OSHO | Çocuk

Transcription

OSHO | Çocuk
Eserin Özgün Adı: Children Freedom to be Yourself
TeMHakkı
©1996 Osho International Foundation, İsviçre, www.osho.com
© 2006 O W O Basım Yayın ve Tanıtım Hiz. San. Tic. Ltd. Şti.
Bu kitabın Türkçe yayın hakları
O W O Basım Yayın ve Tan. Hiz. San. Tic. Ltd. Şti.'ne aiittir.
Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar haricinde
yayıncının izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
Bu kitaptaki içerik Osho'nun otuz yıllık bir zaman süresince dinleyiciler önünde
yaptığı çeşitli canlı konuşmalardan seçilmiş bir derlemedir. Osho'nun yapmış
olduğu tüm bu konuşmalar kitap olarak basılmıştır ve ayrıca (diğer dillerde)
ses kaydı olarak da sunulmaktadır. Ses kayıtları ve tüm yazılı metin arşivi
online olarak www.osho.com adresindeki Osho Kütüphanesinde bulunabilir.
OSHO, Osho International Foundation un tescilli markasıdır ve
Osho International Foundation'un izniyle bu kitapta kullanılmıştır.
Daha fazla bilgi için: w w w . o s h o . c o m
Çeşitli dillerde sunulan bu kapsamlı web sitesi aracılığıyla
meditasyon beldesinde online gezinti yapabilir, ulaşım bilgilerini bulabilir,
kitap ve kasetler hakkında bilgi alabilir, dünya çapındaki
Osho bilgi merkezlerine ulaşabilir ve
Osho'nun konuşmalarından seçmeler dinleyebilirsiniz.
Osho International - New York
E-posta: oshointernational@oshointernational.com
www.osho.com/oshointernational
Çeviren: Sangeet
Editör: Neslihan Şemsiyeci
Yayına Hazırlayan: Neslihan Şemsiyeci
Kapak Resmi: Çağla Turgul
Iç Tasarım: Girişim Dizgi / (0-212) 513 28 29
Basım: Kitap Matbaacılık / (0-212) 501 46 36
ISBN: 975-8817-21-3
0 W 0
Basım Y a y ı n ve T a n . H i z . San. Tic. Ltd. Şti.
Sangül Sokak No: 12/1 Caddebostan - İstanbul
Tel : (0-216) 385 94 42 • Faks: (0-216) 385 94 42
e-mail: kitap@ganjkitap.com • web: www.ganjkitap.com
İÇİNDEKİLER
Çocuğun Nitelikleri
5
Neşeli Olmak
6
Zekâ
8
Masumiyet
13
Hamilelik, D o ğ u m ve Bebeklik
25
Çocuğu Sevmek ve Doyurmak
41
Çocuğun Ağlamasına İzin Vermek
48
Tuvalet Eğitimi
49
Çocuk Hasta Olduğunda
50
Seksin Üç Aşaması
52
Koşullanma
57
Yeni Çocuğa Anne Babalık Etmek
82
Hayatın
98
Atın
Yedi
Babalar İçin Tavsiye
Gençler
Yıllık
Döngüleri
117
157
Eğitim
193
Beş Boyutlu Eğitim
217
Anne Babayla Barışmak
257
Meditasyon
281
Meditasyonlar
295
Gibberish Meditasyonu
295
Yeniden Doğuş
297
Anne Karnına Geri Dönmek
298
A n n e K a r n ı n ı n Sessizliğini H i s s e t
299
N e g a t i f t e n Pozitife G e ç m e k
300
Kahkaha Meditasyonu
302
Yüzdeki Gerginliği Serbest Bırakmak
303
Kafadan Kalbe Geçmek
304
Gevşeme
305
O n İki Yaşına K a d a r Ç o c u k l a r İçin
Meditasyon
307
O n İki Y a ş ı n d a n B ü y ü k Ç o c u k l a r İçin
Meditasyon
308
Kavuşulan Cennet
309
Yazar Hakkında
317
Meditasyon Merkezi
319
Çocuğun Nitelikleri
Z e k i insanların t ü m hayatları b o y u n c a aklından
ç ı k a r a m a d ı ğ ı şey, ç o c u ğ u n d e n e y i m l e r i d i r . O n u y e n i ­
d e n isterler; aynı m a s u m i y e t , a y n ı güzellik, aynı m e ­
rak. O
şimdi çok uzaktaki bir yankıdır; o n u sanki rü­
y a n d a g ö r m ü ş s ü n gibi gelir.
Ancak
cuklukta
dinin
tümü,
yaşanan
hakikatin,
hayatın
ço­
Boyun eğen çocuk,
hayretin,
anne babası
içindeki
tarafından,
güzel d a n s d e n e y i m i n i n akıl­
öğretmenleri
dan çıkmamasından doğmuş­
tur.
Kuşların
tarafından,
şarkılarında,
herkes
g ö k k u ş a ğ ı n ı n r e n k l e r i n d e , çi­
tarafından
övülür ve
çeklerin taze kokularında ço­
eğlenen
cuk, varlığının derinliklerinde
çocuk
eleştirilir.
kaybetmiş olduğu bir cenneti
hatırlamaya devam eder.
D ü n y a d a k i t ü m dinlerin bir zamanlar insanların
c e n n e t t e yaşadığı, bir şekilde, bir n e d e n l e c e n n e t t e n k o ­
vulmuş
olduğu
hikâyesindeki
bu
fikre
sahip
olması
5
ÇOCUK
rastlantı değildir.
O n l a r farklı öyküler, farklı meseller­
dir a m a t e k bir basit gerçeği v u r g u l a r : B u ö y k ü l e r insa­
n ı n c e n n e t t e d o ğ d u ğ u v e b u n u y i t i r d i ğ i n i ş a i r a n e b i r şe­
kilde anlatır. Z e k i olmayanlar, geri zekâlılar o n u t a m a ­
m e n u n u t u r . A n c a k zeki, duyarlı, y a r a t ı c ı olanlar b i r
z a m a n l a r b i l d i k l e r i v e a r t ı k silik b i r a n ı o l a n , k e n d i l e ­
riyle birlikte kalmış, m u a z z a m c e n n e t t a r a f ı n d a n h i ç ra­
h a t bırakılmazlar. O n l a r y e n i d e n o n u a r a m a y a başlar.
C e n n e t arayışı senin ç o c u k l u ğ u n u y e n i d e n aram a n d ı r . E l b e t t e b e d e n i n a r t ı k b i r ç o c u ğ u n b e d e n i ol­
m a y a c a k t ı r a m a bilincin b i r ç o c u ğ u n k i k a d a r saf b i r
bilinç olabilir. T ü m mistik y o l u n sırrı b u d u r : S e n i y e ­
n i d e n b i r ç o c u k y a p m a k t ı r ; m a s u m , hiçbir bilgi tara­
fından kirletilmemiş y a p m a k ; seni hiçbir şey bilmeyen,
hâlâ gizemi y o k edilemez hale getirmek; derin bir hay­
ret ve gizem d u y g u s u içerisinde ç e v r e n d e k i h e r şeyin
farkında yapmak.
Neşeli Olmak
Kimse çocuklarının dans etmesine, şarkı söyleme­
sine, b a ğ ı r m a s ı n a v e z ı p l a m a s ı n a izin v e r m e z . Ö n e m s i z
n e d e n l e r y ü z ü n d e n — b e l k i b i r şey kırılabilir, e ğ e r y a ğ ­
m u r d a dışarı fırlarlarsa elbiseleri ıslanabilir— b u k ü ­
ç ü k şeyler için m u h t e ş e m b i r m a n e v i nitelik, n e ş e ta­
m a m ı y l a y o k edilir.
B o y u n eğen çocuk, a n n e babası tarafından, öğret­
m e n l e r i t a r a f ı n d a n , h e r k e s t a r a f ı n d a n ö v ü l ü r v e eğle­
n e n ç o c u k eleştirilir. O n u n m u z i p l i ğ i b e l k i t a m a m e n z a 6
Ç O C U Ğ U N NİTELİKLERİ
rarsız olabilir ama o eleştirilir
çünkü potansiyel olarak bir
Cennet
başkaldırı tehlikesi vardır. Şa­
senin
yet çocuk muzip olma özgür­
yeniden
lüğüne tamamıyla sahip olarak
büyümeye devam ederse, o bir
asiye dönüşecektir. O kolay­
arayışı
çocukluğunu
Elbette
aramandır.
bedenin
artık bir çocuğun
bedeni
olmayacaktır
lıkla köleleştirilemez; insanları
ama bilincin
yok etmek için ya da kendisini
bir çocuğunki kadar
y o k etmek için kolaylıkla or­
saf bir bilinç olabilir.
duya alınamayacaktır.
Asi çocuk asi bir gence dönüşecektir. O zaman
ona evliliği dayatamazsın; o zaman ona belirli bir işi
dayatamazsın; o zaman çocuğa anne babasının yerine
getirilmemiş arzularını ve özlemlerini yerine getirmesi
için dayatma yapamazsın. Asi genç kendi yolundan gi­
decektir. O hayatını en derindeki kendi arzularına gö­
re yaşayacaktır; başka birisinin ideallerine göre değil.
Tüm bu nedenler için muziplik bastırılır, en başın­
dan ezilir. Senin doğana asla söz hakkı verilmez. Ya­
vaş, yavaş kendi içinde ölü bir çocuk taşımaya başlar­
sın, içindeki bu ölü çocuk senin espri anlayışını y o k
eder: Tüm kalbinle gülemezsin, oynayamazsın, hayatın
küçük şeylerinden keyif alamazsın. O kadar ciddileşirsin ki hayatın genişlemektense büzüşmeye başlar.
Hayat her an kıymetli bir yaratıcılık olmalı. Ne
yarattığın önemli değildir —deniz kıyısında kumdan
bir kale olabilir— a m a y a p t ı ğ ı n şey ne olursa olsun se­
nin neşenden ve coşkundan çıkmalıdır.
7
ÇOCUK
Zekâ
Zekâ. e l d e
edilen
bir şey
Zekâ elde edilen
değildir, o d o ğ u ş t a n d ı r , o öze
bir şey değildir,
aittir, o h a y a t ı n y a p ı t a ş ı d ı r . S a ­
o
doğuştandır,
dece
çocuklar
zeki
değildir,
o öze aittir,
h a y v a n l a r k e n d i t a r z ı n d a zeki­
o hayatın
dir, a ğ a ç l a r k e n d i t a r z ı n d a ze­
yapıtaşıdır.
kidir. Elbette onların ihtiyaçla­
rı
farklı
olduğundan
değişik
t ü r d e zekâlara sahiptirler a m a şu artık k a b u l edilmiş bir
gerçektir k i y a ş a y a n h e r şey zekidir. H a y a t z e k â olma­
d a n var olamaz; canlı olmak ve zeki olmak eş anlamlıdır.
A n c a k i n s a n s a d e c e zeki değil aynı z a m a n d a zekâsının da farkında olması gibi basit bir n e d e n y ü z ü n d e n
bir ç ı k m a z d a d ı r . B u i n s a n ı n ayrıcalığı, g u r u r u , imtiya­
z ı d ı r , o n a h a s b i r ş e y d i r . A n c a k b u o n u n k o l a y l ı k l a ıs­
tırabına dönüşebilir. İnsan zeki olduğunun bilincinde­
dir; b u bilinç k e n d i s o r u n l a r ı n ı y a r a t ı r . İlk p r o b l e m b u ­
n u n egoyu yaratmasıdır.
Ego insanlar dışında hiçbir yerde var olmaz ve
ego çocuk b ü y ü d ü k ç e b ü y ü m e y e başlar. A n n e babalar,
okullar, kolejler, üniversiteler, o n l a r ı n h e p s i e g o n u n
güçlenmesine y a r d ı m ederler. B u n u n basit bir nedeni
v a r d ı r : İ n s a n y ü z y ı l l a r d ı r h a y a t t a k a l m a k için m ü c a d e ­
le etmek zorundaydı ve sadece güçlü egoların y a ş a m
m ü c a d e l e s i n d e h a y a t t a k a l a b i l e c e ğ i fikri s a b i d e n d i , d e ­
rin bir bilinçaltı k o ş u l l a n m a s ı haline geldi. H a y a t sade8
ÇOCUĞUN
NITELIKLERI
ce bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüştür. Ve
bilim a d a m l a r ı b u n u , e n u y u m l u o l a n ı n h a y a t t a kaldığı
t e o r i s i ile d a h a d a i k n a e d i c i h a l e g e t i r m i ş l e r d i r . B u n e ­
denle biz h e r ç o c u ğ u n g i d e r e k d a h a güçlü bir ego sahi­
bi olmasına y a r d ı m ederiz ve sorunların başladığı nok­
ta da burasıdır.
Ego
güçlendikçe
zekâyı
kaim, k a r a n l ı k bir k a t m a n ola­
rak çevrelemeye başlar.
Zekâ
ışıktır,
Zekâ
ego karanlıktır.
Zekâ
ego
Zekâ
ışıktır,
karanlıktır.
çok narindir,
ego çok serttir.
çok narindir, ego çok serttir
Zekâ. b i r ç i ç e k g i b i d i r , e g o b i r t a ş g i b i d i r . V e ş a y e t h a ­
y a t t a k a l m a k i s t i y o r s a n s a n a — s ö z d e b i l e n l e r — t a ş gi­
bi olmak zorundasın, güçlü olmak zorundasın, kırılgan
olmamalısın derler. Senin bir kale haline, kapalı bir ka­
le haline gelmen gereklidir, böylelikle d ı ş a r d a n sana
saldırılamaz. S a n a nüfuz edilemez hale gelmelisin.
Fakat o zaman kapanırsın. O zaman zekân düşü­
n ü l d ü ğ ü n d e ölmeye başlarsın ç ü n k ü z e k â n ı n açık gök­
yüzüne,
rüzgâra,
havaya,
güneşe
gelişmek,
genişle­
mek, çiçek a ç m a k için ihtiyacı v a r d ı r . Y a ş a m a s ı için
o n u n devamlı bir akışa ihtiyacı vardır; eğer o durağanlaşırsa y a v a ş y a v a ş ölü b i r ş e y h a l i n e gelir.
Biz ç o c u k l a r ı n zeki k a l m a s ı n a izin v e r m e y i z . İlk
şey eğer onlar zeki olursa kırılgan olacaklar,
hassas
olacaklar, açık olacaklar. E ğ e r onlar zeki olursa top­
lumdaki, devletteki, kilisedeki, eğitim sistemindeki p e k
çok yanlışlığı görebilecekler. O n l a r asi olacak. O n l a r
bireyler olacak; onlar kolaylıkla g ü d ü l e n m e y e c e k . O n 9
ÇOCUK
l a n ezebilirsin a m a onları esir alamazsın. O n l a r ı y o k
edebilirsin a m a onları b o y u n eğmeye zorlayamazsın.
Bir a n l a m d a z e k â ç o k y u m u ş a k t ı r , bir gül gibidir,
d i ğ e r b i r a n l a m d a ise o n u n k e n d i n e ait g ü c ü v a r d ı r . B u
güç incedir, k a b a değildir. Bu g ü ç başkaldırının gücü­
d ü r , b o y u n e ğ m e m e t a v r ı n ı n g ü c ü d ü r . Kişi r u h u n u sat­
m a y a razı değildir.
K ü ç ü k ç o c u k l a r ı izle v e o z a m a n b a n a s o r m a y a ­
caksın; o n l a r ı n z e k â s ı n ı g ö r e c e k s i n . Evet, o n l a r bilgi
sahibi değildir. E ğ e r o n l a r ı n bilgi sahibi o l m a s ı n ı ister­
sen o z a m a n onların zeki olmadığını d ü ş ü n e c e k s i n . Şa­
y e t o n l a r a bilgiye dayalı s o r u l a r sorarsan, o z a m a n on­
lar zeki g ö z ü k m e y e c e k . F a k a t o n l a r a bilgiyle h i ç alaka­
sı olmayan, ani yanıtlar gerektiren gerçek sorular sor
ve bak:
O n l a r senden çok d a h a zekidirler.
Elbette
e g o n b u n u k a b u l e t m e n e izin v e r m e y e c e k t i r a m a şayet
b u n u k a b u l edebilirsen b u s a n a m u a z z a m bir şekilde
y a r d ı m c ı olacak. B u s a n a y a r d ı m edecek, b u senin ço­
cuklarına y a r d ı m edecek ç ü n k ü şayet onların zekâsını
görebilirsen o n l a r d a n p e k çok şey öğrenebilirsin.
T o p l u m s e n i n z e k â n ı m a h v e t m i ş bile olsa o n u ta­
m a m e n y o k e d e m e z ; sadece o n u p e k ç o k bilgi k a t m a n ı
ile ö r t e r .
V e m e d i t a s y o n u n t ü m işlevi b u d u r : S e n i k e n d i içi­
ne d a h a derinlere götürmek. O,
kendi zekânın yeral­
tında kalan su kaynağını bulacağın noktaya k a d a r kaz­
d ı ğ ı n , k e n d i z e k â n ı n ç a ğ l a y a n ı n ı k e ş f e d e n e k a d a r iler­
leyeceğin b i r y ö n t e m d i r . Ç o c u ğ u n u y e n i d e n keşfetti­
ğin z a m a n , y a l n ı z c a o z a m a n y e n i d e n ve y e n i d e n ço10
ÇOCUĞUN
NITELIKLERI
cukların gerçekten zeki o l d u ğ u n u vurgularken ne de­
mek istediğimi anlayacaksın.
A n n e s i k ü ç ü k P e d r o ' y u b i r p a r t i y e g ö t ü r m e k için
hazırlıyordu. Saçını taramayı bitirdiğinde gömlek ya­
kasını d ü z e l t t i ve "Artık git o ğ l u m . İyi v a k i t g e ç i r . . . v e
uslu d u r ! " dedi.
" H a d i a n n e ! " dedi Pedro. "Lütfen ben ayrılmadan
önce hangisinin olacağına k a r a r ver!"
Arılayabildin mi? A n n e ,
"İyi vakit geçir ve uslu
d u r " d i y o r d u . Ş i m d i , b u ikisi birlikte y a p ı l a m a z . V e ço­
c u ğ u n y a n ı t ı son d e r e c e ö n e m l i d i r . " L ü t f e n b e n ayrıl­
m a d a n ö n c e h a n g i s i n i n o l a c a ğ ı n a k a r a r v e r ! E ğ e r iyi
vakit g e ç i r m e m e izin v e r i r s e n o z a m a n uslu o l a m a m ;
e ğ e r u s l u o l m a m ı i s t e r s e n o z a m a n iyi v a k i t g e ç i r e m e m " diyor. Ç o c u k çatışmayı çok net görebilir; b u an­
ne için ç o k görülebilir olmayabilir.
Y o l d a n geçen birisi b i r çocuğa, "Evlat, saatin k a ç
o l d u ğ u n u b a n a söyleyebilir m i s i n ? " diye sorar.
"Evet,
elbette," diye yanıtlar çocuk,
" A m a niye
b u n a ihtiyacınız v a r ki? O sürekli değişip d u r u r ! "
O k u l u n ö n ü n e y e n i bir trafik işareti k o n u l m u ş t u .
Ü z e r i n d e şöyle y a z ı y o r d u : "Yavaş s ü r ü n . B i r öğrenci­
yi ezmeyin."
E r t e s i g ü n b u n u n a l t ı n a ç o c u k s u b i r e l y a z ı s ı ile
şöyle yazılmıştı: " Ö ğ r e t m e n i b e k l e y i n ! "
11
ÇOCUK
K ü ç ü k P i e r i n o y ü z ü n d e b ü y ü k b i r g ü l ü m s e m e ile
okuldan eve döner.
"Ah!
Canım çok mutlu gözüküyorsun. O k u l d a n
h o ş l a n ı y o r s u n d e m e k ki, ö y l e d e ğ i l m i ? "
" S a ç m a l a m a A n n e , " diye yanıtlar çocuk. "Gitmek­
le, g e r i g e l m e y i k a r ı ş t ı r m a y a l ı m . "
Küçük çocuk okula yavaşça yürüyerek giderken
d u a eder: "Sevgili T a n r ı m , lütfen o k u l a geç k a l m a m a
izin v e r m e . Y a l v a r ı y o r u m s a n a T a n r ı m , o k u l a z a m a ­
n ı n d a v a r m a m a izin v e r . . . "
O an bir m u z k a b u ğ u n a basıp, b i r k a ç m e t r e ka­
yar. Kendisini toparlayıp, canı sıkkın bir şekilde göğe
bakar ve " T a m a m , t a m a m Tanrım, itmene gerek yok,"
der.
G e n ç ö ğ r e t m e n k a r a t a h t a y a şöyle y a z a r : " B ü t ü n
yaz b o y u n c a hiç eğlenmedim" sonra çocuklara sorar:
"Bu cümlede yanlış olan şey nedir ve o n u d ü z e l t m e m
için n e y a p m a m l a z ı m ? "
K ü ç ü k Ernie, a r k a taraftan bağırır: "Bir e r k e k ar7
kadaş bul."
Küçük
çocuğa
bir
psikolog
test
uyguluyordu.
"Büyüyünce ne y a p m a k istiyorsun?"
"Bir doktor, y a d a bir ressam y a d a bir p e n c e r e te­
mizleyicisi o l m a k i s t i y o r u m " diye y a n ı t l a r ç o c u k . Kafa­
sı karışmış bir şekilde psikolog sorar, " F a k a t . . . p e k net
değilsin değil m i ? "
12
ÇOCUĞUN
NITELIKLERI
" N i ç i n olmasın ki? S o n derece netim. Çıplak ka­
dın g ö r m e k i s t i y o r u m . "
Akşam yemeğinden sonra babası oğullarına otur­
ma odasında öyküler anlatıyordu. " B ü y ü k b ü y ü k ba­
ltam R o s a l a r ' a k a r ş ı savaşmıştı, a m c a m K a i s e r ' e k a r ş ı
savaşmıştı,
dedem
İspanya
savaşında
Cumhuriyetçi-
ler'e k a r ş ı s a v a ş t ı v e b a b a m İ k i n c i D ü n y a S a v a ş ı ' n d a
Almanlara karşı savaştı."
E n k ü ç ü k oğlan b u n a şöyle bir y a n ı t verdi: " K a h r e t ­
s i n ! B u a i l e n i n n e s i v a r ? H i ç k i m s e ile g e ç i n e m e z l e r m i ? "
Masumiyet
K ü ç ü k çocuklar m a s u m d u r ; fakat onlar b u n u ka­
z a n m a m ı ş l a r d ı r , o d o ğ a l d ı r . O n l a r a s l ı n d a c a h i l d i r fa­
kat onların cehaleti,
s ö z d e ö ğ r e n m e k t e n d a h a iyidir
ç ü n k ü bilmiş kişi basitçe cehaletini sözcüklerle, teori­
lerle, ideolojilerle,
felsefelerle,
dogmalarla,
inançlarla
gizler. O c e h a l e t i n i g i z l e m e y e çalışıyor a m a o n u biraz­
cık k a z ı v e i ç e r d e k a r a n l ı k t a n b a ş k a h i ç b i r şey, c e h a ­
letten b a ş k a hiçbir şey b u l a m a y a c a k s ı n .
B i r ç o c u k bilmiş b i r k i ş i d e n ç o k d a h a iyi b i r hal­
d e d i r ç ü n k ü o n l a r h e r ş e y i g ö r e b i l i r . O n l a r c a h i l d e ol­
salar,
spontanedirler,
o n l a r cahil de olsalar onların
kavrayışları m u a z z a m bir değere sahiptir.
Hıçkırık t u t m u ş k ü ç ü k bir çocuk ağlayarak, "An­
ne, içeriye doğru h a p ş ı r ı y o r u m " dedi.
13
ÇOCUK
K ü ç ü k bir ç o c u k p s i k o l o g u n ofisine ç o k g e v e z e
olan annesi tarafından götürülmüştü. Psikolog k ü ç ü k
a d a m ı inceledi ve sorulara çok zor bir şekilde dikkati­
ni verebildiğini g ö r ü p şaşırdı.
Psikolog ona,
" D u y m a k l a ilgili b i r s o r u n u n m u
v a r ? " diye s o r d u . " H a y ı r " diye yanıtladı ufaklık. " D i n ­
l e m e k l e ilgili b i r s o r u n u m v a r . "
Kavrayışı görebiliyor m u s u n ? D i n l e m e k ve duy­
m a k t a m a m ı y l a farklıdır.
Ç o c u k şöyle diyor:
"Duy­
m a k l a ilgili b i r z o r l u k y a ş a m ı y o r u m a m a d i n l e m e k t e n
bıktım.
Duymak zorundasm
—geveze
anne
orada­
d ı r — a m a d i n l e m e k l e ilgili s o r u n u m v a r . D i k k a t i m i
veremiyorum."
A n n e v e o n u n g e v e z e l i ğ i ç o c u k t a k i k ı y m e t l i b i r şe­
y i m a h v e t m i ş t i r : O n u n d i k k a t i . O son d e r e c e sıkılmıştır.
i k i n c i sınıf ö ğ r e t m e n i , ç o c u k l a r ı a r i t m e t i k p r o b l e ­
mi
üzerinde
uğraşmaları
için
tahtaya
kaldırmıştı.
Ufaklığın biri, "Tebeşirsizim" dedi.
" B u d o ğ r u değil" d e d i ö ğ r e t m e n . " B u n u d o ğ r u şe­
kilde söylemenin y ö n t e m i ş u d u r :
Benim hiç tebeşirim
yok, senin hiç tebeşirin yok, bizim hiç tebeşirimiz yok,
onların hiç tebeşirleri y o k ' şimdi anlaşıldı m ı ? "
" H a y ı r " dedi k ü ç ü k oğlan. " T ü m bu tebeşirlere ne
oldu?"
P a p a z ı n e r g e n k ı z ı d a n s t a n d ö n d ü ğ ü n d e s a a t sa­
b a h ı n ü ç ü n ü gösteriyordu. P a p a z ve karısı kızı bekle14
Ç O C U Ğ U N NİTELİKLERİ
inekteydiler ve kız ön kapıya geldiğinde, babası ona
hor görür şekilde, "Günaydın Şeytan'ın çocuğu" dedi.
Herhangi bir çocuğun yapması gerektiği gibi tatlı bir
şekilde konuşan kız, "Günaydın Baba" dedi.
Öğretmen çıkarma yapmayı öğretmeye çalışıyor­
du, "Şimdi Hugh," dedi "eğer baban haftada 180 do­
lar kazansaydı ve 6 dolarını sigorta için, 10.8 dolarını
sosyal güvenlik için ve 24 dolarını vergiler için kesselerdi ve sonra da kalanı annene verseydi annene ne ka­
lırdı?"
"Bir kalp krizi "dedi çocuk.
Akşam yemeği bitmişti, baba ve dokuz yaşındaki
oğlu oturma odasında televizyon seyrediyordu. Anne
ve kızı mutfakta bulaşık yıkıyordu. Ansızın baba ve
oğul, mutfakta bir şeylerin kırılmasından çıkan berbat
bir ses duydular. Şaşkın bir şekilde bir an beklediler
ama bir ses duymadılar.
"Tabağı kıran Annemdi" dedi çocuk.
"Nereden biliyorsun diye?" sordu babası.
"Çünkü hiç dırdır etmiyor" diye yanıtladı oğlan.
Mutfaktan kırılmış bir bardak ya da kırılmış bir
porselenin sesi geldi.
"Willy, Tanrı aşkına mutfakta ne yapıyorsun? "di­
ye bağırdı oturma odasından annesi.
"Hiç, zaten yaptım!" dedi Willy.
15
ÇOCUK
N e w E n g l a n d b ö l g e s i n d e çalışan b i r satıcı, Kali­
forniya'ya
gönderiliyordu.
Haftalardır
evdeki
belli
başlı k o n u ş m a m e v z u s u b u y d u .
T a s ı n m a d a n ö n c e k i gece, beş y a ş ı n d a k i kızı d u a
e d e r k e n şöyle dedi:
"Ve T a n r ı m , artık s a n a s o n s u z a
dek elveda d e m e m gerekiyor ç ü n k ü y a r ı n Kaliforni­
ya'ya taşınıyoruz!"
Bir çocuk olarak kendi saflığınızı korumayı ve
etraftaki
yetişkinler
tarafından
sindirilmeye
izin vermemeyi nasıl başardınız?
Bu cesareti nereden edindiniz?
M a s u m i y e t , c e s a r e t v e saflığın h e r i k i s i d i r . Ş a y e t
m a s u m s a n cesarete ihtiyacın y o k t u r . Saflığa da ihtiyaç
y o k t u r ç ü n k ü m a s u m i y e t t e n d a h a saf, k r i s t a l n e t l i ğ i n ­
de b a ş k a hiçbir şey olamaz. Yani t ü m mesele kişinin
m a s u m i y e t i n i n a s d k o r u y a c a ğ ı d ı r . M a s u m i y e t elde edi­
lecek bir şey değildir. O öğrenilecek bir şey değildir. O
y e t e n e k gibi bir şey değildir: Resim, m ü z i k , heykel; bu
şeyler gibi değildir. D a h a çok
Masumiyet,
herkesin
doğasıdır.
Hiç kimse masum
olmadan
doğmaz.
nefes
almak
gibidir,
birlikte
d ü n y a y a geldiğin bir şeydir.
Masumiyet
herkesin
do-
ğ a s ı d ı r . H i ç k i m s e m a s u m ol­
Nasıl bir kimse
m a d a n doğmaz. Nasıl bir kim­
masum
se m a s u m olmadan doğabilir?
olmadan
doğabilir?
Doğum,
dünyaya
bir
tabula
rasa o l a r a k , ü z e r i n e h i ç b i r ş e y
16
ÇOCUĞUN NITELIKLERI
yazılmadan
gelmişsin
demektir.
Yalnızca
geleceğin
var, geçmiş y o k . M a s u m i y e t i n a n l a m ı b u d u r . B u ne­
denle öncelikli o l a r a k m a s u m i y e t i n n e a n l a m l a r a geldi­
ğini a n l a m a y a çalış.
ilk olarak geçmiş yok, sadece gelecek. D ü n y a y a
m a s u m b i r i z l e y i c i ile b i r l i k t e g e l d i n . H e r k e s a y n ı ş e ­
k i l d e gelir, a y n ı bilinç niteliğiyle.
S o r u ş u d u r ; b i ç k i m s e n i n m a s u m i y e t i m i , saflığımı
b o z m a m a s ı n ı nasıl sağladım, bu cesarete n e r e d e n sahip
o l d u m ? Yetişkinler ve onların d ü n y a s ı t a r a f ı n d a n nasıl
aşağılanmamayı başardım?
B e n hiçbir şey y a p m a d ı m , o n e d e n l e n a s d sorusu­
n u n bir anlamı yok. B u sadece oldu, b u y ü z d e n b e n
bunu üzerime alamam.
M u h t e m e l e n b u h e r k e s i n b a ş ı n a gelir a m a sen
b a ş k a ş e y l e r l e i l g i l e n i r s i n . S e n y e t i ş k i n d ü n y a s ı ile p a ­
zarlık y a p m a y a başlarsın.
Onların
sana verebilecek
p e k çok şeyi vardır. S e n i n s e verebileceğin t e k bir şey
vardır ve o da kendine saygındır, dürüstlüğündür.
S e n i n f a z l a b i r ş e y i n y o k , t e k b i r şey; o n u i s t e d i ğ i n
şekilde adlandırabilirsin: M a s u m i y e t , zekâ, özgünlük,
sadece tek bir şeyin var.
Ve ç o c u k doğal olarak etrafından g ö r d ü ğ ü h e r şey
ile s o n d e r e c e ilgilidir. O s ü r e k l i o l a r a k ş u n a s a h i p ol­
mayı, b u n a sahip olmayı istiyor; bu insan doğasının bir
parçasıdır. Eğer k ü ç ü k bir çocuğa bakarsan; yeni doğ­
m u ş bir ç o c u ğ a bile b a k t ı ğ ı n d a bir şeylere t u t u n m a y a
başladığını görebilirsin;
e l l e r i b i r ş e y b u l m a y a çalışı­
yor. Yolculuğa başlamıştır.
17
ÇOCUK
Yolculukta kendisini kay­
Senin
fazla bir şeyin yok,
çünkü
bu
dünyada
bedelini ö d e m e d e n hiçbir şeye
tek bir şey;
onu istediğin
bedecek
şekilde
s a h i p o l a m a z s ı n . Ve zavallı ço­
adlandırabilirsin.
c u k verdiği şeyin n e k a d a r kıy­
Masumiyet,
metli olduğunu anlayamaz. O
zekâ,
özgünlük,
sadece
tek bir şeyin var.
k a d a r ki, t ü m d ü n y a b i r taraf­
ta olsa ve o n u n b ü t ü n l ü ğ ü de
d i ğ e r t a r a f t a olsa, o z a m a n bile
b ü t ü n l ü ğ ü d a h a ağırdır d a h a kıymetlidir. Ç o c u ğ u n bu­
n u b i l m e olasılığı y o k t u r . S o r u n b u d u r ç ü n k ü o s a h i p
o l d u ğ u şeye basitçe sahiptir. O b u n u kanıksamıştır.
B a n a m a s u m i y e t i m i v e saflığımı n a s ı l k a y b e t m e ­
meyi başardığımı soruyorsun. Ben hiçbir şey y a p m a ­
dım; sadece basitçe, en b a ş ı n d a n beri... B e n yalnız bir
çocuktum çünkü anneannem ve dedem tarafından ye­
tiştirildim. A n n e m ve b a b a m l a birlikte değildim. Bu iki
yaşlı insan yalnızlardı ve onlar son günlerinin neşesi
olacak bir ç o c u k istediler. A n n e m v e b a b a m onlarla
h e m f i k i r o l d u : B e n o n l a r ı n e n b ü y ü k ç o c u ğ u y d u m , ilk
d o ğ a n b e n d i m ; b e n i g ö n d e r d i l e r . Ç o c u k l u ğ u m u n ilk
y ı l l a r ı n d a b a b a m ı n a i l e s i ile h i ç ilişki k u r d u ğ u m u h a t ı r ­
l a m ı y o r u m . B u iki a d a m l a — d e d e m v e g e r ç e k t e n güzel
bir a d a m olan o n u n yaşlı hizmetçisi— ve yaşlı annean­
n e m . . . b u üç insan. Ve boşluk çok b ü y ü k t ü . . . b e n ke­
sinlikle t e k b a s m a y d ı m . A r k a d a ş ı m y o k t u , a r k a d a ş l ı k
olamazdı. O n l a r b a n a karşı m ü m k ü n olduğunca çok
a r k a d a ş ç a d a v r a n m a y a çalıştılar a m a b u m ü m k ü n d e ­
ğildi.
18
Ç O C U Ğ U N NİTELİKLERİ
T e k b a ş ı m a k a l m ı ş t ı m . O n l a r a b a z ı şeyleri söyle­
yemezdim. Başka hiç kimse y o k t u ç ü n k ü ailemin en
z e n g i n i o l d u ğ u k ü ç ü k b i r k ö y d ü . V e o , h e p s i iki y ü z ki­
şiden fazla o l m a y a n o k a d a r k ü ç ü k b i r k ö y d ü ve o ka­
dar yoksullardı ki a n n e a n n e m ve d e d e m k ö y ü n çocuk­
l a r ı ile k a y n a ş m a m a i z i n v e r m e z l e r d i . O n l a r k i r l i y d i v e
elbette onlar neredeyse dilenciydi. Yani a r k a d a ş sahibi
olmanın hiçbir yolu yoktu. Bu m u a z z a m bir etki yarat­
tı. T ü m y a ş a m ı m b o y u n c a h i ç a r k a d a ş o l m a d ı m , a r k a ­
daşım olarak kimseyi tanımadım. Evet, tanışıklıklarım
oldu.
B u ilk, e r k e n y a ş l a r d a o k a d a r y a l n ı z d ı m k i b u n ­
d a n h o ş l a n m a y a başladım; ve o gerçekten bir coşku­
d u r . Y a n i b u b e n i m için b i r l a n e t değildi, o n u n b i r rah­
met olduğu kanıtlandı.
O n d a n hoşlanmaya başladım
v e k e n d i k e n d i m e yeterli o l d u ğ u m u hissetmeye başla­
dım; hiç k i m s e y e bağımlı değildim. H i ç b i r z a m a n , ço­
c u k l u ğ u m d a n i t i b a r e n o y n a m a k için h i ç b i r y o l olmadı­
ğı, o y n a y a c a k h i ç k i m s e o l m a d ı ğ ı g i b i b a s i t n e d e n l e r l e
h i ç o y u n l a r l a i l g i l e n m e d i m . H â l â b u e r k e n y a ş l a r d a sa­
dece otururken kendimi görebiliyorum.
H e m e n b i r g ö l ü n ö n ü n d e k i güzel bir y e r d e , evimiz
vardı. K i l o m e t r e l e r c e u z a k t a , göl... Ve o, o k a d a r gü­
zel ve o k a d a r sessizdi ki. S a d e c e a r a d a s ı r a d a b e y a z
t u r n a l a r ı n u ç a r k e n o l u ş t u r d u ğ u b i r çizgi g ö r ü r s ü n y a
da aşk şarkıları söylerler ve h u z u r bozulur; aksi taktir­
d e orası m e d i t a s y o n için t a m a m ı y l a d o ğ r u y e r d i r . V e
onlar h u z u r u b o z d u ğ u n d a
—bir k u ş u n aşk çağrısı—
o n u n çağrısından s o n r a h u z u r derinleşirdi, d a h a derin
olurdu.
19
ÇOCUK
Göl, nilüferlerle d o l u y d u ve saatler b o y u n c a ken­
di b a ş ı m a öylesine m u t l u b i r şekilde o t u r u r d u m ki san­
k i d ü n y a u m u r u m d a değildi: Nilüferler, beyaz t u r n a ­
lar, sessizlik.
Ve anneannem ve dedem
Daha iyi bir dünyada
her aile
çocuklarından
öğren
Onlara
ecektir.
öğretmek için
çok acele
ediyorsun.
b i r şeyin; t e k b a ş ı n a o l m a k t a n
h o ş l a n d ı ğ ı m ı n s o n d e r e c e far­
kındaydı. O n l a r sürekli olarak
benim
köye
buluşmaya
gidip
ya
da
birileriyle
birileriyle
Öyle görünüyor ki
k o n u ş m a y a hiç istek d u y m a ­
hiç kimse
dığımı
onlardan
öğrenmiyor ve
onların
ne kadar çok
öğretecek
Ve
şeyi
onlara
senin
var.
öğretecek
hiçbir
şeyin yok.
görüyorlardı.
Onlar
k o n u ş m a k isteseler bile b e n i m
yanıtım
evet ya
da
hayırdı;
b e n d e p e k k o n u ş m a k l a ilgi­
lenmiyordum.
Böylelikle
on­
lar tek başına kalmaktan hoş­
landığımın farkına vardılar ve
beni rahatsız etmemek onların
k u t s a l göreviydi. Ç o c u k l a r a , "Sessiz ol ç ü n k ü b a b a n
d ü ş ü n ü y o r , b ü y ü k b a b a n d i n l e n i y o r . S e s s i z ol, s e s çı­
k a r m a d a n otur" dersin. Benim çocukluğumda b u n u n
t a m tersi gerçekleşti. Ş i m d i niçin y a d a nasıl o l d u ğ u n u
cevaplayamam; bu basitçe gerçekleşti. Bu nedenle bu­
n u n basitçe böyle o l d u ğ u n u söylerim; b u b e n i m başa­
r ı m değildir.
Bu üç yaşlı insan sürekli birbirlerine işaretler ya­
p a r a k , " O n u rahatsız etme; b u n d a n çok keyif alıyor"
d e r d i . V e o n l a r b e n i m sessizliğimi s e v m e y e başladı.
20
Ç O C U Ğ U N NİTELİKLERİ
Sessizliğin bir titreşimi vardır; özellikle de zorla
dayatılmamışsa, sen "Eğer bir sorun ya da ses çıkarır­
san seni döverim" dediğin için değilse, o bulaşıcıdır.
Hayır, bu sessizlik değildir. Bu, benim bahsettiğim ne­
şe dolu titreşimi yaratmayacaktır. Bir çocuk kendi ba­
şına sessiz olduğunda, hiçbir neden y o k k e n keyif aldı­
ğında, sebepsiz yere mutlu olduğunda her tarafta mu­
azzam dalgalar yaratır.
D a h a iyi bir dünyada her aile çocuklarından öğre­
necektir. Onlara öğretmek için çok acele ediyorsun.
Öyle görünüyor ki hiç kimse onlardan öğrenmiyor ve
onların ne kadar çok öğretecek şeyi var. Ve onlara öğ­
retecek senin hiçbir şeyin yok.
Sırf onlardan daha yaşlı ve daha güçlü olduğun
için ne olduğunu, nereye ulaştığını, iç dünyadaki ko­
numunun ne olduğunu hiç düşünmeden onu tıpkı ken­
dine benzetiyorsun. Sen bir zavallısın; ve çocuğunun
da aynısı olmasını mı istiyorsun?
Ancak hiç kimse düşünmez; aksi taktirde insanlar
küçük çocuklardan öğrenirlerdi. Çocuklar öte dünya­
dan o kadar çok, pek çok şey getirir ki çünkü onlar
çok yeni gelmişlerdir. Onlar hâlâ rahmin sessizliğini,
varoluşun kendi sessizliğini taşırlar.
Yani yedi yıl boyunca rahatsız edilmeden; başımın
etini yiyecek, iş hayatı, siyaset, diplomasi dünyasına
beni hazırlayacak kimse olmadan kalabilmem sadece
bir rastlantıdır. Anneannem ve dedem —özellikle de
anneannem— beni mümkün olduğu kadar doğal ha­
limde bırakmakla daha çok ilgileniyorlardı. Annean21
ÇOCUK
n e m sebeplerden bir tanesidir
—böylesi k ü ç ü k şeyler
t ü m y a ş a m döngülerini etkiler— o b e n i m t ü m kadınlı­
ğa d u y d u ğ u m saygının nedenlerinden bir tanesidir.
O basit bir kadındı, eğitimsizdi a m a m u a z z a m de­
r e c e d e d u y a r l ı i d i . D e d e m e v e h i z m e t ç i s i n e n e t b i r şekilde ş u n u gösterdi: " H e p i m i z bizi hiçbir y e r e ulaştır­
m a y a n belirli bir h a y a t y a ş a d ı k . H e r z a m a n o l d u ğ u ka­
d a r b o ş u z ve ölüm yaklaşıyor." Israrla; "Bırakın bu ço­
cuk bizim tarafımızdan etki altında kalmasın. Ne etki­
miz olabilir ki...? S a d e c e o n u k e n d i m i z gibi yapabili­
riz v e biz h i ç b i r ş e y değiliz. O n a k e n d i s i o l m a s ı için b i r
fırsat t a n ı y ı n " d e d i .
Bu yaşlı k a d ı n a son derece minnettarım. D e d e m
s ü r e k l i v e s ü r e k l i o l a r a k e r y a d a g e ç k e n d i s i n i n so­
rumlu olacağından endişeleniyordu:
"Bize,
'Çocuğu­
m u z u s i z e b ı r a k t ı k v e siz o n a h i ç b i r ş e y ö ğ r e t m e m i ş s i niz' diyecekler."
A n n e a n n e m b u n a izin d a h i v e r m e d i . . . ç ü n k ü k ö y ­
d e b a n a e n a z ı n d a n dili, m a t e m a t i ğ i n b a ş l a n g ı c ı n ı , b i r a z
coğrafyayı öğretebilecek bir a d a m vardı.
O,
Hindis­
t a n ' d a i l k ö ğ r e t i m o l a r a k a d l a n d ı r ı l a n e ğ i t i m i n ilk d ö r t
yılını t a m a m l a m ı ş t ı a m a o k ö y d e k i en eğitimli insandı.
D e d e m t ü m g ü c ü y l e çabaladı: " B u a d a m gelip o n a
öğretebilir, en a z ı n d a n alfabeyi, b i r a z m a t e m a t i ğ i bile­
c e k , b ö y l e c e a n n e b a b a s ı n a g i t t i ğ i n d e o n l a r y e d i yılı t a ­
mamıyla boşa harcadığımızı söylemeyecekler."
F a k a t A n n e a n n e m şöyle dedi: " B ı r a k onlar n e yap­
m a k istiyorlarsa y e d i y a ş ı n d a n s o n r a yapsınlar. Y e d i yıl
süresince o n u n sadece k e n d i doğası olmalı ve biz o n a
22
Ç O C U Ğ U N NİTELİKLERİ
müdahale etmeyeceğiz." Ve o hep şunu öne sürerdi: "Sen
alfabeyi biliyorsun da ne oluyor? Sen matematik biliyor­
sun da ne oluyor? Sen birazcık para kazandın; onun da
azıcık para kazanıp senin gibi yaşamasını mı istiyorsun? "
Yaşlı adamı susturmak için bu yeterliydi. Ne yap­
malı? O zorda kalıyordu çünkü tartışamıyordu ve bili­
yordu ki o değil, kendisi sorumlu tutulacaktı çünkü ba­
bam ona, " N e yaptınız?" diye soracaktı. Ve gerçekten
de bu durum gerçekleşecekti ama neyse ki dedem ba­
bam soramadan öldü.
Ancak babam sürekli olarak, "Şu yaşlı adam so­
rumlu, o bu çocuğu şımarttı" diyordu. Ancak artık ben
yeterince güçlüydüm ve ona net bir şekilde, "Benim
yanımda asla dedeme karşı bir şey, tek bir söz bile söy­
leme. O beni senin tarafından şımartılmaktan kurtardı;
gerçek kızgınlığın buna ama başka çocukların var on­
ları şımart. Ve en son sahnede kimin şımartıldığını sen
söyleyeceksin," dedim.
O n u n başka çocukları vardı ve daha çok ve daha
çok çocuk gelmeye devam etti. Ona, "Lütfen bir çocuk
daha yap, bir düzine olsun" diye takılırdım. "On bir
çocuk? insanlar, kaç çocuk var diye soruyor. On bir
doğru gelmiyor, bir düzine daha etkileyici."
Ve sonraki yıllarda ona, "Tüm çocuklarını şımart­
maya devam ediyorsun; ben vahşiyim ve vahşi olarak
kalacağım" derdim.
Senin masumiyet olarak gördüğün şey vahşi ol­
maktan başka bir şey değildir. Senin saflık olarak gör­
düğün şey vahşi olmaktan başka bir şey değildir. Bir
şekilde medeniyetin pençelerinin dışında kaldım.
23
ÇOCUK
V e b i r k e z y e t e r i n c e g ü ç l ü o l d u ğ u m d a . . . V e in­
s a n l a r b u y ü z d e n , " Ç o c u ğ u n m ü m k ü n o l d u ğ u n c a ça­
b u k bir şekilde y a k a s ı n a yapış, vakit k a y b e t m e ç ü n k ü
çocuğu ne kadar erken kontrol edersen o kadar kolay
olur. Bir kez çocuk yeterince güçlenirse o z a m a n o n u
isteklerin d o ğ r u l t u s u n d a b o y u n eğdirmek zor olacak­
tır" diye ısrar eder.
V e h a y a t ı n y e d i yıllık d ö n g ü l e r i v a r d ı r . Y e d i n c i
yıla gelindiğinde çocuk m ü k e m m e l bir şekilde güçlen­
m i ş t i r ; a r t ı k o n a b i r ş e y y a p a m a z s ı n . A r t ı k o n e r e y e gi­
d e c e ğ i n i , n e y a p a c a ğ ı n ı bilir. T a r t ı ş m a y a g i r e b i l i r . N e ­
yin doğru, neyin yanlış olduğunu görebilir. Ve o n u n
saflığı y e d i y a ş ı n d a y k e n
zirvesinde
olacaktır.
Şayet
o n u e r k e n y a ş l a r ı n d a rahatsız etmezsen, o h e r şey hak­
k ı n d a o k a d a r kristal gibi n e t o l u r ki hayatı, h i ç b i r piş­
manlık olmadan yaşanacaktır.
H i ç p i ş m a n l ı k d u y m a d a n y a ş a d ı m . B u l m a y a çalış­
tım: H i ç , yanlış bir şey y a p t ı m mı? insanların yaptığım
h e r şeyin d o ğ r u o l m a d ı ğ ı n ı d ü ş ü n m e s i değil; ö n e m l i
olan bu değil: Y a p t ı ğ ı m hiçbir şeyin asla yanlış o l d u ğ u ­
nu düşünmedim. T ü m d ü n y a onun yanlış olduğunu
d ü ş ü n e b i lir a m a b a n a g ö r e o n u n d o ğ r u o l d u ğ u k e s i n
bir şekilde ortadadır; o y a p d m a s ı g e r e k e n d o ğ r u şeydi.
24
Hamilelik, Doğum ve Bebeklik
Eğer aydınlanmış varlıklar çocuk sahibi
olmuyorsa ve nevrozlu insanlar
anne babalık için uygun değilse,
o halde doğru zaman nedir?
A y d ı n l a n m ı ş kişilerin ç o c u ğ u y o k t u r ; n e v r o z l u ki­
ş i l e r i n ise ç o c u k s a h i b i o l m a m a s ı g e r e k i r . T a m i k i s i n i n
a r a s ı n d a , zihinsel o l a r a k sağlıklı, n e v r o z s u z o l m a hali
vardır: Ne nevrozlusun ne de aydınlanmış d u r u m d a ­
sın, b a s i t ç e s a ğ l ı k l ı s ı n . T a m o r t a s ı ; e b e v e y n o l m a k için,
bir a n n e y a d a b i r b a b a o l m a k için d o ğ r u z a m a n b u d u r .
Sorun şudur:
N e v r o z l u kişiler ç o k ç o c u k sahibi
olma eğilimindedir. N e v r o z l u kimseler, nevrozlarının
içinde, etraflarında, çok d o l d u r u l m u ş bir b o ş l u k yarat­
m a k isterler.
Böyle y a p m a m a l ı l a r ç ü n k ü bu kaçıştır.
O n l a r n e v r o z g e r ç e ğ i ile y ü z l e ş m e l i l e r v e o n u n ö t e s i n e
geçmeliler.
A y d ı n l a n m ı ş b i r k i m s e n i n ç o c u k s a h i b i o l m a y a ih­
tiyacı y o k t u r . O kendisini nihai olarak d o ğ u r m u ş t u r .
25
ÇOCUK
A r t ı k b a ş k a hiçbir şeyi d o ğ u r m a y a g e r e k y o k t u r .
O
kendisine bir anne ve b a b a olmuştur. O kendisine bir
r a h i m haline gelmiştir ve o y e n i d e n d o ğ m u ş t u r .
Ancak
Çocuklar
senin
aracılığınla
gelir
ama sana ait değildir.
Onlara
sevgini
verebilirsin
onlara
ama
fikirlerini
dayatmamalısm.
nevroz
ikisinin
yokken
yaparsan,
biraz
arasında,
meditasyon
uyanık,
far­
k ı n d a olursun. Y a ş a m ı n sade­
ce k a r a n l ı k t a n o l u ş m a z . Işık,
b i r k i m s e b i r B u d a h a l i n e geldiğindeki
kadar
içeri
sızmı-
y o r d u r a m a s o l u k b i r m u m ışı­
ğı mevcuttur.
Ç o c u k s a h i b i o l m a k için
d o ğ r u z a m a n b u d u r ç ü n k ü o z a m a n k e n d i farkındalığ ı n d a n b i r şeyi ç o c u k l a r ı n a v e r e b i l e c e k s i n . A k s i taktir­
de onlara armağan olarak ne vereceksin? Nevrozlarını
vereceksin.
Bir hikâye d u y m u ş t u m : O n sekiz ç o c u ğ u olan bir
a d a m onları p a n a y ı r a g ö t ü r d ü . P a n a y ı r d a k i ödül, sekiz
b i n s t e r l i n d e ğ e r i n d e b i r b o ğ a y d ı v e o n u g ö r m e k i ç i n ay­
r ı c a b e ş pençe ö d e m e k g e r e k i y o r d u .
A d a m bu ücretin
fahiş o l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü a m a ç o c u k l a r ı h a y v a n ı g ö r m e k
istedi v e h e p s i girişin ö n ü n d e k i b a r i y e r l e r e yaklaştı. G ö ­
revli, " E f e n d i m t ü m b u ç o c u k l a r s i z i n m i ? " d i y e s o r d u .
" E v e t öyle," diye yanıtladı a d a m . " N i ç i n ? "
G ö r e v l i y a n ı t l a d ı ; " Ş e y , siz b u r a d a b i r d a k i k a d u ­
r u n , b e n b o ğ a y ı sizi g ö r m e s i i ç i n g e t i r e c e ğ i m ! "
O n sekiz ç o c u k !
26
B o ğ a bile k ı s k a n a c a k t ı r .
HAMİLELİK, D O Ğ U M V E BEBEKLİK
Bilinçsizce k e n d i kopyalarını y e n i d e n üretip du­
ruyorsun.
Önce düşün:
dünyaya bir
armağan
Şayet bir çocuk doğurursan
sunuyor
olacak
halde
misin?
D ü n y a için b i r k u t s a m a mısın y o k s a bir lanet misin?
Ve sonra d ü ş ü n : Bir çocuğa annelik ya da babalık y a p ­
m a y a h a z ı r mısın? K o ş u l s u z o l a r a k sevgi v e r m e y e ha­
zır m ı s ı n ? Ç ü n k ü ç o c u k l a r s e n i n aracılığınla gelir a m a
s a n a ait değildir. O n l a r a sevgini verebilirsin a m a onla­
r a fikirlerini d a y a t m a m a l ı s ı n . O n l a r a n e v r o z l u yönleri­
ni vermemelisin. O n l a r ı n k e n d i tarzlarında çiçek aç­
m a s ı n a izin v e r e c e k misin? O n l a r ı n kendileri o l m a s ı n a
izin v e r e c e k misin? E ğ e r h a z ı r s a n o z a m a n t a m a m . Ak­
si taktirde bekle; hazırlan.
i n s a n l a birlikte y e r y ü z ü n e bilinçli e v r i m gelmiştir.
H a y v a n l a r gibi sadece bilinçsiz bir şekilde ü r e m e . Ço­
cuk sahibi olmayı istemeden önce şimdi hazırlan, d a h a
ç o k m e d i t a s y o n h a l i n e gir, d a h a s e s s i z v e h u z u r l u ol.
içindeki t ü m nevrozlardan kurtul.
Tamamıyla temiz
o l d u ğ u n a n ı b e k l e , o n d a n s o n r a b i r ç o c u k d o ğ u r . O za­
m a n ç o c u ğ a h a y a t ı n ı , s e v g i n i v e r . D a h a iyi b i r d ü n y a ­
nın yaratılmasına yardım edeceksin.
Hamileyim.
Kürtaj yaptırmaya
karar vermiştim
ve bu karardan memnun olduğumu
düşünmüştüm ama o zamandan beri bunu
ne zaman düşünsem üzülüyorum.
B u a n l ı k b i r ü z ü n t ü o l a c a k t ı r . E ğ e r b i r a n n e ol­
m a k i s t e r s e n o z a m a n d a h a b ü y ü k s o r u n l a r ı n i ç i n e gir27
ÇOCUK
m e k i s t i y o r s u n d e m e k t i r ç ü n k ü b u b i r k e z ç o c u k ol­
d u k t a n s o n r a k o l a y c a ç ö z ü l e b i l e c e k b i r mesele değil­
dir.
A n n e k e n d i gelişimini sağlayamaz, çalışamaz; ço­
cuklara bakmak zorundadır.
Ve
sonra da zorluklar
başlar.
Bir k e z k e n d i gelişim işini
insanla
birlikte
yeryüzüne
evrim
bilinçli
gelmiştir.
Hayvanlar
gibi
sadece bilinçsiz bir
şekilde
üreme.
bitirdikten sonra bu son dere­
c e iyidir. Bir ç o c u k b o ş z a m a ­
na ait b i r şey olmalıdır, o en
son lüks olmalıdır.
O zaman
a n n e olmanın tadını çıkarabi­
lirsin, a k s i t a k t i r d e b u k a r m a ­
şa y a r a t a c a k t ı r . O y ü z d e n sen
k a r a r ver. Seni kimse zorlamı­
y o r , b u s e n i n k a r a r ı n a k a l m ı ş : E ğ e r b i r a n n e o l m a k is­
tiyorsan o z a m a n bir a n n e olmak istiyorsundur. Ancak
o z a m a n sonuçlarına da katlanırsın.
insanlar d ü n y a y a bir çocuk getirmek istediklerin­
de
ne yaptıklarının
farkında değildir.
Aksi taktirde
k ü r t a j a ü z ü l e c e k l e r i n e b u n u n için ü z ü l ü r l e r d i . H e r iki
olasılığı d a s a d e c e d ü ş ü n : Ç o c u ğ a n e v e r e c e k s i n ? Ç o ­
cuğa verecek neyin var?
Onun
varlığına
kendi
gerginliklerini yerleştire­
ceksin ve o seninkiyle aynı t ü r d e n bir hayatı tekrar
edecek.
Psikanalizciye gidecek, psikiyatra gidecek ve
t ü m hayatı boyunca bir p r o b l e m olacak. Tıpkı herkese
o l d u ğ u gibi. B i r kişiye b ü t ü n v e sağlıklı b i r v a r l ı k veremiyorsan,
28
bir r u h u
dünyaya getirmeye ne
hakkın
HAMİLELİK, D O Ğ U M V E BEBEKLİK
var.
Bu bir suçtur!
İnsanlar tersini d ü ş ü n ü r :
kürtajın bir suç olduğunu düşünüyor.
Onlar
Ancak çocuk
b a ş k a bir a n n e bulacaktır ç ü n k ü hiçbir şey ölmez. Ve
ç o c u ğ a sahip o l u n c a m u t l u olacak çok, p e k çok k a d ı n
vardır; sen b u n d a n sorumlu olmayacaksın.
Sana bir anne olma demiyorum; bir a n n e olmanın
çok b ü y ü k bir sanat olduğunu söylüyorum, çok b ü y ü k
b i r b a ş a r ı d ı r . Ö n c e b u niteliği, içindeki b u yaratıcılığı,
bu coşkuyu, bu kutlamayı yarat ve sonra çocuğu davet
et. O z a m a n s e n i n ç o c u ğ a v e r e c e k b i r şeyin o l a c a k t ı r
— k u t l a m a n , şarkın, d a n s ı n — ve sen hastalıklı bir var­
lık y a r a t m a y a c a k s ı n . D ü n y a z a t e n h a s t a l ı k l ı v a r l ı k l a r ­
la fazlasıyla dolu.
Bırak b a ş k a gezegenler acı çeksin!
Niçin bu gezegen?
D ü n y a açlık çekiyor v e i n s a n l a r
ö l ü y o r v e y i y e c e k yok, t ü m ekoloji b o z u l d u v e h a y a t
giderek d a h a çok çirkinleşiyor ve cehenneme dönüyor;
b u d o ğ r u z a m a n değil.
Ve h a t t a b u n u n s o r u n olmadığını, d ü n y a n ı n ken­
dine bakabileceğini, onların bir yol bulacağını düşünü­
yorsan, yine de kendi çocuğunu düşünmek zorunda­
sın. B i r a n n e o l m a y a h a z ı r m ı s ı n ? Ö n e m l i o l a n b u d u r .
Eğer hazır olduğunu düşünü­
yorsan
yap.
devam
et:
Çocuğu
Hazır olduğunda çocuk
sahibi o l m a k t a n m u t l u olacak­
sın ve ç o c u k senin gibi b i r a n ­
neye sahip olma şansına sahip
olduğu
için
mutlu
olacaktır.
Aksi t a k t i r d e b i r p s i k i y a t r a git
Çocuk sahibi olmayı
istemeden
şimdi
daha
önce,
hazırlan,
çok meditasyon
haline gir,
daha sessiz ve
huzurlu ol.
29
ÇOCUK
ve " İ n s a n l a r ı n s o r u n u n e d i r ? " diye sor. Bu tek bir şeye
indirgenebilir: A n n e . Ç ü n k ü a n n e psikolojik bir r a h i m
s u n m a y a yeterli değildi, a n n e m a n e v i bir r a h i m s u n m a ­
y a yeterli değildi. Psikolojik olarak nevrozluydu, m a ­
nevi olarak boştu. O y ü z d e n çocuk için m a n e v i besin
y o k t u , b e s l e n m i y o r d u . Ç o c u k d ü n y a y a fiziksel b i r v a r ­
lık o l a r a k gelir, b i r r u h u o l m a d a n , m e r k e z i o l m a d a n .
A n n e m e r k e z d e değildi; ç o c u k nasıl m e r k e z d e olsun?
Ç o c u k basitçe bir devamdı, annenin varlığının bir de­
vamı.
Ş a y e t b i r k i m s e b u n u n n e ifade ettiğini anlayabilirse ç o k d a h a a z i n s a n a n n e v e b a b a o l m a y a k a r a r v e ­
recektir. Ve çok d a h a az insan anne ve b a b a olmaya
k a r a r v e r s e y d i ç o k d a h a iyi b i r d ü n y a o l u r d u . O d a h a
az kalabalık, d a h a az nevrozlu, d a h a az hastalıklı, da­
ha az deli o l u r d u .
Henüz bir çocuğumuz yok ve içimde bir çocuk
sahibi olma isteği var. Şu an otuz iki
yaşındayım ve hazır hissediyorum ama sizin
tavsiyenizi
almak
isterim.
S a d e c e bir şey. N e z a m a n sevişecek o l u r s a n h e r
z a m a n için m e d i t a s y o n d a n s o n r a seviş.
Meditasyon
y a p ve enerji m e d i t a s y o n haline y e t e r i n c e ulaştığında,
s a d e c e o z a m a n seviş. S e n ç o k d e r i n b i r m e d i t a s y o n
h a l i n d e y k e n v e enerji a k ı y o r k e n , d a h a y ü k s e k kalitede
bir r u h a gebe kalırsın. N e t ü r bir r u h u n geleceği senin
n e r e d e o l d u ğ u n a bağlıdır.
30
HAMİLELİK, D O Ğ U M V E BEBEKLİK
Bu neredeyse her zaman
olur; insanlar cinsel arzuları
olduğunda sevişir.
Cinsellik
düşük bir merkezdir.
Bazen
insanlar kızgınken ve kavga
ederken sevişirler. Bu da çok
düşüktür.
Kapını çok düşük
bir ruha açıyorsun. Yahut in­
sanlar rutin, mekanik bir alış­
kanlık olarak sevişirler; her
Sen çok derin
bir
meditasyon
halindeyken
enerji
ve
akıyorken,
daha yüksek
kalitede
bir ruha gebe kalırsın.
Ne tür bir ruhun
geleceği,
senin nerede
olduğuna
bağlıdır.
gün ya da haftada iki ya da
her neyse yapılan bir şey. Onlar bunu mekanik bir ru­
tin olarak ya da fiziksel sağlığın bir parçası olarak ya­
pıyorlar ama o zaman bu çok mekaniktir. O n u n içinde
kalbinden hiçbir şey yoktur ve o zaman sen çok düşük
seviyeli ruhların sana girmesine izin veriyorsun. Sevgi
neredeyse ibadet gibi olmalıdır. Sevgi kutsaldır. O in­
sanda var olan en kutsal şeydir.
O y ü z d e n ilk olarak kişi kendisini sevginin içine
girmeye hazırlamalıdır. D u a et, meditasyon yap ve fi­
ziksel olanla hiçbir alakası olmayan, aslında cinsellikle
hiçbir ilişkisi olmayan farklı türden bir enerji ile doldu­
ğunda, o zaman sen yüksek kalitede bir ruha açık hale
gelirsin. Yani pek çok şey anneye bağlıdır.
Eğer bunun için çok uyanık olmazsan, son derece
sıradan bir ruha karışacaksın, insanlar neredeyse ne
yaptıklarını bilmiyorlar. Araba almaya gittiğinde, o za­
man bile daha çok düşünüyorsun. Odana eşya almaya
gittiğinde, bin bir tane alternatifi düşünüyorsun ve
hangisinin yakışacağını, şunu ve bunu düşünüyorsun
31
ÇOCUK
a m a ç o c u k l a r söz k o n u s u o l d u ğ u n d a , asla n e t ü r b i r
ç o c u k sahibi o l m a k istediğini, n e t ü r d e n b i r r u h u d a v e t
ettiğini, çağırdığını d ü ş ü n m ü y o r s u n .
Ve
milyonlarca alternatif v a r . . . M u s a ' d a n
isa'ya,
en karanlık r u h t a n en kutsalına, milyonlarca alternatif
v a r ve senin tavrın belirleyecek. S e n i n tavrın ne olursa
o t ü r d e n bir r u h a kendini açacaksın.
Hamile
olduğumu
hissediyorum.
Bebek için ya da ikimiz için faydalı olacak bir
meditasyon ya da herhangi bir şey var mıdır?
S a d e c e m ü m k ü n o l d u ğ u n c a m u t l u v e sevgi dolu
kal. Negatifliklerden u z a k dur; ç o c u ğ u n zihnini m a h ­
v e d e n şey b u d u r .
Çocuk oluşma halindeyken sadece
b e d e n i n i izlemez, o senin zihnini de izler ç ü n k ü b u n l a r
t a s l a k l a r d ı r . O y ü z d e n e ğ e r s e n n e g a t i f s e n , b u negatiflik t a e n b a ş ı n d a n ç o c u ğ u n y a p ı t a ş ı n a n ü f u z e t m e y e
başlar. O z a m a n b u n d a n k u r t u l m a k çok uzun, zorlu,
ç e t i n b i r y o l c u l u k t u r . A n n e l e r b i r a z c ı k d a h a ö z e n l i ol­
salardı,
h i ç b i r primal scream
(ilk ç ı ğ l ı k )
t e r a p i s i n e ih­
tiyaç olmazdı. A n n e l e r birazcık d a h a özenli olsalardı,
bir meslek olarak psikanaliz kaybolurdu.
P s i k a n a l i z a n n e l e r y ü z ü n d e n ç o k iyi b i r iştir. A n ­
ne gerçekten çok b ü y ü k bir ö n e m e sahiptir ç ü n k ü ço­
cuk dokuz ay süresince annenin ikliminde yaşayacak­
tır; a n n e n i n z i h n i n i , t ü m z i h n i n i ö z ü m s e y e c e k t i r .
O y ü z d e n n e g a t i f o l m a . A r a d a b i r z o r d a g e l s e gi­
d e r e k d a h a çok, "evet" r u h haline gir. A m a b u k a d a r
32
HAMİLELİK,
D O Ğ U M VE
BEBEKLİK
f e d a k â r l ı k ç o c u k için y a p ı l m a k z o r u n d a d ı r . Ş a y e t ço­
c u ğ u n b i r a z d e ğ e r e , b i r a z saflığa, b i r a z b i r e y s e l l i ğ e sa­
h i p o l m a s ı n ı v e m u t l u b i r ç o c u k o l m a s ı n ı g e r ç e k t e n is­
tiyorsan o z a m a n bu k a d a r fedakârlık yapılmak zorun­
dadır.
Bu fedakârlık anne olmanın bir parçasıdır, o
y ü z d e n hiç negatif olma; t ü m olumsuzluklardan uzak
dur. Öfkeden uzak dur, kıskançlıktan uzak dur, sahip­
lenmekten, dırdır etmekten, kavgadan uzak dur, bu
hallerden uzak dur.
Bunların bedelini ödeyemezsin;
sen y e n i bir varlık y a r a t ı y o r s u n ! Bu iş o k a d a r önemli­
dir ki, kişi a p t a l ve s a l a k o l a m a z .
D a h a ç o k v e d a h a ç o k z e v k al, d u a et, d a n s et, ş a r ­
k ı söyle, — p o p m ü z i k d e ğ i l — m u h t e ş e m m ü z i k l e r din­
le. H a k i k i v e b i l i n ç a l t ı n ı n e n d e r i n i n e i n e n k l a s i k m ü ­
zikler dinle ç ü n k ü ç o c u k sadece o r a d a n duyabilir.
M ü m k ü n o l d u ğ u n c a ç o k sessiz b i r ş e k i l d e o t u r ,
d o ğ a n ı n tadını çıkar. Ağaçlarla, kuşlarla, hayvanlarla
birlikte ol ç ü n k ü onlar gerçekten m a s u m d u r . Ç ü n k ü
onlar
hâlâ
cennet bahçesinin parçasıdırlar; yalnızca
A d e m ile H a v v a k o v u l m u ş t u r . B i l g i a ğ a c ı b i l e c e n n e t
bahçesindedir. Sadece Adem kovulmuştur. Bu nedenle
d a h a ç o k doğayla birlikte ol ve gevşe böylece ç o c u k ra­
h a t l a m ı ş , g e r g i n o l m a y a n b i r r a h m i n içinde gelişir aksi
taktirde ta en başından çocuk nevrozlu olmaya başlar.
(Babaya): V e b u g ü n l e r d e o n a y a r d ı m c ı o l k i b ö y ­
l e l i k l e o d a d a h a p o z i t i f o l a b i l s i n . O n u n e g a t i f l i ğ e sü­
r ü k l e y e c e k şekilde kışkırtma.
O n a giderek d a h a çok
z a m a n t a n ı ki böylelikle o yalnız, sessizce oturabilsin,
ağaçlarla olabilsin, kuşları, müziği dinleyebilsin. O n u
33
ÇOCUK
negati f hale getirebilecek olduğunu d ü ş ü n d ü ğ ü n her
t ü r l ü u y a r ı m d a n k a ç ı n . D a h a ç o k s e v g i d o l u ol, b i r b i ­
r i n i z i n s e s s i z l i ğ i n d e n d a h a ç o k k e y i f a l ı n ç ü n k ü h e r iki­
niz de kutsal olan bir şeye h a y a t v e r i y o r s u n u z . H e r ço­
cuk kutsaldır ve
m u h t e ş e m bir şey gerçekleşecekse,
çok b ü y ü k bir misafir evinize gelecekse k a v g a etmezsi­
niz v e b u b e l k i d e size gelecek o l a n e n ö n e m l i k o n u k ­
tur. O y ü z d e n bu d o k u z ay b o y u n c a dikkatli, özenli
olun, g ö z ü n ü z ü dört açın.
D a h a çok sevgi v e d a h a a z cinsellik hissedin. E ğ e r
sevgi dolu o l m a n ı n içindeyken seks gerçekleşirse iyidir
a m a sırf s e k s için değil. T a e n b a ş ı n d a n b u , ç o c u ğ a d e ­
rinlerde kökleşmiş
b i r cinsellik verir.
Sevgi bağlamı
içinde, sevginin bir p a r ç a s ı olarak seks; tıpkı sevginin
p a r ç a s ı o l a r a k el ele t u t u ş m a n ı z ve b i r b i r i n i z e sarılma­
nız gibi son d e r e c e iyidir. Bir g ü n sevişeceksin de a m a
sevginin bir p a r ç a s ı o l a r a k . O, o z a m a n cinsellik değil­
dir; o, o z a m a n s a d e c e b i r p a y l a ş ı m d ı r .
Şayet bu d o k u z ay süresince seksten sadece seks
o l a r a k u z a k d u r a b i l i r s e n b u ç o c u k için m u h t e ş e m b i r
a r m a ğ a n olacaktır.
O zaman o n u n hayatı insanların
h a y a t l a r ı n d a o l d u ğ u gibi sekse takıntılı olmayacaktır.
Çocuk için doğum sürecini mümkün olduğunca
kolaylaştırmak
için
annenin yapacağı
bir şey var mıdır?
Kesinlikle
annenin yapabileceği
çok
şey vardır:
F a k a t sadece "bir şey y a p m a y a r a k " b u n u yapabilirsin.
34
HAMİLELİK, D O Ğ U M V E BEBEKLİK
Yani basitçe gevşe.
Müdahale
etmemeyi hatırlamak
g e r e k i r v e ağrıyı h i s s e t m e y e b a ş l a d ı ğ ı n d a b a s i t ç e ağ­
r ı y l a b i r l i k t e h a r e k e t et. R a h i m d e h a r e k e t l e r i h i s s e t m e ­
y e başladığında v e b e d e n d o ğ u m a h a z ı r l a n m a y a başla­
dığında ve içerde ritmik bir kasılma o l d u ğ u n d a . . . İn­
sanlar bu k a s ı l m a n ı n acı v e r d i ğ i n i d ü ş ü n ü r ; o acı ver­
mez: O n u acı verir hale getiren bizim yanlış y o r u m u muzdur.
O y ü z d e n kasılmalar çoğaldığında basitçe o n u ka­
b u l et, o n u n l a b i r l i k t e a k . B u t ı p k ı n e f e s a l m a k , n e f e s
v e r m e k gibidir. Y a n i r a h i m ve d o ğ u m kanalı genişle­
meye, b ü z ü l m e y e başlıyor. Bu çocuğa bir geçit yarat­
m a n ı n s a d e c e b i r y o l u d u r . B u n u n ağır o l d u ğ u n u his­
settiğinde,
o n u n bir ağrı o l d u ğ u n a karar verdiğinde,
onunla savaşmaya başlarsın
ç ü n k ü a ğ r ı ile s a v a ş m a ­
m a k çok zor bir şeydir. M ü c a d e l e etmeye başladığında
ritme müdahale etmeye başlarsın. Bu m ü d a h a l e çocuk
için s o n d e r e c e zararlıdır. E ğ e r a n n e b a s i t ç e ç o c u ğ a
y a r d ı m ederse, eğer her ne olursa olsun a n n e bedenle
birlikte h a r e k e t ederse — b e d e n l e birlikte genişler, be­
d e n l e birlikte b ü z ü l ü r s e , k a s ı l m a y a izin v e r i r s e v e b u n ­
dan basitçe zevk alırsa— bu gerçekten m u h t e ş e m bir
keyiftir. A n c a k b u s e n i n o n u nasıl g ö r d ü ğ ü n e bağlıdır.
Ö r n e ğ i n e n a z ı n d a n B a t ı ' d a , i n s a n l a r s e k s l e ilgili
daha
ileri
düzeyde
fikirlere
sahiptir y o k s a geçmişte
asırlar b o y u n c a k a d ı n için ilk cinsel d e n e y i m s o n d e r e ­
ce acı verici o l m u ş t u r . O s a d e c e titriyordu ç ü n k ü ço­
c u k l u ğ u n d a n itibaren o n u n son derece çirkin bir şey
olduğu, h a y v a n c a olduğu öğretilmişti. Bu y ü z d e n ka-
35
ÇOCUK
dm korkuyla titriyordu. Balayı yaklaşıyordu ve k a d m
ise t i t r i y o r d u . İ ş k e n c e d e n g e ç m e s i g e r e k i y o r d u : O b i r
işkenceydi ve
elbette
acı vericiydi.
Ancak
şimdi en
a z ı n d a n Batı'da acı o r t a d a n kalkmıştır. O güzel bir de­
neyimdir, orgazmiktir.
B u çocuk d o ğ u r m a k l a t a m a m ı y l a aynı şeydir. B u
cinsel o r g a z m d a n d a h a b ü y ü k t ü r ç ü n k ü cinsel o r g a z m ­
d a v ü c u t r i t m i ele alır: G e n i ş l e r , b ü z ü l ü r , g e n i ş l e r b ü ­
zülür a m a bu bir çocuğu d o ğ u r m a k l a kıyaslandığında
hiçbir şeydir. Bir ç o c u ğ u d o ğ u r m a k bir milyon k a t da­
h a b ü y ü k bir o r g a z m d ı r . E ğ e r b u n u bir o r g a z m gibi
y a ş a y a b i l i r s e n — m u t l u , keyifli, t a d ı n ı ç ı k a r a r a k ; h e p s i
bu k a d a r d ı r — o z a m a n çocuk basitçe senin yardımın­
la geçitten geçer. Aksi taktirde k a d ı n m ü c a d e l e ediyor­
sa
— ç o c u k dışarı gelmek istiyorsa ve a n n e mücadele
e d i y o r s a ve b u n u n için gerekli olan, y a r a r l ı olan h a r e ­
k e t e izin v e r m i y o r s a — b a z e n ç o c u k takılır, kafası t a k ı ­
lır. E ğ e r k a f a s ı t a k ı l ı r s a ç o c u k t ü m h a y a t ı b o y u n c a a c ı
çeker.
O olabileceği k a d a r zeki olmayacaktır ç ü n k ü
o n u n başı çok y u m u ş a k t ı r ve beyin hâlâ gelişmektedir.
S a d e c e birazcık şok, birazcık k a p a n m a v e beyin olabi­
leceği k a d a r sağlıklı değildir artık.
O y ü z d e n y a r d ı m et, k e y i f al. S a d e c e b u n u b ü y ü k
bir o r g a z m a giriyormuşsun ve b a ş k a da bir şey değilmiş
gibi y a ş a . S e n i n t a r a f ı n d a n h i ç b i r m ü d a h a l e o l m a m a s ı
b i r ç o c u k için e n b ü y ü k y a r d ı m o l a c a k t ı r . O z a m a n ç o ­
c u k kolaylıkla, r a h a t b i r şekilde, k e n d i n i b ı r a k a r a k ge­
lir. V e o z a m a n ç o c u ğ u n p r i m a l t e r a p i y e i h t i y a ç d u y m a ­
yacaktır ç ü n k ü herkes bir d o ğ u m travmasından geçmiş36
HAMİLELİK,
D O Ğ U M VE BEBEKLİK
t i r v e b u ç o c u k i ç i n o k a d a r a c ı v e r i c i o l m u ş t u r k i . B u ilk
d e n e y i m d i r v e ilk d e n e y i m s o n d e r e c e ç i r k i n , b o ğ u c u ,
n e r e d e y s e ç o c u k için ö l d ü r ü c ü d ü r : G e ç i t d a r d ı r v e a n n e
gergindir ve çocuk geçitten dışarı çıkamaz.
O n u n i l k d e n e y i m i b u d u r . B ö y l e l i k l e ilk d e n e y i m
c e h e n n e m d e n çıkmadır ve t ü m y a ş a m bir k â b u s a dö­
n e r . B ı r a k ilk d e n e y i m g ü z e l b i r akış o l s u n v e b u ç o c u k
için b i r t e m e l o l u ş t u r a c a k t ı r .
Nasıl
mümkün
bir çocuğun
olduğunca
doğumu
yumuşatılabilir?
Ç o c u k rahimden çıktığında bu onun yaşamının en
b ü y ü k ş o k u d u r . Ö l ü m b i l e b u k a d a r b ü y ü k b i r ş o k ol­
m a y a c a k t ı r ç ü n k ü ö l ü m , h i ç b i r u y a r ı o l m a k s ı z ı n gele­
cektir. Ö l ü m b ü y ü k ihtimalle o bilinçsizken gelecektir.
A m a o a n n e n i n r a h m i n d e n ç ı k a r k e n bilinçlidir. O n u n
d o k u z aylık u z u n uykusu, h u z u r l u u y k u s u bozulur. V e
sonra sen o n u annesine bağlayan bağı kesersin.
O n u a n n e s i ile b i r l e ş t i r e n b a ğ ı k e s t i ğ i n a n k o r k u
dolu bir birey yaratmışsındır.
D o ğ r u o l a n şey b u değil­
dir; a n c a k b u g ü n e k a d a r y a p ı ­
lan şey b u d u r . Ç o c u k a n n e d e n
daha yavaşça,
aşamalı olarak
Çocuk
rahimden
çıktığında
bu
onun yaşamının
en
büyük şokudur.
u z a k l a ş t ı r ı l m a l ı d ı r . B u ş o k ol­
Ölüm bile
mamalıdır ve bu ayarlanabilir.
bu kadar büyük
Bilimsel bir a y a r l a m a y a p m a k
bir
şok
olmayacaktır.
mümkündür.
37
ÇOCUK
O d a d a göz
alıcı
parlaklıkta ışıklar
olmamalıdır
ç ü n k ü çocuk dokuz ay süresince t a m bir karanlıkta ya­
ş a m ı ş t ı r v e ışığı h i ç g ö r m e m i ş , ç o k h a s s a s g ö z l e r i v a r ­
d ı r . V e s e n i n t ü m h a s t a n e l e r i n d e g ö z a l ı c ı ışıklar, f l o r e san ışıklar v a r d ı r ve ç o c u k ansızın ışıkla karşılaşır...
Zayıf gözlere sahip çoğu insan bu y ü z d e n m u z d a r i p
oluyor; s o n r a d a n gözlük k u l l a n m a k z o r u n d a kalıyor­
lar. H i ç b i r h a y v a n ı n b u n a ihtiyacı y o k t u r . S e n hiç göz­
l ü k l e r i ile g a z e t e o k u y a n b i r h a y v a n g ö r d ü n m ü ? O n ­
ların gözleri t ü m hayatları boyunca, ölüm a n m a d e k
mükemmeldir. Sadece insan... Ve başlangıcı ta en ba­
şındadır. Hayır, çocuk karanlıkta ya da çok y u m u ş a k
b i r ışıkta, belki m u m ışığında d o ğ m a l ı d ı r . K a r a n l ı k e n
iyisi o l a c a k t ı r a m a ş a y e t b i r a z ışık i h t i y a c ı v a r s a o z a ­
m a n m u m l a r b u işi g ö r e c e k t i r .
Ve doktorlar şu ana kadar ne yapmaktadırlar?
Ç o c u ğ u n y e n i g e r ç e k l i ğ e alışması için azıcık bir z a m a n
d a h i v e r m i y o r l a r . O n l a r ı n ç o c u ğ u b u y u r edişleri çok
çirkindir. Elleriyle ç o c u ğ u a y a k l a r ı n d a n baş aşağı tu­
t u p , p o p o s u n u tokatlıyorlar. B u aptal merasimin ar­
d ı n d a k i fikir, ç o c u ğ u n n e f e s a l m a s ı n a y a r d ı m e d e c e ğ i ­
ni düşünmeleridir çünkü annesinin rahminde kendi
k e n d i n e nefes a l m ı y o r d u ; o n u n için a n n e s i nefes alıyor,
o n u n için yiyor, o n u n için h e r şeyi y a p ı y o r d u .
D ü n y a y a baş aşağı asılırken p o p o n a bir t o k a t yi­
y e r e k b u y u r e d i l m e k ç o k iyi b i r b a ş l a n g ı ç d e ğ i l d i r .
A m a d o k t o r u n acelesi v a r d ı r aksi t a k t i r d e ç o c u k
k e n d i k e n d i n e nefes a l m a y a başlayacaktır; o n u a n n e n i n
k a r n ı n a , g ö b e ğ i n i n ü s t ü n e b ı r a k m a l a r ı gerekir. Birleşti-
38
HAMİLELİK, D O Ğ U M V E BEBEKLİK
ren bağ kesilmeden önce o annenin göbeğinde bırakıl­
malıdır. O göbeğin içindeydi, altındaydı; artık o dışarı­
da. Bu o kadar büyük bir değişiklik değil: Anne orada­
dır, anneye dokunabilir, anneyi hissedebilir. O titreşimi
biliyor. O mükemmel bir şekilde bunun kendi evi oldu­
ğunun farkındadır. O dışarı çıkmıştır ama bu onun evi­
dir. Bırak annesiyle biraz daha birlikte olsun, böylelik­
le o anneye dışardan alışabilir; onu içerden biliyor.
Ve
onu bağlayan bağı,
kendi başına nefes
almaya
başlayana kadar kesme.
Şimdi ne yapılıyor? Bağı
Çocuk
karanlıkta ya
çok
da
yumuşak
kesiyoruz ve çocuğa tokat atı­
bir ışıkta,
yoruz ki nefes almak zorunda
belki mum ışığında
kalsın. Ama bu onu zorlamak­
doğmalıdır.
tır, bu vahşicedir ve kesinlikle
bilim dışıdır ve doğal değildir.
Bırak ilk olarak o kendiliğinden nefes alsın. Bu
birkaç dakika alacaktır. O kadar acele etme. Bu bir in­
sanın tüm hayatı ile ilgili bir meseledir. Sigaranı iki ya
da üç dakika sonra içebilirsin, sevgiline birkaç dakika
sonra tatlı sözler fısıldayabilirsin. Bunun kimseye bir
zararı olmayacak. Bu acele nedir? O n a üç dakika ve­
remez misin? Bir çocuğun bundan daha fazlasına ihti­
yacı yoktur. Sadece onu kendi başına bırak, üç dakika
içinde nefes almaya başlayacaktır. Nefes almaya başla­
dığında, kendi kendine yaşayabileceğine güvenmeye
başlar. O zaman bağı kesebilirsin, şimdi bu gereksiz­
dir; bu çocuğu şoka sokacak.
39
ÇOCUK
S o n r a e n ö n e m l i şey: O n u b i r b a t t a n i y e y e s a r ı p
yatağa koyma. Hayır, dokuz ay b o y u n c a o battaniyesiz, ç ı p l a k , y a s t ı k s ı z , y a t a k ç a r ş a f ı o l m a d a n , b i r y a t a k
o l m a d a n kalmıştı; böylesi bir değişikliği o k a d a r ç a b u k
y a p m a . O n u n , a n n e s i n i n k a r n ı n d a k i y l e aynı çözeltiye
sahip suyla dolu bir k ü v e t e ihtiyacı var: Bu t a m olarak
okyanus suyudur; aynı m i k t a r d a tuz, aynı miktarda
kimyasallar, t a m o l a r a k aynısı.
Bu hayatın okyanusta başladığının diğer bir kanı­
tı olmalı. O hâlâ o k y a n u s s u y u n u n içinde gerçekleşi­
yor.
B u y ü z d e n b i r k a d ı n h a m i l e k a l d ı ğ ı n d a t u z l u şey­
ler y e m e ğ e başlar ç ü n k ü r a h i m t u z u e m m e y e d e v a m
eder; ç o c u k o k y a n u s l a r d a v a r olan t u z l u s u y u n aynısı­
na ihtiyaç duyar. Y a n i k ü ç ü k bir küvette aynı suyu ha­
zırla ve b ı r a k ç o c u k k ü v e t t e u z a n s ı n ve son derece gü­
zel b i r ş e k i l d e k a r ş ı l a n d ı ğ ı n ı h i s s e d e c e k t i r . O n u n alış­
kın olduğu d u r u m b u d u r .
J a p o n y a ' d a bir Z e n rahibi m u a z z a m bir deney
y a p m ı ş t ı r : U ç a y l ı k b i r ç o c u ğ u n y ü z m e s i n e y a r d ı m et­
miştir. Yavaş y a v a ş aşağı d o ğ r u iniyor. İlk ö n c e o do­
k u z aylık ç o c u k l a r l a d e n e d i , s o n r a altı aylık ç o c u k l a r ­
la, ş i m d i ise ü ç a y l ı k ç o c u k l a r l a . V e b e n o n a d i y o r u m
ki sen hâlâ çok uzaklardasın. H e n ü z d o ğ m u ş bir bebek
bile y ü z m e y e m u k t e d i r d i r ç ü n k ü o a n n e s i n i n k a r n ı n d a
yüzmekteydi.
O y ü z d e n ç o c u ğ a bir şans ver; a n n e n i n r a h m i n e
benzesin.
40
HAMİLELİK. D O Ğ U M VE BEBEKLİK
Çocuğu Sevmek ve Doyurmak
Bir a n n e ç o c u ğ u n u beslerken her z a m a n düşünül­
d ü ğ ü gibi sadece süt v e r m e z .
derin
bir gerçekle
Şimdi biyologlar d a h a
uğraşmaktalar ve
onlar annenin
e n e r j i y l e b e s l e d i ğ i n i s ö y l ü y o r l a r ; s ü t s a d e c e fiziksel kı­
sımdır. Ve onlar çok sayıda d e n e y yaptılar: Bir çocuk
b ü y ü t ü l d ü ; tıp biliminin bulgulamış olduğu h e r ne var­
sa o n a u y g u n olarak, m ü k e m m e l bir şekilde büyütül­
dü. H e r şey verildi a m a ç o c u k sevilmedi, k u c a k l a n m a ­
dı; a n n e o n a d o k u n m a d ı . S ü t m e k a n i k a l e t l e r l e v e r i l d i ,
iğne yapıldı, vitaminler verildi; her şey m ü k e m m e l d i .
Ancak çocuğun büyümesi durur, yaşam o n d a n uzak­
laşmaya başlamış
gibi
ufalmaya başlar.
Ne
oluyor?
Ç ü n k ü a n n e n i n verdiği her şey veriliyordu.
Savaş z a m a n ı n d a A l m a n y a ' d a kimsesiz bebekler
bir hastaneye konulmuştu. Birkaç hafta içinde nere­
deyse ölüyorlardı. Yarısı öldü ve t ü m b a k ı m sunulu­
y o r d u : Bilimsel olarak t a m a m ı y l a haklıydılar, gerekli
o l a n h e r şeyi y a p ı y o r l a r d ı . F a k a t b u ç o c u k l a r niçin ölü­
y o r d u ? S o n r a bir psikanalist, onların biraz kucaklan­
m a y a , o n l a r a b i r i s i n i n s a r ı l m a s ı n a , o n l a r ı n ö n e m l i ol­
d u ğ u n u hissettirmesine ihtiyaçları olduklarını gözlem­
ledi. Yiyecek, yeterli besin değildir. İçsel b i r besine,
g ö r ü n m e z bir besine ihtiyaç vardır. Bu nedenle psika­
nalist, o d a y a k i m gelirse gelsin — b i r h e m ş i r e , b i r dok­
tor, bir h i z m e t l i — o d a d a en azından beş d a k i k a kalıp
ç o c u k l a r l a o y n a m a s ı n ı v e s a r ı l m a s ı n ı k u r a l h a l i n e ge-
41
ÇOCUK
tirdi. Ve ansızın ölmüyorlardı, gelişmeye başladılar. Ve
o z a m a n d a n beri pek çok deney yapıldı.
Bir a n n e b i r ç o c u ğ a sarıl­
d ı ğ ı n d a enerji a k a r . Enerji gö­
Bir anne
bir çocuğa sarıldığında
enerji
Enerji
akar.
görünmezdir;
biz ona sevgi,
sıcaklık
dedik.
r ü n m e z d i r ; b i z o n a sevgi,
sı­
caklık dedik. A n n e d e n çocuğa
ve sadece a n n e d e n çocuğa de­
ğil,
çocuktan
anneye
de
bir
şey sıçrar. Bu y ü z d e n bir ka­
dın
anne
olduğundaki kadar
asla güzel olamaz. D a h a önce
bir şey eksikti, o t a m değildi, daire t a m a m l a n m a m ı ş t ı .
Ne z a m a n bir kadın a n n e olursa daire tamamlanır.
S a n k i b i l i n m e y e n bir k a y n a k t a n b i r z a r a f e t o n a gelir.
Bu nedenle o sadece çocuğu beslemiyor, çocuk da an­
n e y i b e s l i y o r . O n l a r b i r b i r l e r i ile m u t l u l a r .
V e b u k a d a r y a k ı n b a ş k a b i r ilişki y o k t u r . S e v g i ­
liler b i l e b u k a d a r y a k ı n d e ğ i l d i r ç ü n k ü ç o c u k a n n e d e n
gelir, o n u n k a n ı n d a n , o n u n e t i n d e n v e k e m i k l e r i n d e n ;
çocuk o n u n varlığının bir uzantısıdır. Bu bir d a h a asla
olmayacak ç ü n k ü hiç kimse bu k a d a r y a k ı n olamaz.
Bir sevgili s e n i n k a l b i n e y a k ı n olabilir a m a ç o c u k kal­
b i n içinde y a ş a m ı ş t ı r . D o k u z a y b o y u n c a o r g a n i k ola­
rak bağlı ve bir olarak a n n e n i n parçası oldu. A n n e n i n
hayatı o n u n hayatıydı,
annenin ölümü onun ölümü
o l u r d u . S o n r a s ı n d a bile bu sürer: Bir enerji transferi,
b i r enerji iletişimi v a r d ı r .
Ç o c u k e n b a ş ı n d a n i t i b a r e n y i y e c e k v e s e v g i fik­
rini eşleştirir.
42
O n l a r neredeyse aynı m a d a l y o n u n iki
HAMİLELİK.
D O Ğ U M V E BEBEKLİK
y ü z ü h a l i n e gelir. O n u n sevgi n e s n e s i v e b e s i n n e s n e s i
aynıdır. Y a l n ı z c a a n n e değil, özellikle m e m e de: O , be­
sini ve sıcaklığı ve sevgi hissini m e m e d e n alır. B i r fark
vardır:
Anne
ç o c u ğ u s e v d i ğ i n d e m e m e n i n farklı bir
hissiyatı ve farklı bir titreşimi vardır. A n n e ç o c u ğ u m e ­
m e s i n d e n d o y u r m a k t a n h o ş l a n ı r ; b u a n n e n i n cinselli­
ğini u y a r ı r . E ğ e r a n n e ç o c u ğ u n u g e r ç e k t e n s e v i y o r s a
n e r e d e y s e o r g a z m i k b i r keyif alır. M e m e l e r i ç o k has­
sastır; o n l a r b e d e n i n i n e n e r o t i k bölgeleridir. U y a r ı l ­
m a y a başlar ve çocuk da b u n u hisseder. Ç o c u k anne­
nin keyif aldığı gerçeğinin farkına varır. O sadece o n u
beslemiyor, keyif de alıyor.
