Türk Siyasal Yasaminda Vatan Gazetesi \(1950-1960\)

Transcription

Türk Siyasal Yasaminda Vatan Gazetesi \(1950-1960\)
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ ANA BİLİM DALI
TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA VATAN GAZETESİ
(1950-1960)
Yüksek Lisans Tezi
Sanem GÖK
Ankara-2003
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ ANA BİLİM DALI
TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA VATAN GAZETESİ
(1950-1960)
Yüksek Lisans Tezi
Sanem GÖK
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Sina AKŞİN
Ankara-2003
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ ANA BİLİM DALI
TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA VATAN GAZETESİ
(1950-1960)
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Sina AKŞİN
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı
İmzası
Prof. Dr. Sina AKŞİN
...............................
Prof. Dr. Ömür SEZGİN
...............................
Prof. Dr. Korkmaz ALEMDAR
...............................
TEZ SINAVI TARİHİ ..................................
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER ...........................................................................................................I
KISALTMALAR ...................................................................................................... II
ÖNSÖZ........................................................................................................................ 1
GİRİŞ .......................................................................................................................... 4
I. BİR PORTRE: AHMET EMİN YALMAN ......................................................... 4
II. KURULUŞUNDAN 1950 YILINA KADAR VATAN GAZETESİ................ 15
1. BÖLÜM: VATAN GAZETESİNİN DEMOKRAT PARTİYİ
DESTEKLEME DÖNEMİ (1950-1954)................................................................. 24
1.1. VATANIN DEMOKRAT PARTİYE DESTEĞİ .......................................... 24
1.1.1. 14 Mayıs 1950 Seçimlerinde Vatan.......................................................... 30
1.1.2. Kısa Süren Muhalefet Dönemi ................................................................. 35
1.1.3. 2 Mayıs 1954 Seçimlerinde Vatan............................................................ 42
1.2. İKTİDARA DESTEĞİN BELİRGİN NOKTALARI.................................... 46
1.2.1. İrticaa Karşı Alınan Cephe ...................................................................... 46
1.2.2. Amerikancı Siyasetin Desteklenmesi........................................................ 54
1.2.2.1. ABD İle İlişkilerin Gelişimi............................................................ 54
1.2.2.2. Amerikancı Siyaset Çizgisinde Vatan............................................. 57
1.1.1.1.1. Kore Meselesinde Vatan ........................................................... 61
1.1.1.1.2. Komünizme Karşı Alınan Cephe .............................................. 64
1.1.1.1.3. Liberal Politikaların Desteklenmesi.......................................... 72
2. BÖLÜM VATAN GAZETESİNİN DEMOKRAT PARTİYE
MUHALEFET DÖNEMİ (1955-1960) ................................................................... 80
2.1. VATAN’IN DP İKTİDARINA MUHALEFETİ ........................................... 80
2.2. VATAN MUHALEFETİNİN ANA NOKTALARI ...................................... 81
2.2.1. İç Politika ................................................................................................. 81
2.2.1.1. 6/7 Eylül Olaylarında Vatan............................................................ 90
2.2.1.2. 27 Ekim 1957 Seçimlerinde Vatan ................................................. 92
2.2.1.3. 27 Mayıs Darbesinde Vatan ............................................................ 97
2.2.2. Dış Politika .............................................................................................. 99
2.2.3. İktisadi Alan ........................................................................................... 107
2.3. MUHALEFETİN SONUÇLARI ................................................................. 110
SONUÇ.................................................................................................................... 114
ÖZET....................................................................................................................... 117
ABSTRACT ............................................................................................................ 118
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 119
I
KISALTMALAR
ABD
:
Amerika Birleşik Devletleri
A.g.y.
:
Adı geçen yer
Bkz.
:
Bakınız
CENTO
:
“Central Treaty Organisation” (Merkezi Antlaşma Örgütü)
CHP
:
Cumhuriyet Halk Partisi
DP
:
Demokrat Parti
MBK
:
Milli Birlik Komitesi
MKP
:
Milli Kalkınma Partisi
MP
:
Millet Partisi
NATO
:
“North Atlantic Treaty Organisation” (Kuzey Atlantik Paktı
Teşkilatı)
s.
:
Sayfa
SSCB
:
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
T.A.T.K.O.
:
Otomobil Lastik ve Traktör Komandit Şirketi
TBMM
:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
TCF
:
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
II
ÖNSÖZ
Gazete siyasal ve toplumsal olayların incelenmesinde önemli bir kaynak
teşkil etmektedir. Gerek günlük olması sonucu dönemin siyasal olaylarına ilişkin
birincil kaynak özelliği taşıması, gerekse demokratik yapının gelişip güçlendiği
toplumlarda dördüncü güç olarak yerini koruyan kitle iletişim araçları içerisinde yer
alması nedeniyle siyaset bilimcilerinin yararlandıkları temel kaynaklardandır.
Görevi, olanı yansıtmak ve toplumu bilgilendirmek olan gazete, zamanla
etkili bir güç haline gelerek kamuoyunu etkileyen ve kendi görüşüne göre topluma
yön verme savaşına girişen bir kimliğe bürünmüştür.
Bu yapı içerisinde, gazeteler yayın politikalarını kimi kez mevcut siyasal
iktidara karşıt bir siyasal muhalefet aracı olarak kullanmışlar ve bu yolda muhalif
güçlerle ortak söylemler geliştirmişler, kimi kez de iktidar yanlısı bir çerçeveye
oturtmuşlardır. Gazetenin etkin gücü, siyasi partileri de ondan faydalanma yoluna
itmiş ve kendi yayın organları kimliğinde parti siyasetinin bir propaganda aracı
olarak gazetenin kullanılmasına yol açmıştır.
“Siyasi, iktisadi, sosyal, edebi ve diğer konularda yorumlu veya yorumsuz
haber ve bilgi vermek için her gün veya belirli zamanlarda çıkan yayın” olarak
tanımlanan gazete bir yandan kamuoyu oluşturup diğer yandan onu yönlendiren bir
işlev görerek sosyal bir kurum olma özelliği taşımaktadır. Bu işlevini etkinleştirdiği
andan itibaren, siyasi iktidarla ilişkisini de başlatmış olur.
Haberleri ile sosyal, siyasal ve ekonomik hayatı etkileyerek topluma yön
veren gazete, bu yönü ile iktidarın dikkatini çekmektedir. Nitekim, siyasi iktidarı
alacağı kararlarda etkileyebilme gücüne sahip bir yazılı basının varlığı, iktidarın
gazetelere uyguladığı kısıtlamalar, yasaklar, cezalarla dolu tedbirleri de beraberinde
getirmiştir. Siyasal iktidar ile gazete arasındaki bu çatışma, gazetenin siyasal yapı
üzerindeki etkinliğinden kaynaklanmaktadır.
Osmanlı – Türk siyasal tarihinde ilk defa gerçek anlamda seçimle iktidara
gelen bir muhalefet olan Demokrat Parti (DP), basının bu etkin gücünün bilincinde
olarak geniş bir basın desteğini de arkasına katarak iktidara gelmiştir.
Bu araştırmanın konusunu oluşturan Vatan gazetesi ise, İkinci Dünya Savaşı
yıllarından itibaren tek-parti iktidarına muhalefet etmiş ve DP’nin basın alanındaki
adeta baş destekçisi olmuştur.
Bu çalışmanın konusu, yakın tarihimizin önemli bir kesitini oluşturan DP’nin
1950 yılında başlayıp 1960 yılı ortalarına kadar süren on yıllık siyasal serüveni
sürecinde Vatan gazetesinin incelenmesidir.
Bu çerçevede çalışmamıza ışık tutacağı kanaatinden hareketle öncelikle
Vatan’ın kuruluşundan 1950 yılına değin olan tarihi gelişimine giriş niteliğinde
değinilmiştir. Ayrıca Vatan’ın sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman’la birebir
örtüşen yayın politikası bizi Yalman’ın kişiliğine ilişkin bir değerlendirmede
bulunmaya da yöneltmiş ve buna da giriş kısmında yer verilmiştir.
2
DP iktidarının ilk yıllarında iktidar ile Vatan arasında sıkı bir işbirliği
yaşanmış tek parti iktidarı döneminin aksine Vatan, mevcut iktidarın politikalarını
destekleme ve propagandasını yapma gibi bir misyon üstlenmiştir. Vatan’ın DP
iktidarını desteklediği dönem birinci bölümde ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Ancak Vatan’ın DP iktidarını destekleyen yayın politikası uzun sürmemiş,
kısa bir zaman sonra Vatan DP iktidarına karşı muhalefete girişmiştir. Vatan’ın
iktidara muhalefeti de ikinci bölümün konusunu oluşturmaktadır.
Çalışmanın amacı, Vatan’ın DP döneminin temel siyasi olaylara bakışını bu
çerçevede siyasi iktidarla ilişkilerini ortaya koymak ve bu süreç içerisinde Türk
siyasal yaşamındaki konumunu belirlemektir.
Çalışmamızda öncelikle Türk siyasal yaşamının konumuz kapsamına giren
dönemine ilişkin kaynak taraması yapılmıştır. Çalışmaya temel teşkil edecek bilgiler
kaynaklardan toplanarak sistematik hale getirilmiştir. Sonrasında araştırmamızın
esasını oluşturan döneme ait Vatan gazetesi sayıları taranmıştır. 1950-1960 yılları
arası taranan Vatan sayılarından hareketle Vatan’ın yayın politikası siyasal
meselelere ne yönden baktığı ve yorumlayış tarzı, hükümetin iç ve dış politikaları
çerçevesinde siyasi iktidarla ilişkileri ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Çalışmamda bana yardımcı olarak yapıcı eleştirilerini esirgemeyen sayın
hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Sina AKŞİN’e teşekkür ederim.
3
GİRİŞ
I. BİR PORTRE: AHMET EMİN YALMAN
Türk siyasal ve basın tarihinde önemli bir yeri olan Vatan gazetesi, yayın
hayatına 26 Mart 1923’te başlar. Vatan, 1917 yılında Mehmet Asım Us’la ortak
olarak kurdukları Vakit gazetesinde 18 Mart 1923’te son yazısı çıkan Ahmet Emin
Yalman, kardeşi Mehmet Rıfat ve yine aynı gazetenin yazı işleri müdürü Enis Tahsin
Til ve siyasi yazarı Ahmet Şükrü Esmer tarafından kurulur (Yalman 1997:835;
Karaca 1998:40). Ancak gazetenin Türk siyasal yaşamında sahip olduğu kimliğin
şekillenmesinde başyazar Ahmet Emin Yalman etkin rol oynar. Yalman’ın kişisel
tercihleri ve sergilemiş olduğu siyasi tavır ve tutumlar, çoğu kez Vatan’ın olaylara
bakış açısını belirleyen baş etken olmuştur.
Ahmet Emin Yalman, siyasal yaşantıdaki değişimlere bağlı olarak farklı
görüşlere sahip olmuş ve farklı tutumlar sergilemiş bir şahsiyettir. Yalman’ın görüş
ve tutumlarındaki bu dönemsel ve keskin dönüşler, yalnızca onun kendi kişiliğinde
öne çıkan noktalar olarak kalmamakta, aynı zamanda bir aydın, gazeteci ve sosyolog
olarak siyasal duruşunu da ortaya koymaktadır.
Ancak Yalman’ın uzmanlık ve faaliyet alanı olarak basını seçmiş olması,
ondaki bu tavır değişikliğini öncelikle gazeteci sıfatıyla bulunduğu gazetelerde
izleme imkanını bize sunmaktadır. Bu bağlamda Türk siyasal yaşamında önemli bir
konuma sahip olan Vatan gazetesi, Yalman’ın sahip ve başyazarlığında Yalman
eksenli bir yapılanma içerisinde kamuoyu oluşturma işlevini üstlenmiştir. Dolayısıyla
Vatan’ın 1950-1960 arası dönemdeki yayın politikasını incelemek Ahmet Emin
Yalman’ın bireysel politikasını bilmekle mümkündür. Bunun bir yansıması ve hatta
bir sonucu olarak, kuruluşundan itibaren hemen hemen her dönem muhalif kalmış bir
gazetenin, Vatan’ın, belirli bir dönem belirli bir iktidarın taraftarı olması ve kısa bir
müddet sonra aynı iktidara karşı en sert eleştirilerde bulunması bir ölçüde
açıklanabilecektir.
Ahmet Emin Yalman’a ilişkin oluşturmaya çalıştığımız bu zemin, Vatan’ın
1950-1960 yılları arası dönemini incelemede bir hayli etkili olacaktır.
14 Mayıs 1888 yılında Selanik kentinde doğan Ahmet Emin Yalman, Rüştiye
Askeri Okulu’nda Mustafa Kemal’in de hocalığını yapmış olan Osman Tevfik Beyin
oğludur.1 Yalman, Şeyh Maruf Efendinin özel okulunda başlayan ilk öğrenimini
Feyz-i Sıbyan’da tamamlar. 1901 yılında yazıldığı Selanik Askeri Rüştiyesi’ni
bitirmesine iki ay kala burayı bırakarak ecnebi çocukları için açılan Selanik Alman
Mektebi’ne yazılır. Bir süre daha Selanik’te kalan Yalman, ailesinin İstanbul’a
yerleşmesiyle Beyoğlu Alman Mektebi’ne geçer. Burada dört yıl okuduktan sonra
Almanca, İngilizce ve Fransızca öğrenmiş olarak 1907 yılında mezun olur.
Yalman, baba dostu Hüseyin Cahit Beyin aracılığıyla ilk önce İkdam
gazetesine başvurur.2 İkdam sahibi olan Ahmet Cevdet Bey: “Burada çocuklara yer
yok” diyerek onu küçümser, ancak Sabah sahibi Mihran Efendi muhabir ve
çevirmen olarak hemen işe başlatır. Bu yıllarda, Alman Sefareti baştercümanı Dr.
1
1936 yılının Ocak ayında Karpiç lokantasında Yalman’la karşılaşan Atatürk, Osman Tevfik Beyi ve
Yalman’ın gazeteci sıfatıyla eleştirilerini kastederek: “.. Selanik Askeri Rüştiyesi’nde çok sevdiğim
bir yazı hocam vardı… Bana yazı dersinden tam not verdi. Aradan yıllar geçti. Hocamın oğlu siyaset
meydanlarında karşıma çıktı. Bütün hizmetlerime karşılık bana sıfır vermeye kalkıştı” der (Yalman,
1997:Cilt 2 s.1055).
2
Yalman’ın kendi ifadesine göre Hüseyin Cahit kendisine nasihat eder: “Bundan hayır gelmez. Gel
gazetecilikten vazgeç, başka bir yol tut” der. Ancak Yalman’ın ısrarları üzerine yardımcı olmak
durumunda kalır (Yalman, 1997:Cilt 1 s.56-57)
5
Gies’in yardımı ile Yıldız Sarayı Tercüme Odasına hülefa unvanıyla atanır. Yüksek
öğrenimini İstanbul Hukuk Mektebi’nde üç yıl okuduktan sonra Columbia
Üniversitesinde 1911-1914’te tamamlar (Çankaya 1969:926).
Gazeteciliğinin ilk yıllarında liberal ve İngiliz yanlısı bir politika izleyen,
Osmanlıcılığı ve adem-i merkeziyetçiliği savunan (Tunaya 1984:147,150) Sabah ve
Yeni Gazete’de çalışır. “Sabah’ta çalışanlar arasında İttihat ve Terakki teşkilatında
görev almış kişiler vardır” (Yalman 1997:Cilt 1 s.69). Yalman, bunlarla yakın ilişki
içerisindedir.
“İttihat ve Terakki iktidarına karşı çıkan ve İngiliz yanlısı olarak tanınan”3
Yeni Gazete’de Yalman, kendi deyimiyle “20 yaşında bir gencin başyazıları yazdığı
belli olursa, gazetenin küçük düşeceği ve itibarının kırılacağı” endişesiyle imzasız
yazılar yazar. Gazetede iki cephe olduğunu, ecnebi parasının büyük rol oynadığını,
İngiliz siyasetine bağlı Kamil Paşanın organı diye tanınan, siyasi sütunlarında İngiliz,
bazen de Avusturya menfaatlerine uygun ücretli yazılar çıktığını belirten Yalman,
kendisinin dürüst ve temiz gazetecilik yaptığını söyler.
İttihat ve Terakki’nin iktidarı ele geçirdiği yıllarda Kur’an’a el basarak
bağlılık yemini eder ve Cemiyet-i Mukaddese olarak anılan İttihat ve Terakki’ye üye
olur.
3
Ana Britannica, Cilt 22 , “Yeni Gazete” maddesi, İstanbul, Encyclopedia Britannica Inc., Ana
Yayıncılık, 1990.
6
Ahmet Emin, Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitimini sürdürdüğü sırada ise
“unsurları birleştirme” siyaseti çerçevesinde Columbia Osmanlı Cemiyeti’ni
kurduklarından bahseder.
Yüksek öğrenimini tamamlayıp 1914 yılında yurda döndükten sonra İttihat ve
Terakki’nin merkez kurulu üyesi Ziya Gökalp’in yanında Darülfünun’da sosyoloji
kürsüsünde görev alır. Bu dönem, İttihat ve Terakki’nin kesin ve tartışılmaz
egemenliği ile beraber, Osmanlı dış politikasında Almanya’nın öne çıktığı döneme
rastlar. Bu yeni süreçte Ahmet Emin artık İngiltere değil Almanya yanlısıdır.
Gökalp’ten aldığı izinle ikinci bir iş olarak İttihat ve Terakki’nin sözcülüğünü yapan
Tanin’de yazı işleri müdürlüğünü üstlenir. Partinin lideri Enver Paşa ile görüşmeden
onun ağzından yazdığı mülakatı Enver Paşanın beğenmesi üzerine, Selanik ve
Beyoğlu Alman mekteplerinde okumuş olması da göz önüne alınarak savaş muhabiri
olarak Alman cephelerine gönderilecektir. Yalman bu yıllarda Almanya yanında
savaşa girmemizi desteklemiştir (Yalman 1997:Cilt 1 s.254).
Ancak savaştan yenik çıkılmasıyla birlikte, Yalman yeni koşullara uygun
olarak kendini yeni ilişkilere uyarlayacaktır. Zira 1917 yılında Mehmet Asım ile
birlikte kurdukları Vakit, İttihat ve Terakki’yi eleştirmeye başlayacak ve Amerikan
yardımlarını savunacaktır.
Yalman da bu yıllarda unsurları birleştirme siyaseti dahilinde Osmanlıcılığı ve
adem-i merkeziyetçiliği savunurken, Türkçü ve milliyetçi bir devlet siyasetini öne
çıkarmış İttihat ve Terakki’den kopacak, Prens Sabahattinci çizgide yer alacaktır4
4
Yalman’ın Prens Sabahattin ile ilgili görüşleri için bkz. Yalman, 1997 Cilt 1 s.81-90.
7
Esasen Ahmet Emin, Tanin’den sonra hemen Vakit’i çıkarmaz. Bir süre
Sabah’ta çalışır. Sabah’tan gelen teklifi hiç tereddütsüz kabul ettiğini, Tanin’in
İttihat ve Terakki’ye ait bir gazete olduğu için en küçük bir tenkit yazısı
neşredemediğini söylediğinde çoktan yön değiştirmiş ve İttihat Terakki’ye cephe
almıştır.
Partiyi ve ülkenin içinde bulunduğu siyasal yapıyı “Enver, Talat ve Cemal
Paşaların elinde toplanan bir diktatörlük” olarak nitelendiren Yalman, memleketin
idare sisteminin sıkı bir merkeziyetçilik olduğundan yakınacaktır.
1918 yılında Mondros Mütarekesinin imzalanmasıyla, Osmanlı topraklarının
işgal edildiği ağır koşullar altında kurulan birçok cemiyetten biri de ülkenin içinde
bulunduğu durumdan Amerikan mandacılığıyla kurtulabileceğini savunan Wilson
Prensipleri Cemiyeti’dir. Ahmet Emin de batıcı bir siyaset taraflısı olarak bu
cemiyettedir. Vakit’te 30 Kasım ve 1 Aralık 1918 tarihlerinde “İstikbal Düşünceleri”
başlığını taşıyan ilk makalesiyle Amerika ile işbirliği fikrini ortaya atar. ABD
benzeri bir yönetim olarak adem-i merkeziyeti savunur.
Bu tarihten itibaren, Amerikan yardımını ve Amerikan uzmanlarının
Türkiye’nin kalkınmasında rol almasının gerekliliğini içeren pek çok yazı
yazacaktır.5
Varlığımızı sürdürebilmemizin ancak dış müdahale ile, Yalman’a göre bu
Amerikan uzmanlarının yapacakları reform faaliyetleriyle, mümkün olacağını ileri
5
Yalman’a göre “Birçokları, bizimle insani noktayı nazardan iştigal edecek ve sonra kendi kendine
çekilecek bir devlet bulunmaz, bu bir hayaldir diyorlar. Biz iddia ediyoruz ki böyle bir devlet vardır ve
Amerika’dır” (Safa, 1990:109).
8
sürer. Onun bu düşüncesi benimsemiş olduğu Prens Sabahattinci düşünce yapısına da
uygun düşmektedir.6
Yalman’ın bu Amerikancı tutumu sonraki yıllarda artarak devam edecek,
DP’nin Amerikancı siyaseti Vatan’dan tam destek alacaktır. Oysa Yalman, hiçbir
zaman manda taraftarlığı etmediğini, Amerikan mandası isteyenlere karşı geldiğini
ileri sürecektir (Yalman 1997:Cilt1 s.392).
Damat Ferit hükümeti tarafından önce Kütahya’ya, 1920 yılında da Malta’ya
sürgüne gönderilecektir. İki yıla yakın süren bir sürgün hayatından sonra ülkeye
dönen Yalman’a Türkiye Büyük Millet Meclisinin Matbuat ve İstihbarat Umum
Müdürlüğü önerilir. Ancak Yalman bu görevi kabul etmez. Değişen koşullara
kolaylıkla ayak uydurabilen Yalman, işgalci güçlere karşı mücadelenin başladığı
dönemde ise Anadolu’daki bağımsızlık hareketinin lideri Mustafa Kemal ile de
çeşitli röportajlar yaparak yayımlar.
1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile yepyeni bir süreç başlar. “Batılı bir millet
ve bir Batı devleti olmadıkça kurtulamayız. Bizi batılı bir millet olmaktan alıkoyan
gelenekler ve müesseseler kalkmalıdır” (Atay 1998:369) diyen Mustafa Kemal,
taassuba karşı açıkça cephe alarak Cumhuriyet rejimiyle tam anlamıyla batılılaşma
gerçekleştirir. Benimsenen batılılaşma ideolojisinin sözcüsü Cumhuriyet Halk
Fırkası’dır.
6
1902 yılında kırk kadar delegenin katıldığı I. Jön Türk Kongresinde, Ermeni delegeler Avrupa
devletlerinin müdahalesinin gerekliliğini vurgularlar. Prens Sabahattin, dış müdahaleyi benimsemekle
beraber bunun demokrat devletler, yani İngiltere ve Fransa tarafından yapılmasını şart koşar (Akşin,
1998:42).
9
Ancak 1923 yılının sonlarına doğru en çok dikkat çeken sorun, İstanbul ve
Ankara gazetelerinin arasındaki çekişme olur. İstanbul basını, Kâzım Karabekir’in
“Cumhuriyet taraftarıyım. Fakat şahsi saltanatın aleyhtarıyım” sözlerini dillere
dolayarak tek parti sisteminin diktatörlüğe yol açacağını, Cumhuriyetin ilanının
erken olduğunu ileri sürerek muhalefet eder (Cebesoy 2002:45-54; Sertel 2001:111;
Yalman 1997, Cilt 2 s.904). Mustafa Kemal’in bu çekişmeyi gidermek üzere İzmit’te
yaptığı basın toplantısına Vakit adına başyazar Yalman da katılır. Ancak Yalman
Vakit’in ardından çıkardığı Vatan’daki imalı yazılarıyla Mustafa Kemal’in
diktatörlük kurmak istediğini söyleyecektir. Vatan, Cumhuriyet Halk Fırkası
iktidarına karşı, muhalefeti temsil eden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı
destekler. 1925’de Şeyh Sait ayaklanması ile Cumhuriyeti tehlikeye sokan olaylar
baş gösterince, TBMM’ce kabul edilen Takrir-i Sükun Kanununa dayanılarak
kapatılan gazeteler arasında Vatan da yer alır.
Gazetesi kapatılan Ahmet Emin Yalman, yargılanmak üzere Elazığ İstiklal
Mahkemesi’ne gönderilir. Zekeriya Sertel, Ahmet Emin’in henüz yoldayken Mustafa
Kemal’e affedilmesi halinde bir daha gazetecilik yapmayacağına dair bir telgraf
gönderdiğini söyler (Sertel 2001:123). İstiklal Mahkemesi’nde yargılandıktan kısa
bir süre sonra affedilen Yalman, söz verdiği üzere gazeteciliğe on yıl ara verir ve
ticarete atılır.
Bu dönemde Amerika’nın, ticaret ataşesi Julian E. Gillespie aracılığıyla
Yalman’a yardımcı olduğu görülür. Çeşitli Amerikan şirket temsilciliklerinin
10
Yalman’a verilmesi sağlanır.7 Otomobil, Lastik ve Traktör Komandit Şirketi
(T.A.T.K.O.) adı altında kurulan şirketin idare heyeti üyeliğine getirilir (Çankaya
1969:927).
Verdiği söz üzerine uzunca bir süre gazeteciliğe ara veren Yalman, 1936
yılında Atatürk’ün izniyle yazı hayatına döner. Günlük bir gazete çıkarmak için
yeterli imkanı olmayınca, haftalık Kaynak’ı çıkarır. Bir şirket kurarak İş Bankası
denetimindeki Tan gazetesini Zekeriya Sertel ve Halil Lütfi Dördüncü ile birlikte
devralarak 1938’e kadar Tan’ın başyazarlığını yapar. Birbirinden apayrı görüşleri
savunan Yalman ve Sertel, İtalya’da faşist hareketin geliştiği yıllarda Tan’da
faşizmin eleştirisini yaparlar. Yalman’ın “1938 Eylülünde Atatürk’ün hastalığının
gizli tutulmamasına, bültenler neşredilmesine dair yazdığı bir makale”8 gazetenin üç
ay süreyle kapatılmasına sebep olur. Yalman, Tan’dan ayrılır.9 1938-1939 yıllarında
hükümetçe açılan Newyork’taki Türk Sergisi’nde Yayın Müdürlüğü yapmak üzere
Amerika’da bulunur.
1940 yılında ülkeye dönünce Vatan’ı yeniden çıkartır. İkinci Dünya Savaşı
sonrasında, Dörtlü Takrir ile başlayan DP’nin oluşumunda Yalman, partinin
kurucularıyla birlikte hareket eder. Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve politikalarını
eleştirir.
7
Goodyear, Dodge Brothers otomobilleri, Caterpillar traktörleri, Sullivan Kompresörleri,
Harnischfeger eksvatörleri (Yalman, 1997:Cilt 2 s.1032-1034).
8
Vatan Daimi Hamleler Gazetesi, “13 yılımızın Hikayesi”, 19.08.1953, Vatan İlavesi
9
“Gazeteci ortaklarımın dahiliye vekili Şükrü Kaya’ya: ‘Ahmet Emin, makaleyi bizim haberimiz
olmadan neşretmiş’ tarzında bir söz söylediklerini duyunca böyle arkadaşlarla gazete çıkarılmaz diye
düşündüm ve her türlü haklardan vazgeçerek kendimi matbaanın haricine dar attım” (Vatan İlavesi,
19.08.1953).
11
Liberal düşünce ve siyasetin yaygınlaşması için Avrupa Federasyonu, Manevi
Silahlanma Hareketi gibi birçok uluslararası kuruluşun toplantılarına katılan Yalman,
Dünya Liberaller Birliği’nin bir kolu olarak, Türkiye’de 1947 yılında Hür Fikirleri
Yayma Cemiyeti’ni kurar. Milletlerarası Basın Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer
alır.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını eleştirirken alternatif olarak ileri sürdüğü
liberalizasyon, muhalefetteki DP yanında yer almasına yol açar.
Görüldüğü üzere Yalman, kimi zaman İngiltere, kimi zaman Almanya, kimi
zaman da Amerika’nın adeta Türkiye’deki sözcülüğünü üstlenmiş, siyasal ve tarihsel
ilişkilerin seyrine göre değişik siyasal davranışlar sergilemiştir. İlk dönemlerde
çalıştığı Sabah ve Yeni Gazete’de liberal ve İngiliz yanlısı bir politika izlerken,
sonraki yıllarda Tanin’de Alman yanlısı bir politika izleyen Yalman, 1918 yılından
itibaren ise Amerikan yardımını savunarak Türkiye’nin kalkınmasında Amerika’nın
öncü rol üstlenmesinin gerekliliği üzerinde durmuştur. Ancak dönemsel olarak farklı
siyasetlerin savunuculuğunu yapmış da olsa bütünsel anlamda bakıldığında her
dönem batıcı bir siyaset yanlısı olduğu görülecektir.
Batıcı siyasetin savunuculuğunu üstlenmesinin ardında elbette çözülüş
yıllarından itibaren siyasal bir tercih olarak yüzünü Batıya çevirmiş bir ülkenin
aydını olmasının etkisi büyüktür. Zira basın Batılılaşmanın önündeki engellerin
kalkmasında önemli bir misyon yüklenmiştir. Toplum çeşitli inkılaplarla
dönüştürülürken basınla kurulacak barış ve dostluğa büyük değer verilmiş ve basının
desteğini almak zorunluluğu hissedilmiştir. Dolayısıyla uzmanlık alanı olarak basını
12
seçmiş Yalman’ın, pek çok çağdaşı gibi Batıyı örnek alan bir siyaset savunusu
yapması anlaşılabilmektedir. Ancak bu bağlamda aynı Yalman’ın, gazetesi Vatan
aracılığıyla, Cumhuriyetin ilk yıllarında Batılılaşmanın uygulayıcısı Ankara
hükümetine muhalif İstanbul basını arasında ön sıralarda yer almasını anlamak
güçtür.
Ayrıca
Ahmet
Emin’in
Selanik
kökenli
oluşu10,
dönmeliği11
ve
masonluğuna12 ilişkin iddialar da dikkate alındığında, batılı bir yaşam tarzına taraf
olmasının
gerekçeleri
belirginleşmektedir.
Nitekim
geleneksel-muhafazakar
değerlere bağlı çevreler tarafından dönmelerin kozmopolitizmle ve Batıyla
özdeşleştirilmesi, Ahmet Emin Yalman özelinde bunu rahatlıkla görebileceğimiz bir
zemin oluşturmaktadır.13 Bu bağlamda kozmopolitanizmi Yalman’ın Amerika yanlısı
siyaseti çerçevesinde görmek mümkün olmaktadır. Gazetesi Vatan, özellikle 19501960 yılları arasında dönemde, yalnızca Yalman’ın yazdığı başyazılarla değil, tüm
içeriğiyle bu özelliğini belirginleştirmektedir.
Yalman, Vatan’a damgasını vurmuş bir yazardır. “Gazete satıcılarının,
‘çıktı... Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’ı çıktı!’ diye bağırmaları bu damganın
10
Yalman’ın küçüklüğünü geçirdiği Selanik, Batılılaşma tarihimiz açısından önemli bir konuma
sahiptir. Selanik’in bu özel konumu için bkz. Mardin, 1989:57; Tunaya, 1984:Cilt 1 s 555.
11
Ailesinin dönme oluşu hakkında bkz. Karpat, 1996:134; Tunçay, 1989.
12
Ahmet Emin Yalman’ın masonluğuna ilişkin olarak ayrıntılı bilgi için bkz. Cem, 1976:492; Gün,
1968:127; Kocabaş, 2001.
13
Peyami Safa “Milli Düşmanları” başlığını taşıyan yazısında Yalman’ı kozmopolitlere örnek
göstermektedir: “... Türkiye’de ‘milli’nin iki grup düşmanı vardır: komünistler ve kozmopolitler.
Gözler hep komünistlerin üzerine çevrili olduğu için kozmopolitler gölgede ve rahat çalışırlar. Milli
mücadele davasından bugünün milli kültür ve milli ekonomi hareketlerine kadar ikide bir her
‘milli’nin üzerine sinsice baskın yapmışlardır. Mesela 1919’da Türk topraklarının bir bölümünü
Ermenilere ve Türk hükümranlık hakkını da o devrin Amerikalılarına teslim etmek için çırpınan ve
milli istiklal hareketine saldıran Ahmet Emin Yalman, sıkıyı gördükçe rücu manevraları yapmakla
beraber, o tarihten bugüne kadar milli kültüre, milli dile, milli ekonomiye, milli ruh ve şuura fırsat
baskınları yapmaktan da geri kalmamıştır” (Safa, 1990:110).
13
sonucu hasımlarının bile ‘Ahmet Emin Bey Vatan’ı kaça satıyor?’ yollu sataşmaları
dahi hep bu damganın esintileridir!” (Faik 2001:Cilt 1 s.217).14
Yaşadığı uzun ömrü boyunca savunucusu olduğu birbirinden farklı siyasetler
doğrultusunda çeşitli gazetelerde muhabir, yazar, başyazar ve idareci olarak bulunan
Yalman, Türk siyasal yaşamının birçok devresine tanıklık etmiş ve pek çok esere
imza atmıştır.15
Vatan gazetesi, Ahmet Emin Yalman’ın sahip ve başyazarlığında, ancak onun
siyasal tercihleri doğrultusunda hareket olanağı bulmuştur.
14
Nazım Hikmet ve Neyzen Tevfik’in, Ahmet Emin Yalman’ın kişiliğine ilişkin şiirleri
bulunmaktadır: “Selanikli Osman Efendi / keskin muhasebecilerdendi / ama o da yanıldı ömründe bir
kere / yanlış bir tohum atıp rahm-i madere. / Bu tohum dünyaya çıkıp insan biçimini aldıysa da, / boyu
bir karış kaldıysa da, / öyle haltlar yedi, öyle işler karıştırdı ki / sövdüler kabrinde bile babası Osman
Efendiye. / Osman Efendi, Ahmet Emin adını takmıştı tohumuna, / Ahmet Emin, Yalman'lığı kattı
buna / ve Ahmet Emin Yalman / önce Alaman oldu sonra Amerikan. / Ona göre her devirde, her
zaman / satılacak bir gazeteydi "Vatan" / ve hazret sattı Vatanı. / Hapse atacaklarmış Ahmet Emin
Yalman'ı / Amerikana yaranmaktaki rekabet yüzünden. / Hapisteki hırsızlara acıyorum ben, / ahlâkları
bozulacak / Emin Beyle aynı damda yaşayarak...” (Nazım Hikmet); “Şu bizim dönme-dolap Ahmet
Emin / Din-ü imanımıza çatmaktadır, / Başımız ağrımaz etsek de yemin, / Vatan’ı on kuruşa
satmaktadır!” (Neyzen Tevfik, şiir için bkz. Küçük, 1992).
15
Başlıca Eserleri:
− The Development of Modern Turkey As Measured by Its Press, Longman, Green, 1914 (Doktora
Tezi)
− Die Turkei, Pertes, Gotha, 1918
− Turkey in the World War, London, Yale University, Press & Oxford University Press, 1930
− Gerçekleşen Rüya, İstanbul, Tan Basımevi, 1938
− Havalarda 50.000 Kilometre, 3 Cilt, İstanbul, Vatan Matbaası, 1943
− Yarının Türkiye’sine Seyahat, İstanbul, Vatan Matbaası, 1944
− Dünyadan Haber, 2 Cilt, İstanbul, Vatan Matbaası, 1945
− San Fransico’da Neler Gördüm, İstanbul, Vatan Matbaası, 1945
− Naziliğin İç Yüzü, İstanbul, Tan Matbaası, 1945
− Turkey in My Time, Norman, University of Oklahama Press, 1956
− Berraklığa Doğru, İstanbul , Vatan Matbaası, 1957
− Gazeteciliğin İş Cephesiyle İdeal Cephesi Arasındaki Uçurum ve Muvazene İhtiyacı, İstanbul,
1966
− Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim 2 Cilt, İstanbul, Pera Yayınları, 1997.
