesini istemeniz bu yüzden. Üzerine konuşmak tartşmak arzusu sizi çok güçlü dürtüyor. Bu
dürtü, farkna varmann, yalnz olmadğnz bilmenin, acnz tarif dilini bulmann getirdiği aydnlanma. Gündelik dilin sradanlğndan, etkisini kaybetmişliğinden kurtulup kendinizi tarif
etmenin yeni ve işlevli bir üst dilini bulmuş olmann getirdiği heyecan. İyileşmenin yolu teşhisin doğru konmasna bağl. Ben kendi açmdan
gördüğüm resmi tarif etmeye çalşyorum. Şiddetin parças olmak insann doğas, bunu farkna
varp dizginlerini ele geçirmek ise insan zekâsnn
mecburiyeti.
Çocuğunuzun doğumu sizi nasl etkiledi? Ürktünüz mü? Onun geleceği için kayglandnz m
yoksa yeni bir güç mü demekti sizin için?
Karmaşk bir durum çocuk sahibi olmak. Hayata bir pencereden daha bakma şans veriyor size.
Baba olmak ne demek baba olunca anlyorsunuz.
Hayatnzn en önemli tecrübesi. Birçok kavram
gözden geçiriyorsunuz. Aile, baba, çocuk, anne
gibi temel kavramlarn etrafnda giderek genişleyen bir yeni kavramlar dünyas inşa oluyor. Kavramlar birdenbire can bulmaya başlyor. KelimeİSTASYON
31
SÖYLEŞİ
Ağr Roman’n
geçtiği Kolera
Mahallesi’nin
sakinleri arasnda
Sumru Yavrucuk,
Nesrin Cevadzade,
Begüm Birgören,
Onur Saylak, Özge
Özpirinçci, Murat
Daltaban, Macit
Koper başta olmak
üzere birçok
önemli oyuncu
bulunuyor.
ler yaşam buluyor, yaşanmaya başlyor; üzerine
fikir yürüttüğünüz birçok şeyi tecrübe etmeye
başlyorsunuz. Zenginleşiyorsunuz. Kendinizi ve
insan denen varlğ bir başka tarafndan tanmaya başlyorsunuz. Duygularn ve zekânn en yoğun, en ağdal yaşandğ bir dönem başlyor. Ve
siz o dünyann tam ortasnda kalakalyorsunuz.
Lego parçalaryla dolu büyük bir salon.
Neyin, nelerin karşsnda tükendiğinizi hissedersiniz?
Zamanm kötü kullanmak... Buna sebep olan her
şey... Başkasnn zamann kötü kullanmasna sebep olan kişiler. Başkasnn zamanna sayg duymayan, zaman satn alabileceğini zanneden, başkasnn zamann gasp eden zorbalar...
Tükendiğinizde nasl şarj olursunuz? Nelerle
beslenirsiniz?
Evime kapanarak şarj oluyorum. Müzik, kitap,
film, oyun… Her şeyi keşfetme süreci beni mutlu eder, heyecanlandrr. İyi bir müziği keşfetmek
için aldğnz yol sizi iyi besler.
Nasl bir dünya için çabalyorsunuz?
Bilmiyorum. O kadar karmaşk ki durum. Suçun,
savaşn, adaletsizliğin olmadğ bir dünya desem
ne saçma olurdu.
32
İSTASYON
ŞİDDETİN PARÇASI OLMAK İNSANIN DOĞASI,
BUNU FARKINA VARIP DİZGİNLERİNİ ELE
GEÇİRMEK İSE İNSAN ZEKÂSININ MECBURİYETİ.
YEME-İÇME
Sonbahar rengarenk
Pastrma yaz geldi mi havalar hafiften soğumaya başlar, zaman zaman da olsa.
Eh, ne de olsa sonbahar… Manavlar doldurmaya başlar krmz, turuncu, sar,
mürdüm rengi meyveler. Bunlarn hepsi kanser hastalklarnn riskini düşürme ve
bağşklk sistemini güçlü olmasnda önemli rolü olan beta-karoten, A ve C vitamini
içerir. Omega 3 ve fosfor içinse mevsim balklarn skalamayn.
MÜRDÜM ERİĞİ
Bembeyaz çiçekleriyle gelin duvağn andrr erik ağac.
Tazeliği, yeniden dirilişi, yeni başlangçlar simgeler.
Anavatan Anadolu'dur ama Kafkasya ve Hazar Denizi
çevresinden dünyaya yayldklar sanlmaktadr. Bereketlidir,
çay, reçeli özellikle marmelad ve hoşaf yaplr. Bol
miktarda B ve C vitamini içerir. İçerdiği potasyum ve
magnezyum sayesinde kan basncn dengeler. Kan şekerini
çok yavaş yükselttiği için korkmadan yenebilir, neredeyse
tüm diyet programlarnda yer alr.
KIZILCIK
Anadolu'da her derde deva
bu kpkrmz ufak tefek
meyve, iltihaplanmay
önler, alerjileri azaltr,
bağşklk sistemini
güçlendirir, Kzlck
ağacnn kabuklar
kaynatlarak etkili bir
ateş düşürücü elde edilir
ki bu özellikle menopozda faydaldr. Ayrca, kabuklar
toz haline getirilip yaralarn üzerine mikrop öldürücü
olarak serpilebilir. Kzlcğn marmelad, şerbeti, peltesi
yaplr ki baz yörelerde adna murabba denilir. Bir de
Kütahya ve İnebolu'da yaplan nefis bir tarhanas vardr.
Bugünler bu tarhanay yapmann tam mevsimi. Bu arada,
Karadenizliler kzlcğ “kiren” diye bilir.
GREYFURT
Hangimiz ufakken portakal ve greyfurtlarn kabuğunu
tek bir parça halinde çkartmaya çalşmadk. Portakal
ve limon gibi greyfurt da, c vitamininin mükemmel bir
kaynağdr ve bağşklk sisteminin desteklenmesinde
yardmcdr. Anti-tümör aktiviteye sahip greyfurt,
hücreye zarar veren
serbest radikallere
karş savaşr.
Ayrca kolesterolü
düşürücü etkisi de
vardr. Portakala
göre biraz daha
keskin tad olan
greyfurt salatalarda,
avokadoyla birlikte
ve kerevizin içinde
çok güzel olur.
34
İSTASYON
KARNABAHAR
HAVUÇ
Turuncu renkli bu sebzeyi çiğ, atştrmalk olarak
tüketebilir, suyunu içebilir, rendelenmiş olarak salatasn
yapabilir, çorbalara, sebze yemeklerine katabilir ve
garnitür olarak da tüketebilirsiniz. Daha ne olsun...
Ayrca, mükemmel bir antioksidan olan beta karoten
deposudur, vücudu toksinlerden temizler, bağşklk
sistemini güçlendirir. Beta karotenin vücutta daha fazla
kullanlmas için havucu hafifçe pişirin.
AYVA
Manavlarda ayvay gördüğünüz
zaman bilin ki kş artk
iyice gelmiştir. Ayvann
bollaştğ yllarda ise
kşn daha zorlu
geçeceği inanc
yaygndr. Hem
çiğnenmesi hem
de boğazdan geçmesi zordur.
Olumsuz anlamda kullanlan "Ayvay yedim" deyimi bu
zorluktan kaynaklanr. Onun için suyunu kaybetmesin
diye mutlaka tahta kaşkla parçalanmas önerilir.
Kompostosu, jölesi ve reçeli yaplr. Kaymakl ayva tatls
ise başl başna ağznza layk bir ziyafettir.
KEREVİZ
LÜFER
İstanbul denilince akla ilk gelenlerden birisi de lüfer
balğ, özellikle İstanbullular için. Kimi zaman boğazn
sultan kimi zaman boğazn dişlisi olarak anlan lüferin
gelişme evrelerine göre ismi değişir; srasyla koruk,
defne, çinekop, sarkanat, lüfer, kaba lüfer ve kofana
olur. Geceleri lüks lamba şğnda lüfer avnn görüntüsü
bile İstanbul'u anlatr. Eski zamanlarda Boğaziçi'nde
balk tutulurken sandallar arasnda neşe içerisinde şiirler
okunur, Türk Sanat Musikisi eserleri seslendirilirmiş. Ne
yazk ki bütün bunlar artk tarih olmak üzere çünkü trol
avclğ sonucu bu nadide balk artk yok olma tehlikesiyle
karş karşya. İşte bu nedenle 24 santimden ufak
lüferlerin tutulmas ve satlmas yasakland. Lüfer alrken
lütfen mutlaka boyunu kontrol edin.
Çok seveni olmayan yoktur ama kymal yemeğinin yan
sra buharda hafifçe pişmiş, üzerine zeytinyağ ve limon
gezdirilmiş karnabahar hiç de öyle yabana atlacak
bir sebze değildir. Üstelik öyle müthiş yararlar da
vardr ki… C vitamininin yan sra B vitamini, potasyum,
manganez ve omega-3 yağ asidi içerir. Üstelik, kansere
karş koruyucu etki gösterdiğini, dolaysyla mutlaka
yemek alşkanlğmzn bir parças olmas gerektiğini
neredeyse bütün doktorlar söylemektedir. Kalsiyum
emilimini azaltabileceği için özellikle menopoz
dönemindeki kadnlarn tüketmeden önce doktora
danşmasnda fayda var.
Vatan bat ve kuzey
Avrupa. Eski Yunan
uygarlğnda da
tüketildiği biliniyor.
Zeytinyağls,
dolmas, salatas
yaplr. Tavuk
çorbasna
katldğnda nefis bir
tat ve aroma verir.
Biz uzun yllar sadece
toprağn altnda
bulunan ksmn
yedik. Son yllarda kereviz sapnn lezzetini fark ettik,
özellikle salatalarda ve domates suyuyla birlikte.
PALAMUT
Önce Karadeniz’de balkçlarn ağlarna taklr, sert
poyrazlar esmeye başlaynca da Marmara Denizi’ne
geçer. Bizans zamannda özellikle Haliç palamut
kaynamaktaymş. Romallarn ünlü tarihçisi Strabon da
akntnn palamutlar Kadköy önlerinden Haliç yönüne
sürüklediğini anlatrken Haliç’te palamutlarn elle
yakalanacak kadar bol olduğunu söyler. Bizans’n Roma
imparatorluk dönemi sikkelerinde de bazen yan yana
iki palamut balğ bazen de iki palamut balğ arasnda
bir yunus görülür. Palamutun en leziz hali halka kesilip
tavada pişilirilenidir. Eminönü’nde ve köprü altnda
ekmek aras kzarmş palamut yemenin zevki ise çok az
şeyde vardr. Yannda krmz soğan sakn unutmayn.
İSTASYON
35
SAĞLIK
GRİP YATAĞA
DÜŞÜRMESİN
Sonbaharda havalarn serinlemesiyle hapşrp öksürmeye başladk bile. Nezle mi
oluyoruz, grip mi? Kuş gribi mi, domuz gribi mi, fok gribi mi? Antibiyotiğin faydas
var m, yok mu? Bütün bir kşmz zehredebilecek grip hakkndaki gerçekler...
H
ava scaklklar halen yaz günlerini aratmasa da artk geceler serin, birdenbire çkan rüzgar üşütüyor, yağmurlu ve
günlerin eli kulağnda. Bu Ekim günleriyle birlikte bütün bir kş bizi tehdit edecek grip mevsimini de açmş olacağz, tabii aş mevsimini de. Grip aşs hakknda olumlu
veya olumsuz çeşitli söylentiler dolaşr her yl ancak aş olanlarda gribe karş korunma oran yüzde
90’lara kadar çkabiliyor. Grip, sağlkl insanlarda
ortalama bir haftada geçmesine rağmen; vücut direncini düşüren kronik hastalğ olan kişilerde (şeker, kalp-akciğer hastalklar, AIDS vb.) ve yaşllarda, zatürree, beyin iltihab, kalp kas iltihab gibi
çok ciddi ve ölümle sonuçlanabilecek hastalklara
yol açabiliyor. Dolaysyla, bu yüksek risk grubundaki kişiler tanmlamasna girenlerin mutlaka grip
aşs olmalar öneriliyor. Grip aşsnn alt ay kadar
koruyuculuğu var. Bu aylarda yaplan aş nisan,
maysa kadar koruyor. Her aşda olduğu gibi grip
aşsnn ardndan da vücutta hafif ateş, krgnlk
olabilir ama bu bir gün kadar sürüyor ve geçiyor.
GRİP Mİ NEZLE Mİ?
Nezle ve grip çok sk karştrlan iki rahatszlk.
Nezlede genel durum daha iyi seyrediyor, ateş yükselmiyor, daha çok hapşrk, burun aknts ve burun tkanklğyla kendini gösteririyor. Gripte ise
mutlaka yüksek ateş, baş ve vücut ağrlar, şiddetli
halsizlik ve devamnda öksürük var. Grip, bronşit
gibi soğuk algnlğnn nedeni çoğunlukla virüsler.
Antibiyotik ve öksürük şurubu ise virüs enfeksiyonlarnda etkili değil. Üstelik antibiyotiklerin ge-
36
İSTASYON
reksiz kullanm böbrek ve karaciğeri yorduğu gibi
vücutta antibiyotiğe karş gelişen bağşklk ciddi
hastalklarda antibiyotiklerin etkisiz hale gelmesine sebep olabiliyor. Gripte aslnda antibiyotik
tedavisine gerek olmadan bir hafta içinde kendiliğinden iyileşme sağlanyor. Bu bir hafta içinde
mutlaka yatak istirahati ve bol sv alm şart.
Solunum yolu enfeksiyonlarnda gözlenen öksürük şikayeti ise aslnda oluşan salglarn solunum
yollarndan temizlenmesi için vücudun bir savunma mekanizmas. Öksürük kesici ilaçlarn kullanm, vücudun bu doğal savunmasn bloke ettiği için
iyileşmeyi geciktirebiliyor. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da aspirin kullanlmamas gereği. Aspirin kan sulandrdğ için virüslerin vücuda daha çabuk yaylmasna neden oluyor. Aspirin
yerine parasetamol içeren ilaçlar öneriliyor. Klinik
şikayetlerde kötüleşme durumunda ise mutlaka
hekime başvurulmas gerekiyor.
