vision papers
Transcription
vision papers
Türk Dış Politikası’nın İlkeleri ve Bölgesel Siyasal Yapılanma Prof.Dr. Ahmet DAVUTOĞLU Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı o i s i v a p n s r pe kezi r e lar M 2012 a m r aştı Ağustos r A jik o. 3, e t a r N St Türk Dış Politikası’nın İlkeleri ve Bölgesel Siyasal Yapılanma Prof.Dr. Ahmet DAVUTOĞLU Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı YAZAR HAKKINDA Ahmet Davutoğlu 1959 yılında Taşkent, Konya’da doğdu. Ortaokulu İstanbul Erkek Lisesi olarak bilinen İstanbul Lisesi’nde tamamladıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi’nin İktisat ve Siyaset Bilimi bölümlerinden mezun oldu. Aynı üniversitede Kamu Yönetimi yüksek lisansı ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler doktorasını tamamladı. 1990 yılında yardımcı doçent olduğu Uluslararası Malezya İslam Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi bölümünü kurdu ve 1993 yılına dek bölüm başkanlığını üstlendi. Marmara Üniversitesi’nde Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün doktora programının yanı sıra Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademisi’nde dersler verdi. 1999-2004 yılları arasında Beykent Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler profesörü ve Uluslararası İlişkiler Bölümü başkanı olarak görev yaptı. 58., 59. ve 60. T.C. Hükümetleri döneminde Başbakanlık başdanışmanlığı ve büyükelçilik görevlerinde bulundu. 1 Mayıs 2009 tarihinde 60. T.C. Hükümetinin Dışişleri Bakanı olarak atandı. 2011 genel seçimlerinde TBMM’ye AK Parti Konya milletvekili olarak seçildi ve 61. Hükümete Dışişleri Bakanı olarak atandı. Dış politika konusunda Türkçe ve İngilizce kaleme aldığı çok sayıda eseri bulunmaktadır. Ayrıca eserleri Japonca, Portekizce, Rusça, Arapça, Farsça, Yunanca ve Arnavutça başta olmak üzere çeşitli dillere tercüme edilmiştir. Evli ve dört çocuk babası olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu İngilizce, Almanca ve Arapça bilmektedir. Yayınları arasında Alternative Paradigms (Alternatif Paradigmalar) (Lanham: University Press of America, 1993), Civilizational Transformation and the Muslim World (Medeniyet Dönüşümü ve İslam Dünyası) (K.L.: Quill, 1994), Stratejik Derinlik (Küre Yayınları, 2001) ve Küresel Bunalım (Küre Yayınları, 2002) bulunmaktadır. Uluslararası ilişkiler, bölgesel analiz, karşılaştırmalı siyaset felsefesi ve karşılaştırmalı medeniyet tarihi üzerine yaptığı çalışmalarında çok-disiplinli bir yaklaşımı benimsemiştir. İÇİNDEKİLER TÜRK DIŞ POLİTİKASININ GÜÇLÜ YÖNLERİ TÜRK DIŞ POLİTİKASININ İLKELERİ TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA’DAKİ HALK HAREKETLERİNE YÖNELİK POLİTİKASI TÜRK DIŞ POLİTİKASININ GELECEĞE YÖNELİK HEDEFLERİ Bu yazı, Aralık 2011 Ankara’da düzenlenen 4. Büyükelçiler Konferansı’nda yapılan konuşmanın gözden geçirilmiş ve güncellenmiş halidir. 