Ayrıca Yalman’ın bazı çeviri kitapları ve birçok makaleleri de bulunmaktadır.
14
1961 yılının Ocak ayında Vatan’dan ayrılmak durumunda kalan Yalman16,
aynı yılın Mart’ında Hür Vatan gazetesini çıkararak 1963 yılına kadar da bu
gazetenin başyazarlığını yapmıştır (Çankaya, 1969:927). Bundan sonra 1963-1968
yılları arasında Türk Basın Enstitüsü Başkanlığı yapmıştır. Milletlerarası Basın
Enstitüsü, Dünya Liberaller Birliği, İstanbul Büyük Kulüp, Anadolu Kulübü, Sipahi
Ocağı ve İstanbul Gazeteciler Cemiyeti daimi üyesidir.
Ahmet Emin, çeşitli batı devletleri ve kuruluşları tarafından ödüllendirilmiştir.
1960’ta basına yaptığı hizmetlerden dolayı kendisine California ve Georgia
Üniversitesi tarafından altın plaka “üstün cesaret armağanı” verilmiştir. Columbia
Gazetecilik Okulu mezunları tarafından “yılın en fedakar gazetecisi” unvanına,
Dünya Gazete Sahipleri Federasyonu’nun “Hürriyet Altın Kalemi”ne, Britanya
Gazeteciler Enstitüsü tarafından verilen altın madalyaya sahip olmuş, 1967’de Ford
Vakfı tarafından üç aylık Amerika daveti almıştır (Yalman, 1997:1731-1735).
Rezzan Yalman ile evli ve Tunç adında bir oğlu olan Ahmet Emin Yalman,
yaşamının son yıllarında yazar olarak çeşitli gazetelerde yazılar yazmış, bu
yazılarında da liberalizmi ve Batı tipi demokrasiyi savunmuştur. 19 Aralık 1972’de
ardında pek çok eser bırakarak İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.
II. KURULUŞUNDAN 1950 YILINA KADAR VATAN GAZETESİ
1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet, siyasi bunalımı çözerken bizzat kendisi
yeni bunalımlar yaratmaya adaydır. “Memlekette Cumhuriyet taraftarı olanlar ve
16
“Sermayemizi altıyüzbinden birmilyona çıkarırken edindiğimiz yeni ortaklarla devamlı surette
geçinemedik. 1940’ta kurduğum ve sütunlarında bunca mücadele yürüttüğüm Vatan Gazetesinden
mesleğe girişimin ellinci yılında arkadaşlar tarafından hediye edilen koca kalemi ve kitaplarımı alarak
1961 Ocak ayında çekildim” (Yalman, 1997:1730).
15
olmayanlar türemişti” (Cebesoy 2002:45). Mustafa Kemal için Batılılaşmayı
engelleyen her türlü gelenek ve kurumların ortadan kaldırılması yolunda, “Türk
basını, milletin gerçek seda ve iradesinin kendini belirtmesi şekli olarak
Cumhuriyetin çevresinde çelikten bir kale vücuda getirmeli, bir fikir kalesi, bir
zihniyet kalesi...” olmalıdır (Yalman 1997:920).
Oysa henüz 1923 yılının son aylarında Ahmet Emin’in imalarıyla Vatan,
Mustafa Kemal’in diktatörlük kurmak istediğini (Sertel 2001:112), cumhurbaşkanı
gibi değil de parti başkanı gibi davrandığını yazmaktadır17 (Yalman 1997:886-890).
Nitekim 1 Kasım 1923 tarihli sayısında Vatan’ın, İstanbul milletvekili ve eski
başbakan Rauf Orbay’ın, milli hakimiyeti savunan ve son kararları eleştiren yazısını
yayımlamasının ardından Rauf Orbay, 22 Kasım 1923’te, Cumhuriyet Halk Partisi
grup toplantısında Vatan gazetesindeki rejim konusuyla ilgili demecinden dolayı sert
bir şekilde eleştiriye maruz kalmıştır (Cebesoy 2002:41-57). Tunaya (1984:602),
Vatan yazarlarından Ahmet Şükrü Esmer’in 22 Kasım 1924 tarihli yazısını
değerlendirirken, “Hücumlar Başvekil İsmet Paşa hükümetine tevcih edilmekle
beraber ortada istibdat mevcudiyeti belirtilerek, Gazi’ye kadar uzanmaktadır”
demektedir.
İlk çok partili yaşam denemesi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın
kurulma hazırlıkları sırasında Adnan ve Rauf Beylerin, Vatan’ın kendilerinin yayın
organı olması yolundaki talebi Yalman tarafından reddedilmişse de Vatan, iktidarı
eleştirirken bu yeni partiyi destekleyici yazılara yer vermiştir. “İlk Siyasi Parti”
17
“Mustafa Kemal Paşa devlet başkanı olursa, memleket işlerine uzaktan seyirci kalacağına dair
bazılarında batıl ve gülünç bir fikir vardır. Halbuki devlet başkanlığı, milli bir rehber rolü
oynamak için en uygun ve mükemmel sahadır” (Yalman, 1997:897).
16
başlıklı yazıda Halk Partisi’nin prensiplere sahip ve program sahibi bir parti
sayılamayacağı, TCF’nin ise Cumhuriyet devrinin ilk siyasi partisi olduğu iddia
edilerek yeni partiye destek verilmektedir (Yalman 1997:977).
Doğuda meydana gelen Şeyh Sait isyanı sonucunda hükümete iki yıl süreyle
geniş yetkiler tanıyan Takrir-i Sükun Kanunu 4 Mart 1925 günü meclisten geçmiş,
6 Mart 1925’te bu kanuna dayanılarak altı gazete, bundan üç gün sonra beş gazete ve
15 Nisan 1925 tarihinde de Tanin kapatılmıştır. Yalman anılarında (1997:999),
gazeteler kapatıldıktan sonra Vatan’ın beş aydan fazla bir süre tek müstakil gazete
sıfatıyla satışının birdenbire 7.000’den 15.000 gibi o zaman için çok yüksek
sayılacak dereceye çıktığını, ilanların da ona göre arttığını belirtir.
Ancak Vatan; yazılarında Mustafa Kemal’i diktatör olarak nitelemesi, İstiklal
Mahkemesi’nce kapatılan TCF’nin kapatılmasını onaylayan hükümetin tutumunu
haklı gösterir bir makale yayımlamaması ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını
eleştirirken muhalefeti desteklemesi gibi nedenlerden ötürü, Elazığ İstiklal
Mahkemesi’nin 12 Ağustos 1925’te verdiği bir kararla süresiz olarak kapatılır.
Kuruluşundan kapatılmasına kadar geçen bu süre Vatan’ın ilk dönemidir.
1923-1925 yılları arasındaki ilk döneminin ardından 19 Ağustos 1940
tarihinde gazetenin yeniden yayımlanmaya başlamasıyla Vatan’ın ikinci dönemi
başlamış olur. İlk dönemde olduğu gibi bu ikinci çıkışınca da gazetenin kurucusu
Ahmet Emin Yalman’dır. Yalman, Kazım Taşkent, Enver Adakan, Ragıp Devres ve
Ahmet Kara’nın yardımlarıyla çıkarır gazeteyi (Topuz 1996:97). Eski Vatan’ı temsil
17
eden iki kişiden diğeri Yalman’ın deyimiyle “fedakar ve feragatli gazeteci örneğinin
tam bir timsali olan”18 Enis Tahsin Til’dir.
1939 Eylül’ünde çıkan İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye “karşılıklı
propagandanın savaş alanı haline gelmiştir. Gazeteler de aşağı yuları aynı
durumdadır” (Sertel 2001:200). Tarafsızlığa dayanan Türk dış politikası, basında da
aynı dengenin sağlanması yönünde hükümetin çabalarını getirmiş, bu da basına
pahalıya mal olmuştur. Gazeteler yayın politikalarını yönetimin iç ve dış politikaya
ilişkin direktifleri doğrultusunda ayarlamak durumunda bırakıldıklarından (Toker
1998:19-22), hükümetin hoşuna gitmeyecek yazıları sık sık yayımlayan Vatan, bu
dönemde “üç gün, on gün gibi tatil cezalarına sık sık uğrar” (Yalman 1997:Cilt 2
s.1122).
Savaşın gelişimi içinde, Avrupa’nın demokrasiler ve faşist yönetimler olarak
ikiye ayrılması, Türk basınında da benzer bir cepheleşme yaratır. Bu süreçte Vatan,
Tan, Akşam ve Tanin gazeteleriyle birlikte demokratik cepheyi destekler (Gürkan
1998:51). Hitler Almanyasını eleştiren yayınlarıyla dikkati çeken Vatan,
müttefiklerden
yana
olmakla
birlikte
Sovyetler’in
ilerlemesini
kuşkuyla
karşılamaktadır.
Uluslararası ortamda savaşı demokrasi cephesinin kazanacağının henüz
kesinleşmediği, iç yapılanma açısından da tek parti yönetiminin ağırlığını
hissettirdiği bir dönemde siyasal rejimle ilgili tartışmaların ilk gündeme gelişi
Vatan’da olmuştur. 1941 yılında Ahmet Emin Yalman’ın 23 bölümden oluşan
18
Vatan Daimi Hamleler Gazetesi, “13 yılımızın Hikayesi”, 19.08.1953, Vatan İlavesi
18
“Berraklığa Doğru” adlı yazı dizisinde yönetimdeki aksaklıkların üstü kapalı da olsa
tek partiye dayalı yönetim biçiminden kaynaklandığı belirtilerek, çoğulculuk
önerilmektedir.
21 Ekim 1941 – 4 Aralık 1941 tarihleri arasında yayımlanan bu dizinin
ardından gazete 5 Aralık 1941 tarihinden 19 Ocak 1942 tarihine kadar 45 gün süreyle
kapatılır. Ancak bu, gazetenin ilk kapatılışı olmadığı gibi en uzunu ve sonuncusu da
olmamıştır. 7 Aralık 1942’de Charlie Chaplin’in Türk halkı için yaptığı radyo
konuşmasının özetiyle, Hitler’le alay eden “Diktatör” filmiyle ilgili fotoğrafları
yayımladığı için Vatan iki ay süreyle kapatılır.
Yavaş yavaş ve ihtiyatlı bir muhalefeti, güven sübabı olarak gören Vatan
(Toker 1998:25) müttefik zaferinin artık kendini belli ettiği 1944 yılında ise
eleştirileri daha açıktan yaparak muhalefetini ortaya koyar.
Mevcut tek parti rejimine karşı ayrı görüşlere sahip olsa da Serteller’in
sosyalist görüşlerine uygun yayın politikası güden Tan ile birlikte ortak bir tavır
sergileyerek muhalefet eder. Peyami Safa’ya göre (1990:111) “Tan-Vatan cephesini
birleştirici çizgi milli düşmanlığı”dır. Falih Rıfkı Atay ise Ulus gazetesindeki
yazısında Tan ve Vatan cephesinin doğrudan doğruya rejime karşı savaştıklarını
ileri sürmüştür.19 İkinci bir partinin gerekliliğini öncelikle savunan gazetelerden Tan,
başlangıçta Vatan ile aynı safta yer almışsa da Tan’ın izlediği sosyalist politika
neticesinde Tan-Vatan cephesi bozulmak durumunda kalmıştır.
19
Ulus, 7 Eylül 1945, “Başbakan Milletle Konuşuyor”
19
Metin Toker (1998:27), Vatan gazetesiyle ilgili şu değerlendirmeyi
yapmaktadır: “Vatan’ın bu yayını tabii iktidar yönünden cevapsız kalmıyordu.
Ancak iktidar o vakte kadar alışılanın aksine devrin 50. madde kılıcını artık
çekmiyordu. 50. madde Basın Kanununun en zorlu maddesiydi ve hükümete gazete
kapatmak yetkisi veriyordu... Fakat tabiatında bir gevşeme hissediliyordu. Vatan bu
gevşemeden faydalanarak adımlarını atıyordu. Yalman bir adım ilerliyordu. Duruyor
sonucu bekliyordu. Tepki yumuşak olursa bir yeni adımı deniyordu. Tekrar duruyor,
tekrar bekliyordu.” Ancak dönemin başbakanı Saraçoğlu’nun “iki tane fena kokan
gazete vardı, onları susturduk, mesele kalmadı” dediği (Nadi 1964:186) iki gazeteden
biri olan Vatan yazılarında zaman zaman ölçüyü tutturamayınca hükümete verdiği
rahatsızlığın bedelini yine 50. maddeyle ödüyordu. Nitekim Varlık Vergisi hakkında
Ahmet Emin’in milli şeref ve itibarı korumak için yazdım dediği üç makalenin
ardından20 Vatan 30 Eylül 1944 tarihinde süresiz olarak kapatılmış ve altı aya yakın
bir ara ile gazete 22 Mart 1945 gününe kadar kapalı kalmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan hızlı siyasal değişim ve uluslararası
ortama hakim olan liberal gelişmeler, Türkiye siyasal yapısında göreli bir yumuşama
yaratmış, bu da demokratik gelişmeye basının daha duyarlı yaklaşabilmesini
mümkün kılmıştır. Siyasal rejimdeki bu yumuşamanın bir sonucu olarak savaş
yıllarında izlediği demokrasi yanlısı politika hükümet tarafından beğenilmediği için
kapatılan Vatan 1945 yılının Mart ayında yeniden yayın iznine kavuşmuştur.21
20
Vatan, 25 Eylül 1944 ,“Berbat Bir Rahatsızlık”; 26-27 Eylül 1944, “Tasfiye Nasıl Olmalı?”.
“San Francisco Konferansı öncesinde 1944 yılı sonbaharında kapatılmış olan ve yönetime karşı
muhalefetleriyle tanınmış Tan, Vatan ve Tasvir-i Efkar gazetelerine 22 Martta yeniden
yayımlanmaları için izin verildi; bu izin hiç olmazsa basına karşı daha liberal bir tutumu yansıtıyordu”
(Koçak, 2000:174)
21
20
Gazete 1945-1950 arasındaki süreçte de geçmişteki çizgisini devam ettirerek tek
parti iktidarına muhalif kalmıştır (Gürkan 1998:104).
Yalnız bir farkla ki bu yeni dönemde22 Vatan muhalefetinden dolayı eskiden
olduğu gibi siyasi iktidar tarafından cezalandırılmamıştır. Vatan sütunlarında tek
partiye karşı açılan bu isyan hareketi, karşısında Atay’ın tek parti destekçiliğini
sürdüren yazılarını bulmuş ve bu mücadele tek parti döneminin gözler önüne
serildiği bir ortamı yaratmıştır.
12 Temmuz 1945 tarihinde Vatan gazetesi “Siyasi Hayatımızın Tahlili” adlı
sekiz gün süren bir yazı dizisi başlatmıştır. Ahmet Emin Yalman böylelikle Vatan’ın
çok partili gidişe ait esaslı savaşı açtığını belirtmektedir (Yalman 1997:Cilt 2
s.1306). 2 Ağustos 1945 tarihinde eski Başbakan Rauf Orbay’ın beyanatına yer veren
Vatan, aynı dönemde meclisteki muhalefetin sesi Adnan Menderes ve Fuat
Köprülü’ye
sütunlarında
yazılar
yazdırarak
muhalefetlerinin
kamuoyuna
duyurulmasında etkili olmuş ve tek partili sisteme karşı tavrını açıkça ortaya
koymuştur. Nitekim Menderes ve Köprülü’nün hareket ve faaliyetlerinin parti
hedeflerine aykırı görülmesinin ardından her ikisinin partiyle ilişkilerinin
kesilmesiyle sonuçlanan gelişmelerde, Vatan’da çıkan eleştiri yazılarının23 önemli
payı olduğu görülmektedir.
22
Vatan ile birlikte muhalefetini sürdüren Tan gazetesinin sahibi Zekeriya Sertel dönemi şöyle
aktarır: “Savaş boyunca Almanya’dan yana olan gazeteler ve devlet adamları da şimdi özgürlük ve
demokrasiden söz açıyorlardı. Hele bizim ağzımız çözülmüş, sesimiz yükselmişti. Artık açıktan açığa
tek şef ve tek parti sistemine son verilmesini, demokrasiye gidilmesini istiyorduk. Her vakit gazetelere
emirler vermeye alışmış bulunan Basın Yayın Genel Müdürlüğü, hala bu rolüne devam etmek
istemiyor değildi. Ama o dönemin geçtiğini onlar da biliyor ama bu kez emir yerine rica geliyordu.
İstekleri yerine getirilmeyince de seslerini çıkarmıyorlardı (Sertel, 2001:216).
23
“İşledikleri konular millet denetiminin sağlanması, insan hak ve hürriyetlerinin güvenceye
bağlanması, anti demokratik hükümleri ilgası, baskının kaldırılması vs. gibi liberal ve demokratik
21
Vatan’ın şiddetli eleştirilerine24 cevap, iktidarın yarı resmi organı Ulus’ta
Falih Rıfkı Atay tarafından sert bir şekilde gelmiş bu da şiddetli ve devamlı bir
gazete çatışmasının başlangıcı olmuştur.
Vatan 1945-1950 döneminde DP’yi desteklemiş, bir kısım Demokrat
milletvekilinin partiden ihracının DP’yi zaafa düşürdüğünü söyleyenlere karşın bu
tasfiyenin partiyi kuvvetlendirdiğini ortaya atmıştır.25 1950 ve 1954 seçimlerinde
DP’yi destekleyen gazete sonraki süreçte DP’ye muhalefet etmiştir. Vatan’ın
iktidara karşı güttüğü aleyhte yayın, iktidarın ekonomik baskısını getirmiş, ekonomik
yönden rahatlamak amacıyla Vatan’ın 600.000 lira olan sermayesi 1.000.000 liraya
çıkartılarak Naim Tiralı, Özcan Ergüder, Nihat Karaveli, Fazıl Hüsnü Dağlarca,
Celalettin Çetin gibi yazarlar ortak alınmıştır (Topuz 1996:170). Ancak bu Vatan’ın,
yönetiminde gruplaşmaların başladığı ve Yalman’ın 1960 yılında kendi gazetesinden
ayrılmak durumunda kaldığı yeni ve öncekinden çok farklı bir dönemi olmuştur.
“Doğruya doğru, eğriye eğri prensibiyle hareket eden ve inkılaplara bağlı,
ileri fikirli, uyanık okuyucuların gazetesi”26 olarak kendini tanımlayan Vatan,
kurucusu ve baş yazarı Ahmet Emin Yalman’ın fikirleri doğrultusunda bir yayın
siyaseti yürütmekle beraber geniş bir yazar kadrosuna sahip olmuştur. İhsan Ada,
Oktay Akbal, Burhan Arpat, Selami Akpınar, Kemal Aydar, Orhan Azizoğlu, Kemal
Bağlum, Şakir Eczacıbaşı, Canan Ergüder, Özcan Ergüder, Atlan Erbulak, Özer
Esen, Ecvet Güresin, Nusret Güzelce, Atlan İlkin, Adnan Veli Kanık, Altemur Kılıç,
temalardı. Bu yayın üzerine parti divanı toplanıp 21 Eylül’de oy birliğiyle bu iki milletvekilinin
ihracına karar verdi” (Eroğul, 1998:31).
24
Vatan’ın Ulus’a ve Falih Rıfkı Atay’a yönelik yazıları için bkz. Vatan, 20 Ağustos 1945, “Savaş
Mı Karşılıklı Saygı Mı?”; 25 Ağustos 1945, Köprülü, Fuat, “Açık Konuşalım”; 31 Ağustos 1945,
“Falihe Bir İki Söz”; 26 Ekim 1945, “Atay ve Gerçekler”.
25
Vatan, 12 Mart 1948, “Kin Yolunun Yolcuları”.
26
Vatan ilavesi, 19 Ağustos 1953.
22
Sinan Korle, Sara Ertuğrul, Sadun Galip Savcı, Sabahattin Sönmez, Sadun Tanju,
Enis Tahsin Til, Feridun Fazıl Tülbentçi, Nuri Türen, Rezzan Yalman, Tunç Yalman,
Melih Yener gibi pek çok ismi bünyesinde barındırmıştır.
İç siyasete ilişkin yazıların hemen hemen tümü Ahmet Emin Yalman’a aitken,
Enis Tahsin Til “Kuşbakışı” adlı köşesinde hayat pahalılığıyla mücadele, trafik,
sağlık vb. toplumsal konularda muhtelif yazılar yazmıştır. Til, İstanbul Hukuk
Fakültesi’ni bitirdikten sonra, ilk önce İkdam gazetesinde çalışmış, 1915’e kadar
Sabah’ta ondan sonra da Vakit, Vatan ve Akşam’da yazı işleri müdürlüğü
yapmıştır.
Gazetenin yazı işleri müdürlüğünde Melih Yener, idare müdürlüğünde ise
Nuri Türen bulunmuştur27. Sabahattin Sönmez ve Kemal Bağlum Vatan’ın Ankara
muhabirliğini yapmış, polis ve adliye muhabirliğini Yılmaz Çetiner, Londra
muhabirliğini Özcan Ergüder ile eşi Canan Ergüder, Amerika muhabirliğini ise
gazetenin imtiyaz sahibi Sinan Korle’nin eşi Sara Ertuğrul üstlenmiştir. Oktay Akbal,
1951 yılından itibaren Vatan’da edebiyat tenkitleri yapmış, Feridun Fazıl
Tülbentçi’nin “Geçmişte Bugün” başlıklı yazıları, tarihi fıkraları, tarihi makale ve
romanları gazetede önemli bir yer teşkil etmiştir. Ahmet Emin Yalman’ın eşi Rezzan
Yalman arkası yarın çevirileri ile oğulları Tunç Yalman ise tiyatro tenkitleri ve çeşitli
yazılarıyla Vatan’da yer almıştır.
27
Vatan ilavesi, 19 Ağustos 1953.
23
1. BÖLÜM:
VATAN GAZETESİNİN DEMOKRAT PARTİYİ
DESTEKLEME DÖNEMİ (1950-1954)
1.1.
VATANIN DEMOKRAT PARTİYE DESTEĞİ
Basının, tek-parti yönetimine muhalefet etmede öncü gazetesi Vatan, 1946
yılındaki kuruluşundan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına karşı gelişen
Demokrat Parti muhalefetinin, sesi olmuştur.
Nitekim dönemin basını da genel eğilim olarak DP’yi desteklemiştir (Çavdar
2000:20). Halk kitleleri arasında tek parti yönetimine karşı yıllardır biriken tepkiler
ve II. Dünya Savaşı döneminde çekilen yoksullukları hükümetin kötü yönetimine
yorma eğilimi (Tunçay 1983:1977-1982) yüzünü muhalefete çeviren halkla birlikte,
muhalefeti destekleyen basını da yaratmıştır.
Hükümete karşı tepkili halkın basındaki sözcülüğünü, CHP ve onun yayın
organı Ulus gazetesine karşı, Vatan gazetesinde Ahmet Emin Yalman ve siyasi
çerçevede de yeni kurulan Demokrat Parti üstlenmiştir (Bozdağ 1992:181).
Demokratlar kısa süre içinde özel girişimin sözcüleri olmuşlar ve liberal
aydınların desteğini kazanmışlardır (Ahmad 2002:128). Bu bağlamda Ahmet Emin
Yalman’ın liberal siyaseti savunan gazetesi Vatan, CHP’ye yönelik olarak yapılan
ilk eleştirilerin yayımlandığı gazete olmuştur. Nitekim Dörtlü Takrir’in ardından
Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu gibi CHP’lilerin Vatan
sütunları
aracılığıyla
partiyi
eleştirmeye
başlamalarına
olanak
sağlanmış,
Karaosmanoğlu CHP iktidarına yönelik “aydınların diktatörlüğü” adlandırmasını
Vatan’daki “Münevver İstibdat” başlıklı yazıyla yapmıştır.28 Ahmet Emin Yalman,
Dörtlü Takrir sahipleriyle Vatan gazetesini tabii bir şekilde bir tek mücadele cephesi
olarak görmüş, kendisini de Dörtlerin beşincisi olarak kabul etmiştir (Yalman 1997:
Cilt 2 s.1315-1316). Böylece Vatan, CHP’ye karşı muhalefet etmek için muhalifler
lehine aktif bir görev almış ve basının gücünü ve desteğini tek parti iktidarına
göstermek için DP tarafında yer almıştır.
II. Dünya Savaşından zaferle ayrılan tarafın demokrasiler olmasıyla birlikte
sütunlarında demokrasi ve liberalizasyonun ateşli savunucusu olan Vatan, bu yolda
engel olarak gördüğü CHP iktidarına karşı durmuş, alternatif olarak ortaya çıkan
DP’nin yanında yer almıştır.
II. Dünya Savaşının ardından değişen dünya dengeleri, Türkiye’nin dış
politikasında tercihini Batıdan yana kullanmasıyla siyasal alanda çok partili sisteme
geçilmesi ihtiyacını içeren bir değişimi gerektirmiştir. Bununla birlikte, çok partili
siyasal yapının oluşturulmasında savaş sonu dünyasının bir getirisi olarak dış
dinamiklerin demokratikleşme üzerindeki itici ve hızlandırıcı etkisi yadsınmamakla
beraber, asıl büyük etkiyi Türk toplumunun demokratikleşme arzusunda görme
eğilimi vardır (Çavdar 1983:2060). Ancak Vatan’ın demokratikleşmeyi önemle ele
alışının nedenleri değerlendirildiğinde, siyasal alana yönelik olarak yapılan bu
tespitten farklı olarak, iç dinamiklerle dış dinamiklerin önem ve etki sıralarının yer
28
Vatan, 31 Ağustos 1945, “Münevver İstibdat”.
25
değiştirdiği görülmektedir. Ahmet Emin Yalman’ın benimsemiş olduğu ABD yanlısı
siyaset, gazetesi Vatan’ın demokratikleşmeyi ABD ile ilişkileri geliştirecek bir araç
olarak görmesini doğurmuştur. Nitekim Vatan, yabancı demokratik devletlerin
demokrasiyi destekleme tehdidini kullanmıştır (Ahmad 1976:15). Ayrıca Vatan’ın,
II. Dünya Savaşı yıllarından itibaren ön planda tuttuğu liberalleşme ve
demokratikleşme, Anglo-Sakson demokrasilerine duyulan bir özlemin ifadesini
ağırlıklı olarak yansıtmaktadır. Bu Yalman’ın benimsemiş olduğu Batıcı siyasetin bir
uzantısı olarak değerlendirilmelidir. Ancak sadece Yalman’ın başyazıları değil,
Vatan’da ele alınan konunun, gazetenin diğer yazarları tarafından da kendi
alanlarında farklı boyutlarda ele alınıp değerlendirilmesi, Vatan kimliğinin
oluşmasında etkili olmaktadır.29
Nitekim 1950 yılı Mart ayında Vatan’daki yazısında DP’li Fuat Köprülü,
demokrasinin ahlaki esaslarından bahsederken Anglo-Sakson demokrasilerine atıf
yapmaktadır. Köprülü’ye göre Anglo-Sakson demokrasileri tarzında bir rejime
kavuşabilmek için orada hakim olan esasları benimsememiz gerekmektedir. Köprülü,
Türkiye’nin yapması gerekenleri şöyle aktarır: “... Bu esaslar, Türk milletinin
ruhunda yaşayan ahlaki prensiplere ve milli mizacımıza çok uygun olduğu cihetle, bu
işi memleketimizde muvaffakiyetle tatbik edebileceğimizi ummak, hiç de hayale
kapılmak sayılmaz.”30
Geçmişte birbirinden farklı siyasetlerin savunuculuğunu yapmış Yalman’ın,
1918 yılından itibaren izlediği Amerikancı siyaset, Vatan’ın 1950-1960 arasındaki
29
“Benim Vatan’da en beğendiğim taraf, bir meselenin üzerine gittikleri zaman hemen hemen tam bir
kadro olarak, her birinin, kendi alanında o meseleyi sarsıp sallama yükümlülüğünü duyması ve bunu
göstermeleriydi” (Faik, 2001:Cilt 1 s.217).
30
Vatan, 17 Mart 1950, “Demokrasinin Ahlaki Esasları”.
26
on yıllık dönemine hakim olduğu gibi, DP’yle olan ilişkisini de belirlemiştir. Vatan
bu süreç içerisinde siyasal alanda demokrasinin, iktisadi alanda ise özel teşebbüsün
ve yabancı sermayenin ülkeye getirilmesiyle yabancı uzmanlardan yararlanmanın
gerekliliği hususlarında önemle durmuştur. Bu bağlamda DP’nin ABD ile ilişkileri
geliştirme ve ABD ekonomik ve askeri yardımından daha fazla pay alabilmek adına
bu alanlarda attığı adımlar, Ahmet Emin Yalman çizgisinde ilerleyen Vatan’ın, ABD
ile ilişkileri yeni boyutlarda yürüten DP’nin yanında yer almasını doğurmuştur. Zira
demokrasiyi yerleştirme ve geliştirme çabasındaki Yalman, bunun önündeki en
büyük engel olarak CHP’yi görmüş ve “... Biz tek bir partinin ve tek bir şefin keyfi
bir diktatörlük idaresi altında yaşıyoruz” diyerek eleştirmiştir. Bu noktada Vatan
gazetesi, Batıyla olan ilişkilerin tek elden yalnızca CHP aracılığıyla gerçekleşebildiği
dönemin geride kaldığını görerek, bu ilişkiyi daha sıkı ve çok yönlü hale getireceğine
inandığı DP’ye destek vermiştir.
Vatan’ın, DP sözcülüğüne varacak kadar yanlı bir yayın politikası gütmesi,
DP ile fikir boyutunda örtüşmelerinden ziyade, mevcut iktidarı yeni düzenin
inşasında bir engel olarak görmesinden ve CHP iktidarına duyduğu tepkiden
kaynaklanmaktadır. Gazeteci Cüneyt Arcayürek Vatan’ın DP yanlısı tavrı için
şunları söylemektedir: “Tek şeflikten demokrasiye geçişin eşiğindeydik. Fikirlerin
liberal olup olmaması bir önem taşımıyordu. Aydın kesimin yeni bir aşamaya
varabilmelerini amaçlayan özlemleri, CHP’ye karşı DP’nin başarı kazanması
olasılığına dayanıyordu. Daha doğrusu ana ilke daha yeni fikirlere, eğilimlere
gidebilmek için tek engel gibi görünen güçlü CHP’nin –hiç değilse- güçlü bir
muhalefet karşısında dilediğince davranıp egemenliğini sürdürememesine, önüne
ciddi bir engelin çıkmasına bağlanıyordu. Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’ı, bu
27
doğrultuda ana temalardan kaynaklanan güdülerle, liberal özleyişler için değil,
demokratik özgürlüklere atılan adımları güçlü, etken bir biçimde desteklediği için
birinci planda bir gazete olarak benimseniyordu” (Arcayürek 1983:102).
Türk siyasal hayatının ilk muhalefet partisi, 1945 yılının Temmuz ayında
kurularak tek partili dönemi resmen sona erdiren Milli Kalkınma Partisi’dir. Ancak
MKP’nin “ne iktidar ne de muhalefet tarafından ciddiye alınması” (Koçak 2000:177)
Vatan’ın MKP’ye bakışını belirlemiştir. Nitekim muhalefete ancak CHP içinden
çıkacak ve devrimleri benimsemiş bir siyasal parti çerçevesinde izin verilmesi31
Vatan’ın (dolayısıyla Ahmet Emin’in) Batıyla ilişkileri geliştirecek yeni siyasal parti
olarak DP’yi görmesinde etkili olmuştur.
DP muhalefetinin ilk yıllarında parti yöneticilerinin yazılarını yayımlayan
Vatan, DP’yi iktidar yıllarında da desteklemiş ve onlara sütunlarını açmıştır. Ancak
Vatan DP’yi destekleyen bir yayın siyaseti gütmüşse de, DP’nin yayın organı
Zafer’den ve hatta CHP’nin yayın organı Ulus’tan farklı bir kimliğe sahip olmuştur.
Demokrasinin varolabilmesi için muhalefetin gerekliliğine inanan Vatan, CHP ile
DP arasında uzlaşma yaratma çabasında olmuştur.
DP’nin 14 Mayıs 1950 seçimlerinin ardından iktidara gelmesiyle Türk siyasal
alanında yeni bir evre başlamış olur. DP iktidarı, ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyokültürel
olarak
Batıyla
bütünleşmesini
pekiştirir.
Hükümet,
özel
girişimi
yaygınlaştırmak, yabancı sermayenin ülkeye girişini sağlamak için “bir dizi pakta
girecek ya da bu paktları bizzat oluşturacaktır” (Çavdar 2000:2069). DP iktidarının
31
“Muhalefet partisinin kurulması CHP cephesinde endişe yaratmadı. Partinin önderleri vurgular
farklı olmakla birlikte muhalifleriyle aynı temel felsefeyi savunan eski Kemalistlerdi” (Ahmad,
2002:127).
28
aracılığıyla Türkiye’nin dış politikasında NATO’nun ardından özellikle ABD ve
İngiltere’nin Ortadoğu’daki çıkarları istikametinde yapılan Bağdat Paktı, komünizme
karşı Yugoslavya’yı kendi yanlarına çekebilmek amacıyla Batının isteğiyle
oluşturulan Balkan Paktı’nda yer alması ve 1955 yılında Bandung Konferansı’nda
Üçüncü Dünya ülkelerini gücendiren tutumu, DP’nin Amerika yanlısı siyasetlerinin
uzantısıdır.
DP’nin özel girişim ve yabancı sermayenin önünü açmak için giriştiği
liberalizasyon politikaları ve komünizme karşı oluşturulan birçok ittifak ve paktın
içinde yer alması, Vatan’ın DP iktidarını desteklemesini beraberinde getirecektir.
Nitekim Ahmet Emin Yalman “Demokrat Parti devrinde yalnız bir noktada atılganlık
gösterildi. Bu da Birleşmiş Milletler adına komünizm emperyalizmine karşı açılan
Kore Harbi’ne herkesten evvel katılmamız ve Amerika’nın yanında birinci olarak yer
almamızdır” diyecektir. Gazetesi Vatan, DP’nin Amerika'yla ilişkilerinin ileri
derecede olduğu yıllarda DP’yi destekleyecektir.
“Yalman’ın en büyük korkusu komünizm olmuştur. Solcuyla komünist
arasında hiç fark görmemiştir” (Topuz 1996:170). Soğuk Savaş’ın şiddetle
hissedildiği yıllarda komünizme karşı amansız bir mücadele açan Vatan, komünizme
karşı Amerika’nın yanında yer alması nedeniyle mevcut siyasal iktidara destek
verecektir.
Bu destek çerçevesinde 14 Mayıs 1950 seçimlerinde olduğu gibi, 2 Mayıs
1954 seçimlerinde de Vatan, seçimlerden DP’nin iktidar olarak çıkmasını
isteyecektir. İktidarın, bu iki genel seçim arasındaki süreçte izlediği politikalar ve
29
gerçekleştirdiği icraatlar Vatan gazetesince ABD ile ilişkiler çerçevesinde
değerlendirilecek ve Türk-Amerikan ilişkilerini olumladığı sürece Vatan’dan tam
destek görecektir. Ancak DP’nin, iktidarının ilk yıllarında Amerika’dan aldığı
desteği göremediği ve Amerika’yla ilişkilerinin bozulduğu yıllar, Vatan’ın da yayın
politikasını DP iktidarı aleyhine çevirdiği yıllar olacaktır.