Bir de gribal enfeksiyon sonrasnda koku alma
bölgesinde virüsün yarattğ bir hasar meydana
na
gelebiliyor. Bol B vitamini almalar virüse bağl
ğl
enfeksiyonlarda kişilerin çok kayba uğramadan
an
hastalğ rahat ve daha az hasarla atlatabilmeleerinde yardmc oluyor.
Gribe karş en koruyucu desteklerden birisi de
kuvvetli bağşklk sistemi. Bağşklk sistemimizi
izi
eli
antioksidan maddeler içeren yiyeceklerle dengeli
beslenme ve düzenli uykuyla koruyabiliriz. Gripten
en
korunmada en etkili yöntemlerden bir diğeri ise elleri sk sk ykamak ve grip salgn durumlarnda
da
mümkünse karşlaştğmz insanlarla öpüşmemek
ek
ve hatta tokalaşmamak.
Nasl
beslenmeliyiz?
Sebzeler: Brokoli, karnabahar,
lahana, biber, enginar, spanak,
havuç, maydanoz, tere, sarmsak
■
Meyveler: Portakal, greyfurt,
mandalina, kivi, elma, limon.
Zeytinyağ, badem, fndk, soya,
ceviz, fstk, ay çekirdeği
■
Keten tohumu, soya fasulyesi,
sarmsak, omega 3 yağ asitleri
(en çok somonda bulunur)
■
Krmz et, yumurta, yeşil
mercimek, barbunya, nohut
■
■
Pekmez (her gün)
İSTASYON
37
SAĞLIK
DEPRESYONUN ALTINDAN
TİROİD ÇIKABİLİR
■ Hayat koşullar zorlaştkça
ÇOCUKSUZ
ÇİFTLERE KÖK
HÜCRE UMUDU
KOYU RENKLİ
ÇİKOLATA ÇOK
FAYDALI
■ Çikolata gibi insana
fazlaca veren şeylerin
genellikle bünyeye zarar
verdiğini düşünürüz
ancak çikolata bunlardan
birisi değil. Özellikle
kakao oran yüksek –
en azndan yüzde 70çikolatalar enerjinizi
yükselteceği gibi şeker
oran az olduğundan
kan şekerinizi de
frlatmayacak. Ama
bunlardan da önemlisi,
araştrmalar, kakao
oran yüksek çikolata
tüketmenin kalp
sağlğnza da yardmc
olduğunu ortaya
koyuyor, tabii günde
yalnzca bir veya iki
parçada kalmak şartyla.
Bu araştrma sonuçlar,
özellikle inmelerde
kullanlacak yeni bir
ilacn geliştirilmesi için
umut veriyor.
27
YAŞ
Hafza, giderek
zayflamaya
başlyor.
38
İSTASYON
SU
TERESİ
■ İsmi su teresi ama suyun içinde değil de su kylarnda yetişir. Yöresel olarak taklan çeşitli
isimleri de pek hoştur: Ac gerdeme, crcr, gerdeme, istapan, kardomat, kerdeme, sezab,
tuzik, hoşkran, su mancas, bunlardan bazlar. Su teresi Türkistanl Türkler ve Persler
tarafndan çok eskiden kullanldğ (M.Ö) ve Avrupa’da ise 16’nc yüzyldan beri kan temizleyici
olarak tüketildiği biliniyor. Tbbn babas Hipokrat, akarsu yaknndaki hastanesinde,
hastalarn su teresiyle tedavi etmiş. Ayrca su teresi savaşa gitmeden önce Yunan askerlerine
kuvvet verici olarak veriliyormuş. Üstelik kansere karş da etkili. Akyuvarlardaki DNA
hasarnda yüzde 23, kan trigliserit düzeylerinde ise yüzde 10 azalma sağlyor.
ERKEKLER VE KADINLAR DÜNYAYI
FARKLI GÖRÜYOR
■ Erkeklerle kadnlarn dünyay oldukça farkl algladklarn artk hepimiz biliyoruz. Fakat ayn
zamanda, erkeklerle kadnlarn görme mekanizmalar da birbirlerinden farklymş. Kadnlar renk
değişimini daha iyi alglarken erkekler hareket eden objeleri daha iyi görüyorlar. Daha önceki
çalşmalarda kadnlar ve erkekler arasnda işitme ve koku duyularnda da farkllar olduğu ortaya
çkmşt. Uzmanlar, görmedeki bu farkn erkeklerdeki yüksek testesterona bağl olduğunu düşünüyor.
■ Yllar yl herhangi bir
sebepten dolay çocuk
sahibi olamayan çiftler
beraberliklerini hep
bir eksiklik duygusuyla
yaşadlar. Daha sonra
tüp bebek uygulamas
geliştirildi ve bu çiftlerin
büyük bir ksm çocuk
sahibi oldu. Ama ortada
halen bir sorun vard.
O da, bir sorundan
dolay erkeğin spermi
veya kadnn yumurtas
elde edilemiyorsa, bir
yabancnn spermini veya
yumurtasn kullanmakt
ki bu, çiftlerin çoğu
tarafndan tercih edilen
bir yöntem değildi.
Tptaki baş döndürücü
gelişmeler sonucu bu
soruna da çare bulunmuş
görünüyor; kök hücreden
sperm veya yumurta elde
etmek. Ayrca, tüp bebek
tedavisinde en önemli
sorunlardan birisi de
döllenen ve nakledilen
embriyolarn rahim
duvarna yapşamamas
ve bu embriyolarn
kaybedilmesiydi. Sonuç,
ciddi bir moral bozukluğu
ve maddi zarar demek
olan tüp bebek işleminin
birkaç kez tekrar
edilmesi. Doktorlar, bu
gibi sorunlar için de
kök hücre tedavisinin
rahim duvarn
kuvvetlendirerek çözüm
olabileceğini belirtiyor.
depresyon da yakn arkadaşmz
oldu neredeyse. Bir depresyon
dönemini atlatp diğerini karşlar
olduk. Bu kadar yaygnlaştkça da
depresyonu normal bir hal olarak
kabul edip aslnda bir hastalk
olduğu fikrinin üstünü örtmek
gibi bir eğilimimiz oluyor. Oysa ki
nedenini bulup tedavi etmek ve
hayatn her alann etkisi altna alan
bu dertten kurtulmak belki de o
kadar zor değil. Depresyon çeşitli
sebeplere bağl olabildiği gibi en
yaygn olan ama aklmza en son
gelen sebeplerden birisi de tiroit
hormonumuzun yavaş çalşyor
olmas. Halsizlik, yorgunluk,
saç dökülmesi, cilt kuruluğu,
kaşnt, trnak krlmas, kabzlk
gibi bulgularn ardndan gelen
depresyon, tiroit hormonunun ilaçla
düzenlenmesiyle ortadan kalkyor.
Devam eden bir depresyonunuz
varsa, antidepresan almaya
başlamadan önce basit bir kan
testiyle tiroit ölçümünüzü yaptrn.
ANNE SÜTÜNE
REZENE
Diğer ad arapsaç olan rezene aslnda maydanozgiller
ailesinden. Boyu iki metreye kadar uzuyor, bazlarmzn
çok da hazetmediği kokusu ise iki yl devam ediyor.
Anavatan ise Akdeniz ve Orta Doğu. Yapraklarndan
ve kurutulmuş tohumlarndan elde edilen baharat
balk ve tavuk yemeklerinde, salatalarda güzel koku
ve tat verme amaçl kullanlyor. Hatta, yöresel olarak
baz unlu ve şekerli yiyeceklerin yapmnda da tercih
ediliyor. Kuzey Afrika ve Avrupa ülkelerinde ise toprak
altndaki soğana benzeyen tatl ve hoş kokulu
meyvesinden salata yaplyor, hatta tek
başna meyve olarak bile yeniliyor.
Rezenenin iki önemli yarar da var.
Biri anne sütünü artrmas. İkincisi
ise sindirim ve sinir sistemlerini
rahatlatmas. Akşam yemeğinden
sonra içeceğiniz bir bardak rezene
çay, fazla kaçrdğnz yemeğinin ardndan
geceyi rahat geçirmenizi sağlayabilir ama uyku sorunlar
olanlar dikkat etsin; uykunuzu kaçrabilir.
YUMURTA
BEYAZIYLA
DENGELİ KAN
ŞEKERİ
■ Uzun yllardr
çok zararl diye
sofralarmzdan uzak
tuttuğumuz yumurta
artk aklanmakla kalmad,
artk özellikle önerilir
oldu. Kalorisinin azlğ,
iyi yağlar içermesi, bir
protein ve kalsiyum
deposu olmas sebebiyle
yumurta beyaz daha
çok tercih ediliyor. Bu
özellikleriyle yumurta
beyaz sağlk için en
önemli değerlerden biri
olan kan şekerini dengede
tutuyor. Sabahlar bir tam
yumurta ve üç yumurta
beyazyla yaplan bol
sebzeli bir omlet güne
başlamak için mükemmel
bir seçim.
ELMA KAHVEDEN
DAHA ETKİLİ
■ Uykumuz mu geldi,
enerjimiz mi düştü? İlk
yaptğmz şey bir fincan
kahveye uzanmak. Ama
kahveyi de öyle çok
içemiyoruz, ardndan
gelen kalp çarpnts iş
yapmamz engelliyor.
Aslnda kahvenin
çoğumuzun bilmediği, çok
da iyi bir alternatifi var; o
da elma. Doktorlara göre
elma, uyanklk ve dinçlik
için bir bardak kahveden
çok daha etkili. Müthiş
kahve düşkünü olarak ilk
duyduğunda bu habere
hiç itibar etmeyenler
bile denedikten sonra
elmann enerji veren
ve uyank tutan gücünü
fark etmişler. Üstelik
elmann içeriğindeki baz
antioksidanlar beyin
hücrelerini stresten
kaynaklanan nörolojik
toksinlerden de koruyor.
AY ÇEKİRDEĞİ KOLESTEROLÜ AZALTIYOR
Çekirdek çitlemenin, çitlerken bütün dünyadan,
skntlardan ve düşüncelerden kopmann zevki başka
nede var ki? Brakn zevki bir yana, adeta bir bağmllk.
Çekirdeği çitleyenlerin arasnda hepsini bitirmeden elini
çekebilenlerin says herhalde çok azdr. Öyleyse çekirdek
severlere bir müjde; çekirdekte bulunan fitosterol
denilen bir madde, hem kolesterolü düşürüyor hem
bağşklk sistemini kuvvetlendiriyor hem de belirli kanser
türleri riskini azaltyor. Yeterli tüketmek şartyla; zira ay
çekirdekleri çok yağl olduğu için kilo alma riskiniz var.
İSTASYON
39
SAĞLIK
SANAT BEYİN
SAĞLIĞINI KORUYOR
■ Egzersiz yapmann,
çtay yükseltecek
hedefler koymann
beynin sağlkl
çalşmasna faydal
olduğunu biliyorduk
ancak son zamanlarda
yaplan araştrmalar
müzik, dans ve diğer
sanat aktivitelerinin
de beyin sağlğ için
çok olumlu etkileri
olduğunu ortaya koydu.
Bir araştrmaya göre, bir
müzik aleti çalanlarn,
dans, şark, resim, şiir
veya dramayla meşgul
olanlarn hafza ve
bilişsel yetenekleri
diğerlerine nazaran
daha güçlü oluyor.
Ayrca, bu kişilerde
Alzheimer gelişimi yüzde
75 orannda azalyor.
Bunun da ötesinde,
New York Modern
Sanatlar Müzesi (MoMa)
Alzheimer hastalarn
yaknlar ve bakclaryla
birlikte müzedeki sanat
eserlerini izlemeleri için
davet etmiş. Eserleri
izleme süresi boyunca
etrafndaki yaknlarn
artk hiç tanmayan
hastalarda zihin
berraklğ gözlenmiş
ve geçici bir süre
için de olsa, hastalar
yaknlaryla tekrar
hiçbir rahatszlklar
yokmuşcasna iletişime
geçebilmişler. Bir başka
deneyde ise, hiperaktif
çocuklar sanat eserini
bir müddet seyrettikten
sonra daha iyi konsantre
olabilmişler.
40
İSTASYON
ISIRGAN OTU
ALERJİLERE
İYİ GELİYOR
■ Çocukluklarn Anadolu’da geçirmiş olanlar çok iyi bilirler,
srgan otu değince tenin nasl da yandğn. Hatta çok yaramaz
olanlarmz, srgan otuyla hizaya getirilmeye çalşlrd. Ama o
hiç de masum olmayan srgan otunun çok önemli bir özelliği
var. Yapraklarndan yaplan çay alerjilere çok iyi geliyor,
alerjinin etkilerini sakinleştiriyor. Özellikle bütün alerjilerin
azdğ bu bahar aylarnda srgan otunu alerjileriniz başlamadan
da her gün önleyici olarak içebilirsiniz. Ayrca romatizma, gut,
romatizmal eklem deformasyonlar, böbrek ve idrar yollar
iltihab, teşhis edilemeyen şiddetli baş ağrlar, bitkinlik
halleri, kanszlk ve alyuvar
eksikliği, demir
eksikliği gibi birçok
rahatszlk için de
tedaviye destekleyici
olarak kullanlyor.
Uzun boylu
srgan otu
yapraklarndan
yapacağnz çay
alerji için hem
önleyici hem
de sakinleştirici
olarak çok iyi.
Vücudumuzdaki
hücre says
ŞALGAM GİBİSİ YOK
■ Bir turp çeşidi olan
SARA NÖBETİNDE
SOĞANIN FAYDASI YOK
■ Sara nöbeti geçiren bir kimseye yardmc
olabilmek için mutlaka bir şeyler yapmak, o anlardaki
kaslmalarn hafifletmek isteriz. Bunun için de
ellerini açmaya, dilini srmasn diye çenesini zorla
açarak dilini dşar çkartmaya çalşrz. Bir de soğan
koklatmann sara nöbeti geçirenleri sakinleştirdiğine
dair bir yanlş inanş var. Oysa ki, soğan kişiyi uyardğ
için daha fazla kaslmasna yol açar. Çeneyi ve elleri
zorlarken krma riskimiz de var. Sara nöbeti aslnda,
vücutta biriken elektriğin boşalma sürecinden başka
bir şey değil ve süreç kendi kendine sonlanyor. Bu
süreçte yaplmas gereken tek şey, sert cisimleri
kişinin etrafndan uzaklaştrmak ve kafasn ve
vücudunu bir yere vurmamasn sağlamaktr.