F a k a t a n n e m e m e y i s a d e c e g e r e k l i o l d u ğ u için
v e r d i ğ i n d e , m e m e s i s o ğ u k t u r ; s ı c a k l ı k y o k t u r . A n n e is­
tekli değil, acelesi v a r . M e m e y i e n k ı s a s ü r e d e g e r i çek­
m e k i s t e r . V e ç o c u k b u n u h i s s e d e r , a n n e n i n s o ğ u k ol­
d u ğ u , sevgi dolu olmadığı, sıcak olmadığı çok belirgin­
dir. O g e r ç e k t e n bir a n n e değildir. Ç o c u k istenmediği­
ni görür, istenmediğini hisseder.
Ç o c u k sadece, a n n e m e m e s i n d e n ç o c u ğ u besle­
m e k t e n h o ş l a n d ı ğ ı z a m a n , b u n e r e d e y s e b i r a ş k ilişki­
sine, n e r e d e y s e o r g a z m i k b i r ilişkiye d ö n ü ş t ü ğ ü z a m a n
istendiğini hisseder. Sadece o zaman çocuk a n n e d e n
sevgi hisseder, a n n e t a r a f ı n d a n ihtiyaç d u y u l d u ğ u n u
hisseder. Ve a n n e tarafından ihtiyaç d u y u l m a k varoluş
tarafından ihtiyaç d u y u l m a k t ı r ç ü n k ü anne o n u n t ü m
v a r o l u ş u d u r ; o v a r o l u ş u a n n e s i a r a c ı l ı ğ ı y l a bilir. A n n e
h a k k ı n d a k i düşüncesi her neyse, bu o n u n d ü n y a hak­
k ı n d a k i fikri o l a c a k t ı r .
43
ÇOCUK
Annesi tarafından sevilmemiş bir ç o c u k kendisini
varoluşta yabancılaşmış
olarak bulacaktır;
kendisini
b i r y a b a n c ı gibi, d ı ş l a n m ı ş h i s s e d e c e k t i r . V a r o l u ş a gü­
v e n e m e z . K e n d i a n n e s i n e bile g ü v e n e m e z k e n b a ş k a bi­
risine nasıl g ü v e n e b i l s i n . G ü v e n i m k â n s ı z h a l e gelir.
Şüphelenir,
kuşku duyar;
sürekli s a v u n m a halinde,
k o r k m u ş , endişelidir. H e r y e r d e düşmanlar, rakipler
bulur. H e r an ezilmekten ve y o k olmaktan korkar.
D ü n y a o n a eviymiş gibi gelmez.
Şayet a n n e mutluysa, çocuğu e m z i r m e k t e n keyif
alırsa o z a m a n ç o c u k asla çok y e m e z ç ü n k ü güvenir;
a n n e s i n i n h e r z a m a n o r a d a o l d u ğ u n u bilir. N e z a m a n
aç hissetse ihtiyacı giderilir o asla çok fazla y e m e z .
i y i sevilmiş ç o c u k sağlıklı kalır. O ne zayıftır ne
şişmandır; o dengeyi korur.
K ü ç ü k bir çocuğa bak. Ne z a m a n gergin hissetse
e l i n i a ğ z ı n a k o y a r , k e n d i elini ç i ğ n e m e y e b a ş l a r . V e o
n i ç i n p a r m a ğ ı a ğ z ı n d a y k e n iyi
Çocuk
en
h i s s e d e r ? N i ç i n ç o c u k iyi h i s ­
başından itibaren
yiyecek
ve
fikrini
eşleştirir.
Onlar
neredeyse
aynı
madalyonun
iki yüzü
Onun
sevgi
haline gelir.
sevgi nesnesi
ve besin nesnesi
aynıdır.
44
seder ve uykuya dalar? Nere­
deyse t ü m çocukların yöntemi
budur. Ne zaman uykularının
gelmediğini
parmağını
hatlamış
hissederlerse
ağzına
hisseder
sokar,
ve
baş
ra­
uykuya
dalar. Niçin? Baş p a r m a k an­
nenin memesinin yerine geçer
ve besin rahatlatıcıdır. Aç bir
HAMİLELİK,
D O Ğ U M VE
BEBEKLİK
karınla u y k u y a dalamazsm, u y k u y a d a l m a k zor olur.
K a r n ı n d o l u o l d u ğ u n d a u y k u n gelir, b e d e n i n d i n l e n ­
m e y e i h t i y a c ı v a r d ı r . B a ş p a r m a k m e m e n i n y e r i n e ge­
çen bir şeydir sadece; o süt v e r m i y o r o sahte bir şey
a m a y i n e d e d u y g u y u sağlar.
Bu çocuk b ü y ü d ü ğ ü n d e eğer herkesin içinde par­
mağını emerse o n u n bir aptal olduğunu düşüneceksin
o y ü z d e n de o, sigara içer. S i g a r a a p t a l c a değildir o ka­
b u l edilir. O s a d e c e b i r p a r m a k v e p a r m a k t a n d a h a za­
r a r l ı d ı r . B a ş p a r m a ğ ı n ı i ç s e n d a h a iyidir, m e z a r a k a d a r
i ç m e y e d e v a m et; o z a r a r l ı d e ğ i l d i r d a h a i y i d i r .
E m z i r m e n i n bittiği ü l k e l e r d e o t o m a t i k o l a r a k da­
h a çok sigara içilmeye b a ş l a n a c a k t ı r . B u y ü z d e n Batı,
D o ğ u ' d a n d a h a çok sigara içer ç ü n k ü şekli b o z u l d u ğ u
için h i ç b i r a n n e m e m e s i n i ç o c u ğ a v e r m e y e h a z ı r değil­
dir. O y ü z d e n B a t ı ' d a sigara i ç m e k g i d e r e k d a h a da ço­
ğalıyor; k ü ç ü k ç o c u k l a r bile sigara içiyor. K ü ç ü k ço­
cuklar sigara içiyor v e a n n e b u n u n nedeninin, memesi­
ni sakınması o l d u ğ u n u n f a r k ı n d a değildir.
İ l k e l t o p l u m l a r d a y e d i y a ş ı n d a b i r ç o c u k y a d a se­
kiz v e y a d o k u z y a ş ı n d a bir ç o c u k e m m e y e d e v a m ede­
cektir. O z a m a n t a t m i n v a r d ı r ve sigara i ç m e k ç o k ge­
rekli olmayacaktır.
B u y ü z d e n ilkel t o p l u m l a r d a er­
k e k l e r k a d ı n l a r ı n m e m e l e r i ile f a z l a ilgili d e ğ i l d i r . Biri­
sinin o n l a r a saldıracağı gibi bir s o r u n y o k t u r kimse
memelere bakmaz.
E ğ e r s a n a sürekli o l a r a k o n yıl b o y u n c a m e m e ve­
r i l m i ş o l s a y d ı , sıkılır v e b ı k a r d ı n ,
din.
Ancak
her
çocuk memeden
"Artık y e t e r ! " der­
zamanından
önce
45
ÇOCUK
uzaklaştırılmıştır ve bu bir u k d e olarak kalır. Bu yüz­
d e n tüm m e d e n i ülkeler memelere takıntılıdır. Çocuk­
lara m e m e verilmelidir y o k s a onlar o n a bağımlı hale
gelecektir, t ü m h a y a t b o y u n c a o n u arayıp duracaktır.
Bilim a d a m l a r ı k ü ç ü k ç o c u k l a r l a d e n e y y a p ı p , yi­
yeceklere
yakın
bırakıldıklarında
ne
yapacaklarını
g ö r m e k istemişlerdir. O n l a r ı n aşırı yiyeceğini d ü ş ü n e ­
ceksin. Y a n ı l ı y o r s u n o n l a r aşırı y e m e z . A n n e v e b a b a
onları aşırı besleyip, " D a h a ç o k y e . Ye, b i r a z d a h a g ü ç ­
len. Biraz d a h a canlan, şu haline b a k ? Biraz d a h a çok
ye," derler. A n n e g ö ğ s ü n e o t u r u p " D a h a çok ye, biraz­
cık d a h a y e " der. Ç o c u k ağlıyor v e b i r şekilde y e m e y i
başarıyor.
Çocukların
sıklıkla
ağladığını
görürsün.
O n u n b e d e n i h a y ı r diyor. O n u n b e d e n i dışarı çık v e
biraz h o p l a ve zıpla, git a ğ a ç l a r a t ı r m a n diyor. Ve sen­
s e o n u b e s l e m e y e d e v a m e d i y o r s u n . D o k t o r h e r ü ç sa­
atte bir ç o c u ğ a süt v e r m e k gerekir diyor. Ç o c u k içmi­
y o r v e b a ş ı n ı bir o y a n a bir b u y a n a sallıyor. A n c a k an­
n e ü ç saat geçtiği için o n a s ü t v e r m e y e d e v a m ediyor.
B u o r t a l a m a z a m a n ı t a k i p e t m e k işe y a r a m a z . Ç o c u k
acıktığında ağlayacaktır, o kendiliğinden seni haber­
d a r eder. Saate b a k m a y a gerek yok.
Çocuğun kendi
b e d e n i n d e içsel saati v a r . A m a sen o n u n saatini b o z m a ­
y a d e v a m ediyorsun. V e h e r çocuk b a ş k a bir şekilde
acıkacaktır. Biri d ö r t saatte bir acıkacaktır, diğeri üç
s a a t t e , b i r b a ş k a s ı ise i k i s a a t t e . Ş i m d i b u b ü y ü k b i r
problemdir, bir kural oluşturuldu; o r t a l a m a kuralı.
O r t a l a m a k u r a l ı n a d i k k a t et. B e d e n i n k e n d i i ç s e l
saati vardır.
46
HAMİLELİK,
D O Ğ U M VE BEBEKLİK
B e d e n i d i n l e . B e d e n i izle.
Bedeni
H i ç b i r ş e k i l d e asla, a s l a b e d e n e
hükmetmeye
çalışma.
Bedeni
Beden
Hiçbir
senin temelindir. Bir kez bede­
nini
anlamaya
dokuzu
basitçe
izle.
şekilde;
asla ve asla
başladığında,
mutsuzluklarının yüzde doksan
dinle.
bedene
kaybolacak.
hükmetmeye
çalışma.
Ancak sen dinlemiyorsun.
Çocukluğumuzdan itibaren bedenimizden uzak­
laştırıldık, b e d e n d e n ayrı t u t u l d u k . Ç o c u k ağlıyor, ço­
c u k a ç v e a n n e ise s a a t e b a k ı y o r . O ç o c u ğ a b a k m ı y o r .
Eğer ç o c u ğ a yiyecek tam şimdi verilmezse, o n u bede­
ninden ayırmış olursun.
O n a yiyecek vermek yerine
emzik verirsin. Şimdi onu kandırıyorsun o n a ihanet
ediyorsun. Ve sen sahte, plastik bir şey veriyorsun ve
b e d e n i n duyarlılığını y o k ediyor ve kesintiye u ğ r a t m a ­
y a çalışıyorsun. B e d e n i n bilgeliğinin k o n u ş m a s ı n a izin
verilmiyor ve zihin a r a y a giriyor.
Ç o c u k e m z i k t a r a f ı n d a n pasifleştirilir, u y k u y a da­
lar. Ş i m d i saat, ü ç saatin geçtiğini v e ç o c u ğ a s ü t ver­
m e n gerektiğini söyler. Şimdi, ç o c u k derin b i r u y k u
uyuyor, şimdi o n u n bedeni uyuyor; o n u uyandırırsın,
yine o n u n ritmini yok ediyorsun. Yavaş yavaş onun
t ü m varlığını b o z a r s ı n . B e d e n i y l e t ü m ilişkisini k a y b e t ­
tiği b i r a n gelir. B e d e n i n i n n e istediğini b i l m e z ; b e d e n
y e m e k i s t i y o r m u i s t e m i y o r m u b i l m e z ; b e d e n seviş­
m e k istiyor m u istemiyor m u bilmez. H e r şey dışarıda­
k i b i r şey t a r a f ı n d a n m a n i p l e edilir.
47
ÇOCUK
Çocuğun Ağlamasına İzin Vermek
E n b a ş ı n d a n i t i b a r e n ç o c u k a ğ l a m a k , k a h k a h a at­
m a k ister. A ğ l a m a k o n d a d e r i n b i r ihtiyaçtır. Ağlaya­
rak o, h e r gün katarsisten geçer.
Ç o c u ğ u n p e k çok engelEn
başından
itibaren
ağlamak,
atmak
Ağlamak
derin
çocuk
kahkaha
ister.
onda
bir ihtiyaçtır.
lenmişliği
vardır.
Bunun
ol­
m a s ı k a ç ı n ı l m a z d ı r bu bir ge­
rekliliktir. Ç o c u k bir şey ister
a m a ne o l d u ğ u n u söyleyemez,
o n u ifade e d e m e z . Ç o c u k b i r
şey ister a m a a n n e b a b a s ı o n u
tatmin edecek d u r u m d a olma­
yabilir. A n n e m e v c u t olmaya­
bilir. O b a ş k a b i r işle m e ş g u l o l a b i l i r v e o n a ö z e n g ö s ­
t e r i l m e m i ş o l a b i l i r . O a n d a b u ilgi o n a v e r i l m e m i ş o l a ­
bilir, b u y ü z d e n o a ğ l a m a y a b a ş l a r . A n n e o n u i k n a e t ­
m e y e çalışır, y a t ı ş t ı r m a y a ç a l ı ş ı r ç ü n k ü r a h a t s ı z o l m u ş ­
t u r , b a b a r a h a t s ı z o l m u ş t u r , t ü m aile r a h a t s ı z o l m u ş ­
tur. Kimse o n u n ağlamasını istemez, a ğ l a m a k rahatsız­
lık v e r i c i d i r ; h e r k e s o n u n d i k k a t i n i d a ğ ı t m a y a ç a l ı ş ı r k i
bu sayede ağlamayabilir. O n a rüşvet veririz. A n n e o n a
bir o y u n c a k verir; a n n e o n a süt verebilir — o n u teselli
edecek ya da dikkatini dağıtacak h e r h a n g i bir şey—
ama o ağlamamalıdır.
A n c a k ağlamak derin bir ihtiyaçtır. E ğ e r o ağlayabilirse ve a ğ l a m a s ı n a izin verilirse y e n i d e n tazelenecektir;
48
engellenmişlik ağlayarak
atılır.
Aksi taktirde
HAMİLELİK,
DOĞUM
v E BEBEKLİK
d u r d u r u l m u ş bir ağlamayla engellenmişlik d u r d u r u l u r .
Artık o b u n u üst üste yığmaya devam edecektir. Ve
sen üst üste yığılmış bir ağlamasın. Artık psikologlar
senin
"bir
ilk
çığlığa"
(primal scream)
ihtiyacın
oldu­
ğ u n u söylüyor. Şimdilerde Batı da, senin b e d e n i n d e k i
t ü m hücrelerinin de katıldığı b ü t ü n l ü k t e b a ğ ı r m a n a
y a r d ı m c ı o l a c a k bir t e r a p i geliştiriliyor. T ü m b e d e n i n i n
içinde bağırabileceği k a d a r çılgıncasına bağırabilirsen,
b i r i k m i ş o l a n p e k ç o k acı, p e k ç o k eziyet özgürleşir.
Tuvalet Eğitimi
T u v a l e t e ğ i t i m i ile ç o k b ü y ü k b i r z a r a r v e r i l i r . Ç o ­
c u k l a r belirli bir z a m a n d a tuvalete gitmeye zorlanır.
Ş i m d i , ç o c u k b a ğ ı r s a k k a s l a r ı n ı k o n t r o l e d e m e z ; b u za­
m a n a l ı r . O n l a r ı n b u k o n t r o l ü s a ğ l a m a s ı y ı l l a r alır. B u
d u r u m d a onlar ne y a p a r ? O n l a r basitçe zorlarlar, ba­
sitçe a n a l m e k a n i z m a l a r ı n ı k a p a t ı r l a r v e b u y ü z d e n on­
lar anal olarak takılı kalırlar.
B u y ü z d e n çok fazla kabızlık v a r d ı r . K a b ı z l ı k t a n
m u z d a r i p o l a n t e k kişi i n s a n d ı r . H i ç b i r h a y v a n kabız­
lıktan m u z d a r i p olmaz; vahşi d o ğ a d a hiçbir h a y v a n ka­
bızlıktan m u z d a r i p değildir. Kabızlık d a h a ç o k psiko­
l o j i k t i r ; o muladhar'a. ( Ç . N : i l k ç a k r a ) zarar v e r m e k t i r .
Ve kabızlık y ü z ü n d e n insan zihninde p e k çok başka
şey gelişir.
i n s a n b i r b i r i k t i r e n h a l i n e gelir —bilgi biriktiren,
p a r a biriktiren, sevap biriktiren — bir biriktirici olur ve
49
ÇOCUK
m u t s u z olur. O h i ç b i r şeyi b ı r a k a m a z ! N e y i y a k a l a r s a
onu
t u t a r . V e b u a n a l a o l a n v u r g u y ü z ü n d e n mulad-
h a r ' a ç o k b ü y ü k bir z a r a r verilir ç ü n k ü e r k e k y a d a ka­
dın cinsel o r g a n l a r ı n a g i t m e k z o r u n d a d ı r . E ğ e r o n l a r
oral y a d a a n a l d a takılırsa asla cinsel o r g a n a gitmezler.
O z a m a n anal takıntı o k a d a r ö n e m l i hale gelir ki
cinsel organlar d a h a az önemli o l m a y a başlar. Bu y ü z ­
d e n ç o k fazla eşcinsellik v a r d ı r . A n a l m e r k e z l i o l m a k
o r t a d a n k a l k a n a k a d a r v e k a l k m a d ı ğ ı sürece eşcinsel­
lik y e r y ü z ü n d e n s i l i n m e y e c e k t i r .
Tuvalet eğitimi ç o k
b ü y ü k ve tehlikeli bir eğitimdir.
Çocuk Hasta Olduğunda
En başından beri, çocukluktan itibaren bir şey ne­
redeyse h e r z a m a n yanlış gider. V e b u d a ç o c u k n e za­
m a n h a s t a o l u r s a o n a d a h a ç o k ilgi g ö s t e r i l m e s i d i r . B u
yanlış bir çağrışım y a p a r : A n n e o n u d a h a çok sever,
b a b a o n a d a h a ç o k ö z e n gösterir; t ü m aile o n u m e r k e ­
ze k o y a r , o en ö n e m l i kişi h a l i n e gelir. A k s i h a l d e hiç
k i m s e o n u u m u r s a m a z ; o iyi m i d i r , d e ğ i l m i d i r ?
H a s t a o l d u ğ u n d a o d i k t a t ö r h a l i n i alır, k e n d i k u ­
r a l l a r ı n ı d a y a t ı r . B i r k e z b u hile ö ğ r e n i l d i ğ i n d e — y a n i
h a s t a o l d u ğ u n d a b i r şekilde özel o l u r s u n —
o zaman
h e r k e s d i k k a t e t m e k z o r u n d a ç ü n k ü e ğ e r d i k k a t et­
m e z l e r s e o n l a r ı s u ç l u hissettirebilirsin v e h i ç k i m s e sa­
na bir şey söyleyemez ç ü n k ü hastalığından k e n d i n i n
sorumlu olduğunu kimse sana söyleyemez.
50
HAMİLELİK,
D O Ğ U M V E BEBEKLİK
E ğ e r ç o c u k bir şeyi yanlış y a p a r s a ona,
"Bunun
s o r u m l u s u s e n s i n " d i y e b i l i r s i n . A m a e ğ e r o h a s t a ise
hiçbir şey söyleyemezsin ç ü n k ü hastalık hiçbir şekilde
o n a bağlı değildir. O ne y a p a b i l i r ki? A n c a k sen ger­
çekleri bilmiyorsun: Hastalıkların y ü z d e d o k s a n ı ken­
di k e n d i n e yaratılır,
ilgi ç e k m e k i ç i n ,
şefkat almak,
önemli h i s s e t m e k için senin t a r a f ı n d a n üretilir. Ve bir
ç o c u k hileyi çok kolay ö ğ r e n i r ç ü n k ü ç o c u k için en te­
mel p r o b l e m çaresiz olmasıdır. S ü r e k l i olarak hissetti­
ğ i t e m e l p r o b l e m o n u n g ü ç s ü z v e h e r k e s i n ise g ü ç l ü ol­
duğudur. F a k a t hastalandığında o güçlenir ve herkes
güçsüzdür. O b u n u anlar.
Bir ç o c u k bir şeyleri bilmek k o n u s u n d a çok du­
yarlıdır.
O ş u n u bilir:
" H a s t a o l d u ğ u m d a b e n i m ya­
n ı m d a hiç k i m s e a n n e m bile, b a b a m bile h i ç b i r şeydir."
H a s t a l ı k ç o k a n l a m l ı b i r şey, b i r y a t ı r ı m h a l i n e gelir.
N e z a m a n kendisini i h m a l edilmiş hissetse, n e z a m a n
" Ç a r e s i z i m " diye hissetse, h a s t a olacaktır, o n u y a r a t a ­
caktır. Ve bu bir s o r u n d u r , derin bir s o r u n d u r . Ne ya­
p a b i l i r s i n ? B i r ç o c u k h a s t a o l d u ğ u n d a h e r k e s ilgi g ö s ­
termek zorundadır.
Ancak psikologlar bir çocuk hasta olduğunda ona
b a k m a n ı z ı a m a o n a ç o k f a z l a ilgi g ö s t e r m e m e n i z i ö n e ­
riyor.
O n a psikolojik o l a r a k değil tıbbı olarak
özen
göstermelidir. Hastalığın bir getirişi o l d u ğ u n u zihnin­
de eşleştireceği hiçbir şey y a r a t m a . Aksi taktirde t ü m
y a ş a m ı b o y u n c a n e z a m a n bir şeyin yanlış o l d u ğ u n u
h i s s e t s e h a s t a o l a c a k t ı r . O z a m a n k a r ı s ı h i ç b i r ş e y söy­
leyemez, o z a m a n o n a h a s t a o l d u ğ u için s u ç l a m a d a b u 51
ÇOCUK
l u n a m a z . V e h e r k e s o n a ü z ü l m e k v e şefkat g ö s t e r m e k
zorundadır.
Seksin Üç Aşaması
ilk aşama otoseksüelliktir.
Ç o c u k d o ğ d u ğ u n d a o bir narsistir.
O bedenini
m u a z z a m şekilde sever ve o güzeldir; o yalnızca k e n d i
b e d e n i n i bilir. S a d e c e k e n d i p a r m a ğ ı n ı e m e r v e b u öy­
lesine b ü y ü k bir keyiftir ki! Bir ç o c u ğ u n k e n d i p a r m a ­
ğını emdiğini görürsün; sadece k e n d i bedeniyle oyna­
y a r a k , ayak p a r m a ğ ı n ı ağzına g ö t ü r m e y e çalışarak, bir
enerji ç e m b e r i y a p a r a k , y ü z ü n d e n e b ü y ü k bir keyif
vardır.
Çocuk ayak parmağını ağzına götürdüğünde
b i r d a i r e y a r a t ı l ı r v e enerji d a i r e s e l o l a r a k h a r e k e t et­
meye başlar. Enerji ç o c u ğ u n içinde doğal olarak dön­
m e y e b a ş l a r v e o z e v k a l ı r ç ü n k ü ışık d ö n m e y e b a ş l a ­
dığında içerde b ü y ü k bir coşku vardır.
Ç o c u k k e n d i cinsel o r g a n ı y l a o n l a r ı n cinsel o r g a n
olduğunu bilmeden oynar. O h e n ü z koşullandırılmamıştır; o b e d e n i n i bir b ü t ü n o l a r a k biliyor. Ve kesinlik­
le
cinsel o r g a n l a r b e d e n i n i n
en hassas kısımlarıdır.
Onlarla oynamaktan onlara d o k u n m a k t a n büyük zevk
alır.
Ve t o p l u m u n ç o c u ğ u n r u h u n a girdiği y e r burası­
d ı r : " D o k u n m a ! " ' Y a p m a ' ilk k i r l i s ö z c ü k t ü r . V e b u ilk
kirli s ö z c ü k t e n s o n r a p e k ç o k d i ğ e r i gelir: Y a p a m a z s ı n ,
y a p m a y a c a k s ı n ; b u n l a r ı n h e p s i kirli sözcüklerdir. Bir
52
HAMİLELİK,
kez
çocuğa
D O Ğ U M V E BEBEKLİK
"Yapma!"
söylendiğinde ve
veynler, a n n e ya da b a b a ve o gözler...
kızgın
ebe­
Ç o c u ğ u n eli
n o r m a l d e s o n d e r e c e keyifli o l a n c i n s e l o r g a n l a r ı n d a n
uzaklaştırılır.
O
gerçekten
bundan
hoşlanıyordu
ve
o n u n cinsellik ya da b e n z e r i bir şey y a ş a d ı ğ ı y o k t u . O
s a d e c e b e d e n i n i n e n d u y a r l ı , b e d e n i n i n e n c a n l ı kıs­
mıydı, hepsi bu.
A n c a k bizim k o ş u l l a n m ı ş zihinlerimiz... O cinsel
bir
organa
dokunuyor;
bu
kötüdür.
Onun
ellerini
uzaklaştıralım. Çocukta suçluluk yaratıyoruz.
Ş i m d i o n u n d o ğ a l cinselli­
ğini
mahvetmeye
Çocuk
başladık.
Ş i m d i o n u n orijinal zevk
dünyadaki
kay­
nağını, varlığının kaynağını ze­
en çok söm ürülen
hirlemeye başladık. Şimdi o n d a
şeydir.
ikiyüzlülük yaratıyoruz;
diplomat
olacak.
Anne
o
bir
Başka hiçbir sınıf
babası
o l m a d ı ğ ı n d a c i n s e l o r g a n l a r ı ile
çocuk
kadar
sömürülmez.
o y n a y a c a k . Ş i m d i ilk y a l a n g e r ­
çekleşti; o h a k i k i olamaz. Ş i m d i o biliyor ki şayet ken­
disine
karşı d ü r ü s t olursa,
kendisine
saygı
duyarsa,
k e n d i zevkine saygı duyarsa, k e n d i i ç g ü d ü s ü n e saygı
duyarsa, o z a m a n anne babası kızar.
Ç o c u k d ü n y a d a k i en çok sömürülen şeydir. Başka
h i ç b i r sınıf ç o c u k k a d a r s ö m ü r ü l m e z . O h i ç b i r şey ya­
p a m a z : A n n e b a b a s ı ile m ü c a d e l e e t m e k i ç i n s e n d i k a
k u r a m a z , m a h k e m e y e gidemez, devlete gidemez. A n n e
babasının
saldırılarına karşı kendisini hiçbir
şekilde
koruyamaz.
53
ÇOCUK
ilk t r a v m a gerçekleşmiştir. Artık ç o c u k asla k e n d i
cinselliğini
doğallıkla,
keyifle
kabul
edemeyecektir.
Bedenin bazı bölgeleri kabul edilemez. Bedenin bazı
bölgeleri çirkindir. Bedenin bazı bölgeleri o n u n bede­
n i n i n p a r ç a s ı olmayı h a k etmez; o b u n u r e d d e d e r . Psi­
kolojisinin derinliklerinde k e n d i k e n d i n i h a d ı m e d e r ve
enerjisi geri çekilir. E n e r j i b u ' Y a p m a ' g e r ç e k l e ş m e d e n
ö n c e k i gibi doğal bir şekilde a k m a y a c a k t ı r .
Bu otoseksüel haldir: P e k çok insan b u r a d a takı­
lıp kalır. B u y ü z d e n d ü n y a ç a p ı n d a b u k a d a r ç o k m a s ­
t ü r b a s y o n d e v a m etmektedir. Bu kendiliğinden geçe­
cekti, o bir gelişme aşamasıydı a m a a n n e b a b a l a r ener­
jinin gelişme a ş a m a s ı n a m ü d a h a l e etti.
Bir kez o mastürbasyon y a p m a y a başlamışsa bu
bir alışkanlık, m e k a n i k bir alışkanlık h a l i n e gelebilir ve
o z a m a n o asla ikinci a ş a m a y a geçemeyecektir. O, ç o k
ç o c u k ç a olan bu a ş a m a d a takılabilir. O hiçbir z a m a n
t a m a m e n yetişkin cinselliğine erişemeyecektir. O asla
y e t i ş k i n b i r cinsel varlığın erişebileceği s a a d e t i bileme­
yecektir. Ve ironik olan şey ş u d u r ki m a s t ü r b a s y o n u
kötüleyen ve patırtı kopartan insanlar bunlardır. O n ­
lar i n s a n l a r a e ğ e r m a s t ü r b a s y o n y a p a r s a n ı z k ö r ola­
caksınız, m a s t ü r b a s y o n yaparsanız bir z o m b i olacaksı­
nız, m a s t ü r b a s y o n y a p a r s a n ı z asla zeki o l m a y a c a k s ı ­
nız, a p t a l kalacaksınız derler. Artık b ü t ü n bilimsel bul­
gular tek bir n o k t a d a hemfikir olmuştur: M a s t ü r b a s ­
y o n asla kimseye zarar vermez fakat bu öneriler verir.
E ğ e r ç o c u k l a r a doğal olan otoseksüellik aşama­
s ı n d a izin verilirse, o k e n d i l i ğ i n d e n i k i n c i a ş a m a y a h o -
54
HAMİLELİK. D O Ğ U M V E BEBEKLİK
moseksüelliğe geçer. A n c a k çok az insan ikinci aşama­
y a geçer. Ç o ğ u n l u k ilk a ş a m a d a kalır. B i r k a d ı n l a y a
da bir erkekle sevişirken bile karşılıklı m a s t ü r b a s y o n ­
dan b a ş k a bir şey y a p m ı y o r olabilirsin.
ikinci aşama homoseksüelliktir. Az sayıda insan
ikinci a ş a m a y a geçer; o doğal bir aşamadır. Ç o c u k ken­
di bedenini sever. E ğ e r ç o c u k bir erkekse, o bir erkeğin
bedenini, k e n d i b e d e n i n i seviyor. Bir kadının, bir kızm
bedenine atlamak,
çok b ü y ü k bir boşluktan geçmek
olacaktır. D o ğ a l olarak o diğer erkek çocukların bede­
n i n i s e v e r ; y a d a o b i r k ı z ise d o ğ a l o l a n ilk g ü d ü , d i ğ e r
kızları sevmektir ç ü n k ü onların da aynı çeşitten bedeni
vardır, aynı t ü r d e n varlığı vardır. O kızları erkeklerden
d a h a iyi a n l a y a b i l i r . E r k e k ç o c u k l a r a y r ı b i r d ü n y a d ı r .
H o m o s e k s ü e l a ş a m a doğal bir aşamadır. T o p l u m
orada da insanların takılmasına yardım eder çünkü o
e r k e k ve kadın, kız ve e r k e k çocuk a r a s ı n d a engeller
yaratır. Bu engeller olmazsa er ya da geç homoseksüel
a ş a m a s i l i n i p g i d e r ; k a r ş ı c i n s e ilgi o l u ş m a y a b a ş l a r .
A n c a k b u n u n i ç i n t o p l u m ş a n s t a n ı m a z . K o l e j l e r d e ay­
rı yurtlarda kalmak zorundadırlar. Onların buluşması,
onların birlikteliği k a b u l edilemez.
Homoseksüellik toplum tarafından sürdürülür ve
aynı t o p l u m t a r a f ı n d a n k ö t ü l e n i r . Bu stratejileri anla­
mak
gerekir.
Aynı
toplum
homoseksüelliği
sapıklık
olarak, suç olarak adlandırır, kötüler. H â l â homosek­
süellerin cezalandırıldığı ülkeler vardır. Yıllar b o y u n c a
hapishaneye
gönderilebilirsin.
Ve
onu yaratan
aynı
toplumdur.
55
ÇOCUK
Ve ü ç ü n c ü a ş a m a heteroseksüelliktir.
Bir
insan
gerçekten
otoseks v e
homoseksin
dışına
çıktığında, o z a m a n o bir k a d ı n a âşık olabilecek olgun­
luk v e k a p a s i t e d e d i r . B u t a m a m ı y l a farklı bir d ü n y a ­
dır, farklı b i r k i m y a d ı r , farklı b i r psikolojidir, farklı bir
m a n e v i y a t t ı r . O z a m a n o , b u f a r k l ı d ü n y a ile b u f a r k l ı
o r g a n i z m a ile o y n a y a b i l i r .
56
Koşullanma
Anne babasının kendi ebeveyn
koşullanmasından özgür olma ve
mahremiyet bekleme gibi
haklara sahipken,
bir çocuğun da bunlara hakkı yok mudur?
Bu insanlığın b u g ü n yüzleştiği en temel meseleler­
d e n bir tanesidir. G e l e c e k b u n u nasıl çözebildiğimize
b a ğ l ı d ı r . D a h a ö n c e h i ç b ö y l e b i r ş e y ile y ü z y ü z e k a ­
l ı n m a m ı ş t ı . İlk k e z i n s a n b ü y ü m ü ş t ü r , belli b i r olgun­
luk gerçekleşmiştir. Ve sen olgunlaştıkça y e n i prob­
lemlerle
yüzleşmek
zorunda
kalırsın.
Y a v a ş y a v a ş i n s a n ilerle­
dikçe pek çok t ü r d e n esaretin
farkına vardı.
yeni yeni
en
Batı'da henüz
büyük
çocuğun yaşadığı
esaretin
olduğunun
farkına vardık. Bu d a h a önce­
Hiç
kimse
çocuktan daha fazla
sömürülmemiş
tir.
Ve elbette o,
sevgi
ardına
maskesinin
gizlenerek
söm ürülm üş tür.
d e n hiç düşünülmemişti; dün57
ÇOCUK
y a d a k i hiçbir belgede y e r almamıştı. Bir çocuk ve bir
k ö l e . . . k i m düşünebilirdi ki?
O n u seven,
ç o c u k için
kendilerinden fedakârlık yapan, kendi anne babasının
bir kölesi? Bu ç o k komik, t a m a m ı y l a saçmalık olarak
g ö z ü k m ü ş olmalı. A n c a k şimdi insan z i h n i n d e k i psiko­
lojik k a v r a y ı ş d e r i n l e ş m i ş t i r v e o n u n i ş l e y i ş i ile ç o c u ­
ğ u n e n çok s ö m ü r ü l e n kişi o l d u ğ u t a m a m ı y l a netleş­
miştir; h i ç k i m s e ç o c u k t a n d a h a fazla s ö m ü r ü l m e m i ş tir. Ve elbette o sevgi m a s k e s i n i n a r d ı n a g i z l e n e r e k sömürülmüştür.
Ve anne babalar çocuğu sömürdüklerinin, çocuğa
esaret dayattıklarının,
çocuğu mahvettiklerinin,
onu
aptal, geri zekâlı yaptıklarının, onların ç o c u ğ u bir H i n ­
du, bir M ü s l ü m a n , bir Hıristiyan, bir Budist olarak
k o ş u l l a n d ı r m a ç a b a s ı n ı n t a m a m ı y l a insanlık dışı oldu­
ğ u n u n farkında olduklarını söylemiyorum;
onlar bu­
n u n farkında değildir a m a gerçekler d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n d e
b u n u n hiçbir önemi yoktur.
Çocuk a n n e babalar tara­
fından çirkin şekillerde koşullandırılıyor ve elbette ço­
c u k çaresizdir: O a n n e babasına bağımlıdır. O başkaldıramaz, o kaçamaz, o kendisini k o r u y a m a z . O kesin­
likle k o r u n m a s ı z d ı r ; b u y ü z d e n d e o k o l a y l ı k l a s ö m ü rülebilir.
Anne baba koşullandırması dünyadaki en büyük
köleliktir. Bu t a m a m ı y l a o r t a d a n kaldırılmalıdır, sade­
c e o z a m a n i n s a n ilk d e f a g e r ç e k t e n ö z g ü r , h a k i k a t e n
ö z g ü r , s o n u n a k a d a r ö z g ü r o l a c a k t ı r ç ü n k ü ç o c u k in­
sanın babasıdır. Şayet çocuk yanlış bir şekilde büyütülürse o z a m a n t ü m insanlık yanlış y ö n e gider. Ç o c u k
58
KOŞULLANMA
t o h u m d u r . Ş a y e t t o h u m u n k e n d i s i iyi n i y e t l i i n s a n l a r ,
iyi d i l e k l e r e
sahip insanlar tarafından zehirlenmişse,
b o z u l m u ş s a , o z a m a n ö z g ü r b i r i n s a n bireyi için hiçbir
u m u t y o k t u r , o z a m a n bu r ü y a asla gerçek olamaz.
Bireysellik
olarak
sahip
Çocuk
o l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü ğ ü n ş e y sa­
d e c e kişiliktir. O senin içinde,
senin doğanın içinde anne ba­
anne
babalar
tarafından
ban, t o p l u m , din a d a m ı , politi­
çirkin
kacı, eğiticiler t a r a f ı n d a n ü r e ­
koşullandırılıyor
tilmiştir.
Eğitici,
anaokulun­
dan üniversiteye k a d a r menfa­
at sahiplerinin hizmetindedir,
toplumu yönetenlerin hizme­
tindedir.
Onun
tüm
şekillerde
ve elbette çocuk
çaresizdir:
O anne babasına
bağımlıdır
amacı,
h e r ç o c u ğ u k u r u m s a l l a ş m ı ş t o p l u m a a d a p t e o l a c a k şe­
kilde sakatlamaktır, h e r ç o c u ğ u mahvetmektir.
Bir k o r k u vardır. K o r k u şudur, şayet ç o c u k en ba­
şından itibaren k o ş u l l a n m a d a n bırakılırsa o
öylesine
zeki olacak, öylesine tetikte, farkında olacaktır ki o n u n
t ü m y a ş a m t a r z ı b a ş k a l d ı r ı o l a c a k t ı r . V e h i ç k i m s e asi­
leri istemez; h e r k e s b o y u n e ğ e n insanlar ister.
Anne
babalar
boyun
eğen
çocukları
sever.
Ve
u n u t m a k i b o y u n eğen ç o c u k n e r e d e y s e e n a p t a l olan­
dır. B a ş k a l d ı r a n ç o c u k zeki o l a n d ı r a m a o n a saygı du­
y u l m a z ya da o sevilmez.
Ö ğ r e t m e n l e r o n u sevmez,
t o p l u m o n a saygı göstermez; o kötülenir. O, t o p l u m l a
u z l a ş m a k z o r u n d a d ı r y o k s a b i r çeşit i ç s u ç l u l u k l a ya­
ş a m a k z o r u n d a d ı r . D o ğ a l o l a r a k o , a n n e b a b a s ı n a iyi
59
ÇOCUK
d a v r a n m a m ı ş o l d u ğ u n u hisseder, onları mutlu etme­
miştir.
Şunu
Anne
İsa'nın
babalar
boyun
iyi
babası,
hatırla,
İsa'dan
m e m n u n değildi, G a u t a m Bu-
eğen
çocukları
çok
anne
da'nm
sever.
anne
Buda'dan
Ve unutma ki
boyun eğen çocuk
neredeyse
en aptal olandır.
babası,
Gautam
memnun
değildi.
Bu i n s a n l a r o k a d a r zeki, o ka­
d a r asilerdi ki a n n e ve babala­
r ı o n l a r d a n n a s ı l m e m n u n ol­
sun?
Ve h e r ç o c u k öylesine bü­
y ü k b i r p o t a n s i y e l l e d o ğ a r ki... v e ş a y e t b u p o t a n s i y e l e
izin
verilirse
ve
kimse
bireyselliğine
engel
olmadan
o n u n geliştirilmesine destek olunursa, güzel bir dünya­
y a s a h i p olacağız, m u a z z a m b i r d e h a çeşitliliğine s a h i p
olacağız. D a h i l e r çok e n d e r olarak ortaya çıkar, deha­
lar e n d e r o l a r a k d o ğ d u ğ u için değil, hayır; d a h i l e r ç o k
ender olarak ortaya çıkar ç ü n k ü t o p l u m u n koşullan­
dırma sürecinden k a ç m a k çok zordur.
Sadece arada
bir, bir ç o c u k o n u n c e n d e r e s i n d e n k a ç m a y ı başarabi­
lir.
H e r çocuk anne babalar tarafından, toplum tara­
fından, ö ğ r e t m e n l e r tarafından, din a d a m l a r ı tarafın­
dan, t ü m menfaat sahipleri tarafından örtülüyor; p e k
çok koşullanma katmanı tarafından
örtülüyor.
Ona
belli b i r dinsel ideoloji verilir. Bu o n u n seçimi değildir.
N e z a m a n birisi k e n d i seçimi o l m a d a n bir şeye zorla­
nırsa o kişiyi sakatlıyorsun,
60
onun zekâsını mahvedi-
KOŞULLANMA
yorsun; o n a seçme şansı vermiyorsun, o n u n zeki bir
ş e k i l d e ç a l ı ş m a s ı n a izin v e r m i y o r s u n ; o n u ö y l e b i r ş e ­
kilde y ö n e t i y o r s u n ki o s a d e c e m e k a n i k o l a r a k işleye­
biliyor. O b i r H ı r i s t i y a n o l a c a k a m a o s e ç e r e k H ı r i s t i ­
y a n olmamıştır. Ve şayet bu senin seçimin değilse H ı ­
ristiyan o l m a n ı n n e a n l a m ı v a r d ı r .
Ç o k az insan İsa'yı t a k i p etmiştir. O n u n l a birlikte
yiden insanlar cesur insanlardır. O n l a r y e g â n e Hıristiyanlardı: O n l a r hayatlarını riske soktu, onlar akıntıya
k a r ş ı g i t t i , o n l a r t e h l i k e l i b i r ş e k i l d e y a ş a d ı ; o n l a r öl­
meye hazırdı a m a b o y u n e ğ m e y e hazır değildi.
G a u t a m B u d a ile b i r l i k t e h a r e k e t e d e n a z s a y ı d a
insanlar g e r ç e k B u d i s t l e r d i a m a d ü n y a ç a p ı n d a mil­
yonlarca Hıristiyan ve d ü n y a çapında milyonlarca Bu­
dist v a r d ı r v e o n l a r ı n h e p s i s a h t e d i r , o n l a r y a p a y d ı r .
Onların sahte olması kaçınılmazdır; bu onlara dayatıl­
dı. O n l a r b e l i r l i b i r d i n s e l i d e o l o j i ile sarılır, s o n r a o n ­
lar b e l i r l i b i r s i y a s i i d e o l o j i ile s a r ı l ı r — o n l a r a H i n t l i ol­
dukları söylenir, o n l a r a İranlı
o l d u k l a r ı , Ç i n l i o l d u k l a r ı , Al­
m a n o l d u k l a r ı söylenir— belli
bir
milliyet
Ve
insanlık
tektir.
onlara
tektir,
Ancak
dayatılır.
yeryüzü
politikacılar
onun tek olmasını istemezler
çünkü eğer d ü n y a tek olursa o
z a m a n t ü m politikalarıyla bir­
likte politikacıların h e p s i y o k
olmak zorundadır.
Bireysellik
sahip
olarak
olduğunu
düşündüğün
sadece
şey
kişiliktir.
O senin içinde,
senin doğanın içinde,
anne baban,
din
adamı,
eğiticiler
toplum,
politikacı,
tarafından
üretilmiştir.
O zaman
61
ÇOCUK
t ü m bu başkanlar ve başbakanlar nereye gidecektir?
O n l a r s a d e c e d ü n y a b ö l ü n m ü ş k a l ı r s a v a r olabilir.
D i n tektir a m a o z a m a n Polonyalı P a p a y a , t ü m
bu
aptal
shankaracharyalara,
Ayetullah
Hu-manyağa
ne olacaktır? Bu insanların bepsine ne olacaktır? O n ­
l a r s a d e c e p e k ç o k d i n , p e k ç o k kilise, p e k ç o k t a r i k a t ,
p e k çok i n a n ç o l u r s a v a r olabilirler.
Yeryüzünde üç y ü z tane din ve en azından bu din­
lerin üç bin tane m e z h e b i vardır. O z a m a n elbette p e k
çok sayıda rahip, pek çok piskopos, başpiskopos, yük­
sek
rahipler,
shankaracharyalar
için
bir
olasılık
var
olur. B u olasılık o r t a d a n k a l k a c a k t ı r .
Ve ben sana diyorum ki dindarlık tektir!
Onun
h i ç b i r İ n c i l ' l e , h i ç b i r V e d a ile h i ç b i r G i t a ile a l a k a s ı
y o k t u r . O n u n s e v e c e n b i r kalple, z e k i b i r v a r l ı k l a ala­
kası vardır. O n u n farkmdalıkla, m e d i t a s y o n haliyle bir
alakası vardır. A n c a k o z a m a n t ü m menfaat grupları
acı çekecektir.
B u y ü z d e n belli b i r ç ı k a r g r u b u n a , belli b i r ulusa,
belli b i r dine, belli b i r h ü k ü m r a n l ı ğ a ait o l a n a n n e ba­
Çocuklar
her zaman için,
anne
babalarından
daha
zekidir
çünkü anne babalar
geçmişe aittir ve
çocuklarsa
aittir.
geleceğe
baların
kendi
fikirlerini
cuklara
dayatmaları
ço­
kaçınıl­
mazdır. Ve garip olan ş u d u r ki
ç o c u k l a r h e r z a m a n için a n n e
babalarından
çünkü
aittir
daha
zekidir
babalar
geçmişe
çocuklarsa
geleceğe
anne
ve
aittir. A n n e b a b a l a r zaten ko­
şullanmıştır,
sarmalanmıştır,
kaplanmıştır. O n l a r ı n aynala62
KOŞULLANMA
n o k a d a r ç o k tozlanmıştır ki hiçbir şey yansıtamazlar,
onlar kördür.
Sadece kör bir a d a m bir H i n d u ya da bir Müslü­
m a n y a d a b i r J a i n a y a d a b i r H ı r i s t i y a n olabilir. G ö z ­
leri o l a n b i r i n s a n b a s i t ç e d i n d a r d ı r . O kiliseye ya da
tapınağa ya da camiye gitmez; o her çeşidinden aptal
simgelere tapınmaz.
H e r türden tanrılar her türden
hurafeler! A n n e b a b a l a r b u n l a r ı n hepsini taşırlar. Ço­
c u k d o ğ d u ğ u n d a o b o ş b i r t a h t a d ı r , b i r tabula. r a s a ' d ı r ;
ü z e r i n d e h i ç b i r ş e y y a z m a z . O n u n g ü z e l l i ğ i b u d u r : Ay­
na t o z s u z d u r . O d a h a n e t bir şekilde görebilir.
Anne:
" J i m m y , y e n i p a n t o l o n u n l a y e r e m i düş-
tün?"
J i m m y : "Evet Anne, o n u çıkaracak vakit yoktu."
B i r i n c i sınıf ö ğ r e t m e n i s ı n ı f a d o ğ a h a k k ı n d a k o ­
n u ş u y o r d u ve onu, 'Etrafınızdaki D ü n y a ' olarak ad­
l a n d ı r m ı ş t ı . Ö ğ r e t m e n ilk s ı r a d a k i k ü ç ü k H e l e n ' e sor­
d u : " H e l e n , ş i m d i b ü t ü n sınıfa söyle, s e n b i r h a y v a n
mısın, bitki misin, y o k s a m i n e r a l m i s i n ? ! "
H e l e n " B u n l a r ı n hiçbirisi değilim" diye c e v a p ver­
di. " B e n g e r ç e k , canlı b i r kızım."
i s k e l e n i n u c u n d a balık t u t a n bir ç o c u k bir balığı
k a r a y a ç e k e r k e n d e n g e s i n i k a y b e t t i v e göle d ü ş t ü . Ya­
kınlarda balık tutan pek çok a d a m ona y a r d ı m etmek
için k o ş u p o n u kıyıya çıkardılar.
63
ÇOCUK
"Nasıl dalgınlığına geldi?" diye bir a d a m sordu.
" D a l m a y a gelmedim, balık t u t m a y a geldim" dedi
çocuk.
G e n i ş b i r aile e n s o n u n d a d a h a b ü y ü k b i r e v e t a şınabilmişti.
Bir süre sonra amcalardan biri yeğenine,
"Yeni evinden hoşlanıyor m u s u n ? " diye sordu.
" Ç o k iyi" diye c e v a p v e r d i oğlan. " E r k e k k a r d e ­
şim v e b e n i m k e n d i o d a m ı z v a r v e kız k a r d e ş l e r i m i n d e
öyle a m a zavallı a n n e m h â l â b a b a m l a aynı o d a d a m a h ­
sur kaldı!"
H e r ç o c u k z e k i , t e m i z , saf d o ğ a r a m a b i z o n u n
ü z e r i n e pislik a t m a y a başlarız.
O a n n e b a b a s ı n d a n ç o k d a h a fazlasını h a k e d e r
ç ü n k ü o h a y a t ı n a başlıyor. A n n e b a b a l a r z a t e n y ü k ta­
şıyor, o n l a r z a t e n s a k a t l a n m ı ş d u r u m d a , o n l a r z a t e n
koltuk değneğine mahkûm.
d a h a çok hakkı var.
Çocuğun kendisi olmaya
O n u n m a h r e m i y e t e ihtiyacı v a r
a m a anne babalar ona hiç mahremiyet tanımaz; onlar
çocuğun mahremiyetinden çok korkar. O n l a r sürekli
olarak ç o c u ğ u n işlerine b u r u n l a r ı n ı sokar; onların h e r
şey h a k k ı n d a söyleyecekleri bir şey vardır.
Ç o c u ğ u n m a h r e m i y e t e ihtiyacı v a r d ı r ç ü n k ü güzel
o l a n h e r şey m a h r e m i y e t i n i ç i n d e gelişir. H a t ı r l a : B u
hayatın en temel k a n u n l a r ı n d a n bir tanesidir. Kökler
y e r a l t ı n d a gelişir; e ğ e r o n l a r ı t o p r a k t a n ç ı k a r ı r s a n öl­
meye başlarlar.
Onların mahremiyete, t a m mahremi­
yete ihtiyacı vardır. Ç o c u k a n n e n i n r a h m i n d e k i k a r a n 64
KOŞULLANMA
lıkta, mahremiyetin içinde gelişir. Eğer çocuğu ışığın
altına, toplumun içerisine getirirsen ölecektir. Onun
dokuz aylık tam mahremiyete ihtiyacı vardır. Gelişme­
ye ihtiyacı olan her şeyin mahremiyete gereksinimi
vardır. Yetişkin bir kimsenin çok fazla mahremiyete
ihtiyacı yoktur çünkü o zaten yetişmiştir ancak bir ço­
cuğun çok daha fazla mahremiyete ihtiyacı vardır. An­
cak o hiç yalnız bırakılmaz.
Anne babalar ne zaman
çocuğu içine kapalı ya da tek
başına görseler endişelenirler;
hemen müdahil olurlar. Kor­
karlar; eğer çocuk tek başına
olursa kendi bireyselliğini ge­
liştirmeye
başlayacaktır.
O
her zaman sınırların içinde tu­
tulmalıdır ki bu sayede anne
babalar izlemeye devam ede­
bilsinler çünkü onların izleme­
si onun bireyselliğinin geliş­
mesine izin vermez; onların iz­
lemesi çocuğu kaplar, onu bir
Çocuğun
mahremiyete
ihtiyacı var ama
anne
babalar
ona hiç
mahremiyet
onlar
tanımaz;
çocuğun
mahremiyetinden
çok
korkar...
Gelişmeye ihtiyacı
olan
her şeyin
mahremiyete
gereksinimi
vardır.
kişilikle sarmalar.
Kişilik bir sargıdan başka bir şey değildir. Kişilik
(personality) güzel bir sözcükten, persona'dan gelir;
persona'nın anlamı maskedir. Eski Yunan tragedyala­
rında aktörler maske kullanırdı. Sona ses demektir,
per içinden demektir. Onlar maskelerinin içinden ko­
nuşuyorlardı; onların gerçek yüzlerini göremezdin, on65
ÇOCUK
ların sadece seslerini duyabilirdin. B u y ü z d e n maske,
persona o l a r a k a d l a n d ı r ı l ı r d ı ç ü n k ü s e s
duyulurdu
v e persona
sözcüğünden
o n u n içinden
de
personality
(ki­
şilik) gelir.
Ç o c u k sürekli s a v u n m a halinde o l m a k zorundadır
ç ü n k ü izleniyor. B u n u k e n d i n d e görebilirsin: B a n y o
y a p ı y o r s a n tamamıyla farklı bir kişisindir; b a n y o n d a
maskeni bir kenara bırakabilirsin.
S o n derece ciddi
olan y e t i ş k i n insanlar bile m ı r ı l d a n m a y a , şarkı söyle­
m e y e başlar. Yetişkin i n s a n l a r bile a y n a d a m a y m u n l u k
yapar.
Tek basmasın
— k a p ı y ı kilitlemiş
olduğunun
m ü k e m m e l bir şekilde f a r k ı n d a s ı n — a n c a k ansızın bi­
risinin a n a h t a r d e l i ğ i n d e n izlediğini fark edersen, h e ­
m e n s e n d e bir değişiklik olacaktır. Y e n i d e n ciddileşeceksin, şarkı kaybolacak, a y n a n ı n ö n ü n d e m a y m u n l u k
yapmayacaksın, senden beklendiği şekilde d a v r a n m a ­
y a b a ş l a y a c a k s ı n . B u kişiliktir; y e n i d e n sargının içine
girdin.
Bir
çocuk
mahremiyete,
muazzam
bir
şekilde,
m ü m k ü n olduğunca çok, m a k s i m u m d ü z e y d e ihtiyaç
duyar, böylelikle k e n d i bireyselliğini m ü d a h a l e edilme­
d e n geliştirebilir. A n c a k biz ç o c u ğ u n a l a n ı n a giriyoruz,
sürekli ihlal e d i y o r u z . A n n e b a b a l a r s ü r e k l i " N e y a p ı ­
y o r s u n ? N e d ü ş ü n ü y o r s u n ? " diye sorar. D ü ş ü n m e y i
bile! Z i h n i n i n içine bile b a k m a k z o r u n d a l a r !
U z a k Doğu'da, her çocuğun sabahleyin anne ba­
basına rüyasını anlatmak zorunda olduğu birkaç kabi­
le v a r d ı r ç ü n k ü o r ü y a l a r ı n d a bile t e k b a ş ı n a bırakıla­
maz. Belki de o yanlış rüyalar g ö r ü y o r d u r , belki o, dü66
KOŞULLANMA
şünmemesi gereken şeyleri düşünüyor; anne babalara
rapor edilmek zorunda.
Sabahın erken saatindeki ayin, kahvaltıdan önce­
ki ilk iş rüyalarıyla; geceleyin ne gördüğüyle ilişki kur­
mak zorunda olmasıdır.
Psikanaliz B a t ı d a çok geç kalmış bir gelişmedir
ama D o ğ u d a , bu U z a k D o ğ u kabilelerinde psikanaliz
anne babalar tarafından binlerce yıldır uygulanmakta­
dır. Ve zavallı çocuk, sembolleri bilmez o y ü z d e n o ba­
sitçe rüyaları olduğu haliyle algılar. Onun ne anlama
geldiğini bilmez; sadece anne babalar bilir. Ancak bu
çok ileri gitmektir. Bu onun üstüne çullanmaktır, bu
insanlık dışıdır; bu birisinin alanını kaplamaktır.
Sadece çocuk sana yiyecek için, giyecek için ba­
rınma için bağımlı diye bunu yapmaya hakkın olduğu­
nu mu düşünüyorsun? Çünkü şayet çocuk rüyasında
uçtuğunu gördüğünü söylerse anne babalar hemen bu­
nun cinsel bir rüya olduğunu bilir. Artık onlar çocu­
ğun davranışlarını daha çok kontrol edecek, onu daha
çok disipline edecektir. O n u sabahın erken saatinde
soğuk bir duşa sokacaklardır. O n a cinsellikten uzak
durmasını daha çok öğütleyeceklerdir. Ona, "Eğer cin­
sellikten uzak durmazsan her şey ters gidecektir. Eğer
seks hakkında düşünürsen tüm zekânı yitireceksin,
kör olacaksın," gibi saçma sapan şeyler öğretirler.
Bir çocuğun mahremiyete son derece ihtiyacı var­
dır. Anne babalar ona yalnızca yardım etmek için git­
meliler, müdahale etmek için değil. Onun bir şeyleri
yapmasına ya da yapmamasına izin verilmelidir. Anne
67
ÇOCUK
babalar yalnızca o n u n kendisine y a d a b a ş k a birisine
zarar vermemesi k o n u s u n d a dikkatli olmalılar hepsi
b u . B u n d a n d a h a fazlası çirkindir.
Bir turist k ü ç ü k bir k a s a b a n ı n içine d o ğ r u ilerledi
ve postanenin önündeki bankta oturan çocukla konuş­
m a y a başladı.
"Ne
kadar
zamandır
burada yaşıyorsun?"
diye
s o r d u turist. " O n iki y d k a d a r " diye cevapladı çocuk.
"Burası k e n a r d a kalmış bir y e r değil m i ? " diye
sordu turist.
"Kesinlikle öyle" diye yanıtladı çocuk.
" B u r a d a pek bir şey olmuyor" dedi turist. "Seni
b u r a d a meşgul edecek bir şey olmadığını g ö r ü y o r u m . "
" B e n de g ö r m ü y o r u m " dedi çocuk. "Böylesi hoşu­
ma gidiyor."
Çocuklar
Bir çocuk
kendine
duymadığı
saygı
sürece
başka hiç kimseye
saygı
duyamaz.
kalmaktan
tek
çok
başlarına
hoşlanırlar;
o n l a r ı n gelişimi için ferahlığa
ihtiyaç vardır. Evet, a n n e ba­
balar
dikkatli,
tetikte
olmak
z o r u n d a l a r ki böylelikle çocu­
ğa hiçbir zarar gelmesin a m a
bu negatif bir dikkattir; pozitif olarak m ü d a h a l e etme­
melidirler.
O n l a r ç o c u ğ a h a k i k a t a r a y ı ş ı y l a ilgili b ü ­
yük b i r ö z l e m v e r m e l i l e r a m a o n a h a k i k a t e ilişkin bir
fikir v e r e c e k b i r i d e o l o j i v e r m e m e l i d i r l e r .
O n a haki-
KOŞULLANMA
kat hakkında öğüt vermemeli­
ler, o n a h a k i k a t e ilişkin nasıl
Gerçek bir baba.,
arayışa girileceğini öğretmeli­
gerçek
ler. A r a y ı ş öğretilmeli, incele­
me öğretilmeli,
gerçek
kutsama
Çocuklara soru
ebeveynler,
bir çocuk için
m a c e r a öğre­
tilmeli.
bir anne;
olacaktır.
sorabile­
cekleri şekilde y a r d ı m edilmeli v e a n n e b a b a l a r b u so­
ruları gerçekten bilmedikleri sürece yanıtlamamalılar.
H a t t a bilseler bile B u d a ' n m m ü r i t l e r i n e söylediği gibi
söylemeliler: "Söylediğim şeye i n a n m a y ı n !
Benim de­
n e y i m i m b u a m a o n u size söylediğim a n d a o y a n l ı ş h a ­
le gelir ç ü n k ü o sizin için b i r d e n e y i m değildir. B e n i
dinleyin a m a inanmayın. Deneyin, sorgulayın, araştı­
rın. K e n d i n i z bilmediğiniz sürece bilginizin bir y a r a r ı
y o k t u r ; o tehlikelidir. Ö d ü n ç alınmış bir bilgi engel­
dir."
A n c a k a n n e babaların yaptığı şey şudur:
Onlar
ç o c u k l a r ı k o ş u l l a n d ı r ı p d u r u y o r l a r . Ç o c u k l a r için hiç­
b i r k o ş u l l a n d ı r m a y a g e r e k y o k t u r ; o n l a r a h i ç b i r tali­
m a t v e r m e y e g e r e k y o k . O n l a r a k e n d i l e r i o l m a l a r ı için
y a r d ı m edilmeli, onlar desteklenmeli, beslenmeli, güç­
lendirilmeli. G e r ç e k bir baba, gerçek bir anne, gerçek
e b e v e y n l e r b i r ç o c u k için b i r k u t s a m a o l a c a k t ı r . Ç o c u k
onlar
tarafından yardım
edildiğini
hissedecektir
ve
böylelikle k e n d i doğasının içinde d a h a çok köklenecek, d a h a ç o k t o p r a k l a n a c a k , d a h a ç o k m e r k e z l e n e cektir. Bu sayede o, kendisi h a k k ı n d a suçluluk duymaktansa
kendisini
sevmeye
saygı d u y a c a k t ı r . Hatırla,
başlayacak,
kendisine
bir kimse kendisini sevme69
ÇOCUK
diği sürece d ü n y a d a k i b a ş k a hiç kimseyi sevemez. Bir
ç o c u k k e n d i n e saygı d u y m a d ı ğ ı sürece b a ş k a hiç kim­
seye saygı d u y a m a z . B u y ü z d e n senin t ü m sevgin sah­
tedir ve t ü m saygın düzmecedir, yapaydır. S e n kendi­
ne saygı d u y m u y o r s u n , nasıl b a ş k a birisine saygı duya­
caksın.
Varlığının içinde
doğmuş
olan k e n d i özünü
s e v m e d i ğ i n s ü r e c e o , b a ş k a l a r ı n a ışık s a ç m a z .
Önce
s e n k e n d i ü z e r i n e b i r ı ş ı k o l m a l ı s ı n , o n d a n s o n r a ışık
yayılacaktır, başkalarına ulaşacaktır.
O k u l d a sınav g ü n ü y d ü ve huysuz bir öğretmen
k ü ç ü k b i r ç o c u ğ u n b i t k i l e r v e ç i ç e k l e r h a k k ı n d a k i bil­
gisini sınıyordu.
Ç o c u k hiçbir soruyu d o ğ r u cevapla-
yamadı.
Kızgın bir şekilde öğretmen, yardımcısına d ö n d ü
ve bağırarak, "Git ve b a n a bir avuç ot getir!" dedi.
Yardımcı dışarı gitmek üzere d ö n d ü ğ ü n d e k ü ç ü k
ç o c u k seslendi,
"Ve b e n i m için d e k ü ç ü k b i r fincan
kahve lütfen."
B i r P o l o n y a l ı , k ı r s a l y e r l e r d e a r a b a s ı ile g i d e r k e n
arabası b o z u l d u . Arabayı t a m i r e d e r k e n k ü ç ü k bir ço­
cuk yaklaştı ve sordu. "Bu nedir?"
"O bir kriko" dedi Polonyalı.
" B a b a m d a b u n l a r d a n iki t a n e v a r " d e d i ç o c u k .
İki dakika sonra yine sordu "Peki ya bu n e ? "
"O bir el feneri".
" B u n d a n d a b a b a m d a iki t a n e var. P e k i y a o r a d a ­
ki? O bir İngiliz a n a h t a r ı m ı ? "
70
KOŞULLANMA
" E v e t " dedi a d a m irkilerek.
Ç o c u k " B u n d a n b a b a m d a iki t a n e v a r " d e d i .
M u h a b b e t b i r s ü r e d a h a b ö y l e s ü r ü p gitti. E n so­
n u n d a tamirat bitmişti ve Polonyalı ayağa kalktı ve yo­
l u n k e n a r ı n a i ş e m e y e gitti.
işerken
üreme
makinesini
işaret
ederek
sordu,
" B u n d a n d a b a b a n d a iki t a n e v a r m ı ? "
" E l b e t t e h a y ı r ! " d e d i ç o c u k . " A m a o n d a b u n u n iki
katı u z u n l u ğ u n d a bir tane var."
Çocuklar son derece
şans
t a n ı m a k yeterli.
zekidir,
Onların
onlara sadece bir
gelişmek
için
fırsata,
d o ğ r u atmosfere ihtiyâcı var. H e r çocuk a y d ı n l a n m a
potansiyeliyle,
u y a n m a p o t a n s i y e l i ile d o ğ a r a m a b i z
onu y o k ederiz.
B u , t ü m i n s a n l ı k t a r i h i n d e k i e n b ü y ü k f e l a k e t ol­
muştur. Başka hiçbir esaret çocuğun esareti k a d a r kö­
tü değildir ve b a ş k a hiçbir esaret ç o c u ğ u n esaretindeki k a d a r insanlığın öz s u y u n u çekmemiştir ve bu insan­
lığın e n
zor görevi olacaktır:
Başka
Bundan kurtulmak.
Toplumun tümünü tama­
mıyla b a ş k a bir şekilde d ü z e n ­
lemediğimiz sürece, radikal bir
değişiklik
aile y o k
gerçekleşmediği
olup yerini
ve
komüne
terk etmediği sürece bu m ü m ­
k ü n olmayacaktır. Bir kez eski
aile k a l ı b ı o r t a d a n k a l k ı p d a h a
hiçbir
çocuğun
kötü
esaret
esareti kadar
değildir
ve
başka hiçbir esaret
çocuğun
kadar
öz
esaretindeki
insanlığın
suyunu
çekmemiştir.
71
ÇOCUK
çok boyutlu bir y a p ı y a d ö n ü ş t ü ğ ü n d e insanlığın y e n i bir
d o ğ u m u o l a b i l i r . Y e n i b i r i n s a n a i h t i y a ç v a r d ı r , y e n i in­
san geçmişte, b a ş k a bir yerlerdeki hayatlardan u m d u ğ u ­
m u z c e n n e t i getirecektir. C e n n e t şimdi b u r a d a olabilir
a m a bizim y e n i bir ç o c u k oluşturmamız gerekiyor.
Niçin insanlar kendilerini gönüllü olarak
bastırır ve sakat bırakan savunma
mekanizmalarını
kendilerine
uyarlarlar?
H a y a t t a k a l m a k için.
Ç o c u k o k a d a r narindir ki kendi b a s m a v a r olamaz.
B u n u s ö m ü r e b i l i r s i n . Ç o c u ğ a n e y i ö ğ r e n m e s i n i istiyor­
s a n d a y a t a b i l i r s i n ; B . F . S k i n n e r g i b i d a v r a n ı ş ç ı l a r ı n la­
b o r a t u a r ı n d a y a p ı p d u r d u ğ u şey b u d u r . O, güvercinle­
re p i n p o n oynamayı öğretir a m a n u m a r a aynıdır: Ö d ü l
ve ceza. E ğ e r o y n a r l a r s a ödüllendirilirler; eğer oynamazlarsa,
eğer
gönülsüzlerse,
cezalandırılırlar.
Eğer
d o ğ r u h a r e k e t i y a p a r l a r s a ödüllendirilirler, y i y e c e k ve­
rilir; e ğ e r y a n l ı ş h a r e k e t i y a p a r l a r s a e l e k t r i k ş o k u v e r i ­
lir. G ü v e r c i n l e r b i l e p i n p o n o y n a m a y ı ö ğ r e n i r l e r .
Sirkte olan şey h e r z a m a n b u d u r . G i d i p görebilir­
s i n . A s l a n l a r , g ü z e l a s l a n l a r b i l e k a f e s t e d i r v e filler s i r k
yıldızının kamçısına göre h a r e k e t eder. O n l a r aç bıra­
kılmıştır ve s o n r a da ödüllendirilmiştir; ö d ü l ve ceza.
Tüm numara budur.
S i r k t e h a y v a n l a r l a y a p t ı ğ ı n şeyi ç o c u k l a r l a y a p ı p
d u r u y o r s u n . A n c a k b u n u son derece bilinçsizce yapı­
yorsun ç ü n k ü bu sana da yapılmıştır; çocukları yetiş72
KOŞULLANMA
t i r m e k v e e ğ i t m e k için bildiğin
tek yol budur.
Bir çocuk
Senin 'büyüt­
mek' olarak adlandırdığın şey
budur. Aslında bu küçültmek­
neyin
doğru
neyin
yanlış
tir, b u o n l a r ı d a h a y ü k s e k b i r
olduğunu
varoluşa doğru büyütmekten-
ona. biz öğretiriz.
Biz
se d a h a alt d ü z e y d e bir varo­
luşa
zorlamaktır.
kendi
Bunların
ona
zihinlerimize
dayanarak
hepsi, Skinner'ci teknikler ve
hilelerdir
bilmez,
öğretiriz.
bunların yüzünden
gönüllü olarak kendimizi baskılamaya başlar ve sakat
bırakan s a v u n m a mekanizmalarını kendimize uyarla­
rız.
B i r ç o c u k n e y i n d o ğ r u n e y i n y a n l ı ş o l d u ğ u n u bil­
m e z , o n a biz öğretiriz. Biz o n a k e n d i z i h i n l e r i m i z e da­
y a n a r a k öğretiriz. Aynı şey Tibet'te d o ğ r u olabilir ve
H i n d i s t a n ' d a ise y a n l ı ş t ı r ; a y n ı ş e y s e n i n e v i n d e d o ğ r u
olabilir v e k o m ş u n u n e v i n d e ise y a n l ı ş olabilir. A n c a k
sen çocuğun üzerine baskı uygularsın:
bunu
yapmak
zorundasın.
Çocuk
Bu doğrudur,
onu
yaptığında
onaylanır ve y a p m a d ı ğ ı n d a da onaylanmaz.
O senin
y o l u n d a n gittiğinde m u t l u o l u r s u n v e ç o c u ğ u n sırtını
sıvazlarsın;
senin y o l u n d a n gitmediğinde kızarsın ve
ç o c u ğ a eziyet edersin, ç o c u ğ u döversin, ç o c u ğ u a ç bı­
rakırsın, o n a sevgini vermezsin.
Doğal olarak çocuk hayatta kalmasının tehlikede
o l d u ğ u n u anlamaya başlar. E ğ e r bu anneyi ve bu ba­
bayı dinlerse h e r şey y o l u n d a d ı r ; değilse o n u öldüre­
ceklerdir. Ve çocuk ne yapabilir?
Bu güçlü insanlara
73
ÇOCUK
karşı k e n d i n i nasıl ifade etsin? O n l a r devleşirler. O n ­
lar çok b ü y ü k t ü r ve m u a z z a m d ı r ve çok güçlüdür ve
o n l a r her şeyi y a p a b i l i r .
Ç o c u k güçlü bale geldiğinde çoktan koşullanmış­
tır. K o ş u l l a n m a o z a m a n o n u n içinde o k a d a r d e r i n e
inmiştir ki artık a n n e ve babanın onu takip etmesine
g e r e k y o k t u r . O n l a r ı n v i c d a n o l a r a k a d l a n d ı r d ı ğ ı içsel
k o ş u l l a n m a çocuğa eziyet etmeye d e v a m edecektir.
Ö r n e ğ i n , şayet ç o c u k cinsel organlarıyla o y n a m a ­
ya başlarsa
— k i b u ç o c u k için bir keyiftir, doğal b i r
zevktir ç ü n k ü çocuğun b e d e n i çok duyarlıdır— o biç
d e s e n i n k u l l a n d ı ğ ı n a n l a m ı ile c i n s e l l i k d e ğ i l d i r . Ç o ­
c u k g e r ç e k t e n çok, ç o k canlıdır ve doğal o l a r a k ç o c u k
canlı o l d u ğ u n d a o n u n cinsel organları b e d e n i n i n diğer
k ı s ı m l a r ı n d a n d a h a canlıdır. Y a ş a m enerjisinin birikti­
ği y e r burasıdır; o en hassas bölgedir. Cinsel organlara
d o k u n m a k t a n v e o y n a m a k t a n ç o c u k , m u a z z a m b i r şe­
kilde mutluluk hisseder a m a korkar. Bu senin proble­
mindir. O n u n m a s t ü r b a s y o n y a d a b a ş k a bir şey yaptı­
ğ ı n d a n k o r k m a y a başlarsın. O önemli bir şey değildir.
O k i ş i n i n b e d e n i y l e o y n a m a s ı n d a n saf m u t l u o l m a s ı ­
dır.
O m a s t ü r b a s y o n ya da b a ş k a bir şey değildir.
O
kişinin bedenini sevmesidir.
B u s e n i n s u ç l u l u ğ u n , s e n i n k o r k u n d u r . Birisi oğ­
l u n u n b u n u yaptığını görebilir ve senin çocuklarını na­
sıl
yetiştirdiğini
düşünecektir.
Onları
medenileştir.
O n l a r a bir şey öğret. Bu nedenle o n u d u r d u r , çocuğa
bağır. O n a , " D u r ! " diye y e n i d e n ve yeniden ve yeni­
den bağır. Ve yavaş yavaş vicdan ortaya çıkar. D u r ,
74
KOŞULLANMA
d u r , d u r ; b u d a h a d e r i n e d a h a d e r i n e , d a h a d e r i n e gi­
der. Ve ç o c u ğ u n bilinçsiz b i r p a r ç a s ı h a l i n e gelir.
Artık sana ihtiyaç y o k t u r .
O cinsel organlarıyla
oynadığında içinden bir şey " D u r ! " diyecektir. Ve o
korkacaktır
—belki babası bakıyordur ya da annesi
b a k ı y o r d u r — ve o suçluluk hissedecektir. Ve biz o n a
h e r z a m a n h e r y e r d e , b a n y o d a bile b a k a n b i r Allah ba­
ba olduğunu
öğretiriz.
O her yere bakmaya devam
eder.
Bu Allah tanımı s a k a t bırakır. O z a m a n sen ban­
y o n d a bile ö z g ü r değilsin. S e n hiçbir y e r d e ö z g ü r de­
ğilsin. B u d o ğ a ü s t ü Allah b i r d e d e k t i f gibi seni h e r y e r ­
de takip eder. Sen bir kadınla sevişirken o, o r a d a dur u y o r d u r . O s a n a izin v e r m e y e c e k t i r . O b i r s ü p e r - polistir. O ,
— a n n e babanın yaratmış olduğu vicdana —
bir s ü p e r polistir.
Bu y ü z d e n Buda, a n n e b a b a n ı öldürmediğin süre­
ce asla özgürleşmeyeceksin der. A n n e b a b a y ı öldür­
m e k d e m e k i ç i n d e k i a n n e b a b a s e s i n i ö l d ü r m e k , için­
deki vicdanı öldürmek,
şu s a ç m a fikirlerden kurtul­
m a k ve hayatını kendi bilincine göre y a ş a m a k demek­
tir. U n u t m a , bilinç d a h a çok olmalıdır, v i c d a n d a h a a z
olmalıdır. Yavaş yavaş vicdan tamamıyla y o k olmalı ve
saf bilinç y a ş a n m a l ı d ı r .
Bilinç k a n u n d u r ; bilinç y e g â n e k a n u n olsun. O
z a m a n ne hissedersen hisset bu senin yaşadığındır. Ka­
rar v e r m e k zorundasın. Bu b a ş k a hiç kimsenin hayatı
değildir; b a ş k a hiç k i m s e n i n k a r a r v e r m e y e h a k k ı yok­
tur.
75
ÇOCUK
S e n i n h e r z a m a n d o ğ r u olanı y a p a c a ğ ı n ı söylemi­
y o r u m ; b a z e n yanlış y a p a c a k s ı n . A n c a k b u da, senin
ö z g ü r l ü ğ ü n ü n bir parçasıdır ve senin gelişiminin par­
çasıdır. P e k ç o k kez yanlış y ö n e gideceksin a m a o ta­
mamıyla d o ğ r u d u r ; yanlış y o l a s a p m a k eve geri d ö n ­
mektir. Asla yanlış y a p m a y a n bir kimse asla eve d ö n e ­
mez, o çoktan ölmüştür. Yanlış hiçbir şey y a p m a y a n
bir kimse asla d o ğ r u bir şey y a p m a n ı n keyfini çıkara­
maz. O sadece bir köledir. Zihinsel bir kölelik yaratıl­
mıştır.
Bir insan evladı, a n n e ba­
Toplum
anne
basına çok u z u n süre bağımlı­
babanın
iradesinin
geniş
toplumun
ajanlarından
e n a z ı n d a n y i r m i b i r ila
y i r m i b e ş yıl. B u ç o k u z u n b i r
halidir;
anne baba
bu
dır;
başka
bir şey değildir.
süredir, hayatının üçte biridir.
Yaşamının üçte biri b o y u n c a
koşullanmıştır. Sadece bir dü­
şün, y i r m i b e ş yıllık k o ş u l l a n ­
m a ! O n a h e r şey dayatılabilir.
Ve bir kez bu n u m a r a l a r ı
öğrendiğinde onları u n u t m a k çok zordur. Bu y ü z d e n
gerçekliğin içine dalıp k e n d i h a y a t ı n ı y a ş a m a y a başla­
mak çok zordur. Elbette başlangıçta bu çok ürkütücü­
dür, pek çok kez dizlerin titrer ç ü n k ü doğaldır ki a n n e
babanın
karşısında
olacaksın,
toplumun
karşısında
olacaksın. T o p l u m a n n e b a b a n ı n iradesinin geniş hali­
dir; a n n e b a b a b u t o p l u m u n a j a n l a r ı n d a n b a ş k a b i r şey
d e ğ i l d i r . B u gizli b i r i t t i f a k t ı r
— a n n e babalar, öğret­
m e n l e r , polis, y a r g ı ç , b a ş b a k a n — b u gizli b i r ittifaktır,
76
KOŞULLANMA
o n l a r ı n h e p s i birliktedir. V e o n l a r ı n h e p s i ç o c u ğ u n ge­
leceğini elinde tutuyor.
Bir kez öğrendiğinde, öğrendiklerini u n u t m a k çok
zorlaşır ç ü n k ü y i r m i b e ş yıl b o y u n c a s ü r e k l i t e k r a r so­
n u n d a sen t a m a m ı y l a h i p n o t i z e edilirsin. H i p n o z d a n
ç ı k m a n gerekir; t ü m bu koşullanmaları b ı r a k m a k zo­
rundasın.
Evet, bu basitçe h a y a t t a k a l m a ihtiyacıdır. Ç o c u k
y a ş a m a k ister,
bu y ü z d e n uzlaşmaya başlar.
Pazarlık
yapar. H e r k e s ölüm kalım meselesi o l d u ğ u n d a pazarlık
eder. E ğ e r bir çölde ölüyorsan ve birisinde su varsa ve
s e n s u s a m ı ş s a n v e ö l ü y o r s a n , o i s t e d i ğ i fiyatı t a l e p e d e ­
bilir. O h e r şeyi başarabilir, s a n a h e r şeyi d a y a t a b i l i r .
Şu a n a k a d a r bizim çocuklara yaptığımız şey b u d u r .
Niçin
ve
sakat
ne
insanlar
kendilerini
bırakan
savunma
gönüllü
olarak
mekanizmalarım
bastırır
kendileri­
uyarlarlar?
Bu gönüllülük değildir. O g ö n ü l l ü l ü k m ü ş gibi gö­
z ü k ü r ç ü n k ü uyanık hale geçtiğinde o neredeyse senin
kanına
ve iliklerine k a d a r işlemiştir. A n c a k o gönüllü­
l ü k değildir. H i ç b i r ç o c u k g ö n ü l l ü o l a r a k bir şey öğ­
r e n m e z ; o dayatılır, o vahşettir.
H e r h a n g i b i r ç o c u ğ u izleyebilirsin. H e r ç o c u k di­
renir, h e r ç o c u k s o n u n a k a d a r savaşır, h e r ç o c u k a n n e
b a b a l a r ı için s o r u n y a r a t ı r , h e r ç o c u k ş u y a d a b u şe­
k i l d e b u s a k a t b ı r a k m a m e k a n i z m a s ı n d a n k a ç m a y a ça­
lışır. A n c a k e n i n d e s o n u n d a a n n e b a b a l a r o n u y a k a l a r
çünkü onlar daha güçlüdür.
güçsüz
Bu basitçe bir güçlü ve
meselesidir.
77
ÇOCUK
Ve bu yüzden çocuklar büyüdüğünde anne baba­
l a r ı n d a n i n t i k a m a l m a y a başlamaları a n o r m a l değildir.
B u t e p k i doğaldır. A n n e b a b a n ı affetmek z o r d u r ; b u
y ü z d e n t ü m t o p l u m l a r s a n a o n l a r a saygı göstermeyi
öğretir. E ğ e r onları affedemiyorsan en azından onlara
saygı duy; eğer onları sevemiyorsan en a z ı n d a n o n l a r a
saygı d u y . A n c a k bu saygı resmidir, sahtedir. D e r i n d e
ö f k e l i k a l ı r s ı n . Ş a y e t b e n i m d e d i k l e r i m d u y u l u r s a , şa­
y e t s ö y l e d i k l e r i m b i r g ü n d ü n y a d a y a y g ı n l a ş ı r s a o za­
m a n çocuklar a n n e babalarını gerçekten sevecektir, o
z a m a n ç o c u k l a r a n n e b a b a l a r ı ile g e r ç e k t e n u y u m l u
olacaktır ç ü n k ü a n n e babalar, onlara d ü ş m a n olmaya­
caktır, dost olacaktır.
i n s a n o ğ l u t ü m v a r o l u ş t a k i e n zayıf ç o c u k t u r a m a
o n u n zayıflığı k ı l ı k d e ğ i ş t i r m i ş b i r k u t s a n m ı ş l ı k t ı r .
Ancak
insanoğlu
tüm
varoluştaki
o,
sömürülebilir
de; ve asırlardır yapılmış olan
şey b u d u r . A n n e b a b a l a r asla
zayıf çocuktur
ç o c u ğ u n zayıflığının, çaresizli­
ama onun zayıflığı
ğinin ve bağımlılığının bağım­
en
kılık
bir
değiştirmiş
kutsanmışlıktır.
sızlığa,
kuvvete,
b ü t ü n s e l l i ğ e d ö n ü ş m e s i n e izin
vermemiştir;
boyun
bireyselliğe,
onlar
eğer şekilde k a l m a s ı n d a n m u t l u
çocuğun
olmuşlardır.
D o ğ a l o l a r a k b o y u n e ğ e n b i r çocuk, b i r b e l a değildir..
Baş eğmeyen bir çocuk sürekli beladır a m a baş eğme­
y e n çocuk gerçek bir insanoğludur.
B o y u n eğen ç o c u k s a d e c e basit bir i n e k pisliğidir.
78
KOŞULLANMA
Hayır diyemeyen çocuğun hiçbir bütünlüğü y o k t u r ve
hiçbir şeye hayır diyemeyen bir ç o c u ğ u n eveti anlam­
s ı z d ı r . E v e t , s a d e c e ç o c u k h a y ı r d e m e y e m u k t e d i r ol­
d u ğ u n d a a n l a m taşır. O z a m a n b u o n u n z e k â s ı n ı n ala­
cağı k a r a r a bağlıdır.
A n c a k a n n e b a b a l a r için bir ç o c u ğ u n h e r z a m a n
evet d e m e s i d a h a kolaydır. O b o y u n eğdiği için ödül­
lendirilir;
o n u n b o y u n eğmemesi cezalandırılır.
Aynı
d u r u m okullarda da geçerlidir: Ö ğ r e t m e n l e r senin bo­
y u n e ğ m e n i ister; o n l a r için seni k o n t r o l e t m e k , s a n a
h ü k m e t m e k d a h a kolaydır.
B e n i m t ü m öğretmenlerim b a b a m a şikâyet ediyor­
lardı ve b a b a m onlara, " B e n kime şikâyet edeyim? Be­
nim güç sahibi o l d u ğ u m u mu d ü ş ü n ü y o r s u n u z ?
Beni
dinleyeceğini m i z a n n e d i y o r s u n u z ? N e y a p m a k istiyor­
sanız y a p ı n : O n u cezalandırın, o k u l d a n uzaklaştırın; n e
y a p m a k istiyorsanız sizinle t a m o l a r a k h e m f i k i r i m a m a
beni bu
işe
karıştırmayın
çünkü
bütün
gün boyun­
c a . . . y a p a c a k b a ş k a bir işim y o k m u ? Y o k s a o n u n ş u
öğretmene, bu öğretmene, şu komşuya, bu komşuya ne
yaptığını dinlemek zorunda mıyım?" derdi.
V e o b a n a , " C a n ı n n e i s t i y o r s a y a p a m a b e n i m işi­
mi b o z m a . H e r k e s geliyor ve b e n onların m ü ş t e r i oldu­
ğ u n u z a n n e d i y o r u m . . . a m a g ö r ü y o r u m ki onlar senin
müşterilerin" dedi. Ben de babama, "Şöyle yapalım,
b ü y ü k d ü k k â n ı n içinde bir köşeye k ü ç ü k bir tabelaya
'Şikâyetler
Buraya'
diye yazabilirsin.
Sen
kurtulur­
s u n . . . v e b e n de bu insanları g ö r ü r ü m . Bırak gelsinler"
diye ö n e r i d e b u l u n d u m .
79
ÇOCUK
O d a , " F i k i r g ü z e l a m a s e n h i ç b i r d ü k k â n d a şikâ­
yet k u t u s u g ö r d ü n m ü ? insanlar bu şikâyetlerin b a n a
ve d ü k k â n a karşı olduğunu düşünecektir;
hiç kimse
onların s a n a karşı o l d u ğ u n u d ü ş ü n m e y e c e k t i r . Ve sen
şikâyet e t m e y e gelen bu zavallı insanlarla d a h a çok ya­
ramazlık yapacaksın" dedi.
" B u sadece s a n a y a r d ı m e t m e k için b i r öneriydi"
dedim.
B u a n n e b a b a l a r i ç i n z o r d u r . B u ö ğ r e t m e n l e r için
z o r d u r . B u din a d a m l a r ı için z o r d u r . Ç o c u ğ u n h a n g i
türden
olursa olsun b o y u n eğmemesine
h e r k e s için z o r d u r . T a n r ı bile
izin v e r m e k
— h e r şeye g ü c ü yeten,
h e r ş e y d e n ü s t ü n olan, e n b ü y ü k despot, e n b ü y ü k dik­
t a t ö r — izin v e r e m e z d i ; o bile A d e m ve H a v v a ' n ı n kü­
ç ü k bir söz dinlememesini tolere edememiştir. O n l a r
c e n n e t b a h ç e s i n d e n k o v u l m u ş t u v e h i ç b i r g ü n a h işle­
memişlerdi.
Aslında
onun
bir
elma ağacı
olduğunu
d u y d u ğ u m d a n beri ben m ü m k ü n olduğunca çok elma
yiyorum, bir elma ağacından meyve yiyerek herhangi
bir günahın ortaya çıkmasını anlamıyorum.
A n c a k mesele elma ağacı değildir.
E s a s m e s e l e söz d i n l e m e m e k t i r .
B u n e d e n l e ilk o l a r a k b o y u n
eğmek dayatılmak
z o r u n d a d ı r ; söz d i n l e t m e k için k o r k u k u l l a n ı l m a k zo­
r u n d a d ı r . K o r k u d i n i t e r i m l e r d e c e h e n n e m h a l i n i alır.
S ö z d i n l e t m e k için ö d ü l k u l l a n ı l m a k z o r u n d a d ı r , dini
t e r i m l e r d e b u c e n n e t h a l i n i a l ı r . V e h e r ş e y i k o n t r o l al­
t ı n a a l m a k için b i r b a b a f i g ü r ü n e ihtiyaç v a r d ı r ; b u n e ­
denle T a n r ı b a b a olur.
80
KOŞULLANMA
O n l a r ı n T a n r ı y ı n i ç i n b i r a n n e y a p m a d ı ğ ı n ı bili­
yorum. K e n d i deneyimime dayanarak biliyorum ki b e n
bir ş e y y a p m ı ş o l d u ğ u m d a , b a b a m ç o k k ı z g ı n o l d u ğ u
İçin e v d e b e n i a r a r k e n a n n e m b e n i s a k l a r d ı . Y a s a k l a ­
mış o l d u ğ u b i r ş e y i y a p t ı ğ ı m i ç i n b a b a m b a n a p a r a v e r ­
meyi r e d d e t t i ğ i n d e , a n n e m b a n a p a r a v e r m e y i b a ş a r ı r ­
dı. B u y ü z d e n a n n e n i n b a b a n ı n o l d u ğ u k a d a r d i s i p l i n ­
ci o l a m a y a c a ğ ı n ı b i l i y o r u m .
V e a n n e ç o k k o l a y i k n a edilebilir ç ü n k ü o , sevgi­
den b a ş k a bir şey değildir. O k a l p t e n b a ş k a bir şey de­
ğildir. B a b a k a f a d ı r , m a n t ı k t ı r , n e d e n l e r d i r , d i s i p l i n ­
dir. B a b a e r k e k t i r v e t o p l u m e r k e k y a p ı m ı d ı r . B e n o n a
gidip, " B i r ş e y y a p t ı m v e acil y a r d ı m a i h t i y a c ı m v a r "
dediğimde h a t t a o n u n b u n d a n hoşlandığını biliyorum.
" A m a ö n c e b a n a n e y a p t ı ğ ı n ı söyle, seni k u r t a r a ­
cağım, e l i m d e n gelenin e n iyisini y a p m a y a çalışacağım
a m a ö n c e b a n a t ü m h i k â y e y i a n l a t . S e n öyle keyifli hi­
kâyeler getiriyorsun ki b a b a n ı n niçin kızdığını m e r a k
ediyorum. O n u n bunlardan hoşlanması gerekir" derdi.
D i n adamları, cennetteki baba, yeryüzündeki an­
ne b a b a l a r , ö ğ r e t m e n l e r , siyasi liderler; o n l a r ı n h e p s i
lıerkesten kesin bir itaat bek­
lerler.
Böylelikle
kaldırı,
hiçbir
hiçbir
baş­
değişiklik
söz
konusu olmaz, böylelikle onla­
rın ç ı k a r l a r ı k o r u n u r .
miz
onların
kurbanıyız.
Hepi­
menfaatlerinin
Artık bazı
şeyle­
itaat eden
çocuk
her zaman
sıradandır;
itaatsiz
olmak
demek,
biraz
zekâya
ihtiyaç
duyar.
rin d e ğ i ş m e s i g e r e k i y o r .
81
ÇOCUK
i t a a t e d e n ç o c u k h e r z a m a n s ı r a d a n d ı r ; i t a a t s i z ol­
m a k d e m e k , biraz z e k â y a ihtiyaç duyar, i t a a t k â r ço­
c u k iyi b i r v a t a n d a ş h a l i n e gelir, h e r p a z a r k i l i s e y e gi­
der; itaatsiz ç o c u k güvenilmezdir. O h a y a t ı n d a ne ya­
p a c a k ? O b i r r e s s a m olabilir, o b i r m ü z i s y e n olabilir, o
bir d a n s ç ı olabilir — k i b u n l a r çok kârlı meslekler de­
ğildir— y a h u t o hiç kimse olmayabilir, ö z g ü r l ü ğ ü n ü n
tadını ç ı k a r a n bir serseri olabilir.
Senin bu çemberin dışına çıkmanı istiyorum. T ü m
k o r k u l a r ı bırak. K o r k u l a c a k hiçbir şey y o k t u r . Endişe­
lenecek bir cehennem y o k t u r ve arzulaman gereken
bir cennet yoktur.
Cennet buradadır.
Ve
şayet ö l ü m ü n
ötesindeki
c e n n e t fikrini bırakırsak, b u c e n n e t i b i n k a t d a h a güzel
hale getirebiliriz.
Yeni Çocuğa
Anne Babalık Etmek
Ç o c u k l a r taze olarak geldiklerinde, onların yüzle­
rine b a k a r s a n adlandırılamayan; adlandırılamayacak,
t a n ı m l a n a m a y a c a k olan belli b i r m e v c u d i y e t g ö r ü r s ü n .
Ç o c u k canlıdır. O n u n canlılığını t a n ı m l a y a m a z s ı n
a m a o oradadır, o n u hissedebilirsin. O, o k a d a r çok
o r a d a d ı r k i n e k a d a r k ö r o l u r s a n ol, b u n u k a ç ı r a m a z sın. O tazedir. Ç o c u ğ u n etrafındaki tazeliği koklayabilirsin.
Bu güzel k o k u yavaş yavaş kaybolur. Ve şayet
b u ç o c u k maalesef başarılı h a l e gelirse, m e ş h u r o l u r s a
82
KOŞULLANMA
—bir başkan bir başbakan, bir p a p a — o zaman aynı
çocuk k ö t ü kokar.
O
ölçülemez,
tanımlanamaz,
isimlendirilemez,
m u a z z a m b i r k o k u y l a gelmiştir. Bir ç o c u ğ u n gözleri­
nin içine b a k : B u n d a n d a h a d e r i n bir şey b u l a m a z s ı n .
Bir ç o c u ğ u n g ö z l e r i d i p s i z b i r u ç u r u m d u r , o n l a r ı n d i b i
y o k t u r . M a a l e s e f t o p l u m u n o n u m a h v e t m e y ö n t e m i sa­
yesinde kısa süre sonra o n u n gözleri sığlaşacaktır. Kat­
man k a t m a n k o ş u l l a n m a y ü z ü n d e n b u derinlik, b u mu­
azzam derinlik kısa sürede k a y b o l m u ş olacaktır. Ve bu
onun gerçek yüzüydü. Çocuğun hiçbir düşüncesi yokt u r . N e h a k k ı n d a d ü ş ü n e b i l i r ? D ü ş ü n m e k g e ç m i ş e ih­
tiyaç
duyar,
düşünmek
problemlere
ihtiyaç
duyar.