1.1.1. 14 Mayıs 1950 Seçimlerinde Vatan
14 Mayıs 1950 seçimi, Türkiye’de ilk kez seçmenin serbest iradesiyle bir
siyasal iktidar değişikliğini gerçekleştirdiği bir dönüm noktasıdır. Bu değişikliği
gerçekleştiren, CHP’nin tek parti yönetimine karşı yaygınlaşan ve yükselen
toplumsal ve “sessiz muhalefet” (Koçak 2000:179) olmuştur.
Tek-parti yönetimi boyunca, kendilerini siyasal alanda meşru bir biçimde
temsil ve ifade etme olanağı bulamayan ve II. Dünya Savaşı yıllarında izlenen
ekonomik politikaların yarattığı ağır ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya
olan kitleler, 1950 seçimi yaklaşırken büyük çoğunlukla DP’nin yanında yer almıştır.
DP’nin büyük zaferle çıkacağı 1950 seçimlerine girilirken Vatan gazetesi
seçimleri, demokrasinin yerleşip gelişebilmesi ve istikrarlı bir idarenin temelinin
atılması için ciddi bir aşama olarak görmüştür. “Bir Doğum Günü Hediyesi” başlıklı
yazısında Yalman şöyle demektedir: “Ben 14 Mayıs’ta doğdum. Seçimlerin bugüne
düşmesine seviniyorum. Eğer bu seçimler Türk milletinin tam bir dürüstlük içinde
iradesini belli etmesine ve bu sayede istikrarlı bir idarenin temeli atılmasına imkan
30
verirse ben çok değerli bir doğum günü hediyesi elde etmiş olacağım, bütün
mücadele hayatımın neticesinde beklediğim büyük mükafata kavuşacağım.”32
Vatan, seçim öncesinde hileli seçimler olarak anılan 1946 seçimlerini sıklıkla
anımsatarak, millet iradesinin tam bir dürüstlük içinde sandığa yansımasının
gerekliliği hususunda CHP iktidarını uyaran pek çok yazı yayımlamıştır.
Demokratların yıllardır istedikleri güvenceyi (Eroğul 1998:81) sağlayacak olan yeni
Seçim Kanununun meclisten geçişini engellemek isteyenler olduğunu belirterek
bunlara cephe alan Vatan, 16 Şubat’taki ikinci müzakerede Meclisten geçen Kanunu
“milletin zaferi” olarak ilan etmektedir.33
Seçimin yapılacağı 14 Mayıs gününe yaklaşıldığı günlerde Vatan’ın
manşetleri ve bunların içeriği incelendiğinde, CHP aleyhine bir takım iddiaların
sıklıkla yer aldığı dikkat çekmektedir.34 “Mecliste Süratle Çıkarılan Kanunlar”
başlığı altındaki imzasız yazıda, CHP’nin seçim öncesinde kendisine taraftar
toplamak adına büyük süratle yeni kanunlar çıkardığından, yeni Toprak Kanunu
Tasarısı’nın bu amaçla hazırlandığından bahsedilmektedir. Hükümetin daha önce
çıkarmış olduğu bazı kanunların uygulamada yarattığı hoşnutsuzlukları giderme
çabası içerisinde olduğu belirtilirken, Orman Kanununu değiştirecek tasarı da bu
çerçevede değerlendirilmektedir. Yazının devamında CHP’nin güttüğü hedefin bu
kanunlar aracılığıyla geniş kitlenin memnun edilmesi ve seçimlerde partiye taraftar
kazandırılması olduğu söylenmektedir.35 Meclise getirilen kanun tasarılarına ilişkin
32
Vatan, 8 Mayıs 1950.
Vatan, 18 Şubat 1950.
34
Vatan, 10 Ocak 1950, “CHP Dini Siyasete Alet Etmektedir”; 16 Şubat 1950, “CHP’lilerin
Dövdüğü Demokrat”; 20 Mart 1950, “DP’lilere Baskı Başladı”; 7 Nisan 1950, “Seçimler Yaklaşırken
CHP’nin Tedbirleri: İşçi Sendikaları Üzerindeki Baskı” vb.
35
Vatan, 15 Mart 1950.
33
31
haberin, mevcut iktidar aleyhine bir yorum dahilinde imzasız olarak yayımlanması,
Vatan’ın görüşünü ortaya koyması bakımından dikkat çekmektedir.
Seçim mücadelesi içerisinde İstiklal Savaşı’nda önemli rolü olan, Meclis
başkanlığı ve bakanlık yapmış Ali Fuat Cebesoy’un CHP’den istifasıyla ilgili basın
toplantısını Vatan Matbaası’nda yapmış olması da bu açıdan anlamlıdır. Cebesoy’un
istifa ettiği günden itibaren yayımlanmaya başlayan “Milli Mücadele Nasıl BaşladıKurtuluş Tarihimizin Gizli Kalmış Gerçekleri” başlığı altındaki yazı serisi, İsmet
İnönü’nün İstiklal Savaşı’na henüz katılmadığı devre aittir. Dolayısıyla bu, DP’nin
iktidar yolculuğunda dönemin yüksek tirajlı gazetesi olmasının avantajıyla
Vatan’dan ne ölçüde yararlandığının da önemli bir göstergesidir. Nitekim Kurtuluş
Savaşı’nın İkinci Adamı ve II. Dünya Savaşı’nda ülkenin ve halkın savaş dışında
kalması yolunda büyük emek vermiş İnönü’nün (Toker 1998:56) karşısına, Milli
Mücadele’nin önemli şahsiyeti Ali Fuat Cebesoy’un Vatan’daki yazılarıyla
çıkarılması, seçim öncesinde DP’nin tarihin başarılarına ve saygınlığına ortak olarak
böylelikle CHP’nin Milli Şef İnönü’den gelen gücünü kırma arzusunu ortaya
koymaktadır. Bu bağlamda Vatan, DP lehine kamuoyu oluşturma işlevini
üstlenirken CHP iktidarına karşı Vatan’ın DP ile “tabii bir tek mücadele cephesi”
olarak hareket ettiği dönem, 14 Mayıs 1950 seçimleri öncesinde en belirgin evresini
yaşamaktadır.
CHP ile DP arasında Atatürk inkılaplarının temsilciliğinin kime ait olduğu
konusundaki tartışma, 1950 yılının ilk aylarında Vatan’da “Miras Kavgasını
Bırakalım” başlığı altındaki başyazıyla ele alınmıştır. Dönemin Başbakanı Şemsettin
Günaltay’ın CHP’nin Atatürk inkılaplarının temsilcisi ve mütevellisi olduğunu ileri
32
sürmesi, DP’nin Halk Partisi’ni inhisarcılıkla suçlamasına neden olmuştur.36 Bu
tarihten sonra CHP’nin propagandasında çok önemli bir yer alan bu fikir, Ahmet
Emin Yalman tarafından da tek parti inhisarcılığı olarak nitelendirilmiştir:
“Demokrasiye doğru gideceksek, her hareketimizin bu sistemin icaplarına uygun
olmasına bakmalıyız. Milletin Atatürk’e karşı duyduğu sevgiyi inhisar atına almak
inkılaba bir mezhep ve tarikat manzarası vermek, bir kutsiyet bayrağıyla imtiyazlı bir
vaziyet yaratmaya kalkışmak Atatürk’ün mütevellisi ve inkılabın bekçisi sıfatıyla
iktidara sürekli ve imtiyazlı bir hak iddia etmek imanlı ve candan demokrasi
gidişinin hazırlıkları ve belirtileri gibi kabul edilemez. Böyle bir gidiş; eski
bildiğimiz tek parti inhisarcılığının yeni bir cila altına alınmış şeklinden başka bir şey
değildir.”37
Seçim tarihinin giderek yaklaştığı, partiler arası mücadelenin giderek kızıştığı
Mart ayında, partileri programlarındaki iktisadi esaslar açısından karşılaştıran
yazıların38 çokluğu dikkat çekmektedir. Bu yazılarda genel anlamda Halk Partisi’nin
iktisadi ve mali açıdan plansızlığı ve iktisadi alanda devletçiliği eleştirilerek liberal
ekonomi savunulmaktadır.
Osman Nuri Bayman, “davanın mihrakı” olarak gördüğü iktisadi ve mali
konuları, CHP ve DP’nin programları çerçevesinde mukayeseli olarak ele almaktadır.
DP’nin özel teşebbüs ve sermayeyi esas aldığını belirtirken, CHP’nin iktisadi
36
DP İl Başkanı Esat Çağa’nın 3 Ocak 1950 tarihinde Başbakana verdiği cevap için bkz. Vatan,
4 Ocak 1950, “CHP Atatürk’ün Mütevellisi midir?”.
37
Vatan, 4 Ocak 1950, “Miras Kavgasını Bırakalım”.
38
Vatan, 6 Mart 1950, Bayman, Osman Nuri, “Partilerimizin Programlarındaki İktisadi ve Mali
Esaslar Nelerdir?”; 7 Mart 1950, Adıvar, Adnan, “Partilerin Seçim Beyannameleri”; 8 Mart 1950,
“Tosun, Kemal, “Kalkınmanın Temel Şartı: İktisadi Zihniyet”; 18 Mart 1950, Bayman, Osman Nuri,
“Üç Partinin Devlet Müdahalesi Bahsindeki Düşünüşleri Nasıldır?”.
33
mezhebinin devletçilik ilkesine bağlı olduğunu söyleyerek Halk Partisi’nin iktisatçı
hatiplerinin hesapsız ve programsız bir sistemi nasıl savunacaklarını sorar.39
Memleketi yeni bir kadere kavuşturmak yolunda akıncı bir azim ve imanın
sürükleyici belirtilerini40 CHP’de bulamayan Vatan, 14 Mayıs seçimlerine verdiği
önemi 31 Mart’a kadar sürecek dokuz soruluk bir seçim anketini her gün
yayımlayarak gösterir.
Demokrasi mücadelesi adına DP’nin yanında yer alan Vatan, CHP’yi de eski
tek parti kimliğini hemen hemen tümüyle değiştirerek örfi idare, polis kanunu gibi
silahlarından vazgeçmesi, seçim kanununa ilişkin teminatı cömert bir şekilde yerine
getirerek iyi niyetini belli etmesi nedeniyle dönem dönem başyazılarında takdir
edecektir. Ancak Vatan’ın bu türden yazıları, “demokrat dostları” tarafından
yadırganacak ve eleştirilecektir. Bu durum Ahmet Emin’in başyazılarında bu konuya
açıklık getirmesini gerektirecektir.41 Yalman’ın “Orhangazili dostum” dediği bir
Demokrat Partilinin; Vatan’ın ilk zamanlar olduğu kadar DP’yi desteklemediği,
Halk Partisi’ne fazlaca kredi göstererek, eski şiddette hücumlarda bulunmadığı
yönündeki sitemlerini Yalman şöyle cevaplayacaktır: “Maksat şunu desteklemek,
şuna hücum etmek değil, memlekette siyasi sulh ve emniyet yaratmağa ve yeni bir
bina kurmağa elbirliği ile gayret etmektir.” Benzer bir yakınma karşısında bir başka
yazısında ise şöyle diyecektir: “Demokrat Parti’nin demokrasi davasını türlü türlü
baskılara hatta zulümlere karşı tek başına yürüttüğü devirde bu partiyle beraber
yürütmek, maruz bulunduğu haksız hücumlara mukabelede bulunmak, demokrasiye
39
Vatan, 6 Mart 1950, “Partilerimizin Programlarındaki İktisadi ve Mali Esaslar Nelerdir?”.
Vatan, 29 Nisan 1950, “CHP’nin Millete Vaatleri”.
41
“Kayseri Demokratlarıyla Bir Dertleşme” başlıklı yazı için bkz. Yalman, 1997:Cilt 2 s.1503;
Vatan, 8 Mayıs 1950, “Seçimlerde İstikametimiz”; 8 Nisan 1950, “Orhangazi’de Bir Dertleşme”.
40
34
inanan müstakil bir gazeteci için Vatani bir vazifeydi. Fakat ben bunu Demokrat
Parti’ye değil ancak demokrasiye hizmet maksadıyla yaptım.”42
1.1.2.
Kısa Süren Muhalefet Dönemi
1923’ten bu yana tek başına iktidarda kalan CHP’nin devrilerek, DP’nin
seçimleri ezici bir ekseriyetle kazanması Vatan’da büyük coşkuyla karşılanmıştır. 14
Mayıs seçimlerini, demokrasinin yerleşip gelişebilmesi yolunda önemli bir sınav
olarak gören Vatan’ın, bu seçimle hür dünya nezdinde elde edilen saygınlık ve
itibarın uzun soluklu olması yönündeki kaygıları, gazetenin iktidardaki DP’ye ve
artık muhalefette kalan CHP’ye bakışını belirlemiştir.
Bu çerçevede Vatan, iktidar ile muhalefet arası ilişkilerde adeta bir arabulucu
rol üstlenerek, demokrasiye milli birlik halinde sahip çıkıldığının Batıya gösterilmesi
gerekliliği üzerinde yoğunlaşmıştır. Çünkü Ahmet Emin Yalman’a göre; demokrasi
alemi (ki dönemsel olarak bakıldığında bu ABD olarak ifadesini bulur), bize verdiği
krediyi devam ettirmek ve genişletmek için muhalif partiye karşı olan toleransı ölçü
tutacaktır (Yalman 1997:Cilt 2 s.1535).
Bu bağlamda Vatan, seçim sonrasında CHP ile DP arasında bir denge
sağlamaya ve iki parti arasındaki ilişkileri yumuşatmaya yönelik bir yayın siyaseti
izlemeye özen göstermiştir.
Vatan, seçimlerden DP’nin iktidar olarak çıkmasını istemiş ve öncesinde
DP’nin propagandasını yapmışsa da, güçlü bir muhalefet partisi olarak CHP’nin
gerekliliğine inanmıştır. Bu seçimle Millet Partisi’nin temsil ettiği kin ve irtica
42
Vatan, 12 Mayıs 1950, “Seçimlerde İstikametimiz”.
35
meyilini milletin reddetmesinden memnunluk duyulurken, CHP’nin “memlekette
yaşayan ve istikbali olan ciddi bir siyasi kuvvet olduğunu apaçık ortaya
koyduğundan” bahsedilmektedir.43 Aynı yazının devamında CHP’nin gerektiği kadar
temsil edilemediğine değinilmektedir: “Hemen her vilayette üçte bir veya daha fazla
vatandaş
gönül
rızasıyla
ve
vicdani
kanaatle
reylerini
CHP’nin
lehine
kullanmışlardır. Bunların reylerinin neticesinde milletvekili çıkaramamalarının
hikmetini, seçim dairelerimizin çok fena bir şekilde tertip edilmesinde aramak
lazımdır. Eğer seçim komisyonunun makul teklifi kabul edilerek seçim daireleri bir,
iki nihayet üç milletvekili çıkaracak şekilde tanzim edilseydi, her vilayet içindeki
toplu ekseriyet bu kadar hakim tesirler göstermez, Halk Partisi’nin mevcudu
şimdikinin en az iki misline çıkardı.”
Yeni
kabinenin
açıklanmasının
ardından
Sinan
Korle’nin
“Siyaset
Ufkumuzun Yeni Simaları” adlı yazı dizisiyle her gün bir bakan ayrıntılı olarak
tanıtılırken, kabine hakkındaki genel tahliller de başyazar Yalman tarafından
yapılmıştır44 Yeni hükümetin takdir ve güven celbettiği kanaatinde olan Vatan,
Yalman’ın kaleminden demokrasi mücadelesi için gerekli gördüğü CHP-DP arasında
bir denge sağlama siyasetini, bu kez İsmet İnönü ve Celal Bayar arasında
yapmaktadır. İnönü ve Bayar siyaset sahnesinin en öncü rolünde olan iki şahsiyet
olarak gösterilirken, her ikisinin de ülkeye olan üstün hizmetlerinden bahsedilmekte,
sonrasında ise konu cumhurbaşkanlığı seçimlerine getirilmektedir. Halk Partisi’nin,
oyunu Celal Bayar lehinde kullanarak milli birliği pekiştirmesi istenmektedir: “...
Böyle bir hareketin karşılıklı bir sevgi ve saygı arasında cereyan etmesine ve bunun
43
Vatan, 18 Mayıs 1950, Yalman, Ahmet Emin, “DP’nin Geçireceği İlk İmtihanlar”.
Vatan, 23 Mayıs 1950, “Kabine Hakkında Umumi Bir Tahlil”; 24 Mayıs 1950, “Yeni Kabinenin
Taşıdığı Mana”.
44
36
milli birliği sarsacak yerde kuvvetlendirmesine hizmet eden eski bir Milli Şef yalnız
kendi tarihimizde değil, umumiyetle demokrasi tarihinde kazandığı müstesna mevki
ile kendi şahsı ve milleti namına iftihar edebilir”.45
Bu bağlamda DP’nin ilk icraat olarak 1950 yılı Haziran’ında kendisine karşı
koymayacak ve kendisini tanıyacak yeni bir komuta heyeti oluşturmak amacıyla
orduda yaptığı tasfiye hareketinin yankıları da, Vatan’da benzer bir arabulucu
üslupla yer almıştır. Vatan, Adnan Menderes kabinesinin askeri makamlarda yaptığı
değişiklikleri, bütün alanlarla beraber askeri alanı da içine alan “ahenkli ve esaslı bir
çalışma hazırlığı”46 olarak karşılamıştır.
Yalman’ın benimsemiş olduğu Batı yanlısı siyaset, gazetesi Vatan’ın
Demokratlarla beraber hareket etmesini doğurmuşken, 1950 yılı Haziran’ından
itibaren ise, Demokrat Parti hükümetinin CHP’ye yönelik tutumunu eleştirmesine
neden olmuştur. Nitekim yeni iktidarın Genel Kurmay’da ve yüksek rütbeli subaylar
arasında yaptığı değişikliklerin, muhalefetteki CHP’nin sert tepkisine yol açması,
Vatan’ın bu konuya daha duyarlı yaklaşmasını getirmiştir. Vatan seçimler
sonucunda ABD’yi “hayran bırakan tatlı havanın aradan bir ay geçmeden
bozulmasından” (Yalman 1997:Cilt 2 s. 1531) rahatsızlık duymuş, “politika
havasının zehirlendiği gerekçesiyle devlet başkanını arabulucu role sahip çıkmaya”47
çağırmıştır.
Vatan’ın 15 Haziran gününe ait sayısında Ahmet Emin Yalman, ordunun
darbe yapacağı söylentilerine ilişkin haberin, bazı gazetelerin sütunlarına aksetmesini
45
Vatan, 23 Mayıs 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Yeni Devrin Perdesi Açılırken”.
Vatan, 8 Haziran 1950, “Milli Siyaset ve Askerlik”.
47
Vatan, 12 Haziran 1950.
46
37
çok yanlış ve zararlı bulmuştur. Yalman bazı gazeteler diyerek, CHP yanlısı Ulus ve
Hürriyet’i kastederken bu iki gazetenin Silahlı Kuvvetleri hükümete karşı
kışkırtmak amacıyla dedikodular çıkardığını söylemektedir. Yalman’ın ortalığı
yatıştırmaya çalışan değerlendirmesi şöyledir: “Ortaya çıkan ve bir iki gazetenin
sütunlarına akseden rivayetler, ordumuza siyaset karıştığı ve birkaç kişinin milletin
iradesine karşı gelmeyi hatırından geçirdiği intibaını belki de uzaktan uzağa
yaratmıştır. Tam bir samimiyet ve kanaatle söylerim ki bu yoldaki rivayetler çirkin
ve esassız dedikodulardan ibarettir”48
1950 seçimlerini, “Türk milletinin vasilik ve kırtasiyecilik zihniyetine karşı
kazandığı zafer”49 olarak niteleyen Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’ı, iktidarın
muhalefetle kavgası (Yalman 1997:Cilt 2 s.1533), parti içi çekişmeler50, verimli iş
görme usullerini bildirmek üzere bedelsiz olarak ayağımıza kadar gelen yabancı
ihtisas adamlarından istifade yoluna gidilmemesi51 ve Adnan Menderes’in vicdan
hürriyeti adı altında irticaa müsamaha göstererek 1951 yılı ara seçimlerinden netice
almayı umması52 gibi nedenlerle bir yıla yakın bir süre boyunca Demokrat Parti
yönetimine muhalefet etmiştir. Bu süre zarfında Vatan, devr-i sabık yaratmama
sözündeki iktidarı geçmişle uğraşarak asıl önemli ülke işlerini ihmal ettiği
gerekçesiyle uyaran pek çok yazı yazmıştır. 1950 yılının 22 Haziran’ında “Menderes
Nereye Gitmek İstiyor?” başlıklı bir yazı ile ilk ikazı yapan Vatan, demokratlara
muhalif olduğu sürede iktidara yönelik aynı ruhta bir çok yazısı nedeniyle Demokrat
Partililerce CHP’yi tutmakla suçlanmıştır.
48
Vatan, 15 Haziran 1950, “Askerlikle Alakalı Dedikodular”.
Vatan, 22 Haziran 1950.
50
Vatan, 22 Mart 1951, “Son Kredi”.
51
Vatan, 31 Mart 1951, “Partiden Büyük Millet Var”.
52
Vatan, 25 Mart 1951, “Asayiş Berkemaldir”.
49
38
Vatan bu dönemde DP idarecilerinin, Amerikan uzmanlarına sırt çevirerek
“Moskofluğun Müslüman Türkiye’yi hür dünyadan uzak düşürmek için düzenlediği
irtica ve taassup tezgahına düşmelerinin”53 ve muhalefete karşı antidemokratik
tavırlar sergilemelerinin, Amerika ile olan güven ortamını bozacağı endişesiyle DP
yönetimine karşı durmuştur.
Yalman’ın her fırsatta Amerika’ya olan hayranlığını dile getiren yazılarına ve
doğu ile batıyı iki farklı yapı olarak birbirinden ayıran tahliller içeren yazılara
sıklıkla yer veren Vatan “Amerika’ya dirsek çevirmek”54 olarak algıladığı DP’nin
ilk icraatlarına tepki göstermiştir. Bu dönemde Vatan, Yalman’ın “benim ıslahat
rüyamdan çok güzellerini görmüş Mithat Paşanın yapmayı düşündüklerinden çok
daha fazlasını bir dizi halinde başaracak” (Yalman 1997:Cilt 2 s.1533) dediği
Menderes’e, oligarşik bir yapılanma yaratarak, bizi hür dünyadan ve demokrasiden
uzaklaştıracağı gerekçesiyle ağır eleştirilerde bulunmuştur. Mart 1951’deki kabine
değişikliğini Yalman şöyle yorumlamıştır: “ortalıkta değişen bir şey yoktur.
Başbakan Adnan Menderes derin zekasına, seziş kudretine, iyi hatipliğine ve diğer
meziyetlerine güvenerek iktidarı kendi tekeline almak yolunu tutmuştur. Halbuki
tarihteki binlerce misal gösteriyor ki bugünün ağır sevk ve idare yükünü bu şekilde
taşımak ve yürütmek imkansızdır.”55
Vatan’ın bu türden eleştirileri Adnan Menderes’e “Allah insanı Ahmet Emin
Yalman gibi dostlardan korusun” dedirtmiş ve grup toplantısında doğrudan Vatan
gazetesine seslenmesine yol açmıştır. Menderes’e göre Vatan, muhalefet ile ağız
53
Vatan, 26 Mart 1951, “Allah’tan Niyaz”.
Vatan, 7 Haziran 1951, “Baştan Savma Bir Gidiş”.
55
Vatan, 11 Mart 1951.
54
39
birliği yapmaktadır: “... Vatan gazetesine işaret ediyorum. Hücumlar en çok bu
gazeteden geliyor. Maksadı beni düşürmektir. Hangi başbakan gelirse gelsin, Ahmet
Emin Yalman onu elinden tutup sağa sola çevirecektir, yani meclis yoktur, grup
yoktur, yegane hakim Ahmet Emin’dir. O istediğini başbakanlığa getirecektir,
kendisini de kahraman gibi gösterecektir. Siz ne kadar iyi niyetle hareket ederseniz
edin, oy vermeyerek beni düşürürseniz, bunu Ahmet Emin yapmış gibi görünecek,
buna inananlar bulunacaktır... Ona göre siz yoksunuz, sadece bir zalim Adnan
Menderes vardır. Siz onun köleleri oluyorsunuz. Arkadaşlar, Ahmet Emin’in
hücumları bana değil sizedir”56
Vatan ile Adnan Menderes arasında bir söz düellosu halini alan bu karşılıklı
atışmalara, Yalman’ın Vatan sütunlarından “yardakçılar” olarak seslendiği, bir süre
Vatan’da yazan Fuat Köprülü ve Samet Ağaoğlu’nun da katılmasıyla Vatan, DP
idarecilerinin şahsi iktidar yolunu tuttuğunu ve Milli Şefliğe özendiklerini
yazacaktır.57
Ancak Ahmet Emin Yalman’ın 1 Ekim 1951 tarihinde Eskişehir’deki bir
resmi törende Menderes ile karşılaşması, Vatan ile DP arasındaki dargınlığın barış
havasına dönmesine vesile olacaktır. “Menderese Mektup” başlığıyla çıkan
başyazısında Yalman: “... Menfi görüşlerimi iktidardaki bir geçici devrin hesabına
geçirdim, eski bildiğimiz Adnan Menderes’i tekrar vazife başında göreceğimize ait
ümitlerim tazelendi” diyecektir.58
56
Vatan, 31 Mart 1951.
Vatan, 8 Haziran 1951.
58
Vatan, 4 Ekim 1951.
57
40
Vatan başyazarının, “on aylık dargınlıktan sonra başbakanla tatlı bir
barışmaya varınca kendisiyle bütün memleket işleri hakkında esaslı bir konuşma
yapmayı faydalı buldum” (Yalman 1997:Cilt 2 s. 1564) demesiyle birlikte, Vatan bu
dönemde
Menderes’le
yayımlayacaktır.59
mülakatlar
Başbakanın
yapıp
Vatan’daki
bunları
bu
çifter
sütunlar
mülakatlarının
halinde
özünü,
Batı
zihniyetinin ve demokrasi anlayışının hiçbir istisna teşkil etmeden hükümetçe
benimsendiğinin vurgulanması oluşturacaktır. Bu vurgu Vatan’ın, Batının yeni
dünya düzenindeki değerlerini benimseyecek ve bu çerçevede Amerika ile ilişkileri
ilerletecek iktidar arayışına cevap vermektedir.
Bu dönem, Vatan’ın DP ile 1945-1950 arasında kurulan dostluk ve işbirliğine
yeniden döndüğü yıllar olacaktır. Vatan’ın 1950’li yılların ortalarına kadar sürecek
olan bu iktidarla birliktelik devri, Türkiye’nin NATO’ya katıldığı ve 1955 yılına
kadar yapılan önemli Türk-Amerikan ikili anlaşmalarıyla60 ABD ile dostluğun altın
yıllarını yaşadığı döneme tekabül etmektedir. Buradan hareket edildiğinde, Vatan’ın
iktidara karşı takındığı tavrın çerçevesinin ve yönünün çizilmesinde, iktidarın
Amerika ile ilişkilerinin boyut ve yoğunluk derecesinin etkisi yadsınamayacaktır.
Nitekim Ahmet Emin’in; gazetesi Vatan’ın demokratlara dargın olduğunu
söylediği dönemde iktidar tarafından alınan Kore’ye asker gönderme kararı, bir
aralık Vatan’ın DP’yle arasının yumuşamasını getirecek ve Vatan, demokrat
idarecileri büyük cesaret, uzak görüşlülük ve basiretli hamleleri dolayısıyla
kutlayacaktır. Buna karşın, Vatan ile iktidar arasında 1951 Ekim ayında yeniden
59
Vatan, 5 Kasım 1951, “Hürriyet ve Terakki Yollarından Şaşmamız Tasavvur Kabul Etmez”;
Menderes’in altışar sütunluk mülakatları için bkz. Vatan, 3-4 Aralık 1951.
60
İkili Anlaşmalar için bkz. Oran, 2003:555-560.
41
başlayan iyi ilişkiler döneminde, iktidarın muhalefete yönelik olarak takındığı hırçın
tavır, Batı demokrasilerince dışlanacağımız endişesiyle, Vatan’ın DP’yi uyarmasını
gerektirecektir.61
Cumhuriyet Halk Partisi’nin mallarına el koyulması meselesine ilişkin
başyazıda, Yalman şöyle demektedir: “Milli kaderimize ait mesuliyeti taşıyanlar, son
dakika basiret frenine basmazlarsa girişecekleri hareketin kurbanı Cumhuriyet Halk
Partisi, Ulus ve Dünya gazeteleri değil, doğrudan doğruya Türk milletidir. Bunu
neticesi de bindiğimiz dalı kesmek mevkiine düşmek, dünya yüzünde İspanya ve
Arjantin gibi bir totaliter memleket manzarası almak ve demokrat memleketlerin
listesinden silinmek olacaktır.”62
1.1.3.
2 Mayıs 1954 Seçimlerinde Vatan
22 Kasım 1952 tarihinde, Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman’a yönelik
suikast girişiminin ardından, hükümetin basınla sıkı bir işbirliği içerisine girmesi,
Vatan’ın 1945 ile 1950 arasında olduğu gibi DP ile beraber olması sonucunu
doğurmuştur. Başbakan Menderes’in ilk olarak 20 Aralık 1952’de yaptığı basın
toplantısına, Vatan adına Ahmet Emin Yalman katılmış ve aynı gün çıkan yazısında
bu toplantıdan memnuniyetle söz etmiştir.63
Vatan, basın ile işbirliğinin hareket noktası olan basın toplantılarının
devamlılığını, Anglo-Sakson ruhuna uygun bir demokrasi ortamı yaratabilmek adına
gerekli görmüştür. Vatan’a göre, hükümetle basın arasındaki bu sıkı beraberlik
61
Vatan, 3 Ocak 1952, “Falso Sesler”; 10 haziran 1952, “Demokrat Parti Oyuna Gelecek mi?”;
Ayrıca bkz. 12 Haziran 1952.
62
Vatan, 5 Haziran 1952, “Bindiğimiz Dalı Kesiyoruz”.
63
Vatan, 20 Aralık 1952, Yalman, Ahmet Emin, “Menderes’in Basın Konferansı”.
42
ülkede aydınlar, iktidar ve muhalefet arasında bir barış ortamı uyandırmış, bu da
gerici nikaba bürünmüş kızıl tahrikleri hükümsüz bırakmaya yaramıştır: “Bize
birdenbire neler oldu? Nasıl olur da hükümet başkanı muhalefet liderinden nezaketle,
anlayışla hatta sevgiyle bahsediyor? Muhalefetin iktidara karşı görüşleri de değişti...
Çok iyi ve hayırlı bir yoldayız. Şer kuvveti, menhus tokmağını başımıza indirmek ve
bizi şaşırtmak kudretini elden kaçırmış görünüyor. Eski Anglo-Sakson ruhuna uygun
bir uzlaşma huyu kalplerimizde yer etmeye başlıyor.”64
1954 seçimlerine değin devam eden bu işbirliği sayesinde, demokrasi
bünyesine çok şeyler kazandırıldığına inanan Vatan, 2 Mayıs’ta yapılacak seçim
sürecine girildiğinde, DP lehine bir yayın siyaseti takip etmiştir. Öyle ki, 9 Şubat
1953 tarihli Vatan’daki yazısında Yalman, Menderes’in yanlış yola saptığına
inandığı dönemde yazdığı “Allah’tan Niyaz” başlıklı yazıyla ettiği duaların kabul
olduğunu, şimdi iktidarın tuttuğu iyi yolun kendisini ağlattığını dahi yazacaktır.65
Vatan’ın ağır eleştirilerde bulunduğu iktidarı, iki yıl sonra desteklemesinin
gerisinde, iktidarın bu dönemde Vatan ile aynı bakış açısına sahip olduklarını
sergileyen ortak söylemler geliştirmesi ve belli noktalarda Vatan’la birleşmesini
görmek mümkündür. Bu bağlamda, Menderes’in düzenlediği üçüncü basın
konferansında, komünistleri ülkedeki gericilik hareketlerine neden olmak, kendi
emellerine ulaşmak için gericiliği alet ederek eyleme geçmekle suçlaması, bu ortak
söylemin görüntülerinden yalnızca birini oluşturmaktadır.
64
65
Vatan, 31 Ocak 1953.
Vatan, 9 Şubat 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Hamdediyorum”.
43
Vatan, siyasi partilerin 1954 seçimlerinden önceki vazifelerini, milli bir pakt
üzerinde anlaşmak olarak görmüş, dini siyasete alet edenlere karşı durmayı milli bir
gaye olarak görmeleri gerekliliği üzerinde önemle durmuştur. Geriliği, Amerika ile
geliştirilecek ilişkiler açısından bir engel olarak gören Vatan, bu çerçevede dış
siyasette birlik olmayı, dini taassubun, geriliğin, ırkçılığın, komünizmin seçimlerde
istismar edilmesini önlemeyi milli hedef olarak göstermiştir. Nitekim gazete,
“laikliğin korunması konusunda Halk ve Demokrat Partililer’in, bir ara, birlikte
hareket etmelerini” (Karpat 1996:339) tam bir memnunlukla karşılamıştır: “Bugünkü
Türkiye yeryüzünde hatırı en çok sayılan memleketlerden biridir. Cumhurbaşkanının
Amerika’da gördüğü fevkalade kabul, Türkiye’ye gösterilen candan alaka bunun en
büyük delilidir. Bu mevkii ancak geriliği bırakarak medeniyet sahasında ilerlemek
sayesinde elde ettik. Yapılan tahriklere rey avcılığı düşüncesiyle müsamaha
gösterilirse memleketin parlak istikbali tehlikeye düşürülmüş olur. Buna kimsenin
hakkı yoktur”66
Ancak Amerika’nın bulunduğu mevkide olabilmek için, öncelikle iki parti
arasında uzlaşma ve iyi ilişkiler isterken, muhalefetin Petrol Kanununun
kapitülasyonlara yol açacağı endişesiyle yabancı sermayeye karşı durması, Vatan’ın
seçimlere bir ay kala CHP’ye sert eleştirilerde bulunmasını getirecektir. Vatan’ın,
Türkiye’nin ABD ile ilişkisini bir devlet politikası olarak görmesi, CHP’nin yabancı
sermayeye düşman iktisadi anlayışıyla partiler arasındaki dış siyasette birliği ortadan
kaldırdığını söyleyerek, CHP’yi milli istikrara suikast yapmakla suçlamasına neden
olmuştur.
66
Vatan, 1 Şubat 1954, “Bugünün Vazifesi”.
44
Vatan, CHP’nin bu tutumunu Amerika ile geliştirilen ikili ilişkileri tehlikeye
sokacak bir yol olarak görmüş, bu nedenle de “seçim mücadelesindeki gidişini
tamamıyla bozguncu ve yıkıcı”67 olarak adlandırmıştır: “CHP namına tutulan yıkıcı
yol, Türkiye’de devlet mefhumunun devamlılığına karşı bir suikasttır. Kısır tek parti
ruhuna bir dönüş teşebbüsü karşısındayız... Kapitülasyon devrine dönüyoruz diye
koparılan yaygara hazindir. Muhalefet lideri İsmet İnönü, bir iktisadi baltalama
hareketi yaratmağa, bir ecnebi düşmanlığı cereyanı açmağa girişmiştir ki,
memleketteki geniş kalkınmayı yakından gören ve nimetlerine ortak olan Halk
Partililerin bile bunu hoş gördüklerini sanmıyoruz”68
Nitekim Vatan, dört yıl içinde “Amerika’yı Amerika yapan bütün amilleri
memleketimizde hareket haline getirmesi”69 sebebiyle, 2 Mayıs’ta DP’yi
destekleyeceğini sütunlarından duyurmuştur.