Sinir hücre
Derideki to
ys
len hücre sa
50 milyon
Farkl hücre
çeşidi
200’den fa
zla
plam hücre
says
100 milyar
e sa
100 trilyon ys
Retinadaki
hücre says
127 milyon
günd
Deriden bir
10 gram
BEYİN PROTEZİ Mİ?
YOK ARTIK
■ Bilim kurgu filmleri hzla gerçeğe dönüşüyor. Organ nakilleri, tüp bebekler, klonlamalar…
Bunlarn hepsi artk normal olaylar gibi alglanrken bile dile getirilen bir itiraz vard, “Ama
beyin için hiçbir şey yaplamyor.” Bu cümle de artk tarihin tozlu raflarnda yerini almaya
başlad. Güney Kaliforniya Üniversite’nde zihinsel yetileri zarar görmüş bir maymunun
beynine bir implant yerleştirildi ve maymunun karar verme mekanizmasnn eskisinden de
iyi olarak geri geldiği gözlemlendi. Bu çalşma kaza, hastalk veya beyin kanamalar sonucu
zihinsel yetileri hasar görmüş hastalar için müthiş
bir umut şğ oldu. Çalşmalar şu anda
maymunlar üzerinde ama biliyoruz
ki maymunlarda başarl
olan deneylerin insanlara
uygulanmas için çok zaman
gerekmiyor… Bir de tabii
yakn gelecekte tpta
ortaya çkacak devrimleri
hayal etmek için artk
hiç zorlanmayacağz. Atş
serbest, ilk beyin nakli
ne zaman yaplacak? Kimin
beyninin size nakledilmesini
isterdiniz?
Tp
başdöndürücü
bir hzla
ilerliyor ancak
gelişmelere
bağl etik
sorunlar hiç
tartşlmyor.
HER GÜNE BİR BAĞ
MAYDANOZ
■ Ne kadar mütevaz bir
bitkidir maydanoz; her
yerde, her zaman yetişir,
bütün yemeklere yakşr.
Üstelik çok da faydaldr.
Karaciğeri arndrarak
rahat çalşmasn sağlar
ve yağlanmasn engeller.
Vücuttaki suyu atarak
ödemlerinizin inmesine ve
tansiyonunuzun normale
dönmesine de yardmc
olur. Ayrca, geçirdiğiniz
herhangi bir rahatszlktan
sonra kendinizi hâlâ
yorgun hissediyorsanz,
maydanoz suyuyla
yapacağnz bir haftalk
kür bu konuda imdadnza
yetişecektir.
Göz tembelliği
30 milyar
Toplam hücr
Saniyede ö
si says
şalgam, patatese
tahtn kaptrana
kadar en çok tüketilen
besindi. Bugünlerde
özellikle güney
illerimizde suyunun çok
tüketilmesinin haricinde
geri plana itildi. Oysa
ki, tüm turpgiller gibi,
şalgam da bedenin
kansere yakalanma
riskini en aza indirgeyen
besinler arasnda yer
alyor. Zengin potasyum
içeriğiyle de yüksek
tansiyonu düşürüyor.
Ayrca şalgam, halk
hekimliğinde bedene
dinçlik sağlayan, mide ve
siyatik ağrlarna iyi gelen
bir besin olarak biliniyor.
tinli hücre
e düşen kera
■ Çocuklarda göz tembelliği aslnda çok yaygn,
ama aileleri tarafndan fark edilmesi bir o kadar
zor. Fark edildiği zamanlarda da genellikle tedavi
için geç kalnmş oluyor. Bunun için, çocuğun
şikayeti olsun olmasn, bütün çocuklarn üç-dört
yaşlarnda göz muayenesine götürülmesinde fayda
var. Erken tespit edilen tembelliklerde tedavinin
başar oran çok yüksek. En başar sonuçlar yedi
yaşna kadar alndğ için göz tembelliği tansnn
zamannda yaplmas gerekiyor. Tedavi edilmeyen
veya tedavi için geç kalnan göz tembellikleri
ise ciddi ve kalc görme kusuruna veya derinlik
alglamasna yol açabiliyor. En kötüsü ise, normal
gözde hastalk veya yaralanma olursa, çocuk ömür
boyu görme kaybyla yaşamak zorunda kalabiliyor.
20
YAŞ
Hücre
kayb
başlyor
İSTASYON
41
SPOR
Yalnzca
bir oyun
değil
Futbol onlara başarl olmann illaki
kazanmak demek olmadğn ve
kaybederken bile mutlu olmay öğretti.
YAZI: ERAY ÖZER
42
İSTASYON
Y
anlmyorsam bir belgeselde izlemiştim.
Şu anda tam olarak kimin belgeseliydi,
nerede izlemiştim hatrlamyorum. İsmini de hatrlamadğm bir ülkede yaşayan Yahudi cemaatinin çocuklarndan oluşan bir
futbol takmnn hikayesiydi. Avustralya olabilir...
Ondan da emin değilim.
Bütün detaylar hafzamdan uçup gitmiş, ama
belgeselin ana fikri ve baz bölümler sanki dün izlemişim gibi taze. Cemaatin 13-15 yaş arasndaki çocuklarndan oluşan bu takm, yldzlar ligi gibi de
düşünebileceğimiz bir tür mahalli ligde yer alyordu. O çevrede ve o yaş grubunda tek bir lig olduğu
için küme düşmenin olmadğ bir ligdi bu.
Ve belgeselin ana konusu olan takmmz dünyann en kötü takm olmasyla meşhurdu. Gerçekten dünyann en kötü takm myd bilemeyiz
tabii. Lakin maç başna ortalama dokuz gol yiyorlar, bir sezonun toplamnda iki-üç gol atarlarsa
mutlu oluyorlar, bütün hesaplarn 4-5 gol yiyerek maç tamamlamak üzerine yapyorlard. Yani
dünya üzerindeki en kötü takm değillerse de, bu
performansla başa güreşirlerdi.
Sahiden de, belgesel görüntülerinden bile anlaşlyordu ki, takmdaki hiçbir oyuncunun futbolla
uzaktan yakndan ilgisi yoktu. Çocuklar her seferinde topa hayatlarnda ilk kez vuruyormuş gibi
vuruyordu. Bu durumda hemen akla şu soru geliyor değil mi: Eğer bu kadar yeteneksizlerse neden
takm kurup futbol oynayacağz diye diretiyorlar?
Evet, yeteneksizdiler ama futbol oynamay da
çok seviyorlard. Başlarda alnan 14-0, 16-0 gibi
sonuçlar üzerine ebeveynler çocuklarnn psikolojik gelişimlerinin bundan kötü etkileneceğini düşünerek takm dağtmaya karar vermişlerdi. Fakat kendisi de cemaatin bir üyesi olan takmn
antrenörü başta olmak üzere çocuklar bunu istememiş, ailelerine bask yaparak onlar bu karardan vazgeçirmişlerdi.
Evet, belgeselde konuşan çocuklar, önceleri sonuçlardan kötü etkilendiklerini itiraf ediyorlard.
Ama sonra oyunun kendisini sevdiklerine ikna olmuşlar, hiç mücadele edememe ihtimaline daha
çok üzüleceklerini fark etmişler ve daha ötesi, bu
kadar kötü olmalarn kendi aralarnda bir tür şakaya dönüştürmüşlerdi.
BAŞARIYI YENİDEN TANIMLIYORLARDI
En önemlisi, başar kriterlerini kendi kapasitelerine göre yeniden tanmlamşlard. Artk onlar için
“başarl olmak” bir maçta galip gelmek anlamna
gelmiyordu. Dört gol yiyerek maç tamamlamak
onlar mutlu ediyordu. Olas bir beraberlik şampiyonluğa eşdeğer bir sevinç anlamna geliyordu.
Kulağnza çok sağlkl bir durummuş gibi gelmediğinin farkndaym. Fakat yerel medyada çkan haberler sonras takm üzerine belgesel yaplacak kadar “büyük” bir şöhrete kavuşunca,
gelişim psikologlar çocuklarla görüşmeler yapmş ve sahiden de çocuklarn bu durumu bir avantaja çevirdiğini görmüşlerdi.
Psikologlara göre bu ufaklklar “hayatlar boyunca karşlaşabilecekleri binlerce güçlüğe karş
sk bir antrenman yapmş oluyorlard.”
“Başar duygusunu hissetmeseler durum kötü
olurdu, ama onlara göre çok başarl olduklar maçlarn says hiç de az değil” diyordu bir psikolog.
Bir başka psikolog bütün bunlarn yan sra rakibin gücünü takdir etmeyi, rakiplerinin başarsnn hakkn vermeyi ve bütün bunlar hrçnlaşmadan yapmay becermelerinin de hayatlar boyunca
işlerine yarayacak bir ders olduğunu söylüyordu.
Enteresandr, o yaş grubundaki çocuklarn
çok acmasz olduklar gerçeğine rağmen takm,
rakiplerinden de azami ölçüde sayg görüyordu.
Antrenörleri başlarda pek fazla olmasa da, şimdi artk kimsenin kendileriyle dalga geçmediğini,
bilakis bu performanslarna rağmen azimle oynamaya devam etmelerinin bir süre sonra sayg duyulan bir davranşa dönüştüğünü söylüyordu.
KAYBEDERKEN BİLE MUTLUYDULAR
Çok etkilenmiştim bu belgeselden. Yaşadklar duygu o kadar iyi tarif edilmişti ki, aralarndaki
en kötü oyuncu olan ve adeta hatalaryla takmn
maskotu haline gelen kalecinin yerinde olmak istemiştim.
Böyle bir şeyi istemenin size tuhaf geldiğini biliyorum, ama o kalecinin bir önceki maçta yediği saçma sapan goller nedeniyle arkadaşlaryla şakalaşrken krmz tombul yanaklaryla ne kadar
mutlu göründüğünü görmeliydiniz.
“Keşke baz kusurlarmla ben de bu kadar rahat
dalga geçebilsem. Keşke yllardr boynuma asl mükemmel olma prangasn birkaç saatliğine de olsa,
ben de kenara koyabilsem¨ demiştim. “Keşke...”
İSTASYON
43
OTOMOTİV
HAZIRLAYAN: EDMON BEKYAN
i30’UN HEDEFİ
KALABALIK AİLELER
■ Hyundai’nin, Avrupal tüketici için özel olarak
Avrupa’da geliştirdiği i30’un station modeli, 53 bin
200 TL’den başlayan fiyatlarla satşa sunuldu. Geniş
bagajyla kalabalk ailelerin beklentilerini karşlamas
hedeflenen yeni modelde sadece dizel motor ve
Style ile Elite olmak üzere iki donanm seçeneği
yer alyor. Giriş seviyesi olan Style paketinde ABS,
EBD (Elektronik Fren Dağtm), TCS (Çekiş Kontrol
Sistemi), ESP (Elektronik Stabilite Program),
VSM (Araç Stabilite Yönetimi), HAC (Yokuş Kalkş
Desteği), LED gündüz farlar, ön, yan ve perde hava
yastklar standart olarak sunuluyor. Bunlara ek
olarak Cruise kontrol, deri direksiyon ve vites topuzu,
direksiyondan kontrollü ve iPod uyumlu müzik
sistemi, hava kalitesi kontrol sistemi, bluetooth ve
ses tanma sistemi, otomatik kararan iç dikiz aynas,
viraj içini aydnlatan farlar, far sensörü, yağmur
sensörü ve alarm da yer alyor. Elite donanm
seviyesinde ise tüm bu güvenlik ekipmanlarna
ek olarak diz hava yastğ ve elektrikli park freni
bulunuyor. Hyundai i30, CW’de kullanlan 128 beygir
gücündeki 1.6 CRDi dizel motor, düz vites seçeneğiyle
ortalama 4.5lt/100 km yakt tüketimi sunuyor.
Otomatik şanzman seçeneğinde ise yakt tüketimi
ortalamas 5,6 lt/100 km.
TRAFİK HAYATTIR
kültürünün toplumun her kesimine
ulaşmas amacyla faaliyetlerini
“Trafik Hayattr!” platformunda
sürdürmeye devam ediyor.
Bu kapsamda, İl Milli Eğitim
Müdürlükleri işbirliğinde yeni bir
projeye imza atan Doğuş Otomotiv,
ilköğretim öğretmenlerine trafik
güvenliği konusunda
eğitimlere başlad.
Öğretmenler,
ilköğretim ikinci
snf öğrencilerine
Hayat Bilgisi dersinde
trafik güvenliği içerikli
eğitimler verecekler. Trafik
güvenliği eğitimlerinin ilki 7 Eylül
2012’de İstanbul’da düzenlenen
seminerlerle başlad. Eğitimler,
İstanbul’dan sonra srasyla Niğde,
Bursa, Ankara ve Kocaeli’nde
gerçekleştirilecek. Beş ilde bine
yakn öğretmenin vereceği
eğitimlerle yaklaşk 30 bin
öğrenciye ulaşlmas
hedefleniyor.
JAGUAR GENÇLERE
YÖNELDİ
■ Jaguar’n en popüler modeli olan
Küçük Insignia Astra Sedan
44
İSTASYON
■ Opel, yeni Astra Sedan modelini 42 bin
750 TL’den başlayan fiyatlarla satşa sundu.
Hatchback modeline kyasla 23 cm daha uzun
olan Sedan’n bagaj hacmi de diğerinden
90 litre daha fazla. Segmentindeki en uzun
ve en geniş otomobillerden biri olan Astra
Sedan, İnsignia’ya olan benzerliğiyle dikkat
çekiyor. Edition, Sport ve Cosmo olmak üzere
üç donanm alternatifi bulunan yeni modelde
üç Ecotec benzinli ve bir dizel motor
seçeneği sunuluyor. Benzinli modellerde,
isteğe bağl olarak, otomatik şanzman
seçeneği de bulunuyor.
Yeni Range Rover 420 kilo verdi
■ Doğuş Otomotiv, trafikte sayg
ve 60’l yllardan günümüze kadar
güzelliğinden bir şey kaybetmeyen
E-Type’n varisi 2013 ylnda
yollara çkacak. F-Type olarak
adlandrlan yeni roadster, markaya
gönül verenlerin yaş ortalamasn
düşürecek gibi görünüyor. İlk
etapta konvertible olarak satşa
sunulacak olan F-Type’n coupe
modeli, bir yl gecikmeli olarak
gelecek. Yeni modelde ilk olarak
380 beygir gücünde supercharger’l
3 lt V6 motor görev alacak.