O n u n hiç geçmişi yok, o n u n sadece geleceği var. O n u n
henüz hiç problemi yok, o sorunsuzdur. O n u n düşün­
mesi m ü m k ü n değildir. N e d ü ş ü n e b i l i r ?
Ç o c u k bilinçlidir a m a d ü ş ü n c e l e r i o l m a d a n .
Ç o c u ğ u n orijinal y ü z ü b u d u r .
Bir zamanlar senin y ü z ü n de b u y d u ve b u n u unut­
muş
bile
olsan
içindedir,
bir
keşfedilmeyi
o
hâlâ senin
gün
yeniden
bekliyor.
Yeni­
den keşfedilmek diyorum çün­
kü sen o n u önceki hayatların­
da pek
ç o k kez keşfetmişsin-
dir v e y e n i d e n v e y e n i d e n o n u
unutuyorsun.
Belki
bu
hayatında
bile
onu bilmeye, onu hissetmeye,
Cennet
buradadır.
Ve şayet
ölümün
cennet
ötesindeki
fikrini
bırakırsak,
bu cenneti
bin kat daha
güzel
hale
getirebiliriz.
83
ÇOCUK
o olmaya çok yaklaştığın anlar olmuştur. A n c a k d ü n y a
bizim için ağır basar. O n u n çekimi çok b ü y ü k t ü r v e
d ü n y a d a seni bin bir y ö n d e ç e k e n şeyler vardır. O seni
o k a d a r ç o k y ö n d e ç e k i y o r ki, s e n d a ğ ı l ı r s ı n , i n s a n l a r ı n
kendilerini bir a r a d a t u t m a y ı nasıl başardığı bir muci­
zedir. Aksi t a k t i r d e b i r el k u z e y e gidecekti, diğer el gü­
neye; onların başı cennete d o ğ r u gidiyor olmalıdır: O n ­
ların t ü m parçaları her y a n d a u ç u ş u y o r olacaktır.
Senin k e n d i n i nasıl b â l â bir a r a d a t u t u y o r oldu­
ğ u n kesinlikle bir mucizedir. M u h t e m e l e n h e r y ö n d e n
gelen b a s ı n ç o k a d a r ç o k t u r ki ellerin ve b a c a k l a r ı n ve
b a ş ı n u ç a m a z . H e r y ö n d e n b a s ı n ç a l t ı n d a s ı n . Ş a n s ese­
r i orijinal y ü z ü n l e k a r ş ı l a ş m ı ş olsan bile, o n u t a n ı y a m a y a c a k s ı n , o senin için o k a d a r y a b a n c ı olacak. Belki
o n u n l a k a z a eseri a r a d a bir karşılaşıyorsun a m a ona
bir m e r h a b a bile d e m i y o r s u n . O b i r y a b a n c ı ve m u h t e ­
m e l e n d e r i n d e belli b i r k o r k u v a r d ı r ; b u h e r z a m a n
tüm yabancılarla oradadır.
S e n b a n a ç o c u k l a r ı m ı z ı n orijinal y ü z ü n ü nasıl k o ­
ruyacağımızı soruyorsun.
D o ğ r u d a n hiçbir şey yap­
m a n gerekmiyor. D o ğ r u d a n yapılacak her şey rahatsız
edici olacaktır.
Bir şey y a p m a m a sanatını ö ğ r e n m e k
zorundasın.
Bu çok zor bir sanattır. Bu ç o c u ğ u n orijinal y ü z ü ­
n ü k o r u m a k , k u r t a r m a k için y a p m a k z o r u n d a o l d u ğ u n
b i r şey değildir. N e y a p a r s a n y a p , orijinal y ü z ü çarpı­
tacaksın.
H i ç b i r şey y a p m a m a y ı ö ğ r e n m e k z o r u n d a ­
sın; u z a k d u r m a y ı , ç o c u ğ u n y o l u n d a n ç e k i l m e y i ö ğ r e n ­
mek zorundasın. Son derece cesur olmak zorundasın
84
KOŞULLANMA
ç ü n k ü ç o c u ğ u k e n d i b a ş ı n a b ı r a k m a k risklidir. Binler­
ce yıldır bize şayet çocuğu k e n d i başına bırakırsak bir
vahşi olacağı söylenmiştir.
Bu t a m bir saçmalıktır. B e n senin ö n ü n d e oturu­
yorum; benim bir vahşi olduğumu mu düşünüyorsun?
Ve b e n ailemin müdahalesi olmadan yaşadım. Evet,
onlar için bayağı bir dert o l d u m ve senin de b a ş ı n e p e y
derde girecek a m a b u n a değer.
Ç o c u ğ u n orijinal y ü z ü o k a d a r k ı y m e t l i d i r k i h e r
türlü belaya girmeye değer. O, o k a d a r p a h a biçilmez­
dir ki ne k a d a r ödersen öde hâlâ ucuzdur; o n u bedava­
y a g e t i r i y o r s u n . V e ç o c u ğ u n u n orijinal y ü z ü n ü n d ü n ­
y a y a getirmiş o l d u ğ u aynı güzellikle, aynı m a s u m i y e t ­
le, a y n ı saflıkla, a y n ı c o ş k u y l a , a y n ı n e ş e y l e , a y n ı c a n ­
lılıkla b o z u l m a d a n k a l d ı ğ ı n ı fark ettiğin g ü n k ü m u t l u ­
l u k . . . D a h a fazla n e isteyebilirsin.
Ç o c u ğ a hiçbir şey v e r e m e z s i n sadece alabilirsin.
E ğ e r ç o c u ğ a gerçekten bir a r m a ğ a n v e r m e k istiyorsan,
m ü m k ü n olan yegâne a r m a ğ a n b u d u r : M ü d a h a l e etme.
R i s k a l v e b ı r a k ç o c u ğ u n b i l i n m e y e n i n içine, m e ç h u l ü n
içine g i t m e s i n e izin ver. M u a z z a m b i r k o r k u a n n e b a ­
b a l a r ı ele g e ç i r i r ; ç o c u ğ a n e o l a c a ğ ı n ı k i m b i l e b i l i r ?
B u k o r k u y ü z ü n d e n ç o c u ğ u belli b i r y a ş a m kalıbı­
n a d ö k m e y e çalışırlar. K o r k u l a r ı y ü z ü n d e n o n u belli
b i r yola, belli bir a m a c a d o ğ r u y ö n l e n d i r m e y e başlar­
lar a m a onlar korkuları y ü z ü n d e n çocuğu ö l d ü r d ü k l e ­
r i n i b i l m e z l e r . O a s l a m u t l u o l a m a y a c a k . V e o a s l a sa­
na minnettar olmayacak; o her zaman sana karşı kin
besleyecek.
85
ÇOCUK
Sigmund
Çocuğun
orijinal
o
yüzü
kadar kıymetlidir ki
belaya
derin
bir
iç
görüsü
vardır:
"Her
kültür
babaya
duyar.
olan ya da var
girmeye
bu
konuda
saygı
her türlü
Freud'un
Dünyada
olmuş
var
hiçbir
k ü l t ü r y o k t u r k i b a b a y a saygı
değer.
d u y u l m a s ı g e r e k t i ğ i f i k r i n i sa­
v u n m a s ı n , ileri s ü r m e s i n " d e r .
S i g m u n d F r e u d , " B u saygı o r t a y a çıkmıştır ç ü n k ü ta­
rih öncesindeki bir z a m a n d a çocuklar, sakat bırakıl­
maktan kendilerini
k o r u m a k için b a b a l a r ı n ı ö l d ü r m ü ş
olmalıdır" der.
G a r i p a m a s o n d e r e c e ö n e m l i b i r fikir. D i y o r k i
s u ç l u l u k t a n bu saygı b a b a y a gösteriliyor. Bu suçluluk
binlerce yıldır taşınmaktadır.
Bir y e r d e . . . b u tarihsel
bir olay değildir a m a anlamlı bir mittir: G e n ç insanlar
babalarını ö l d ü r m ü ş olmalı ve doğal olarak s o n r a d a n
p i ş m a n olmuşlar ç ü n k ü o, onların babasıydı a m a onla­
rı m e m n u n olmadıkları şeylere doğru s ü r ü k l ü y o r d u .
O n u öldürdüler a m a sonra pişman oldular. S o n r a
atalarının,
babalarının,
büyükbabalarının
ruhlarına
k o r k u d a n tapınmaya başladılar çünkü bunların haya­
letleri i n t i k a m alabilirdi. Ve s o n r a y a v a ş y a v a ş yaşlıla­
r a saygı d u y m a k bir g e l e n e k haline geldi. A m a niye?
B e n senin ç o c u k l a r a saygı göstermeni isterim.
Ç o c u k l a r senin verebileceğin t ü m saygıyı h a k edi­
yor. Ç ü n k ü onlar o k a d a r taze, o k a d a r m a s u m , Tanrı­
sallığa o k a d a r y a k ı n d ı r l a r k i !
H e r çeşidinden
—kur­
naz, n a m u s s u z , pislik dolu, ç ü r ü m ü ş — i n s a n a sadece
86
KOŞULLANMA
yaşlı o l d u ğ u için saygı g ö s t e r m e y e çocukları z o r l a m a k tansa, o n l a r a saygı g ö s t e r m e z a m a n ı gelmiştir.
T ü m b u şeyleri t e r s i n e ç e v i r m e k isterim: Ç o c u k ­
lara saygı göster ç ü n k ü onlar k a y n a ğ a d a h a y a k ı n d ı r
sen ç o k u z a ğ ı n d a s ı n . O n l a r h â l â orijinal, s e n ş i m d i d e n
bir k a r b o n kopyasın. Ve şayet ç o c u k l a r a saygı duyar­
san b u n u n ne yapabileceğini anlayabiliyor m u s u n ?
O
z a m a n s e v g i v e s a y g ı s a y e s i n d e o n l a r ı y a n l ı ş y ö n e git­
mekten kurtaracaksın;
k o r k u y l a değil sevgin ve
say­
gınla.
Büyükbabam...
b ü y ü k b a b a m a t e k b i r y a l a n söy­
l e y e m e z d i m ç ü n k ü o b a n a o k a d a r saygı d u y a r d ı ki.
T ü m aile b a n a k a r ş ı o l d u ğ u n d a e n a z ı n d a n b u y a ş l ı
a d a m a güvenebilirdim. B a n a karşı öne sürülen kanıtla­
r ı hiç u m u r s a m a z d ı . " O n u n n e yaptığı u m u r u m d a de­
ğil,
eğer o yapmışsa doğru
olmalı.
O n u tanıyorum,
yanlış yapmış olamaz" derdi.
V e o b e n i m y a n ı m d a o l d u ğ u z a m a n e l b e t t e t ü m ai­
l e geri ç e k i l m e k z o r u n d a y d ı . O n a h e r şeyi a n l a t ı r d ı m ,
o da "Endişelenmeye gerek yok. Nasıl doğru olduğunu
h i s s e d i y o r s a n öyle y a p . Ç ü n k ü b a ş k a k i m k a r a r v e r e bilir? S e n i n d u r u m u n d a , s e n i n o l d u ğ u n y e r d e , s a d e c e
sen k a r a r verebilirsin. N e y i n d o ğ r u o l d u ğ u n u hissedi­
y o r s a n y a p v e h e r z a m a n seni d e s t e k l e m e k için b u r a d a
o l d u ğ u m u hatırla ç ü n k ü b e n sadece seni sevmiyorum,
s a n a saygı d a d u y u y o r u m " d e r d i .
O n u n b a n a karşı olan saygısı almış o l d u ğ u m e n
muhteşem hazineydi.
uzağındaydım.
O ölürken yüz otuz kilometre
H e m e n o r a y a g i t m e m i ç ü n k ü fazla za87
ÇOCUK
manı olmadığını
b a n a bildirdi. H e m e n gittim; iki saat
içinde oradaydım.
S a n k i b e n i bekliyor gibiydi. Gözlerini açtı ve " N e ­
fes a l m a y a d e v a m e t m e y e ç a l ı ş ı y o r d u m k i s e n b a n a y e t i ş e b i l e s i n , s ö y l e m e k i s t e d i ğ i m t e k b i r ş e y v a r : A r t ı k se­
n i d e s t e k l e m e k için b u r a d a o l m a y a c a ğ ı m v e s e n i n des­
t e ğ e i h t i y a c ı n o l a c a k . A m a h a t ı r l a , n e r e d e o l u r s a m , ola­
y ı m s a n a olan sevgim ve saygım seninle birlikte kala­
cak. H i ç kimseden k o r k m a , d ü n y a d a n k o r k m a " dedi.
O n u n son sözleri b u y d u : " D ü n y a d a n k o r k m a . "
Ç o c u k l a r a saygı d u y , o n l a r ı k o r k u s u z kıl.
A n c a k ş a y e t s e n k e n d i n k o r k u ile d o l u y s a n n a s ı l
onları k o r k u s u z kılabilirsin?
O n u n b a b a s ı o l d u ğ u n için, o n u n a n n e s i o l d u ğ u n
için, ş u y a d a b u o l d u ğ u n için s a n a saygı d u y m a y a o n ­
ları zorlama.
Bu tavrı değiştir ve b u n u n ç o c u ğ u n a nasıl bir dö­
n ü ş ü m sağladığını gör.
Ş a y e t o n l a r a saygı gösterirsen seni d a h a dikkatli­
ce dinleyecekler. E ğ e r o n l a r a saygı d u y a r s a n seni ve
senin zihnini d a h a dikkatlice anlamaya çalışacaklar.
Öyle y a p m a k zorundalar. Ve sen onlara hiçbir şekilde
bir şey d a y a t m ı y o r s u n ; o z a m a n a n l a y a r a k s e n i n haklı
o l d u ğ u n u h i s s e d e r l e r s e seni izlerler,
orijinal y ü z l e r i n i
kaybetmeyecekler.
Belirli b i r y o l d a n g i t m e k l e orijinal y ü z k a y b e d i l ­
mez. O çocuklar zorlandığında, kendi iradelerine kar­
şı dayatıldığında kaybolur.
88
KOŞULLANMA
S e v g i v e saygı, o n l a r ı d ü n y a y a k a r ş ı t a t l ı b i r şekil­
d e d a h a anlayışlı hale getirebilir, onların d a h a dikkatli,
farkında, tetikte olmalarına y a r d ı m edebilir ç ü n k ü h a y a t
kıymetlidir ve o varoluştan bir armağandır. O n u h e b a
e t m e m e l i y i z . Ö l ü m a n ı n d a d ü n y a y ı d a h a iyi, d a h a g ü z e l ,
d a h a z a r i f b ı r a k t ı ğ ı m ı z ı s ö y l e y e b i l m e l i y i z . A n c a k b u sa­
dece biz d ü n y a y ı k e n d i orijinal y ü z ü m ü z l e , geldiğimiz
zamanki aynı yüzle terk edebilirsek m ü m k ü n d ü r .
Bana
göre
çocuklarınla
sadece tek bir şey yapabilirsin
Çocuklarını
ve bu da kendi hayatını paylaş­
onların
maktır. O n l a r a a n n e b a b a n ta­
özgürlüğün
ğ u n u , belirli limitler içinde, bel­
Bırak
li ideallere göre y a ş a m ı ş oldu­
hata
y ü z ü n d e n h a y a t ı t a m a m ı y l a ıs­
den
zevk al.
rafından koşullandırılmış oldu­
ğ u n u ve bu limitler ve idealler
sev,
onlar
işlesin,
onların
hata
nerede
işlediklerini
kaladığını ve çocuklarının ha­
görmelerine
yatlarını m a h v e t m e k istemedi­
yardımcı
ğini anlat.
ol.
Onların bütünüyle
özgür; s e n d e n bağımsız olmalarını istiyorsun ç ü n k ü on­
lara göre sen b ü t ü n geçmişi temsil ediyorsun. Bir a n n e
de, b i r b a b a d a ç o c u k l a r ı n a , " B i z d e n ö z g ü r l e ş m e n gerek.
Bize itaat etme; k e n d i z e k â n a güven. Yanlış y ö n e gitsen
b i l e b i r k ö l e o l a r a k k a l m a n d a n v e h e r z a m a n d o ğ r u ol­
m a n d a n ç o k d a h a iyidir. K e n d i b a ş ı n a h a t a y a p ı p o n l a r ­
d a n ö ğ r e n m e n , b a ş k a birisini izleyip h a t a y a p m a m a n d a n
d a h a iyidir. A n c a k o z a m a n t a k i p e t m e k d ı ş ı n d a b i r şeyi
a s l a ö ğ r e n e m e y e c e k s i n v e b u z e h i r d i r , saf z e h i r " d e m e k
cesaret ister ve m u a z z a m bir sevgi gerektirir.
89
ÇOCUK
E ğ e r seversen bu çok kolaydır. "Nasıl?" diye s o r m a
ç ü n k ü "nasıl" d e m e k bir metot, bir sistematik, bir t e k n i k
i s t i y o r s u n d e m e k t i r v e s e v g i ise b i r t e k n i k d e ğ i l d i r .
Ç o c u k l a r ı n ı sev, o n l a r ı n ö z g ü r l ü ğ ü n d e n z e v k al.
B ı r a k o n l a r h a t a işlesin, o n l a r ı n n e r e d e h a t a i ş l e d i k l e ­
rini g ö r m e l e r i n e y a r d ı m c ı ol. O n l a r a , " H a t a y a p m a k
yanlış değildir; m ü m k ü n o l d u ğ u n c a ç o k h a t a y a p ç ü n ­
k ü b u s a y e d e sen d a h a ç o k ö ğ r e n e b i l e c e k s i n . A m a ay­
nı hatayı t e k r a r tekrar y a p m a ç ü n k ü bu seni aptallaştırır" de.
Çocuklarınla an be an yaşamanın, k ü ç ü k şeylerde,
m ü m k ü n olan her türlü şeyde onların özgürlüklerine
izin v e r m e n i n y o l u n u b u l m a k z o r u n d a s ı n .
Benim
çocukluğum...çocuklara,
"Yatağa
erken
git v e s a b a h e r k e n kalk, b u s e n i akıllı y a p a r " d i y e öğ­
retilirdi ve yüzyıllardır bu böyle olmuştur.
B a b a m a " B u garip geliyor:
U y k u m olmadığında
akşam erkenden beni uyumaya zorluyorsun," dedim.
V e J a i n a evlerinde a k ş a m e r k e n d e m e k , g e r ç e k t e n er­
k e n d i r ç ü n k ü a k ş a m y e m e ğ i s a a t beşte, e n fazla altıda­
dır. V e s o n r a s ı n d a y a p a c a k h i ç b i r şey y o k t u r ; ç o c u k l a r
uyumalıdır.
O n a şöyle d e d i m : " E n e r j i m u y u m a y a h a z ı r değil­
ken beni u y u m a y a zorluyorsun. Ve sabahleyin u y k u m
v a r k e n b e n i y a t a ğ ı n d ı ş ı n a s ü r ü k l ü y o r s u n . B e n i akıllı
y a p m a n ı n g a r i p bir y o l u y m u ş gibi g ö z ü k ü y o r ! V e ara­
daki bağlantıyı göremiyorum: U y k u m y o k k e n u y u m a ­
y a z o r l a n d ı ğ ı m d a nasıl d a h a akıllı o l a c a ğ ı m ? V e y a t a k ­
ta, k a r a n l ı k i ç i n d e . . . b i r ş e k i l d e k u l l a n ı l a b i l e c e k , y a r a -
90
KOŞULLANMA
tıcı o l u n a b i l e c e k z a m a n d a s a a t l e r c e u z a n ı y o r u m . V e
s e n b e n i u y u m a y a z o r l u y o r s u n f a k a t u y k u s e n i n elle­
rinde olan bir şey değildir. S a d e c e gözlerini k a p a y ı p
u y k u y a d a l a m a z s m . U y k u k e n d i l i ğ i n d e n gelir; o s e n i n
emrini ya da b e n i m emrimi dinlemez, y a n i saatlerce
vaktimi harcıyorum.
V e s o n r a sabahleyin g e r ç e k t e n u y k u m v a r k e n be­
ni u y a n m a y a zorluyorsun — s a a t beşte, sabahın k ö r ü n ­
d e — v e b e n i o r m a n ı n içine d o ğ r u bir s a b a h y ü r ü y ü ş ü
i ç i n d ı ş a r ı s ü r ü k l ü y o r s u n . U y k u m v a r v e s e n b e n i sür ü k l ü y o r s u n . V e t ü m b u n l a r ı n b e n i nasıl akıllı y a p a c a ­
ğını a n l a y a m ı y o r u m . L ü t f e n b a n a b u n u açıkla.
V e b u işlem aracılığıyla k a ç kişi akıllanmıştır. Ba­
n a s a d e c e b i r k a ç t a n e akıllı a d a m göster; e t r a f t a k i m s e ­
yi görmüyorum. Ve büyükbabamla konuşuyordum ve
o
bunun
t a m a m ı y l a bir
saçmalık
olduğunu
söyledi.
T ü m bu evdeki tek dürüst a d a m odur. O başkalarının
ne söyleyeceğini u m u r s a m ı y o r a m a o b a n a b u n u n bir
s a ç m a l ı k o l d u ğ u n u söyledi: 'Bilgelik a k ş a m y a t a ğ a er­
ken
giderek
uyudum
gelmez.
Tüm yaşamım
boyunca
erken
— y e t m i ş y ı l — v e b i l g e l i k h e n ü z o r t a y a çık­
m a d ı v e geleceğini d e z a n n e t m i y o r u m ! Artık bilgeliğin
değil ö l ü m ü n g e l m e z a m a n ı . B u gibi atasözleriyle k e n ­
dini k a n d ı r m a . ' "
B a b a m a , " B u n u bir d ü ş ü n v e lütfen d ü r ü s t v e ha­
k i k i ol. B a n a b u k a d a r ö z g ü r l ü k t a n ı : U y k u m u n g e l m e ­
ye
başladığını
hissettiğimde y a t m a y a
gidebileyim
ve
vakit geldiğini hissettiğimde ve artık u y k u m kalmadı­
ğında kalkabileyim" dedim.
91
ÇOCUK
Bir g ü n d ü ş ü n d ü ve ertesi g ü n bana,
"Tamam,
belki de haklısın. B u n u k e n d i istediğin şekilde y a p . Be­
ni dinlemektense bedenini dinle" dedi.
P r e n s i p b u olmalı,
dinlemesine,
kendi
çocukların kendi bedenlerini
ihtiyaçlarını
dinlemesine y a r d ı m
e d i l m e l i . A n n e b a b a l a r i ç i n t e m e l şey, ç o c u k l a r ı b i r ç u ­
k u r a d ü ş m e m e l e r i için k o r u m a k t ı r . O n l a r ı n disiplini­
n i n işlevi n e g a t i f t i r .
"Negatif" s ö z c ü ğ ü n ü hatır­
Çocuklar
çok
alıcıdır
la...pozitif
programlama
yok
a m a negatif bir k o r u m a ç ü n k ü
ve şayet onlara
ç o c u k l a r ç o c u k t u r v e o n l a r a za­
saygı
rar verecek, onları sakat bıraka­
seni
duyarsan
dinlemeye,
anlamaya
hazırdırlar.
c a k bir şeyin içine
girebilirler.
O z a m a n da onlara gitmemesini
emretme
ama onlara açıklama
y a p . B u n u bir itaat meselesi haline g e t i r m e ; b ı r a k o n l a r y i n e d e seçim y a p s ı n . S e n b a ­
s i t ç e t ü m d u r u m u i z a h et.
Ç o c u k l a r çok alıcıdır ve şayet o n l a r a saygı d u y a r ­
san seni dinlemeye, a n l a m a y a
hazırdırlar; s o n r a onla­
r ı k e n d i a n l a y ı ş l a r ı ile b ı r a k . V e b u s a d e c e b a ş l a n g ı ç t a ­
k i b i r k a ç y ı l d a bir meseledir; k ı s a süre s o n r a k e n d i ze­
kâları y e r l e ş m i ş olacaktır v e senin k o r u m a n a p e k ihti­
y a ç kalmayacaktır. Kısa sürede onlar kendi kendileri­
ne hareket edebileceklerdir.
Anne
mayacağı
babaların
yönlere
çocukların
kendilerinin
gidebileceklerinden
hoşlan­
korkmalarını
anlayabiliyorum ancak bu senin problemindir. Çocuk-
92
KOŞULLANMA
ların
senin h o ş l a n d ı ğ ı n ve h o ş l a n m a d ı ğ ı n şeyler için
doğmadı. Onlar, kendi hayatlarını yaşamak durumun­
dalar. Ve sen onların k e n d i hayatlarını — o h e r ne olur­
sa o l s u n — y a ş a m a l a r ı n d a n m u t l u olmalısın.
N e z a m a n k e n d i potansiyelini izlersen, h e r z a m a n
en
iyisi
olursun.
Ne
zaman
kendi
potansiyelinden
uzaklaşırsan sıradan olursun.
T ü m t o p l u m , hiç k i m s e alınyazısında y a z a n kişi
olmadığı gibi basit bir n e d e n y ü z ü n d e n s ı r a d a n insan­
lardan oluşur; o b a ş k a birisidir. Ve o, ne y a p a r s a y a p ­
s ı n e n iyisi o l a m a y a c a k t ı r v e o t a t m i n o l a m a z , m u t l u
hissedemez.
Bu yüzden anne babala­
Ne
r ı n işi ç o k h a s s a s t ı r v e k ı y m e t ­
lidir ç ü n k ü ç o c u ğ u n t ü m y a ş a ­
kendi
her zaman
müm­
k ü n o l a n h e r ş e k i l d e o n u n is­
en iyisi olursun.
Ne
t e ğ i n e y a r d ı m c ı ol.
Ö r n e ğ i n b e n a ğ a ç l a r a tır­
manırdım. Şimdi, t ı r m a n m a k
için g ü v e n l i o l a n b i r k a ç a ğ a ç
vardır;
dalları güçlüdür,
potansiyelini
izlersen,
m ı b u n a bağlıdır. O n a pozitif
hiçbir p r o g r a m verme;
zaman
kendi
zaman
potansiyelinden
uzaklaşırsan
sıradan
olursun.
göv­
desi g ü ç l ü d ü r . E n t e p e s i n e bile çıkabilirsin v e y i n e d e
bir dal k o p a c a k diye k o r k m a n a gerek y o k t u r . A n c a k
çok y u m u ş a k olan bazı ağaçlar vardır. M a n g o , j a m u n
— güzel b i r b a ş k a m e y v e — t o p l a m a k için a ğ a ç l a r a tır­
m a n m a m y ü z ü n d e n a i l e m ç o k e n d i ş e l i y d i v e h e r za­
m a n b e n i e n g e l l e m e k için birisini g ö n d e r i r l e r d i .
93
ÇOCUK
B a b a m a şöyle dedim: " B e n i engelleyeceğine lütfen
h a n g i ağaçların tehlikeli o l d u ğ u n u b a n a izah et — b ö y ­
lelikle o n l a r d a n u z a k d u r a b i l i r i m — v e h a n g i a ğ a ç l a r
tehlikeli değildir, bu sayede o n l a r a tırmanabilirim.
A m a e ğ e r b e n i m t ı r m a n m a m a e n g e l o l m a y a çalı­
şırsan bir tehlike vardır. Yanlış bir ağaca tırmanabili­
rim ve sorumluluk senin olacaktır. T ı r m a n m a k t a n vaz­
geçmeyeceğim, b u n u seviyorum."
Bir ağacın tepesinde,
güneşin altında,
tepedeki
r ü z g â r l a o l m a k g e r ç e k t e n e n güzel d e n e y i m l e r d e n biri­
sidir. V e t ü m a ğ a ç d a n s e d i y o r d u r ; m u h t e ş e m b i r d e n e ­
yimdir.
" B u n d a n vazgeçmeyeceğim,
s e n i n işin b a n a t a m
olarak h a n g i a ğ a ç l a r a t ı r m a n m a m a m gerektiğini söyle­
mektir ç ü n k ü o n l a r d a n düşebilirim, bir y e r i m i kırabili­
rim,
bedenime zarar verebilirim.
A m a b a n a boş bir
emir verme: 'Tırmanmayı bırak.' B u n u bırakmayaca­
ğım." Ve k a s a b a d a dolaşıp, b a n a h a n g i ağaçların tehli­
keli o l d u ğ u n u g ö s t e r m e k için b e n i m l e g e l m e k z o r u n d a
kaldı. O z a m a n o n a ikinci s o r u m u s o r d u m . " K e n t t e , bu
t e h l i k e l i a ğ a ç l a r a d a t ı r m a n m a y ı ö ğ r e t e b i l e c e k iyi b i r
tırmanıcı biliyor m u s u n ? "
" A r t ı k ç o k o l u y o r s u n ! A r t ı k b u k a d a r ı ç o k fazla.
B a n a söyledin, anlayış gösterdim..." dedi. " O n a sadık
kalacağım çünkü b u n u ben k e n d i m önerdim a m a senin
tehlikeli o l d u ğ u n u söylediğin ağaçlar d a y a n ı l m a z çün­
kü jamun —bir Hindistan meyvesi— onların üzerinde
yetişiyor. O gerçekten lezzetlidir ve olgunlaştığında bu
arzuya engel olamayabilirim. Sen benim b a b a m s ı n bu
94
KOŞULLANMA
senin g ö r e v i n . . . b a n a y a r d ı m edebilecek birisini biliyor
olmalısın" dedim. Bana, "Şayet bir b a b a olmanın bu
k a d a r zor olacağını bilmiş olsaydım, asla bir b a b a — e n
a z m d a n s e n i n k i — olmazdım. Evet, birisini biliyorum"
dedi. Ve beni çok zor b u l u n a n bir tırmanıcıyla, alanın­
d a e n iyisi o l a n y a ş l ı b i r a d a m l a t a n ı ş t ı r d ı .
O b i r o d u n c u y d u ve
odun
kesebiliyor
o
k a d a r y a ş l ı y d ı ki,
olduğuna inanamazdın.
O
nasıl
sadece
b a ş k a h i ç k i m s e n i n y a p m a y a istekli o l m a d ı ğ ı z o r işleri
yapardı: Evlerin üzerine doğru genişleyen b ü y ü k ağaç­
lar; o d a l l a r ı n ı k e s e r d i . O t a m b i r u z m a n d ı v e o b u n u
onların köklerine ya da evlere zarar v e r m e d e n yapar­
dı. Ö n c e d a l l a r ı d i ğ e r d a l l a r a iplerle b a ğ l a r d ı , s o n r a b u
dalları k e s e r d i ve s o n r a iplerle diğer dalları e v d e n uza­
ğa d o ğ r u ç e k e r ve y e r e d ü ş m e l e r i n e izin verirdi.
Ve o öylesine yaşlıydı ki! A n c a k ne z a m a n böyle
bir d u r u m olsa, d i ğ e r o d u n c u l a r y a p m a k i s t e m e d i ğ i n ­
d e o b u n a h a z ı r d ı . B u y ü z d e n b a b a m ona, " O n a tehli­
keli, k ı r ı l a b i l e c e k a ğ a ç l a r l a ilgili b i r ş e y l e r ö ğ r e t " d e d i .
D a l l a r kırılabilir...ve b e n iki ü ç k e z d ü ş m ü ş t ü m bile:
H â l â b a c a ğ ı m d a izleri v a r d ı r .
B u y a ş l ı a d a m b a n a b a k t ı ve, " H i ç k i m s e gelme­
mişti, ö z e l l i k l e d e b i r b a b a o ğ l u n u g e t i r m e m i ş t i . . . ! B u
tehlikeli b i r şeydir a m a eğer b u n u seviyorsa o n a öğre­
teceğim" dedi. Ve o tehlikeli ağaçlara
nasıl t ı r m a n m a ­
yı başaracağımı öğretiyordu. Bana kendimi k o r u m a k
için h e r t ü r l ü s t r a t e j i y i g ö s t e r d i : E ğ e r a ğ a c ı n y ü k s e k l e ­
rine ç ı k m a k i s t e r s e n ve y e r e d ü ş m e k i s t e m i y o r s a n , o
z a m a n ilk o l a r a k a ğ a c ı n y e t e r i n c e g ü ç l ü o l d u ğ u n u his-
95
ÇOCUK
settiğin bir n o k t a s ı n d a n k e n d i n i ağaca bağla ve s o n r a
y u k a r ı ç ı k . D ü ş e r s e n i p t e asılı k a l a c a k s ı n v e y e r e d ü ş ­
meyeceksin. Ve bu gerçekten b a n a yardımcı oldu; o
günden beridir düşmedim!
A n n e y a d a b a b a n ı n işlevi ç o k b ü y ü k t ü r ç ü n k ü
d ü n y a y a hiçbir şey bilmeyen a m a içinde bir potansiyel­
le gelen y e n i bir k o n u k getiriyorlar. Ve o n u n potansi­
yeli gelişmedikçe o m u t s u z kalacaktır.
Hiçbir a n n e b a b a çocuklarının mutsuz olmasını
istemez; o n l a r ı n m u t l u olmasını ister. S a d e c e o n l a r ı n
d ü ş ü n m e tarzı yanlıştır. O n l a r şayet çocuklar d o k t o r
olursa, profesör, m ü h e n d i s , bilim adamı olursa onların
mutlu olacağını düşünürler. Bilmiyorlar! O n l a r sadece
ne o l m a k için gelmişlerse o o l d u k l a r ı n d a m u t l u olabi­
lirler. O n l a r s a d e c e i ç l e r i n d e t a ş ı d ı k l a r ı t o h u m olabilir­
ler.
Bu yüzden
özgürlük vermek
için
fırsat v e r m e k
i ç i n m ü m k ü n o l a n h e r ş e k i l d e y a r d ı m et. N o r m a l d e b i r
ç o c u k a n n e d e n bir şey isterse ç o c u ğ u d i n l e m e d e n , n e
istediğini s o r m a d a n a n n e basitçe hayır der.
"Hayır"
otoriter bir sözcüktür. " E v e t " değildir. O t o r i t e sahibi
olan n e b a b a n e a n n e n e d e b a ş k a birisi, s ı r a d a n h e r ­
hangi bir şeye evet d e m e k istemez.
Ç o c u k evin d ı ş ı n d a o y n a m a k ister, " H a y ı r ! " Yağ­
m u r y a ğ a r k e n çocuk dışarı çıkmak ve y a ğ m u r d a dans
e t m e k ister: " H a y ı r ! H a s t a olacaksın." Ü ş ü t m e k k a n ­
ser değildir a m a bir çocuk y a ğ m u r d a d a n s e t m e k t e n
a l ı k o n u l m u ş t u r ve bir d a h a asla d a n s edemeyecektir,
g e r ç e k t e n g ü z e l b i r şeyi, m u h t e ş e m b i r ş e y i k a ç ı r m ı ş -
96
KOŞULLANMA
tır. Ü ş ü t m e y e d e ğ e b i l i r d i ; v e i l l a k i ü ş ü t e c e k a n l a m ı n d a
bir şey de y o k t u r . A s l ı n d a o n u ne k a d a r k o r u r s a n o ka­
d a r k ı r ı l g a n h a l e gelir. O n a n e k a d a r ç o k izin v e r i r s e n
o k a d a r bağışıklığı olur.
A n n e babalar evet demeyi ö ğ r e n m e k zorundadır.
Normalde hayır dedikleri durumların yüzde doksan
d o k u z u n d a sadece otorite göstermek dışında bir n e d e n
yoktur. H e r k e s bir ülkenin b a ş k a n ı olamaz, milyonlar­
ca insan üzerinde otorite sahibi olamaz. Ancak herkes
bir k o c a olabilir, k a r ı s ı n ı n ü z e r i n d e o t o r i t e kurabilir;
h e r k a d ı n b i r a n n e olabilir, ç o c u k ü z e r i n d e o t o r i t e k u ­
rabilir; h e r ç o c u k o y u n c a k b i r ayı sahibi olabilir v e
o y u n c a k ayı ü z e r i n d e otorite kurabilir... Bir k ö ş e d e n
diğer köşeye tekmeleyebilir, o n u bir güzel tokatlayabi­
lir; a s l ı n d a a n n e s i n e y a d a b a b a s ı n a a t m a k i s t e d i ğ i t o ­
kadı atabilir. Ve zavallı o y u n c a k ayının k e n d i s i n d e n
aşağıda kimsesi yoktur.
Bu
otoriter bir toplumdur.
Söylemek istediğim
şey şudur, ö z g ü r l ü k sahibi, " E v e t " d u y m u ş ve ç o k en­
der olarak "Hayır" d u y m u ş çocuklar yaratarak otoriter
toplum y o k olacaktır. D a h a insancıl bir t o p l u m a sahip
olacağız.
Y a n i b u s a d e c e ç o c u k l a r l a ilgili b i r m e s e l e d e ğ i l ­
dir. Ç o c u k l a r y a r ı n ı n t o p l u m u olacaktır. Ç o c u k insa­
nın babasıdır.
97
ÇOCUK
i
Hayatın Yedi Yıllık Döngüleri
Bazı gelişim kalıplarını a n l a m a k z o r u n d a kalacak­
sın. H a y a t ı n y e d i yıllık d ö n g ü l e r i v a r d ı r : O t ı p k ı d ü n ­
y a n ı n k e n d i ekseninde yirmi d ö r t saatte bir d ö n ü ş yap­
m a s ı gibi y e d i yıllık h a r e k e t l e r y a p a r . Ş i m d i , b i ç k i m s e
niçin y i r m i üç olmadığını, niçin y i r m i beş olmadığını
bilmiyor. B u n u y a n ı t l a m a n ı n bir y o l u yok; bu basitçe
bir gerçektir.
Ve
en önemli olanıdır
Bu
hakkında
yüzden
yüzden
olduğunca
çabucak
geçirmekle
şimi
temelleri
yatar.
dinler çocukları
mümkün
yıllık
pek
çok
şeyi
önemli olanıdır ç ü n k ü hayatın
temelleri
tüm
yedi
a n l a y a c a k s ı n . İ l k y e d i yıl, e n
hayatın
burada
bu
d ö n g ü l e r i a n l a r s a n , i n s a n geli­
İlk yedi yıl,
çünkü
şayet
ele
bu
burada
tüm
mümkün
yatar.
dinler
olduğunca
Bu
çocukları
çabucak
ele g e ç i r m e k l e b u k a d a r ilgile­
nirler.
kadar
ilgilenirler.
Yahudiler çocuğu sünnet
edecektir.
Ne saçmalık!
Ama
o n l a r ç o c u ğ u b i r Y a h u d i ola­
r a k d a m g a l ı y o r l a r ; b u d a m g a l a m a n ı n ilkel b i r y o l u d u r .
Buralarda
onu
hâlâ
ineklere yapıyorsun;
damgalar
g ö r m ü ş t ü m . T ü m sahipleri inekleri d a m g a l a r aksi hal­
de onlar karışabilir. Bu zalimce bir şeydir. İneğin deri­
sine d a m g a v u r m a k için kızgın d e m i r l e r k u l l a n ı l m a k
zorundadır; bu deriyi y a k a r fakat o z a m a n o senin ma­
lın o l u r ; o k a y b o l m a z , o ç a l ı n a m a z .
98
KOŞULLANMA
Sünnet nedir?
O inekleri damgalamaktır a n c a k
bu inekler Yahudi'dir.
H i n d u l a r ı n kendi yöntemleri vardır. T ü m dinlerin
kendi yöntemleri vardır fakat senin kimin ineği oldu­
ğunu bilmek gerekir, senin çobanın kim? İsa? M u s a ?
M u h a m m e d ? S e n k e n d i n i n efendisi değilsin.
B u ilk y e d i yıl, s e n i n t ü m y a ş a m ı n b o y u n c a y a k a ­
n ı b ı r a k m a y a c a k h e r t ü r d e n f i k i r l e d o l d u r u l d u ğ u n , se­
ni potansiyelinden uzaklaştırmaya d e v a m edecek, seni
b o z a c a k bir d a h a asla n e t o l a r a k g ö r m e n e izin v e r m e ­
yecek şekilde koşullandığın yıllardır. O n l a r h e r z a m a n
g ö z l e r i n i n ö n ü n e sis p e r d e s i g i b i g e ç e c e k , h e r ş e y i k a r maşıklaştıracak.
H e r şey nettir, çok nettir — v a r o l u ş kesinlikle net­
t i r — fakat senin gözlerinde k a t m a n k a t m a n toz var.
V e t ü m b u toz, senin son d e r e c e m a s u m , s o n dere­
c e g ü v e n d o l u o l d u ğ u n ; öyle k i s a n a s ö y l e n e n h e r şeyi
h a k i k a t o l a r a k k a b u l e t t i ğ i n h a y a t ı n ı n ilk y e d i y ı l ı n d a
yerleştirilmiştir. Ve senin temellerine yerleşmiş olan h e r
ne olursa olsun sonradan bulması çok zor olacaktır: O
n e r e d e y s e s e n i n i l i k l e r i n e k a d a r işlemiş, n e r e d e y s e k a ­
nın haline gelmiştir. B a ş k a b i n t a n e soru s o r a c a k s ı n
a m a asla inancının temelleri h a k k ı n d a s o r m a y a c a k s ı n .
Ç o c u ğ a k a r ş ı ilk s e v g i i f a d e s i o n u n ilk y e d i y ı l ı n ı
tamamıyla masum, koşullanmamış olarak bırakmaktır,
o n u y e d i y ı l l ı ğ ı n a t a m a m ı y l a v a h ş i b i r p a g a n o l a r a k bı­
rakmaktır.
E ğ e r bir çocuk yedi yaşına k a d a r masum, başkala­
r ı n ı n fikri ile k i r l e t i l m e d e n b ı r a k ı l a b i l i r s e , o z a m a n o n u n
99
ÇOCUK
Eğer bir çocuk
yedi
yaşına
kadar
masum,
ile
kirletilmeden
bırakılabilirse,
onun
o zaman
potansiyelinin
gelişmesinden
alıkoymak
onu
imkânsız
hale gelir.
onu
gelişmesinden
alıkoymak imkânsız
hale
gelir. Ç o c u ğ u n ilk y e d i y ı l ı e n
korunmasız olandır. Ve onlar
başkalarının
fikri
potansiyelinin
anne babaların, öğretmenlerin,
rahiplerin ellerindedir...
Eğer
bir
çocuğun
çocuğu kendinden koru.
varsa
Ço­
c u ğ u o n u etkileyebilecek olan­
lardan koru: En azından yedi
yaşına kadar onu koru.
Ç o c u k t ı p k ı k ü ç ü k b i r b i t k i gibidir. Zayıf, y u m u ­
şak: S a d e c e g ü ç l ü bir r ü z g â r o n u mahvedebilir, her­
h a n g i bir h a y v a n o n u yiyebilir. O n u n etrafına k o r u y u ­
c u teller ö r a m a b u h a p s e t m e k değildir, sen basitçe k o ­
r u y o r s u n . Bitki b ü y ü d ü ğ ü n d e teller kaldırılacak.
Çocuğu her türlü etkiden koru ki bu sayede ken­
disi o l a r a k kalabilsin. V e b u s a d e c e y e d i yıllık b i r şey
ç ü n k ü ilk d ö n g ü t a m a m l a n a c a k t ı r . Y e d i y ı l i ç e r i s i n d e
g a y e t iyi t o p r a k l a n a c a k , m e r k e z l e n e c e k , y e t e r i n c e g ü ç ­
lenecektir.
Yedi y a ş ı n d a bir ç o c u ğ u n n e k a d a r güçlü olabile­
ceğini bilmiyorsun ç ü n k ü sen b o z u l m a m ı ş ç o c u k gör­
medin, sen yalnızca b o z u l m u ş çocuklar g ö r d ü n . O n l a r
babalarının, annelerinin, ailelerinin korkularını, kor­
kaklığını taşıyorlar. O n l a r k e n d i l e r i değil.
Şayet bir çocuk y e d i yıl b o z u l m a d a n kalırsa... böy­
le bir ç o c u k l a b u l u ş m a k seni şaşırtacaktır. O b i r kılıç
k a d a r keskin olacaktır. O n u n gözleri net olacaktır, o n u n
100
KOŞULLANMA
görüşü k e s k i n olacaktır. Ve sen onda, temelleri sarsıntı­
d a olan y e t m i ş y a ş ı n d a k i b i r y e t i ş k i n d e bile b u l a m a y a ­
c a ğ ı n m u a z z a m b i r k u d r e t g ö r e c e k s i n . A s l ı n d a b i n a gi­
d e r e k y ü k s e l d i k ç e , g i d e r e k d a h a fazla s a r s d m a y a b a ş l a r .
E ğ e r s e n b i r e b e v e y n s e n b u k a d a r c ı k c e s a r e t e ih­
tiyacın olacak: M ü d a h a l e e t m e m e k . Ç o c u ğ a bilinme­
y e n y ö n l e r i n kapısını aç ki keşif yapabilsin.
O kendi­
sinde ne o l d u ğ u n u bilmiyor, hiç kimse bilmiyor.
O karanlıkta el yordamıyla aramak zorunda. O n u
karanlıkla korkutma,
onu hata yapmakla korkutma.
O n u b i l i n m e y e n l e k o r k u t m a . O n a d e s t e k ol. O b i l i n ­
meyen bir yolculuğa giderken o n u t ü m desteğinle, t ü m
sevginle, t ü m k u t s a y ı ş ı n l a g ö n d e r .
O n u n senin k o r k u l a r ı n d a n etkilenmesine izin ver­
me.
S e n i n k o r k u l a r ı n olabilir a m a o n l a r ı k e n d i n e sak­
la. B u k o r k u l a r ı ç o c u ğ u n ü z e r i n e b o ş a l t m a ç ü n k ü b u
müdahale etmek olacaktır.
Yedi yıldan sonra; yedi yaşından on dört y a ş m a
k a d a r olan bir s o n r a k i y e d i yıllık d ö n g ü , h a y a t a y e n i
b i r k a t k ı d ı r : Ç o c u ğ u n c i n s e l e n e r j i l e r i n i n ilk k ı p ı r d a y ı şıdır; a n c a k b u n l a r s a d e c e b i r t ü r p r o v a d ı r .
A r t ı k çocuk, cinsel o y u n l a r ı p r o v a etmeye başladı­
ğında, k e n d i l e r i n e m ü d a h a l e edilmiş o l d u ğ u için a n n e
babaların e n çok m ü d a h a l e ettiği d ö n e m d i r . O n l a r ı n t ü m
bildiği k e n d i l e r i n e y a p ı l m ı ş o l a n d ı r b u y ü z d e n o n l a r b a ­
sitçe b u n u k e n d i ç o c u k l a r ı n a y a p m a y a d e v a m e d e r l e r .
T o p l u m l a r cinsel t e c r ü b e l e r e izin v e r m e z , e n azın­
dan bu yüzyıla kadar vermemişti; yalnızca son yirmi
101
ÇOCUK
otuz yıldır izin veriliyor v e b u d a sadece ç o k gelişmiş
ülkelerdedir. Artık çocuklara y a r d ı m c ı eğitim veriliyor
a m a H i n d i s t a n gibi bir ü l k e d e y a r d ı m c ı eğitim, sadece
şimdilerde üniversite düzeyinde verilmeye başlanıyor.
Y e d i y a ş ı n d a k i e r k e k ço­
ikinci yedi yıl,
hayattaki
ikinci
bir prova
döngü,
olarak
önemlidir.
c u k ve y e d i yaşındaki kız çocuk
aynı yatdı okulda bulunamaz.
V e b u o n l a r i ç i n — h i ç r i s k ol­
m a d a n , kız hamile kalmayaca­
ğ ı n d a n , ailelerine h e r h a n g i bir
s o r u n ç ı k a r m a y a c a k l a r ı için —
doğru zamandır, onların oyun
o y n a m a l a r ı n a izin verilmesi g e r e k e n z a m a n d ı r .
Evet, o n d a cinsel bir r e n k olacaktır a m a b u sade­
ce provadır; gerçek d r a m a değildir. Ve şayet onların
p r o v a y a p m a s ı n a bile izin v e r m e z s e n v e b i r g ü n ansı­
zın p e r d e açılır v e g e r ç e k d r a m a b a ş l a r . . . V e b u insan­
lar n e o l d u ğ u n u bilmiyor; o n l a r a n e y a p m a l a r ı gerekti­
ğini söyleyebilecek b i r suflör bile o l m a y a c a k . O n l a r ı n
hayatını tamamıyla berbat ettin.
i k i n c i y e d i yıl, h a y a t t a k i i k i n c i d ö n g ü , b i r p r o v a
olarak önemlidir. O n l a r buluşacak, karışacak, oynaya­
cak, alışacaklar. V e b u insanlığın n e r e d e y s e sapıklıkları­
nın y ü z d e d o k s a n ı n d a n k u r t u l m a s ı n a y a r d ı m edecektir.
E ğ e r çocukların y e d i y a ş ı n d a n o n d ö r t y a ş m a ka­
dar birlikte olmalarına; birlikte yüzmelerine, birbirleri­
n i n ö n ü n d e çıplak o l m a l a r ı n a izin verilirse sapıklıkla­
rın y ü z d e doksanı ve pornografinin y ü z d e d o k s a n ı ba­
sitçe o r t a d a n k a l k a c a k t ı r . B u n l a r ı k i m u m u r s a y a c a k ?
102
KOŞULLANMA
Bir oğlan ç o c u ğ u , p e k ç o k sayıda çıplak kız bildi­
ğ i n d e P l a y b o y g i b i b i r d e r g i y e n i ç i n ilgi g ö s t e r s i n ? B i r
kız p e k ç o k s a y ı d a e r k e k ç o c u ğ u g ö r d ü ğ ü n d e , d i ğ e r i n i
m e r a k e t m e s i için hiçbir olasılık g ö r e m i y o r u m ; b u ba­
sitçe o r t a d a n k a l k a r . O n l a r b i r l i k t e d o ğ a l o l a r a k b ü ­
yür, farklı t ü r d e k i iki h a y v a n gibi değil. Ş u a n b ö y l e
yetişiyorlar: İki ayrı t ü r d e n h a y v a n olarak, onlar tek
bir insanlığa ait değiller; o n l a r ayrı t u t u l u y o r . O n l a r ı n
a r a s ı n d a b i n b i r t a n e e n g e l y a r a t ı l ı y o r k i b ö y l e l i k l e gel­
m e k t e o l a n c i n s e l h a y a t l a r ı ile ilgili h e r h a n g i b i r p r o v a
yapamasınlar.
A n c a k çocukların yetiştirilme tarzı neredeyse on­
ların t ü m y a ş a m ı n ı k a t l e t m e k t i r . B u y e d i yıllık cinsel
prova kesinlikle gereklidir. Kızlar ve oğlanlar okullar­
da, y u r t l a r d a , y ü z m e h a v u z l a r ı n d a v e y a t a k l a r d a bir­
likte o l m a l ı d ı r . O n l a r g e l m e k t e o l a n h a y a t için p r o v a
yapmalılar; o n a hazırlanmalılar. Ve çocuğa gelişmekte
olan cinsel enerjisine ilişkin t a m a m ı y l a b i r ö z g ü r l ü k
verilmesinin ve bastırılmamasının, kötülenmemesinin
hiçbir tehlikesi, hiçbir s o r u n u y o k t u r . Şu an yapılansa
budur.
İçinde yaşadığın bu dünya, çok garip bir dünya­
dır. S e n s e k s t e n o r t a y a çıktın, s e k s için y a ş a y a c a k s ı n ,
çocukların seksten ortaya çıkacak. Ve seks en çok kötülenen şeydir, bir g ü n a h t ı r . Ve t ü m dinler, bu saçma­
lığı s e n i n z i h n i n e d o l d u r m a y a d e v a m e d i y o r .
Y e r y ü z ü n d e k i t ü m bu insanlar, aklına gelebilecek
h e r t ü r l ü ç ü r ü m ü ş şeyle d o l u d u r . B u n u n b a s i t n e d e n i
o n l a r ı n d o ğ a l b i r şekilde gelişmesine izin v e r i l m e m i ş
103
ÇOCUK
olmasıdır. O n l a r ı n k e n d i l e r i n i k a b u l e t m e s i n e izin ve­
rilmemiştir. O n l a r ı n hepsi hayaletler haline gelmiştir.
O n l a r h a k i k a t e n g e r ç e k insanlar değildir, o n l a r sadece
olabilecekleri bir k i m s e n i n gölgesidirler; o n l a r sadece
gölgedir.
ikinci yedi yıl döngüsü son derece önemlidir çünkü o seni gelecek olan y e d i yıla hazırlar. E ğ e r ev öde­
vini d o ğ r u bir şekilde y a p m ı ş s a n , şayet cinsel enerjinle
sportmen bir ruhla —ve bu d ö n e m o sahip olacağın ye­
gâne r u h t u r — oynamışsan bir sapık haline, bir h o m o ­
seksüel haline gelmeyeceksin.
H e r çeşidinden garip şeyler aklına gelmeyecektir
ç ü n k ü karşı cinsle doğal bir şekilde h a r e k e t edebiliyor­
sun, karşı cins seninle birlikte h a r e k e t ediyor; bir engel
y o k ve sen hiç kimseye yanlış bir şey y a p m ı y o r s u n . Se­
nin vicdanın temiz çünkü hiç kimse senin vicdanına
n e y i n d o ğ r u n e y i n y a n l ı ş o l d u ğ u fikrini k o y m a m ı ş t ı r :
S e n basitçe h e r ne isen osun.
S o n r a , o n d ö r t t e n y i r m i bire cinselliğin olgunlaşır.
V e ş u n u a n l a m a k ö n e m l i d i r : Ş a y e t s e n i n p r o v a n i y i git­
tiyse, s a n a ş a n s t a n ı n m a m ı ş o l d u ğ u için d a h a ö n c e h i ç
a k l ı n a g e l m e m i ş o l a n ç o k g a r i p b i r şey, c i n s e l l i ğ i n i n ol­
gunlaştığı bu y e d i y d d a gerçekleşir.
Üçüncü yedi yıl
sana
sonrası
sevişme
hakkında
bir fikir verecek...
şık olmaya başlarsın.
104
ikinci yedi yılda, y e d i d e n
on d ö r d e olan d ö n e m i n sana
ö n s e v i ş m e h a k k ı n d a b i r fikir
vereceğini söylemiştim. Ü ç ü n ­
cü y e d i yıl s a n a sevişme sonra­
s ı h a k k ı n d a b i r fikir v e r e c e k .
KOŞULLANMA
S e n h â l â e r k e k l e r y a d a kızlarla birliktesin a m a varlı­
ğında yeni bir aşama başlar:
Âşık olmaya başlarsın.
B u h â l â biyolojik bir ilgidir. Ç o c u k y a p m a k l a , k a r ı y a
da koca olmakla ilgilenmiyorsun, hayır. Bunlar r o m a n ­
tik o y u n y ı l l a r ı d ı r .
Sen d a h a çok hepsi romantizmin
f a r k l ı a ş a m a l a r ı o l a n g ü z e l l i k l e , a ş k l a , şiirle, h e y k e l l e
ilgilisin. V e b i r i n s a n r o m a n t i k n i t e l i k l e r e
sahip olma­
dığı s ü r e c e asla sevişme s o n r a s ı n d a k i o y u n l a r ı bilme­
yecektir. Seks sadece ortadadır.
Sevişme sonrası oyun ne k a d a r u z u n olursa doru­
ğ a u l a ş m a olasılığı o k a d a r y ü k s e k olur; d o r u ğ a u l a ş m a
olasılığı n e k a d a r y ü k s e k s e s e v i ş m e s o n r a s ı o y u n i ç i n
a ç ı k o l m a k o k a d a r i y i d i r . V e b i r çift s e v i ş m e s o n r a s ı
oyunları bilmiyorsa seksi b ü t ü n ü y l e asla bilmeyecek­
tir.
Artık sevişme sonrası oyunları öğreten seksolog­
lar vardır. Öğretilmiş bir sevişme sonrası oyun, g e r ç e k
olan şey değildir ç ü n k ü o n l a r öğretiyor; en a z ı n d a n on­
lar sevişme s o n r a s ı n d a k i o y u n l a r o l m a d a n seksin d o r u ­
ğ a u l a ş a m a y a c a ğ ı n ı f a r k e t m i ş l e r d i r . A n c a k o n l a r se­
vişme sonrası oyunları nasıl öğretecekleri k o n u s u n d a
çaresiz kalmışlardı. Ç ü n k ü bir kimse d o r u k t a y k e n ar­
tık ilgilenmez: O bitmiştir, iş t a m a m l a n m ı ş t ı r . B u n u n
için r o m a n t i k b i r zihne, ş a i r a n e b i r zihne, ş ü k r a n d u y ­
mayı bilen bir zihne, m i n n e t d u y m a y ı bilen bir zihne
ihtiyaç vardır.
Böylesi bir d o r u ğ a seni ulaştırmış olan kişinin, ka­
dının ya da erkeğin bir miktar ş ü k r a n a ihtiyacı vardır;
sevişme sonrasındaki o y u n senin d u y d u ğ u n şükrandır.
105
ÇOCUK
Ve sevişme sonrası 0yun y o k s a b u n u n anlamı, basitçe
seksinin t a m a m l a n m a m ı ş olmasıdır; ve insanın yaşadı­
ğı en b ü y ü k belanın n e d e n i t a m a m l a n m a m ı ş sekstir.
Seks sadece sevişme ön­
Seks
sadece
sevişme öncesi ve
sevişme
oyunlar
sonrası
tamamıyla
dengelendiğinde
orgazmik
Yalnızca
dengesi
olabilir.
onların
sağlandığında
doruk
bir orgazma
dönüşür.
cesi ve sevişme sonrası oyun­
lar tamamıyla dengelendiğin­
d e o r g a z m i k olabilir. Y a l n ı z c a
onların dengesi sağlandığında
d o r u k bir o r g a z m a d ö n ü ş ü r .
Ve "orgazm" sözcüğünün
anlaşılması gerekir.
O n u n anlamı şudur: T ü m
varlığın
—beden,
zihin,
ruh
h e r ş e y — k a t ı l ı r , o r g a n i k ola­
r a k işin i ç i n d e d i r . O z a m a n o , b i r m e d i t a s y o n a n ı h a l i ­
ne gelir.
B a n a göre şayet seksin s o n u n d a bir meditasyon
anı haline gelmezse o n u n ne olduğunu bilmemişsindir.
Sadece onu duymuşsun, onun hakkında okumuşsun;
v e o n u n h a k k ı n d a y a z a n i n s a n l a r o n u n l a ilgili h i ç b i r
şey bilmiyor.
Seksoloji h a k k ı n d a b ü y ü k u z m a n l a r olduğu düşü­
nülen insanlar tarafından yazılmış yüzlerce kitap oku­
dum. Ve onlar gerçekten uzmanlar a m a onlar meditasy o n u n çiçek açtığı e n d e r i n d e k i m a b e t h a k k ı n d a hiçbir
şey bilmiyorlar.
T ı p k ı ç o c u k l a r ı n olağan seksten d o ğ d u ğ u gibi m e ­
ditasyon da olağanüstü seksten doğar.
106
KOŞULLANMA
H a y v a n l a r ç o c u k yapabilir; b u n d a özel olan hiçbir
şey y o k t u r .
O r g a z m duygusunun merkezinde, medi-
tasyon deneyimini yalnızca insan yaratabilir.
Bu yal­
nızca genç insanların r o m a n t i k özgürlüklerine on dört
ila y i r m i b i r y a ş l a n a r a s ı n d a i z i n v e r i l i r s e m ü m k ü n d ü r .
Y i r m i b i r ila y i r m i
sekiz
onların yerleşebileceği zaman­
Yirmi bir ila
dır. Bir eş seçebilirler. Ve o n ­
yirmi
sekiz
lar artık seçmeye muktedirler;
geçmiş
iki
yaşadıkları
döngü
bir
esnasında
deneyimlerle
yapabilecek
hiç
yerde
şayet her şey
doğ­
yumuşak,
r u eşi seçebilirler. B u n u s e n i n
için
arasında
kimsenin
müdahalesi
kimse
devam
yoktur. O d a h a çok bir önsezi
sen
gibidir; a r i t m e t i k değil, a s t r o ­
olmadan
ederse
yerleşirsin.
loji d e ğ i l , el falı d e ğ i l , I - C h i n g
d e ğ i l ; h i ç b i r ş e y işe y a r a m a y a c a k t ı r .
O bir önsezidir:
Çok, p e k ç o k insanla t e m a s k u r a r k e n , d a h a ö n c e hiç
kimse
ile
gerçekleşmemiş
olan
bir
şey
ansızın
fark
eder. Ve o, o k a d a r kesin ve şaşmaz bir şekilde ortaya
çıkar ki o n d a n şüpheye dahi düşemezsin. Ş ü p h e etme­
y e çalışsan bile y a p a m a z s ı n , son d e r e c e k e s i n d i r . B u
fark edişle birlikte s e n yerleşirsin.
Y i r m i b i r ila y i r m i s e k i z a r a s ı n d a b i r y e r d e ş a y e t
h e r şey söylediğim gibi y u m u ş a k , k i m s e n i n m ü d a h a l e s i
o l m a d a n d e v a m ederse sen yerleşirsin. Ve h a y a t ı n en
m u t l u l u k v e r i c i d ö n e m i y i r m i s e k i z ila o t u z b e ş y a ş a r a ­
s ı n d a o r t a y a ç ı k a r : E n keyifli, e n h u z u r l u v e u y u m l u
d ö n e m ç ü n k ü iki kişi b i r b i r l e r i n i n içinde eriyip birleşir.
107
ÇOCUK
Sizin çocukluğunuzla ilgili olarak gerçekten
şaşırtıcı bulduğum şey, anne babanızın gerçeği
yorumlaması ve sizin gerçekliği tecrübe etmenizin
çoğunlukla iki farklı şey olduğunu içgüdüsel olarak
anlıyor gibi gözükmenizdir.
Yorumlarsanız minnettar kalırım.
H e r ç o c u k d ü n y a y ı a n n e b a b a s ı n d a n f a r k l ı b i r şe­
kilde g ö r d ü ğ ü n ü anlar. G ö r m e k söz k o n u s u o l d u ğ u n ­
da bu kesinlikle böyledir. O n u n değerleri farklıdır. O
k u m s a l d a deniz kabukları toplayabilir ve a n n e babası
" O n l a r ı a t gitsin. N i ç i n v a k t i n i b o ş a h a r c ı y o r s u n ? " di­
y e c e k l e r d i r . V e o n u n i ç i n s e o n l a r ç o k g ü z e l d i r . B u far­
kı görebilir; onların değerinin farklı o l d u ğ u n u görebi­
lir. A n n e b a b a p a r a n ı n p e ş i n d e n k o ş u y o r ; o ise k e l e ­
b e k l e r i t o p l a m a k istiyor. O s e n i n niçin p a r a y l a bu ka­
d a r ilgilendiğini göremez. O n u n l a n e y a p a c a k s ı n ? An­
ne babası o n u n bu kelebeklerle ya da bu çiçeklerle ne
yapacağını göremez.
H e r ç o c u k farklılıklar o l d u ğ u n u bilir. T e k m e s e l e
ş u d u r : O k e n d i s i n i n d o ğ r u o l d u ğ u n u ifade e t m e k t e n
k o r k a r . Ç o c u k söz k o n u s u o l d u ğ u n d a o t e k b a ş ı n a bı­
rakılmalıdır. Bu sadece birazcık cesarete bağlıdır ki bu
d a ç o c u k t a o l m a y a n bir şey değildir. A n c a k t ü m t o p ­
l u m ö y l e b i r ş e k i l d e i d a r e e d i l i r k i ç o c u k t a k i c e s a r e t gi­
bi güzel b i r nitelik bile k ö t ü l e n e c e k t i r .
T a p m a k t a k i t a ş t a n b i r h e y k e l i n ö n ü n d e diz çök­
meye
istekli değildim. V e b e n o n l a r a şöyle
dedim:
" E ğ e r isterseniz beni zorlayabilirsiniz, b e n d e n d a h a
ç o k fiziksel g ü c e s a h i p s i n i z , b e n k ü ç ü ğ ü m b e n i z o r l a 108
KOŞULLANMA
yabilirsiniz a m a hatırlayın, çirkin bir eylemde b u l u n u ­
y o r s u n u z . B u b e n i m i b a d e t i m o l m a y a c a k v e b u sizin
i b a d e t i n i z i b i l e m a h v e d e c e k ç ü n k ü siz fiziksel o l a r a k
karşı koyamayacak k ü ç ü k bir çocuğa şiddet uygulu­
yorsunuz."
Bir g ü n onlar tapınağın içinde d u a e d e r k e n tapı­
nağın tepesine — k i bu tehlikeli bir şeydi— t ı r m a n d ı m .
Sadece yılda bir kez bir boyacı onun üzerine tırmanır­
d ı a m a b e n boyacının b u n u nasıl başarmış o l d u ğ u n u
g ö r m ü ş t ü m . O a r k a tarafa m e r d i v e n olarak çiviler yer­
leştirmişti. O n u t a k i p ettim ve tapınağın t e p e s i n d e otu­
ruyordum. Dışarı çıktıklarında beni orada otururken
g ö r d ü l e r ve, " O r a d a n e y a p ı y o r s u n ? D a h a d a önemlisi
intihar e t m e k mi istiyorsun?" dediler.
"Hayır, sadece şayet beni zorlarsanız g ü c ü m dahi­
l i n d e k i h e r h a n g i b i r ş e y i y a p a b i l e c e ğ i m h a k k ı n d a sizi
u y a r m ı ş o l m a k istedim. B e n i h e r h a n g i bir şeye zorlay a m a y a c a ğ ı n ı z ı h a t ı r l a t m a k i ç i n size c e v a b ı m b u d u r "
dedim.
B a n a y a l v a r d ı l a r , " S e s s i z ol, s e n i a ş a ğ ı y a i n d i r e b i ­
lecek birisini bulacağız."
"Endişelenmeyin.
Şayet
yukarı
çıkabiliyorsam
aşağıya da inebilirim" dedim.
O n l a r ı n ş u ç i v i l e r l e ilgili h i ç b i r fikri y o k t u . B o y a ­
cıyı b u n u n a s ı l b e c e r d i ğ i k o n u s u n d a ö z e l l i k l e i z l e m i ş ­
tim ç ü n k ü herkes şu boyacının gerçekten m u h t e ş e m
olduğu k o n u s u n d a hemfikirdi.
Aşağı indim. "Seni hiçbir şeye zorlamayacağız a m a
böyle şeyler y a p m a ! K e n d i n i öldürebilirdin" dediler.
109
ÇOCUK
" S o r u m l u l u k sizin o l u r d u " d e d i m .
Mesele
çocuklarda
zekânın
olmaması
değildir.
M e s e l e o n l a r ı n k e n d i l e r i n i ifade e t m e m e l e r i d i r ç ü n k ü
bu h e r k e s t a r a f ı n d a n kötülenir. Şimdi, h e r k e s ailemi
tapınağın
tepesine
çıkmış
olduğum
için
ayıplamıştı
ç ü n k ü bu onların tanrısının ötesine geçmek demekti.
Bu onların tanrısına hakarettir.
T ü m aile b i r t o p l a n t ı y a p t ı , " O n u k e n d i b a ş ı n a b ı ­
rakın; o g e r ç e k t e n tehlikeli." Bu son o l m u ş t u . . . ! Sessiz
kaldılar; asla t a p ı n a ğ a gitmem gerektiğini söylemedi­
ler. Asla t a p ı n a ğ a g i t m e d i m . Y a v a ş y a v a ş b e n i m tehli­
keli olmadığımı,
sadece beni köşeye sıkıştırmamaları
gerektiğini anladılar.
H e r ç o c u k k e n d i n i ifade etmelidir, t e k şey b u d u r .
Ve kaybedilecek ne var?
A n c a k çocuklar son derece
bağımlıdır ve b e n onların bu k a d a r bağımlı olmamala­
rı gerektiğini g ö r ü y o r u m . B a n a p e k çok kez, " S a n a ye­
m e k vermeyeceğiz" dediler.
"Yapın öyleyse, b e n de bu şehrin içinde dilenme­
ye başlarım. H a y a t t a k a l m a k zorundayım, bir şey y a p ­
m a k z o r u n d a y ı m . B a n a yiyecek vermeyi kesebilirsiniz
a m a dilenmeme engel olamazsınız. D i l e n m e k herkesin
doğuştan hakkıdır" dedim.
Z e k â d a h e r h a n g i bir fark y o k t u r fakat ifade ediş­
te farklılıklar g ö r ü y o r u m ç ü n k ü itaat e d e n ç o c u k l a r
pohpohlanır.
Bir g ü n b a b a m bana, " G e c e saat d o k u z o l m a d a n
önce evde olmak zorundasın" dedi.
Ben de, "Gelmezsem ne olacak?" dedim.
110
KOŞULLANMA
"O z a m a n kapılar açık olmayacak" dedi.
"O z a m a n kapıların kapalı kalsın. Kapıyı çalma­
y a c a ğ ı m bile v e saat d o k u z d a n ö n c e d e g e l m i y o r u m .
Dışarıda oturacağım ve
herkese
söyleyeceğim!
Kim
geçerse soracak: 'Bu soğuk gecede niçin dışarıda otu­
r u y o r s u n ? ' Ve b e n onlara, ' D u r u m b u d u r . . . ' diyece­
ğim" dedim.
O da, " B u d e m e k t i r ki b e n i m başımı d e r d e soka­
caksın" dedi.
" B u n u b e n y a r a t m ı y o r u m , böyle b i r şeyi e m r e d e n
sensin. B u n u d a h a önce hiç d ü ş ü n m e m i ş t i m a m a sen
' D o k u z sınırdır' dediğinde, o z a m a n b e n d o k u z d a n ön­
ce gelemem. Bu basitçe b e n i m zekâmın karşısındadır.
Ve ben hiçbir şey y a p m ı y o r u m ; basitçe dışarıda otura­
cağım. V e eğer birisi sorarsa,
Niye oturuyorsun...?'
Ve herkes soracaktır. E ğ e r sokakta o t u r u y o r s a n ora­
dan geçen herkes soracaktır.
oturuyorsun?'
O
zaman
'Niçin b u r a d a soğukta
açıklamak
z o r u n d a kalaca­
ğım. ' D u r u m b u d u r . . . ' " d e d i m .
" B u sınırı u n u t . Ne z a m a n istersen o z a m a n gel"
dedi.
Ve ben de
"Kapıyı çalmayacağım.
K a p ı l a r açık
k a l m a k z o r u n d a . N i ç i n k a p ı l a r k a p a l ı o l s u n ? B e n i bık­
t ı r m a k için m i ? K a p ı l a r ı k a p a t m a k için b i r n e d e n y o k "
dedim.
H i n d i s t a n ' ı n b e n i m y a ş a d ı ğ ı m k ı s m ı n d a şehir, o n
ikiye k a d a r uyanıktır ç ü n k ü o k a d a r sıcaktır ki sadece
s a a t o n i k i d e n s o n r a s e r i n l e m e y e b a ş l a r . O y ü z d e n in­
s a n l a r u y a n ı k kalır, işler s ü r e r . G ü n d ü z o k a d a r sıcak -
111
ÇOCUK
tır ki g ü n d ü z dinlenebilirler ve gece çalışırlar.
"Sen
i ç e r d e o t u r u p ç a l ı ş ı y o r k e n k a p ı l a r ı k a p a t m a n ı n b i r âle­
mi yok. Kapıları açık bırak. N i y e kapıyı çalayım ki?"
dedim.
" T a m a m , kapılar açık kalacak. S a n a herkes do­
k u z d a n ö n c e geldiği için ' D o k u z d a n ö n c e gel' d e m e k
benim hatamdı."
" B e n h e r k e s değilim.
E ğ e r o n l a r için d o k u z d a n
önce gelmek u y g u n s a gelebilirler. E ğ e r b e n i m için uy­
gunsa geleceğim. A m a b e n i m ö z g ü r l ü ğ ü m ü kısıtlama,
benim bireyliğimi
mahvetme.
Bırak sadece kendim
olayım" dedim.
B u y a l n ı z c a g ü c e s a h i p o l a n l a r a k a r ş ı k e n d i n i ifa­
de etme meselesidir. A n c a k o n l a r a karşı kullanabilece­
ğin ince güçler vardır. Ö r n e ğ i n , "Öylece s o k a k t a otu­
racağım," derken ben de güç kullanıyorum. Tapınağın
tepesinde otururken ben de güç kullanıyorum. Eğer
onlar beni tehdit edebiliyorsa b e n de onları tehdit ede­
b i l i r i m . A m a ç o c u k l a r b a s i t b i r ş e k i l d e s a y g ı d e ğ e r ol­
manın, itaatkâr olmanın doğru yolda olmanın tuzağına
düşüyorlar. Ve d o ğ r u yol, a n n e b a b a l a r ı n ı n o n l a r a gös­
t e r m i ş o l d u ğ u y o l a n l a m ı n a gelir.
Haklısın, biraz farklıydım. A n c a k o n u n bir üstün­
l ü k o l d u ğ u n u z a n n e t m i y o r u m . K ü ç ü k bir farklılık. V e
bir kez bu sanatı ö ğ r e n d i k t e n s o n r a o n u iyileştirdim.
Bir kez güce sahip insanlarla —ve senin g ü c ü n olma­
d ı ğ ı n d a — n a s ı l s a v a ş ı l d ı ğ ı n ı ö ğ r e n d i ğ i m d e , o n u geliş­
t i r d i m v e m ü k e m m e l b i r ş e k i l d e u y g u l a d ı m . H e r za­
m a n bir y o l u n u b u l d u m . Ve onlar her z a m a n şaşıp ka112
KOŞULLANMA
lıyorlardı ç ü n k ü onlar "Artık b u n a karşı hiçbir şey ya­
p a m a z " diye d ü ş ü n ü y o r l a r d ı . Ç ü n k ü onlar h e r z a m a n
mantıklı olarak düşünüyorlardı.
B e n i m m a n t ı ğ a bir bağlılığım y o k t u r .
B e n k e n d i m i basitçe özgürlüğe adamış d u r u m d a ­
yım.
O n u n n e şekilde elde edildiğinin ö n e m i y o k t u r .
Şayet
sana
özgürlük,
s a n a bireysellik
getiriyorsa ve
sen esir değilsen h e r t ü r l ü a r a ç iyidir. Ç o c u k l a r ı n s a d e ­
c e f i k r i y o k . O n l a r a n n e b a b a l a r ı n ı n o n l a r i ç i n h e r şe­
yi yaptıklarını zannediyor.
O n l a r a h e r z a m a n net bir şekilde, "Sizin niyetiniz­
d e n ş ü p h e m y o k v e u m a r ı m sizin d e b e n i m n i y e t i m d e n
şüpheniz y o k t u r a n c a k hemfikir olmadığımız bir şeyler
var. Sizinle h e r k o n u d a — d o ğ r u d a y a p s a n ı z yanlış d a
y a p s a n ı z — aynı fikirde o l m a m ı m ı istiyorsunuz? H a k l ı
o l d u ğ u n u z d a n kesinlikle e m i n misiniz? Şayet o k a d a r
da emin değilseniz o z a m a n b ı r a k ı n k e n d i b a ş ı m a k a r a r
v e r m e ö z g ü r l ü ğ ü m olsun. E n a z ı n d a n k e n d i kararımın
y a n l ı ş o l m a s ı n ı n t a d ı n ı ç ı k a r a c a ğ ı m . V e sizi s o r u m l u
kılmayacağım ve suçlu hissettirmeyeceğim" dedim.
Kişi t e k bir k o n u d a ç o k dikkatli olmalıdır: A n n e
b a b a n sana ne derse desin y a p a m a z . O n l a r sana zarar
veremez, seni öldüremez, seni sadece tehdit edebilirler.
Bir k e z seni s a d e c e t e h d i t e d e b i l e c e k l e r i n i bildiğin za­
m a n o n l a r ı n t e h d i d i h i ç b i r işe y a r a m a z ; s e n d e o n l a r ı
t e h d i t edebilirsin. Ve sen onları öyle bir şekilde t e h d i t
edebilirsin ki senin ne y a p m a k istediğini seçme hakkı­
nı kabul etmek zorunda kalacaklardır.
113
ÇOCUK
O n e d e n l e farklılıklar v a r d ı r a m a özel ya da ü s t ü n
bir şey y o k t u r . Ve ç o c u k l a r a öğretilebilir. Aynı şeyi ya­
pabilirler ç ü n k ü ç o c u k l u ğ u m d a bile b u n u d a d e n e m i ş ­
tim. Ö ğ r e n c i l e r i n kafası karışmıştı: Ö ğ r e t m e n l e r i bez­
dirdim, m ü d ü r ü bezdirdim ve yine de b a n a karşı biçbir
şey y a p a m a d ı l a r . Ve onlar yanlış bir şey y a p t ı k l a r ı n d a
h e m e n b a ş l a r ı d e r d e g i r e r d i . B a n a " B u işin sırrı n e ­
d i r ? " diye s o r m a y a başladılar.
Onlara, "Sırrı yok, haklı olduğunuz k o n u s u n d a çok
n e t olmalısınız ve o n u destekleyecek bir s e b e p bulmalı­
sınız. O z a m a n size k a r ş ı k i m o l u r s a o l s u n g ö r e c e k t i r .
Bir ö ğ r e t m e n y a d a m ü d ü r olması fark e t m e z " d e d i m .
Ö ğ r e t m e n l e r i m d e n birisi m ü d ü r ü n o d a s ı n d a çok
b ü y ü k bir öfkeye kapıldı ve u y g u n s u z davranışım yü­
zünden b a n a on rupi ceza verdi. O n u n tam arkasındaydım ve b a n a ceza yazarken onun y a n ı n d a duruyor­
dum.
Uzaklaştığında
aynı
kalemle
onun
uygunsuz
davranışları için b e n d e o n a 2 0 r u p i ceza y a z d ı m .
" N e yapıyorsun? Bu kayıt öğretmenlerin öğrenci­
lere ceza y a z m a s ı içindir" dedi.
" N e r e d e yazıyor? Bu kayıtta, hiçbir y e r d e sadece
öğretmenler öğrencilere ceza yazabilir diye yazmıyor.
Bence bu kayıt uygunsuz davranan herkese ceza yaz­
m a k i ç i n d i r . E ğ e r b a ş k a b i r y e r d e ise n e r e d e y a z ı l ı ,
g ö r m e k isterim" diye s o r d u m .
O sırada m ü d ü r içeri girdi. " N e l e r o l u y o r ? " dedi.
V e ö ğ r e t m e n de,
"O kaydı mahvetti. Uygunsuz
davranışlarım y ü z ü n d e n b a n a yirmi rupi ceza kesti"
d e d i . M ü d ü r ise, " B u d o ğ r u d e ğ i l " d e d i .
114
KOŞULLANMA
" Ö ğ r e t m e n u y g u n s u z d a v r a n m ı ş bile olsa h i ç b i r
öğrencinin bir öğretmene ceza kesemeyeceğini yazan
bir b e l g e n i z v a r m ı ? " d e d i m .
M ü d ü r , "Bu zor bir d u r u m . Hiçbir belgemiz yok.
Öğretmenlerin ceza vermesi bir gelenektir" dedi.
"Bu değişmek zorunda.
Ceza vermek tamamıyla
d o ğ r u d u r a m a t e k taraflı o l m a m a l ı . B u o n rupiyi sade­
ce şu adam yirmi rupi öderse ödeyeceğim" dedim. M ü ­
d ü r o n d a n y i r m i r u p i y i i s t e y e m e d i ğ i için b e n d e n d e b u
on rupiyi isteyemedi ve c e z a h â l â o r a d a d ı r . B i r k a ç yıl
sonra okulu ziyaret ettiğimde "Senin cezan hâlâ bura­
da" diye gösterdi.
" D i ğ e r ö ğ r e n c i l e r i n g ö r m e s i için o r a d a b ı r a k ı n "
dedim.
Kişi sadece yollarını a r a m a l ı d ı r . . . !
Kısaca bazı farklar vardır
kaynaklanmaz.
Bu sadece
ama bu
cesaretini,
üstünlükten
zekânı kullan­
m a k v e r i s k a l m a k l a ilgili b i r ş e y d i r . T e h l i k e n e d i r ? B u
insanlar neyi mahvedebilirlerdi? En k ö t ü ihtimalle be­
n i sınıfta b ı r a k ı r l a r d ı k i b u n d a n k o r k u y o r l a r d ı ç ü n k ü
b u n u n a n l a m ı gelecek yıl d a onların sınıfında olacağ ı m d ı ! B u y ü z d e n b u b e n i m için g e r ç e k t e n u y g u n d u .
B e n d e n m ü m k ü n o l d u ğ u n c a ç a b u k bir şekilde kurtul­
m a k istediler. Ö ğ r e t m e n i n e l i n d e k i y e g â n e g ü ç , b i r öğ­
renciyi bırakmaktır.
H e r öğretmene
şunu
net bir
şekilde
söyledim:
" B e n i sınıfta bırakabilirsiniz b u n u n bir ö n e m i y o k . Bir
sınıfı i k i y a d a ü ç y ı l d a g e ç m e n i n b i r ö n e m i y o k . B u h a ­
y a t ı n t ü m ü o k a d a r gereksiz ki; h a y a t ı m ı bir y e r l e r d e
115
ÇOCUK
geçirmek z o r u n d a y ı m . B u o k u l d a t ü m hayatımı geçire­
bilirim a m a hayatınızı bir c e h e n n e m e d ö n d ü r e c e ğ i m
ç ü n k ü b i r k e z sınıfta k a l m a k o r k u s u k a y b o l d u ğ u n d a
,artık h e r ş e y i y a p a b i l i r i m . " B ö y l e c e b a n a k a r ş ı o l a n ö ğ ­
r e t m e n l e r b i l e b a ş k a b i r s ı n ı f a g e ç m e m e y a r d ı m c ı ol­
m a k için g e r e k e n d e n d a h a çok n o t u b a n a veriyorlardı
ki bu sayede onlara y ü k olmayayım.
Ş a y e t a n n e b a b a l a r çocuklarını g e r ç e k t e n seviyor­
sa o n l a r ı n c e s u r olmalarına; k e n d i l e r i n e k a r ş ı d a h i ce­
sur
olmalarına yardım
edeceklerdir.
Öğretmenlere
karşı, t o p l u m a karşı, onların bireyselliğini m a h v e d e c e k
h e r k e s e k a r ş ı cesur olmaları için o n l a r a y a r d ı m e d e ­
ceklerdir.
Şayet anne
çocuklarını
gerçekten
seviyorsa
cesur
babalar
onların
olmalarına;
kendilerine
karşı
Ve
söylemek
istediğim
şey şudur: Yeni zihin bu nite­
liklere
sahip
olacaktır.
içinde doğmuş olan çocuklara
dahi cesur olmalarına
asırlardır
yardım
davranılmayacaktır.
edeceklerdir.
Öğretmenlere
topluma
onların
karşı,
gibi
Onların
kendileri olmaları, kendilerini
ifade
etmeleri,
kendilerine
bireyselliğini
saygı
duymaları
cesaretlendi-
herkese
karşı cesur olmaları
için onlara
116
davranıldığı
karşı,
mahvedecek
yardım
Yeni
zihnin içinde ve yeni insanın
edeceklerdir.
rilecektir. Ve bu hayatın t ü m
niteliğini
değiştirecektir.
O
d a h a parlak, d a h a canlı ve ne­
şeli h a l e g e l e c e k t i r .
Ana Babalar İçin Tavsiye
Altı yaşındaki kızını için endişeleniyorum.
Mutlu olduğunu söylüyor ama ben onun mutlu
olmadığını
hissediyorum; onu mutlu
edemiyormuşum gibi geliyor.
A ş ı r ı ilgi g ö s t e r i y o r s u n g i b i g e l d i ; a ş ı r ı ilgi t e h l i k e ­
l i o l a b i l i r . B i r i n i m u t l u e t m e d ü ş ü n c e s i a s l a b a ş a r ı l ı ola­
m a z . B u y a s a l a r a aykırıdır. Birisini m u t l u e t m e k istedi­
ğinde o n u m u t s u z e d e r s i n ç ü n k ü m u t l u l u k b a ş k a biri­
s i t a r a f ı n d a n v e r i l e b i l e c e k b i r ş e y d e ğ i l d i r . E n iyi i h t i ­
malle m u t l u l u ğ u n çiçek açabileceği,
açamayabileceği
bir o r t a m y a r a t m a k t ı r ; d a h a fazlası y a p ı l a m a z .
G ö r ü n ü y o r k i o n u m u t l u e t m e k için fazlasıyla en­
dişelisin v e başarısız o l d u ğ u n için m u t s u z s u n . V e sen
m u t s u z o l d u ğ u n d a kızın da m u t s u z olacaktır. Birisini
mutsuz etmek çok kolaydır. M u t s u z l u k çok bulaşıcıdır
o bir hastalık gibidir. E ğ e r sen m u t s u z s a n seninle bağ­
lantısı olan, ilişkisi olan, özellikle d e ç o c u k l a r ç o k m u t ­
suz olurlar. Ve çocuklar çok duyarlı, çok kırılgandır.
117
ÇOCUK
Mutsuz
olduğunu
söylemeyebilirsin
ama bunun
bir faydası olmaz; ç o c u k l a r son derece sezgiseldir: O n ­
lar h e n ü z sezgilerini yitirmemiştir. O n l a r ı n bâlâ ente­
l e k t t e n d a h a d e r i n d e h e r ş e y i a n ı n d a h i s s e d e n b i r şey­
leri v a r d ı r .
Entelekt
Çocuklar
sezgiseldir
zaman
alır
ve
entelekt her z a m a n iner-çıkar;
ve
o asla emin olamaz. Sen mut­
onlar çok inceden,
suz
telepatik
h a k k ı n d a d ü ş ü n ü y o r olsa, s e n
ilişki
bir şekilde
kurarlar.
olsan ve bir insan
mutsuz
senin
m u s u n y o k s a rol m ü
Senin nasıl
y a p ı y o r s u n asla e m i n olamaz.
görün düğün e
Belki de bu senin alışkanlığın­
bakmazlar;
hemen
onlar
dır, y a d a y ü z ü n böyledir. E n ­
hisseder.
t e l e k t asla kesin b i r s o n u c a va­
ramaz.
A n c a k sezgi kesindir, koşulsuzdur; o basitçe du­
r u m u n n e o l d u ğ u n u söyler. Ç o c u k l a r sezgiseldir v e on­
l a r ç o k i n c e d e n , t e l e p a t i k b i r ş e k i l d e ilişki k u r a r l a r . S e ­
nin nasıl g ö r ü n d ü ğ ü n e b a k m a z l a r ; onlar h e m e n hisse­
der.
B a z e n a n n e n i n biraz s o n r a hissedeceği olur v e ço­
c u k a n n e n i n k e n d i s i n d e n bile önce hissetmiştir. A n n e
m u t s u z olabilir a m a h e n ü z f a r k ı n d a değildir. O h â l â bil i n ç a l t m d a n bilince geliyor a m a bilinçaltmdan ç o c u ğ a
d o ğ r u d a n bir geçit vardır.
Bilincine u l a ş m a k için o n u n p e k çok k o ş u l l a n m a
k a t m a n ı n d a n , p e k çok deneyim k a t m a n ı n d a n entelekt­
ten, ş u n d a n v e b u n d a n g e ç m e s i v e p e k ç o k algılayıcı118
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
d a n geçmesi gerekir. Bu algılayıcılar mesajı değiştire­
cektir, o n u farklı şekillerde y o r u m l a y a c a k , b o y a y a c a k tır. Ve s e n i n b i l i n c i n e u l a ş t ı ğ ı n d a o g e r ç e k t e o l d u ğ u n ­
d a n t a m a m ı y l a farklı b i r şey olacaktır. A n c a k ç o c u ğ u n
anlık bir erişimi vardır.
Belli b i r y a ş a k a d a r ç o c u k l a r s e n i n i ç i n d e s o n d e ­
r e c e k ö k l e ş m i ş t i r v e n e o l d u ğ u n u bilir.
S a d e c e biraz rahatla. Bırak o b a ş k a çocuklarla ka­
rışsın, b ı r a k o y n a s ı n . V e m u t l u l u k v e m u t s u z l u k h a k ­
kında konuşma.
D a h a ç o k s e n m u t l u ol. S e n i m u t l u g ö r e r e k o m u t ­
lu hissedecektir. M u t l u l u k bizim doğrudan aramamız
g e r e k e n b i r şey değildir: O b i r y a n ü r ü n d ü r . Çocukla­
ra, " M u t l u m u s u n ? " diye s o r d u ğ u n d a kafaları ç o k ka­
rışır. A s l ı n d a o n u nasıl c e v a p l a y a c a k l a r ı n ı bilmezler.
Ve
benim
hissiyatım
odur
ki
haklılar!
Bir
çocuğa
" M u t l u m u s u n ? " diye s o r d u ğ u n d a , basitçe omuzlarını
kaldırır...çünkü ne d e m e k istiyorsun?
Ç o c u k sadece o n u n farkına varmadığında mutlu­
dur.
Hiç
kimse
farkında
olduğunda mutlu
olamaz:
M u t l u l u k o k a d a r ince bir şeydir ki sadece sen tama­
mıyla b a ş k a bir şeyin içinde k a y b o l d u ğ u n d a gerçekle­
şir.
Çocuk oynuyor ve o mutludur çünkü çocuk tüm
bu a n l a r d a kendisini bilmiyor; o kayıptır!
Mutluluk
yalnızca sen kayıpsan var olur. Geri d ö n d ü ğ ü n d e mut­
luluk kaybolur.
Bir dansçı, dans o r a d a o l d u ğ u n d a ve dansçı y o k
o l d u ğ u n d a m u t l u d u r . Bir şarkıcı, şarkı son d e r e c e bas-
119
ÇOCUK
km bir şekilde o r a d a o l d u ğ u n d a ve şarkıcı artık olma­
dığında m u t l u d u r . Bir ressam sadece resim y a p a r k e n
mutludur. Bir çocuk oynarken mutludur; belki anlam­
sız b i r o y u n , d e n i z k ı y ı s ı n d a ö y l e c e d e n i z k a b u ğ u t o p ­
lamak, anlamsız a m a t a m a m ı y l a içine girmiş.
Hiç, bir çocuğu deniz ka­
Hiç
kimse
farkında
olduğunda
mutlu
Mutluluk
olamaz:
o kadar ince
bir şeydir ki
sadece sen
tamamıyla
başka bir şeyin içinde
kaybolduğunda
gerçekleşir.
buğu toplarken ya da taş top­
larken
seyrettin
mi?
Sadece
kayboluşu izle...sadece ne ka­
dar
derinden
içine
girdiğini,
nasıl tamamıyla kaybolduğunu
izle.
Ve bu esrime niteliğidir,
hayret
etme
tecrübelerin
niteliğidir,
niteliğidir.
dini
Anne
babalar onları mutsuz etmedi­
ği sürece t ü m çocuklar dindar­
dır ve t ü m çocuklar m u t l u d u r .
Ancak mutluluk doğrudan aranmamalıdır. Başka
bir şey y a p ve m u t l u l u k bir gölge gibi t a k i p edecektir;
o bir s o n u ç t u r s e b e p değil.
Ne kadar anne babamın bana neler yaptığını
görsem de hâlâ aynı şeyleri kendi çocuğuma
yapıyorum. Pek çok kez benim kendi
ihtiyaçlarım onun ihtiyaçlarının önüne geçiyor.
Görünen o ki ona hiç yardım edemiyorum.
Bir şeyin anlaşılması gerekiyor: D o ğ a l o l a r a k an­
ne b a b a n tarafından yapılmış olan h e r şey iliklerine ka-
120
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
d a r işleyen bir kalıba d ö n ü ş ü r . A n n e n i n s a n a y a p m ı ş
o l d u ğ u h e r şey, s e n i n ç o c u ğ u n l a o l m a k için b i l d i ğ i n y e ­
gâne yoldur. Bu yüzden bu doğaldır —endişelenecek
h i ç b i r ş e y y o k — a m a b u n u n b i l i n c i n d e o l m a n iyi b i r
şeyV e aşırı b i r şekilde telafi e t m e y e çalışma; z a n n e d i ­
y o r u m b u n u y a p m a y a çalışıyorsun. Şimdi kendini ye­
tersiz hissediyorsun
— y e t e r i n c e sevgi, y e t e r i n c e ö z e n
g ö s t e r m i y o r s u n — a m a ne verebiliyorsan o n u verebilir­
sin!
D a h a fazlasını n a s d v e r e c e k s i n .
Elinden geleni
y a p v e d a h a f a z l a y a p a m ı y o r s a n o n u n i ç i n m u t s u z ol­
ma, aksi taktirde senin d e p r e s y o n u n çocuğa z a r a r ve­
recektir.
Ş i m d i s a d e c e f a r k ı n d a ol, h e p s i b u . V e e s k i b i r k a ­
lıbı u y g u l a m a y a b a ş l a d ı ğ ı n d a , r a h a t l a ; o n u y a p m a !
Ş i m d i bazı ideallere sahip olmalısın. Senin a n n e n
bu ideal şeyleri y a p m a m ı ş ; şimdi senin idealin var ve
b u n u ç o c u ğ u n a u y g u l a m a l ı s ı n . . . v e t ü m idealler tehli­
kelidir.
O y ü z d e n gerçekçi
ol.
Bir kurgu yaratma.