3 Mayıs 1954 tarihli Vatan, seçim sonuçlarını “Milletin Büyük Kararı”
başlıklı yazısında şöyle değerlendirir: “Dün yapılan umumi seçimlerle Türk milleti,
olgunluğunu ve kadirşinaslığını bir defa daha ispat etmiş, kendisine candan hizmet
edenlere mükafatlarını vermiştir. İdrakiyle istihzaya cüret eden saygısızları da
bozguna uğratmıştır. Demokrat Parti başladığı hayırlı işlere devam bakımından
milletimiz tarafından kuvvetle desteklenmiş bulunuyor. Bu kahir ekseriyetle icra
vazifesiyle beraber murakabe vazifesinin de kısmen Demokratlara emanet edilmesi
manasına gelir. Yolumuz açıktır. Seçimlerin büyük ve olgun milletimiz için hayırlı
ve uğurlu olmasını Allah’tan dileriz.”
67
Vatan, 27 Nisan 1954, “Doğru ve İğri”; Ayrıca bkz. 4 Mayıs 1954,.
Vatan, 17 Nisan 1954, “Milli İstikrara Suikast”.
69
Vatan, 28 Nisan 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Dört Yıl İçinde”.
68
45
“Menderes’in Amerika’ya Daveti” başlıklı yazısında Ahmet Emin Yalman,
DP’nin seçimleri kazanmasını, takip edilen Amerika ile işbirliği siyasetinin milletçe
hararetle desteklenmesi olarak yorumlamıştır. Türk milletinin Amerika ile işbirliğini
bir milli siyaset olarak görmesi gerektiğini belirten Yalman, DP idaresinde
Türkiye’nin Amerika ile “müşterek gayelerimiz istikametinde daha sıkı ve esaslı bir
işbirliğine yol açacağını”70 düşünerek 1954 seçimlerinden sonra da bir süre
Demokratlarla iyi ilişkilerini sürdürecektir (Yalman 1997,Cilt 2 s.1640).
1.2.
İKTİDARA DESTEĞİN BELİRGİN NOKTALARI
Yalman’ın kişisel tercihleri doğrultusunda bir yayın siyaseti güden Vatan
gazetesi, 1950’li yılların ilk yarısında DP hükümetine destek vermiştir. Vatan,
Hükümetin irticaa cephe alarak ABD ile karşılıklı güvene dayalı ikili ilişkilerinin
varolduğu süreç boyunca iktidarın sözcülüğünü üstlenmiştir.
1.2.1.
İrticaa Karşı Alınan Cephe
Vatan gazetesi, “kör taassubun, dini siyasete, cehalete ve menfaate alet
etmek isteyenlerin amansız düşmanı” olmuştur. Batılı değerlerin savunucusu olan
gazete bu bağlamda, dini geriliğe ve gericiliğe tahammülsüz olmuş, irticaa karşı
hassasiyet ve laiklik prensipleri içinde kaleme alınan Berraklığa Doğru adlı makale
serileri yüzünden dönemin CHP hükümeti tarafından bir buçuk ay süreyle
kapatılmıştır.71
70
71
Vatan, 27 mayıs 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Menderes’in Amerika’ya Daveti”.
“Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi”, s.35-36.
46
Çok partili dönemde CHP’nin DP ile yarışabilmek için devletçiliğin yanı sıra
laikliğin de liberalleştirilmesi çerçevesinde ilkokullara din dersi konulması, ilahiyat
fakültesi kurulması gibi uygulamalarını72 Vatan, kendi ileri sürdüğü tavsiyelerin
yerine getirilmemesi nedeniyle inkılap ve laikliğin maruz kaldığı tehlikeler olarak
nitelendirmiştir.
12 Nisan 1950’de Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesinde yapılan gerici
gösteriler karşısında, gazeteciler cemiyetinde bir araya gelerek demokrasi ve inkılap
prensiplerini korumayı görev addeden bir beyanname çıkartan İstanbul gazeteleri
arasında Vatan da yer almıştır.
Yalman’ın da içinde bulunduğu Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin, din,
laiklik, terakki ve vicdan hürriyeti temelleri üzerinde bir dini inkılap hareketinin
gerekliliği hususunda kendi azası arasında düzenlediği toplantılar, 1950 seçim
mücadelesi içerisindeyken Vatan’ın üzerinde önemle durduğu bir konu olmuştur.73
Yalman’a göre “İstikla mücadelesinde millet; taassup silahıyla arkadan vurulduğu ve
bütün ıslahat tarihimizde de dini taassup ve yobazlık ilme ve aklın hakimiyetine karşı
gelerek yolumuzu kestiği için, inkılap rejimini kuranlar laiklik prensibinin
tatbikatında ifrata gitmişler”74, “dine karşı yıkıcı bir zihniyet yaratarak... taassup
yobazlarının bir aralık boş kalan yerini derhal inkılap yobazları”75 olarak
doldurmuşlardır.
72
“Halk partililer dini oy kazanmak için vasıta olarak kullandığını fark edinceye kadar din konusunu
fazla tartışmaktan kaçındılar. Diğer partilerin tavizci durumu karşısında ve zaten parti içinden de daha
fazla din hürriyeti için zorlanan CHP’liler hükümet olarak eski laiklik düşüncesinden vazgeçerek bir
takım tavizler verdiler” (Karpat, 1996:234).
73
Bkz. Nisan, Mayıs 1950 Vatan sayıları.
74
Vatan, 27 Nisan 1950, “Terakki ve İrticaın Hududu”.
75
Vatan, 1 Mayıs 1950, “Dini Bir İnkılaba Doğru”.
47
Bu çerçevede irtica tehlikesini önlemek için dini inkılabın gerekliliğini,
Vatan’daki yazılarında vurgulayan Yalman şöyle demektedir: “Hür Fikirleri Yayma
Cemiyeti’nin büyük bir anlayışla ele aldığı mevzuu bana şu ümidi verdi ki cereyan
eden ve devam edecek münakaşalar, yalnız bir derdi deşmekle kalmayacak, bunun
devası diye dini inkılap yolunun açılmasına da hizmet edecektir”76
Vatan, komünizm ve gericiliğe karşı şiddetli bir yayın siyaseti gütmüş ancak
ağırlığı anti-komünizme vererek, gericiliği bir komünist taktiği olarak göstermiştir.77
Vatan, bu noktada Demokrat Parti iktidarıyla benzer bir yaklaşım sergilemiştir.
Nitekim, “Cumhuriyet rejimi bütün yalpalamalara rağmen komünizm ve gericilikten
aynı uzaklıkta kalmayı ilke edinmiş” (Eroğul 1998:99), DP ise gericiliği komünizmin
silahı olarak görmüştür. “Beşinci Kollara Dikkat” başlıklı imzasız yazıda, Vatan’ın
DP Hükümeti ile aynı bakış açısında sahip olduğu açık bir şekilde görülmektedir:
“Vatandaş, canına kastedenler; hilekardır, düzenbazdır. Huzuruna asıl kıyafetleriyle
çıkmazlar, taassup maskesi altına gizlenirler, mukaddes hislerini vasıta ederek seni
aldatmağa uğraşırlar. Sen ezeli düşmanımız Moskofluğun bin bir tuzağını ve dolabını
sezmekle ona karşı korunmağa alışmış bulunuyorsun... Müslüman memleketlere
casus ve beşinci kol yetiştirmek üzere komünistler Taşkent’te geniş bir fesat mektebi
kurmuşlardır. Orada yetişen kundakçıların mülteci diye Anadolu’ya girmeye
çalıştıkları duyuluyor. Bunlara karşı gözlerini açık tut, gafil avlanmana meydan
bırakma! Karşımızdaki düşmanın silahı aramıza nifak sokmaktır. Bu silaha karşı
senin mukabil silahın ancak milli birlik ve tesanüttür.”78
76
Vatan, 1 Mayıs 1950, “Dini Bir İnkılaba Doğru”.
Vatan, 22 Temmuz 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Bize Neden Düşmandırlar”; 1 Mayıs 1950, “Dini
Bir İnkılaba Doğru”; 5 Haziran 1953, “Dört Ulvi Vazifemiz”; 16 Nisan 1950, “Millet Partisinin
Millete Borcu”.
78
Vatan, 22 Temmuz 1953.
77
48
Yalman’ın ikinci başkanlık yaptığı Milli Tesanüt Birliği’nden “asırlardan
beridir memleketimizi tehdit eden ve parçalamak için kızıl Moskofluğun elçiliğini
yapan yobazlığa karşı bu memlekette kurulan ilk büyük kale”79 diye bahseden
Vatan, irtica ve gerilik tehlikesine yönelik yazı dizileri ve ilaveler yayımlayarak
iktidarı, muhalefeti ve halkı sürekli uyarma ihtiyacı hissetmiştir.
Buna karşın iktidarın henüz ilk ayını doldurmadan seçim platformunda
verdiği sözü tutarak, Arapça ezan yasağının cezai yaptırımlarını kaldırması Vatan’ın
bu durumu, “hükümetin vicdan hürriyetinin tezahürünü temin eden bir kararı”80
olarak algılamasını doğurmuştur. “Ezan Meselesinde Hakikat Nedir?” başlıklı
yazısında M. Şevki Yazman’a göre; “inkılabın ilk zamanları için tabii sayılabilen bir
yasağın bugün vicdan hürriyetine bir müdahale diye telakki edilmesi tabiidir.”81
Bütün meseleyi Anayasa ile Ceza Kanunu arasındaki aykırılığa indirgeyen Yazman’a
göre; Menderes, Arapça ezan yasağını kaldırarak laiklik prensibinin ruhuna tam
uygun hareket etmiştir. Nitekim Ahmet Emin Yalman aynı konuya ilişkin yazısında,
Arapça ezanın yasak olmasına, laikliğe karşı gerçekleştirilmiş bariz bir tecavüz
olarak bakmaktadır: “Arapça ezanın yasak edilmesi laikliğe karşı bariz bir tecavüz
teşkil ediyor, esas prensibi tehlikeye düşürüyordu. Hükümetin bu meseledeki çok
tabi ve haklı hareketi hakkında Halk Partisi gazetelerinde koparılan ölçüsüz
kıyametler, tatsız ve İnkılap hesabına zararlı bir şeydir.”82 Laiklik ilkesine
hassasiyetini her fırsatta belirten Vatan’ın, ezanın Arapça okunması hususunu
yerinde bir karar olarak nitelemesini, Vatan’ın ve dolayısıyla Ahmet Emin’in liberal
tutumunun bir uzantısı olarak görmek mümkündür. Zira Demokrat Parti de din
79
Vatan, 22 Temmuz 1953, “Milli Tesanüt Kalesi”.
Vatan, 6 Haziran 1950, “Arapça Ezan Meselesi Münakaşa Mevzuu Oldu”.
81
Vatan, 8 Haziran 1950.
82
Vatan, 12 Haziran 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Politika Havası Zehirleniyor”.
80
49
konusundaki liberal tutumuna uygun olarak ezanın Arapça okunmasına müsaade
etmiştir (Karpat 1996:329).
Ancak 1950 seçimlerinden sonra parti rekabeti şiddetli bir şekil alınca;
“DP’nin laiklik hususunda yumuşak bir politika izlemesi”83 (Eroğul 1998:130),
Vatan’ın irticaa karşı tedbirler alınması uyarılarına “irtica yoktur” diyerek
direnmesi84 bazı DP milletvekillerinin, partilerinin programını hiçe sayarak şeyhlerle,
yobazlarla ittifak arayarak kendilerine türlü türlü vaatlerde bulunmaları85, Adnan
Menderes’in “Moskofluğun İslam memleketlerinde dini taassup ve irtica silahıyla
milli birlikleri yıkmak, nifak ve anarşi yaratmak, halkı tenvir edebilecek bilgi ve
tecrübe sahibi vatandaşları kötü göstermek ve yok etmek gibi planlı bir gidiş takip
ettiğini fark etmeyerek, pak dini imanla yobazlık arasında derin bir uçurum
bulunduğunu hatıra getirmeyerek, bir avuçtan ibaret riyakar yobaza inkılap ve terakki
kıymetlerini peşkeş çekmekten, buna da vicdan hürriyeti diye bir nikap takmaktan
çekinmemesi” Vatan’ın DP iktidarına 1950 yılının sonlarında başlayıp yaklaşık bir
yıl sürecek bir sırt çevirme döneminin nedenlerinden olmuştur.
Bu süreçte özellikle DP içerisinden Samet Ağaoğlu ile çatışan gazete,
Ağaoğlu’nu eski faşist olarak nitelendirmiş ve ırkçıların ve yobazların memlekete
kötülük etmelerine uygun bir zemin hazırlamakla suçlamıştır. Vatan’a göre
Ağaoğlu; “Demokrasi adet rejimidir. Memlekette kaç münevver var? Eğer taassup
83
Zira DP Hükümeti, 1946-1950 devresinde inkar ettiği vaatleri yerine getirerek devlet radyosunda
Kur’an okutmaya başlamış, 1951’de Konya DP kongresinde şapkanın kaldırılması yerine fes
konulması, çarşafın ve Arap harflerinin kabul edilmesi, heykellerin yıkılması, şeriatın ve poligaminin
ihyası hakkında bir karar verilmiş, Afyon’da bir milletvekili İslamiyet’in devlet dini olmasını teklif
etmiştir (Karpat, 1996:234-235).
84
Vatan, 25 Mart 1951, “Asayiş Berkemaldir”.
85
Vatan, 22 Temmuz 1953, “Vatandaş Dostunu Bil Düşmanını Tanı”.
50
erbabı ekseriyette ise onların istediğini vermeye mecburuz...” diyerek yobazlarla
ittifak yoluna gitmiştir.86
“Doğruya doğru eğriye eğri” prensibiyle memlekete hizmet etmekten başka
hiçbir emeli olmadığını söyleyen Vatan, Moskova propaganda gayretinden
doğduğuna inandığı gericilik karşısında, vicdan hürriyeti ve laiklik konularında
düzenlediği anketle Prof. Mükremin Halil Yınanç, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Prof.
Mustafa Şekip Tunç ve Fatin Gökmen’in bu hususlardaki görüşlerine yer vermiştir87.
“Allah’tan Niyaz” başlığıyla çıkan başyazı DP iktidarına duyulan hayal
kırıklığını açık şekilde aksettirmektedir: “Yarabbi, Moskofluğun tertip ettiği taassup
tuzağına düşmekten Türkiye’yi ve bütün Müslüman memleketleri koru... Adnan
Menderes kulunu iktidar mevkiinin hastalıklarından beri kıl. Onun idaresi zamanında
memleketin taassubun bir demir perdesi haline gelmesi, hür dünya ile temasının
azalması tehlikesinden Türkiye’yi koru. Fuat Köprülü kulunun tarihin tecrübelerini
kendi ilmini ve mazisini unutarak bir günlük mevki uğruna şahsiyetini ve istikbalini
feda etmek gibi bir sükuta uğramasına meydan verme. Samet Ağaoğlu kuluna
taassuba karşı amansız bir mücadeleci olan inkılapçı babasının yolunu hatırlat”88
Vatan DP iktidarını irtica ve gerilik tehlikesine karşı uyaran pek çok
makalesi, dinin rolü ve laiklik hususunda yayımladığı pek çok yazı dizisi nedeniyle
86
Vatan, 22 Temmuz 1953, “Vatandaş Dostunu Bil Düşmanını Tanı”.
Vatan ilavesi, 22 Temmuz 1953, “Vicdan Hürriyeti ve Laiklik”. “... Gericilik gürültüleri karşısında
kuru şikayetçi rolünde kalmadım, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Prof. Mükremin Halil, Fatin Hoca gibi
dindar aydınları harekete getirerek, derdin ilacını bulmaya çalıştım. Halkın din ilgilerini kara ve kızıl
kuvvetin elinden kurtarmak ve olumlu mecralara akıtmak için Vatan’da esaslı bir yayın çığırı açtım”
(Yalman, 1997:1560).
88
Vatan, 26 Mart 1951, Yalman, Ahmet Emin, “Allah’tan Niyaz”.
87
51
Yeni Sabah gazetesi ve Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu dergisiyle
karşı karşıya gelmiştir.89
Vatan’ın gerici cepheye karşı güttüğü yayın politikası, 22 Kasım 1952
tarihinde Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman’ın yaralanmasıyla sonuçlanan bir
suikast hareketini doğurmuştur. Ahmet Emin, dönemin başbakanı Adnan Menderes
ile birlikte bulunduğu Malatya gezisi sırasında, gazetesine yazı göndermek için
gittiği postahaneden çıkarken 18 yaşındaki lise öğrencisi Hüseyin Üzmez’in silahlı
saldırısına uğramış ve yedi yerinden yaralanmıştır. Malatya suikastıyla ilgili haberler
23 Kasım 1952 tarihli sabah gazetelerinde manşet olarak çıkmıştır. Başyazarına
yönelik suikast girişimini Vatan; “Dün Malatya’da Üzücü Bir Olay Oldu:
Başyazarımız Ahmet Emin Yalman’a Bir Suikast Yapıldı” başlığıyla sütunlarına
geçirmiştir. Suikastın nedeni “Yahudi düşmanlığı”, “Yalman’ın fikirlerine karşı
olmak”90 biçiminde açıklanmış, aralarında bir de üsteğmenin bulunduğu Malatya
suikastını hazırlayan onbir kişi yakalanmıştır. Bunların Büyük Doğu Derneği’ne,
İslam Demokrat Partisi’ne ve Milliyetçiler Derneği’ne mensup oldukları anlaşılmıştır
(Yalman, 1997:1618). Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu dergisi etrafında
oluşturulan Büyük Doğu Derneği, Osman Yüksel’in Serdengeçti dergisi Malatya
suikastını sürekli olarak savunmuşlardır (Soysal 1983:1367).
89
Büyük Doğu’da Ahmet Emin Yalman’a yönelik yazılar yayımlanmıştır: “İslam’ın ve Türk’ün
manen katili olmakla artık sesinin boğulması gereken münafık. Bu sensin!... Bizden kork ve
korkundan geber! Evet senin tabir ve ikrarınla biz senin boynuna kement atan cellat olacağız” (Laç,
1952 a). Ayrıca bkz. Laç, 1952 (b).
90
Suikastçı Üzmez “Ahmet Emin dini akidemi zedeleyen yazılar yazıyordu. Kendisini öldürmeye
karar verdim” demiş ve “Atatürk ülkenin geleceğini istiklalde ararken Yalman’ın Amerikan mandası
taraftarlığı yapmış olması”, “komünist Nazım Hikmet’i kurtarma çabalarında bulunması”, “güzellik
yarışması düzenlemesi” gibi sebeplerle Yalman’ın fikirlerine düşman olduğunu belirtmiştir (Yalman,
1997:1609-1617).
52
Bunun üzerine sütunlarında irtica yayınlarına karşı hücumun dozajını
artırarak, Serdengeçti ve Sebilürreşad adlı dergileri de ağır şekilde eleştiren
Vatan91, Malatya suikastının delalet ettiği manayı anlamamak için insanın
Cumhuriyet sevgisinden nasibi bulunmaması lazım olduğunu söyleyecektir:
“Malatya hadisesi hakiki ve temiz Müslümanlığın değil, kızıl maksatlara yardımcı
olan yobazlığın hürriyet ve Cumhuriyete karşı kıyamıdır. Malatya hadisesi, Kürt
Teali Cemiyeti’nin gayesine mutlak şekilde uygun olan memleketi parçalama
gayretinin en müşahhas benzeridir.”92
Yeni Sabah’ı rejime suikasta ve türlü yıkıcı emelleri yürütmeye çalışmakla
itham eden Vatan, “Millet Partisi adlı irtica komitecileri topluluğunun yardakçısı”93
olarak gördüğü gazete ile uzun sürecek bir kalem kavgasına başlamıştır. Yeni
Sabah’tan “Şükrü Baban irticaın Babıali’deki baş temsilcisi”94 olarak gösterilmiştir.
“Said-i Nursi ile taraftarlarını, Milliyetçiler Derneği’ni ve Malatya suikastının
faillerini müdafaa edebilmek Cumhuriyet ve inkılap sevgisinden ve bağlılığından
vazgeçmemek şartıyla asla mümkün değildir. Geçmişin Türkiye’sinde bütün varlığını
müstakil Kürdistan mefkuresine bağlamış olan Şükrü Baban’ın Cumhuriyet
Türkiye’sinde vatan vahdeti uğruna çalışmasını beklemek elbette safdillik olur”95
91
Vatan, 29 Kasım 1952, “İrtica Yayınlarından İktibaslar”; 4 Temmuz 1953, “MP Genel Başkanı ile
Sebilürreşad Elele”; 7 Temmuz 1953, “Yeni Bir Otuzbir Marta Doğru mu Gidiyoruz? Millet gazetesi
Bir İhtilal Beyannamesi Yayınladı”.
92
Vatan, 19 Haziran 1953, “Şükrü Baban Suikast Sanıklarını Koruyor”.
93
Vatan, 3 Temmuz 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Şer Cephesinde Can Çekişme”; 23 Temmuz 1953,
“Politikasız Üniversite”.
94
Vatan, 18 Haziran 1953, “İrticaın Babıali’deki Temsilcisi: Şükrü Baban”; 19 Temmuz 1953,
Apaydın, Burhan, “İki Yüzlü Profesör”.
95
Vatan, 20 Haziran 1953, “Şükrü Baban’ın Müdafaa Ettiği Milliyetçiler”.
53
Bu yayınlar ile arasında tam bir dava ve fikir birliği olduğunu söylediği
MP’nin kapatılmasını, “bekamız, terakkimiz ve hürriyetimiz hesabına basiretli bir
korunma tedbiri” olarak görüp memnuniyetle karşılamıştır.96
Vatan’ın laikliğin korunmasına yönelik hassasiyeti, Ahmet Emin Yalman’ın
dönmeliği ve masonluğuna ilişkin iddialarla birlikte değerlendirildiğinde daha
anlaşılır olabilmektedir. Nitekim, dönme ve mason karakterli basının DP ve
iktidarlarına cephe almasının gerisinde “dönme ve masonların sekülarist ilke ve
karakterlerinden gelen tepkiler”in varolduğu söylenmektedir (Kocabaş 2001:175176). Bu bağlamda, Yalman’a yapılan suikast hareketinin ardından DP iktidarının
ülkedeki gerici cereyanlara karşı önlemler alarak, Büyük Doğu Derneği’nin
kapatılması, suikastçı Hüseyin Üzmez’in mahkum edilmesi ve ardından gerici
akımların destekçilerinden Millet Partisi ve İslam Demokrat Partisi’nin kapatılması
gibi eylemlerde bulunarak irtica ile mücadeleye başlamasından sonra Vatan’ın
iktidarla yeniden sıkı ilişkiler geliştirmesi de açıklanabilecektir.
1.2.2.
Amerikancı Siyasetin Desteklenmesi
1.2.2.1.
ABD İle İlişkilerin Gelişimi
Cumhuriyet idaresi, kültürel ve ekonomik alanlarda devrimler yaparken ilham
kaynağı ve örnek olarak Batıyı görmüştür. Batı olarak adlandırılan bölgeye dahil
bulunan kimi ülkelerin Türkiye üzerindeki etkileri ise uygulamada dönem dönem
değişikliklere uğramıştır. Bu etki “Türkiye’nin ekonomik ve politik bakımdan onlara
bağlılık derecesine ve bu ülkelerin en iyi taraflarının Türkiye’ce değerlendirilişine
göre değişe gelmiştir (Karpat 1996:263).
96
Oysa Demokrat Parti’yi destekleyen Tekin Erer dahi bu kapatılışı çok partili yaşama vurulmuş bir
darbe olarak nitelemiştir (Eroğul, 1998).
54
II. Dünya Savaşı sonrasından itibaren ise, Türkiye üzerinde en fazla etkisi
olan Batı ülkesi, ABD olmuştur. ABD’nin Monroe Doktrini çerçevesinde dünya
politikasına ilişkin meselelere doğrudan katılımcı olmama tercihi, onu iki savaş arası
dönemin politik tartışmalarının dışında tutarken, II. Dünya Savaşı dönemine kadar
Türkiye için “Batı” “Avrupa” ile eşanlamlı olmuştur. Ancak II. Dünya Savaşı
sonrasında ABD uluslararası sistemde bir parlamenter demokrasiler bloku
oluşturmak yolunda Truman Doktrini ve Marshall Yardımıyla, Avrupa’nın siyasi ve
iktisadi yeniden inşasını gerçekleştirmeye çalışırken, Sovyetler Birliği merkezli
Sosyalist bloka karşı bir ideolojik kutuplaşma stratejisini güden egemen güç olarak
belirmiştir (Bora 2002:150).
II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin, yalnızlıktan kurtulmak ve Sovyet
tehdidine karşı durabilmek amaçları, ABD’ye yakınlaşmayı getirmiştir. 1947’de
Sovyetler Birliği’nin tehditlerine karşı Yunanistan ve Türkiye’ye yönelik Truman
Doktrini çerçevesindeki ABD yardımı ve sonrasındaki Marshall Planı, Türkiye’nin
ABD ile bütünleşme sürecini başlatmıştır.
Bu sayede ABD ile yakın işbirliğine girilmiş ancak bu 1945’teki Sovyet
taleplerinden doğan endişeyi azaltmamıştır. “II. Dünya Savaşı sırasında izlenmek
zorunda kalınan aşırı realist politika sonucu, savaş sonrası dünyada yalnız kalmak
korkusu başlayan Türkiye” (Oran 2003:543) 1949’da ABD’nin öncülüğünde kurulan
NATO’ya üye olmayı, hem bir güvenlik meselesi olarak görmüş, hem de bir NATO
üyesi olarak ABD’den alınan ekonomik ve askeri yardımları korumak ve yeni yardım
programlarına dahil olmak istemiştir. NATO üyeliği, Türk devlet adamları tarafından
Cumhuriyetin ilanından itibaren izlenen Batıya dönük dış politikanın da bir gereği
55
olarak görülmüştür. NATO üyeliği için CHP dönemindeki çabalar sonuç vermemiş,
Türkiye ancak DP döneminde, 18 Şubat 1952’de Yunanistan ile birlikte resmen
NATO üyesi olabilmiştir.
1950’de Soğuk Savaş’ın ilk büyük sıcak çatışması olan Kore Savaşı’nda
anti-komünist kuvvetlere asker vermesi karşılığında Türkiye’nin ABD önderliğindeki
NATO askeri ittifakına alınması, Amerika ile olan bağları pekiştirmiştir (Bostanoğlu
2000:381-400).
Demokrat Parti Mayıs 1950’de hükümetini kurduğunda, “Türkiye’nin yeni dış
politikasının temelleri zaten atılmıştır” (Ahmad 1996:389-390). Demokratlar, siyasi
iktidarı 20.Yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’nin Batı dünyasının özelde ise ABD’nin
itibarlı bir müttefiki olmasını sağlayacak bir araç olarak görmüştür. Nitekim DP
idaresi Türkiye’nin ABD önderliğindeki NATO askeri ittifakına alınması yolunda
Kore’ye “hür dünyanın diğer unsurlarıyla birlikte asker gönderilmesini” NATO
üyeliği için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak görülmüştür.
Amerika ile askeri ve politik bütünleşme çerçevesinde NATO, ardından
Bağdat Paktı gibi anti-komünizmin güçlü ittifakları içinde yer almış, özel
teşebbüsün, yabancı sermayenin ve yabancı uzmanların önünü açmak için ekonomik
yönden de entegrasyon emeliyle iktidarı süresince mücadele sergilemiştir. Bu
dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinin özellikle askeri alanda gelişmesine paralel
olarak, iki ülke arasında çok sayıda askeri, ekonomik ve teknik ikili anlaşma
imzalanmıştır. 1950’li yıllar, Türkiye’ye Amerikan yardımının kapsamlı iktisadi ve
56
siyasi işbirliği anlaşmalarıyla kurumlaştırılmasıyla, ABD’nin Türk politik eliti
nezdinde dost ve müttefik olarak benimsenmesini getirmiştir (Erdilek 1983:989-996).
1.2.2.2.
Amerikancı Siyaset Çizgisinde Vatan
Dönemin kamuoyu oluşturma gücü yüksek Vatan gazetesi, Türkiye’yi
ABD’nin kalkınma devrine benzeterek geleceğin “küçük Amerikası” olarak gören
DP iktidarının (Bayar 1999 b:103) yanında yer almıştır.
Amerika’nın Türkiye siyasal iktidarı tarafından dost ve müttefik olarak
benimsendiği bu yıllar, Vatan’ın da Amerikancı siyaset çerçevesinde alınan her türlü
siyasal tutum ve karar lehinde kamuoyu yaratma çabasına sahne olacaktır.
Amerika’dan politika ve cemiyet haberleri ve Türk-Amerikan dostluğunu işleyen
haberler geniş yer kaplayacaktır. Sadece siyasi içerikli haber ve makalelerde değil,
sosyal ve sanatsal haberlerin de içeriklerinde Amerika ağırlık oluşturacaktır. Vatan ,
bu dönem boyunca aktif yayın politikasını, iktidarın takip ettiği ABD yanlısı siyasete
destek verme çerçevesinde yürütecektir. Bu bağlamda Demokrat Parti iktidarının
ABD ile sıkı ilişkiler geliştirmek için çabaladığı yıllar, Vatan’ın da mevcut iktidar
lehine kamuoyu yaratma çabalarına sahne olacaktır.
Bu durum Vatan’ı, DP’nin iktidar olma mücadelesinde onu destekleyen
basından farklı bir konuma oturtmaktadır. Nitekim Vatan’ın desteğini belirleyen,
DP’nin Amerika ile ilişkilerinin boyutu olmuştur. Vatan DP’nin iktidarı almasını
diğer DP yanlısı gazetelerle birlikte bir zafer havası ile karşılarken, seçim sonuçlarını
“dış
97
itibarımızın
yükselmesi”
açısından
değerlendirmiştir.97
Vatan
seçim
Vatan, 18 Mayıs 1950, “Türkiye’nin Hariçteki İtibarı Çok Yükseldi”; 31 Mayıs 1950, “Amerikan
Senatosunda Türk Seçimlerinden Takdirler Bahsedildi”.
57
sonuçlarının dünya kamuoyu önündeki yansımalarını yayımladığı köşesinde,
sonuçları Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın tebliğ çerçevesinde ele almıştır.
Demokrat Parti idarecilerinin seçimlerin hemen akabinde dış siyasette bir değişiklik
yapılmayacağını temin ettikleri haberi, Vatan’da manşet olarak belirmiştir.
Demokrat Parti için bu dönemin dış siyaseti, ABD ve ABD ile geliştirilecek
ilişkiler çerçevesinde alınacak ekonomik yardımlardan ibarettir. DP’nin kurucu lideri
olan cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından bu açık biçimde dile getirilir:
“Amerikalılar maddi kudretini insanları esaret altına almak için değil, beşeriyetin
yararı ve hürriyeti için kullanan bir millettir” (Bayar 1999 a:175-177). “Türkiye’nin
ali menfaatlerini kalben gözeten bir devlet”tir (Bayar 1999 b:91).
Aynı bakış açısını dönemin Vatan sütunlarından izlemek mümkündür.
Vatan, 1950’li yılların başlarında ABD ile ilişkileri güçlendirme yolundaki çabası
sebebiyle, DP hükümetini Yalman’ın kaleminden öven pek çok yazı yayımlayacaktır.
Bu yazılarda Amerika’nın yeni topraklar, yeni menfaatler elde etme çabasında değil,
barışçı ve istikrarlı bir dünya gayesinde olduğu belirtilmekte, bu yolda Türkiye’nin
Amerika ile her cephede işbirliği güden bir siyaset takip etmesinin gerekliliği
anlatılmaktadır.
Cumhurbaşkanı Bayar’ın 1954 yılı başındaki iki aya yaklaşan ABD gezisi
“Türk-Amerikan dostluğu”nun en ileri düzeye ulaştığı dönem olmuştur. Vatan,
Bayar’ın Amerika’da bulunduğu süre boyunca haber ve makaleleriyle bu geziyi tam
manasıyla milli bir hadise olarak görmüştür.98 Bayar’ın ABD gezisindeki nutukları,
98
Vatan, 23 Ocak 1954, “Amerika’da Bize Gösterilen Sevgi Tahminin Üstünde”; 4 Şubat 1954,
“Cumhurbaşkanı Celal Bayar Bugün Chicago’da Olacak”; 4 Şubat 1954, “Yıldız Türkiye”; 5 Şubat
58
Türkiye’nin Amerika’yla ideal ortaklığının vurgulandığı (Bayar 1999 a:97-98,129)
ve Türklerin Amerikalılara hayranlığının dile getirildiği (Bayar 1999 a:105,120,183)
bir zemine sahiptir. Bayar’ın bu nutukları, Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’daki
başyazılarında Türk-Amerikan ilişkilerine dair sıkça değindiği ifadelendirmelerle
birlikte değerlendirildiğinde ortak bir söylemi yansıtmaktadır. Bu durum
başyazısında Yalman’a, “Celal Bayar’a cidden hayranım”99 dedirtecek ve bir başka
yazıda “Celal Bayar Amerika’yı mı fethetti?” diye soranları “bozguncu ruh
taşıyanlar” olarak itham edecektir100: “Bozguncu ruh taşıyanlar soruyorlar: Bu
tezahürlere bu kadar külfete sebep ne? Celal Bayar Amerika’yı mı fethetti?
Amerika’da olup biteni yakından takip etmiş olan müstakil bir gazeteci sıfatıyla ben
kendilerine cevap vereyim: Evet, Celal Bayar Amerika’da milyonlarca kalbi
fethetti... Türk-Amerikan işbirliğinin devamına çok iyi bir zemin hazırladı...
Kendisine millet hesabına ödenmesi lazım gelen minnet borçlarımız geniştir.”
Vatan yazarı Enis Tahsin Til, “Kuşbakışı” adlı köşesinde Amerikan
ekonomik yardımından faydalanan Türkiye’yi, sadece kendi kalkınması için değil,
liberal-kapitalist sistemi benimseyerek dünya ekonomisine, huzuruna yardım etmek
için çabalayan bir tarihsel misyona oturtur. Bu nedenle de Til’e göre Amerikan
yardımı Türkiye’nin hakkıdır: “Fakat halkımızı henüz istediğimiz seviyeye çıkarmış
değiliz. Bunu temin etmek için esaslı bir programla durmadan çalışmağa mecburuz.
Bu suretle çalışırken hariçten, bilhassa Amerika’dan yardım beklemek hakkımızdır.
Çünkü bizdeki kalkınma yalnız Türk milletinin hayat standardının yükselmesi demek
değildir; dünyanın iktisadiyatına, huzur ve sükununa yardım etmek demektir.
1954, “Cumhurbaşkanı Celal Bayar Bugün San Francisco’ya Hareket Edecek”; 12 Şubat 1954, “Celal
Bayar Bugün Trenle Dallas’a Gidecek”.
99
Vatan, 5 Şubat 1954, Yalman, Ahmet Emin, “İdealleştirilen Türkiye”.
100
Vatan, 11 Mart 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Tek Millet Tek Devlet Reisi”.