SEDANDA SPORTİF HATLAR
■ Mazda6’nn sportif hatlara sahip
yeni modeli, Mart aynda Türkiye’de
satşa sunulacak. Markann ilk
SUV arac olan CX-5 ile benzer bir
kabin tasarmna sahip olan yeni
modelde, 2lt (150 HP) - 2.5lt (192
HP) benzinli ve 2.2lt (175 HP) dizel
olmak üzere üç motor seçeneği
bulunuyor. Malzeme kalitesine
önem verilen yeni Mazda6’da,
yakt tüketimini düşürmeye yönelik
motor, şanzman ve hafif gövde
teknolojisini içeren Skyactive
teknolojisi yer alyor. Yeni modelde,
tüketimi düşürmek amacyla bir de,
i-stop ve ayağnz gazdan çektiğiniz
anda oluşan kompresyonu
elektrik enerjisi olarak depolayp
otomobildeki farkl sistemleri
motordan güç almadan çalştran
i-Eloop sistemleri de bulunuyor.
Mazda’nn imzas haline gelen ve
başlangç seviyesinden itibaren
sunulan zengin konfor ve
güvenlik özellikleri yeni
modelde de yerini almş.
■ Arazi araçlarnn en köklü ve lüks modellerinden olan Range Rover
yenilendi. Güncel ve güçlü hatlaryla hayranlarnn karşsna ylsonunda
çkmaya hazrlanan yeni modelin eskisine kyasla 420 kg hafif olmas
şaşknlk yaratt. Yeni haval süspansiyonun yan sra farkl yüzeylerde sürüş
şartlarn analiz ederek en uygun sürüş ayarlarn otomatik olarak seçen
yeni nesil Terrain Response® sisteminin yer aldğ model, dünyada gövdesi
tamamen alüminyumdan üretilen ilk arazi arac unvanna sahip. Hafifleyen
yaps ataklğn artrrken yakt tüketimini de yüzde 22’ye varan oranda
azaltt. Yeni Range Rover’da,§ 510 HP V8 benzinli ile TDV6 (258 beygir) ve
TDV8 (339 beygir) dizel motor seçenekleri kullanlacak.
YENİ CAPTIVA’YLA
DAHA AZ TÜKETİM
■ Eylül aynda satşa sunulan
yeni Chevrolet Captiva, 163
beygir gücündeki yeni 2.0 lt turbo
dizel motoru ve 6 ileri otomatik
şanzmanyla dikkat çekiyor.
Çarpşma testlerini gerçekleştiren
Euro Ncap’den 5 yldz alan yeni
modelde sekiz adet hava yastğ
ve sürüş güvenliğini artran ESC
sistemi standart olarak sunuluyor.
Daha dinamik bir görünüm
sergileyen Captiva’da, yakt
tüketimini düşürmeye yönelik sürüş
modu geliştirilmiş ve bu sayede
100 kilometrede ortalama 7.7 litre
tüketim değeri elde edilmiş.
EN EKONOMİK VESPA
■ Avrupa’nn en çok tannan ve satş rakamlaryla zirveyi hiç
terk etmeyen iki tekerlekli arac Vespa, yeni LX 150 modelini
Türkiye’de satşa sundu. İtalyan motosiklet ikonu, Piaggio
Grup çats altnda geçtiğimiz yl 65’inci yaşn kutlad. 3 bin
650 Euro’dan başlayan fiyatla satşa sunulan LX 150 modeli,
“En ekonomik Vespa” unvanna da sahip. Özel aksesuarlar açsndan zengin seçenekleriyle dikkat
çeken yeni model, 150 cc’lik yeni motoruyla
adeta geleceğin otomobil teknolojisine
göz krpyor. Tek silindir, dört strok, hava
soğutmas ve üç valfe sahip yeni Vespa,
elektronik yakt enjeksiyonlu ve yeni
nesil ECU (motor beyni) ile gelişmiş
haritalama, yakt karşm ve
zamanlama yönetimi sağlyor.
Ayrca, LX 150’nin servis aralklar
artrlp yakt tüketimi de önceki
nesillerine kyasla yüzde 30
iyileştirilmiş. Arka plakasnda,
günlük kullanm srasnda
yağmurluk, güneş gözlüğü ya da
eldiven gibi küçük objeleri saklamak
için bir torpido gözü, sunulan
LX 150’de motor kilidi sayesinde
hrszlara karş önlem de alnmş.
İSTASYON
45
UZMAN GÖZÜYLE
Direksiyon sistemi kontrolü
Aracn, sürücüsü tarafndan istenilen yöne sevk ve idaresine olanak sağlayarak hayati bir işlev
gören direksiyon sisteminin çalşma prensibi, görevleri ve muayene admlarnn neler olduğunu
TÜVTURK Teknik Eğitmeni Hüdai Akcura anlatyor.
DİREKSİYON SİSTEMİ
Direksiyon sistemi aracn istenilen yöne kolay ve zahmetsiz
yönlendirilmesine olanak sağlayan, bir bakma aracn klavuzudur.
Sürücünün ön tekerlekleri çevirerek yönlendirmesi için tasarlanmştr. Bu
iş direksiyon simidinin sürücü tarafndan döndürülmesi ile gerçekleştirilir.
Ayn zamanda sistem, sürücüye yol durumu ve araç dinamiği hakkndaki
bilgileri de aktarmaktadr. Direksiyon simidinden tekerleklere kadar
uzanan bütün parça ve bağlantlar direksiyon sistemini oluşturur.
Gelişen teknolojiyle birlikte araç ağrlğ ve motor gücünün artmas lastik
genişliğini etkilemiş, bu durum direksiyonu çevirmek için gerekli olan
gücün artmasna yol açmştr. Uzun süre kullanlan mekanik sonsuz dişli
sistemlerinin yerini hafif ve çabuk tepki veren elektrik veya hidrolik
destekli sistemler almştr.
DİREKSİYON MİLİ
Direksiyon mili, direksiyon
simidinden direksiyon dişli
DİREKSİYON
kutusuna güç aktarmn
MİLİ
DİREKSİYON
SİMİDİ
sağlar. Direksiyon kolonu,
DİREKSİYON
KOLONU
direksiyon simidinin
hareketini direksiyon kutusuna ileten, ana direksiyon mili ile bu mili gövdeye
bağlamaya yarayan üniteden oluşmaktadr. Direksiyon mili direksiyon
kutusuna kayc mafsal veya mafsal istavrozu ile bağlanmştr. Böylelikle yoldan
gelen titreşimler direksiyon simidine azaltlmş bir şekilde iletilir.
DİREKSİYON
KUTUSU
»
ROT BAŞI
SİSTEMİ OLUŞTURAN PARÇALAR
Direksiyon sisteminin başlca parçalar, direksiyon simidi, direksiyon
mili, direksiyon kovan, direksiyon mafsal, direksiyon kutusu, rot kolu
ve rot başlardr. Hidrolik direksiyon sistemlerinde ayrca direksiyon
pompas bulunur.
MEKANİK DİREKSİYON
DİŞLİ KUTULARI
Direksiyon dişli kutular
direksiyon simidi üzerinden
verilen dairesel hareketi
doğrusal harekete çevirerek
direksiyon bağlantlarna
iletir. Sürücünün döndürme
kuvveti dişliler tarafndan
rot bağlantlar araclğyla
dingil başlarna ve
tekerleklere iletilir.
»
SONSUZ
DİŞLİ
SEKTÖR
MİLİ
PITMAN KOLU
ROT BAŞI
DİREKSİYON
MAFSALI
»
ROT KOLU
Kremayer ve
döner bilyal
direksiyonun
üstündeki ayar
borusunun içine vidalanmştr. Bu, mafsallar
arasndaki mesafenin ayarlanmasn sağlar.
DİREKSİYON SİMİDİ
Direksiyon simidi, sürücünün uyguladğ hareketle direksiyon milinin
dönmesini sağlar. Sürücü, direksiyon simidi vastasyla sürüş yönünü
değiştirir. Ayrca sürücüye sabit sürüş ve viraj tutuşu için araç
dinamiklerini aktararak emniyetli sürüş sağlar. Daha çok hafif metal
alaşmlarndan yaplr. Üstü çeşitli örtü malzemeleriyle kaplanarak
sürücünün daha iyi bir şekilde direksiyon simidini kavramas ve sürüş
konforu sağlanr.
VİRAJ DENGE
KOLU
HİDROLİK DİREKSİYON POMPASI
Hidrolik direksiyonlu sistemin hidrolik basnc
meydana getiren parçasdr. Hareketini bir kayş
araclğ ile motordan alr.
HİDROLİK YARDIMLI DİREKSİYON SİSTEMLERİ
Hidrolik yardml direksiyonlar, direksiyon döndürme kuvvetini azaltmak ve
sürücüye arac daha kolay bir şekilde sevk ve komuta etme imkân vermek
üzere düzenlenmiştir. Bunu gerçekleştirmek için direksiyon dişli kutusunda
meydana getirilen kuvvetin artrlmas gerekir. Bunun için direksiyon
pompasnn ürettiği hidrolik basncndan yararlanlmştr.
İSTASYON
ÇELİK BİLYALAR
Rot başlarnn bir taraf rot kollarnn ucuna diğer taraf da tekerlek
podyesine bağlanmştr. Esnekliği sayesinde süspansiyon ve
direksiyon hareketlerinden etkilenmez.
ROT KOLU
46
BİLYA
SOMUNU
Tekerlek yatay eksende resimde
görüldüğü gibi sallandğnda rot ve rot
kollarnda boşluk olmamaldr.
Araç muayenesinde kontrol edilen
noktalar: Direksiyon simidinin sağlamlğ,
orjinalliği, montaj, direksiyon kolonu,
direksiyon yataklamalar, direksiyon
dişli kutusu, rot bağ gibi direksiyon
sisteminin pek çok parças muayene
srasnda kontrol edilmektedir.
Direksiyonda 15 dereceden fazla boşluk
ve fiziki olarak hasar olmamaldr.
İSTASYON
47
SOSYAL MEDYA
TV KANALLARI VE
SOSYAL MEDYA
#BugünGünlerdenFutbol
■ Dünyann her yerinde sosyal ağlar, konuşulan
konular kullanclar şekillendiriyor. Bu Türkiye’de
de böyle. Ancak diğer ülkelerden farkl olarak
ülkemizin Twitter gündeminde futbolla ilgili
konular, bir hatta birkaç adm öne çkyor. Hemen
hemen her gün futbolla ilgili konuşulan başlklar
Twitter’da Trending Topics olarak boy gösteriyor.
Taraftarlar takmlarna olan sevgilerini,
başar dileklerini ve hatta tezahüratlarn
Twitter’da paylaşmann yan sra, kulüplerinden
istediklerini sosyal medyada örgütlenerek
gündeme taşyorlar. Sporcular da Twitter’
çok sk kullanyor. Birçok futbolcu Twitter
hesaplarndan kendileri ve takmlaryla ilgili
bilgileri taraftarlaryla paylaşyor. Hatta teknik
direktörleri ile Twitter üzerinden tartşmaya
girenler bile var. Pek çok televizyon programnda
da Twitter’da konuşulan konularla ilgili spor
haberleri yaynlanyor, transfer haberleri ilk önce
Twitter’dan yaylmaya başlyor.
Kubilay Cengiz, Sosyal Medya Uzman,
Likeable Istanbul
■ Bir yanda geleneksel medya, diğer yandan
önlenemez yükselişiyle sosyal medya. Reklam
harcamalarnda birbirleriyle kyasya mücadele
halinde iki platform... Ama konu pazarlama
ve hedef kitleyle iletişim olunca, her iki
mecrann da artk daha yakn konumlandğn
görebiliyoruz. Hatta birbirilerini destekliyor
ve besliyorlar. Daha da ileri gidecek olursak
artk birbirlerinden ayrşmalar neredeyse
imkansz durumda. Rakamlarla konuşmak
gerekirse, TV kanallar arasnda dünyada MTV en
fazla hayran saysyla birinciliğini uzun zamandr koruyor. Hatta 36 milyon 615 binlik hayranyla
dünya sralamasnda 28’inci srada. Türkiye’de ise birinciliği 910 binden fazla beğenenle NTV
Spor sahiplenmiş durumda. Hem global hem de Türkiye’de birincilerin tematik kanallar olduğunu
göz önüne alrsak genel değil, niş hedef kitlenin izlediği
kanal sosya
sosyal medyada da takip ettiği yorumunu yapabiliriz.
Programlar
Programlarn hesaplarnda ise daha çok “fragman” paylaşm,
f
“exclusive” fotoğraflar,
dizi bölümlerine ve karakterlere yönelik
et
yarşmalar etkileşimi
arttryor. Twitter’da ise TV kanallar değil,
prog
daha çok programlarn
performanslarndan bahsetmek gerekir.
Twitter’d artk hemen hemen her TV programnn, dizinin
Çünkü Twitter’da
bir hesab ve her bölüme özel hashtag kullanm oluyor. Hatta çoğu
programd srf Twitter’da o güne özel kullanlmak üzere bir
programda,
ha
hashtag
belirleniyor ve o hashtag program esnasnda
Trendig Topics listesine girebiliyor. Hafta içi her
akşam Twitter’a girerseniz, Trending Topics
listesinde mutlaka o akşam oynayan bir diziyi
görebilirsiniz. Kim bilir belki de reyting sistemi
sorgulanrken, yeni değerlendirme kriteri
Twitter’daki tweet saylar ve Trending Topics
listesi olarak kabul edilir. Sizce de reyting ölçüm
cihazndan daha sağlkl olmaz m?
Meltem Yetener, Satş ve Operasyon Direktörü,
Lik
Likeable
Istanbul
Facebook marka sayfalar tek sayfada birleşiyor
■ Facebook, global marka sayfalarnn tek bir Facebook sayfas üzerinde birleşme
özelliğini ksa bir zaman önce duyurdu. Bu yeni özellik sayesinde artk global bir
marka, tüm ülkelerdeki Facebook sayfalarn tek bir Facebook hesab üzerinden
yönetebilecek. İlk örneğini Facebook’un Pazarlama Sayfas’nda görebildiğimiz bu
özellik sayesinde artk takipçiler “Switch Region” (bölge değiştirme) seçeneğiyle
istediği ülkenin Facebook sayfasna başka bir sayfaya gitmeden ayn Facebook
sayfas üzerinden rahatlkla geçiş yapabilecek. Henüz deneme aşamasnda olan
özelliğin daha ileride otomatik olarak bulunduğunuz ülkeyi alglayarak o ülkeye
geçiş yapacağ ve bu sayede çok daha popüler bir özellik olacağ şimdiden
konuşuluyor. Bu özelliğin gelişimini ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Olumlu
olumsuz neler olacak, Facebook bize bunu zamanla gösterecek...