3 4 7 10 ©Tüm haklar saklıdır TÜRK DIŞ POLITIKASI’NIN İLKELERİ VE BÖLGESEL SİYASAL YAPILANMA Dünyanın içinden geçmekte olduğu çalkantılı değişimler bu sarsıcı dönüşümden etkilenen Türkiye gibi ülkeler açısından önemli bir meydan okuma teşkil etmektedir. Günüzmüzde ciddi bir ekonomik kriz uluslararası toplumun tamamını etkilemekteyken, Türkiye’yi çevreleyen bölgeler aynı derecede önemli siyasal geçiş süreçlerini yaşamaktadır. Her ne kadar zorlayıcı olsalar da, bu dönüşümlerin doğal ve kaçınılmaz olduğuna inanmaktayız. Bu süreçlere karşı koymak yerine, izlenmesi gereken en iyi yol bu dönüşümün nedenlerine ilişkin doğru bir anlayış geliştirmek ve bu değişimle başa çıkabilmek için uygun stratejiler geliştirmektir. Böylesine çalkantılı bölgesel ve uluslararası ortamlarda dış politikasını yürüten Türkiye’nin sahip olduğu birtakım üstünlükler onu siyasal geçiş sürecine ilişkin sayısız zorluğa cevap verebilecek benzersiz bir konuma yerleştirmektedir. TÜRK DIŞ POLİTİKASININ GÜÇLÜ YÖNLERİ Öncelikle, Türk dış politikası, tarihsel yönelimlere ilişkin bütüncül anlayışı esas almaktadır ve etkin faillik bilinciyle oluşturulmaktadır. Tepkisel bir dış politika yaklaşımını reddeden Türkiye, bölgesel ve uluslararası konulara ilişkin tutumunu kendi koşullarını göz önünde bulundurarak ihtiyatla geliştirmektedir. Her şeyden önemlisi, Türkiye’nin tutumu onun tarihsel derinliğini, coğrafi konumunu ve uluslararası ilişkilerdeki zengin mirasını yansıtmaktadır. Tarihin akışını anlayamayanlar ve tarihin gelişimi uyarınca kendilerini dünyada konumlandıramayanlar olayların hızlı gelişimine hazırlıksız yakala- nacak ve nihayetinde ağır bir bedel ödeyeceklerdir. Bu nedenle, politikalarımızı uzun vadeli tarihsel yönelimlerin sağlam ve akılcı bir değerlendirmesi ve dünya tarihinin geniş yörüngesinde nerede bulunduğumuza ilişkin bir anlayış ile oluşturmaktayız. Daha da önemlisi, kendi konumumuzu sürekli sorgulamakta ve üzerinde düşünmekteyiz ve gerekli olduğunda gözden geçirmekteyiz. Güncel meselelere ilişkin böylesine köklü bir yaklaşım benimseyerek küresel sistemde meydana gelmekte olan şiddetli dönüşümlerin yarattığı zorlukların üstesinden gelebilmekteyiz. İkincisi, Türkiye proaktif bir dış politika oluşturmasına temel teşkil edebilecek istikrarlı ve barışçıl bir iç düzen kurma konusunda ilerleme kaydetmiştir. Son yıllarda kendi içinde özgürlükler ve güvenlik arasında sağlıklı bir denge kurmuştur. Bu dönüşüm süreci için yola çıktığımızda istikrarın sadece güce dayanarak sağlanamayacağına ilişkin bir inançla hareket ettik. Sadece siyasal meşruiyete sahip olan ve özgürlüklere saygı gösteren hükümetler barış ve istikrarı sağlayabilir. 1990’lı yıllarda Türk hükümetleri demokratikleşme dalgasının gerisinde kalmış ve evrensel insan haklarını benimsemekte başarısız olmuşken, son on yılda Türkiye insan hakları sicili açısından eksikliklerini tamamlayarak büyük bir yeniden yapılanma sürecinden geçmiştir. Bu köklü dönüşüm, vizyon sahibi bir liderliğin yönetimindeki güçlü siyasal otorite tarafından kararlı bir şekilde uygulanan çeşitli demokratikleşme reformları ile mümkün olmuştur. Türkiye, bugün, ekonomisini güçlendirmiş ve siyasal düzenini liberalleştirmiştir. Özellikle, Türkiye toplumunu potansiyel 3 bir düşman olarak görerek enerjisini kısır iç tartışmalarla tüketmesine yol açan geçmişteki hatalı alışkanlıklarını terk etmiştir. Temel özgürlükler kapsamının genişlemesiyle iç meselelerden kaynaklanan korkuların yönettiği bir ülke olmayan Türkiye, artık uluslararası konumu hakkında daha özgüvenli, komşuları ve uluslararası