Türk Siyasal Yasaminda Vatan Gazetesi \(1950-1960\)
Transcription
Türk Siyasal Yasaminda Vatan Gazetesi \(1950-1960\)
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ ANA BİLİM DALI TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA VATAN GAZETESİ (1950-1960) Yüksek Lisans Tezi Sanem GÖK Ankara-2003 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ ANA BİLİM DALI TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA VATAN GAZETESİ (1950-1960) Yüksek Lisans Tezi Sanem GÖK Tez Danışmanı Prof. Dr. Sina AKŞİN Ankara-2003 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ ANA BİLİM DALI TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA VATAN GAZETESİ (1950-1960) Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı Prof. Dr. Sina AKŞİN Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası Prof. Dr. Sina AKŞİN ............................... Prof. Dr. Ömür SEZGİN ............................... Prof. Dr. Korkmaz ALEMDAR ............................... TEZ SINAVI TARİHİ .................................. İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER ...........................................................................................................I KISALTMALAR ...................................................................................................... II ÖNSÖZ........................................................................................................................ 1 GİRİŞ .......................................................................................................................... 4 I. BİR PORTRE: AHMET EMİN YALMAN ......................................................... 4 II. KURULUŞUNDAN 1950 YILINA KADAR VATAN GAZETESİ................ 15 1. BÖLÜM: VATAN GAZETESİNİN DEMOKRAT PARTİYİ DESTEKLEME DÖNEMİ (1950-1954)................................................................. 24 1.1. VATANIN DEMOKRAT PARTİYE DESTEĞİ .......................................... 24 1.1.1. 14 Mayıs 1950 Seçimlerinde Vatan.......................................................... 30 1.1.2. Kısa Süren Muhalefet Dönemi ................................................................. 35 1.1.3. 2 Mayıs 1954 Seçimlerinde Vatan............................................................ 42 1.2. İKTİDARA DESTEĞİN BELİRGİN NOKTALARI.................................... 46 1.2.1. İrticaa Karşı Alınan Cephe ...................................................................... 46 1.2.2. Amerikancı Siyasetin Desteklenmesi........................................................ 54 1.2.2.1. ABD İle İlişkilerin Gelişimi............................................................ 54 1.2.2.2. Amerikancı Siyaset Çizgisinde Vatan............................................. 57 1.1.1.1.1. Kore Meselesinde Vatan ........................................................... 61 1.1.1.1.2. Komünizme Karşı Alınan Cephe .............................................. 64 1.1.1.1.3. Liberal Politikaların Desteklenmesi.......................................... 72 2. BÖLÜM VATAN GAZETESİNİN DEMOKRAT PARTİYE MUHALEFET DÖNEMİ (1955-1960) ................................................................... 80 2.1. VATAN’IN DP İKTİDARINA MUHALEFETİ ........................................... 80 2.2. VATAN MUHALEFETİNİN ANA NOKTALARI ...................................... 81 2.2.1. İç Politika ................................................................................................. 81 2.2.1.1. 6/7 Eylül Olaylarında Vatan............................................................ 90 2.2.1.2. 27 Ekim 1957 Seçimlerinde Vatan ................................................. 92 2.2.1.3. 27 Mayıs Darbesinde Vatan ............................................................ 97 2.2.2. Dış Politika .............................................................................................. 99 2.2.3. İktisadi Alan ........................................................................................... 107 2.3. MUHALEFETİN SONUÇLARI ................................................................. 110 SONUÇ.................................................................................................................... 114 ÖZET....................................................................................................................... 117 ABSTRACT ............................................................................................................ 118 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 119 I KISALTMALAR ABD : Amerika Birleşik Devletleri A.g.y. : Adı geçen yer Bkz. : Bakınız CENTO : “Central Treaty Organisation” (Merkezi Antlaşma Örgütü) CHP : Cumhuriyet Halk Partisi DP : Demokrat Parti MBK : Milli Birlik Komitesi MKP : Milli Kalkınma Partisi MP : Millet Partisi NATO : “North Atlantic Treaty Organisation” (Kuzey Atlantik Paktı Teşkilatı) s. : Sayfa SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği T.A.T.K.O. : Otomobil Lastik ve Traktör Komandit Şirketi TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TCF : Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası II ÖNSÖZ Gazete siyasal ve toplumsal olayların incelenmesinde önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Gerek günlük olması sonucu dönemin siyasal olaylarına ilişkin birincil kaynak özelliği taşıması, gerekse demokratik yapının gelişip güçlendiği toplumlarda dördüncü güç olarak yerini koruyan kitle iletişim araçları içerisinde yer alması nedeniyle siyaset bilimcilerinin yararlandıkları temel kaynaklardandır. Görevi, olanı yansıtmak ve toplumu bilgilendirmek olan gazete, zamanla etkili bir güç haline gelerek kamuoyunu etkileyen ve kendi görüşüne göre topluma yön verme savaşına girişen bir kimliğe bürünmüştür. Bu yapı içerisinde, gazeteler yayın politikalarını kimi kez mevcut siyasal iktidara karşıt bir siyasal muhalefet aracı olarak kullanmışlar ve bu yolda muhalif güçlerle ortak söylemler geliştirmişler, kimi kez de iktidar yanlısı bir çerçeveye oturtmuşlardır. Gazetenin etkin gücü, siyasi partileri de ondan faydalanma yoluna itmiş ve kendi yayın organları kimliğinde parti siyasetinin bir propaganda aracı olarak gazetenin kullanılmasına yol açmıştır. “Siyasi, iktisadi, sosyal, edebi ve diğer konularda yorumlu veya yorumsuz haber ve bilgi vermek için her gün veya belirli zamanlarda çıkan yayın” olarak tanımlanan gazete bir yandan kamuoyu oluşturup diğer yandan onu yönlendiren bir işlev görerek sosyal bir kurum olma özelliği taşımaktadır. Bu işlevini etkinleştirdiği andan itibaren, siyasi iktidarla ilişkisini de başlatmış olur. Haberleri ile sosyal, siyasal ve ekonomik hayatı etkileyerek topluma yön veren gazete, bu yönü ile iktidarın dikkatini çekmektedir. Nitekim, siyasi iktidarı alacağı kararlarda etkileyebilme gücüne sahip bir yazılı basının varlığı, iktidarın gazetelere uyguladığı kısıtlamalar, yasaklar, cezalarla dolu tedbirleri de beraberinde getirmiştir. Siyasal iktidar ile gazete arasındaki bu çatışma, gazetenin siyasal yapı üzerindeki etkinliğinden kaynaklanmaktadır. Osmanlı – Türk siyasal tarihinde ilk defa gerçek anlamda seçimle iktidara gelen bir muhalefet olan Demokrat Parti (DP), basının bu etkin gücünün bilincinde olarak geniş bir basın desteğini de arkasına katarak iktidara gelmiştir. Bu araştırmanın konusunu oluşturan Vatan gazetesi ise, İkinci Dünya Savaşı yıllarından itibaren tek-parti iktidarına muhalefet etmiş ve DP’nin basın alanındaki adeta baş destekçisi olmuştur. Bu çalışmanın konusu, yakın tarihimizin önemli bir kesitini oluşturan DP’nin 1950 yılında başlayıp 1960 yılı ortalarına kadar süren on yıllık siyasal serüveni sürecinde Vatan gazetesinin incelenmesidir. Bu çerçevede çalışmamıza ışık tutacağı kanaatinden hareketle öncelikle Vatan’ın kuruluşundan 1950 yılına değin olan tarihi gelişimine giriş niteliğinde değinilmiştir. Ayrıca Vatan’ın sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman’la birebir örtüşen yayın politikası bizi Yalman’ın kişiliğine ilişkin bir değerlendirmede bulunmaya da yöneltmiş ve buna da giriş kısmında yer verilmiştir. 2 DP iktidarının ilk yıllarında iktidar ile Vatan arasında sıkı bir işbirliği yaşanmış tek parti iktidarı döneminin aksine Vatan, mevcut iktidarın politikalarını destekleme ve propagandasını yapma gibi bir misyon üstlenmiştir. Vatan’ın DP iktidarını desteklediği dönem birinci bölümde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Ancak Vatan’ın DP iktidarını destekleyen yayın politikası uzun sürmemiş, kısa bir zaman sonra Vatan DP iktidarına karşı muhalefete girişmiştir. Vatan’ın iktidara muhalefeti de ikinci bölümün konusunu oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı, Vatan’ın DP döneminin temel siyasi olaylara bakışını bu çerçevede siyasi iktidarla ilişkilerini ortaya koymak ve bu süreç içerisinde Türk siyasal yaşamındaki konumunu belirlemektir. Çalışmamızda öncelikle Türk siyasal yaşamının konumuz kapsamına giren dönemine ilişkin kaynak taraması yapılmıştır. Çalışmaya temel teşkil edecek bilgiler kaynaklardan toplanarak sistematik hale getirilmiştir. Sonrasında araştırmamızın esasını oluşturan döneme ait Vatan gazetesi sayıları taranmıştır. 1950-1960 yılları arası taranan Vatan sayılarından hareketle Vatan’ın yayın politikası siyasal meselelere ne yönden baktığı ve yorumlayış tarzı, hükümetin iç ve dış politikaları çerçevesinde siyasi iktidarla ilişkileri ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Çalışmamda bana yardımcı olarak yapıcı eleştirilerini esirgemeyen sayın hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Sina AKŞİN’e teşekkür ederim. 3 GİRİŞ I. BİR PORTRE: AHMET EMİN YALMAN Türk siyasal ve basın tarihinde önemli bir yeri olan Vatan gazetesi, yayın hayatına 26 Mart 1923’te başlar. Vatan, 1917 yılında Mehmet Asım Us’la ortak olarak kurdukları Vakit gazetesinde 18 Mart 1923’te son yazısı çıkan Ahmet Emin Yalman, kardeşi Mehmet Rıfat ve yine aynı gazetenin yazı işleri müdürü Enis Tahsin Til ve siyasi yazarı Ahmet Şükrü Esmer tarafından kurulur (Yalman 1997:835; Karaca 1998:40). Ancak gazetenin Türk siyasal yaşamında sahip olduğu kimliğin şekillenmesinde başyazar Ahmet Emin Yalman etkin rol oynar. Yalman’ın kişisel tercihleri ve sergilemiş olduğu siyasi tavır ve tutumlar, çoğu kez Vatan’ın olaylara bakış açısını belirleyen baş etken olmuştur. Ahmet Emin Yalman, siyasal yaşantıdaki değişimlere bağlı olarak farklı görüşlere sahip olmuş ve farklı tutumlar sergilemiş bir şahsiyettir. Yalman’ın görüş ve tutumlarındaki bu dönemsel ve keskin dönüşler, yalnızca onun kendi kişiliğinde öne çıkan noktalar olarak kalmamakta, aynı zamanda bir aydın, gazeteci ve sosyolog olarak siyasal duruşunu da ortaya koymaktadır. Ancak Yalman’ın uzmanlık ve faaliyet alanı olarak basını seçmiş olması, ondaki bu tavır değişikliğini öncelikle gazeteci sıfatıyla bulunduğu gazetelerde izleme imkanını bize sunmaktadır. Bu bağlamda Türk siyasal yaşamında önemli bir konuma sahip olan Vatan gazetesi, Yalman’ın sahip ve başyazarlığında Yalman eksenli bir yapılanma içerisinde kamuoyu oluşturma işlevini üstlenmiştir. Dolayısıyla Vatan’ın 1950-1960 arası dönemdeki yayın politikasını incelemek Ahmet Emin Yalman’ın bireysel politikasını bilmekle mümkündür. Bunun bir yansıması ve hatta bir sonucu olarak, kuruluşundan itibaren hemen hemen her dönem muhalif kalmış bir gazetenin, Vatan’ın, belirli bir dönem belirli bir iktidarın taraftarı olması ve kısa bir müddet sonra aynı iktidara karşı en sert eleştirilerde bulunması bir ölçüde açıklanabilecektir. Ahmet Emin Yalman’a ilişkin oluşturmaya çalıştığımız bu zemin, Vatan’ın 1950-1960 yılları arası dönemini incelemede bir hayli etkili olacaktır. 14 Mayıs 1888 yılında Selanik kentinde doğan Ahmet Emin Yalman, Rüştiye Askeri Okulu’nda Mustafa Kemal’in de hocalığını yapmış olan Osman Tevfik Beyin oğludur.1 Yalman, Şeyh Maruf Efendinin özel okulunda başlayan ilk öğrenimini Feyz-i Sıbyan’da tamamlar. 1901 yılında yazıldığı Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitirmesine iki ay kala burayı bırakarak ecnebi çocukları için açılan Selanik Alman Mektebi’ne yazılır. Bir süre daha Selanik’te kalan Yalman, ailesinin İstanbul’a yerleşmesiyle Beyoğlu Alman Mektebi’ne geçer. Burada dört yıl okuduktan sonra Almanca, İngilizce ve Fransızca öğrenmiş olarak 1907 yılında mezun olur. Yalman, baba dostu Hüseyin Cahit Beyin aracılığıyla ilk önce İkdam gazetesine başvurur.2 İkdam sahibi olan Ahmet Cevdet Bey: “Burada çocuklara yer yok” diyerek onu küçümser, ancak Sabah sahibi Mihran Efendi muhabir ve çevirmen olarak hemen işe başlatır. Bu yıllarda, Alman Sefareti baştercümanı Dr. 1 1936 yılının Ocak ayında Karpiç lokantasında Yalman’la karşılaşan Atatürk, Osman Tevfik Beyi ve Yalman’ın gazeteci sıfatıyla eleştirilerini kastederek: “.. Selanik Askeri Rüştiyesi’nde çok sevdiğim bir yazı hocam vardı… Bana yazı dersinden tam not verdi. Aradan yıllar geçti. Hocamın oğlu siyaset meydanlarında karşıma çıktı. Bütün hizmetlerime karşılık bana sıfır vermeye kalkıştı” der (Yalman, 1997:Cilt 2 s.1055). 2 Yalman’ın kendi ifadesine göre Hüseyin Cahit kendisine nasihat eder: “Bundan hayır gelmez. Gel gazetecilikten vazgeç, başka bir yol tut” der. Ancak Yalman’ın ısrarları üzerine yardımcı olmak durumunda kalır (Yalman, 1997:Cilt 1 s.56-57) 5 Gies’in yardımı ile Yıldız Sarayı Tercüme Odasına hülefa unvanıyla atanır. Yüksek öğrenimini İstanbul Hukuk Mektebi’nde üç yıl okuduktan sonra Columbia Üniversitesinde 1911-1914’te tamamlar (Çankaya 1969:926). Gazeteciliğinin ilk yıllarında liberal ve İngiliz yanlısı bir politika izleyen, Osmanlıcılığı ve adem-i merkeziyetçiliği savunan (Tunaya 1984:147,150) Sabah ve Yeni Gazete’de çalışır. “Sabah’ta çalışanlar arasında İttihat ve Terakki teşkilatında görev almış kişiler vardır” (Yalman 1997:Cilt 1 s.69). Yalman, bunlarla yakın ilişki içerisindedir. “İttihat ve Terakki iktidarına karşı çıkan ve İngiliz yanlısı olarak tanınan”3 Yeni Gazete’de Yalman, kendi deyimiyle “20 yaşında bir gencin başyazıları yazdığı belli olursa, gazetenin küçük düşeceği ve itibarının kırılacağı” endişesiyle imzasız yazılar yazar. Gazetede iki cephe olduğunu, ecnebi parasının büyük rol oynadığını, İngiliz siyasetine bağlı Kamil Paşanın organı diye tanınan, siyasi sütunlarında İngiliz, bazen de Avusturya menfaatlerine uygun ücretli yazılar çıktığını belirten Yalman, kendisinin dürüst ve temiz gazetecilik yaptığını söyler. İttihat ve Terakki’nin iktidarı ele geçirdiği yıllarda Kur’an’a el basarak bağlılık yemini eder ve Cemiyet-i Mukaddese olarak anılan İttihat ve Terakki’ye üye olur. 3 Ana Britannica, Cilt 22 , “Yeni Gazete” maddesi, İstanbul, Encyclopedia Britannica Inc., Ana Yayıncılık, 1990. 6 Ahmet Emin, Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitimini sürdürdüğü sırada ise “unsurları birleştirme” siyaseti çerçevesinde Columbia Osmanlı Cemiyeti’ni kurduklarından bahseder. Yüksek öğrenimini tamamlayıp 1914 yılında yurda döndükten sonra İttihat ve Terakki’nin merkez kurulu üyesi Ziya Gökalp’in yanında Darülfünun’da sosyoloji kürsüsünde görev alır. Bu dönem, İttihat ve Terakki’nin kesin ve tartışılmaz egemenliği ile beraber, Osmanlı dış politikasında Almanya’nın öne çıktığı döneme rastlar. Bu yeni süreçte Ahmet Emin artık İngiltere değil Almanya yanlısıdır. Gökalp’ten aldığı izinle ikinci bir iş olarak İttihat ve Terakki’nin sözcülüğünü yapan Tanin’de yazı işleri müdürlüğünü üstlenir. Partinin lideri Enver Paşa ile görüşmeden onun ağzından yazdığı mülakatı Enver Paşanın beğenmesi üzerine, Selanik ve Beyoğlu Alman mekteplerinde okumuş olması da göz önüne alınarak savaş muhabiri olarak Alman cephelerine gönderilecektir. Yalman bu yıllarda Almanya yanında savaşa girmemizi desteklemiştir (Yalman 1997:Cilt 1 s.254). Ancak savaştan yenik çıkılmasıyla birlikte, Yalman yeni koşullara uygun olarak kendini yeni ilişkilere uyarlayacaktır. Zira 1917 yılında Mehmet Asım ile birlikte kurdukları Vakit, İttihat ve Terakki’yi eleştirmeye başlayacak ve Amerikan yardımlarını savunacaktır. Yalman da bu yıllarda unsurları birleştirme siyaseti dahilinde Osmanlıcılığı ve adem-i merkeziyetçiliği savunurken, Türkçü ve milliyetçi bir devlet siyasetini öne çıkarmış İttihat ve Terakki’den kopacak, Prens Sabahattinci çizgide yer alacaktır4 4 Yalman’ın Prens Sabahattin ile ilgili görüşleri için bkz. Yalman, 1997 Cilt 1 s.81-90. 7 Esasen Ahmet Emin, Tanin’den sonra hemen Vakit’i çıkarmaz. Bir süre Sabah’ta çalışır. Sabah’tan gelen teklifi hiç tereddütsüz kabul ettiğini, Tanin’in İttihat ve Terakki’ye ait bir gazete olduğu için en küçük bir tenkit yazısı neşredemediğini söylediğinde çoktan yön değiştirmiş ve İttihat Terakki’ye cephe almıştır. Partiyi ve ülkenin içinde bulunduğu siyasal yapıyı “Enver, Talat ve Cemal Paşaların elinde toplanan bir diktatörlük” olarak nitelendiren Yalman, memleketin idare sisteminin sıkı bir merkeziyetçilik olduğundan yakınacaktır. 1918 yılında Mondros Mütarekesinin imzalanmasıyla, Osmanlı topraklarının işgal edildiği ağır koşullar altında kurulan birçok cemiyetten biri de ülkenin içinde bulunduğu durumdan Amerikan mandacılığıyla kurtulabileceğini savunan Wilson Prensipleri Cemiyeti’dir. Ahmet Emin de batıcı bir siyaset taraflısı olarak bu cemiyettedir. Vakit’te 30 Kasım ve 1 Aralık 1918 tarihlerinde “İstikbal Düşünceleri” başlığını taşıyan ilk makalesiyle Amerika ile işbirliği fikrini ortaya atar. ABD benzeri bir yönetim olarak adem-i merkeziyeti savunur. Bu tarihten itibaren, Amerikan yardımını ve Amerikan uzmanlarının Türkiye’nin kalkınmasında rol almasının gerekliliğini içeren pek çok yazı yazacaktır.5 Varlığımızı sürdürebilmemizin ancak dış müdahale ile, Yalman’a göre bu Amerikan uzmanlarının yapacakları reform faaliyetleriyle, mümkün olacağını ileri 5 Yalman’a göre “Birçokları, bizimle insani noktayı nazardan iştigal edecek ve sonra kendi kendine çekilecek bir devlet bulunmaz, bu bir hayaldir diyorlar. Biz iddia ediyoruz ki böyle bir devlet vardır ve Amerika’dır” (Safa, 1990:109). 8 sürer. Onun bu düşüncesi benimsemiş olduğu Prens Sabahattinci düşünce yapısına da uygun düşmektedir.6 Yalman’ın bu Amerikancı tutumu sonraki yıllarda artarak devam edecek, DP’nin Amerikancı siyaseti Vatan’dan tam destek alacaktır. Oysa Yalman, hiçbir zaman manda taraftarlığı etmediğini, Amerikan mandası isteyenlere karşı geldiğini ileri sürecektir (Yalman 1997:Cilt1 s.392). Damat Ferit hükümeti tarafından önce Kütahya’ya, 1920 yılında da Malta’ya sürgüne gönderilecektir. İki yıla yakın süren bir sürgün hayatından sonra ülkeye dönen Yalman’a Türkiye Büyük Millet Meclisinin Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü önerilir. Ancak Yalman bu görevi kabul etmez. Değişen koşullara kolaylıkla ayak uydurabilen Yalman, işgalci güçlere karşı mücadelenin başladığı dönemde ise Anadolu’daki bağımsızlık hareketinin lideri Mustafa Kemal ile de çeşitli röportajlar yaparak yayımlar. 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile yepyeni bir süreç başlar. “Batılı bir millet ve bir Batı devleti olmadıkça kurtulamayız. Bizi batılı bir millet olmaktan alıkoyan gelenekler ve müesseseler kalkmalıdır” (Atay 1998:369) diyen Mustafa Kemal, taassuba karşı açıkça cephe alarak Cumhuriyet rejimiyle tam anlamıyla batılılaşma gerçekleştirir. Benimsenen batılılaşma ideolojisinin sözcüsü Cumhuriyet Halk Fırkası’dır. 6 1902 yılında kırk kadar delegenin katıldığı I. Jön Türk Kongresinde, Ermeni delegeler Avrupa devletlerinin müdahalesinin gerekliliğini vurgularlar. Prens Sabahattin, dış müdahaleyi benimsemekle beraber bunun demokrat devletler, yani İngiltere ve Fransa tarafından yapılmasını şart koşar (Akşin, 1998:42). 9 Ancak 1923 yılının sonlarına doğru en çok dikkat çeken sorun, İstanbul ve Ankara gazetelerinin arasındaki çekişme olur. İstanbul basını, Kâzım Karabekir’in “Cumhuriyet taraftarıyım. Fakat şahsi saltanatın aleyhtarıyım” sözlerini dillere dolayarak tek parti sisteminin diktatörlüğe yol açacağını, Cumhuriyetin ilanının erken olduğunu ileri sürerek muhalefet eder (Cebesoy 2002:45-54; Sertel 2001:111; Yalman 1997, Cilt 2 s.904). Mustafa Kemal’in bu çekişmeyi gidermek üzere İzmit’te yaptığı basın toplantısına Vakit adına başyazar Yalman da katılır. Ancak Yalman Vakit’in ardından çıkardığı Vatan’daki imalı yazılarıyla Mustafa Kemal’in diktatörlük kurmak istediğini söyleyecektir. Vatan, Cumhuriyet Halk Fırkası iktidarına karşı, muhalefeti temsil eden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı destekler. 1925’de Şeyh Sait ayaklanması ile Cumhuriyeti tehlikeye sokan olaylar baş gösterince, TBMM’ce kabul edilen Takrir-i Sükun Kanununa dayanılarak kapatılan gazeteler arasında Vatan da yer alır. Gazetesi kapatılan Ahmet Emin Yalman, yargılanmak üzere Elazığ İstiklal Mahkemesi’ne gönderilir. Zekeriya Sertel, Ahmet Emin’in henüz yoldayken Mustafa Kemal’e affedilmesi halinde bir daha gazetecilik yapmayacağına dair bir telgraf gönderdiğini söyler (Sertel 2001:123). İstiklal Mahkemesi’nde yargılandıktan kısa bir süre sonra affedilen Yalman, söz verdiği üzere gazeteciliğe on yıl ara verir ve ticarete atılır. Bu dönemde Amerika’nın, ticaret ataşesi Julian E. Gillespie aracılığıyla Yalman’a yardımcı olduğu görülür. Çeşitli Amerikan şirket temsilciliklerinin 10 Yalman’a verilmesi sağlanır.7 Otomobil, Lastik ve Traktör Komandit Şirketi (T.A.T.K.O.) adı altında kurulan şirketin idare heyeti üyeliğine getirilir (Çankaya 1969:927). Verdiği söz üzerine uzunca bir süre gazeteciliğe ara veren Yalman, 1936 yılında Atatürk’ün izniyle yazı hayatına döner. Günlük bir gazete çıkarmak için yeterli imkanı olmayınca, haftalık Kaynak’ı çıkarır. Bir şirket kurarak İş Bankası denetimindeki Tan gazetesini Zekeriya Sertel ve Halil Lütfi Dördüncü ile birlikte devralarak 1938’e kadar Tan’ın başyazarlığını yapar. Birbirinden apayrı görüşleri savunan Yalman ve Sertel, İtalya’da faşist hareketin geliştiği yıllarda Tan’da faşizmin eleştirisini yaparlar. Yalman’ın “1938 Eylülünde Atatürk’ün hastalığının gizli tutulmamasına, bültenler neşredilmesine dair yazdığı bir makale”8 gazetenin üç ay süreyle kapatılmasına sebep olur. Yalman, Tan’dan ayrılır.9 1938-1939 yıllarında hükümetçe açılan Newyork’taki Türk Sergisi’nde Yayın Müdürlüğü yapmak üzere Amerika’da bulunur. 1940 yılında ülkeye dönünce Vatan’ı yeniden çıkartır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Dörtlü Takrir ile başlayan DP’nin oluşumunda Yalman, partinin kurucularıyla birlikte hareket eder. Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve politikalarını eleştirir. 7 Goodyear, Dodge Brothers otomobilleri, Caterpillar traktörleri, Sullivan Kompresörleri, Harnischfeger eksvatörleri (Yalman, 1997:Cilt 2 s.1032-1034). 8 Vatan Daimi Hamleler Gazetesi, “13 yılımızın Hikayesi”, 19.08.1953, Vatan İlavesi 9 “Gazeteci ortaklarımın dahiliye vekili Şükrü Kaya’ya: ‘Ahmet Emin, makaleyi bizim haberimiz olmadan neşretmiş’ tarzında bir söz söylediklerini duyunca böyle arkadaşlarla gazete çıkarılmaz diye düşündüm ve her türlü haklardan vazgeçerek kendimi matbaanın haricine dar attım” (Vatan İlavesi, 19.08.1953). 11 Liberal düşünce ve siyasetin yaygınlaşması için Avrupa Federasyonu, Manevi Silahlanma Hareketi gibi birçok uluslararası kuruluşun toplantılarına katılan Yalman, Dünya Liberaller Birliği’nin bir kolu olarak, Türkiye’de 1947 yılında Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurar. Milletlerarası Basın Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer alır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını eleştirirken alternatif olarak ileri sürdüğü liberalizasyon, muhalefetteki DP yanında yer almasına yol açar. Görüldüğü üzere Yalman, kimi zaman İngiltere, kimi zaman Almanya, kimi zaman da Amerika’nın adeta Türkiye’deki sözcülüğünü üstlenmiş, siyasal ve tarihsel ilişkilerin seyrine göre değişik siyasal davranışlar sergilemiştir. İlk dönemlerde çalıştığı Sabah ve Yeni Gazete’de liberal ve İngiliz yanlısı bir politika izlerken, sonraki yıllarda Tanin’de Alman yanlısı bir politika izleyen Yalman, 1918 yılından itibaren ise Amerikan yardımını savunarak Türkiye’nin kalkınmasında Amerika’nın öncü rol üstlenmesinin gerekliliği üzerinde durmuştur. Ancak dönemsel olarak farklı siyasetlerin savunuculuğunu yapmış da olsa bütünsel anlamda bakıldığında her dönem batıcı bir siyaset yanlısı olduğu görülecektir. Batıcı siyasetin savunuculuğunu üstlenmesinin ardında elbette çözülüş yıllarından itibaren siyasal bir tercih olarak yüzünü Batıya çevirmiş bir ülkenin aydını olmasının etkisi büyüktür. Zira basın Batılılaşmanın önündeki engellerin kalkmasında önemli bir misyon yüklenmiştir. Toplum çeşitli inkılaplarla dönüştürülürken basınla kurulacak barış ve dostluğa büyük değer verilmiş ve basının desteğini almak zorunluluğu hissedilmiştir. Dolayısıyla uzmanlık alanı olarak basını 12 seçmiş Yalman’ın, pek çok çağdaşı gibi Batıyı örnek alan bir siyaset savunusu yapması anlaşılabilmektedir. Ancak bu bağlamda aynı Yalman’ın, gazetesi Vatan aracılığıyla, Cumhuriyetin ilk yıllarında Batılılaşmanın uygulayıcısı Ankara hükümetine muhalif İstanbul basını arasında ön sıralarda yer almasını anlamak güçtür. Ayrıca Ahmet Emin’in Selanik kökenli oluşu10, dönmeliği11 ve masonluğuna12 ilişkin iddialar da dikkate alındığında, batılı bir yaşam tarzına taraf olmasının gerekçeleri belirginleşmektedir. Nitekim geleneksel-muhafazakar değerlere bağlı çevreler tarafından dönmelerin kozmopolitizmle ve Batıyla özdeşleştirilmesi, Ahmet Emin Yalman özelinde bunu rahatlıkla görebileceğimiz bir zemin oluşturmaktadır.13 Bu bağlamda kozmopolitanizmi Yalman’ın Amerika yanlısı siyaseti çerçevesinde görmek mümkün olmaktadır. Gazetesi Vatan, özellikle 19501960 yılları arasında dönemde, yalnızca Yalman’ın yazdığı başyazılarla değil, tüm içeriğiyle bu özelliğini belirginleştirmektedir. Yalman, Vatan’a damgasını vurmuş bir yazardır. “Gazete satıcılarının, ‘çıktı... Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’ı çıktı!’ diye bağırmaları bu damganın 10 Yalman’ın küçüklüğünü geçirdiği Selanik, Batılılaşma tarihimiz açısından önemli bir konuma sahiptir. Selanik’in bu özel konumu için bkz. Mardin, 1989:57; Tunaya, 1984:Cilt 1 s 555. 11 Ailesinin dönme oluşu hakkında bkz. Karpat, 1996:134; Tunçay, 1989. 12 Ahmet Emin Yalman’ın masonluğuna ilişkin olarak ayrıntılı bilgi için bkz. Cem, 1976:492; Gün, 1968:127; Kocabaş, 2001. 13 Peyami Safa “Milli Düşmanları” başlığını taşıyan yazısında Yalman’ı kozmopolitlere örnek göstermektedir: “... Türkiye’de ‘milli’nin iki grup düşmanı vardır: komünistler ve kozmopolitler. Gözler hep komünistlerin üzerine çevrili olduğu için kozmopolitler gölgede ve rahat çalışırlar. Milli mücadele davasından bugünün milli kültür ve milli ekonomi hareketlerine kadar ikide bir her ‘milli’nin üzerine sinsice baskın yapmışlardır. Mesela 1919’da Türk topraklarının bir bölümünü Ermenilere ve Türk hükümranlık hakkını da o devrin Amerikalılarına teslim etmek için çırpınan ve milli istiklal hareketine saldıran Ahmet Emin Yalman, sıkıyı gördükçe rücu manevraları yapmakla beraber, o tarihten bugüne kadar milli kültüre, milli dile, milli ekonomiye, milli ruh ve şuura fırsat baskınları yapmaktan da geri kalmamıştır” (Safa, 1990:110). 13 sonucu hasımlarının bile ‘Ahmet Emin Bey Vatan’ı kaça satıyor?’ yollu sataşmaları dahi hep bu damganın esintileridir!” (Faik 2001:Cilt 1 s.217).14 Yaşadığı uzun ömrü boyunca savunucusu olduğu birbirinden farklı siyasetler doğrultusunda çeşitli gazetelerde muhabir, yazar, başyazar ve idareci olarak bulunan Yalman, Türk siyasal yaşamının birçok devresine tanıklık etmiş ve pek çok esere imza atmıştır.15 Vatan gazetesi, Ahmet Emin Yalman’ın sahip ve başyazarlığında, ancak onun siyasal tercihleri doğrultusunda hareket olanağı bulmuştur. 