Duygu Öztürk, Sosyal Medya Uzman, Likeable Istanbul
48
İSTASYON
Twitter’da neden takipçi almamalsnz?
■ Marka açsndan sosyal medyada var olmann bazen nitelikten çok
sadece niceliğe, yani en çok takipçi ve beğenen saysna ulaşmasyla
ilgili zannedildiğini düşünenler var. Evet, topluluk oluşturmak
bu işin önemli noktalarndan biri ama sağlkl ve konuşan bir
topluluk oluşturmak varken, takipçi satn alarak tek bir seferde
yüz binlere ulaşmaya çalşmann baz sakncalar olabilir. Sosyal
medyada varlk göstermek demek, iletişimi çift tarafl, sürekli
etkileşim içerisinde yapmak demek. Bu yüzden konuşan tek taraf
siz olmamalsnz ve karşnzda da sizinle diyalog içerisinde olan
“birileri” olmal. Organik olarak gelmeyen takipçilerin aslnda baz
konularda dezavantaj bulunuyor.
bin yakn olmuyor. Gerçek kitleniz ne kadarsa ona göre puan sunuyor.
bine
B kadar çok takipçinizin olmas çok yüksek puanlar alacaksnz
Bu
anlamna gelmiyor. Aksine notunuz krlyor.
Yeni bir rozet kazanabilirsiniz: Takipçi satn alma ile ilgili
konuşmalar arttkça, çok takipçili hesaplara bakmadan edemiyor
insan. Hâl böyle olunca o çok sevip saydğnz kullanclara da “Aaa,
bu da takipçi satn almş. Peh!” gözüyle bakabiliyorsunuz. Kişisel imaj
a
açsndan
düşününce pek hoş bir durum olmayabilir.
Klout gibi servislerden krk not alyorsunuz: Klout gibi sosyal medya
skoru ölçen servisler, topluluğunuzla ne kadar etkileşime geçtiğinize göre
puanlama yapyor. Buna göre de size pek güzel frsatlar sunuyor. Bu yüzden
eğer 500 bin -sahte- takipçiniz varsa, Klout’taki erişim orannz tabii ki 500
(Fakat) Her yumurta kafa sahte değildir: Twitter’a yeni üye olunca, Twitter
size takip edebileceğiniz kişileri öneriyor. Siz de yeni hesap açtğnz için daha
profil fotoğraf bile yükleyemeden -genelde çok takip edilen- kişileri takip
etmeye başlyorsunuz. Profilinize bakanlar bu yumurta kafalar sral görünce
yine şüpheye düşebiliyor.
Ali Erkurt, Strateji ve Reklam Yönetimi Ekip Lideri, Likeable Istanbul
DOKTOR BEY, SİZE EKLEME
TALEBİ GÖNDERDİM
■ Sağlk sektörünün giderek sosyal
medyadaki hareketliliğinin artmasnn
nedenlerine bakacak olursak,
ilk neden tabii ki sosyal medya
yaylmnn bir çğ gibi katlanarak
büyümesi, etkisinin de artk
önlenemez bir hale gelmesidir.
Sağlk sektörüyle ilgili sosyal
medya verilerini yakndan incelediğimizde
ise Boehringer Ingelheim Türkiye’nin 2011
sonunda açkladğ araştrmaya göre, Türk
hastalarn yüzde 42’si hastalklar hakknda,
yüzde 40’ da ilaçlar hakknda bilgi edinmek
için interneti kullanyor. Sosyal ağ kullanclarnn
yüzde 32’si hastalklarla ilgili gidilmesi gereken
uzmanlk alanlar, tedavi yollar, ilaçlar veya yan
etkileri hakknda tavsiyelerde bulunduklarn,
yüzde 40’ da öneri aldklarn ifade etmişler.
Globalde sosyal medya araçlarn kullanarak hastalarna hizmet
vermeye başlayan hastaneler, hastalarna Twitter’dan ufak öneriler
getiren doktorlar, tpk dizideki gibi ameliyat srasnda Twitter’dan
canl olarak bağlanarak sorular cevaplayan ve asistanlar eğiten
doktorlar giderek artyor. Dijital platformlar en iyi kullananlar
arasnda ABD’nin önemli sağlk kuruluşlarndan Mayo Clinic geliyor.
Resmi web sitesinden online randevu alnabiliyor, hastalar kayt
olarak hastane işlemlerini online takip edebiliyor. Önümüzdeki günlerde
Facebook sekmelerinden ameliyatlarn canl yaynlanmasn öngörmesek
de sosyal medyann tahmin edemediğimiz bir hzla büyüdüğü bir gerçek.
Artk çoğumuz bir konu hakknda araştrma yaparken ya da fikir danşmak
Sosyal medya sayfalar
istediğimizde ilk olarak sosyal medya platformlarna başvuruyoruz. Genel
eğilim olarak hepimiz doktora gitmeden önce internette araştrma yapmay
tercih ediyoruz. Tüm bunlar göz önüne alrsak, sağlk sektörü için ilgili hedef
kitleye ulaşmak, onlar profesyonel bir şekilde yönlendirmek için sosyal
medya birçok frsatla dolu.
ve
tarafndan hazrlanmştr.
İSTASYON
49
OYUN
HIZ ZAMANI: MOTOR OYUNLARI
Death Rally
■ 1996 gibi eski zamanlarda
PC’de DOS için geliştirilen popüler
oyunlardan Death Rally cepte
yeniden doğdu. Oyunda ölümcül
yarşlara katlarak para ve şöhret
kazanmaya çalşyorsunuz. Üst
kameradan gördüğünüz oyun
baz RPG özellikleri de taşyor.
Ana hikaye polisleri oldukça zor
durumda brakan bir suçluyu yeralt
yarşlarnda yenmeniz üzerine kurulu.
SEYAHAT
PLAYSTATION 3 RESETLEDİ
■ Markalar ürün numaralarn artrmann sonunun
gelmeyeceğini anlamş gibiler. Dünyann en büyük ev oyun
konsolu PlayStation’n üreticisi Sony’den, PlayStation 4
bekleyenler biraz daha bekleyecek. Alt yldr PS 3’ü yenileyerek
yoluna devam eden şirket bu sefer cihaz bir hayli küçülttü ve
hafifletti. En büyük yenilik dahili belleklerin artş. Artk 250
ve 500 GB hafzaya sahip ürünler satn alnacak. Sony’nin
açklamalarna göre ilk Yeni PlayStation 3’ler ilk olarak Eylül’de
250 GB versiyonu 269 dolara Amerika’da satşa çkt. Ekim
aynda da Japonya’da satşa çkacak. Şirket ylbaş alşveriş
sezonuna sk bir hazrlk yapmş oldu.
SARI DÜNYALAR
Grand Theft
Auto 3
Sonbahar geldiğinde yazn bitmesinin hüznünü ve kşn gelişinin tedirginliğini yaşarz ama sonbaharn
bütün her taraf örten sar krmzlarnn güzelliğini de başka hiçbir mevsimde bulamayz. Hazr daha
havalar soğumamşken o renklerin arasnda dağlarn havasn solumak bizi yeniden tazeleyecek.
■ Her platformda zevkle oynan
ve el üstünde tutulan Grand Theft
Auto, şehirde gerçek hayatta
yapamadğnz, özellikle de şiddet
içeren birçok şeyi yapmanza
olanak sağlyor. Oyunu oynadkça
da suç örgütünün basamaklarn
hzla çkyorsunuz. Ama kendinizi
çoğunlukla araba çalp insanlar
yumruklarken buluyorsunuz.
Sony,
beklentilerin
aksine
PlayStation
4’ü çkarmak
yerine
PlayStation
3’ü hafifletip
küçülterek
yoluna devam
ediyor.
Lane Splitter
AZDAVAY, PINARBAŞI: Kastamonu’nun Küre
dağlar sonbaharn en renkli manzaralarn
sunar. Kanyonlar, mağaralar, ormanlar, yaban
hayat, şelalelerinin yan sra yerel mimarisi ve
geleneksel kültürel öğeleriyle Azdavay, şehirden
kaçmak için ideal yerlerden birisi. Avdavay,
Küre Dağlar’nda üç kilometre uzaklkta.
Konaklamak için üç tane tesis bulunuyor.
Bu tesislerde restoran hizmetleri de var.
Azdavay’a gittiğinizde erken Bizans dönemine
ait 250 metre derinlikteki Ilgari mağarasn,
20 kilometre uzaklktaki yerel mimarisiyle
Nalbantoğlu mahallesini ve Zümrüt Köyü’nü
mutlaka ziyaret edin.
KAPUZBAŞI ŞELALELERİ: Kayseri’nin
hallaryla ünlü Yahyal ilçesine 60 kilometre
uzaklktaki Kapuzbaş Şelaleleri 27-60 arasnda
yükseklikten dar bir vadiye dökülüyor. Bölge
ayn zamanda Aladağlar trekking parkurunun
en güzel noktalarndan biri. Bu parkur en zor
pankurlardan biri olarak bilinmesine rağmen
doğa öyle güzel ki foto-safariye çkanlar gün
geçtikçe çoğalyor. Aladağlar Milli Park’na
izinle girdiğinizde Yedigöller ve Hacer Orman’n
da ziyaret edebilirsiniz. Milli parkn dşnda
turizm firmalarna ait konaklama tesisleri
bulunuyor. Ayrca Öğretmen Evi misafirhanesinde
kalabilirsiniz.
BİRGİ: Aydn’daki Bozdağ’n güney yamaçlarna
Assassin’s Creed 3 geri sayyor
■ İndirme saylaryla dikkat
çeken oyunda motosiklet
kullanyor ve arabalara
çarpmamaya çalşyorsunuz.
Tablet ya da telefonunuzu sağa
ve sola yatrarak kullanyorsunuz.
Ekrana dokunduğunuz zaman
da oynadğnz karakterin özel
hareketini yapyorsunuz.
50
İSTASYON
■ Baz bilgisayar oyunlar var ki
fanlar yllarca gelişini gözlüyor.
İşte bunlardan biri Assassin’s
Creed. Oyunun yapmcs
Ubisoft serinin üçüncüsünü 31
Ekim’de PlayStation ve Xbox için
çkaracağn duyurdu.
PC versiyonuysa 23 Kasm’da
piyasaya çkacak.
tutunmuş, Aydnoğlu Beyliği’ne başkentlik
yapmş, birbirinden ilginç ev ve konaklaryla
tarihi ve kültürel dokusunu neredeyse hiç
bozulmadan koruyabilmiş ender yerleden biridir
Birgi. Gelenkesel mimarisi ve ilginç sokaklaryla
Birgi’de görülecek yerler arasnda İmam- Birgivi
türbesi, Çakrağa ve Sandkoğlu konaklarnn
yan sra birçok kale ve hamam yknts vardr.
Beldede, Çnaralt Pansiyon olarak çalşan sekiz
odal konaklama evi tek konaklama yeridir.
Birgi’ye 30 kilometre uzaklkta Lydia Krallğ’nn
Sardes’i ve 20 kilometre uzaklkta Salihli
kaplcalar bulunuyor. Bir de Sal günleri kurulan
Tire pazarn mutlaka ziyaret edin.
İSTASYON
51
SİNEMA-TV
AKTİVİTE
CEHENNEMDEN GELEN
GÜZELLİK
Disney Live
Müzik Festivali
■ Sonbaharla birlikte sanat dünyas da
■ Bu yaz oynayan ve büyük beğeni toplayan Çplak Gerçek dizisindeki
SİNEMA
BABAMIN SESİ
■ Adana Altn Koza Film
Festivali’nde büyük ödülü kazanan
Babamn Sesi, Maraş Katliam
srasnda yaşananlardan etkilenen
bir ailenin hikâyesi üzerinden kimlik
meselelerine eğiliyor. Genç Mehmet
eski eşyalar arasnda uzaktaki
babasna gönderilmek üzere
kaydedilmiş annesinin ve kendi
çocukluk sesinin olduğu kasetleri
buluyor. Daha sonra babasnn
gurbetten gönderdiği kasetlerin
peşinde Mehmet’in arayş başlyor.
ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER
■ Bu yl Oscar için seçilen Ateşin
Düştüğü Yer, yaşanan gerçek bir
töre cinayetine dayanyor. Kalp
hastas olan 16 yaşndaki kzlarnn
tedavisi srasnda hamile olduğunu
öğrenen ailenin büyük çelişkisi...
Bir yandan kzlar iyileşsin diye
çrpnrken öte yandan töre
yüzünden onun cann almaktan
çekinmemektedirler. Töre evlat
sevgisine baskn gelecek mi?
52
İSTASYON
Hazal hem melekti hem şeytan. Hem altn gibi bir kalbi vard hem de
bütün kötülükleri gözünü krpmadan yapabilecek bir gücü. Çok zekiydi,
çok yetenekliydi, hayata karş çok açt, herşeyi yaşamak istiyordu ama öte
yandan çok yaralyd, çok yalnzd. Bütün anne babalar için kabus olabilecek
bir genç kzd ama herkes onu çok sevdi, dizide öldüğünde çok üzüldü.
Bunun sebebi senaryoda karakterin çok iyi işlenmesinin yan sra Hazal’
canlandran 19 yaşndaki Beste Kökdemir’in müthiş oyunculuğuydu. Beste
rol yapmyor, adeta hayatnn filme alnmasna izin vermiş, kendi odasnda
dans ediyor, şark söylüyordu. Sinop’ta doğup büyüyen Beste Kökdemir Haliç
Üniversitesi Moda Tasarm Bölümü’nü kazannca İstanbul’a yerleşmiş. Beste
dans konusunda yetenekli olduğuna inanyor. İlerde Oscar ödülünü almak
konusunda da çok iddial, haksz da saylmaz. Ayrca, çok iyi şark söylüyor
ve beste yapyor. Dizideki jenerik parçasn da kendi bestelemiş. 12 yaşnda
sol koluna “Beni Hayata Döndür” yazl bir dövme yaptrmş. Sağ bileğinde de
“One Day” yazl dövmesi bulunuyor. “Resim yaparken, şark söylerken, dans
ederken, yazarken, hatta yaşarken kurallarm yoktur”demiş aynen dizideki
Hazal gibi, yakşyor da kendisine.