Bir
k u r g u n u n i ç i n d e y a ş ı y o r o l m a l ı s ı n . A s l a b i r "—meli" ile
y a ş a m a . O l a n l a yaşa; v a r olan h e r şey b u d u r . O l a n h e r
şey, o l a n d ı r .
Basitçe
kendin
ol.
Kendini kabul
et!
Tüm
bu
"—meliler" suçlayıcıdır, i n s a n l a r b ö y l e b i r u ç t a n diğeri­
n e s a v r u l u r . E s k i k u ş a k l a r , a n n e l e r ç o c u k l a r ı için b ü y ü k
fedakârlıklarda bulunduklarını düşünüyorlardı.
Onlar
h e r z a m a n ş u n u yaptıklarını, b u n u yaptıklarını gösteri­
y o r l a r d ı . B u z a r a r v e r i c i d i r ç ü n k ü s e v g i b i r g ö r e v ol-
121
ÇOCUK
manialıdır v e o n u n h a k k ı n d a k o n u ş u l m a m a l ı d ı r . Sevi­
y o r s u n ç ü n k ü mutlu hissediyorsun. Çocuğa hiçbir şey
y a p m ı y o r s u n ; b i r ş e y y a p ı y o r s u n ç ü n k ü y a p m a y ı sevi­
y o r s u n . Ç o c u k s a n a b o r ç l u değil, s a n a geri ö d e m e k zo­
r u n d a değil. S e n b i r a n n e o l m a y ı s e v i y o r s u n v e ç o c u ğ a
minnet duymalısın.
Fakat
eski
kuşaklar
çocuğa minnet
duymuyor.
O n l a r h e r z a m a n için ç o c u ğ u n ç o k m i n n e t t a r olmasını
umut
ediyorlardı ve
çocuğun
minnettar
olmadığını
gördüklerinde son derece m u t s u z oluyorlardı.
Şimdi sen diğer uca savrulmuş durumdasın. Sade­
c e d o ğ a l ol; b u u ç n o k t a l a r iyi d e ğ i l d i r . G e ç m i ş z a m a n ­
larda çocuklar anne babalarından korkardı. Artık an­
ne babalar çocuklarından korkuyor ama korku hâlâ
ortada. Tekerlek hareket etmiştir a m a o aynı k o r k u d u r
v e b i r ilişki y a l n ı z c a k o r k u y o k s a v a r o l a b i l i r . S e v g i sa­
dece k o r k u olmadığında m ü m k ü n d ü r .
V e s e n i n için v e diğer h e r k e s için bir şey v a r : A n n e
v e ç o c u k a r a s ı n d a k i ilişki m ü k e m m e l o l a m a y a c a k b i r
ş e y d i r . B u m ü m k ü n d e ğ i l d i r . B a z ı p r o b l e m l e r h e r za­
m a n olacaktır. Bir problemi değiştir ve b a ş k a bir tanesi
o r t a y a çıkacaktır ç ü n k ü ilişkinin t a k e n d i s i böyledir.
Anne ve çocuk
arasındaki
ilişki
mükemmel
olamayacak
Bu
bir şeydir.
mümkün
değildir.
122
Basitçe ç o c u ğ u sev ve di­
ğer h e r şeyi v a r o l u ş a bırak. S e n
bir insansın ve bir insanın t ü m
s ı n ı r l a m a l a r ı v e g e l g i t l e r i n e sa­
hipsin ve ne yapabilirsin.
Ço­
cuk seni annesi olarak seçmiş­
tir; b u s a d e c e s e n i n s o r u m l u l u -
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
ğ u n değildir. Ç o c u k d a s o r u m l u d u r . H e r z a m a n almaya
h a z ı r p e k ç o k k a d ı n v a r d ı r . O özellikle s e n i s e ç m i ş t i r .
Yani sadece sen sorumlu değilsin o da s o r u m l u d u r .
Ş i m d i s a d e c e d o ğ a l v e m u t l u o l ! Ç o c u k l a d a n s et,
ç o c u ğ u sev, ç o c u ğ a s a r ı l .
Hiçbir ideal taşıma. U z m a n l a r ı dinleme; u z m a n l a r
d ü n y a d a k i en zararlı insanlardır. Sadece kalbini dinle.
Eğer
sarılmak
istersen
sarıl.
Bazen
çocuğa vurmak
içinden gelirse vur. Ve b i r t a k ı m b ü y ü k psikanalizcile­
rin çocuğa v u r m a demesini u m u r s a m a . O kim ki sana
h ü k m e d i y o r ? Otoritesini n e r e d e n alıyor?
B a z e n ö f k e l e n m e k iyidir. Ç o c u k a n n e y a d a b a b a ­
sının bir insan o l d u ğ u n u ö ğ r e n m e k z o r u n d a d ı r . Ve o
da kızabilir. Ve eğer sen kızarsan, ç o c u k da k ı z m a k t a
özgür hissedecektir.
E ğ e r sen asla kızmazsan ç o c u k
suçlu hisseder. H e r z a m a n b u k a d a r tatlı olan bir an­
neye nasıl kızmalıdır?
A n n e l e r o k a d a r tatlı o l m a y a çabaladılar ki t ü m
t a t l a r ı k a ç t ı ; s a k a r i n g i b i o l d u l a r . . . o n l a r y a p a y b i r şe­
k e r hastalığı y a r a t t ı . S a d e c e tatlı olma; r u h halin değiş­
tikçe b a z e n acı, b a z e n tatlı ol. V e b ı r a k ç o c u k a n n e s i ­
nin k e n d i n e ait r u h halleri ve değişik iklimleri oldu­
ğ u n d a n h a b e r d a r olsun; o da kendisi gibi bir insan.
Kızım
doğduğundan
beridir
dokuz yaşındaki
oğluma sıklıkla
öfkeleniyorum.
Onu pek de sevmiyorum.
T e k bir şey y a p : O n a n e z a m a n kızarsan, odaya
git v e o n a k ı z a c a ğ ı n a ö f k e n i b i r m i n d e r e a k ı t ; m i n d e r i
123
ÇOCUK
d ö v , m i n d e r i ısır. B u n u b i r k a ç k e z d e n e v e ş a ş ı r a c a k ­
sın: Ç o c u k l a o l a n ilişkini d e ğ i ş t i r e c e k t i r .
B u n u n ç o c u ğ u s e v m e k l e y a d a s e v m e m e k l e ilgisi
yoktur. Şayet o n u sevmiyorsan o zaman öfkelenme­
m e n d a h a h a y a t i d i r . E ğ e r o n u s e v e r s e n o z a m a n öfke­
y e t a h a m m ü l edilebilir ç ü n k ü o n u sevgiyle telafi e d e r ­
s i n a m a e ğ e r o n u s e v m i y o r s a n o z a m a n ö f k e affedile­
mez. Beni takip ediyor m u s u n ?
E ğ e r kişi seviyorsa o z a m a n evet, öfke de k a b u l
e d i l e b i l i r ç ü n k ü o n u telafi e d e c e k s i n : Ö f k e d e n s o n r a
onu d a h a çok seveceksin ve sorun olmayacak ve çocuk
a n l a y a c a k t ı r . A n c a k eğer ç o c u ğ u s e v m i y o r s a n v e kızı­
y o r s a n b u g e r ç e k t e n affedilemez.
i h t i y a c ı n o l a n t e k ş e y öfkeyi ifade e t m e k . O için­
de birikiyor. Ve çocuk sadece bir b a h a n e y e d ö n ü ş m ü ş :
Onu
akıtacak
b a ş k a hiç
kimseyi
bulamıyorsun.
Ve
o n u n ü z e r i n e akıtıyorsun. Ç o c u k l a r genellikle çaresiz
o l d u k l a r ı için g ü n a h keçisi h a l i n e gelirler. Belki k o c a ­
na öfkelenmişsindir a m a o çaresiz değildir. Belki b a b a ­
na kızmışsındır a m a o çaresiz değildir. T ü m bu öfke bi­
rikmiştir; şimdi bu, şu çaresiz ç o c u ğ a yönelmiştir.
O n e d e n l e b u n u b i r a y u y g u l a : O n a n e z a m a n kı­
z a r s a n , o n u o r a d a bırak, o d a y a git m i n d e r i döv, m i n d e ­
r i fırlat, m i n d e r i ısır. B e ş d a k i k a i ç i n d e ö f k e n i n g i t t i ğ i ­
n i h i s s e d e c e k s i n . V e b u ö f k e d e n s o n r a ç o c u ğ a ç o k faz­
l a şefkat d u y m a y a başladığını hissedeceksin.
Bu yüz­
d e n sadece bir aylığına d e n e ve çok basitleşecek. Bir
aylığına bir ç a b a g e r e k e c e k ç ü n k ü b u alışkanlık, " Ç o ­
cuğa öfkelen" diyecek ve zihin, "Bu, m i n d e r e k ı z m a k
124
A N N E B A B A L A R İÇİN TAVSİYE
aptalca,
çılgınlık"
diyecek.
Bir kez
onun
güzelliğini
g ö r d ü k t e n s o n r a ; k i m s e incinmiyor, öfke serbest kalı­
y o r ve aksine ç o c u ğ a şefkat d u y u y o r s u n ve sevgi orta­
ya
çıkıyor.
Ve sen çocuğunu sevmediğini söylerken senin an­
layışın d o ğ r u değildir. O n u s e v m e s e y d i n o n a kızmayacaktın da; onlar birlikte giderler.
Ö f k e t e r s i n e d ö n m ü ş s e v g i d e n b a ş k a bir şey değil­
dir: T a d ı k a ç m ı ş sevgi, h e p s i b u . O n u d ü z e l t m e k g e r e ­
k i r ve o sevgiye d ö n ü ş ü r . Bu n e d e n l e öfke ve nefret
gerçekten sevginin zıddı değillerdir.
Sevginin gerçek
zıddı, kayıtsızlıktır, u m u r s a m a z l ı k t ı r .
Çocuğu sevme­
seydin kayıtsız kalacaktın; kimin u m u r u n d a ? Ve be­
n i m h i s s e t t i ğ i m ş e y b u n u n ç o c u k l a h i ç b i r i l g i s i n i n ol­
m a d ı ğ ı ; o n u n k o c a n l a , b a b a n l a , a n n e n l e ilgisi v a r .
Ç o c u ğ u bir düşün: Senin öfkenden hiçbir n e d e n
olmamasına r a ğ m e n azap çekiyor. O şu an sana kızma­
nın bedelini ödeyemez ç ü n k ü yenileceğini,
d a h a çok
acı çekeceğini biliyor. O öfkeyi b a s t ı r m a y a d e v a m ede­
cektir ve bu öfke bir g ü n birisinin ü z e r i n e akıtılacaktır.
E ğ e r o bir k a d ı n bulabilirse o n a eziyet edecek. A n c a k
eğer kadın güçlüyse ki kadın­
lar h e r z a m a n öyledir,
o za­
m a n o karısına eziyet e d e m e ­
yecek;
Bir
ç o c u ğ a eziyet
bahane
bulmak
yerlere bakacak ve
mak
zorunda
çocuğun,
edecek.
için
onu kus­
kalacak.
karısının
bir
Eğer
üzerine
Öfke ve nefret
gerçekten
zıddı
sevginin
değillerdir.
Sevginin
gerçek
zıddı,
kayıtsızlıktır,
umursamazlıktır.
125
ÇOCUK
k u s a m a z s a o z a m a n h i z m e t ç i n i n ü z e r i n e y a d a ofiste
kusacak. Eğer o patronsa kendisinden aşağıdaki her­
h a n g i birine eziyet edecek. Ve bu adaletsizlik olacaktır
ç ü n k ü o gerçekte s a n a eziyet e t m e k istedi a m a b u n u
y a p a m a d ı , işler böyle y ü r ü r .
işte k u ş a k t a n k u ş a ğ a öfke b ö y l e geçer, nefret b ö y ­
le geçer, kıskançlık böyle geçer; h e r türlü zehir bir ku­
şakta toplanmaya devam eder. Ve onu diğer k u ş a ğ a
miras olarak bırakır. Bu y ü z d e n insanlık h e r g ü n d a h a
çok v e d a h a ç o k y ü k taşır. B u n u ç o c u ğ a y a p m a ç ü n k ü
o n u n t ü m hayatını mahvedeceksin ve o sana yanlış hiç­
bir şey y a p m a d ı .
S a d e c e b i r a y için d e n e v e şaşıracaksın: B u b i r a y
t ü m kalıbı değiştirecek.
Kocamla
ben
çatışma yaşıyoruz.
oğlumuzu
O
ve bense daha sevgi
daha
yetiştirirken
katı
olmak
istiyor
dolu olmak istiyorum.
O halde bırak o k e n d i istediğini y a p s ı n ve s e n de
k e n d i i s t e d i ğ i n i y a p m a y a d e v a m et; s o r u n y o k . Ç o c u ­
ğ u n h e r ikisine de ihtiyacı v a r d ı r ç ü n k ü h a y a t böyledir:
Ç o c u k s a d e c e sevgi alırsa acı çeker; eğer o s a d e c e sert­
lik g ö r ü r s e o z a m a n d a a c ı ç e k e c e k t i r . O n u n h e r i k i s i ­
n e d e i h t i y a c ı v a r . A n n e n i n v e b a b a n ı n işlevi b u d u r :
A n n e ç o c u ğ a s e v g i v e r m e y e d e v a m e t m e l i d i r k i b u sa­
y e d e ç o c u k sevginin m ü m k ü n o l d u ğ u n u bilir v e b a b a
sert kalır ki böylelikle ç o c u k h a y a t ı n çok kolay olmadı­
ğını bilir. H a y a t b ö y l e d i r !
126
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
G ü l l e r v a r d ı r v e d i k e n l e r v a r d ı r v e ç o c u k h e r ikisi­
ne de hazır olmalıdır. D ü n y a bir a n n e olmayacak; d ü n ­
ya sert bir m ü c a d e l e olacak. Y a n i eğer o n a sadece sevgi
vermeye d e v a m edersen o n u n hiç kemiği olmayacak.
Gerçek hayatla karşılaştığında o basitçe çökecektir çün­
kü o anneyi bekleyecek ve anne o r a d a olmayacak; hayat
onu umursamıyor. O zaman o babasına şükran duyacak
ç ü n k ü hayat o n u p e k çok kez kapı dışına koyacaktır,
o n a b a ğ ı r a c a k t ı r ve o z a m a n o, b u n u n l a da b a ş a çıkabi­
leceğini bilecektir; o b u n u n için de hazırlanmıştır.
Bir
ç o c u k y u m u ş a k l ı ğ a ve
s e r t l i ğ e , yin v e yang'a.
hazırlıklı o l m a k z o r u n d a d ı r . D u r u m n e olursa olsun,
k a r ş ı l ı k v e r e b i l m e l i d i r . E ğ e r b a y a t z o r s a o d a z o r ola­
bilir; e ğ e r h a y a t s e v e c e n s e , o d a s e v e c e n o l a b i l i r ; h e r ­
hangi bir sabitlenme olmayacaktır. Şimdi, eğer sadece
babası o n u eğitirse o sabitlenecektir.
O sert bir kişi
olacaktır, o m ü k e m m e l bir A l m a n olacaktır a m a o asla
sevemeyecektir ve
asla
sevgiyi
kabul
edemeyecektir
ç ü n k ü o s e v g i n i n n e o l d u ğ u n u b i l m e z . O b i r a s k e r ola­
c a k t ı r , o s a v a ş m a y a , ö l d ü r m e y e y a d a ö l m e y e h a z ı r ola­
caktır. Bu o n u n y e g â n e mantığı olacaktır, o b a ş k a bir
şey bilmeyecektir. B u d a tehlikelidir. A l m a n u l u s u n a
olan şey b u d u r , Adolf Hitler b u n a hizmet etmiştir. İki
D ü n y a Savaşı, A l m a n annelerinin olması gerektiği ka­
d a r sevgi d o l u o l m a d ı ğ ı n ı v e A l m a n b a b a l a r ı n aşırı di­
siplinci o l d u k l a r ı n ı kanıtlamıştır. B u y ü z d e n t ü m d ü n ­
y a A l m a n y a y ü z ü n d e n azap çekmiştir.
Yani
eğer çocuk,
babasıyla bırakılırsa herhangi
bir zamanda, herhangi bir Adolf Hitler in k u r b a n ı ha127
ÇOCUK
line gelecektir; b u tehlikelidir. E ğ e r ç o c u k s a n a bırakı­
lırsa, ç o c u k fazlasıyla H i n t l i o l a c a k t ı r . B u y ü z d e n o n e ­
r e d e bir ç a t ı ş m a olsa h e m e n kaçacaktır, teslim olacak­
tır; h a t t a k a v g a b a ş l a m a d a n teslim o l a c a k t ı r ! O b i r k ö ­
le o l a c a k t ı r .
H e r iki şekilde de o sabitlenecektir ve g e r ç e k t e n
canlı bir k i m s e n i n hiçbir sabitliği y o k t u r . O sıvıdır: O
h a r e k e t e d e b i l i r v e k o ş u l l a r o n u n b i r ç e l i k g i b i s e r t ol­
m a s ı n ı g e r e k t i r d i ğ i n d e s e r t o l u r . V e k o ş u l l a r b i r g ü l gi­
bi y u m u ş a k ve kırılgan olmasını gerektirdiğinde, yumuşayabilir.
T ü m b u yelpaze ç o c u ğ u n bilincine sunulmalıdır k i
bu sayede o kolaylıkla h a r e k e t edebilsin.
Bu y ü z d e n
h e r ikisi d e iyidir.
Bir baba
olarak
sorumluluklarım
nelerdir?
Karımdan ayrılıyorum ve üç oğlumun benimle
yaşamasına ve kızınsa annesiyle
yaşamasına
karar verdik.
Çok şey y a p m a k gerekecek ç ü n k ü anne olmadı­
ğında senin sorumlulukların d a h a büyük, d a h a ağır ha­
l e gelir. H e m a n n e h e m b a b a o l m a n g e r e k e c e k . A n c a k
bir a n l a m d a b u s e n i n için ç o k m u a z z a m b i r m e y d a n
o k u m a ve gelişme olacaktır.
S a d e c e b i r b a b a o l d u ğ u n d a , e n i ç t e k i ö z ü n i ş i n içi­
ne girmez, sadece çeper. B a b a dışta kalan bir şeydir. O
kurumsaldır;
o doğal değildir.
Babalar sadece insan
t o p l u m l a r ı n d a v a r olur; o n u t o p l u m yaratmıştır. O n u n
128
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
doğal bir içgüdüsü yoktur; o sadece bir koşullanmadır.
Bir k a d ı n bir a n n e haline geldiğinde, son d e r e c e an­
lamlı bir şey o n u n b a ş ı n a gelmiştir. A n c a k b a b a olan
bir a d a m a çok b ü y ü k bir şey olmamıştır.
Bir k a d ı n için b u n e r e d e y s e y e n i bir d o ğ u m d u r .
S a d e c e ç o c u k değil, a n n e d e d o ğ m u ş t u r . A n n e ç o c u ğ u
doğurur, çocuk anneyi doğurur.
Bir k a d ı n bir ç o c u k do­
ğurduğunda,
bu
hayattır.
Anne
O
ç o c u ğ u n gözlerinin içine bak­
tığı
zaman,
kendi
baktığı
varlığının
kendi
içine b a k a r . Ç o c u k b ü y ü m e y e
başladığında,
birlikte
büyür.
o
da
Yani
Bu
bir
görevdi.
Ama
zaman,
varlığının
Çocuk
ana
büyümeye
başladığında,
k a d a r sen yalnızca bir babay­
dın.
içine
içine bakar.
çocukla
şu
çocuğun
gözlerinin
çocukla
birlikte
o da
büyür.
o n u n içinde p e k d e fazla b i r
şey y o k t u . A r t ı k h e r ikisi d e o l a c a k s ı n . H e r ikisi d e ola­
caksın; a n n e d e . V e s e n ş a y e t ç o c u k l a r ı n a b i r a n n e ola­
bilirsen, o z a m a n s o r u m l u l u k l a r seni rahatsız etmesin;
onlar yerine getirilecektir. Sadece bir a n n e olarak dü­
ş ü n m e y e b a ş l a . D a h a k a d ı n s ı ol, d a h a a l ı c ı . . . g i d e r e k
d a h a az ve d a h a az bir b a b a ve d a h a çok ve d a h a çok
b i r a n n e h a l i n e g e l e c e k s i n . B u s e n i n için m u a z z a m b i r
m e y d a n o k u m a ve m u a z z a m bir d ö n ü ş ü m olacak.
Şayet
fırsatı
kullanabilirsen,
neredeyse m u a z z a m bir
satori'ye
bunun
aracılığıyla
erişebilirsin. B u n u n
aracılığıyla için bir u z l a ş m a y a v a r a c a k . U z l a ş m a senin
içinde olacak; içindeki e r k e k ve kadın, içindeki yin ve
129
ÇOCUK
yang bir buluşmaya,
bir kristalleşmeye ulaşacak.
Ve
yavaş yavaş kim olduğun — e r k e k ya da k a d ı n — kav­
ramını yitireceksin ç ü n k ü d a h a çok a n n e gibi olacaksın
ve yine de bir b a b a olacaksın. Bu son derece simyasal
bir d u r u m olabilir.
Ve benim tüm çabam sana bir kavrayış sunmaktır.
H a n g i k o ş u l d a olursan ol bu bir gelişme k o n u s u haline
gelebilir. O n e d e n l e ç o c u k l a r ı n a s a d e c e s a n k i s e n b i r
a n n e y m i ş ç e s i n e b a k m a y a çalış. E ğ e r b u n u y i r m i d ö r t
saat b o y u n c a y a p a m a z s a n o z a m a n en a z ı n d a n birkaç
saatliğine y a p . Ve o z a m a n erkeği y a k a l a ç ü n k ü o ta­
m a m ı y l a farklı.
S e n b i r b a b a o l d u ğ u n d a ç o c u k l a r a h ü k m e t m e k is­
teyeceksin.
Onları kendin
gibi y a p m a k isteyeceksin.
Bir a n n e o l d u ğ u n d a k e n d i l e r i o l m a l a r ı için o n l a r a öz­
gürlük v e r m e k isteyeceksin.
Z i h n i n d e belli bir p r o g r a m yapabilirsin: G ü n batı­
n ı m d a n gün d o ğ u m u n a k a d a r bir anne olacaksın. Bü­
t ü n g ü n b o y u n c a bir b a b a olabilirsin. T ü m gece b o ­
y u n c a b i r a n n e ol. K a d ı n d a h a ç o k g e c e g i b i d i r . O se­
n i ç e v r e l e r , i ç i n e alır, o s e n i b o ğ a r . V e b u n l a r ı s a n a k ı z ­
m a d a n , h a t t a sana hiç d o k u n m a d a n y a p a r . K a r a n l ı k
seni çevrelediğinde o n a d o k u n a m a z s ı n bile. O o r a d a ­
dır a m a o sanki neredeyse y o k t u r . O n u n mevcudiyeti­
nin kendisi y o k l u k sayesindedir.
O y ü z d e n bir anne olduğun z a m a n m ü m k ü n oldu­
ğ u n c a ortalıkta olma. H i ç b i r şeyi k a n ı t l a m a y a çalışma.
Sadece destek ol ve b u n u da son derece dolaylı şekilde
y a p . S o r u m l u l u k terimleriyle d ü ş ü n m e .
130
İçsel gelişim
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
terimleriyle d ü ş ü n . S o r u m l u l u k , görev terimleriyle bir
k e z d ü ş ü n d ü ğ ü n d e ç o k t a n k a y g ı n ı n içine g i r m i ş olu­
y o r s u n . Ş i m d i d e n b ü y ü k b i r fırsatı y i t i r i y o r s u n . Yanlış
bir a d ı m attın. S o r u m l u l u k : Kişi ağırlık altında kalmış
hisseder.
G ö r e v : Kişi o n u y a p m a k z o r u n d a hisseder.
G ö r e v pis b i r s ö z c ü k t ü r , b e ş harfli bir s ö z c ü k t ü r . Sev­
gi, g ö r e v d e ğ i l . H o ş u n a g i d i y o r v e s e v i y o r s u n .
V e g e r ç e k l e ş m i ş o l a n t ü m b u d u r u m u n t a d ı n ı çı­
kar. O z a m a n bir g ü n k a r ı n a seni t e r k ettiği ve bir an­
ne o l m a n a izin verdiği için ş ü k r a n duyabilirsin aksi
taktirde bu m ü m k ü n olamazdı. Ve sadece bu olayda
değil, h a y a t t a k i h e r d u r u m d a , h e r z a m a n b u n u g e l i ş m e
i ç i n n a s ı l k u l l a n a c a ğ ı n ı b u l m a y a çalış; o n u n a r a c ı l ı ğ ı y ­
la nasıl d a h a ç o k k e n d i n olabilirsin.
Ve derinden meditasyon yap:
Bu seni d u r u m l a
y ü z l e ş m e k için y e t e r i n c e g ü ç l ü kılacak ve o n u n saye­
sinde gelişmeni sağlayacaktır.
Kocam ve ben ayrılmak istiyoruz ama
kızımız
için
endişeleniyoruzO a n l a y a c a k t ı r ç ü n k ü b a b a s ı o n u n için m e v c u t
olacaktır; b u n d a bir sorun y o k t u r . P e k çok ç o c u k . . . v e
çocuklar çok anlayışlıdır. E ğ e r sen m u t s u z s a n o çok
m u t s u z hissedecektir. A n c a k eğer annesini m u t l u gö­
r ü r s e , b i r k a ç g ü n i ç i n d e h e r ş e y i n m ü k e m m e l b i r şekil­
de güzel o l d u ğ u n u , hiçbir şeyin yanlış olmadığını göre­
cektir. S e n o n u n için m u t s u z o l d u ğ u n u z a n n e d i y o r s u n
v e o ise s e n i n y ü z ü n d e n m u t s u z o l a c a k ç ü n k ü ç o c u k
131
ÇOCUK
a n n e s i n i n d u y g u l a r ı n a çok hassastır. E ğ e r senin m u t l u
olduğunu görürse, hepsini unutacaktır. Bu o n u n aşk
ilişkisi d e ğ i l d i r v e a n n e b a ş k a b i r ç o c u k s e ç m e m i ş t i r ,
b a ş k a bir ç o c u k evlat edinmemiştir.
S o r u n yoktur; p r o b l e m sende, içinde, derinlerde
onu mutsuz g ö r m e k istiyorsun ki bu sayede erkeğin
için d a h a ç o k m u t s u z l u k y a r a t a b i l e s i n : " B a k ç o c u ğ a n e
yaptın. Bana b u n u yaptın ve çocuğa da bunu yaptın ve
sen çok neşeli hissediyorsun ve keyif alıyorsun senin
mutluluğunu zehirleyeceğiz."
Asla birisinin mutluluğu­
Asla. birisinin
nu
mutluluğunu
m u t l u l u ğ u n u zehirleyerek ken­
zehirleme
birisinin
çünkü
mutluluğunu
zehirleyerek
iyiliğini
başkalarına
yaptığın
her
şey
yapılacaktır
çünkü
birisinin
d i iyiliğini z e h i r l i y o r s u n ç ü n k ü
başkalarına
yaptığın
her
şey
sana yapılacaktır.
zehirliyorsun
çünkü
sana
kendi
zehirleme
Sadece
benim
reçetemi
d e n e : H e r şeyi u n u t v e d a n s et­
m e y e git v e
kızına
şöyle
de:
" B u ç o k iyi; o ö z g ü r , b e n ö z g ü ­
r ü m ve bu son derece güzel."
V e b e n i m çocukları anlayışım şöyledir: O n l a r son
derece
anlayışlıdır.
Onlar
anne babaların
kavgasına
gereksiz y e r e katılıyor, içine çekiliyor. A n n e ç e k m e k
ister v e b a b a ç e k m e k ister v e ç o c u ğ u n hayatı bir k â b u s
haline gelir. O y a v a ş y a v a ş b i r politikacı h a l i n e gelir: O
a n n e s i n e b i r ş e y s ö y l e r v e b a b a s ı n a ise b a ş k a b i r ş e y
söyler. A n n e s i y l e a n n e s i n i n y a n ı n d a olacaktır, b a b a ­
sıyla b a b a s ı n ı n y a n ı n d a o l a c a k t ı r .
132
O bu k a d a r politik
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
Kale g e l e c e k t i r ç ü n k ü o b u i k i k i ş i a r a s ı n d a d ı r . B u y ü z ­
den b u n u yaratma. B u n u n anlamı yoktur. O anlaya­
caktır; çocuklar kısa s ü r e d e u n u t u r .
Bana çok bağlı
çocuğumla
olduğu için iki yaşındaki
problemlerim
var.
Şimdi onu uzaklaştırma aksi taktirde t ü m bayatı
b o y u n c a negatif olacaktır. Asla çocuğu uzaklaştırma.
Sevebildiğin k a d a r sev o n u . O n u n kendisinin sen­
d e n u z a k l a ş m a y a başlayacağı bir an gelecek. O z a m a n
yapışma.
B u n l a r doğal şeylerdir.. .tıpkı meyve olgun­
l a ş t ı ğ ı n d a a ğ a ç t a n o t o m a t i k m a n d ü ş m e s i gibi. H a m i l e ­
lik d o k u z a y l ı k o l d u ğ u n d a ç o c u k r a h i m d e n o t o m a t i k
olarak çıkar. Ve bu aynısıdır; o b ü y ü d ü ğ ü n d e diğer ço­
cuklarla gitmeye başlar. S o n r a bir g ü n bir eş b u l a c a k
ve seni tamamıyla u n u t a c a k .
O y ü z d e n e n d i ş e l e n m e ! S a d e c e o n u sev. Ve şayet
o n u sevebilirsen, y a l n ı z c a seni bir g ü n u n u t m a y a c a k ,
h a t t a seni affedebilecek bile. B ı r a k şimdi s a n a yapışsın.
S e n i n sıcaklığına, senin sevgine ihtiyacı var. O n u itme,
a k s i t a k t i r d e g e l i ş m e s i d u r a c a k t ı r . A n n e t a r a f ı n d a n itil i r s e ç o c u k r e d d e d i l d i ğ i n i h i s s e d e r . A s l a r e d d e t m e , sa­
dece o n a izin ver. Bu son d e r e c e doğaldır o ç o k çare­
siz; b u y ü z d e n y a p ı ş ı r . B a ğ l a n m a k d i y e b i r ş e y y o k t u r .
Olgun, yeterince güçlü o l d u ğ u n d a hareket etmeye baş­
layacaktır. O z a m a n o n u h a r e k e t e t m e m e s i için zorla­
m a y a çalışma. S a d e c e o n a izin ver.
133
ÇOCUK
Kızım ölmek hakkında sorular soruyor.
Öldüğünde her şeyin nereye gittiğini bilmek istiyor.
B u ç o k iyi... T ü m ç o c u k l a r ö l ü m l e ilgilidir; b u d o ­
ğal m e r a k l a r d a n bir tanesidir. A n c a k onları yanıtlam a k t a n s a . . . ç ü n k ü t ü m cevaplar yanlış olacaktır...
Bu yüzden
asla cevaplama;
sadece
bilmediğini,
öleceğimizi ve göreceğimizi söyle. Ve b u n u n cevabını
b i l m e d i ğ i n h e r şey için sessiz b i r k a b u l o l m a s ı n a izin
ver.
Ç o c u k senin bilmediğin bir şey s o r d u ğ u z a m a n
cehaletini k a b u l et. A n n e b a b a l a r , h e r z a m a n b i l m e d i k ­
lerini k a b u l e t m e n i n zararlı olacağını, ç o c u ğ u n gözün­
de imajlarının zedeleneceğini z a n n e d e r l e r a m a t a m ter­
si geçerlidir. Er ya da geç ç o c u k , senin hiç b i l m e d e n bi­
l i y o r m u ş gibi cevaplamış o l d u ğ u n u b u l a c a k t ı r . V e b u
fark edildiği g ü n ç o c u k kandırıldığını hissedecektir ve
o z a m a n t ü m saygı y o k olacaktır. E r y a d a geç ç o c u ğ u n
a n n e b a b a s ı n ı n h e r k e s k a d a r cahil, h e r k e s k a d a r g ü ç ­
süz, h e r k e s k a d a r k a r a n l ı k t a el y o r d a m ı y l a dolaştığını
b u l m a s ı kaçınılmazdır. F a k a t o n l a r rol y a p m ı ş t ı r . Ve
bu gösteri çok tahrip edicidir. Bu y ü z d e n bilmediğin
bir şey o l d u ğ u n d a , "Bilmiyorum; a r ı y o r u m ve b u l m a y a
çalışıyorum" de. Ve ölüm hakkında, tek bir şey —eve
d ö n d ü ğ ü m ü z , geldiğimiz y e r e gittiğimiz — h a r i ç hiçbir
ş e y i n s ö y l e n e m e y e c e ğ i ş e y l e r d e n b i r i s i d i r . B i z d e bil­
m i y o r u z . B i l i n m e y e n bir k a y n a k t a n geliyoruz v e bilin­
m e y e n b u k a y n a ğ a geri d ö n ü y o r u z . Ö l ü m , d a i r e n i n ta­
m a m l a n m a s ı d ı r a m a h e r iki u ç , b a ş l a n g ı ç v e s o n gizem­
li bir şekilde saklanmıştır.
134
A N N E BABALAR IÇIN TAVSİYE
B u tıpkı b i r k u ş u n b i r p e n c e r e d e n o d a n ı n içine
girmesi, o r a d a birkaç saniye k a n a t çırpması ve b a ş k a
b i r p e n c e r e d e n d ı ş a r ı k a ç m a s ı gibidir. Biz s a d e c e k u ­
ş u n i ç e r d e o l d u ğ u z a m a n ı biliriz. O n u n n e r e d e n geldi­
ğini bilmeyiz; o n u n n e r e y e gittiğini bilmeyiz. Bildiği­
m i z t e k şey, b u k ü ç ü k z a m a n d a b u a r a l ı k t a k u ş u n o d a ­
nın içinde olduğu süredir.
Ve t ü m bayatın d u r u m u b u d u r . Bir ç o c u ğ u n doğ­
d u ğ u n u g ö r ü r ü z ; k u ş g i r m i ş t i r ; n e r e d e n b i ç k i m s e bil­
mez. Ve bir g ü n bir kimse ölür; k u ş u ç m u ş t u r . Ve b a y a t
yalnızca
d o ğ u m v e ö l ü m a r a s ı n d a . . . k ü ç ü k bir geçittir.
Çocuğu bu gizemden
haberdar
et.
C e v a b ı ver­
mektense h e r taraftaki bu gizem k o n u s u n d a çocuğu
f a r k ı n d a kıl, ç o c u k d a h a ç o k h a y r a n l ı k , d a h a ç o k h a y ­
ret duyar. D ü z bir cevap v e r m e k t e n s e bir arayış yarat­
m a k d a h a iyidir. Ç o c u ğ u n d a h a m e r a k l ı o l m a s ı n a y a r ­
d ı m c ı ol, ç o c u ğ u n d a h a ç o k a r a y ı ş i ç i n d e o l m a s ı n a y a r ­
d ı m c ı ol. Ç o c u ğ u y a n ı t l a m a k t a n s a ç o c u ğ u n d a h a ç o k
s o r u s o r m a s ı n ı sağla.
Eğer çocuğun kalbi d a h a çok
arayışa yönelirse bu yeterlidir; anne babaların çocuk
için y a p a b i l e c e ğ i t ü m şey b u d u r . O n d a n s o n r a çocuk,
k e n d i tarzıyla k e n d i cevaplarını arayacaktır. Biz haya­
tın
bilinmeden
kalacağını;
bir
'x'
olarak
kalacağını
u n u t u r u z . Biz o n u y a ş a r ı z ve o y i n e de b i l i n m e d e n ka­
lır. İ n s a n b i l g i d e ç o k i l e r l e m i ş t i r , h e r g ü n p e k ç o k ş e y
biliniyor; i n s a n bilgisine b i n l e r c e a r a ş t ı r m a k â ğ ı d ı ek­
leniyor, binlerce kitap eklenmeye d e v a m ediyor. An­
c a k t e m e l o l a n a y n ı k a l ı r . T e m e l o l a n ı n ö n ü n d e b i z ça­
resiziz ve önemsiziz.
135
ÇOCUK
Bu n e d e n l e o n u n giderek d a h a çok gizemi hisset­
m e s i n e y a r d ı m et.
Altı yaşındaki oğlum için endişeleniyorum.
Benim hoşlanmayacağım türden şeyler,
kavga etmek gibi ve küfretmek ve
yalan söylemek gibi şeyler yapıyor.
Endişelenme: O s o n r a d a n yüzleşme terapisi y a p ­
m a y a i h t i y a ç d u y m a y a c a k ! B u s o n d e r e c e iyi. O n l a r ı n
k a v g a etmesi ve bağırması ve k ö t ü şeyler söylemesi ve
y a l a n s ö y l e m e s i için d o ğ r u z a m a n b u d u r ; b u sahiciliği
yaratacak. B u n l a r kaybolacak; eğer bunlar bastırılırsa
kalırlar. O n l a r s a d e c e bastırıldığı için kalır, aksi t a k t i r ­
de onların mevsimi geçtiğinde gidecektir.
H e r k e s ç o c u k s u g ö z ü k ü y o r ç ü n k ü ç o c u ğ a izin ve­
r i l m e m i ş t i r . B u n e d e n l e k ı r k y a d a elli h a t t a y e t m i ş y a ­
ş ı n d a b i r a d a m h â l â b i r öfke n ö b e t i n e girebilir. K ü ç ü ­
cük bir şey o n u üzebilir ve son derece çocuksu bir ha­
l e girebilir. S a d e c e k ü ç ü c ü k bir şok, birazcık ü z ü n t ü
ve o, ona katlanamaz. O n u n kendi çocukluğunu yaşa­
m a s ı n a izin verilmemiştir; b u y a ş a n m a m ı ş ç o c u k l u k
sürer gider.
H e r z a m a n temel bir kural olarak hatırla: Yaşan­
m ı ş o l a n l a i ş i m i z b i t m i ş t i r ; y a ş a n m a m ı ş k a l a n ş e y l e r ıs­
r a r e t m e y e d e v a m eder, y a ş a n m a k ister. Ç o c u k l u k t a
iyi o l a n ş e y l e r v a r d ı r . A y n ı ş e y ç o c u k l u k g i t t i ğ i n d e ,
çok tehlikeli olacaktır. Ö r n e ğ i n eğer o bağırırsa bu an­
laşılabilir, e ğ e r o ç ı ğ l ı k a t a r s a b u a n l a ş ı l a b i l i r a m a şa136
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
y e t o k ı r k y a d a elli y a ş ı n d a y s a v e o b a ğ ı r ı p ç a ğ ı r ı y o r ­
sa a n l a m a k zorlaşır; o z a m a n o n u n kendisi u t a n a c a k t ı r .
B u y ü z d e n d ü n y a d a p e k ç o k g r u p ç a l ı ş m a s ı geliş­
tirilmektedir. O n l a r a özellikle d e Hıristiyanlık y ü z ü n ­
d e n i h t i y a ç v a r d ı r . H ı r i s t i y a n l ı k b a s t ı r m a y ı , i k i b i n yıl­
lık b a s t ı r m a y ı v e H ı r i s t i y a n a ğ ı r b a ş l ı l ı ğ ı f i k r i n i ö ğ r e t ­
mektedir. B u y ü z d e n hiç k i m s e y e izin verilmez... b u
şeyler senin içinde d e r i n l e r d e kalır. O n l a r bekler: E ğ e r
bazı fırsatlar o r t a y a ç ı k a r s a infilak e d e c e k l e r d i r , şayet
hiç fırsat ç ı k m a z s a kişi b i r t a k ı m fırsatları k o l l a m a y a
d e v e m edecektir. S a r h o ş olabilir ve bir şeyler y a p a c a k ­
t ı r . Affedilir; i n s a n o n u n s a r h o ş o l d u ğ u n u s ö y l e y e c e k ­
tir. O da a y r ı c a " S a r h o ş t u m , ö z ü r d i l e r i m " diyebilir,
i n s a n l a r s a v a ş a gider, i n s a n l a r cinayet filmlerine gider.
B i r c i n a y e t filmini s e y r e t m e k t e n n a s ı l k e y i f a l ı n ı r ? D e ­
dektif hikâyesi o k u m a k t a n nasıl keyif alınır? O başka­
sının senin y e r i n e y a p t ı ğ ı b i r ş e y d e n keyif almaktır: Se­
nin y a p a m a d ı ğ ı n bir şeyi b a ş k a l a r ı aracılığıyla yapıyor­
sun, v e k â l e t e n . Katille y a d a ö l d ü r ü l e n l e özdeşleşirsin
ve heyecanlanırsın. Niçin insanlar b o ğ a güreşini seyre­
der? N i ç i n insanlar hayvanlarla savaşıp ava gider? Bu
ç o k v a h ş i c e v e gereksiz gelir. A m a b i r n e d e n i v a r d ı r ;
bir şey ifade edilmelidir, b i r şekilde bir y o l b u l u n m a l ı ­
dır.
H i ç , b i r futbol maçı s e y r e t m e d i n mi?
Nasıl bir
k a v g a çıkar, i k i t a r a f v e iki t a r a f t a n a r k a d a ş l a r k a v g a ­
y a t u t u ş u r v e kaos vardır. Sadece bir futbol m a ç ı ! Ç o k
aptalcadır a m a devam eder. Bu onların yaşanmamış
çocukluğudur.
137
ÇOCUK
O n a izin ver,
K o r k u n senin bastırılmışlığın-
Çocuğunda,
hoşuna
dan kaynaklanıyor; o n u n yü­
gitmeyen
bir şeyler bulursan
kendi içine bak,
onu
o
orada
duyarlı
z ü n d e n değil. S e n bastırılmış­
sın;
bulacaksın;
çocuğa yansıtıhr.
Çocuk
korkma.
sadece
sana bu
şeyler için
asla
izin v e r i l m e m i ş ve o n a izin ve­
riliyor.
D e r i n l e r d e b i r a z kıs­
k a n ı y o r olmalısın ve bir şeyin
bir yanıttır.
yanlış
gideceği
korkusu
var.
Bu şeylerin yanlış olduğu sana
öğretilmiş olmalı.
S a d e c e o n a izin v e r . B u n u n l a o g e l i ş e c e k t i r v e o ço­
c u k l u ğ u n ötesine gelişecektir. O olgunlaştığında, gerçek­
ten olgun olacak. O n u n Yüzleşme, Geştalt, P s i k o d r a m a
gibi hiçbir şeye asla ihtiyacı o l m a y a c a k . O h e p k e n d i s i
olarak yaşamış. Ve gerçekten yaşayabilirsen o z a m a n bu
ç o k d e r i n e işler.
Çocuğumun
hoşlanmadığım
özellikleri
var.
Ş a y e t , b a z e n ç o c u ğ u n d a h o ş u n a g i t m e y e n b i r şey­
ler b u l u r s a n k e n d i içine bak, o n u o r a d a b u l a c a k s ı n ; o
çocuğa yansıtılır.
Çocuk sadece duyarlı bir yanıttır.
Ç o c u k basitçe seni ö z ü m s e m e k , seni taklit etmek, seni
t e k r a r e t m e k için vardır. Y a n i e ğ e r ç o c u k t a y a n l ı ş b i r
şey o r t a y a çıkarsa b u n u o r t a y a k o y m a k t a n s a , o n u ken­
d i içine y e r l e ş t i r v e şaşıracaksın: Ç o c u k b u n u o t o m a tikman bırakacaktır.
Ç o c u k y a l n ı z c a a n n e y e fiziksel
besin için bağlı değildir, o a n n e y e h e r şekilde bağlıdır;
138
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
ruhsal besin için de. Bu y ü z d e n şayet sen dinginleşirsen, ç o c u k s e n i t a k i p e d e c e k t i r , o b u n u b i l m e d e n ö ğ r e ­
nir; eğer s e n m e d i t a s y o n h a l i n d e olursan, o m e d i t a s y o n
haline girecektir.
Anne
hakkında
babalar
çocukları
şikâyet ederken
yaptıklarının
farkında
ne
değil­
Çocukta
yanlış
bir şey varsa
dirler ç ü n k ü b e n i m gözlemime
bu anne babadan
göre
geliyor
çocukta
yanlış
bir
şey
olmalıdır.
varsa b u a n n e b a b a d a n geliyor
Bu her zaman
olmalıdır. B u h e r z a m a n böy­
böyledir.
ledir:
dokuzu
Bunun
anne
yüzde
doksan
babadan
gelir;
çocuk ne kadar küçükse oran o kadar büyüktür. Çocuk
biraz b ü y ü d ü ğ ü n d e v e t o p l u m u n içine g i r m e y e başladı­
ğında o z a m a n elbette başkalarından da öğrenir ancak
nihai hesaba göre neredeyse y ü z d e doksan oranında
a n n e b a b a d a n k a y n a k l a n ı r . O y ü z d e n ç o c u ğ u n n e ol­
m a s ı n ı i s t i y o r s a n , ol. D i n g i n ol, ş e f k a t l i ol, s e v g i d o l u ol,
n e ş e l i ol. V e s a d e c e b u o l a r a k ç o c u ğ u n b u n i t e l i k l e r i
ö z ü m s e m e y e başladığı için şaşıracaksın. Ve şayet o din­
g i n l i ğ i i ç s e l l e ş t i r e b i l i r s e b u o n u n için e n b ü y ü k ş e y ola­
caktır.
Küçük oğlum çok güzel ve zengin bir çocuk
ama benden çok fazla enerji talep ediyor
ve çok fazla ilgime ihtiyacı var
Suçluluk duymak ve kendinden fedakârlıkta
bulunmak
arasında
mücadele
ediyorum.
Dengeyi bulmak mümkün müdür?
139
ÇOCUK
E v e t m ü m k ü n d ü r . S a d e c e b i r şeyin anlaşılması ge­
r e k i y o r . E ğ e r ç o c u k l a r a izin v e r i r s e n g e r ç e k t e n ç o k d i k ­
t a t ö r gibi olabilirler; seni g e r ç e k t e n sömürebilirler. Bu
s e n i n i ç i n z a r a r l ı d ı r v e o n l a r i ç i n d e iyi d e ğ i l d i r ç ü n k ü
b i r k e z s ö m ü r ü l m e n e izin v e r i r s e n v e ilgi g ö s t e r m e k z o r u n d a y s a n ve sınırlarının ötesinde sevmen gerekiyorsa
v e b u n u n ç o k fazla o l d u ğ u n u h i s s e t m e y e b a ş l a r s a n , o
z a m a n bir şekilde intikam alacaksın. D a h a s o n r a ç o c u k
kendisini ö n e m s e m e y e n bir d ü n y a n ı n içine girecek ve o
h e r z a m a n d i ğ e r h e r k e s t e n a y n ı şeyi bekleyecek. O n u n
beklentileri aşırı olacak. Ve b u n l a r hayal kırıklıkları ya­
ratacak. O z a m a n seni suçlayacaktır —ve mantıklı olan
d a b u d u r — v e " B a b a m beni mahvetti" diyecektir.
Sevgi v e r a m a k e n d i n e h ü k m e d i l m e s i n e izin ver­
me. Aradaki ayrım incedir a m a
V e r m e k istediğinde sevgi ver.
anlaşılması
gerekir.
Vermek istemediğinde,
u m u r s a m a ç ü n k ü s e n s a d e c e ç o c u ğ u n u n a r z u l a r ı n ı gi­
d e r m e k için b u r a d a değilsin. V e sen o n a yanlış ö r n e k
s u n u y o r s u n ; o d a a y n ı şeyi k e n d i ç o c u k l a r ı n a y a p a c a k .
V e h e r z a m a n h a t ı r l a : F e d a k â r l ı k iyi d e ğ i l d i r ç ü n ­
kü asla o ğ l u n u affedemeyeceksin.
A n c a k o s o r u m l u t u t u l a m a z . O u y a n ı k değil, o bu
k a d a r bilinçli değil. S e n d a h a bilinçlisin. S e n i n s o r u m ­
luluğun çok d a h a büyük. Sevgini ver a m a hükmedil­
m e . V e ç o c u k l a r ı n algısı ç o k g e l i ş k i n d i r .
B i r s e f e r i n d e b i r a r k a d a ş t a k a l ı y o r d u m v e çift d ı ­
şarı çıktı v e b a n a k ü ç ü k oğullarının o r a d a o l d u ğ u n u
söyledi, y a n i o n a b a k m a m g e r e k i y o r d u . " B ı r a k ı n o y n a ­
sın"
140
dedim. M e r d i v e n l e r d e n d ü ş t ü ve canı y a n d ı .
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
B a n a b a k t ı v e b e n s e o r a d a b i r B u d a gibi o t u r d u m .
O da b a n a baktı, y a k ı n d a n izledi ve s o n r a " H i ç y a r a r ı
yok; ağlayıp zırlamak anlamsız ç ü n k ü g ö r ü n e n o ki bu
a d a m neredeyse bir heykel gibi" diye d ü ş ü n d ü . O y n a ­
maya başladı...
Y a r ı m s a a t s o n r a a n n e b a b a s ı g e r i g e l d i ğ i n d e ağ­
lamaya başladı. O z a m a n b e n de ona, "Bu mantıksız
ç ü n k ü şu an bir p r o b l e m yok. Acı ya da biraz incinme
olsaydı y a r ı m saat geçti; d a h a ö n c e a ğ l a m a l ı y d ı n " de­
dim. " N e a n l a m ı v a r d ı ki?
umursamayacaktın.
G a y e t iyi b i l i y o r d u m k i
Beklemek
zorundaydım"
dedi.
Çocuklar çok pratiktir.
B u n e d e n l e ş u a n d a n iti­
baren bu k o n u d a biraz d a h a
uyanık
onun
ol.
seni
On
günlüğüne
zorlamasına
izin
verme, anlayacaktır. Çocuklar
k e n d i çıkarı için insanları kul­
lanabilir. O n l a r y a n l ı ş strateji­
Çocuklar
yanlış
stratejiler
öğrenir ve sonra,
tüm yaşamları
bu
boyunca
stratejileri
tekrarlar.
ler ö ğ r e n i r v e s o n r a t ü m ya­
şamları b o y u n c a b u stratejileri tekrarlarlar: K a n l a r ı y ­
la, k o c a l a r ı y l a , ç o c u k l a r ı y l a . B i r k e z o n l a r ı n s e n i y ö ­
n e t m e s i n e i z i n v e r i r s e n b i r d a h a k i s e f e r e d a h a fazlası­
nı yapacaklardır. Senin onların gücü altında olduğunu
bilirler. V e h e r k e s g ü c ü n t a d ı n ı ç ı k a r m a k ister, h e r k e s
p a t r o n o l m a k ister.
Ağlayabilirler, zırlayabilirler. Bırak ağlasınlar, on­
lar t e k b a ş ı n a b ı r a k ı l m a l ı . V e o n l a r b u n d a n b i r ş e y öğ­
r e n e c e k l e r d i r . B a ş k a l a r ı n ı n ö z g ü r l ü ğ ü n e saygı.
141
ÇOCUK
Bir a n n e aynı z a m a n d a bir k a d ı n d ı r ; bir bireydir.
A n n e l i k h e r şey değildir, o s a d e c e senin bir p a r ç a n d ı r .
B u y ü z d e n d ü n y a d a , özellikle d e B a t ı d a p e k ç o k k a d ı n
anne
olmaktan
çok korkar.
Kadının hiç
özgürlüğü
y o k t u r . A n n e o l d u ğ u n d a işi b i t m i ş t i r , eli k o l u b a ğ l a n ­
mıştır ve ç o c u ğ u n sorunlarıyla o k a d a r yüklenmiştir ki
k e n d i s i n e a l a n k a l m a z . V e ç o c u k l a r s a h i p o l m a k ister;
sahiplenmek doğuştandır.
Bu hastalığı,
sahiplenmeyi
v e t u t u n m a y ı v e y a k a l a m a y ı v e y a p ı ş m a y ı d o ğ u ş t a n iti­
b a r e n getiririz.
Pek çok kadın anne
olmaktan korkar.
Sorunu
ç ö z m e n i n y ö n t e m i b u değildir. B u n u ç ö z m e n i n yolu,
a n n e l i ğ i n s e n i n b i r p a r ç a n o l d u ğ u n u g ö r m e k t i r . O se­
ninle eşanlamlı değildir; sen b i r b i r e y olarak kalırsın.
Aynı şekilde eş olmak da senin bir parçandır. Seninle
e ş a n l a m l ı değildir; sen b i r b i r e y o l a r a k kalırsın. V e bi­
reysellik h i ç b i r şey için k u r b a n e d i l m e m e l i d i r . N e olur­
sa olsun: Annelik, karılık, kocalık, babalık. Bireysellik
f e d a e d i l m e m e l i d i r ç ü n k ü o n u n i ç i n d e d a h a b ü y ü k şey­
ler vardır.
Annelik y i r m i d ö r t saatlik bir iş değildir. Ç o c u k l a ­
ra, " A n n e l i k y a p a r k e n a n n e l i k y a p ı y o r u m v e b a ş k a bir
şey y a p a r k e n d e b a ş k a bir şey y a p ı y o r u m v e b u şeyle­
rin üst üste binmesini istemiyorum" de. O n l a r a güçlü
h a l e g e l m e l e r i v e b u n u a n l a m a l a r ı için y a r d ı m et. V e
onlar hayatlarında, büyüdüklerinde sana minnet duya­
caklar ve sen asla öfkelenmeyeceksin. Bu k o n u l a r üze­
r i n d e y a v a ş y a v a ş çalış. Ç o c u k l a r k ı r ı l g a n d ı r a m a ç o k
g ü ç l ü d ü r l e r d e . Ve o n l a r ısrar edecektir, kolaylıkla izin
142
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
vermeyeceklerdir çünkü
teslim
olmaktaydın.
seni tanıyorlar:
Bu y ü z d e n
Sen
onlara
s a n a kolaylıkla izin
v e r m e y e c e k l e r d i r . A n c a k b i r ila ü ç hafta i ç i n d e b u k a ­
dının değişmiş olduğunu anlayacaklar; bu kadın artık
aynı değil.
Oğlumun
yememesinden
endişeleniyorum,
belki de bu bronşite neden oluyor ve
onun diğer çocuklarla ilişki kurma şeklinden de
endişeleniyorum.
Nasıl yapıyor?
yorum
sorun,
Zannedi­
onunla
oldu­
ğ u n d a n ç o k s e n i n l e ilgili!
Göründüğü
kadarıyla
o n u n h a k k ı n d a aşırı endişeli­
sin. B a z e n b u bile o n u n zih­
ninde
gerginlik
yaratabilir.
O n a h e r şekilde özen göster
Bizim
yapabileceğimiz
tek şey,
ve
sevebilir
özgürlük
verebiliriz.
Ve sevgi özgürlük
verebilir
sadece,
o zaman o sevgidir.
a m a e n d i ş el en m e k özen gös­
t e r m e k değildir. E n d i ş e ç o k t a h r i p edicidir. S e n i n için
t a h r i p edicidir, o n u n için t a h r i p edicidir ç ü n k ü şayet
o n u n h a k k ı n d a çok endişeli o l d u ğ u n u anlarsa suçlu
h i s s e t m e y e b a ş l a y a c a k t ı r . B r o n ş i t e b u n e d e n olabilir,
a s t ı m a b u n e d e n olabilir. D a h a a z y e m e y e başlayabi­
lir; k e n d i s i n i c e z a l a n d ı r m a y a b a ş l a y a b i l i r .
H i ç b i r ilgi k ö t ü d e ğ i l d i r a m a a ş ı r ı ilgi k ö t ü d ü r .
Aşırılıklar h e r z a m a n k ö t ü d ü r ;
o r t a d a o l m a k iyidir.
O n u çok, aşırı k o r u y o r s u n . O n a n e r e d e y s e b o ğ u l d u 143
ÇOCUK
ğ u n u hissettiriyorsun; bronşit ve astım budur. Astım
kişi
boğulduğunu
hissediyorsa
başlayabilir
ve
senin
yarattığın şey b u d u r .
Y a n i s e n i n n i y e t i n k ö t ü d e ğ i l a m a y a p t ı ğ ı n ş e y iyi
değil.
S a d e c e o n u k e n d i b a ş ı n a bırak. O n u sev a m a o n u
bırak. O n u n k e n d i hayatı var. O n a sadece d a h a çok
özgürlük ver ve astım kaybolacaktır. O n u n kendi ya­
ş a m t a r z ı n a izin ver; o n a aşırı b i r şekilde yol g ö s t e r m e ­
y e ç a l ı ş m a . B i z i m y a p a b i l e c e ğ i m i z t e k şey, s e v e b i l i r v e
ö z g ü r l ü k verebiliriz. Ve sevgi ö z g ü r l ü k verebilir sade­
ce, o z a m a n o s e v g i d i r .
B u n e d e n l e ilgini kes, e n d i ş e n i kes. B u s e n i n b i r
ç e ş i t k e n d i n d e n k a ç m a y ö n t e m i n o l a b i l i r . O n u n l a ilgi­
leniyorsun böylelikle k e n d i endişelerinden kaçınıyor­
s u n . B u iyi b i r b a h a n e h a l i n e g e l i r , b u b i r n e d e n b u l m a
h a l i n e gelir. K e n d i i ç k a o s u n d a n k a ç a b i l i r s i n ; o n u n l a
ilgilenebilirsin. M i l y o n l a r c a i n s a n ı n yaptığı şey b u d u r .
Ç o c u k l a r g ü n a h keçisi h a l i n e gelir. T ü m p r o b l e m l e r i
o n u n sırtına yüklersin.
Eğer tek başına bırakılırsan, eğer h a k k ı n d a endi­
şeleneceğin biç kimse olmazsa o z a m a n bu problemler­
le
yüzleşmek
zorunda
kalacaksın.
Bu
problemlerle
yüzleş; onlar aşılmak z o r u n d a .
Ve eğer derinlerde bir y e r d e o n u n hasta olmasın­
da, o n u n b a ş ı n ı n d e r t t e o l m a s ı n d a b i r t a k ı m çıkarların
v a r s a . . . B u b i r y a t ı r ı m d ı r ç ü n k ü o m ü k e m m e l b i r şe­
kilde sağlıklıysa o z a m a n sen ne y a p a c a k s ı n ? S e n k e n ­
di içine fırlatılacaksın. O y ü z d e n bilinçaltının derinle-
144
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
r i n d e b i r y e r d e s e n o n u n o l d u ğ u h a l i y l e k a l m a s ı n ı is­
tersin. V e b u n u h i s s e d e c e k t i r ; ç o c u k l a r s o n d e r e c e sez­
giseldir. B u n u h i s s e d e c e k t i r v e s e n i n a r z u n u y e r i n e ge­
tirecektir. B a ş k a ne yapabilir ki? O senin bilinçaltı ar­
z u n u yerine getirecektir ve seni meşgul edecektir. A m a
o n u n hayatı mahvolacaktır. Ve sen de kendinle yüzleş­
me fırsatını kaçıracaksın.
B e n i m h i s s i y a t ı m o ki,
senin çözülmesi gereken
çok derin bazı problemlerin var: Bu yüzden, o n u n üze­
r i n e h e r ş e y i a k ı t m a k t a n s a b i r sevgili, b i r a r k a d a ş b u l .
P e k çok kez bir annenin çocuğun etrafında dolan­
dığı olur. " N e y a p a b i l i r i m ? H e r h a n g i b i r ilişkiye gire­
bilecek z a m a n ı m yok, b u n u n l a u ğ r a ş a m a m " diyebilir.
H a y ı r , k e n d i h a y a t ı n a y ö n e l m e l i s i n böylelikle o n u bi­
razcık k e n d i başına bırakabilirsin.
O n a bir yetişkinmiş gibi saygı d u y . H e r ç o c u ğ a
aynı d ü z e y d e y m i ş gibi saygı d u y u l m a k z o r u n d a d ı r .
O y ü z d e n ilk o l a r a k o n a ö z g ü r l ü ğ ü n ü v e r .
boğma.
Onu
O n u n astımının s a n a söylediği şey b u d u r .
O
bir mesajdır. Ve o n u hiçbir şey y e m e y e z o r l a m a aksi
h a l d e o r e d d e d e c e k . B u n a g e r e k y o k ! B i r ç o c u k n e za­
m a n a ç o l d u ğ u n u bilir. A ç o l d u ğ u n d a y i y e c e k t i r . E ğ e r
aç değilse y e m e ğ e gerek y o k t u r . Ve hiçbir ç o c u ğ u n aç
kalmayacağı o k a d a r doğal bir şeydir ki!
E ğ e r b i r g ü n bir ö ğ ü n ü a t l a r s a e n d i ş e l e n m e b u ga­
y e t iyidir. A r a d a bir, b i r tatil iyidir. B ı r a k ö ğ ü n ü atla­
sın. O n u n g e r ç e k açlığı g e l d i ğ i n d e k o ş a r a k g e l e c e k t i r .
P e k çok anne çocuğu y e m e k yemeye zorlar ve b u n u
y a p a r a k p e k ç o k şeyi m a h v e d e r . B i r k e z ç o c u ğ u n d o -
145
ÇOCUK
ğ a l i ş t a h ı n ı y o k e t t i k l e r i n d e y a v a ş y a v a ş , o t a m a m e n il­
gisiz h a l e g e l e c e k t i r ; a ç o l d u ğ u z a m a n ı , a ç o l m a d ı ğ ı z a ­
m a n ı bilmez.
H i ç b i r h a y v a n açlık çekmez.
Hayvan
acıktığında yiyecektir; aç olmadığında yemeyecektir.
Ve hiçbir a n n e b u n u önemsemiyor; hiç kimse o n a yol
g ö s t e r m i y o r . V e ç o c u k l a r h a y v a n d ı r , saf h a y v a n d ı r l a r .
Sadece onu rahat bırak.
Bir anne
çocuklarıyla
aşırı ilgilendiği zaman
bunun anlamı,
onun
çocukta
hem
çocuğu
hem kocayı
çalışması
bulmaya
demektir.
Ve bir ay içinde o kendiliğin­
den
yemeğe
Canı
ne
başlayacaktır.
isterse
bırak yesin.
Bir ç o c u ğ u n nasıl yetiştirilece­
ği planlarını ve bilgini k e n d i n e
sakla. Ve eğer r e h b e r kitapla­
rın varsa onları y a k !
Çünkü
B a t ı ' d a i n s a n l a r ı n r e h b e r ki­
tapları
var.
okuyor
ve
Onlar
bilgili
kitapları
insanların,
u z m a n l a r ı n y a p ı l m a s ı gerekli dediği şeyleri y a p m a y a
çalışıyorlar. B u n a hiç g e r e k y o k ; d o ğ a yeterlidir!
Ve
o n a ö z g ü r l ü k t a n ı : B ı r a k h a r e k e t etsin, b ı r a k b a z ı şey­
leri k e n d i istediği şekilde y a p s ı n . U ç a y içinde p r o b ­
lemlerin o r t a d a n kalkacak a m a sen problemlerinle uğ­
raşmak zorundasın.
Bir a n n e çocuklarıyla aşırı ilgilendiği z a m a n b u ­
n u n anlamı, o n u n çocukta h e m çocuğu h e m kocayı
b u l m a y a çalışması demektir. Bu tehlikelidir. Bir arka­
daş a r a m a y a başlamalısın. Bu zihnini o n u n ü z e r i n d e n
başka bir y ö n e çekecektir ve onu kurtaracaktır.
146
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
Genç oğlumun
hissediyorum bense
bazı
durumlarda
çok güçlü olduğunu
hiç güçlü hissetmiyorum
ne yapacağımı
bilmiyorum.
Bırak o güçlü olsun! Niçin onun gücü hakkında
endişe edesin ki? Bu iyidir. O g ü ç l ü o l m a k d u r u m u n ­
d a d ı r v e a n n e ise y u m u ş a k o l m a k d u r u m u n d a d ı r . O
güçlü olmak zorundadır; sadece o zaman o bir birey
o l a r a k gelişebilir. E ğ e r o y u m u ş a k s a ve a n n e g ü ç l ü y s e
o ölecektir. P e k çok insanın başına gelen b u d u r : A n n e
aşırı g ü ç l ü d ü r v e o n l a r y u m u ş a k t ı r y a d a a n n e onların
g ü ç l ü o l m a s ı n a izin v e r m e z . O z a m a n o n l a r t ü m h a y a t ­
ları b o y u n c a a n n e l e r i n etrafında dolanırlar. O n l a r yaşl a n s a bile, a n n e ö l m ü ş v e g i t m i ş olsa bile h â l â ö n l ü ğ ü ­
n ü n iplerine t u t u n u r l a r ; d e r i n d e onlar hâlâ psikolojik
o l a r a k a n n e y e b a ğ ı m l ı d ı r . B u p a t o l o j i k b i r h a l alır. O
z a m a n a d a m k a r ı s ı n a a n n e s i y m i ş gibi b a k m a y a başla­
yabilir. O bir a n n e o l m a d a n y a ş a y a m a z . O kendisine
annelik y a p a c a k birisine ihtiyaç duyar.
B u e ğ i l i m y ü z ü n d e n m e m e l e r ç o k ö n e m l i h a l e gel­
miştir. Sanatçılar m e m e l e r i r e s m e t m e y e d e v a m eder,
heykeltıraşlar memelerin heykelini yapar, şairler me­
m e l e r h a k k ı n d a y a z m a y a d e v a m eder; öyle g ö r ü n ü y o r
ki bu gerçekten çok b ü y ü k bir takıntıdır. Temelde bu,
s a d e c e b u i n s a n l a r ı n h â l â a n n e için y a n ı p t u t u ş t u ğ u ­
n u n bir göstergesidir; m e m e anneyi temsil eder. Ço­
c u k l a r a n n e d e n ö z g ü r o l u r s a m e m e l e r ş i i r d e n v e film­
lerden ve resimden kaybolacaktır. Onlar doğru orantı-
147
ÇOCUK
y a s a h i p o l a c a k t ı r , o n l a r b e d e n i n d o ğ a l bir p a r ç a s ı ola­
caktır. Şimdi g ö r ü n e n o ki m e m e l e r e sahip olan k a d ı n
değildir, m e m e l e r k a d ı n a sahiptir; k a d ı n ikinci p l a n d a
gibidir. Bu çok patolojik bir d u r u m d u r .
Çocuklar
çok güçlü
olmalıdır.
O yüzden
onun
g ü ç l ü o l m a s ı n a y a r d ı m et. S e n i n i ç i n b u n u n l a b a ş a çık­
m a k z o r o l a c a k t ı r . Ç ü n k ü o n e k a d a r g ü ç l ü o l u r s a se­
n i n için o k a d a r b e l a y a r a t a c a k t ı r ; şayet zayıf o l u r s a so­
r u n y o k t u r . A n c a k bir kimse h a y a t t a güçlü o l m a k zo­
rundadır:
H a y a t bela getirir,
h a y a t risklidir.
O bir
m e y d a n o k u m a d ı r . E ğ e r o d o n u k s a ve d u r g u n s a ve ölü
gibiyse b i r k ö ş e d e o t u r a c a k t ı r ve s a n a hiç rahatsızlık
v e r m e y e c e k t i r ama, o z a m a n o canlı değildir. E ğ e r canl ı y s a senin için p e k çok p r o b l e m y a r a t a c a k t ı r . O n l a r l a
yüzleşmek zorundasın. Anne olmak bu demektir: Bu
problemlerle yüzleşmektir. Ve bunlarla yüzleşerek sen
de büyüyeceksin, o n a özgürlük ve güç vererek sen de
büyüyeceksin. A n n e ve çocuk birlikte büyürler.
K ı l ı m a bağırdığım için endişeleniyorum.
Bazen beni kızdırıyor ve yapmaması için
ona
bağırıyorum.
Hayır,
bağırma konusunda
endişelenme;
gerek
y o k . Bu doğaldır. S a d e c e bir şeyi h a t ı r l a m a n gereki­
y o r ; o n u s e v g i n l e d e n g e l e . B a z e n i n s a n ı n b a ğ ı r m a k is­
tediği anlar v a r d ı r ve çocuklar b u n u anlarlar ç ü n k ü
o n l a r k e n d i l e r i d e bağırır. B u g e r ç e k t e n o n l a r ı n lisanı­
dır. E ğ e r i ç e r d e b i r şeylerin k a y n a d ı ğ ı n ı h i s s e d i y o r s a n
ve b a ğ ı r m ı y o r s a n , ç o c u k olan şeyden çok rahatsız his-
148
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
s e d e r ç ü n k ü b u o n u n a n l a y a c a ğ ı n ı n ö t e s i n d e b i r şey­
dir. O hissedebilir... senin b ü t ü n titreşimlerin bağırıy o r d u r v e s e n ise b a ğ ı r m ı y o r s u n v e b a t t a s e n g ü l ü m s ü yorsun ve kontrol ediyorsun. Çocuk b u n d a n son dere­
ce rahatsız olur ç ü n k ü o annesinin aldattığını hisseder
ve onlar asla aldatmayı affetmezler.
Onlar her zaman hakika­
ti kabul etmeye hazırdır. Ço­
cuklar
çok
yaşama
bağlıdır,
Çocuklar her zaman
hakikati
ayakları yere basar. O y ü z d e n
ne
zaman
hissedersen
kabul
bağır.
hazırdır,
H a t ı r l a n a c a k t e k ş e y ise o n u
s e v g i ile d e n g e l e m e k t i r .
rasında
çılgınca
sev.
etmeye
onların
Son­
yere
ayakları
basar.
Onlara
b a ğ ı r d ı ğ ı n d a a y n ı çılgın ş e k i l ­
d e o n l a r ı s e v m e n d e g e r e k i r . O n l a r a sarıl, o n l a r l a d a n s
et. A n n e l e r i n i n v a h ş i o l d u ğ u n u a n l a y a c a k l a r v e o n l a r
o n u n k e n d i l e r i n i s e v d i ğ i n i v e b a ğ ı r m a y a d a h a k k ı ol­
d u ğ u n u bilirler. Şayet o n l a r a sadece b a ğ ı r ı r s a n ve on­
l a r ı y o ğ u n b i r ş e k i l d e v e t u t k u ile s e v m e z s e n o z a m a n
bir s o r u n vardır. B u y ü z d e n p r o b l e m b a ğ ı r m a k t a n or­
t a y a ç ı k m a z . O , o n u s e v g i y l e d e n g e l e m e z s e n o r t a y a çı­
kar. Bir ç o c u k yanlış bir şey yaptığında, dövülmeye,
t o k a t l a n m a y a h a z ı r h a l d e gelir. E ğ e r o n a v u r m a z s a n
o n u n beklentileri
gerçekleşmez.
O
hayal kırıklığına
uğrayacaktır. Eğer ona sertçe v u r u r s a n yanlış bir şey
y o k t u r s a d e c e o sıcak olmalıdır. Bu d a r b e sıcak olma­
lıdır, s o ğ u k d e ğ i l . V e i k i s i n i n a r a s ı n d a ç o k b ü y ü k b i r
fark v a r d ı r . S o ğ u k bir t o k a t , s a d e c e sen b a s t ı r ı r s a n gelir.
149
ÇOCUK
Ö r n e ğ i n bir çocuk bir şey y a p t ı ve sen öfkeni bas­
tırdın. Bu sıcak andı. E ğ e r o n a v u r m u ş o n a bağırmış
olsaydın her şey sıcak ve canlı olacaktı a m a sen o n u
bastırdın. D a h a s o n r a ç o c u k hiçbir şey y a p m a z k e n —
altı saat g e ç m i ş t i r ve o t a m a m e n u n u t m u ş t u r —
sen
unutamazsın; sen o n u bastırdın. Artık h e r şey soğu­
muştur. Şimdi sen bir b a h a n e b u l u r s u n : " Ö d e v i n i y a p ­
m a m ı ş s ı n ! " şi m d i b u s o ğ u k t u r v e sen i n t i k a m alıyor­
sun. Bir şey y a p m a n gerekiyor aksi taktirde b u n d a n
kurtulamayacaksın.
Mantıksal bir bahane buluyorsun. Bağırmak son
d e r e c e m a n t ı k s ı z d ı r a m a d o ğ a l d ı r . S e n ise d o ğ a l o l m a ­
y a n a m a mantıklı bir b a h a n e bulacaksın: Ödevini yap­
m a m ı ş o l d u ğ u y a d a elbiselerinin kirli olduğu y a d a bu­
g ü n d u ş a l m a m ı ş o l d u ğ u gibi. Ş i m d i kızgınsın a m a kız­
gınlığın s o ğ u k . O n d a n kurtulabilirsin; b u d a çirkin ola­
caktır.
B u t ı p k ı s o ğ u k y e m e k y e m e k gibi; h a z m e t m e s i d a ­
h a ç o k z a m a n alır; m i d e n d e a ğ ı r l ı k y a p a r .
Ç o c u k a n l a y a m a z . O y ü z d e n s ı c a k ol. P s i k o l o g l a ­
rın neler söylediğine kulak asma; neredeyse o n u n yüz­
d e ellisi ç ö p l ü k t ü r . O n l a r d ü n y a d a k i p e k ç o k g ü z e l ş e ­
yi mahvetmiştir. Artık anneler ve babalar çocuklarına
nasıl d a v r a n a c a ğ ı h a k k ı n d a kullanım kılavuzları oku­
y o r l a r . N e a p t a l l ı k ! Kişi b a s i t ç e bilir...bir a n n e o l a r a k
nasıl d a v r a n a c a ğ ı n ı bilirsin. H i ç k i m s e d e n ö ğ r e n m e y e
i h t i y a ç y o k s a d e c e d o ğ a l ol.
H i ç b i r k e d i n a s ı l f a r e y a k a l a y a c a ğ ı h a k k ı n d a gi­
dip bir kılavuza danışmaz. O basitçe
150
zıplar ve y a k a l a r .
A N N E BABALAR, İÇİN TAVSİYE
O bir kedidir; bu k a d a r ı yeterlidir. H i ç b i r sertifikaya
ihtiyaç y o k t u r , hiçbir d a n ı ş m a n a ihtiyaç y o k t u r . Sen
bir annesin. Bitti!
Senin anne doğan gerekeni yapa­
caktır. E ğ e r sen doğalsan o kendini dengeleyecektir.
A r a d a b i r ş a r k ı söyle v e d a n s d a e t ç ü n k ü ç o k gü­
z e l b i r ç o c u ğ u n v a r . B a z e n o n a s a r ı l o n u y a k ı n ı n a al.
B ı r a k s e n i n b e d e n i n i v e k e n d i b e d e n i n i h i s s e t s i n . O se­
nin b e d e n i n i n parçası. S e n i n sıcaklığına ihtiyacı var.
B a z e n e l i n d e n t u t v e e v i n i ç i n d e k o ş . . . y ü z m e y e git.
B a z e n o n u d u ş a sok v e çıplak d u r , ikiniz d e çıplak du­
r u n d u ş u n altında ve o z a m a n o m ü k e m m e l bir şekilde
annesinin doğal olduğunu anlayacaktır. O ne y a p a r s a
yapsın doğrudur.
Çocuklarım zapt edilemez,
başa çıkılamaz
hale geldi. Ne yapmalıyım?
Sadece onları kendi başlarına bırak. Sadece rahat­
la ve bir kez senin tamamıyla rahatlamış olduğunu ve
onların ne yaptığı h a k k ı n d a hiç de endişelenmediğini
gördüklerinde çok sakin olacaklardır ve kendi kendile­
r i n e a n l a y a c a k l a r d ı r . Ç o c u k l a r ı k o n t r o l e t m e n i n e n iyi
yolu...eğer
sen
birazcık
kaotik
hale
gelirsen;
onlar
kontrollü hale geleceklerdir. Zıpla ve dans et ve şarkı
s ö y l e v e o n l a r " A n n e m i z e n e o l d u ? D e l i r d i m i n e ol­
du?"
diye
düşünmeye
başlayacaklardır.
Ve
onlar
" K o m ş u l a r öğrenirse ne d ü ş ü n e c e k l e r ? " diye düşün­
m e y e başlarlar. O n l a r seni kontrol etmeye başlayacak­
l a r v e s e n i s u s t u r m a y a ç a l ı ş a c a k l a r ! O n l a r ı k o n t r o l et151
ÇOCUK
m e n i n e n iyi y o l u ş u d u r : S e n c a n ı n n e i s t i y o r s a y a p v e
b ı r a k o n l a r d a c a n l a r ı n e i s t i y o r l a r s a y a p s ı n l a r . V e şa­
şıracaksın.
Küçük
çocuklar
bile
—bu
her
zaman
o l u r — eğer hiç kimsenin onların peşinden koşmadığı­
nı görürlerse ve hatta onların annelerine dikkat etme­
leri g e r e k i y o r s a ç o k sessiz ve disiplinli hale gelirler.
O n l a r a n n e b a b a r o l ü n ü o y n a m a y a başlar. Bırak onlar
b a n a gelip, " A n n e m i z i k o n t r o l e t m e k g i d e r e k ç o k zor­
laşıyor" desinler. S e n endişelenme!
O n l a r s a d e c e h i p p i b a ş k a b i r şey değiller.
Çocuklarımız
nasıl
ciddi
O n a d a h a çok ve
olmadan
daha çok
kalabilirler?
gülmeyi öğret.
Ve
onunla oynarken o n u n etrafındaki gülme atmosferini
koru. Eğer sen ciddiyetten kaçınabilirsen görevini ye­
rine getirmiş
ezilirler.
olacaksın.
Çocuklar ciddiyetin altında
Şurası kesindir ki d a h a yaşlı insanlar d a h a
c i d d i d i r v e ç o c u k l a r ise k a h k a h a g i b i d i r a m a y a v a ş y a ­
vaş taklit etmeye başlarlar; onlar sanki gülmek yanlış
b i r ş e y m i ş g i b i h i s s e t m e y e b a ş l a r . V e d a h a y a ş l ı l a r zi­
h i n l e r i n d e c i d d i o l m a n ı n , sessiz k a l m a n ı n d i n g i n k a l ­
m a n ı n iyi b i r şey, a h l a k l ı b i r ş e y o l d u ğ u i m a j ı n ı y a r a t ı r ­
lar. B u y a n l ı ş t ı r ç ü n k ü b i r k e z ç o c u k k a h k a h a y l a b a ğ ­
lantısını yitirirse bu bağı y e n i d e n o l u ş t u r m a k çok zor­
dur. Ç o k sayıda terapiye ihtiyaç olur ve o z a m a n bile
ç o c u k l u ğ u n u geri g e t i r m e k z o r d u r . Ç o k sayıda d i n e ih­
tiyaç vardır. Aslına b a k a r s a n d ü n y a d a hiçbir dine ge­
rek yoktur.
152
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
Çocukların
kahkahasına
doğallığına,
izin
verilirse,
kendiliğindenliklerine,
eğlen­
celerine izin verilirse hiçbir di­
ne, hiçbir kiliseye ihtiyaç y o k ­
tur, insanlar hiçbir din olma­
dan
dindar
olacaklardır.
Ve
i n s a n l a r h i ç b i r kilise o l m a d a n
dindar olacaktır.
Onların
tüm
Çocukların
doğallığına,
kahkahasına
izin
kendiliğindenliklerine,
eğlencelerine
izin
verilirse
hiçbir dine,
kiliseye
hayatı
verilirse,
bir
hiçbir
ihtiyaç yoktur,
insanlar
ibadet olacaktır çünkü kahka­
hiçbir din olmadan
ha bir duadır.
dindar
Çocuk
eğlenceyi yitirdiği
an, ölüm yerleşmiştir ve üç ya­
şına yaklaştığında
bir
çocuk
olacaklardır.
Ve insanlar
hiçbir kilise
dindar
olmadan
olacaktır.
ölmeye başlar. Bu y ü z d e n yaş­
lı insanlar bile ç o c u k l u k t a bir c e n n e t o l d u ğ u n u ; çocuk­
l u ğ u n c e n n e t o l d u ğ u n u h a t ı r l a r l a r . B u bir şeyi yitirmişlik d u y g u s u s ü r e r ; c e n n e t b a h ç e s i y i t i r i l m i ş t i r , A d e m
kovulmuştur.
O y ü z d e n bir ç o c u ğ u n o l d u ğ u n d a senin etrafında
bir c e n n e t bahçesi vardır. O y ü z d e n o n u ciddileşmeye
zorlama. O n u n yerine o n u n l a birlikteyken sen ciddiye­
t i n i b ı r a k m a l ı s ı n . K a h k a h a a t v e b i r ç o c u k ol. B u k a d a r c ı k y a r d ı m ı n d o k u n a b i l i r s e , o g ü z e l b i r k i ş i l i k geliş­
tirecektir.
Yaşlarına
tüm
bakmaksınız çocuklara
hayatın
gerçekleri
söylenmeli
midir?
153
ÇOCUK
Çocuklara ne söylenip ne söylenmemesi gerektiği
asırlardır h e p s o r u n o l m u ş t u r . G e ç m i ş t e k i strateji, ço­
c u k l a r a h a y a t ı n g e r ç e k l e r i n i s ö y l e m e k t e n m ü m k ü n ol­
d u ğ u n c a kaçınmaktı ç ü n k ü insanlar, hayatın gerçekle­
rinden çok korkuyorlardı.
"Hayatın gerçekleri" deyiminin kendisi bir örtbas
etmedir; o basitçe t e k b i r şeyi gizler. S e k s h a k k ı n d a
hiçbir şeyi s ö y l e m e m e k , h a t t a " s e k s " s ö z c ü ğ ü n d e n bile
k a ç ı n m a k için b u m e t a f o r u " h a y a t ı n g e r ç e k l e r i n i " uy­
durmuşlardır.
H a y a t ı n hangi gerçekleri? Bu sadece seks hakkın­
da hiçbir şey söylememektir.
İ n s a n l ı ğ ı n t ü m g e ç m i ş i b u k a n d ı r m a c a ile y a ş a n ­
mıştır a m a ç o c u k l a r e r y a d a g e ç keşfederler. V e aslın­
d a o n l a r e r y a d a g e ç k e ş f e d e r l e r v e ç o k y a n l ı ş b i r şe­
kilde keşfederler. Ç ü n k ü d o ğ r u insanların hiçbirisi on­
l a r a a n l a t m a y a istekli değildir, o n l a r k e n d i işlerini k e n ­
dileri h a l l e t m e k z o r u n d a d ı r . O n l a r toplar, o n l a r dikiz­
c i h a l i n e gelir; v e o n l a r ı d i k i z c i l e r h a l i n e i n d i r g e m e k ­
ten sen sorumlusun. O n l a r t ü m yanlış k a y n a k l a r d a n ,
çirkin insanlardan toplar. O n l a r bu yanlış kavramları
tüm yaşamları boyunca taşıyacaktır ve b u n u n sebebi
sensin. O n l a r ı n t ü m cinsel h a y a t ı t o p l a m ı ş o l d u k l a r ı b u
yanlış bilgiler t a r a f ı n d a n etkilenecektir.
Artık d ü n y a d a seks h a k k ı n d a m ü m k ü n olabilecek
e n y ü k s e k m i k t a r d a yanlış bilgi yayılmış d u r u m d a d ı r .
Ş u y i r m i n c i yüzyıl insanları bile seks h a k k ı n d a b ü y ü k
b i r c e h a l e t i ç i n d e y a ş a m a k t a d ı r . H a t t a s e n i n d a h a iyi
bilmesi
154
gerektiğini
düşündüğün
insanlar
bile;
senin
A N N E BABALAR İÇİN TAVSİYE
d o k t o r u n bile gerçekten seksin ne o l d u ğ u n u bilmez,
o n u n karmaşıklığını bilmez. O bilmelidir a m a doktor­
lar bile s o n d e r e c e yüzeysel y a ş a r ; o n l a r da bildiklerini
p a z a r d a n alırlar. H i ç b i r tıp fakültesinde seks ayrı bir
k o n u olarak öğretilmez. Bu k a d a r muazzam, güçlü bir
k o n u v e h â l â o n u n l a ilgili h i ç b i r ş e y ö ğ r e t i l m e z . E v e t ,
s e k s i n fizyolojisi d o k t o r t a r a f ı n d a n b i l i n i r a m a fizyolo­
j i h e r şey değildir. D a h a d e r i n k a t m a n l a r v a r d ı r : Psi­
koloji v a r d ı r ,
ruhsallık vardır.
S e k s i n b i r psikolojisi
v a r d ı r v e s e k s i n b i r r u h s a l l ı ğ ı v a r d ı r ; fizyoloji s a d e c e
yüzeydedir. Pek çok araştırma b u r a d a yapılmıştır ve
b u y ü z y ı l d a hiç olmadığı k a d a r çok şey biliyoruz a m a
bilgi y a y ı l m ı y o r .
insanlar korkuyor çünkü onların anne babaları
k o r k u y o r d u ve k o r k u bulaşmıştır. Ç o c u ğ u n a b u n d a n
b a h s e t m e k zorundasın, b u n u onlara borçlusun. Ve ha­
kikati konuşmalısın.
" A n n e yiyeceğimizi Tanrı'dan mı alıyoruz?"
" E v e t , öyle y a p ı y o r u z B a r b a r a . "
"Ve N o e l z a m a n ı t ü m hediyelerimizi N o e l B a b a
mı getiriyor?"
"Bu doğru."
" V e d o ğ u m g ü n ü m d e iyi p e r i l e r h e d i y e l e r i g e t i r i ­
yor?"
"Hı hı..."
"Ve k ü ç ü k kardeşimi leylek mi getirdi?"
Doğru.
155
ÇOCUK
" O z a m a n ş u k a h r o l a s ı b a b a m n e halt e t m e y e et­
rafta dolanıyor?"
Doğruyu
söylemek
daha
iyidir!
Ama
çocuğun
ü z e r i n e atlayıp o n l a r istese de istemese de h e r şey h a k ­
kında doğru söylemeye başlamalısın demiyorum. Artık
b u oluyor — d i ğ e r u ç — özellikle d e B a t ı ' d a ç ü n k ü psi­
kologlar sürekli olarak gerçeğin söylenmesi gerektiğini
ifade ediyor, i n s a n l a r sürekli o l a r a k ç o c u k o n u s o r s a
d a s o r m a s a d a gerçeği söyleyip d u r u y o r . B u d a yanlış­
t ı r . B e k l e ! E ğ e r ç o c u k s o r u y o r s a d ü r ü s t ol; e ğ e r s o r ­
m u y o r s a gerek yok, h e n ü z ilgilenmiyor.
Sekiz yaşındaki
küçük
oğlu y e m e k
masasında,
"Baba b e n nereden geldim?" diye s o r d u ğ u n d a yaşlı
a d a m n e r e d e y s e balyoz y e m i ş gibi o l d u .
Babası kızararak, " H ı m m , zannediyorum seninle
erkek erkeğe g ö r ü ş m e y a p m a vakti gelmiş. Y e m e k t e n
s o n r a sana kuşlar ve arılar h a k k ı n d a bir şeyler anlata­
cağım" dedi.
Çocuk, " N e kuşları ve arıları? D i ğ e r a p a r t m a n d a ­
ki k ü ç ü k F r a n k i e b a n a C h i c a g o ' d a n geldiğini söyledi.
B e n sadece n e r e d e n geldiğimi bilmek istiyorum!"
O y ü z d e n biraz bekle. O n l a r kendisi soracaktır,
çok acele etme. Ve hiçbir şekilde çocukları k a n d ı r m a ­
y a çalışma. Tehlikeli olabilir.
156
Gençler
Niçin yeni kuşak, anne babalar için
bu kadar problem oluyor?
Ç ü n k ü y e n i k u ş a k d a h a zekidir. Z e k â p r o b l e m ya­
ratır. Ve y e n i kuşağın d a h a zeki olması doğaldır. Ev­
rim böyle gerçekleşir. H e r y e n i kuşak öncekinden zeki
olacaktır. Ç o c u k l a r ı n s e n d e n d a h a zeki olacaktır ve ço­
cuklarının çocukları da senin çocuklarından d a h a zeki
olacaktır.
Bu bir devinimdir, artan bir devinimdir. Sen Budaların o m u z l a r ı n d a d u r u y o r s u n ; t ü m kısımlar senin­
dir. Ö r n e ğ i n b e n i m v a r l ı ğ ı m d a B u d a bir p a r ç a d ı r , İsa
bir parçadır, Abraham bir parçadır, Krishna bir parça­
dır, M u h a m m e d bir p a r ç a d ı r . . . B u şekilde B u d a b e n ­
den daha yoksuldur, İsa benden daha yoksuldur. Ve
gelecekteki aydınlanmış
kimi kimseler b e n d e n
daha
zengin olacaktır ç ü n k ü b e n o n u n bir parçası olacağım
a m a o b e n i m p a r ç a m olmayacak. E v r i m sürekli hız ka­
zanır.
157
ÇOCUK
H e r ç o c u k a n n e b a b a s ı n d a n d a h a akıllı o l m a l ı d ı r
a m a b u s o r u n y a r a t ı r ç ü n k ü b u a n n e babaları aşağılar.
A n n e b a b a l a r h e r şeyi biliyormuş gibi y a p m a k isterler.
G e ç m i ş t e b ö y l e y m i ş gibi y a p m a k ç o k kolaydı ç ü n k ü
ç o c u k l a r a a n n e b a b a l a r ı n d a n gelen sözel iletişimden
b a ş k a bilgi a k t a r m a y o l u y o k t u .
Ö r n e ğ i n bir m a r a n g o z u n oğlu, öğrenebileceği h e r
şeyi b a b a s ı n d a n ö ğ r e n i r d i .
Baba sadece b a b a olmaz,
ö ğ r e t m e n de olurdu. Ve oğlu h e r z a m a n o n a hayranlık
d u y a r ve saygı gösterirdi ç ü n k ü b a b a ç o k şey bilirdi; o
h e r çeşit a ğ a ç v e o d u n v e ş u v e b u k o n u d a k i h e r şeyi
bilirdi. V e oğulsa hiçbir şey bilmezdi. O n u n çok b ü y ü k
bir saygısı o l u r d u .
Y a ş a saygı d u y u l u r d u : E s k i g ü n l e r d e bir a d a m n e
k a d a r yaşlıysa elbette
deneyimi nedeniyle
d a h a bil­
geydi. A n c a k a r t ı k bizler d a h a iyi iletişim a r a ç l a r ı ge­
liştirdik. B a b a artık ö ğ r e t m e n değildir; artık ö ğ r e t m e
mesleği t a m a m ı y l a farklı b i r m e s l e k t i r .
Çocuk okula
gider. B a b a o k u l a otuz y a d a k ı r k yıl önce gitmiştir.
B u o t u z k ı r k y ı l d a b i r bilgi p a t l a m a s ı g e r ç e k l e ş m i ş t i r .
Ç o c u k b a b a n ı n farkında olmadığı şeyleri ö ğ r e n e c e k t i r
ve ç o c u k eve geldiğinde nasıl h a y r a n l ı k duyabilsin?
Ç ü n k ü o b a b a d a n d a h a ç o k ş e y bilir, b a b a d a n d a h a
çok en son bilgilere sahiptir. B a b a n ı n m o d a s ı geçmiş
gibi g ö r ü n ü r .
Sorun budur. Ve bu giderek d a h a da çok artacak­
tır ç ü n k ü bizim beklentilerimiz eskidir ve h â l â çocu­
ğ u n eskiden o l d u ğ u gibi a n n e b a b a s ı n a saygı göster­
mesini isteriz. F a k a t artık t ü m k o ş u l l a r değişmiştir. Ar-
158
GENÇLER
tık y e n i bir şey ö ğ r e n m e k z o r u n d a s ı n :
Ç o c u ğ a saygı
d u y m a y a başla. Artık yeniye eskiden d a h a ç o k saygı
gösterilmesi
gerekiyor.
Çocuktan
öğrenmeye
başla
ç ü n k ü o s e n d e n d a h a iyi b i l i y o r . O ğ l u n ü n i v e r s i t e d e n
g e l d i ğ i n d e k e s i n l i k l e o s e n d e n d a h a iyi b i l i y o r d u r .
Benim üniversitedeki deneyimim de b u d u r . Felse­
fe p r o f e s ö r l e r i m d e n bir t a n e s i ç o k s a ç m a şeyler söyler­
di ve b u n u n n e d e n i o n u n üniversitede otuz yıl ö n c e bul u n m a s ı y d ı . O g ü n l e r d e , o bir öğrenci iken H e g e l ve
B r a d l e y felsefe d ü n y a s ı n d a k i e n ö n e m l i i s i m l e r d i . A r ­
tık hiç k i m s e H e g e l ve Bradley'i u m u r s a m ı y o r . Artık
Wittgenstein ve G . E . M o o r e onların yerini almıştır.
B u p r o f e s ö r ü n W i t t g e n s t e i n h a k k ı n d a h i ç b i r fikri
y o k t u , G . E . M o o r e h a k k ı n d a h i ç b i r fikri y o k t u . O , o
k a d a r geride kalmıştı ki ona, "O k a d a r yaşlı, o k a d a r
g e r e k s i z s i n k i y a ş u a n felsefede n e l e r o l d u ğ u n u o k u ­
m a y a başla, y a ö ğ r e t m e k t e n v a z g e ç ! " d e m e k z o r u n d a
kaldım.
D o ğ a l olarak kızdı. Üniversiteden uzaklaştırıldım.