14 Nazım Hikmet ve Neyzen Tevfik’in, Ahmet Emin Yalman’ın kişiliğine ilişkin şiirleri bulunmaktadır: “Selanikli Osman Efendi / keskin muhasebecilerdendi / ama o da yanıldı ömründe bir kere / yanlış bir tohum atıp rahm-i madere. / Bu tohum dünyaya çıkıp insan biçimini aldıysa da, / boyu bir karış kaldıysa da, / öyle haltlar yedi, öyle işler karıştırdı ki / sövdüler kabrinde bile babası Osman Efendiye. / Osman Efendi, Ahmet Emin adını takmıştı tohumuna, / Ahmet Emin, Yalman'lığı kattı buna / ve Ahmet Emin Yalman / önce Alaman oldu sonra Amerikan. / Ona göre her devirde, her zaman / satılacak bir gazeteydi "Vatan" / ve hazret sattı Vatanı. / Hapse atacaklarmış Ahmet Emin Yalman'ı / Amerikana yaranmaktaki rekabet yüzünden. / Hapisteki hırsızlara acıyorum ben, / ahlâkları bozulacak / Emin Beyle aynı damda yaşayarak...” (Nazım Hikmet); “Şu bizim dönme-dolap Ahmet Emin / Din-ü imanımıza çatmaktadır, / Başımız ağrımaz etsek de yemin, / Vatan’ı on kuruşa satmaktadır!” (Neyzen Tevfik, şiir için bkz. Küçük, 1992). 15 Başlıca Eserleri: − The Development of Modern Turkey As Measured by Its Press, Longman, Green, 1914 (Doktora Tezi) − Die Turkei, Pertes, Gotha, 1918 − Turkey in the World War, London, Yale University, Press & Oxford University Press, 1930 − Gerçekleşen Rüya, İstanbul, Tan Basımevi, 1938 − Havalarda 50.000 Kilometre, 3 Cilt, İstanbul, Vatan Matbaası, 1943 − Yarının Türkiye’sine Seyahat, İstanbul, Vatan Matbaası, 1944 − Dünyadan Haber, 2 Cilt, İstanbul, Vatan Matbaası, 1945 − San Fransico’da Neler Gördüm, İstanbul, Vatan Matbaası, 1945 − Naziliğin İç Yüzü, İstanbul, Tan Matbaası, 1945 − Turkey in My Time, Norman, University of Oklahama Press, 1956 − Berraklığa Doğru, İstanbul , Vatan Matbaası, 1957 − Gazeteciliğin İş Cephesiyle İdeal Cephesi Arasındaki Uçurum ve Muvazene İhtiyacı, İstanbul, 1966 − Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim 2 Cilt, İstanbul, Pera Yayınları, 1997. Ayrıca Yalman’ın bazı çeviri kitapları ve birçok makaleleri de bulunmaktadır. 14 1961 yılının Ocak ayında Vatan’dan ayrılmak durumunda kalan Yalman16, aynı yılın Mart’ında Hür Vatan gazetesini çıkararak 1963 yılına kadar da bu gazetenin başyazarlığını yapmıştır (Çankaya, 1969:927). Bundan sonra 1963-1968 yılları arasında Türk Basın Enstitüsü Başkanlığı yapmıştır. Milletlerarası Basın Enstitüsü, Dünya Liberaller Birliği, İstanbul Büyük Kulüp, Anadolu Kulübü, Sipahi Ocağı ve İstanbul Gazeteciler Cemiyeti daimi üyesidir. Ahmet Emin, çeşitli batı devletleri ve kuruluşları tarafından ödüllendirilmiştir. 1960’ta basına yaptığı hizmetlerden dolayı kendisine California ve Georgia Üniversitesi tarafından altın plaka “üstün cesaret armağanı” verilmiştir. Columbia Gazetecilik Okulu mezunları tarafından “yılın en fedakar gazetecisi” unvanına, Dünya Gazete Sahipleri Federasyonu’nun “Hürriyet Altın Kalemi”ne, Britanya Gazeteciler Enstitüsü tarafından verilen altın madalyaya sahip olmuş, 1967’de Ford Vakfı tarafından üç aylık Amerika daveti almıştır (Yalman, 1997:1731-1735). Rezzan Yalman ile evli ve Tunç adında bir oğlu olan Ahmet Emin Yalman, yaşamının son yıllarında yazar olarak çeşitli gazetelerde yazılar yazmış, bu yazılarında da liberalizmi ve Batı tipi demokrasiyi savunmuştur. 19 Aralık 1972’de ardında pek çok eser bırakarak İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. II. KURULUŞUNDAN 1950 YILINA KADAR VATAN GAZETESİ 1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet, siyasi bunalımı çözerken bizzat kendisi yeni bunalımlar yaratmaya adaydır. “Memlekette Cumhuriyet taraftarı olanlar ve 16 “Sermayemizi altıyüzbinden birmilyona çıkarırken edindiğimiz yeni ortaklarla devamlı surette geçinemedik. 1940’ta kurduğum ve sütunlarında bunca mücadele yürüttüğüm Vatan Gazetesinden mesleğe girişimin ellinci yılında arkadaşlar tarafından hediye edilen koca kalemi ve kitaplarımı alarak 1961 Ocak ayında çekildim” (Yalman, 1997:1730). 15 olmayanlar türemişti” (Cebesoy 2002:45). Mustafa Kemal için Batılılaşmayı engelleyen her türlü gelenek ve kurumların ortadan kaldırılması yolunda, “Türk basını, milletin gerçek seda ve iradesinin kendini belirtmesi şekli olarak Cumhuriyetin çevresinde çelikten bir kale vücuda getirmeli, bir fikir kalesi, bir zihniyet kalesi...” olmalıdır (Yalman 1997:920). Oysa henüz 1923 yılının son aylarında Ahmet Emin’in imalarıyla Vatan, Mustafa Kemal’in diktatörlük kurmak istediğini (Sertel 2001:112), cumhurbaşkanı gibi değil de parti başkanı gibi davrandığını yazmaktadır17 (Yalman 1997:886-890). Nitekim 1 Kasım 1923 tarihli sayısında Vatan’ın, İstanbul milletvekili ve eski başbakan Rauf Orbay’ın, milli hakimiyeti savunan ve son kararları eleştiren yazısını yayımlamasının ardından Rauf Orbay, 22 Kasım 1923’te, Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantısında Vatan gazetesindeki rejim konusuyla ilgili demecinden dolayı sert bir şekilde eleştiriye maruz kalmıştır (Cebesoy 2002:41-57). Tunaya (1984:602), Vatan yazarlarından Ahmet Şükrü Esmer’in 22 Kasım 1924 tarihli yazısını değerlendirirken, “Hücumlar Başvekil İsmet Paşa hükümetine tevcih edilmekle beraber ortada istibdat mevcudiyeti belirtilerek, Gazi’ye kadar uzanmaktadır” demektedir. İlk çok partili yaşam denemesi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulma hazırlıkları sırasında Adnan ve Rauf Beylerin, Vatan’ın kendilerinin yayın organı olması yolundaki talebi Yalman tarafından reddedilmişse de Vatan, iktidarı eleştirirken bu yeni partiyi destekleyici yazılara yer vermiştir. “İlk Siyasi Parti” 17 “Mustafa Kemal Paşa devlet başkanı olursa, memleket işlerine uzaktan seyirci kalacağına dair bazılarında batıl ve gülünç bir fikir vardır. Halbuki devlet başkanlığı, milli bir rehber rolü oynamak için en uygun ve mükemmel sahadır” (Yalman, 1997:897). 16 başlıklı yazıda Halk Partisi’nin prensiplere sahip ve program sahibi bir parti sayılamayacağı, TCF’nin ise Cumhuriyet devrinin ilk siyasi partisi olduğu iddia edilerek yeni partiye destek verilmektedir (Yalman 1997:977). Doğuda meydana gelen Şeyh Sait isyanı sonucunda hükümete iki yıl süreyle geniş yetkiler tanıyan Takrir-i Sükun Kanunu 4 Mart 1925 günü meclisten geçmiş, 6 Mart 1925’te bu kanuna dayanılarak altı gazete, bundan üç gün sonra beş gazete ve 15 Nisan 1925 tarihinde de Tanin kapatılmıştır. Yalman anılarında (1997:999), gazeteler kapatıldıktan sonra Vatan’ın beş aydan fazla bir süre tek müstakil gazete sıfatıyla satışının birdenbire 7.000’den 15.000 gibi o zaman için çok yüksek sayılacak dereceye çıktığını, ilanların da ona göre arttığını belirtir. Ancak Vatan; yazılarında Mustafa Kemal’i diktatör olarak nitelemesi, İstiklal Mahkemesi’nce kapatılan TCF’nin kapatılmasını onaylayan hükümetin tutumunu haklı gösterir bir makale yayımlamaması ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını eleştirirken muhalefeti desteklemesi gibi nedenlerden ötürü, Elazığ İstiklal Mahkemesi’nin 12 Ağustos 1925’te verdiği bir kararla süresiz olarak kapatılır. Kuruluşundan kapatılmasına kadar geçen bu süre Vatan’ın ilk dönemidir. 1923-1925 yılları arasındaki ilk döneminin ardından 19 Ağustos 1940 tarihinde gazetenin yeniden yayımlanmaya başlamasıyla Vatan’ın ikinci dönemi başlamış olur. İlk dönemde olduğu gibi bu ikinci çıkışınca da gazetenin kurucusu Ahmet Emin Yalman’dır. Yalman, Kazım Taşkent, Enver Adakan, Ragıp Devres ve Ahmet Kara’nın yardımlarıyla çıkarır gazeteyi (Topuz 1996:97). Eski Vatan’ı temsil 17 eden iki kişiden diğeri Yalman’ın deyimiyle “fedakar ve feragatli gazeteci örneğinin tam bir timsali olan”18 Enis Tahsin Til’dir. 1939 Eylül’ünde çıkan İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye “karşılıklı propagandanın savaş alanı haline gelmiştir. Gazeteler de aşağı yuları aynı durumdadır” (Sertel 2001:200). Tarafsızlığa dayanan Türk dış politikası, basında da aynı dengenin sağlanması yönünde hükümetin çabalarını getirmiş, bu da basına pahalıya mal olmuştur. Gazeteler yayın politikalarını yönetimin iç ve dış politikaya ilişkin direktifleri doğrultusunda ayarlamak durumunda bırakıldıklarından (Toker 1998:19-22), hükümetin hoşuna gitmeyecek yazıları sık sık yayımlayan Vatan, bu dönemde “üç gün, on gün gibi tatil cezalarına sık sık uğrar” (Yalman 1997:Cilt 2 s.1122). Savaşın gelişimi içinde, Avrupa’nın demokrasiler ve faşist yönetimler olarak ikiye ayrılması, Türk basınında da benzer bir cepheleşme yaratır. Bu süreçte Vatan, Tan, Akşam ve Tanin gazeteleriyle birlikte demokratik cepheyi destekler (Gürkan 1998:51). Hitler Almanyasını eleştiren yayınlarıyla dikkati çeken Vatan, müttefiklerden yana olmakla birlikte Sovyetler’in ilerlemesini kuşkuyla karşılamaktadır. Uluslararası ortamda savaşı demokrasi cephesinin kazanacağının henüz kesinleşmediği, iç yapılanma açısından da tek parti yönetiminin ağırlığını hissettirdiği bir dönemde siyasal rejimle ilgili tartışmaların ilk gündeme gelişi Vatan’da olmuştur. 1941 yılında Ahmet Emin Yalman’ın 23 bölümden oluşan 18 Vatan Daimi Hamleler Gazetesi, “13 yılımızın Hikayesi”, 19.08.1953, Vatan İlavesi 18 “Berraklığa Doğru” adlı yazı dizisinde yönetimdeki aksaklıkların üstü kapalı da olsa tek partiye dayalı yönetim biçiminden kaynaklandığı belirtilerek, çoğulculuk önerilmektedir. 21 Ekim 1941 – 4 Aralık 1941 tarihleri arasında yayımlanan bu dizinin ardından gazete 5 Aralık 1941 tarihinden 19 Ocak 1942 tarihine kadar 45 gün süreyle kapatılır. Ancak bu, gazetenin ilk kapatılışı olmadığı gibi en uzunu ve sonuncusu da olmamıştır. 7 Aralık 1942’de Charlie Chaplin’in Türk halkı için yaptığı radyo konuşmasının özetiyle, Hitler’le alay eden “Diktatör” filmiyle ilgili fotoğrafları yayımladığı için Vatan iki ay süreyle kapatılır. Yavaş yavaş ve ihtiyatlı bir muhalefeti, güven sübabı olarak gören Vatan (Toker 1998:25) müttefik zaferinin artık kendini belli ettiği 1944 yılında ise eleştirileri daha açıktan yaparak muhalefetini ortaya koyar. Mevcut tek parti rejimine karşı ayrı görüşlere sahip olsa da Serteller’in sosyalist görüşlerine uygun yayın politikası güden Tan ile birlikte ortak bir tavır sergileyerek muhalefet eder. Peyami Safa’ya göre (1990:111) “Tan-Vatan cephesini birleştirici çizgi milli düşmanlığı”dır. Falih Rıfkı Atay ise Ulus gazetesindeki yazısında Tan ve Vatan cephesinin doğrudan doğruya rejime karşı savaştıklarını ileri sürmüştür.19 İkinci bir partinin gerekliliğini öncelikle savunan gazetelerden Tan, başlangıçta Vatan ile aynı safta yer almışsa da Tan’ın izlediği sosyalist politika neticesinde Tan-Vatan cephesi bozulmak durumunda kalmıştır. 19 Ulus, 7 Eylül 1945, “Başbakan Milletle Konuşuyor” 19 Metin Toker (1998:27), Vatan gazetesiyle ilgili şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Vatan’ın bu yayını tabii iktidar yönünden cevapsız kalmıyordu. Ancak iktidar o vakte kadar alışılanın aksine devrin 50. madde kılıcını artık çekmiyordu. 50. madde Basın Kanununun en zorlu maddesiydi ve hükümete gazete kapatmak yetkisi veriyordu... Fakat tabiatında bir gevşeme hissediliyordu. Vatan bu gevşemeden faydalanarak adımlarını atıyordu. Yalman bir adım ilerliyordu. Duruyor sonucu bekliyordu. Tepki yumuşak olursa bir yeni adımı deniyordu. Tekrar duruyor, tekrar bekliyordu.” Ancak dönemin başbakanı Saraçoğlu’nun “iki tane fena kokan gazete vardı, onları susturduk, mesele kalmadı” dediği (Nadi 1964:186) iki gazeteden biri olan Vatan yazılarında zaman zaman ölçüyü tutturamayınca hükümete verdiği rahatsızlığın bedelini yine 50. maddeyle ödüyordu. Nitekim Varlık Vergisi hakkında Ahmet Emin’in milli şeref ve itibarı korumak için yazdım dediği üç makalenin ardından20 Vatan 30 Eylül 1944 tarihinde süresiz olarak kapatılmış ve altı aya yakın bir ara ile gazete 22 Mart 1945 gününe kadar kapalı kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan hızlı siyasal değişim ve uluslararası ortama hakim olan liberal gelişmeler, Türkiye siyasal yapısında göreli bir yumuşama yaratmış, bu da demokratik gelişmeye basının daha duyarlı yaklaşabilmesini mümkün kılmıştır. Siyasal rejimdeki bu yumuşamanın bir sonucu olarak savaş yıllarında izlediği demokrasi yanlısı politika hükümet tarafından beğenilmediği için kapatılan Vatan 1945 yılının Mart ayında yeniden yayın iznine kavuşmuştur.21 20 Vatan, 25 Eylül 1944 ,“Berbat Bir Rahatsızlık”; 26-27 Eylül 1944, “Tasfiye Nasıl Olmalı?”. “San Francisco Konferansı öncesinde 1944 yılı sonbaharında kapatılmış olan ve yönetime karşı muhalefetleriyle tanınmış Tan, Vatan ve Tasvir-i Efkar gazetelerine 22 Martta yeniden yayımlanmaları için izin verildi; bu izin hiç olmazsa basına karşı daha liberal bir tutumu yansıtıyordu” (Koçak, 2000:174) 21 20 Gazete 1945-1950 arasındaki süreçte de geçmişteki çizgisini devam ettirerek tek parti iktidarına muhalif kalmıştır (Gürkan 1998:104). Yalnız bir farkla ki bu yeni dönemde22 Vatan muhalefetinden dolayı eskiden olduğu gibi siyasi iktidar tarafından cezalandırılmamıştır. Vatan sütunlarında tek partiye karşı açılan bu isyan hareketi, karşısında Atay’ın tek parti destekçiliğini sürdüren yazılarını bulmuş ve bu mücadele tek parti döneminin gözler önüne serildiği bir ortamı yaratmıştır. 12 Temmuz 1945 tarihinde Vatan gazetesi “Siyasi Hayatımızın Tahlili” adlı sekiz gün süren bir yazı dizisi başlatmıştır. Ahmet Emin Yalman böylelikle Vatan’ın çok partili gidişe ait esaslı savaşı açtığını belirtmektedir (Yalman 1997:Cilt 2 s.1306). 2 Ağustos 1945 tarihinde eski Başbakan Rauf Orbay’ın beyanatına yer veren Vatan, aynı dönemde meclisteki muhalefetin sesi Adnan Menderes ve Fuat Köprülü’ye sütunlarında yazılar yazdırarak muhalefetlerinin kamuoyuna duyurulmasında etkili olmuş ve tek partili sisteme karşı tavrını açıkça ortaya koymuştur. Nitekim Menderes ve Köprülü’nün hareket ve faaliyetlerinin parti hedeflerine aykırı görülmesinin ardından her ikisinin partiyle ilişkilerinin kesilmesiyle sonuçlanan gelişmelerde, Vatan’da çıkan eleştiri yazılarının23 önemli payı olduğu görülmektedir. 22 Vatan ile birlikte muhalefetini sürdüren Tan gazetesinin sahibi Zekeriya Sertel dönemi şöyle aktarır: “Savaş boyunca Almanya’dan yana olan gazeteler ve devlet adamları da şimdi özgürlük ve demokrasiden söz açıyorlardı. Hele bizim ağzımız çözülmüş, sesimiz yükselmişti. Artık açıktan açığa tek şef ve tek parti sistemine son verilmesini, demokrasiye gidilmesini istiyorduk. Her vakit gazetelere emirler vermeye alışmış bulunan Basın Yayın Genel Müdürlüğü, hala bu rolüne devam etmek istemiyor değildi. Ama o dönemin geçtiğini onlar da biliyor ama bu kez emir yerine rica geliyordu. İstekleri yerine getirilmeyince de seslerini çıkarmıyorlardı (Sertel, 2001:216). 23 “İşledikleri konular millet denetiminin sağlanması, insan hak ve hürriyetlerinin güvenceye bağlanması, anti demokratik hükümleri ilgası, baskının kaldırılması vs. gibi liberal ve demokratik 21 Vatan’ın şiddetli eleştirilerine24 cevap, iktidarın yarı resmi organı Ulus’ta Falih Rıfkı Atay tarafından sert bir şekilde gelmiş bu da şiddetli ve devamlı bir gazete çatışmasının başlangıcı olmuştur. Vatan 1945-1950 döneminde DP’yi desteklemiş, bir kısım Demokrat milletvekilinin partiden ihracının DP’yi zaafa düşürdüğünü söyleyenlere karşın bu tasfiyenin partiyi kuvvetlendirdiğini ortaya atmıştır.25 1950 ve 1954 seçimlerinde DP’yi destekleyen gazete sonraki süreçte DP’ye muhalefet etmiştir. Vatan’ın iktidara karşı güttüğü aleyhte yayın, iktidarın ekonomik baskısını getirmiş, ekonomik yönden rahatlamak amacıyla Vatan’ın 600.000 lira olan sermayesi 1.000.000 liraya çıkartılarak Naim Tiralı, Özcan Ergüder, Nihat Karaveli, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Celalettin Çetin gibi yazarlar ortak alınmıştır (Topuz 1996:170). Ancak bu Vatan’ın, yönetiminde gruplaşmaların başladığı ve Yalman’ın 1960 yılında kendi gazetesinden ayrılmak durumunda kaldığı yeni ve öncekinden çok farklı bir dönemi olmuştur. “Doğruya doğru, eğriye eğri prensibiyle hareket eden ve inkılaplara bağlı, ileri fikirli, uyanık okuyucuların gazetesi”26 olarak kendini tanımlayan Vatan, kurucusu ve baş yazarı Ahmet Emin Yalman’ın fikirleri doğrultusunda bir yayın siyaseti yürütmekle beraber geniş bir yazar kadrosuna sahip olmuştur. İhsan Ada, Oktay Akbal, Burhan Arpat, Selami Akpınar, Kemal Aydar, Orhan Azizoğlu, Kemal Bağlum, Şakir Eczacıbaşı, Canan Ergüder, Özcan Ergüder, Atlan Erbulak, Özer Esen, Ecvet Güresin, Nusret Güzelce, Atlan İlkin, Adnan Veli Kanık, Altemur Kılıç, temalardı. Bu yayın üzerine parti divanı toplanıp 21 Eylül’de oy birliğiyle bu iki milletvekilinin ihracına karar verdi” (Eroğul, 1998:31). 24 Vatan’ın Ulus’a ve Falih Rıfkı Atay’a yönelik yazıları için bkz. Vatan, 20 Ağustos 1945, “Savaş Mı Karşılıklı Saygı Mı?”; 25 Ağustos 1945, Köprülü, Fuat, “Açık Konuşalım”; 31 Ağustos 1945, “Falihe Bir İki Söz”; 26 Ekim 1945, “Atay ve Gerçekler”. 25 Vatan, 12 Mart 1948, “Kin Yolunun Yolcuları”. 26 Vatan ilavesi, 19 Ağustos 1953. 22 Sinan Korle, Sara Ertuğrul, Sadun Galip Savcı, Sabahattin Sönmez, Sadun Tanju, Enis Tahsin Til, Feridun Fazıl Tülbentçi, Nuri Türen, Rezzan Yalman, Tunç Yalman, Melih Yener gibi pek çok ismi bünyesinde barındırmıştır. İç siyasete ilişkin yazıların hemen hemen tümü Ahmet Emin Yalman’a aitken, Enis Tahsin Til “Kuşbakışı” adlı köşesinde hayat pahalılığıyla mücadele, trafik, sağlık vb. toplumsal konularda muhtelif yazılar yazmıştır. Til, İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra, ilk önce İkdam gazetesinde çalışmış, 1915’e kadar Sabah’ta ondan sonra da Vakit, Vatan ve Akşam’da yazı işleri müdürlüğü yapmıştır. Gazetenin yazı işleri müdürlüğünde Melih Yener, idare müdürlüğünde ise Nuri Türen bulunmuştur27. Sabahattin Sönmez ve Kemal Bağlum Vatan’ın Ankara muhabirliğini yapmış, polis ve adliye muhabirliğini Yılmaz Çetiner, Londra muhabirliğini Özcan Ergüder ile eşi Canan Ergüder, Amerika muhabirliğini ise gazetenin imtiyaz sahibi Sinan Korle’nin eşi Sara Ertuğrul üstlenmiştir. Oktay Akbal, 1951 yılından itibaren Vatan’da edebiyat tenkitleri yapmış, Feridun Fazıl Tülbentçi’nin “Geçmişte Bugün” başlıklı yazıları, tarihi fıkraları, tarihi makale ve romanları gazetede önemli bir yer teşkil etmiştir. Ahmet Emin Yalman’ın eşi Rezzan Yalman arkası yarın çevirileri ile oğulları Tunç Yalman ise tiyatro tenkitleri ve çeşitli yazılarıyla Vatan’da yer almıştır. 27 Vatan ilavesi, 19 Ağustos 1953. 23 1. BÖLÜM: VATAN GAZETESİNİN DEMOKRAT PARTİYİ DESTEKLEME DÖNEMİ (1950-1954) 1.1. VATANIN DEMOKRAT PARTİYE DESTEĞİ Basının, tek-parti yönetimine muhalefet etmede öncü gazetesi Vatan, 1946 yılındaki kuruluşundan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına karşı gelişen Demokrat Parti muhalefetinin, sesi olmuştur. Nitekim dönemin basını da genel eğilim olarak DP’yi desteklemiştir (Çavdar 2000:20). Halk kitleleri arasında tek parti yönetimine karşı yıllardır biriken tepkiler ve II. Dünya Savaşı döneminde çekilen yoksullukları hükümetin kötü yönetimine yorma eğilimi (Tunçay 1983:1977-1982) yüzünü muhalefete çeviren halkla birlikte, muhalefeti destekleyen basını da yaratmıştır. Hükümete karşı tepkili halkın basındaki sözcülüğünü, CHP ve onun yayın organı Ulus gazetesine karşı, Vatan gazetesinde Ahmet Emin Yalman ve siyasi çerçevede de yeni kurulan Demokrat Parti üstlenmiştir (Bozdağ 1992:181). Demokratlar kısa süre içinde özel girişimin sözcüleri olmuşlar ve liberal aydınların desteğini kazanmışlardır (Ahmad 2002:128). Bu bağlamda Ahmet Emin Yalman’ın liberal siyaseti savunan gazetesi Vatan, CHP’ye yönelik olarak yapılan ilk eleştirilerin yayımlandığı gazete olmuştur. Nitekim Dörtlü Takrir’in ardından Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu gibi CHP’lilerin Vatan sütunları aracılığıyla partiyi eleştirmeye başlamalarına olanak sağlanmış, Karaosmanoğlu CHP iktidarına yönelik “aydınların diktatörlüğü” adlandırmasını Vatan’daki “Münevver İstibdat” başlıklı yazıyla yapmıştır.28 Ahmet Emin Yalman, Dörtlü Takrir sahipleriyle Vatan gazetesini tabii bir şekilde bir tek mücadele cephesi olarak görmüş, kendisini de Dörtlerin beşincisi olarak kabul etmiştir (Yalman 1997: Cilt 2 s.1315-1316). Böylece Vatan, CHP’ye karşı muhalefet etmek için muhalifler lehine aktif bir görev almış ve basının gücünü ve desteğini tek parti iktidarına göstermek için DP tarafında yer almıştır. II. Dünya Savaşından zaferle ayrılan tarafın demokrasiler olmasıyla birlikte sütunlarında demokrasi ve liberalizasyonun ateşli savunucusu olan Vatan, bu yolda engel olarak gördüğü CHP iktidarına karşı durmuş, alternatif olarak ortaya çıkan DP’nin yanında yer almıştır. II. Dünya Savaşının ardından değişen dünya dengeleri, Türkiye’nin dış politikasında tercihini Batıdan yana kullanmasıyla siyasal alanda çok partili sisteme geçilmesi ihtiyacını içeren bir değişimi gerektirmiştir. Bununla birlikte, çok partili siyasal yapının oluşturulmasında savaş sonu dünyasının bir getirisi olarak dış dinamiklerin demokratikleşme üzerindeki itici ve hızlandırıcı etkisi yadsınmamakla beraber, asıl büyük etkiyi Türk toplumunun demokratikleşme arzusunda görme eğilimi vardır (Çavdar 1983:2060). Ancak Vatan’ın demokratikleşmeyi önemle ele alışının nedenleri değerlendirildiğinde, siyasal alana yönelik olarak yapılan bu tespitten farklı olarak, iç dinamiklerle dış dinamiklerin önem ve etki sıralarının yer 28 Vatan, 31 Ağustos 1945, “Münevver İstibdat”. 25 değiştirdiği görülmektedir. Ahmet Emin Yalman’ın benimsemiş olduğu ABD yanlısı siyaset, gazetesi Vatan’ın demokratikleşmeyi ABD ile ilişkileri geliştirecek bir araç olarak görmesini doğurmuştur. Nitekim Vatan, yabancı demokratik devletlerin demokrasiyi destekleme tehdidini kullanmıştır (Ahmad 1976:15). Ayrıca Vatan’ın, II. Dünya Savaşı yıllarından itibaren ön planda tuttuğu liberalleşme ve demokratikleşme, Anglo-Sakson demokrasilerine duyulan bir özlemin ifadesini ağırlıklı olarak yansıtmaktadır. Bu Yalman’ın benimsemiş olduğu Batıcı siyasetin bir uzantısı olarak değerlendirilmelidir. Ancak sadece Yalman’ın başyazıları değil, Vatan’da ele alınan konunun, gazetenin diğer yazarları tarafından da kendi alanlarında farklı boyutlarda ele alınıp değerlendirilmesi, Vatan kimliğinin oluşmasında etkili olmaktadır.29 Nitekim 1950 yılı Mart ayında Vatan’daki yazısında DP’li Fuat Köprülü, demokrasinin ahlaki esaslarından bahsederken Anglo-Sakson demokrasilerine atıf yapmaktadır. Köprülü’ye göre Anglo-Sakson demokrasileri tarzında bir rejime kavuşabilmek için orada hakim olan esasları benimsememiz gerekmektedir. Köprülü, Türkiye’nin yapması gerekenleri şöyle aktarır: “... Bu esaslar, Türk milletinin ruhunda yaşayan ahlaki prensiplere ve milli mizacımıza çok uygun olduğu cihetle, bu işi memleketimizde muvaffakiyetle tatbik edebileceğimizi ummak, hiç de hayale kapılmak sayılmaz.”30 Geçmişte birbirinden farklı siyasetlerin savunuculuğunu yapmış Yalman’ın, 1918 yılından itibaren izlediği Amerikancı siyaset, Vatan’ın 1950-1960 arasındaki 29 “Benim Vatan’da en beğendiğim taraf, bir meselenin üzerine gittikleri zaman hemen hemen tam bir kadro olarak, her birinin, kendi alanında o meseleyi sarsıp sallama yükümlülüğünü duyması ve bunu göstermeleriydi” (Faik, 2001:Cilt 1 s.217). 30 Vatan, 17 Mart 1950, “Demokrasinin Ahlaki Esasları”. 26 on yıllık dönemine hakim olduğu gibi, DP’yle olan ilişkisini de belirlemiştir. Vatan bu süreç içerisinde siyasal alanda demokrasinin, iktisadi alanda ise özel teşebbüsün ve yabancı sermayenin ülkeye getirilmesiyle yabancı uzmanlardan yararlanmanın gerekliliği hususlarında önemle durmuştur. Bu bağlamda DP’nin ABD ile ilişkileri geliştirme ve ABD ekonomik ve askeri yardımından daha fazla pay alabilmek adına bu alanlarda attığı adımlar, Ahmet Emin Yalman çizgisinde ilerleyen Vatan’ın, ABD ile ilişkileri yeni boyutlarda yürüten DP’nin yanında yer almasını doğurmuştur. Zira demokrasiyi yerleştirme ve geliştirme çabasındaki Yalman, bunun önündeki en büyük engel olarak CHP’yi görmüş ve “... Biz tek bir partinin ve tek bir şefin keyfi bir diktatörlük idaresi altında yaşıyoruz” diyerek eleştirmiştir. Bu noktada Vatan gazetesi, Batıyla olan ilişkilerin tek elden yalnızca CHP aracılığıyla gerçekleşebildiği dönemin geride kaldığını görerek, bu ilişkiyi daha sıkı ve çok yönlü hale getireceğine inandığı DP’ye destek vermiştir. Vatan’ın, DP sözcülüğüne varacak kadar yanlı bir yayın politikası gütmesi, DP ile fikir boyutunda örtüşmelerinden ziyade, mevcut iktidarı yeni düzenin inşasında bir engel olarak görmesinden ve CHP iktidarına duyduğu tepkiden kaynaklanmaktadır. Gazeteci Cüneyt Arcayürek Vatan’ın DP yanlısı tavrı için şunları söylemektedir: “Tek şeflikten demokrasiye geçişin eşiğindeydik. Fikirlerin liberal olup olmaması bir önem taşımıyordu. Aydın kesimin yeni bir aşamaya varabilmelerini amaçlayan özlemleri, CHP’ye karşı DP’nin başarı kazanması olasılığına dayanıyordu. Daha doğrusu ana ilke daha yeni fikirlere, eğilimlere gidebilmek için tek engel gibi görünen güçlü CHP’nin –hiç değilse- güçlü bir muhalefet karşısında dilediğince davranıp egemenliğini sürdürememesine, önüne ciddi bir engelin çıkmasına bağlanıyordu. Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’ı, bu 27 doğrultuda ana temalardan kaynaklanan güdülerle, liberal özleyişler için değil, demokratik özgürlüklere atılan adımları güçlü, etken bir biçimde desteklediği için birinci planda bir gazete olarak benimseniyordu” (Arcayürek 1983:102). Türk siyasal hayatının ilk muhalefet partisi, 1945 yılının Temmuz ayında kurularak tek partili dönemi resmen sona erdiren Milli Kalkınma Partisi’dir. Ancak MKP’nin “ne iktidar ne de muhalefet tarafından ciddiye alınması” (Koçak 2000:177) Vatan’ın MKP’ye bakışını belirlemiştir. Nitekim muhalefete ancak CHP içinden çıkacak ve devrimleri benimsemiş bir siyasal parti çerçevesinde izin verilmesi31 Vatan’ın (dolayısıyla Ahmet Emin’in) Batıyla ilişkileri geliştirecek yeni siyasal parti olarak DP’yi görmesinde etkili olmuştur. DP muhalefetinin ilk yıllarında parti yöneticilerinin yazılarını yayımlayan Vatan, DP’yi iktidar yıllarında da desteklemiş ve onlara sütunlarını açmıştır. Ancak Vatan DP’yi destekleyen bir yayın siyaseti gütmüşse de, DP’nin yayın organı Zafer’den ve hatta CHP’nin yayın organı Ulus’tan farklı bir kimliğe sahip olmuştur. Demokrasinin varolabilmesi için muhalefetin gerekliliğine inanan Vatan, CHP ile DP arasında uzlaşma yaratma çabasında olmuştur. DP’nin 14 Mayıs 1950 seçimlerinin ardından iktidara gelmesiyle Türk siyasal alanında yeni bir evre başlamış olur. DP iktidarı, ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyokültürel olarak Batıyla bütünleşmesini pekiştirir. Hükümet, özel girişimi yaygınlaştırmak, yabancı sermayenin ülkeye girişini sağlamak için “bir dizi pakta girecek ya da bu paktları bizzat oluşturacaktır” (Çavdar 2000:2069). DP iktidarının 31 “Muhalefet partisinin kurulması CHP cephesinde endişe yaratmadı. Partinin önderleri vurgular farklı olmakla birlikte muhalifleriyle aynı temel felsefeyi savunan eski Kemalistlerdi” (Ahmad, 2002:127). 