59
Memleketimizi ziyaret eden Amerikalı şahsiyetlerin hemen hepsi bunu kabul
etmişlerdir. Bu itibarla Cumhurbaşkanının Amerika’da yapacağı görüşmelerin
verimli olmasını iki memleket arasında daha sıkı bir işbirliği teessüs etmesini
bekleyebiliriz.”101
Enis Tahsin Til’in ifadelerine benzer bir söylem, Amerika gezisi sırasında
Bayar tarafından da dile getirilir. “ABD’nin Türkiye’ye yaptığı askeri yardım, bu
söylemde evrensel hürriyet idealinin bir tezahürüne dönüşürken” (Bora 2002:154)
ekonomik yardımla da Türkiye’ye geri kalmış ülkelerin kalkınması için benimsenen
liberal kalkınmanın doğruluğunu ispatlamak gibi evrensel misyonu yükleyen anlayış
vardır.102 Bu evrensel misyon, Yalman tarafından yine Vatan sütunlarında dile
getirilir. Amerika’nın Türkiye’ye olan desteğine “müşterek emniyet davasını sadece
kendisi için değil, bütün medeni insanlık hesabına candan benimsemesi”
çerçevesinden bakarken, Til gibi Bayar’la aynı noktadan hareket eder. Yalman’a
göre Amerika hür ülkelerin savunmasını ve kalkınmasını sağlamak amacıyla
tasavvurun üzerinde fedakarlıklar göze almıştır.
2 Mayıs 1954 Genel Seçimleri öncesinde cumhurbaşkanının ABD ziyareti
gibi, seçim sonucunda kurulan üçüncü DP hükümetinin başbakanı Menderes’in ABD
ziyaretinin de Vatan’da geniş yer kapladığı görülür. Seçim sonuçlarını Amerika’nın
memnunlukla karşıladığını söyleyen ve sıkı işbirliğinin devamı için Menderes’in
Washington’a davet edildiğinden bahseden Yalman, Menderes’in ABD gezisine
ilişkin olarak şunları yazmaktadır: “Başvekilimiz davamıza bütün varlığıyla inanan
101
Vatan, 20 Ocak 1954, Til, Enis Tahsin, “Amerikan Yardımı”.
“Bu suretle dünyaya kapitalist namı ile anılan ve şahsi teşebbüse istinat eden iktisadi rejim, içtimai
adalet prensibi de daima göz önünde bulundurulmak şartıyla iktisaden geri kalmış bir memleketi
kalkındıracak en iyi sistem olduğunu göstermiş olduk” (Bayar, 1999 a:121).
102
60
bir insandır. Zekası ve kavrayışı çok, uyanık, sevimli, samimi, ikna kudreti derin bir
devlet adamıdır. Tuttuğunu koparmak kuvvetini netice itibariyle her işte göstermiştir.
Kıymetli cumhur reisimiz Celal Bayar Amerika’ya yaptığı seyahat esnasında olgun,
bekarlı, samimi şahsiyetiyle Amerikan milletinin kalbini fethetmiş çok güzel şeyler
ekmiştir. Adnan Menderes Amerikan hükümeti ve umumi efkarı ile işbirliği halinde
bunları biçmeye gidiyor.103
1.1.1.1.1.
Kore Meselesinde Vatan
Türkiye’nin NATO’ya kabul edilmesinden önceki ve sonraki günlerde
Yalman tarafından bu konuyla ilgili pek çok makale yazılmıştır. Bu makalelerde
Yalman, Atlantik Paktına kabul edilmemizi Batı alemiyle kurulan bir kader birliği,
askeri bakımdan huzur ve emniyet duygularımızı çoğaltacak bir milli zafer olarak
nitelendirmiştir.
Yalman’a göre Adnan Menderes kabinesi milli bir hükümet olarak
teşebbüslere atılmış,cesaret ve anlayışla hareket etmiş ve her şeyden önemlisi,
Kore’ye asker göndererek Mehmetçiğin dünya huzurunda şerefli bir sınav
geçirmesine ve tarihi vasıflarından hiçbirini kaybetmediğini ispat etmesine imkan
vermiştir.104 Yalman Kore’ye asker gönderilmeseydi Türkiye ikinci derecede bir
devlet konumunda kalacak ve pakt ortaklığının sağlayacağı askeri, siyasi, iktisadi
menfaatlerden mahrum kalacaktı diyerek DP ile Halk Partisi hükümetlerinin dış
siyasetleri farkını da aktaracaktır: “DP iktidarının harici siyaseti ile Halk Partisi
hükümetlerinin siyaseti arasında sarih bir fark bulunduğunu belirtmek doğru olur.
103
Vatan, 30 Mayıs 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Washington Mülakatından Hayırlı Neticeler
Bekleyebiliriz”.
104
Vatan, 9 Eylül 1951, “Tarihi Bir Buse”.
61
Halk Partisi, selameti daima kenarda kalmakta aramış, DP iktidarı ise akıncı vasıflar
göstermiş, risk göze almak cesaretini ortaya koymuş ve çok şükür memleket
hesabına ve benimsediğimiz dava hesabına güzel neticeler almıştır.”
Yalman’ın DP iktidarının dış siyasetini “akıncı” ve “cesaretli” olarak
nitelemesinin ardında, hükümetin ABD ile ilişkileri güçlendirme girişimleri vardır.
Zira Yalman’ın kendi kaleminden öğrendiğimize göre, Menderes kendisine şöyle
demiştir: “Memleket hesabına çok mühim bir karar vermek durumundayız. Bunu
önceden bilmeli ve beklenen hücumlara karşı bizi anlayışla destelemeni istiyoruz.
Birleşmiş Milletler adına Kore’de kızıl kuvvetlere karşı ortak bir cephe kurmak üzere
Amerika’nın hür milletlere bir çağrısı var. Ortak güvenlik ruhunu yürütmek ve
itibarımızı yükseltmek bakımından bu bizim hesabımıza yaman bir fırsattır.
NATO’ya katılmamıza da köprü olabilir”(Yalman 1997:Cilt 2 s.1536).
Zira 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ile Güney Kore arasında başlayan
savaşla Amerika’nın yakından ilgilenmesi üzerine Vatan, “hür dünyayı” savunmak
için Türklerin gönüllü olarak savaşmaya hazır olduğu yönündeki yazılara ağırlık
vermiştir. 25 Temmuz 1950 tarihinde DP hükümetinin Türk askerinin savaşmak için
Kore’ye gönderilmesi kararı vermesi üzerine, 26 Temmuz tarihli Vatan bu haberi
birinci sayfasında “Hükümetin Azimli Kararı” olarak değerlendirmektedir. Bir
Amerikan gazetesinin “Türkler Geliyor” başlığıyla bunu önemle işlemesi, Vatan’ın
Ahmet Emin Yalman ve Altemur Kılıç aracılığıyla böyle tarihi bir olaya vesile
62
olmasından dolayı, hükümeti verdiği yerinde karar nedeniyle tebrik etmesini
doğurmuştur.105
Ancak asker göndermeye ilişkin hükümetçe alınan kararın onaylanmak için
Meclis’e getirilmemesi, muhalefetin eleştirisini getirmiştir. CHP sınır dışına askeri
birlik gönderme kararının meclise ait olduğunu ileri sürerek ancak biçimsel açıdan
itiraz etmiş, kararın esasına karşı çıkmamıştır.
Vatan’a göre ise, Meclise danışmadan karar vermek yolunda her iki muhalif
parti tarafından hükümete karşı ileri sürülen tenkit, yersiz ve haksıdır. “Milli Cepheyi
Koruma Mesuliyeti” başlıklı yazıda şöyle denilmektedir: “Milli menfaatleri korumak
mesuliyetini taşıyan hükümet bunlarla alakalı kati kararlar vermek cesaretine ve
imkanına sahip bulunmalıdır. Bundan başka işin içinde zaman unsuru vardır. Meclisi
bir araya getirmek en az bir haftalık iştir. Halbuki Kore hakkında verdiğimiz kararın
memleketimize şeref ve itibar getiren taraflarından biri, sür’ati ve başkalarına örnek
olmasıdır.”106
Bu dönemdeki Vatan sütunlarında, “milli varlığımızın diğer hür milletlerle
beraber yıkıcı ve meşum bir barbar kuvvet”in107 tehlikesiyle karşı karşıya olduğu
sıklıkla ifade edilmektedir. Milli varlığa yönelik tehditler hususunda Yalman şunları
yazmaktadır: “Ayrıca bizim coğrafi vaziyetlerimizden ileri gelen tehlikeler de vardır.
Bu şartlar altında milli şuurumuz ve birliğimizle alakalı cephede rahneler açılmasına
meydan bırakmamız ve bu işlere particiliğin ve şahsi gururların ayırıcı bir amil diye
105
Vatan, 3 Ağustos 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Türkler Geliyor”; 3 Ağustos 1950, Kılıç, Altemur,
“Türkler Geliyor”.
106
Vatan, 28 Temmuz 1950, “Milli Cepheyi Koruma Mesuliyeti”.
107
Vatan, 28 Temmuz 1950.
63
sokulmasına razı olmamamız caiz olamaz. Nitekim memleketimizdeki gizli kızıl
cephe partiler arasındaki ayrı görüşlerden derhal cesaret bulmuş, maskesini fırlatarak
meclisin toplanması ve hükümetin Birleşmiş Milletlerle iş birliği yolundaki kararını
hükümsüz bırakmasını telgrafla Meclis Reisliği’nden istemek cüretini göstermiştir.”
Burada bahsedilen hükümetin Kore Savaşı’na katılmasını protesto etmek
üzere Türk Barışseverler Cemiyeti’nce Meclis Başkanlığı’na çekilen telgraftır.
Ayrıca basında bir bildiri yayımlanmış ve bir de beyanname kaleme alınmış, 28
Temmuz günü bu beyannameden 24.000 adet basılıp dağıtılmıştır. Fethi
Tevetoğlu’na göre “klasik bir komünist beyannamesi olan bu yazıda asıl protesto
edilen şey Kore’nin tüm olarak komünist çizmesi altına alınmasına fırsat
verilmeyişi”dir (Tevetoğlu 1967:626).
1.1.1.1.2.
Komünizme Karşı Alınan Cephe
II.Dünya Savaşı’ndan galibiyetle çıkan ABD, İngiltere ve Rusya, dünya
egemenliğinde daha fazla söz sahibi olma konusunda çıkar çatışmalarına
girişmişlerdi. Bütün dünyanın iki blokun denetim alanları arasında bölündüğü, Soğuk
Savaş’ın henüz ilk yıllarında, müttefikler arası çıkar çatışmaları, Türkiye’de Sovyet
tehdidiyle belirmiştir.
Bu süreçte Tan matbaasıyla beraber bazı sol basın yayın organlarının
basılmıştır. Savaşın başlangıcında Batı demokrasisi tarafını savunan ve demokrasi
yolunda Sertellerin sosyalist olarak nitelenen gazetesi Tan’la birlikte hareket eden
Vatan’ın, Sovyetler’in Türkiye’ye yönelik talepleri karşısında Sovyetler’e
yaklaşımının sertleştiği görülmektedir.
64
“Rus Davası” başlığıyla üst üste makaleler yayımlayan Vatan’da başyazar
Ahmet Emin Yalman, “şimdiye kadar Sovyet emellerini iyiye yormakla acaba
memleketime karşı bir suç mu işledim?” diye sormaktadır.108 Yalman’ın bu
sorusuyla başlayan Vatan’ın Sovyet karşıtı tutumu, zamanla onu anti-komünist
neşriyatın çarpıcı örneklerinden biri yapacaktır. Nitekim 1945 sonrasından itibaren
başlayıp DP idaresi süresinde artarak ilerleyecek ve bir propaganda ve güvenlik
meselesi olarak desteklenecek anti-komünizmin basın alanındaki seferberliğini
Vatan gazetesi yürütecektir.
Savaş sonrasında iki büyük blok belirmiştir. DP yönetimine göre bunların
karşısında tarafsız kalmak mümkün değildir. II. Dünya Savaşı’ndaki “yansızlık
politikasının tecridinden ve kötü şöhretinden sıyrılma gayreti içindeki” (Bora
2002:156) Türkiye, DP önderliğinde Sovyet blokuna karşı, Amerikan Blokunu tercih
etmiştir Adnan Menderes bu görüşü şu sözlerle ortaya koymuştur: “Milli veya
müstakil adıyla vasıflandırılmak istenen siyaset, ... demokrasi aleminden uzaklaşmak
demektir. Bu takdirde ise memleketimizin kısa bir zaman içinde Demir Perdenin
ortasında kalması mukadderdir” (Eroğul 1998:93).
İki kamp arasında tarafsızlık fikri Vatan tarafından da kabul edilmemekte,
eleştirilmektedir: “İki kamp arasında tarafsızlık fikri, bir kısım garbi Avrupa
memleketlerinin ve Asya milletlerinin basiretini bağlamış olmasına rağmen bizi
aldatamaz. Biz bu davayı bir Amerikan Rus davası değil, kendi davamız ve hürriyet
ve medeniyetin barbarlığa karşı müdafaası diye karşılıyoruz. Medeniyet ve barbarlık
arasında tarafsızlık diye bir şey tasavvur edilemez.”
108
65
Vatan, 8-11 Temmuz 1945, “Rus Davası 1-4”.
Ancak Vatan’ın anti-komünizmini sadece ülkeye yönelmiş bir Sovyet
tehdidiyle açıklamak, Ahmet Emin’in ABD yanlısı siyaset savunusuyla özdeşleşen
Vatan kimliğini gözden kaçırmak olacaktır. Nitekim Vatan’ın komünizm karşıtı
yayın
politikasında
Amerika
ve
NATO
aleyhtarlığı
komünistlik
olarak
değerlendirilmiştir.
ABD ile bir milyar dolarlık bir işbirliğine ilişkin haberlerin yoğunlaştığı
günlerde, Vatan birinci sayfasında bu konunun üzerinde önemle durmakta,
Türkiye’nin Amerika ile ilişkilerini eleştirenleri başyazısında “Moskofluk”la
nitelendirmektedir. “Sovyet propagandası bize haykırıyor: Amerikalılar sizi dolarla
satın almağa çalışıyorlar. İstiklalinizi yıkıyorlar, onları memleketinizden defediniz,
rahatınıza kavuşunuz! Sinsi kundakçılar, satılmış ajanlar, ideoloji taassubu ile
basiretleri bağlanmış bazı bedbahtlar bin türlü yollardan harimize sokularak bize aynı
nevi sözler fısıldıyorlar, fakat hangi nikaba bürünürlerse bürünsünler zehirlerini
saçacak saha bulamıyorlar.”109
Ahmet Emin Yalman’ın ABD siyasetine olan ilgisi, Vatan’ın, TürkAmerikan ittifakını gerçekleştirme çabasındaki DP iktidarıyla benzer söylemler
üretmesini doğurmuştur. Bu bağlamda Vatan’ın komünizm karşıtı yayın siyaseti,
doğrudan doğruya Yalman’ın özlemini duyduğu Türk-Amerikan ittifakının
gereklerine bağlanabilir. Bu “Türkiye’de rejimin, entelejansiya ile hür dünya
nezdinde kabul görmeyi pekiştirecek bir fırsat olarak anti-komünizmi ilerlettiği”
(Bora 2002:156) görüşü ile de örtüşmektedir. Nitekim Türkiye’nin NATO’ya
girişinin ardından gelen Sovyet notalarını önemsemeyen ve Stalin’in ölümüyle
109
66
Vatan, 18 Şubat 1951.
SSCB’nin Türkiye ile ilişkileri onarmaya çalışan politikasına kayıtsız kalan DP
hükümeti, Sovyetlerle olan soğukluğu giderme gereği duymaz. Zira bu, benimsenen
aşırı Soğuk Savaş tutumunu haklı göstermektedir (Ahmad 1996:393) . Bu çerçevede
bakıldığında Vatan’ın anti-komünist yayını aracılığıyla, Amerika ile ilişkilerin
güçlendirilmesi yolunda kamuoyu yaratma çabasına girdiği söylenebilir.
Aynı şekilde Vatan, Moskova’nın bir nikabı diye telakki ettiği irtica
cephesine karşı da şiddetli bir mücadeleye girişmiştir.110 Komünistliğin asıl kimliğini
kara kuvvetin arkasına sakladığı, kara ve kızılın, faşizmin ve komünizmin birbirinin
tabi müttefiki olduğu yönünde yazılar çoğunluk oluşturmaktadır.
Sovyetler’e
karşı
Kore
Savaşı’na
girilmesinin
ardından
hükümetçe
komünizme karşı şiddetli bir takibat başlamıştır. Tutuklu 53 komünistin yargılanması
devam ederken Hür Marko Paşa, Hür Gençlik, Yarın adlı haftalık dergilerin
yazarları tutuklanmış, “Türk Barışseverler Cemiyeti ise Türkiye’nin Kore’ye asker
gönderme kararından sonra kapanmış, mensupları bir yıl ila altı ay arasında hapis
cezalarına çarptırılmışlardır” (Tevetoğlu 1967:633-634). 26 Ekim 1951 günü Sevim
Tarı’nın tevkif edilmesiyle başlayan 1951-1952 tevkifatlarıyla, DP iktidarı
komünizme karşı açık bir mücadele başlatmıştır. 1953’de de aralarında işçiler,
aydınlar ve çeşitli meslek erbabı bulunan 167 kişi, komünizmi yaymak için teşkilat
kurdukları iddiasıyla mahkemeye verilmişlerdir (Tevetoğlu 1967:642). Bu gibi
gayretler devam ederken Vatan’da, “kızıl Moskof emperyalizminin doymak bilmez
iştah ve emellerine karşı” bir hayli yazı çıkmıştır.
110
67
Vatan İlavesi, 19 Ağustos 1953, s.10.
“Rusya’nın Emperyalizmi-Yamyam Devrin Hikayesi” başlığıyla çıkan bir
makalede şu satırlar dikkati çekmektedir: “14. asırda Moskova dükkalığının
beşyüzbin kilometrekare arazisi vardı. İkiyüz yıl sonra devamlı genişleme hamleleri
neticesinde toplam sekizmilyonu, 17. asırda onbeşmilyonu, 18. asırda onaltı milyonu,
1945’de yirmiüçmilyon kilometrekareyi buldu. 1950 Ocak ayında 930 milyon insan
ya doğrudan veya peykler yoluyla kızıl Moskof boyunduruğu altına alınmış
bulunuyordu.”111
Stalin’in ölümünden sonra Sovyet politikasında başlayan yumuşama sonucu,
Sovyet hükümeti Türkiye’ye bir nota vererek ilişkilerdeki gerginliği hafifletmek için
girişimlerde bulunur. Sovyet Rusya’nın notası hususunda Vatan, şu düşüncededir:
“Notayı hayra yormak, acele ve düşüncesiz bir hareket olur. Asıl gayenin, bizim
basiretimizi gevşetmek ve hür dünya memleketleri arasındaki tesanütü çözmek
olduğu muhakkak... Bu tuzağa düşmemek, gafil avlanmamak lazımdır. Kızıl
Moskofluk, kendi isteğiyle ana siyasetini değiştirecek, asırlık emperyalizmden
vazgeçecek değildir.”112
Vatan’a göre, Türkiye’nin batı devletleriyle yaptığı anlaşma ve paktlardan
vazgeçmesi beklenemezdi ki bu, Sovyet politikasındaki yumuşamayı soğuk bir
şekilde karşılayan DP’nin de görüşüydü.
Vatan, milli bir siyaset olarak gördüğü komünizmle mücadele hususunda bir
milli görüş ve hareket birliğinin gerçekleştirilmesi gerekliliğini sıklıkla savunur. Bu
çerçevede içeriden ve dışarıdan gelebilecek komünizm tehlikesiyle sürekli savaşan
111
112
68
Vatan, 18 Ağustos 1950.
Vatan, 15 Haziran 1953, “Moskova Ne İstiyor.
bir yayın politikası benimser. Vatan kadrosundan Altemur Kılıç, bunu şu şekilde
aktarır: “Ben, bugünkü dünyada iyi bir Türk vatanperverinin, iyi bir Türk
gazetecisinin her şeyden evvel dışarıdan ve içeriden gelecek komünizm tehlikesiyle
durmadan savaşması gerektiğine inanıyorum. Şimdiye kadar Ahmet Emin Yalman’ın
direktifi altında elimden geldiği kadar bu vazifeyi yapmaya çalıştım. Diyebilirim ki
gazetesine girdiğim andan itibaren beni her türlü ifrat cereyanlarla ve bunların
başında da komünizmle mücadeleye tahrik eden Ahmet Emin Yalman olmuştur.”113
“Moskof emperyalizmine ve bunun yarattığı kızıl veba salgınına” karşı Ahmet
Emin tehlikenin boyutlarına vakıf sivil bir kurmay heyet önerecek114, “komünizmin
menfi ideolojisine müspet bir şekilde karşı gelmek için manevi silahlanmayı”115
fırsat olarak görecektir. Fakat aynı dönemde Ahmet Emin yörüngesindeki Vatan’ın,
ABD siyasetinin bir uzantısı olarak yaptığı komünizm karşıtlığına rağmen, Nazım
Hikmet’i kurtarma mücadelesinde baş rollerde olması da dikkat çekicidir.
Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde olduğu 1949 yılında, Vatan’da Nazım
Hikmet’le bir mülakat yayımlanmış, “Nazım Hikmet’in mert bir vatansever olduğu,
Moskova’ya bağlı bir komünist ajanı olmadığı ve asla olamayacağı, haksız yere
zindana atıldığı ve onun bu halinin devamının Türk milleti için bir leke olduğu ve
serbest bırakılması gerektiği”116 (Tevetoğlu 1967:522) ilan edilmiş, Avukat Mehmet
Ali Sebük’ün de, Vatan’da Nazım Hikmet’in affını isteyen yazılarının yayınına
başlamasıyla Nazım Hikmet lehine bir kampanya açılmıştır.
113
Vatan, 22 Temmuz 1953, Kılıç, Altemur, “Komünizmle En Hassas Savaşı Yapan Adam”.
Vatan, 29 Temmuz 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Milli Mukadderatın Sevk ve İdaresi”; 28 Kasım
1951, “Maskeli Tehlike”.
115
Vatan, 14 Mayıs 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Manevi Silah”.
116
Vatan, 19 Ağustos 1949, Yalman, Ahmet Emin, “Fikret ve Nazım Hikmet”; 20 Mart 1950,
“Vehimlerin Pençesinden Kurtulmalıyız”.
114
69
Ancak Vatan’ın, Nazım Hikmet’in kurtarılma seferberliğine girişmesini,
komünizmle mücadeleye hizmet yolunda bir hareket çerçevesinde gördüğü
söylenebilir. Bu yıllarda ABD’nin Nazım Hikmet’in serbest bırakılması için
girişimlerde bulunması (Güldemir 1990) da bu görüş dahilinde değerlendirilebilir.
Nitekim sonraki süreçte, Nazım Hikmet’in 8 Nisan 1950’de açlık grevine başladığı
sıralarda, Vatan bu açlık grevini, Moskova’nın emrine bağlı komünistlerin bir tahrik
ve saldırı vesilesi dahilinde değerlendirerek117, “komünizme doğru ayağı kaymış bir
kimseyi candan savunmakla üzerine aldığı mesuliyete son vermiştir” (Yalman
1997:Cilt 2 s. 1500).
Vatan’ın, Amerika’yla ilişkilerinin ilerlemesi çerçevesinde komünizmle
mücadeleye önem veren yayın politikası, 1950’lerin ilk yıllarında ağırlık kazanmışa
da 1955’ten sonraki süreçte de devam etmiştir. Öyle ki Ahmet Emin Yalman’dan,
1957 yılının başlarında Asya Milletlerinin Anti-Komünist Birliği adını taşıyan genel
toplantıda Türkiye’yi temsil etmesi istenmiştir (Yalman 1997:Cilt 2 s.1653-1654).
Kongrenin davalarını candan benimsediğini söyleyen Yalman’ın kongreye dair
röportajları bu dönem Vatan sayılarında yayımlanmıştır.
Vatan’ın komünizm karşıtı yayını, 1953 yılında dönemin büyük ve etkin
gazetelerinden Yeni Sabah’la uzun sürecek bir kalem kavgasını da beraberinde
getirmiştir.
117
Vatan, 11 Mayıs 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Nazım Hikmet’e Açık Mektup – İki Yoldan Birini
Derhal Seçmek Zorundasınız”.
70
1953 yılının Temmuz ayında, Vatan’ın “Millet Partisi’nin irtica cephesini
desteklemek, totaliter bir komitecilik teşebbüsünün suç ortağı olmak”la118 suçladığı
Yeni Sabah gazetesiyle Vatan arasında, sonraki aylarda dozu artacak bir tartışma
başlamış olur.
Vatan bu süreç içinde sayfalarının belli bir kısmını Yeni Sabah’a ayırmakta
ve tuttuğu irtica yolunun ancak Moskova’nın yararına olduğunu belirterek, Yeni
Sabah’ı ağır dille eleştirmektedir.119
Yeni Sabah’ın, yazarı Esat Mahmut Karakurt’u röportaj için Sovyetler
Birliği’ne göndermesi, o dönem basınında büyük polemiklere yol açarken (Topuz
1996:160) komünizm karşıtı Vatan’ın, Yeni Sabah’a karşı bir saldırıya geçmesini
kaçınılmaz hale getirmiştir. Vatan konuyu, Halk Partisi’ndeki bazı unsurların Yeni
Sabahçılarla işbirliği içinde olduklarını söyleyerek ele almıştır.
8 Kasım 1953 tarihli Vatan konuyu şu şekilde değerlendirir: “Halk Partisi’ne
mensup bazı müfrit unsurlar bu meselede umumi efkara karşı vaziyet olarak Yeni
Sabah gazetesi tarafını tutmuşlar ve Halk Partisi’nin müfrit ve totaliter cenahı ile
Yeni Sabah arasında gizli bir işbirliği hazırlığı bulunduğu hakkındaki şüpheleri teyit
etmişlerdir... CHP’nin müfrit cenahı hesabına yüz kızartıcı bir şeydir.” Aynı yazının
devamında Vatan, Ulus’un bunu DP’nin tahrikleri olarak göstermesini de
eleştirmektedir. “Ulus gazetesi bu korkunç gafı var kuvvetiyle destekliyor ve şüpheli
bir gazetecinin hareketlerine karşı beliren hassasiyeti, DP’nin tahrikleri mahsulü
118
Vatan, 7 Temmuz 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Bir Meslek Hayatının Hakiki Manzarası”.
Vatan, 16 Temmuz 1953, Apaydın, Burhan, “Bünyemizi Zehirleyen Siyasi Parazit: MP”; 18
Temmuz 1953, “Yeni Sabah’ta Son İrtica Çığlıkları”; 5 Temmuz 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Bir
Şifre Anahtarı”.
119
71
olarak göstermeye çalışıyor. Ulus şunu unutuyor ki, Yeni Sabah’ın sokaklarda
Moskova ilanlarına karşı ilk hücum CHP’ye mensup Dünya gazetesinden gelmiştir.”
Vatan’ın, komünist tehlikeye duyduğu hassasiyet nedeniyle Yeni Sabah’la
girdiği kavgaya Ulus’u da dahil etmesi, bu mücadelenin bir yönüyle de Babıali’nin
köklü gazeteleri arasındaki iktidar–muhalefet yanlılığı olarak görülmesini de
doğurmaktadır (Karaca 1998:211). Nitekim Yeni Sabah, Vatan’a karşı suçlamaları
içeren cevaplarını sadece yazılarıyla değil, karikatürleriyle de verirken, bu
karikatürlerde Vatan’ın DP ile yakınlığı işlenmiştir.120
1953 yılı Kasım ve Aralık ayları boyunca gazeteler arasında karşılıklı olarak
sürdürülen bu kavga, bir süre sonra Yeni Sabah sahibi Safa Kılıçoğlu ile Vatan
sahibi Ahmet Emin Yalman’ın karşılıklı atışmaları halini almıştır. Yeni Sabah,
Yalman’ın kişiliğine yönelik saldırıya geçerek, Yalman’ı Vatan ve millet haini
olarak nitelemiş121, Vatan ise “Şüpheli Bir Adamın, Şüpheli Hayatının İçyüzü”
başlığıyla Safa Kılıçoğlu’nu hedef alan ağır bir yazı yayımlamıştır. Kılıçoğlu’nun
aslında Mehmet Safaeddin Seyfaf adlı bir polis memuru olduğu belirtilirken, irtica
cephesinin, Millet Partisi’nin, Kürtçülük cereyanının başlıca naşiri olduğu
söylenmektedir.122
1.1.1.1.3.
Liberal Politikaların Desteklenmesi
Vatan gazetesinin 1950-1955 arası dönemde DP iktidarını savunmasının
ardındaki nedenler irdelendiğinde, hükümet programlarında özel teşebbüse ve
120
4 Aralık 1953 tarihli Yeni Sabah’ta Ratip Tahir tarafından çizilen karikatürde Başbakan Adnan
Menderes’in gözlük camında Ahmet Emin Yalman’ın resmi vardır. Bu karikatürün altında da göz
bebekleri yazmaktadır.
121
Yeni Sabah, 16 Kasım 1953, “Müseccel Vatan Haini Ahmet Emin Yalman’a Cevabımız”.
122
Vatan’ın Safa Kılıçoğlu’na yönelik saldırısıyla ilgili bkz. Vatan, 14 Kasım 1953; 17 Kasım 1953.
72
yabancı sermayeye önemle yer veren liberal anlayışın büyük payı olduğu
görülmektedir.
Mayıs 1950 yılında DP idaresinde yeni iktidarın başa geçmesiyle, 1950 yılı
sadece siyasi açıdan değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da bir dönüm noktası
olarak ele alınmaktadır. Yeni iktidarın ekonomi politikası liberal görüşlere
dayanmaktadır. Bu görüş, DP programında açıkça belirtilmiştir.123 Esasen
Türkiye’nin ekonomi politikasına ilişin bu değişiklik, 1950 yılından daha önceye,
II. Dünya Savaşı sonrasına tekabül etmektedir. Nitekim Türkiye’nin Batı yanlısı dış
siyaseti, ekonomik bakımdan da liberalizasyon siyasetiyle yansımış ve DP
idaresinden önceki CHP iktidarı, bir dizi liberal icraat gerçekleştirmiştir. CHP
iktidarınca özel sektör sürekli olarak tatmin edilmiş ve “dış siyasetle birlikte, denetim
ve engelleri kaldırarak yabancı sermayeyi ülkeye çekme süreci başlatılmıştır”
(Ahmad 2002:145). Ancak bunlar, liberal ekonomiyi savunan Ahmet Emin
Yalman’ın Vatan gazetesince yeterli görülmemiştir. CHP’nin 1950 genel seçimleri
öncesinde, gelecek dört yıl içinde neler yapacaklarını bildirdiği beyanname iktisadi
devletçiliğin sınırlanması ve özel teşebbüs ile yabancı sermayeye geniş imkanlar
veren hükümler içermesi bakımından, önemli bir adım olarak kabul edilmekle
beraber CHP “bir eliyle verdiğini diğer eliyle almakla” suçlanmaktadır. Yalman’ın
bu beyannameye ilişkin başyazısı CHP’yi bu vaatlerinden dolayı eleştirir
mahiyettedir. Çünkü Yalman’a göre CHP’nin asıl zihniyeti, özel teşebbüsü
devletleştirmek ve kırtasiye çemberi içine alarak gelişimini engellemektir.124
123
1950 seçimlerinin hemen akabinde DP sözcüsü Muhlis Ete, partisinin ekonomik politikasını; “bize
göre devletin iktisadi siyaseti, hususi mülkiyete dayanan, ferdin iktisadi hürriyetlerini koruyan ve
iktisadiyat sahasında hususi teşebbüsü esas tutan bir rejimdir” şeklinde ifade etmiştir (Gönlübol,
1996:453).
124
Vatan, 29 Nisan 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Millete Vaatleri”.
73
Ahmet Emin’in köşesinde başyazısı yayımlanan Adnan Adıvar da, partilerin
seçim beyannamelerini değerlendirirken ana etmen olarak iktisadi etkenleri
görmüştür. Asıl kaygının anayasanın tadili olması gerektiğini belirten Adıvar’a göre,
anti-demokratik olarak nitelediği devletçilik ilkesi anayasanın ilgili maddesinden
çıkarılmalıdır. Çünkü Adıvar’a göre bu ilke, CHP’nin altı ok dediği umdelerinden
başka bir şey değildir. “Bu demektir ki, bu altı şiardan birisine bile uymayan bir
partinin bu memlekette teşekkülü mümkün olamaz. Mesela bir parti çıkıp benim
değil, fakat bu sütunların asıl sahibi olan zatın fikrini kabul ederek devletçilik
aleyhinde ve serbest iktisat dilinde bir maddeyi programına açıktan açığa koymak
isterse koyamaz... işte bunun içindir ki partiler bu memlekette hakiki bir demokrasi
kurmak istiyorlarsa iktidarı eline alanlar ancak Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve
laiklik
gibi
amme
nizamına
taalluk
eden
esasları
bırakarak
diğerlerini
kaldıracaklarını açıkça söylemelidirler. Mesela devletçiliği o maddeden çıkarmazsak
gördükleri işler, gezip tozdukları yerlerde söyledikleri sözler tamamen serbest iktisat
taraftarı olduklarını gösterenler parti programlarında bu noktayı çekingen bir surette
zikretmekten başka bir şey yapamazlar.”125
Birinci Menderes hükümetinin programındaki liberal hükümler, Vatan’ın
programı hür fikrin cesaretle yükselen sesi olarak algılamasını doğurur. 29 Mayıs
günü TBMM’ye sunulan DP iktidarının ilk hükümet programından “İnsanlığı
Sevindirecek Bir Program” başlıklı başyazıda övgüyle söz edilmiştir. Programın,
özel girişim alanının mümkün olduğu kadar genişletilmesi ve devlet işletmelerinin
özel girişime devredilmesi, yabancı sermayenin teşvik edilmesi yönündeki hedefleri,
125
74
Vatan, 7 Mart 1950, Adıvar, A.Adnan, “Partilerin Seçim Beyannameleri”.
“memleket için tabi olan iktisadi sistemi seçmek ve kabul etmek cesaretini
gösterdiğinden dolayı yeni kabinenin candan tebrik edilmesini” sağlayacaktır.126
Ahmet Emin Yalman, yazılarında sosyalizm ile liberalizm karşılaştırmasını
birçok kereler yaparken,127 ülkenin kaderini özel teşebbüs olarak belirleyen yeni
hükümeti pusuda bekleyen komünistler, devletçiler ve kırtasiyecilere fırsat
vermemek konusunda uyarma gereği duyar.
Liberal ekonominin nimetlerinin sayıldığı yazılarında, Adnan Menderes
kabinesini “özel teşebbüs ve rekabet istikametinde takip ettiği geniş görüşlü
siyasetten dolayı”,128 serbest ticaretin olumlu vasıflarını uygulayabilecek bir güç
olarak görür. Bu bağlamda DP iktidarının liberal icraatları, Yalman’ın liberal
özleyişlerine cevap verebildiği ölçüde ve dönemlerde gazetesi Vatan, hükümeti
isabetli bir siyasetin takipçisi olarak adlandıracak ve destekleyecektir.
Vatan’ın CHP’ye karşı duruşu da, Yalman’ın deyimiyle CHP’nin
“komünistliğe has bir devletçilik” sistemini savunmasından kaynaklanacaktır.
Serbest teşebbüs ve rekabete yapılan hücumlar (ki bu Yalman’a göre hürriyet
sisteminin ruhuna yapılmaktadır) nedeniyle, CHP adına yapılan muhalefet çok
acemice ve ikna kudretinden tamamıyla mahrum bulunacaktır. Özel girişim ve
serbest ticaretin yüceltilmesine dayanan bu liberal anlayışı, ABD ile iyi ve olumlu
ilişkilerin geliştirilip güçlendirilmesini savunan Yalman’ın ve dolayısıyla Vatan’ın
bu anlayışlarının bir uzantısı olarak görmek mümkündür. Zira CHP’nin 1930’lu
126
Vatan, 30 Mayıs 1950.