Rektöre bir m e k t u p yazıp, "Ya bu öğrenci üniversite­
de kalacak ya da ben öğretmeye devam edeceğim ama
her ikimiz bir a r a d a kalamayız, o bir baş belası" dedi.
O Wittgenstein
o k u m a y a hazır
değildi.
Aslında
b e n o n u n p r o b l e m i n i a n l a y a b i l i y o r u m : O k u m u ş olsay­
d ı bile a n l a y a m a z d ı . W i t t g e n s t e i n , H e g e l ' d e n t a m a m ı y ­
l a f a r k l ı b i r d ü n y a d ı r . V e o ise H u m e v e B e r k e l e y h a k ­
k ı n d a k o n u ş u r d u . . . k i b u n l a r k o k u ş m u ş isimlerdir, ar­
tık hiçbir önemleri yoktur. Tarih olmuşlardır, dipnot
olmuşlardır.
159
ÇOCUK
S o r u n b u d u r . Y a ş ı n k e n d i s i saygı d u y m a k için ar­
tık bir s e b e p değildir. Z e k â y a , bilince saygı duyulmalı­
dır. V e sen şayet ç o c u k l a r ı n a saygı d u y a r s a n o n l a r d a
s a n a saygı d u y a c a k t ı r .
saygı
duyarsan,
yöntem
sana
çocuğunu
F a k a t sadece,
saygı
sürekli
sen çocuklara
duyacaklardır.
aşağılamandı,
Eskiden
çocuklarına
h e r şekilde h a k a r e t e t m e n d i . Ve onlar s a n a saygı duy­
m a k zorundaydı; artık bu böyle olamaz.
"Babanla yatmadan önce
hiç b a ş k a bir erkekle
y a t m a m ı ş t ı m , " diye ilan etti a n n e s i vahşi kızına. " S e n
kızına aynı şeyi söyleyebilecek m i s i n ? "
" E v e t , " diye y a n ı t l a d ı kız, " a m a b u k a d a r ciddi b i r
yüzle değil!"
Yaşlı Rubinstein, " B a n a bir b a k ! " diye seslendi.
"Sigara içmiyorum,
içki i ç m i y o r u m y a d a k a d ı n l a r ı n
peşinden k o ş m u y o r u m ve yarın sekseninci yaş günü­
mü kutlayacağım" dedi.
" Ö y l e m i ? " diye sordu oğlu ciddi bir şekilde. " N a ­
sıl? N e s i g a r a i ç i y o r s u n , n e i ç k i i ç i y o r s u n , n e d e k a d ı n ­
ların p e ş i n d e n k o ş u y o r s u n . Nasıl k u t l a y a c a k s ı n ? "
Gençler nasıl anne babalan ile bir
köprü
oluşturabilirler?
İlk olarak gençler s o n u ç n e olursa olsun d o ğ r u v e
d ü r ü s t olmalıdır. O n l a r a n n e b a b a l a r ı n a n e hissediyor­
l a r s a u k a l a değil,
160
alçakgönüllü olarak
söylemelidirler.
GENÇLER
A n n e b a b a l a r ı n d a n hiçbir şey gizlememelidirler. K o p u ş u
y a r a t a n şey şudur: A n n e babalar çocuklarından p e k çok
şeyi gizler, ç o c u k l a r a n n e b a b a l a r ı n d a n p e k ç o k şeyi giz­
ler v e a r a d a k i k o p u k l u k b ü y ü r v e g i d e r e k d a h a b ü y ü r .
Bir g ü n b a b a m a g i t t i m v e d e d i m ki, " S i g a r a içme­
ye başlamak istiyorum."
" N e ? " dedi.
" B u n u n için b a n a p a r a v e r m e k z o r u n d a s ı n ç ü n k ü
ç a l m a k i s t e m i y o r u m . E ğ e r b a n a p a r a v e r m e z s e n çala­
cağım a m a sorumluluk senin olacak. E ğ e r sigara içme­
m e i z i n v e r m e z s e n i ç e c e ğ i m a m a gizli ş e k i l d e i ç e c e ğ i m .
V e s e n b e n i b i r h ı r s ı z y a p a c a k s ı n ; b e n i m b i r ş e y l e r giz­
lememi ve dürüst o l m a m a m ı sağlayacaksın.
Pek çok
i n s a n ı n s i g a r a i ç t i ğ i n i g ö r ü y o r u m v e t a d ı n a b a k m a k is­
tiyorum.
Mevcut
o l a n e n iyi s i g a r a y ı i s t i y o r u m v e i l k
sigarayı senin ö n ü n d e içeceğim" dedim.
"Bu garip a m a i d d i a n d a haklısın. E ğ e r seni engel­
l e r s e m ç a l a c a k s ı n . E ğ e r seni e n g e l l e r s e m y i n e d e içe­
ceksin, y a n i seni engellemem sende d a h a çok suç u n s u ­
ru y a r a t a c a k . Bu b e n i incitiyor. S e n i n sigaraya başla­
m a n ı istemiyorum" dedi.
" S o r u n b u değil, i n s a n l a r ı sigara i ç e r k e n g ö r d ü ­
ğümde içimde bir arzu yükseldi. B u n a değecek mi bir
denemek istiyorum. E ğ e r b u n a değerse o z a m a n b a n a
sürekli olarak sigara sağlaman gerekecek. E ğ e r b u n a
d e ğ m e z s e o z a m a n o n u n l a işim biter. A m a sen r e d d e ­
d e n e k a d a r hiçbir şey y a p m a k istemiyorum o z a m a n
t ü m s o r u m l u l u k senin olacaktır ç ü n k ü b e n suçlu his­
setmek istemiyorum" dedim.
161
ÇOCUK
i s t e m e y e r e k d e o l s a ş e h i r d e k i m e v c u t o l a n e n iyi
sigarayı satın almak z o r u n d a kaldı. Amcalarım, büyük­
babam, " N e yapıyorsun? Bu yapılmadı," dediler. Israr
ettiler...
A m a o, "Biliyorum böyle bir şey y a p ı l m a d ı a m a
siz o n u b e n i m t a n ı d ı ğ ı m k a d a r t a n ı m ı y o r s u n u z . O s ö y ­
lediğini a y n e n y a p a c a k t ı r v e b e n o n u n d ü r ü s t l ü ğ ü n e v e
h a k i k i olmasına saygı d u y u y o r u m . O b ü t ü n planını ba­
n a n e t b i r şekilde ifade etti:
Beni zorlama ve beni en­
gelleme ç ü n k ü bu beni suçlu hissettirecek.' "
S i g a r a y ı i ç t i m , ö k s ü r d ü m , g ö z l e r i m d e n y a ş l a r gel­
di; t e k b i r sigarayı bile b i t i r e m e d i m . V e o n u b ı r a k t ı m .
B a b a m a , " B u i ş bitti, a r t ı k e n d i ş e l e n m e n e g e r e k y o k ,
a m a s e n i n a n l a m a n ı i s t i y o r u m k i n e h i s s e d i y o r s a m sa­
n a söyleyeceğim. Böylelikle s e n d e n hiçbir şeyi sakla­
m a m a g e r e k y o k . V e şayet b a b a m d a n bile g i z l e y e c e k
o l u r s a m k i m i n l e ilişki k u r a c a ğ ı m ? H a y ı r , s e n i n l e b e ­
nim a r a m d a hiçbir kopukluk y a r a t m a k istemiyorum"
dedim.
Ve benim
sigaraları bıraktığımı g ö r d ü ğ ü n d e
gö­
z ü n d e n y a ş l a r geldi. " H e r k e s b u n a k a r ş ı g e l d i a m a se­
nin samimiyetin beni sigaraları getirmeye zorladı" de­
di. Aksi t a k t i r d e H i n d i s t a n ' d a b e l k i d e h i ç b i r b a b a as­
l a o ğ l u n a s i g a r a s u n m a m ı ş t ı r ; b u d u y u l m a m ı ş b i r şey­
dir. B a b a l a r çocuklarının ö n ü n d e sigara bile içmezler
k i b u s a y e d e s i g a r a i ç m e fikri o r t a y a ç ı k m a s ı n .
Gençler çok zor bir d u r u m d a d ı r . O n l a r değişiyor;
onlar çocukluğu geride bırakıyor ve genç olmaya baş­
lıyorlar. H e r g ü n onlar için h a y a t ı n y e n i b o y u t l a r ı açı162
GENÇLER
lıyor. O n l a r b i r d ö n ü ş ü m içindeler. A n n e b a b a l a r ı n d a n
m u a z z a m bir desteğe ihtiyaçları var. A n c a k şu anki du­
rum, a n n e babalarıyla neredeyse hiç b u l u ş m a m a l a r ı d ı r . A y n ı e v d e y a ş ı y o r l a r a m a b i r b i r l e r i ile k o n u ş m u ­
y o r l a r ç ü n k ü birbirlerinin dilini anlayamazlar, birbir­
lerinin bakış açılarını anlayamazlar.
Sadece oğlan ya
da kız p a r a y a ihtiyaç d u y d u ğ u z a m a n buluşurlar; aksi
halde
buluşma yoktur.
Kopukluk büyümeye
devam
eder; onlar bir kimsenin hayal edebileceğinin maksi­
m u m u n d a yabancılaşmışlardır.
B u g e r ç e k b i r felaket­
tir.
G e n ç l e r i n h e r şeyi hiçbir k o r k u o l m a d a n a n n e ba­
balarına
söylemesi
cesaretlendirilmelidir.
Bu
sadece
çocuklara y a r d ı m etmeyecektir, bu anne babalara da
y a r d ı m edecektir. H a k i k a t i n k e n d i n e h a s bir güzelliği
vardır; d ü r ü s t l ü ğ ü n k e n d i n e ö z g ü bir güzelliği vardır.
G e n ç l e r a n n e b a b a l a r ı n a d ü r ü s t ç e , samimi bir şekilde,
hakiki bir
şekilde yaklaştığında ve
sadece kalplerini
açtıklarında bu, a n n e babaların da kalplerini açmaları
için b i r şeyleri tetikler. Ç ü n k ü o n l a r d a s ö y l e m e k iste­
dikleri a m a söyleyemedikleri p e k çok şeyle d o l u d u r .
Toplum yasaklar, din yasaklar, gelenek yasaklar.
F a k a t eğer onlar gençlerin tamamıyla açık ve n e t
o l d u ğ u n u görürlerse bu onların da açık ve net olması­
na y a r d ı m edecektir. Ve hep üzerinde durulan, sözde
k u ş a k çatışması basit bir şekilde bırakılabilir; o kendi­
liğinden b u h a r olup gidebilir.
E n belalı p r o b l e m seks h a k k ı n d a olandır. Ç o c u k ­
lar z i h i n l e r i n d e n neler geçtiğini t a m olarak söyleyebil163
ÇOCUK
melidir; hiçbir şeyi gizlemeye g e r e k y o k t u r ç ü n k ü on­
ların akıllarından geçen her ne olursa olsun doğaldır.
Onlar anne
babalarının tavsiyelerini isteyebilmeliler.
Ne yapılmalı? O n l a r sorunlu bir haldedir ve y a r d ı m a
ihtiyaç v a r d ı r . Ve a n n e babaları dışında k i m e gidebilir­
ler? N e z a m a n b i r s o r u n olsa b a s i t ç e a n n e b a b a m a söy­
l e d i m . V e b e n i m ö n e r i m şu, g e n ç l e r a n n e b a b a l a r ı n ­
dan,
öğretmenlerinden
hiçbir
şeyi
gizlememelidir...
O n l a r t a m a m e n samimi olmalılar ve bu k o p u k l u k buharlaşacak. Ve bu kopukluğun buharlaşması gerekiyor
ç ü n k ü bu nasıl bir t o p l u m d u r ? Çocuklar ve a n n e baba­
lar a r a s ı n d a bir k o p u k l u k var, k a r ı v e k o c a a r a s ı n d a
bir k o p u k l u k var, öğretmenler ve öğrettikleri a r a s ı n d a
bir k o p u k l u k var. Sadece k o p u k l u k var ve kopukluk­
lar h e r tarafta.
Herkes
her
çeşidinden
kopukluklarla
çevrelen­
miştir. S a n k i t ü m iletişim k o p m u ş t u r . B u bir t o p l u m
değildir. B u b i r k o m ü n değildir ç ü n k ü hiçbir iletişim
yoktur. H i ç kimse d o ğ r u y u söyleyemez, herkes bastı­
rılmıştır.
H e r k e s arzularını bastırıyor,
h e r k e s öfkeli.
Ve herkes yalnız, hayal kırıklığına uğramış hissediyor.
Ö f k e l i b i r k u ş a k y a r a t t ı k ; a n l a m s ı z l ı k felsefeleri y a r a t ­
tık.
V e t ü m b u n l a r ı n sebebi, çocukların a n n e babala­
rıyla temasını yitirmiş olmasıdır.
Çocuklar muazzam
bir iş başarabilir ve onlarda b u n u y a p a c a k cesaret var.
Belki a n n e b a b a l a r b u n u yapamayabilir; onlar aşırı de­
recede koşullanmıştır. Gençler diri ve tazedir; sadece
onlara anne babalarına karşı samimi olmayı öğret.
164
GENÇLER
Babamla
bir
arılaşma
yaptım. O n a , "Seninle bir an­
Tüm
laşma y a p m a k istiyorum" de­
temelde
utangaçlık
seksle
ilişkilidir.
dim.
Bir kez çocuklar
" N e h a k k ı n d a ? " dedi.
"Anlaşma
şu,
eğer
tam
sana
cinsel ilişki
doğruyu söylersem, beni ödül­
lendireceksin,
zalandırırsan
gerçeği
yapmakta
cezalandırma­
yacaksın ç ü n k ü şayet beni cegelecek
söylemeyeceğim"
olarak
özgür
olduğunda,
muazzam
sefer
bir değişim
göreceksin.
de­
dim.
Ve t ü m d ü n y a d a olan şey b u d u r : H a k i k a t cezalan­
dırılır, b ö y l e l i k l e k i ş i o n u s ö y l e m e k t e n v a z g e ç e r . O z a ­
m a n o yalan söylemeye başlar ç ü n k ü yalan söylemek
ödüllendirilir.
Bu nedenle ona, " S e n k a r a r verebilirsin. B e n i m
yalan
söylememi istiyorsan yalan
söyleyebilirim...şa­
y e t ödüllendirmek istediğin şey buysa. A n c a k eğer ha­
kikati ödüllendirmeye hazırsan s a n a gerçeği söyleyece­
ğim a m a b u n u n için b e n i c e z a l a n d ı r a m a z s ı n " d e d i m .
O da, "Anlaşmayı k a b u l e d i y o r u m " dedi. Bu çok
basit bir y ö n t e m d i r . Şayet kendini, k e n d i a n n e ve ba­
b a n a gösteremiyorsan...tüm b u d ü n y a d a k i h e r k e s on­
lardan d a h a çok yabancı olacaktır. A n n e n ve b a b a n da
yabancıdırlar ama onlar en yakındaki yabancılardır, en
samimi olduğun yabancılardır.
Kendini onlara göster ki hiçbir k o p u k l u k olmasın.
Bu onların da sana karşı samimi olmalarına yardım
165
ÇOCUK
edecektir. Bu hatırlanması g e r e k e n bir şeydir: S a m i m i ­
yet, dürüstlük, h a k i k a t aynı nitelikleri diğer kişide de
tetikler.
Bu genç yaşta karar vermekle ilgili olarak
çok fazla utangaçlık ve güvensizlik var.
Anne babalar çoğunlukla yardımcı olmuyor.
Nasıl içsel güç geliştirilmelidir?
T ü m u t a n g a ç l ı k t e m e l d e s e k s l e ilişkilidir. B i r k e z
ç o c u k l a r t a m o l a r a k c i n s e l ilişki y a p m a k t a ö z g ü r o l d u ­
ğunda, m u a z z a m bir değişim göreceksin. O n l a r artık
u t a n g a ç d e ğ i l d i r . O n l a r ilk d e f a k a r a r l ı o l m a k i ç i n h i ç ­
bir eğitim a l m a d a n kararlı hale gelirler ç ü n k ü onların
sırtından çok b ü y ü k bir biyolojik y ü k kalkmıştır, b ü ­
y ü k bir psikolojik gerginlik rahatlamıştır.
Ç o c u k l a r a nasıl kararlı olunacağını ö ğ r e t m e y e bir
i h t i y a ç g ö r m ü y o r u m . O n l a r ı n i h t i y a c ı o l a n t e k şey, a ş k
söz k o n u s u o l d u ğ u n d a ö z g ü r l ü k t a n ı m a k t ı r . V e a r t ı k
haplar mevcuttur. H e r h a n g i bir kızın hamile kalacağı
k o r k u s u y o k t u r ; o basittir, bir o y u n d u r , eğlencedir. Bu
kızlar ve o ğ l a n l a r a o n l a r ı n cinselliğiyle bağlantılı o l d u ­
ğ u n u d ü ş ü n e m e y e c e ğ i n belirli b i r k u v v e t g e t i r e c e k t i r .
i n s a n l a r bastırılırsa seks h a k k ı n d a sinirli o l u r l a r ;
eğer o n l a r cinselliği b a s t ı r m ı ş l a r s a h e r şey h a k k ı n d a
çekingen olurlar. N e y i n doğru neyin yanlış olduğunu,
ne yapılacağını, ne yapılmayacağını bilmezler ç ü n k ü
çok basit bir şey h a k k ı n d a k a r a r v e r m e l e r i n e izin veril­
mez. Bu basit şey çok temeldir ç ü n k ü o hayatın kendi­
sini i l g i l e n d i r i r .
166
GENÇLER
B e n i m a n l a y ı ş ı m , b i r k e z ç o c u k l a r a s e k s l e ilgili ö z ­
gürlük verildiğinde ve seks son derece n o r m a l bir şey
o l a r a k k a b u l e d i l d i ğ i n d e — k i b u b ö y l e d i r — b a ş k a şey­
ler h a k k ı n d a m u a z z a m bir kararlılık o r t a y a çıkacaktır
ç ü n k ü ilk defa o n l a r b a s t ı r ı l m a y a c a k . H e r t ü r d e n s o r u ­
nu,
utangaçlığı,
kararsızlığı
yaratan
bastırmak­
tır... ç ü n k ü içlerinde, derinliklerde onlar k e n d i doğalarıyla sürekli savaşıyorlar.
İ ç s e l b i r s a v a ş v e içsel b i r b ö l ü n m e o l m a d ı ğ ı n d a
— t e k , s o m u t bir b i r e y — t a m a m ı y l a y e n i t ü r d e n bir ço­
cuğu ö n ü n d e göreceksin: Kararlı, kudretli, utangaç de­
ğil.
O n e d e n l e b u s o r u n , e ğ e r ilk s o r u n h e r h a n g i b i r
mesele ç ı k m a d a n çözülebilirse çözümlenir.
Gençlerin bir gruba, herhangi bir şeye ait
olmak için güçlü bir arzusu vardır.
Bu ihtiyaç neyi yansıtır?
B u n u n t e k n e d e n i o n l a r ı n a r t ı k aileye ait o l m a m a ­
sıdır ve o n l a r d ü n y a d a yalnız k a l m a k için çok gençler­
dir.
Şayet onlarla anne babaları arasında bu kopukluk
olmasaydı, herhangi bir g r u b a ihtiyaç olmayacaktı. Bu
tarz şeylerin
lakların—
—hippilerin ya da punkların ya da daz­
gerçekleşmediğini
Doğu'da
görebilirsin.
Ç o c u k l a r ı n aileye ait olması gibi basit bir n e d e n yü­
z ü n d e n bu tarz şeylerin olmadığını görebilirsin. O n l a ­
r ı n k ö k l e r i a i l e d e d i r , o n l a r y a l n ı z d e ğ i l d i r ; B a t ı d a ol167
ÇOCUK
d u ğ u gibi bir k o p u k l u k y o k t u r . T ü m p r o b l e m i Batı'daki bu k o p u k l u k oluşturuyor.
O z a m a n o n l a r herhangi
bir g r u b a ait o l m a k istiyorlar ç ü n k ü yalnız b a ş ı n a kal­
m a k t a n korkuyorlar. O n l a r çok genç, çok kırılgandır.
Bu y ü z d e n de çevrelerinde m e v c u t olan h e r h a n g i bir
g r u b a ait o l m a y a başlıyorlar. V e h e r k e s o n l a r ı s ö m ü r e bilir. S u ç işlemeye m e c b u r bırakılabilirler — o n l a r s u ç
işliyorlar— onlar uyuşturucu kullanmaya, uyuşturucu
satmaya m e c b u r kalabilirler ve onlar b u n u yapıyor. Ve
kurnaz insanlar bu grupları yönetebilir ve genç insan­
ları onların ait o l m a ihtiyaçları y ü z ü n d e n sömürebilirler. B u n u n için d e öncelikle k o p u k l u k o r t a d a n k a l k m a ­
lıdır.
ikinci olarak sen b a ş k a gruplar yaratmalısın. Ta­
rih b o y u n c a p e k çokları olmuştur.
Örneğin,
Sokra-
tes'in o k u l u n a ait olan insanlar, hakikati a r a y a n g e n ç
insanlar vardı.
Atina'daki
biraz
zekâ
sahibi
herkes
S o k r a t e s ' i n etkisine girdi. V e y a l n ı z değildi: D o ğ u n u n
h e r y e r i n d e t ü m işi i n s a n l a r a n a s ı l t a r t ı ş ı l a c a ğ ı n ı ö ğ r e t ­
m e k o l a n p e k ç o k sofist v a r d ı . B i n l e r c e g e n ç i n s a n s ı r f
tartışmayı, ç o k i n c e d e n t a r t ı ş m a y ı ö ğ r e n m e k için b u
sofist o k u l l a r ı n a k a t ı l m ı ş l a r d ı .
H i n d i s t a n ' d a p e k ç o k o k u l u m u z v a r d ı — f a r k l ı fel­
s e f e c i l e r i n f a r k l ı felsefeleri s u n d u ğ u — v e g e n ç i n s a n l a r
ilgileniyordu. Yaşlı insanlar ç o k t a n yerli y e r i n e otur­
muştu;
genç
insanlar
hareket
halindeki
kuşaklardı.
Onları hiç kimse engellemiyordu; herhangi bir öğret­
mene
gidebiliyorlardı.
Öğretmenleri
değiştirebiliyor-
lardı. B u g ü n ü n ölü ve d o n u k üniversitelerinde bulaca168
GENÇLER
ğ ı n t ü r d e n , orijinal olmayıp s a d e c e p a p a ğ a n gibi t e k r a r
e d e n p r o f e s ö r l e r gibi değil, orijinal d ü ş ü n ü r l e r d e n p e k
çok şey öğrenebiliyorlardı.
H e r orijinal d ü ş ü n ü r ü n k e n d i s i bir üniversite idi
ve o n u n etrafındaki binlerce müridi, hayat hakkındaki
h e r şeyi belli b i r a ç ı d a n ö ğ r e n i y o r l a r d ı . V e s a d e c e o n u
öğrenmiyorlar, hayatlarını bir düzene k o y m a d a n önce
onu yaşıyor, deneyimliyorlardı. Y a n i dazlak olmaktan­
sa, o n l a r N a g a r j u n a y a d a B o s h o ile y a d a C h u a n g T z u
ile P y t h a g o r a s y a d a H e r a c l i t u s y a d a E p i c u r u s ile o l u ­
yorlardı. Ve bu çok güzel bir şeydi.
G e n ç insanlar b a n a geldi v e d ü n y a n ı n h e r tarafın­
d a b ü y ü k b i r aile o r t a y a çıktı. Belli bir ait o l m a var,
çok gevşek.
Böylelikle hiç k i m s e e s a r e t a l t ı n d a değil;
h e r k e s ö z g ü r v e y i n e d e b i n l e r c e i n s a n l a birlikte b i r çe­
şit e ş z a m a n l ı l ı k h i s s e d i y o r .
T ü m b u teröristleri, t ü m b u dazlakları h i ç b i r zor­
luk o l m a d a n değiştirebilirim. P e k ç o k hippiyi değiştir­
dim; artık onları tanıyamazsın. H a t t a onlar bile b a n a
ilk g e l d i k l e r i z a m a n ı h a t ı r l a m a y a b i l i r l e r . . . D ü n y a n ı n
h e r t a r a f ı n d a d o l a ş a n d a h a ç o k felsefeciye,
dünyanın
etrafında dolaşan d a h a çok öğretmene ihtiyacımız var.
Böylelikle g e n ç insanlar o n l a r a katılıp bir şey öğrene­
bilir ve bir şey yaşayabilir.
Yeniyetmeler sıklıkla
geleceklerine
ilişkin
olarak
hayaller ve fanteziler kuruyor.
Onlar nasıl daha gerçekçi olabilir?
169
ÇOCUK
Öyle olmalarına gerek yok. Fantezinin, hayallerin
bir zamanı vardır ve yeniyetmeleri gerçekçi y a p m a k ­
t a n s a onların hayal k u r m a s ı ve fantezilere sahip olma­
s ı d a h a iyidir. B u n u n a n l a m ı s e n i n o n l a r ı n gençlikleri­
ni mahvettiğin ve
onları z a m a n ı n d a n önce yetişkin
yaptığındır.
Hayır, bu hayaller ve fanteziler gelişimin parçası­
dır; o n l a r k e n d i l i ğ i n d e n y o k o l a c a k . H a y a t ı n k e n d i s i
onları g e r ç e k ç i y a p a c a k t ı r ; h a y a t a a t ı l m a d a n ö n c e bı­
rak onlar hayallerinin tadını çıkarsın. Ç ü n k ü hayatın
içinde
sadece
kâbuslar,
sadece
mutsuzluklar ve
acı
vardır. O n l a r son derece gerçekçi hale gelecek a m a on­
lar bu hayal ve fantezi günlerini h e r z a m a n en güzel
anlar olarak hatırlayacaklar. S e n i n gerçekliğin, hayal­
lerin ve fantezilerin y e r i n e geçecek ne sunabilir?
Gençlerin meditasyona yönelmesine kendini hazır
etmediğin sürece... Bu onları gerçekçi yapacaktır, bu
onları ü t o p y a c ı y a p a c a k t ı r . B u , o n l a r ı n h a y a l l e r v e fan­
t e z i l e r d e n ç o k d a h a fazla, s e n i n ç ü r ü m ü ş t o p l u m u n a
u y u m sağlamalarını zorlaştıracaktır.
Bu hayaller ve fantezilerin hiçbir zararı olamaz.
O n l a r h a y a t ı n p a r ç a s ı d ı r ; g e n ç l i k h e r z a m a n b u şekil­
de hayal k u r m u ş , fantezi üretmiştir.
Bırak onlar hayal k u r s u n ve fantezi yaratsın, s a n a
z a r a r v e r m i y o r l a r . V e b i r s ü r e s o n r a görevlerle, işlerle,
çocuklarla, eşlerle m e ş g u l olacaklardır. B u n d a n ö n c e
b i r a z c ı k z a m a n l a r ı v a r ; b ı r a k b u n u f a n t e z i ile k u l l a n ­
sınlar, b u n u n bir z a r a r ı y o k . B a n a göre, b u h a y a l za­
manını deneyimlemeleri
170
onların b a y a t ı n d a h a farklı
GENÇLER
olabileceğini — m u t s u z olması gerekmediğini, acı dolu
olması g e r e k m e d i ğ i n i —
hatırlamalarına y a r d ı m ede­
cektir diye hissediyorum. O n u n bir a z a p olması gerek­
miyor. O n l a r güzel şeyler yaşamıştır; ve b u n l a r sadece
hayaldi. H i ç b i r hayalin sana veremeyeceği çok d a h a
güzel d e n e y i m l e r e sahip olabileceğin bilinçli bir d ö n ü ­
ş ü m y a ş a m a k m ü m k ü n d ü r . A n c a k hayalin tadı güzel­
dir; o seni m u t s u z l u ğ u n h e r şey o l m a d ı ğ ı k o n u s u n d a
uyanık tutar. Başka bir şey m ü m k ü n d ü r . Gençlik ha­
yal ve u m u t zamanıdır ve sen sözde gerçek d ü n y a n ı n
içinde k a y b o l d u ğ u n d a bu anlar sana ş u n u hatırlata­
caktır: " G e r ç e k t e n var olmanın, h u z u r u n , dinginliğin,
sessizliğin, c o ş k u n u n o l d u ğ u b i r hali b u l m a n ı n b i r y o ­
lu var mıdır?"
Bu y ü z d e n b u n u değiştirmeye ihtiyaç o l d u ğ u n u
sanmıyorum.
Bugün
büyük
genç
etkisi
insanların
hayatında
olan gençlik ve spor hakkında
konuşabilir
misiniz?
S p o r ç o k iyidir v e gençlerin sadece b a ş k a insanla­
rın oynamasını izlemelerindense katılmaları da teşvik
edilmelidir. O l a n şey binlerce insanın sadece seyretme­
si ve sadece b i r k a ç insanın, profesyonelin oynamasıdır.
B u iyi b i r d u r u m d e ğ i l d i r . H e r g e n ç , k a t ı l ı m c ı o l m a l ı ­
d ı r ç ü n k ü b u o n a fiziksel s a ğ l ı k v e r e c e k t i r , o n a b e l l i b i r
çeviklik sağlayacaktır, o n a belli bir z e k â sağlayacaktır.
Ve m ü k e m m e l bir şekilde gençleştirir.
171
ÇOCUK
Ancak sadece bir gözlemci olmak —ve televizyon
önünde bunu yapmak—
d o ğ r u değildir.
Başkalarını
futbol o y n a r k e n ya da h e r h a n g i bir sporu, televizyo­
n u n ö n ü n d e k i b i r s a n d a l y e y e b e ş altı s a a t y a p ı ş m ı ş ola­
r a k s e y r e t m e k d o ğ r u değildir. B u s a n a hiçbir gelişme
s a ğ l a m a z . A k s i n e b u seni, d e r i n d e n b i r şekilde b i r k a ­
t ı l ı m c ı , ilgili, a d a n m ı ş o l m a n g e r e k t i ğ i n d e h e r ş e y e y a ­
b a n c ı olan asla k a t ı l m a y a n birisi y a p a r .
Ö ğ r e n m e k için a r a d a b i r u z m a n l a r ı g ö r m e k
—
a m a s a d e c e ö ğ r e n m e k için — iyidir; b u n u n d ı ş ı n d a h e r ­
kes s a h a d a olmalıdır. S o r u n u n ne o l d u ğ u n u anlayamı­
y o r u m . G e n ç insanlar oynamalıdır; hatta zaman bula­
bilirlerse d a h a yaşlı o l a n l a r bile o y n a m a l ı d ı r . H a t t a bi­
raz d a h a çok y a ş a m a k isteyen emekli olmuş insanlar
bile oynamalıdır. Yaşlarına göre, kuvvetlerine g ö r e h e r
y a ş g r u b u için o y u n l a r b u l m a l ı y ı z k i b u s a y e d e t ü m in­
sanlar hayatları b o y u n c a o y u n c u olsunlar.
H a y a t b i r s p o r olmalı.
S p o r u n h a t ı r l a m a n ı istediğim çok güzel b i r şeyi
vardır:
O
s a n a y e n i l m e n i n ya da zafer k a z a n m a n ı n
ö n e m l i o l m a d ı ğ ı n ı ö ğ r e t i r . Ö n e m l i o l a n şey, s e n i n iyi
oynaman, senin b ü t ü n olarak oynaman, senin y o ğ u n
o l a r a k o y n a m a n , hiçbir şeyi s a k ı n m a d a n h e r şeyini or­
t a y a k o y m a n d ı r . S p o r t m e n l i k b u d u r . Başkaları zafer
kazanabilir,
kıskançlık yok;
onları kutlayabilirsin ve
o n l a r ı n z a f e r i n i k u t l a y a b i l i r s i n . G e r e k l i o l a n t e k ş e y se­
n i n s a k ı n m a m a n , t ü m enerjini o n u n içine k o y m a n d ı r .
T ü m y a ş a m ı n bir oyun olmalıdır.
172
GENÇLER
Bu nedenle gençlerin sporla ilgilenmesinde yanlış
bir şey y o k t u r . S o r u y u s o r a n kişi sanki gençlerin okul­
l a r d a s a d e c e coğrafya, t a r i h ve bu gibi h a y a t t a h i ç b i r
k u l l a n ı m a l a n ı o l m a y a n ş e y l e r i n ö ğ r e n i l m e s i y l e ilgiliy­
miş gibi geliyor. S p o r ç o k d a h a önemli, ç o k d a h a sağ­
lıklı, ç o k d a h a c a n l ı d ı r .
Pek çok genç insan çirkin görünmeyi
tercih ediyor. Punk ya da dazlak gibi giyiniyor,
saçlarının bir kısmını tıraş ediyor ve kalanını
şaşırtıcı renklerde boyuyor. Ayrıca onlar komik
kıyafetler giymeyi
tercih ediyorlar.
Bu garip olay hakkında yorum
yapabilir
misiniz
lütfen?
B u hiç d e garip değil. B u
senin y o r u m u n .
Batılı y a ş a m
mışlardır.
O n l a r senin
tarzından
Onlar
sıkıl­
sadece
bık­
kınlıklarını gösteriyorlar. O n ­
lar
sana
toplumu
hakikate
doğru, h u z u r a doğru,
sallığa
ğini;
doğru
toplumu
yönlendirdiğini
Tanrı­
yönlendirmedi­
ölüme
Punklar
dazlaklar
ve
sadece
senin
başarısız
olduğunun
hatırlatıcılarıdır.
Batı
sonuna
medeniyeti
ulaşmıştır.
doğru
gösteriyorlar.
P u n k l a r ve dazlaklar sadece senin başarısız oldu­
ğ u n u n hatırlatıcılarıdır. Batı medeniyeti s o n u n a ulaş­
mıştır. D o ğ a l o l a r a k h e r z a m a n için gençlik, gelecek
o l a n a en hassas, en algıları açık olanlardır. O n l a r ölü173
ÇOCUK
m ü n geldiğini, t ü m Batılı bilim a d a m l a r ı n ı n Batılı p o ­
litikacıların, Batılı kiliselerin t ü m insanlık için b ü y ü k
bir mezarlık h a z ı r l a m a k t a olduklarını görüyorlar. Şa­
şırtıcı kıyafetleriyle,
komik
kıyafetleriyle,
saçlarının
yarısını k e s e r e k o n l a r basitçe b u g ü n e k a d a r t a k i p etti­
ğin çizgiyi t e r k e t m e k için h â l â z a m a n o l d u ğ u n u gös­
teriyorlar.
Böyle bir şey hiçbir z a m a n D o ğ u d a olmamıştır.
B u n u n b a s i t n e d e n i D o ğ u n u n d a h a y ü k s e k b i r şeyi;
i n s a n d a n d a h a y ü k s e k t e b i r şeyi araştırıyor olmasıdır.
D o ğ u l u d e h a , yıldızlara u l a ş m a y a çalışıyor v e Batılı ze­
k â ise b a s i t ç e ö l ü m i ç i n h a z ı r l a n ı y o r . B u p u n k l a r v e b u
d a z l a k l a r s a d e c e s a n a b i r şey s ö y l e m e y e çalışıyor. O n ­
lar semboliktir. O n l a r senin sağır o l d u ğ u n u ve dinle­
meyeceğini biliyor.
Ç a r p ı c ı bir şey yapılmalı ki sen d ü ş ü n m e y e başlayabilesin: " N e y i yanlış y a p t ı m ? N i ç i n çocuklarımız bu
şekilde d a v r a n ı y o r ? " N e b e k l i y o r s u n ? N ü k l e e r savaş
için h a z ı r l a n ı y o r s u n ; b u d ü n y a d a k i t ü m y a ş a m ı n ölü­
m ü n ü hazırlıyorsun.
B u i n s a n l a r garip b i r olgu değiller: G a r i p b i r olgu
olan sensin. O n l a r basitçe s a n a karşı baş kaldırıyor ve
o n l a r ı d i n l e m e n iyi o l a c a k . V e B a t ı ' n ı n ş i m d i y e k a d a r
i z l e d i ğ i y o l u , m a d d e c i l i k y o l u n u d e ğ i ş t i r m e k iyi o l a ­
cak.
Ben maddeciliğe karşı değilim a m a tek başına
maddecilik seni sadece ölüme götürebilir ç ü n k ü mad­
de ölüdür.
E ğ e r o m a n e v i ihtiyaçlara h i z m e t ederse kesinlik­
le maddeciliğin y a n ı n d a y ı m . Şayet maddecilik efendi
174
GENÇLER
d e ğ i l d e b i r k ö l e ise, o z a m a n o s o n d e r e c e i y i d i r . O i n ­
sanlığın bilincini y ü k s e l t m e s i n d e , m u t l u o l m a s ı n d a , in­
sanlığı insanlığın ötesine y ü k s e l t m e k t e m u c i z e l e r y a r a ­
tabilir.
Charles Darwin'in hatalı olduğunu kanıtlıyorsun
ç ü n k ü m a y m u n l a r senden d a h a zekiydi. E n a z ı n d a n
onlar kendilerini aştı ve insanlığı yarattı. S e n ne y a r a t ­
tın? Kendini aş ve Budalar yarat; ancak o z a m a n Char­
les D a r w i n h a k l ı o l a c a k t ı r v e e v r i m t e o r i s i d o ğ r u ola­
caktır. İ n s a n takılıp kalmıştır. Ve gençlik basitçe sana
gösteriyor. Ve onlar şaşırtıcı o l m a k z o r u n d a d ı r ç ü n k ü
sen sağduyuyu, zekâyı dinlemeyeceksin. B e n bu insan­
l a r a ç o k s e m p a t i d u y u y o r u m . O n l a r l a t a n ı ş m a k iste­
rim.
Onlarla hemen
anlaşabileceğim
çünkü
onların
m u t s u z l u ğ u n u , onların çektiği azabı anlayabiliyorum.
O n l a r senin kurtarıcıların olabilirler.
O n l a r a gülme;
sen k e n d i n e gül. O n l a r senin çocukların; onları sen
ürettin. S o r u m l u l u ğ u sen almak zorundasın.
Tıpkı bir ağacın meyveleriyle t a n ı n m a s ı gibi bir
b a b a ç o c u k l a r ı n d a n anlaşılır. E ğ e r m e y v e zehirli hale
dönüşürse ağacı mı suçlarsın y o k s a meyveyi mi? Sen
a ğ a ç s ı n v e b u çılgın g ö r ü n ü m l ü g e n ç i n s a n l a r s e n i n
meyvelerin.
Bir y e r d e sen
sorumlusun.
O n l a r senin
ü z e r i n d e k i bir soru işaretidir. O n l a r ı a n l a m a k amacıy­
la değerlendir.
B e n i m anlayışıma göre Batı s o n u n a ulaştı. M u a z ­
z a m bir m a n e v i h a r e k e t Batı d ü n y a s ı ü z e r i n d e yayılmazsa onu kurtarmanın hiçbir yolu y o k t u r ve benim
y a p m a y a çalıştığım şey d e b u d u r .
175
ÇOCUK
Benim sannyasinlerim de
Batı sonuna ulaştı.
Muazzam
manevi
bir
hareket
Batı dünyası
üzerinde
yayılmazsa
onu
kurtarmanın
hiçbir yolu
ve
yoktur
benim yapmaya
çalıştığım
şey de
budur.
gençtir; onlar sannyasin olma­
salardı m u h t e m e l e n p u n k ola­
caktı, dazlak olacaktı. A n c a k
o n l a r v a r l ı ğ ı n d a h a y ü k s e k se­
viyelerinde y a ş a m a n ı n bir yo­
lunu bulmuşlardır.
Onlar
da
isyandalar. A m a onların isyanı
r e a k s i y o n değil, o n l a r ı n i s y a n ı
devrimdir.
Onlar
huzurlu,
sevgi
dingin,
ışıklı
dolu,
bir
hayatı y a ş a m a y a çalışıyor.
O n l a r y e n i bir y a ş a m biçimini seçtiler.
B a t ı ' n ı n a c i l e n y e n i b i r y a ş a m t a r z ı n a i h t i y a c ı ol­
d u ğ u n u a n l a m a d ı ğ ı n s ü r e c e d a h a ç o k v e d a h a ç o k şa­
şırtıcı t e p k i e t r a f ı n d a o l a c a k t ı r v e b u n d a n s e n s o r u m l u
olacaksın.
Genç kuşak her çeşidinden keyif verici
maddeyi hayatı daha yaşanılır kılmak için
kullanıyor. Bizim doğal bir şekilde
mutluluktan
kendinden
geçme
kapasitemiz
hakkında
konuşabilir
misiniz?
Mutluluktan kendinden geçmek tamamıyla unu­
tulmuş bir lisandır. O, b u n u u n u t m a y a zorlanmıştır;
b u n u u n u t m a k z o r u n d a bırakılmıştır. T o p l u m o n a kar­
şıdır, m e d e n i y e t o n a k a r ş ı d ı r . T o p l u m u n m u t s u z l u ğ a
olağanüstü bir yatırımı vardır. O m u t s u z l u ğ a bağlıdır,
176
GENÇLER
o m u t s u z l u k t a n beslenir. O m u t s u z l u k sayesinde ba­
y a t t a kalır. T o p l u m insanlar için değildir. T o p l u m ken­
disi için i n s a n l a r ı b i r a r a ç o l a r a k k u l l a n ı r . T o p l u m in­
sanlıktan d a b a önemli bale gelmiştir. Kültür, medeni­
yet, kilise: B u n l a r ı n h e p s i d a h a ö n e m l i hale gelmiştir.
B u n l a r ı n i n s a n l a r için olması tasarlanmıştır a m a artık
onlar insan için y o k t u r . O n l a r t ü m süreci tersine d ö n ­
d ü r m ü ş t ü r ; artık i n s a n o n l a r için v a r oluyor.
M u t l u l u k t a n k e n d i n d e n geçmek her çocukta do­
ğuştan vardır. M u t l u l u k t a n k e n d i n d e n geçmek doğal­
dır. Bu sadece b ü y ü k ermişlerin b a ş ı n a gelmez. O her­
kesin
dünyaya
birlikte
getirdiği
bir
şeydir.
Herkes
o n u n l a b i r l i k t e gelir. O h a y a t ı n ö z ü n d e v a r d ı r . O can­
lı olmanın parçasıdır. Hayatın kendisi baş döndürücü­
dür. H e r ç o c u k o n u d ü n y a y a getirir a m a t o p l u m o n u n
ü z e r i n e ç u l l a n ı r , k e n d i n d e n g e ç m e o l a s ı l ı ğ ı n ı y o k et­
meye başlar, ç o c u ğ u mutsuzlaştırmaya başlar, çocuğu
koşullandırmaya başlar.
T o p l u m h a s t a d ı r ve o m u t l u l u k t a n k e n d i n d e n ge­
ç e n i n s a n l a r a izin v e r e m e z . O n l a r t o p l u m için tehlike­
l i d i r . M e k a n i z m a y ı a n l a m a y a çalış; o z a m a n h e r ş e y
d a h a kolay olacaktır. K e n d i n d e n geçen bir insanı kont­
rol edemezsin; m ü m k ü n değildir. Sen sadece m u t s u z
bir insanı kontrol edebilirsin. M u t l u l u k t a n k e n d i n d e n
geçen bir insanın özgür olması kaçınılmazdır. M u t l u ­
luktan kendinden geçmek özgürlüktür. O n u o kadar
kolay mahvedemezsin; onu bir hapishanede yaşamaya
i k n a e d e m e z s i n . O y ı l d ı z l a r ı n a l t ı n d a d a n s e t m e k iste­
y e c e k t i r ve o r ü z g â r d a y ü r ü m e k isteyecektir. Ve o gü177
ÇOCUK
nesle ve ayla k o n u ş m a k isteyecektir. O engin olana,
sonsuz olana, geniş olana, m u a z z a m olana ihtiyaç du­
yar.
O karanlık bir hücrede yaşamaya kandırılamaz.
O n d a n bir köle yaratamazsın. O kendi hayatını yaşa­
y a c a k t ı r v e k e n d i işine b a k a c a k t ı r , b u t o p l u m için ç o k
z o r d u r . E ğ e r ç o k fazla k e n d i n d e n g e ç e n i n s a n o l u r s a
toplum, dağılmaya başladığını hissedecektir, o n u n ya­
pısı d a h a fazla a y a k t a k a l a m a y a c a k t ı r .
Bu nedenle ç o c u ğ u n ço­
cukluğundan
Toplum
hastadır
ve o mutluluktan
kendinden
geçen
insanlara
izin
veremez.
Onlar toplum için
tehlikelidir.
itibaren
özgür­
l ü ğ ü t a t m a s ı n a izin v e r i l m e z .
Ç ü n k ü bir kez özgürlüğün ne
o l d u ğ u n u bilirse, o z a m a n ka­
bul
etmeyecektir.
O
zaman
ödün vermeyecektir. O kendi­
ni ifade edecektir. Ç o c u k bir
kez ö z g ü r l ü ğ ü n t a d ı n ı alırsa, o
asla
hiçbir
toplumun,
hiçbir
kilisenin, h i ç b i r k u l ü b ü n , h i ç b i r siyasi p a r t i n i n p a r ç a s ı
olmayacaktır. O bir birey olarak kalacaktır,
o özgür
kalacaktır. Ve o etrafında ö z g ü r l ü ğ ü n nabız atışlarını
yaratacaktır.
O n u n v a r l ı ğ ı n ı n k e n d i s i ö z g ü r l ü ğ e b i r k a p ı ola­
caktır.
Mutluluktan kendinden geçmek nedir?
Ulaşıla­
cak bir şey midir? H a y ı r . K a z a n m a m g e r e k e n bir şey
midir?
Hayır.
O l m a n gereken bir şey midir? H a y ı r .
M u t l u l u k t a n k e n d i n d e n g e ç m e k olmaktır ve bir şey
h a l i n e g e l m e k s e a z a p t ı r . E ğ e r b i r ş e y h a l i n e g e l m e k is178
GENÇLER
tersen m u t s u z olacaksın. Bir şey haline gelmek mut­
suzluğun k ö k ü n d e k i sebeptir. Şayet m u t l u l u k t a n ken­
dinden g e ç m e k istersen o z a m a n o sadece şimdidir.
Şimdi-buradadır, tam şu andır. Bana bak. T a m şu an
— kimse y o l u t ı k a m ı y o r — m u t l u olabilirsin. M u t l u l u k
o k a d a r açık ve o k a d a r k o l a y d ı r . O senin d o ğ a n d ı r .
S e n o n u z a t e n t a ş ı y o r s u n . O n u n çiçek a ç m a s ı n a , çiçeklenmesine sadece bir şans tanı.
Hatırla, mutluluktan ken­
d i n d e n g e ç m e k k a f a y a ait de­
Daha çok kalbe,
ğildir. M u t l u l u k t a n k e n d i n d e n
daha az kafaya
g e ç m e k k a l b e aittir. M u t l u l u k ­
ait ol.
tan kendinden geçmek düşün­
Kafa
ceye
bir
aittir.
ait
değildir;
Ve
sen
o
duyguya
hissetmekten
y o k s u n kaldın. Hissetmen ke­
sadece
kısımdır;
kalp ise senin
tüm
varlığındır.
sintiye uğratıldı. H i s s e t m e n i n
ne olduğunu bilmiyorsun. "Hissediyorum"
d e d i ğ i n za­
m a n bile s a d e c e s e n hissettiğini d ü ş ü n ü y o r s u n . " M u t l u
hissediyorum" dediğin z a m a n gözlemle, analiz et ve his­
settiğini d ü ş ü n d ü ğ ü n ü g ö r e c e k s i n . H i s s e t m e k bile d ü ­
şünceden geçmek zorundadır. O düşüncenin sansürün­
den geçmek zorundadır; sadece düşünce o n u onayladı­
ğ ı n d a o n a izin v a r d ı r . Ş a y e t d ü ş ü n c e o n u o n a y l a m a z s a
o b i l i n ç a l t ı n a atılır, v a r l ı ğ ı n ı n b o d r u m u n a g ö n d e r i l i r v e
u n u t u l u r . D a h a ç o k kalbe, d a h a a z k a f a y a ait ol. Kafa
s a d e c e b i r k ı s ı m d ı r ; k a l p ise s e n i n t ü m v a r l ı ğ ı n d ı r . K a l p
senin b ü t ü n l ü ğ ü n d ü r .
O y ü z d e n herhangi bir şeyde
k e n d i n i b ü t ü n h i s s e t t i ğ i n z a m a n d u y g u l a r ı n d a n işliyor­
sun. N e z a m a n h e r h a n g i bir şeyin k ı s m e n içindeysen
179
J
ÇOCUK
k a f a n d a n işliyorsun. N e z a m a n bir şeyin içinde b ü t ü n
olarak varsan k e n d i n d e n geçersin. M u t l u l u k t a n ken­
d i n d e n g e ç m e k k a l b e aittir, b ü t ü n e aittir.
İnsanlar
niçin
uyuşturucu
kullanır?
U y u ş t u r u c u l a r insanlığın kendisi k a d a r eskidir ve
o n l a r k e s i n l i k l e s o n d e r e c e d e ğ e r l i b i r şeyi y e r i n e g e t i r i r .
Ben uyuşturuculara karşıyım a m a benim uyuşturucula­
ra karşı olmamın nedeni, binlerce yıldır u y u ş t u r u c u y a
bağımlı olan insanlarınkiyle aynıdır. Bu çok g a r i p gele­
bilir. U y u ş t u r u c u l a r s a n a s ı r a d a n d ü n y a n ı n ö t e s i n d e h a lüsinatif d e n e y i m l e r y a ş a t m a y a m u k t e d i r d i r .
yon
aracılığıyla
ulaşılmaya
çalışılan
Meditas-
deneyim
budur.
M e d i t a s y o n s a n a gerçek d e n e y i m i getirir ve u y u ş t u r u c u
s a n a s a d e c e halüsinatif, h a y a l g i b i b i r d e n e y i m v e r i r a m a
çok benzerdir. Meditasyon y a p m a k zordur, uyuşturucu
u c u z d u r a m a u y u ş t u r u c u n u n cazibesi manevidir.
i n s a n s ı r a d a n v a r o l u ş t a n t a t m i n o l m a z . O d a h a faz­
lasını b i l m e k ister. O d a h a ç o k b i r şey o l m a k ister. Yal­
nızca sıradan hayat çok düz,
insan
sıradan
tatmin
varoluştan
olmaz.
O daha fazlasını
bilmek
ister.
O daha çok
bir şey olmak ister.
ç o k a n l a m s ı z gelir. Ö y l e k i şa­
yet hepsi buysa b u n u n dışına
çıkmanın tek yolu intihardır.
O hiç mutluluk, coşku vermez.
T a m tersine senin üzerine d a h a
çok ve
kaygı,
daha
çok
mutsuzluk,
hastalık, yaşlılık ve so­
n u n d a d a ölüm yığar.
180
GENÇLER
En başından beri insanı uyuşturuculara çeken ne­
d e n b u d u r . V e o n l a r e n a z ı n d a n geçici bir r a h a t l a m a
sağlar. S a d e c e ç o k az sayıda i n s a n m e d i t a s y o n u d e n e d i .
D o ğ r u r e h b e r l i k — t ı b b i , m e d i t a s y o n l a i l g i l i — al­
t ı n d a u y u ş t u r u c u l a r s o n d e r e c e y a r a r l ı olabilir. U y u ş ­
turuculara karşı o l d u ğ u m u söyledim ç ü n k ü şayet onlar
bağımlılık y a r a t ı r s a o z a m a n senin k e n d i n e d o ğ r u olan
y o l c u l u ğ u n a en çok z a r a r ı olan şey haline gelebilirler.
O z a m a n k e n d i n i h a l ü s i n a s y o n l a r a kaptırabilirsin ve o
u c u z o l d u ğ u için, hiç ç a b a sarf e d i l m e k z o r u n d a o l m a ­
dığı için g i d e r e k d a h a ç o k v e d a h a ç o k d o z d a a l m a y a
devam etmen gerekecektir...
Binlerce yıldır insanlar uyuşturucu kullanmakta­
dır. Ahlakçılar, d i n d a r insanlar, h ü k ü m e t l e r kesinlikle
başarısız b i r şekilde y a s a k l a m a y a çalışıyor. Ve o n l a r ı n
hiçbir z a m a n başardı olamayacağını görebiliyorum.
Başarmanın
tek yolu
benim
önerdiğim
şeydir.
U y u ş t u r u c u l a r ı y a s a k l a m a k t a n s a bırakın bilim adam­
ları, d a h a d e r i n v e d a h a r e n k l i v e d a h a u ç u k , d a h a k e n ­
d i n d e n geçirici d e n e y i m l e r v e r e n ilaçlar b u l s u n l a r ve
hiçbir y a n etkisi ve hiçbir bağımlılığı olmasın. Ve b u n ­
l a r ü n i v e r s i t e l e r d e , k o l e j l e r d e , h a s t a n e l e r d e m e v c u t ol­
malı. K i ş i n i n c a n ı n ı n istediği h e r şeyi b i r çeşit r e h b e r ­
liğin m e v c u t o l d u ğ u h e r y e r d e ö z g ü r c e k u l l a n m a s ı n a
izin verilmeli, y a s a k l a n m a m a k . V e biz o n u n d e n e y i m i ­
ni, o n u n h a k i k i bir s ü r e c e d o ğ r u gelişmesine y a r d ı m
e t m e k için kullanacağız. Böylece o h e r h a n g i bir m a d ­
denin sağlayabileceği h e r h a n g i bir şeyden çok d a h a
b ü y ü k bir şeyi d e n e y i m l e m e y e başlayabilir. Ve yalnız181
çocuk
ca o z a m a n o, ilkinin sadece bir hayal o l d u ğ u n u kıyas­
l a y ı p g ö r e b i l i r . V e b u g e r ç e k t i r . V e ilki s a d e c e b e n i m
k e n d i k e n d i m i k i m y a a r a c ı l ı ğ ı y l a k a n d ı r m a m d ı r . V e il­
k i m a n e v i g e l i ş m e m d e b a n a y a r d ı m e t m i y o r d u . Aslın­
da o gelişimi engelliyordu, b e n i bağımlı ve iş g ö r e m e z
halde t u t u y o r d u , ikincisi gelişmeye d e v a m eder ve ar­
tık p, d a h a fazlasını k e ş f e t m e k için cesaret t o p l a m a y a
b a ş l ı y o r . O h i ç b i r z a m a n b u d e n e y i m l e r i n m ü m k ü n ol­
d u ğ u n u n f a r k ı n d a değildi, b u d e n e y i m l e r sadece u y d u ­
r u l m u ş değildir.
Kısacası
ve
Adem
Havva'ya yaptığı
şeyden
maddelerle
ilgili o l a r a k i n s a n l ı ğ ı n p a r a n o ­
Aptallık
Tanrı'nın
bu
beri
yası faydalı değildir.
Uyuştu­
rucu
maddeleri
yasaklayabi­
lirsin,
bu hiçbir şeyi değiştir­
sürmektedir:
mez. Aslında onlar d a h a cazip,
Yasaklamak.
d a h a h e y e c a n verici hale gelir.
Bu
ağacın
meyvesini
yeme...
Fakat bu bir
davet haline gelir.
Özellikle
de
gençlik
için
bir
m e y d a n o k u m a haline gelir.
B a z e n şaşırıp kalıyorum;
i n s a n o ğ l u bir gün, insan psi­
kolojisinin A B C ' s i n i öğrenebi­
lecek mi? Aynı aptallık T a n r ı ' n ı n A d e m ve H a v v a ' y a
yaptığı şeyden beri sürmektedir: Y a s a k l a m a k . Bu ağa­
cın m e y v e s i n i y e m e . F a k a t b u bir d a v e t h a l i n e gelir. B u
b i r m e y d a n o k u m a h a l i n e gelir. V e b i n l e r c e yıl g e ç m i ş ­
tir a m a otorite figürleri hâlâ a y n ı r u h halindedir: U y u ş ­
t u r u c u k u l l a n m a y o k s a b e ş yıl, y e d i yıl h a p i s . V e h i ç
kimse uyuşturucuların hapishanede mevcut olmasın­
d a n rahatsız olmaz. S a d e c e biraz d a h a çok ö d e m e k zo-
182
GENÇLER
r u n d a s ı n . Ve h a p i s h a n e d e n çıkan insanlar iyileşmezler.
O n l a r yeniden geri döner...sebep uyuşturucu madde­
n i n o n l a r a s e n i n t o p l u m u n u n v e r m e d i ğ i bir şeyi v e r m e ­
sidir. O n l a r sağlıklarını, b e d e n l e r i n i m a h v e t m e y e h a ­
zırdır, onların t ü m y a ş a m ı bir çöplüğe d ö n e r a m a y i n e
de u y u ş t u r u c u onlara senin t o p l u m u n u n vermediği bir
şey sunar.
O n l a r ı ö n l e m e k t e n s e d a h a iyi b i r ş e y s u n a n b i r
t o p l u m yarat. Senin hayatın onlara hiçbir şey s u n m u ­
yor. Onların kanını emiyorsun ve karşılığında onlar ne
alıyor? Keyif yok, sadece sıkıntı üzerine sıkıntı. G ü ­
v e n l i alkol o n l a r ı b i r k a ç saatliğine r a h a t l a t ı y o r , b i r şar­
kı söyletiyor ya da biraz d a n s ettiriyor. Veya birahane­
de kavga ettiriyor.
Fakat
birkaç
uzaklaştırmıştır.
saatliğine
onlar
seni
dünyandan
Bu cazibenin kendisi alkolün
değil,
senin t o p l u m u n u n yanlış olduğunu kanıtlar.
T o p l u m u n insanlara, d a h a çok dans etmede, şarkı
söylemede, k u t l a m a d a , sevgide y a r d ı m c ı olmalı.
Ben uyuşturuculara karşıyım çünkü onlar bağım­
lılık y a r a t a b i l i r v e r u h s a l g e l i ş i m i e n g e l l e y e b i l i r . A r a d ı ­
ğ ı n ş e y i e l d e e t t i ğ i n i s a n m a y a b a ş l a y a b i l i r s i n . V e elle­
r i n ise b o ş t u r . S a d e c e h a y a l k u r u y o r s u n .
A n c a k diğer taraftan b e n son derece bilimsel bir
zihinim. Bir y a n d a n bu m a d d e l e r i n y a s a k l a n m a s ı n ı de­
ğil, k u l l a n ı l m a s ı n ı i s t e r d i m . A n c a k m e d i t a s y o n a d o ğ r u
bir atlama taşı olarak uygun rehberlik altında.
H ü k ü m e t l e r , insanları engellemektense d a h a çok
u y u ş t u r u c u m a d d e n i n geliştirilmesine d a h a çok dikkat
183
ÇOCUK
etmelidir. E ğ e r d a h a gelişkin m a d d e l e r m e v c u t olursa
o zaman diğer uyuşturucular piyasadan kalkacaktır.
D ü n y a d a h i ç b i r şeyi y a s a k l a m a y a g e r e k y o k . Y a l n ı z c a
d a h a i y i s i n i ü r e t ; d a h a iyi, d a h a u c u z , y a s a l b i r ş e y . O
z a m a n esrarı, haşhaşı, eroini k i m u m u r s a y a c a k ? N e
için? H i ç b i r n e d e n y o k t u r .
E c z a n e d e r e ç e t e s i z o l a r a k d a h a iyi b i r ş e y m e v ­
cuttur. H a t t a hastanede sen uyuşturucu deneyiminin
içindeyken d o k t o r l a r ı n s a n a b a k a b i l e c e ğ i bir y e r ayır­
tabilirsin. M e d i t a s y o n y a p a n l a r s e n i n b a ş ı n a g e l e n şe­
yi anlamana yardım
edebilirler. Ve bu meditasyonla
çok d a h a kolay bir şekilde m ü m k ü n d ü r .
Sadece bir
rehberle b i r k a ç saat yeterli olacaktır. Kişi m e d i t a s y o n a
doğru yönelebilir. Ve o bir kez m e d i t a s y o n a yöneldi­
ğinde uyuşturucuların hiçbir önemi olmaz.
Bilim a d a m l a r ı n ı n v e h ü k ü m e t i n t ü m çabası, belli
bir şey t ü m insanlık t a r i h i n d e b u k a d a r çekici olabiliyorsa ve
hiçbir
hükümet
o n u y a s a k l a m a k t a başarılı
o l a m a m ı ş s a o z a m a n o n u n karşıladığı belirli b i r ihtiyaç
olması gerektiğini a n l a m a k olmalıdır. Bu ihtiyaç b a ş k a
bir şekilde giderilmediği sürece u y u ş t u r u c u l a r d ü n y a ­
da k a l m a y a d e v a m edecektir. Ve onlar t a h r i p edicidir.
Ve hükümetler ona ne k a d a r karşı çıkarsa onlar o
k a d a r t a h r i p edici olur ç ü n k ü hiç kimse onlar ü z e r i n d e
geliştirme y a p a m a z , kimse onların ü z e r i n d e h e r h a n g i
bir deney y a p a m a z , h a t t a b e n i m söylediğimi söyleme­
ye kimseye izin verilmez.
Ancak b e n söyleyebilirim ç ü n k ü b e n u y u ş t u r u c u ­
lara karşıyım. F a k a t bu onların kullanılamayacağı an-
184
GENÇLER
l a m m a gelmez. O n l a r bir a r a ç olarak kullanılabilir, on­
lar a m a ç değildir.
Ve
şayet
uyuşturuculardan
arınmış
bir
gelecek
u m u t edebilirsek, eğer insan doğal bir şekilde meditasy o n halinde olabilirse... V e b u m ü m k ü n d ü r . E ğ e r bir
çocuk babasının meditasyon yaptığını, annesinin meditasyon yaptığını, herkesin meditasyon yaptığını görür­
se, o n u m e r a k e t m e y e b a ş l a y a c a k t ı r . O d a m e d i t a s y o n
yapmak
isteyecektir.
V e b u y a ş m e d i t a s y o n u n ç o k b a s i t o l d u ğ u b i r za­
mandır çünkü o henüz toplum tarafından bozulmamış­
tır. O h e n ü z m a s u m d u r . Ş a y e t o n u n e t r a f ı n d a k i h e r k e s
bir şey y a p ı y o r s a ve y a p m a k t a n zevk alıyorsa, o geride
kalamaz. O gözleri kapalı bir şekilde oturacaktır. Ö n ­
c e o n a gülebilirler, b u ç o c u k l a r için m ü m k ü n değildir.
A n c a k o n l a r a n l a m a z l a r . B u ç o c u k l a r için s ö z d e y e t i ş ­
kinlerden d a h a çok m ü m k ü n d ü r .
O k u l l a r d a k i , kolejlerdeki, üniversitelerdeki medi­
t a s y o n atmosferi; kişi n e r e y e gitse o n u n k e n d i m e d i t a s ­
y o n halini besleyen bir atmosfer bulur.
D ü n y a d a hiç u y u ş t u r u c u y a ihtiyaç duyulmadığını
g ö r m e k beni sevindirirdi.
de,
d a h a i y i b i r şey,
A n c a k y a s a k l a m a k l a değil
d a h a gerçek bir şey y a r a t a r a k
uyuşturucular hiçbir zorluk olmadan mağlup olurdu
ama bu aptal hükümetler uyuşturuculara ö n e m verme­
ye d e v a m ediyor ve onlar dünyanın her tarafındaki
gençleri m a h v e t m e y e d e v a m ediyor.
H a y a t ı n e n d e ğ e r l i z a m a n ı h a l ü s i n a s y o n l a r ı n için­
de boşa harcanıyor ve onlar kendilerine ne yaptıkları185
ÇOCUK
nı fark ettiklerinde m u h t e m e l e n ç o k geç olur. N o r m a l
b i r h a l e g e r i d ö n e m e z l e r . B e d e n l e r i belli k i m y a s a l l a r ı n
içinde o l m a s ı n a alışmıştır. O z a m a n i s t e m e y e r e k bile
olsa h e r t ü r l ü zehri kendilerine enjekte e t m e y e d e v a m
ederler.
Y a d a şayet birisi güçlü u y u ş t u r u c u l a r k u l l a n m ı ­
y o r s a geri döner. O z a m a n o, hayatı çok d o n u k , d a h a
d o n u k g ö r ü r ç ü n k ü o, güzel bir şey g ö r m ü ş t ü r . H e r za­
m a n b i r k a r ş ı l a ş t ı r m a kalır.
O u y u ş t u r u c u etkisi a l t ı n d a y k e n aşk y a p m ı ş t ı r ve
d ü n y a n ı n zirvesinde hissetmiştir. Ve o şimdi sevişir ve
o n u n bir çeşit h a p ş ı r ı k t a n farkı olmadığını g ö r ü r , iyi
h i s s e t t i r i r . H a p ş ı r ı r s ı n v e iyi h i s s e t t i r i r a m a o u ğ r u n a
y a ş a y a c a ğ ı n bir şey değildir. H i ç kimse, " H a p ş ı r m a k
için b u r a d a y ı m " d i y e m e z .
Benim tüm çabam uyuşturuculardan daha büyük
b i r ş e y g e t i r m e k i ç i n d i r v e o z a m a n b u b e l i r l e y i c i fak­
t ö r d ü r . E ğ e r b i r şey m e d i t a s y o n aracılığıyla, s a n n y a s
aracılığıyla,
grup
çalışmaları
aracılığıyla olabiliyorsa,
b u n l a r s a n a hiçbir bedel o l m a d a n bir ipucu verebili­
y o r s a . . . O n u n b e d e l i n i sağlığınla, k i m y a n l a , b e d e n i n i
v e b a ş k a şeyleri m a h v e d e r e k ö d e m i y o r s u n . O n u n için
hiçbir şey ö d e m i y o r s u n ve o gerçekleşiyor!
Sen onun
e f e n d i s i s i n : O n a b a ğ ı m l ı d e ğ i l s i n , i s t e d i ğ i n a n , o n u el­
de edebilirsin. Bir kez a n a h t a r ı n ne o l d u ğ u n u bilirsen
kapıyı istediğin z a m a n açabilirsin. D a h a b ü y ü k , d a h a
y ü k s e k bir şey s a n a s u n u l m a k z o r u n d a .
D ü n y a n ı n her yerinde asırlardır bu bir p r o b l e m
olmuştur: insanlar diğerlerinin u y u ş t u r u c u deneyimi186
GENÇLER
nin dışına ç ı k m a s ı n a y a r d ı m e t m e y e çalıştı a m a b u n e ­
r e d e y s e h e r z a m a n b a ş a r ı s ı z o l u r ç ü n k ü d a h a iyi b i r
şey s u n a m a z , i n s a n l a r d a o n d a n k u r t u l m a k ister; h e r ­
kes o n d a n k u r t u l m a k ister ç ü n k ü o bir esarettir ve her­
kes, giderek b ü y ü y e c e k v e d a h a b ü y ü y e c e k v e bir g ü n
k e n d i s i n i d u v a r l a r l a , Ç i n S e t t i ile ç e v r e l e n m i ş b u l a c a ğ ı
ve o n u n dışına ç ı k m a n ı n z o r olacağı, fark edilmesi g ü ç
o l a n b i r e s a r e t y a r a t t ı ğ ı n ı a n l a r . Kişi, k e n d i ç a b a s ı ile
b ü y ü k bir d u v a r yaratıyor ve sonradan onu y o k etmek
zor olacaktır; kişi o n u n içinde kıstırılacaktır, i n s a n ı n
t ü m h a y a t ı b i r çeşit hastalık h a l i n e gelecektir.
Ve bu kısır bir d ö n g ü d ü r . U y u ş t u r u c u aldığında
o n u n etkisindeyken her şey çok güzel görünür. S o n r a
o n u n dışına çıktığında h e r şey çok d o n u k algılanır, o
k a d a r a n l a m s ı z gelir k i u y u ş t u r u c u y e n i d e n v e y e n i d e n
y e g â n e olasılık gibi g ö z ü k ü r . O n d a n s o n r a u y u ş t u r u ­
cunun miktarı artırılmak zorundadır ve yavaş yavaş
kişi k a y b o l u r . U y u ş t u r u c u l a r o k a d a r g ü ç l ü d ü r ki bey­
ninin t ü m kimyasını m a h v e d e r . Beyin çok hassastır; o
böylesine v a h ş i c e z o r l a m a l a r a l t ı n d a y a ş a y a m a z . Veril­
diği an i n c e sinirler t a h r i p o l m a y a b a ş l a r . O z a m a n ki­
şi farkmdalığı, zekâyı kaybeder. Donuklaşır, duyarsızlaşır. O z a m a n u y u ş t u r u c u y e g â n e o l a s ı l ı k o l a r a k k a l ı r .
Kişinin edinebileceği y e g â n e a n l a m olur.
Ancak b u n u sadece
dile
getirmenin bir faydası
yoktur, vaaz v e r m e n i n bir faydası y o k t u r . B u n u n k ö t ü
olduğunu ve b u n u n bir g ü n a h olduğunu söylemenin
bir faydası y o k t u r ; aslında b u p r o b l e m i d a h a d a kötüleştirir!
Kişi zaten acı çekiyor, şimdi sen b a ş k a bir
187
ÇOCUK
problem d a h a getiriyorsun
—bunun günah
olduğu­
n u — böylelikle o suçlu da hisseder. O n u m a h v e t m e k
için u y u ş t u r u c u yeterliydi; a r t ı k s u ç l u l u k d a o n u m a h ­
vedecek. P r o b l e m e d a h a çok zehir kattın. Kişinin ah­
laksız, suçlu h i s s e t m e s i n e n e d e n o l d u n . V e b u n l a r y a n ­
lış t a v ı r l a r d ı r .
Kişinin y a r d ı m a ihtiyacı vardır,
kişinin sempati
d u y u l m a y a ihtiyacı vardır, kişinin sevgiye ihtiyacı var­
dır. Belki kişi sevgi özlemi çekiyor, b u y ü z d e n b u y ö n e
yönelmiştir. Belki de t o p l u m ihtiyaç d u y u l a n şeyi ver­
m e m i ş t i r . A n n e b a b a l a r i h t i y a ç d u y u l a n şeyi s u n m a m ı ş t ı r . B u y ü z d e n k i ş i y o l d a n ç ı k m ı ş t ı r . K i ş i n i n t ü m il­
giye, sevgiye, d i k k a t e ihtiyacı v a r d ı r . A n c a k b u bile ki­
şi herhangi bir uyuşturucunun sunabileceğinden d a h a
büyük, d a h a görkemli bir şeyin o l d u ğ u n u b i l m e d e n ve
hissetmeden yardımcı olmayacaktır.
Niçin kendi sorumluluğumuzu almaktan
korkuyoruz ve hatta bazen buna kızıyoruz?
Ç ü n k ü çocukluğundan itibaren sorumlu olmamak
öğretilmiştir. Bağımlı o l m a n öğretilmiştir. S a n a b a b a ­
na karşı, a n n e n e karşı, ailene karşı, a n a v a t a n ı n a karşı,
t ü m bu saçmalıklara karşı sorumlu olman öğretilmiştir.
Ancak
kendine
karşı
sorumlu
olman
gerektiği,
hiç
k i m s e n i n s e n i n s o r u m l u l u ğ u n u a l m a y a c a ğ ı s a n a söy­
lenmemiştir.
Hayır, aksine anne b a b a n senin sorumluluklarını
alıyordu,
188
ailen
senin
sorumluluğunu
alıyordu.
Din
GENÇLER
a d a m ı senin m a n e v i gelişiminin s o r u m l u l u ğ u n u alıyor­
du. Sen sadece t ü m bu insanları takip ediyordun ve
onlar ne derse yapıyordun. B ü y ü d ü ğ ü n d e ve artık bir
çocuk olmadığında, çok b ü y ü k bir korku ortaya çıkar
ç ü n k ü s o r u m l u l u k a l m a k z o r u n d a s ı n v e b u n u n için
eğitilmedin.
G ü n a h ı n ı itiraf e t m e k i ç i n r a h i b e g i d e r s i n . . . n a s ı l
bir aptallık y a p ı y o r s u n ?
İlki g ü n a h işlemiş o l d u ğ u n u
d ü ş ü n m e n , ikincisi o n u işlediğin için suçluluk d u y m a n ,
üçüncüsüyse, şimdi rahibe gidip g ü n a h çıkarmak zorun­
da olman, böylelikle o T a n r ı y a seni affetmesi için d u a
edebilir. Basit bir şey çok karmaşıklaşmıştır, s o n derece
gereksiz bir şekilde uzamış ve dolambaçlı hale gelmiştir.
Y a p m ı ş o l d u ğ u n ş e y h e r n e ise o n u y a p m a k i s t e ­
din, b u y ü z d e n o n u y a p t ı n . V e n e y i n g ü n a h n e y i n gü­
n a h değil o l d u ğ u n a kim k a r a r v e r e c e k ? H i ç b i r y e r d e
b i r k r i t e r y o k t u r , işlediğin şe­
y i t a r t a c a k — b i r kilo, iki kilo,
Ben sana
üç kilo — b i r t a r t ı y o k t u r . İşle­
hiç
diğin
günah ne kadar uzun­
sorumlu
dur.
Bir kilometre,
metre,
üç
iki kilo­
kilometre?
Ve
bu
g ü n a h n e d i r ? V e g ü n a h çıka­
sana
hiç
kimseye
karşı sorumlu olmamayı öğre­
tiyorum. Babaya, anneye, ül­
k e y e , d i n e , siyasi partiye; h i ç
kimseye karşı
sorumlu
olma.
karşı
olmamayı
öğretiyorum.
Babaya,
ülkeye,
siyasi
racağın rahip kimdir?
Ben
kimseye
anneye,
dine,
partiye;
hiç kimseye
sorumlu
Sorumlu
karşı
olma.
değilsin.
Yalnızca kendine karşı
sorumlusun.
189
ÇOCUK
S o r u m l u değilsin. Yalnızca k e n d i n e k a r ş ı s o r u m l u s u n .
C a n ı n n e istiyorsa y a p . Ş a y e t yanlışsa cezası h e m e n ge­
lecektir. Ş a y e t d o ğ r u y s a ödül hemen, a n ı n d a gelecek­
tir. B a ş k a bir y o l u y o k t u r .
Bu şekilde sen neyin doğru neyin yanlış olduğu­
nu kendi kendine bulmaya başlarsın. Yeni bir duyar­
lılık g e l i ş t i r e c e k s i n . Y e n i b i r b a k ı ş a ç ı s ı ile g ö r m e y e
başlayacaksın. H e m e n neyin yanlış o l d u ğ u n u bilecek­
sin ç ü n k ü g e ç m i ş t e p e k ç o k k e z o n u y a p m ı ş s ı n d ı r v e
her zaman sonuçlarından ıstırap çekmişsindir. N e y i n
doğru o l d u ğ u n u bileceksin ç ü n k ü ne z a m a n onu y a p ­
san varoluş üzerine büyük rahmet yağdırmıştır.
Se­
b e p ve s o n u ç bir aradadır, onlar yıllar ve hayatlarla
ayrılmamıştır. O z a m a n sen s o r u m l u s u n d u r . Belli b i r
eylem sana ıstırap da getirse şayet istiyorsan ve keyif
alıyorsan o z a m a n o n u y a p . O n d a n keyif aldığın için
o i y i d i r . Ç e k t i ğ i n acı, e y l e m i n i n s a ğ l a d ı ğ ı z e v k t e n s e ­
n i alıkoyacak k a d a r b ü y ü k değildir. A n c a k b u s a n a
bağlıdır, t a m a m ı y l a ve yalnızca senin k a r a r ı n a bağlı­
dır. Şayet çektiğin acı çok fazlaysa ve eylem hiçbir
şey, h i ç b i r z e v k v e r m i y o r s a v e k a ç ı n ı l m a z o l a r a k b ü ­
y ü k b i r m u t s u z l u k o n u t a k i p e d i y o r s a , o z a m a n b u sa­
na kalmıştır: S e n tam bir salaksan kim bir şey yapa­
bilir?
K e n d i n e karşı sorumlu olmaktan kastettiğim şey
b u d u r . K e n d i s o r u m l u l u ğ u n u atabileceğin hiç kimse
y o k t u r a n c a k s e n h e r z a m a n ü z e r i n e a t m a k için birisi­
ni a r ı y o r s u n ; b e n i m gibi h i ç b i r şeyden, hiç k i m s e d e n
sorumlu
190
olmadığını
devamlı
olarak
söyleyen
zavallı
GENÇLER
a d a m a bile. H â l â bir şekilde d e r i n d e bir y e r d e b e n i m
şaka yapıyor olduğum yanılgısını taşıyorsun.
Ş a k a y a p m ı y o r u m . O bizim ustamız diye düşünü­
y o r olmalısın: N a s ı l o l u r d a s o r u m l u o l m a d ı ğ ı n ı söyle­
yebilir.
Fakat anlamıyorsun.
Sorumluluğunu benim
ü z e r i m e a t a r a k s e n işe y a r a m a z , ç o c u k ç a k a l ı y o r s u n .
Asla b ü y ü m e y e c e k s i n .
menin y e g â n e yolu,
kötü,
mutlu,
Büyü­
t ü m iyi,
üzüntü
verici
şeyleri k a b u l etmektir. B a ş ı n a
gelen h e r şeyden s o r u m l u s u n .
Bu sana çok b ü y ü k bir özgür­
Yalnızca
kendine
sorumlusun.
Canın ne istiyorsa yap.
Şayet
den
sorumlu
olduğun
bu
b ü y ü k a n l a y ı ş t a n m u t l u ol. B u
seni b e n i m b i r e y dediğim şey
yanlışsa
cezası
lük verir. Bu özgürlüğün tadı­
n ı çıkar. H a y a t ı n d a k i h e r şey­
karşı
hemen
Şayet
gelecektir.
doğruysa
ödül hemen,
anında
gelecektir.
yapacak.
191
J
Eğitim
Öğrenme
nedir?
Ö ğ r e n m e k b i l g i d e ğ i l d i r . Ö ğ r e n m e k f a z l a s ı y l a bil­
giyle ö z d e ş l e ş m i ş t i r . O b i l g i n i n t a m z ı d d ı d ı r . B i r i n s a n
ne k a d a r bilgiliyse ö ğ r e n m e k a p a s i t e s i o k a d a r d ü ş ü k ­
t ü r . B u y ü z d e n ç o c u k l a r y e t i ş k i n l e r d e n d a h a ç o k öğ­
r e n m e k a p a s i t e s i n e sahiptir. V e şayet y e t i ş k i n l e r d e öğ­
renenler
olarak
kalmak
isti­
y o r l a r s a ö ğ r e n d i k l e r i h e r şeyi
sürekli olarak unutmalıdırlar.
O n l a r d a bilgi halini almış n e
varsa sürekli olarak onları y o k
etmelidirler. E ğ e r bilgini t o p l a r s a n iç d ü n y a n geçmişle aşı­
rı
bir
şekilde
ağırlaşır.
Çok
fazla ç ö p l ü k biriktirirsin.
Öğrenme
sadece
boşluk
o l d u ğ u n d a gerçekleşir. Ç o c u ­
ğun
bu
boşluğu,
Öğrenmek
bilgi
değildir.
Öğrenmek
bilgiyle
fazlasıyla
özdeşleşmiştir.
O bilginin
tam
zıddıdır.
Bir insan ne kadar
bilgiliyse
öğrenme
kapasitesi
o kadar
düşüktür.
masumiyeti
193
ÇOCUK
vardır. Ç o c u ğ u n güzelliği b i l m e m e hali içinde işleme­
s i n d e n g e l i r v e ö ğ r e n m e n i n t e m e l i n d e k i sır b u d u r : Bil­
m e m e halinde iş görmek.
G ö z l e m l e , g ö r , izle a m a a s l a b i r s o n u ç t a n d e ğ i l .
Eğer zaten bir sonuca vardıysan öğrenme durur. Eğer
z a t e n biliyorsan ö ğ r e n i l e c e k n e v a r d ı r ? Asla k u t s a l ki­
taplardan, üniversitelerden, öğretmenlerden, anne ba­
b a l a r d a n y a d a belki k e n d i d e n e y i m i n d e n ulaştığın ha­
zır c e v a p l a r d a n y o l a ç ı k m a .
B i l d i ğ i n h e r şey, ö ğ r e n m e u ğ r u n a t e r k e d i l m e l i d i r .
O z a m a n g e l i ş m e y e d e v a m e d e c e k s i n , o z a m a n geliş­
menin sonu y o k t u r . O z a m a n bir kimse çocuk olarak,
masum, h a y r e t ve hayranlık içerisinde s o n u n a k a d a r
k a l m a y a d e v a m eder. Ö l ü r k e n bile ö ğ r e n m e y e d e v a m
eder. H a y a t ı öğrenir, ö l ü m ü öğrenir. Ve hayatı öğren­
miş olan ve ö l ü m ü ö ğ r e n m i ş olan kimse h e r ikisinin de
ötesine geçer; aşkın hale geçer.
Öğrenmek
alıcı
olmaktır,
öğrenmek
tehlikelere
açık olmaktır. Ö ğ r e n m e k açıklıktır, u c u açık olmaktır.
İnsan bir t o h u m olarak doğar. O bir potansiyel
olarak doğar. O bir gerçeklik olarak doğmaz. Ve bu
çok özeldir, b u ç o k sıra dışıdır. Ç ü n k ü v a r o l u ş u n tü­
m ü n d e y a l n ı z c a i n s a n bir p o t a n s i y e l o l a r a k d o ğ a r ; di­
ğer t ü m hayvanlar gerçeklik olarak doğar.
Bir k ö p e k , k ö p e k olarak doğar, t ü m hayatı b o y u n ­
ca aynı kalacaktır. Bir aslan, aslan olarak doğar. İnsan,
bir i n s a n o l a r a k d o ğ m a z , i n s a n s a d e c e b i r t o h u m ola­
rak doğar: Belki olacaktır, belki de olmayacaktır. İnsa-
194
EĞITIM
n ı n bir geleceği vardır; b a ş k a h i ç b i r h a y v a n ı n b i r gele­
ceği y o k t u r . T ü m h a y v a n l a r i ç g ü d ü s e l o l a r a k m ü k e m ­
mel doğar. İnsan m ü k e m m e l olmayan yegâne hayvan­
dır.
Böylelikle gelişme,
potansiyel
olanla,
evrim m ü m k ü n olur.
gerçekleşmiş
olan
Eğitim
arasındaki
bir
k ö p r ü d ü r . Eğitim, t o h u m f o r m u n d a y k e n o l d u ğ u n şey
haline gelmene yardımcıdır.
Ve
benim
burada yaptı­
ğ ı m şey b u d u r . B u r a s ı b i r eği­
Eğitim
tim yeridir. Sıradan okullarda
potansiyel
ve kolejlerde ve üniversiteler­
gerçekleşmiş
de yapılan şey eğitim değildir.
O s a d e c e s e n i iyi b i r iş, iyi b i r
olanla,
olan
arasındaki
bir
köprüdür.
gelir sahibi o l m a y a hazırlar; o
gerçek eğitim değildir. O s a n a
h a y a t v e r m e z . O b e l k i s a n a d a h a iyi b i r y a ş a m s t a n d a r ­
d ı s a ğ l a r . A n c a k iyi b i r y a ş a m s t a n d a r d ı , d a h a iyi b i r
hayat
standardı
değildir;
onlar
eşanlamlı
değildir.
D ü n y a d a d e v a m eden sözde eğitim seni sadece ekme­
ğ i n i k a z a n m a y a h a z ı r l a r . V e İ s a d e r ki, " İ n s a n s a d e c e
ekmekle yaşayamaz." Ve senin üniversitelerinin yap­
m a k t a o l d u ğ u ş e y b u d u r : O n l a r s e n i e k m e ğ i n i d a h a iyi
bir şekilde, d a h a kolay bir şekilde, d a h a konforlu bir
şekilde, d a h a az çabayla, d a h a az zorlukla k a z a n m a y a
h a z ı r l a r . B u ç o k ilkel t ü r d e n b i r e ğ i t i m d i r : O s e n i b a ­
yata hazırlamaz.
B u y ü z d e n etrafta p e k çok y ü r ü y e n r o b o t görür­
s ü n . O n l a r k â t i p o l a r a k , i s t a s y o n şefi o l a r a k , v e r g i m ü ­
d ü r ü olarak mükemmeldirler. O n l a r m ü k e m m e l d i r , on195
ÇOCUK
lar beceriklidir a m a eğer onla­
Eğitim
sana içsel
zenginlik
sunar.
O sadece seni
daha
bilgili yapmaz;
r a d e r i n l e m e s i n e b a k a r s a n di­
lenciden başka bir
şey değil­
dirler. H a y a t ı n u c u n d a n bile
tadına bakmamışlardır.
Onlar
bu çok ilkel bir
hayatın ne olduğunu, sevginin
eğitim
n e o l d u ğ u n u , ışığın n e o l d u ğ u ­
fikridir.
Bunu ilkel olarak
adlandırıyorum
çünkü onun
kökleri
korkudadır.
nu bilmemişlerdir. O n l a r Tan­
r ı s a l l ı k h a k k ı n d a h i ç b i r ş e y bil­
memişlerdir.
Onlar varoluşun
tadına hiç bakmamışlardır, on­
lar şarkı söylemeyi, d a n s e t m e ­
y i v e k u t l a m a y ı b i l m e z l e r . O n l a r h a y a t ı n g r a m e r i n i bil­
mezler; onlar son derece aptaldır. Evet onlar kazanır;
— o n l a r diğerlerinden d a h a çok kazanır, onlar d a h a be­
ceriklidir ve onlar b a ş a r ı m e r d i v e n l e r i n d e giderek d a h a
yükseğe ve daha yükseğe çıkmaya devam eder— ancak
d e r i n d e o n l a r b o ş , y o k s u l k a l ı r . E ğ i t i m s a n a içsel z e n ­
g i n l i k s u n a r . O s a d e c e s e n i d a h a bilgili y a p m a z ; b u ç o k
ilkel b i r e ğ i t i m f i k r i d i r . B u n u ilkel o l a r a k a d l a n d ı r ı y o ­
r u m ç ü n k ü o n u n k ö k l e r i k o r k u d a d ı r . " E ğ e r iyi e ğ i t i m
görmezsem hayatta kalamam" düşüncesinde kökleşmiş­
tir. O n u ilkel o l a r a k a d l a n d ı r ı y o r u m ç ü n k ü d e r i n d e o
çok şiddet içerir: O s a n a r e k a b e t e t m e y i öğretir, o seni
hırslı y a p a r . O seni, h e r k e s i n b i r b i r i n i n b o ğ a z ı n ı kesti­
ği, h e r k e s i n b i r b i r i n e d ü ş m a n o l d u ğ u r e k a b e t ç i d ü n y a ­
ya h a z ı r l a m a k t a n b a ş k a bir şey değildir.
Bu nedenle d ü n y a bir t ı m a r h a n e halini almıştır.
S e v g i g e r ç e k l e ş e m e z . H e r k e s i n b i r b i r i n i n b o ğ a z ı n a sa196
EĞİTİM
rıldığı vahşi, hırslı, r e k a b e t ç i b i r d ü n y a d a sevgi nasıl
gerçekleşebilir? B u çok ilkeldir ç ü n k ü o n u n temelinde,
" E ğ e r i y i e ğ i t i l m e z s e m , iyi k o r u n m a z s a m ,
ç o k bilgili
olmazsam y a ş a m mücadelesinde kalamayabilirim" kor­
k u s u v a r d ı r . O h a y a t ı s a d e c e bir m ü c a d e l e o l a r a k alır.
Benim
eğitim vizyonum
için bir m ü c a d e l e
hayatın ayakta kalmak
olarak görülmemesidir;
hayat bir
kutlama olarak görülmelidir. H a y a t sadece bir rekabet
olmamalı, h a y a t bir keyif de olmalı. Ş a r k ı söylemek ve
d a n s e t m e k v e şiir v e m ü z i k v e r e s i m . V e d ü n y a d a
m e v c u t o l a n h e r ş e y — e ğ i t i m , s e n i b u n l a r l a u y u m l u ol­
maya
hazırlamalı—
ağaçlarla,
kuşlarla,
gökyüzüyle,
G ü n e ş ' l e ve Ay'la. Eğitim seni k e n d i n o l m a y a hazırla­
malı. Şu an o seni bir taklitçi o l m a y a hazırlıyor; o s a n a
nasıl b a ş k a l a r ı gibi o l u n a c a ğ ı n ı öğretiyor.
eğitimdir,
d o ğ r u eğitim sana k e n d i n
Bu yanlış
olmanı,
hakiki
k e n d i n o l m a y ı ö ğ r e t e c e k t i r . S e n eşsizsin, s e n i n gibi h i ç
kimse yok, asla olmadı, hiç olmayacak. Bu varoluşun
senin ü z e r i n e yağdırdığı m u h t e ş e m bir saygıdır. Eşsiz
olman senin o n u r u n d u r . Taklitçi haline gelme, k a r b o n
k o p y a haline gelme.
A n c a k senin sözde eğitiminin yapıp d u r d u ğ u şey
b u d u r : O seni k a r b o n k o p y a s ı y a p a r ; o senin orijinal
y ü z ü n ü y o k e d e r . " E ğ i t i m " s ö z c ü ğ ü n ü n iki a n l a m ı v a r ­
d ı r , ikisi d e g ü z e l d i r . N e k a d a r u y g u l a n m a s a d a b i r a n ­
l a m ı g a y e t i y i b i l i n i r . O d a ş u d u r : S e n d e n b i r ş e y çı­
k a r t m a k . " E ğ i t i m " ş u a n l a m a gelir: T ı p k ı b i r k u y u d a n
su ç e k m e k gibi senin içinde olanı dışına çıkarmak, p o ­
tansiyelini
gerçekleştirmek.
197
ÇOCUK
A n c a k b u u y g u l a n m a z . A k s i n e s e n d e n b i r ş e y çı­
kartılmaz, senin üzerine bir şeyler dökülür. Coğrafya
ve t a r i h ve fen ve m a t e m a t i k ; onlar b u n l a r ı senin içine
a k ı t ı p d u r u r . S e n p a p a ğ a n h a l i n e g e l i r s i n . S a n a b i r bil­
gisayarmış sın gibi
davranılmıştır;
bir bilgisayarı nasıl
besliyorlarsa seni de öyle besliyorlar. S e n i n eğitim k u ­
rumların
kafana
bir
şeylerin
tıkıştırıldığı y e r l e r d i r .
G e r ç e k eğitim s e n d e saklı olan şeyi — v a r o l u ş u n s a n a
bir hazine olarak k o y m u ş olduğu şey—
çıkaracaktır,
o n u keşfedecektir, o n u serbest bırakacaktır, seni parıl­
tılı h a l e g e t i r e c e k t i r .
Ve s ö z c ü ğ ü n diğer bir anlamı çok d a h a derinde­
dir:
Bu
"Eğitim"
seni
(education)
karanlıktan
sözcüğü
aydınlığa
educare'den
götürmek
gelir.
demektir.
M u a z z a m ö n e m e s a h i p b i r a n l a m : S e n i k a r a n l ı k t a n ay­
dınlığa ç ı k a r m a k .
İ n s a n k a r a n l ı ğ ı n içinde, bilinçsizliğin içinde y a ş a r .
Ve insanın ışıkla dolu o l m a kapasitesi vardır. Ateş ora­
dadır;
o
canlandırılmalıdır.
Bilinç oradadır fakat o
u y a n d ı r ı l m a l ı d ı r . S a n a h e r şey verilmiştir, sen o n u b e ­
raberinde getirdin; ancak yalnızca bir insan bedenine
sahip o l d u ğ u n için bir i n s a n haline gelmiş o l d u ğ u n d ü ­
ş ü n c e s i t o p t a n y a n l ı ş t ı r . V e b u fikir a s ı r l a r d ı r m u a z ­
zam m i k t a r d a yanlışlıkların n e d e n i olmuştur.
İ n s a n s a d e c e bir fırsat olarak, vesile o l a r a k d o ­
ğar. Ve çok az i n s a n erişir: Bir İsa, bir B u d a , b i r M u h a m m e d , bir B a h a d d i n . Ç o k az sayıda insan, çok az
v e ç o k u z u n a r a l a r l a g e r ç e k t e n b i r i n s a n haline gelir:
O n l a r ışıkla d o l u hale geldiğinde ve hiç k a r a n l ı k kal-
198
EĞİTİM
maçlığında, r u h u n u n hiçbir y e r i n d e d o l a n ı p d u r a n bi­
linçsizlik o l m a d ı ğ ı n d a ,
yalnızca
farkındalık
h e r ş e y ışık o l d u ğ u n d a ,
sen
olduğunda; o z a m a n hayat bir
r a h m e t olur.
Eğitim
ışığa
seni
getirir.
karanlıktan
Benim
Eğitim
burada
kendin
yaptığım şey b u d u r . B e n sana
kendin
olmayı
seni
olmaya
hazırlamalı.
öğretiyorum.
Şu an o seni
B e n s a n a k o r k u s u z olmayı öğ­
bir taklitçi olmaya
retiyorum; ben sana toplumsal
hazırlıyor; o sana
baskılara
boyun
eğmemeyi
öğretiyorum. B e n sana uzlaş­
macı
Ben
olmamayı
öğretiyorum.
sana konfor ve
nasıl başkaları gibi
olunacağını
öğretiyor.
rahatlık
için ö z l e m d u y m a m a y ı ö ğ r e t i y o r u m ç ü n k ü e ğ e r sen
konfor ve rahatlık özlemi çekersen t o p l u m s a n a b u n u
verecektir a m a bir b e d e l karşılığı. V e b u b e d e l çok b ü ­
yüktür:
Rahatlık
edinirsin
ama
bilincini yitirirsin.