28 aracılığıyla Türkiye’nin dış politikasında NATO’nun ardından özellikle ABD ve İngiltere’nin Ortadoğu’daki çıkarları istikametinde yapılan Bağdat Paktı, komünizme karşı Yugoslavya’yı kendi yanlarına çekebilmek amacıyla Batının isteğiyle oluşturulan Balkan Paktı’nda yer alması ve 1955 yılında Bandung Konferansı’nda Üçüncü Dünya ülkelerini gücendiren tutumu, DP’nin Amerika yanlısı siyasetlerinin uzantısıdır. DP’nin özel girişim ve yabancı sermayenin önünü açmak için giriştiği liberalizasyon politikaları ve komünizme karşı oluşturulan birçok ittifak ve paktın içinde yer alması, Vatan’ın DP iktidarını desteklemesini beraberinde getirecektir. Nitekim Ahmet Emin Yalman “Demokrat Parti devrinde yalnız bir noktada atılganlık gösterildi. Bu da Birleşmiş Milletler adına komünizm emperyalizmine karşı açılan Kore Harbi’ne herkesten evvel katılmamız ve Amerika’nın yanında birinci olarak yer almamızdır” diyecektir. Gazetesi Vatan, DP’nin Amerika'yla ilişkilerinin ileri derecede olduğu yıllarda DP’yi destekleyecektir. “Yalman’ın en büyük korkusu komünizm olmuştur. Solcuyla komünist arasında hiç fark görmemiştir” (Topuz 1996:170). Soğuk Savaş’ın şiddetle hissedildiği yıllarda komünizme karşı amansız bir mücadele açan Vatan, komünizme karşı Amerika’nın yanında yer alması nedeniyle mevcut siyasal iktidara destek verecektir. Bu destek çerçevesinde 14 Mayıs 1950 seçimlerinde olduğu gibi, 2 Mayıs 1954 seçimlerinde de Vatan, seçimlerden DP’nin iktidar olarak çıkmasını isteyecektir. İktidarın, bu iki genel seçim arasındaki süreçte izlediği politikalar ve 29 gerçekleştirdiği icraatlar Vatan gazetesince ABD ile ilişkiler çerçevesinde değerlendirilecek ve Türk-Amerikan ilişkilerini olumladığı sürece Vatan’dan tam destek görecektir. Ancak DP’nin, iktidarının ilk yıllarında Amerika’dan aldığı desteği göremediği ve Amerika’yla ilişkilerinin bozulduğu yıllar, Vatan’ın da yayın politikasını DP iktidarı aleyhine çevirdiği yıllar olacaktır. 1.1.1. 14 Mayıs 1950 Seçimlerinde Vatan 14 Mayıs 1950 seçimi, Türkiye’de ilk kez seçmenin serbest iradesiyle bir siyasal iktidar değişikliğini gerçekleştirdiği bir dönüm noktasıdır. Bu değişikliği gerçekleştiren, CHP’nin tek parti yönetimine karşı yaygınlaşan ve yükselen toplumsal ve “sessiz muhalefet” (Koçak 2000:179) olmuştur. Tek-parti yönetimi boyunca, kendilerini siyasal alanda meşru bir biçimde temsil ve ifade etme olanağı bulamayan ve II. Dünya Savaşı yıllarında izlenen ekonomik politikaların yarattığı ağır ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya olan kitleler, 1950 seçimi yaklaşırken büyük çoğunlukla DP’nin yanında yer almıştır. DP’nin büyük zaferle çıkacağı 1950 seçimlerine girilirken Vatan gazetesi seçimleri, demokrasinin yerleşip gelişebilmesi ve istikrarlı bir idarenin temelinin atılması için ciddi bir aşama olarak görmüştür. “Bir Doğum Günü Hediyesi” başlıklı yazısında Yalman şöyle demektedir: “Ben 14 Mayıs’ta doğdum. Seçimlerin bugüne düşmesine seviniyorum. Eğer bu seçimler Türk milletinin tam bir dürüstlük içinde iradesini belli etmesine ve bu sayede istikrarlı bir idarenin temeli atılmasına imkan 30 verirse ben çok değerli bir doğum günü hediyesi elde etmiş olacağım, bütün mücadele hayatımın neticesinde beklediğim büyük mükafata kavuşacağım.”32 Vatan, seçim öncesinde hileli seçimler olarak anılan 1946 seçimlerini sıklıkla anımsatarak, millet iradesinin tam bir dürüstlük içinde sandığa yansımasının gerekliliği hususunda CHP iktidarını uyaran pek çok yazı yayımlamıştır. Demokratların yıllardır istedikleri güvenceyi (Eroğul 1998:81) sağlayacak olan yeni Seçim Kanununun meclisten geçişini engellemek isteyenler olduğunu belirterek bunlara cephe alan Vatan, 16 Şubat’taki ikinci müzakerede Meclisten geçen Kanunu “milletin zaferi” olarak ilan etmektedir.33 Seçimin yapılacağı 14 Mayıs gününe yaklaşıldığı günlerde Vatan’ın manşetleri ve bunların içeriği incelendiğinde, CHP aleyhine bir takım iddiaların sıklıkla yer aldığı dikkat çekmektedir.34 “Mecliste Süratle Çıkarılan Kanunlar” başlığı altındaki imzasız yazıda, CHP’nin seçim öncesinde kendisine taraftar toplamak adına büyük süratle yeni kanunlar çıkardığından, yeni Toprak Kanunu Tasarısı’nın bu amaçla hazırlandığından bahsedilmektedir. Hükümetin daha önce çıkarmış olduğu bazı kanunların uygulamada yarattığı hoşnutsuzlukları giderme çabası içerisinde olduğu belirtilirken, Orman Kanununu değiştirecek tasarı da bu çerçevede değerlendirilmektedir. Yazının devamında CHP’nin güttüğü hedefin bu kanunlar aracılığıyla geniş kitlenin memnun edilmesi ve seçimlerde partiye taraftar kazandırılması olduğu söylenmektedir.35 Meclise getirilen kanun tasarılarına ilişkin 32 Vatan, 8 Mayıs 1950. Vatan, 18 Şubat 1950. 34 Vatan, 10 Ocak 1950, “CHP Dini Siyasete Alet Etmektedir”; 16 Şubat 1950, “CHP’lilerin Dövdüğü Demokrat”; 20 Mart 1950, “DP’lilere Baskı Başladı”; 7 Nisan 1950, “Seçimler Yaklaşırken CHP’nin Tedbirleri: İşçi Sendikaları Üzerindeki Baskı” vb. 35 Vatan, 15 Mart 1950. 33 31 haberin, mevcut iktidar aleyhine bir yorum dahilinde imzasız olarak yayımlanması, Vatan’ın görüşünü ortaya koyması bakımından dikkat çekmektedir. Seçim mücadelesi içerisinde İstiklal Savaşı’nda önemli rolü olan, Meclis başkanlığı ve bakanlık yapmış Ali Fuat Cebesoy’un CHP’den istifasıyla ilgili basın toplantısını Vatan Matbaası’nda yapmış olması da bu açıdan anlamlıdır. Cebesoy’un istifa ettiği günden itibaren yayımlanmaya başlayan “Milli Mücadele Nasıl BaşladıKurtuluş Tarihimizin Gizli Kalmış Gerçekleri” başlığı altındaki yazı serisi, İsmet İnönü’nün İstiklal Savaşı’na henüz katılmadığı devre aittir. Dolayısıyla bu, DP’nin iktidar yolculuğunda dönemin yüksek tirajlı gazetesi olmasının avantajıyla Vatan’dan ne ölçüde yararlandığının da önemli bir göstergesidir. Nitekim Kurtuluş Savaşı’nın İkinci Adamı ve II. Dünya Savaşı’nda ülkenin ve halkın savaş dışında kalması yolunda büyük emek vermiş İnönü’nün (Toker 1998:56) karşısına, Milli Mücadele’nin önemli şahsiyeti Ali Fuat Cebesoy’un Vatan’daki yazılarıyla çıkarılması, seçim öncesinde DP’nin tarihin başarılarına ve saygınlığına ortak olarak böylelikle CHP’nin Milli Şef İnönü’den gelen gücünü kırma arzusunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda Vatan, DP lehine kamuoyu oluşturma işlevini üstlenirken CHP iktidarına karşı Vatan’ın DP ile “tabii bir tek mücadele cephesi” olarak hareket ettiği dönem, 14 Mayıs 1950 seçimleri öncesinde en belirgin evresini yaşamaktadır. CHP ile DP arasında Atatürk inkılaplarının temsilciliğinin kime ait olduğu konusundaki tartışma, 1950 yılının ilk aylarında Vatan’da “Miras Kavgasını Bırakalım” başlığı altındaki başyazıyla ele alınmıştır. Dönemin Başbakanı Şemsettin Günaltay’ın CHP’nin Atatürk inkılaplarının temsilcisi ve mütevellisi olduğunu ileri 32 sürmesi, DP’nin Halk Partisi’ni inhisarcılıkla suçlamasına neden olmuştur.36 Bu tarihten sonra CHP’nin propagandasında çok önemli bir yer alan bu fikir, Ahmet Emin Yalman tarafından da tek parti inhisarcılığı olarak nitelendirilmiştir: “Demokrasiye doğru gideceksek, her hareketimizin bu sistemin icaplarına uygun olmasına bakmalıyız. Milletin Atatürk’e karşı duyduğu sevgiyi inhisar atına almak inkılaba bir mezhep ve tarikat manzarası vermek, bir kutsiyet bayrağıyla imtiyazlı bir vaziyet yaratmaya kalkışmak Atatürk’ün mütevellisi ve inkılabın bekçisi sıfatıyla iktidara sürekli ve imtiyazlı bir hak iddia etmek imanlı ve candan demokrasi gidişinin hazırlıkları ve belirtileri gibi kabul edilemez. Böyle bir gidiş; eski bildiğimiz tek parti inhisarcılığının yeni bir cila altına alınmış şeklinden başka bir şey değildir.”37 Seçim tarihinin giderek yaklaştığı, partiler arası mücadelenin giderek kızıştığı Mart ayında, partileri programlarındaki iktisadi esaslar açısından karşılaştıran yazıların38 çokluğu dikkat çekmektedir. Bu yazılarda genel anlamda Halk Partisi’nin iktisadi ve mali açıdan plansızlığı ve iktisadi alanda devletçiliği eleştirilerek liberal ekonomi savunulmaktadır. Osman Nuri Bayman, “davanın mihrakı” olarak gördüğü iktisadi ve mali konuları, CHP ve DP’nin programları çerçevesinde mukayeseli olarak ele almaktadır. DP’nin özel teşebbüs ve sermayeyi esas aldığını belirtirken, CHP’nin iktisadi 36 DP İl Başkanı Esat Çağa’nın 3 Ocak 1950 tarihinde Başbakana verdiği cevap için bkz. Vatan, 4 Ocak 1950, “CHP Atatürk’ün Mütevellisi midir?”. 37 Vatan, 4 Ocak 1950, “Miras Kavgasını Bırakalım”. 38 Vatan, 6 Mart 1950, Bayman, Osman Nuri, “Partilerimizin Programlarındaki İktisadi ve Mali Esaslar Nelerdir?”; 7 Mart 1950, Adıvar, Adnan, “Partilerin Seçim Beyannameleri”; 8 Mart 1950, “Tosun, Kemal, “Kalkınmanın Temel Şartı: İktisadi Zihniyet”; 18 Mart 1950, Bayman, Osman Nuri, “Üç Partinin Devlet Müdahalesi Bahsindeki Düşünüşleri Nasıldır?”. 33 mezhebinin devletçilik ilkesine bağlı olduğunu söyleyerek Halk Partisi’nin iktisatçı hatiplerinin hesapsız ve programsız bir sistemi nasıl savunacaklarını sorar.39 Memleketi yeni bir kadere kavuşturmak yolunda akıncı bir azim ve imanın sürükleyici belirtilerini40 CHP’de bulamayan Vatan, 14 Mayıs seçimlerine verdiği önemi 31 Mart’a kadar sürecek dokuz soruluk bir seçim anketini her gün yayımlayarak gösterir. Demokrasi mücadelesi adına DP’nin yanında yer alan Vatan, CHP’yi de eski tek parti kimliğini hemen hemen tümüyle değiştirerek örfi idare, polis kanunu gibi silahlarından vazgeçmesi, seçim kanununa ilişkin teminatı cömert bir şekilde yerine getirerek iyi niyetini belli etmesi nedeniyle dönem dönem başyazılarında takdir edecektir. Ancak Vatan’ın bu türden yazıları, “demokrat dostları” tarafından yadırganacak ve eleştirilecektir. Bu durum Ahmet Emin’in başyazılarında bu konuya açıklık getirmesini gerektirecektir.41 Yalman’ın “Orhangazili dostum” dediği bir Demokrat Partilinin; Vatan’ın ilk zamanlar olduğu kadar DP’yi desteklemediği, Halk Partisi’ne fazlaca kredi göstererek, eski şiddette hücumlarda bulunmadığı yönündeki sitemlerini Yalman şöyle cevaplayacaktır: “Maksat şunu desteklemek, şuna hücum etmek değil, memlekette siyasi sulh ve emniyet yaratmağa ve yeni bir bina kurmağa elbirliği ile gayret etmektir.” Benzer bir yakınma karşısında bir başka yazısında ise şöyle diyecektir: “Demokrat Parti’nin demokrasi davasını türlü türlü baskılara hatta zulümlere karşı tek başına yürüttüğü devirde bu partiyle beraber yürütmek, maruz bulunduğu haksız hücumlara mukabelede bulunmak, demokrasiye 39 Vatan, 6 Mart 1950, “Partilerimizin Programlarındaki İktisadi ve Mali Esaslar Nelerdir?”. Vatan, 29 Nisan 1950, “CHP’nin Millete Vaatleri”. 41 “Kayseri Demokratlarıyla Bir Dertleşme” başlıklı yazı için bkz. Yalman, 1997:Cilt 2 s.1503; Vatan, 8 Mayıs 1950, “Seçimlerde İstikametimiz”; 8 Nisan 1950, “Orhangazi’de Bir Dertleşme”. 40 34 inanan müstakil bir gazeteci için Vatani bir vazifeydi. Fakat ben bunu Demokrat Parti’ye değil ancak demokrasiye hizmet maksadıyla yaptım.”42 1.1.2. Kısa Süren Muhalefet Dönemi 1923’ten bu yana tek başına iktidarda kalan CHP’nin devrilerek, DP’nin seçimleri ezici bir ekseriyetle kazanması Vatan’da büyük coşkuyla karşılanmıştır. 14 Mayıs seçimlerini, demokrasinin yerleşip gelişebilmesi yolunda önemli bir sınav olarak gören Vatan’ın, bu seçimle hür dünya nezdinde elde edilen saygınlık ve itibarın uzun soluklu olması yönündeki kaygıları, gazetenin iktidardaki DP’ye ve artık muhalefette kalan CHP’ye bakışını belirlemiştir. Bu çerçevede Vatan, iktidar ile muhalefet arası ilişkilerde adeta bir arabulucu rol üstlenerek, demokrasiye milli birlik halinde sahip çıkıldığının Batıya gösterilmesi gerekliliği üzerinde yoğunlaşmıştır. Çünkü Ahmet Emin Yalman’a göre; demokrasi alemi (ki dönemsel olarak bakıldığında bu ABD olarak ifadesini bulur), bize verdiği krediyi devam ettirmek ve genişletmek için muhalif partiye karşı olan toleransı ölçü tutacaktır (Yalman 1997:Cilt 2 s.1535). Bu bağlamda Vatan, seçim sonrasında CHP ile DP arasında bir denge sağlamaya ve iki parti arasındaki ilişkileri yumuşatmaya yönelik bir yayın siyaseti izlemeye özen göstermiştir. Vatan, seçimlerden DP’nin iktidar olarak çıkmasını istemiş ve öncesinde DP’nin propagandasını yapmışsa da, güçlü bir muhalefet partisi olarak CHP’nin gerekliliğine inanmıştır. Bu seçimle Millet Partisi’nin temsil ettiği kin ve irtica 42 Vatan, 12 Mayıs 1950, “Seçimlerde İstikametimiz”. 35 meyilini milletin reddetmesinden memnunluk duyulurken, CHP’nin “memlekette yaşayan ve istikbali olan ciddi bir siyasi kuvvet olduğunu apaçık ortaya koyduğundan” bahsedilmektedir.43 Aynı yazının devamında CHP’nin gerektiği kadar temsil edilemediğine değinilmektedir: “Hemen her vilayette üçte bir veya daha fazla vatandaş gönül rızasıyla ve vicdani kanaatle reylerini CHP’nin lehine kullanmışlardır. Bunların reylerinin neticesinde milletvekili çıkaramamalarının hikmetini, seçim dairelerimizin çok fena bir şekilde tertip edilmesinde aramak lazımdır. Eğer seçim komisyonunun makul teklifi kabul edilerek seçim daireleri bir, iki nihayet üç milletvekili çıkaracak şekilde tanzim edilseydi, her vilayet içindeki toplu ekseriyet bu kadar hakim tesirler göstermez, Halk Partisi’nin mevcudu şimdikinin en az iki misline çıkardı.” Yeni kabinenin açıklanmasının ardından Sinan Korle’nin “Siyaset Ufkumuzun Yeni Simaları” adlı yazı dizisiyle her gün bir bakan ayrıntılı olarak tanıtılırken, kabine hakkındaki genel tahliller de başyazar Yalman tarafından yapılmıştır44 Yeni hükümetin takdir ve güven celbettiği kanaatinde olan Vatan, Yalman’ın kaleminden demokrasi mücadelesi için gerekli gördüğü CHP-DP arasında bir denge sağlama siyasetini, bu kez İsmet İnönü ve Celal Bayar arasında yapmaktadır. İnönü ve Bayar siyaset sahnesinin en öncü rolünde olan iki şahsiyet olarak gösterilirken, her ikisinin de ülkeye olan üstün hizmetlerinden bahsedilmekte, sonrasında ise konu cumhurbaşkanlığı seçimlerine getirilmektedir. Halk Partisi’nin, oyunu Celal Bayar lehinde kullanarak milli birliği pekiştirmesi istenmektedir: “... Böyle bir hareketin karşılıklı bir sevgi ve saygı arasında cereyan etmesine ve bunun 43 Vatan, 18 Mayıs 1950, Yalman, Ahmet Emin, “DP’nin Geçireceği İlk İmtihanlar”. Vatan, 23 Mayıs 1950, “Kabine Hakkında Umumi Bir Tahlil”; 24 Mayıs 1950, “Yeni Kabinenin Taşıdığı Mana”. 44 36 milli birliği sarsacak yerde kuvvetlendirmesine hizmet eden eski bir Milli Şef yalnız kendi tarihimizde değil, umumiyetle demokrasi tarihinde kazandığı müstesna mevki ile kendi şahsı ve milleti namına iftihar edebilir”.45 Bu bağlamda DP’nin ilk icraat olarak 1950 yılı Haziran’ında kendisine karşı koymayacak ve kendisini tanıyacak yeni bir komuta heyeti oluşturmak amacıyla orduda yaptığı tasfiye hareketinin yankıları da, Vatan’da benzer bir arabulucu üslupla yer almıştır. Vatan, Adnan Menderes kabinesinin askeri makamlarda yaptığı değişiklikleri, bütün alanlarla beraber askeri alanı da içine alan “ahenkli ve esaslı bir çalışma hazırlığı”46 olarak karşılamıştır. Yalman’ın benimsemiş olduğu Batı yanlısı siyaset, gazetesi Vatan’ın Demokratlarla beraber hareket etmesini doğurmuşken, 1950 yılı Haziran’ından itibaren ise, Demokrat Parti hükümetinin CHP’ye yönelik tutumunu eleştirmesine neden olmuştur. Nitekim yeni iktidarın Genel Kurmay’da ve yüksek rütbeli subaylar arasında yaptığı değişikliklerin, muhalefetteki CHP’nin sert tepkisine yol açması, Vatan’ın bu konuya daha duyarlı yaklaşmasını getirmiştir. Vatan seçimler sonucunda ABD’yi “hayran bırakan tatlı havanın aradan bir ay geçmeden bozulmasından” (Yalman 1997:Cilt 2 s. 1531) rahatsızlık duymuş, “politika havasının zehirlendiği gerekçesiyle devlet başkanını arabulucu role sahip çıkmaya”47 çağırmıştır. Vatan’ın 15 Haziran gününe ait sayısında Ahmet Emin Yalman, ordunun darbe yapacağı söylentilerine ilişkin haberin, bazı gazetelerin sütunlarına aksetmesini 45 Vatan, 23 Mayıs 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Yeni Devrin Perdesi Açılırken”. Vatan, 8 Haziran 1950, “Milli Siyaset ve Askerlik”. 47 Vatan, 12 Haziran 1950. 46 37 çok yanlış ve zararlı bulmuştur. Yalman bazı gazeteler diyerek, CHP yanlısı Ulus ve Hürriyet’i kastederken bu iki gazetenin Silahlı Kuvvetleri hükümete karşı kışkırtmak amacıyla dedikodular çıkardığını söylemektedir. Yalman’ın ortalığı yatıştırmaya çalışan değerlendirmesi şöyledir: “Ortaya çıkan ve bir iki gazetenin sütunlarına akseden rivayetler, ordumuza siyaset karıştığı ve birkaç kişinin milletin iradesine karşı gelmeyi hatırından geçirdiği intibaını belki de uzaktan uzağa yaratmıştır. Tam bir samimiyet ve kanaatle söylerim ki bu yoldaki rivayetler çirkin ve esassız dedikodulardan ibarettir”48 1950 seçimlerini, “Türk milletinin vasilik ve kırtasiyecilik zihniyetine karşı kazandığı zafer”49 olarak niteleyen Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’ı, iktidarın muhalefetle kavgası (Yalman 1997:Cilt 2 s.1533), parti içi çekişmeler50, verimli iş görme usullerini bildirmek üzere bedelsiz olarak ayağımıza kadar gelen yabancı ihtisas adamlarından istifade yoluna gidilmemesi51 ve Adnan Menderes’in vicdan hürriyeti adı altında irticaa müsamaha göstererek 1951 yılı ara seçimlerinden netice almayı umması52 gibi nedenlerle bir yıla yakın bir süre boyunca Demokrat Parti yönetimine muhalefet etmiştir. Bu süre zarfında Vatan, devr-i sabık yaratmama sözündeki iktidarı geçmişle uğraşarak asıl önemli ülke işlerini ihmal ettiği gerekçesiyle uyaran pek çok yazı yazmıştır. 1950 yılının 22 Haziran’ında “Menderes Nereye Gitmek İstiyor?” başlıklı bir yazı ile ilk ikazı yapan Vatan, demokratlara muhalif olduğu sürede iktidara yönelik aynı ruhta bir çok yazısı nedeniyle Demokrat Partililerce CHP’yi tutmakla suçlanmıştır. 48 Vatan, 15 Haziran 1950, “Askerlikle Alakalı Dedikodular”. Vatan, 22 Haziran 1950. 50 Vatan, 22 Mart 1951, “Son Kredi”. 51 Vatan, 31 Mart 1951, “Partiden Büyük Millet Var”. 52 Vatan, 25 Mart 1951, “Asayiş Berkemaldir”. 49 38 Vatan bu dönemde DP idarecilerinin, Amerikan uzmanlarına sırt çevirerek “Moskofluğun Müslüman Türkiye’yi hür dünyadan uzak düşürmek için düzenlediği irtica ve taassup tezgahına düşmelerinin”53 ve muhalefete karşı antidemokratik tavırlar sergilemelerinin, Amerika ile olan güven ortamını bozacağı endişesiyle DP yönetimine karşı durmuştur. Yalman’ın her fırsatta Amerika’ya olan hayranlığını dile getiren yazılarına ve doğu ile batıyı iki farklı yapı olarak birbirinden ayıran tahliller içeren yazılara sıklıkla yer veren Vatan “Amerika’ya dirsek çevirmek”54 olarak algıladığı DP’nin ilk icraatlarına tepki göstermiştir. Bu dönemde Vatan, Yalman’ın “benim ıslahat rüyamdan çok güzellerini görmüş Mithat Paşanın yapmayı düşündüklerinden çok daha fazlasını bir dizi halinde başaracak” (Yalman 1997:Cilt 2 s.1533) dediği Menderes’e, oligarşik bir yapılanma yaratarak, bizi hür dünyadan ve demokrasiden uzaklaştıracağı gerekçesiyle ağır eleştirilerde bulunmuştur. Mart 1951’deki kabine değişikliğini Yalman şöyle yorumlamıştır: “ortalıkta değişen bir şey yoktur. Başbakan Adnan Menderes derin zekasına, seziş kudretine, iyi hatipliğine ve diğer meziyetlerine güvenerek iktidarı kendi tekeline almak yolunu tutmuştur. Halbuki tarihteki binlerce misal gösteriyor ki bugünün ağır sevk ve idare yükünü bu şekilde taşımak ve yürütmek imkansızdır.”55 Vatan’ın bu türden eleştirileri Adnan Menderes’e “Allah insanı Ahmet Emin Yalman gibi dostlardan korusun” dedirtmiş ve grup toplantısında doğrudan Vatan gazetesine seslenmesine yol açmıştır. Menderes’e göre Vatan, muhalefet ile ağız 53 Vatan, 26 Mart 1951, “Allah’tan Niyaz”. Vatan, 7 Haziran 1951, “Baştan Savma Bir Gidiş”. 55 Vatan, 11 Mart 1951. 54 39 birliği yapmaktadır: “... Vatan gazetesine işaret ediyorum. Hücumlar en çok bu gazeteden geliyor. Maksadı beni düşürmektir. Hangi başbakan gelirse gelsin, Ahmet Emin Yalman onu elinden tutup sağa sola çevirecektir, yani meclis yoktur, grup yoktur, yegane hakim Ahmet Emin’dir. O istediğini başbakanlığa getirecektir, kendisini de kahraman gibi gösterecektir. Siz ne kadar iyi niyetle hareket ederseniz edin, oy vermeyerek beni düşürürseniz, bunu Ahmet Emin yapmış gibi görünecek, buna inananlar bulunacaktır... Ona göre siz yoksunuz, sadece bir zalim Adnan Menderes vardır. Siz onun köleleri oluyorsunuz. Arkadaşlar, Ahmet Emin’in hücumları bana değil sizedir”56 Vatan ile Adnan Menderes arasında bir söz düellosu halini alan bu karşılıklı atışmalara, Yalman’ın Vatan sütunlarından “yardakçılar” olarak seslendiği, bir süre Vatan’da yazan Fuat Köprülü ve Samet Ağaoğlu’nun da katılmasıyla Vatan, DP idarecilerinin şahsi iktidar yolunu tuttuğunu ve Milli Şefliğe özendiklerini yazacaktır.57 Ancak Ahmet Emin Yalman’ın 1 Ekim 1951 tarihinde Eskişehir’deki bir resmi törende Menderes ile karşılaşması, Vatan ile DP arasındaki dargınlığın barış havasına dönmesine vesile olacaktır. “Menderese Mektup” başlığıyla çıkan başyazısında Yalman: “... Menfi görüşlerimi iktidardaki bir geçici devrin hesabına geçirdim, eski bildiğimiz Adnan Menderes’i tekrar vazife başında göreceğimize ait ümitlerim tazelendi” diyecektir.58 56 Vatan, 31 Mart 1951. Vatan, 8 Haziran 1951. 58 Vatan, 4 Ekim 1951. 57 40 Vatan başyazarının, “on aylık dargınlıktan sonra başbakanla tatlı bir barışmaya varınca kendisiyle bütün memleket işleri hakkında esaslı bir konuşma yapmayı faydalı buldum” (Yalman 1997:Cilt 2 s. 1564) demesiyle birlikte, Vatan bu dönemde Menderes’le yayımlayacaktır.59 mülakatlar Başbakanın yapıp Vatan’daki bunları bu çifter sütunlar mülakatlarının halinde özünü, Batı zihniyetinin ve demokrasi anlayışının hiçbir istisna teşkil etmeden hükümetçe benimsendiğinin vurgulanması oluşturacaktır. Bu vurgu Vatan’ın, Batının yeni dünya düzenindeki değerlerini benimseyecek ve bu çerçevede Amerika ile ilişkileri ilerletecek iktidar arayışına cevap vermektedir. Bu dönem, Vatan’ın DP ile 1945-1950 arasında kurulan dostluk ve işbirliğine yeniden döndüğü yıllar olacaktır. Vatan’ın 1950’li yılların ortalarına kadar sürecek olan bu iktidarla birliktelik devri, Türkiye’nin NATO’ya katıldığı ve 1955 yılına kadar yapılan önemli Türk-Amerikan ikili anlaşmalarıyla60 ABD ile dostluğun altın yıllarını yaşadığı döneme tekabül etmektedir. Buradan hareket edildiğinde, Vatan’ın iktidara karşı takındığı tavrın çerçevesinin ve yönünün çizilmesinde, iktidarın Amerika ile ilişkilerinin boyut ve yoğunluk derecesinin etkisi yadsınamayacaktır. Nitekim Ahmet Emin’in; gazetesi Vatan’ın demokratlara dargın olduğunu söylediği dönemde iktidar tarafından alınan Kore’ye asker gönderme kararı, bir aralık Vatan’ın DP’yle arasının yumuşamasını getirecek ve Vatan, demokrat idarecileri büyük cesaret, uzak görüşlülük ve basiretli hamleleri dolayısıyla kutlayacaktır. Buna karşın, Vatan ile iktidar arasında 1951 Ekim ayında yeniden 59 Vatan, 5 Kasım 1951, “Hürriyet ve Terakki Yollarından Şaşmamız Tasavvur Kabul Etmez”; Menderes’in altışar sütunluk mülakatları için bkz. Vatan, 3-4 Aralık 1951. 60 İkili Anlaşmalar için bkz. Oran, 2003:555-560. 41 başlayan iyi ilişkiler döneminde, iktidarın muhalefete yönelik olarak takındığı hırçın tavır, Batı demokrasilerince dışlanacağımız endişesiyle, Vatan’ın DP’yi uyarmasını gerektirecektir.61 Cumhuriyet Halk Partisi’nin mallarına el koyulması meselesine ilişkin başyazıda, Yalman şöyle demektedir: “Milli kaderimize ait mesuliyeti taşıyanlar, son dakika basiret frenine basmazlarsa girişecekleri hareketin kurbanı Cumhuriyet Halk Partisi, Ulus ve Dünya gazeteleri değil, doğrudan doğruya Türk milletidir. Bunu neticesi de bindiğimiz dalı kesmek mevkiine düşmek, dünya yüzünde İspanya ve Arjantin gibi bir totaliter memleket manzarası almak ve demokrat memleketlerin listesinden silinmek olacaktır.”62 1.1.3. 2 Mayıs 1954 Seçimlerinde Vatan 22 Kasım 1952 tarihinde, Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman’a yönelik suikast girişiminin ardından, hükümetin basınla sıkı bir işbirliği içerisine girmesi, Vatan’ın 1945 ile 1950 arasında olduğu gibi DP ile beraber olması sonucunu doğurmuştur. Başbakan Menderes’in ilk olarak 20 Aralık 1952’de yaptığı basın toplantısına, Vatan adına Ahmet Emin Yalman katılmış ve aynı gün çıkan yazısında bu toplantıdan memnuniyetle söz etmiştir.63 Vatan, basın ile işbirliğinin hareket noktası olan basın toplantılarının devamlılığını, Anglo-Sakson ruhuna uygun bir demokrasi ortamı yaratabilmek adına gerekli görmüştür. Vatan’a göre, hükümetle basın arasındaki bu sıkı beraberlik 61 Vatan, 3 Ocak 1952, “Falso Sesler”; 10 haziran 1952, “Demokrat Parti Oyuna Gelecek mi?”; Ayrıca bkz. 12 Haziran 1952. 62 Vatan, 5 Haziran 1952, “Bindiğimiz Dalı Kesiyoruz”. 63 Vatan, 20 Aralık 1952, Yalman, Ahmet Emin, “Menderes’in Basın Konferansı”. 42 ülkede aydınlar, iktidar ve muhalefet arasında bir barış ortamı uyandırmış, bu da gerici nikaba bürünmüş kızıl tahrikleri hükümsüz bırakmaya yaramıştır: “Bize birdenbire neler oldu? Nasıl olur da hükümet başkanı muhalefet liderinden nezaketle, anlayışla hatta sevgiyle bahsediyor? Muhalefetin iktidara karşı görüşleri de değişti... Çok iyi ve hayırlı bir yoldayız. Şer kuvveti, menhus tokmağını başımıza indirmek ve bizi şaşırtmak kudretini elden kaçırmış görünüyor. Eski Anglo-Sakson ruhuna uygun bir uzlaşma huyu kalplerimizde yer etmeye başlıyor.”64 1954 seçimlerine değin devam eden bu işbirliği sayesinde, demokrasi bünyesine çok şeyler kazandırıldığına inanan Vatan, 2 Mayıs’ta yapılacak seçim sürecine girildiğinde, DP lehine bir yayın siyaseti takip etmiştir. Öyle ki, 9 Şubat 1953 tarihli Vatan’daki yazısında Yalman, Menderes’in yanlış yola saptığına inandığı dönemde yazdığı “Allah’tan Niyaz” başlıklı yazıyla ettiği duaların kabul olduğunu, şimdi iktidarın tuttuğu iyi yolun kendisini ağlattığını dahi yazacaktır.65 Vatan’ın ağır eleştirilerde bulunduğu iktidarı, iki yıl sonra desteklemesinin gerisinde, iktidarın bu dönemde Vatan ile aynı bakış açısına sahip olduklarını sergileyen ortak söylemler geliştirmesi ve belli noktalarda Vatan’la birleşmesini görmek mümkündür. Bu bağlamda, Menderes’in düzenlediği üçüncü basın konferansında, komünistleri ülkedeki gericilik hareketlerine neden olmak, kendi emellerine ulaşmak için gericiliği alet ederek eyleme geçmekle suçlaması, bu ortak söylemin görüntülerinden yalnızca birini oluşturmaktadır. 64 65 Vatan, 31 Ocak 1953. Vatan, 9 Şubat 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Hamdediyorum”. 43 Vatan, siyasi partilerin 1954 seçimlerinden önceki vazifelerini, milli bir pakt üzerinde anlaşmak olarak görmüş, dini siyasete alet edenlere karşı durmayı milli bir gaye olarak görmeleri gerekliliği üzerinde önemle durmuştur. Geriliği, Amerika ile geliştirilecek ilişkiler açısından bir engel olarak gören Vatan, bu çerçevede dış siyasette birlik olmayı, dini taassubun, geriliğin, ırkçılığın, komünizmin seçimlerde istismar edilmesini önlemeyi milli hedef olarak göstermiştir. Nitekim gazete, “laikliğin korunması konusunda Halk ve Demokrat Partililer’in, bir ara, birlikte hareket etmelerini” (Karpat 1996:339) tam bir memnunlukla karşılamıştır: “Bugünkü Türkiye yeryüzünde hatırı en çok sayılan memleketlerden biridir. Cumhurbaşkanının Amerika’da gördüğü fevkalade kabul, Türkiye’ye gösterilen candan alaka bunun en büyük delilidir. Bu mevkii ancak geriliği bırakarak medeniyet sahasında ilerlemek sayesinde elde ettik. Yapılan tahriklere rey avcılığı düşüncesiyle müsamaha gösterilirse memleketin parlak istikbali tehlikeye düşürülmüş olur. Buna kimsenin hakkı yoktur”66 Ancak Amerika’nın bulunduğu mevkide olabilmek için, öncelikle iki parti arasında uzlaşma ve iyi ilişkiler isterken, muhalefetin Petrol Kanununun kapitülasyonlara yol açacağı endişesiyle yabancı sermayeye karşı durması, Vatan’ın seçimlere bir ay kala CHP’ye sert eleştirilerde bulunmasını getirecektir. Vatan’ın, Türkiye’nin ABD ile ilişkisini bir devlet politikası olarak görmesi, CHP’nin yabancı sermayeye düşman iktisadi anlayışıyla partiler arasındaki dış siyasette birliği ortadan kaldırdığını söyleyerek, CHP’yi milli istikrara suikast yapmakla suçlamasına neden olmuştur. 66 Vatan, 1 Şubat 1954, “Bugünün Vazifesi”. 