Resimden dansa birçok
sanat dalyla ilgilenen Beste
Kökdemir, Çplak Gerçek
dizisiyle üne kavuştu.
SABANCI MÜZESİ MONET’Yİ AĞIRLIYOR
■ Walt Disney filmlerindeki bütün
sevdiğiniz karakterler bu sefer bir
müzikalle canl canl karşnzda.
5 Eylül-2 Aralk 2012 tarihlerinde
İstanbul’da, 6-9 Aralk tarihlerinde
Bursa’da ve 13-16 Aralk tarihlerinde
Ankara’da çocuk ve yetişkin
sevenlerinin karşsna çkacak.
Mickey, Minnie, Donald Amca, Goofy
ve diğer karakterler dans edecek,
şark söyleyecek, akrobasi yapacak,
uçan halyla dolaşacak ve size sihirli
anlar yaşatacaklar.
Susam Sokağ
Live
■ Susam Sokağ, küçük büyük
herkes için televizyon tarihinin
belki de en büyük ve en unutulmaz
fenomenlerindendi. Susam
Sokağ’nn Edi, Büdü, Minik Kuş,
Elmo, Kurabiye Canavar, Kont,
Krpk, Abby, Rozita gibi hepimizin
son 40 ylna damgasn vurmuş
kahramanlar bu sefer canl bir
gösteriyle geliyorlar. 118 Emmy
ve 8 Grammy ödülü sahibi,
dünyann gelmiş geçmiş en iyi
çocuk projelerinden biri olan
Susam Sokağ’nn canl gösterisi 28
Kasm-2 Aralk tarihlerinde İstanbul
Maslak Tim Show Center’da olacak.
Bütün aile beraber eğlenmek için
şahane bir frsat.
hareketlenmesiyle festivaller, filmler, konserler
ve sergiler ard ard gündeme gelmeye başlad.
Bu senenin en önemli sergisi Monet sergisi
olacak gibi gözüküyor. Sabanc Müzesi kaplarn
açtğ ilk günden bu yana gerek Sabanc
Ailesi’nin kişisel koleksiyonlar gerekse dünyaca
ünlü ressamlarn sergileriyle her yl büyük ses
getirdi. Dali, Picasso ve Rodin gibi ustalarn
ardndan geçen yl sunduklar Rembrant ve
Çağdaşlar sergisini gezmek resimseverler için
bulunmaz bir frsatt. Çtay her yl yükselten
Sabanc Müzesi bu yl da Monet’yi ağrlayacak
ve bize Monet’nin bahçelerinde gezinme
şölenini sunacak. Fransz empresyonistlerinin
(izlenimcilerinin) kurucusu olan Claude
Monet 1840- 1926 yllar arasnda yaşad.
Doğa ressam olarak tanmlayabileceğimiz
Monet, özellikle evinin, bahçesinin, yakndaki
köprünün ve bahçesindeki nilüfer havuzunun
bir renk cümbüşü olan resimlerini yapt. Evinini
ve bahçesinin yan sra Monet’nin en büyük
düşkünlüğü ailesineydi.
9 Ekim 2012-6 Ocak 2013 tarihlerinde
Sabanc Müzesi’nde sergilenecek olan Monet’nin
dev tablolar kendi elleriyle yarattğ ve son 30
ylnn resim temasn oluşturan “Giverny Evi
ve Bahçesi”ne yoğunlaşyor. Monet, “Belki de
ressam olmay çiçeklere borçluyum” demiştir.
Ailesine olan tutkusunu ve verdiği büyük önemi
yanstan sergi süresince, konferans programlar,
çocuk eğitim atölyeleri, ücretsiz rehberli turlar
ve film gösterimleri gibi paralel etkinlikler
gerçekleştirilecek. Renklerin coşkusunu hissetmek
ve yaşam sevincini bütün hücrelerinizde hissetmek
istiyorsanz bu sergiyi kaçrmayn. Monet’nin
insan ruhu üzerindeki etkisini en iyi Marcel Proust
tanmlar: “Monet bize hayallerimizde zaten olan
yerleri gösterdi. Sanki keşfedilmeyi beklermiş gibi.
O yerler bizim ilgimizi istiyor. Gelip bize birisinin
şunu söylemesi gerekiyor. Bunu sevebilirsin. Sev.”
Monet sergisinin yan sra İstanbul iki önemli
sergiye daha ev sahipliği yapyor. Bir tanesi müthiş
bir uygarlğa sahip Çin’in çağdaş resim sanatnn
örneklerini kapsyor. 21 Eylül’de başlayan ve
25 Kasm’a kadar İstanbul Modern’de yer alacak
sergi, bu uygarlğn geleneksel değerlerinin
günümüzdeki yansmasn alglamamz için iyi bir
frsat olabilir. Bir diğer sergi ise “Bakş - Portre
Fotoğrafnn Değişen Yüzü” adn taşyor. Bank of
America koleksiyonundan seçilen 52 fotoğrafçnn
çalşmalaryla portre fotoğrafnn 160 yllk
geçmişine şk tutan sergi, diğer bir yandan
fotoğrafn ortaya çkşndan günümüze uzanan
dönemdeki toplumsal ve sanatsal dönüşümün de
izini sürüyor.
İstanbul bu yl, 13 Ekim-12 Aralk tarihlerinde
1. İstanbul Tasarm Bienali’ne de ev sahipliği
yapyor. İKSV tarafndan bu yl ilk kez
düzenlenecek ve ana temas “Kusurluluk/
Imperfection” olan İstanbul Tasarm Bienali’nin iki
sergisinden biri İstanbul Modern’de, diğeri Galata
Özel Rum İlköğretim Okulu’nda yer alacak.
KİTAP
TIP BU DEĞİL
TÜRKİYE VE SOSYAL MEDYA
■ Bu kitab 13 doktor bir araya gelerek,
günümüzde doktorlarn hedeflerine,
hastalarn “sağlkl yaşamas”n değil
“tedavi”yi oturttuklarn ve bunun
sakncalarn anlatmak için kaleme almşlar.
Sağlk alannda doğruyu yanlştan ayrt
etmenin çok zorlaştğ günümünüzde
doktorlarn tüccarlaşmas ve bir de ilaç
firmalarnn çkarlarnn devreye girmesiyle
her şey daha da içinden çklmaz bir hal ald.
■ Dağhan Irak ve Onur Yazcoğlu, sosyal
medya araçlarn gün gün tarayarak,
günümüzde sosyal medyann insanlar
üzerindeki etkilerini, ne anlama geldiğini,
ele alnan temallar ve diğer birçok başlğ
araştrmşlar. Çarpc yorumlar ve öne çkan
söylemlerle, Türkiye’nin oldukça geniş bir
yelpazede yer alan sosyal medya profilini merak
edenler ve günümüz toplumunu yorumlamak
isteyenler için ipuçlar içen bir kitap.
İSTASYON
53
ÇOCUK
=UDIDODUÖQ
=UDIDODUÖQ
ER\QXPHWUH
ER\QXPHWUH
ER\QXPHWUH
X]XQOXõD
HULøHELOLU
HULøHELOLU
Garip
AMA
,
Gercek
Dünyada her dakika 12.000 adet hayvan şekilli kraker üretiliyor.
Bazı
semenderlerin
Maymunlar
gıdıklanınca
güler.
uzunluğu
bir bisiklet
250
250 kg
kg Dã×UO×ã×QGD
Dã×UO×ã×QGD
kadardır.
bir
yunus
JQGHRUWDODPD
JQGHRUWDODPD
AŞAĞIDAKİ BİLGİLER
SENİ ŞAŞIRTACAK
Çıngıraklı
Çıngıraklı yılanın
yılanın
çıngırağını
oluşturan
oluşturan
madde
madde senin
senin
tırnaklarında
tırnaklarında da
da
bulunur.
bulunur.
15
15 kg
kg EDO×N
EDO×N yer.
yer.
$UÇODU
\HéLOPDYL\DGD
\HéLOPDYL\DGD
NÇUPÇ]ÇUHQN
RODELOLU
Bir milyar
yl önce
'Q\DQ×Q
'Q\DQ×Q
'Q\DQ×Q
kenevir
kenevir
ipinden
ipinden
\DS×OP×æ
\DS×OP×æ
en
enbüyük
büyük
\XPDã×
\XPDã×
\XPDã×
bir gün
18
saatti.
99ton
ton
Dã×UO×ã×QGDG×U
Dã×UO×ã×QGDG×U
Beynin
10 vatlık
ampul kadar
enerji
0X]XQ
0X]XQ
0X]XQ
40
WU
WU
kullanır.
WU
YH
YH
EN BÜYÜK
'Q\D|\OHKÖ]OÖG|QHUNL
'Q\D|\OHKÖ]OÖG|QHUNL
'Q\D|\OHKÖ]OÖG|QHUNL
HNYDWRUGDGXUDELOVHQ
HNYDWRUGDGXUDELOVHQ
HNYDWRUGDGXUDELOVHQ
KASIRGALARIN
BOYU
ö/.8=$<
ö/.8=$<
0(.öôö
<,/,1'$
<,/,1'$
<,/,1'$
çQVDQODU
çQVDQODU
8=$<$
10.©GHQ
),5/$7,/',
),5/$7,/',
İSTASYON
oHøLGLYDUGÖU
oHøLGLYDUGÖ
BULABİLİR.
54
18 KİLOMETREYİ
&2/80%,$
&2/80%,$
VDDWWHNLORPHWUHKÖ]OD
VDDWWHNLORPHWUHKÖ]OD
\ROFXOXNHGHUGLQ
\ROFXOXNHGHUGLQ
HQD]
HQD]
HQD]
ID]OD
ID]OD
ID]OD
\]LIDGHVL\DSDELOLU
\]LIDGHVL\DSDELOLU
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++++++++++
HER GÜN DÜNYADAKİ
İNSAN SAYISINDAN
DAHA FAZLA
CEP TELEFONU
MESAJI GÖNDERİLİYOR.
Bir domuza
ait en uzun
sıçrama
rekoru
70 santimetredir.
Korktuğun
zaman
kulaklarında daha fazla
kir
oluşur.
Bu konu National Geographic Kids Türkiye dergisinden alnmştr, NG Kids abone hatt: 444 18 59 veya 0 850 222 18 59
İSTASYON
55
TÜVTURK
ŞEHİR MERKEZLERİNDE
MOTOSİKLET İSTASYONLARI
Ulaştrma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlğ ve
TÜVTURK’ün ortak çalşmasyla şehir içinde ve ulaşm
kolay noktalarda motosikletlere özel istasyonlar açld.
17 Temmuz’da İstanbul Maslak’taki Atatürk Oto Sanayi
Sitesi’nde ve 7 Ağustos’ta Kzltoprak’ta açlan motosiklet
muayene istasyonlaryla trafikteki motosikletlerin
güvenlik seviyesinin artrlmas amaçlanyor. Her biri 80
metrekarelik istasyonlarda, özel cihazlar ve motosiklet
konusunda uzman teknisyenlerle ayn anda birden fazla
motosiklete hizmet veriliyor ve her muayene ortalama 10
dakikada tamamlanyor. Muayeneler için www.tuvturk.
com.tr sitesinden randevu alnabiliyor. Ayrca, İstanbul
da dahil Türkiye genelindeki diğer 193 sabit ve 73 gezici istasyonunda motosiklet muayene hizmeti devam
ediyor. TÜVTURK Genel Müdürü Kemal Ören, motosiklet muayene istasyonlaryla ilgili olarak, “Bir
motosiklet kullancs olarak motosiklet sahiplerinin özellikle büyük şehirlerdeki mevcut
istasyonlarmza gelmekte zorlandklarn biliyorum. Bu açdan özellikle seçtiğimiz
Maslak ve Kzltoprak, motosiklet sahiplerinin, servis veya aksesuar için sklkla
ziyaret ettikleri yerler. Motosikletlerin yoğun olarak kullanldğ Ege
ve Akdeniz bölgelerinde de motosiklet istasyonlar açmay
düşünüyoruz ancak bunun için öncelikle bu iki istasyonun
faaliyetini takip edeceğiz” dedi.
TÜVTURK Genel Müdürü Kemal Ören’in evsahipliğinde,
3 Ağustos 2012’de Ankara’da Ulaştrma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlğ ve TÜVTURK’ün bir araya geldiği bir iftar
yemeği gerçekleştirildi. Artk gelenekselleşen bu iftar yemeğine
Bakanlk Müsteşar Yardmcs Talat Aydn, Karayolu Düzenleme
Genel Müdürü Ali Rza Yüceulu, Karayollar Genel Müdürü
Mehmet Cahit Turhan, Ulaştrma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakan Özel Kalem Müdürü Ahmet Ataşç ve TÜVTURK
Ankara İş Ortağ Taner Özdemir de katld.
TÜVTURK
geleneksel iftar
yemeği
TÜRKAK DENETİM
PROGRAMI BAŞARIYLA
TAMAMLANDI
Dünyann en büyük akreditasyon projesi olan TÜVTURK, Türkiye çapnda 193 sabit ve
73 gezici istasyonuyla hizmet vermeye devam ederken, TS EN ISO/IEC 17020 “Çeşitli Tipteki
Muayene Kuruluşlarnn Çalştrlmas İçin Genel Kriterler” standartlarna uygun olarak her yl Türk
Akreditasyon Kurumu TÜRKAK tarafndan denetimlere tabi tutuluyor. 2008 ylnda akredite edilen TÜVTURK,
dört yllk geçerliliğe sahip akreditasyon çevriminin ilkini, 8 Aralk 2011 tarihinde gerçekleştirilen Genel
Müdürlük denetimi sonucu başaryla tamamlad. İkinci dört yllk akreditasyon çevrimi için TÜRKAK’a
yaplan başvuru sonrasnda, Mays–Temmuz arasnda 49 istasyon ve TÜVTURK Genel Müdürlük denetimleri
yapld ve süreç ayn şekilde başaryla tamamland. Akreditasyon denetimlerinin yan sra, Kalite Denetim
Yetkilisi tarafndan düzenli olarak gerçekleştirilen Kalite İç Denetimleri, kameradan izleme yoluyla yaplan
e-denetimler, Güvenlik ve Suiistimal Önleme Bölümü tarafndan sürdürülen çalşmalar ve her istasyon için
özel olarak gerçekleştirilen iyileştirme ziyaretleri, yaklaşk 900 adam/gün denetimlerle TÜVTURK’ün Kalite
Yönetim Sistemi’nin kusursuz işlemesi için birbiriyle koordineli olarak devam ediyor. Bu denetimler,
düzenli raporlamalarla bir sonraki aşamada yaplacak iyileştirmeler için sağlam bir temel oluşturuyor.