Konfor elde edersin a m a r u h u n u kaybedersin.
Saygınlığa sahip olabilirsin a m a o z a m a n k e n d i n e
karşı d ü r ü s t olmazsın; sahte bir insan olursun; varolu­
şa ve kendine ihanet etmiş olursun. A n c a k t o p l u m bu­
n u ister, s e n k e n d i n e i h a n e t etmelisin. T o p l u m seni b i r
m a k i n e g i b i k u l l a n m a k i s t e r , t o p l u m s e n i n i t a a t k â r ol­
m a n ı i s t e r . T o p l u m u n s e n i n z e k i b i r v a r l ı k o l a r a k işle­
m e n e i h t i y a c ı y o k t u r ç ü n k ü z e k i b i r v a r l ı k z e k i b i r şe­
kilde d a v r a n a c a k t ı r ve "Hayır, b u n u y a p a m a m " diye­
ceği a n l a r olacaktır.
199
ÇOCUK
Ö r n e ğ i n eğer sen gerçekten zekiysen ve farkındaysan hiçbir o r d u n u n parçası olamazsın, imkânsız­
dır. H e r h a n g i b i r o r d u n u n p a r ç a s ı o l m a k için t e m e l ge­
reklilik o l a r a k zeki o l m a m a n lazımdır. B u y ü z d e n or­
d u d a h e r şekilde senin zekânı m a h v e t m e y e uğraşırlar.
Z e k â n ı y o k e t m e k için yıllara ihtiyaç vardır; onlar b u ­
na "eğitim" derler. Aptal emirlere uyulmak zorunda­
dır. S a ğ a d ö n , sola d ö n , ileri m a r ş , geriye m a r ş — ş u ,
b u — ve onlar her gün sabah akşam b u n a devam edip
d u r u r l a r . Y a v a ş y a v a ş kişi b i r r o b o t h a l i n e gelir, b i r
m a k i n e gibi işlemeye başlar.
Bir g ü n bir k a d ı n psikanaliste gitmiş ve " Ç o k en­
dişeliyim, u y u y a m ı y o r u m . K o c a m o r d u d a albay. N e
z a m a n tatil o l u p eve gelse b e n i m için bir k â b u s a d ö n ü ­
ş ü y o r . N e z a m a n sağ t a r a f a y a t ı p u y u ş a , h o r l a r v e öy­
l e y ü k s e k sesle h o r l a r k i s a d e c e b e n değil k o m ş u l a r bi­
le rahatsız olur. B a n a bir şey önerebilir misiniz? Ne
y a p m a l ı y ı m ? " diye sorar.
Psikanalist biraz d ü ş ü n ü r ve şöyle der: " Ş u n u ya­
p ı n . B u g e c e b i r d e n e y i n belki işe y a r a r , " d e r v e o n a b i r
r e ç e t e v e r i r ve o işe y a r a r .
Ve reçete çok basit bir şeydi. O n a sadece ş u n u
söylemişti: " H o r l a m a y a b a ş l a d ı ğ ı n d a sadece o n a
Sola
dön!' de."
K a d ı n b u n a i n a n a m a m ı ş t ı a m a b u n u y a p t ı ğ ı n d a işe
y a r a d ı ; u y k u s u n d a i k e n bile. O s a d e c e s a ğ t a r a f ı n d a y k e n h o r l u y o r d u v e k u l a ğ ı n a y a v a ş ç a , y ü k s e k sesle d e ğ i l
y u m u ş a k ç a "Sola d ö n " dedi. E s k i bir alışkanlık o l d u ğ u
için s o l a d ö n d ü . H o r l a m a d u r d u . U y k u s u n d a y k e n b i l e .
200
EĞİTİM
O r d u d a k i t ü m eğitim se­
n i n bilincini y o k e t m e k için,
Ordudaki
seni otomatik bir m a k i n e y a p ­
tüm
senin
m a k i ç i n d i r . O z a m a n g i d i p öl­
dürebilirsin. Aksi taktirde eğer
hâlâ birazcık zekâ taşıyorsan,
öldürdüğün
masum
diğer
olduğunu
yok
hiçbir
bilincini
etmek
için,
seni otomatik bir
kimsenin
göreceksin;
o ne s a n a ne de bir b a ş k a biri­
sine
eğitim
şey yapmamıştır.
makine
yapmak
içindir.
O zaman gidip
öldürebilirsin.
Ve o n u n evde geri d ö n ü ş ü n ü
b e k l e y e n b i r karısı olmalı. V e o n u n k ü ç ü k ç o c u k l a r ı
olabilir. V e o n l a r dilenci h a l i n e d ü ş e c e k l e r v e o n u n y a ş ­
l ı b i r a n n e s i y a d a y a ş l ı b i r b a b a s ı o l a b i l i r . O n l a r çılgı­
n a d ö n e c e k t i r . "Ve b e n niçin b u a d a m ı ö l d ü r ü y o r u m ?
S u b a y , ' Ö l d ü r m e y e başla, a t e ş ! ' d e d i ğ i için m i ? "
Z e k i bir kimse ateş edemeyecektir. Z e k i bir insan
m a s u m insanları ö l d ü r m e k t e n s e kendisi ölmeyi seçebi­
lir. K i m i a p t a l p o l i t i k a c ı l a r s a v a ş a g i r m e k i s t e d i d i y e ,
kimi politikacılar biraz g ü ç istedi diye; politikacılar ta­
r a f ı n d a n v e r i l m i ş k i m i a p t a l b e y a n a t l a r y ü z ü n d e n sa­
vaş başlamıştır. O öldürmeyecektir!
B e n b u n a eğitim derim: İnsanları d a h a zeki y a p ­
m a k . B e n i m b u r a d a yaptığım şey d e b u d u r . E ğ e r b u
alev yayılırsa bu k ö h n e , k o k u ş m u ş toplum a y a k t a ka­
l a m a z . O s e n i n bilinçsizliğin s a y e s i n d e h a y a t t a kalır, o
senin bilinçsizliğin sayesinde yaşar.
B u g ü n e k a d a r v a r o l m u ş o l a n eğitim h a k i k i değil­
dir. O insanlığa hizmet etmemiştir; aksine o m e n f a a t
201
ÇOCUK
gruplarına
Bugüne
kadar
var olmuş olan
eğitim,
hakiki
O
değildir.
insanlığa
hizmet
etmemiştir;
aksine o,
menfaat
hizmet
gruplarına
eder.
hizmet
eder.
geçmişe hizmet etmiştir.
O
Öğ­
r e t m e n geçmişin ajanı olmuş­
tur. O geçmiş inançları, varsa­
yımları,
mekte
yönlendirmeleri
olan
kuşağa
gel­
vermek
i ç i n b i r a r a c ı o l a r a k işlev g ö ­
r ü r : U f u k t a y ü k s e l e n y e n i bi­
linci k i r l e t m e k için, b u l a n d ı r ­
m a k için.
V e eğitim y ü z ü n d e n i n s a n ı n d e v r i m i ç o k gelişigü­
zel, z i g - z a g l ı o l m u ş t u r . F a k a t b u g ü n e k a d a r b a ş k a b i r
y o l u y o k t u . Ç ü n k ü geçmişte b i r şey v a r d ı : Bilgi o ka­
d a r y a v a ş gelişti ki o asırlar b o y u n c a n e r e d e y s e aynı
k a l d ı . B u n e d e n l e ö ğ r e t m e n y a p t ı ğ ı işte ç o k v e r i m l i y d i .
Bilinen h e r şey n e r e d e y s e sabitti; gelişmiyordu.
A n c a k ş i m d i b i r bilgi p a t l a m a s ı v a r d ı r . H e r şey o
k a d a r hızla değişiyor ki t ü m eğitim sisteminin m o d a s ı
geçti ve çağdışı kaldı. O bırakılmak z o r u n d a ve t a m a ­
mıyla y e n i b i r eğitim sistemi, o r t a y a çıkmalı. B u sade­
ce şimdi m ü m k ü n d ü r ; b u g ü n e k a d a r bu m ü m k ü n de­
ğildi. B e n i m " b i l g i p a t l a m a s ı " d e r k e n n e d e m e k i s t e d i ­
ğimi a n l a m a n gerekiyor.
Ü z e r i n d e altmış dakika olan bir d u v a r saati dü­
şün. Bu altmış dakika insan tarihinin üç bin yılını tem­
sil e d i y o r . Y a h u t h e r d a k i k a elli y ı l y a d a h e r s a n i y e
y a k l a ş ı k bir yıl. B u ölçeğin ü z e r i n d e d o k u z d a k i k a ön­
cesine k a d a r ö n e m l i hiçbir m e d y a değişikliği y o k t u .
D o k u z d a k i k a önce baskı makinesi devreye girdi. Üç
202
EĞİTİM
d a k i k a ö n c e telgraf, f o t o ğ r a f v e lokomotif. İ k i d a k i k a
ö n c e t e l e f o n , film, r o t a t i f b a s k ı . B i r d a k i k a ö n c e sesli
film, t e l e v i z y o n s o n o n s a n i y e d e , b i l g i s a y a r s o n b e ş v e
iletişim u y d u l a r ı s o n s a n i y e d e o r t a y a çıkmıştır. L a z e r
ışını b i r s a n i y e d e n d e k ı s a b i r s ü r e ö n c e o r t a y a çıkmış­
tır.
İ n s a n l a r ı n "bilgi p a t l a m a s ı " dediği şey b u d u r . D e ­
ğişim y e n i değildir; y e n i olan şey değişimin derecesidir.
V e t ü m farklılığı y a r a t a n ş e y b u d u r ç ü n k ü belli b i r
n o k t a d a y k e n niceliksel değişiklikler niteliksel değişik­
likler haline gelir.
E ğ e r s u y u d o k s a n d o k u z dereceye k a d a r ısıtırsan
o hâlâ sudur; belki sıcaktır a m a h â l â s u d u r . S a d e c e on­
da bir dereceye d a h a ihtiyaç vardır ve su buharlaşma­
ya başlar ve niteliksel bir değişim vardır. S a d e c e bir­
k a ç s a n i y e ö n c e s u g ö r ü n ü r h a l d e y d i ş i m d i ise g ö r ü n ­
m e z . S a d e c e b i r k a ç s a n i y e ö n c e s u aşağıya d o ğ r u akı­
y o r d u , ş i m d i ise y u k a r ı d o ğ r u y ü k s e l i y o r . O y e r ç e k i ­
mini aşmıştır, artık o ç e k i m kuvvetinin etkisi altında
değildir.
Hatırla.
Niceliksel
deği­
şiklik b e l l i b i r n o k t a d a n i t e l i k ­
sel h a l e g e ç e r . V e o l a n ş e y b u ­
d u r . D e ğ i ş i m y e n i değildir, b u ­
n u n bir haber değeri yoktur;
değişim h e r z a m a n gerçekleşi­
yor. A n c a k değişim oranı son
derece yenidir; o hiçbir z a m a n
Artık
değişim
o kadar
muazzamdır
ki,
öğretmen
eski
hizmet
tarzda
veremez.
Eğitim geçmiş haliyle
hizmet
veremez.
böyle olmamıştır.
203
ÇOCUK
Strikninin, tedavi edici ve ö l d ü r ü c ü dozajı arasın­
daki fark sadece bir derece meselesidir; N o r b e r t Winer'in söylediği şey b u d u r . Z e h i r d a h a d ü ş ü k bir doz­
d a y k e n b i r ilaç o l a r a k işlev görebilir. A n c a k a y n ı ilaç
eğer d a h a b ü y ü k bir d o z d a verilirse ölümcül olacaktır.
B e l l i b i r n o k t a d a o a r t ı k ilaç d e ğ i l z e h i r d i r .
Artık değişim o k a d a r m u a z z a m d ı r ki öğretmen
eski t a r z d a h i z m e t veremez. Eğitim geçmiş haliyle hiz­
met veremez. Geçmişteki y ö n t e m insanların hatırlama­
sına y a r d ı m etmekti.
Eğitim
şimdiye k a d a r zekânın
eğitimi değil, hafızanın, a n ı m s a m a n ı n eğitimi o l m u ş t u r .
G e ç m i ş k u ş a k t ü m bilgisini y e n i k u ş a ğ a a k t a r m ı ş t ı r .
V e y e n i k u ş a k o n u h a t ı r l a y a b i l i y o r . B u y ü z d e n iyi h a ­
fızası o l a n l a r ı n z e k i o l d u ğ u d ü ş ü n ü l ü y o r d u .
Bu böyle o l m a k z o r u n d a değildir. Hafızası n e r e ­
deyse hiç olmayan dehalar olmuştur. Albert Einstein'ın
iyi b i r h a f ı z a s ı y o k t u . H a f ı z a s ı m u c i z e v i o l a n i n s a n l a r
olmuştur a m a onların hiç zekâsı y o k t u . Hafıza zihinde­
k i m e k a n i k bir şeydir. Z e k â bilinçtir. Z e k â r u h u n u n bir
parçasıdır, hafıza beynin bir parçasıdır. Hafıza b e d e n e
aittir. Z e k â s a n a aittir.
Artık zekâ öğretilmelidir ç ü n k ü değişim o k a d a r
hızlıdır k i hafıza işe y a r a m a y a c a k t ı r . S e n b i r şeyi a n ı m ­
sayana k a d a r o ç o k t a n eskimiştir. Ve olan şey b u d u r :
Eğitim başarısız oluyor, üniversiteler başarısız oluyor
ç ü n k ü onlar eski y ö n t e m l e r i n d e ısrar ediyor. O n l a r bir
n u m a r a öğrenmişlerdir; üç bin yıldır b u n u yapıyorlar
ve artık onlar b u n u o k a d a r derinlemesine öğrenmiştir
ki d a h a başka ne yapabileceklerini bilmiyorlar.
204
EĞİTİM
Şimdi, onları gelecekte y a ş a m a y a m u k t e d i r kılan
bir eğitim v e r m e k t e n s e onların gelişimini engelleyecek
eski bilgileri ç o c u k l a r a v e r m e k tehlikelidir. A r t ı k onla­
r ı n g e r ç e k l e ş m e k t e o l a n hızlı değişimle y a ş a m a l a r ı için
zekâya ihtiyaçları vardır. Sadece y ü z yıl önce kasaba­
l a r ı n d a n dışarı hiç ç ı k m a m ı ş y a d a k a s a b a l a r ı n d a n as­
l a elli k i l o m e t r e d e n d a h a u z a ğ a g i t m e m i ş m i l y o n l a r c a
insan vardı. Milyonlarca insan h e p aynı y e r d e yaşadı.
D o ğ u m d a n ölüme dek. Artık h e r şey değişiyor, Ameri­
ka'da ortalama insan bir y e r d e sadece üç yıl yaşıyor.
V e b u t a m o l a r a k evlilik için d e sınırdır; ü ç yıl. O za­
m a n k i ş i k a s a b a s ı n ı , işini, k a r ı s ı n ı , k o c a s ı n ı d e ğ i ş t i r m e ­
ye başlar.
içinde yaşadığın tamamıyla yeni bir dünyadır. Ve
senin eğitimin seni y ü r ü y e n a m a k u l l a n ı m d a n k a l k m ı ş
ansiklopedi y a p a r . Farklılık y e n i değildir; y e n i olan şey
değişimin derecesidir.
D u v a r saatimizde, y a k l a ş ı k ü ç d a k i k a ö n c e değişi­
m i n y a p ı s ı n d a niteliksel b i r farklılık oluştu: D e ğ i ş i m
değişti.
Artık zekâyı ö ğ r e t m e k z o r u n d a y ı z . Böylelikle ço­
cukları h e r g ü n gerçekleşen y e n i şeylerle y a ş a m a bece­
risine sahip kılabiliriz. O n l a r ı
gelecekte
hiçbir
kulla­
n ı m alanı o l m a y a n şeylerle y ü k l e m e . E s k i k u ş a k , öğ­
r e n m i ş o l d u ğ u şeyi ö ğ r e t m e m e l i d i r . E s k i k u ş a k çocu­
ğun
d a h a zeki
olmasına y a r d ı m
etmek
zorundadır,
böylelikle o, gelecek olan y e n i gerçekliklere a n ı n d a ya­
n ı t v e r m e y e m u k t e d i r olabilir. E s k i k u ş a k , b u gerçek­
liklerin neler olabileceğini h a y a l bile e d e m e z .
205
ÇOCUK
Senin çocukların belki de Ay'da yaşıyor olacak;
onların içinde y a ş a m a k için b a m b a ş k a bir atmosferi
olacak.
Çocukların yeryüzü
g ö k y ü z ü n d e yaşayabilir.
aşırı kalabalıklaştığı için
Çocukların yeraltında ya da
s u y u n altında y a ş a m a k z o r u n d a kalabilir.
Hiç kimse
ç o c u k l a r ı n ı n n a s ı l y a ş a m a k z o r u n d a k a l a c a ğ ı n ı bile­
mez. O n l a r belki de sadece tabletlerle, vitamin haplarıyla y a ş a y a c a k t ı r . . . o n l a r t a m a m ı y l a farklı b i r d ü n y a ­
da yaşıyor olacaklar. Bu y ü z d e n onlara geçmişin an­
siklopedik bilgilerini verip d u r m a n ı n hiçbir y a r a r ı yok­
tur.
Onları y e n i gerçekliklerle yüzleşmeye hazırlama­
mız gerekiyor.
Onları
farkındalıkla,
m e d i t a s y o n haliyle hazırla­
m a k zorundayız. O z a m a n eğitim doğru olacaktır. O
z a m a n o g e ç m i ş e ve ölü o l a n a h i z m e t e t m e y e c e k t i r ; o
geleceğe h i z m e t edecektir. O y a ş a m a k t a olana h i z m e t
edecektir.
B e n i m g ö r ü ş ü m e g ö r e g e r ç e k eğitim, b a ş k a l d ı r a n ,
altüst edici olmalıdır. Şimdiye k a d a r o, O r t o d o k s o l m u ş ­
tur, şimdiye k a d a r o düzenin parçası olmuştur. G e r ç e k
eğitim b a ş k a hiçbir k u r u m u n ö ğ r e t m e d i ğ i şeyleri öğret­
m e l i d i r . O , e n t r o p i k a r ş ı t ı b i r işin p a r ç a s ı o l m a l ı d ı r .
Devletin, düzenin ve t o p l u m u n kurumlarının hep­
s i n i n g e l i ş i m i e n g e l l e d i ğ i n i u n u t m a . O n l a r n i ç i n gelişi­
m i engelliyor? Ç ü n k ü h e r gelişme m e y d a n o k u m a geti­
r i r v e o n l a r y e r l e ş m i ş t i r . D ü z e n i n i n b o z u l m a s ı n ı k i m is­
t e r ? i k t i d a r d a o l a n l a r y e n i h i ç b i r ş e y i n o l m a s ı n ı iste206
EĞITIM
mezler ç ü n k ü bu güç dengesi­
ni
değiştirecektir,
iktidarda
olanlar y e n i hiçbir şeyin orta­
y a çıkmasını istemezler, ç ü n k ü
yeni
şey y e n i
insanları
güçlü
h a l e g e t i r e c e k t i r . H e r y e n i bil­
gi, d ü n y a y a y e n i b i r g ü ç k a t a r .
Ve eski k u ş a k h ü k ü m r a n l ı ğ ı n ı ,
Eğitim,
hizmet
devrime
etmelidir.
Ancak o, bu haliyle
hükümete
ve
din adamına ve
kiliseye
hizmet
eder.
elindekini yitirmek istemez.
Eğitim devrime hizmet etmelidir. A n c a k o bu ha­
liyle h ü k ü m e t e v e d i n a d a m ı n a v e k i l i s e y e h i z m e t e d e r .
Ç o k z o r fark edilir b i r şekilde köleler hazırlar: D e v l e ­
tin köleleri, kilisenin köleleri. E ğ i t i m i n g e r ç e k hedefi,
artık insanın gelişimine hizmet etmeyen ve zararlı ve
k e n d i k e n d i n i y o k etmeye y a r a y a n modası geçmiş dav­
ranışları, inançları ve varsayımları yerle bir etmelidir.
Bir g ö r ü ş m e d e , E r n e s t H e m i n g w a y ' e "iyi bir ya­
zarı o l u ş t u r a n o l m a z s a olmaz bir şey t a n ı m l a y a m a z mı­
sınız?" diye sorulmuştur.
" E v e t , v a r d ı r . B ü y ü k b i r y a z a r o l m a k için kişinin
d o ğ u ş t a n b i r pislik d e t e k t ö r ü olması gerekir. Ş o k a da­
y a n ı k l ı b i r pislik d e t e k t ö r ü olması g e r e k i r " diye yanıt­
lamıştı.
Ve b e n i m gerçek eğitim d ü ş ü n c e m de b u d u r . Ço­
c u k l a r pisliği ayırt e d e b i l e c e k şekilde eğitilmeli, disip­
line edilmelidir. G e r ç e k t e n zeki bir i n s a n b i r pislik de­
tektörüdür. Bir şey söylediğinde h e m e n o n u n önemli
b i r ş e y m i y o k s a g ü b r e m i o l d u ğ u n u bilir.
207
ÇOCUK
insan
bilincinin
evrimi,
pisliğe
saygı
duymaya
karşı verilen mücadelenin u z u n tarihinden b a ş k a bir
şey değildir, i n s a n l a r pisliğe saygı d u y u p , i b a d e t e d i p
duruyor. Onların inançlarının yüzde doksan dokuzu
sadece yalandır. Onların inancının y ü z d e d o k s a n do­
k u z u insanlık karşıtı, h a y a t karşıtıdır. O n l a r ı n inancı­
n ı n y ü z d e d o k s a n d o k u z u o k a d a r ilkel o k a d a r b a r b a r ­
ca, o k a d a r t a m a m ı y l a c a h i l c e d i r k i i n s a n l a r ı n h â l â o n ­
lara inanıyor olması i n a n d a c a k gibi değildir.
H a k i k i eğitim — n e k a d a r
Hakiki
eğitim
—ne kadar eski,
saygın,
itibarlı
olsa da—
tüm
saçmalıkları
bırakmana
yardım
edecektir.
O sana gerçeği
öğretecektir.
eski, saygın, itibarlı olsa d a —
tüm
saçmalıkları
bırakmana
y a r d ı m edecektir. O s a n a ger­
çeği öğretecek. O s a n a hiçbir
h u r a f e y i değil, nasıl d a h a n e ­
şeyle y a ş a n a b i l e c e ğ i n i ö ğ r e t e ­
cektir. O sana hayatı onayla­
mayı öğretecektir. O sana ha­
y a t a saygı d u y m a y ı ve b a ş k a
d a h i ç b i r şeye d u y m a m a y ı öğ­
retecektir. O s a n a h a y a t a saygı d u y m a y ı öğretecektir
ve b a ş k a bir şey değil. O s a n a nasıl v a r o l u ş a d e r i n b i r
a ş k l a b a ğ l a n a c a ğ ı n ı ö ğ r e t e c e k . O s a d e c e z i h n e a i t ol­
m a y a c a k , o a y n ı z a m a n d a k a l b e de ait olacak.
O s a n a bir zihinsizlik o l m a n d a da y a r d ı m e d e c e k .
Eğitimde eksik olan boyut b u d u r . O sadece s a n a zihin­
sel k a v r a m l a r ı n i ç i n d e d a h a ç o k t a k ı l ı p z i h i n d e k a y b o l ­
m a y ı ö ğ r e t i r . Z i h i n iyidir, k u l l a n ı ş l ı d ı r a m a o s e n i n b ü ­
t ü n l ü ğ ü n değildir. Kalp de vardır. Aslında o zihinden
208
EĞİTİM
ç o k d a h a ö n e m l i d i r ç ü n k ü z i h i n d a h a iyi t e k n o l o j i y a r a ­
t a b i l i r , s a n a d a h a iyi m a k i n e l e r , d a h a iyi e v l e r , d a h a iyi
y o l l a r s u n a b i l i r a m a seni d a h a iyi b i r i n s a n y a p a m a z . O
seni d a h a çok sevecen, d a h a ç o k şairane, d a h a zarif ya­
pamaz. O sana hayatın coşkusunu, kutlamayı sunamaz.
O senin bir şarkı ve bir dans o l m a n a y a r d ı m edemez.
G e r ç e k eğitim sana kalbin yöntemlerini de öğre­
tir. V e g e r ç e k eğitim s a n a a ş k ı n olanı d a öğretir. Z i h i n
b i l i m i ç i n d i r , k a l p s a n a t , şiir, m ü z i k v e d i n i n a ş k ı n h a ­
le gelmesi içindir. Bir eğitim t ü m b u n l a r a h i z m e t etme­
diği sürece d o ğ r u değildir. Ve hiçbir eğitim sistemi he­
nüz bunu yapmamıştır.
P e k ç o k g e n ç insanın senin kolejlerini, senin ü n i ­
versitelerini t e r k etmesi şaşırtıcı değildir ç ü n k ü o n u n
t o p t a n saçmalık o l d u ğ u n u görebilir, o n u n t o p t a n aptal­
lık o l d u ğ u n u g ö r e b i l i r .
B a ş k a hiçbir k u r u m b u n u y a p a m a z , sadece eğitim
b u n u yapabilir: Üniversiteler mutasyonun tohumlarını
ekmelidir ç ü n k ü yeni insan d ü n y a y a gelmek zorunda­
dır.
İlk ışıklar şimdiden ulaşmıştır. Yeni insan h e r g ü n
geliyor ve biz d ü n y a y ı o n a h a z ı r l a m a k z o r u n d a y ı z . Ve
y e n i insanla birlikte y e n i bir insanlık ve y e n i bir d ü n ­
ya. Ve eğitim dışında yeni insanı kabul edecek, o n u n
için o r t a m ı h a z ı r l a y a c a k b a ş k a b i r olasılık y o k t u r . V e
şayet biz o n u n için o r t a m ı h a z ı r l a y a m a z s a k y o k oluş,
kıyamet kopacaktır.
Bizim b u r a d a yaptığımız deneyler, gerçekten y e n i
bir üniversite y a r a t m a çabasıdır. Ve bu y a p ı l m a k zo209
ÇOCUK
rundadır. Ve bu, dünyanın her yerindeki pek çok yer­
de yapılmak zorundadır. Bu d e n e y her ülkede yapıl­
malıdır. V e ç o k azı b u m e y d a n o k u m a y ı k a b u l e d e c e k ­
tir a m a b u n l a r h a b e r c i l e r o l a c a k t ı r . B u b i r k a ç ı y e n i ça­
ğı ve y e n i insanı ve y e n i insanlığı ilan edecektir.
Walt Whitman
Bilgili
astronomu
Kanıtlar,
sayılar
Tablolar
Onları
ve
şöyle y a z m ı ş t ı r :
duyduğumda;
önümde
diyagramlar
ölçmem,
Astronomun
sütunlar
sıralandığında;
bana;
toplamam,
ders
halinde
verdiği
çıkarmam
toplantı
için
odasında
gösterildiğinde.
coşkuyla
alkışlandığını,
Oturduğum
Ayağa
yerde
kalkıp
sessizce
Gizemli
gecenin
Etrafta
dolaşmaya
Ne kadar da
Bitkin
Ve
ve
arada
Sessizliğine
duyduğum
dışarı
mistik
hasta
kadar
beklenmedik
bir şekilde
düştüm;
sırada yıldızların
başımı
çıktım,
havasında
başlayana
çabuk,
zaman
kaldırıp
mükemmel
baktım.
Y e n i eğitim, h a k i k i eğitim s a n a sadece m a t e m a t i k ,
t a r i h , coğrafya, fen ö ğ r e t m e m e l i d i r ; o a y n ı z a m a n d a
s a n a gerçek ahlakı da öğretmelidir: Estetik. B e n ger­
çek
ahlakı estetik olarak adlandırıyorum: G ü z e l olanı
hissetme duyarlılığı. Ç ü n k ü Tanrısallık güzellik o l a r a k
210
EĞITIM
gelir: B i r g ü l d e y a d a b i r n i l ü ­
ferde;
Ben
gün doğumunda ya da
g ü n b a t ı m ı n d a , y ı l d ı z l a r d a ; sa­
gerçek
ahlakı
bahın erken saatlerinde kuşlar
estetik
olarak
şarkı söylüyor. Ya da damla­
lar, k a n a t l a n m ı ş b i r k u ş . . . h a ­
kiki eğitim seni doğaya d a h a
çok ve
adlandırıyorum :
Güzel olanı
hissetme
duyarlılığı.
d a h a çok yakınlaştır-
m a l ı d ı r ç ü n k ü s a d e c e d o ğ a y a g i d e r e k y a k ı n l a ş a r a k ila­
hi olana giderek daha çok yakınlaşacaksın.
Eğer entelekt kendini
tanıma yolculuğunda
böylesi bir engelse o zaman onu eğitmek ve
onu
keskinleştirmek
anlamsız değil
midir?
Onların, masumiyeti ve kendilerini
ifade
edebilmeleri yüzünden
çocukları
entelektlerini
eğitmeye göndermeden
önce
doğrudan
meditasyona
yönelmelerine
yardım edilmesi mümkün değil midir?
B u d ü ş ü n ü l m e y e d e ğ e r , b u ö n e m l i . V e d o ğ a l ola­
r a k ş a y e t e n t e l e k t b u k a d a r b ü y ü k b i r e n g e l s e h e r şey­
d e n ö n c e o n u niye eğitmeliyiz sorusu o r t a y a çıkar. N i ­
çin çocuklar, o n l a r h â l â m a s u m v e b a s i t k e n üniversite­
ye gönderilmektense meditasyonla tanıştırılmasın? O n ­
ların mantığını ve düşüncelerini fakültede oluşturmaktansa, o n l a r ı e ğ i t m e k t e n s e ne için onları masumiyetleri­
nin ve sadeliklerinin içinde meditasyona daldırmaya­
lım. E ğ e r e n t e l e k t b i r engelse niçin gelişmesine y a r d ı m
edilsin? N i ç i n gelişmeden ö n c e o n d a n k u r t u l m a y a l ı m ?
211
ÇOCUK
E n t e l e k t s a d e c e b i r e n g e l o l s a y d ı , o z a m a n b u iyi
olurdu. A n c a k bir engel aynı z a m a n d a bir atlama taşı
d a olabilir. B i r p a t i k a d a y ü r ü y o r s u n v e p a t i k a n ı n orta­
sında k o c a m a n bir k a y a d u r u y o r . Şimdi, bu bir engel­
dir. Ve sen p a t i k a b u r a d a n biçbir y e r e gitmiyor diye
d ü ş ü n e r e k g e r i dönebilirsin. A n c a k şayet k a y a y a tır­
m a n ı r s a n , ö n c e k i n d e n t a m a m ı y l a d a b a farklı seviyede
y e n i b i r p a t i k a o r t a y a çıkar. Y e n i bir b o y u t açılır.
Z e k i o l m a y a n kişi k a y a y ı b i r engel o l a r a k g ö r ü p
geriye d ö n e c e k t i r . Z e k i olan k a y a y ı bir m e r d i v e n gibi
k u l l a n a c a k t ı r . Ve zekâ, bilgelik bizim entelekt dediği­
miz ş e y d e n t a m a m ı y l a farklı bir şeydir.
E n t e l e k t i e ğ i t m e d e n ç o c u k l a r h a y v a n l a r gibi kala­
caktır. O n l a r bilge olmayacaklardır, onlar v a h ş i hay­
v a n l a r gibi kalacaktır. E l b e t t e engelleri o l m a y a c a k t ı r
a m a d a h a y ü k s e ğ e t ı r m a n m a k i ç i n h i ç b i r a r a ç l a r ı d a ol­
mayacaktır. K e n d i içinde ne k a y a bir engeldir, ne de
merdiven bir destektir.
Bu yüzden
her
çocuğun
entelektüel
eğitimden
geçmesi bir gerekliliktir. Ve bu eğitim ne k a d a r güzel­
se, b u e ğ i t i m n e k a d a r k e s k i n s e , e n t e l e k t k a y a s ı d a o
k a d a r güçlü, engin, b ü y ü k t ü r ; o k a d a r iyidir ç ü n k ü bu,
o o r a n d a d a h a y ü k s e k y e r l e r e u l a ş m a k için b i r a r a ç t ı r .
Bu k a y a n ı n a l t ı n d a ezilen kişi a k a d e m i s y e n d i r . Bu ka­
y a n ı n t e p e s i n d e d u r a n kişi ise ermiştir. V e k o r k u s u n ­
d a n k a y a y a y a k l a ş a m a y a n kişi cahildir.
Cahil k i m s e n i n entelekti asla eğitilmemiştir; aka­
d e m i s y e n i n entelekti eğitilmiştir a m a o n u n ötesine ge­
çememiştir; bilge kimsenin entelekti sadece eğitilme212
EĞİTİM
miştir a y n ı z a m a n d a o, o n u n
Mantık,
ötesine geçmeyi de başarmış­
sadece
tır.
Kaçmanın
yararı
olmaz;
kişi içinden ve ötesine g e ç m e ­
l i d i r . V e d e n e y i m n e o l u r s a ol­
sun
kişi
içinden
onu
yoğunlaştırır,
geçerse
bu
bu
kişiyi
parlatır.
lekti eğitilmek
caktır,
onun
leştirilmek
z o r u n d a kala­
hayatı
yok etmek için
kullanabiliriz:
O zaman o
tahrip
onu
için
Bu yüzden çocuğun ente­
bir araçtır.
Onu
edicidir;
hayat yaratmak
kullanabiliriz:
O zaman o
yaratıcıdır.
mantığı keskin-
zorunda
kalacak­
t ı r . B ö y l e l i k l e o b i r kılıç g i b i o l u r . V e s o n r a s ı n d a o n u n
kılıçla k e n d i s i n i m i keseceği, i n t i h a r m ı e d e c e ğ i y a d a
birisinin h a y a t ı n ı m ı k u r t a r a c a ğ ı t a m a m ı y l a k e n d i ze­
kâsına bağlıdır.
M a n t ı k sadece bir araçtır. O n u hayatı y o k etmek
için kullanabiliriz: O z a m a n o t a h r i p edicidir; o n u h a ­
y a t y a r a t m a k için kullanabiliriz: O z a m a n o y a r a t ı c ı d ı r .
A n c a k kesin olan bir şey vardır: Çocukları entelektten
m a h r u m bırakmak, onları zeki yapmayacaktır. O n l a r
h a y v a n l a r gibi m a s u m olacaktır a m a ermişler gibi m e ditasyon halinde olmayacaklardır.
P e k ç o k k e z b i r ç o c u ğ u n b i r k u r t t a r a f ı n d a n or­
m a n a g ö t ü r ü l d ü ğ ü o l m u ş t u r . K ı r k yıl k a d a r ö n c e Kalk ü t a y a k ı n l a r ı n d a k i o r m a n l a r d a böyle iki kız b u l u n ­
m u ş t u . O n yıl k a d a r önce L u c k n o w y a k ı n l a r ı n d a k i bir
o r m a n d a k u r t l a r tarafından b ü y ü t ü l m ü ş b a ş k a bir ço213
ÇOCUK
cuk bulundu. Bu çocuk epey büyümüştü; yaklaşık on
d ö r t y a ş ı n d a y d ı . Bu ç o c u k hiç insan eğitimi almamıştı,
okul nedir bilmiyordu, hiçbir insanla arkadaş olmamış­
tı; o k u r t l a r t a r a f ı n d a n h e n ü z b e ş i ğ i n d e k i b i r b e b e k k e n
alınmıştı. Y a n i o kurtlarla birlikte b ü y ü m ü ş t ü .
O iki
ayağı üzerinde dahi d u r a m ı y o r d u çünkü bu da insan
eğitiminin b i r p a r ç a s ı d ı r . S e n s a d e c e k e n d i k e n d i n e iki
ayağının üzerinde d u r d u ğ u n u asla d ü ş ü n m e ,
o sana
öğretilmiştir.
insan bedeni, dört ayak üzerinde yürümeye göre
yapılanmıştır.
Hiçbir
çocuk
doğumundan
s o n r a iki
a y a ğ ı ü z e r i n d e y ü r ü m e z , d ö r d ü n ü n ü z e r i n d e y ü r ü r ; iki
a y a k ü z e r i n d e y ü r ü m e k bir ö ğ r e n m e d i r . Bilim a d a m l a ­
rına, fizyologlara s o r a r s a n s a n a ç o k g a r i p b i r şey söy­
lerler. O n l a r i n s a n b e d e n i n i n a s l a h a y v a n l a r gibi sağ­
lıklı o l a m a y a c a ğ ı n ı s ö y l e r l e r ç ü n k ü i n s a n b e d e n i d ö r t
a y a k ü z e r i n d e y ü r ü m e y e g ö r e y a r a t ı l m ı ş t ı r v e o h e r şe­
y i m a h v e t m i ş t i r ; o iki a y a k ü z e r i n d e y ü r ü y o r b u y ü z ­
d e n de t ü m sistem bozulur. Bu bir d a ğ a ç ı k m a k için ta­
s a r l a n m a m ı ş bir a r a b a gibidir; y e r ç e k i m i k a n u n l a r ı b o ­
zulur. Ç ü n k ü d ö r t ayakla y e r d e y ü r ü r s e n dengeli olur­
sun, ağırlığın eşit bir şekilde d ö r t a y a ğ a dağılır ve be­
d e n i n y e r ç e k i m i n e p a r a l e l h a l e gelir, t ü m o m u r g a n b o ­
y u n c a eşit m i k t a r d a y e r ç e k i m i k u v v e t i dağılır v e s o r u n
olmaz. F a k a t iki b a c a ğ ı n ü z e r i n d e a y a k t a d u r d u ğ u n d a
h e r ş e y a l t ü s t o l u r . K a n zıt y ö n d e , y u k a r ı d o ğ r u a k m a k
z o r u n d a d ı r ; ciğerler g e r e k s i z b i r b i ç i m d e f a z l a d a n ça­
l ı ş m a k z o r u n d a d ı r . H e r z a m a n y e r ç e k i m i ile b i r m ü c a ­
dele vardır.
214
D ü n y a aşağı d o ğ r u çekiyor.
Bu yüzden
EĞİTİM
e ğ e r b i r i n s a n k a l p r a h a t s ı z l ı ğ ı n d a n ö l ü r s e b u n d a şaşı­
lacak hiçbir şey y o k t u r . H i ç b i r hayvan k a l p rahatsızlı­
ğından ölmez; kalp rahatsızlığı h a y v a n l a r d a gelişmez
ve o i n s a n l a r d a k a ç ı n ı l m a z bir şeydir. O n u n b a z ı in­
sanlarda gerçekleşmemesi bir mucizedir; aksi taktirde
normalde o n u n olması kaçındmazdır ç ü n k ü k a n ı ters
y ö n d e p o m p a l a m a işi s ü r e k l i o l a r a k y a p ı l m a k t a d ı r : B u
bir z o r u n l u l u k t u r a m a d o ğ a bazı şeyleri b u şekilde tasarlamamıştır.
S o n u ç t a b u ç o c u k iki a y a k ü z e r i n d e y ü r ü y e m e d i ,
o sadece dört ayak üzerinde koşabiliyordu. Ve o n u n
k o ş m a s ı insanlarınki gibi değildi, o k u r t l a r ı n k i gibiydi.
A y r ı c a o k u r t l a r gibi çiğ et y i y o r d u . O ç o k g ü ç l ü y d ü —
sekiz t a n e g ü ç l ü a d a m o n u t u t m a k t a z o r l u k çekiyor­
d u — ve o, neredeyse bir k u r t t u . Isırabilirdi, etinden
bir p a r ç a kopartabilirdi. Yırtıcı!
O meditasyon halin­
deki bir azize d ö n ü ş e m e m i ş t i , o n u n olabildiği t e k şey
v a h ş i b i r h a y v a n d ı . V e b e n z e r v a k a l a r B a t ı ' d a d a ol­
muştur:
O r m a n d a hayvanlar tarafından çocuklar ye­
tiştirilmiştir, o n l a r h a y v a n o l a r a k b u l u n m u ş t u r .
S o n r a s ı n d a b u ç o c u ğ u e ğ i t m e k için ç a b a sarf edil­
di. Altı a y b o y u n c a h e r t ü r d e n masajlar v e elektrik te­
davileri y a p ı l d ı . V e o n u n z a r z o r iki a y a ğ ı ü z e r i n d e
durması sağlandı. Ve k ü ç ü c ü k bir yalpa ve dört ayak
üzerine d ö n ü y o r d u ç ü n k ü iki a y a k ü z e r i n d e d u r m a k
çok zor bir şeydi. D ö r t a y a k ü z e r i n d e d u r m a n ı n ne ka­
d a r eğlenceli bir şey o l d u ğ u h a k k ı n d a hiçbir fikrin y o k ,
b u y ü z d e n s e n iki a y a k ü z e r i n d e d u r u y o r s u n v e a z a p
çekiyorsun.
215
ÇOCUK
Ç o c u ğ a bir isim verildi. O n u eğitmeye çalışmak­
tan y o r g u n düştüler ve ölmeden önce onun öğrenebil­
diği ve söyleyebildiği t e k bir s ö z c ü k vardı:
Rama.
O
s a d e c e k e n d i a d ı n ı söyleyebiliyordu. Bir b u ç u k y ı l için­
de öldü.
Bu
çocuk üzerinde
çalışan bilim a d a m l a r ı
o n u n bu eğitim y ü z ü n d e n ö l d ü ğ ü n ü söyledi ç ü n k ü o
v a h ş i b i r h a y v a n ı n y a v r u s u n d a n d a h a fazla b i r ş e y d e ­
ğildi.
Bu aynı z a m a n d a bir çocuğu okula göndererek
h a y a t ı n d a n e k a d a r çok şeyi basitçe ö l d ü r d ü ğ ü m ü z ü
gösteriyor.
Onların coşkularını öldürüyoruz,
onların
vahşiliğini ö l d ü r ü y o r u z . O k u l l a r d a k i b ü t ü n s o r u n bu­
d u r . O t u z ç o c u k t a n o l u ş a n b i r sınıfı
vahşi hayvanı—
tek bir öğretmene
—şu otuz tane
teslim
ediyoruz.
Ö ğ r e t m e n i n ellerine onları medenileştirme görevi d ü ­
ş e r . B u y ü z d e n ö ğ r e t m e n l i k m e s l e ğ i n d e n d a h a c a n sı­
kıcı bir meslek y o k t u r . Bir ö ğ r e t m e n d e n d a h a çok stres
s a h i b i b i r i n s a n y o k t u r . O n l a r ı n işi g e r ç e k t e n z o r d u r .
A n c a k b u ç o c u k l a r ı n eğitilmesi gerekecek; aksi taktir­
de onlar insan haline gelemeyecektir. M a s u m olacak­
lardır a m a bu masumiyet cahdlikten kaynaklanacaktır.
Bir a d a m d a bilmediği için m a s u m d u r a m a b ü d i k t e n
s o n r a m a s u m haline gelirse o z a m a n y a ş a m çiçeği a ç a r .
E n t e l e k t i n eğitimi gereklidir; s o n r a s ı n d a entelek­
tin aşılması gereklidir. Ve sahip olmadığın bir şeyi nasıl yitireceksin? Einstei
yacağı h u z u r u nasıl deneyimleyeceksin? B u h u z u r kı­
yaslanamayacaktır çünkü o fırtınadan sonraki h u z u r
olacaktır. Fırtına henüz gelmemiştir. Ç o k m i k t a r d a en-
216
EĞİTİM
t e l e k t ü e l j i m n a s t i k t e n s o n r a e n t e l e k t i b i r k e n a r a fırlat­
m a k t a n bir kimsenin alacağı tat tıpkı kişinin bir hasta­
l ı k t a n i y i l e ş t i k t e n s o n r a h i s s e d e c e ğ i s a f s a ğ l ı ğ ı n t a d ı gi­
bidir.
Ö n c e s i n d e çok b ü y ü k b i r ıstırap olan, d ü ş k ü n l ü k
anlamına gelen bir şeyden vazgeçmek b ü y ü k bir mut­
luluktur.
Entelektin ıstırabından geç,
saadetine
erişebilirsin.
böylelikle bilgeliğin
Dünyanın
kederinin
içinden
geç, böylelikle n i h a i k e n d i n d e n geçiş, ilahi olanı fark
ediş senin olabilsin.
Zıtlıkların
içinden
geçmek
z o r u n d a kalacaksın,
tek yol b u d u r .
Beş Boyutlu Eğitim
Şimdiye k a d a r eğitim s o n u ç odaklı olmuştur: Ne
ö ğ r e n d i ğ i n i n ö n e m i y o k t u r ; ö n e m l i o l a n şey, b i r y a d a
iki yıl s o n r a g e l e c e k o l a n s ı n a v d ı r . B u geleceği ö n e m l i
kılar,
şimdiki z a m a n d a n d a h a ö n e m l i kılar. B u şimdi­
k i anı gelecek için k u r b a n e d e r . V e b u senin y a ş a m tar­
zın h a l i n e gelir; sen h e r z a m a n anı, o a n m e v c u t olma­
y a n bir ş e y için k u r b a n e d e r s i n . B u h a y a t t a m u a z z a m
bir boşluk yaratır.
B e n i m v i z y o n u m d a k i k o m ü n d e b e ş b o y u t l u eği­
tim olacaktır.
B u b e ş b o y u t a g i r m e d e n ö n c e b i r k a ç ş e y i n o t et­
m e k gerekir. Bir: Eğitimin p a r ç a s ı olarak hiçbir t ü r d e n
217
ÇOCUK
sınav değil, h e r g ü n h e r saat ö ğ r e t m e n l e r t a r a f ı n d a n
g ö z l e m o l m a l ı d ı r . Ö ğ r e t m e n l e r i n y ı l b o y u n c a f a r k et­
t i k l e r i ş e y l e r d a h a ileri m i g i d e c e ğ i n e y o k s a b i r a z d a h a
a y n ı sınıfta m ı k a l a c a ğ ı n a k a r a r v e r e c e k t i r .
H i ç kimse kalmaz, hiç kimse geçmez: Sadece bazı
insanlar d a h a hızlıdır ve bazı insanlar birazcık tembel­
d i r ç ü n k ü b a ş a r ı s ı z l ı k fikri ç o k d e r i n b i r a ş a ğ ı l ı k d u y ­
g u s u y a r a t ı r v e başarılı o l m a fikri d e b a ş k a t ü r d e n b i r
hastalığı, ü s t ü n olmayı y a r a t ı r .
H i ç k i m s e a ş a ğ ı d a değildir, hiç k i m s e ü s t ü n değil­
dir.
Kişi sadece kendisidir, kıyaslanamaz. Bu n e d e n l e
sınavların bir yeri olmayacaktır.
Bu t ü m perspektifi
gelecekten şimdiki a n a çevirecektir. Senin t a m şimdiki
a n d a n e y a p t ı ğ ı n belirleyici olacaktır, iki yılın s o n u n ­
d a k i b e ş t a n e s o r u değil, i k i y ı l s ü r e s i n c e i ç i n d e n g e ç e ­
ceğin binlerce şeyin h e r biri belirleyici olacaktır; böy­
lelikle e ğ i t i m s o n u ç o d a k l ı o l m a y a c a k t ı r .
Geçmişte öğretmenin muazzam önemi olmuştur
ç ü n k ü o , t ü m s ı n a v l a r ı g e ç m i ş o l d u ğ u n u bilir, o b i l g i
toplamıştır. A n c a k d u r u m değişmiştir. Ve s o r u n l a r d a n
biri de b u d u r : D u r u m l a r değişir a m a bizim tepkileri­
miz eski o l a r a k kalır. Artık bilgi p a t l a m a s ı o k a d a r b ü ­
yük, o k a d a r m u a z z a m , o k a d a r hızlıdır ki hiçbir bilim­
sel k o n u h a k k ı n d a b ü y ü k b i r k o n u y a z a m a z s ı n ç ü n k ü
kitap t a m a m l a n a n a k a d a r eskimiş olacaktır; y e n i bul­
gular, y e n i gerçekler o n u geçersiz kılacaktır. Bu y ü z ­
d e n a r t ı k bilim, k i t a p l a r a değil, m a k a l e l e r e , p e r i y o d i k
yayınlara bağlıdır.
218
EĞİTİM
Ö ğ r e t m e n o t u z yıl ö n c e eğitilmiştir.
Otuz yılda
h e r şey değişmiştir ve o h â l â o n a öğretilen şeyi t e k r a r
ediyor. O eski kalmıştır ve öğrencileri de eski yapıyor.
Bu yüzden benim vizyonumda öğretmene yer yoktur,
ö ğ r e t m e n l e r y e r i n e , r e h b e r l e r o l a c a k t ı r v e a r a d a k i far­
kı anlamak gerekiyor: R e h b e r sana k ü t ü p h a n e d e k o n u
h a k k ı n d a k i e n s o n bilgiyi n e r e d e b u l a c a ğ ı n ı söyleye­
cektir.
V e ö ğ r e t m e k e s k i m o d a ş e k l i ile y a p d m a m a l ı d ı r
ç ü n k ü t e l e v i z y o n b u n u ç o k d a h a iyi b i r ş e k i l d e y a p a b i ­
lir,
en son bilgiyi hiçbir s o r u n o l m a d a n sağlayabilir.
Öğretmen
senin
kulaklarına
seslenir;
televizyon
ise
doğrudan gözlerine hitap eder ve bu etki çok d a h a bü­
y ü k t ü r . Ç ü n k ü gözler h a y a t t a k i d u r u m l a r ı n y ü z d e sek­
senini emer; onlar en canlı kısımdır.
E ğ e r b i r şeyi görebilirsen o n u h a t ı r l a m a n a g e r e k
y o k t u r ; a n c a k eğer bir şeyi d i n l e r s e n o n u a n ı m s a m a k
zorundasın.
E ğ i t i m i n n e r e d e y s e y ü z d e d o k s a n sekizi
televizyon aracılığıyla verilebilir ve çocukların soraca­
ğı sorular bir bilgisayar tarafından cevaplanabilir. Öğ­
r e t m e n s a d e c e s a n a d o ğ r u k a n a l ı g ö s t e r m e k i ç i n , bilgi­
sayarı nasıl kullanacağını, en son kitabı nasıl bulacağı­
n ı g ö s t e r e n b i r r e h b e r o l m a l ı d ı r . O n u n işlevi t a m a m e n
farklı olacaktır. O s a n a bilgi a k t a r m ı y o r , o seni ç a ğ d a ş
bilgi h a k k ı n d a , e n son bilgi h a k k ı n d a bilinçli h a l e geti­
riyor. O sadece bir r e h b e r .
B u n l a r ı göz ö n ü n d e t u t a r a k eğitimi beş b o y u t a
a y ı r ı y o r u m . B i r i n c i s i b i l g i l e n d i r i c i o l a n : T a r i h , coğraf­
y a gibi. T e l e v i z y o n v e b i l g i s a y a r aracılığıyla halledile219
ÇOCUK
bilecek p e k ç o k diğer k o n u l a r , i k i n c i kısım: F e n bilim­
l e r i d i r . O n l a r d a t e l e v i z y o n v e b i l g i s a y a r ile a k t a r ı l a b i ­
lir a n c a k o n l a r d a h a k a r m a ş ı k t ı r v e i n s a n l a r ı n r e h b e r ­
liği d a h a g e r e k l i o l a c a k t ı r . İ l k b o y u t t a dil d e o l a c a k t ı r .
D ü n y a d a k i h e r i n s a n e n a z ı n d a n i k i dil b i l m e l i d i r ; b i ­
r i n c i s i a n a dil, d i ğ e r i d e u l u s l a r a r a s ı i l e t i ş i m dili o l a r a k
İngilizce. B u n l a r da televizyon aracılığıyla d a h a d o ğ r u
bir şekilde öğretilebilir: Aksan, g r a m e r , h e r şey insan­
l a r d a n d a h a d ü z g ü n bir şekilde öğretilebilir.
D ü n y a d a bir kardeşlik atmosferi yaratabiliriz: Dil
insanları birbirine bağlar; aynı z a m a n d a ayırır da. Şu
a n u l u s l a r a r a s ı b i r dil y o k t u r .
İngilizce en y a y g ı n dildir. Ve i n s a n l a r önyargıla­
rını bırakmalıdır; insanlar gerçeğe bakmalıdır. Ö n y a r ­
g ı l a r d a n k a ç ı n m a k i ç i n p e k ç o k d d y a r a t m a ç a b a s ı ol­
m u ş t u r ; İ s p a n y o l c a k o n u ş a n i n s a n l a r k e n d i dilleri için
u l u s l a r a r a s ı dil olmalı diyebilirler ç ü n k ü o n e r e d e y s e
diğer t ü m dillerden d a h a çok insan tarafından kullanı­
lıyor... B u tip ö n y a r g ı l a r d a n k u r t u l m a k için E s p e r a n ­
t o g i b i d i l l e r y a r a t ı l m ı ş t ı r . A n c a k h i ç b i r y a r a t ı l m ı ş dil,
iş görmemiştir. Y a r a t ı l a m a y a c a k olan, gelişmesi gere­
k e n b a z ı şeyler v a r d ı r ; b i r dil b i n l e r c e yıllık b i r geliş­
medir. E s p e r a n t o , o k a d a r y a p a y gelir ki t ü m bu çaba­
lar başarısız o l m u ş t u r .
A n c a k iki dil y a r a t m a k k e s i n b i r gerekliliktir: Bi­
rincisi a n a dildir ç ü n k ü sadece a n a dilinde söyleyebile­
ceğin hisler ve n ü a n s l a r vardır.
P e k ç o k ü l k e d e felsefe p r o f e s ö r l ü ğ ü y a p m ı ş , d ü n ­
yayı gezmiş bir h o c a m vardı. O y a b a n c ı bir dilde h e r
220
EĞITIM
şey yapabilirsin a m a k a v g a e t m e y e y a d a sevmeye sıra
geldiğinde duygularına karşı samimi ve d ü r ü s t olamadı­
ğını hissedersin derdi. Bu n e d e n l e d u y g u l a r ı n ve içten­
liğin i ç i n a n n e s ü t ü y l e b i r l i k t e ö z ü m s e d i ğ i n , s e n i n i l i ğ i n
ve kemiğinin parçası haline gelmiş olan a n a dilin... An­
cak b u yeterli değildir. B u k ü ç ü k insan grupları y a r a t ı r
ve diğerlerini yabancılaştırır. Bir uluslararası dil, tek bir
dünya, tek bir insanlığın temeli olarak kesin bir gerek­
liliktir. B u y ü z d e n iki dil, h e r k e s i ç i n o l m a z s a o l m a z b i r
gerekliliktir. B u i l k b o y u t u n içinde olacaktır.
i k i n c i s i ise,
— d ı ş a r ı d a k i — g e r ç e k l i ğ i n y a r ı s ı ol­
d u ğ u için s o n d e r e c e ö n e m l i olan bilimsel k o n u l a r ı n
sorgulanmasıdır.
Ve ü ç ü n c ü s ü g ü n ü m ü z eğitiminde, eksik olan ya­
şam sanatı olacaktır, insanlar sevginin ne o l d u ğ u n u
bildiklerini sanırlar. Bilmiyorlar...ve onlar bildiklerind e ise ç o k g e ç t i r . H e r ç o c u ğ u n ö f k e s i n i , n e f r e t i n i , k ı s ­
kançlığını sevgiye d ö n ü ş t ü r m e s i n e y a r d ı m edilmelidir.
Ü ç ü n c ü b o y u t u n önemli bir kısmı da espri anlayı­
şı olmalıdır. Bizim sözde eğitimimiz insanları, ciddi ve
asık suratlı y a p a r . Ve şayet y a ş a m ı n ı n üçte biri bir üni­
v e r s i t e d e m u t s u z v e c i d d i o l a r a k h e b a e d i l i r s e b u içselleştirilir; k a h k a h a n ı n dilini u n u t u r s u n v e k a h k a h a n ı n
dilini u n u t m u ş bir k i m s e h a y a t ı n ç o ğ u n u u n u t m u ş t u r .
B u n e d e n l e sevgi, k a h k a h a h a y a t l a v e o n u n h a r i ­
k a l a r ı v e o n u n g i z e m l e r i ile t a n ı ş ı k l ı k . . . a ğ a ç l a r d a ş a r k ı
söyleyen şu kuşlar d u y u l m a d a n kalmamalıdır. Ağaçlar
ve çiçekler ve yıldızların senin kalbinle bir bağlantısı
olmalı. G ü n d o ğ u m u v e g ü n batımı s a d e c e dışsal şeyler
221
ÇOCUK
o l m a y a c a k t ı r ; o n l a r içsel şeyler d e olmalıdır. Ü ç ü n c ü
b o y u t u n temeli y a ş a m a saygı olmalıdır.
i n s a n l a r h a y a t a çok kayıtsız.
O n l a r h â l â h a y v a n l a r ı y e m e k için ö l d ü r m e y e d e ­
v a m ediyor; onlar b u n a o y u n diyorlar. Peki y a bir hay­
v a n onları yerse, o z a m a n b u n a felaket diyorlar. G a ­
r i p . . . b i r o y u n d a h e r iki t a r a f a d a eşit ş a n s t a n ı n m a l ı ­
dır. H a y v a n l a r ı n silahları y o k t u r ve seninse m a k i n e l i
tüfeklerin ya da okların var.
H a y a t a çok b ü y ü k bir
saygı öğretilmelidir ç ü n k ü h a y a t T a n r ı ' d ı r v e h a y a t ı n
kendisinden b a ş k a bir T a n r ı y o k t u r : Ve coşku, kahka­
ha, espri anlayışı; kısaca d a n s e d e n bir r u h .
D ö r d ü n c ü boyut, yaratı­
Bu evrenin
cılık v e
bir çocuğu
sim,
sanat olmalıdır:
müzik,
çömlekçilik,
Re­
du­
olduğunu bil ve
varcılık, zanaatkârlık; y a r a t ı c ı
bu evren
olan h e r şey. Yaratıcılığın t ü m
eğer seni
a l a n l a r ı n a izin verilmeli;
öğ­
renciler seçebilmelidir. S a d e c e
doğurduysa
sana bakacaktır da.
birkaç şey zorunlu olmalıdır:
Örneğin
uluslararası
bir
dil
z o r u n l u olmalıdır; hayatını ka­
z a n a b i l e c e ğ i n belli b i r yeterlilik sahibi o l m a k z o r u n l u
olmalıdır;
belli b i r y a r a t ı c ı s a n a t z o r u n l u
olmalıdır.
T ü m yaratıcı sanatlardan oluşma gökkuşağının içinden
seçebilmelisin
ç ü n k ü bir i n s a n nasıl y a r a t a c a ğ ı n ı öğ­
r e n m e d e n asla sürekli yaratıcı olan v a r o l u ş u n bir par­
ç a s ı h a l i n e g e l e m e z . Y a r a t ı c ı o l a r a k kişi, i l a h i b i r h a l e
gelir; y a r a t ı c ı l ı k y e g â n e i b a d e t t i r .
222
EĞİTİM
Ve beşinci boyut, ö l ü m sanatı olmalıdır. Beşinci
b o y u t t a t ü m m e d i t a s y o n l a r olacaktır böylelikle ö l ü m
olmadığını bilebilesin; böylelikle sen içindeki ö l ü m s ü z
y a ş a m ı n farkına varabilirsin.
Bu kesinlikle gereklidir
ç ü n k ü h e r k e s ölmek z o r u n d a d ı r ; hiç kimse b u n d a n kaçınamaz. Ve m e d i t a s y o n u n b ü y ü k şemsiyesinin altında
s e n Z e n ile, T a o ile, Y o g a d e , H a s s i d i z m ile v e v a r ol­
m u ş a m a eğitimin hiç özen göstermemiş olduğu t ü m
t ü r l e r v e o l a s ı l ı k l a r ile t a n ı ş t ı r d a b i l i r s i n . B u b e ş i n c i b o ­
y u t t a a y r ı c a a i k i d o , j u j i t s u , j u d o — s i l a h s ı z s a v u n m a sa­
n a t l a r ı — sadece s a v u n m a sanatı değd, aynı z a m a n d a
bir m e d i t a s y o n d a olan b u gibi dövüş s a n a t l a r ı n d a n d a
h a b e r d a r edilmelisin.
Y e n i k o m ü n ü n d o l u bir, t a m b i r eğitimi olacaktır.
Gerekli olan h e r şey z o r u n l u olacaktır ve gerekli olma­
y a n h e r şey seçime bağlı olacaktır. P e k çok sayıda olan
s e ç e n e k l e r d e n kişi istediğini seçebilir. Ve b i r k e z temel
olanlar y e r i n e getirildiğinde o z a m a n sen keyif aldığın
bir şey öğrenmelisin; müzik, dans, resim, içine gidece­
ğin, k e n d i n i t a n ı y a c a ğ ı n b i r ş e y b i l m e n g e r e k i r . V e t ü m
b u n l a r hiçbir z o r l a n m a o l m a d a n kolaylıkla yapılabilir.
Ben k e n d i m de bir profesördüm ve üniversiteden, "Bu
eğitim değildir, bu sadece aptallıktır; önemli olan hiç­
b i r ş e y i ö ğ r e t m i y o r s u n u z " y a z a n b i r n o t b ı r a k a r a k isti­
fa ettim.
A n c a k ö n e m s i z olan b u eğitim, t ü m d ü n y a y a yayılmıştır;
R u s y a ' d a y a d a A m e r i k a ' d a o l m a s ı f a r k et­
mez. H i ç kimse d a h a b ü t ü n , d a h a t a m bir eğitim ara­
mamıştır. B u a n l a m d a n e r e d e y s e h e r k e s eğitimsizdir;
223
ÇOCUK
b ü y ü k d e r e c e l e r e sahip i n s a n l a r bile y a s a n ı m d a h a ge­
niş a l a n l a r ı n d a eğitimsizdir. Bazıları d a h a az eğitimsiz­
dir, b a z ı l a r ı d a h a ç o k eğitimsizdir a m a h e r k e s eğitim­
sizdir. F a k a t eğitilmiş bir i n s a n b u l m a k i m k â n s ı z d ı r .
Ç ü n k ü b ü t ü n olan bir eğitim hiçbir y e r d e y o k t u r .
N o r m a l d e eğitim denilen şey neredeyse meditasy o n a karşıdır.
Bu böyle
olmamalıdır
a m a böyledir.
E ğ i t i m s ö z c ü ğ ü n ü n orijinal a n l a m ı m e d i t a s y o n u n k a r ­
şısında değildir. E ğ i t m e k , b i r e y d e saklı olan ne v a r s a
dışarı ç ı k a r m a k d e m e k t i r . B i r e y çiçek a ç m a l ı d ı r ; eğiti­
m i n orijinal a n l a m ı b u d u r .
Meditasyonun anlamı da budur: Kendi varlığında
çiçek açmalısın. Ne olacağını bilmiyorsun, h a n g i çiçek­
lerin sana geleceğini bilmiyorsun, onların renkleri ne
o l a c a k v e o n l a r ı n k o k u s u n e o l a c a k b i l m i y o r s u n . Bilin­
m e y e n i n içine giriyorsun. Basitçe y a ş a m enerjisine gü­
veniyorsun. O seni d o ğ u r m u ş t u r , o senin temelindir, o
senin varlığındır. O n a güven. Bu evrenin bir çocuğu
o l d u ğ u n u bil v e b u e v r e n e ğ e r seni d o ğ u r d u y s a s a n a
bakacaktır da. Kendine güvendiğinde t ü m evrene de
g ü v e n i r s i n v e b u e v r e n g ü z e l d i r . S a d e c e b a k . . . b u ev­
r e n d e o k a d a r çok çiçek d o ğ m u ş t u r ki o n a nasıl güve­
nemezsin. Öylesine m u a z z a m güzellikler h e r tarafta­
dır; o n a nasıl g ü v e n e m e z s i n . Yıldızların k ü ç ü k b i r toz
p a r ç a c ı ğ ı n d a n böylesi ihtişam, böylesi zarafet; böylesi
simetri, böylesi ahenk; o n a nasıl güvenemezsin. B a s h o
şöyle demiştir: " E ğ e r b u e v r e n i n i ç i n d e n çiçekler d o ğ ­
duysa o zaman ona güvenirim."
D o ğ r u değil m i ? Bu
mantık yeterlidir, çok b ü y ü k bir argüman: "Şayet bu
224
EĞİTİM
evren b u k a d a r ç o k sayıda güzel çiçeği doğurabiliyorsa, ş a y e t b i r g ü l m ü m k ü n s e o n a g ü v e n i r i m . E ğ e r b i r n i ­
lüfer m ü m k ü n s e o n a g ü v e n i r i m . "
Eğitim kendine ve varo­
luşa d u y d u ğ u n güvendir, sen­
Eğitim,
d e s a k l ı o l a n h e r n e ise o n u n
kendine ve varoluşa
o r t a y a ç ı k m a s ı n a izin v e r m e k ­
duyduğun
tir; i ç e r d e o l a n h e r ş e y i d ı ş a r ı
getirmektir.
F a k a t hiç kimse
seni u m u r s a m a z . T o p l u m k e n ­
d i fikirleri, i d e o l o j i l e r i , ö n y a r ­
güvendir,
sende saklı olan
her ne ise
onun
ortaya
çıkmasına
izin
gıları, t e k n o l o j i l e r i y l e i l g i l i d i r ;
vermektir;
onlar
içerde olan
bunu
devam
sana
ederler.
dayatmaya
Senin
kafan
boş bir y e r olarak kullanılır ki
böylelikle
onlar
her şeyi dışarı
getirmektir.
eşyaları yer­
leştirebilirler. N o r m a l eğitim y a d a eğitim adı altında
m e v c u t o l a n h e r n e ise s e n i n z i h n i n i b i l g i y l e d o l d u r ­
m a k t a n b a ş k a b i r ş e y d e ğ i l d i r ç ü n k ü b i l g i n i n b a z ı fay­
d a l a r ı v a r d ı r . H i ç k i m s e s e n i u m u r s a m a z , h i ç k i m s e se­
n i n k a d e r i n i u m u r s a m a z . O n l a r ı n d a h a ç o k d o k t o r a ih­
tiyacı var, onların d a h a çok m ü h e n d i s e ihtiyacı var, on­
ların d a h a çok generallere ihtiyacı var, onların d a h a
çok teknisyene, tesisatçıya,
elektrikçiye ihtiyacı var.
O n l a r a ihtiyaçları olduğu için seni bir tesisatçı olmaya
zorlarlar ya da seni bir d o k t o r olmaya zorlarlar ya da
seni bir m ü h e n d i s o l m a y a zorlarlar.
Bir m ü h e n d i s olmakta ya da bir doktor olmakta
y a n l ı ş b i r ş e y o l d u ğ u n u s ö y l e m i y o r u m a m a ş a y e t o dı225
ÇOCUK
ş a r d a n dayatılırsa kesinlikle y a n l ı ş bir şey vardır. Şa­
y e t birisi bir d o k t o r olarak çiçek açarsa, o z a m a n o n u n
çevresinde m u h t e ş e m bir şifanın gerçekleştiğini göre­
c e k s i n . O z a m a n o d o ğ u ş t a n b i r şifacı o l a c a k t ı r . O g e r ­
çekten bir d o k t o r olacaktır, o n u n d o k u n u ş u altından
olacaktır. O b u n u o l m a k için d o ğ d u . A n c a k o kişi ha­
y a t t a k a l m a k z o r u n d a o l d u ğ u ve kişinin hayatını ka­
z a n m a y ı ö ğ r e n m e k z o r u n d a o l d u ğ u için d ı ş a r d a n da­
yatıldığı z a m a n v e kişi b u n u bir meslek olarak g ö r d ü ­
ğ ü n d e , o z a m a n kişi bu ağırlığın a l t ı n d a s a k a t l a n ı r ve
ezilir. K i ş i b a s i t ç e s ü r ü k l e n i r v e s ü r ü k l e n i r d u r u r . V e
bir g ü n ölür. Bu hayatta tek bir k u t l a m a anı olmamış­
tır. E l b e t t e o,
çocuklarının k e n d i sıraları geldiğinde
üniversiteye, kendisinin mahvedildiği aynı üniversite­
ye gidip d o k t o r olabilmesi için bir sürü p a r a bıraka­
caktır. Ve o n u n çocukları a y n ı şeyi k e n d i ç o c u k l a r ı n a
yapacaktır. Ve böylelikle bir k u ş a k t a n diğerine h e r şey
aktarılır. Hayır, b e n b u n a eğitim d e m i y o r u m . B u suç­
tur. Bu eğitime r a ğ m e n b a z e n bir Buda'nın d ü n y a d a
çiçek açması gerçekten bir mucizedir. Bu bir mucize­
dir. B u n u n dışına birisinin kaçabilmesi g e r ç e k t e n ina­
nılmazdır: O bir öldürme, sistemli bir ö l d ü r m e y ö n t e ­
midir, o bu şekilde düzenlenmiştir. Ve k ü ç ü k çocuklar
nereye gittiklerini bilmeden,
onlarla ne yapılacağını
b i l m e d e n o n u n m e k a n i z m a s ı n a y a k a l a n ı r . O n l a r farkı­
na vardıklarında tamamıyla bozulmuş,
lerdir.
mahvedilmiş-
H a y a t l a r ı y l a n e y a p a c a k l a r ı n ı d ü ş ü n e b i l i r ol­
duklarında onlar neredeyse hiçbir y ö n d e hareket ede­
mez haldedirler.
226
EĞITIM
Sen yirmi beş ya da otuz y a ş m a geldiğinde hayatın
y a r ı s ı g i t m i ş t i r . A r t ı k d e ğ i ş m e k ç o k r i s k l i gelir. S e n b i r
d o k t o r o l m u ş s u n , u y g u l a m a l a r ı n ç o k iyi g i d i y o r ; b i r g ü n
b i r d e n o l m a n g e r e k e n şeyin bu olmadığını fark ediyor­
s u n . B u s e n i n için d e ğ i l a m a ş i m d i n e y a p m a l ı ? B u y ü z ­
d e n b i r d o k t o r m u ş s u n g i b i y a p m a y a d e v a m et. V e ş a y e t
bir doktor, d o k t o r o l m a k t a n m u t l u değilse hiçbir hasta­
ya y a r d ı m etmeyecektir. O h a s t a y a h a p verebilir a m a o
g e r ç e k t e n b i r şifa g ü c ü o l m a y a c a k t ı r . B i r d o k t o r g e r ç e k ­
ten bir doktor, doğuştan bir d o k t o r o l d u ğ u n d a . . . v e her­
kes d o ğ u ş t a n bir şeydir. O n u ıskalayabilirsin, o n u belki
d e b i l m e y e b i l i r s i n . B i r k i m s e ş a i r d o ğ a r v e s e n b i r şairi
y a p a m a z s ı n . Ş a i r ü r e t m e n i n b i r y o l u y o k t u r . Birisi d o ­
ğuştan ressamdır; ressamları üretemezsin.
A n c a k h e r şey çok yanlış yerlerdedir: R e s s a m bir
d o k t o r o l a r a k ç a l ı ş ı y o r , d o k t o r b i r r e s s a m o l a r a k çalı­
ş ı y o r . P o l i t i k a c ı v a r d ı r : O b e l k i iyi b i r t e s i s a t ç ı o l a c a k ­
t ı a m a o , b i r b a ş b a k a n y a d a bir b a ş k a n haline gelmiş­
tir. Ve b i r b a ş b a k a n olabilecek b i r kişi tesisatçıdır.
B u y ü z d e n d ü n y a d a ç o k fazla k a o s v a r d ı r : H e r k e s
yanlış yerdedir, hiç kimse t a m olarak olması gerektiği
y e r d e değildir. D o ğ r u eğitim, t a m olarak m e d i t a s y o n a
bir yol açacaktır. Yanlış eğitim, m e d i t a s y o n için bir en­
geldir ç ü n k ü yanlış eğitim s a n a u y g u n o l m a y a n şeyleri
öğretir. Ve bir şey sana uymadığı ve sen de o n a uyma­
dığın s ü r e c e asla sağlıklı v e b ü t ü n o l a m a z s ı n . I s t ı r a p
çekeceksin.
B u y ü z d e n n o r m a l d e eğitilmiş bir i n s a n meditasy o n l a ilgilenir hale geldiğinde öğrendiği h e r şeyi u n u t 227
ÇOCUK
mak
Kendi
hayatının
sorumluluğunu
kendi
zorundadır.'
O yeniden
çocukluğuna dönmek ve ora­
al,
dan,
hayatının
ABC'den
rundadır.
efendisi ol.
Bu
başlamak
yüzden
zo­
ben,
yaptığında yeniden bir çocuk
olabileceğin belli m e d i t a s y o n -
lar ü z e r i n d e ısrar ediyorum. D a n s ettiğinde sen bir y e ­
tişkin k i m s e d e n d a h a çok bir ç o c u k gibisindir.
Biraz saygınlığı olan a d a m l a r hiçbir şey y a p a m a ­
dıkları için takılmış h a l d e kalırlar; o n l a r saygınlıklarını
riske edemezler. O n l a r k o r k a r . O n l a r m u t l u değiller,
onlar saadetin ne o l d u ğ u n u bilmezler, onlar t a m olarak
canlı o l m a n ı n n e d e m e k o l d u ğ u n u bilmezler a m a o n l a r
saygıdeğerdir.
Bu y ü z d e n onlar,
saygınlıklarına yapı­
şırlar s o n r a ölürler. O n l a r asla y a ş a m a z ; o n l a r hiç ya­
şamaya b a ş l a m a d a n önce ölür.
H i ç y a ş a m a d a n ölen
pek çok insan vardır.
Benim meditasyonlarım seni saygıdeğer olmadığın
zamana, çılgınca şeyler yapabildiğin z a m a n a , m a s u m
olduğun, t o p l u m tarafından bozulmadığın zamana, ha­
yatın hiçbir numarasını öğrenmemiş olduğun zamana,
b u d ü n y a y a değil, cennetlik o l d u ğ u n z a m a n a ; ç o c u k l u ­
ğ u n a geri g ö t ü r ü r . B e n senin b u n o k t a y a geri d ö n m e n i ;
o r a d a n y e n i d e n başlamanı isterim. Ve senin hayatın
b u d u r . Saygınlık y a d a p a r a b u b i tuzağı gibi ödüllerdir,
onlar gerçek ödüller değildir. O n l a r a k a n m a .
Saygıdeğerliği
yiyemezsin
ve
parayı
yiyemezsin
v e prestiji y i y e m e z s i n . O n l a r s a d e c e o y u n d u r : A n l a m ­
sız, s ı r a d a n , a p t a l . E ğ e r s e n y e t e r i n c e z e k i y s e n h a y a t ı 228
EĞITIM
n ı y a ş a m a k z o r u n d a o l d u ğ u n u v e diğer şeyleri u m u r s a ­
m a m a n gerektiğini anlayacaksın. T ü m kaygılar anlam­
s ı z d ı r . O s e n i n h a y a t ı n d ı r . O n u k e n d i n e h a s b i r şekil­
de, sevgi d o l u olarak, b ü y ü k b i r şefkatle v e b ü y ü k bir
t u t k u ile, b ü y ü k b i r e n e r j i ile y a ş a m a n g e r e k i r . B i r sa­
a d e t d a l g a s ı h a l i n e g e l m e n g e r e k i r . O n u y a p m a k için
ne gerekiyorsa yap.
Unuttuklarını öğrenmen gerekecek. Öğrendikle­
rini u n u t m a n bu yanlış rotayı d u r d u r m a n , t o p l u m u n
s a n a dayattığı, seni i k n a ettiği, seni içine g i r m e y e kış­
kırttığı b u yanlış y o l d a derlemeni d u r d u r m a n d e m e k ­
t i r . K e n d i h a y a t ı n ı n s o r u m l u l u ğ u n u al; k e n d i h a y a t ı n ı n
e f e n d i s i ol. S a n n y a s ' ı n a n l a m ı b u d u r . G e r ç e k b i r s a n n y a s i n b a ş k a l a r ı n ı n fikrini u m u r s a m a y a n , h a y a t ı n ı c a n ı
istediği gibi y a ş a m a y a k a r a r v e r m i ş olan kişidir. S e n i n
s o r u m l u o l m a n gerektiğini s ö y l e m i y o r u m . H a y a t ı n ı so­
rumlu olarak yaşamaya başladığında,
sadece kendini
u m u r s a m a z s ı n , b a ş k a l a r ı n ı n k i n i d e u m u r s a r s ı n a m a ta­
m a m ı y l a farklı bir şekilde.
Artık hiç kimsenin hayatına karışmama k o n u s u n ­
da her türlü özeni göstereceksin: Sorumluluk budur.
H i ç k i m s e n i n senin h a y a t ı n a k a r ı ş m a s ı n a izin v e r m e z ­
sin ve d o ğ a l o l a r a k sen de hiç k i m s e n i n h a y a t ı n a karış­
m a y a c a k s ı n . H a y a t ı n a r e h b e r l i k e d e c e k h i ç k i m s e y i is­
temiyorsun, hayatının rehberlik edilmiş bir t u r olması­
nı istemiyorsun. Rehberlik edilen bir tur, bir t u r bile
değildir.
S e n k e n d i k e n d i n e keşfetmek istersin.
Or­
m a n d a hiçbir h a r i t a o l m a d a n d o l a ş m a k istersin, böyle­
c e s e n d e b i r k â ş i f o l a b i l i r s i n , b ö y l e l i k l e s e n d e ilk k e z
gidilen bazı bölgelere ulaşabilirsin.
229
L
ÇOCUK
Eğer bir harita taşıyorsan pek çoklarının d a h a ön­
ceden gelmiş olduğu n o k t a l a r a varırsın. O asla y e n i de­
ğildir, o asla orijinal değildir, o a s l a b a k i r e değildir. O
ç o k t a n b o z u l m u ş , kirletilmiştir. P e k çokları o r a d a d o ­
laşmıştır: Bir haritası bile v a r d ı r .
B e n bir ç o c u k k e n ailemin ziyaret ettiği t a p ı n a k t a
şaşırmıştım:
haritaları
Cennetin
vardı.
Bir
ve
gün
cehennemin
babama,
ve
moksha'nm
"Eğer
moksha'nm
haritaları varsa o zaman onunla ilgilenmiyorum" de­
dim.
" N i y e ? " d e d i . B e n d e " E ğ e r h a r i t a l a r v a r s a o za­
m a n o çoktan ç ü r ü m ü ş t ü r . P e k çok insan oraya ulaş­
mıştır, h a r i t a y a p ı c ı l a r bile o r a y a ulaşmış, h e r şey ölçül­
m ü ş v e o n l a r h e r n o k t a y ı b i l i y o r , i s i m l e n d i r m i ş v e eti­
ketlemiş. G ö r ü n e n o ki bildiğimiz eski d ü n y a n ı n sadece
bir uzantısı. O y e n i bir şey değil. B e n haritası o l m a y a n
y e n i b i r d ü n y a y a g i t m e k i s t e r i m . B e n b i r k â ş i f o l m a k is­
terim," dedim. O gün t a p m a ğ a gitmeyi bıraktım. Ba­
b a m b a n a " N i ç i n artık geliniyorsun ? " diye sordu.
O n a , " B u haritaları kal­
Tüm
dır. B u h a r i t a l a r a o r a d a daya­
Budalar
n a m ı y o r u m . O n l a r çok aşağı­
hakikatin
ölçülemeyeceğini
layıcı.
Bu k o n u d a bir düşün:
söylemiştir;
moksha
bile
tüm
sadece
bilinmediğini
değil,
bilinemeyeceğini
söylemiştir.
mü?
O
z a m a n ölçülemez olan bir şey
Budalar
hakikatin
ölçüldü
de
yok m u ? " dedim.
Ve t ü m Budalar hakika­
tin ölçülemeyeceğini söylemiş­
t i r ; t ü m B u d a l a r h a k i k a t i n sa­
d e c e b i l i n m e d i ğ i n i d e ğ i l , bili-
230
EĞİTİM
nemeyeceğini de söylemiştir.
O meçhul bir denizdir:
K ü ç ü k t e k n e n i alırsın v e m e ç h u l denize açılırsın. M a ­
c e r a y a atılırsın. O risklidir, o tehlikelidir a n c a k risk ve
tehlikenin içinde r u h u n çiçek açar, bütünleşir.
B a n a göre, eğer eğitim doğruysa o sadece meditasyonun bir parçası olacaktır; meditasyon ondaki en
son n o k t a olacaktır. E ğ e r eğitim doğruysa o z a m a n
üniversiteler evrene karşı olmamalıdır.
O n l a r sadece
e v r e n i n içine g i d e n a t l a m a taşları, eğitim y e r l e r i ola­
caktır. E ğ e r eğitim d o ğ r u y s a o senin saadetin, mutlu­
l u ğ u n , m ü z i ğ i n , sevgin, şiirin, d a n s ı n l a ilgilenecektir.
O sana nasıl serbest bırakacağını öğretecektir. O senin
k e n d i v a r l ı ğ ı n ı n d ı ş ı n a ç ı k m a n a , ç i ç e k a ç m a n a , geliş­
mene, genişlemene, yayılmana yardım edecektir.
Şayet seni kendini kabul edecek ve hayatını yaşa­
y a c a k k a d a r cesur y a p a r s a v e s a n a özgü bir şekilde,
k e n d i t a r z ı n d a varoluşa kendini s u n a r s a n eğitim din­
dardır.
Kuşları dinlerken aklıma geldi...
mın hemen
dışında
L i s e d e k i sınıfı­
güzel m a n g o ağaçları vardı. Ve
mango ağaçları guguk kuşlarının yuvalarını yaptıkları
yerlerdir.
Bu çağıran guguk kuşudur ve guguk kuşu
s e s i n d e n d a h a tatlı bir şey y o k t u r .
Bu y ü z d e n ben pencerenin kenarında kuşlara,
a ğ a ç l a r a b a k a r a k o t u r u r d u m v e ö ğ r e t m e n l e r i m çok ra­
hatsız olurlardı. " T a h t a y a b a k m a k zorundasın" derlerdi.
B e n de, " B u b e n i m hayatım ve nereye bakacağıma
k a r a r v e r m e y e h e r türlü h a k k a sahibim. Dışarısı o k a d a r
231
ÇOCUK
güzel ki — k u ş l a r şarkı söylüyor ve çiçekler ve ağaçlar
v e g ü n e ş a ğ a ç l a r ı n a r a s ı n d a n s ü z ü l ü y o r — sizin k a r a t a h ­
tanızın bir r a k i p olabileceğini s a n m ı y o r u m " d e d i m .
Ç o k kızdı ve bana, "O z a m a n dışarı çıkıp k a r a t a h ­
taya b a k m a y a hazır hissedene k a d a r dışarıda durabi­
l i r s i n ç ü n k ü b e n s a n a m a t e m a t i k ö ğ r e t i y o r u m s e n ise
kuşlara ve ağaçlara bakıyorsun" dedi.
"Siz b a n a b i r c e z a değil, ç o k b ü y ü k b i r ö d ü l v e r i ­
y o r s u n u z " dedim. Ve ona elveda dedim.
" N e d e m e k istiyorsun?" diye sordu.
"Asla içeri girmeyeceğim, h e r g ü n p e n c e r e n i n dı­
şında d u r u y o r olacağım" dedim.
O da, " S e n delirmiş olmalısın. B a b a n a , ailene bu­
n u ileteceğim: 'Paranızı b o ş u n a o n a y a t ı r ı y o r s u n u z v e
o dışarıda duruyor.'" dedi.
" N e istiyorsanız yapabilirsiniz. B a b a m l a b a z ı şey­
leri nasıl h a l l e d e c e ğ i m i b i l i y o r u m ve o g a y e t iyi b i l i y o r
ki eğer k a r a r vermişsem o z a m a n p e n c e r e n i n dışında
kalacağım; hiçbir şey b u n u değiştiremez" d e d i m .
M ü d ü r h e r g ü n b e n i etrafı d o l a ş m a y a ç ı k t ı ğ ı n d a
pencerenin dışında dururken görüyordu. Benim her gün
o r a d a n e y a p ı y o r o l d u ğ u m kafasını karıştırmıştı. Ü ç ü n c ü
y a d a d ö r d ü n c ü g ü n b a n a geldi, " N e y a p ı y o r s u n ? N i y e
b u r a d a sürekli ayakta d u r u y o r s u n ? " diye sordu.
"Ödüllendirildim" dedim.
"Ödüllendirildin mi? N i ç i n ? " dedi.
"Sadece yanımda durun
ve
kuşların
şarkılarını
dinleyin. Ve ağaçların güzelliği... Sizce k a r a t a h t a y a ve
aptal öğretmene b a k m a k . . . ç ü n k ü sadece aptal insanlar
232
EĞİTİM
ö ğ r e t m e n olur; onlar b a ş k a bir iş bulamazlar. Ç o ğ u n ­
lukla onlar
üçüncü
sınıf ü n i v e r s i t e l e r d e n
mezundur.
Bu y ü z d e n ne öğretmene b a k m a k istiyorum ne de ka­
ratahtaya b a k m a k istiyorum.
M a t e m a t i k söz k o n u s u
olduğunda endişelenmenize gerek yok; o n u halledece­
ğim a m a b u güzelliği k a ç ı r a m a m " d e d i m .
Y a n ı m d a d u r d u v e " B u kesinlikle güzel, b u okul­
da yirmi yıldır m ü d ü r ü m ve b u r a y a hiç gelmemiştim ve
b u n u n bir ödül olduğu k o n u s u n d a seninle hemfikirim.
Matematiğe
gelince,
benim
m a t e m a t i k y ü k s e k lisans
d e r e c e m v a r . İ s t e d i ğ i n z a m a n e v i m e gel v e s a n a m a t e ­
matik öğreteceğim. A m a sen dışarıda d u r m a y a devam
et" dedi.
B e n i m d e d a h a iyi b i r ö ğ r e t m e n i m o l d u . D a h a i y i
bir matematikçi olan o k u l u n m ü d ü r ü benim öğretme­
nim oldu. Ve m a t e m a t i k ö ğ r e t m e n i m i n kafası çok ka­
rıştı. O b e n i m b i r k a ç g ü n s o n r a y o r u l a c a ğ ı m ı d ü ş ü n d ü
a m a b ü t ü n ay geçmişti. D ı ş a r ı geldi ve " Ö z ü r dilerim
ç ü n k ü sınıfta o l d u ğ u m t ü m s ü r e b o y u n c a seni d ı ş a r ı d a
d u r m a y a z o r l a m a k b e n i incitiyor. Ve sen hiç kimseye
zarar vermedin. İçerde o t u r u p nereye istersen bakabi­
lirsin" dedi. "Artık ç o k geç d e d i m "
" N e d e m e k istiyorsun?" dedi.
" D e m e k i s t e d i ğ i m o ki, a r t ı k d ı ş a r ı d a o l m a k h o ş u ­
ma gidiyor. P e n c e r e n i n a r k a s ı n d a otururken, ağaçların
ve kuşların k ü ç ü k bir kısmı gözüküyor; b u r a d a binler­
ce mango ağacı duruyor. Ve matematik k o n u s u n d a da
m ü d ü r ü n k e n d i s i b a n a ö ğ r e t i y o r ; h e r a k ş a m o n a gidi­
y o r u m " d e d i m . " N e ? " diye sordu.
233
ÇOCUK
"Evet,
çünkü o da b u n u n bir ödül olduğunda
hemfikir" dedim.
D o ğ r u d a n m ü d ü r e g i t t i v e " B u h i ç iyi d e ğ i l . B e n
o n u c e z a l a n d ı r m ı ş ı m , siz i s e o n u c e s a r e t l e n d i r i y o r s u ­
n u z " dedi. M ü d ü r , "Cezayı ve cesaretlendirmeyi u n u ­
t u n : A r a d a b i r siz d e d ı ş a r ı d a d u r m a l ı s ı n ı z . A r t ı k , z o r
bekliyorum; eskiden etrafta dolaşmayı sıradan bir iş
o l a r a k y a p ı y o r d u m , ş i m d i ise z o r b e k l i y o r u m . Y a p t ı ­
ğ ı m ilk şey, d o l a ş m a y a ç ı k m a k v e ş u o ğ l a n l a b i r l i k t e
durup ağaçlara bakmak.
İlk defa m a t e m a t i k t e n d a h a iyi şeyler o l d u ğ u n u
ö ğ r e n d i m : K u ş l a r ı n sesi, ç i ç e k l e r , y e ş i l a ğ a ç l a r , g ü n e ş
ışınları, a ğ a ç l a r ı n a r a s ı n d a n g e ç e r k e n ş a r k ı s ı n ı söyle­
y e n rüzgâr, a r a d a bir sen de gidip o n a arkadaşlık etme­
lisin" dedi.
Ç o k ü z g ü n bir şekilde ge­
Her çocuk
r i gelip m ü d ü r b a n a n e olduğu­
belirli bir dinin
n u söyledi, " Ş i m d i n e y a p m a l ı ­
içinde
yetiştirilmiş,
koşullandırılmıştır.
Bu
insanlığa
işlenmiş en
suçlardan
y ı m ? " d i y e s o r d u . " T ü m sınıfı
dışarı mı çıkarmalıyım?" dedi.
karşı
" B u ç o k iyi o l u r . B u a ğ a ç ­
büyük
l a r ı n a l t ı n d a o t u r a b i l i r i z v e siz
birisidir.
d e m a t e m a t i k ö ğ r e t i r s i n i z fa­
kat beni matematikten bırak-
s a n ı z b i l e — k i b u n u y a p a m a z s ı n ı z ç ü n k ü a r t ı k b e n sı­
nıftaki t ü m ö ğ r e n c i l e r d e n d a h a ç o k m a t e m a t i k biliyo­
r u m — içeri g e l m e y e c e ğ i m . V e b e n i m d a h a iyi b i r öğ­
r e t m e n i m v a r . Siz ü ç ü n c ü sınıf b i r lisans m e z u n u s u n u z
v e o ise a l t ı n m a d a l y a s a h i b i b i r i n c i sınıf b i r l i s a n s ü s t ü
mezunu" dedim.
234
EĞİTİM
Birkaç g ü n s o n r a bu aklıma geldi ve bir s a b a h
o r a y a g i t t i ğ i m d e , t ü m sınıfı a ğ a ç l a r ı n a l t ı n d a o t u r u r ­
k e n g ö r d ü m . " K a l b i n i z h â l â c a n l ı m a t e m a t i k o n u öl­
dürmemiş" dedim.
Önceden sahip olduğumuz din hakkındaki
tüm fikirlerimizi
bırakmalı
mıyız?
Dini eğitim hakkında konuşur musunuz?
H e r ç o c u k belirli bir d i n i n içinde yetiştirilmiş, koşullandırılmıştır.
B u i n s a n l ı ğ a k a r ş ı i ş l e n m i ş e n b ü y ü k s u ç l a r d a n bi­
risidir. B i r ç o c u ğ u n m a s u m z i h n i n i o n u n h a y a t ı keşfet­
m e s i n d e e n g e l y a r a t a c a k fikirlerle k i r l e t m e k t e n d a h a
büyük bir suç olamaz.
Bir şeyi keşfetmek istediğin an, t a m a m ı y l a önyar­
gısız o l m a k z o r u n d a s ı n d ı r . B i r M ü s l ü m a n , b i r H ı r i s t i ­
yan, bir H i n d u olarak dini keşfedemezsin, hayır.
Bun­
lar seni dini keşfetmekten alıkoyan yollardır.
H e r toplum bu güne k a d a r her çocuğun beynini
y ı k a m a y a ç a l ı ş m ı ş t ı r . Ç o c u k s o r u s o r m a b e c e r i s i n e sa­
hip o l m a d a n ö n c e o n a cevaplar veriliyor. B u n u n aptal­
lığını g ö r e b i l i y o r m u s u n ? Ç o c u k h e n ü z s o r u y u s o r m a ­
mıştır ve sen o n a cevap s u n u y o r s u n . G e r ç e k t e yaptığın
şey s o r u n u n o r t a y a ç ı k m a olasılığının kendisini öldür­
mektir.
O n u n zihnini cevapla doldurmuşsundur. Ve onun
kendi sorusu olmadığı sürece nasıl kendi cevaplarına
s a h i p o l a b i l s i n ? S o r u s a m i m i o l a r a k k e n d i s i n e a i t ol­
malıdır. O ö d ü n ç alınamaz, o miras bırakılamaz.
235
ÇOCUK
A n c a k bu saçmalık asırlar­
Dini
sorular
dır sürmüştür.
başka birisi
Sen
tarafından
cevaplanabilen
yapmakla
bir şey değildir.
Hiç kimse senin
yerine
Hiç
senin
sevemez.
kimse
yerine
yaşayamaz.
kim
olduğunu
keşfe-
d e m e d e n ö n c e s e n d e n bir şey
din
adamı
ilgilidir,
p o l i t i k a c ı ilgilidir, a n n e b a b a l a r
ilgilidir.
Eğer
keşfedersen
bir
kim
asi
olduğunu
olacağın­
dan, çıkar çevrelerinin menfa­
atleri için tehlikeli o l a c a ğ ı n d a n
korkarlar.