44 Vatan, CHP’nin bu tutumunu Amerika ile geliştirilen ikili ilişkileri tehlikeye sokacak bir yol olarak görmüş, bu nedenle de “seçim mücadelesindeki gidişini tamamıyla bozguncu ve yıkıcı”67 olarak adlandırmıştır: “CHP namına tutulan yıkıcı yol, Türkiye’de devlet mefhumunun devamlılığına karşı bir suikasttır. Kısır tek parti ruhuna bir dönüş teşebbüsü karşısındayız... Kapitülasyon devrine dönüyoruz diye koparılan yaygara hazindir. Muhalefet lideri İsmet İnönü, bir iktisadi baltalama hareketi yaratmağa, bir ecnebi düşmanlığı cereyanı açmağa girişmiştir ki, memleketteki geniş kalkınmayı yakından gören ve nimetlerine ortak olan Halk Partililerin bile bunu hoş gördüklerini sanmıyoruz”68 Nitekim Vatan, dört yıl içinde “Amerika’yı Amerika yapan bütün amilleri memleketimizde hareket haline getirmesi”69 sebebiyle, 2 Mayıs’ta DP’yi destekleyeceğini sütunlarından duyurmuştur. 3 Mayıs 1954 tarihli Vatan, seçim sonuçlarını “Milletin Büyük Kararı” başlıklı yazısında şöyle değerlendirir: “Dün yapılan umumi seçimlerle Türk milleti, olgunluğunu ve kadirşinaslığını bir defa daha ispat etmiş, kendisine candan hizmet edenlere mükafatlarını vermiştir. İdrakiyle istihzaya cüret eden saygısızları da bozguna uğratmıştır. Demokrat Parti başladığı hayırlı işlere devam bakımından milletimiz tarafından kuvvetle desteklenmiş bulunuyor. Bu kahir ekseriyetle icra vazifesiyle beraber murakabe vazifesinin de kısmen Demokratlara emanet edilmesi manasına gelir. Yolumuz açıktır. Seçimlerin büyük ve olgun milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını Allah’tan dileriz.” 67 Vatan, 27 Nisan 1954, “Doğru ve İğri”; Ayrıca bkz. 4 Mayıs 1954,. Vatan, 17 Nisan 1954, “Milli İstikrara Suikast”. 69 Vatan, 28 Nisan 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Dört Yıl İçinde”. 68 45 “Menderes’in Amerika’ya Daveti” başlıklı yazısında Ahmet Emin Yalman, DP’nin seçimleri kazanmasını, takip edilen Amerika ile işbirliği siyasetinin milletçe hararetle desteklenmesi olarak yorumlamıştır. Türk milletinin Amerika ile işbirliğini bir milli siyaset olarak görmesi gerektiğini belirten Yalman, DP idaresinde Türkiye’nin Amerika ile “müşterek gayelerimiz istikametinde daha sıkı ve esaslı bir işbirliğine yol açacağını”70 düşünerek 1954 seçimlerinden sonra da bir süre Demokratlarla iyi ilişkilerini sürdürecektir (Yalman 1997,Cilt 2 s.1640). 1.2. İKTİDARA DESTEĞİN BELİRGİN NOKTALARI Yalman’ın kişisel tercihleri doğrultusunda bir yayın siyaseti güden Vatan gazetesi, 1950’li yılların ilk yarısında DP hükümetine destek vermiştir. Vatan, Hükümetin irticaa cephe alarak ABD ile karşılıklı güvene dayalı ikili ilişkilerinin varolduğu süreç boyunca iktidarın sözcülüğünü üstlenmiştir. 1.2.1. İrticaa Karşı Alınan Cephe Vatan gazetesi, “kör taassubun, dini siyasete, cehalete ve menfaate alet etmek isteyenlerin amansız düşmanı” olmuştur. Batılı değerlerin savunucusu olan gazete bu bağlamda, dini geriliğe ve gericiliğe tahammülsüz olmuş, irticaa karşı hassasiyet ve laiklik prensipleri içinde kaleme alınan Berraklığa Doğru adlı makale serileri yüzünden dönemin CHP hükümeti tarafından bir buçuk ay süreyle kapatılmıştır.71 70 71 Vatan, 27 mayıs 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Menderes’in Amerika’ya Daveti”. “Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi”, s.35-36. 46 Çok partili dönemde CHP’nin DP ile yarışabilmek için devletçiliğin yanı sıra laikliğin de liberalleştirilmesi çerçevesinde ilkokullara din dersi konulması, ilahiyat fakültesi kurulması gibi uygulamalarını72 Vatan, kendi ileri sürdüğü tavsiyelerin yerine getirilmemesi nedeniyle inkılap ve laikliğin maruz kaldığı tehlikeler olarak nitelendirmiştir. 12 Nisan 1950’de Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesinde yapılan gerici gösteriler karşısında, gazeteciler cemiyetinde bir araya gelerek demokrasi ve inkılap prensiplerini korumayı görev addeden bir beyanname çıkartan İstanbul gazeteleri arasında Vatan da yer almıştır. Yalman’ın da içinde bulunduğu Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin, din, laiklik, terakki ve vicdan hürriyeti temelleri üzerinde bir dini inkılap hareketinin gerekliliği hususunda kendi azası arasında düzenlediği toplantılar, 1950 seçim mücadelesi içerisindeyken Vatan’ın üzerinde önemle durduğu bir konu olmuştur.73 Yalman’a göre “İstikla mücadelesinde millet; taassup silahıyla arkadan vurulduğu ve bütün ıslahat tarihimizde de dini taassup ve yobazlık ilme ve aklın hakimiyetine karşı gelerek yolumuzu kestiği için, inkılap rejimini kuranlar laiklik prensibinin tatbikatında ifrata gitmişler”74, “dine karşı yıkıcı bir zihniyet yaratarak... taassup yobazlarının bir aralık boş kalan yerini derhal inkılap yobazları”75 olarak doldurmuşlardır. 72 “Halk partililer dini oy kazanmak için vasıta olarak kullandığını fark edinceye kadar din konusunu fazla tartışmaktan kaçındılar. Diğer partilerin tavizci durumu karşısında ve zaten parti içinden de daha fazla din hürriyeti için zorlanan CHP’liler hükümet olarak eski laiklik düşüncesinden vazgeçerek bir takım tavizler verdiler” (Karpat, 1996:234). 73 Bkz. Nisan, Mayıs 1950 Vatan sayıları. 74 Vatan, 27 Nisan 1950, “Terakki ve İrticaın Hududu”. 75 Vatan, 1 Mayıs 1950, “Dini Bir İnkılaba Doğru”. 47 Bu çerçevede irtica tehlikesini önlemek için dini inkılabın gerekliliğini, Vatan’daki yazılarında vurgulayan Yalman şöyle demektedir: “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin büyük bir anlayışla ele aldığı mevzuu bana şu ümidi verdi ki cereyan eden ve devam edecek münakaşalar, yalnız bir derdi deşmekle kalmayacak, bunun devası diye dini inkılap yolunun açılmasına da hizmet edecektir”76 Vatan, komünizm ve gericiliğe karşı şiddetli bir yayın siyaseti gütmüş ancak ağırlığı anti-komünizme vererek, gericiliği bir komünist taktiği olarak göstermiştir.77 Vatan, bu noktada Demokrat Parti iktidarıyla benzer bir yaklaşım sergilemiştir. Nitekim, “Cumhuriyet rejimi bütün yalpalamalara rağmen komünizm ve gericilikten aynı uzaklıkta kalmayı ilke edinmiş” (Eroğul 1998:99), DP ise gericiliği komünizmin silahı olarak görmüştür. “Beşinci Kollara Dikkat” başlıklı imzasız yazıda, Vatan’ın DP Hükümeti ile aynı bakış açısında sahip olduğu açık bir şekilde görülmektedir: “Vatandaş, canına kastedenler; hilekardır, düzenbazdır. Huzuruna asıl kıyafetleriyle çıkmazlar, taassup maskesi altına gizlenirler, mukaddes hislerini vasıta ederek seni aldatmağa uğraşırlar. Sen ezeli düşmanımız Moskofluğun bin bir tuzağını ve dolabını sezmekle ona karşı korunmağa alışmış bulunuyorsun... Müslüman memleketlere casus ve beşinci kol yetiştirmek üzere komünistler Taşkent’te geniş bir fesat mektebi kurmuşlardır. Orada yetişen kundakçıların mülteci diye Anadolu’ya girmeye çalıştıkları duyuluyor. Bunlara karşı gözlerini açık tut, gafil avlanmana meydan bırakma! Karşımızdaki düşmanın silahı aramıza nifak sokmaktır. Bu silaha karşı senin mukabil silahın ancak milli birlik ve tesanüttür.”78 76 Vatan, 1 Mayıs 1950, “Dini Bir İnkılaba Doğru”. Vatan, 22 Temmuz 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Bize Neden Düşmandırlar”; 1 Mayıs 1950, “Dini Bir İnkılaba Doğru”; 5 Haziran 1953, “Dört Ulvi Vazifemiz”; 16 Nisan 1950, “Millet Partisinin Millete Borcu”. 78 Vatan, 22 Temmuz 1953. 77 48 Yalman’ın ikinci başkanlık yaptığı Milli Tesanüt Birliği’nden “asırlardan beridir memleketimizi tehdit eden ve parçalamak için kızıl Moskofluğun elçiliğini yapan yobazlığa karşı bu memlekette kurulan ilk büyük kale”79 diye bahseden Vatan, irtica ve gerilik tehlikesine yönelik yazı dizileri ve ilaveler yayımlayarak iktidarı, muhalefeti ve halkı sürekli uyarma ihtiyacı hissetmiştir. Buna karşın iktidarın henüz ilk ayını doldurmadan seçim platformunda verdiği sözü tutarak, Arapça ezan yasağının cezai yaptırımlarını kaldırması Vatan’ın bu durumu, “hükümetin vicdan hürriyetinin tezahürünü temin eden bir kararı”80 olarak algılamasını doğurmuştur. “Ezan Meselesinde Hakikat Nedir?” başlıklı yazısında M. Şevki Yazman’a göre; “inkılabın ilk zamanları için tabii sayılabilen bir yasağın bugün vicdan hürriyetine bir müdahale diye telakki edilmesi tabiidir.”81 Bütün meseleyi Anayasa ile Ceza Kanunu arasındaki aykırılığa indirgeyen Yazman’a göre; Menderes, Arapça ezan yasağını kaldırarak laiklik prensibinin ruhuna tam uygun hareket etmiştir. Nitekim Ahmet Emin Yalman aynı konuya ilişkin yazısında, Arapça ezanın yasak olmasına, laikliğe karşı gerçekleştirilmiş bariz bir tecavüz olarak bakmaktadır: “Arapça ezanın yasak edilmesi laikliğe karşı bariz bir tecavüz teşkil ediyor, esas prensibi tehlikeye düşürüyordu. Hükümetin bu meseledeki çok tabi ve haklı hareketi hakkında Halk Partisi gazetelerinde koparılan ölçüsüz kıyametler, tatsız ve İnkılap hesabına zararlı bir şeydir.”82 Laiklik ilkesine hassasiyetini her fırsatta belirten Vatan’ın, ezanın Arapça okunması hususunu yerinde bir karar olarak nitelemesini, Vatan’ın ve dolayısıyla Ahmet Emin’in liberal tutumunun bir uzantısı olarak görmek mümkündür. Zira Demokrat Parti de din 79 Vatan, 22 Temmuz 1953, “Milli Tesanüt Kalesi”. Vatan, 6 Haziran 1950, “Arapça Ezan Meselesi Münakaşa Mevzuu Oldu”. 81 Vatan, 8 Haziran 1950. 82 Vatan, 12 Haziran 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Politika Havası Zehirleniyor”. 80 49 konusundaki liberal tutumuna uygun olarak ezanın Arapça okunmasına müsaade etmiştir (Karpat 1996:329). Ancak 1950 seçimlerinden sonra parti rekabeti şiddetli bir şekil alınca; “DP’nin laiklik hususunda yumuşak bir politika izlemesi”83 (Eroğul 1998:130), Vatan’ın irticaa karşı tedbirler alınması uyarılarına “irtica yoktur” diyerek direnmesi84 bazı DP milletvekillerinin, partilerinin programını hiçe sayarak şeyhlerle, yobazlarla ittifak arayarak kendilerine türlü türlü vaatlerde bulunmaları85, Adnan Menderes’in “Moskofluğun İslam memleketlerinde dini taassup ve irtica silahıyla milli birlikleri yıkmak, nifak ve anarşi yaratmak, halkı tenvir edebilecek bilgi ve tecrübe sahibi vatandaşları kötü göstermek ve yok etmek gibi planlı bir gidiş takip ettiğini fark etmeyerek, pak dini imanla yobazlık arasında derin bir uçurum bulunduğunu hatıra getirmeyerek, bir avuçtan ibaret riyakar yobaza inkılap ve terakki kıymetlerini peşkeş çekmekten, buna da vicdan hürriyeti diye bir nikap takmaktan çekinmemesi” Vatan’ın DP iktidarına 1950 yılının sonlarında başlayıp yaklaşık bir yıl sürecek bir sırt çevirme döneminin nedenlerinden olmuştur. Bu süreçte özellikle DP içerisinden Samet Ağaoğlu ile çatışan gazete, Ağaoğlu’nu eski faşist olarak nitelendirmiş ve ırkçıların ve yobazların memlekete kötülük etmelerine uygun bir zemin hazırlamakla suçlamıştır. Vatan’a göre Ağaoğlu; “Demokrasi adet rejimidir. Memlekette kaç münevver var? Eğer taassup 83 Zira DP Hükümeti, 1946-1950 devresinde inkar ettiği vaatleri yerine getirerek devlet radyosunda Kur’an okutmaya başlamış, 1951’de Konya DP kongresinde şapkanın kaldırılması yerine fes konulması, çarşafın ve Arap harflerinin kabul edilmesi, heykellerin yıkılması, şeriatın ve poligaminin ihyası hakkında bir karar verilmiş, Afyon’da bir milletvekili İslamiyet’in devlet dini olmasını teklif etmiştir (Karpat, 1996:234-235). 84 Vatan, 25 Mart 1951, “Asayiş Berkemaldir”. 85 Vatan, 22 Temmuz 1953, “Vatandaş Dostunu Bil Düşmanını Tanı”. 50 erbabı ekseriyette ise onların istediğini vermeye mecburuz...” diyerek yobazlarla ittifak yoluna gitmiştir.86 “Doğruya doğru eğriye eğri” prensibiyle memlekete hizmet etmekten başka hiçbir emeli olmadığını söyleyen Vatan, Moskova propaganda gayretinden doğduğuna inandığı gericilik karşısında, vicdan hürriyeti ve laiklik konularında düzenlediği anketle Prof. Mükremin Halil Yınanç, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Prof. Mustafa Şekip Tunç ve Fatin Gökmen’in bu hususlardaki görüşlerine yer vermiştir87. “Allah’tan Niyaz” başlığıyla çıkan başyazı DP iktidarına duyulan hayal kırıklığını açık şekilde aksettirmektedir: “Yarabbi, Moskofluğun tertip ettiği taassup tuzağına düşmekten Türkiye’yi ve bütün Müslüman memleketleri koru... Adnan Menderes kulunu iktidar mevkiinin hastalıklarından beri kıl. Onun idaresi zamanında memleketin taassubun bir demir perdesi haline gelmesi, hür dünya ile temasının azalması tehlikesinden Türkiye’yi koru. Fuat Köprülü kulunun tarihin tecrübelerini kendi ilmini ve mazisini unutarak bir günlük mevki uğruna şahsiyetini ve istikbalini feda etmek gibi bir sükuta uğramasına meydan verme. Samet Ağaoğlu kuluna taassuba karşı amansız bir mücadeleci olan inkılapçı babasının yolunu hatırlat”88 Vatan DP iktidarını irtica ve gerilik tehlikesine karşı uyaran pek çok makalesi, dinin rolü ve laiklik hususunda yayımladığı pek çok yazı dizisi nedeniyle 86 Vatan, 22 Temmuz 1953, “Vatandaş Dostunu Bil Düşmanını Tanı”. Vatan ilavesi, 22 Temmuz 1953, “Vicdan Hürriyeti ve Laiklik”. “... Gericilik gürültüleri karşısında kuru şikayetçi rolünde kalmadım, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Prof. Mükremin Halil, Fatin Hoca gibi dindar aydınları harekete getirerek, derdin ilacını bulmaya çalıştım. Halkın din ilgilerini kara ve kızıl kuvvetin elinden kurtarmak ve olumlu mecralara akıtmak için Vatan’da esaslı bir yayın çığırı açtım” (Yalman, 1997:1560). 88 Vatan, 26 Mart 1951, Yalman, Ahmet Emin, “Allah’tan Niyaz”. 87 51 Yeni Sabah gazetesi ve Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu dergisiyle karşı karşıya gelmiştir.89 Vatan’ın gerici cepheye karşı güttüğü yayın politikası, 22 Kasım 1952 tarihinde Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman’ın yaralanmasıyla sonuçlanan bir suikast hareketini doğurmuştur. Ahmet Emin, dönemin başbakanı Adnan Menderes ile birlikte bulunduğu Malatya gezisi sırasında, gazetesine yazı göndermek için gittiği postahaneden çıkarken 18 yaşındaki lise öğrencisi Hüseyin Üzmez’in silahlı saldırısına uğramış ve yedi yerinden yaralanmıştır. Malatya suikastıyla ilgili haberler 23 Kasım 1952 tarihli sabah gazetelerinde manşet olarak çıkmıştır. Başyazarına yönelik suikast girişimini Vatan; “Dün Malatya’da Üzücü Bir Olay Oldu: Başyazarımız Ahmet Emin Yalman’a Bir Suikast Yapıldı” başlığıyla sütunlarına geçirmiştir. Suikastın nedeni “Yahudi düşmanlığı”, “Yalman’ın fikirlerine karşı olmak”90 biçiminde açıklanmış, aralarında bir de üsteğmenin bulunduğu Malatya suikastını hazırlayan onbir kişi yakalanmıştır. Bunların Büyük Doğu Derneği’ne, İslam Demokrat Partisi’ne ve Milliyetçiler Derneği’ne mensup oldukları anlaşılmıştır (Yalman, 1997:1618). Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu dergisi etrafında oluşturulan Büyük Doğu Derneği, Osman Yüksel’in Serdengeçti dergisi Malatya suikastını sürekli olarak savunmuşlardır (Soysal 1983:1367). 89 Büyük Doğu’da Ahmet Emin Yalman’a yönelik yazılar yayımlanmıştır: “İslam’ın ve Türk’ün manen katili olmakla artık sesinin boğulması gereken münafık. Bu sensin!... Bizden kork ve korkundan geber! Evet senin tabir ve ikrarınla biz senin boynuna kement atan cellat olacağız” (Laç, 1952 a). Ayrıca bkz. Laç, 1952 (b). 90 Suikastçı Üzmez “Ahmet Emin dini akidemi zedeleyen yazılar yazıyordu. Kendisini öldürmeye karar verdim” demiş ve “Atatürk ülkenin geleceğini istiklalde ararken Yalman’ın Amerikan mandası taraftarlığı yapmış olması”, “komünist Nazım Hikmet’i kurtarma çabalarında bulunması”, “güzellik yarışması düzenlemesi” gibi sebeplerle Yalman’ın fikirlerine düşman olduğunu belirtmiştir (Yalman, 1997:1609-1617). 52 Bunun üzerine sütunlarında irtica yayınlarına karşı hücumun dozajını artırarak, Serdengeçti ve Sebilürreşad adlı dergileri de ağır şekilde eleştiren Vatan91, Malatya suikastının delalet ettiği manayı anlamamak için insanın Cumhuriyet sevgisinden nasibi bulunmaması lazım olduğunu söyleyecektir: “Malatya hadisesi hakiki ve temiz Müslümanlığın değil, kızıl maksatlara yardımcı olan yobazlığın hürriyet ve Cumhuriyete karşı kıyamıdır. Malatya hadisesi, Kürt Teali Cemiyeti’nin gayesine mutlak şekilde uygun olan memleketi parçalama gayretinin en müşahhas benzeridir.”92 Yeni Sabah’ı rejime suikasta ve türlü yıkıcı emelleri yürütmeye çalışmakla itham eden Vatan, “Millet Partisi adlı irtica komitecileri topluluğunun yardakçısı”93 olarak gördüğü gazete ile uzun sürecek bir kalem kavgasına başlamıştır. Yeni Sabah’tan “Şükrü Baban irticaın Babıali’deki baş temsilcisi”94 olarak gösterilmiştir. “Said-i Nursi ile taraftarlarını, Milliyetçiler Derneği’ni ve Malatya suikastının faillerini müdafaa edebilmek Cumhuriyet ve inkılap sevgisinden ve bağlılığından vazgeçmemek şartıyla asla mümkün değildir. Geçmişin Türkiye’sinde bütün varlığını müstakil Kürdistan mefkuresine bağlamış olan Şükrü Baban’ın Cumhuriyet Türkiye’sinde vatan vahdeti uğruna çalışmasını beklemek elbette safdillik olur”95 91 Vatan, 29 Kasım 1952, “İrtica Yayınlarından İktibaslar”; 4 Temmuz 1953, “MP Genel Başkanı ile Sebilürreşad Elele”; 7 Temmuz 1953, “Yeni Bir Otuzbir Marta Doğru mu Gidiyoruz? Millet gazetesi Bir İhtilal Beyannamesi Yayınladı”. 92 Vatan, 19 Haziran 1953, “Şükrü Baban Suikast Sanıklarını Koruyor”. 93 Vatan, 3 Temmuz 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Şer Cephesinde Can Çekişme”; 23 Temmuz 1953, “Politikasız Üniversite”. 94 Vatan, 18 Haziran 1953, “İrticaın Babıali’deki Temsilcisi: Şükrü Baban”; 19 Temmuz 1953, Apaydın, Burhan, “İki Yüzlü Profesör”. 95 Vatan, 20 Haziran 1953, “Şükrü Baban’ın Müdafaa Ettiği Milliyetçiler”. 53 Bu yayınlar ile arasında tam bir dava ve fikir birliği olduğunu söylediği MP’nin kapatılmasını, “bekamız, terakkimiz ve hürriyetimiz hesabına basiretli bir korunma tedbiri” olarak görüp memnuniyetle karşılamıştır.96 Vatan’ın laikliğin korunmasına yönelik hassasiyeti, Ahmet Emin Yalman’ın dönmeliği ve masonluğuna ilişkin iddialarla birlikte değerlendirildiğinde daha anlaşılır olabilmektedir. Nitekim, dönme ve mason karakterli basının DP ve iktidarlarına cephe almasının gerisinde “dönme ve masonların sekülarist ilke ve karakterlerinden gelen tepkiler”in varolduğu söylenmektedir (Kocabaş 2001:175176). Bu bağlamda, Yalman’a yapılan suikast hareketinin ardından DP iktidarının ülkedeki gerici cereyanlara karşı önlemler alarak, Büyük Doğu Derneği’nin kapatılması, suikastçı Hüseyin Üzmez’in mahkum edilmesi ve ardından gerici akımların destekçilerinden Millet Partisi ve İslam Demokrat Partisi’nin kapatılması gibi eylemlerde bulunarak irtica ile mücadeleye başlamasından sonra Vatan’ın iktidarla yeniden sıkı ilişkiler geliştirmesi de açıklanabilecektir. 1.2.2. Amerikancı Siyasetin Desteklenmesi 1.2.2.1. ABD İle İlişkilerin Gelişimi Cumhuriyet idaresi, kültürel ve ekonomik alanlarda devrimler yaparken ilham kaynağı ve örnek olarak Batıyı görmüştür. Batı olarak adlandırılan bölgeye dahil bulunan kimi ülkelerin Türkiye üzerindeki etkileri ise uygulamada dönem dönem değişikliklere uğramıştır. Bu etki “Türkiye’nin ekonomik ve politik bakımdan onlara bağlılık derecesine ve bu ülkelerin en iyi taraflarının Türkiye’ce değerlendirilişine göre değişe gelmiştir (Karpat 1996:263). 96 Oysa Demokrat Parti’yi destekleyen Tekin Erer dahi bu kapatılışı çok partili yaşama vurulmuş bir darbe olarak nitelemiştir (Eroğul, 1998). 54 II. Dünya Savaşı sonrasından itibaren ise, Türkiye üzerinde en fazla etkisi olan Batı ülkesi, ABD olmuştur. ABD’nin Monroe Doktrini çerçevesinde dünya politikasına ilişkin meselelere doğrudan katılımcı olmama tercihi, onu iki savaş arası dönemin politik tartışmalarının dışında tutarken, II. Dünya Savaşı dönemine kadar Türkiye için “Batı” “Avrupa” ile eşanlamlı olmuştur. Ancak II. Dünya Savaşı sonrasında ABD uluslararası sistemde bir parlamenter demokrasiler bloku oluşturmak yolunda Truman Doktrini ve Marshall Yardımıyla, Avrupa’nın siyasi ve iktisadi yeniden inşasını gerçekleştirmeye çalışırken, Sovyetler Birliği merkezli Sosyalist bloka karşı bir ideolojik kutuplaşma stratejisini güden egemen güç olarak belirmiştir (Bora 2002:150). II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin, yalnızlıktan kurtulmak ve Sovyet tehdidine karşı durabilmek amaçları, ABD’ye yakınlaşmayı getirmiştir. 1947’de Sovyetler Birliği’nin tehditlerine karşı Yunanistan ve Türkiye’ye yönelik Truman Doktrini çerçevesindeki ABD yardımı ve sonrasındaki Marshall Planı, Türkiye’nin ABD ile bütünleşme sürecini başlatmıştır. Bu sayede ABD ile yakın işbirliğine girilmiş ancak bu 1945’teki Sovyet taleplerinden doğan endişeyi azaltmamıştır. “II. Dünya Savaşı sırasında izlenmek zorunda kalınan aşırı realist politika sonucu, savaş sonrası dünyada yalnız kalmak korkusu başlayan Türkiye” (Oran 2003:543) 1949’da ABD’nin öncülüğünde kurulan NATO’ya üye olmayı, hem bir güvenlik meselesi olarak görmüş, hem de bir NATO üyesi olarak ABD’den alınan ekonomik ve askeri yardımları korumak ve yeni yardım programlarına dahil olmak istemiştir. NATO üyeliği, Türk devlet adamları tarafından Cumhuriyetin ilanından itibaren izlenen Batıya dönük dış politikanın da bir gereği 55 olarak görülmüştür. NATO üyeliği için CHP dönemindeki çabalar sonuç vermemiş, Türkiye ancak DP döneminde, 18 Şubat 1952’de Yunanistan ile birlikte resmen NATO üyesi olabilmiştir. 1950’de Soğuk Savaş’ın ilk büyük sıcak çatışması olan Kore Savaşı’nda anti-komünist kuvvetlere asker vermesi karşılığında Türkiye’nin ABD önderliğindeki NATO askeri ittifakına alınması, Amerika ile olan bağları pekiştirmiştir (Bostanoğlu 2000:381-400). Demokrat Parti Mayıs 1950’de hükümetini kurduğunda, “Türkiye’nin yeni dış politikasının temelleri zaten atılmıştır” (Ahmad 1996:389-390). Demokratlar, siyasi iktidarı 20.Yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’nin Batı dünyasının özelde ise ABD’nin itibarlı bir müttefiki olmasını sağlayacak bir araç olarak görmüştür. Nitekim DP idaresi Türkiye’nin ABD önderliğindeki NATO askeri ittifakına alınması yolunda Kore’ye “hür dünyanın diğer unsurlarıyla birlikte asker gönderilmesini” NATO üyeliği için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak görülmüştür. Amerika ile askeri ve politik bütünleşme çerçevesinde NATO, ardından Bağdat Paktı gibi anti-komünizmin güçlü ittifakları içinde yer almış, özel teşebbüsün, yabancı sermayenin ve yabancı uzmanların önünü açmak için ekonomik yönden de entegrasyon emeliyle iktidarı süresince mücadele sergilemiştir. Bu dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinin özellikle askeri alanda gelişmesine paralel olarak, iki ülke arasında çok sayıda askeri, ekonomik ve teknik ikili anlaşma imzalanmıştır. 1950’li yıllar, Türkiye’ye Amerikan yardımının kapsamlı iktisadi ve 56 siyasi işbirliği anlaşmalarıyla kurumlaştırılmasıyla, ABD’nin Türk politik eliti nezdinde dost ve müttefik olarak benimsenmesini getirmiştir (Erdilek 1983:989-996). 1.2.2.2. Amerikancı Siyaset Çizgisinde Vatan Dönemin kamuoyu oluşturma gücü yüksek Vatan gazetesi, Türkiye’yi ABD’nin kalkınma devrine benzeterek geleceğin “küçük Amerikası” olarak gören DP iktidarının (Bayar 1999 b:103) yanında yer almıştır. Amerika’nın Türkiye siyasal iktidarı tarafından dost ve müttefik olarak benimsendiği bu yıllar, Vatan’ın da Amerikancı siyaset çerçevesinde alınan her türlü siyasal tutum ve karar lehinde kamuoyu yaratma çabasına sahne olacaktır. Amerika’dan politika ve cemiyet haberleri ve Türk-Amerikan dostluğunu işleyen haberler geniş yer kaplayacaktır. Sadece siyasi içerikli haber ve makalelerde değil, sosyal ve sanatsal haberlerin de içeriklerinde Amerika ağırlık oluşturacaktır. Vatan , bu dönem boyunca aktif yayın politikasını, iktidarın takip ettiği ABD yanlısı siyasete destek verme çerçevesinde yürütecektir. Bu bağlamda Demokrat Parti iktidarının ABD ile sıkı ilişkiler geliştirmek için çabaladığı yıllar, Vatan’ın da mevcut iktidar lehine kamuoyu yaratma çabalarına sahne olacaktır. Bu durum Vatan’ı, DP’nin iktidar olma mücadelesinde onu destekleyen basından farklı bir konuma oturtmaktadır. Nitekim Vatan’ın desteğini belirleyen, DP’nin Amerika ile ilişkilerinin boyutu olmuştur. Vatan DP’nin iktidarı almasını diğer DP yanlısı gazetelerle birlikte bir zafer havası ile karşılarken, seçim sonuçlarını “dış 97 itibarımızın yükselmesi” açısından değerlendirmiştir.97 Vatan seçim Vatan, 18 Mayıs 1950, “Türkiye’nin Hariçteki İtibarı Çok Yükseldi”; 31 Mayıs 1950, “Amerikan Senatosunda Türk Seçimlerinden Takdirler Bahsedildi”. 57 sonuçlarının dünya kamuoyu önündeki yansımalarını yayımladığı köşesinde, sonuçları Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın tebliğ çerçevesinde ele almıştır. Demokrat Parti idarecilerinin seçimlerin hemen akabinde dış siyasette bir değişiklik yapılmayacağını temin ettikleri haberi, Vatan’da manşet olarak belirmiştir. Demokrat Parti için bu dönemin dış siyaseti, ABD ve ABD ile geliştirilecek ilişkiler çerçevesinde alınacak ekonomik yardımlardan ibarettir. DP’nin kurucu lideri olan cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından bu açık biçimde dile getirilir: “Amerikalılar maddi kudretini insanları esaret altına almak için değil, beşeriyetin yararı ve hürriyeti için kullanan bir millettir” (Bayar 1999 a:175-177). “Türkiye’nin ali menfaatlerini kalben gözeten bir devlet”tir (Bayar 1999 b:91). Aynı bakış açısını dönemin Vatan sütunlarından izlemek mümkündür. Vatan, 1950’li yılların başlarında ABD ile ilişkileri güçlendirme yolundaki çabası sebebiyle, DP hükümetini Yalman’ın kaleminden öven pek çok yazı yayımlayacaktır. Bu yazılarda Amerika’nın yeni topraklar, yeni menfaatler elde etme çabasında değil, barışçı ve istikrarlı bir dünya gayesinde olduğu belirtilmekte, bu yolda Türkiye’nin Amerika ile her cephede işbirliği güden bir siyaset takip etmesinin gerekliliği anlatılmaktadır. Cumhurbaşkanı Bayar’ın 1954 yılı başındaki iki aya yaklaşan ABD gezisi “Türk-Amerikan dostluğu”nun en ileri düzeye ulaştığı dönem olmuştur. Vatan, Bayar’ın Amerika’da bulunduğu süre boyunca haber ve makaleleriyle bu geziyi tam manasıyla milli bir hadise olarak görmüştür.98 Bayar’ın ABD gezisindeki nutukları, 98 Vatan, 23 Ocak 1954, “Amerika’da Bize Gösterilen Sevgi Tahminin Üstünde”; 4 Şubat 1954, “Cumhurbaşkanı Celal Bayar Bugün Chicago’da Olacak”; 4 Şubat 1954, “Yıldız Türkiye”; 5 Şubat 58 Türkiye’nin Amerika’yla ideal ortaklığının vurgulandığı (Bayar 1999 a:97-98,129) ve Türklerin Amerikalılara hayranlığının dile getirildiği (Bayar 1999 a:105,120,183) bir zemine sahiptir. Bayar’ın bu nutukları, Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’daki başyazılarında Türk-Amerikan ilişkilerine dair sıkça değindiği ifadelendirmelerle birlikte değerlendirildiğinde ortak bir söylemi yansıtmaktadır. Bu durum başyazısında Yalman’a, “Celal Bayar’a cidden hayranım”99 dedirtecek ve bir başka yazıda “Celal Bayar Amerika’yı mı fethetti?” diye soranları “bozguncu ruh taşıyanlar” olarak itham edecektir100: “Bozguncu ruh taşıyanlar soruyorlar: Bu tezahürlere bu kadar külfete sebep ne? Celal Bayar Amerika’yı mı fethetti? Amerika’da olup biteni yakından takip etmiş olan müstakil bir gazeteci sıfatıyla ben kendilerine cevap vereyim: Evet, Celal Bayar Amerika’da milyonlarca kalbi fethetti... Türk-Amerikan işbirliğinin devamına çok iyi bir zemin hazırladı... Kendisine millet hesabına ödenmesi lazım gelen minnet borçlarımız geniştir.” Vatan yazarı Enis Tahsin Til, “Kuşbakışı” adlı köşesinde Amerikan ekonomik yardımından faydalanan Türkiye’yi, sadece kendi kalkınması için değil, liberal-kapitalist sistemi benimseyerek dünya ekonomisine, huzuruna yardım etmek için çabalayan bir tarihsel misyona oturtur. Bu nedenle de Til’e göre Amerikan yardımı Türkiye’nin hakkıdır: “Fakat halkımızı henüz istediğimiz seviyeye çıkarmış değiliz. Bunu temin etmek için esaslı bir programla durmadan çalışmağa mecburuz. Bu suretle çalışırken hariçten, bilhassa Amerika’dan yardım beklemek hakkımızdır. Çünkü bizdeki kalkınma yalnız Türk milletinin hayat standardının yükselmesi demek değildir; dünyanın iktisadiyatına, huzur ve sükununa yardım etmek demektir. 