56
İSTASYON
GÜVENLİ TAŞIT HAREKETİ
DEVAM EDİYOR
Güvenli Taşt Hareketi, Ulaştrma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlğ
koordinasyonunda, trafik güvenliği alannda çalşma yapan kurum ve
kuruluşlarla işbirliği içinde ve TÜVTURK’ün desteğiyle yürütülen Trafikte
Sorumluluk Hareketi’nin üç alt projesinden biri. Trafikte Sorumluluk
Hareketi, trafikte can güvenliğini artracak önlemler almak ve toplumda
farkndalk yaratarak sorumluluk bilincini geliştirmeyi hedefliyor.Güvenli
Taşt Hareketi kapsamnda, 2012 Ağustos ayna dek 36 ilde saha etkinlikleri
ve 30 ilde eğitim toplantlar düzenlendi. Bu etkinliklerle 2012 Ağustos
ayna kadar 190 bin kişiye ulaşlrken, eğitim toplantlarnda yaklaşk 3
bin 500 ticari araç sürücüsüne trafik güvenliği bilinci kazandrld. 2012 saha etkinlikleri kapsamndan
Eylül aynda da birçok yerde etkinlikler düzenlendi. 7-9 Eylül tarihlerinde İzmir Enternasyonel Fuar’ndaki
etkinliğe 18 binden fazla kişi, 18 Eylül’de İstanbul Bakrköy Özgürlük meydanndaki ve 20 Eylül’de
İstanbul Kadköy rhtmndaki etkinliklere ise 15 bin kişi katld. Bu etkinlikler kapsamnda,
Segway, alkol gözlüğü ve emniyet kemeri simülatörünü birebir kullanma olanağ
bulan katlmclara, Güvenli Taşt Hareketi kapsamnda geliştirilen iletişim ve
eğitim materyalleriyle trafikte güvenli ve sorumlu davranmann önemi
konusunda bilgilendirici mesajlar da iletildi.
ÇOCUKLAR TRAFİKTE
BİZ DE VARIZ DEDİ
TÜVTURK
Motosiklet Pist
Şampiyonas’nda
Türkiye Motosiklet Federasyonu ‘nun 7-9 Eylül’de İstanbul
Park’ta gerçekleştirdiği Motosiklet Pist Şampiyonas’nn
İstanbul ayağnda TÜVTURK de yer ald. Şampiyonann
devam ettiği üç gün boyunca açlan TÜVTURK standlarnda
yeni açlan Motosiklet Muayene İstasyonlar’nn tantm
yapld ve motosiklet sahiplerinin muayeneyle ilgili teknik
sorular cevaplandrld. Ayrca, bilgilendirici broşür ve
muayene noktalarn belirten yapbozlar dağtld.
İstanbul trafiği, okullarn başlamasyla
kş aylarndaki yoğunluğuna geri dönmeye
başlad. Sadece İstanbul’da, milyonlarca öğrenci,
servisleri ve toplu taşma araçlaryla okullarnn
yolunu tuttu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
trafiğe çkacak öğrencilere dikkat çekmek ve
bu konuda sürücüleri uyarmak için bir yürüyüş
düzenledi. TÜVTURK Araç Muayene İstasyonlar ve
Özel Birikim Okullar’nn de desteğiyle düzenlenen
yürüyüşte, çok sayda öğrenci, veli ve öğretmenden
oluşan kortej, Galatasaray Lisesi önünden yürüyüşe
geçti. Trafik levhalar şeklinde pankartlar taşyan
Özel Birikim Okullar öğrencileri, “Arabanz
yeniden alabilirsiniz, peki ya beni”, “Trafikte
sakin ol, sinirlerine hakim ol”, “Trafikte sevgi,
yayalara sayg” “Şoför amca beni görünce yavaşla” gibi sloganlar att. Yürüyüşün sona erdiği Taksim
Meydan’nda bir konuşma yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Trafik Müdürü Mehmet Necip
Ertaş, sürücüleri okullarn açldğ haftayla birlikte özellikle şehir içinde, ara sokaklarda
ve okul önlerinde daha da dikkatli olmaya çağrd. Öğrenciler adna da bir
konuşma yapan çocuk oyuncu Akçahan Akça’nn sözleri ciddi bir uyaryd:
Trafikte çocuklar olarak büyüklere diyoruz ki; Trafikte Biz de Varz.
İSTASYON
57
TÜVTURK
E
HATIRLATIYORUZ
ARACINIZIN MUAYENESİNİ
UNUTMAYIN!
E E
Uluslararas araştrmalar aracn muayene süresi geçtikçe araçtaki kusur saysnn da arttğn
gösteriyor. TÜVTURK’ün elindeki verilere göre muayeneye gelmesi gereken araçlarn sadece yüzde
41’i zamannda muayeneye geliyor. Kalan ksmn yüzde 21’i bir ay, yüzde 8’i iki ay, yüzde 5’i üç ay
gecikmeli olarak, kalan yüzde 18 ise bu sürelerden de daha geç geliyor. Bu durum, hem araç sahipleri
için “gecikme bedeli” kapsamnda bir yük oluşturuyor hem de trafik güvenliği için tehlike yaratyor.
Aracn muayeneye zamannda getirmeyen kişilerle ilgili yaplan araştrmada bu kişilerin yüzde 75’den
fazlas gecikme nedeni olarak “unutma” ve “zaman olmamas”n belirttiler. Bu nedenle TÜVTURK araç
sahiplerinin unutma olaslklarna karş 2012 yl Ocak ayndan itibaren hatrlatma sistemi kapsamnda,
sms, mektup ve otomatik arama yöntemleriyle sistematik olarak muayenesi geçmiş kişilere muayene
zamanlarn hatrlatyor. Bu yöntemler arasndan en çok kullanlan yöntem olan “otomatik telefon
aramas” İle ayda ortalama 1,8 milyon kişiye ulaşmaya çalşlyor. Sonuçlar oldukça memnun edici.
Örneğin muayenesini 30-60 gün kadar geciktirmiş araç sahiplerinin bir sonraki ay
muayeneye gelmeleri normal koşullarda yüzde 8 iken, hatrlatma aramas sonrasnda bu oran
yüzde 38’e çkabiliyor. Ağustos ay için yaplan hatrlatma uygulamalar neticesinde
muayenesine zamannda gelen araçlarn oran ise
yüzde 41’den yüzde 45’e çkt.
TÜVTURK’TEN İSTANBUL’A
YENİ ARAÇ MUAYENE İSTASYONU
T.C. Ulaştrma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlğ denetiminde Türkiye’de periyodik
araç muayene hizmeti vermeye yetkili tek kuruluş olan TÜVTURK, en yeni istasyonunu
İstanbul Tuzla’da faaliyete açt. Aydnl Mahallesi’nde açlan Tuzla Araç Muayene İstasyonu ile,
TÜVTURK’ün İstanbul’daki sabit istasyon says 14’e yükseldi. Araç sahiplerinin, muayenenin tüm
sürecini izleyebildikleri özel bekleme salonunun da bulunduğu Tuzla İstasyonu’nda her türlü
aracn muayenesi yaplabiliyor. TÜVTURK’ün müşteri hizmetleri kalitesini yükseltmek için araç
sahiplerinden gelen öneri ve şikâyetleri dikkatle izlediklerini söyleyen TÜVTURK Genel Müdürü
Kemal Ören, Tuzla İstasyonu’nun da bunun bir göstergesi olduğunu ifade etti. “İstanbul’un
bu bölgesinde, ağr vastalar ve ticari araçlar çoğunlukta. Muayene istasyonumuzun da bu tür
vastalarn ulaşm için kolay bir yerde olmasna önem verdik” diye konuşan Ören,
“Araç sahiplerinin, muayene hizmetini daha hzl ve kolay almalar için çalşmalarmza devam
ediyoruz. Motosiklet kullanclarnn muayenelerini kolayca yapmalar için İstanbul Kzltoprak ve
Maslak’ta sadece motosikletlere hizmet veren muayene istasyonlarn yakn bir tarihte faaliyete
geçirmiştik, şimdi ise müşteri ihtiyaçlarn gözeten yeni bir tasarmla inşa edilen Tuzla
istasyonunu da hizmete almaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Müşteri memnuniyeti
için çalşmalarmz devam edecek...” dedi. İstasyonun açlşna TÜVTURK Genel
Müdürü Kemal Ören’in yansra TÜVTURK Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜV
SÜD İcra Kurulu Üyesi Horst Schneider ile TÜVTURK İstanbul
Direktörü Can Şiram katld.
58
İSTASYON
40’a yakn kurumdan 70 kişinin yer aldğ
çalştaya EGM Trafik Eğitim ve Araştrma Daire
Başkan Yusuf Avan ve Trafik Planlama ve Destek
Daire Başkan Ylmaz Baştuğ da katld.
Tarm Araçlarnn
Güvenli Kullanm
Çalştay yapld
Başbakanlk Karayolu güvenliği stratejisi ve 10 yllk eylem plan
çerçevesinde başlatlan çalşmalardan bir tanesi de tarm araçlarnn
güvenli kullanm ve teknik eksikliklerinin giderilmesi. Bu kapsamda
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Polis Akademisi Başkanlğ’nn işbirliği
ve TÜVTURK Araç Muayene İstasyonlarnn katksyla 27-28 Eylül 2012
tarihlerinde bir çalştay düzenlendi. “Tarm Araçlarnn Güvenli Kullanm”
adyla düzenlenen çalştayda 40’a yakn kamu kurum ve kuruluşu, sivil
toplum örgütü ve meslek odasndan 70’in üzerinde katlmc 4 başlk
altnda sorunlar ve çözüm önerilerini tartşt. Teknik donanm, tarm arac
sürücülerinin eğitimi, trafik denetimi ve altyap sorunlar olarak
belirlenen bu başlklar altndaki görüş ve çözüm önerileri
çalştay raporu ile yakn gelecekte kamuoyu ve ilgili
katlmclarla paylaşlacak.
Can Şiram, Horst
Schneider ve
Kemal Ören
açlşta bir araya
geldiler (soldan
sağa)...
www.trafikhareketi.org
facebook.com/trafik.hareketi
İletişim için: TÜVTURK 0850 222 8888
ENGLISH SUMMARY
Superstition
of the pigeon
Black cat... Under the ladder... Superstitions,
which seem as childish beliefs, can be
strong enough to rule our lives.
S
uperstition is described as “a false belief closely related to the supernatural, unknown or fantastic powers and prophecy,”
in the dictionary. If I had written this definition, I
would add another sentence to it: “A powerful, alluring and interesting belief that grasps even the
most skeptic person.” Even if you have unusual or
controversial ideas about faith, at a certain point
in your life, you might fall into the trap of superstition, or find yourself affected by it. In our culture, for example, to say “save from the evil eye”
while knocking on wood is unquestionably the
most popular superstition, exercised by all kind
of people. Another example is placing a blue bead
talisman, or nazar boncuğu, somewhere in our
houses, or attaching one on the clothes of the people whom we love and treasure…Weather the evil
eye has a scientific significance is a controversial
issue, but American psychologist Burrhus Frederic Skinner explained the concept of superstition
and its basics with a pigeon experiment:
A pigeon is placed in a box, and when he presses a button, a gate opens to deliver him food. Just
like Pavlov’s dog, the pigeon learns, in time, that
60
İSTASYON
he is rewarded with food when he pushes the button. But one day, the gate opens before he pushes
the button. The pigeon gets surprised, and tries to
find out which of his movements was the reason
for this reward. If he was flapping his wings when
the gate was opened, he starts to believe that every
time he flaps his wings the gate would open and
the food would be delivered. After that, even the
gate opens every thirty second to release food, the
pigeon continues to believe that the gate opens
because he flaps his wings. And this is the superstition of the pigeon.
People’s superstitions are no different from the
superstition of the pigeon. Similar to the pigeon,
who doesn’t understand the system that delivers
the food, humans who cannot explain complex issues of life produce their own solutions and create
a superstitious world by drawing artificial conclusions from coincidences. And they have been doing this for centuries…
When we take a look at the history of religions
from ancient times to modern day, we see many
different religions maintaining their existence by
destroying and annihilating each other. On the
other hand, superstitions have managed to get
stronger in time by using sociological, psychological and theological situations for their advantage.
Knocking on wood against the evil eye… It’s a
belief from pagan times when trees were seen as
Gods. In ancient times, tall and strong oak tree
believed to have had spiritual powers. Oak was
a holy tree both for indigenous people of North
America in the 2000 B.C. and for Hellenistic
civilization which was established in the Aegean
region hundreds of years later. Noticing that oak
trees were struck by lightning often, people of
both cultures regarded this tree as sacred. Indians believed that the God descended to the world
through an oak tree, and for Greeks the tree itself
was the God of lightning. In both cultures, people asked help from God by knocking on the tree’s
trunk. Then there is the black cat which is seen as
bad luck… Believed to be sacred in Egyptian culture, cats were cursed by the Christianity in the
middle ages. During the European witch hunt, cat
was one of the most significant symbols of the enemy. All witches said to have cats.
Similarly, believing that a broken mirror would
bring bad luck originates from ancient times.
People thought that the reflection they see on the
water was their soul and they would lose it when
the reflection was broken. For centuries, people
believed that their soul got damaged when a mirror was broken. Romans thought that a seven year
bad luck followed a broken mirror, because they
believed that a person was renewed every seven
years. When mirrors became more valuable and
were made from expensive glass, breaking them
became a serious issue, people believed that a broken mirror might signify a ruined life.
The belief that walking under a ladder will
bring bad luck also originates from older beliefs
which connect the ladder with the holy being.
Leaned against a wall, ladder forms a triangle.
Entering this triangle means challenging the holy
power. Pyramids in the ancient Egyptian civilization are related to this belief. In the 17th century
England and France, condemned were made to
walk under a ladder on their way to be hung. It
symbolized the ladder which was leaned against
the cross Jesus was crucified. Apart from being
a symbol of reaching to heaven, walking under a
ladder is dangerous.