O
alınmış
hayatı yaşamayıp,
bir
zaman
ödünç
kendi doğrularıyla yaşayan bir birey olacaksın.
Onlar o kadar korkarlar ki çocuk soru sormaya,
araştırmaya gücü y e t m e d e n önce o n u n zihnini her tür­
lü saçmalıkla d o l d u r m a y a başlarlar. Ç o c u k çaresizdir.
O doğal olarak annesine, babasına inanır ve elbette
babasının ve a n n e s i n i n inandığı din a d a m ı n a da ina­
nır. B ü y ü k bir olgu olan ş ü p h e h e n ü z ortaya çıkma­
mıştır.
Ve hayattaki en değerli şeylerden bir tanesi ş ü p h e
etmektir ç ü n k ü şüphe etmediğin sürece asla keşfedemezsin.
Şüphe eden güçlerini keskinleştirmek zorundasın,
böylelikle
tüm
saçmalıkları
kesip
atabilirsin
ve
hiç
kimsenin cevaplayamayacağı sorular sorabilirsin.
Sa­
dece senin k e n d i sorgulaman, araştırman onları fark
etmene y a r d ı m edecektir.
236
EĞITIM
D i n i sorular b a ş k a birisi t a r a f ı n d a n cevaplanabilen bir şey değildir. H i ç k i m s e senin y e r i n e sevemez.
Hiç kimse senin yerine yaşayamaz.
H a y a t ı n ı y a ş a m a k z o r u n d a s ı n ve a r a ş t ı r m a k zo­
rundasın ve bayatın temel sorularını a r a m a k zorunda­
sın.
Ve
sen
kendini
keşfetmediğin
sürece
mutluluk
yoktur, coşku yoktur.
E ğ e r T a n r ı s a n a k u l l a n ı m a h a z ı r b i r şekilde öyle­
ce verilseydi o n u n hiçbir değeri olmazdı,
o değersiz
o l u r d u . A n c a k b u böyle yapılır, senin dini fikirler dedi­
ğin şeyler dini değildir. O n l a r sadece asırlardır taşınan
hurafelerdir; o k a d a r u z u n süredir taşınır ki sadece on­
ların eskiliği o n l a r h a k i k i y m i ş gibi gösterir.
Ç o c u ğ u n ş ü p h e etmesi m ü m k ü n değildir; t ü m b u
insanlar yanlış mı? Ve sadece bu insanlar da değd. O n ­
ların a n n e babaları ve onların a n n e babalarının anne
babaları binlerce yıldır bu gerçeklere inanıyorlar. O n ­
ların hepsi yanlış olamaz.
"Ve ben, k ü ç ü k bir ç o c u k
t ü m insanlığın karşısında..." O cesaretini toplayamaz.
O t ü m ş ü p h e olasılığını bastırır. V e d i ğ e r h e r k e s o n u n
ş ü p h e y i b a s t ı r m a s ı n a y a r d ı m e d e r ç ü n k ü " Ş ü p h e şey­
t a n d a n gelir, ş ü p h e b ü y ü k b i r g ü n a h t ı r b e l k i d e e n b ü ­
yük. İ n a n ç sevaptır. İ n a n ve bulacaksın; şüphe et ve
d a h a ilk a d ı m d a ı s k a l a m ı ş s ı n d ı r . " H a k i k a t b u n u n t a m
tersidir.
İ n a n ve asla b u l a m a y a c a k s ı n .
Ve bulduğun
h e r n e ise k e n d i i n a n c ı n ı n y a n s ı m a s ı n d a n b a ş k a b i r ş e y
olmayacaktır; o hakikat olmayacaktır.
H a k i k a t i n s e n i n i n a n c ı n l a n e ilgisi o l a b i l i r ?
237
ÇOCUK
Ş ü p h e et ve tamamıyla şüphe et ç ü n k ü ş ü p h e bir
a r ı n m a s ü r e c i d i r . O z i h n i n d e k i t ü m pisliği çıkarır.
O seni y e n i d e n m a s u m yapacaktır. A n n e b a b a l a r
tarafından din adamları tarafından, politikacılar tara­
fından, p e d a g o g l a r tarafından m a h v e d i l m e m i ş olan ço­
cuk olmanı yeniden sağlayacaktır.
Ben bir J a i n a ailesinde d o ğ d u m . J a i n i z m ' d e T a n ­
r ı y a inanılmaz; yaratıcı olarak bir Tanrı yoktur. J a inizm'in
k o ş u l l a n m a s ı k e n d i ç o c u k l a r ı n a T a n r ı fikrini
d a y a t m a d ı ğ ı için hiçbir J a i n a ç o c u ğ u y a d a yaşlı bir
J a i n a , " D ü n y a y ı kim y a r a t t ı ? " diye asla sormaz. Ç ü n ­
kü en başından itibaren onlar dünyanın sonsuzluktan
sonsuzluğa kadar var
olduğu
şeklinde
koşullandırıl-
d ı k l a r ı için y a r a t ı c ı o l a n b i r k i m s e y o k t u r . V e b u n a ge­
rek yoktur. Bu nedenle soru ortaya çıkmaz.
Budizm
Tanrıya
inanmadığı
için
Budist
asla
" T a n r ı nedir, T a n r ı n e r e d e d i r ? " sorusunu sormaz. Bu
y ü z d e n çocuk b u şekilde koşullandırılmaz. S e n T a n r ı
ile ilgili s o r u s o r d u ğ u n d a b u n u n k e n d i s o r u n o l d u ğ u n u
z a n n e d e r s i n ; öyle değildir. Bir
İnan ve asla
bulamayacaksın.
Ve
bulduğun
ailesinde,
bir
Hıristi­
sinde
doğmuş
olabilirsin
ve
onlar senin zihnini bir T a n r ı
her ne ise
kendi
Hindu
y a n ailesinde, b i r Y a h u d i aile­
inancının
olduğuna
koşullandırmıştır.
başka
O n l a r . belirli b i r T a n r ı imajı,
bir şey olmayacaktır;
belirli b i r T a n r ı fikri v e r m i ş ­
yansımasından
o
hakikat
olmayacaktır.
lerdir.
Ve onlar sende
şüphe
e t m e n i n tehlikeli o l d u ğ u gibi
bir k o r k u yaratmışlardır.
238
EĞITIM
K ü ç ü k , m i n n a c ı k b i r ç o c u k c a n l ı o l a r a k a t e ş i n içi­
ne atılacağın ve y a n a c a ğ ı n a m a ölmeyeceğin sonsuz bir
c e h e n n e m ile k o r k u t u l u r . D o ğ a l o l a r a k ş ü p h e , ö y l e b i r
riski a l a c a k k a d a r ö n e m l i g ö z ü k m e z . Ve sen eğer ina­
nırsan, basitçe inanırsan hayatın t ü m zevklerinin, t ü m
keyiflerinin
senin
olduğu
şeklinde
motive
edilirsin.
İ n a n ve sen T a n r ı n ı n tarafındasın; ş ü p h e d u y ve sen
şeytanın tarafındasın.
K ü ç ü k çocuğunun sen ona ne saçmalık verirsen
ver satın alması kaçınılmazdır.
O korkuyor.
O geceleyin evde yalnız k a l m a k t a n
k o r k u y o r ve sen o n a ebedi c e h e n n e m d e n bahsediyor­
sun: "Sürekli karanlığın içine ve d a h a derin karanlığın
içine d ü ş ü y o r s u n v e d ü ş ü y o r s u n . V e o n u n bir s o n u y o k
ve o n u n dışına asla çıkmayacaksın." D o ğ a l d ı r ki çocuk
basitçe ş ü p h e e t m e k t e n çekinir, o k a d a r k o r k a r ki b u n a
değmez. Ve inanç çok basittir. S e n d e n hiçbir şey bek­
lenmiyor; sadece T a n r ı y a , Oğula, Kutsal R u h ' a inan...
sadece İsa'nın Tanrı'nın oğlu o l d u ğ u n a ve M e s i h oldu­
ğ u n a inan...ve o t ü m insanlığı k u r t a r m a y a gelmiştir...
ve o seni de k u r t a r a c a k t ı r .
Niçin bu k a d a r u c u z bir şekilde k u r t u l m a y a s ı n ?
S e n d e n fazla bir şey i s t e n m i y o r s a d e c e i n a n ve h e r şey
senin istediğin şekilde yerli y e r i n e oturacak.
O h a l d e niye ş ü p h e y i seçesin. D o ğ a l olarak inan­
cı seçmelisin. Ve bu öylesine k ü ç ü k bir y a ş t a gerçekle­
şir k i v e s e n b ü y ü m e y e d e v a m e d e r s i n . V e i n a n ç v e k o ­
ş u l l a n m a v e f i k i r l e r v e felsefe, h e p s i o n u n t e p e s i n d e d i r .
B i r g ü n s e n i n d e ş ü p h e ile d o l u o l d u ğ u n b i r z a m a n ol239
ÇOCUK
d u ğ u n u k a z ı p b u l m a k ç o k z o r d u r . A n c a k ş ü p h e ezil­
miştir ve g ö z d e n uzaklaştırılmıştır, i n a n m a y a direndi­
ğin bir g ü n v a r d ı a m a sen i k n a edildin. H e r çeşidinden
ö d ü l ö n ü n e serildi.
K ü ç ü k b i r ç o c u ğ u s a d e c e b i r o y u n c a k v e r e r e k ik­
n a e d e b i l i r s i n v e s e n ise o n a t ü m c e n n e t i v e r d i n . Ş a y e t
o n u i n a n m a y a i k n a ettiysen, b ü y ü k bir mucize gerçekleştirmemişsindir. Bu çok basit bir sömürüdür.
M u h t e m e l e n sen b u n u bilmeden yapıyorsun; sen
de aynı süreçten geçirilmişsindir.
Ve sen bir kez şüphenin kapılarını kapattığında,
mantığın, d ü ş ü n m e n i n , sormanın, s o r g u l a m a n ı n da ka­
pılarını kapatmışsındır. Sen artık gerçekten bir insan
değilsin.
Ş ü p h e n i n kapıları kapalıdır. Sen sadece hipnotize
edilmiş, koşullandırılmış ve k o r k u t u l a r a k i k n a edilmişsindir. K o r k u t u l a r a k , açgözlülükle, t ü m b u şeyler dü­
z e n l e n m e m i ş olsa, n o r m a l d e h i ç b i r ç o c u ğ u n i n a n m a y a ­
cağı şeylere inandırılmış bir zombisin.
Ve ş ü p h e etmekten ve d ü ş ü n m e k t e n bir kez vaz­
geçtiğinde, o z a m a n ne o l u r s a olsun h e r şeye i n a n a b i ­
lirsin. O z a m a n s o r u y o k t u r .
Sadece
senin m a s u m ç o c u k l u ğ u n d a n gerçek bir
hakikat arayışı başlar. Sadece o r a d a n din m ü m k ü n d ü r .
Küçük bir çocuk Pazar günü okulunda gördüğü
dersin özetini aşağıdaki gibi vermişti.
"Mısır'daki toplama k a m p ı n d a n kaçmış olan şu
Yahudiler vardı.
O n l a r geniş b i r göle u l a ş a n a k a d a r
koştular ve koştular. H a p i s h a n e gardiyanları yaklaşı240
EĞİTİM
y o r d u . B u y ü z d e n Y a h u d i l e r s u y u n içine a d a d ı l a r v e
onları beklemekte olan bazı teknelere doğru yüzdüler.
Gardiyanlar denizaltına bindiler ve teknelere torpido
a t m a y a çalıştılar a m a Y a h u d i l e r sualtı silahlarını ateş­
lediler ve t ü m denizaltıları hatırdılar ve diğer tarafa
s a ğ s a l i m g e ç t i l e r . H e r k e s a m i r a l i i l k i s m i o l a n M u s a ile
çağırmaya başladı."
Ç o c u ğ u n babası sordu: "Evlat, öğretmeninin bu­
nu söylediğinden emin misin?"
"Baba", diye yanıtladı çocuk, "eğer b e n i m hikâye­
me i n a n a m ı y o r s a n ö ğ r e t m e n i n anlattığına asla inanma­
yacaksın."
Şimdi çocuklara aptalca hikâyeler anlatmanın on­
ların d i n d a r olmasına bir faydası olmuyor; t a m tersine
onların
dindarlığa karşı
olmasına yardım
ediyorsun.
Onlar b ü y ü d ü ğ ü n d e t ü m bu dini doktrinlerin peri ma­
salları o l d u ğ u n u bileceklerdir.
Senin Tanrı n, senin Isa Mesih'in, hepsi sonradan
çocuğun zihninde bir N o e l B a b a y a dönüşecek:
Ço­
cukları meşgul eden masallar, kandırmacalar. Ve bir
kez çocuklar senin onlara değişmez gerçekler olarak
a n l a t m a k t a o l d u ğ u n şeyin sadece y a l a n d a n b a ş k a bir
şey o l m a d ı ğ ı n ı b i l d i ğ i n d e o n l a r ı n v a r l ı ğ ı n d a k i ç o k kıy­
m e t l i b i r ş e y i m a h v e t m i ş s i n d i r . O n l a r asla d i n l e ilgilen­
meyeceklerdir.
B e n i m gözlemime göre dini eğitim y ü z ü n d e n d ü n ­
y a giderek d a h a ç o k v e d a h a ç o k dinsiz hale geliyor.
Sana
öğretilenlerin
ne
kadarını
hatırlıyorsun?
K i m s e h a t ı r l a m a z b d e ; h e r ş e y ç ö p e atılır.
241
ÇOCUK
Sen
Dini
eğitim
yüzünden
dünya
giderek
daha çok ve
daha çok
dinsiz hale
geliyor.
öğretmeye
edebilirsin...hiç kimse dinlemi­
yor. Ç o c u k l a r çaresizdir; onlar
Pazar günü
okullarına gitmek
z o r u n d a d ı r ve gidiyorlar.
lar
dinlemek
bildiklerini
zorundadır,
On­
bu
y ü z d e n dinliyorlar; a n c a k onlar
o r a d a değil. Ve s o n r a d a n onlar,
tüm bunların
olduğunu
devam
söylüyorlar.
sadece
Artık
bir
saçmalık
çocuğa
T a n r ı ' n ı n d ü n y a y ı s a d e c e İ s a ' d a n -4004 y ı l ö n c e y a r a t ­
tığını söyle ve ç o c u k s a n a gülecektir. Ve ç o c u k ş u n u
bilir: " Y a s e n b e n i a p t a l y e r i n e k o y u y o r s u n y a d a s e n
t a m bir cahilsin."
D ü n y a m i l y o n l a r c a yıl ö n c e v a r o l m u ş t u r . A s l ı n d a
hiçbir başlangıç olmamıştır.
değildir a m a yaratıcılıktır.
Gerçekte Tanrı yaratıcı
Bir ç o c u ğ a T a n r ı d ü n y a y ı
altı g ü n d e bitirdi v e y e d i n c i g ü n d i n l e n d i d e m e k . . . ş i m ­
di b u n u n a n l a m ı şudur; o z a m a n d a n beri bizi p e k de
umursamıyor.
Bir a d a m terzisine gitti ve s o r d u : " T a k ı m elbise­
m i n h a z ı r o l m a s ı n e k a d a r s ü r e r ? B a n a altı h a f t a ö n c e
s ö z v e r m i ş t i n a m a d e f a l a r d ı r , ' S o n r a gel, s o n r a g e l . . . '
d e d i n . V e biliyor m u s u n k i T a n r ı d ü n y a y ı s a d e c e altı
g ü n d e y a r a t m ı ş t ı r ? V e s e n i s e a l t ı h a f t a d ı r b i r t a k ı m el­
biseyi bile y a r a t a m a d ı n . "
Ve terzinin ne dediğini biliyor m u s u n ? T e r z i şöy­
le dedi: " Evet biliyorum. Ve d ü n y a y a bir bak, s o n r a da
242
EĞITIM
b e n i m elbiseme bir b a k a r a d a k i farkı göreceksin. D ü n ­
y a b e r b a t b i r h a l d e , altı g ü n d e b i r şey y a r a t ı r s a n olaca­
ğı şey b u d u r . "
Eisenbergler Roma'ya taşındığında, k ü ç ü k H y m i e
o k u l d a n gözyaşları içinde geldi. Annesine, rahibelerin
sürekli Katolik sorular s o r d u ğ u n u ve k ü ç ü k bir Y a h u ­
d i ç o c u ğ u o l a r a k o n u n b u soruların yanıtlarını nasıl
vermesinin
beklendiğini
sordu.
Bayan
Eisenberg'in
k a l b i a n n e l i k d u y g u s u ile t i t r e y i p , " H y m i e , c e v a p l a r ı
gömleğinin y a n l a r ı n a işleyeceğim ve sen sadece bu ra­
hibeler seni seçtiğinde aşağı b a k ve oku" dedi.
"Sağol a n n e " dedi H y m i e ve rahibe Michèle dün­
y a n ı n e n m e ş h u r b a k i r e s i k i m d i diye s o r d u ğ u n d a gö­
z ü n ü bile k ı r p m a d ı . " M e r y e m , " d i y e y a n ı t l a d ı .
" Ç o k iyi " d e d i r a h i b e . " V e o n u n k o c a s ı k i m d i ? "
" J o s e p h " diye yanıtladı çocuk.
" G ö r ü y o r u m k i çalışmışsın, b a n a oğullarının adını
söyleyebilir
misin?"
"Elbette" dedi Hymie. "Calvin Klein"
K ü ç ü k Ernie, kilisedeki u z u n ayinden çok yorulu­
yordu.
Annesine
duyulabilecek
şekilde,
fısıldayarak
sordu, " O n a p a r a y ı şimdi v e r i r s e k g i t m e m i z e izin verir
mit
243
ÇOCUK
Çocuklara nasıl
dindar
olmalarını
ahlaklı, ve
öğretebiliriz?
T ü m dindarlığın v e ahla­
Tüm
kın
dindarlığın
kaynağı
Ve
zekâdır.
Onlara
çocuklar
senden
na
daha zekidir.
Onlara
öğretmeye
daha
daha
öğretmeye
onlardan
iyidir.
zekâdır.
senden
Ve
ço­
zekidir.
çalışacağı­
öğrenmek
Onlara
daha
öğretmek
zo­
r u n d a o l d u ğ u n ş u a p t a l fikrini
çalışacağına
onlardan
kaynağı
cuklar
ve ahlâkın
b ı r a k . O n l a r ı izle, o n l a r ı n ö z ­
öğrenmek
g ü n l ü ğ ü n ü gör, o n l a r ı n k e n d i -
iyidir.
liğindenliğini gör, o n l a r ı n uya­
nıklığını gör, onların ne k a d a r
farkında, yaşamla ve coşkuyla ne k a d a r dolu olduğu­
n u , n e k a d a r neşeli, n e k a d a r h a y r e t v e h a y r a n l ı k l a d o ­
lu olduklarını gör.
D i n hayret ve hayranlıktan doğar.
Eğer hayret
duyabilirsen, eğer hayranlık duyabilirsen dindarsındır.
İncil'i y a d a Gita'yı y a d a K u r a n ' ı o k u y a r a k değil, hay­
ranlığı
yaşayarak
gökyüzünü
yıldızlarla
dolu
halde
g ö r d ü ğ ü n d e kalbinde bir d a n s hissediyor m u s u n ? Var­
lığının içinde bir ş a r k ı n ı n y ü k s e l d i ğ i n i görebiliyor m u ­
sun?
Yıldızlarla
bir
olma
duygusunu
hissedebiliyor
m u s u n ? O z a m a n dindarsın. Kiliseye giderek ya da ta­
p ı n a ğ a g i d e r e k v e k a l b i n l e h i ç b i r ilişkisi o l m a y a n s a d e ­
ce kafanın yarattığı bir şey olan ö d ü n ç alınmış duaları
t e k r a r e d e r e k d i n d a r değilsindir.
D i n b i r a ş k ilişkisidir; v a r o l u ş l a y a ş a n a n b i r a ş k iliş­
kisi. V e ç o c u k l a r z a t e n b u i l i ş k i n i n i ç i n d e d i r . S e n i n t a r a 244
EĞİTİM
fından ihtiyaç d u y u l a n tek şey onları m a h v e t m e m e k t i r .
O n l a r ı n h a y r e t d u y g u l a r ı n ı n c a n l ı k a l m a s ı n a y a r d ı m et,
onların içten ve kendine özgü ve zeki kalmalarına yar­
d ı m et. A m a s e n o n l a r ı m a h v e d e r s i n . " N a s ı l ö ğ r e t e b i l i r i z . . . ? " diye s o r a r a k aslında sen b u n u istiyorsun.
D i n asla öğretilemez, o yakalanabilir. S e n d i n d a r
mısın? Etrafında dinin titreşimi v a r mı? O z a m a n böy­
le aptalca sorular sormayacaksın. O z a m a n çocuklar
sadece seninle birlikte olarak öğrenecektir. E ğ e r onlar
s e n i n g ü n b a t ı m ı n ı m u t l u l u k g ö z y a ş l a r ı i ç e r i s i n d e izle­
diğini görürse, onların etkilenmesi kaçınılmazdır. O n ­
lar sessizleşecektir. O n l a r a sessiz olmalarını s ö y l e m e n e
g e r e k y o k ; o n l a r g ö z y a ş l a r ı n ı g ö r e c e k t i r v e b u dili a n ­
layacaktır.
Ç o c u k l a r ı n z e k â s ı n ı izle. V e n e z a m a n z e k â b u l u r ­
san, o n u n t a d ı n ı çıkar v e o n l a r a y a r d ı m e t v e o n l a r a
şöyle d e : " B u şekilde d e v a m etmelisin."
B a b a ayini eleştirdi. A n n e o r g c u n u n p e k ç o k h a t a
yaptığını d ü ş ü n ü y o r d u . Kız k a r d e ş i k o r o n u n şarkısını
b e ğ e n m e d i . A n c a k k ü ç ü k oğul, "Yine d e y i r m i k u r u ş a
o l d u k ç a iyi b i r g ö s t e r i y d i " d i y e o r t a y a b i r fikir a t ı n c a
yeniden düşündüler.
T a v u k çiftliğinin s a h i b i o ğ l u n u n d a h a iyi d a v r a n ­
m a s ı n ı istiyordu. B u y ü z d e n o n a bir ders v e r m e k istedi.
" G ö r ü y o r m u s u n evlat? K ö t ü t a v u k l a r bir tilki ta­
rafından yendi."
" N e o l m u ş ? " diye yanıtladı. "İyi olsalardı onları
biz yiyecektik!'
245
ÇOCUK
Altı y a ş ı n d a k i iki ç o c u k b i r h e d i y e d ü k k â n ı n d a
soyut bir resmi inceliyorlardı. Lekelerden oluşan bir
resme b a k a r k e n bir tanesi,
"Onları bizim yaptığımızı
kimse söylemeden önce k a ç a l ı m ! " dedi.
Bir b a b a ofisteki n o r m a l bir g ü n d e n
s o n r a eve
d ö n d ü ve k ü ç ü k oğlunu merdivenlerin ö n ü n d e çok üz­
g ü n bir şekilde buldu.
" N e oldu evlat?" diye sordu.
" A r a m ı z d a kalsın," d e d i ç o c u k , " k a r ı n l a h i ç geçi­
nemiyorum."
B i r b a b a k ü ç ü k o ğ l u n u ilk defa b i r o p e r a y a g ö t ü r ­
müştü.
Şef,
sopasını
sallamaya ve
soprano
aryasını
söylemeye başladı. Ç o c u k s o n u n d a sordu, "Niçin kadı­
n a sopasıyla v u r u y o r ? "
" K a d ı n a v u r m u y o r sadece h a v a d a sallıyor" diye
yanıtladı baba.
"O z a m a n niye kadın bağırıyor?"
S a d e c e k ü ç ü k ç o c u k l a r ı b i r a z c ı k izle, s a d e c e o n l a ­
rın zekâsını gör.
J o h n n y o k u l d a k i ilk g ü n ü n d e n s o n r a e v e y e n i
dönmüştü. Annesi sordu, "Tatlım, sana ne öğrettiler?"
" P e k bir şey değil," diye y a n ı t l a d ı çocuk. " Y a r ı n
yine gitmem gerekiyor."
E ğ e r k ü ç ü k ç o c u k l a r ı , o n l a r ı n icatçılıklarını, ze­
k â l a r ı n ı , o n l a r ı n s ü r e k l i b i l i n m e y e n i n i ç i n d e k i keşifle246
EĞİTİM
rini, onların m e r a k ı n ı , o n l a r ı n
araştırmalarını izlersen onlara
hiçbir inanç öğretmen gerek­
bir aşk
ilişkisidir;
varoluşla
meyecek.
Onların anlamasına yar­
dım et ve onlara k e n d i dinleri­
ni b u l m a l a r ı gerektiğini söyle.
Çocukların
Din
oy
yaşanan
bir aşk ilişkisi.
Ve
zaten
çocuklar
bu ilişkinin
içindedir.
kullanmasına
izin v e r m i y o r s u n ; politik ide­
oloji i ç i n y i r m i b i r y a ş ı n a k a d a r b e k l e m e k z o r u n d a l a r .
O z a m a n o n l a r ı n o y k u l l a n m a k i ç i n y e t e r i n c e o l g u n ol­
d u ğ u n u d ü ş ü n ü y o r s u n . V e dini ideoloji içinse o n l a r
dört ya da beş yaşındayken yeterince olgunlar!
Dini
eğitimin politik e ğ i t i m d e n d a h a alt sınıfta m ı o l d u ğ u n u
d ü ş ü n ü y o r s u n ? Siyasi b i r p a r t i y e ait o l m a n ı n b i r d i n e
ait o l m a k t a n d a h a fazla o l g u n l u ğ a , d a h a fazla z e k â y a
i h t i y a ç d u y d u ğ u n u m u d ü ş ü n ü y o r s u n ? Ş a y e t s i y a s i ol­
g u n l u k için y i r m i b i r y a ş u y g u n s a o z a m a n dini olgun­
l a ş m a için e n a z ı n d a n k ı r k iki y a ş u y g u n olmalıdır.
K ı r k iki y a ş ı n d a n ö n c e hiç k i m s e h e r h a n g i b i r d i n seçm e m e l i d i r . Araştır, sorgula, keşfet v e h e r y e r d e keşfet,
olası h e r y ö n d e keşfet.
Ve dinine kendi kendine karar verdiğin zaman
o n u n ö n e m i vardır: O s a n a dayatıldığında b i r köleliktir; s e n s e ç t i ğ i n d e o b i r t a a h h ü t t ü r , o b i r b a ğ l ı l ı k t ı r .
V e a h l a k d i n i n b i r y a n ü r ü n ü d ü r . Kişi k a l b i n d e di­
nin yükseldiğini hissettiğinde, varoluşla bir bütünleş­
m e , bir ilişki o l d u ğ u n d a kişi ahlaklı h a l e gelir. O n u n
emirlerle alakası yoktur, o n u n yapmalı ve y a p m a m a l ı 247
ÇOCUK
l a r l a a l a k a s ı y o k t u r ; o n u n s e v g i y l e v e Şefkatle a l a k a s ı
vardır.
S e s s i z o l d u ğ u n d a , b ü t ü n v a r o l u ş i ç i n d e r i n b i r şef­
k a t y ü k s e l i r ve bu şefkat sayesinde kişi ahlaklı olur.
Kişi s a l d ı r g a n olamaz, kişi ö l d ü r e m e z , kişi y o k e d e m e z .
Sessiz o l d u ğ u n d a , saadet d o l u o l d u ğ u n d a diğer h e r k e s
için bir k u t s a m a h a l i n e g e l m e y e başlarsın.
Bu diğer
herkese karşı bir k u t s a m a olma olgusu gerçek ahlaktır.
Ahlakın sözde ahlaki prensiplerle hiçbir alakası
yoktur. Bu sözde ahlaki prensipler sadece ikiyüzlüler
y a r a t ı r : O n l a r s a d e c e s a h t e i n s a n l a r , b ö l ü n m ü ş kişilik­
ler y a r a t ı r . Binlerce din a d a m ı , sözde azizler ve m a h a t malar ve onların sürekli ş u n u yap, b u n u y a p m a diyen
öğretileri y ü z ü n d e n şizofren bir insanlık o r t a y a çıkmış­
tır. F a r k ı n d a olmana, n e y i n d o ğ r u neyin yanlış o l d u ğ u ­
n u g ö r m e n e y a r d ı m e d i l m e z . S a n a g ö z v e r i l m i y o r , sa­
na basitçe talimat veriliyor.
Benim
adamı,
sözde
ve
azizler
mahatmalar
ve onların
sürekli şunu yap,
bunu yapma
öğretileri
şizofren
ortaya
çabam
s a n a g ö z ü n ü açabilmene, göz­
Binlerce
din
buradaki
diyen
yüzünden
bir insanlık
çıkmıştır.
lerindeki
örtüyü kaldırmana,
gözündeki
her
çeşit
perdeyi
kaldırmana yardım etmek ve
bu sayede senin d o ğ r u y u görebilmendir.
olanı
Ve
gördüğünde
sen
onu
doğru
yap­
m a n kaçınılmazdır, başka tür­
lüsünü
yapamazsın.
olanı g ö r d ü ğ ü n d e
Yanlış
onu yapa­
mazsın b u m ü m k ü n değildir.
248
EĞİTİM
D i n s a n a netlik v e r i r v e n e t l i k s e n i n kişiliğini d ö ­
nüştürür.
Sıklıkla kendimizi ve diğer insanları
yargılamamamızı
söylüyorsunuzBen bir öğretmenim ve işim yüzünden çocukları
yargılamak zorundayım.
Şimdi
işimi nasıl
yürütebileceğim
konusunda
endişeleniyorum.
Bana
biraz yardım
edebilir misiniz?
Beni
yargılamamalısın
demem, öğretmen oldu­
ğ u n için bir öğrenciye, "Verdiğin c e v a p d o ğ r u değil"
diyememen anlamına gelmiyor.
Bu kişiyi y a r g ı l a m a k değil eylemi y a r g ı l a m a k t ı r .
Ve ben sana eylemi yargılama demiyorum; bu tama­
mıyla farklı bir şey.
Ö r n e ğ i n birisi hırsız olabilir; ç a l m a n ı n y a n l ı ş oldu­
ğ u y a r g ı s ı n a varabilirsin. A n c a k kişiyi y a r g ı l a m a . Kişi
çok engin bir o l g u d u r ve eylem k ü ç ü k bir şeydir. Eylem,
ç o k k ü ç ü k bir p a r ç a d ı r . . . b u k ü ç ü k p a r ç a , t ü m kişi h a k ­
k ı n d a k i bir y a r g ı haline gelmemelidir. Bir hırsızın p e k
çok güzel d e ğ e r i olabilir; o s ö z ü n d e d u r a n birisi olabilir.
O i ç t e n olabilir, o ç o k s e v g i d o l u b i r k i ş i o l a b i l i r .
A n c a k çoğunlukla olan şey t a m tersidir: insanlar
e y l e m d e n çok kişiyi y a r g ı l a m a y a başlar. E y l e m l e r d ü ­
zeltilmelidir. Ve özellikle de ö ğ r e t m e n l i k gibi bir m e s ­
lekte d ü z e l t m e k z o r u n d a s ı n ; öğrencilerin yanlış şeyleri
y a p ı p d u r m a s ı n a izin v e r e m e z s i n . Bu çok vahşice olur,
şefkatsizlik olur.
249
i
ÇOCUK
A n c a k onları geleneğe, törelere, sözde a h l a k a gö­
re, k e n d i önyargılarına göre d ü z e l t m e . N e z a m a n biri­
s i n i d ü z e l t i r s e n ç o k m e d i t a s y o n h a l i n d e , ç o k s e s s i z ol;
olayın b ü t ü n ü n e h e r y ö n d e n bak. M u h t e m e l e n onların
yaptığı şey d o ğ r u şeydir ve senin engellemen hiç de
doğru olmayacak.
Y a n i b e n " Y a r g ı l a m a d e r k e n basitçe h i ç b i r eyle­
m i n s a n a kişiyi y a r g ı l a m a h a k k ı n ı v e r m e d i ğ i n i söyle­
m e k i s t i y o r u m . E ğ e r e y l e m d o ğ r u değilse, kişiye eyle­
min niçin d o ğ r u olmadığını bulmasında y a r d ı m et a m a
y a r g ı l a m a k söz k o n u s u değildir. Kişinin o n u r u n u kır­
ma, o n u aşağılama, o n u suçlu hissettirme: "Yargılama"
d e r k e n kastettiğim şey b u d u r .
A n c a k d ü z e l t m e söz k o n u s u o l d u ğ u n d a ; önyargı­
sız, sessiz, f a r k ı n d a l ı ğ ı n ı n i ç i n d e y k e n e ğ e r y a n l ı ş b i r
şey o l d u ğ u n u v e b u n u n kişinin zekâsını m a h v e d e c e ğ i ­
ni, b u n u n o n u h a y a t t a y a n l ı ş y o l a s o k a c a ğ ı n ı g ö r ü r s e n ,
o n a y a r d ı m et.
Ö ğ r e t m e n i n işi s a d e c e f a y d a s ı z ş e y l e r i ; c o ğ r a f y a
ve tarih ve t ü m bu s a ç m a şeyleri ö ğ r e t m e k değildir.
O n u n t e m e l i ş l e v i ö ğ r e n c i l e r i d a h a iyi b i r b i l i n c e , d a h a
y ü k s e k b i r bilince g e t i r m e k t i r . S e n i n sevgin v e şefka­
tin b u olmalıdır v e h e r h a n g i bir eylemi d o ğ r u y a d a
yanlış olarak y a r g ı l a r k e n tek değerin bu olmalıdır.
A n c a k asla t e k bir an bile kişinin kötülendiğini
h i s s e t m e s i n e izin v e r m e . T a m t e r s i n e b ı r a k o sevildiği­
ni hissetsin; sevgin y ü z ü n d e n o n u d ü z e l t m e y e çalışmış­
tın.
250
EĞİTİM
Bir a d a m h a s t a n e d e k i y a t a ğ ı n d a y a t a r k e n aneste­
ziden uyandığında doktoru y a n ı n d a o t u r u r k e n bulur,
" S e n i n i ç i n iyi v e k ö t ü h a b e r l e r i m v a r " d e r d o k t o r . " İ l k
ö n c e iyiyi m i k ö t ü y ü m ü d u y m a k i s t e r s i n ? "
"Ah" diye inler a d a m , " k ö t ü olanı söyle."
" P e k i " d e r d o k t o r , "dizlerinin ü s t ü n d e n iki bacağı­
nı da kesmek zorunda kaldım."
"Ah" diye inler a d a m , " b u gerçekten k ö t ü y m ü ş . "
Ş o k u a t l a t t ı k t a n s o n r a iyi h a b e r i n n e o l d u ğ u n u s o ­
rar,
"Şey" der doktor, "yanda­
ki yataktaki a d a m senin panto­
lonlarını satın almak istiyor!"
Herkes
yapabileceğinin
en
iyisini yapıyor.
Eğer
Sadece
öğretmen
ciddi
olma!
olduğunu
Bir
ve
bu
y ü z d e n çok ciddi bir iş yaptı­
ğını
düşünme.
neşeli
ten
gözlerle
çok
neşeli.
Hayata
hissediyorsan
bu senin sorunun,
onun değil,
ilk önce
daha
bak...gerçek­
birisinden
rahatsız
kendini
düzelt.
Yargılayacak
hiçbir şey y o k ; h e r k e s y a p a b i l e c e ğ i n i n e n iyisini y a p ı ­
yor. Eğer birisinden rahatsız hissediyorsan bu senin
s o r u n u n , o n u n değil, i l k ö n c e k e n d i n i d ü z e l t .
Ben bir anaokulunda
yaşındaki
çocuklara
öğretmenim,
öğretmenlik
dört beş
yapıyorum.
Çocuklarla olmak en güzel şeylerden biridir. A n c a k
kişi b u n u ö ğ r e n m e l i d i r a k s i t a k t i r d e o d ü n y a d a k i e n y ı l 251
ÇOCUK
d ı r ı c ı ş e y o l a b i l i r . Kişi o n u s e v m e l i y o k s a o e n sıkıcı şey­
lerden biridir.
S e n i delirtebilir.
Sinir krizi yaratabilir
çünkü çocuklar o kadar gürültülü, o kadar medenileşm e m i ş , k ü l t ü r s ü z d ü r k i . . . h a y v a n l a r ; o n l a r h e r k e s i delir­
tebilir. T e k b i r ç o c u k h e r h a n g i b i r i s i n i ç ı l d ı r t a b i l i r , b u
y ü z d e n b i r s ü r ü ç o c u k , b i r sınıf d o l u s u ç o c u k g e r ç e k t e n
zordur. A n c a k şayet seversen o çok b ü y ü k bir öğretidir.
Bu y ü z d e n onlara sadece öğretme; sen de ö ğ r e n
ç ü n k ü onlarda senin kaybetmiş olduğun bir şey hâlâ
vardır. O n l a r da er ya da geç o n u kaybedecektir. Kay­
b e t m e d e n önce onlardan öğren. O n l a r hâlâ kendiliğin­
den haldedir, onlar hâlâ k o r k u s u z d u r . O n l a r hâlâ ma­
s u m d u r . O n l a r b u n u d a h a hızlı b i r şekilde k a y b e d i y o r .
M e d e n i y e t geliştikçe, ç o c u k l u k d a h a e r k e n s o n a eri­
y o r . Ö n c e d e n o , o n d ö r t , o n b e ş , o n altı c i v a r ı n d a b i r
y e r d e son b u l u y o r d u . Artık, y e d i y a ş ı n d a k i bir ç o c u k
bile b i r ç o c u k değildir. O o l g u n l a ş m a y a b a ş l a r . A r t ı k
o l g u n l u k d a h a e r k e n gelir ç ü n k ü biz k o ş u l l a n d ı r m a k
için, y a p ı l a n d ı r m a k i ç i n d a h a iyi y ö n t e m l e r b i l i y o r u z .
O y ü z d e n b u iyidir: D ö r t b e ş y a ş ı n d a k i l e r l e bir­
l i k t e d ö r t b e ş y a ş ı n d a ol. V e s e n i n b i l d i ğ i n i v e o n l a r ı n
bilmediğini z a n n e t m e .
Dinle:
O n l a r bir şey biliyor.
O n l a r d a h a ç o k sezgisel o l a r a k biliyor.
O n l a r bilgili
değil a m a o n l a r ı n bir vizyonu, n e t bir v i z y o n u var. O n ­
ların gözleri hâlâ p e r d e l e n m e m i ş t i r ve onların kalbi hâ­
lâ akıyor. O n l a r hâlâ kirlenmemiştir. Z e h i r h e n ü z baş­
lamadı. O n l a r h â l â doğa".
B u y ü z d e n o n l a r l a y k e n bilgili o l m a . B i r ö ğ r e t m e n
o l m a ; b i r d o s t ol. O n l a r l a d o s t l u k k u r v e m a s u m i y e t i n ,
kendiliğindenliğin,
252
zekânın ipuçlarını a r a m a y a başla.
EĞİTİM
S a n a m u a z z a m bir y a r d ı m gelecek ve meditasyonun
çok derine işleyecek.
Sen sadece onların çevresinde özen gösteren bir
a t m o s f e r o l k i b ö y l e l i k l e n e y a p m a k i s t e r l e r s e d a h a iyi
y a p m a l a r ı için o n l a r a y a r d ı m edebilesin. S a d e c e o n l a r a
d a h a iyi y a p m a l a r ı i ç i n y a r d ı m e t . V e o n l a r h e r h a n g i
bir o y u n u n , hırs o y u n u n u n içinde değildir.
O n l a r ı n çok güçlü, ü n l ü zengin, h a y a t l a r ı n d a şu
y a d a b u o l m a l a r ı n a ç a l ı ş m ı y o r u z , h a y ı r . B i z i m t ü m ça­
b a m ı z o n l a r ı n d a h a canlı, k e n d i n e has, sevgi dolu, a k a r
halde olmalarına y a r d ı m etmektir ve hayat gerisini hal­
leder.
H a y a t a güven:
Onların çevresinde yaratılması
gereken şey b u d u r . Böylece onlar hayata güvenebilir­
ler. M ü c a d e l e e t m e k z o r u n d a değiller a m a r a h a t l a y a b i ­
l i r l e r . V e e ğ i t i m o l a r a k s a d e c e o n l a r ı n d a h a y a r a t ı c ı ol­
m a l a r ı n a y a r d ı m et. R e s i m iyidir — r e s i m y a p m a y ı de­
nemeliler— y a h u t b a ş k a bir şey y a r a t m a k a m a bırak
yaratıcı olsun; bırak k e n d i kendilerine bir şeyler y a p ­
sınlar. Ve k e n d i kriterlerini k o y m a .
Bir
çocuk
resim y a p a r k e n yetişkin
kriterlerini
koyma; b u n u n bir Picasso olmadığını söyleme. E ğ e r
ç o c u k b u n d a n keyif aldıysa ve resim y a p a r k e n tama­
mıyla içinde kaybolduysa bu yeterlidir. Resim m u h t e ­
şemdir!
H e r h a n g i b i r n e s n e l k r i t e r y ü z ü n d e n değil:
R e s i m b e l k i s a d e c e s a ç m a s a p a n olabilir; b e l k i s a d e c e
o sıçratılmış boyalar, k a r m a n ç o r m a n bir şey olabilir...
bu böyle
olmalıdır ç ü n k ü bir çocuk,
ç o c u k gibidir;
o n u n h e r şey h a k k ı n d a farklı b i r v i z y o n u v a r d ı r .
253
ÇOCUK
Ö r n e ğ i n bir çocuk bir adamın y ü z ü n ü yaptığında
farklı bir v i z y o n u vardır. Ç o k b ü y ü k gözler y a p a c a k ­
tır; b u r u n ç o k k ü ç ü k o l a c a k t ı r . K u l a k l a r k a y ı p o l a c a k ­
tır — o hiç o n l a r a b a k m a m ı ş t ı r — a m a gözler o n u n için
çok önemlidir. E ğ e r o, bir insan y a p a r s a başı y a p a r ve
elleri y a p a r v e b a c a k l a r ı y a p a r v e g ö v d e o l m a y a c a k t ı r ;
onun
görüşü
böyledir.
Senin
için
bu yanlıştır
ama
o n u n bakış açısından insanı nasıl g ö r d ü ğ ü böyledir:
Bacaklar, eller ve kafa.
B u n e d e n l e s e n i n r e s m i iyi y a d a k ö t ü o l a r a k d e ­
ğ e r l e n d i r m e n söz k o n u s u değildir. H a y ı r , hiç yargıla­
m a y a c a k s ı n . Ç o c u ğ u n o n u n i ç i n iyi y a d a k ö t ü h i s s e t ­
mesini sağlama. Şayet çocuk resmin içinde t a m a m e n
kaybolursa bu yeterlidir. O derin bir meditasyondaydı,
o resmin içine b ü t ü n ü y l e girmişti...onun içinde kay­
b o l m u ş t u ! R e s m e d e n k a y b o l d u ğ u için r e s i m iyidir.
Çocuğun tamamıyla kaybolmasına yardım et ve
ne zaman bir çocuk kendi kendine resim y a p a r s a kay­
bolacaktır.
Eğer resim y a p m a y a zorlarsan, o zaman o rahatsız
olacaktır. B u y ü z d e n ç o c u k n e y a p m a k isterse istesin
b ı r a k y a p s ı n . O n l a r a s a d e c e y a r d ı m et. O n a p e k ç o k
teknik y o l d a n y a r d ı m edebilirsin.
O n a boyaları nasıl
karıştıracağını, tuvali n a s d yerleştireceğini, fırçayı n a ­
sıl
kullanacağını
söyleyebilirsin.
Bu
konuda yardım
e d e b i l i r s i n . B u k o n u d a y a r d ı m c ı ol; r e h b e r l i k e t m e k ­
t e n s e y a r d ı m c ı ol.
Tıpkı bir bahçıvanın ağaca y a r d ı m etmesi gibi...
Ağacı d a h a hızlı b ü y ü s ü n diye çekemezsin; bu şekilde
254
EĞİTİM
hiçbir şey y a p a m a z s ı n , pozitif olarak hiçbir şey yapıla­
m a z . T o h u m u ek, sula, g ü b r e k o y v e b e k l e ! A ğ a ç k e n ­
diliğinden olur. Ağaç olurken kimsenin o n u incitme­
mesini y a d a o n a z a r a r v e r m e m e s i n i sağla. Ö ğ r e t m e n i n
işlevi b u d u r : Ö ğ r e t m e n b i r b a h ç ı v a n o l m a l ı d ı r . Ç o c u ­
ğ u y a r a t m a k z o r u n d a değilsin; ç o c u k k e n d i l i ğ i n d e n ge­
liyor. Y a r a t ı c ı o l a n v a r o l u ş t u r .
S o k r a t e s , " B e n bir e b e y i m " d e r k e n d e m e k istediği
şey b u d u r . Bir ebe çocuğu y a r a t m a z . Ç o c u k zaten ora­
dadır. Gelmeye hazırdır; ebe y a r d ı m eder.
B u y ü z d e n o n l a r a y a r a t ı c ı o l m a k için y a r d ı m et.
O n l a r a c o ş k u dolu olmaları için y a r d ı m e t ç ü n k ü b u
okullardan kayboldu. Çocuklar çok üzgün ve üzgün
ç o c u k l a r ü z g ü n bir d ü n y a y a r a t ı r . O n l a r d ü n y a y ı dol­
d u r a c a k ve biz onların c o ş k u s u n u y o k ediyoruz. Onla­
r ı n c o ş k u s u n a y a r d ı m et. O n l a r ı n k u t l a m a s ı n a y a r d ı m
et, o n l a r ı d a h a ç o k v e d a h a ç o k n e ş e l i k ı l . H i ç b i r ş e y
b u n d a n d a h a kıymetli değildir.
İnsan sadece toplum okulsuzlaştırılırsa ya da okul
olarak
adlandırılamayacak
tamamıyla
farklı
türden
okullar gelişirse kurtulabilir; sadece o z a m a n insanlık
kurtulabilir.
Bu y ü z d e n hiçbir hırs, hiçbir şekilde kıyaslama
o l m a m a l ı d ı r . A s l a b i r ç o c u ğ u b i r d i ğ e r i ile k ı y a s l a y ı p ,
" B a k d i ğ e r i d a h a iyi r e s i m y a p m ı ş ! . . . " d e m e . B u çir­
kindir, vahşicedir, tahripkârdır.
H e r iki ç o c u ğ u d a
m a h v e d i y o r s u n . D a h a iyi r e s i m y a p m ı ş o l d u ğ u n u s ö y ­
lediğin ç o c u k ego, ü s t ü n l ü k fikrini elde e t m e y e başlar
ve kötülenen çocuksa aşağılanmış hissetmeye başlar.
255
ÇOCUK
Ve bunlar hastalıktır — ü s t ü n l ü k ve aşağıda olmak —
bu y ü z d e n asla kıyaslama.
B u sen v e d i ğ e r ö ğ r e t m e n l e r için z o r o l a c a k t ı r
ç ü n k ü k ı y a s l a m a k h e p i m i z i n içinde ç o k fazla v a r d ı r .
Asla k ı y a s l a m a h e r ç o c u k k e n d i s i olarak saygı g ö r m e ­
lidir. H e r ç o c u k , ö z g ü n o l d u ğ u için saygı d u y u l m a l ı d ı r .
256
Anne Babayla Barışmak
İlk kez anne babama öfkeliyim.
Öfkem ve sevgim öylesine bir çatışma halinde ki
canımı acıtıyor. Yardım edebilir misiniz?
H e r ç o c u k şayet zavallı a n n e b a b a l a r ı n k e n d i s i n e
bilmeden, bilinçsizce ne y a p m a k t a o l d u ğ u n u anlarsa
k ı z a c a k t ı r . O n l a r ı n t ü m ç a b a s ı ç o c u ğ u n iyiliği i ç i n d i r .
O n l a r ı n niyetleri iyidir a m a o n l a r ı n bilinci b o ş t u r . Ve
bilinçsiz
insanların
ellerindeki
O n l a r niyet ettikleri
sonucu
iyi
niyet
tehlikelidir.
oluşturamazlar.
Onlar
tam zıddını yaratabilirler.
H e r a n n e baba, d ü n y a y a güzel bir çocuk getirme­
y e çalışıyor a m a d ü n y a y a b a k ı n c a sanki bir kimsesizler
y u r d u y m u ş gibi geliyor. H i ç a n n e b a b a olmamıştır. As­
l ı n d a ş a y e t o b i r k i m s e s i z l e r y u r d u o l s a y d ı ç o k d a h a iyi
olabilirdi ç ü n k ü en azından k e n d i n olabilirdin. H i ç b i r
anne b a b a sana karışmazdı.
B u n e d e n l e öfke d o ğ a l d ı r a m a faydasızdır. Öfkeli
olmak a n n e b a b a n a y a r d ı m etmez v e sana z a r a r verir.
257
ÇOCUK
G a u t a m B u d a ' n ı n çok garip bir ifadede b u l u n d u ğ u
söylenmektedir: Öfkenin içinde sen başka birisinin ha­
tası için k e n d i n i c e z a l a n d ı r ı r s ı n . Ö f k e n i n i ç i n d e b a ş k a
b i r i s i i ç i n k e n d i n i c e z a l a n d ı r ı y o r s u n i f a d e s i ile i l k k e z
karşılaştığında çok garip g ö r ü n ü r .
A n n e b a b a n y i r m i yıl ö n c e , o t u z yıl ö n c e bir şey
yapmıştır ve sen şimdi kızgınsın.
kimseye bir yararı olmayacak;
Senin öfkenin hiç
o basitçe sende d a h a
çok y a r a oluşturacak. Ben s a n a çocukların nasıl yetiş­
t i r i l d i ğ i ile ilgili b ü t ü n m e k a n i z m a y ı a ç ı k l a m a y a çalışı­
yorum. H e r ne olmuşsa olup bitmiş olduğunu d a h a çok
anlayabilmelisin. A n n e b a b a n onların a n n e b a b a l a r ı ta­
r a f ı n d a n koşullandırılmıştır. G e r ç e k t e n b a ş l a n g ı ç t a ki­
min sorumlu olduğunu bulamazsın. Bu bir kuşaktan
diğerine aktarılmıştır. A n n e b a b a n kendilerine yapıl­
mış olan şeyi birebir u y g u l u y o r l a r . O n l a r k u r b a n d ı r .
O n l a r için şefkat d u y a c a k s ı n v e a y n ı şeyi k e n d i h a y a ­
tında
tekrar
etmeyeceğin
için
mutlu
hissedeceksin.
E ğ e r çocuk sahibi olmaya k a r a r verirsen kısır d ö n g ü ­
yü kıracağın,
kendin çıkmaz
sokak haline geleceğin
için m u t l u h i s s e d e c e k s i n . O n u k e n d i ç o c u k l a r ı n a y a d a
b a ş k a birisinin çocuklarına y a p m a y a c a k s ı n .
Anne babalar ve çocuklar arasında neler olduğunu
— k a r m a ş ı k y e t i ş t i r m e t a r z l a r ı , iyi n i y e t l e r , k ö t ü s o n u ç ­
lar, h e r k e s i n e n iyiyi y a p m a y a çalıştığı v e d ü n y a n ı n s a gi­
derek daha kötü ve daha da kötü o l d u ğ u n u — açıklayan
bir u s t a n o l d u ğ u için k e n d i n i şanslı h i s s e d e c e k s i n .
A n n e b a b a n bir ustası olacak k a d a r şanslı değildi.
V e s e n ise o n l a r a k ı z ı y o r s u n . N a z i k , ş e f k a t l i v e s e v e c e n
258
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
hissetmelisin. Yaptıkları h e r şey bilinçsizdi. Aksi tak­
tirde y a p m a z l a r d ı . Bildikleri h e r şeyi ü z e r i n d e denedi­
ler. O n l a r ıstırap i ç i n d e y d i v e o n l a r d ü n y a d a acı ç e k e n
başka bir insan yarattılar.
O n l a r ı n niçin ıstırap içinde olduklarını kavraya­
cak anlayışları y o k t u . Seninse niçin bir insanın ıstırap
ç e k e c e ğ i n i a n l a y a c a k k a v r a y ı ş ı n v a r . V e b i r k e z s e n ıs­
tırabın nasıl yaratıldığını a n l a r s a n , aynı şeye b a ş k a bi­
risinde sebep olmaktan kaçınabilirsin.
A n c a k a n n e b a b a n a a c ı . O n l a r ç o k çalıştı; y a p a b i ­
lecekleri h e r şeyi y a p t ı l a r a m a o n l a r psikolojinin nasıl
işlediği h a k k ı n d a h i ç b i r fikre s a h i p değillerdi. O n l a r a
nasıl b i r a n n e y a d a nasıl b i r b a b a olunacağının öğre­
tilmesi y e r i n e o n l a r a nasıl bir Hıristiyan olunacağı, na­
sıl b i r M a r k s i s t o l u n a c a ğ ı , n a s ı l b i r t e r z i o l u n a c a ğ ı , n a ­
sıl b i r t e s i s a t ç ı o l u n a c a ğ ı , n a s ı l b i r felsefeci o l u n a c a ğ ı
öğretilmişti. T ü m bu şeyler iyidir ve gereklidir fakat te­
m e l b i r ş e y e k s i k t i r . E ğ e r o n l a r ç o c u k y a p a c a k s a , o za­
m a n onların en önemli eğitimi nasıl bir a n n e olunacağı,
nasıl b i r b a b a olunacağı olmalıdır.
D o ğ u r d u ğ u n için nasıl b i r a n n e v e nasıl b i r b a b a
olunacağını bildiğin varsayılır. Evet, bir ç o c u k doğur­
m a k söz k o n u s u o l d u ğ u n d a . . . o biyolojik b i r eylemdir,
o n u n için psikolojik o l a r a k eğitilmen g e r e k m e z . H a y ­
v a n l a r b u n u g a y e t iyi y a p ı y o r , k u ş l a r g a y e t i y i y a p ı y o r .
A ğ a ç l a r g a y e t iyi y a p ı y o r . A n c a k b i r ç o c u ğ u b i y o l o j i k
olarak d o ğ u r m a k bir şeydir. Bir a n n e ya da bir b a b a
o l m a k s a t a m a m ı y l a b a ş k a b i r ş e y d i r . B u b ü y ü k b i r eği­
tim ister ç ü n k ü sen bir insan evladı y a r a t ı y o r s u n .
259
ÇOCUK
Hayvanlar
hiçbir
şey yaratmıyor,
onlar basitçe
k a r b o n k o p y a l a r ü r e t i y o r . V e a r t ı k bilim,
karbon
kopyaları
n o k t a y a gelmiştir!
üretebileceği
şeyleri
gerçekten
keşfettiği
bir
B u ç o k tehlikeli b i r fikirdir. E ğ e r
bankalar yapabilirsek; ve er ya da geç onları yapaca­
ğız. B i r k e z fikir o l u ş t u ğ u n d a , o b i r g e r ç e k l i k o l a c a k ­
tır. V e bilimsel olarak b u n u n y ü z d e y ü z m ü m k ü n olduğ u k a n ı t l a n m ı ş t ı r . . .bir s o r u n y o k t u r .
Hastanelerde erkek spermleri ve kadın yumurta­
l a r ı için b a n k a l a r ı m ı z olabilir. V e b i z t a m a m ı y l a a y n ı iki
s p e r m v e t a m a m ı y l a a y n ı iki y u m u r t a y a r a t a b i l i r i z . B ö y ­
lelikle t a m a m ı y l a a y n ı ş e k i l d e iki ç o c u k d o ğ a r . B i r ç o ­
c u k d ü n y a y a salınacaktır; diğeri buzdolabının içinde,
bilinçsizce gelişecektir a m a o n u n t ü m kısımları d i ğ e r ki­
ş i ile t a m o l a r a k a y n ı o l a c a k t ı r . V e ş a y e t b i r i n c i ş a h ı s b i r
k a z a geçirirse v e bir bacağını y a d a bir böbreğini kaybe­
d e r s e y a d a a m e l i y a t e d i l m e k z o r u n d a k a l ı r s a s o r u n ol­
maz: O n u n k a r b o n kopyası h a s t a n e d e bekliyor. K a r b o n
k o p y a d a n b i r b ö b r e k alınabilir; o t a m a m ı y l a a y n ı o r a n ­
da b ü y ü y o r , o s a d e c e bilinçsiz. Ve o k a y b e d i l e n b ö b r e ­
ğin birebir aynısı olacaktır. O n u n y e r i n i alabilir.
B u k a r b o n k o p y a s a h i b i o l m a fikri, b i r y a n d a n t ı p
biliminde b ü y ü k bir gelişme o l a r a k görülebilir a m a o
tehlikelidir: i n s a n ı n h e r h a n g i bir m a k i n e gibi değiştire­
bilen parçaları olan bir m a k i n e haline gelmesi anlamın­
da tehlikelidir. Bir şey yanlış giderse, p a r ç a y ı değişti­
rirsin. Ve ş a y e t p a r ç a l a r değiştirilebilirse o z a m a n in­
san manevi gelişimden giderek d a h a uzağa düşecektir.
Ç ü n k ü o k e n d i s i n i tıpkı bir m a k i n e gibi z a n n e t m e y e
260
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
başlayacaktır. D ü n y a n ı n yarısının, komünist dünyanın
d ü ş ü n d ü ğ ü şey b u d u r : İnsan bir makinedir.
Sen a n n e b a b a n ı n nasıl bir d u r u m d a o l d u ğ u n u an­
layabildiğin için şanslısın. O n l a r özellikle s a n a b i r şey
y a p m a m ı ş t ı r ; o n l a r aynı şeyi o n l a r ı n ç o c u ğ u olabilecek
h e r h a n g i birisine y a p a r l a r d ı . O n l a r b u n u n için p r o g ­
r a m l a n m ı ş t ı . O n l a r çaresizdi. Ve çaresiz i n s a n l a r a kız­
mak doğru
değildir.
Bu adil
değildir,
haksızlıktır ve
d a h a d a ö t e s i n d e senin için zararlıdır.
S e n o n l a r a b e n i m b a h s e t t i ğ i m b i r e y h a l i n e gele­
r e k y a r d ı m edebilirsin: D a h a bilinçli, d a h a u y a n ı k , da­
ha sevgi dolu. S a d e c e seni g ö r m e k onları değiştirebilir.
Senin bu k a d a r keskin bir şekilde değiştiğini görmek,
sadece onları bir kez d a h a düşündürebilir: Belki de ha­
talılardı.
Başka bir yolu yoktur. Entelektüel olarak onları
ikna edemezsin.
Entelektüel olarak tartışabilirsin ve
t a r t ı ş m a asla biç kimseyi değiştirmez, i n s a n l a r ı değişti­
r e c e k y e g â n e şey senin bireyselliğinin karizması, çeki­
ciliği, b ü y ü s ü d ü r . O z a m a n d o k u n d u ğ u n h e r ş e y a l t ı n
haline gelir.
Bu y ü z d e n artık v a r olmayan geçmişle
m ü c a d e l e e t m e k ve kızmakla zamanını ve enerjini he­
b a e t m e k t e n s e t ü m enerjini bireyliğinin b ü y ü s ü olma­
y a a k t a r . B u s a y e d e a n n e b a b a n , s e n i g ö r d ü ğ ü n d e , se­
nin geliştirmiş o l d u ğ u n y e n i nitelikler, o t o m a t i k olarak
etkileyici olan nitelikler
—tazeliğin, anlayışın, koşul­
suz sevecenliğin, öfkenin d a h a u y g u n bile düşebileceği
bir d u r u m d a k i nezaketin—
karşısında etkilenmeden
kalamazlar.
261
ÇOCUK
S a d e c e b u n l a r g e r ç e k i d d i a l a r d ı r . T e k b i r s ö z söy­
lemene gerek y o k . Gözlerin, y ü z ü n , eylemlerin, davra­
nışın, t e p k i n o n l a r d a değişiklik y a r a t a c a k t ı r . S a n a n e
o l d u ğ u n u , b u n u n nasıl o l d u ğ u n u s o r m a y a başlayacak­
lardır ç ü n k ü h e r k e s b u nitelikleri ister. B u n l a r g e r ç e k
z e n g i n l i k l e r d i r . S a n a s ö y l e d i ğ i m b u ş e y l e r e s a h i p ol­
m a m a n ı n bedelini ödeyebilecek k a d a r hiç kimse zen­
gin değildir.
B u n e d e n l e enerjisini k e n d i n i d ö n ü ş t ü r m e y e h a r ­
ca. B u s a n a y a r d ı m e d e c e k , b u a n n e b a b a n a y a r d ı m
edecek. M u h t e m e l e n bu zincirleme bir reaksiyon yara­
t a c a k . A n n e b a b a n ı n b a ş k a ç o c u k l a r ı olabilir, o n l a r ı n
a r k a d a ş l a r ı olabilir ve bu böyle s ü r ü p gidecektir.
Bu tıpkı sen dingin bir gölün kıyısında oturuyor­
s u n ve g ö l ü n içine k ü ç ü k bir taş a t ı y o r m u ş s u n gibidir.
Taş o k a d a r k ü ç ü k t ü r ki başlangıçta küçük bir daire
yaratır a m a daireler ardından daireler...ve onlar en
uzak noktaya, gölün onları götürebileceği yere k a d a r
yayılmaya d e v a m eder. Ve o sadece k ü ç ü c ü k bir taştı.
Biz y e n i t ü r d e n bir k ü r e n i n , n e y a p a r s a n y a p etra­
fında belli titreşimler y a r a t a c a k olan y e n i bir psikolojik
gölün içinde y a ş ı y o r u z . Bu insanları etkiler, bilinme­
y e n k a y n a k l a r a ulaşır.
Sadece d o ğ r u bireysellikten bir dalga y a r a t ve o p e k
çok insana ulaşacaktır: Ve kesinlikle s a n a en y a k ı n p l a n
insanlarla, ilk önce onlar görecektir ve b ü y ü k bir hay­
ranlıkla a n l a y a c a k l a r d ı r . B u y ü z d e n m u t l u hisset. T a m a ­
mıyla d ö n ü ş m e şansın v a r ve a n n e b a b a n a y a r d ı m et
ç ü n k ü o n l a r ı n b ö y l e b i r ş a n s ı o l m a m ı ş t ı ; o n l a r için ü z ü l .
262
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
Anne ve babam benden yana o kadar çok
hayal kırıklığına uğradılar ki sürekli
benim
hakkımda
endişeleniyorlar.
Onlara ne borçluyum?
A i l e ile ilgili s o r u n ş u d u r ,
çocuklar
ama
anne
veynlikten
çocukluktan
babalar
asla
çıkmazlar,
Çocuklar
çıkar
ebe-
insan­
lar, e b e v e y n l i ğ i n s o n s u z a k a ­
d a r yapışmak z o r u n d a olma­
çocukluktan
çıkar
ama anne babalar
asla
ebeveynlikten
çıkmazlar.
dığın bir şey o l d u ğ u n u h e n ü z
öğrenememiştir. Ç o c u k bir yetişkin olduğunda,
ebe­
veynliğin biter. Ç o c u ğ u n o n a ihtiyacı vardır; o çaresiz­
di. O n u n a n n e y e , b a b a y a , o n l a r ı n k o r u m a s ı n a ihtiyacı
v a r d ı . A n c a k ç o c u k k e n d i b a ş ı n a a y a k t a d u r a b i l i r ol­
d u ğ u n d a ebeveynler ç o c u ğ u n h a y a t ı n d a n nasıl çekile­
ceklerini ö ğ r e n m e k z o r u n d a d ı r l a r . Ve a n n e b a b a l a r as­
la ç o c u ğ u n h a y a t ı n d a n çekilmediği için k e n d i l e r i ve ço­
cuklar sürekli endişeli kalırlar. M a h v e d e r l e r , suçluluk
yaratırlar; belli bir sınırdan s o n r a y a r d ı m etmezler.
A n n e b a b a o l m a k b ü y ü k b i r s a n a t t ı r ; ç o k a z sayı­
d a i n s a n g e r ç e k t e n a n n e b a b a o l m a k için yeterlidir.
H i ç e n d i ş e l e n m e ; t ü m a n n e b a b a l a r ç o c u k l a r ı ile
ilgili h a y a l k ı r ı k l ı ğ ı y a ş a r ! V e b e n h i ç i s t i s n a s ı o l m a d a n
hepsi diyorum.
Gautam
B u d a ' n m a n n e b a b a s ı bile
o n u n l a ilgili ç o k h a y a l k ı r ı k l ı ğ ı h i s s e t m i ş t i r . I s a M e ­
sih'in a n n e b a b a s ı açıktır k i o n d a n , ç o k h a y a l kırıklığı
d u y m u ş l a r d ı r . O n l a r belli bir t ü r d e h a y a t y a ş a m ı ş t ı r
263
ÇOCUK
—ve onlar Ortodoks
Y a h u d i idi — ve bu oğlan, bu
İsa p e k ç o k g e l e n e k s e l fikrin, g e l e n e ğ i n k a r ş ı s ı n a çıkı­
yor, İsa'nın babası Joseph, artık yaşlandığını, oğlunun
m a r a n g o z l u k t a , işinde, d ü k k â n ı n d a o n a y a r d ı m edece­
ğini u m u t etmiş olmalı. Ve bu a p t a l oğulsa T a n r ı ' n ı n
Krallığı'ndan konuşmaya başladı! O n u n bu ihtiyar ya­
şında çok mutlu olduğunu mu düşünüyorsun.
G a u t a m B u d a ' n m babası çok yaşlıydı ve sadece
tek bir oğlu vardı. Ve o da kendisi çok yaşlı iken doğ­
m u ş t u . T ü m h a y a t ı b o y u n c a b i r e r k e k evlat s a h i b i ola­
b i l m e k için
beklemişti ve d u a etmişti ve ibadet etmişti
ve h e r çeşidinden dini ritüeli y a p m ı ş t ı ç ü n k ü o n u n b ü ­
y ü k krallığına k i m göz k u l a k olacaktı? V e s o n r a b i r
g ü n o ğ l u s a r a y d a n y o k o l u v e r d i . O n u n ç o k m u t l u ol­
d u ğ u n u m u z a n n e d i y o r s u n ? Ç o k kızmıştı, vahşicesine
öfkeliydi, e ğ e r b u l a b i l s e y d i G a u t a m B u d a ' y ı ö l d ü r e b i ­
lirdi! Polisleri, dedektifleri t ü m krallık içinde arıyor­
lardı. " O n e r e d e saklanıyor? O n u b a n a getirin."
Ve B u d a babasının ajanları tarafından y a k a l a n a ­
c a ğ ı n ı b i l i y o r d u b u y ü z d e n ilk y a p t ı ğ ı ş e y b a b a s ı n ı n
krallığının dışına çıkmaktı; b a ş k a bir krallığa kaçtı ve
o n iki y ı l s ü r e s i n c e o n u n h a k k ı n d a h i ç b i r ş e y d u y u l m a ­
dı.
Aydınlandığında m u t l u l u ğ u n u p a y l a ş m a k için ba­
basına, " E v e v a r d ı m " demek, " F a r k ı n a vardım," de­
mek, "Hakikati tanıdım ve onun yöntemi b u " d e m e k
için eve geri d ö n d ü .
F a k a t b a b a ç o k öfkeliydi, t i t r i y o r v e s a r s ı l ı y o r d u .
Yaşlıydı, ç o k yaşlıydı. B u d a ' y a b a ğ ı r d ı v e " S e n b e n i m
264
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
için b i r y ü z k a r a s ı s ı n ! " d e d i . B u d a ' y ı g ö r d ü — o r a d a b i r
d i l e n c i e l b i s e s i v e d i l e n m e t a s ı ile d u r u y o r d u — v e şöy­
le dedi: " Ö n ü m d e b i r dilenci gibi d u r m a y a nasıl cesa­
r e t e d e b i l i y o r s u n ? S e n b i r i m p a r a t o r u n o ğ l u s u n v e ai­
lemizde hiçbir z a m a n bir dilenci olmamıştır!
Babam
bir i m p a r a t o r d u v e o n u n b a b a s ı d a öyleydi v e asırlar­
dır bizler i m p a r a t o r u z ! Sen t ü m bu mirasın yüzkarasısın!
B u d a y a r ı m s a a t b o y u n c a d i n l e d i , t e k b i r s ö z söy­
lemedi. B a b a n ı n benzini bittiğinde, biraz d a h a sakin­
leştiğin d e . . . g ö z l e r i n d e n y a ş l a r geliyordu. Ö f k e , h ü s ­
r a n g ö z y a ş l a r ı . O z a m a n B u d a ş ö y l e d e d i : " S e n d e n sa­
d e c e t e k b i r iyilik i s t i y o r u m . L ü t f e n g ö z y a ş l a r ı n ı sil v e
b a n a b a k : B e n evi t e r k e d e n kişi değdim, b e n t a m a m ı y ­
la d ö n ü ş m ü ş bir insanım fakat senin gözlerin gözyaşla­
r ı ile o k a d a r d o l u k i g ö r e m i y o r s u n . V e s e n h â l â a r t ı k
var olmayan birisine k o n u ş u y o r s u n ! O öldü."
B u b a ş k a b i r öfkeyi t e t i k l e d i v e babası, " B a n a öğ­
retmeye mi çalışıyorsun?
B e n i m bir aptal o l d u ğ u m u
mu zannediyorsun? Kendi oğlumu tanıyamaz mıyım?
Senin d a m a r l a r ı n d a b e n i m k a n ı m akıyor. Ve b e n seni
t a n ı y a m a m ? " dedi.
B u d a , " L ü t f e n b e n i yanlış a n l a m a b e d e n kesinlik­
l e s a n a ait, a n c a k b i l i n c i m d e ğ i l . V e b e n i m g e r ç e k l i ğ i m
b e d e n i m değil, bilincimdir. V e senin b a b a n ı n v e o n u n
babasının d a bir i m p a r a t o r olduğu k o n u s u n d a haklı­
sın. A n c a k k e n d i m h a k k ı n d a d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n d e g e ç m i ş
hayatımda b e n bir dilenciydim ve önceki y a ş a m ı m d a
da bir dilenciydim ç ü n k ü b e n hakikati arıyordum. Be265
ÇOCUK
d e n i m s e n i n a r a c ı l ı ğ ı n l a g e l m i ş t i r a m a seri s a d e c e b i r
geçit gibiydin. S e n b e n i y a r a t m a d ı n , sen bir aracıydın.
Ve b e n i m bilincimin senin bilincinle hiçbir alakası yok.
Ve b e n i m söylediğim şey ş u d u r , şimdi eve y e n i b i r bi­
linç olarak geldim, y e n i d e n d o ğ u m süreci y a ş a d ı m . Sa­
dece b a n a bir bak, benim m u t l u l u ğ u m a ! " dedi.
Ve babası o n u n söylediğine i n a n m a y a r a k oğluna
baktı. A n c a k kesinlikle bir şey v a r d ı : Kendisi ç o k öfke­
liydi a m a oğlu h i ç t e p k i v e r m e m i ş t i , b u kesinlikle y e ­
niydi. O o ğ l u n u t a n ı y o r d u . O a y n ı kişi olsaydı, en az
babası kadar, hatta d a h a çok kızardı çünkü o gençti ve
o n u n k a n ı b a b a s ı n ı n k i n d e n d a h a sıcaktı. A n c a k o kız­
gın bile değildi, o n u n y ü z ü n d e k e s i n bir h u z u r , b ü y ü k
b i r sessizlik v a r d ı .
O b a b a s ı n ı n öfkesi t a r a f ı n d a n ra­
hatsız edilmemiş, çileden çıkmamıştı. B a b a o n u taciz
e t m i ş t i f a k a t o n u n ü z e r i n d e h e r h a n g i b i r e t k i s i y o k gi­
biydi.
Yaşlı
gözlerinden
gözyaşlarını
sildi
ve
yeniden
baktı, yeni zarafeti g ö r d ü . . .
A n n e b a b a n ı hayal kırıklığına uğratacaksın ç ü n k ü
onlar senin aracılığınla b i r t a k ı m beklentileri y e r i n e ge­
tirmeye çalışıyor olmalılar. A n c a k bu y ü z d e n suçluluk
d u y m a aksi t a k t i r d e s e n i n c o ş k u n u , s e n i n sessizliğini,
senin gelişimini m a h v e d e c e k l e r d i r . S e n endişelenme­
den, rahatsız o l m a d a n kal. H i ç suçluluk hissetme. H a ­
y a t ı n s e n i n d i r v e s e n k e n d i ışığın d o ğ r u l t u s u n d a y a ş a ­
mak zorundasın.
V e s e n c o ş k u n u n k a y n a ğ ı n a , içsel s a a d e t i n e u l a ş t ı ­
ğ ı n d a , p a y l a ş m a k i ç i n o n l a r a git. Ö f k e l i o l a c a k l a r : B e k 266
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
le ç ü n k ü öfke sürekli bir şey
Hiç
değildir; o b i r b u l u t gibi gelir
v e g e ç e r . B e k l e ! O r a y a git, o n ­
suçluluk
hissetme.
l a r l a b i r l i k t e ol: A n c a k s a d e c e
Hayatın
senindir
ve sen kendi
yine de sakin kalabileceğinden
emin olduğunda, sadece hiçbir
ışığın
doğrultusunda
şeyin sende bir tepki y a r a t m a ­
yaşamak
yacağını bildiğinde ve sadece
zorundasın.
onlar kızgın
bile
olsa o n l a r a
sevginle tepki verebileceğini bildiğinde. Ve bu o n l a r a
y a r d ı m etmenin yegâne yolu olacaktır.
Sürekli
benim
için
endişeleniyorlar
diyorsun.
B u o n l a r ı n işidir! V e z a n n e t m e k i o n l a r ı n fikirleri­
ni takip etmiş olsaydın endişelenmeyeceklerdi. O n l a r
yine de endişeleneceklerdi. Onların koşullanması bu.
O n l a r ı n a n n e babası endişelenmiş olmalı ve onların an­
ne b a b a l a r ı n ı n a n n e b a b a l a r ı endişelenmiş olmalı; on­
ların genlerinde bu var. Ve sen artık endişelenmediğin
için onları h a y a l kırıklığına u ğ r a t t ı n . S e n y o l d a n sapı­
y o r s u n ! O n l a r ı s t ı r a p i ç i n d e , o n l a r ı n a n n e b a b a l a r ı ıs­
t ı r a p i ç i n d e y d i . V e b u A d e m ile H a v v a ' y a k a d a r b ö y ­
leydi! Ve sen yoldan sapıyorsun, bu y ü z d e n b ü y ü k bir
endişe vardır.
A n c a k şayet e n d i ş e l e n i r s e n b ü y ü k b i r fırsatı kaçı­
rırsın ve o z a m a n onlar seni y e n i d e n a y n ı b a t a k l ı ğ a ge­
ri çekmiş olurlar. O n l a r sen eski geleneksel, konforlu
y o l a g e r i d ö n d ü ğ ü n i ç i n iyi h i s s e d e c e k l e r , m u t l u ola­
caklardır a m a b u n u n ne sana ne de onlara bir yararı
yoktur.
267
ÇOCUK
E ğ e r bağımsız kalabilirsen, eğer ö z g ü r l ü ğ ü n güzel
kokularını edinebilirsen, eğer d a h a çok meditasyon ha­
l i n d e olabilirsen k i b u n u n için — d a h a ç o k m e d i t a s y o n
h a l i n d e o l m a k i ç i n , d a h a s e s s i z o l m a k için, d a h a s e v g i
d o l u o l m a k için, d a h a m u t l u o l m a k için — b u r a d a s ı n , o
z a m a n bir g ü n kendi saadetini paylaşabilirsin. Paylaş­
m a k için ö n c e o n a s a h i p o l m a k z o r u n d a s ı n ; s a d e c e za­
t e n s a h i p o l d u ğ u n şeyi paylaşabilirsin.
Şu an sen de endişelenebilirsin a m a endişelenen
iki kişi b a s i t ç e e n d i ş e l e r i ikiye k a t l a r ; b i r b i r l e r i n e y a r ­
dım edemezler.
Bu onların koşullanması haline gelmiş olmalı. Bu,
dünyadaki herkesin koşullanmasıdır.
B i r aile b i r h a h a m ı k o n u k e d i y o r d u v e e v i n reisi
b u n u n o n u r u y l a çocuklarını b ü y ü k bir h a h a m geleceği
için y e m e k m a s a s ı n d a ciddi d a v r a n m a l a r ı için u y a r d ı .
A n c a k y e m e k sırasında bir şeye güldükleri için o n l a r a
masadan kalkmalarını emretti. B u n u n üzerine h a h a m
da ayağa kalktı ve ayrılmaya hazırlandı.
"Bir şey mi o l d u ? " diye s o r d u endişeli şekilde ba­
ba. "Şey, b e n d e g ü l d ü m ! " d e d i h a h a m .
O n l a r ı n senin h a k k ı n d a k i endişeleri,
ciddiyetleri
için kaygı d u y m a . O n l a r bilinçsizce seni suçlu hisset­
t i r m e y e çalışıyorlar. O n l a r ı n başarılı o l m a s ı n a izin ver­
me ç ü n k ü eğer onlar başarılı olursa seni m a h v e d e c e k ­
ler ve a y n ı z a m a n d a senin aracılığınla onlar için m ü m ­
k ü n olabilecek b i r fırsatı d a m a h v e d e c e k l e r .
268
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
Anne
babama ne
borcum
var d i y e
soruyorsun.
Şunu borçlusun: Kendin olmak zorundasın. Yine
şunu borçlusun: M u t l u olmayı, m u t l u l u k t a n kendin­
d e n geçmeyi, k e n d i içinde bir k u t l a m a haline gelmeyi,
k a h k a h a a t m a y ı v e k e y i f a l m a y ı ö ğ r e n m e y i . O n l a r sa­
n a fiziksel o l a r a k y a r d ı m e t m i ş t i r , s e n o n l a r a m a n e v i
olarak y a r d ı m etmelisin. O n l a r a geri ö d e m e n i n tek y o ­
lu budur.
Annem için suçluluk hissediyorum.
Anneme sevgi, ilgi gösteremiyorum ve
aynı evde yaşadığımız için giderek kötüleşti.
Ve onunla ne yapacağımı bilemiyorum.
Birkaç şey var.
ilki:
An­
neler, b a b a l a r çok fazla şey ta­
lep
eder,
çocukların vermesi
m ü m k ü n olandan d a h a çoğu­
n u isterler.
Ç ü n k ü d o ğ a l eği­
lim ş u d u r : O n l a r sen onların
ç o c u ğ u o l d u ğ u n için s e n i se­
v e r l e r a m a s e n o n l a r ı a y n ı şe­
Anneler,
babalar
çok fazla şey
talep eder,
çocukların
mümkün
daha
vermesi
olandan
çoğunu
isterler.
kilde sevemezsin ç ü n k ü onlar
senin ç o c u k l a r ı n değildir. S e n k e n d i ç o c u k l a r ı n ı seve­
ceksin v e a y n ı şey y e n i d e n olacak: Ç o c u k l a r ı n s e n i ay­
nı
şekilde
sevemeyecekler
çünkü
nehir
ileri
doğru
a k a r , g e r i y e d o ğ r u d e ğ i l . D o ğ a l o l a n şey, a n n e b a b a l a ­
rın çocuklarını sevecek olması ve çocukların da kendi
çocuklarını sevecek olmasıdır; bu geriye d o ğ r u gide-
269
ÇOCUK
mez. A n c a k talep doğal gibi g ö z ü k ü r . A n n e seni sevdi­
ği için senin de o n u a y n ı şekilde sevebileceğini z a n n e ­
der. Ve o ne k a d a r talep e d e r s e sen sevgiyi o n a d ö n ­
d ü r m e y e muktedir olacaksın. Ve o,
sende suçluluk
d u y g u s u y a r a t a c a k . O y ü z d e n b u fikri b i r k e n a r a k o y ,
o n u tamamıyla bırak; bu doğaldır. Sen onu, o n u n seni
sevdiği şekilde
sevemezsin.
Ve
sende yanlış
bir şey
yok, yanlış hiçbir şey yok. H e r çocuğun başına gelen
şey b u d u r ; d o ğ a n ı n olmasını istediği şey b u d u r .
Şayet çocuklar anne babalarını çok severse kendi
ç o c u k l a r ı n ı s e v e m e y e c e k l e r d i r . B u d a h a tehlikeli ola­
caktır: O z a m a n türlerin h a y a t t a kalması riske girecek­
tir. S e n i n a n n e n d e k e n d i a n n e s i n i s e v m e m i ş t i r . E n iyi
ihtimalle kişi kibar,
saygılı olabilir a m a sevgi geriye
d o ğ r u a k m a z . Kişi saygılı olabilir, b u d o ğ r u d u r ; kişi
saygılı olmalıdır a m a sevgi m ü m k ü n değildir. B i r k e z
sevginin imkânsız o l d u ğ u n u anlarsan suçluluk duygu­
su kaybolacaktır.
A n n e b a b a s ı n a aşırı bağlı, aşırı takıntılı b a z ı in­
sanlar vardır; onlar psikolojik olarak hastadır. Şayet
bir k a d ı n a n n e s i n i ç o k fazla severse bir e r k e ğ i s e v e m e ­
yecektir ç ü n k ü h e r z a m a n a n n e s i n i n acı çekeceğini gö­
recektir. B u b i r çeşit ç a t ı ş m a y a r a t a c a k t ı r . E ğ e r k a d ı n
bir e r k e ğ i s e v e r s e o n u n sevgisi, e r k e ğ e d o ğ r u a k a c a k ­
tır ve o suçluluk hissedecektir.
O n l a r asla h a y a t t a n
zevk almayacaktır ve aynı z a m a n d a anne babalarına
d a öfkeli o l a c a k l a r d ı r . İ ç l e r i n d e n , h i ç k i m s e y e söyle­
meyecek; h a t t a kendilerine bile söylemeyecek olsalar
da, " E ğ e r b i r g ü n a n n e m ö l ü r s e y a d a b a b a m ö l ü r s e o
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
z a m a n ö z g ü r o l a c a ğ ı m " d i y e u m u t e d e c e k l e r d i r . O , bilinçaltlarında d o l a n ı p d u r a c a k t ı r ç ü n k ü b u y e g â n e öz­
g ü r l ü k o l a s ı l ı ğ ı y m ı ş g i b i g ö z ü k ü r . B u iyi d e ğ i l d i r — a n ­
n e b a b a n ı ölü olarak d ü ş ü n m e k — a m a eğer aşırı bağlı
bale gelirsen olan şey b u d u r .
B u n a g e r e k y o k ; s a d e c e saygılı ol, h e p s i b u . Ö z e n
göster, n e yapabiliyorsan y a p a m a hiç suçluluk hissetme.
Ve şayet a n n e b a b a l a r anlayışlıysa b u n u anlayacak­
tır. B u h a y v a n l a r d a böyledir. H a y v a n l a r d a böyle bir m e ­
sele y o k t u r : Ç o c u k k e n d i b a s m a d u r a b i l d i ğ i a n , ç o c u k
anne babasını terk eder. A n n e babalar ç o c u ğ u n peşinden
gidip, " D i n l e n e r e y e g i d i y o r s u n ? S e n i n için b u k a d a r şey
yaptık..."
demezler. D o ğ a d a bu hiç sorulmaz.
V e a n n e v e b a b a hiçbir şey y a p m a m ı ş değildir; on­
lar çok şey yapmıştır. Özellikle de a n n e ç o k şey y a p ­
mıştır a m a b u o n u n m u t l u l u ğ u d u r . S e n i r a h m i n d e taşı­
m a k o n u n m u t l u l u ğ u y d u , seni beslemek, seni yetiştir­
mek onun mutluluğuydu.
O zaten ödüllendirilmiştir.
O n a d a h a fazla b i r şey v e r i l m e s i n e g e r e k y o k ; v e r m e k
söz k o n u s u değildir. O bu a n l a r d a n keyif aldı — h a m i ­
leyken b u n d a n keyif a l d ı — d o ğ u m y a p t ı ğ ı n d a mutluy­
d u ç ü n k ü o b i r a n n e o l d u , dileği y e r i n e g e l d i . S o n r a se­
ni yetiştirdi ve
o
mutluydu:
O
bir
ç o c u k yetiştiri­
y o r . . . d o ğ a l bir mutluluk. O şimdiden ödüllendirilmiş­
tir. D o ğ a h e r z a m a n a n ı n d a ö d ü l l e n d i r i r . O asla d o s y a ­
ları s ü r ü n c e m e d e b ı r a k m a z .
Bu n e d e n l e suçlu h i s s e t m e ; fikrini d e ğ i ş t i r m e n ge­
r e k e n y e r b u d u r . S u ç l u l u ğ u bırak v e s o n r a gelen deği­
şimi gör.
271
ÇOCUK
E ğ e r o n a g i t m e k seni iyi h i s s e t t i r m i y o r s a g e r e k
y o k t u r . S a d e c e iyi h i s s e t t i ğ i n d e g i t ! A s l a g ö r e v o l a r a k
g i t m e . Asla g i t m e k z o r u n d a o l d u ğ u n için g i t m e . S a d e ­
c e g e r ç e k t e n iyi h i s s e t t i ğ i n z a m a n v e a n n e n l e b i r s ü r e
b i r l i k t e o l m a k i s t e d i ğ i n z a m a n git. M u t l u o l d u ğ u n d a ,
sadece birkaç dakikalığına o r a d a olman, b e r b a t hisse­
dip saatlerce o r a d a o l m a n d a n , o n u n için v e k e n d i n
için ıstırap y a r a t m a n d a n d a h a iyidir. Biraz d a h a u y a ­
n ı k ol.
Anne babamı görmek aklıma geldiğinde
midemde bir düğümlenme oluyor.
Onlarla birlikteyken ya çok mesafeli, mekanik
hale geliyorum ya da çok savunma halinde
ya da saldırgan oluyorum.
Onlara
şefkat
duymuyorum.
Terapiye gitmeli
miyim?
G e r e k yok. Bu sadece geçmişten gelen bir k o r k u .
E n e r j i n g a y e t iyi: E n e r j i n d e b i r d ü ğ ü m y o k , d ü ğ ü m sa­
d e c e a n ı l a r ı n d a d ı r . B u n l a r iki a y r ı şeydir.
Şayet d ü ğ ü m enerjinde olsaydı o z a m a n zor bir
şey olurdu. E ğ e r d ü ğ ü m sadece
Anne
baba demek
suçluluk
demektir.
Onlar
temel
suçluluğu
yaratmıştır
hafızadaysa çok basit bir
dir,
o n u h e m e n bırakabilirsin.
B e n i m ö n e r i m h e r h a n g i b i r şe­
y i n içine g i r m e d e n ö n c e iki ü ç
a y l ı ğ ı n a s a d e c e m u t l u ol. Yal­
nızca
272
şey­
hiçbir
engel
olmadan,
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
hiçbir suçluluk olmadan, hiçbir mecburiyet o l m a d a n
hayatın tadını çıkar. Şayet h a y a t t a n hiç suçluluk duy­
m a d a n v e ö z g ü r c e z e v k alabilirsen a n n e b a b a n için b ü ­
y ü k bir şefkat içinde yükselecek.
A s l ı n d a h i ç b i r ç o c u k , s u ç l u l u k d u y m a z h a l e gele­
n e k a d a r a n n e babasını asla affedemez. Ç ü n k ü a n n e
baba demek suçluluk demektir. Onlar temel suçluluğu
y a r a t m ı ş t ı r : Ş u n u y a p , b u n u y a p m a ; ş u n u n g i b i ol, b u ­
n u n gibi o l m a . O n l a r ilk y a r a t ı c ı ö ğ e l e r d i v e o n l a r ay­
n ı z a m a n d a y o k edici olmuşlardır. O n l a r ç o c u ğ u n bü­
y ü m e s i n e y a r d ı m etti, ç o c u ğ u s e v d i a m a o n l a r ı n k e n d i
zihinleri ve koşullanmaları v a r d ı ve onlar bu koşullan­
m a l a r ı ç o c u ğ a d a y a t m a y a çalıştı. B u y ü z d e n h e r ç o c u k
a n n e b a b a s ı n d a n nefret eder. A n n e b a b a n a k a r ş ı hisse­
diyorsun,
onlardan korkuyorsun çünkü
onlar
senin
k e n d i n o l m a n a izin v e r m i y o r : B u y ü z d e n n e z a m a n on­
lar v a r s a k r a m p l a r g i r m e y e başlıyor, k a r n ı n d a d ü ğ ü m
h i s s e d i y o r s u n ç ü n k ü o n l a r s e n i n k e n d i n o l m a n a izin
vermiyor. Onların mevcudiyetinde yeniden bir çocuk
haline geliyorsun. Geçmiş y e n i d e n canlanıyor. Yeni­
d e n çaresizsin v e artık b i r ç o c u k değilsin. B u y ü z d e n
d o ğ a l o l a r a k t a r t ı ş m a y a g i r i y o r s u n , ö ç a l ı y o r s u n , kızı­
yorsun ya da savunmaya geçiyorsun. Ya da kaçmaya
başlıyorsun...ancak bunların hepsi bir mesafe y a r a t a n
şeylerdir.
V e a n n e b a b a n ı s e v m e k için çok d e r i n b i r özlem
var; b u h e r k e s için böyledir. O n l a r d a n geldin, h a y a t ı n ı
onlara borçlusun. H e r k e s bu kaynağı sever a m a kay­
n a k y a k ı n l a ş m a y a , iletişime izin v e r m e y e n bir şey y a p 273
ÇOCUK
mıştır bu y ü z d e n yakınlaştığında bir s o r u n vardır. Yak ı n l a ş m a z s a n d e r i n d e n bir b i r l e ş m e , affetme, y e n i k ö p ­
r ü l e r k u r m a isteği vardır.
U ç aylığına c a n ı n ı n istediği gibi y a ş a v e b u hafız a n d a k i b u k ı s m ı t e m i z l e y e c e k t i r . S a d e c e y a ş a m a k is­
tediğin şekilde yaşa. A n n e b a b a n artık seni engellemi­
yor. A n n e b a b a n senin içinden p e k çok kez konuşacak­
tır: S e n bir şey y a p ı y o r o l a c a k s ı n v e a n n e b a b a sesi ge­
lip, " B u n u y a p m a " d i y e c e k t i r . B u a n n e b a b a s e s i n e g ü l
ve artık özgür olduğunu ve a n n e babanın hayatını ya­
şayacak k a d a r ve onun sorumluluğunu alacak k a d a r
seni olgunlaştırdığını hatırla. O n e d e n l e bu sese ihtiyaç
y o k t u r : Artık s e n i n k e n d i bilincin var, o n u n y e r i n e ge­
çecek bir şeye ihtiyacın y o k . A r t ı k a n n e b a b a n ı n senin
için k o n u ş m a s ı n a g e r e k y o k , s e n k e n d i k e n d i n e k o n u ­
şabilirsin.
U ç aylığına b u n u dene; ü ç a y içinde d ü ğ ü m kay­
b o l a c a k . O ç o k kolaylıkla temizlenebilir, silinebilir. Ve
b u n u k e n d i b a ş ı n a yapabilirsin, o z a m a n t e r a p i y e ihti­
yaç yoktur.
E ğ e r y a p a m a z s a n v e b u n u n zor o l d u ğ u n u hisse­
diyorsan o z a m a n terapi y a r d ı m c ı olacaktır.
O aynı
şeyi y a p a c a k t ı r : Anıyı silecektir. Ş a y e t t e k b a ş ı n a y a ­
p a m a z s a n her z a m a n nasıl y a p a c a ğ ı n ı bilen bir uzma­
nın desteğini a l m a k iyidir a m a ö n c e k e n d i b a ş ı n a de­
ne.
Aksi taktirde bazen olan şey şudur; terapistin an­
n e b a b a n d a n k u r t u l m a n için y a r d ı m edebilir a m a o n u n
k e n d i s i senin a n n e b a b a n h a l i n e gelir. Z i h i n o k a d a r
274
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
b e c e r i k s i z , o k a d a r ş a ş k ı n d ı r k i e ğ e r t u t u n d u ğ u b i r şe­
yi kaybetmeye başlarsa h e m e n başka bir y ö n d e n o n u n
y e r i n e geçecek b a ş k a bir şeye t u t u n m a y a başlar. Bu
y ü z d e n pek çok insan terapiste gider ve yavaş yavaş
problemlerinden kurtulur a m a sonra terapist sorun ha­
line gelir. O z a m a n t e r a p i s t i k a y b e t m e y i g ö z e a l a m a z ­
lar; o z a m a n t e r a p i y i b ı r a k a m a z l a r . T e r a p i s t i d e ğ i ş t i r e ­
bilirler,
terapiyi
değiştirebilir­
ler, b i r t e r a p i ç e ş i d i n d e n d i ğ e r
terapi çeşidine gidebilirler a m a
Tamamıyla
o n l a r t e r a p i bağımlısı haline ge­
rahat ve özgür ol
ve sanki
lirler.
Bazen problemlerinin ken­
di
başına
üstesinden
gelmen
iyidir: B u s a n a d a h a çok özgü­
ilk kez doğmuşsun
gibi
hayattan
keyif
al.
ven verir.