Vatan, 31 Mayıs 1950, Yalman, Ahmet Emin, “Yükselen Sesin Manası”; 20 Haziran 1950,
“İktisadi Gafletlerin Hikayesi”; 9 Eylül 1953, “Liberal Zihniyet”.
128
Vatan, 14 Ağustos 1950, “Hür Ticaretin Nimetleri”.
127
75
yıllarda oluşturduğu “devletin ekonomik yaşama kamu yararı adına müdahalesi”
biçiminde özetlenebilen ekonomik politikasına bir tepki olarak beliren DP’nin liberal
politikası, Türkiye’nin o dönem yanında bulunduğu ABD ve İngiltere’nin de
isteklerine uygundur (Çavdar 1983:2070-2071).
II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerinin en belirgin
özelliği batılı devletlerden dış yardım almak için kurulan ilişkiler olmuştur (Gönlübol
1996:473-474). DP iktidarı süresince bu ilişkilerin, ABD yönünde yoğunlaştığı
görülmektedir.
Bu
genel
politikaya
uygun
olarak
Türkiye’nin
ekonomik
kalkınmasına faydalı olacağı görüşünden hareketle, yabancı sermayenin ülkeye
girişinin önündeki engeller kaldırılmaya çalışılmıştır. DP’nin iktidara gelmesinden
sonra, 1950 ve 1951 yıllarında çıkarılan kanunlarla yabancı sermayenin ülkeye
girişini daha cazip hale getirecek bir düzen kurulmaya çalışılmıştır. Yabancı
sermayenin ülkeye girişini kolaylaştıracak düzenlemeleri Vatan, Amerika ile
dostluğumuzu geliştirip ilerletecek büyük fırsat olarak görmüş ve yabancı
sermayenin teşvik edilmesine ilişkin yayınlarını yoğunlaştırmıştır. Nitekim
Yalman’ın, eski tek parti idaresini “memlekete bir nevi demir perde zihniyeti
yaratmakla”
suçlamasının
gerisindeki
neden,
yabancı
sermayeye
kapıların
kapatılması olmuştur. Buna karşın mevcut iktidarın olumlandığı görülür: “Yeni
iktidar, bu menfi gidişe zıt düşüncelerle ortaya çıkmış, dünyanın müşterek hayatına
karışmak arzu ve meyilini göstermiş, ecnebi sermayesine kapılarımızı seve seve
açacağımızı bildirmiştir. Bu niyetin ilk müspet tezahürü olarak da ecnebi
76
sermayesine teminat verecek ve memleketimizde iş tutmayı cazip gösterecek bir
konum hazırlamıştır.129
Ancak 1 Ağustos 1951’de yürürlüğe giren Yabancı Yatırım Kanununu,
Yalman olumsuz bir teşvik olarak nitelendirmiştir: “... Serbest teşebbüs bayrağı
altında iktidara gelen Demokrat Parti’nin uzun tereddüt ve uğraşmalardan sonra
ecnebi sermayesi mevzuunda giriştiği hareket, yeni bir teşvik sistemi meydana
getirecek yerde, koyu devletçi Halk Partisi’nin kanuna dair bir kararnameyle zaten
temin ettiği geniş imkanları, ancak kat kat tehdit etmekle kalıyor.”130
İktidarın eleştirildiği bu yazı, dönem itibariyle bakıldığında Yalman ile DP
arasında kısa süren uzaklaşma dönemine tekabül etmektedir. Başbakan Menderes,
Fuat Köprülü ve diğer DP liderleri ile 1945 ile 1950 arasında ve 1950 seçimleri
sonrasında devam eden sıkı işbirliğinin yarattığı yakınlık, parti iktidara geçtikten bir
süre sonra Yalman’ın Vatan sütunlarında yazdığı bazı tenkit yazıları neticesinde
biraz soğumuştur (Yalman 1997:Cilt 2 s.1544). Vatan’da iktidara karşı bir müddet
süren hücumların gerisinde, DP’nin ABD ile ilişkileri riske sokacak nitelikteki siyasi
davranışlarını görmek mümkündür. Zira bu, Ahmet Emin tarafından da dile
getirilmektedir. Menderes’in ABD tarafından gönderilen yabancı uzmanlara sıcak
bakmaması ve hatta Dünya Bankası’nca gönderilen Hollandalı maliyeci Lifting’ten
faydalanılmayarak gönderilmesi, Yalman’a Menderes’e yönelik olarak; “... Kendi
iktisadi görüşlerine güvenmek ve dünyanın ne büyük çapta iki iktisadi ve mali
uzmanı ayağına geldiği ve emrine hazır durduğu halde bunları hiçe saymak suretiyle
çok hatalı yollar tuttu” (Yalman 1997:1538-1540) dedirtecektir.
129
130
77
Vatan, 17 Mayıs 1951, Yalman, Ahmet Emin, “Ecnebi Sermayesi Nasıl Gelir?”.
Vatan, 9 Ağustos 1951, Yalman, Ahmet Emin, “Menfi Bir Teşvik”.
Bu süreç içerisinde Vatan, yabancı uzmanların gerekliliği hususunu önemle
işleyecek, verimli bir idare cihazı kurmanın yegane yolu olarak yabancı uzmanlardan
yararlanmayı görecektir. Kore’ye asker sevkıyatı sebebiyle ABD nezdinde
itibarımızın yükseldiği kanısında olan Vatan, Ahmet Emin Yalman’ın deyimiyle;
“Mehmetçiğe layık bir hale gelmeliyiz” diye feryatlar koparacaktır. Ancak ABD’nin
Türk hükümetine güvenini yenileyip, Yalman’ın deyimiyle Türk-Amerikan
dostluğunun altın devrinin başladığı 1952 yılı, Vatan’ın da DP hükümeti ile yeni
işbirliğinin başlangıcı olmuştur.131 Zira “Amerikalı iş adamları ve iktisatçılarının
önerileri doğrultusunda hazırlanan” (Oran 2003:554) 18 Ocak 1954 tarihli Yabancı
Sermayeyi Teşvik Kanunu ve 7 Mart 1954 tarihli Petrol Kanununun hazırlıklarına
başlanması ile yeni ticaret rejiminin ilanı, Vatan’ın Menderes kabinesine, “yıldırım
şeklindeki gelişmelerimizin” başlıca sırrını teşkil eden liberal zihniyeti benimsemesi
sebebiyle övgüsünü getirecektir.132
1954 yılı başlarından genel seçimlere kadar geçen süre dahilinde, DP ile
CHP’yi iktisadi anlayışları açısından karşılaştıran yazılar dikkat çekmektedir.133
Vatan imzasıyla çıkan başyazı, gazetenin iki siyasi parti arasından tercihini açıkça
DP’den yana kullandığının da bir göstergesidir. CHP’nin Petrol Kanununun
kapitülasyonlara zemin hazırlayacağını söyleyerek devlet işletmeciliğini savunması,
131
- Büyükelçiliğe ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu ve güney işleriyle uğraşan başkan
yardımcısı George Mac Ghee’nin getirilmesi Vatan sütunlarında 1952 yılı arifesinde ABD’nin
bize yakınlık göstermeye başlaması ve Amerikan-Türk işbirliği köprüsünü genişletme çabası
olarak değerlendirmesini getirmiştir (Vatan, 31 Aralık 1951, “Amerika ile Elele”).
- Mac Ghee’nin Türkiye’nin iktisadi haline ilişkin çizdiği olumlu tablo için bkz. Vatan, 11 Eylül
1952, “Hayırlı Bir Ortaklık”; 12 Eylül 1952, “Amerika Sefirinin Çizdiği Levha”.
132
Vatan, 4 Eylül 1953, Yalman, Ahmet Emin, “Yeni Ticaret Rejimi”; 17 Eylül 1953, “Yabancı
Sermaye Teşvik Ediliyor”; 8 Ekim 1953, “İktisadi Hayatımız Nerededir ve Nereye Doğru Gidiyor”;
9 Ekim 1953, “Düzyola Çıkmak İçin Başvurulacak Tedbirler”; 10 Ekim 1953, “Müspet bir İktisadi
Siyasete Dair Bazı Fikirler”.
133
Vatan, 15 Ocak 1954, Yalman, Ahmet Emin, “Yarınki Milli Sermaye”; 12 Şubat 1954, “Korkunç
Bir Baltalama Hareketi”; 6 Mart 1954, “Yersiz Tenkitler”.
78
Vatan tarafından gülünç bulunurken, CHP demagoji yapmakla itham edilmiştir.
Vatan 1950’de olduğu gibi, 1954’te de CHP’nin iktidarı almasını istemezken, liberal
zihniyeti benimsememiş gördüğü CHP’nin muhalefetliğini de beğenmemektedir:
“Muhalefet her şeyi inkar etmek manasına gelmez. İktidarın başarılarını takdirle
karşılamak muhalefeti zayıflatmaz. Bilakis her şeyi tenkit etmek kuvvetten düşürür...
Ecnebi sermayeyi teşvik, Petrol Kanunları münasebetiyle ‘istiklal elden gidiyor’ diye
yersiz yaygara koparmak... Muhalefet bu demek değildir.”
12 Şubat 1954 tarihinde “Korkunç Bir Baltalama Hareketi” başlığıyla çıkan
başyazıda özel teşebbüs ve yabancı sermaye aleyhtarlığını, bir seçim propagandası
olarak gören CHP’nin ihtiraslarının, milli menfaati tehdit altında bıraktığı ifade
edilmektedir. Bunun, Amerikan çevrelerine Türkiye’de bir yabancı düşmanlığının
varolduğu intibaı vermesinden duyulan endişe de yazının devamında dile
getirilmektedir. Nitekim Vatan’ın aynı tarihli sayısında, CHP’nin bu söylem ve
yayınlarının Amerika’daki tepkilerine de geniş yer ayrıldığı görülmektedir.134
134
79
Vatan, 12 Şubat 1954, “Cumhuriyet Halk Partisi Yayınlarının Amerika’daki Tepkileri”.
2. BÖLÜM
VATAN GAZETESİNİN DEMOKRAT PARTİYE
MUHALEFET DÖNEMİ (1955-1960)
2.1. VATAN’IN DP İKTİDARINA MUHALEFETİ
1954 yılından sonraki DP dönemi, Vatan’ın mevcut iktidara muhalefet eden
bir yayın siyaseti takip ettiği devre olmuştur. 1950 ile 1954 arasında, Vatan’ın
hükümetle sıkı bir işbirliği halinde bulunmasına ve muhalefetin iktidara yönelik
hücumlarına karşı bir kalkan vazifesi görmesine karşın, başarının iktidarın başını
döndürdüğü gerekçesiyle gazete, sonraki süreçte iktidarın karşısında yer almıştır.
Ahmet Emin Yalman’ı, isim babası benim dediği DP ile karşı karşıya getiren
sebepler, Vatan’ı da iktidarı destekleme devresinden muhalefet etme devresine
geçiren sebepler olmuştur.
1955 yılının başlarında İçişleri Bakanı Namık Gedik’in, Vatan’ın iktidara
yönelik tenkitlerine ilişkin Yalman’a söyledikleri, gazetenin iktidara karşı tutumunda
Batı yanlısı siyasetin belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır. Gedik şöyle
demektedir: “Gazeteniz iktidarın bazı tutumlarını beğeniyor fakat bilhassa hürriyet
davasında aleyhimize olarak acı tenkitlerinin arkasını bırakmıyor. Biz bunu
istemiyoruz, 1945 ile 1950 arasında olduğu gibi sizinle devamlı el ele yürümek
arzusundayız... Siz öyle sanıyorsunuz ki Batı memleketlerinde rejimimizin tutumu
hakkında hüküm sürecek düşünceler bizi ürkütür ve tutmaya karar verdiğimiz yoldan
alıkoyar. Böyle bir zannı her zaman için kafanızdan atınız. Biz gidişimizi kendi
görüş ve inancımıza göre ayarlarız. Batı memleketlerinin buna ne diyecekleri
umurumuzda değildir” (Yalman 1997:Cilt 2 s.1643).
DP’ye, “Batının ne diyeceğine aldırmayarak, kendi kendini inkar etmiş oldu”
diyen Ahmet Emin Yalman, iktidarın icraatlarının Batıyla gelişen ilişkileri sekteye
uğratacağından hareketle hükümete karşı muhalefet görevini, Vatan gazetesi
aracılığıyla
üstlenmiştir.
Bu
çerçevede
Vatan’ın,
iktidarı
ilk
yıllarında
desteklemesine vesile olan sebepler, sonraki yıllarda muhalefetinin gerekçesi
olacaktır. Hükümetin ABD ile ilişkileri zora sokacak her icraatı, Vatan’ı iktidara
karşı muhalefete yöneltecektir.
2.2. VATAN MUHALEFETİNİN ANA NOKTALARI
DP İktidarının iç politika alanında demokrasiye aykırı baskı politikaları, dış
politikada bir dönem ABD’den uzaklaşılması ve iktisadi durumun eskisi gibi
ABD’den kredi alabilecek güvene mazhar olamaması gibi temel sebepler, Vatan
muhalefetinin ana noktalarını oluşturmaktadır.
2.2.1.
İç Politika
1950’li yılların ikinci yarısı, Vatan gazetesinin önceleri yanında yer aldığı
iktidardaki DP’ye muhalefet ettiği bir devre olmuştur. Öyle ki Vatan’ın bu
muhalefeti, 15 Ekim 1955 tarihli DP kongresinin ardından başyazar Yalman’a
“büyük ümitlerle beş yıl müddetle tek partiye karşı savaşını yaptığım Demokrat
Parti’nin cenazesinde bulunmak hissini duydum” (Yalman 1997:Cilt 2 s. 1650)
dedirtecektir. Dolayısıyla Yalman’ın, “DP iktidarı döneminde, hapse mahkum
olduktan sonra DP’ye karşı olağanüstü bir kin ve nefret hissine kapıldığı” (Demirer
1995:350) savunusu geçerli değildir. Yalman, gazetesi Vatan’da DP iktidarına karşı
etkin bir muhalefete geçtiği için, bu muhalifliğinin bir sonucu olarak hapse mahkum
olmuştur.
81
Bu süreç içerisinde Vatan, parti içerisinde İspat Hakkı’nın tanınmasını
isteyen milletvekilleriyle beraber olacak, bu hareketin genişleyerek Hürriyet
Partisi’ne dönüşmesini de desteleyecektir. Vatan’ın iktidar partisine muhalif bir
yayın takip etmesi, onu iktidar organı basınla da karşı karşıya getirecektir.135 Bu
çerçevede iktidarın Ankara ve İstanbul’a çıkan iki organı Zafer ve Havadis
gazeteleriyle başlayan bu karşılıklı kalem kavgaları, Vatan’ın tek partiye muhalefet
bayrağı açtığı dönemde olduğu gibi, Ahmet Emin Yalman’ın kişiliğine yönelik
suçlamalara dönüşmüştür. Bu suçlamalarda en çok ağırlık verilen ise, Yalman’ın
mütareke devrinde Amerikan mandası taraftarı olduğu olmuştur. Zafer gazetesi
Vatan tarafından iktidarla basının arasını bile bile açmakla suçlanırken, Ahmet Emin
Yalman’a yönelik aleyhte yazıları nedeniyle de tek parti dönemindeki Ulus’a
benzetilecektir: “Zafer gazetesinin nüshasını okurken bana öyle geldi ki Ulus
gazetesinin 1946’da çıkan bir sayısıyla karşılaşmış bulunuyorum. Aynı zavallı
kalemşor dili, bana karşı aynı nevi hücumlar, aynı sözler, aynı tahakküm
zihniyeti...”136
Bu yolla DP iktidarını da eleştiren Vatan, onu da tek parti dönemindeki CHP
ile eş tutmuştur: “Eğer Zafer gazetesi ipi koparıp birkaç zavallı kalemşorun elinde
akıntıya kapılıp gitmiyorsa, müfrit ve totaliter hizbin görüşlerini günü gününe
aksettiriyorsa Demokrat Parti’nin istikbali hakkında kan ağlamak icap eder. Zafer’in
aynasında simasını gördüğümüz siyasi parti, 1945’te Ulus sütunlarına kinlerini
döken, tahakküm emellerini aksettiren tek partiye ikiz bir kardeş kadar benziyor.”137
135
Vatan, 19 Nisan 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Sükuttan Sükuta”; 7 Mayıs 1956, “Habere
İnanmıyorum”; 26 Temmuz 1957, “Tarafsızlıkta Mihenk Taşı”; 15 Kasım 1957, “Zafere Cevap”.
136
Vatan, 3 Mayıs 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Kalemşor Dili”.
137
Vatan, 25 Mayıs 1956, “Bir Yarılın Safhaları”.
82
Zafer ise, “Buhranımıza Çare” başlıklı yazı dizisini138 eleştirerek, Vatan’ı
“Demokrat Parti iktidarda bulundukça Amerika’nın bize kredi açmasının mümkün
olamayacağı” yönünde bir fikir telkin etmeye çalıştığı gerekçesiyle suçlayacaktır.139
Zira Vatan’ın DP iktidarına muhalifliği tam da bu noktada, Türkiye’nin Amerika ile
ilişkileri çerçevesinde toplanmaktadır. İktidar organı Zafer’in Vatan’a yönelik böyle
bir suçlama getirmesinin ardında, 1955’ten sonra siyasal alanda ABD ile yaşanan
bazı sorunları görmek mümkündür. Bu sorunlar genellikle ABD’de faaliyet gösteren
hükümet dışı kuruluşların ve gazetelerin Türkiye’ye ilişkin girişimleri sonucunda
ortaya çıkmıştır. 1955’te New York Times gazetesinin, Türkiye’de basına uygulanan
sansürü
eleştiren
bir
yazı
yayımlaması
ve
Associated
Press
Ajansı’nın
cumhurbaşkanı Celal Bayar’a bir telgraf göndererek, tutuklu bulunan gazetecilerin
serbest bırakılmalarını istemesi, işçilerin çalışma saatleri iyileştirilene kadar
Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardım yapılmak istenmemesi (Oran 2003:561) gibi
iki ülke arasında siyasal gerginliğe neden olan DP icraatları, Vatan tarafından
şiddetle eleştirilmiştir.
DP iktidarının 1956 yılının ortalarına doğru açtığı baskı politikası döneminde
(Eroğul 1998:188) basını dizginlemeye yönelik iki kanunun kabulünü Vatan
7 Haziran 1956 tarihli sayısında “Karanlık Devre Başlıyor” manşetiyle duyurmuştur.
Bu ve sonraki süreçte basın hürriyetine ilişkin yazılara ağırlık veren Vatan’ın,140 bu
iki kanunu hazırlayan hükümetin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’nün muhalefet
138
Bkz. 9 Ağustos 1956-14 Ağustos 1956 tarihli Vatan sayıları.
Vatan, 17 Ağustos 1956, “Zafer’e Cevap”.
140
Vatan, 7 Haziran 1956, “Basın Hürriyeti”; 10 Nisan 1960, “Tedbirler Belli Olmaya Başlıyor”; 13
Haziran 1956, “Samimi Bir Tavsiye”; 9 Kasım 1957, “İktidar Basına Ateş Saçıyor”; 27 Kasım 1957,
“Basın Hürriyeti Hatta Mevcudiyeti tehlikededir”; 2 Haziran 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Her şeyin
Başı Hür Basın”; 2 Haziran 1956, Bağlum, Kemal, “Basın Kanunu Tasarısı Büyük Teessür Yarattı”;
Ada, İhsan, 4 Haziran 1956, “Elveda Hürriyet Elveda”; 18 Temmuz 1959, Kuran, Alp, “Haksız Neşir
Yasakları”.
139
83
yıllarındaki basın hürriyeti anlayışı ile iktidarda bulundukları dönem içerisindeki
basın hürriyeti anlayışını karşılaştırması da, iktidara cephe alış açısından dikkat
çekicidir.141
Vatan, hükümetin basını tehdit altına alan tedbirlerini Amerika ile ilişkiler
bağlamında ele almış ve bu son düzenlemeleri ABD nezdinde itibarımızı tüketecek
gelişmeler olarak değerlendirmiştir. Buna ilişkin başyazıda şöyle denilmektedir:
“1954 seçimlerinin arifesinde Cumhur reisi Celal Bayar tarafından Amerika’da
yapılan basın konferansını hatırlıyorum. Hür ve demokrat Türkiye’ye bu
konferanslarda ne kadar güven ve sevgi gösteriliyordu. Seçimlerden sonra başvekil
Adnan Menderes Amerika’ya uğradı. Aynı yakınlık tezahürü ile karşılaştı. O
günlerden ancak iki yıl geçmiştir. Fakat ne kadar çok hata ile dolu iki yıl... Bir hür
memleket
sıfatıyla
olan
milletlerarası
itibarımızı
tüketecek
usuller,
beka
imkanlarımızı tehdit edecek kadar zararlı sayılmalıdır. Son tahditler baştan aşağı
kırıcıdır.”142
Bu süreçte Vatan’ı iktidarla karşı karşıya getiren bir başka sebep, Başbakanın
dini mevzulara ağırlık veren konuşmaları olmuştur. İktidarı din istismarcılığı
yapmakla suçlayan Vatan, Demokrat Parti’nin Malatya suikastının ardından büyük
bir hassasiyetle ele aldığı laiklik anlayışı ile sonraki laiklik anlayışını karşılaştırarak,
böylelikle muhalefetinin sebebini de açıklamış olmaktadır.143
141
Vatan, 7 Haziran 1956.
Vatan, 4 Ocak 1957, “Hükümet ve Gazeteler”.
143
Vatan, 12 Ocak 1956, “Menderes laikliği Daha Önce Nasıl Anlıyordu?”; 16 Ocak 1956, “Fazilet
Güneşi”.
142
84
Başbakan Menderes’in 7 Ocak 1956 tarihli Konya Nutku Vatan sütunlarında
endişeyle karşılanmış ve eleştirilere maruz kalmıştır: “Başvekil Adnan Menderes,
Konya Nutkuyla dini politikaya alet etmek cereyanına yeniden kapılmıştır... Laiklik
Türk rejiminin temel taşlarından biridir. Politika hesaplarıyla bundan tavizlere
başlanırsa nereye varacağını kimse kestiremez. Milli birliğe en çok muhtaç
olduğumuz bir zamanda dini politikaya alet etmek yüzünden bir ikilik cereyanı
yaratılması, basiretli bir devlet adamına ve mesul bir hükümet reisine yakışacak bir
hareket tarzı değildir.”144
Vatan’ın iktidara muhalif bir tutum sergilemesi, birebir DP’ye olan
husumetinden değil, ABD ile ilişkileri olumsuzlayacak her icraatı güçlü ve etkin bir
biçimde eleştirmesinden kaynaklanmaktadır. Zira 1956 yılının Ocak ayında Türkiye
ile Amerika arasındaki iktisadi görüşmelerin başladığı bir evrede, Vatan ülke
içerisinde ılımlı bir hava yaratma çabasında olmuştur. “Çıkmazdan Çıkalım”
başlığıyla çıkan yazısında Ahmet Emin Yalman, “Amerika’nın halimize alaka
göstermesini iyi niyetin ve dostluğun bir ifadesi diye karşılamalı ve cankurtaran gibi
sarılmalıyız”145 derken, bir başka yazısında “Amerikan heyetinin ziyaretinin
arifesinde birbirimize girmemiz gaflettir, günahtır”146 diyecektir. Ancak DP
iktidarının sertlik politikasına dönerek adalet, basın, üniversiteler ve muhalefete karşı
yeni tedbirlere başvurduğu 1956 yılının Nisan-Mayıs ayları (Eroğul 1998:192)
Vatan’ın da iktidara yönelik eleştirilerini arttırdığı bir evre olmuştur.147 Hükümetin
üniversiteyi baskı altında tutmaya yönelik tedbirleri karşısında “Meclis ve
144
Vatan, 9 Ocak 1956, “Politika Tavizleri”.
Vatan, 19 Ocak 1956.
146
Vatan, 27 Ocak 1956, “İlk Vazife”.
147
Amerikalı İktisatçı Max Thornburg’un “kalkınmanız için daha iyi bir hükümete sahip olmanız
lazım” yönündeki demeci bu dönem Vatan sütunlarında yer almıştır. Bkz. Vatan, 21 Mart 1956.
145
85
Üniversiteler” başlıklı başyazı DP’yi totaliterlikle itham etmiştir.148 Hükümetle
kavgasını Zafer gazetesiyle karşılıklı atışmalar dahilinde yürüten Vatan, 23 ve 24
Ocak 1956 tarihli sayılarında Zafer’in üniversiteye hücumunu manşete taşımıştır.149
Ülkeyi “hür dünya” olarak adlandırdığı demokrasilerden uzak tutacak her
girişimin karşısında yer alan Vatan, bu bağlamda “hür dünya”nın demokrasi
düzenine yaklaştıracak her girişimin de destekleyicisi olmuştur. İç politikadaki
gelişmeler bu eksende değerlendirildiğinde, 1957 yılı başında CHP’nin DP ile barış
için çabalaması, Vatan’ın sütunları aracılığıyla milli birliği temin için Adnan
Menderes’i göreve çağırmasına vesile olmuştur.150 Zira Eisenhower Doktrini
çerçevesinde Türkiye ve ABD ikili ilişkilerinin gelişeceği bir ortamda151 ülkenin
milli gayeler etrafında birleşmesi Yalman tarafından gerekli görülmüştür.
“Menderes’in Karar Saati” başlıklı yazıda şöyle denilmektedir: “Adnan Menderes
teşebbüsü ele alırsa, memleketin muhtaç olduğu normal şartları meydana getirmek
üzere harekete geçerse, sıkıntı ve üzüntülerin sebeplerini ortadan kaldırırsa, esaslı bir
ıslahat devrinin kapısını açarsa; yalnız İnönü’yü ve Halk Partisi’ni değil, bütün
muhalif partileri, bütün gazeteleri, bütün umumi efkarı istesinler istemesinler
yardımcı mevkiine koyar, Türkiye’de bütün kuvvetlerin ve imkanların milli gayeler
için seferber edilmesi çığırı açılır, zaman, kuvvet, para, fırsat israfları sonuna gelir,
148
Vatan, 25 Ocak 1956.
Vatan, 23 Ocak 1965, “Zafer Üniversiteye Karşı Ağır Hücumlara Devam Ediyor”; 24 Ocak 1956,
“Profesörlerin Zafer’e Verdikleri Cevap”.
150
Vatan, 4 Mart 1957, “Politikamızda Mart Havası”; 10 Mart 1957, “Tatlı Dil Devri”; 13 Mart 1957,
“Gerçek Devlet Kuruluyor”.
151
Eisenhower’in temsilcisinin Ankara’yı ziyaretinde “Amerika, Türkiye’nin kuvvetli bir dost
olduğunu bilmektedir” yönündeki demecini Vatan manşetten vermiştir. Bkz. Vatan, 21 Mart 1957.
149
86
ahenk, istikrar ve verimli çalışmalar bakımından Türkiye; tam Eisenhower planının
tatbike geçtiği sırada, her itibarla bir örnek memleket manzarası alır.”152
1957 seçimlerini Demokrat Parti’nin kazanmasıyla muhalefetine devam eden
gazete, 27 Aralık 1957’de kabul edilen yeni içtüzük, henüz tasarı halindeyken
tepkisini ortaya koymuştur. İçtüzüğün muhalefeti çalışamaz hale getirdiğini belirten
Vatan153, Anayasa hukukçusu Prof. Hüseyin Nail Kübalı ve Tarık Zafer Tunaya’ya
başvurarak, bu hukuk otoritelerinin “içtüzük hükümlerinin demokratik rejim ve
zihniyetle kabili telif olmadığı” yönündeki beyanatlarını yayımlamıştır.154
“Hakimiyet Hala Milletindir” başlıklı yazısında Özcan Ergüder içtüzük
tadilatının özünü şöyle aktarır: “Anayasanın temel prensiplerine tamamen aykırı
olarak yapılan bu değişiklikten maksat, milletin hükümeti murakabe ile
vazifelendirdiği vekillerinin vazifelerini yapmamalarını sağlamaktır. Evvelki devrede
60 muhalif milletvekilinden rahatsız olan iktidar, bunlardan kurtulmak için erken bir
seçim yapmış fakat netice kendisi için eskisinden de fena bir hal arz edince millete
yaptıramadığı işi bu sefer doğrudan doğruya ve alenen kendisi yapmak istemiştir.
İşte içtüzük tadilatı meselesinin özü kısaca budur.”155
Vatan’ın iktidara sert eleştiriler getirmesi, 1958 yılı başında Menderes’in
Yalman’a 1952-1954 arasında olduğu gibi işbirliği teklifi etmesini getirmiştir. Ancak
bu beraberlik gerçekleşmemiş, gazetenin iktidara eleştirilerinin devamı, onu
muhalefete yaklaştırmıştır.
152
Vatan, 15 Mart 1957, Yalman, Ahmet Emin.
Vatan, 11 Aralık 1957.
154
Vatan, 12 Aralık 1957, “Anayasacılar Tadil Teklifine Aleyhtar”.
155
Vatan, 29 Aralık 1957, Ergüder, Özcan, “Hakimiyet Hala Milletindir”.
153
87
1958
yılının
sonlarında
muhalefet
partilerinin
fiilen
birleşerek
gerçekleştirdikleri güç birliği, Vatan tarafından demokrasinin olamadığı bir ortamda
memleket adına çok hayırlı bir hareket olarak değerlendirilmiştir. Bu yıllarda
muhalefetle benzer söylemler geliştiren Vatan’ın, başyazısında, 1945’ten itibaren tek
parti diktatörlüğü yaratmakla suçlanan CHP’den övgüyle söz edilmiş ve İnönü’nün
İzmir konuşmasına atıf yapılmıştır: “Demokrasiye paydos demekten bahsedildiğini
unutamayız. Bu itibarla ruh ve zihniyet itibariyle mütecanis sayılabilen Halk
Partisi’yle Hürriyet Partisi’nin baş kurucusu Atatürk olan bir inkılap ve terakki
partisinin adı ve bayrağı altında birleşmeleri, el ele çalışmaları ve üstün bir varlık
kurmaları, siyasi hayatımız için cidden mes’ut ve hayırlı bir gelişme olabilir.”156
Nitekim İnönü 21 Eylül’deki İzmir nutkunda “Demokrat Parti Genel Başkanı’nın
demokrasiye paydos etmeye gücü yetmeyecektir… Herhangi bir kimse demokrasiye
paydos etmek gibi bir harekete özenip bir teşebbüste bulunsa, akşama kadar
kendimizin ve etrafındakilerin başlarına memleketin yıkılıp, kendilerini zindana
soktuklarını göreceklerdir” demiş ve ardından muhalefet birleşme girişimlerine
başlamıştır. (Aydemir 1968:379-380).
Menderes’in uçak kazası diğer basın organlarında olduğu gibi Vatan’da da
milli bir felaket olarak işlenmiş, gazete milli birliğin gerçekleşmesi için bunu bir
fırsat olarak değerlendirmiştir:157 “Bugünkü ortak milli hislerin etkisi dağılmadan
politika adamlarımız karşı karşıya gelmeli, kinlerinden tövbe etmeli, barış ve düzen
156
Vatan, 9 Ekim 1958, Yalman, Ahmet Emin, “Yarına Hazırlık: 3 Muhalefet Bloku”.
Vatan, 23 Şubat 1959, Yalman, Ahmet Emin, “Bulutların Arkasındaki Güneş”; 27 Şubat 1959,
“Sayın Menderes’e”; 28 Şubat 1959, “Hangi Rolü Seçecek?”.
157
88
ve ıslahat sahalarında büyük bir milli başarma yolunu elbirliğiyle açmaya koyulmalı,
bugünkü temiz beraberlik havasının yarattığı fırsatı kaçırmamalıdır.”158
“Kim Engel Oluyor?” başlığıyla çıkan yazı, Vatan’ın 1950 ile 1954 arasında
DP’yi desteklemesinin sebebini açıklarken aynı zamanda 1957 seçimlerinde iktidara
karşı duruşunun da bir açıklaması niteliğindedir. Yazıda şöyle denilmektedir: “1950
ile 1954 arasında Kore imtihanını en parlak bir surette geçirdiğimiz, NATO’ya kabul
edildiğimiz, hür dünya tarafından çok kuvvetli bir destek olarak karşılandığımız,
bütün Amerika milleti tarafından biricik güvenilecek müttefik diye yad olunduğumuz
sıralarda bütün bu idealler elle tutulur bir hale gelmiş, Türkiye’den bir devleti
muazzama, Yakın ve Ortadoğu’nun bir Amerikası diye bahsedilmeye başlanmıştı…
Biz o zamanlar iktidarı candan desteklemiş, bütün başarılarının tam hakkını
vermiştik. Bunu yapmış olmakla iftihar ederiz.”159
Vatan’ın iktidara cephe alarak muhalefete başlamasının sebebi, DP’nin
hataları neticesinde, Amerika ile ilişkilerin zora sokulması olarak gösterilmiştir.
Nitekim yazının devamı bunu açıklar niteliktedir: “Ne yazık ki 1954 seçimlerinden
sonra müspet bir yolda yürümeğe devam edilmedi. Türkiye’de teşebbüsü elinde
tutması, milli birliği kurması, harice azami derecede saygı telkin etmesi, geniş dış
kredi ve itibar imkanları elde etmesi pek kolay olan iktidar, memleketin içinde kin ve
ihtiras yoluna saptı, harici dostlarımıza karşı bir gücenmedir tutturdu.”
158
159
89
Vatan, 19 Şubat 1959, Yalman, Ahmet Emin, “Son Milli Felaket”.
Vatan, 11 Ağustos 1957.
2.2.1.1.
6/7 Eylül Olaylarında Vatan
II. Dünya Savaşından sonra İngiltere’nin sömürgelerinde bağımsızlık
hareketleri güçlenmiştir. İngiltere’nin yönetimindeki Kıbrıs’ta bağımsızlık hareketi
1950’li yılların başında başlamıştır. EOKA denilen grubun başlattığı bu mücadele
sadece bağımsızlığı hedef almamış, aynı zamanda Yunanistan’la birleşmeyi de
(Enosis) amaçlamıştır (Çavdar, 2000:53). 1954’ten başlayarak Kıbrıs konusu
Türkiye’nin gündemine girmeye başlamış ve Türkiye de adaya talip olmuştur. 1955
yılında İngiltere konuyu incelemek üzere Londra’da bir konferans toplamıştır. Bu
sırada 6 Eylül 1955 tarihli bir İstanbul gazetesi Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba
atıldığı haberini vermiş, aynı gün onbinlerce kişi İstanbul’da bayraklarla Taksim’e
yürüyerek, geçtikleri sokaklardaki evleri, mağazaları bayrak asmaya zorlamışlar ve
Rumlara ait ev ve işyerlerine saldırıda bulunarak tahrip etmişlerdir. Polis önceleri
seyirci, sonra da çaresiz kalmış; olay, gece yarısı ordu birlikleri tarafından
bastırılabilmiştir. “Bütün İstanbul’da aynı sıralarda aynı hareketin olabilmesi bir
düzen olduğu izlenimini vermiştir.”160
Kıbrıs meselesinin iyice alevlendiği günlerde diğer basın organlarıyla beraber
bu meseleye eğilen Vatan161, Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin yönetim kurulu üyesi ve
ikinci başkanı Yalman’ın, 1955 yılında Londra’daki Kıbrıs Konferansı’nı yakınen
takip ettiği (Demirer 1995:349-350) süreçte hükümetle beraber hareket etmiştir. Zira
160
“Daha sonra Yassıada’daki Adalet Divanı 6/7 Eylül olaylarının Bayer, Mednderes, Dışişleri Bakanı
Fatin Rüştü Zorlu ve İçişleri Bakanı Namık Gedik tarafında düzenlendiğine karar verdi. Yassıada
Mehkemesine göre, İstanbul’un birçok semtlerinde ve İzmir’de aynı anda başlayan harekette DP
örgütünden yararlanılmıştı” (Akşin, 1998:234).