toplumun güvendiği bir ülkedir. Eğer Türkiye güvenlik-özgürlük dengesini kuramasaydı, bugün bölgedeki demokrasi yanlısı dönüştürücü dalgaya dayanmakta çok büyük zorluk çekiyor, güvenliğinden taviz veriyor olurdu. Üçüncüsü, Türkiye’nin komşularıyla yeniden bütünleşmesi bu çalkantılı dönemde dış politikası açısından bir diğer önemli kazanç olacaktır. Türkiye demokratik bir dönüşüm ve reform süreçlerinden geçmekteyken, buna paralel olarak bölgesiyle bağlarını sağlamlaştırma yönünde girişimde bulunmaktadır. Dolayısıyla, dış politikamızın güçlü yönlerinden biri, bölgemizde ortak bir tarihi paylaştığımız ve ortak bir kaderi paylaşmaya hazır olduğumuz halklarla devam etmekte olan yeniden bağlantı kurma sürecidir. Bu hedef, dış 4 politikamızdaki öncelikleri biçimlendirmeyi devam edecektir. Kısa vadeli siyasi çıkarlar uğruna bizi bölgemizdeki insanların gönüllerinden ve zihinlerinden uzaklaştıracak adımlar atmayacağız. Bu hedef aynı zamanda, bir iç muhasebe yapma çabasına girmek ve bizi bölen anlaşmazlıkları aşmak suretiyle komşu ülkelerle olan farklılıklarımızı uzlaştırmaya çalışacağımız anlamına gelmektedir. Türkiye, komşularıyla bağlarını artırarak küresel düzeyde sorumlu bir ülke olma rolünü oynayabileceği çok daha iyi bir konuma sahip olacaktır. TÜRK DIŞ POLİTİKASI’NIN İLKELERİ Son yıllarda Türk dış politikası bazı temel ilkeler dikkate alınarak yürütülmektedir. Ritmik diplomasi, çok boyutlu dış politika, komşularla sıfır sorun, düzen kurucu aktör, uluslararası işbirliği ya da proaktif dış politika gibi ilkeleri daha önce ayrıntılarıyla ele aldım.1 Bu yeni dönemde dış politikamızı yürütürken, bu ilkelerden bazıları daha öne çıkmakta ve diğerleriyle birlikte bize rehber- lik etmeye devam edecektir. Burada bu ilkeleri daha yakından incelememiz gerekmektedir. Birincisi, ulusal çıkarlarımızı savunmaya azami dikkat gösterirken, aynı zamanda değer odaklı bir dış politika izleyeceğiz. Küresel bir aktörün sorumluluklarını üstlenmeye hazır olduğumuzu halihazırda ifade ettik ve kendimize uluslararası toplumda akil bir ülke olarak kabul edilme hedefini koyduk. Özellikle, kriz dönemlerinde, dünyanın içinden geçmekte olduğu ekonomik kriz ya da bölgemizdeki siyasal dönüşüm gibi, akil ülkelerin çatışmaların önlenmesi, arabuluculuk, çatışma çözümü ya da kalkınma yardımı sağlamasına duyulan ihtiyaç özellikle belirginleşmektedir. Akil bir ülke olarak, başka bir ifadeyle uluslararası toplumun sorumlu bir üyesi olarak, çevremizdeki gelişmelerin akışını şekillendirme yetimizi artırmayı ve bölgesel ve uluslararası meselelerin çözümüne değerli katkılar sunmayı hedeflemekteyiz. Temel özgürlükler ve demokratik haklara olan vurgumuz bölgemizle sınırlı kalmayacaktır. Yurt dışındaki Türklerin haklarını da savunacağız. Özellikle, bazı Batı ülkelerinde yükselen yabancı düşmanı görüşlerden dolayı endişe duymaktayız. Bu tür yönelimlerin Avrupa’da demokratik ve çoğulcu değerler için yarattığı uzun vadeli tehditler ve bu tehditlerin kıtaya Türkiye’den göç etmiş olan insanlar üzerindeki yakın etkisi – özellikle bazı durumlarda yabancı düşmanı saldırıların can aldığını dikkate alarak – hakkında farkındalığı artırmaya devam edeceğiz. “Avrupa nereye gidiyor?” sorusunun temel değerleri