Just like the ladder example, there are many
more safety related habits which are turned into
superstitions, including not cutting the nails and
hair at night. The reason is easily understandable since this belief began in times when candles
were used. Similarly, spitting on a knife or on a
pair of scissors when handing them to someone
might be result of concerns about safety. People
think that not spitting on a sharp object while
giving it to someone else might cause a feud between those two people. But the real function of
the spitting is to concentrate on the act of passing the object to the other person without causing any harm.
Related more to the western cultures, curse of
number 13 is one of the rare superstitions with a
known story behind it. According to a Scandinavian religious legend, Loki -a fraud God- arrives
at a party as the 13th guest, and causes trouble.
As a result a fight breaks, and the Scandinavian
God, Balder, gets killed. There were also 13 people
around the table at the Last Supper, including Judas who betrayed Jesus. This superstition is still
so strong, some people avoid having 13 people at
a dinner table. In some hotels, room 13, or 13th
floor, and in some planes, seat 13 doesn’t exist.The
curse of 13 is also reflected in the calendar; thirteenth day of the month is regarded as bad luck.
When we take a look at the traditions we see a
lot of superstitions. Trying to figure out the meaning of life and wanting more from life, humans
created a range of superstitions without paying
attention to the reality.
İSTASYON
61
ENGLISH SUMMARY
NANO
ARCHITECTURE
Nanoarchitects, making the most of the
nanomaterials, will enjoy the freedom
of creating without limits.
TEXT BY: MAGED FOUAD EL-SAMNY
T
he role of technology as an architectural
form determinant, especially in industrialized societies, is already apparent. Until
the 19th century, most of the world’s significant buildings relied for structural support
and stability exclusively on unit masonry in compression-thick walls and massive piers, stone or
brick. For thousands of years, floor and roof structures were comprised of either masonry vaults or
framings of heavy timber beams and trusses.
With the advent of electricity, structural cast
iron and steel, and extrudable sheet metal, reinforced concrete, plate glass, thermal insulation,
plastic sand countless other synthetics used for
connecting, laminating or waterproofing, architects and builders were liberated from the constraints of the masonry bearing wall. Thus the
history of modern architecture, in part, a history
of design exploitation of industrial age products
and techniques allowing creative architects with
established design and construction tradition.
Throughout history, designers occasionally
come up with something genuinely new, radical
and perhaps revolutionary. They may be motivated by dissatisfaction or boredom with the tried
and true, with the accepted codes and conventions. They may realize that a new technology will
allow creation of a new kind of form while still
obliged to accommodate traditional programs
and functions. Or new programmatic needs and
building types, like those engendered by the Industrial Revolution or the Information Age, may
inspire architectural innovation. And sometimes,
unprecedented design ideas spring from an obsession with form for its own sake, with formal invention sui generi.
62
İSTASYON
The importance of the new up and coming
technologies as the outcome of globalization.
Such international integration has greatly influenced architecture and the way we plan it, thanks
to the new technological inventions, fast mobility
and the ease of communication. Nano technology
as the result of global cooperation in technology
has become the cutting edge technology of the
21st century. This manipulation of matter at the
nano scale has revolutionized our contemporary
technology in all aspects of life, especially in the
material design, building methods and architecture perceptions making the leap from science fiction to science reality.
Nano originates from the Greek word meaning
“dwarf”. A nanometer is one billionth of a meter,
the length of ten hydrogen atoms only.
Nanotechnology is an exciting area of scientific
development which promises “more for less”. It
offers ways to create smaller, cheaper, lighter and
faster devices doing more and cleverer things, using less raw materials and consuming less energy.
The applications of nanotechnology are in all
aspects of our life like medicine, industry, communications, transportation and in architecture.
The use of nanotechnology in architecture is wide
and varies from early stages of sketching up to the
final touches of finishing, especially in choosing
the right material which will not only reflect the
design but also has a great influence in the methodology of thinking of architecture according to
the vast options that the nano technology offers,
added value, added functionality.
Nanoarchitechture is the integration of nanotechnology in architecture by using nano products, nano materials, nano communication or
even nano shapes. Independent of any factor, nanotechnology can make a concrete contribution to
the following areas:
● Optimization of existing products
● Damage protection
● Reduction in weight and/or volume
● Reduction in the number of production stages
● A more efficient use of materials
● Reduced need for maintenance (easy to clean,
longer cleaning intervals) and/or operational upkeep
And as a direct result:
● Reduction in the consumption of raw materials and energy and reduced CO2 emissions
● Conservation of resources
● Greater economy
● Comfort
A central aim of nanotechnology is to consistently use the minimum amount of raw material
and energy; from an economic as well as an ecological point of view, in the long term “nano” is a
winning factor. From the point of the client or the
user, the most realistic and sensible application of
nanotechnology focuses on aspects of aesthetics,
functionality, economy and sustainability.
Using the tools of nanotechnology, nanoscientists are creating revolutionary materials like
coatings a single atom thick, carbon nanotubes
that are way stronger than steel yet much lighter,
and quantum dots that could enable us to change
the color of almost any subject instantaneously.
Nanotech’s wonder materials have the potential to revolutionize how and what we build. One
day, carbon nanotubes and other nano materials
could so radically transform our material palette
that paper-thin sheets might hold up entire buildings, forcing us to completely rethink the relationship between structure and skin.
Carbon nanotubes –sheets of graphite just one
atom thick, formed into a cylinder– are not only
50 times stronger than steel and 10 times lighter,
they are transparent and highly conductive both
to electricity and heat, with an electrical conductivity as high as copper, and a thermal conductivity as great as diamond.
Nanotubes are already the building blocks for
hundreds of applications, used to reinforce concrete and deliver medication to individual cells.
Polymer coatings are notoriously easily damaged and affected by heat. Adding only 2 percent of
nanoparticulate clay minerals to a polymer coating
makes a dramatic difference resulting in coatings
that are tough, durable and scratch resistant. Other
nanocoatings can prevent the adherence of graffiti,
enabling them to be easily removed by hosing with
water once the coating has been applies.
One other quality of the nano surfaces is the
photocatalysis. Its primary effect is that it greatly
reduces the extent of dirt adhesion on the surfaces.
Meaning less cleaning intervals, less detergants
leading to less enviromental pollution and savings
in personnel costs.
The other qualities are antifogging, fire proofness and thermal
insulation which mean clearer views
without the use o electricity, thermal
conductivity up to ten times more
than the polystyrene coatings and
fire-resistant layer expanding into
foam preventing fire from spreading
keeping the escape routes open.
İSTASYON
63
ENGLISH SUMMARY
I always wanted to
spellbind people
Doğan Can Gündoğdu, a third grade student
studying Visual Design and Communications,
made a video as a class project and attracted
Hollywood producers’ attention.
T
Doğan Can Gündoğdu (in the middle)
with his partners in his new office.
64
İSTASYON
he success stories are always inspiring. You
can always find lessons hidden in those stories. Doğan Can Gündoğdu is only 21 years
old. There are no major goals, struggles
or difficulties in his story. Except one dream that
has never left him since he was eight years old:
To spellbind people. One day, Gündoğdu makes
a trailer for a “Batman” movie for his video class.
The result is 20 offers from London, Hollywood
and Singapore and many more from Turkey.
How has he come to this fairy tale like result? “My interest in movies started when I was
eight years old. When I saw the large screen and
couldn’t get my eyes away of it, I thought that I
had to do similar things when I grew up. I tried
to shoot film in the primary school but I had no
camera. I produced a mock-up camera and moved
TÜVTURK news
around as if I was shooting. Later on, I got interested in drawing caricatures and in high school, I
started to do magician tricks.
All the time he is circling around the same
themes; fantazy, imagination, creativity, spellbinding…
“Of course because my basic instinct was to
spellbind people, that was the only exciting part
of whatever I was doing. I was so happy to see
that astonished expressions on the people’s faces
while watching my tricks. And my love for movies
was always on my mind this time because my basic motive in movie making was also to spellbind
people. I shot three short films and in fact one of
them won an award in one of the festivals.
After high school, all I wanted to study was visual design and communication which I succeeded
in at the end. In my third year, we were supposed
to do a video shoot of a film trailer regarding an
unknown film. Being a huge fan of Batman and
superheroes in my childhood, I decided to make
the video about Batman’s third film. My professor found the project quite risky but I insisted that
the video would be watched on internet 500 thousand times. It was watched 750 thousand times in
only two weeks”.
Gündoğdu made the video in two days in his
kitchen with the materials he created himself
with ice, glass, bell jar, knife and rope. Since the
generic had a strong theme, he decided to use ice
representing the bad characters in the film. And
he designed newspapers cutting newspapers and
the pictures of the film set. He arranged them all
to give the feeling as if the killer was watching
over them.
With the increase of the number of the people sharing the video on the internet, he started
getting offers from Singapore, London and the
most appealing, from Hollywood. The producers
of “Geronimo”, a film about Usame Bin Laden,
got in touch with Gündoğdu offering him to do
the trailer of the film. He finished it in about five
months. Offers from Turkish producers started
to come. Now, Doğan Can Gündoğdu has a profession doing what he loves most, established his
own company with five of his friends and he is
very famous. He says, “I can now see that realizing
dreams is not difficult at all.”
TÜRKAK AUDIT
PROGRAM
COMPLETED
SUCCESSFULLY
TÜVTURK, being the world’s biggest accreditation project
with its 193 fixed and 73 mobile inspection stations Turkey
wide, is being audited by the Turkish Accreditation body,
TURKAK, every year in line with the TS EN ISO/IEC 1702,
“The General Criteria for the Operation of Different Types
of Inspection Stations”, standards. TÜVTURK’s first cycle
of the four year valid accreditation has been completed
successfully with the Head Office audit carried out on
Dec. 8th, 2012. Following the application for the second
four year accreditation cycle, the Head Office and 49
station audits were carried out and the audit period was
completed successfully. Besides the accreditation audits,
the e-audits carried out with cameras by the Quality
Control Officer, the works of the Department of Safety
and Prevention of Misuse and improvement visits specially
designed for every station carried out with 900 people/
day are all working in coordination with each other for the
perfect operation of the TÜVTURK Quality Management
System. The systematic reports establish a firm foundation
for the future improvements.
MOTORCYCLE STATIONS
IN CITY CENTERS
Motorcycle Inspection Stations are opened in the easy
to reach locations in the cities with the cooperation
of TÜVTURK and the Ministry of Transport, Maritime
Affairs and Communications. With the opening of the
station in İstanbul, Maslak on July 17th and the one in
İstanbul, Kzltoprak on August 7th, increasing the safety
of the motorcycles is being aimed. In every station with
80 m2 space, multiple motorcycles are inspected by
motorcycle inspection experts with special equipment.
Every inspection takes 10 minutes. Appointments can
be taken from www.tuvturk.com.tr website. Apart from
these stations, the 193 fixed and 73 mobile TÜVTURK
stations all around Turkey are also doing motorcycle
inspections. The CEO of TÜVTURK, Kemal Ören, said,
“Being a motorcycle user, I am aware of the fact that
there is an obvious difficulty in reaching the inspection
station especially in big cities. The locations which we
chose for the new stations, Maslak and Kzltoprak are
frequently visited by motorcycle users, for accessories
and service. We are also thinking of opening new
stations in Aegean and Mediterranean regions where
there are many motorcycle users after seeing the results
of the İstanbul stations”.
TÜVTURK AT THE
MOTORCYCLE TRACK
CHAMPIONSHIP
TÜVTURK was also present at the İstanbul leg of the
Motorcycle Track Championship organized by Turkish
Motorcycle Federation in İstanbul on 7-9 September
2012. Throughout the three days of the championship,
the Motorcycle Inspection Stations were introduced and
motorcycle users’ questions regarding the inspections
were answered at the TÜVTURK stands. The informative
brochures and puzzles showing the inspection points
were also distributed.
İSTASYON
65
ENGLISH SUMMARY
REMINDER
DON’T FORGET
YOUR VEHICLE’S INSPECTION!
According to the international surveys, as the time after the due date of the inspections gets
longer, the defects of the vehicle increase. According to the current data, it’s seen that only
41 percent of the vehicles come to the inspection on time in Turkey. 21 percent of the of the
vehicles come after one month, 8 percent come after two months and 5 percent come after
three months of their due dates. The remaining 18 percent come even later than all of the
rest. This both creates a financial burden for the vehicle owners because of the penalties and
risks for the traffic. After a study conducted with the vehicle owners who don’t come to the
inspections on time, it is seen that more than 75 percent of them either declare that they had
forgotten about the date or that they had no time. In order to prevent this, TÜVTURK tries to
reach the people who have missed their due dates by with a reminder system through sms,
letter and automatic calls. Currently TÜVTURK is calling 1.8 million people every month through
automatic call system. The results are quite satisfactory. For example, as a result of the
reminder calls made in August, the number of the people coming to inspections on
their due dates increased from 41 percent to 45 percent.
New Station in
Tuzla, İstanbul
TÜVTURK, operating under the control of Ministry of
Transportation, Maritime Affairs and Communication, opened the
newest station in Tuzla, İstanbul. Along with this new station, the
number of TÜVTURK’s fixed stations in İstanbul reached to 14. The
new station that is developed with a new concept has a special
waiting area for the customers where they can watch the whole
inspection process and all types of vehicles can be inspected in the
station. The station was opened for service with a ceremony with
the attendance of Mr. Horst Schneider, Member of Management
Board of TÜV SÜD and Board of Directors of TÜVTURK. TÜVTURK
CEO Kemal Ören and TÜVTURK İstanbul Director Can Şiram
also accompanied him in the opening ceremony.
Can Şiram, Horst Schneider, Kemal Ören
together in the opening ceremony
(from left to right)...
66
İSTASYON
Güven verir.
De¤er katar.
‹Ýinizin hep yolunda gitmesi için
Traktörünüzü TÜVTURK’te muayene ettirin!
‹Ýinizin demirbaÝlarÛndan traktörünüzün sizi yarÛ yolda bÛrakmamasÛ için muayenesini aksatmayÛn.
Traktörünüzü TÜVTURK Araç Muayene ‹stasyonlarÛ’na getirerek muayene iÝlemlerini
düzenli olarak mutlaka yaptÛrÛn.
TÜVTURK Araç Muayene ‹stasyonlarÛ