161
Bkz. 25 Ağustos-6 Eylül 1959 tarihleri arası Vatan.
90
bu süreç, muhalefetin de dış politikada hükümetle aynı görüşte olduğunu bildirdiği
bir devredir.162
Vatan 6/7 Eylül olaylarından komünistleri sorumlu tutarken,163 hükümetle
aynı yönden bakmıştır (Eroğul 1998:174; Aydemir 1968:188-196; Dosdoğru
1993:24-59). Ahmet Emin Yalman’a göre; Moskova, soğuk harple alakalı olan bir
takım şeytani tertiplerle Türkiye ile Yunanistan’ı had bir ihtilaf haline düşürmüş,
NATO’nun Doğu Cenup cephesinde esaslı bir gedik açmıştır164. “Hadiselerin seyrini
takip edenler, hedefin NATO’yu yıkmak ve bizimle Yunanistan ve hür dünya
arasında bir uçurum açmak olduğunu derhal fark ederler. Kıbrıs bin türlü tertiplerle
bir komünizm yatağı haline konulmuştur… Yer altı kızıl ajanları milli nikaplar
takınarak, ortalığı ateşe vermek ve Türk varlığına ve şerefine karşı düşmanca bir
hareket olarak 6/7 Eylül suikastını yapmak imkanı bulmuşlardır.”165 Örfi İdare
Mahkemesi’nin 6/7 Eylül Olayları’nı Moskova’nın bir oyunu diye gösteren
iddianamesine, başından sonuna kadar katıldığını belirten Yalman, şöyle yazmıştır:
“6 Eylül hadiseleri, Doğu Akdenizin kilidi olan Kıbrıs’ın Demirperdenin eline
geçmesi için tertip edilen oyunun ancak bir safhasıdır.”166
Ahmet Emin’e göre hariçteki itibarımızı olumsuzlaştıracak167 böyle bir tertip
şuurlu bir Türk’ten beklenemez: “Böyle bir vaziyeti bir an için bile olsa, aleyhimize
162
İnönü ve Bölükbaşı’nın konuyla ilgili demeçleri için bkz. Vatan, 26 Ağustos 1955, “Kıbrıs
Meselesinde Milli Birlik Tamdır”.
163
Vatan, 28 Şubat 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Çöküntüyü Tamir”; 30 Eylül 1955, “Yalnız Milli
Ölçülerle”; 25 Ekim 1955, “Tam Bir Vekar İçinde”.
164
Vatan, 19 Eylül 1955, “Açılan Gedik”.
165
Vatan, 15 Ocak 1956, “6 Eylül Suikastı”.
166
Vatan, 13 Şubat 1956, “Asıl Suçlu Moskova”.
167
“Hariçten vaziyeti tetkik edenler, eğer çevrilen oyunun mahiyetini kavramazlarsa, büyük bir
haksızlık etmiş, günahımıza girmiş aynı zamanda da Moskova’nın oyununa gelmiş olurlar...
Tehlikenin kaynağına en yakın memleket sıfatıyla biz bütün dost milletleri ikaz etmek ve aleyhimizde
91
çevirecek hareketleri şuurlu bir Türk’ten beklemek imkanı elbette yoktur. Eski
günlerde aleyhimize yapılan propagandalardan ne kadar zarar gördük, bunları tasfiye
etmek ve kendimizi asil, vekarlı ve şerefli hüviyetimizle dünyaya tanıtmak için ne
kadar zahmet çektik. Şimdi yeni baştan bizi fena tanıtacak şuursuz hareketleri hiçbir
Türk kendi yüksek milletine layık göremez. Hükümetin resmi tebliğinde geçen
komünist tertibi sözü her şeyi birden aydınlatıyor.”168
6/7 Eylül Olayları’nı Kıbrıs Türktür Derneği ile birlikte hükümetin tertiplediği
yönündeki
iddialarla
(Aydemir
1968:188;
Dosdoğru
1993:57)
birlikte
değerlendirildiğinde, derneğin ikinci başkanı Ahmet Emin Yalman’ın bu olayın
düzenleyicileri arasında olabilme ihtimali, Vatan’ın iktidarla aynı anda sorumlu
olarak komünistleri gösteren yayınının açıklanmasına yardımcı olacaktır. Ancak bu
iddianın doğruluk payı her ne olursa olsun, Vatan’ın suçlu olarak komünistleri
gösteren hükümet sözcüleriyle aynı çerçeveden bakmasını, Demokrat Parti ile
eskiden olduğu gibi işbirliği halinde olmasında değil, Soğuk Savaş’ın basındaki
hücum eri olarak komünizm karşıtı yayın anlayışında aramak gerekir. Zira bu ve
sonraki süreçte Vatan’ın iktidara yönelik tutumu, bu tespiti doğrular niteliktedir.
2.2.1.2.
27 Ekim 1957 Seçimlerinde Vatan
İktidarın baskıları karşısında 1956 yılında muhalefet partilerinin işbirliği
yapmaları gündeme gelmiş, Cumhuriyetçi Millet Partisi’yle yeni kurulan Hürriyet
Partisi’nin, DP iktidarına karşı CHP’yi desteklemelerinin kısa sürede başarıya
ulaşılabileceği umulmuştur. (Tunçay 1983:1980). Ancak muhaliflerin ayrıntılarda
uyanabilecek intibaları kökünden temizlemek mevkiindeyiz... Bunun bizim varlığımızla, harici
itibarımızla ve bütün hür dünyanın selameti ile sıkı bir alakası vardır” (Vatan, 15 Eylül 1955,
“Tehlike ve Tedbir”.
168
Vatan, 12 Eylül 1955, “Tehlike Kaynakları”.
92
anlaşmaları mümkün olmamış, işbirliğinin yeniden gündeme gelmesi 1957
seçimlerinin yaklaştığı evrede olmuştur. Vatan bu seçim kampanyası süresince, 1950
ve 1954 seçimlerinden farklı olarak iktidardaki DP’ye karşıt bir propaganda
üstlenmiştir.
Yaklaşan seçimle beraber, iktidar organlarınca, muhalefet partileri arasındaki
işbirliğinin “siyasi ahlaksızlık” olarak nitelenerek169, önleme girişimlerinde
bulunulması ve ilk hedef olarak dokunulmazlığı kaldırılan CMP lideri Osman
Bölükbaşı’nın 2 Temmuz 1957’de Meclise hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanması,
Vatan’ın iktidarı yoğun şekilde eleştirmesine neden olmuştur. 170
İktidarın ifrat meyilleri içinde olduğunu belirten Vatan’a göre, Osman
Bölükbaşı bunun bir kurbanı olmuştur. Tehlikenin büyüklüğüne dikkat çeken
başyazıda şöyle denilmektedir: “Biz Osman Bölükbaşı ile hiçbir zaman aynı kanaatte
bulunmadık. Hele Millet Partisi’nin irtica silahıyla oynadığı devrede şiddetle
aleyhine neşriyat yaptık. Fakat buna rağmen, Osman Bölükbaşı’nın bir zindan
köşesine atılmasındaki tehlikenin, en sürükleyici tarzda bile olsa, konuşmasından
daha fazla olduğu kanaatindeyiz.”171
Ülkenin DP iktidarı döneminde bir çıkmaza girdiğini ve totaliterlik
hastalığının geri tepmeye başladığını172 söyleyen Vatan, muhalefeti “cankurtaran”
169
Vatan, 21 Ağustos 1957, “Zafer ve Havadis’in Neşriyatı”.
Vatan, 3 Temmuz 1957, “Osman Bölükbaşı Tevkif Edildi”; 4 Temmuz 1957, “Fırtına Uğrağı
Yerler”; 15 Temmuz 1957, “Bölükbaşı Avukatı ile de Görüşemiyor”; 9 Ağustos 1957, “Kızmağa
Sebep Yok”; 13 Ağustos 1957, “Bütün Dert Ölçüsüzlükte”.
171
Vatan, 23 Haziran 1957, “Dikkat: İfrattan Sakınınız”.
172
Vatan, 9 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Çöken Güzel Rüyamız”.
170
93
diye telakki etmiştir.173 Partiler arası beraberliği deva olarak gören Vatan, İsmet
İnönü’nün tecrübeli ve meziyetli bir devlet adamı sıfatıyla bu işbirliğinde faal bir rol
oynamasını istemiştir. Yalman’a göre, İnönü bu zor dönemeçte parti lideri gibi değil,
milli ruh taşıyan bir devlet adamı gibi hareket etmelidir: “İnönü’nün meziyetlerini ve
hizmetlerini kimse inkar edemez. İnönü, bugün o hizmetlere daha büyüklerini
katmak ve şeflik devrindeki hatalarını tarih huzurunda tasfiye etmek imkanına
kavuşmuş bulunuyor. Bunun da yolu, içinde bulunduğumuz milli buhran devrinde
şahsi feragat bakımından diğer politika adamlarına örnek olmak ve milli buhrandan
kurtulacağımız zamana kadar bir parti lideri değil, milli ruh taşıyan bir devlet adamı
gibi hareket etmeği bilmektir.”174
Demokratların hızla Seçim Kanununu değiştirerek muhalefetin güç birliğini
imkansız kılmak için harekete geçmeleri karşısında (Eroğul 1998:195) Özcan
Ergüder, “İşbirliğine fiiline mani olmak kabil olsa bile işbirliğinin temsil ettiği fikre
mani olunamaz”175 diyerek işbirliğini önlemek isteyen Demokrat Parti’yi artık
demokrat olmamakla itham etmiştir. Ahmet Emin Yalman ise, “Birbirine Zıt İki
İddia” başlığıyla çıkan yazısında şöyle demektedir: “Hürriyet ve hak mücadelesinin
bayrağını 1945 ile 1950 arasında açan Demokrat Parti’nin bu devirde yükselttiği en
şiddetli feryadı tekrar edeceğiz: ‘Artık Yeter!’”176. 1957 seçim propaganda süreci,
Vatan’ın iktidara karşı muhalefet blokunu destekleyip sert eleştirilerde bulunması
sebebiyle, yürürlükteki Basın Kanunu çerçevesinde sıklıkla tekzip yayımlamak
zorunda kaldığı bir evre olmuştur.
173
Vatan, 23 Eylül 1957, “Yalman, Ahmet Emin, “Cankurtarana Sarılalım”.
Vatan, 23 Temmuz 1957, Yalman, Ahmet Emin, “İnönü Sahnede”.
175
Vatan, 7 Eylül 1957, “İşbirliğini Önlemek mi?”.
176
Vatan, 14 Eylül 1957.
174
94
1945 süresince CHP iktidarına karşı geliştirilen güç birliğinin basındaki öncü
sesi olarak DP ile beraber hareket eden Vatan, 1957 seçimleri öncesinde bu kez DP
iktidarına karşı oluşturulan muhalefet blokunu desteklemiş ve iktidarı yıkmayı milli
bir vazife olarak görmüştür. Yalman, üç siyasi partinin beraberliğini tek partiye karşı
yapılan mücadeleyle eş tutmuştur: “Türkiye’de üç siyasi partinin bir takım güzel
prensiplerin etrafında birleşmeleri, güzel bir tarihi gelişmedir. Murakabe partileriyle,
münevverleriyle, müstakil gazeteleriyle Türkiye’deki ıslahat unsurları hiçbir zaman
bu kadar muhkem ve azimli bir cephe haline gelmemişlerdir. 1945 ile 1950 arasında
demokrasinin zaferini hazırlayan intibah, bugün çok esaslı bir şekilde tazelenmiş
bulunuyor.”177
Aynı bakış açısını DP’den istifasından sonra Vatan’da yazmaya başlayan
Fuat Köprülü’de de görmek mümkündür. Köprülü seçimin yapılacağı Ekim ayında
Vatan’da yazdığı yazısında şöyle demektedir: “Bütün dünyada iflas etmiş olan
otoriter ve totaliter sisteme doğru gitmek isteyen şimdiki Demokrat Parti şefleri ve
sözcüleri, 1946’daki iktidar sözcülerinden farksız bir mantıkla bu vaziyeti müdafaaya
çalışıyorlar… Bunu yapmakla o zamanki iktidar sözcüleriyle bugünkü iktidar
sözcüleri
arasında
zihniyet
bakımından
hiçbir
fark
bulunmadığını açıkça
göreceğiz”178
Vatan’ın benimsemiş olduğu kurucu meclis oluşturulması, Anayasa’da
düzenlemelere gidilmesi, iktisadi alanda ıslahatlar yapılması gibi istekler, onun
177
178
95
Vatan, 20 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Bundan İlerisi”.
Vatan, 6 Ekim 1957, Köprülü, Fuat, “1945’ten 1957’ye… Ne idi? Ne Oldu?”.
işbirliği halindeki muhalefeti desteklemesinin nedeni olmuştur.179 Hür dünya
nezdindeki itibarımıza aldırmadan, ülkeyi Batı’dan uzaklaştıracak politikaları
nedeniyle DP’ye muhalefeti görev bilen Vatan, güç birliği halindeki muhalif partileri
bu durumu ortadan kaldırabilecek bir umut olarak görmüştür:180 “… DP liderleri hür
dünyadaki mevkiimiz ve itibarımız davasına hiç aldırmamak gibi bir yol
tutmuşlardır. Bu itibarla Türkiye’ye hür bir memleket sıfatıyla güvenileceği ve
bünyemizde hürriyet lehine tesirli ve kuvvetli bir mukavemet bulunduğunu ispat
etmek ve aleyhimizdeki menfi intibaları dağıtmak vazifesi işbirliği blokuna ve
müstakillere kalmıştır.”181
Ayrıca Vatan eski tek-parti döneminin başbakanı Şemsettin Günaltay’ın ve
DP’den istifa etmiş Fuat Köprülü’nün de muhalif yazılarına sütunlarını açarak, 1957
seçim mücadelesi içerisindeyken iktidar aleyhine bir propaganda aracı işlevini
üstlenmiştir. Bu evrede, vatandaşları DP’ye oy vermeleri konusunda uyarırken182
kazanma ihtimali en kuvvetli muhalif partiye oy vermelerini telkin etmiştir.183 Bu
süreçte Muammer Aksoy ve Münci Kapani, “muhalefete verilen reylerin
bölünmesine mani olmak milli bir borç halini almıştır” yönünde özetlenebilecek
sözleriyle Vatan sütunlarında yazmışlardır.184
179
Vatan, 22 Ağustos 1957, Ergüder, Özcan, “İktidarın Alacağı Not”; 7 Ağustos 1957, Yalman,
Ahmet Emin, “Yeni Bir Ufuk karşısında”; 19 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Birlikteki
Keramet”.
180
Vatan, 20 Eylül 1957, Ergüder, Özcan, “Sayın Muhalefet Liderlerine Açık Mektup”.
181
Vatan, 19 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, “işbirliğinde Ana Hedef Seçime Girmek”.
182
Vatan, 12 Ekim 1957, Ergüder, Özcan, “Partili Olaydım”; 17 Ekim 1957, Yalman, Ahmet Emin,
“DP için tek deva”; 21 Ekim 1957, Yalman, Ahmet Emin, “1946-1950 Yollarından Hiç Ayrılmadık”.
183
Vatan, 18 Ekim 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Taze Bir Kuvvet”; 20 Ekim 1957, Yalman, Ahmet
Emin, “Ben Reyimi Kime Vereceğim”.
184
Vatan, 13 Ağustos 1957, Aksoy, Muammer, Munci Kapani, “İşbirliği Derhal Gerçekleşmelidir”.
96
2.2.1.3.
27 Mayıs Darbesinde Vatan
1957 Yılından itibaren iktidara eleştirilerini yoğunlaştıran Vatan gazetesi, bu
süreçte DP aleyhinde yazı dizileri yayımlamış, DP iktidarınca gerçekleştirilen her
icraatın, geliştirilen her politikanın karşısında yer almıştır.
Askeri harekata uzanan bu süreçte, muhalefet partilerinin iktidara karşı bir
güç birliği gerçekleştirmeleri karşısında, iktidardaki DP tarafından Vatan cephesi adı
altında bir karşı hareket oluşturulması (Eroğul 1998:222), Vatan tarafından milli
birliği parçalamak olarak nitelendirilmiştir. Siyasi hayatımızın çok ihtiyacı olan milli
birlik ve beraberliğin böyle bir cepheleşmeyle imkansızlaşacağı, bunun ikilik ve
küskünlük yaratacağı kanaatinde olmuştur.185
Vatan’ın her fırsatta vurguladığı milli birlik ve beraberlik, demokrasi ve
liberal politikalar gibi Batılı değerler etrafında bir birlik ve beraberlik tezahürünü
ifade etmiştir. Ahmet Emin Yalman’ın Anglo-Sakson siyasal çizgisinde ve o dönem
Türk dış politikasında Batı, Amerika olarak karşılık bulurken, o dönem iktidarının
ABD bakış açısıyla uyuşmayan her icraatı, Vatan’ın ülkedeki siyasal partileri,
gazeteciler ve aydınlarla birlikte herkesi, milli birliğe çağırmasına neden olmuştur.
DP’nin iktidar olduktan sonra Ahmet Emin Yalman’ın özleyişlerine cevap
verir nitelikte sürekli olarak vurguladığı “Büyük Türkiye”, “Küçük Amerika” olmak
hedeflerinden (Çavdar 1983:2069) bir müddet sonra uzaklaşılması Vatan’ın
yürüttüğü hükümetle iyi geçinme politikasından vazgeçilmesini gerektirmiştir.
Yalman’ın DP iktidarı ile karşı karşıya gelmesinin temelinde, iktidarın ABD ile
185
97
Vatan, 22 Ağustos 1959, “Vatan Cephesine Dair”.
ilişkilerinde ortaya çıkan kopmalar etkili olmuştur. Dolayısıyla bu durum, Yalman’ın
gazetesi Vatan’ı iktidara karşı cephe aldırmasını doğurmuştur.
27 Mayıs 1960 darbesini bir kurtuluş hareketi olarak karşılayan186 Vatan’ın,
bu darbeyi desteklediğinin simgesi, Ahmet Emin Yalman’ın yazısında, “bugün yeni
bir gün. Yeniden doğmuş gibi oldum” ifadeleri olmuştur. Askeri harekatı
gerçekleştiren ordu mensuplarına “hayranız, minnettarız”187 diyen Yalman’a göre, bu
hareketle Amerikalıların Türkiye’den “hür dünyanın en metin kalesi, en güvenilir
dost ve müttefik” diye bahsettikleri 1947 ile 1954 arası döneme dönülebilecektir.
“Askeri Şerefimiz ve Milli İtibarımız” başlıklı yazıda şöyle denilmektedir: “Türk
Silahlı Kuvvetleri tarafından saf bir vatanseverlik ve büyük bir basiret ve dirayetle
hazırlanan son hareket, hem müttefiklerimizin ve diğer hür memleketlerin gözündeki
şeref ve itibarımızı yeniden yükseltecek hem de mensup olduğumuz müşterek
emniyet zümresinin çok nazik bir dakikada manen kuvvetlenmesine ve samimi
tesanütünün artmasına hizmet edecektir.”188
27 Mayıs Darbesi’nin ardından kurulan danışma meclisinde üye olarak görev
alan Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman, bu süreçte Vatan sütunları aracılığıyla
Milli Birlik Komitesi (MBK)’nden övgüyle söz eden pek çok yazı yayımlamıştır.189
Yalman’ın, MBK’nin Batı dünyası ile yeniden güçlü ilişkiler kuracağına inanması,190
186
Vatan, 29 Mayıs 1960, “Kurtuluş Hareketi Nasıl Başarıldı?”.
Vatan, 27 Mayıs 1960, Yalman, Ahmet Emin, “Allah’ın Bugünü de Varmış”.
188
Vatan, 28 Mayıs 1960.
189
Vatan, 30 Mayıs 1960, “Ele Geçen Yaman Fırsat”; 6 Haziran 1960, “Çifte Bayram”; 13 Haziran
1960, “Elimizdeki Tılsım”; 21 Haziran 1960, “Tarihin Huzurundayız”.
190
27 Mayıs Darbesi’ni yapanlar daha ilk gün dış politikayla ilgili olarak şöyle demişlerdir: “... Bütün
ittifaklarımıza ve taahhütlerinize sadıkız. NATO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. CENTO’ya bağlıyız.”
Devrin hükümetinin dış politika konusunda benimsediği ilkeler, Türkiye’nin Batı müttefikleri arasında
özellikle Birleşik Amerika’da memnunluk yaratmıştır (Gönlübol, 1996:323-325).
187
98
Vatan’ın MBK ile beraber olmasına ve askeri harekatı desteklemesine neden
olmuştur.
DP iktidarının devrilerek 27 Mayıs darbesinin gerçekleştirilmesinde,
Amerika’nın etkisi olduğu (Mazıcı 1989:95; Dilipak 1991:123,131) ve bu noktada
bir kısım dönme ve masonların basına hakim olanlarının desteğini aldığı, iddiaları
mevcuttur. Bu görüş dahilinde bakıldığında Ahmet Emin Yalman ve gazetesi Vatan,
iktidara yönelik sert eleştirileri nedeniyle simge olarak gösterilmektedir (Kocabaş
2001:176-177).
2.2.2.
Dış Politika
Vatan’ın DP iktidarı ile karşı karşıya gelişinin temelinde, 1955’ten sonra
ABD ile siyasal alanda yaşanan gerginliğin büyük payı vardır. Nitekim ekonomik
kalkınmasını ABD’den gelecek yardımlara bağlayan iktidarın (Gönlübol 1996:319)
demokrasiye uygun olmayan baskı politikaları, 1955 yılından itibaren ABD’nin
yardımları belli koşullara bağlaması sonucunu doğurmuştur (Oran 2003:560). Bu
bağlamda, iktidarın Amerika’yla sürdürdüğü ilişkilerde kopmaların gerçeklemesi,
gazetenin fikir cephesini idare eden Ahmet Emin Yalman’ın191 Amerikan yanlısı
siyasal çizgisi sebebiyle, Vatan’ın bu süreçte DP iktidarıyla çatışmasını
gerektirmiştir.
Amerika ile ilişkileri eskiden olduğu gibi olumlu bir havada görmek isteyen
Vatan, ilişkilerin sekteye uğramasından DP’yi mesul tutmuştur. Amerika’nın askeri
ve iktisadi yardımına mazhar olabilmek için, ilişkilerin iyileştirilmesi gerekliliği
191
99
“Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi”, s.27.
üzerinde yoğunlaşmış, bu çerçevede ABD’nin Türkiye’ye cephe almasına neden olan
politikalardan vazgeçmesi konusunda DP’yi uyarmıştır.192 Yalman bu konuyla ilgili
şöyle demektedir: “itiraf etmek lazım ki bunlarla bizim aramızda duran kara kedi şu
veya bu yabancı değildir. Bizzat biz kendimiziz. İtibarımızı düzeltmek ve gerek
Amerika ile ve gerek Avrupa ile karşılıklı emniyet ve saygıya dayanır normal
münasebetler kurmak suretiyle dostlarımızın bize el uzatabilmesine engel olan halleri
derhal ve bizzat tasfiyeye uğratmamız lazımdır.”193 Vatan’a göre, Amerika’nın
eskiden olduğu gibi bizi “biricik dost” ve “müttefik” olarak görebilmesi ancak siyasi
ayrılıkları bırakarak dış politikada ABD ile olan işbirliğini milli bir gaye olarak
görmekle mümkündür: “Milli gayelerde hepimiz birleşecek olursak siyasi partileri
ancak milli hedeflerin bir vasıtası haline indirirsek, şahsi ihtirasların ve
kıskançlıkların bayağı cazibesini yenmeye muvaffak olursak, milli itibarımız
dünyanın her köşesinde derhal son derecelere yükselebilir... Amerika’nın yanında en
kuvvetli bir öncü millet manzarası alırız.”194
Son iki yılda Amerika ile ilişkilerin sarsılmasından DP iktidarının
antidemokratik tavırlarını ve hesapsız, programsız iktisadi anlayışını195 gören Ahmet
Emin Yalman, ABD ile ilişkileri eski seyrine döndürmek için yapılması gerekenleri
sıralamaktadır: “Yapılacak şey, Türkiye’de demokrasi ve hürriyetin sarsılmadığı
intibaını yaratan manzarayı süratle değiştirmek, bunların teminat altında olduğuna
muhalif partileri ve müstakil gazeteleri şahit diye gösterebilmek, kuvvetli bir milli
cephe halinde Amerika’nın karşısına çıkmaktır. Üçüncü iş, dördüncü Menderes
192
Vatan, 29 Nisan 1956, “Amerika Bize El Uzatıyor mu?”; 5 Mayıs 1956, “Yeni Bir Çağ
Başlarken”.
193
Vatan, 17 Ocak 1956, “Amerika’dan Bir Müjde”.
194
Vatan, 9 Haziran 1957, “Milli Gayelerin Ön Planda Tutulması”.
195
Vatan, 3 Ağustos 1957, “Değişmez Milli Hedeflerimiz”; 6 Ağustos 1958, Yalman, Ahmet Emin,
“Bize Yardım Arzusu Amerika’da Umumi”.
100
kabinesinin programında vaat edildiği gibi, derlenmek, toplanmak, hesaplı ve kitaplı
bir hale gelmektir... Müspet tedbirlerle Türk-Amerikan anlaşmazlık uçurumu süratle
ortadan kalkabilir.196 Bu noktada Türkiye’de iktidarın yapması gerekenleri,
demokrasiye itibar eden bir ülke sıfatıyla antidemokratik tedbirleri kaldırmak ve
hesaplı bir iktisadi düzene gitmek olarak göstermiştir.197
Bu çerçevede Amerikalı iktisatçı Randall’ın Türkiye’ye gelme arifesinde,
Menderes’in iktisadi ve mali alanda yeni tedbirler alınacağını belirtmesi gazetede
büyük memnunlukla karşılanmış,198 ancak ABD’nin Randall aracılığıyla Türkiye’ye
ikazları karşısında Vatan gazetesi başyazısında, Demokrat Parti hükümetine
yüklenmiştir: “Gerek bu teminat gerek 1954 seçiminden sonra seri halinde yapılan
hataların düzeltilmesine dair dördüncü Menderes kabinesinin teşkili sırasında Türk
milletine karşı girişilen sarih taahhütler tutulsaydı, bizim için yeni çığırlar açılacağı,
memleketin hür alemde yeni imkanlara, kendi aramızda huzura, ahenge kavuşacağı
muhakkaktı. Ne yazık ki böyle olmadı.”199
ABD’nin geliştirdiği programlara Türkiye’nin yanaşmaması, ABD’nin
rahatsızlık duymasına neden olmuş (Oran 1970:81) ve mali yardım belli koşullara
bağlanmıştır.
Yalnızca ABD’ye bağlılık ve bağımlılık göstererek, aradaki uluslararası
gelişmeleri izlemeyip kendini sınırlayan DP dönemi Türk dış politikası, siyasal ve
196
Vatan, 18 Ağustos 1957, “Bir Anlaşmazlık Uçurumu”.
Vatan, 13 Ağustos 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Kabustan Hep Beraber Uyanalım”; 26 Aralık
1956, Yalman, Ahmet Emin, “Ortadoğu’nun İçyüzü: İdeal Bir Siyasetin Esasları”.
198
Vatan, 31 Ocak 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Yeni İktisadi ve Mali Tedbirlerin Akisleri”;
31 Ocak 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Tedavi Tedbirleri”.
199
Vatan, 4 Mayıs 1956, “Randall’ın İkazları”.
197
101
özellikle ekonomik çıkarlar sağlamak ümidiyle Sovyetler Birliği’ne yönelmiştir.
Nitekim 1958 yılında Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında başlayan ikili görüşmeler
(Gönlübol 1996:408), 12 Nisan 1960’ta Başbakan Menderes’in Temmuz ayında
Sovyetler Birliği’ni resmen ziyaret edeceğini bildiren bir Türk-Sovyet ortak
bildirisinin yayımlanmasına kadar varmıştır. Bu süreç Vatan’ın, hükümeti komünist
tehlikeye karşı sıklıkla uyardığı ve “şuursuz” olarak nitelediği politikalarını
eleştirdiği bir dönem olmuştur. Türkiye ile Sovyetler arasında iktisadi alanda bir
işbirliği, Yalman tarafından hür dünya ile aramızı açmanın bir vasıtası olarak
görülmüştür. “Rus emperyalizmin yemleri bize haramdır” diyen Yalman yazısında
şöyle devam eder: “... Dizginsiz ve hesapsız bir yatırım hevesi karşısında hür dünya
muslukları tıkanınca, Moskof yemlerine kapılmak tehlikesi baş göstermiştir.
Rivayetlerin yanlış çıkmasını candan dileriz. Türk-Amerikan işbirliği, hür dünyanın
selametinin en mükemmel teminatını teşkil eder. Amerika’nın ve hür milletlerin
emniyeti, en tesirli, en az külfetli bir şekilde Türk topraklarında müdafaa kabul eder.
Bizimle Amerika ve hür dünya arasında hiçbir nevi uçurum açılmamalıdır... Buna
kapılırsak hem mali ve iktisadi netice sıfır olur, hem de hiç istemeden bir takım
yeraltı akıntılarına sürüklenmek tehlikesine düşeriz. Bizi hür dünyaya bağlayan
köprüler birer birer yıkılır.”200
Gazete bu süreçte anti-komünist yayın siyasetini devam ettirmiş, Soğuk
Savaş’ın iki blok anlayışının sürekli bir propagandasını yapmıştır.
200
Vatan, 6 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Tehlike Var, Sakınalım!”.
102
Sovyetler Birliği ve komünizm aleyhine yazı dizileri yayımlayan Vatan201,
Ortadoğu’nun komünizm tehdidi altında olduğunu vurgularken, başyazar Yalman
iktidarı komünizme karşı cephe oluşturarak,202 ABD ile olumlu ilişkiler kurmaya
çağırmıştır. Bu çerçevede Sovyetler Birliği’yle girişilen Soğuk Savaş’ın doruk
noktalarından birini simgeleyen Eisenhower Doktrini’ni (Oran 2003:566) “hür
insanlığın komünist şer kuvvetlerine karşı en büyük zaferi”203 diye nitelemiştir.204
Türkiye’nin Balkanlar ve Ortadoğu’daki konumunun şekillenmesinde önemli
ölçüde belirleyici olan, Türkiye’nin Soğuk Savaş sırasındaki Batı bloku üyeliği
olmuştur. Bu çerçevede Sovyet Blokunu NATO modeline göre bölgesel ittifaklarla
kuşatma yönünde Ortadoğu’daki ilk Amerikan girişimi, 1951-1952’de Türkiye ile
Mısır’ı bir araya getirmek olmuş ancak bu başarıya ulaşamamıştır. Zira Türkiye’nin
İsrail-Filistin çatışmasındaki tavrı yüzünden Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki
ilişkiler gergindir (Zürcher, 1999:342). Çünkü Türkiye ilk başta Arap ülkelerini
desteklemişse de Amerika-İsrail ilişkilerinin 1949’dan itibaren sıcaklaşmasıyla
birlikte Türkiye de konumunu değiştirerek, İsrail’i diplomatik olarak tanımıştır.
Ahmet Emin Yalman ise Türk-Mısır dostluk ve işbirliğinin sağlanamamasının
sorumluluğunu, Türk-İsrail ilişkisinin gereklerinde değil, bizzat Mısır hükümetinde
aramaktadır. Vatan’daki başyazısında şöyle demektedir: “Türkiye işin başlangıcında
yeni Mısır hükümetini çok sevgi ve alakayla karşılamış, bir Türk-Mısır dostluğunu
201
Vatan, 27 Şubat 1956, “Gözlerimizde Perde”; 19 Mart 1956, “Komünizm Karşısında Biz”; 18-21
Haziran 1956, “Türk Tarihinde Rus Tehdidi”; 5-8 Temmuz 1956, “Rus Komünizmi Nereye
Gidiyor?”; 9-17 Temmuz 1956, “Stalin Çarların Hafiyesi”; 16 Şubat 1957, “Rusya Nereye Gidiyor?”;
15 Temmuz 1957, “Komünist Alemde Çözülmeler”; 15 Temmuz 1957, “Rusya’daki Son Çözülme”.
202
Vatan, 6 Eylül 1958, “Menderes’e Açık Mektup”; 15 Eylül 1958, “Sayın Menderes’e İkinci Açık
Mektup, Komünizme Karşı Bekçilik Davasına Dair”.
203
Vatan, 8 Mart 1957, “Eisenhower Hızır Rolünde”.
204
Vatan, 7 Ocak 1957, “Eisenhower Doktrini”; 12 Ocak 1957, “Eisenhower’ın Görür Gözleri”; 16
Şubat 1957, “Yeni Bir Ufuk Açılıyor”.
103
ve işbirliğini Ortadoğu’nun esaslı bir istikrar unsuru haline koyabilmek için her
fedakarlığı göstermiştir. Mısır ise, İslam aleminde ve Ortadoğu’da bir birlik
hareketinin desteği olacak yerde kendi hodgamlığı ve azameti hesabına bir ikilik ve
nifak unsuru olmayı tercih etmiştir.”205
Yalman’a göre Mısır macera peşinde koşarak Moskova’nın istediği yönde
ilerlemektedir206. Aynı yazının devamı bunu açıklar mahiyettedir: “Bugünkü dünya
şartları bakımından küçük bir memleketin macera siyasetinin muhakkak olan
neticesi, o memleketin kısa bir müddet kendisini aldattıktan sonra Moskova’nın
zavallı ve aciz bir peyki haline düşmesidir... Mısır’ın macera heveslerinin kurbanı
olması ve Moskova’nın emir kulu haline yuvarlanması kendisi hesabına da, bütün
hür dünya, İslam alemi ve Ortadoğu hesabına da cidden yazık olur”.
1955 sonrasında Mısır, Doğu Blokuyla yakınlaşmayı sürdürmüştür (Oran,
2003:627). 15 Temmuz 1956’da ABD Mısır’a Assuan Barajının yapımı için söz
verdiği yardımı yapamayacağını bildirmiş, bunun üzerine Mısır’ın tepkisi sert
olmuştur.
Mısır,
26
Temmuz
1956’da
Süveyş
Kanalını
millileştirdiğini
açıklamıştır207. Mısır’ın açıklamasında üç gün sonra ABD, İngiltere ve Fransa 16
Ağustos’ta Londra’da bir konferans toplanması kararını almış, Türkiye konferans
boyunca batılı devletlerle birlikte davranmıştır (Oran, 2003:628).
Vatan gazetesi Mısır’ın Süveyş Kanalı’na yönelik bu tavrını eleştiren pek çok
yazı yayımlamış, Abdül Nasır’ın bir Hitler, bir Mussolini rolü oynamaya
205
Vatan, 26 Temmuz 1956, “Zararlı Macera Rüyaları”.
Vatan, 4 Ağustos 1956, “Ya Malını Ya Canını”; 7 Ağustos 1956, “Bozuk Bir Nizam”.
207
Mısır Başkanı Cemal Abdül Nasır’ın, Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesine ilişkin; “artık
Amerika’nın vereceği 70 milyona ihtiyacımız kalmadı. Şimdi 500 milyon dolar kazanacağız” yönlü
demeci için bkz. Vatan, 27 Temmuz 1956.