1954, “Cumhurbaşkanı Celal Bayar Bugün San Francisco’ya Hareket Edecek”; 12 Şubat 1954, “Celal Bayar Bugün Trenle Dallas’a Gidecek”. 99 Vatan, 5 Şubat 1954, Yalman, Ahmet Emin, “İdealleştirilen Türkiye”. 100 Vatan, 11 Mart 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Tek Millet Tek Devlet Reisi”. 59 Memleketimizi ziyaret eden Amerikalı şahsiyetlerin hemen hepsi bunu kabul etmişlerdir. Bu itibarla Cumhurbaşkanının Amerika’da yapacağı görüşmelerin verimli olmasını iki memleket arasında daha sıkı bir işbirliği teessüs etmesini bekleyebiliriz.”101 Enis Tahsin Til’in ifadelerine benzer bir söylem, Amerika gezisi sırasında Bayar tarafından da dile getirilir. “ABD’nin Türkiye’ye yaptığı askeri yardım, bu söylemde evrensel hürriyet idealinin bir tezahürüne dönüşürken” (Bora 2002:154) ekonomik yardımla da Türkiye’ye geri kalmış ülkelerin kalkınması için benimsenen liberal kalkınmanın doğruluğunu ispatlamak gibi evrensel misyonu yükleyen anlayış vardır.102 Bu evrensel misyon, Yalman tarafından yine Vatan sütunlarında dile getirilir. Amerika’nın Türkiye’ye olan desteğine “müşterek emniyet davasını sadece kendisi için değil, bütün medeni insanlık hesabına candan benimsemesi” çerçevesinden bakarken, Til gibi Bayar’la aynı noktadan hareket eder. Yalman’a göre Amerika hür ülkelerin savunmasını ve kalkınmasını sağlamak amacıyla tasavvurun üzerinde fedakarlıklar göze almıştır. 2 Mayıs 1954 Genel Seçimleri öncesinde cumhurbaşkanının ABD ziyareti gibi, seçim sonucunda kurulan üçüncü DP hükümetinin başbakanı Menderes’in ABD ziyaretinin de Vatan’da geniş yer kapladığı görülür. Seçim sonuçlarını Amerika’nın memnunlukla karşıladığını söyleyen ve sıkı işbirliğinin devamı için Menderes’in Washington’a davet edildiğinden bahseden Yalman, Menderes’in ABD gezisine ilişkin olarak şunları yazmaktadır: “Başvekilimiz davamıza bütün varlığıyla inanan 101 Vatan, 20 Ocak 1954, Til, Enis Tahsin, “Amerikan Yardımı”. “Bu suretle dünyaya kapitalist namı ile anılan ve şahsi teşebbüse istinat eden iktisadi rejim, içtimai adalet prensibi de daima göz önünde bulundurulmak şartıyla iktisaden geri kalmış bir memleketi kalkındıracak en iyi sistem olduğunu göstermiş olduk” (Bayar, 1999 a:121). 102 60 bir insandır. Zekası ve kavrayışı çok, uyanık, sevimli, samimi, ikna kudreti derin bir devlet adamıdır. Tuttuğunu koparmak kuvvetini netice itibariyle her işte göstermiştir. Kıymetli cumhur reisimiz Celal Bayar Amerika’ya yaptığı seyahat esnasında olgun, bekarlı, samimi şahsiyetiyle Amerikan milletinin kalbini fethetmiş çok güzel şeyler ekmiştir. Adnan Menderes Amerikan hükümeti ve umumi efkarı ile işbirliği halinde bunları biçmeye gidiyor.103 1.1.1.1.1. Kore Meselesinde Vatan Türkiye’nin NATO’ya kabul edilmesinden önceki ve sonraki günlerde Yalman tarafından bu konuyla ilgili pek çok makale yazılmıştır. Bu makalelerde Yalman, Atlantik Paktına kabul edilmemizi Batı alemiyle kurulan bir kader birliği, askeri bakımdan huzur ve emniyet duygularımızı çoğaltacak bir milli zafer olarak nitelendirmiştir. Yalman’a göre Adnan Menderes kabinesi milli bir hükümet olarak teşebbüslere atılmış,cesaret ve anlayışla hareket etmiş ve her şeyden önemlisi, Kore’ye asker göndererek Mehmetçiğin dünya huzurunda şerefli bir sınav geçirmesine ve tarihi vasıflarından hiçbirini kaybetmediğini ispat etmesine imkan vermiştir.104 Yalman Kore’ye asker gönderilmeseydi Türkiye ikinci derecede bir devlet konumunda kalacak ve pakt ortaklığının sağlayacağı askeri, siyasi, iktisadi menfaatlerden mahrum kalacaktı diyerek DP ile Halk Partisi hükümetlerinin dış siyasetleri farkını da aktaracaktır: “DP iktidarının harici siyaseti ile Halk Partisi hükümetlerinin siyaseti arasında sarih bir fark bulunduğunu belirtmek doğru olur. 103 Vatan, 30 Mayıs 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Washington Mülakatından Hayırlı Neticeler Bekleyebiliriz”. 104 Vatan, 9 Eylül 1951, “Tarihi Bir Buse”. 61 Halk Partisi, selameti daima kenarda kalmakta aramış, DP iktidarı ise akıncı vasıflar göstermiş, risk göze almak cesaretini ortaya koymuş ve çok şükür memleket hesabına ve benimsediğimiz dava hesabına güzel neticeler almıştır.” Yalman’ın DP iktidarının dış siyasetini “akıncı” ve “cesaretli” olarak nitelemesinin ardında, hükümetin ABD ile ilişkileri güçlendirme girişimleri vardır. Zira Yalman’ın kendi kaleminden öğrendiğimize göre, Menderes kendisine şöyle demiştir: “Memleket hesabına çok mühim bir karar vermek durumundayız. Bunu önceden bilmeli ve beklenen hücumlara karşı bizi anlayışla destelemeni istiyoruz. Birleşmiş Milletler adına Kore’de kızıl kuvvetlere karşı ortak bir cephe kurmak üzere Amerika’nın hür milletlere bir çağrısı var. Ortak güvenlik ruhunu yürütmek ve itibarımızı yükseltmek bakımından bu bizim hesabımıza yaman bir fırsattır. NATO’ya katılmamıza da köprü olabilir”(Yalman 1997:Cilt 2 s.1536). Zira 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ile Güney Kore arasında başlayan savaşla Amerika’nın yakından ilgilenmesi üzerine Vatan, “hür dünyayı” savunmak için Türklerin gönüllü olarak savaşmaya hazır olduğu yönündeki yazılara ağırlık vermiştir. 25 Temmuz 1950 tarihinde DP hükümetinin Türk askerinin savaşmak için Kore’ye gönderilmesi kararı vermesi üzerine, 26 Temmuz tarihli Vatan bu haberi birinci sayfasında “Hükümetin Azimli Kararı” olarak değerlendirmektedir. Bir Amerikan gazetesinin “Türkler Geliyor” başlığıyla bunu önemle işlemesi, Vatan’ın Ahmet Emin Yalman ve Altemur Kılıç aracılığıyla böyle tarihi bir olaya vesile 62 olmasından dolayı, hükümeti verdiği yerinde karar nedeniyle tebrik etmesini doğurmuştur.105 Ancak asker göndermeye ilişkin hükümetçe alınan kararın onaylanmak için Meclis’e getirilmemesi, muhalefetin eleştirisini getirmiştir. CHP sınır dışına askeri birlik gönderme kararının meclise ait olduğunu ileri sürerek ancak biçimsel açıdan itiraz etmiş, kararın esasına karşı çıkmamıştır. Vatan’a göre ise, Meclise danışmadan karar vermek yolunda her iki muhalif parti tarafından hükümete karşı ileri sürülen tenkit, yersiz ve haksıdır. “Milli Cepheyi Koruma Mesuliyeti” başlıklı yazıda şöyle denilmektedir: “Milli menfaatleri korumak mesuliyetini taşıyan hükümet bunlarla alakalı kati kararlar vermek cesaretine ve imkanına sahip bulunmalıdır. Bundan başka işin içinde zaman unsuru vardır. Meclisi bir araya getirmek en az bir haftalık iştir. Halbuki Kore hakkında verdiğimiz kararın memleketimize şeref ve itibar getiren taraflarından biri, sür’ati ve başkalarına örnek olmasıdır.”106 Bu dönemdeki Vatan sütunlarında, “milli varlığımızın diğer hür milletlerle beraber yıkıcı ve meşum bir barbar kuvvet”in107 tehlikesiyle karşı karşıya olduğu sıklıkla ifade edilmektedir. Milli varlığa yönelik tehditler hususunda Yalman şunları yazmaktadır: “Ayrıca bizim coğrafi vaziyetlerimizden ileri gelen tehlikeler de vardır. Bu şartlar altında milli şuurumuz ve birliğimizle alakalı cephede rahneler açılmasına meydan bırakmamız ve bu işlere particiliğin ve şahsi gururların ayırıcı bir amil diye 105 Vatan, 3 Ağustos 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Türkler Geliyor”; 3 Ağustos 1950, Kılıç, Altemur, “Türkler Geliyor”. 106 Vatan, 28 Temmuz 1950, “Milli Cepheyi Koruma Mesuliyeti”. 107 Vatan, 28 Temmuz 1950. 63 sokulmasına razı olmamamız caiz olamaz. Nitekim memleketimizdeki gizli kızıl cephe partiler arasındaki ayrı görüşlerden derhal cesaret bulmuş, maskesini fırlatarak meclisin toplanması ve hükümetin Birleşmiş Milletlerle iş birliği yolundaki kararını hükümsüz bırakmasını telgrafla Meclis Reisliği’nden istemek cüretini göstermiştir.” Burada bahsedilen hükümetin Kore Savaşı’na katılmasını protesto etmek üzere Türk Barışseverler Cemiyeti’nce Meclis Başkanlığı’na çekilen telgraftır. Ayrıca basında bir bildiri yayımlanmış ve bir de beyanname kaleme alınmış, 28 Temmuz günü bu beyannameden 24.000 adet basılıp dağıtılmıştır. Fethi Tevetoğlu’na göre “klasik bir komünist beyannamesi olan bu yazıda asıl protesto edilen şey Kore’nin tüm olarak komünist çizmesi altına alınmasına fırsat verilmeyişi”dir (Tevetoğlu 1967:626). 1.1.1.1.2. Komünizme Karşı Alınan Cephe II.Dünya Savaşı’ndan galibiyetle çıkan ABD, İngiltere ve Rusya, dünya egemenliğinde daha fazla söz sahibi olma konusunda çıkar çatışmalarına girişmişlerdi. Bütün dünyanın iki blokun denetim alanları arasında bölündüğü, Soğuk Savaş’ın henüz ilk yıllarında, müttefikler arası çıkar çatışmaları, Türkiye’de Sovyet tehdidiyle belirmiştir. Bu süreçte Tan matbaasıyla beraber bazı sol basın yayın organlarının basılmıştır. Savaşın başlangıcında Batı demokrasisi tarafını savunan ve demokrasi yolunda Sertellerin sosyalist olarak nitelenen gazetesi Tan’la birlikte hareket eden Vatan’ın, Sovyetler’in Türkiye’ye yönelik talepleri karşısında Sovyetler’e yaklaşımının sertleştiği görülmektedir. 64 “Rus Davası” başlığıyla üst üste makaleler yayımlayan Vatan’da başyazar Ahmet Emin Yalman, “şimdiye kadar Sovyet emellerini iyiye yormakla acaba memleketime karşı bir suç mu işledim?” diye sormaktadır.108 Yalman’ın bu sorusuyla başlayan Vatan’ın Sovyet karşıtı tutumu, zamanla onu anti-komünist neşriyatın çarpıcı örneklerinden biri yapacaktır. Nitekim 1945 sonrasından itibaren başlayıp DP idaresi süresinde artarak ilerleyecek ve bir propaganda ve güvenlik meselesi olarak desteklenecek anti-komünizmin basın alanındaki seferberliğini Vatan gazetesi yürütecektir. Savaş sonrasında iki büyük blok belirmiştir. DP yönetimine göre bunların karşısında tarafsız kalmak mümkün değildir. II. Dünya Savaşı’ndaki “yansızlık politikasının tecridinden ve kötü şöhretinden sıyrılma gayreti içindeki” (Bora 2002:156) Türkiye, DP önderliğinde Sovyet blokuna karşı, Amerikan Blokunu tercih etmiştir Adnan Menderes bu görüşü şu sözlerle ortaya koymuştur: “Milli veya müstakil adıyla vasıflandırılmak istenen siyaset, ... demokrasi aleminden uzaklaşmak demektir. Bu takdirde ise memleketimizin kısa bir zaman içinde Demir Perdenin ortasında kalması mukadderdir” (Eroğul 1998:93). İki kamp arasında tarafsızlık fikri Vatan tarafından da kabul edilmemekte, eleştirilmektedir: “İki kamp arasında tarafsızlık fikri, bir kısım garbi Avrupa memleketlerinin ve Asya milletlerinin basiretini bağlamış olmasına rağmen bizi aldatamaz. Biz bu davayı bir Amerikan Rus davası değil, kendi davamız ve hürriyet ve medeniyetin barbarlığa karşı müdafaası diye karşılıyoruz. Medeniyet ve barbarlık arasında tarafsızlık diye bir şey tasavvur edilemez.” 108 65 Vatan, 8-11 Temmuz 1945, “Rus Davası 1-4”. Ancak Vatan’ın anti-komünizmini sadece ülkeye yönelmiş bir Sovyet tehdidiyle açıklamak, Ahmet Emin’in ABD yanlısı siyaset savunusuyla özdeşleşen Vatan kimliğini gözden kaçırmak olacaktır. Nitekim Vatan’ın komünizm karşıtı yayın politikasında Amerika ve NATO aleyhtarlığı komünistlik olarak değerlendirilmiştir. ABD ile bir milyar dolarlık bir işbirliğine ilişkin haberlerin yoğunlaştığı günlerde, Vatan birinci sayfasında bu konunun üzerinde önemle durmakta, Türkiye’nin Amerika ile ilişkilerini eleştirenleri başyazısında “Moskofluk”la nitelendirmektedir. “Sovyet propagandası bize haykırıyor: Amerikalılar sizi dolarla satın almağa çalışıyorlar. İstiklalinizi yıkıyorlar, onları memleketinizden defediniz, rahatınıza kavuşunuz! Sinsi kundakçılar, satılmış ajanlar, ideoloji taassubu ile basiretleri bağlanmış bazı bedbahtlar bin türlü yollardan harimize sokularak bize aynı nevi sözler fısıldıyorlar, fakat hangi nikaba bürünürlerse bürünsünler zehirlerini saçacak saha bulamıyorlar.”109 Ahmet Emin Yalman’ın ABD siyasetine olan ilgisi, Vatan’ın, TürkAmerikan ittifakını gerçekleştirme çabasındaki DP iktidarıyla benzer söylemler üretmesini doğurmuştur. Bu bağlamda Vatan’ın komünizm karşıtı yayın siyaseti, doğrudan doğruya Yalman’ın özlemini duyduğu Türk-Amerikan ittifakının gereklerine bağlanabilir. Bu “Türkiye’de rejimin, entelejansiya ile hür dünya nezdinde kabul görmeyi pekiştirecek bir fırsat olarak anti-komünizmi ilerlettiği” (Bora 2002:156) görüşü ile de örtüşmektedir. Nitekim Türkiye’nin NATO’ya girişinin ardından gelen Sovyet notalarını önemsemeyen ve Stalin’in ölümüyle 109 66 Vatan, 18 Şubat 1951. SSCB’nin Türkiye ile ilişkileri onarmaya çalışan politikasına kayıtsız kalan DP hükümeti, Sovyetlerle olan soğukluğu giderme gereği duymaz. Zira bu, benimsenen aşırı Soğuk Savaş tutumunu haklı göstermektedir (Ahmad 1996:393) . Bu çerçevede bakıldığında Vatan’ın anti-komünist yayını aracılığıyla, Amerika ile ilişkilerin güçlendirilmesi yolunda kamuoyu yaratma çabasına girdiği söylenebilir. Aynı şekilde Vatan, Moskova’nın bir nikabı diye telakki ettiği irtica cephesine karşı da şiddetli bir mücadeleye girişmiştir.110 Komünistliğin asıl kimliğini kara kuvvetin arkasına sakladığı, kara ve kızılın, faşizmin ve komünizmin birbirinin tabi müttefiki olduğu yönünde yazılar çoğunluk oluşturmaktadır. Sovyetler’e karşı Kore Savaşı’na girilmesinin ardından hükümetçe komünizme karşı şiddetli bir takibat başlamıştır. Tutuklu 53 komünistin yargılanması devam ederken Hür Marko Paşa, Hür Gençlik, Yarın adlı haftalık dergilerin yazarları tutuklanmış, “Türk Barışseverler Cemiyeti ise Türkiye’nin Kore’ye asker gönderme kararından sonra kapanmış, mensupları bir yıl ila altı ay arasında hapis cezalarına çarptırılmışlardır” (Tevetoğlu 1967:633-634). 26 Ekim 1951 günü Sevim Tarı’nın tevkif edilmesiyle başlayan 1951-1952 tevkifatlarıyla, DP iktidarı komünizme karşı açık bir mücadele başlatmıştır. 1953’de de aralarında işçiler, aydınlar ve çeşitli meslek erbabı bulunan 167 kişi, komünizmi yaymak için teşkilat kurdukları iddiasıyla mahkemeye verilmişlerdir (Tevetoğlu 1967:642). Bu gibi gayretler devam ederken Vatan’da, “kızıl Moskof emperyalizminin doymak bilmez iştah ve emellerine karşı” bir hayli yazı çıkmıştır. 110 67 Vatan İlavesi, 19 Ağustos 1953, s.10. “Rusya’nın Emperyalizmi-Yamyam Devrin Hikayesi” başlığıyla çıkan bir makalede şu satırlar dikkati çekmektedir: “14. asırda Moskova dükkalığının beşyüzbin kilometrekare arazisi vardı. İkiyüz yıl sonra devamlı genişleme hamleleri neticesinde toplam sekizmilyonu, 17. asırda onbeşmilyonu, 18. asırda onaltı milyonu, 1945’de yirmiüçmilyon kilometrekareyi buldu. 1950 Ocak ayında 930 milyon insan ya doğrudan veya peykler yoluyla kızıl Moskof boyunduruğu altına alınmış bulunuyordu.”111 Stalin’in ölümünden sonra Sovyet politikasında başlayan yumuşama sonucu, Sovyet hükümeti Türkiye’ye bir nota vererek ilişkilerdeki gerginliği hafifletmek için girişimlerde bulunur. Sovyet Rusya’nın notası hususunda Vatan, şu düşüncededir: “Notayı hayra yormak, acele ve düşüncesiz bir hareket olur. Asıl gayenin, bizim basiretimizi gevşetmek ve hür dünya memleketleri arasındaki tesanütü çözmek olduğu muhakkak... Bu tuzağa düşmemek, gafil avlanmamak lazımdır. Kızıl Moskofluk, kendi isteğiyle ana siyasetini değiştirecek, asırlık emperyalizmden vazgeçecek değildir.”112 Vatan’a göre, Türkiye’nin batı devletleriyle yaptığı anlaşma ve paktlardan vazgeçmesi beklenemezdi ki bu, Sovyet politikasındaki yumuşamayı soğuk bir şekilde karşılayan DP’nin de görüşüydü. Vatan, milli bir siyaset olarak gördüğü komünizmle mücadele hususunda bir milli görüş ve hareket birliğinin gerçekleştirilmesi gerekliliğini sıklıkla savunur. Bu çerçevede içeriden ve dışarıdan gelebilecek komünizm tehlikesiyle sürekli savaşan 111 112 68 Vatan, 18 Ağustos 1950. Vatan, 15 Haziran 1953, “Moskova Ne İstiyor. bir yayın politikası benimser. Vatan kadrosundan Altemur Kılıç, bunu şu şekilde aktarır: “Ben, bugünkü dünyada iyi bir Türk vatanperverinin, iyi bir Türk gazetecisinin her şeyden evvel dışarıdan ve içeriden gelecek komünizm tehlikesiyle durmadan savaşması gerektiğine inanıyorum. Şimdiye kadar Ahmet Emin Yalman’ın direktifi altında elimden geldiği kadar bu vazifeyi yapmaya çalıştım. Diyebilirim ki gazetesine girdiğim andan itibaren beni her türlü ifrat cereyanlarla ve bunların başında da komünizmle mücadeleye tahrik eden Ahmet Emin Yalman olmuştur.”113 “Moskof emperyalizmine ve bunun yarattığı kızıl veba salgınına” karşı Ahmet Emin tehlikenin boyutlarına vakıf sivil bir kurmay heyet önerecek114, “komünizmin menfi ideolojisine müspet bir şekilde karşı gelmek için manevi silahlanmayı”115 fırsat olarak görecektir. Fakat aynı dönemde Ahmet Emin yörüngesindeki Vatan’ın, ABD siyasetinin bir uzantısı olarak yaptığı komünizm karşıtlığına rağmen, Nazım Hikmet’i kurtarma mücadelesinde baş rollerde olması da dikkat çekicidir. Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde olduğu 1949 yılında, Vatan’da Nazım Hikmet’le bir mülakat yayımlanmış, “Nazım Hikmet’in mert bir vatansever olduğu, Moskova’ya bağlı bir komünist ajanı olmadığı ve asla olamayacağı, haksız yere zindana atıldığı ve onun bu halinin devamının Türk milleti için bir leke olduğu ve serbest bırakılması gerektiği”116 (Tevetoğlu 1967:522) ilan edilmiş, Avukat Mehmet Ali Sebük’ün de, Vatan’da Nazım Hikmet’in affını isteyen yazılarının yayınına başlamasıyla Nazım Hikmet lehine bir kampanya açılmıştır. 113 Vatan, 22 Temmuz 1953, Kılıç, Altemur, “Komünizmle En Hassas Savaşı Yapan Adam”. Vatan, 29 Temmuz 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Milli Mukadderatın Sevk ve İdaresi”; 28 Kasım 1951, “Maskeli Tehlike”. 115 Vatan, 14 Mayıs 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Manevi Silah”. 116 Vatan, 19 Ağustos 1949, Yalman, Ahmet Emin, “Fikret ve Nazım Hikmet”; 20 Mart 1950, “Vehimlerin Pençesinden Kurtulmalıyız”. 114 69 Ancak Vatan’ın, Nazım Hikmet’in kurtarılma seferberliğine girişmesini, komünizmle mücadeleye hizmet yolunda bir hareket çerçevesinde gördüğü söylenebilir. Bu yıllarda ABD’nin Nazım Hikmet’in serbest bırakılması için girişimlerde bulunması (Güldemir 1990) da bu görüş dahilinde değerlendirilebilir. Nitekim sonraki süreçte, Nazım Hikmet’in 8 Nisan 1950’de açlık grevine başladığı sıralarda, Vatan bu açlık grevini, Moskova’nın emrine bağlı komünistlerin bir tahrik ve saldırı vesilesi dahilinde değerlendirerek117, “komünizme doğru ayağı kaymış bir kimseyi candan savunmakla üzerine aldığı mesuliyete son vermiştir” (Yalman 1997:Cilt 2 s. 1500). Vatan’ın, Amerika’yla ilişkilerinin ilerlemesi çerçevesinde komünizmle mücadeleye önem veren yayın politikası, 1950’lerin ilk yıllarında ağırlık kazanmışa da 1955’ten sonraki süreçte de devam etmiştir. Öyle ki Ahmet Emin Yalman’dan, 1957 yılının başlarında Asya Milletlerinin Anti-Komünist Birliği adını taşıyan genel toplantıda Türkiye’yi temsil etmesi istenmiştir (Yalman 1997:Cilt 2 s.1653-1654). Kongrenin davalarını candan benimsediğini söyleyen Yalman’ın kongreye dair röportajları bu dönem Vatan sayılarında yayımlanmıştır. Vatan’ın komünizm karşıtı yayını, 1953 yılında dönemin büyük ve etkin gazetelerinden Yeni Sabah’la uzun sürecek bir kalem kavgasını da beraberinde getirmiştir. 117 Vatan, 11 Mayıs 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Nazım Hikmet’e Açık Mektup – İki Yoldan Birini Derhal Seçmek Zorundasınız”. 70 1953 yılının Temmuz ayında, Vatan’ın “Millet Partisi’nin irtica cephesini desteklemek, totaliter bir komitecilik teşebbüsünün suç ortağı olmak”la118 suçladığı Yeni Sabah gazetesiyle Vatan arasında, sonraki aylarda dozu artacak bir tartışma başlamış olur. Vatan bu süreç içinde sayfalarının belli bir kısmını Yeni Sabah’a ayırmakta ve tuttuğu irtica yolunun ancak Moskova’nın yararına olduğunu belirterek, Yeni Sabah’ı ağır dille eleştirmektedir.119 Yeni Sabah’ın, yazarı Esat Mahmut Karakurt’u röportaj için Sovyetler Birliği’ne göndermesi, o dönem basınında büyük polemiklere yol açarken (Topuz 1996:160) komünizm karşıtı Vatan’ın, Yeni Sabah’a karşı bir saldırıya geçmesini kaçınılmaz hale getirmiştir. Vatan konuyu, Halk Partisi’ndeki bazı unsurların Yeni Sabahçılarla işbirliği içinde olduklarını söyleyerek ele almıştır. 8 Kasım 1953 tarihli Vatan konuyu şu şekilde değerlendirir: “Halk Partisi’ne mensup bazı müfrit unsurlar bu meselede umumi efkara karşı vaziyet olarak Yeni Sabah gazetesi tarafını tutmuşlar ve Halk Partisi’nin müfrit ve totaliter cenahı ile Yeni Sabah arasında gizli bir işbirliği hazırlığı bulunduğu hakkındaki şüpheleri teyit etmişlerdir... CHP’nin müfrit cenahı hesabına yüz kızartıcı bir şeydir.” Aynı yazının devamında Vatan, Ulus’un bunu DP’nin tahrikleri olarak göstermesini de eleştirmektedir. “Ulus gazetesi bu korkunç gafı var kuvvetiyle destekliyor ve şüpheli bir gazetecinin hareketlerine karşı beliren hassasiyeti, DP’nin tahrikleri mahsulü 118 Vatan, 7 Temmuz 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Bir Meslek Hayatının Hakiki Manzarası”. Vatan, 16 Temmuz 1953, Apaydın, Burhan, “Bünyemizi Zehirleyen Siyasi Parazit: MP”; 18 Temmuz 1953, “Yeni Sabah’ta Son İrtica Çığlıkları”; 5 Temmuz 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Bir Şifre Anahtarı”. 119 71 olarak göstermeye çalışıyor. Ulus şunu unutuyor ki, Yeni Sabah’ın sokaklarda Moskova ilanlarına karşı ilk hücum CHP’ye mensup Dünya gazetesinden gelmiştir.” Vatan’ın, komünist tehlikeye duyduğu hassasiyet nedeniyle Yeni Sabah’la girdiği kavgaya Ulus’u da dahil etmesi, bu mücadelenin bir yönüyle de Babıali’nin köklü gazeteleri arasındaki iktidar–muhalefet yanlılığı olarak görülmesini de doğurmaktadır (Karaca 1998:211). Nitekim Yeni Sabah, Vatan’a karşı suçlamaları içeren cevaplarını sadece yazılarıyla değil, karikatürleriyle de verirken, bu karikatürlerde Vatan’ın DP ile yakınlığı işlenmiştir.120 1953 yılı Kasım ve Aralık ayları boyunca gazeteler arasında karşılıklı olarak sürdürülen bu kavga, bir süre sonra Yeni Sabah sahibi Safa Kılıçoğlu ile Vatan sahibi Ahmet Emin Yalman’ın karşılıklı atışmaları halini almıştır. Yeni Sabah, Yalman’ın kişiliğine yönelik saldırıya geçerek, Yalman’ı Vatan ve millet haini olarak nitelemiş121, Vatan ise “Şüpheli Bir Adamın, Şüpheli Hayatının İçyüzü” başlığıyla Safa Kılıçoğlu’nu hedef alan ağır bir yazı yayımlamıştır. Kılıçoğlu’nun aslında Mehmet Safaeddin Seyfaf adlı bir polis memuru olduğu belirtilirken, irtica cephesinin, Millet Partisi’nin, Kürtçülük cereyanının başlıca naşiri olduğu söylenmektedir.122 1.1.1.1.3. Liberal Politikaların Desteklenmesi Vatan gazetesinin 1950-1955 arası dönemde DP iktidarını savunmasının ardındaki nedenler irdelendiğinde, hükümet programlarında özel teşebbüse ve 120 4 Aralık 1953 tarihli Yeni Sabah’ta Ratip Tahir tarafından çizilen karikatürde Başbakan Adnan Menderes’in gözlük camında Ahmet Emin Yalman’ın resmi vardır. Bu karikatürün altında da göz bebekleri yazmaktadır. 121 Yeni Sabah, 16 Kasım 1953, “Müseccel Vatan Haini Ahmet Emin Yalman’a Cevabımız”. 122 Vatan’ın Safa Kılıçoğlu’na yönelik saldırısıyla ilgili bkz. Vatan, 14 Kasım 1953; 17 Kasım 1953. 72 yabancı sermayeye önemle yer veren liberal anlayışın büyük payı olduğu görülmektedir. Mayıs 1950 yılında DP idaresinde yeni iktidarın başa geçmesiyle, 1950 yılı sadece siyasi açıdan değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da bir dönüm noktası olarak ele alınmaktadır. Yeni iktidarın ekonomi politikası liberal görüşlere dayanmaktadır. Bu görüş, DP programında açıkça belirtilmiştir.123 Esasen Türkiye’nin ekonomi politikasına ilişin bu değişiklik, 1950 yılından daha önceye, II. Dünya Savaşı sonrasına tekabül etmektedir. Nitekim Türkiye’nin Batı yanlısı dış siyaseti, ekonomik bakımdan da liberalizasyon siyasetiyle yansımış ve DP idaresinden önceki CHP iktidarı, bir dizi liberal icraat gerçekleştirmiştir. CHP iktidarınca özel sektör sürekli olarak tatmin edilmiş ve “dış siyasetle birlikte, denetim ve engelleri kaldırarak yabancı sermayeyi ülkeye çekme süreci başlatılmıştır” (Ahmad 2002:145). Ancak bunlar, liberal ekonomiyi savunan Ahmet Emin Yalman’ın Vatan gazetesince yeterli görülmemiştir. CHP’nin 1950 genel seçimleri öncesinde, gelecek dört yıl içinde neler yapacaklarını bildirdiği beyanname iktisadi devletçiliğin sınırlanması ve özel teşebbüs ile yabancı sermayeye geniş imkanlar veren hükümler içermesi bakımından, önemli bir adım olarak kabul edilmekle beraber CHP “bir eliyle verdiğini diğer eliyle almakla” suçlanmaktadır. Yalman’ın bu beyannameye ilişkin başyazısı CHP’yi bu vaatlerinden dolayı eleştirir mahiyettedir. Çünkü Yalman’a göre CHP’nin asıl zihniyeti, özel teşebbüsü devletleştirmek ve kırtasiye çemberi içine alarak gelişimini engellemektir.124 123 1950 seçimlerinin hemen akabinde DP sözcüsü Muhlis Ete, partisinin ekonomik politikasını; “bize göre devletin iktisadi siyaseti, hususi mülkiyete dayanan, ferdin iktisadi hürriyetlerini koruyan ve iktisadiyat sahasında hususi teşebbüsü esas tutan bir rejimdir” şeklinde ifade etmiştir (Gönlübol, 1996:453). 124 Vatan, 29 Nisan 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Millete Vaatleri”. 73 Ahmet Emin’in köşesinde başyazısı yayımlanan Adnan Adıvar da, partilerin seçim beyannamelerini değerlendirirken ana etmen olarak iktisadi etkenleri görmüştür. Asıl kaygının anayasanın tadili olması gerektiğini belirten Adıvar’a göre, anti-demokratik olarak nitelediği devletçilik ilkesi anayasanın ilgili maddesinden çıkarılmalıdır. Çünkü Adıvar’a göre bu ilke, CHP’nin altı ok dediği umdelerinden başka bir şey değildir. “Bu demektir ki, bu altı şiardan birisine bile uymayan bir partinin bu memlekette teşekkülü mümkün olamaz. Mesela bir parti çıkıp benim değil, fakat bu sütunların asıl sahibi olan zatın fikrini kabul ederek devletçilik aleyhinde ve serbest iktisat dilinde bir maddeyi programına açıktan açığa koymak isterse koyamaz... işte bunun içindir ki partiler bu memlekette hakiki bir demokrasi kurmak istiyorlarsa iktidarı eline alanlar ancak Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik gibi amme nizamına taalluk eden esasları bırakarak diğerlerini kaldıracaklarını açıkça söylemelidirler. Mesela devletçiliği o maddeden çıkarmazsak gördükleri işler, gezip tozdukları yerlerde söyledikleri sözler tamamen serbest iktisat taraftarı olduklarını gösterenler parti programlarında bu noktayı çekingen bir surette zikretmekten başka bir şey yapamazlar.”125 Birinci Menderes hükümetinin programındaki liberal hükümler, Vatan’ın programı hür fikrin cesaretle yükselen sesi olarak algılamasını doğurur. 29 Mayıs günü TBMM’ye sunulan DP iktidarının ilk hükümet programından “İnsanlığı Sevindirecek Bir Program” başlıklı başyazıda övgüyle söz edilmiştir. Programın, özel girişim alanının mümkün olduğu kadar genişletilmesi ve devlet işletmelerinin özel girişime devredilmesi, yabancı sermayenin teşvik edilmesi yönündeki hedefleri, 125 74 Vatan, 7 Mart 1950, Adıvar, A.Adnan, “Partilerin Seçim Beyannameleri”. “memleket için tabi olan iktisadi sistemi seçmek ve kabul etmek cesaretini gösterdiğinden dolayı yeni kabinenin candan tebrik edilmesini” sağlayacaktır.126 Ahmet Emin Yalman, yazılarında sosyalizm ile liberalizm karşılaştırmasını birçok kereler yaparken,127 ülkenin kaderini özel teşebbüs olarak belirleyen yeni hükümeti pusuda bekleyen komünistler, devletçiler ve kırtasiyecilere fırsat vermemek konusunda uyarma gereği duyar. Liberal ekonominin nimetlerinin sayıldığı yazılarında, Adnan Menderes kabinesini “özel teşebbüs ve rekabet istikametinde takip ettiği geniş görüşlü siyasetten dolayı”,128 serbest ticaretin olumlu vasıflarını uygulayabilecek bir güç olarak görür. Bu bağlamda DP iktidarının liberal icraatları, Yalman’ın liberal özleyişlerine cevap verebildiği ölçüde ve dönemlerde gazetesi Vatan, hükümeti isabetli bir siyasetin takipçisi olarak adlandıracak ve destekleyecektir. Vatan’ın CHP’ye karşı duruşu da, Yalman’ın deyimiyle CHP’nin “komünistliğe has bir devletçilik” sistemini savunmasından kaynaklanacaktır. Serbest teşebbüs ve rekabete yapılan hücumlar (ki bu Yalman’a göre hürriyet sisteminin ruhuna yapılmaktadır) nedeniyle, CHP adına yapılan muhalefet çok acemice ve ikna kudretinden tamamıyla mahrum bulunacaktır. Özel girişim ve serbest ticaretin yüceltilmesine dayanan bu liberal anlayışı, ABD ile iyi ve olumlu ilişkilerin geliştirilip güçlendirilmesini savunan Yalman’ın ve dolayısıyla Vatan’ın bu anlayışlarının bir uzantısı olarak görmek mümkündür. Zira CHP’nin 1930’lu 126 Vatan, 30 Mayıs 1950. Vatan, 31 Mayıs 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Yükselen Sesin Manası”; 20 Haziran 1950, “İktisadi Gafletlerin Hikayesi”; 9 Eylül 1953, “Liberal Zihniyet”. 