V e işlem şudur: C a n ı n n e istiyorsa y a p . İyi y a d a
k ö t ü ö n e m l i o l a n b u değil. B u ü ç aylığına c a n ı n n e y a p ­
m a k istiyorsa iyidir v e canın n e y a p m a k istemiyorsa d a
kötüdür. Bu yüzden onu yapma. Tamamıyla rahat ve
ö z g ü r ol ve s a n k i ilk kez d o ğ m u ş s u n gibi h a y a t t a n ke­
yif al ve bu s a n n y a s aracılığıyla olan şeydir. S e n y e n i
b i r ç o c u k s u n , b u y e n i b i r d o ğ u m d u r . S e n y e n i b i r çiz­
gide, b ü y ü m e y e başlayabilirsin ve o z a m a n bu a n n e ba­
b a sesleri v e a n n e b a b a k o ş u l l a n m a s ı y o l u n a hiç çıkma­
yacaktır. Bu yeni bir büyümedir.
Babam ansızın öldü ve bir şekilde bazı şeyleri
bitirmek için gidip annemle birlikte olmam ge­
rektiğini hissediyorum.
Duygusal olarak onunla
275
ÇOCUK
bitmemiş olduğunu hissettiğim bir şey var ve
görünüyor ki bunun zamanı geldi.
A n n e b a b a l a r l a b u h e p b ö y l e d i r . İlişki ö y l e b i r şey­
dir ki o n u bitirmek b ü y ü k bir farkındalık gerektirir. Sa­
d e c e o z a m a n b i t e b i l i r . O n u b i t i r m e fikri bile o n u n bit­
m e s i n e e n g e l olabilir. B u n e d e n l e b u fikri t a ş ı m a . S a d e c e
o r a d a ol.. .doğal bir şekilde, sevgi dolu bir şekilde o r a d a .
Ne yapabiliyorsan y a p çünkü anne babalar pek
ç o k şey y a p m ı ş t ı r v e B a t ı ' d a b u n u n için o n l a r a t e ş e k ­
k ü r bile e d i l m e z . H i ç k i m s e m i n n e t h i s s e t m e z .
D o ğ u d a b u t a m a m ı y l a farklı o l m u ş t u r . D o ğ u ' d a
bu asla b i t m e m i ş bir d u r u m değildir. O h e r z a m a n ta­
mamlanmıştır ç ü n k ü a n n e babalar çok şey vermiştir ve
çocuklarsa h e r z a m a n m ü m k ü n o l d u ğ u n c a çok saygı
göstermişlerdir. Bu D o ğ u ' d a çok doğal bir hale gelmiş­
tir ve b u n u n böyle olmasında çok derin bir n e d e n var­
dır.
Şayet anne babanla uyumlu olmazsan kendinle
u y u m l u olamazsın. Ç ü n k ü a n n e babalar sadece rast­
lantısal olgular değildir; onlar d e r i n bir şekilde senin
köklerindedir...sen
onlardan
geliyorsun.
Varlığının
y a r ı s ı a n n e n d e n gelir, v a r l ı ğ ı n ı n d i ğ e r y a r ı s ı b a b a n d a n
gelir. H e r i k i s i d e s e n d e d e v a m e d e c e k t i r . O n l a r ı n t ü m
çatışması sende d e v a m e de çektir... onların t ü m kaygı­
l a r ı d e r i n d e d e v a m e d e c e k t i r . O n l a r l a u y u m l u h a l e gel­
m e k s e n i n iyiliğin i ç i n d i r . V e e n k o l a y y o l u , b u n u n i ç i n
hiç çaba sarf etmemektir.
Ç a b a asla y a r d ı m c ı olmayacaktır: O çok y a p a y d ı r .
B u y ü z d e n b u fikri b ı r a k a k s i t a k t i r d e b i r ş e y l e r i n ta276
A N N E BABAYLA B A R I Ş M A K
m a m l a n m a d a n kalmış
olduğunu
hissederek yeniden
geriye döneceksin.
S a d e c e o r a y a git, o r a d a o l v e o s a n a ş i m d i i h t i y a ç
duyacaktır. Baban öldüğünde o çok büyük bir ü z ü n t ü
içinde olacaktır; s a n a ihtiyacı olacaktır. B u n e d e n l e bi­
linçli b i r ç a b a i ç i n d e o l m a s a d e c e o n u n l a ol. O n a y u ­
m u ş a k d a v r a n , o n a ö z e n g ö s t e r . . . b a z e n o n u n l a birlik­
te meditasyon yap. Eğer yapabilirse o n u n meditasyon
y a p m a s ı n a y a r d ı m et. Y o k s a o n a s a d e c e o n u n o d a s ı n ­
da m e d i t a s y o n y a p a c a ğ ı n ı söyle. O sadece y a t a ğ ı n d a
dinlenebilir; sen m e d i t a s y o n y a p a c a k s ı n . Ve bu titreşi­
min kendisi ona y a r d ı m edecektir.
M u t l u ol. B ö y l e b i r d u r u m d a , b u d u r u m d a b u z o r
o l a c a k t ı r a m a y i n e d e m u t l u ol.
O n a n e ş e g ö t ü r . . . a ğ ı r l ı ğ ı hafif­
let, o n u n d u r u m u k a b u l e t m e s i ­
n e y a r d ı m et.
Ve
ilişkini
Eğer
sevgi dolu
hiçbir
umursama
ve
sürüncemede
b i r d e n g ö r e c e k s i n ki iyileşmiş.
O dolaylıdır; d o ğ r u d a n üzerin­
biz
olabilirsek
ilişki
kalmaz.
O, her an
tamamlanmıştır.
de çalışamazsın. Ve şayet iki üç
haftalığına
çok
sevgi
dolu
ve
y a r d ı m c ı olabilirsen ve o geldiğin için m u t l u olursa,
o n u n ihtiyacı olan, o n u n için bir destek olacak, t a m a ­
mıyla farklı t ü r d e n bir
enerjiye
sahip
olduğun
için
m e m n u n olacaktır. Bu k a d a r ı yeterlidir. Bir u y u m u n
geldiğini hissedeceksin.
E ğ e r b i z sevgi d o l u o l a b i l i r s e k h i ç b i r ilişki s ü r ü n ­
cemede kalmaz. O, her an tamamlanmıştır.
277
ÇOCUK
Babamdan şüpheleniyorum.
Onun benim gerçek
babam
olduğunu
zannetmiyorum.
Bu şüpheden kurtulmama yardım eder misiniz?
Bu çok zor bir soru. H e r şeyden önce bu önemli
değildir. B a b a n ı n A olması ya da B olması k o n u dışı­
dır. N a s ı l ö n e m l i o l s u n ? S e n sensin, s e n o l d u ğ u n şey­
sin. İlk h ü c r e n i n n e r e d e n geldiği, h a n g i k a y n a k t a n , n e ­
r e d e n geldiğinin artık hiçbir ö n e m i yok.
Niçin bu konuda bu
kadar
endişelisin?
Ancak
b ö y l e şeyler b a z e n t a k ı n t ı h a l i n i alır. Bilsem bile, " B a ­
b a n ş u a d a m d ı r " d e s e m bile; ö r n e ğ i n e ğ e r b a b a n P a u l ' d u r d e s e m ne o l a c a k ? B a n a i n a n a c a k mısın? O za­
m a n benden şüphelenmeye başlayacaksın, bu y ü z d e n
senin b a b a n d a n ş ü p h e l e n m e n d a h a iyidir!
Yahut bu
k o n u ile h i ç a l a k a s ı o l m a y a n z a v a l l ı P a u l ' d e n ş ü p h e l e n ­
meye
başlayabilirsin.
Yalnızca a n n e n cevaplayabilir. B a b a n bile c e v a p l a y a m a z . B a b a n bile d o ğ r u olmayabilir. A n n e n e sor.
B i r g e n ç b a b a s ı n a g i t t i v e " B a b a , S u s y ile e v l e n ­
mek istiyorum" dedi. " O n u n l a evlenme oğlum" dedi
yaşlı a d a m . " B e n bir g e n ç k e n biraz çapkınca y a ş a d ı m .
Ve biliyorsun bu tip şeyler nasıldır."
Bir hafta k a d a r s o n r a ç o c u k gelip b a b a s ı n a " B a b a ,
Mildred'a
âşık o l d u m ve o n u n l a evlenmek i s t i y o r u m "
dedi.
Yaşlı satıcı, " O senin ü v e y kız k a r d e ş i n . O n u n l a
evlenemezsin" dedi.
"Peki ya M a b e l ? " diye s o r d u çocuk birkaç hafta
sonra.
278
ANNE BABAYLA BARıŞMAK
" O d a senin üvey kız k a r d e ş i n " dedi babası.
E v l e n m e k için ç o k istekli o l a n g e n ç a n n e s i n e gitti
v e ş i k â y e t e t t i : " B a b a m S u s y ile, M i l d r e d ile y a d a M a b e l ile ü v e y k ı z k a r d e ş l e r i m o l d u k l a r ı i ç i n e v l e n m e m e m
gerektiğini söylüyor. Ne yapmalıyım? "
Annesi, o ğ l u n a sarıldı ve o n u yatıştırdı:
"Onlar­
d a n istediğinle evlenebilirsin, o senin b a b a n d e ğ i l ! "
Bu nedenle a n n e n sana gerçeği söylemediği süre­
ce bu çok zor bir şeydir. H i ç k i m s e s a n a garanti vere­
mez.
Fakat I B M ' i n üretmiş olduğu bir makine duymuş­
t u m . D o ğ r u olup olmadığını bilmiyorum a m a araştırabilirsin.
I B M makinelerinin n e k a d a r fantastik olduğunu
d u y m u ş o l a n b i r k a d ı n , I B M satış m a ğ a z a s ı n a girdi v e
etrafa bakındı.
Satıcı, " M a k i n e y e istediğiniz s o r u y u sorabilirsiniz
v e size d o ğ r u c e v a b ı v e r e c e k t i r " d i y e a ç ı k l a d ı .
Kadın,
"Babam nerede?"
diye
soruyu yazdı ve
makineye girdi.
C e v a p geldi: " B a b a n ı z F l o r i d a ' n ı n batı kıyısında
balık t u t u y o r . "
" K o m i k ! " diye çığlık attı k a d ı n . " B a b a m y i r m i yıl
önce öldü."
" M a k i n e asla b a t a y a p m a z " diye d a n etti satıcı.
"Basit bir yanlış a n l a m a var, s o r u n u z u y e n i d e n oluştu­
rup sorun."
279
ÇOCUK
Kadın
makineye
şöyle y a z d ı ,
"Annemin
kocası
nerde?"
I B M m a k i n e s i c e v a p verdi, " O y i r m i yıl ö n c e ö l d ü
a m a b a b a n Florida'nın batı kıyısında balık t u t u y o r . "
A m a lütfen b a n a böyle sorular sorma, b e n ne bir
I B M makinesiyim, ne de senin a n n e n i m !
280
i
i
Meditasyon
Meditasyon bizim yitirmiş olduğumuz doğal bir
haldir. O yitirilmiş bir cennettir a m a bu c e n n e t yeni­
d e n kazanılabilir. Ç o c u ğ u n gözlerinin içine b a k v e m u ­
a z z a m b i r sessizlik v e m a s u m i y e t g ö r e c e k s i n . H e r ço­
c u k bir m e d i t a s y o n haliyle gelir. F a k a t o n u n t o p l u m u n
y ö n t e m l e r i n e ayak u y d u r m a s ı gerekir. O n a nasıl dü­
şünmesi gerektiği, nasıl h e s a p yapması, nasıl m a n t ı k
yürütmesi, n a s d tartışması gerektiği öğretilmelidir; o n a
sözcükler, dü, k a v r a m l a r öğretilmelidir. Ve yavaş ya­
v a ş o k e n d i m a s u m i y e t i ile t e m a s ı n ı y i t i r i r . O t o p l u m
tarafından bozulur,
o yararlı
bir m e k a n i z m a haline gelir. O
artık bir insan değildir.
Meditasyon
bizim
G e r e k l i o l a n t e k şey, b u
hale
yeniden
kavuşmaktır.
O n u ö n c e d e n tanımıştın.
yitirmiş
olduğumuz
doğal bir haldir.
Bu
O
yitirilmiş
n e d e n l e m e d i t a s y o n l a ilk k e z
bir cennettir ama
tanıştığında şaşıracaksın çün­
bu
k ü s a n k i o n u d a h a ö n c e d e n biliyormuşsun
gibi
büyük
cennet yeniden
kazandabilir.
bir
281
ÇOCUK
duygu içinde yükselecek. Ve bu duygu gerçektir. O n u
önceden tanımıştın. U n u t m u ş t u n . Elmas, çöp yığınları
i ç i n d e k a y ı p t ı . F a k a t e ğ e r o n u ç ı k a r a b i l i r s e n , y i n e el­
ması bulacaksın; o senindir.
O gerçekten kaybedilemez: O yalnızca unutulabi­
lir. B i z m e d i t a s y o n c u l a r o l a r a k d o ğ d u k , o n d a n s o n r a
zihnin yöntemlerini öğrendik. A n c a k bizim gerçek do­
ğ a m ı z d e r i n d e b i r y e r d e b i r y e r a l t ı n e h r i g i b i gizli d u ­
ruyor. H e r h a n g i bir gün, birazcık kaz ve kaynağın hâ­
lâ aktığını bulacaksın, taze su kaynakları. Ve hayatta­
ki en büyük mutluluk onu bulmaktır.
Şurası
kesin ki meditasyon mistikler içindir.
Niçin onu sıradan insanlar ve
onların çocukları için öneriyorsunuz?
Elbette o mistikler içindir. F a k a t herkes bir mis­
t i k t i r ç ü n k ü h e r k e s f a r k e d i l m e s i g e r e k e n b ü y ü k b i r gi­
zemi içinde taşır, h e r k e s h a y a t a geçirilmesi g e r e k e n
b ü y ü k bir potansiyeli taşır. H e r k e s bir gelecekle do­
ğar. H e r k e s i n u m u d u vardır. Bir mistik d e r k e n ne de­
m e k i s t i y o r s u n ? B i r m i s t i k , y a ş a m ı n g i z e m i n i f a r k et­
meye çalışandır, bilinmeyenin içine yönelendir, meç­
h u l ü n içine girendir. H a y a t ı b i r m a c e r a , bir keşif olan­
dır.
A n c a k h e r çocuk bu şekilde başlar: Hayretle, hay­
ranlıkla, kalbindeki b ü y ü k soruyla. H e r ç o c u k bir mis­
tiktir.
Senin
sözde b ü y ü m e n
sırasında bir yerlerde
i ç i n d e k i b i r m i s t i k o l m a o l a s ı l ı ğ ı ile t e m a s ı n ı y i t i r i r s i n .
282
MEDİTASYON
V e b i r i ş a d a m ı y a h u t b i r şef
yahut
bir
memur yahut
m ü d ü r haline gelirsin.
Herkes
bir
bir
Başka
bir şey haline gelirsin. Ve bu
olduğunu
düşünmeye
başlar­
mistiktir
çünkü
fark
herkes
edilmesi gereken
büyük
sın. Ve o n a i n a n d ı ğ ı n d a o öyle
bir
gizemi içinde
olur.
Benim
buradaki
çabam,
senin k e n d i h a k k ı n d a k i yanlış
fikirleri y o k e t m e k v e s e n d e k i
g i z e m i ö z g ü r l e ş t i r m e k t i r . Meditasyon
gizemi
taşır,
herkes
hayata
geçirilmesi
gereken
büyük bir
potansiyeli
taşır.
özgürleştir­
m e n i n b i r y o l u d u r v e o h e r k e s i ç i n d i r ; h i ç b i r i s t i s n a ol­
m a d a n , o hiçbir istisnayı t a n ı m a z .
Ve çocuklar b u n a en çok muktedir olanlardır. O n ­
lar
doğal
mistiklerdir.
Ve
onlar
toplum
tarafından
mahvedilmeden, diğer robotlar, diğer bozulmuş insan­
lar tarafından mahvedilmeden önce onların biraz med i t a s y o n l a t a n ı ş m a l a r ı n a y a r d ı m e t m e k d a h a iyidir.
M e d i t a s y o n bir koşullanma değildir ç ü n k ü meditasyon bir beyin y ı k a m a değildir.
Meditasyon
onlara
h e r h a n g i bir i n a n ç v e r m e k değildir. Şayet bir ç o c u ğ a
bir H ı r i s t i y a n olmayı öğretirsen b e y n i n i y ı k a m a k zo­
rundasın; normalde s a ç m a gözüken şeylere i n a n m a y a
onu zorlarsın. Ç o c u ğ a İsa'nın bakire bir a n n e d e n doğ­
d u ğ u n u söylemek zorundasın. Bu bir temel teşkil eder.
Ç o c u ğ u n doğal zekâsını artık mahvediyorsun.
Ancak
bir
çocuğa
meditasyon
öğretirsen
onun
b e y n i n i y ı k a m ı y o r s u n . O n a bir şeye i n a n m a k z o r u n d a 283
ÇOCUK
sın demiyorsun. Onu sadece düşüncenin olmadığı bir
deneyim içine davet ediyorsun. D ü ş ü n c e olmaması, bir
doktrin değil, bir deneyimdir. Ve çocuklar, buna çok,
çok muktedirdir çünkü onlar kaynağa çok yakındır.
Onlar hâlâ bu gizemden bir şeyi hatırlıyor. Onlar he­
nüz öteki dünyadan gelmişlerdir. Onlar daha henüz
onu tamamıyla unutmamıştır. Er ya da geç unutacak­
lardır. Fakat güzel kokular hâlâ onların çevresindedir.
Bu yüzden tüm çocuklar, çok güzeldir, çok zariftir.
Sen hiç çirkin bir çocuk gördün mü?
Sonra bu güzel çocuklara ne olur? Onlar nereye
kaybolur? Sonradan hayatta bu güzel insanları bul­
mak çok enderdir. Sonradan tüm bu güzel çocuklara
ne olur? Niçin onlar çirkin kişilere dönüşürler? Bu
yolda hangi kaza, hangi felaket gerçekleşir?
Onlar zekâlarını yitirme­
Meditasyon
bir
koşullanma
değildir
çünkü
meditasyon
bir
beyin yıkama
değildir.
ye başladıkları gün zarafetle­
rini
kaybetmeye
başlarlar.
Onlar doğal ritimlerini, doğal
nezaketlerini kaybetmeye baş­
larlar ve plastik davranışları
öğrenmeye başlarlar.
artık kendiliğinden
Onlar
kahkaha
atmaz, onlar artık kendiliğin­
den ağlamaz, onlar artık kendiliğinden dans etmez.
Onları bir mağaranın içine hapsettin, deli gömleği giy­
dirdin. Onları hapsettin.
Zincirler çok ince, çok görünebilir değil. Zincirler
düşüncelerden yapılmadır: Hıristiyan, Hindu, Müslü284
MEDİTASYON
m a n . S e n ç o c u ğ u zincirledin ve o zincirleri göremez,
bu y ü z d e n o nasıl zincirlendiğini g ö r e m e y e c e k t i r . Ve o
t ü m y a ş a m ı b o y u n c a azap çekecektir. O böyle bir ha­
p i s h a n e d i r . B u bir a d a m ı h a p s e a t m a k gibi değildir. B u
bir a d a m ı n etrafına h a p i s h a n e ö r m e k gibidir. B u y ü z ­
d e n o n e r e y e gitse, h a p i s h a n e o n u n etrafında d e v a m
eder. O H i m a l a y a l a r a gidebilir ve bir m a ğ a r a d a otura­
bilir. V e o b i r H i n d u o l a r a k k a l a c a k t ı r , b i r H ı r i s t i y a n
o l a r a k k a l a c a k t ı r . Ve o h â l â d ü ş ü n c e l e r i a k l ı n d a n geçi­
recektir.
M e d i t a s y o n k e n d i içinde, düşüncelerin olmadığı
derinliklere k a d a r gitmenin bir yöntemidir. Bu y ü z d e n
o, beyin y ı k a m a değildir. O s a n a bir şey ö ğ r e t m e k değ i l d i r . A s l ı n d a o , s a d e c e s e n i n içsel d ü n y a n ı d ü ş ü n c e
olmadan, zihin o l m a d a n var olabilme kapasitesi hak­
k ı n d a s e n i u y a n d ı r m a k t ı r . V e e n iyi z a m a n ç o c u ğ u n
hâlâ bozulmamış olduğu zamandır.
Muhtemelen on bir yaşında küçük bir kızken
başıma gelen bir şeyi merak ediyorum.
Okulda teneffüsteyken
tuvaletteydim ve
aynaya düzgün müyüm diye baktım.
Sonra ansızın bedenim ve ayna arasında tam
ortada kendimi dururken buldum.
Aynadaki yansımama
bakarken
kendimi
buldum. Üç adet kendimi görmek beni şaşırttı
ve onun herkesin öğrenebileceği bir numara
olduğunu düşündüm. Ben de bunun üzerine
başarısız bir şekilde kız arkadaşıma göstermeye
çalıştım ve kendi üzerimde yeniden denedim.
285
ÇOCUK
Gerçek
özümün fiziksel
şeklimin
dışına çıktığını hissetmiştim. Bu küçük kıza
ne olduğunu anlamanın bir kıymeti var mıdır?
B u p e k ç o k ç o c u ğ u n b a ş ı n a gelir a m a etraftaki at­
m o s f e r f a r k ı n d a l ı ğ ı d e s t e k l e m e d i ğ i için b u d e n e y i m l e r
anne babalar, okul, arkadaşlar, öğretmenler tarafından
desteklenmez. Ve şayet b u n u n senin başına geldiğini
s ö y l e r s e n i n s a n l a r g ü l e c e k t i r . V e s e n k e n d i n bile b i r şe­
y i n yanlış gittiğini, b u n u n d o ğ r u b i r şey o l m a d ı ğ ı n ı d ü ­
şüneceksin.
Örneğin, d ü n y a n ı n her tarafındaki kültürlerde ço­
cuklar d ö n m e y i sever. V e h e r a n n e b a b a onların dö­
nüşlerini d u r d u r u r , "Düşeceksin" der. Doğru, onların
d ü ş m e o l a s ı l ı ğ ı v a r d ı r . A n c a k b u d ü ş ü ş fazla c a n y a k ­
maz.
İyi a m a ç o c u k l a r niçin d ö n m e k t e n hoşlanır. Be­
d e n d ö n e r k e n k ü ç ü k çocuklar, o n u d ö n e r k e n görebilir.
Artık onunla özdeşleşmemişlerdir çünkü bu yeni bir
deneyimdir.
H e r şeyle o n l a r özdeşleşir; y ü r ü m e k l e özdeşleşirler, y e m e k l e ö z d e ş l e ş i r l e r , y a p t ı k l a r ı h e r ş e y l e g e n e l l i k ­
le özdeşleşirler.
D ö n m e k öylesine bir deneyimdir ki
b e d e n n e k a d a r hızlı h a r e k e t e d e r s e , o n l a r d a n geri ka­
l a n k ı s m ı n ö z d e ş l e ş m e olasılığı o k a d a r k ü ç ü k t ü r .
Kısa süre sonra onlar geride kalacaktır; b e d e n dö­
nüyor ama varlık dönemez. O bir noktada d u r u r ve
k e n d i b e d e n i n i n d ö n d ü ğ ü n ü g ö r ü r . B a z e n b e d e n i n dı­
şına da çıkar. Şayet çocuk bir y e r d e d u r m a y ı p h a r e k e t
286
MEDITASYON
etmeye d e v a m ederse — d ö n e r e k etrafta d o l a n ı r s a — o
z a m a n o n u n g e r ç e k özü, d ı ş a r ı ç ı k a r v e o n u izler.
Böyle etkinliklere y a r d ı m edilmeli, d e s t e k l e n m e l i
ve çocuğa,
" N e deneyimliyorsun?" diye sorulmalı ve
" B u hayattaki en önemli d e n e y i m l e r d e n biridir.
Bu
y ü z d e n o n u u n u t m a . D ü ş s e n bile z a r a r ı yok; s a n a z a r a r
v e r e c e k f a z l a b i r ş e y y o k a n c a k e d i n e b i l e c e ğ i n ş e y ise
p a h a biçilmezdir" denmeli. A n c a k onlar b u n u y a p a r k e n
v e p e k ç o k b a ş k a şeyleri y a p a r k e n d u r d u r u l u r l a r .
Çocukluğumdaki benim deneyimim...kasabadaki
taşan nehir: Taştığında kimse onu yüzerek geçmezdi.
O d a ğ d a n gelen bir nehirdi. N o r m a l d e k ü ç ü k bir ne­
hirdi ama yağmurlu zamanlarda en azından bir buçuk
kilometre
uzunluktaydı.
Suyun
akıntısı m u a z z a m d ı ;
o n a d a y a n a m a z d ı m . V e s u ç o k d e r i n d i , y a n i h i ç b i r şe­
kilde ayakta d u r a m a z d ı m .
O n u çok seviyordum. Y a ğ m u r mevsimini bekler­
dim ç ü n k ü h e r z a m a n y a r d ı m ı o l u r d u . . . ö l d ü ğ ü m ü his­
settiğim b i r an gelirdi ç ü n k ü y o r g u n o l u r d u m ve diğer
kıyıyı g ö r e m e z d i m ve dalgalar çok y ü k s e k t i ve akıntı
çok
g ü ç l ü y d ü . . .ve
geriye
dönmek
mümkün
değildi
ç ü n k ü geldiğim kıyı d a ç o k u z a k t a y d ı m u h t e m e l e n or­
t a l a r d a bir y e r d e y d i m , h e r iki t a r a f d a aynıydı. Öylesi­
ne bitkin hissederdim ve su b e n i öylesine b ü y ü k bir
güçle aşağı iterdi k i "Artık d a h a fazla y a ş a m a n ı n ihti­
mali y o k " diye hissettiğim b i r an gelirdi. Ve o an k e n ­
d i m i b i r d e n s u y u n v e s u d a k i v ü c u d u m u n ü z e r i n d e gö­
r ü r d ü m . İlk k e z o l d u ğ u n d a b u çok k o r k u t u c u b i r d e n e ­
yimdi. Ölmüş olduğumu düşündüm. Öldüğünde ruhun
287
ÇOCUK
b e d e n i n dışına çıktığını d u y m u ş t u m : " B e d e n i n dışına
çıktığıma göre,
ölüyüm." F a k a t hâlâ bedenin kıyıya
u l a ş m a y a çalıştığını g ö r e b i l i y o r d u m b u y ü z d e n b e d e n i
izledim.
B u ilk d e f a g e r ç e k v a r l ı ğ ı n v e b e d e n i n a r a s ı n d a k i
bağlantının farkına vardığım zamandı. O tam göbek
deliğinin a l t ı n d a n — g ö b e k deliğinin b e ş s a n t i m altı —
g ü m ü ş bir bağ,
g ü m ü ş ip gibi b i r şeyle bağlıydı.
O
m a d d i b i r şey değil a m a g ü m ü ş gibi parlıyor. D i ğ e r kı­
yıya h e r varışımda, diğer kıyıya h e r vardığım an, var­
lığım b e d e n i n içine girerdi, ilk seferinde k o r k u t u c u y ­
du sonradan çok büyük bir eğlenceye dönüştü.
A n n e b a b a m a söylediğimde, " B i r g ü n n e h i r d e öle­
ceksin. Bu yeterli bir işarettir. N e h i r taştığında o r a y a
gitmekten vazgeç" dediler.
Fakat ben "Ben b u n d a n çok hoşlanıyorum...öz­
gürlük, yerçekimi kuvveti yok ve kendi bedenini tama­
mıyla u z a k t a n seyretmek" dedim.
S e n i n b a ş ı n a g e l e n şey, k a z a e s e r i o l m u ş . O n u t a ­
k i p etmiş olsaydın geri gelebilirdi.
A m a iyi o l m u ş . . . b u p e k ç o k ç o c u ğ a o l u r a m a k i m ­
se ısrar etmez. Y a n i a r a d a bir o gerçekleşir ve s o n r a
u n u t u l u r y a d a kişi o n u n bir hayal, belki d e o n u n tatlı
bir rüya olduğunu düşünür. A n c a k o gerçektir. Sen
k e n d i n i n d ı ş ı n a y ü r ü d ü n v e g ö r d ü ğ ü n şey, b e d e n d ı ş ı
bir farkındalıktı.
Çocukların meditasyona başlaması
kolay bir yol var mıdır?
288
için
MEDİTASYON
Ç o c u k l a r m e d i t a s y o n a ç o k k o l a y girer; kişinin on­
lara nasıl y a r d ı m edeceğini bilmesi gerekir. O n l a r ı zor­
layamazsın; bu imkânsızdır.
Hiç kimse meditasyona
zorlanamaz ç ü n k ü zorlamak şiddettir. Nasıl bir kimse
m e d i t a s y o n a z o r l a n ı r ? O g e l d i ğ i n d e g e l i r . A m a o n u ik­
na edebilirsin.
Ç o c u ğ u sadece b ü y ü k bir saygıyla davet edebilir­
s i n . O n u n l a d a n s et, o n u n l a ş a r k ı s ö y l e , o n u n l a b i r l i k ­
te sessizce o t u r . Y a v a ş y a v a ş o b u n u ö z ü m s e y e c e k . Ya­
vaş y a v a ş o, meditasyon o y u n u n d a n keyif almaya baş­
l a y a c a k . B u o n u n i ç i n b i r i ş o l a m a z . B u o n u n i ç i n cid­
di bir şey olamaz; bu kimse için olmamalıdır. O sadece
bir o y u n olabilir. B u n e d e n l e o n u n m e d i t a s y o n o y u n u
o y n a m a s ı n a y a r d ı m et. B ı r a k b i r o y u n o l s u n . O n u b i r
oyun haline getir ve yavaş yavaş o n u sevmeye başlaya­
caktır. S a n a " N e z a m a n m e d i t a s y o n o y n a y a c a ğ ı z ? " di­
y e s o r a c a k t ı r . V e b a z ı sessizlik y ö n t e m l e r i ö ğ r e n m e y e
b a ş l a d ı ğ ı n d a , o z a m a n m e d i t a s y o n o n u n ü z e r i n d e işle­
meye
başlamıştır ve
bir
gün
göreceksin ki senin hiçbir za­
m a n beklemediğin k a d a r med i t a s y o n d a derinleşmiştir. Ya­
ni senin meditasyon atmosferi
benim
gözlemim
şu­
dur: E ğ e r yetişkinler biraz daha m e d i t a s y o n halinde olursa
çocuklar
bu
ruhu
hiçbir
senin
zaman
söylediğini
umursamaz.
Sen ne isen onlar
y a r a t m a n gerekir.
Ve
Çocuklar
kolaylıkla
ona saygı gösterirler.
Ve onların
çok derin bir
algıları,
sezgileri
nitelikleri,
vardır.
özümserler. O n l a r çok hassas289
ÇOCUK
tırlar. O n l a r atmosferde, h e r ne v a r s a öğrenir; onlar
o n u n titreşimini öğrenir.
O n l a r hiçbir z a m a n senin söylediğini u m u r s a m a z .
S e n ne isen o n l a r o n a saygı gösterirler. Ve onların çok
d e r i n b i r algıları, netlikleri, sezgileri vardır.
O n u s e v v e o n u n b i r a z c ı k m e d i t a s y o n h a l i n d e ol­
m a s ı n a izin v e r v e p e k ç o k şey m ü m k ü n d ü r .
Eğer k ü ç ü k çocuklar meditasyon y a p m a y a başlar­
larsa toplum tamamıyla dönüştürülebilir. O n l a r ciddi
değildir b u y ü z d e n o n l a r m e d i t a s y o n için ç o k h a z ı r d ı r .
O n l a r neşelidir,
oyuncudur.
O n l a r h e r şeyi eğlence
o l a r a k alır. B a z e n b i r ç o c u ğ a , " G ö z l e r i n i k a p a t " d e d i ­
ğin olur. Gözlerini kapatır ve b a ş k a hiç kimsenin keyif
a l m a d ı ğ ı k a d a r ç o k keyif alır. K e n d i s i n i n b u k a d a r cid­
diye alındığı fikri bile o n u m u t l u e d e r . Sessizce o t u r u r .
Bazen yetişkin insanların neler o l d u ğ u n u birazcık gör­
m e k için g ö z l e r i n i açtığını, b a k ı n d ı ğ ı n ı g ö r m ü ş ü m d ü r .
F a k a t k ü ç ü k ç o c u k l a r gözlerini k a p a t t ı k l a r ı n d a ger­
ç e k t e n k a p a t ı r l a r . O n l a r g ö z l e r i n i ç o k sıkı k a p a t ı r l a r
ç ü n k ü eğer sıkı k a p a t m a z l a r s a a ç ı l a c a k l a r ı n d a n k o r ­
k a r l a r . O n l a r g e r ç e k t e n sıkı b i r şekilde y a p a r l a r . B ü ­
t ü n enerjilerini o r t a y a k o y a r l a r ç ü n k ü şayet t a m o l a r a k
y a p m a z l a r s a gözler açılacaktır ve neler o l d u ğ u n u gör­
mek
için
etrafa b a k m a y a
başlayacaklardır.
Onların
gözlerini gerçekten kapattığını g ö r m ü ş ü m d ü r . Ve bir
ç o c u ğ u sessiz b i r şekilde o t u r u r k e n g ö r m e k karşılaşa­
bileceğin en güzel şeylerden bir tanesidir.
Ç o c u k l a r a meditasyon çok kolay bir şekilde öğre­
tilebilir ç ü n k ü o n l a r h e n ü z b o z u l m a m ı ş t ı r . S e n b o z u l 290
MEDITASYON
d u ğ u n d a b u n u u n u t m a n a y a r d ı m e t m e k için ç o k sıkı
çalışman gerekir.
B ü y ü k besteci ve m ü z i s y e n M o z a r t ' a birisi geldiği
zaman, " D a h a önce başka bir y e r d e müzik öğrenmiş
miydin?" diye s o r d u ğ u n u d u y m u ş t u m . Eğer öğrenmişs e o z a m a n iki k a t ı p a r a i s t i y o r d u . Ş a y e t m ü z i ğ i b i ç ö ğ renmemişse o zaman, " T a m a m d ı r . Ü c r e t i n yarısı bile
olur" derdi.
İnsanlar çok şaşkın haldedir ç ü n k ü bu mantıksız­
dır: " A c e m i birisi, m ü z i k h a k k ı n d a h i ç b i r şey b i l m e y e n
b i r i s i g e l d i ğ i n d e , y a r ı ü c r e t d i y o r s u n v e o n y ı l d ı r çalış­
m ı ş o l a n b i r i s i g e l d i ğ i n d e ise i k i k a t ı ü c r e t d i y o r s u n ! "
M o z a r t , " B u n u n bir n e d e n i var. İlk önce geçmiş­
t e k i h a t a l a r ı t e m i z l e m e m g e r e k i y o r , b u d a h a z o r b i r iş.
B u kişinin t a ş ı m a k t a o l d u ğ u h e r şeyi y o k e t m e k , öğret­
mekten d a h a zordur," derdi.
Eğer sen kendini açarsan öğretmek çok kolaydır.
B a k i r e b i r k a l p ile ö ğ r e t m e k ç o k b a s i t t i r . V e b i r ç o c u k
bakire bir kalptir.
On
Meditasyona
Tam
on
iki
yaşındayım.
başlayabilir
miyim?
dört yaşına yaklaşıyorken
meditasyona
b a ş l a m a n g e r e k e n d o ğ r u y a ş b u d u r . S e n o n iki yaşın­
dasın; b u iki yıl senin için m u a z z a m b i r d e ğ e r e s a h i p .
H e r y e d i y ı l d a n s o n r a z i h i n d e ğ i ş i r . O n d ö r d ü n c ü yıl­
d a ç o k b ü y ü k b i r d e ğ i ş i m o l a c a k , o y ü z d e n ş a y e t kişi
hazır o l u r s a p e k çok şey m ü m k ü n d ü r ; eğer kişi hazır
291
ÇOCUK
değilse o z a m a n değişimi k a ç ı r m a y a d e v a m eder. Ve
g ü z e l o l a n h e r şey, h e r z a m a n b u d e ğ i ş i m p e r i y o d u n u
geçersen
gerçekleşir.
Bu n e d e n l e meditasyon y a p m a y a başla. Ve m e d i t a s y o n d e r k e n s ö y l e m e k i s t e d i ğ i m şey, n e z a m a n s e s ­
sizce o t u r u y o r o l u r s a n a y n ı ş i m d i y a p t ı ğ ı n gibi hafifçe
sağa sola d o ğ r u sallan. Bir a ğ a ç gibi hisset ve sallan.
S a l l a n ı r k e n ve bir a ğ a ç gibi h i s s e d e r k e n bir i n s a n ola­
rak kaybolacaksın, bu kayboluş meditasyondur. Kay­
b o l m a n ı n b i n bir çeşit y o l u vardır. S a n a en basit olanı­
nı çok kolay bir şekilde yapabilecek olduğun bir tane­
sini v e r i y o r u m . D a n s e t v e d a n s ı n içinde kaybol; k e n d i
etrafında d ö n ve d ö n m e n i n içinde kaybol. Koş ve koş­
m a n ı n içinde k a y b o l : K o ş m a o r a d a o l s u n v e k e n d i n i ise
unut.
Bu u n u t m a , meditasyondur. Ve bu,
bu yaşta
mümkündür.
S o n r a m e d i t a s y o n a açılan
Onlar
sonradan
mümkün
olur
farklı kapılar vardır.
a m a bir
çocuk
için
u n u t m a k m e d i t a s y o n d u r . B u y ü z d e n h e r h a n g i b i r şe­
y i n içinde k e n d i n i u n u t v e m e d i t a s y o n u n s a n a geldiği­
ni göreceksin.
Ç o c u k l a r m e d i t a s y o n a d a n s aracılığıyla çok k o l a y
girebilirler ç ü n k ü d a n s doğal olmayan, y a p a y b i r şey
d e ğ i l d i r ; i n s a n d a n s ı n g e r ç e k l i ğ i ile d o ğ a r .
Doğal bir
şekilde d a n s e t m e k t e n v a z g e ç m i ş o l d u ğ u m u z için be­
d e n çok acı ç e k m e k t e d i r . D a n s sayesinde gerçekleşebi­
lecek birkaç şey vardır: Akış sadece m e d i t a s y o n saye­
sinde m ü m k ü n d ü r . Bu nedenle ç o c u ğ u n dans meditas292
MEDITASYON
y o n l a r ı n a katılmasına y a r d ı m et. Şayet o, d a n s a katıla­
bilirse, m e d i t a s y o n k e n d i l i ğ i n d e n gerçekleşir.
Okuldaki
çocuklarım
bazen gürültü yapmak
ve koşmak istiyor ve ben artık onları durmaya
ve sessiz kalmaya zorlamak istemiyorum.
Ş u n u y a p : H e r g ü n e n a z ı n d a n iki kez, o n l a r ı n o n
beş y a d a y i r m i d a k i k a k u d u r m a l a r ı n a , t a m a m ı y l a de­
lirmelerine ve canları ne isterse
ve çağırmak— yapmalarına,
—atlamak, bağırmak
sadece sabahleyin derse
b a ş l a m a d a n ö n c e y i r m i d a k i k a l ı ğ ı n a izin ver. S e n d e
katıl, o z a m a n b u n d a n ç o k keyif alacaklardır. S e n de
b a ğ ı r ve zıpla, katıl. O z a m a n g e r ç e k t e n içine girecek­
lerdir. Ö ğ r e t m e n l e r i n i n de içinde o l d u ğ u n u gördükleri
an, bu yolculuğun t ü m ü n d e n basitçe zevk alacaklardır.
On beş dakika yeterli olacaktır.
O n l a r a olabildikleri
k a d a r çok gürültü çıkarmalarını ve canları ne istiyorsa
y a p m a l a r ı n ı söyle. O n l a r a d u r m a l a r ı n ı v e beş d a k i k a
sessiz k a l m a l a r ı n ı söyle; b u o n l a r için m u h t e ş e m b i r
meditasyon olacaktır.
V e b u n u n işe y a r a d ı ğ ı n ı h i s s e d e r s e n o z a m a n o n ­
lar a y r ı l m a d a n önce bir kez d a h a , öğleden s o n r a her­
h a n g i b i r z a m a n d a b i r k e z d a h a y a p . V e b i r k a ç a y için­
de ç o c u k l a r a çok b ü y ü k bir değişim geldiğini görecek­
sin... inanılmaz.
Onların
bastırılmış
enerjisi
açığa çıkarılmalıdır.
Aslında o n l a r ı n o k a d a r çok enerjileri v a r ve biz onla­
rı oturmaya zorluyoruz ve onlar oturamaz. Bu yüzden
293
ÇOCUK
kaynıyorlar! Herhangi bir fırsat bulduklarında yara­
mazlık yapmaya başlayacaklardır. Sadece onlara izin
ver. Büyük bir yararı olacaktır ve göreceksin: Zekâla­
rı iyileşecektir, konsantrasyonları daha iyi olacaktır,
duyma kapasiteleri daha iyi olacaktır, anlayışları daha
iyi olacaktır çünkü bunlar artık bir ağırlık olmayacak­
tır. Sana olan sevgileri ve saygıları muazzam bir şekil­
de artacaktır ve o zaman seni dinleyeceklerdir. Ve on­
ları zorlamaya gerek kalmayacaktır: Sadece senin söy­
lemen yeterli olacaktır.
Onlara, "Bekleyin! Birazdan yaramazlık y a p m a
vaktiniz gelecek, sadece bir saat daha bekleyin" diye­
bileceksin. Onları sonsuza kadar engellemediğini anla­
yacaklardır. Kısa süre sonra kuralı öğreneceklerdir:
Yaramazlık yapabilecekleri, gürültü yapabilecekleri ve
canları ne isterse yapabilecekleri zamanlar vardır ve
sonra elbette okumak ve ders çalışmak için zamanlar
vardır.
Ve şayet okul yönetimi ile sorunlar çıkarsa, onlar­
la konuş ve onlara yavaş yavaş açıkla. Onlara da çok
yardımı dokunacaktır; diğer sınıflara da yararı doku­
nacaktır. Onlara sadece bunun bir deney olduğunu
söyle ve altı aylığına izin iste. Ondan sonra gelip ço­
cuklara ne olduğunu görebilirler; notları daha mı iyi,
zekâları gelişmiş mi, anlama kapasiteleri daha mı de­
rin? Onlara izlemelerini söyle ve sonra iyi olduğunu
hissederlerse bu, bütün okul için uygun bir şey haline
gelebilir. Tüm okul günde iki kez yirmi dakikalığına
bir araya gelir ve bu çok keyifli olur.
294
Meditasyonlar
Yetişkinler İçin Çocukluğu İle
Temas Kurma Meditasyonları
Gibberish Meditasyonu
B u b e d e n h a r e k e t l e r i n i ifade e t m e y i c e s a r e t l e n d i ­
ren bir rahatlama tekniğidir.
T e k başına ya da g r u p halinde gözlerini k a p a ve
anlamsız
sesler
söylemeye
başla:
Gibberish.
"Gibbe-
r i s h " s ö z c ü ğ ü , C a b b a r a d ı n d a b i r Sufi m i s t i k t e n gelir.
C a b b a r asla b i r dil k o n u ş m a m ı ş t ı r , o s a d e c e a n l a m s ı z
sözler sarf etmiştir, y i n e de binlerce m ü r i d i v a r d ı ç ü n ­
kü
söylediği şey şuydu:
Z i h n i n gibberish'den b a ş k a b i r
şey değildi. O n u bir k e n a r a k o y v e k e n d i varlığının ta­
dını alacaksın."
G i b b e r i s h ' i k u l l a n m a k için anlamlı şeyler söyleme,
b i l d i ğ i n b i r dili k u l l a n m a . Ç i n c e b i l m i y o r s a n Ç i n c e ' y i
k u l l a n . J a p o n c a ' y ı b i l m i y o r s a n J a p o n c a ' y ı k u l l a n . Al­
m a n c a b i l i y o r s a n A l m a n c a k u l l a n m a . H a y a t ı n d a ilk
295
ÇOCUK
k e z ö z g ü r ol: T ü m k u ş l a r ı n s a h i p o l d u ğ u g i b i . B a s i t ç e
z i h n i n e n e gelirse, o n u n mantığını, s a ğ d u y u s u n u , anla­
mını, ö n e m i n i u m u r s a m a d a n izin ver; tıpkı k u ş l a r ı n
y a p t ı ğ ı gibi.
İlk aşama : On b e ş dakika
Tamamıyla
gibberish'in
içine
gir.
İstediğin
her
sesi ç ı k a r t a m a b i r dilde k o n u ş m a . İ ç i n d e ifade edil­
m e s i g e r e k e n n e v a r s a ifade e d i l m e s i n e izin ver. K u s
onu. T a m bir farkındalıkla, fırtınanın merkezi olarak
çıldır.
Zihin her
zaman
sözcüklerle
düşünür,
gibberish
b u sürekli söze d ö k m e kalıbını k ı r m a y a y a r d ı m eder.
Düşüncelerini
bastırmadan
gibberish'le
onları
dışarı
çıkarabilirsin. B e d e n i n i n de a y n ı şekilde ifade e t m e s i ­
ne izin ver.
İkinci aşama : On beş dakika
K a r n ı n ı n ü z e r i n d e y e r e y a t v e d ü n y a a n a ile b ü t ü n l e ş i y o r m u ş s u n gibi hisset. H e r nefes verişte altında­
k i y e r ile b ü t ü n l e ş t i ğ i n i h i s s e t .
296
MEDITASYONLAR
Yeniden Doğuş
O y u n c u ol. Z o r o l a c a k b u ç ü n k ü f a z l a s ı y l a y a p ı ­
landın. Ç e v r e n d e bir zırh var ve o n u gevşetmek, rahat­
latmak çok zordur.
Bilgiyi bir k e n a r a koy, ciddiyeti bir k e n a r a k o y .
B u g ü n l e r b o y u n c a t a m b i r şekilde o y u n c u ol. K a y b e ­
decek hiçbir şeyin y o k . Bir şey elde etmezsen de hiçbir
şey k a y b e t m e m i ş olacaksın. O y u n c u olmakla ne kay­
b e d e b i l i r s i n ki? A m a b e n s a n a d e r i m ki: Bir d a h a asla
aynı olmayacaksın.
Bu günlerde ben
seni doğal olmanın karşısında
"iyi" o l m a y a b a ş l a d ı ğ ı n o a n a geri g ö n d e r m e k istiyo­
rum. O y u n c u ol ve çocukluğuna yeniden kavuş. Z o r
olacak ç ü n k ü maskelerini, yüzlerini bir k e n a r a koy­
m a k z o r u n d a k a l a c a k s ı n ; kişiliğini b i r k e n a r a k o y m a k
z o r u n d a kalacaksın. Ancak unutma, öz kendisini sade­
c e k i ş i l i ğ i n o r a d a y o k k e n o r t a y a k o y a b i l i r ç ü n k ü kişili­
ğin bir h a p i s h a n e y e d ö n ü ş m ü ş t ü r .
Ç o c u k l u ğ u n a k a v u ş . H e r k e s o n u n için c a n a t ı y o r
a m a h i ç k i m s e o n a k a v u ş m a k için h i ç b i r şey y a p m ı y o r .
H e r k e s o n u n için y a n ı p t u t u ş u r ! İ n s a n l a r s ü r e k l i ola­
r a k ç o c u k l u ğ u n c e n n e t o l d u ğ u n u söyler ve şairler ço­
cukluğun
güzelliği
hakkında
şiirler y a z m a y a
devam
e d e r . S e n i o n a k a v u ş m a k t a n k i m a l ı k o y u y o r ? B e n sa­
n a o n a k a v u ş m a k için b u fırsatı t a n ı y o r u m .
297
ÇOCUK
Birinci aşama: Bir saat
B i r ç o c u k g i b i d a v r a n . Y a l n ı z c a ç o c u k l u ğ u n u n içi­
n e gir. Y a p m a k i s t e d i ğ i n h e r n e y s e y a p : D a n s e t m e k ,
şarkı söylemek, zıplamak, ağlamak, bağırmak, h e r h a n ­
g i b i r şey, h e r h a n g i b i r b i ç i m d e . D i ğ e r i n s a n l a r a d o ­
k u n m a k ve rahatsız etmek dışında hiçbir kısıtlama yok.
İkinci aşama: Bir saat
İ k i n c i s a a t t e s a d e c e sessizce o t u r . D a h a fazla t a z e ­
lenmiş, m a s u m olacaksın ve meditasyon d a h a kolayla­
şacak.
Anne Karnına Geri Dönmek
U y u m a d a n önce y a t a ğ ı n d a otur: rahat bir şekilde
otur ve gözlerini kapa.
B e d e n i n i n rahatladığını his­
s e t . . . ş a y e t b e d e n ö n e d o ğ r u e ğ i l i r s e izin v e r ; ö n e d o ğ ­
r u eğilebilir. A n n e k a r n ı n d a k i
pozisyonu a l m a k isteye­
b i l i r ; t ı p k ı b i r ç o c u ğ u n a n n e s i n i n k a r n ı n d a o l d u ğ u gi­
bi. E ğ e r böyle hissedersen a n n e k a r n ı n d a k i p o z i s y o n a
geç, a n n e s i n i n k a r n ı n d a k i k ü ç ü k bir ç o c u k haline gel.
S o n r a n e f e s i n d ı ş ı n d a k i h i ç b i r şeyi d i n l e m e . S a d e ­
ce o n u dinle: N e f e s içeri giriyor, nefes dışarı çıkıyor.
B u n u s ö y l e m i ş o l m a k için s ö y l e m i y o r u m : S a d e c e giri­
şini hisset; d ı ş a r ı ç ı k a r k e n , dışarı çıkışını hisset. Ve bu
h i s s e t m e n i n i ç i n d e m u a z z a m b i r sessizlik v e netliğin
yükseldiğini
298
hissedeceksin.
MEDİTASYONLAR
B u s a d e c e o n ila y i r m i d a k i k a y a p ı l ı r — m i n i m u m
on, m a k s i m u m y i r m i — s o n r a u y u .
Anne Karnının Sessizliğini Hisset
Sessizliğin senin m e d i t a s y o n u n o l m a s ı n a izin ver.
N e z a m a n vakit b u l u r s a n , sessizliğin içinde dağıl. V e
tam olarak b u n u söylemek istiyorum: Dağıl. Sanki an­
n e s i n i n k a r n ı n d a k i k ü ç ü k b i r ç o c u k m u ş g i b i . B u şekil­
d e o t u r v e s o n r a y a v a ş y a v a ş b a ş ı n ı y e r e k o y m a k iste­
meye başlayacaksın. O z a m a n başını yere koy. Anne
karnındaki pozisyonu, sanki çocuk annesinin karnında
k ı v r ı l ı p k a l ı y o r m u ş ç a s ı n a a l v e a n s ı z ı n s e s s i z l i ğ i n gel­
diğini hissedeceksin: A n n e k a r n ı n d a k i sessizliğin aynı­
sı. Y a t a ğ ı n a o t u r u r k e n b a t t a n i y e n i n a l t ı n a g i r v e k ı v r ı l
ve tam bir hareketsizliğin içinde kal, hiçbir şey y a p m a ­
dan.
Bazen b i r k a ç d ü ş ü n c e gelecektir, bırak geçsinler.
S e n k a y ı t s ı z k a l , h i ç i l g i l e n m e : G e l i r l e r s e i y i d i r ; gel­
mezlerse
iyidir.
Savaşma,
onları uzaklaştırma.
Eğer
mücadele edersen rahatsız olacaksın, eğer onları uzağa
itersen, ısrarcı olursan, eğer onları istemezsen gitme­
m e k k o n u s u n d a onlar çok inatçı olacaklardır. Sen ba­
sitçe i l g i l e n m e d e n kal, t ı p k ı trafik g ü r ü l t ü s ü n ü n olma­
sı gibi b ı r a k o n l a r ç e p e r d e kalsınlar. Ve o n l a r gerçek­
ten trafik g ü r ü l t ü s ü d ü r : M i l y o n l a r c a h ü c r e n i n birbiri
ile k o n u ş m a s ı n d a n v e e n e r j i n i n h a r e k e t e t m e s i n d e n v e
elektriğin bir h ü c r e d e n diğerine atlamasından doğan
299
ÇOCUK
b e y n i n trafiği. O s a d e c e m u a z z a m bir m a k i n e n i n gürültüsüdür o y ü z d e n bırak o r a d a olsun.
S e n o n a t a m a m ı y l a kayıtsız kal, o seni ilgilendir­
miyor, o senin p r o b l e m i n değil. Belki b a ş k a birisinin
p r o b l e m i d i r a m a senin değil. O n u n e y a p a b i l i r s i n ki?
Ve şaşıracaksın: G ü r ü l t ü n ü n kaybolacağı ve senin tek
b a ş ı n a kalacağın an gelecektir.
Negatiften Pozitife Geçmek
Negatiflik çok çok doğaldır.
Böyle
olmamalıdır
a m a öyledir ç ü n k ü h e r ç o c u k ç o k negatif a n l a r ı n için­
den geçer.
Yetiştirilirken herkes ona, o sanki bir kişi değilmiş
gibi, n e y a p ı p n e y a p m a y a c a ğ ı n ı s ö y l e r . O k ü ç ü k , d e v ­
lerin d ü n y a s ı n d a k i zayıf b i r v a r l ı k t ı r v e h e r k e s
onu
m a n i p l e e t m e y e çalışıyor. İ ç i n d e sürekli o l a r a k " H a y ı r ,
hayır, h a y ı r ! " d e m e y e d e v a m ediyor. D ı ş a r ı d a "Evet,
evet, e v e t ! " d e m e k z o r u n d a d ı r . O b i r i k i y ü z l ü o l u r .
Bu nedenle bu y ö n t e m i h e r gece altmış d a k i k a de­
n e . K ı r k d a k i k a b o y u n c a s a d e c e n e g a t i f ol, m ü m k ü n ol­
d u ğ u n c a ç o k negatif. K a p ı l a r ı k a p a t , o d a n ı n h e r y e r i n e
m i n d e r k o y , t e l e f o n u n fişini ç e k v e h e r k e s e b i r s a a t s ü ­
resince r a h a t s ı z e d i l m e m e n gerektiğini söyle. K a p ı y a bir
saat b o y u n c a tamamıyla tek b a ş ı n a bırakılman gerekti­
ğini bildiren b i r n o t y a z . O r t a m ı m ü m k ü n o l d u ğ u n c a loş
y a p , kasvetli bir m ü z i k k o y v e ölü gibi hisset. O r a d a
o t u r v e negatif hisset. M a n t r a o l a r a k " H a y ı r " ı t e k r a r l a .
300
MEDITASYONLAR
Geçmişten enstantaneler hatırla — ç o k d o n u k ve
ö l ü v e i n t i h a r e t m e k i s t e d i ğ i n v e h a y a t ı n h i ç t a d ı n ı n ol­
madığı z a m a n l a r ı — ve onları abart. Etrafında t ü m bu
durumu yarat,
zihnin
seni
rahatsız
hissettirecektir.
" N e y a p ı y o r s u n ? G e c e ç o k g ü z e l v e d o l u n a y v a r ! " di­
yecektir. Z i h n i dinleme. O n u n y e n i d e n geleceğini a m a
b u z a m a n ı t a m a m ı y l a negatifliğe adadığını söyle ona.
D i n d a r b i r ş e k i l d e n e g a t i f ol. Ağla, g ö z y a ş ı d ö k , b a ğ ı r ,
ç ı ğ l ı k at, k ü f r e t ; n a s ı l h i s s e d i y o r s a n . A m a b i r ş e y i h a ­
tırla, m u t l u olma,
( k a h k a h a ) . H i ç b i r m u t l u l u ğ a izin
verme. E ğ e r kendine yakalarsan h e m e n kendine bir to­
kat at!
K e n d i n i negatifliğe geri g ö t ü r ve m i n d e r l e r i
d ö v m e y e b a ş l a , o n l a r l a k a v g a et, z ı p l a , i ğ r e n ç o l ! V e
bu kırk dakika b o y u n c a negatif olmanın çok zor oldu­
ğunu göreceksin.
B u z i h n i n t e m e l k a n u n l a r ı n d a n b i r t a n e s i d i r : Bi­
linçli o l a r a k n e y a p m a k i s t e r s e n iste, y a p a m a z s ı n . A m a
sen o n u y a p ; ve bilinçli o l a r a k y a p , bir ayrılık hissede­
ceksin. O n u y a p ı y o r s u n a m a y i n e d e bir tanıksın; o n u n
içinde kaybolmazsın. Bir mesafe oluşur ve bu mesafe
s o n d e r e c e g ü z e l d i r . F a k a t b u mesafeyi y a r a t m a n ı söy­
l e m i y o r u m . B u b i r y a n ü r ü n d ü r ; o n u n için endişelen­
m e n e g e r e k y o k . K ı r k d a k i k a s o n r a s ı n d a negatifliğin
dışına ansızın zıpla.
M i n d e r l e r i fırlat, ı ş ı k l a r ı a ç , g ü z e l b i r m ü z i k k o y
v e y i r m i d a k i k a d a n s et, s a d e c e " E v e t ! E v e t ! E v e t ! "
d e . B u s e n i n m a n t r a n o l s u n . V e iyi b i r d u ş a l . O t ü m
negatifliği s ö k ü p a t a c a k t ı r v e s a n a y e n i b i r evet d e m e
hissi v e r e c e k t i r .
301
ÇOCUK
B u sayede b u seni t a m a m ı y l a arındıracaktır. Bir
k e z b u k a y a l a r k a l d ı r ı l d ı ğ ı n d a güzel bir akışın olabilir.
Kahkaha Meditasyonu
U y u m a d a n önce geceleyin ve sabah bu meditas­
y o n u o n ila k ı r k d a k i k a l ı ğ ı n a d e n e . S e s s i z c e o t u r u r k e n
varlığında kıkırdama yarat, sanki t ü m beden kıkırdı­
yor,
g ü l ü y o r m u ş gibi.
K a h k a h a y l a sallanmaya başla;
a y a k l a r ı n a v e e l l e r i n e y a y ı l s ı n . B ü y ü k b i r g ü r ü l t ü ile
gelirse izin ver; sessizce gelirse izin ver. B ü t ü n b e d e n i n
içinde olsun; s a d e c e d u d a k l a r v e b o ğ a z değil, a y a k l a r ı ­
nın t a b a n l a r ı n d a n yükselip göbeğine d o ğ r u çıksın.
K e n d i n i bir k ü ç ü k ç o c u k gibi zihinde canlandır.
E ğ e r canın isterse y e r l e r d e y u v a r l a n m a y a başla. Katıl­
m a k g ü r ü l t ü d e n d a h a önemlidir. Kasılıp kalma; rahat­
la, o n u n l a i ş b i r l i ğ i y a p . B a ş l a n g ı ç t a b i r a z c ı k a b a r t s a n
bile faydası olacaktır.
S o n r a s ı n d a y e r d e y ü z ü s t ü u z a n . Y e r y ü z ü ile t e ­
mas kur, y e r y ü z ü n ü n a n n e n o l d u ğ u n u ve senin çocuk
o l d u ğ u n u hisset; b u d u y g u n u n içinde kaybol. Y e r y ü z ü
ile n e f e s al, y e r y ü z ü ile b i r h i s s e t . T o p r a k t a n g e l i y o r u z
ve bir gün geri döneceğiz.
Y e r y ü z ü ile b u t e m a s ı k u r d u k t a n s o n r a d a n s ı n d a
farklı bir nitelik olacaktır.
Bu, gece u y u m a d a n öncesi içindir. O n d a k i k a y e ­
t e r l i o l a c a k t ı r v e s o n r a u y k u y a d a l . V e s a b a h l e y i n ilk ş e y
olarak o n u y a t a ğ ı n d a yapabilirsin. Y a n i geceleyin en son
302
MEDITASYONLAR
ş e y v e s a b a h l e y i n ilk ş e y o l a c a k t ı r . G e c e l e y i n k a h k a h a
u y k u n d a b i r a k ı m y a r a t a c a k t ı r . R ü y a l a r ı n d a h a neşeli,
d a h a şamatacı olacaktır ve onlar sabah k a h k a h a n a yar­
dım edecektir; onlar zemini yaratacaktır. S a b a h kahka­
hası b ü t ü n g ü n ü n akımını oluşturacaktır. B ü t ü n g ü n bo­
y u n c a n e z a m a n fırsat o l u r s a k a ç ı r m a : K a h k a h a at.
Yüzdeki Gerginliği Serbest Bırakmak
H e r gece u y u m a d a n önce y a t a ğ ı n d a otur ve yüzü­
nü şekillere sok; tıpkı ç o c u k l a r ı n y a p m a k t a n hoşlandı­
ğ ı g i b i . H e r ç e ş i d i n d e n s u r a t l a r y a p ; iyi, k ö t ü , ç i r k i n ,
güzel. Böylece t ü m y ü z ve y ü z kasları h a r e k e t etmeye
b a ş l a r . S a d e c e o n ila o n b e ş d a k i k a l ı ğ ı n a s e s l e r ç ı k a r ,
a n l a m s ı z s e s l e r işe y a r a y a c a k t ı r v e s a ğ a s o l a s a l l a n v e
s o n r a u y u . S a b a h l e y i n d u ş u n u a l m a d a n ö n c e y i n e ay­
n a n ı n ö n ü n d e d u r v e o n dakikalığına y ü z ü n ü şekillere
sok. A y n a n ı n ö n ü n d e d u r m a k d a h a ç o k y a r d ı m ede­
cektir: G ö r e b ü e c e k s i n ve tepki verebileceksin.
Ç o c u k l u ğ u n d a y ü z ü n ü a ş ı r ı m i k t a r d a k o n t r o l etmişsindir. H e r t ü r d e n d u y g u y u bastırmışsındır. Yüzü­
n ü t a m a m ı y l a ifadesiz h a l e getirmişsindir; h i ç k i m s e
yüzüne bakarak duygularının ne olduğunu anlayamaz.
B u y ü z d e n geceleyin o n d a k i k a y ü z ü n ü şekillere sok,
ses ç ı k a r v e b u n d a n k ü ç ü k b i r ç o c u k gibi keyif al. V e
sabahleyin de aynanın ö n ü n d e y a p böylece bir u z m a n
haline geleceksin. İki üç ay içerisinde t a m a m ı y l a ger­
ginlik gitmiş olacak.
303
ÇOCUK
Kafadan Kalbe GeçmekD ü ş ü n c e d e n h i s s e t m e y e g e ç . V e b u n u n e n iyi y o ­
lu k a l b i n d e n nefes almaya b a ş l a m a k olacaktır.
G ü n b o y u n c a hatırlayabildiğin k a d a r derin nefes
al; n e f e s i n t a m g ö ğ s ü n o r t a s ı n a ç a r p t ı ğ ı n ı h i s s e t . S a n k i
t ü m v a r o l u ş içine, kalbinin t a m o r t a s ı n a — s o l a değil,
sağa d e ğ i l . . . t a m olarak o r t a s ı n a — a k ı y o r m u ş gibi his­
set. K a l p m e r k e z i n i n o l d u ğ u y e r b u r a s ı d ı r .
B u n u n fiziksel k a l p l e h i ç b i r a l a k a s ı y o k t u r . O t a ­
m a m ı y l a farklı b i r şeydir; o g ö r ü n e n i n a r d ı n d a k i b e d e ­
ne aittir.
B u n e d e n l e d e r i n b i r şekilde nefes a l v e n e z a m a n
b u n u yaparsan en azından beş kez
d e r i n nefes al: içi­
n e al, k a l b i n i d o l d u r . S a d e c e o n u o r t a d a h i s s e t . V a r o ­
luş k a l b i n aracılığıyla canlılık, y a ş a m , Tanrısallık, d o ­
ğa a k ı t ı y o r . . . h e r şey içeri akıyor.
Ve s o n r a derin bir şekilde nefes ver, y i n e k a l p t e n
ve s a n a akıtılan şeyi v a r o l u ş a geri verdiğini hisset. B u ­
nu g ü n d e p e k çok kez y a p .
V e g i d e r e k d a h a çok v e d a h a çok duyarlı hale ge­
leceksin, p e k çok şeyin d a h a çok farkında olacaksın.
D a h a çok k o k u duyacaksın, d a h a çok tat alacaksın,
d a h a çok dokunacaksın, d a h a çok göreceksin,
daha
çok d u y a c a k s ı n , h e r şey d a h a y o ğ u n olacak. Y a ş a m ı n
senin içinde gerçekten titreştiğini hissetmeye başlaya­
caksın.
304
MEDİTASYONLAR
Gevşeme
S a d e c e b i r ç o c u ğ u izle: O r a h a t t ı r , o k e n d i n i bı­
r a k m ı ş h a l d e d i r . Ve g e v ş e m e k için çok bilge o l m a y a
gerek yoktur; o basit bir sanattır ç ü n k ü sen zaten doğ­
d u ğ u n d a onu biliyordun; o zaten vardır. Sadece onu
d u r a ğ a n h a l i n d e n aktive e t m e k gerekir, o n u u y a r m a k
gerekir.
T ü m meditasyon teknikleri senin kendini bırakma
sanatını h a t ı r l a m a n a y a r d ı m e t m e k t e n b a ş k a bir şey
değildir.
Basit ilkeler hatırlanmalıdır.
malıdır.
Yatağında yatarken
ayağından
itibaren
kapalı
B e d e n d e n başlanıl­
uykun
gözlerle
gelmeden
enerjiyi
önce
izlemeye
başla. O r a d a n başla; s a d e c e i ç e r d e n izle: B i r y e r d e b i r
gerginlik v a r mı? Bacaklarda, baldırlarda, k a r ı n d a bir
y e r d e bir gerginlik, kasılma v a r mı? Ve bir y e r d e bir
g e r g i n l i k b u l u r s a n b a s i t ç e o n u r a h a t l a t m a y a çalış. V e
r a h a t l a m a hissi gelmediği sürece bu n o k t a d a n b a ş k a
bir y e r e h a r e k e t etme.
E l l e r e d o ğ r u git ç ü n k ü ellerin senin z i h n i n d i r ; o n ­
lar z i h n i n e bağlıdır. Ş a y e t sağ elin g e r g i n s e b e y n i n i n
sol t a r a f ı g e r g i n o l a c a k t ı r . E ğ e r s o l elin g e r g i n s e b e y n i ­
n i n s a ğ t a r a f ı g e r g i n o l a c a k t ı r . B u n e d e n l e ilk ö n c e el­
l e r e d o ğ r u g i t — o n l a r n e r e d e y s e z i h n i n i n d a l l a r ı gibi­
d i r — ve s o n r a en s o n u n d a zihne ulaş.
T ü m b e d e n gevşediğinde zihin neredeyse y ü z d e
doksan
oranında rahatlamıştır
çünkü
beden
zihnin
uzantısından b a ş k a bir şey değildir. O z a m a n y ü z d e on
305
ÇOCUK
g e r g i n l i k z i h n i n d e d i r . . . b a s i t ç e izle o n u v e s a d e c e izle­
y e r e k b u l u t l a r k a y b o l a c a k t ı r . O s e n i n için b i r k a ç g ü n
sürecektir; o bir yatkınlıktır. Ve bu senin çocukluk de­
neyimini, çok rahat olduğun zamanı canlandıracaktır.
Birkaç gün içinde bu yatkınlığı yakalayabilecek­
sin. V e b i r k e z b u sırrı bildiğinde — b u n u k i m s e s a n a
öğretmez, o n u k e n d i b e d e n i n i n içinde a r a ş t ı r m a k zo­
runda kalacaksın—
gevşeyebileceksin.
g ü n içinde bile istediğin z a m a n
Ve
gevşemenin
efendisi
olmak,
d ü n y a d a k i en güzel deneyimlerden bir tanesidir. Bu,
ruhsallığa doğru b ü y ü k bir yolculuğun başlangıcıdır
ç ü n k ü tam olarak bir rahatlık içinde olduğunda artık
bir b e d e n değilsindir.
E ğ e r t ü m b e d e n i n g e v ş e k s e b a s i t ç e b i r b e d e n ol­
d u ğ u n u u n u t u r s u n . Ve bu, bedeni u n u t m a n ı n içindey­
k e n , b e d e n i n i ç i n d e gizli k a l m ı ş o l a n y e n i b i r ş e y i n ,
ruhsal varlığın
hatırlanmasıdır.
R a h a t bırakmak, beden olmadığını a m a ölümsüz,
sonsuz bir şey o l d u ğ u n u bilmenin b i r y o l u d u r .
K e n d i n i doğal bir şekilde bırakmış o l d u ğ u n d e n e ­
yimleri bulabileceğin hayatına bir bak. Yüzerken yaşa­
dığın anlar vardır, eğer gerçek bir y ü z ü c ü y s e n y ü z m e ­
den, sadece su ü s t ü n d e kalmayı başarabilirsin ve mu­
azzam bir bırakmışlık duygusu fark edeceksin. N e h i r ­
le birlikte gitmek, akıntıya karşı hiçbir h a r e k e t y a p m a ­
mak, akıntının bir parçası olmak.
K e n d i n i b ı r a k m a deneyimlerini farklı k a y n a k l a r ­
d a n toplayabilirsin ve kısa süre içerisinde t ü m sırrı
avuçlarının içerisinde tutuyor olacaksın.
306
MEDİTASYONLAR
Çocuklar İçin Meditasyonlar
On İki Yaşına Kadar Çocuklar İçin Meditasyon
Bu her okul g ü n ü n ü n başlangıcında öğretmenler
ve çocukların birlikte y a p m a s ı için bir m e d i t a s y o n d u r
ancak bu zorunlu kılınmamalıdır.
İlk aşama:
B e ş d a k i k a g i b b e r i s h : Ç o c u k l a r a b a ğ ı r m a k , çığlık
a t m a k ve d u y g u l a r ı n ı n ifadesi için t a m bir ö z g ü r l ü k
verilmelidir.
İkinci aşama:
Beş d a k i k a k a h k a h a , t a m o l a r a k k a h k a h a atmala­
r ı n a izin verilmelidir. B u n u n s a y e s i n d e o n l a r ı n zihin­
leri d a h a saf v e t a z e o l a c a k t ı r .
Üçüncü aşama:
Gibberish'ten ve k a h k a h a d a n s o n r a beş dakikalı­
ğına y e r e uzanmalılar. Ö l ü gibi hareketsiz ve dingin.
Sadece nefes gelip gidiyor.
307
ÇOCUK
On İki Yaşından Büyük Çocuklar İçin
Meditasyon
O s h o s o n r a d a n o n iki y a ş ı n d a n b ü y ü k ç o c u k l a r
için b i r a d ı m d a h a eklemiştir. K a h k a h a d a n s o n r a k i v e
sessizlikten ö n c e k i a ş a m a y a b e ş dakikalık a ğ l a m a ek­
lemiştir.
5 Dakika- Gibberish
5 Dakika- Kahkaha
5 Dakika- Ağlama
5 D a k i k a - Ö l ü gibi y a t m a
308
Kavuşulan Cennet
Sizin
mevcudiyetinizde
otururken
pek çok kez kendimi son derece çocuksu bir
duygu ile kaplanmış olarak buluyorum.
Bu çok uzun zaman öncesinden de olsa
tanıdık geliyor. Bu önemli midir?
B u r a d a içinden geçtiğin bu b ü y ü k deneyim, teme­
l i n d e s e n i n k a y b e t t i ğ i n ç o c u k l u ğ u n u y e n i d e n e l d e et­
mendir.
"Kaybolmuş çocukluğun" dediğimde,
senin ma­
sumiyetin, h a y r e t dolu gözlerin, bir şey b i l m e m e n , hiç­
bir şeye s a h i p o l m a m a n a m a y i n e d e d ü n y a n ı n zirve­
sinde hissetmen d e m e k istiyorum. Bu hayret, coşku,
g e r g i n l i ğ i n o l m a m a s ı , e n d i ş e n i n o l m a m a s ı , k a y g ı n ı n ol­
maması, p a r l a k e n s t a n t a n e l e r y e n i d e n keşfedilmeli, on­
lara yeniden kavuşulmalıdır.
E l b e t t e ikinci ç o c u k l u k , i l k i n d e n ç o k d a h a fazla
önemli ve kıymetlidir, ilkinde masumiyet, cehalet yü309
ÇOCUK
zünden vardı. Bu yüzden o, saf ve temiz ve sana ait de­
ğildi; o sadece doğal olarak her çocuğun başına gelen
bir şeydi, ikinci çocukluk senin en büyük kazanımın
olacaktır: O herkesin başına gelmez, ikinci çocukluk
seni cahillik olmadan masum kılar, ikinci çocukluk her
türlü deneyim aracılığıyla gelir. O olgundur, merkez­
dedir, olmuştur.
Böyle hissettiğin için kutsanmış hissetmelisin,
ikinci çocukluk tam olarak meditasyonun varoluşsal
anlamı demektir. Ve oradan gerçekte hiç terk etmedi­
ğin, terk etmenin imkânsız olduğu çünkü onun sen ol­
duğun evine geri dönme yolculuğu gerçekleşir. Nere­
ye gidersen git kendini orada bulacaksın.
Sende, koşulsuz bir şekilde her yerde seninle bir­
likte olacak, tek bir gerçek varlık vardır. Cehennemde
bile olsan fark etmez, o seninle birlikte olacaktır; cen­
nette bile olsan fark etmez, o seninle birlikte olacaktır.
Varlığının gerçek özünü bulmak, bir elde saf ma­
sumiyet ve diğer elde de yer­
yüzünde var olmuş en büyük
Bedenin
yaşlanıyor
olabilir
O yüzden bedenin yaşla­
ama şayet
sessiz olmanın
huzurlu
meditasyon
ve
nıyor olabilir ama şayet sessiz
ve
olmanın ve huzurlu ve medi-
halinde
tasyon halinde ve sevgi dolu
ve sevgi dolu olmanın
yollarını
bilgelik olması demektir.
öğrenebilirsen
yaşlanmayacaksın
olmanın yollarını öğrenebilirsen yaşlanmayacaksın. Saba­
hın güzel gün ışığında parla­
yan, tüm incilerden daha de-
310
KAVUŞULAN C E N N E T
ğerli g ö z ü k e n çiğ t a n e l e r i k a d e r t a z e v e g e n ç k a l a c a k ­
sın.
Ç o c u k l u ğ u n u n i ç i n d e m u t l u v e keyifli olmalısın.
İsa'nın defalarca, " S e n y e n i d e n d o ğ m a d ı ğ ı n s ü r e c e . . . "
d e r k e n söylemek istediği b u d u r . H ı r i s t i y a n l a r bile b u
ifadenin anlamını çözememiştir. O n l a r birebir düşüne­
r e k , " S e n y e n i d e n d o ğ m a d ı ğ ı n s ü r e c e . . . " y i ö n c e öle­
ceksin ve sonra t e k r a r doğacaksın ve kıyamet günün­
de İsa seni cennete götürecek diye anlamışlardır. Ada­
m ı n söylemek istediği bu değildir.
S ö y l e m e k i s t e d i ğ i ş e y ş u d u r : T a m ş u a n b i r kişilik
o l a r a k ö l m e d i ğ i n v e t o p l u m v e i n s a n l a r t a r a f ı n d a n kir­
letilmemiş, z a r a r g ö r m e m i ş m a s u m bir b i r e y o l a r a k or­
taya çıkmadığın sürece... Senin yeni d o ğ u m u n budur.
Dirilmek budur.
Bayan
Meyer,
komşusu
Bayan
Jones'a,
"Artık
oğlunuz Ernie'nin bizim y ü z m e h a v u z u m u z d a yüzme­
sini i s t e m i y o r u m " d e d i .
" A m a b e n i m zavallı E r n i e ' m n e y a p m ı ş ? " diye sor­
du Bayan Jones.
B a y a n M e y e r kızgın bir şekilde, " S ü r e k l i h a v u z a
işiyor," dedi.
" O n u n üzerine bu k a d a r gitmeyin" dedi Bayan
Jones, "bu yaştaki bütün çocuklar bunu yapar!"
" B e l k i d e y a p a r l a r , " d e d i B a y a n M e y e r , " a m a at­
l a m a tahtasının ü z e r i n d e n değil."
311
ÇOCUK
Ç o c u k l u ğ u n k e n d i n e ait g ü z e l l i k l e r i v a r d ı r ç ü n k ü
o, görgü kurallarını, kibarlığı ve t ü m bu saçmalıkları
bilmez. O çok basittir, m a s u m d u r ve çok doğaldır.
B i r a d a m b a r a girdi v e b i r k ö p e ğ i n iki ü ç a d a m l a
b i r l i k t e m a s a d a o t u r u p p o k e r o y n a d ı ğ ı n ı g ö r ü n c e şa­
şırdı. A d a m o r a y a gitti v e " B u k ö p e k g e r ç e k t e n iskam­
bil k â ğ ı t l a r ı n ı a n l a y a b i l i y o r m u ? " d i y e s o r d u .
Adamlardan
biri,
"Elbette
yapabiliyor"
dedi.
" A m a gerçekten bir oyuncu olduğu söylenemez.
Ne
z a m a n e l i n d e iyi b i r k â ğ ı t o l s a k u y r u ğ u n u s a l l a m a y a
başlıyor!"
Bu kesinlikle m a s u m i y e t t i r . . . k ö p e k m u t l u l u ğ u n u
gizleyemez.
İki k a r a f a t m a , ç ö p yığınının t e p e s i n d e k i lezzetli
şeyleri kıtır kıtır y e r k e n bir tanesi, y a k ı n d a k i bir a p a r t ­
m a n a t a ş m a n y e n i kiracılar h a k k ı n d a bir şey anlatma­
y a başladı.
" D u y d u m ki buzdolaplarında leke y o k m u ş , yerle­
r i ışıl ışılmış v e t ü m e v d e t e k b i r t o z z e r r e c i ğ i b i l e y o k ­
m u ş " dedi. "Lütfen, lütfen" d e d i diğer karafatma, "ye­
m e k y e r k e n değil."
Ne kötü haber...!
Kuşların, arıların, k a r a f a t m a l a r ı n dilini ö ğ r e n m e ­
ye başladığımız g ü n m u a z z a m bir devrim olacaktır.
O n l a r ı n h e p s i n i n k e n d i l e r i n e h a s iletişimi v a r d ı r . A n 312
KAVUŞULAN C E N N E T
cak o z a m a n kalp bir h ü z ü n hisseder ç ü n k ü biz h e n ü z
insanlarla bile
iletişim k u r m a y ı b a ş a r a m a d ı k ve
biz
milyonlarca yıldır b u r a d a y ı z . Bu nasıl bir aptallıktır ki
t ü m i n s a n l ı ğ ı n b i z e a i t o l d u ğ u n u v e b i z i m d e o n a a i t ol­
d u ğ u m u z u b i l m i y o r u z , i n s a n ı n t ü m y a p t ı ğ ı şey, s a d e c e
k e s m e k , ö l d ü r m e k , s a v a ş m a k t ı r . A y n ı enerji, a y n ı ç a b a
b u d ü n y a y ı t ü m e v r e n d e k i e n b ü y ü k m u c i z e h a l i n e ge­
tirebilirdi. A n c a k biz b i r b i r i m i z i a n l a m ı y o r u z . A y n ı di­
l i d a h i k o n u ş u y o r olabiliriz a m a a n l a m a k ş a r t değil;
beklenen
şey yanlış
anlamadır.
Bu yüzden insanlar
k e n d i l e r i n i gizliyor, ç o c u k l u ğ u n u gizliyor, m a s u m i y e ­
tini
gizliyor,
kendisini
herkesten
savunma amacıyla
koruyor; aksi taktirde genç ve yaşlı t ü m çocukların bu
y e r y ü z ü c e n n e t i n d e k ı k ı r d a y ı p , g ü l ü p , zevk alıp o y n a ­
dığını görecektin. Bu ciddiyet n e d e n ? i n s a n bu ciddi­
y e t t e n h i ç b i r ş e y elde e t m e m i ş t i r , o b a s i t ç e h e r şeyi yi­
tirmiştir a m a o, ciddi olmaya d e v a m eder.
Ben tamamıyla ciddiyetin karşısındayım. B e n o n u
psikolojik bir hastalık olarak adlandırıyorum.
Sadece
oyuncu,
çocuksu,
masum
bir
davranış
d o ğ r u d a v r a n ı ş t ı r . O b e n i m se­
v a p olarak, dindar, r u h a n i dav­
ranış
olarak
adlandıracağım
ş e y d i r . . . s a d e c e i n s a n i d e ğ i l , ila­
hidir.
tamamıyla
ciddiyetin
karşısındayım.
Ben
Bir
çocuk
kadar
masum
o l d u ğ u n an insanlığı aşmışsındır,
Ben
Tanrısallığın
dünyasına
onu
psikolojik
hastalık
bir
olarak
adlandırıyorum.
girmişsindir.
313
ÇOCUK
Ben bir çocukken hiç gerçek bir çocuk
olamadım ama bu son günlerde sıklıkla
küçük bir çocuk gibi hissediyorum.
Bu gerçekten bir mucizedir, gerçek bir mucizedir!
Y e n i d e n bir ç o c u k gibi h i s s e t m e k g e r ç e k bir d ö n ü ş ü m ­
d ü r . O n a izin v e r . . . o n u n için u t a n ç d u y m a . Y a ş ı n ı v e
zihnini bir k e n a r a koy. E ğ e r b u n u yapabilirsen b i r d e n
v ü c u d u n d a y e n i bir enerjinin yükseldiğini hissedecek­
sin. Y a ş ı n e n a z ı n d a n y i r m i yıl a z a l a c a k . H e m e n g e n ç leşeceksin ve d a h a u z u n yaşayacaksın. Bu y ü z d e n o n a
izin ver, o güzeldir.
Bir kimse y e n i d e n bir ç o c u k haline gelmelidir. Ve
o z a m a n h a y a t tamamlanır. Ç o c u k l u k t a başlarız ve ço­
c u k l u k t a b i t i r i r i z . E ğ e r b i r k i m s e b i r ç o c u k h a l i n e gel­
m e d e n ölürse o n u n y a ş a m döngüsü tamamlanmamış­
tır. O n u n y e n i d e n d o ğ m a s ı g e r e k e c e k t i r .
D o ğ u n u n t ü m y e n i d e n d o ğ u m fikri b u d u r . E ğ e r
yeniden doğabiliyorsan
— b u hayatında yeniden doğa-
biliyorsan — y e n i d e n d o ğ m a n a gerek kalmaz. E ğ e r bu
b e d e n d e g e r ç e k t e n bir ç o c u k haline gelebilirsen, y e n i ­
den dünyada doğmana gerek yoktur.
binde yaşayabilirsin.
O
zaman
geri
V a r o l u ş u n kal­
dönmene
gerek
yoktur. Dersini almışsındır ve
Benim
tüm çabam budur;
senin
yeniden
bir çocuk olmana
yardım
etmek.
döngü tamamlanmıştır.
Benim
t ü m ç a b a m budur; senin yeni­
den bir çocuk olmana y a r d ı m
etmek. Bu zordur, çok zordur
ç ü n k ü s e n i n t ü m d e n e y i m i n , se­
nin t ü m kalıbın, senin t ü m ka-
314
KAVUŞULAN C E N N E T
rakterin direnir v e " N e y a p ı y o r s u n ? B u çok aptalca gö­
r ü n ü y o r " der. A m a sen aptal ol ve bırak o kendiliğinden
ç ı k s ı n . O k a d a r y e n i , o k a d a r hafiflemiş h i s s e d e c e k s i n
k i o n a izin v e r . B u ç o k ö n e m l i b i r ş e y d i r a m a o n u k a y ­
bedebilirsin. O n a y a r d ı m etmezsen kolaylıkla kaybola­
bilir ç ü n k ü s e n i n t ü m kişiliğin o n u n k a r ş ı s ı n d a olacak­
t ı r . O n a i z i n v e r m e k için, o n a b i r y o l b u l m a k i ç i n b i l i n ç ­
li olarak çalışman gerekecek. Senin t ü m geçmişin bir
k a y a g i b i o r a d a o l a c a k t ı r v e b u y e n i olgu, s a d e c e d a m ­
l a y a n bir su, k ü ç ü k bir a k ı n t ı gibi olacaktır. Y a r d ı m
e d e b i l i r s e n o b i r n e h i r olabilir; a k s i t a k t i r d e k a y a ç o k
b ü y ü k t ü r . F a k a t nihai olarak kişi destek olmaya, y u m u ­
şak olmaya, s u gibi o l m a y a d e v a m ederse d a h a güçlü
olan, d a h a taşlaşmış gibi olan şeyler kaybolacaktır.
U z u n v a d e d e k a y a h e r z a m a n suya m a ğ l u p olur.
Yaşlı a d a m h e r z a m a n ç o c u k tarafından yenilgiye uğ­
ratılır. Ö l ü m h e r z a m a n y a ş a m a m a ğ l u p olur. Kişi h e r
z a m a n h a t ı r l a m a l ı d ı r v e kişi h e r z a m a n d a h a y u m u ş ak,
d a h a taze, d a h a g e n ç şeylere y a r d ı m c ı olmalıdır.
Çocuklarla arkadaş ol ve onların etrafında dolan.
O n l a r ne y a p a r s a sen de y a p . O n l a r b u n d a n hoşlana­
caktır. Ç o c u k l a r ç o k alıcıdır v e h e r z a m a n anlarlar. O n ­
lar h e m e n senin yaşlı g ö z ü k t ü ğ ü n ü a m a olmadığını an­
larlar. S a d e c e ç o c u k l a r a karış ve b ü y ü k insanları u n u t .
H e r z a m a n için iki ü ç y a ş ı n d a bir ç o c u k l a y ü r ü y ü ­
şe ç ı k m a k ve o n u n l a d o s t l u k e t m e k ve ne y a p t ı ğ ı n ı gör­
m e k , n a s ı l y ü r ü d ü ğ ü n ü g ö r m e k v e h e r ş e y l e n a s ı l ilgi­
l e n d i ğ i n i g ö r m e k ç o k iyidir. B i r k e l e b e k y a d a b i r ç i ç e k
315
ÇOCUK
ya da havlayan bir köpek ve çocuk her an tam olarak
o n u n içindedir. S a d e c e ç o c u k n a s ı l y a ş a n a c a ğ ı n ı bilir
y a d a kişi y e n i d e n b i r ç o c u k haline geldiği z a m a n nasıl
y a ş a n a c a ğ ı n ı bilir. B u ikisinin a r a s ı n d a s a d e c e ı s t ı r a p
ve cehennem vardır.
B u n e d e n l e ü ç y a ş ı n d a k i b i r ç o c u ğ u n fikrini k o r u ,
bırak senin gerçekliğin bu olsun ve kronolojik yaşın,
sadece t o p l u m s a l b i r olgu, s a d e c e bir s u r a t olsun. Sa­
d e c e d ı ş a r d a n b i r y e t i ş k i n ol, i ç e r d e n b i r ç o c u k o l a r a k
kal. V e t e k b a ş ı n a y k e n t ü m yetişkinliğini bir k e n a r a bı­
r a k ; b u g e r e k l i d i r , b i r ç o c u k g i b i d a v r a n . V e b u iyi o l a ­
caktır. K ü ç ü k çocuklarla oyna.
B a z e n o n l a r ı al, k u m s a l d a b i r y ü r ü y ü ş e ç ı k y a d a
herhangi bir yerde —bir b a h ç e d e —
y ü r ü y ü ş e çık. V e
tıpkı onlar gibi d a v r a n ; onları senin gibi d a v r a n m a y a
z o r l a m a . S a d e c e o n l a r ı izle v e i ç i n d e y e n i f a r k ı n d a l ı k ların yükseldiğini göreceksin.
B a z e n bir ç o c u k gibi h i s s e t m e k çok k o r k u t u c u ola­
caktır ç ü n k ü o z a m a n çok k o r u n m a s ı z , çok açık ve her­
k e s seni incitebilirmiş gibi hissedeceksin. Yine ç o k ç a r e ­
siz h a l e g e l e c e k s i n . . . a m a b u ç a r e s i z l i k g ü z e l d i r . K o r u n ­
masız olmak güzeldir; b a z e n incinmek güzeldir. S a d e c e
b u a c ı l a r d a n u z a k d u r m a k i ç i n k a t ı l a ş ı r ı z , çelik g i b i b i r
kabuk, bir zırh
ediniriz. O güvenlidir a m a ölüdür.
Ç o k güzel bir halin içindesin! O n u n içinde kal ve
y e n i d e n v e y e n i d e n d a v e t et.
N e z a m a n b i r fırsat b u l u r s a n h e m e n b i r ç o c u k ol.
B a n y o n d a y k e n , küvette o t u r u r k e n tıpkı bir çocuk gibi
ol. T ü m o y u n c a k l a r ı n e t r a f ı n d a o l s u n !
316
YAZAR HAKKINDA
Osho'nun
bireysel
dan,
en
anlam
öğretileri,
arayışın­
t o p l u m u n yüzleştiği
acil
sosyal
ve
siyasi
meselelere k a d a r geniş bir
alanı kapsadığı
hangi
bir
için h e r ­
kategoriye
so-
kulamamaktadır. Kitapla­
rı yazılmamış, otuz beş yı­
lık b i r s ü r e z a r f ı n d a u l u s ­
l a r a r a s ı b i r izleyici kitlesi­
n e y a p t ı ğ ı k o n u ş m a l a r ı n ses v e g ö r ü n t ü k a y ı t l a r ı n d a n
yazıya dökülerek derlenmiştir.
yınlanan,
Osho,
L o n d r a ' d a ya­
S u n d a y Times t a r a f ı n d a n Y i r m i n c i Y ü z y ı l ' m
bin ö n e m l i i n s a n ı n d a n birisi ve Amerikalı y a z a r T i m
R o b b i n s t a r a f ı n d a n " İ s a M e s i h ' t e n b u y a n a h a y a t a gel­
miş en tehlikeli insan" olarak tanımlanmıştır.
O s h o , k e n d i çalışmaları h a k k ı n d a , y e n i t ü r b i r in­
sanın d o ğ u m u için u y g u n şartları o l u ş t u r m a y a k a t k ı
yaptığını söylemiştir.
Bu y e n i insanı sıklıkla " Z o r b a -
B u d a " o l a r a k tanımlar. H e m Y u n a n l ı Z o r b a gibi d ü n 317
y e v i z e v k l e r d e n , h e m d e G u a t a m B u d a ' n ı n sessiz d i n ­
ginliğinden zevk alabilen bir insan. O s h o ' n u n b ü t ü n
çalışmalarına derinlemesine işlemiş olan vizyon h e m
D o ğ u n u n s o n s u z bilgeliğini, h e m d e B a t ı bilim v e t e k ­
nolojisinin en y ü k s e k potansiyelini kavrar.
O s h o ayrıca çağdaş hayatın hızlanmış t e m p o s u n u
k a b u l e d e n m e d i t a s y o n y a k l a ş ı m ı v e içsel d ö n ü ş ü m b i ­
limine y a p t ı ğ ı çığır a ç a n katkılarıyla tanınmıştır. O n u n
özgün, aktif meditasyonları b e d e n ve zihnin birikmiş
stresini a t m a k için tasarlanmıştır. B u sayede d ü ş ü n c e ­
d e n özgürleşmek ve meditasyonun dingin r u h halini
y a ş a m a k d a h a kolay olur.
Yazarın otobiyografi olarak T ü r k ç e ' d e yayınlan­
mış bir kitabı mevcuttur:
"Osho
Gerçek
tanbul
318
Yaşam
-
Provakatör
Öyküsü"
Mistik:
Aykırı
bir
O m e g a Yayınları,
Spiritüelin
2004,
İs­
ULUSLARARASI
O S H O MEDİTASYON BELDESİ
Uluslararası O s h o Meditasyon Beldesi tatiller için
muhteşem bir yerdir ve orada insanlar yeni bir yaşam
biçimini daha çok farkında olarak, rahatlamış ve eğlen­
celi bir şekilde doğrudan tecrübe edebilirler. Hindis­
tan'daki Mumbai (Bombay) kentinin yaklaşık olarak
160 km güneydoğusundaki Pune'da y e r alan belde,
dünyanın y ü z ülkesinden her yıl gelen binlerce ziyaret­
çiye çok çeşitli programlar sunar.
Orijinal olarak Maharajalar ve varlıklı ingiliz sö­
mürgeciler için yazlık bir dinlence yeri olarak kurulan
Pune, şimdilerde çok sayıda üniversiteye, yüksek tek­
nolojiye ve endüstriye sahip modern bir kent olarak
gelişmektedir.
Meditasyon beldesi, Koregaon Park olarak bili­
nen banliyösündeki 160.000 m 2 'lik bir alana yayılmış­
tır. Beldenin yerleşkesinde yeni açılan otel, sınırlı sayı­
da ziyaretçiye kalma olanağı sunabilmektedir. Ayrıca,
yakınlarda çok sayıda otel ve özel apartman dairesi
birkaç günden birkaç aya kadar kalınabilecek olanak­
ları son derece uygun koşullarda sunabilmektedir.
319

Similar documents

BENGÜ BİTİG

BENGÜ BİTİG Yegorov da yurt dışından armağanımıza katıldılar. Maalesef armağan hazırlama süreci kısa zaman içinde gerçekleşti. Birçok arkadaşımız da armağana katılmak istedikleri halde yazı ile katılmaları müm...

More information