206
104
heveslendiğini yazmıştır: “Karşımızda kudret ve ihtirasın tesiri altında çileden
çıkmış, pusulasını şaşırmış, Moskova’nın ayağına düşmeye hazırlanmış bir seri
diktatöründen başka bir şey görmüyoruz”208
Mısır’ın geleceğinin Batı’ya bağlı olduğu, hür dünyaya dirsek çevirerek
menfaat elde edemeyeceği yönlü yazılarında Vatan, aksi bir durumda Batı
devletlerinin İsrail’i destekleyecekleri tehdidini kullanmıştır: “Batı müşterek emniyet
sistemi dünyanın en mühim bir geçit yerinin düşman ellerde olmasına razı
olmayacak, tedbir alma ihtiyacını duyacaktır. Mısır diktatörü hesapsızca hareketiyle
İsrail için yeni bir gün doğmasına sebep olacak, tarafsızlıklarını şimdiye kadar daha
ziyade Mısır’ın ve onun etrafındaki Arap grubunun lehine olarak ayarlayan Batı
devletleri ister istemez İsrail’i desteklemeye mecbur kalacaklardır.”209
1956 Süveyş bunalımını “harici itibarımızı eskisinden de daha sağlam bir
hale” getirmek için “ayağımıza gelen bir fırsat” olarak gören Vatan210, Irak,
Pakistan, Yunanistan ve İspanya’nın Mısır’ı desteklemelerini, Mısır’ın açtığı Arap
emperyalizminin Moskova’nın işine yarayacağını göz ardı etmeleri nedeniyle,
endişeyle karşılamıştır211. Buna karşın gazete İngiltere ve Fransa’nın Süveyş’e
müdahalesini “bir kurtuluş hareketi” olarak karşılamıştır. Ahmet Emin’e göre
mevzuu İsrail’i sevip sevmemek, Mısır’ın ve Arapların bulunduğu cepheye
Müslümanlık bağıyla bağlı olmak değildir212. Çünkü “karşımızdaki bir Müslüman
memleketi değil, sadece kızıl maskesiyle Moskofluk ve onun icra aleti haline düşmek
208
Vatan, 28 Temmuz 1956, “Kopan Kıyamet”.
Vatan, 31 Temmu 1956, “Yırtıcı Kuş”.
210
Vatan, 1 Ağustos 1956.
211
Vatan, 14 Ağustos 1956, “Yeni Bloklar Kurulurken”; 29 Ağustos 1956, “Milletlerarası Ahlak
Buhranı”; 18 Eylül 1956, “Pakistan’ın Yolu Nereye”; 19 Eylül 1956, “Hedeflerin Hedefi: İstikrar”.
212
Vatan, 13 Kasım 1956, “Tesanüt Beklemeye Hakları Var Mı?”.
209
105
istidadını gösteren emperyalist Yunanlılıktır”213. Bu bağlamda Vatan, Batılı
ülkelerin müdahalesini komünizmle mücadele olarak görmüş, Sovyet Blokuna karşı
girişilmiş bir hareket olarak değerlendirdiği için desteklemiştir. Nitekim Vatan,
içinde bulunulan süreç boyunca Mısır’ın Süveyş’i işgalinde Sovyet komünizminin
bir çıkarı olduğunu savunmuştur: “Sovyetlerin Arap memleketlerini içten
fethetmekle ne dereceye kadar ileri gittiklerini kavramaya çalışalım. O zaman
Süveyş’in işgal edilmesini insanlık hesabına bir kurtuluş hareketi olarak karşılamak,
kendi bekamız, bölgenin selameti ve hür dünyanın varlığı hesabına sevinmek,
Süveyş’in bizim tarafın eline geçmesini candan alkışlamak ihtiyacını duyarız”214 Bu
bakış açısını o dönem Türk dış politikasında da görmek mümkündür. Nitekim
Türkiye savaş sırasında ilginç bir tutum sergilemiş, İngiltere ve Fransa’nın saldırısını
uluslar arası hukukun ihlali olarak değerlendirmekle birlikte olayların sorumlusu
olarak Mısır’ı göstermiş, bu olay dolayısıyla SSCB’nin yarar sağladığını
vurgulamıştır (Oran, 2003:628-629).
Gazete Amerika’nın bu işgali er geç destekleyeceğini uman yazılara da
sütunlarında yer vermiştir215. Nitekim ABD, İsrail, Fransa ve İngiltere’nin bu
eylemini “Batılıların bölgedeki çıkarlarını tehlikeye sokabilecek sorumsuz ve modası
geçmiş bir sömürgecilik eylemi olarak” (Zürcher, 1999:343) görmüş ve geri
çekilmeye zorlamıştır.
Vatan gazetesi bundan sonraki süreçte, özellikle 1956 yılının Aralık ayı
boyunca, Türkiye’nin Arap dünyası ile elele vererek komünizme karşı gelmesinin
213
Vatan, 1 Kasım 1956, “Önlenen Büyük Facia”.
A.g.y.
215
Vatan, 2 Kasım 1956, “Tedbir Müspettir”; 4 Kasım 1956, “Fırsat Bu Fırsattır”; 8 Kasım 1956,
“Kasırgadan Sonra”.
214
106
gerekliliğini vurgulamış, hükümete Ortadoğu ile ilişkileri kuvvetlendirecek bir dış
politika önermiştir216.
2.2.3.
İktisadi Alan
Vatan’ın DP iktidarına muhalefetinin bir başka noktasını iktisadi alan
oluşturmuştur. Sıcak savaşın hemen ardından gelen soğuk savaş döneminde Türkiye,
tercihini liberal ekonomiden yana kullanmıştır. Bu süreçte CHP, devletçi politikaları
bütün olarak reddetmemekle beraber, karma ekonomi kavramıyla devletçilik
yaklaşımını
ılımlılaştırmaya
çalışmıştır.
DP
ise,
ekonomik
alandaki
tüm
aksaklıkların, yoksullukların, geriliğin nedeni olarak devletçiliği görmüş ve özel
girişimi destekleyen liberal bir iktisadi düşüncenin önderliğini yapmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi idaresindeki tek-parti iktidarına demokratikleşme ve
ekonomik ve siyasal liberalizasyon isteğiyle karşı duran Vatan gazetesi, bu istekleri
gerçekleştirebilecek yeni güç olarak DP’yi görmüştür.
Bu çerçevede DP’nin özel girişime sıcak bakan, yabancı sermayenin ülkeye
girişi önündeki engelleri kaldıran, ABD yardımları, IMF ve Dünya Bankası gibi
kuruluşların önerileriyle 1950’li yılların ikinci yarısına kadar liberal ekonomiyi
güçlendiren politikaları, liberal çizgideki Vatan’ı, DP iktidarıyla birlik olmaya
yöneltmiştir. Ahmet Emin Yalman’ın liberal ve Anglo-Sakson siyasal çizgisine
216
Vatan, 7 Aralık 1956, “Arap Dünyası ile Elele Komünizme Karşı Konulabilir”; 7 Aralık 1956,
“Ortadoğu’ya Asıl Tehlike Moskova’dan Geliyor”; 7-11-14-18-20-23-27 Aralık 1956, “Ortadoğunu
İçyüzü” yazı dizisi.
107
cevap verebildiği sürece iktidarı destekleyen Vatan, iktidarın 1955’ten sonra
ekonomi anlayışını değiştirmesiyle DP’yi eleştirilere başlamıştır.217
Vatan’ın eleştirilerinde yoğunlaştığı nokta, Amerika nezdinde itibarımızın
asgari düzeye düşmesi ve kredi imkanının kalmaması olmuştur.218 “… Dünya
piyasasında sözümüzün değeri kalmamıştır. Bizim için her türlü kredi kapıları
kapanmıştır. Amerika ve Avrupa memleketleriyle olan muamelemiz asgari hadde
inmiştir… Ticari ve mali itibarımızda açılan rahne bizi yalnız iktisaden bağlamakla
kalmıyor, milletlerarası itibarımızı, mevkiimizi her bakımdan sarsıyor. Her mana ile
tehlikedeyiz.”219 Nitekim ekonomik darboğazdan kurtulmak için Amerikan yardımını
gerekli gören hükümet, 1955’ten itibaren başvurduğu ABD makamlarının, öncelikle
Türk ekonomisini istikrara kavuşturucu önlemler alınması koşullarıyla karşılaşmıştır
(Oran 2003:560). İktidarın bu koşulları gerçekleştirmeye yanaşmaması nedeniyle
ilişkiler kesilmiş, bu da Ahmet Emin Yalman’ın, Vatan gazetesinde iktisadi yönden
hükümeti eleştiren bir çok yazı yazmasına sebep olmuştur.
Bu eleştiri yazılarında, DP’nin liberal ekonomiden sapan politikaları hedef
tutulmuş, iktisadi zorluğu aşarak Batı’dan dış yardım alabilmek için yabancı
uzmanlardan yararlanmak gerekli görülmüştür.220 “Bizim hükümetten beklediğimiz
hareket tarzı, ihtisasa dayanan açık ve derli toplu iktisadi gidişe sarılarak dahilde ve
hariçte güven ve istikrar yaratmağa çalışmaktır… Öyle dileriz ki hükümet, her türlü
217
Vatan, 10 Ağustos 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Buhranımıza Çare: Ne Beyaz Ne Kara”;
22 Haziran 1957, “Pembe ile Kara 4.Menderes Kabinesinin Yerine Gelmeyen Vaatleri”.
218
Vatan, 6 Ocak 1957, Yalman, Ahmet Emin, “İktisadi Siyasetimizi Gözden Geçirsek”.
219
Vatan, 27 Nisan 1956, Yalman, Ahmet Emin, “Hakikatten Korkmayalım”.
220
Vatan, 5 Temmuz 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Asıl Ana Dava”; 9 Ekim 1957, “Enflasyon”.
108
danışmalardan kaçmak, ihtisastan ve programlı çalışmalardan korkmak huyunu artık
bırakır.”221
Vatan’ın bu türden eleştirileri cevapsız kalmamış, iktidar adına cevaplar
hükümetin sanayi bakanı Samet Ağaoğlu tarafından verilmiştir. 1957 yılının Haziran
ayından itibaren Ağaoğlu’nun tekziplerini yayımlamak durumunda kalan gazete,
Yalman ile Ağaoğlu’nun karşılıklı atışmalarını başyazı olarak yayımlamıştır.222
11 Ağustos 1957 tarihli Vatan’da, “Kim Engel Oluyor” başlıklı ve Ahmet
Emin Yalman imzalı başmakalede, iktidarın takip ettiği iktisadi politika hakkında
şöyle denilmektedir: “İktidar memleketin umumi iktisadi menfaatlerinin zararına
olarak bölgelere taviz üzerine taviz vermek gibi yıkıcı bir sisteme sarıldı.
Yatırımlarda hesap, müspet randıman değil, yalnız gösteriş arandı. Bir cüziye yayıldı
ve dağıldı. Memleketin nihayet mahdut olan imkanları felce uğradı, memleket şu
veya bu yedek parça veya ham malzeme noksanı yüzünden ancak pek düşkün bir
randımanla işleyen fabrikalarla doldu.”
Vatan, 1950’li yılların ortalarından itibaren plansız, programsız ve hesapsız
olarak tanımladığı DP’nin iktisadi politikasını, Batı ile bağları kestiği ölçüde
eleştirmiştir. Yalman’a göre; “Batı’nın bize yardım edebilmesi ancak dış kredi ve
itibarımızı kazanmak için bunların üzerine titremekle, yabancı sermayeyi çekmek
221
Vatan, 25 Şubat 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Akıl Ermez Bir Muamma”.
Vatan, 8 Haziran 1957, Yalman, Ahmet Emin, ",Kredinin İcaplarını Hiçe Saymanın Cezasını
Çekiyoruz”; 14 Ağustos 1957, Ağaoğlu, Samet, “Yalman Gaflet İçinde”; 17 Ağustos 1957, Yalman,
Ahmet Emin, "Ağaoğlu’na Cevap”; 23 Ağustos 1957, Ağaoğlu, Samet, “Yalman Hakikatleri
Örtemez”; 25 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Şifa Niyetine Acı İlaç”; 28 Ağustos 1957,
Yalman, Ahmet Emin, "Tedaviye İhtiyaç Var”; 3 Eylül 1957, Ağaoğlu, Samet, “Ahmet Emin Bey
Hakikatlerden Korkuyor”; 8 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Pembe Gözlüğün Kerametleri”;
10 Eylül 1957, Yalman, Ahmet Emin, "Hakikatlerden Ürken Kim?”; 11 Eylül 1957, Yalman, Ahmet
Emin, "Zararın Neresinden Dönülse Kardır”.
222
109
için her şeyi yapmakla mümkündür.”223 Ancak DP iktidarının, Batı’nın güvenini
kazanacak iktisadi düzenlemelere yanaşmaması, iç ve dış politikada olduğu gibi
iktisadi alanda da “Amerikan ekseninin dışına çıkma işaretleri göstermesi”224
Vatan’ın DP iktidarı aleyhine dönmesine neden olmuştur.
Zira 1958 yılından itibaren DP’nin Sovyetler’e meyletmesi, ABD’yle ilişkileri
geliştirmek için sürekli olarak soğuk savaş ideolojisini körükleyerek anti-komünist
yayının takipçiliğini yapmış olan Vatan’ı, DP iktidarı ile karşı karşıya getiren temel
nedenlerden olmuştur.
Ahmet Emin Yalman’ın “Demirperdenin İktisadi Öksesindeyiz” başlığıyla
çıkan yazısında şöyle denilmektedir: “Siyasi bakımdan basiretimize diyecek yok.
Demirperdenin her oyununu iptidadan seziyoruz, her birini önlüyoruz ve çok şükür
vaziyete hakim kalıyoruz. Fakat iktisadi bakımdan basiretimiz tamamıyla
bağlanmıştır.
Demirperde
memleketlerinin
öksesine
sımsıkı
yakalanmış
bulunuyoruz… Bugün komünist alemi aynı oyunla bizi kıskıvrak yakalamıştır. Bu
şekilde onların zebunu olmak bize yakışmaz. Oyundan kurtulmamız lazımdır ve
mümkündür.”225
2.3. MUHALEFETİN SONUÇLARI
Vatan, demokrasiye geçişin ara dönemi 1945-1950’de, “inhisarcı vasilik
idaresi”226 olarak nitelediği CHP yönetimine karşı, kuruluş aşamasından itibaren
beraber olduğu DP’ye destek vermiştir. 1950 seçimleri DP için olduğu kadar,
223
Vatan, 26 Ağustos 1957, Yalman, Ahmet Emin, “Bir Program Taslağı”.
Bu dönme ve masonların DP iktidarı aleyhine olmalarının bir nedeni olarak tanımlanırken, Ahmet
Emin Yalman bir simge olarak gösterilmiştir (Kocabaş, 2001:173-177).
225
Vatan, 19 Şubat 1957.
226
Vatan, “Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi” adlı yayını s.24-26.
224
110
yapmacık demokrasiyle itham ettiği Halk Partisi dönemini sona erdirmesi
bakımından Vatan için de, büyük zafer olmuştur. Ancak 1950’li yılların ortalarına
kadar desteklediği DP’nin karşısına, 1955’ten sonra muhalefetin sesi olarak çıkması,
genel olarak iktidarın basınla arasının açık olduğu bir süreçte,227 Vatan ile iktidar
arasında bir çatışmayı doğurmuştur. Gazete, DP’ye karşı oluşunu şöyle açıklar:
“Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Vatan, iyi hareketlerini candan desteklemiş
fakat taahhütlerine uygun görünmeyen siyasi sulhü tehdit eden 14 Mayıs milli
zaferimizden istifade etmemize engel olan hareketlerini şahsi dostluğa bakmadan, en
açık ve şiddetli bir lisanla tenkit etmekten geri kalmamıştır.”228
Vatan, iktidara karşı geldikçe ilanları kesilmiş, kağıt gereksinimleri
karşılanmamıştır. 1958 yılı ortalarında kağıtsızlık sebebiyle ekonomik olarak
zorlanan gazete bir süre tek sayfa halinde çıkmıştır.
Vatan’ın iktidarla bu çatışması, her iki tarafın da birbirini komünistlikle
suçlamasına kadar varmıştır. Vatan, “solculuk hastalığının şifa kabul etmez
müptelası” diye tanımladığı Burhan Belge’nin DP’nin basın politikasını idare
ettiğini, Şevket Süreyya Aydemir’in ise DP muhiti içine sokulduğunu söylemiş, buna
karşın iktidarın da kendisini, komünistleri korumakla itham etmesine engel
olamamıştır. İstanbul Ekspres, Vatan’ın bir dönem komünist Nazım Hikmet’i
koruyup kolladığını yazmış, Vatan’ı, vatan hainleri ve müseccel komünistleri
kadrosunda barındırmakla suçlamıştır.229
227
Nitekim 27 Mayıs Darbesi’ni yapan subaylara dahil olan Orhan Erkanlı “biz gazeteleri okuyarak
darbe yaptık” demiştir (Erkanlı, 1972:32).
228
Vatan, “Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi” adlı yayını s.29-30.
229
Vatan, 10 Eylül 1958, Yalman, Ahmet Emin, “Şifrenin Anahtarı”; 12 Eylül 1958, “İstanbul
Ekspres Yalan Söylüyor”; 14 Eylül 1958, “Ekspres Gazetesinin Hezeyanlarına Kısa Bir Cevap”;
Ş.S.Aydemir’in tekzibi için bkz. 20 Eylül 1958, “İnkılabın Emrinde”.
111
Vatan ile iktidarın arasının kesin olarak açılması ise, Pulliam olayıyla
gerçekleşmiştir. Amerika’da Indianapolis ve Arizona Republic gazetelerini çıkaran
Eugene Pulliam, 1958 yılının ortalarında Türkiye’ye gelmiş ve başbakan Menderesle
röportaj yapmak istemiştir. Ancak kendisine zaman ayrılmaması ve Menderesle
görüşememesi üzerine Pulliam, Türkiye’deki gidişin tehlikeleri üzerine Amerika’da
72 gazetede yayımlanan eleştiri yazıları yazmıştır. Bu yazılarda, Türkiye’de 1957
seçimlerinden sonra hüküm süren kin ve nefret havasından, basına yapılan
baskılardan bahsedilmiştir. Vatan, bu yazıların çevirilerini yayımlamış ve bu aleyhte
duruma sebep olması nedeniyle iktidara eleştirilerini yoğunlaştırmıştır.
Vatan, Belge ve Aydemir’e yönelik olarak 10 Eylül 1958 tarihli sayısında
yayımlanan Ahmet Emin Yalman imzalı yazı, Pulliam davası ve Tunç Yalman’ın,
Muhsin Ertuğrul’un görevden alınmasıyla ilgili yazıları nedeniyle ardı ardına
cezalara uğramıştır.
Bu süreçte Vatan, 16 Aralık 1959’dan 16 Ocak 1960’a kadar bir ay süreyle
kapatılmış, başyazar Ahmet Emin Yalman ve yazı işleri müdürlerinden Selami
Akpınar hapis cezalarına çarptırılmışlardır.230
Bir aylık bir kapatma süresi, Vatan’ın kuruluşundan bu yana karşılaştığı pek
çok yayın yasağıyla ve aldığı kapatma cezalarıyla kıyaslandığında ağır bir yaptırım
olarak gözükmemekle beraber, gazete Demokrat Parti’ye muhalefet etmenin bedelini
ağır ödemiştir. Nitekim eleştirilerinin karşılığında iktidarın ekonomik olarak
baskısıyla karşılaşan Vatan gazetesi, bir dönem sonra 80’den çok ortağı olan ve zor
230
Bkz. Vatan, 31 Mayıs 1959; 26 Kasım 1959; 16 Nisan 1960; 7-8 Mart 1960.
112
yönetilen bir sürece girmiştir. Muhalefet ettiği DP’nin, 27 Mayıs’ta devrilmesine
rağmen karşı karşıya olduğu güçlüğü yenemeyen Vatan, 1960’ın ikinci yarısında
Ahmet Emin Yalman’ın kendi gazetesinden ayrılmak zorunda kalmasıyla eski
kimliğinden bambaşka bir yapılanma göstermiştir.
113
SONUÇ
Vatan gazetesi, siyasal mücadelenin verilişinde, gazetenin oynadığı etkin
rolün Türk siyasal ve basın tarihindeki örneklerinden birini teşkil etmiştir. Vatan’ın
kuruluşundan itibaren sahip olduğu Batıcı ve liberal kimlik, bu çizgiden farklı
politikalar üreten siyasal iktidarla Vatan’ın mücadele etmesini gerektirmiştir.
Bu anlamda Demokrat Parti’nin 1950 ile 1960 yılları arası on yıllık iktidar
devresi, Vatan’ın bu kimlik dahilinde siyasal iktidarla ilişkisini belirlediği bir zaman
dilimi olmuştur. Bu durum Vatan’ın, Demokrat Parti’nin kurulması ile başlayıp
1950’li yılların ortalarına dek sürecek olan Demokratlara desteğinin nedenini
oluşturmuştur. Bu çerçevede Vatan’ı Demokrat Parti ile beraber hareket etmeye sevk
eden, DP hareketinin geçmişe dayalı kökü ile Vatan çizgisinin örtüşmesi olmuştur.
Nitekim Demokrat Parti’nin hareketinin köklerini Genç Türkler’in 1902
yılındaki kongresine kadar dayandırmak bu beraberliği açıklamaya yetecektir. Genç
Türkler’in 1902’deki bu kongresi güçlü bir merkezi otorite ile daha liberal bir
yönetim biçimini ifade eden adem-i merkeziyet düşüncelerinin ortaya atıldığı bir
görüş ayrılığına sahne olmuştur. Merkeziyetçi eğilimi savunanları Ahmet Rıza’nın
liderliğini üstlendiği İttihat ve Terakki, diğerini ise liderliğini Prens Sabahattin’in
yaptığı grup oluşturmuştur. Bu bağlamda, CHP iktidarını İttihat ve Terakki
doğrultusuna koyabileceğimiz gibi Demokrat Parti’yi de liberal çizginin ağır bastığı
grubun bir devamı olarak görmek mümkündür.
Bu durum Vatan’ın, Ahmet Emin Yalman’ın benimsemiş olduğu Prens
Sabahattinci görüşler çerçevesinde yayın çizgisini gerçekleştirecek bir siyasi güç
olarak DP’yi görmesine neden olmuştur. Vatan’ın Prens Sabahattinci çizgiyle
örtüşen, Batılı ölçülerde bir demokrasi ve iktisadi alanda liberalleşme istekleri ile
Sovyet karşıtı tutumu, onu DP’ye yaklaştırırken, İttihat ve Terakki çizgisinin bir
uzantısı olarak niteleyebileceğimiz CHP’den uzak kalmasını doğurmuştur.
Vatan,
egemen
çizgileri
liberalizm,
özel
girişimcilik
ve
bunları
gerçekleştirmek için model olarak Batı (ABD)’yı seçmiş olan Demokrat Parti’nin
destekleyicisi olmuştur. Ülkenin kalkınmasını liberal ekonomi politikalarında
görerek, Amerika’nın siyasal ve ekonomik yardımlarının gerekliliği vurgusunu yapan
Vatan, DP’nin ekonomik yardım amacıyla ABD’ye yönelen tutumuna taraftar
olmuştur.
Vatan,
Türkiye’nin
gelişmesinin
temellerini
Batıda
ve
dolayısıyla
Amerika’da görmüş ve Amerika’yla bütünleşmenin zaruretini vurgulamıştır. Batı
uygarlığının evrenselliğini ileri sürerek Batı zihniyeti, Batı ölçüleri, Batı iş görme
usulleri ve Batı ilişki tarzının Türkiye’de yerleşmesini istemiş, siyasal, toplumsal ve
ekonomik alanlarda liberalliğin Türkiye’de uygulanması için ciddi bir yayın hamlesi
gütmüştür. Aynı bakış açısıyla çok partili yaşam, serbest seçim, özgürlükler ve
çoğulculuk, Batılı bir ülke sayılabilmemiz ve böylelikle Sovyet komünizminden
korunabilmemiz için, Vatan tarafından gerekli görülmüştür.
Bu amaçla Batılı ölçülerde görmek istediği demokrasinin; iktidarın adalet,
basın, üniversite vb. alanlarda uyguladığı baskı politikalarıyla tehlikeye düşmesi,
genelde Batı, özelde ise Amerika nezdindeki saygınlığımızı ortadan kaldıracağı
endişesiyle önceleri taraftar olduğu iktidara muhalefetini gerektirmiştir.
115
Vatan, Batılılaşmanın bir ivmesi olarak siyasal partileri önemsemiş, iktidarın
muhalefeti susturmaya yönelik politikalarına cephe almıştır. Buna karşın, bizi Batı
dünyasından uzaklaştıracak tehlike olarak gördüğü gerililik ve irticaa verdiği destek
çerçevesinde bir siyasi partinin kapatılması, kendisiyle aynı bakış açısında gördüğü
hükümetin bu icraatını onaylamasını doğurmuştur.
Vatan, Batılı anlamda bir demokrasinin bütün kurumları ile birlikte
yerleşmesi yolunda yayın yapmıştır. Bunu gerçekleştirmek adına sürekli olarak
Soğuk Savaşın dünyayı ikiye bölen blok politikasını vurgulamış, bir yanda hür
dünyayı yüceltirken, diğer yanda her olumsuzluğu komünizmde aramıştır.
Vatan benimsemiş olduğu bu yayın politikası dahilinde, iktidarı Batı ile güçlü
ilişkiler kurulmasını sağlayacak icraatları gerçekleştirdiği ölçüde desteklemiştir.
Ancak iktidardaki DP’nin Vatan’ın özleyişlerinden uzaklaşıp demokrasiyi ve liberal
ekonomiyi önemsemediği süreç, Vatan’ın da iktidarın politikalarına sert eleştiriler
getirerek muhalefete başladığı evre olmuştur.
116
ÖZET
Toplumsal ve siyasal olayların incelenmesinde önemli bir kaynak teşkil eden
gazete, kamuoyu yaratan ve onu yönlendiren işlevleriyle, siyasal mücadelenin
verildiği alanlardan birini oluşturur. Gazetenin bu etkin yapısı, onu tek parti
döneminde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına karşı muhalefetin gerçekleştirildiği
teme alanlardan biri kılarken, yoğun şekilde desteklediği muhalefetteki Demokrat
Parti’nin iktidar olma mücadelesinde de önemli bir konuma oturtur. Bu çerçevede
Türk siyasal yaşamının önemli bir kesitini oluşturan Demokrat Parti’nin 1950
yılından başlayarak 1960 yılı ortalarına kadar süren 10 yıllık siyasal serüveni
sürecinde, Vatan gazetesi önemli bir konuma sahiptir.
Vatan’ın siyasal iktidarla ilişkilerinde temel belirleyici, iktidarın Türkiye'yi
Batı ülkeleriyle beraber kılacak politikaları olmuş, bu bağlamda Vatan gazetesi,
Demokrat Parti iktidarını Batı’yla özelde ise ABD ile varolan ilişkileri geliştirecek
bir siyasal güç olarak gördüğü sürece desteklemiştir. Ancak özellikle 1950’li yılların
ortalarından itibaren iktidarın ortaya koyduğu politikaların Vatan tarafından ülkeyi
Batı dünyasından uzaklaştıracak tehlikeler olarak değerlendirilmesi, Vatan’ın
Demokrat Parti’ye verdiği desteğe son vererek, muhalefete başladığı evre olmuştur.
Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1950 ile 1960 yılları arası süreç
dahilindeki Vatan gazetesi sayılarının incelenerek, siyasal iktidarla ilişkilerinin
ortaya koyulduğu bu çalışmada, Vatan’ın Demokrat Parti iktidarına desteği ve
muhalefeti bu çerçevede ele alınmıştır.
ABSTRACT
Newspapers, which constitute an important source on investigation of social
and political events with functions to create and direct public opinion, form one of
the fields for political struggle. This effective structure of the newspaper causes it to
be one of the basic fields for opposition against Republic Society Party ruling in the
one party period, and puts the opposition Democratic Party which they supported
intensely in a key position during power struggle. In this framework, during 10 years
long political adventure of Democratic Party beginning from 1950 through mid 60s
which constitutes a significant fraction of Turkish political life “Vatan”, had a vital
position.
The main determinant in the relationship of “Vatan” with the political power
is the policies of the ruling party that will keep Turkey in line with the west
countries. In this context “Vatan” supported the ruling of Democratic Party as long
as they accepted the party as a political power that can develop the existing
relationships with the west countries, especially USA. However, especially after the
mid 50s “Vatan” accepted the policies followed by the power party as a thread that
will take apart the country from west countries and ended the support for the
Democratic Party and began the period of opposition.
In this study, which investigates the volumes of “Vatan” during the years
1950 – 1960 under the power of the Democratic Party and maintains the relationships
of the newspaper with the political power, the support and opposition of “Vatan” to
Democratic Party is examined.
KAYNAKÇA
Ahmad, Feroz, Modern Türkiye’nin Oluşumu, 3.baskı, İstanbul, Kaynak Yayınları,
2002.
Ahmad, Feroz, Demokrasi Süresince Türkiye 1945-1980, 2.baskı, İstanbul, Hil
Yayın, 1996.
Ahmad, Feroz, B.Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı
Kronolojisi 1945-1971, 1.baskı, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1976.
Akşin, Sina, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi, 3.baskı, Ankara, İmaj
Yayıncılık, 1998.
Ana Britannica, 32.Cilt, Ana Yayıncılık A.Ş. ve Encylopedia Britannica Inc.
Arcayürek, Cüneyt, Demokrasinin İlk Yılları, 1949-1951, Ankara, Bilgi Yayınevi,
1983.
Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, Mustafa Kemal’in Çankaya’sı, İstanbul, Bateş Bayilik
Teşkilatı A.Ş., 1998
Aydemir, Şevket Süreya, İkinci Adam Cilt 3, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1968.
Bayar, Celal, Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri-Dış Politika (1933-1955),
İstanbul, Türkiye İş Bankası Yayınları, 1999 (a)
Bayar, Celal, Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri-Seçim Kampanyalarındaki
Söylev ve Demeçleri : 1946-1950-1954, İstanbul, Türkiye İş Bankası Yayınları,
1999 (b)
Bora, Tanıl, “Türkiye’de Siyasal İdeolojilerde ABD/Amerika İmgesi: ABD: ‘En Batı
ve Başka Batı’”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 3: Modernleşme ve
Batıcılık, 1.baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2002.
Bostanoğlu, Burcu, Türkiye-ABD İlişkilerinin Politikası, Ankara, İmge Kitabevi,
2000.
Bozdağ, İsmet, Dünyada ve Türkiye’de Basın İstibdatı, İstanbul, Emre Yayınları,
1992.
Cebesoy, Ali Fuat, Siyasi Hatıralar 1 ve 2.Cilt, İstanbul, Temel Yayınları, 2002.
Cem, Hasan, Dünyada ve Türkiye’de Masonluk, İstanbul, 1976.
119
Çankaya, Ali, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler II.Cilt 1859-1968, Ankara,
Mars Matbaası, 1969.
Çavdar, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), 2.baskı, Ankara, İmge
Kitabevi, 2000.
Çavdar, Tevfik, “Demokrat Parti”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi
Cilt 8, İstanbul, İletişim Yayınları, 1983.
Demirer, Mehmet Arif, 6 Eylül 1955 Yassıada 6/7 Eylül Davası, 1.baskı, İstanbul,
Bağlam Yayınları, 1995.
Dilipak, Abdurrahman, İhtilaller Dönemi, İstanbul, 1991.
Dosdoğru, M.Hulusi, 6/7 Eylül Olayları, 1.baskı, İstanbul, Bağlam Yayınları, 1993.
Erdilek, Neşe, “Hükümetler ve Programlar”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye
Ansiklopedisi Cilt 4, İstanbul, İletişim Yayınları, 1983.
Erkanlı, Orhan, Anılar, Sorunlar, Sorumlular, Baha Matbaası, İstanbul, 1972.
Eroğul, Cem, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, 3.baskı, Ankara, İmge Kitabevi,
1998.
Faik, Bedii, Matbuat Basın Derkeen... Medya I. II. Ve III.Cilt, 1.baskı, İstanbul,
Doğan Kitapçılık, 2001.
Gönlübol, Mehmet, et al., Olaylarla Türk Dış Politikası, 9.baskı, Ankara, Siyasal
Kitabevi, 1996.
Güldemir, Ufuk, ABD Gizli Belgelerinde Nazım, İstanbul, Cumhuriyet Kitap, 1990.
Gün, İ.Nuri, Yalçın Çeliker, Masonluk ve Masonlar, İstanbul, 1968.
Gürkan, Nilgün, Türkiye’de Demokrasiye Geçişte Basın (1945-1950), 1.baskı,
İstanbul, İletişim Yayınları, 1998.
Karaca, Emin, Türk Basınında Kalem Kavgaları, 1. baskı, İstanbul, Gendaş
Yayınları, 1998.
Karpat, Kemal H., Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul, AFA Yayınları, 1996.
Kocabaş, Süleyman, Türkiye’de Gizli Tarih I Masonluk ve Masonlar, 1.baskı,
İstanbul, Vatan Yayınları, 2001.
Koçak, Cemil, et al., “Siyasal Tarih (1923-1950)”, Türkiye Tarihi 4 Çağdaş
Türkiye 1908-1980, 6.baskı, İstanbul, Cem Yayınevi, 2000.
120
Küçük, Abdurrahman, Dönmeler Tarihi, Ankara, 1992.
Laç, Abdurrahman Şeref, “Beynelmilel Münafık Yalman’a”, Büyük Doğu,
20 Haziran 1952 (a).
Laç, Abdurrahman Şeref, “Yalman Mukaddes Türk Vatanını Tehlikeye Atıyor”,
Büyük Doğu, 2 Ağustos 1952 (b).
Mardin, Şerif, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, İstanbul, 1989.
Mazıcı, Nurşen, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Sivil Rejime Etkileri, İstanbul,
1989.
Nadi, Nadir, Perde Aralığından, İstanbul, Cumhuriyet yayınları, 1964.
Oran, Baskın, Türk Dış Politikası I.Cilt 1919-1980, 7.baskı, İstanbul, İletişim
Yayınları, 2003
Oran, Baskın, “Türkiye’nin Kuzeyindeki Büyük Komşusu Sorunu Nedir? Türk
Sovyet İlişkileri”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi C.XXV
No:1, Ankara, 1970.
Safa, Peyami, Yazarlar Sanatçılar Meşhurlar, 3.baskı, İstanbul, Ötüken Neşriyat,
1990.
Sertel, Zekeriya, Hatırladıklarım, 5.baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2001.
Soysal, İlhami, “Mezhepler / Tarikatlar”, Cumhuriyet
Ansiklopedisi Cilt 5, İstanbul, İletişim Yayınları, 1983.
Dönemi
Türkiye
Tevetoğlu, Fethi, Türkiye’de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler (1910-1960),
1.baskı, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1967.
Toker, Metin, Tek Partiden Çok Partiye (1944-1950), 4.baskı, İstanbul, Bilgi
Yayınevi, 1998.
Topuz, Hıfzı, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, 2.baskı, İstanbul, Gerçek Yayınları,
1996.
Tunaya, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Partiler I.Cilt, İstanbul, Hürriyet Vakfı
Yayınları, 1984.
Tunçay, Mete, “Babıali’nin Pravda’sı ve Bolşevik Dudusu”, Birikim Dergisi, Sayı 7,
İstanbul, 1989.
Tunçay, Mete, “Siyasal Gelişmenin Evreleri”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye
Ansiklopedisi Cilt 7, İstanbul, İletişim Yayınları, 1983.
121
Vatan gazetesinin “Vatan’ın Son On Yıllık Faaliyetlerinin Hikayesi” adlı yayını,
tarihsiz.
Yalman, Ahmet Emin, Yakın Tarihte Gördüklerim Geçirdiklerim 1 ve 2. Cilt,
2.baskı, İstanbul, Pera Yayınları, 1997.
Zürcher, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 4.baskı, İstanbul, İletişim
Yayınları, 1999.
122