128 Vatan, 14 Ağustos 1950, “Hür Ticaretin Nimetleri”. 127 75 yıllarda oluşturduğu “devletin ekonomik yaşama kamu yararı adına müdahalesi” biçiminde özetlenebilen ekonomik politikasına bir tepki olarak beliren DP’nin liberal politikası, Türkiye’nin o dönem yanında bulunduğu ABD ve İngiltere’nin de isteklerine uygundur (Çavdar 1983:2070-2071). II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerinin en belirgin özelliği batılı devletlerden dış yardım almak için kurulan ilişkiler olmuştur (Gönlübol 1996:473-474). DP iktidarı süresince bu ilişkilerin, ABD yönünde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu genel politikaya uygun olarak Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına faydalı olacağı görüşünden hareketle, yabancı sermayenin ülkeye girişinin önündeki engeller kaldırılmaya çalışılmıştır. DP’nin iktidara gelmesinden sonra, 1950 ve 1951 yıllarında çıkarılan kanunlarla yabancı sermayenin ülkeye girişini daha cazip hale getirecek bir düzen kurulmaya çalışılmıştır. Yabancı sermayenin ülkeye girişini kolaylaştıracak düzenlemeleri Vatan, Amerika ile dostluğumuzu geliştirip ilerletecek büyük fırsat olarak görmüş ve yabancı sermayenin teşvik edilmesine ilişkin yayınlarını yoğunlaştırmıştır. Nitekim Yalman’ın, eski tek parti idaresini “memlekete bir nevi demir perde zihniyeti yaratmakla” suçlamasının gerisindeki neden, yabancı sermayeye kapıların kapatılması olmuştur. Buna karşın mevcut iktidarın olumlandığı görülür: “Yeni iktidar, bu menfi gidişe zıt düşüncelerle ortaya çıkmış, dünyanın müşterek hayatına karışmak arzu ve meyilini göstermiş, ecnebi sermayesine kapılarımızı seve seve açacağımızı bildirmiştir. Bu niyetin ilk müspet tezahürü olarak da ecnebi 76 sermayesine teminat verecek ve memleketimizde iş tutmayı cazip gösterecek bir konum hazırlamıştır.129 Ancak 1 Ağustos 1951’de yürürlüğe giren Yabancı Yatırım Kanununu, Yalman olumsuz bir teşvik olarak nitelendirmiştir: “... Serbest teşebbüs bayrağı altında iktidara gelen Demokrat Parti’nin uzun tereddüt ve uğraşmalardan sonra ecnebi sermayesi mevzuunda giriştiği hareket, yeni bir teşvik sistemi meydana getirecek yerde, koyu devletçi Halk Partisi’nin kanuna dair bir kararnameyle zaten temin ettiği geniş imkanları, ancak kat kat tehdit etmekle kalıyor.”130 İktidarın eleştirildiği bu yazı, dönem itibariyle bakıldığında Yalman ile DP arasında kısa süren uzaklaşma dönemine tekabül etmektedir. Başbakan Menderes, Fuat Köprülü ve diğer DP liderleri ile 1945 ile 1950 arasında ve 1950 seçimleri sonrasında devam eden sıkı işbirliğinin yarattığı yakınlık, parti iktidara geçtikten bir süre sonra Yalman’ın Vatan sütunlarında yazdığı bazı tenkit yazıları neticesinde biraz soğumuştur (Yalman 1997:Cilt 2 s.1544). Vatan’da iktidara karşı bir müddet süren hücumların gerisinde, DP’nin ABD ile ilişkileri riske sokacak nitelikteki siyasi davranışlarını görmek mümkündür. Zira bu, Ahmet Emin tarafından da dile getirilmektedir. Menderes’in ABD tarafından gönderilen yabancı uzmanlara sıcak bakmaması ve hatta Dünya Bankası’nca gönderilen Hollandalı maliyeci Lifting’ten faydalanılmayarak gönderilmesi, Yalman’a Menderes’e yönelik olarak; “... Kendi iktisadi görüşlerine güvenmek ve dünyanın ne büyük çapta iki iktisadi ve mali uzmanı ayağına geldiği ve emrine hazır durduğu halde bunları hiçe saymak suretiyle çok hatalı yollar tuttu” (Yalman 1997:1538-1540) dedirtecektir. 129 130 77 Vatan, 17 Mayıs 1951, Yalman, Ahmet Emin, “Ecnebi Sermayesi Nasıl Gelir?”. Vatan, 9 Ağustos 1951, Yalman, Ahmet Emin, “Menfi Bir Teşvik”. Bu süreç içerisinde Vatan, yabancı uzmanların gerekliliği hususunu önemle işleyecek, verimli bir idare cihazı kurmanın yegane yolu olarak yabancı uzmanlardan yararlanmayı görecektir. Kore’ye asker sevkıyatı sebebiyle ABD nezdinde itibarımızın yükseldiği kanısında olan Vatan, Ahmet Emin Yalman’ın deyimiyle; “Mehmetçiğe layık bir hale gelmeliyiz” diye feryatlar koparacaktır. Ancak ABD’nin Türk hükümetine güvenini yenileyip, Yalman’ın deyimiyle Türk-Amerikan dostluğunun altın devrinin başladığı 1952 yılı, Vatan’ın da DP hükümeti ile yeni işbirliğinin başlangıcı olmuştur.131 Zira “Amerikalı iş adamları ve iktisatçılarının önerileri doğrultusunda hazırlanan” (Oran 2003:554) 18 Ocak 1954 tarihli Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ve 7 Mart 1954 tarihli Petrol Kanununun hazırlıklarına başlanması ile yeni ticaret rejiminin ilanı, Vatan’ın Menderes kabinesine, “yıldırım şeklindeki gelişmelerimizin” başlıca sırrını teşkil eden liberal zihniyeti benimsemesi sebebiyle övgüsünü getirecektir.132 1954 yılı başlarından genel seçimlere kadar geçen süre dahilinde, DP ile CHP’yi iktisadi anlayışları açısından karşılaştıran yazılar dikkat çekmektedir.133 Vatan imzasıyla çıkan başyazı, gazetenin iki siyasi parti arasından tercihini açıkça DP’den yana kullandığının da bir göstergesidir. CHP’nin Petrol Kanununun kapitülasyonlara zemin hazırlayacağını söyleyerek devlet işletmeciliğini savunması, 131 - Büyükelçiliğe ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu ve güney işleriyle uğraşan başkan yardımcısı George Mac Ghee’nin getirilmesi Vatan sütunlarında 1952 yılı arifesinde ABD’nin bize yakınlık göstermeye başlaması ve Amerikan-Türk işbirliği köprüsünü genişletme çabası olarak değerlendirmesini getirmiştir (Vatan, 31 Aralık 1951, “Amerika ile Elele”). - Mac Ghee’nin Türkiye’nin iktisadi haline ilişkin çizdiği olumlu tablo için bkz. Vatan, 11 Eylül 1952, “Hayırlı Bir Ortaklık”; 12 Eylül 1952, “Amerika Sefirinin Çizdiği Levha”. 132 Vatan, 4 Eylül 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Yeni Ticaret Rejimi”; 17 Eylül 1953, “Yabancı Sermaye Teşvik Ediliyor”; 8 Ekim 1953, “İktisadi Hayatımız Nerededir ve Nereye Doğru Gidiyor”; 9 Ekim 1953, “Düzyola Çıkmak İçin Başvurulacak Tedbirler”; 10 Ekim 1953, “Müspet bir İktisadi Siyasete Dair Bazı Fikirler”. 133 Vatan, 15 Ocak 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Yarınki Milli Sermaye”; 12 Şubat 1954, “Korkunç Bir Baltalama Hareketi”; 6 Mart 1954, “Yersiz Tenkitler”. 78 Vatan tarafından gülünç bulunurken, CHP demagoji yapmakla itham edilmiştir. Vatan 1950’de olduğu gibi, 1954’te de CHP’nin iktidarı almasını istemezken, liberal zihniyeti benimsememiş gördüğü CHP’nin muhalefetliğini de beğenmemektedir: “Muhalefet her şeyi inkar etmek manasına gelmez. İktidarın başarılarını takdirle karşılamak muhalefeti zayıflatmaz. Bilakis her şeyi tenkit etmek kuvvetten düşürür... Ecnebi sermayeyi teşvik, Petrol Kanunları münasebetiyle ‘istiklal elden gidiyor’ diye yersiz yaygara koparmak... Muhalefet bu demek değildir.” 12 Şubat 1954 tarihinde “Korkunç Bir Baltalama Hareketi” başlığıyla çıkan başyazıda özel teşebbüs ve yabancı sermaye aleyhtarlığını, bir seçim propagandası olarak gören CHP’nin ihtiraslarının, milli menfaati tehdit altında bıraktığı ifade edilmektedir. Bunun, Amerikan çevrelerine Türkiye’de bir yabancı düşmanlığının varolduğu intibaı vermesinden duyulan endişe de yazının devamında dile getirilmektedir. Nitekim Vatan’ın aynı tarihli sayısında, CHP’nin bu söylem ve yayınlarının Amerika’daki tepkilerine de geniş yer ayrıldığı görülmektedir.134 134 79 Vatan, 12 Şubat 1954, “Cumhuriyet Halk Partisi Yayınlarının Amerika’daki Tepkileri”. 2. BÖLÜM VATAN GAZETESİNİN DEMOKRAT PARTİYE MUHALEFET DÖNEMİ (1955-1960) 2.1. VATAN’IN DP İKTİDARINA MUHALEFETİ 1954 yılından sonraki DP dönemi, Vatan’ın mevcut iktidara muhalefet eden bir yayın siyaseti takip ettiği devre olmuştur. 1950 ile 1954 arasında, Vatan’ın hükümetle sıkı bir işbirliği halinde bulunmasına ve muhalefetin iktidara yönelik hücumlarına karşı bir kalkan vazifesi görmesine karşın, başarının iktidarın başını döndürdüğü gerekçesiyle gazete, sonraki süreçte iktidarın karşısında yer almıştır. Ahmet Emin Yalman’ı, isim babası benim dediği DP ile karşı karşıya getiren sebepler, Vatan’ı da iktidarı destekleme devresinden muhalefet etme devresine geçiren sebepler olmuştur. 1955 yılının başlarında İçişleri Bakanı Namık Gedik’in, Vatan’ın iktidara yönelik tenkitlerine ilişkin Yalman’a söyledikleri, gazetenin iktidara karşı tutumunda Batı yanlısı siyasetin belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır. Gedik şöyle demektedir: “Gazeteniz iktidarın bazı tutumlarını beğeniyor fakat bilhassa hürriyet davasında aleyhimize olarak acı tenkitlerinin arkasını bırakmıyor. Biz bunu istemiyoruz, 1945 ile 1950 arasında olduğu gibi sizinle devamlı el ele yürümek arzusundayız... Siz öyle sanıyorsunuz ki Batı memleketlerinde rejimimizin tutumu hakkında hüküm sürecek düşünceler bizi ürkütür ve tutmaya karar verdiğimiz yoldan alıkoyar. Böyle bir zannı her zaman için kafanızdan atınız. Biz gidişimizi kendi görüş ve inancımıza göre ayarlarız. Batı memleketlerinin buna ne diyecekleri umurumuzda değildir” (Yalman 1997:Cilt 2 s.1643). DP’ye, “Batının ne diyeceğine aldırmayarak, kendi kendini inkar etmiş oldu” diyen Ahmet Emin Yalman, iktidarın icraatlarının Batıyla gelişen ilişkileri sekteye uğratacağından hareketle hükümete karşı muhalefet görevini, Vatan gazetesi aracılığıyla üstlenmiştir. Bu çerçevede Vatan’ın, iktidarı ilk yıllarında desteklemesine vesile olan sebepler, sonraki yıllarda muhalefetinin gerekçesi olacaktır. Hükümetin ABD ile ilişkileri zora sokacak her icraatı, Vatan’ı iktidara karşı muhalefete yöneltecektir. 2.2. VATAN MUHALEFETİNİN ANA NOKTALARI DP İktidarının iç politika alanında demokrasiye aykırı baskı politikaları, dış politikada bir dönem ABD’den uzaklaşılması ve iktisadi durumun eskisi gibi ABD’den kredi alabilecek güvene mazhar olamaması gibi temel sebepler, Vatan muhalefetinin ana noktalarını oluşturmaktadır. 2.2.1. İç Politika 1950’li yılların ikinci yarısı, Vatan gazetesinin önceleri yanında yer aldığı iktidardaki DP’ye muhalefet ettiği bir devre olmuştur. Öyle ki Vatan’ın bu muhalefeti, 15 Ekim 1955 tarihli DP kongresinin ardından başyazar Yalman’a “büyük ümitlerle beş yıl müddetle tek partiye karşı savaşını yaptığım Demokrat Parti’nin cenazesinde bulunmak hissini duydum” (Yalman 1997:Cilt 2 s. 1650) dedirtecektir. Dolayısıyla Yalman’ın, “DP iktidarı döneminde, hapse mahkum olduktan sonra DP’ye karşı olağanüstü bir kin ve nefret hissine kapıldığı” (Demirer 1995:350) savunusu geçerli değildir. Yalman, gazetesi Vatan’da DP iktidarına karşı etkin bir muhalefete geçtiği için, bu muhalifliğinin bir sonucu olarak hapse mahkum olmuştur. 81 Bu süreç içerisinde Vatan, parti içerisinde İspat Hakkı’nın tanınmasını isteyen milletvekilleriyle beraber olacak, bu hareketin genişleyerek Hürriyet Partisi’ne dönüşmesini de desteleyecektir. Vatan’ın iktidar partisine muhalif bir yayın takip etmesi, onu iktidar organı basınla da karşı karşıya getirecektir.135 Bu çerçevede iktidarın Ankara ve İstanbul’a çıkan iki organı Zafer ve Havadis gazeteleriyle başlayan bu karşılıklı kalem kavgaları, Vatan’ın tek partiye muhalefet bayrağı açtığı dönemde olduğu gibi, Ahmet Emin Yalman’ın kişiliğine yönelik suçlamalara dönüşmüştür. Bu suçlamalarda en çok ağırlık verilen ise, Yalman’ın mütareke devrinde Amerikan mandası taraftarı olduğu olmuştur. Zafer gazetesi Vatan tarafından iktidarla basının arasını bile bile açmakla suçlanırken, Ahmet Emin Yalman’a yönelik aleyhte yazıları nedeniyle de tek parti dönemindeki Ulus’a benzetilecektir: “Zafer gazetesinin nüshasını okurken bana öyle geldi ki Ulus gazetesinin 1946’da çıkan bir sayısıyla karşılaşmış bulunuyorum. Aynı zavallı kalemşor dili, bana karşı aynı nevi hücumlar, aynı sözler, aynı tahakküm zihniyeti...”136 Bu yolla DP iktidarını da eleştiren Vatan, onu da tek parti dönemindeki CHP ile eş tutmuştur: “Eğer Zafer gazetesi ipi koparıp birkaç zavallı kalemşorun elinde akıntıya kapılıp gitmiyorsa, müfrit ve totaliter hizbin görüşlerini günü gününe aksettiriyorsa Demokrat Parti’nin istikbali hakkında kan ağlamak icap eder. Zafer’in aynasında simasını gördüğümüz siyasi parti, 1945’te Ulus sütunlarına kinlerini döken, tahakküm emellerini aksettiren tek partiye ikiz bir kardeş kadar benziyor.”137 135 Vatan, 19 Nisan 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Sükuttan Sükuta”; 7 Mayıs 1956, “Habere İnanmıyorum”; 26 Temmuz 1957, “Tarafsızlıkta Mihenk Taşı”; 15 Kasım 1957, “Zafere Cevap”. 136 Vatan, 3 Mayıs 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Kalemşor Dili”. 137 Vatan, 25 Mayıs 1956, “Bir Yarılın Safhaları”. 82 Zafer ise, “Buhranımıza Çare” başlıklı yazı dizisini138 eleştirerek, Vatan’ı “Demokrat Parti iktidarda bulundukça Amerika’nın bize kredi açmasının mümkün olamayacağı” yönünde bir fikir telkin etmeye çalıştığı gerekçesiyle suçlayacaktır.139 Zira Vatan’ın DP iktidarına muhalifliği tam da bu noktada, Türkiye’nin Amerika ile ilişkileri çerçevesinde toplanmaktadır. İktidar organı Zafer’in Vatan’a yönelik böyle bir suçlama getirmesinin ardında, 1955’ten sonra siyasal alanda ABD ile yaşanan bazı sorunları görmek mümkündür. Bu sorunlar genellikle ABD’de faaliyet gösteren hükümet dışı kuruluşların ve gazetelerin Türkiye’ye ilişkin girişimleri sonucunda ortaya çıkmıştır. 1955’te New York Times gazetesinin, Türkiye’de basına uygulanan sansürü eleştiren bir yazı yayımlaması ve Associated Press Ajansı’nın cumhurbaşkanı Celal Bayar’a bir telgraf göndererek, tutuklu bulunan gazetecilerin serbest bırakılmalarını istemesi, işçilerin çalışma saatleri iyileştirilene kadar Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardım yapılmak istenmemesi (Oran 2003:561) gibi iki ülke arasında siyasal gerginliğe neden olan DP icraatları, Vatan tarafından şiddetle eleştirilmiştir. DP iktidarının 1956 yılının ortalarına doğru açtığı baskı politikası döneminde (Eroğul 1998:188) basını dizginlemeye yönelik iki kanunun kabulünü Vatan 7 Haziran 1956 tarihli sayısında “Karanlık Devre Başlıyor” manşetiyle duyurmuştur. Bu ve sonraki süreçte basın hürriyetine ilişkin yazılara ağırlık veren Vatan’ın,140 bu iki kanunu hazırlayan hükümetin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’nün muhalefet 138 Bkz. 9 Ağustos 1956-14 Ağustos 1956 tarihli Vatan sayıları. Vatan, 17 Ağustos 1956, “Zafer’e Cevap”. 140 Vatan, 7 Haziran 1956, “Basın Hürriyeti”; 10 Nisan 1960, “Tedbirler Belli Olmaya Başlıyor”; 13 Haziran 1956, “Samimi Bir Tavsiye”; 9 Kasım 1957, “İktidar Basına Ateş Saçıyor”; 27 Kasım 1957, “Basın Hürriyeti Hatta Mevcudiyeti tehlikededir”; 2 Haziran 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Her şeyin Başı Hür Basın”; 2 Haziran 1956, Bağlum, Kemal, “Basın Kanunu Tasarısı Büyük Teessür Yarattı”; Ada, İhsan, 4 Haziran 1956, “Elveda Hürriyet Elveda”; 18 Temmuz 1959, Kuran, Alp, “Haksız Neşir Yasakları”. 139 83 yıllarındaki basın hürriyeti anlayışı ile iktidarda bulundukları dönem içerisindeki basın hürriyeti anlayışını karşılaştırması da, iktidara cephe alış açısından dikkat çekicidir.141 Vatan, hükümetin basını tehdit altına alan tedbirlerini Amerika ile ilişkiler bağlamında ele almış ve bu son düzenlemeleri ABD nezdinde itibarımızı tüketecek gelişmeler olarak değerlendirmiştir. Buna ilişkin başyazıda şöyle denilmektedir: “1954 seçimlerinin arifesinde Cumhur reisi Celal Bayar tarafından Amerika’da yapılan basın konferansını hatırlıyorum. Hür ve demokrat Türkiye’ye bu konferanslarda ne kadar güven ve sevgi gösteriliyordu. Seçimlerden sonra başvekil Adnan Menderes Amerika’ya uğradı. Aynı yakınlık tezahürü ile karşılaştı. O günlerden ancak iki yıl geçmiştir. Fakat ne kadar çok hata ile dolu iki yıl... Bir hür memleket sıfatıyla olan milletlerarası itibarımızı tüketecek usuller, beka imkanlarımızı tehdit edecek kadar zararlı sayılmalıdır. Son tahditler baştan aşağı kırıcıdır.”142 Bu süreçte Vatan’ı iktidarla karşı karşıya getiren bir başka sebep, Başbakanın dini mevzulara ağırlık veren konuşmaları olmuştur. İktidarı din istismarcılığı yapmakla suçlayan Vatan, Demokrat Parti’nin Malatya suikastının ardından büyük bir hassasiyetle ele aldığı laiklik anlayışı ile sonraki laiklik anlayışını karşılaştırarak, böylelikle muhalefetinin sebebini de açıklamış olmaktadır.143 141 Vatan, 7 Haziran 1956. Vatan, 4 Ocak 1957, “Hükümet ve Gazeteler”. 143 Vatan, 12 Ocak 1956, “Menderes laikliği Daha Önce Nasıl Anlıyordu?”; 16 Ocak 1956, “Fazilet Güneşi”. 142 84 Başbakan Menderes’in 7 Ocak 1956 tarihli Konya Nutku Vatan sütunlarında endişeyle karşılanmış ve eleştirilere maruz kalmıştır: “Başvekil Adnan Menderes, Konya Nutkuyla dini politikaya alet etmek cereyanına yeniden kapılmıştır... Laiklik Türk rejiminin temel taşlarından biridir. Politika hesaplarıyla bundan tavizlere başlanırsa nereye varacağını kimse kestiremez. Milli birliğe en çok muhtaç olduğumuz bir zamanda dini politikaya alet etmek yüzünden bir ikilik cereyanı yaratılması, basiretli bir devlet adamına ve mesul bir hükümet reisine yakışacak bir hareket tarzı değildir.”144 Vatan’ın iktidara muhalif bir tutum sergilemesi, birebir DP’ye olan husumetinden değil, ABD ile ilişkileri olumsuzlayacak her icraatı güçlü ve etkin bir biçimde eleştirmesinden kaynaklanmaktadır. Zira 1956 yılının Ocak ayında Türkiye ile Amerika arasındaki iktisadi görüşmelerin başladığı bir evrede, Vatan ülke içerisinde ılımlı bir hava yaratma çabasında olmuştur. “Çıkmazdan Çıkalım” başlığıyla çıkan yazısında Ahmet Emin Yalman, “Amerika’nın halimize alaka göstermesini iyi niyetin ve dostluğun bir ifadesi diye karşılamalı ve cankurtaran gibi sarılmalıyız”145 derken, bir başka yazısında “Amerikan heyetinin ziyaretinin arifesinde birbirimize girmemiz gaflettir, günahtır”146 diyecektir. Ancak DP iktidarının sertlik politikasına dönerek adalet, basın, üniversiteler ve muhalefete karşı yeni tedbirlere başvurduğu 1956 yılının Nisan-Mayıs ayları (Eroğul 1998:192) Vatan’ın da iktidara yönelik eleştirilerini arttırdığı bir evre olmuştur.147 Hükümetin üniversiteyi baskı altında tutmaya yönelik tedbirleri karşısında “Meclis ve 144 Vatan, 9 Ocak 1956, “Politika Tavizleri”. Vatan, 19 Ocak 1956. 146 Vatan, 27 Ocak 1956, “İlk Vazife”. 147 Amerikalı İktisatçı Max Thornburg’un “kalkınmanız için daha iyi bir hükümete sahip olmanız lazım” yönündeki demeci bu dönem Vatan sütunlarında yer almıştır. Bkz. Vatan, 21 Mart 1956. 145 85 Üniversiteler” başlıklı başyazı DP’yi totaliterlikle itham etmiştir.148 Hükümetle kavgasını Zafer gazetesiyle karşılıklı atışmalar dahilinde yürüten Vatan, 23 ve 24 Ocak 1956 tarihli sayılarında Zafer’in üniversiteye hücumunu manşete taşımıştır.149 Ülkeyi “hür dünya” olarak adlandırdığı demokrasilerden uzak tutacak her girişimin karşısında yer alan Vatan, bu bağlamda “hür dünya”nın demokrasi düzenine yaklaştıracak her girişimin de destekleyicisi olmuştur. İç politikadaki gelişmeler bu eksende değerlendirildiğinde, 1957 yılı başında CHP’nin DP ile barış için çabalaması, Vatan’ın sütunları aracılığıyla milli birliği temin için Adnan Menderes’i göreve çağırmasına vesile olmuştur.150 Zira Eisenhower Doktrini çerçevesinde Türkiye ve ABD ikili ilişkilerinin gelişeceği bir ortamda151 ülkenin milli gayeler etrafında birleşmesi Yalman tarafından gerekli görülmüştür. “Menderes’in Karar Saati” başlıklı yazıda şöyle denilmektedir: “Adnan Menderes teşebbüsü ele alırsa, memleketin muhtaç olduğu normal şartları meydana getirmek üzere harekete geçerse, sıkıntı ve üzüntülerin sebeplerini ortadan kaldırırsa, esaslı bir ıslahat devrinin kapısını açarsa; yalnız İnönü’yü ve Halk Partisi’ni değil, bütün muhalif partileri, bütün gazeteleri, bütün umumi efkarı istesinler istemesinler yardımcı mevkiine koyar, Türkiye’de bütün kuvvetlerin ve imkanların milli gayeler için seferber edilmesi çığırı açılır, zaman, kuvvet, para, fırsat israfları sonuna gelir, 148 Vatan, 25 Ocak 1956. Vatan, 23 Ocak 1965, “Zafer Üniversiteye Karşı Ağır Hücumlara Devam Ediyor”; 24 Ocak 1956, “Profesörlerin Zafer’e Verdikleri Cevap”. 150 Vatan, 4 Mart 1957, “Politikamızda Mart Havası”; 10 Mart 1957, “Tatlı Dil Devri”; 13 Mart 1957, “Gerçek Devlet Kuruluyor”. 151 Eisenhower’in temsilcisinin Ankara’yı ziyaretinde “Amerika, Türkiye’nin kuvvetli bir dost olduğunu bilmektedir” yönündeki demecini Vatan manşetten vermiştir. Bkz. Vatan, 21 Mart 1957. 149 86 ahenk, istikrar ve verimli çalışmalar bakımından Türkiye; tam Eisenhower planının tatbike geçtiği sırada, her itibarla bir örnek memleket manzarası alır.”152 1957 seçimlerini Demokrat Parti’nin kazanmasıyla muhalefetine devam eden gazete, 27 Aralık 1957’de kabul edilen yeni içtüzük, henüz tasarı halindeyken tepkisini ortaya koymuştur. İçtüzüğün muhalefeti çalışamaz hale getirdiğini belirten Vatan153, Anayasa hukukçusu Prof. Hüseyin Nail Kübalı ve Tarık Zafer Tunaya’ya başvurarak, bu hukuk otoritelerinin “içtüzük hükümlerinin demokratik rejim ve zihniyetle kabili telif olmadığı” yönündeki beyanatlarını yayımlamıştır.154 “Hakimiyet Hala Milletindir” başlıklı yazısında Özcan Ergüder içtüzük tadilatının özünü şöyle aktarır: “Anayasanın temel prensiplerine tamamen aykırı olarak yapılan bu değişiklikten maksat, milletin hükümeti murakabe ile vazifelendirdiği vekillerinin vazifelerini yapmamalarını sağlamaktır. Evvelki devrede 60 muhalif milletvekilinden rahatsız olan iktidar, bunlardan kurtulmak için erken bir seçim yapmış fakat netice kendisi için eskisinden de fena bir hal arz edince millete yaptıramadığı işi bu sefer doğrudan doğruya ve alenen kendisi yapmak istemiştir. İşte içtüzük tadilatı meselesinin özü kısaca budur.”155 Vatan’ın iktidara sert eleştiriler getirmesi, 1958 yılı başında Menderes’in Yalman’a 1952-1954 arasında olduğu gibi işbirliği teklifi etmesini getirmiştir. Ancak bu beraberlik gerçekleşmemiş, gazetenin iktidara eleştirilerinin devamı, onu muhalefete yaklaştırmıştır. 152 Vatan, 15 Mart 1957, Yalman, Ahmet Emin. Vatan, 11 Aralık 1957. 154 Vatan, 12 Aralık 1957, “Anayasacılar Tadil Teklifine Aleyhtar”. 155 Vatan, 29 Aralık 1957, Ergüder, Özcan, “Hakimiyet Hala Milletindir”. 153 87 1958 yılının sonlarında muhalefet partilerinin fiilen birleşerek gerçekleştirdikleri güç birliği, Vatan tarafından demokrasinin olamadığı bir ortamda memleket adına çok hayırlı bir hareket olarak değerlendirilmiştir. Bu yıllarda muhalefetle benzer söylemler geliştiren Vatan’ın, başyazısında, 1945’ten itibaren tek parti diktatörlüğü yaratmakla suçlanan CHP’den övgüyle söz edilmiş ve İnönü’nün İzmir konuşmasına atıf yapılmıştır: “Demokrasiye paydos demekten bahsedildiğini unutamayız. Bu itibarla ruh ve zihniyet itibariyle mütecanis sayılabilen Halk Partisi’yle Hürriyet Partisi’nin baş kurucusu Atatürk olan bir inkılap ve terakki partisinin adı ve bayrağı altında birleşmeleri, el ele çalışmaları ve üstün bir varlık kurmaları, siyasi hayatımız için cidden mes’ut ve hayırlı bir gelişme olabilir.”156 Nitekim İnönü 21 Eylül’deki İzmir nutkunda “Demokrat Parti Genel Başkanı’nın demokrasiye paydos etmeye gücü yetmeyecektir… Herhangi bir kimse demokrasiye paydos etmek gibi bir harekete özenip bir teşebbüste bulunsa, akşama kadar kendimizin ve etrafındakilerin başlarına memleketin yıkılıp, kendilerini zindana soktuklarını göreceklerdir” demiş ve ardından muhalefet birleşme girişimlerine başlamıştır. (Aydemir 1968:379-380). Menderes’in uçak kazası diğer basın organlarında olduğu gibi Vatan’da da milli bir felaket olarak işlenmiş, gazete milli birliğin gerçekleşmesi için bunu bir fırsat olarak değerlendirmiştir:157 “Bugünkü ortak milli hislerin etkisi dağılmadan politika adamlarımız karşı karşıya gelmeli, kinlerinden tövbe etmeli, barış ve düzen 156 Vatan, 9 Ekim 1958, Yalman, Ahmet Emin, “Yarına Hazırlık: 3 Muhalefet Bloku”. Vatan, 23 Şubat 1959, Yalman, Ahmet Emin, “Bulutların Arkasındaki Güneş”; 27 Şubat 1959, “Sayın Menderes’e”; 28 Şubat 1959, “Hangi Rolü Seçecek?”. 157 88 ve ıslahat sahalarında büyük bir milli başarma yolunu elbirliğiyle açmaya koyulmalı, bugünkü temiz beraberlik havasının yarattığı fırsatı kaçırmamalıdır.”158 “Kim Engel Oluyor?” başlığıyla çıkan yazı, Vatan’ın 1950 ile 1954 arasında DP’yi desteklemesinin sebebini açıklarken aynı zamanda 1957 seçimlerinde iktidara karşı duruşunun da bir açıklaması niteliğindedir. Yazıda şöyle denilmektedir: “1950 ile 1954 arasında Kore imtihanını en parlak bir surette geçirdiğimiz, NATO’ya kabul edildiğimiz, hür dünya tarafından çok kuvvetli bir destek olarak karşılandığımız, bütün Amerika milleti tarafından biricik güvenilecek müttefik diye yad olunduğumuz sıralarda bütün bu idealler elle tutulur bir hale gelmiş, Türkiye’den bir devleti muazzama, Yakın ve Ortadoğu’nun bir Amerikası diye bahsedilmeye başlanmıştı… Biz o zamanlar iktidarı candan desteklemiş, bütün başarılarının tam hakkını vermiştik. Bunu yapmış olmakla iftihar ederiz.”159 Vatan’ın iktidara cephe alarak muhalefete başlamasının sebebi, DP’nin hataları neticesinde, Amerika ile ilişkilerin zora sokulması olarak gösterilmiştir. Nitekim yazının devamı bunu açıklar niteliktedir: “Ne yazık ki 1954 seçimlerinden sonra müspet bir yolda yürümeğe devam edilmedi. Türkiye’de teşebbüsü elinde tutması, milli birliği kurması, harice azami derecede saygı telkin etmesi, geniş dış kredi ve itibar imkanları elde etmesi pek kolay olan iktidar, memleketin içinde kin ve ihtiras yoluna saptı, harici dostlarımıza karşı bir gücenmedir tutturdu.” 158 159 89 Vatan, 19 Şubat 1959, Yalman, Ahmet Emin, “Son Milli Felaket”. Vatan, 11 Ağustos 1957. 2.2.1.1. 6/7 Eylül Olaylarında Vatan II. Dünya Savaşından sonra İngiltere’nin sömürgelerinde bağımsızlık hareketleri güçlenmiştir. İngiltere’nin yönetimindeki Kıbrıs’ta bağımsızlık hareketi 1950’li yılların başında başlamıştır. EOKA denilen grubun başlattığı bu mücadele sadece bağımsızlığı hedef almamış, aynı zamanda Yunanistan’la birleşmeyi de (Enosis) amaçlamıştır (Çavdar, 2000:53). 1954’ten başlayarak Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine girmeye başlamış ve Türkiye de adaya talip olmuştur. 1955 yılında İngiltere konuyu incelemek üzere Londra’da bir konferans toplamıştır. Bu sırada 6 Eylül 1955 tarihli bir İstanbul gazetesi Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı haberini vermiş, aynı gün onbinlerce kişi İstanbul’da bayraklarla Taksim’e yürüyerek, geçtikleri sokaklardaki evleri, mağazaları bayrak asmaya zorlamışlar ve Rumlara ait ev ve işyerlerine saldırıda bulunarak tahrip etmişlerdir. Polis önceleri seyirci, sonra da çaresiz kalmış; olay, gece yarısı ordu birlikleri tarafından bastırılabilmiştir. “Bütün İstanbul’da aynı sıralarda aynı hareketin olabilmesi bir düzen olduğu izlenimini vermiştir.”160 Kıbrıs meselesinin iyice alevlendiği günlerde diğer basın organlarıyla beraber bu meseleye eğilen Vatan161, Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin yönetim kurulu üyesi ve ikinci başkanı Yalman’ın, 1955 yılında Londra’daki Kıbrıs Konferansı’nı yakınen takip ettiği (Demirer 1995:349-350) süreçte hükümetle beraber hareket etmiştir. Zira 160 “Daha sonra Yassıada’daki Adalet Divanı 6/7 Eylül olaylarının Bayer, Mednderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve İçişleri Bakanı Namık Gedik tarafında düzenlendiğine karar verdi. Yassıada Mehkemesine göre, İstanbul’un birçok semtlerinde ve İzmir’de aynı anda başlayan harekette DP örgütünden yararlanılmıştı” (Akşin, 1998:234). 161 Bkz. 25 Ağustos-6 Eylül 1959 tarihleri arası Vatan. 90 bu süreç, muhalefetin de dış politikada hükümetle aynı görüşte olduğunu bildirdiği bir devredir.162 Vatan 6/7 Eylül olaylarından komünistleri sorumlu tutarken,163 hükümetle aynı yönden bakmıştır (Eroğul 1998:174; Aydemir 1968:188-196; Dosdoğru 1993:24-59). Ahmet Emin Yalman’a göre; Moskova, soğuk harple alakalı olan bir takım şeytani tertiplerle Türkiye ile Yunanistan’ı had bir ihtilaf haline düşürmüş, NATO’nun Doğu Cenup cephesinde esaslı bir gedik açmıştır164. “Hadiselerin seyrini takip edenler, hedefin NATO’yu yıkmak ve bizimle Yunanistan ve hür dünya arasında bir uçurum açmak olduğunu derhal fark ederler. Kıbrıs bin türlü tertiplerle bir komünizm yatağı haline konulmuştur… Yer altı kızıl ajanları milli nikaplar takınarak, ortalığı ateşe vermek ve Türk varlığına ve şerefine karşı düşmanca bir hareket olarak 6/7 Eylül suikastını yapmak imkanı bulmuşlardır.”165 Örfi İdare Mahkemesi’nin 6/7 Eylül Olayları’nı Moskova’nın bir oyunu diye gösteren iddianamesine, başından sonuna kadar katıldığını belirten Yalman, şöyle yazmıştır: “6 Eylül hadiseleri, Doğu Akdenizin kilidi olan Kıbrıs’ın Demirperdenin eline geçmesi için tertip edilen oyunun ancak bir safhasıdır.”166 Ahmet Emin’e göre hariçteki itibarımızı olumsuzlaştıracak167 böyle bir tertip şuurlu bir Türk’ten beklenemez: “Böyle bir vaziyeti bir an için bile olsa, aleyhimize 162 İnönü ve Bölükbaşı’nın konuyla ilgili demeçleri için bkz. Vatan, 26 Ağustos 1955, “Kıbrıs Meselesinde Milli Birlik Tamdır”. 163 Vatan, 28 Şubat 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Çöküntüyü Tamir”; 30 Eylül 1955, “Yalnız Milli Ölçülerle”; 25 Ekim 1955, “Tam Bir Vekar İçinde”. 164 Vatan, 19 Eylül 1955, “Açılan Gedik”. 165 Vatan, 15 Ocak 1956, “6 Eylül Suikastı”. 166 Vatan, 13 Şubat 1956, “Asıl Suçlu Moskova”. 167 “Hariçten vaziyeti tetkik edenler, eğer çevrilen oyunun mahiyetini kavramazlarsa, büyük bir haksızlık etmiş, günahımıza girmiş aynı zamanda da Moskova’nın oyununa gelmiş olurlar... Tehlikenin kaynağına en yakın memleket sıfatıyla biz bütün dost milletleri ikaz etmek ve aleyhimizde 91 çevirecek hareketleri şuurlu bir Türk’ten beklemek imkanı elbette yoktur. Eski günlerde aleyhimize yapılan propagandalardan ne kadar zarar gördük, bunları tasfiye etmek ve kendimizi asil, vekarlı ve şerefli hüviyetimizle dünyaya tanıtmak için ne kadar zahmet çektik. Şimdi yeni baştan bizi fena tanıtacak şuursuz hareketleri hiçbir Türk kendi yüksek milletine layık göremez. Hükümetin resmi tebliğinde geçen komünist tertibi sözü her şeyi birden aydınlatıyor.”168 6/7 Eylül Olayları’nı Kıbrıs Türktür Derneği ile birlikte hükümetin tertiplediği yönündeki iddialarla (Aydemir 1968:188; Dosdoğru 1993:57) birlikte değerlendirildiğinde, derneğin ikinci başkanı Ahmet Emin Yalman’ın bu olayın düzenleyicileri arasında olabilme ihtimali, Vatan’ın iktidarla aynı anda sorumlu olarak komünistleri gösteren yayınının açıklanmasına yardımcı olacaktır. Ancak bu iddianın doğruluk payı her ne olursa olsun, Vatan’ın suçlu olarak komünistleri gösteren hükümet sözcüleriyle aynı çerçeveden bakmasını, Demokrat Parti ile eskiden olduğu gibi işbirliği halinde olmasında değil, Soğuk Savaş’ın basındaki hücum eri olarak komünizm karşıtı yayın anlayışında aramak gerekir. Zira bu ve sonraki süreçte Vatan’ın iktidara yönelik tutumu, bu tespiti doğrular niteliktedir. 2.2.1.2. 27 Ekim 1957 Seçimlerinde Vatan İktidarın baskıları karşısında 1956 yılında muhalefet partilerinin işbirliği yapmaları gündeme gelmiş, Cumhuriyetçi Millet Partisi’yle yeni kurulan Hürriyet Partisi’nin, DP iktidarına karşı CHP’yi desteklemelerinin kısa sürede başarıya ulaşılabileceği umulmuştur. (Tunçay 1983:1980). Ancak muhaliflerin ayrıntılarda uyanabilecek intibaları kökünden temizlemek mevkiindeyiz... Bunun bizim varlığımızla, harici itibarımızla ve bütün hür dünyanın selameti ile sıkı bir alakası vardır” (Vatan, 15 Eylül 1955, “Tehlike ve Tedbir”. 168 Vatan, 12 Eylül 1955, “Tehlike Kaynakları”. 92 anlaşmaları mümkün olmamış, işbirliğinin yeniden gündeme gelmesi 1957 seçimlerinin yaklaştığı evrede olmuştur. Vatan bu seçim kampanyası süresince, 1950 ve 1954 seçimlerinden farklı olarak iktidardaki DP’ye karşıt bir propaganda üstlenmiştir. Yaklaşan seçimle beraber, iktidar organlarınca, muhalefet partileri arasındaki işbirliğinin “siyasi ahlaksızlık” olarak nitelenerek169, önleme girişimlerinde bulunulması ve ilk hedef olarak dokunulmazlığı kaldırılan CMP lideri Osman Bölükbaşı’nın 2 Temmuz 1957’de Meclise hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanması, Vatan’ın iktidarı yoğun şekilde eleştirmesine neden olmuştur. 170 İktidarın ifrat meyilleri içinde olduğunu belirten Vatan’a göre, Osman Bölükbaşı bunun bir kurbanı olmuştur. Tehlikenin büyüklüğüne dikkat çeken başyazıda şöyle denilmektedir: “Biz Osman Bölükbaşı ile hiçbir zaman aynı kanaatte bulunmadık. Hele Millet Partisi’nin irtica silahıyla oynadığı devrede şiddetle aleyhine neşriyat yaptık. Fakat buna rağmen, Osman Bölükbaşı’nın bir zindan köşesine atılmasındaki tehlikenin, en sürükleyici tarzda bile olsa, konuşmasından daha fazla olduğu kanaatindeyiz.”171 Ülkenin DP iktidarı döneminde bir çıkmaza girdiğini ve totaliterlik hastalığının geri tepmeye başladığını172 söyleyen Vatan, muhalefeti “cankurtaran” 169 Vatan, 21 Ağustos 1957, “Zafer ve Havadis’in Neşriyatı”. Vatan, 3 Temmuz 1957, “Osman Bölükbaşı Tevkif Edildi”; 4 Temmuz 1957, “Fırtına Uğrağı Yerler”; 15 Temmuz 1957, “Bölükbaşı Avukatı ile de Görüşemiyor”; 9 Ağustos 1957, “Kızmağa Sebep Yok”; 13 Ağustos 1957, “Bütün Dert Ölçüsüzlükte”. 171 Vatan, 23 Haziran 1957, “Dikkat: İfrattan Sakınınız”. 172 Vatan, 9 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Çöken Güzel Rüyamız”. 170 93 diye telakki etmiştir.173 Partiler arası beraberliği deva olarak gören Vatan, İsmet İnönü’nün tecrübeli ve meziyetli bir devlet adamı sıfatıyla bu işbirliğinde faal bir rol oynamasını istemiştir. Yalman’a göre, İnönü bu zor dönemeçte parti lideri gibi değil, milli ruh taşıyan bir devlet adamı gibi hareket etmelidir: “İnönü’nün meziyetlerini ve hizmetlerini kimse inkar edemez. İnönü, bugün o hizmetlere daha büyüklerini katmak ve şeflik devrindeki hatalarını tarih huzurunda tasfiye etmek imkanına kavuşmuş bulunuyor. Bunun da yolu, içinde bulunduğumuz milli buhran devrinde şahsi feragat bakımından diğer politika adamlarına örnek olmak ve milli buhrandan kurtulacağımız zamana kadar bir parti lideri değil, milli ruh taşıyan bir devlet adamı gibi hareket etmeği bilmektir.”174 Demokratların hızla Seçim Kanununu değiştirerek muhalefetin güç birliğini imkansız kılmak için harekete geçmeleri karşısında (Eroğul 1998:195) Özcan Ergüder, “İşbirliğine fiiline mani olmak kabil olsa bile işbirliğinin temsil ettiği fikre mani olunamaz”175 diyerek işbirliğini önlemek isteyen Demokrat Parti’yi artık demokrat olmamakla itham etmiştir. Ahmet Emin Yalman ise, “Birbirine Zıt İki İddia” başlığıyla çıkan yazısında şöyle demektedir: “Hürriyet ve hak mücadelesinin bayrağını 1945 ile 1950 arasında açan Demokrat Parti’nin bu devirde yükselttiği en şiddetli feryadı tekrar edeceğiz: ‘Artık Yeter!’”176. 1957 seçim propaganda süreci, Vatan’ın iktidara karşı muhalefet blokunu destekleyip sert eleştirilerde bulunması sebebiyle, yürürlükteki Basın Kanunu çerçevesinde sıklıkla tekzip yayımlamak zorunda kaldığı bir evre olmuştur. 173 Vatan, 23 Eylül 1957, “Yalman, Ahmet Emin, “Cankurtarana Sarılalım”. Vatan, 23 Temmuz 1957, Yalman, Ahmet Emin, “İnönü Sahnede”. 175 Vatan, 7 Eylül 1957, “İşbirliğini Önlemek mi?”. 176 Vatan, 14 Eylül 1957. 174 94 1945 süresince CHP iktidarına karşı geliştirilen güç birliğinin basındaki öncü sesi olarak DP ile beraber hareket eden Vatan, 1957 seçimleri öncesinde bu kez DP iktidarına karşı oluşturulan muhalefet blokunu desteklemiş ve iktidarı yıkmayı milli bir vazife olarak görmüştür. Yalman, üç siyasi partinin beraberliğini tek partiye karşı yapılan mücadeleyle eş tutmuştur: “Türkiye’de üç siyasi partinin bir takım güzel prensiplerin etrafında birleşmeleri, güzel bir tarihi gelişmedir. Murakabe partileriyle, münevverleriyle, müstakil gazeteleriyle Türkiye’deki ıslahat unsurları hiçbir zaman bu kadar muhkem ve azimli bir cephe haline gelmemişlerdir. 1945 ile 1950 arasında demokrasinin zaferini hazırlayan intibah, bugün çok esaslı bir şekilde tazelenmiş bulunuyor.”177 Aynı bakış açısını DP’den istifasından sonra Vatan’da yazmaya başlayan Fuat Köprülü’de de görmek mümkündür. Köprülü seçimin yapılacağı Ekim ayında Vatan’da yazdığı yazısında şöyle demektedir: “Bütün dünyada iflas etmiş olan otoriter ve totaliter sisteme doğru gitmek isteyen şimdiki Demokrat Parti şefleri ve sözcüleri, 1946’daki iktidar sözcülerinden farksız bir mantıkla bu vaziyeti müdafaaya çalışıyorlar… Bunu yapmakla o zamanki iktidar sözcüleriyle bugünkü iktidar sözcüleri arasında zihniyet bakımından hiçbir fark bulunmadığını açıkça göreceğiz”178 Vatan’ın benimsemiş olduğu kurucu meclis oluşturulması, Anayasa’da düzenlemelere gidilmesi, iktisadi alanda ıslahatlar yapılması gibi istekler, onun 177 178 95 Vatan, 20 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Bundan İlerisi”. Vatan, 6 Ekim 1957, Köprülü, Fuat, “1945’ten 1957’ye… Ne idi? Ne Oldu?”. işbirliği halindeki muhalefeti desteklemesinin nedeni olmuştur.179 Hür dünya nezdindeki itibarımıza aldırmadan, ülkeyi Batı’dan uzaklaştıracak politikaları nedeniyle DP’ye muhalefeti görev bilen Vatan, güç birliği halindeki muhalif partileri bu durumu ortadan kaldırabilecek bir umut olarak görmüştür:180 “… DP liderleri hür dünyadaki mevkiimiz ve itibarımız davasına hiç aldırmamak gibi bir yol tutmuşlardır. Bu itibarla Türkiye’ye hür bir memleket sıfatıyla güvenileceği ve bünyemizde hürriyet lehine tesirli ve kuvvetli bir mukavemet bulunduğunu ispat etmek ve aleyhimizdeki menfi intibaları dağıtmak vazifesi işbirliği blokuna ve müstakillere kalmıştır.”181 Ayrıca Vatan eski tek-parti döneminin başbakanı Şemsettin Günaltay’ın ve DP’den istifa etmiş Fuat Köprülü’nün de muhalif yazılarına sütunlarını açarak, 1957 seçim mücadelesi içerisindeyken iktidar aleyhine bir propaganda aracı işlevini üstlenmiştir. Bu evrede, vatandaşları DP’ye oy vermeleri konusunda uyarırken182 kazanma ihtimali en kuvvetli muhalif partiye oy vermelerini telkin etmiştir.183 Bu süreçte Muammer Aksoy ve Münci Kapani, “muhalefete verilen reylerin bölünmesine mani olmak milli bir borç halini almıştır” yönünde özetlenebilecek sözleriyle Vatan sütunlarında yazmışlardır.184 179 Vatan, 22 Ağustos 1957, Ergüder, Özcan, “İktidarın Alacağı Not”; 7 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Yeni Bir Ufuk karşısında”; 19 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Birlikteki Keramet”. 180 Vatan, 20 Eylül 1957, Ergüder, Özcan, “Sayın Muhalefet Liderlerine Açık Mektup”. 181 Vatan, 19 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, “işbirliğinde Ana Hedef Seçime Girmek”. 182 Vatan, 12 Ekim 1957, Ergüder, Özcan, “Partili Olaydım”; 17 Ekim 1957, Yalman, Ahmet Emin, “DP için tek deva”; 21 Ekim 1957, Yalman, Ahmet Emin, “1946-1950 Yollarından Hiç Ayrılmadık”. 183 Vatan, 18 Ekim 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Taze Bir Kuvvet”; 20 Ekim 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Ben Reyimi Kime Vereceğim”. 184 Vatan, 13 Ağustos 1957, Aksoy, Muammer, Munci Kapani, “İşbirliği Derhal Gerçekleşmelidir”. 96 2.2.1.3. 27 Mayıs Darbesinde Vatan 1957 Yılından itibaren iktidara eleştirilerini yoğunlaştıran Vatan gazetesi, bu süreçte DP aleyhinde yazı dizileri yayımlamış, DP iktidarınca gerçekleştirilen her icraatın, geliştirilen her politikanın karşısında yer almıştır. Askeri harekata uzanan bu süreçte, muhalefet partilerinin iktidara karşı bir güç birliği gerçekleştirmeleri karşısında, iktidardaki DP tarafından Vatan cephesi adı altında bir karşı hareket oluşturulması (Eroğul 1998:222), Vatan tarafından milli birliği parçalamak olarak nitelendirilmiştir. Siyasi hayatımızın çok ihtiyacı olan milli birlik ve beraberliğin böyle bir cepheleşmeyle imkansızlaşacağı, bunun ikilik ve küskünlük yaratacağı kanaatinde olmuştur.185 Vatan’ın her fırsatta vurguladığı milli birlik ve beraberlik, demokrasi ve liberal politikalar gibi Batılı değerler etrafında bir birlik ve beraberlik tezahürünü ifade etmiştir. Ahmet Emin Yalman’ın Anglo-Sakson siyasal çizgisinde ve o dönem Türk dış politikasında Batı, Amerika olarak karşılık bulurken, o dönem iktidarının ABD bakış açısıyla uyuşmayan her icraatı, Vatan’ın ülkedeki siyasal partileri, gazeteciler ve aydınlarla birlikte herkesi, milli birliğe çağırmasına neden olmuştur. DP’nin iktidar olduktan sonra Ahmet Emin Yalman’ın özleyişlerine cevap verir nitelikte sürekli olarak vurguladığı “Büyük Türkiye”, “Küçük Amerika” olmak hedeflerinden (Çavdar 1983:2069) bir müddet sonra uzaklaşılması Vatan’ın yürüttüğü hükümetle iyi geçinme politikasından vazgeçilmesini gerektirmiştir. Yalman’ın DP iktidarı ile karşı karşıya gelmesinin temelinde, iktidarın ABD ile 185 97 Vatan, 22 Ağustos 1959, “Vatan Cephesine Dair”. ilişkilerinde ortaya çıkan kopmalar etkili olmuştur. Dolayısıyla bu durum, Yalman’ın gazetesi Vatan’ı iktidara karşı cephe aldırmasını doğurmuştur. 27 Mayıs 1960 darbesini bir kurtuluş hareketi olarak karşılayan186 Vatan’ın, bu darbeyi desteklediğinin simgesi, Ahmet Emin Yalman’ın yazısında, “bugün yeni bir gün. Yeniden doğmuş gibi oldum” ifadeleri olmuştur. Askeri harekatı gerçekleştiren ordu mensuplarına “hayranız, minnettarız”187 diyen Yalman’a göre, bu hareketle Amerikalıların Türkiye’den “hür dünyanın en metin kalesi, en güvenilir dost ve müttefik” diye bahsettikleri 1947 ile 1954 arası döneme dönülebilecektir. “Askeri Şerefimiz ve Milli İtibarımız” başlıklı yazıda şöyle denilmektedir: “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından saf bir vatanseverlik ve büyük bir basiret ve dirayetle hazırlanan son hareket, hem müttefiklerimizin ve diğer hür memleketlerin gözündeki şeref ve itibarımızı yeniden yükseltecek hem de mensup olduğumuz müşterek emniyet zümresinin çok nazik bir dakikada manen kuvvetlenmesine ve samimi tesanütünün artmasına hizmet edecektir.”188 27 Mayıs Darbesi’nin ardından kurulan danışma meclisinde üye olarak görev alan Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman, bu süreçte Vatan sütunları aracılığıyla Milli Birlik Komitesi (MBK)’nden övgüyle söz eden pek çok yazı yayımlamıştır.189 Yalman’ın, MBK’nin Batı dünyası ile yeniden güçlü ilişkiler kuracağına inanması,190 186 Vatan, 29 Mayıs 1960, “Kurtuluş Hareketi Nasıl Başarıldı?”. Vatan, 27 Mayıs 1960, Yalman, Ahmet Emin, “Allah’ın Bugünü de Varmış”. 188 Vatan, 28 Mayıs 1960. 189 Vatan, 30 Mayıs 1960, “Ele Geçen Yaman Fırsat”; 6 Haziran 1960, “Çifte Bayram”; 13 Haziran 1960, “Elimizdeki Tılsım”; 21 Haziran 1960, “Tarihin Huzurundayız”. 190 27 Mayıs Darbesi’ni yapanlar daha ilk gün dış politikayla ilgili olarak şöyle demişlerdir: “... Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerinize sadıkız. NATO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. CENTO’ya bağlıyız.” Devrin hükümetinin dış politika konusunda benimsediği ilkeler, Türkiye’nin Batı müttefikleri arasında özellikle Birleşik Amerika’da memnunluk yaratmıştır (Gönlübol, 1996:323-325). 187 98 Vatan’ın MBK ile beraber olmasına ve askeri harekatı desteklemesine neden olmuştur. DP iktidarının devrilerek 27 Mayıs darbesinin gerçekleştirilmesinde, Amerika’nın etkisi olduğu (Mazıcı 1989:95; Dilipak 1991:123,131) ve bu noktada bir kısım dönme ve masonların basına hakim olanlarının desteğini aldığı, iddiaları mevcuttur. Bu görüş dahilinde bakıldığında Ahmet Emin Yalman ve gazetesi Vatan, iktidara yönelik sert eleştirileri nedeniyle simge olarak gösterilmektedir (Kocabaş 2001:176-177). 2.2.2. Dış Politika Vatan’ın DP iktidarı ile karşı karşıya gelişinin temelinde, 1955’ten sonra ABD ile siyasal alanda yaşanan gerginliğin büyük payı vardır. Nitekim ekonomik kalkınmasını ABD’den gelecek yardımlara bağlayan iktidarın (Gönlübol 1996:319) demokrasiye uygun olmayan baskı politikaları, 1955 yılından itibaren ABD’nin yardımları belli koşullara bağlaması sonucunu doğurmuştur (Oran 2003:560). Bu bağlamda, iktidarın Amerika’yla sürdürdüğü ilişkilerde kopmaların gerçeklemesi, gazetenin fikir cephesini idare eden Ahmet Emin Yalman’ın191 Amerikan yanlısı siyasal çizgisi sebebiyle, Vatan’ın bu süreçte DP iktidarıyla çatışmasını gerektirmiştir. Amerika ile ilişkileri eskiden olduğu gibi olumlu bir havada görmek isteyen Vatan, ilişkilerin sekteye uğramasından DP’yi mesul tutmuştur. Amerika’nın askeri ve iktisadi yardımına mazhar olabilmek için, ilişkilerin iyileştirilmesi gerekliliği 191 99 “Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi”, s.27. üzerinde yoğunlaşmış, bu çerçevede ABD’nin Türkiye’ye cephe almasına neden olan politikalardan vazgeçmesi konusunda DP’yi uyarmıştır.192 Yalman bu konuyla ilgili şöyle demektedir: “itiraf etmek lazım ki bunlarla bizim aramızda duran kara kedi şu veya bu yabancı değildir. Bizzat biz kendimiziz. İtibarımızı düzeltmek ve gerek Amerika ile ve gerek Avrupa ile karşılıklı emniyet ve saygıya dayanır normal münasebetler kurmak suretiyle dostlarımızın bize el uzatabilmesine engel olan halleri derhal ve bizzat tasfiyeye uğratmamız lazımdır.”193 Vatan’a göre, Amerika’nın eskiden olduğu gibi bizi “biricik dost” ve “müttefik” olarak görebilmesi ancak siyasi ayrılıkları bırakarak dış politikada ABD ile olan işbirliğini milli bir gaye olarak görmekle mümkündür: “Milli gayelerde hepimiz birleşecek olursak siyasi partileri ancak milli hedeflerin bir vasıtası haline indirirsek, şahsi ihtirasların ve kıskançlıkların bayağı cazibesini yenmeye muvaffak olursak, milli itibarımız dünyanın her köşesinde derhal son derecelere yükselebilir... Amerika’nın yanında en kuvvetli bir öncü millet manzarası alırız.”194 Son iki yılda Amerika ile ilişkilerin sarsılmasından DP iktidarının antidemokratik tavırlarını ve hesapsız, programsız iktisadi anlayışını195 gören Ahmet Emin Yalman, ABD ile ilişkileri eski seyrine döndürmek için yapılması gerekenleri sıralamaktadır: “Yapılacak şey, Türkiye’de demokrasi ve hürriyetin sarsılmadığı intibaını yaratan manzarayı süratle değiştirmek, bunların teminat altında olduğuna muhalif partileri ve müstakil gazeteleri şahit diye gösterebilmek, kuvvetli bir milli cephe halinde Amerika’nın karşısına çıkmaktır. Üçüncü iş, dördüncü Menderes 192 Vatan, 29 Nisan 1956, “Amerika Bize El Uzatıyor mu?”; 5 Mayıs 1956, “Yeni Bir Çağ Başlarken”. 193 Vatan, 17 Ocak 1956, “Amerika’dan Bir Müjde”. 194 Vatan, 9 Haziran 1957, “Milli Gayelerin Ön Planda Tutulması”. 195 Vatan, 3 Ağustos 1957, “Değişmez Milli Hedeflerimiz”; 6 Ağustos 1958, Yalman, Ahmet Emin, “Bize Yardım Arzusu Amerika’da Umumi”. 100 kabinesinin programında vaat edildiği gibi, derlenmek, toplanmak, hesaplı ve kitaplı bir hale gelmektir... Müspet tedbirlerle Türk-Amerikan anlaşmazlık uçurumu süratle ortadan kalkabilir.196 Bu noktada Türkiye’de iktidarın yapması gerekenleri, demokrasiye itibar eden bir ülke sıfatıyla antidemokratik tedbirleri kaldırmak ve hesaplı bir iktisadi düzene gitmek olarak göstermiştir.197 Bu çerçevede Amerikalı iktisatçı Randall’ın Türkiye’ye gelme arifesinde, Menderes’in iktisadi ve mali alanda yeni tedbirler alınacağını belirtmesi gazetede büyük memnunlukla karşılanmış,198 ancak ABD’nin Randall aracılığıyla Türkiye’ye ikazları karşısında Vatan gazetesi başyazısında, Demokrat Parti hükümetine yüklenmiştir: “Gerek bu teminat gerek 1954 seçiminden sonra seri halinde yapılan hataların düzeltilmesine dair dördüncü Menderes kabinesinin teşkili sırasında Türk milletine karşı girişilen sarih taahhütler tutulsaydı, bizim için yeni çığırlar açılacağı, memleketin hür alemde yeni imkanlara, kendi aramızda huzura, ahenge kavuşacağı muhakkaktı. Ne yazık ki böyle olmadı.”199 ABD’nin geliştirdiği programlara Türkiye’nin yanaşmaması, ABD’nin rahatsızlık duymasına neden olmuş (Oran 1970:81) ve mali yardım belli koşullara bağlanmıştır. Yalnızca ABD’ye bağlılık ve bağımlılık göstererek, aradaki uluslararası gelişmeleri izlemeyip kendini sınırlayan DP dönemi Türk dış politikası, siyasal ve 196 Vatan, 18 Ağustos 1957, “Bir Anlaşmazlık Uçurumu”. Vatan, 13 Ağustos 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Kabustan Hep Beraber Uyanalım”; 26 Aralık 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Ortadoğu’nun İçyüzü: İdeal Bir Siyasetin Esasları”. 198 Vatan, 31 Ocak 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Yeni İktisadi ve Mali Tedbirlerin Akisleri”; 31 Ocak 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Tedavi Tedbirleri”. 199 Vatan, 4 Mayıs 1956, “Randall’ın İkazları”. 197 101 özellikle ekonomik çıkarlar sağlamak ümidiyle Sovyetler Birliği’ne yönelmiştir. Nitekim 1958 yılında Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında başlayan ikili görüşmeler (Gönlübol 1996:408), 12 Nisan 1960’ta Başbakan Menderes’in Temmuz ayında Sovyetler Birliği’ni resmen ziyaret edeceğini bildiren bir Türk-Sovyet ortak bildirisinin yayımlanmasına kadar varmıştır. Bu süreç Vatan’ın, hükümeti komünist tehlikeye karşı sıklıkla uyardığı ve “şuursuz” olarak nitelediği politikalarını eleştirdiği bir dönem olmuştur. Türkiye ile Sovyetler arasında iktisadi alanda bir işbirliği, Yalman tarafından hür dünya ile aramızı açmanın bir vasıtası olarak görülmüştür. “Rus emperyalizmin yemleri bize haramdır” diyen Yalman yazısında şöyle devam eder: “... Dizginsiz ve hesapsız bir yatırım hevesi karşısında hür dünya muslukları tıkanınca, Moskof yemlerine kapılmak tehlikesi baş göstermiştir. Rivayetlerin yanlış çıkmasını candan dileriz. Türk-Amerikan işbirliği, hür dünyanın selametinin en mükemmel teminatını teşkil eder. Amerika’nın ve hür milletlerin emniyeti, en tesirli, en az külfetli bir şekilde Türk topraklarında müdafaa kabul eder. Bizimle Amerika ve hür dünya arasında hiçbir nevi uçurum açılmamalıdır... Buna kapılırsak hem mali ve iktisadi netice sıfır olur, hem de hiç istemeden bir takım yeraltı akıntılarına sürüklenmek tehlikesine düşeriz. Bizi hür dünyaya bağlayan köprüler birer birer yıkılır.”200 Gazete bu süreçte anti-komünist yayın siyasetini devam ettirmiş, Soğuk Savaş’ın iki blok anlayışının sürekli bir propagandasını yapmıştır. 200 Vatan, 6 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Tehlike Var, Sakınalım!”. 102 Sovyetler Birliği ve komünizm aleyhine yazı dizileri yayımlayan Vatan201, Ortadoğu’nun komünizm tehdidi altında olduğunu vurgularken, başyazar Yalman iktidarı komünizme karşı cephe oluşturarak,202 ABD ile olumlu ilişkiler kurmaya çağırmıştır. Bu çerçevede Sovyetler Birliği’yle girişilen Soğuk Savaş’ın doruk noktalarından birini simgeleyen Eisenhower Doktrini’ni (Oran 2003:566) “hür insanlığın komünist şer kuvvetlerine karşı en büyük zaferi”203 diye nitelemiştir.204 Türkiye’nin Balkanlar ve Ortadoğu’daki konumunun şekillenmesinde önemli ölçüde belirleyici olan, Türkiye’nin Soğuk Savaş sırasındaki Batı bloku üyeliği olmuştur. Bu çerçevede Sovyet Blokunu NATO modeline göre bölgesel ittifaklarla kuşatma yönünde Ortadoğu’daki ilk Amerikan girişimi, 1951-1952’de Türkiye ile Mısır’ı bir araya getirmek olmuş ancak bu başarıya ulaşamamıştır. Zira Türkiye’nin İsrail-Filistin çatışmasındaki tavrı yüzünden Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler gergindir (Zürcher, 1999:342). Çünkü Türkiye ilk başta Arap ülkelerini desteklemişse de Amerika-İsrail ilişkilerinin 1949’dan itibaren sıcaklaşmasıyla birlikte Türkiye de konumunu değiştirerek, İsrail’i diplomatik olarak tanımıştır. Ahmet Emin Yalman ise Türk-Mısır dostluk ve işbirliğinin sağlanamamasının sorumluluğunu, Türk-İsrail ilişkisinin gereklerinde değil, bizzat Mısır hükümetinde aramaktadır. Vatan’daki başyazısında şöyle demektedir: “Türkiye işin başlangıcında yeni Mısır hükümetini çok sevgi ve alakayla karşılamış, bir Türk-Mısır dostluğunu 201 Vatan, 27 Şubat 1956, “Gözlerimizde Perde”; 19 Mart 1956, “Komünizm Karşısında Biz”; 18-21 Haziran 1956, “Türk Tarihinde Rus Tehdidi”; 5-8 Temmuz 1956, “Rus Komünizmi Nereye Gidiyor?”; 9-17 Temmuz 1956, “Stalin Çarların Hafiyesi”; 16 Şubat 1957, “Rusya Nereye Gidiyor?”; 15 Temmuz 1957, “Komünist Alemde Çözülmeler”; 15 Temmuz 1957, “Rusya’daki Son Çözülme”. 202 Vatan, 6 Eylül 1958, “Menderes’e Açık Mektup”; 15 Eylül 1958, “Sayın Menderes’e İkinci Açık Mektup, Komünizme Karşı Bekçilik Davasına Dair”. 203 Vatan, 8 Mart 1957, “Eisenhower Hızır Rolünde”. 204 Vatan, 7 Ocak 1957, “Eisenhower Doktrini”; 12 Ocak 1957, “Eisenhower’ın Görür Gözleri”; 16 Şubat 1957, “Yeni Bir Ufuk Açılıyor”. 103 ve işbirliğini Ortadoğu’nun esaslı bir istikrar unsuru haline koyabilmek için her fedakarlığı göstermiştir. Mısır ise, İslam aleminde ve Ortadoğu’da bir birlik hareketinin desteği olacak yerde kendi hodgamlığı ve azameti hesabına bir ikilik ve nifak unsuru olmayı tercih etmiştir.”205 Yalman’a göre Mısır macera peşinde koşarak Moskova’nın istediği yönde ilerlemektedir206. Aynı yazının devamı bunu açıklar mahiyettedir: “Bugünkü dünya şartları bakımından küçük bir memleketin macera siyasetinin muhakkak olan neticesi, o memleketin kısa bir müddet kendisini aldattıktan sonra Moskova’nın zavallı ve aciz bir peyki haline düşmesidir... Mısır’ın macera heveslerinin kurbanı olması ve Moskova’nın emir kulu haline yuvarlanması kendisi hesabına da, bütün hür dünya, İslam alemi ve Ortadoğu hesabına da cidden yazık olur”. 1955 sonrasında Mısır, Doğu Blokuyla yakınlaşmayı sürdürmüştür (Oran, 2003:627). 15 Temmuz 1956’da ABD Mısır’a Assuan Barajının yapımı için söz verdiği yardımı yapamayacağını bildirmiş, bunun üzerine Mısır’ın tepkisi sert olmuştur. Mısır, 26 Temmuz 1956’da Süveyş Kanalını millileştirdiğini açıklamıştır207. Mısır’ın açıklamasında üç gün sonra ABD, İngiltere ve Fransa 16 Ağustos’ta Londra’da bir konferans toplanması kararını almış, Türkiye konferans boyunca batılı devletlerle birlikte davranmıştır (Oran, 2003:628). Vatan gazetesi Mısır’ın Süveyş Kanalı’na yönelik bu tavrını eleştiren pek çok yazı yayımlamış, Abdül Nasır’ın bir Hitler, bir Mussolini rolü oynamaya 205 Vatan, 26 Temmuz 1956, “Zararlı Macera Rüyaları”. Vatan, 4 Ağustos 1956, “Ya Malını Ya Canını”; 7 Ağustos 1956, “Bozuk Bir Nizam”. 207 Mısır Başkanı Cemal Abdül Nasır’ın, Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesine ilişkin; “artık Amerika’nın vereceği 70 milyona ihtiyacımız kalmadı. Şimdi 500 milyon dolar kazanacağız” yönlü demeci için bkz. Vatan, 27 Temmuz 1956. 206 104 heveslendiğini yazmıştır: “Karşımızda kudret ve ihtirasın tesiri altında çileden çıkmış, pusulasını şaşırmış, Moskova’nın ayağına düşmeye hazırlanmış bir seri diktatöründen başka bir şey görmüyoruz”208 Mısır’ın geleceğinin Batı’ya bağlı olduğu, hür dünyaya dirsek çevirerek menfaat elde edemeyeceği yönlü yazılarında Vatan, aksi bir durumda Batı devletlerinin İsrail’i destekleyecekleri tehdidini kullanmıştır: “Batı müşterek emniyet sistemi dünyanın en mühim bir geçit yerinin düşman ellerde olmasına razı olmayacak, tedbir alma ihtiyacını duyacaktır. Mısır diktatörü hesapsızca hareketiyle İsrail için yeni bir gün doğmasına sebep olacak, tarafsızlıklarını şimdiye kadar daha ziyade Mısır’ın ve onun etrafındaki Arap grubunun lehine olarak ayarlayan Batı devletleri ister istemez İsrail’i desteklemeye mecbur kalacaklardır.”209 1956 Süveyş bunalımını “harici itibarımızı eskisinden de daha sağlam bir hale” getirmek için “ayağımıza gelen bir fırsat” olarak gören Vatan210, Irak, Pakistan, Yunanistan ve İspanya’nın Mısır’ı desteklemelerini, Mısır’ın açtığı Arap emperyalizminin Moskova’nın işine yarayacağını göz ardı etmeleri nedeniyle, endişeyle karşılamıştır211. Buna karşın gazete İngiltere ve Fransa’nın Süveyş’e müdahalesini “bir kurtuluş hareketi” olarak karşılamıştır. Ahmet Emin’e göre mevzuu İsrail’i sevip sevmemek, Mısır’ın ve Arapların bulunduğu cepheye Müslümanlık bağıyla bağlı olmak değildir212. Çünkü “karşımızdaki bir Müslüman memleketi değil, sadece kızıl maskesiyle Moskofluk ve onun icra aleti haline düşmek 208 Vatan, 28 Temmuz 1956, “Kopan Kıyamet”. Vatan, 31 Temmu 1956, “Yırtıcı Kuş”. 210 Vatan, 1 Ağustos 1956. 211 Vatan, 14 Ağustos 1956, “Yeni Bloklar Kurulurken”; 29 Ağustos 1956, “Milletlerarası Ahlak Buhranı”; 18 Eylül 1956, “Pakistan’ın Yolu Nereye”; 19 Eylül 1956, “Hedeflerin Hedefi: İstikrar”. 212 Vatan, 13 Kasım 1956, “Tesanüt Beklemeye Hakları Var Mı?”. 209 105 istidadını gösteren emperyalist Yunanlılıktır”213. Bu bağlamda Vatan, Batılı ülkelerin müdahalesini komünizmle mücadele olarak görmüş, Sovyet Blokuna karşı girişilmiş bir hareket olarak değerlendirdiği için desteklemiştir. Nitekim Vatan, içinde bulunulan süreç boyunca Mısır’ın Süveyş’i işgalinde Sovyet komünizminin bir çıkarı olduğunu savunmuştur: “Sovyetlerin Arap memleketlerini içten fethetmekle ne dereceye kadar ileri gittiklerini kavramaya çalışalım. O zaman Süveyş’in işgal edilmesini insanlık hesabına bir kurtuluş hareketi olarak karşılamak, kendi bekamız, bölgenin selameti ve hür dünyanın varlığı hesabına sevinmek, Süveyş’in bizim tarafın eline geçmesini candan alkışlamak ihtiyacını duyarız”214 Bu bakış açısını o dönem Türk dış politikasında da görmek mümkündür. Nitekim Türkiye savaş sırasında ilginç bir tutum sergilemiş, İngiltere ve Fransa’nın saldırısını uluslar arası hukukun ihlali olarak değerlendirmekle birlikte olayların sorumlusu olarak Mısır’ı göstermiş, bu olay dolayısıyla SSCB’nin yarar sağladığını vurgulamıştır (Oran, 2003:628-629). Gazete Amerika’nın bu işgali er geç destekleyeceğini uman yazılara da sütunlarında yer vermiştir215. Nitekim ABD, İsrail, Fransa ve İngiltere’nin bu eylemini “Batılıların bölgedeki çıkarlarını tehlikeye sokabilecek sorumsuz ve modası geçmiş bir sömürgecilik eylemi olarak” (Zürcher, 1999:343) görmüş ve geri çekilmeye zorlamıştır. Vatan gazetesi bundan sonraki süreçte, özellikle 1956 yılının Aralık ayı boyunca, Türkiye’nin Arap dünyası ile elele vererek komünizme karşı gelmesinin 213 Vatan, 1 Kasım 1956, “Önlenen Büyük Facia”. A.g.y. 215 Vatan, 2 Kasım 1956, “Tedbir Müspettir”; 4 Kasım 1956, “Fırsat Bu Fırsattır”; 8 Kasım 1956, “Kasırgadan Sonra”. 214 106 gerekliliğini vurgulamış, hükümete Ortadoğu ile ilişkileri kuvvetlendirecek bir dış politika önermiştir216. 2.2.3. İktisadi Alan Vatan’ın DP iktidarına muhalefetinin bir başka noktasını iktisadi alan oluşturmuştur. Sıcak savaşın hemen ardından gelen soğuk savaş döneminde Türkiye, tercihini liberal ekonomiden yana kullanmıştır. Bu süreçte CHP, devletçi politikaları bütün olarak reddetmemekle beraber, karma ekonomi kavramıyla devletçilik yaklaşımını ılımlılaştırmaya çalışmıştır. DP ise, ekonomik alandaki tüm aksaklıkların, yoksullukların, geriliğin nedeni olarak devletçiliği görmüş ve özel girişimi destekleyen liberal bir iktisadi düşüncenin önderliğini yapmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi idaresindeki tek-parti iktidarına demokratikleşme ve ekonomik ve siyasal liberalizasyon isteğiyle karşı duran Vatan gazetesi, bu istekleri gerçekleştirebilecek yeni güç olarak DP’yi görmüştür. Bu çerçevede DP’nin özel girişime sıcak bakan, yabancı sermayenin ülkeye girişi önündeki engelleri kaldıran, ABD yardımları, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların önerileriyle 1950’li yılların ikinci yarısına kadar liberal ekonomiyi güçlendiren politikaları, liberal çizgideki Vatan’ı, DP iktidarıyla birlik olmaya yöneltmiştir. Ahmet Emin Yalman’ın liberal ve Anglo-Sakson siyasal çizgisine 216 Vatan, 7 Aralık 1956, “Arap Dünyası ile Elele Komünizme Karşı Konulabilir”; 7 Aralık 1956, “Ortadoğu’ya Asıl Tehlike Moskova’dan Geliyor”; 7-11-14-18-20-23-27 Aralık 1956, “Ortadoğunu İçyüzü” yazı dizisi. 107 cevap verebildiği sürece iktidarı destekleyen Vatan, iktidarın 1955’ten sonra ekonomi anlayışını değiştirmesiyle DP’yi eleştirilere başlamıştır.217 Vatan’ın eleştirilerinde yoğunlaştığı nokta, Amerika nezdinde itibarımızın asgari düzeye düşmesi ve kredi imkanının kalmaması olmuştur.218 “… Dünya piyasasında sözümüzün değeri kalmamıştır. Bizim için her türlü kredi kapıları kapanmıştır. Amerika ve Avrupa memleketleriyle olan muamelemiz asgari hadde inmiştir… Ticari ve mali itibarımızda açılan rahne bizi yalnız iktisaden bağlamakla kalmıyor, milletlerarası itibarımızı, mevkiimizi her bakımdan sarsıyor. Her mana ile tehlikedeyiz.”219 Nitekim ekonomik darboğazdan kurtulmak için Amerikan yardımını gerekli gören hükümet, 1955’ten itibaren başvurduğu ABD makamlarının, öncelikle Türk ekonomisini istikrara kavuşturucu önlemler alınması koşullarıyla karşılaşmıştır (Oran 2003:560). İktidarın bu koşulları gerçekleştirmeye yanaşmaması nedeniyle ilişkiler kesilmiş, bu da Ahmet Emin Yalman’ın, Vatan gazetesinde iktisadi yönden hükümeti eleştiren bir çok yazı yazmasına sebep olmuştur. Bu eleştiri yazılarında, DP’nin liberal ekonomiden sapan politikaları hedef tutulmuş, iktisadi zorluğu aşarak Batı’dan dış yardım alabilmek için yabancı uzmanlardan yararlanmak gerekli görülmüştür.220 “Bizim hükümetten beklediğimiz hareket tarzı, ihtisasa dayanan açık ve derli toplu iktisadi gidişe sarılarak dahilde ve hariçte güven ve istikrar yaratmağa çalışmaktır… Öyle dileriz ki hükümet, her türlü 217 Vatan, 10 Ağustos 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Buhranımıza Çare: Ne Beyaz Ne Kara”; 22 Haziran 1957, “Pembe ile Kara 4.Menderes Kabinesinin Yerine Gelmeyen Vaatleri”. 218 Vatan, 6 Ocak 1957, Yalman, Ahmet Emin, “İktisadi Siyasetimizi Gözden Geçirsek”. 219 Vatan, 27 Nisan 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Hakikatten Korkmayalım”. 220 Vatan, 5 Temmuz 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Asıl Ana Dava”; 9 Ekim 1957, “Enflasyon”. 108 danışmalardan kaçmak, ihtisastan ve programlı çalışmalardan korkmak huyunu artık bırakır.”221 Vatan’ın bu türden eleştirileri cevapsız kalmamış, iktidar adına cevaplar hükümetin sanayi bakanı Samet Ağaoğlu tarafından verilmiştir. 1957 yılının Haziran ayından itibaren Ağaoğlu’nun tekziplerini yayımlamak durumunda kalan gazete, Yalman ile Ağaoğlu’nun karşılıklı atışmalarını başyazı olarak yayımlamıştır.222 11 Ağustos 1957 tarihli Vatan’da, “Kim Engel Oluyor” başlıklı ve Ahmet Emin Yalman imzalı başmakalede, iktidarın takip ettiği iktisadi politika hakkında şöyle denilmektedir: “İktidar memleketin umumi iktisadi menfaatlerinin zararına olarak bölgelere taviz üzerine taviz vermek gibi yıkıcı bir sisteme sarıldı. Yatırımlarda hesap, müspet randıman değil, yalnız gösteriş arandı. Bir cüziye yayıldı ve dağıldı. Memleketin nihayet mahdut olan imkanları felce uğradı, memleket şu veya bu yedek parça veya ham malzeme noksanı yüzünden ancak pek düşkün bir randımanla işleyen fabrikalarla doldu.” Vatan, 1950’li yılların ortalarından itibaren plansız, programsız ve hesapsız olarak tanımladığı DP’nin iktisadi politikasını, Batı ile bağları kestiği ölçüde eleştirmiştir. Yalman’a göre; “Batı’nın bize yardım edebilmesi ancak dış kredi ve itibarımızı kazanmak için bunların üzerine titremekle, yabancı sermayeyi çekmek 221 Vatan, 25 Şubat 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Akıl Ermez Bir Muamma”. Vatan, 8 Haziran 1957, Yalman, Ahmet Emin, ",Kredinin İcaplarını Hiçe Saymanın Cezasını Çekiyoruz”; 14 Ağustos 1957, Ağaoğlu, Samet, “Yalman Gaflet İçinde”; 17 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Ağaoğlu’na Cevap”; 23 Ağustos 1957, Ağaoğlu, Samet, “Yalman Hakikatleri Örtemez”; 25 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Şifa Niyetine Acı İlaç”; 28 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Tedaviye İhtiyaç Var”; 3 Eylül 1957, Ağaoğlu, Samet, “Ahmet Emin Bey Hakikatlerden Korkuyor”; 8 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Pembe Gözlüğün Kerametleri”; 10 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Hakikatlerden Ürken Kim?”; 11 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Zararın Neresinden Dönülse Kardır”. 222 109 için her şeyi yapmakla mümkündür.”223 Ancak DP iktidarının, Batı’nın güvenini kazanacak iktisadi düzenlemelere yanaşmaması, iç ve dış politikada olduğu gibi iktisadi alanda da “Amerikan ekseninin dışına çıkma işaretleri göstermesi”224 Vatan’ın DP iktidarı aleyhine dönmesine neden olmuştur. Zira 1958 yılından itibaren DP’nin Sovyetler’e meyletmesi, ABD’yle ilişkileri geliştirmek için sürekli olarak soğuk savaş ideolojisini körükleyerek anti-komünist yayının takipçiliğini yapmış olan Vatan’ı, DP iktidarı ile karşı karşıya getiren temel nedenlerden olmuştur. Ahmet Emin Yalman’ın “Demirperdenin İktisadi Öksesindeyiz” başlığıyla çıkan yazısında şöyle denilmektedir: “Siyasi bakımdan basiretimize diyecek yok. Demirperdenin her oyununu iptidadan seziyoruz, her birini önlüyoruz ve çok şükür vaziyete hakim kalıyoruz. Fakat iktisadi bakımdan basiretimiz tamamıyla bağlanmıştır. Demirperde memleketlerinin öksesine sımsıkı yakalanmış bulunuyoruz… Bugün komünist alemi aynı oyunla bizi kıskıvrak yakalamıştır. Bu şekilde onların zebunu olmak bize yakışmaz. Oyundan kurtulmamız lazımdır ve mümkündür.”225 2.3. MUHALEFETİN SONUÇLARI Vatan, demokrasiye geçişin ara dönemi 1945-1950’de, “inhisarcı vasilik idaresi”226 olarak nitelediği CHP yönetimine karşı, kuruluş aşamasından itibaren beraber olduğu DP’ye destek vermiştir. 1950 seçimleri DP için olduğu kadar, 223 Vatan, 26 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Bir Program Taslağı”. Bu dönme ve masonların DP iktidarı aleyhine olmalarının bir nedeni olarak tanımlanırken, Ahmet Emin Yalman bir simge olarak gösterilmiştir (Kocabaş, 2001:173-177). 225 Vatan, 19 Şubat 1957. 226 Vatan, “Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi” adlı yayını s.24-26. 224 110 yapmacık demokrasiyle itham ettiği Halk Partisi dönemini sona erdirmesi bakımından Vatan için de, büyük zafer olmuştur. Ancak 1950’li yılların ortalarına kadar desteklediği DP’nin karşısına, 1955’ten sonra muhalefetin sesi olarak çıkması, genel olarak iktidarın basınla arasının açık olduğu bir süreçte,227 Vatan ile iktidar arasında bir çatışmayı doğurmuştur. Gazete, DP’ye karşı oluşunu şöyle açıklar: “Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Vatan, iyi hareketlerini candan desteklemiş fakat taahhütlerine uygun görünmeyen siyasi sulhü tehdit eden 14 Mayıs milli zaferimizden istifade etmemize engel olan hareketlerini şahsi dostluğa bakmadan, en açık ve şiddetli bir lisanla tenkit etmekten geri kalmamıştır.”228 Vatan, iktidara karşı geldikçe ilanları kesilmiş, kağıt gereksinimleri karşılanmamıştır. 1958 yılı ortalarında kağıtsızlık sebebiyle ekonomik olarak zorlanan gazete bir süre tek sayfa halinde çıkmıştır. Vatan’ın iktidarla bu çatışması, her iki tarafın da birbirini komünistlikle suçlamasına kadar varmıştır. Vatan, “solculuk hastalığının şifa kabul etmez müptelası” diye tanımladığı Burhan Belge’nin DP’nin basın politikasını idare ettiğini, Şevket Süreyya Aydemir’in ise DP muhiti içine sokulduğunu söylemiş, buna karşın iktidarın da kendisini, komünistleri korumakla itham etmesine engel olamamıştır. İstanbul Ekspres, Vatan’ın bir dönem komünist Nazım Hikmet’i koruyup kolladığını yazmış, Vatan’ı, vatan hainleri ve müseccel komünistleri kadrosunda barındırmakla suçlamıştır.229 227 Nitekim 27 Mayıs Darbesi’ni yapan subaylara dahil olan Orhan Erkanlı “biz gazeteleri okuyarak darbe yaptık” demiştir (Erkanlı, 1972:32). 228 Vatan, “Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi” adlı yayını s.29-30. 229 Vatan, 10 Eylül 1958, Yalman, Ahmet Emin, “Şifrenin Anahtarı”; 12 Eylül 1958, “İstanbul Ekspres Yalan Söylüyor”; 14 Eylül 1958, “Ekspres Gazetesinin Hezeyanlarına Kısa Bir Cevap”; Ş.S.Aydemir’in tekzibi için bkz. 20 Eylül 1958, “İnkılabın Emrinde”. 111 Vatan ile iktidarın arasının kesin olarak açılması ise, Pulliam olayıyla gerçekleşmiştir. Amerika’da Indianapolis ve Arizona Republic gazetelerini çıkaran Eugene Pulliam, 1958 yılının ortalarında Türkiye’ye gelmiş ve başbakan Menderesle röportaj yapmak istemiştir. Ancak kendisine zaman ayrılmaması ve Menderesle görüşememesi üzerine Pulliam, Türkiye’deki gidişin tehlikeleri üzerine Amerika’da 72 gazetede yayımlanan eleştiri yazıları yazmıştır. Bu yazılarda, Türkiye’de 1957 seçimlerinden sonra hüküm süren kin ve nefret havasından, basına yapılan baskılardan bahsedilmiştir. Vatan, bu yazıların çevirilerini yayımlamış ve bu aleyhte duruma sebep olması nedeniyle iktidara eleştirilerini yoğunlaştırmıştır. Vatan, Belge ve Aydemir’e yönelik olarak 10 Eylül 1958 tarihli sayısında yayımlanan Ahmet Emin Yalman imzalı yazı, Pulliam davası ve Tunç Yalman’ın, Muhsin Ertuğrul’un görevden alınmasıyla ilgili yazıları nedeniyle ardı ardına cezalara uğramıştır. Bu süreçte Vatan, 16 Aralık 1959’dan 16 Ocak 1960’a kadar bir ay süreyle kapatılmış, başyazar Ahmet Emin Yalman ve yazı işleri müdürlerinden Selami Akpınar hapis cezalarına çarptırılmışlardır.230 Bir aylık bir kapatma süresi, Vatan’ın kuruluşundan bu yana karşılaştığı pek çok yayın yasağıyla ve aldığı kapatma cezalarıyla kıyaslandığında ağır bir yaptırım olarak gözükmemekle beraber, gazete Demokrat Parti’ye muhalefet etmenin bedelini ağır ödemiştir. Nitekim eleştirilerinin karşılığında iktidarın ekonomik olarak baskısıyla karşılaşan Vatan gazetesi, bir dönem sonra 80’den çok ortağı olan ve zor 230 Bkz. Vatan, 31 Mayıs 1959; 26 Kasım 1959; 16 Nisan 1960; 7-8 Mart 1960. 112 yönetilen bir sürece girmiştir. Muhalefet ettiği DP’nin, 27 Mayıs’ta devrilmesine rağmen karşı karşıya olduğu güçlüğü yenemeyen Vatan, 1960’ın ikinci yarısında Ahmet Emin Yalman’ın kendi gazetesinden ayrılmak zorunda kalmasıyla eski kimliğinden bambaşka bir yapılanma göstermiştir. 113 SONUÇ Vatan gazetesi, siyasal mücadelenin verilişinde, gazetenin oynadığı etkin rolün Türk siyasal ve basın tarihindeki örneklerinden birini teşkil etmiştir. Vatan’ın kuruluşundan itibaren sahip olduğu Batıcı ve liberal kimlik, bu çizgiden farklı politikalar üreten siyasal iktidarla Vatan’ın mücadele etmesini gerektirmiştir. Bu anlamda Demokrat Parti’nin 1950 ile 1960 yılları arası on yıllık iktidar devresi, Vatan’ın bu kimlik dahilinde siyasal iktidarla ilişkisini belirlediği bir zaman dilimi olmuştur. Bu durum Vatan’ın, Demokrat Parti’nin kurulması ile başlayıp 1950’li yılların ortalarına dek sürecek olan Demokratlara desteğinin nedenini oluşturmuştur. Bu çerçevede Vatan’ı Demokrat Parti ile beraber hareket etmeye sevk eden, DP hareketinin geçmişe dayalı kökü ile Vatan çizgisinin örtüşmesi olmuştur. Nitekim Demokrat Parti’nin hareketinin köklerini Genç Türkler’in 1902 yılındaki kongresine kadar dayandırmak bu beraberliği açıklamaya yetecektir. Genç Türkler’in 1902’deki bu kongresi güçlü bir merkezi otorite ile daha liberal bir yönetim biçimini ifade eden adem-i merkeziyet düşüncelerinin ortaya atıldığı bir görüş ayrılığına sahne olmuştur. Merkeziyetçi eğilimi savunanları Ahmet Rıza’nın liderliğini üstlendiği İttihat ve Terakki, diğerini ise liderliğini Prens Sabahattin’in yaptığı grup oluşturmuştur. Bu bağlamda, CHP iktidarını İttihat ve Terakki doğrultusuna koyabileceğimiz gibi Demokrat Parti’yi de liberal çizginin ağır bastığı grubun bir devamı olarak görmek mümkündür. Bu durum Vatan’ın, Ahmet Emin Yalman’ın benimsemiş olduğu Prens Sabahattinci görüşler çerçevesinde yayın çizgisini gerçekleştirecek bir siyasi güç olarak DP’yi görmesine neden olmuştur. Vatan’ın Prens Sabahattinci çizgiyle örtüşen, Batılı ölçülerde bir demokrasi ve iktisadi alanda liberalleşme istekleri ile Sovyet karşıtı tutumu, onu DP’ye yaklaştırırken, İttihat ve Terakki çizgisinin bir uzantısı olarak niteleyebileceğimiz CHP’den uzak kalmasını doğurmuştur. Vatan, egemen çizgileri liberalizm, özel girişimcilik ve bunları gerçekleştirmek için model olarak Batı (ABD)’yı seçmiş olan Demokrat Parti’nin destekleyicisi olmuştur. Ülkenin kalkınmasını liberal ekonomi politikalarında görerek, Amerika’nın siyasal ve ekonomik yardımlarının gerekliliği vurgusunu yapan Vatan, DP’nin ekonomik yardım amacıyla ABD’ye yönelen tutumuna taraftar olmuştur. Vatan, Türkiye’nin gelişmesinin temellerini Batıda ve dolayısıyla Amerika’da görmüş ve Amerika’yla bütünleşmenin zaruretini vurgulamıştır. Batı uygarlığının evrenselliğini ileri sürerek Batı zihniyeti, Batı ölçüleri, Batı iş görme usulleri ve Batı ilişki tarzının Türkiye’de yerleşmesini istemiş, siyasal, toplumsal ve ekonomik alanlarda liberalliğin Türkiye’de uygulanması için ciddi bir yayın hamlesi gütmüştür. Aynı bakış açısıyla çok partili yaşam, serbest seçim, özgürlükler ve çoğulculuk, Batılı bir ülke sayılabilmemiz ve böylelikle Sovyet komünizminden korunabilmemiz için, Vatan tarafından gerekli görülmüştür. Bu amaçla Batılı ölçülerde görmek istediği demokrasinin; iktidarın adalet, basın, üniversite vb. alanlarda uyguladığı baskı politikalarıyla tehlikeye düşmesi, genelde Batı, özelde ise Amerika nezdindeki saygınlığımızı ortadan kaldıracağı endişesiyle önceleri taraftar olduğu iktidara muhalefetini gerektirmiştir. 115 Vatan, Batılılaşmanın bir ivmesi olarak siyasal partileri önemsemiş, iktidarın muhalefeti susturmaya yönelik politikalarına cephe almıştır. Buna karşın, bizi Batı dünyasından uzaklaştıracak tehlike olarak gördüğü gerililik ve irticaa verdiği destek çerçevesinde bir siyasi partinin kapatılması, kendisiyle aynı bakış açısında gördüğü hükümetin bu icraatını onaylamasını doğurmuştur. Vatan, Batılı anlamda bir demokrasinin bütün kurumları ile birlikte yerleşmesi yolunda yayın yapmıştır. Bunu gerçekleştirmek adına sürekli olarak Soğuk Savaşın dünyayı ikiye bölen blok politikasını vurgulamış, bir yanda hür dünyayı yüceltirken, diğer yanda her olumsuzluğu komünizmde aramıştır. Vatan benimsemiş olduğu bu yayın politikası dahilinde, iktidarı Batı ile güçlü ilişkiler kurulmasını sağlayacak icraatları gerçekleştirdiği ölçüde desteklemiştir. Ancak iktidardaki DP’nin Vatan’ın özleyişlerinden uzaklaşıp demokrasiyi ve liberal ekonomiyi önemsemediği süreç, Vatan’ın da iktidarın politikalarına sert eleştiriler getirerek muhalefete başladığı evre olmuştur. 116 ÖZET Toplumsal ve siyasal olayların incelenmesinde önemli bir kaynak teşkil eden gazete, kamuoyu yaratan ve onu yönlendiren işlevleriyle, siyasal mücadelenin verildiği alanlardan birini oluşturur. Gazetenin bu etkin yapısı, onu tek parti döneminde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına karşı muhalefetin gerçekleştirildiği teme alanlardan biri kılarken, yoğun şekilde desteklediği muhalefetteki Demokrat Parti’nin iktidar olma mücadelesinde de önemli bir konuma oturtur. Bu çerçevede Türk siyasal yaşamının önemli bir kesitini oluşturan Demokrat Parti’nin 1950 yılından başlayarak 1960 yılı ortalarına kadar süren 10 yıllık siyasal serüveni sürecinde, Vatan gazetesi önemli bir konuma sahiptir. Vatan’ın siyasal iktidarla ilişkilerinde temel belirleyici, iktidarın Türkiye'yi Batı ülkeleriyle beraber kılacak politikaları olmuş, bu bağlamda Vatan gazetesi, Demokrat Parti iktidarını Batı’yla özelde ise ABD ile varolan ilişkileri geliştirecek bir siyasal güç olarak gördüğü sürece desteklemiştir. Ancak özellikle 1950’li yılların ortalarından itibaren iktidarın ortaya koyduğu politikaların Vatan tarafından ülkeyi Batı dünyasından uzaklaştıracak tehlikeler olarak değerlendirilmesi, Vatan’ın Demokrat Parti’ye verdiği desteğe son vererek, muhalefete başladığı evre olmuştur. Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1950 ile 1960 yılları arası süreç dahilindeki Vatan gazetesi sayılarının incelenerek, siyasal iktidarla ilişkilerinin ortaya koyulduğu bu çalışmada, Vatan’ın Demokrat Parti iktidarına desteği ve muhalefeti bu çerçevede ele alınmıştır. ABSTRACT Newspapers, which constitute an important source on investigation of social and political events with functions to create and direct public opinion, form one of the fields for political struggle. This effective structure of the newspaper causes it to be one of the basic fields for opposition against Republic Society Party ruling in the one party period, and puts the opposition Democratic Party which they supported intensely in a key position during power struggle. In this framework, during 10 years long political adventure of Democratic Party beginning from 1950 through mid 60s which constitutes a significant fraction of Turkish political life “Vatan”, had a vital position. The main determinant in the relationship of “Vatan” with the political power is the policies of the ruling party that will keep Turkey in line with the west countries. In this context “Vatan” supported the ruling of Democratic Party as long as they accepted the party as a political power that can develop the existing relationships with the west countries, especially USA. However, especially after the mid 50s “Vatan” accepted the policies followed by the power party as a thread that will take apart the country from west countries and ended the support for the Democratic Party and began the period of opposition. In this study, which investigates the volumes of “Vatan” during the years 1950 – 1960 under the power of the Democratic Party and maintains the relationships of the newspaper with the political power, the support and opposition of “Vatan” to Democratic Party is examined. KAYNAKÇA Ahmad, Feroz, Modern Türkiye’nin Oluşumu, 3.baskı, İstanbul, Kaynak Yayınları, 2002. Ahmad, Feroz, Demokrasi Süresince Türkiye 1945-1980, 2.baskı, İstanbul, Hil Yayın, 1996. Ahmad, Feroz, B.Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi 1945-1971, 1.baskı, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1976. Akşin, Sina, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi, 3.baskı, Ankara, İmaj Yayıncılık, 1998. Ana Britannica, 32.Cilt, Ana Yayıncılık A.Ş. ve Encylopedia Britannica Inc. Arcayürek, Cüneyt, Demokrasinin İlk Yılları, 1949-1951, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1983. Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, Mustafa Kemal’in Çankaya’sı, İstanbul, Bateş Bayilik Teşkilatı A.Ş., 1998 Aydemir, Şevket Süreya, İkinci Adam Cilt 3, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1968. Bayar, Celal, Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri-Dış Politika (1933-1955), İstanbul, Türkiye İş Bankası Yayınları, 1999 (a) Bayar, Celal, Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri-Seçim Kampanyalarındaki Söylev ve Demeçleri : 1946-1950-1954, İstanbul, Türkiye İş Bankası Yayınları, 1999 (b) Bora, Tanıl, “Türkiye’de Siyasal İdeolojilerde ABD/Amerika İmgesi: ABD: ‘En Batı ve Başka Batı’”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 3: Modernleşme ve Batıcılık, 1.baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2002. Bostanoğlu, Burcu, Türkiye-ABD İlişkilerinin Politikası, Ankara, İmge Kitabevi, 2000. Bozdağ, İsmet, Dünyada ve Türkiye’de Basın İstibdatı, İstanbul, Emre Yayınları, 1992. Cebesoy, Ali Fuat, Siyasi Hatıralar 1 ve 2.Cilt, İstanbul, Temel Yayınları, 2002. Cem, Hasan, Dünyada ve Türkiye’de Masonluk, İstanbul, 1976. 119 Çankaya, Ali, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler II.Cilt 1859-1968, Ankara, Mars Matbaası, 1969. Çavdar, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), 2.baskı, Ankara, İmge Kitabevi, 2000. Çavdar, Tevfik, “Demokrat Parti”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi Cilt 8, İstanbul, İletişim Yayınları, 1983. Demirer, Mehmet Arif, 6 Eylül 1955 Yassıada 6/7 Eylül Davası, 1.baskı, İstanbul, Bağlam Yayınları, 1995. Dilipak, Abdurrahman, İhtilaller Dönemi, İstanbul, 1991. Dosdoğru, M.Hulusi, 6/7 Eylül Olayları, 1.baskı, İstanbul, Bağlam Yayınları, 1993. Erdilek, Neşe, “Hükümetler ve Programlar”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi Cilt 4, İstanbul, İletişim Yayınları, 1983. Erkanlı, Orhan, Anılar, Sorunlar, Sorumlular, Baha Matbaası, İstanbul, 1972. Eroğul, Cem, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, 3.baskı, Ankara, İmge Kitabevi, 1998. Faik, Bedii, Matbuat Basın Derkeen... Medya I. II. Ve III.Cilt, 1.baskı, İstanbul, Doğan Kitapçılık, 2001. Gönlübol, Mehmet, et al., Olaylarla Türk Dış Politikası, 9.baskı, Ankara, Siyasal Kitabevi, 1996. Güldemir, Ufuk, ABD Gizli Belgelerinde Nazım, İstanbul, Cumhuriyet Kitap, 1990. Gün, İ.Nuri, Yalçın Çeliker, Masonluk ve Masonlar, İstanbul, 1968. Gürkan, Nilgün, Türkiye’de Demokrasiye Geçişte Basın (1945-1950), 1.baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 1998. Karaca, Emin, Türk Basınında Kalem Kavgaları, 1. baskı, İstanbul, Gendaş Yayınları, 1998. Karpat, Kemal H., Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul, AFA Yayınları, 1996. Kocabaş, Süleyman, Türkiye’de Gizli Tarih I Masonluk ve Masonlar, 1.baskı, İstanbul, Vatan Yayınları, 2001. Koçak, Cemil, et al., “Siyasal Tarih (1923-1950)”, Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye 1908-1980, 6.baskı, İstanbul, Cem Yayınevi, 2000. 120 Küçük, Abdurrahman, Dönmeler Tarihi, Ankara, 1992. Laç, Abdurrahman Şeref, “Beynelmilel Münafık Yalman’a”, Büyük Doğu, 20 Haziran 1952 (a). Laç, Abdurrahman Şeref, “Yalman Mukaddes Türk Vatanını Tehlikeye Atıyor”, Büyük Doğu, 2 Ağustos 1952 (b). Mardin, Şerif, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, İstanbul, 1989. Mazıcı, Nurşen, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Sivil Rejime Etkileri, İstanbul, 1989. Nadi, Nadir, Perde Aralığından, İstanbul, Cumhuriyet yayınları, 1964. Oran, Baskın, Türk Dış Politikası I.Cilt 1919-1980, 7.baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2003 Oran, Baskın, “Türkiye’nin Kuzeyindeki Büyük Komşusu Sorunu Nedir? Türk Sovyet İlişkileri”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi C.XXV No:1, Ankara, 1970. Safa, Peyami, Yazarlar Sanatçılar Meşhurlar, 3.baskı, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1990. Sertel, Zekeriya, Hatırladıklarım, 5.baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2001. Soysal, İlhami, “Mezhepler / Tarikatlar”, Cumhuriyet Ansiklopedisi Cilt 5, İstanbul, İletişim Yayınları, 1983. Dönemi Türkiye Tevetoğlu, Fethi, Türkiye’de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler (1910-1960), 1.baskı, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1967. Toker, Metin, Tek Partiden Çok Partiye (1944-1950), 4.baskı, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1998. Topuz, Hıfzı, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, 2.baskı, İstanbul, Gerçek Yayınları, 1996. Tunaya, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Partiler I.Cilt, İstanbul, Hürriyet Vakfı Yayınları, 1984. Tunçay, Mete, “Babıali’nin Pravda’sı ve Bolşevik Dudusu”, Birikim Dergisi, Sayı 7, İstanbul, 1989. Tunçay, Mete, “Siyasal Gelişmenin Evreleri”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi Cilt 7, İstanbul, İletişim Yayınları, 1983. 121 Vatan gazetesinin “Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi” adlı yayını, tarihsiz. Yalman, Ahmet Emin, Yakın Tarihte Gördüklerim Geçirdiklerim 1 ve 2. Cilt, 2.baskı, İstanbul, Pera Yayınları, 1997. Zürcher, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 4.baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 1999. 122