açısından bizi doğrudan ilgilendirdiğine inanmaktayız ve Avrupa’da demokrasinin geleceğini yakından takip etmeye devam edeceğiz. Tepkisel bir dış politika yaklaşımını reddeden Türkiye, bölgesel ve uluslararası konulara ilişkin tutumunu kendi koşullarını göz önünde buluKüresel hedeflere ulaşmak için insanlığın bi- nudurarak ihtiyatla geliştirmektedir. linci ve sağduyusuna kulak vermek için çaba sarf edeceğiz ve evrensel değerlerin kararlı bir savunucusu olacağız. Bu evrensel ilkeleri benimserken, onları yerel değerlerle birleştireceğiz ve özellikle insan haklarını ve demokrasi, iyi yönetişim, şeffaflık ve hukukun üstünlüğü gibi normları savunacağız. Bu tür değerleri talep ederek harekete geçen halklara yardımımızı ulaştıracağız; çünkü adalet ve eşitlik ilkelerine olan inancımız gereği bu halkların da kendi insanlarımızın sahip olduğu haklara ve ilkelere sahip olmayı hak ettiklerine inanıyoruz. Türkiye, içinde bulunduğu bölge demokratikleşme deneyimi yaşamaktayken, demokratik değerleri destekleme ve ulusal çıkarları savunma arasındaki dengeyi koruma arayışını sürdürecektir. İkincisi, kendimizi bu büyük tarihsel dönüşüm sürecinde konumlandırırken, daha önce belirtilen zorlukların üstesinden gelme yetimiz konusunda özgüvenle hareket edeceğiz. Kendimize akil ülke olma hedefini koyarken, bunun birçok beklentiyi beraberinde getirdiğini ve Türkiye’nin geleneksel dış politika unsurların arasında bulunmayabilecek yeni araçları gerektirdiğinin farkındayız. Bireyler, ulus ve devlet olarak dış politika hedeflerimizi gerçekleştirmemiz için gerekli kaynakları oluşturabilme yetimize güveniyoruz. Akil ülke olma hedefimizin ortaya çıkardığı yeni talepleri karşılamak için gerekli olan belirli araçlara sahip olmadığımız alanlarda bu araçları geliştirmek için özgüvenle çalışacağız. 5 Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal yapısının büyük ölçüde yeniden yapılandırma çalışmalarının yanısıra, yeni eğitim programları vasıtasıyla insan kaynaklarının niteliklerini geliştirme çalışmalarını halihazırda başlatmış bulunuyoruz. Aynı zamanda yurt dışındaki diplomatik temsilciliklerimizi artırdık. Son iki yılda dünyanın farklı yerlerinde – Afrika’da 22, Latin Amerika’da 5 ve Doğu Asya’da 3 olmak üzere – 30 yeni büyükelçilik açtık. Kalkınma yardımı, barış inşası ve arabuluculuk gibi yeni alanlara etkin bir şekilde müdahil olduk. Bu bağlamda bazı bölgesel ve uluslararası örgütlerde sorumluluklar üstlendik ve diğerlerinin yanı sıra Somali Konferansı, BM En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesi ve BM arabuluculuk konferansına ev sahipliği yaptık. Kendimizi bu zorlayıcı küresel role hazırlamaya devam ederken, dış politikamızın temeli olan ulusumuzun zengin tarihinden, tecrübesinden ve kaynaklarından geniş ölçüde faydalanacağız. 6 Üçüncüsü, dış politikamız özerk bir şekilde yürütülecektir. Dış güçlerin bölgesel politikaları belirlediği ve bizim sadece bize verilen rolleri oynadığımıza ilişkin algıdan muzdaribiz. Toplumun birçok kesimine ve siyasi seçkinlere sirayet etmiş olan bu psikolojik küçüklük algısından kurtulmamız gerekmektedir. Bugün, vizyonumuzu biz belirliyoruz, hedeflerimizi koyuyoruz ve dış politikamızı ulusal önceliklerimiz uyarınca uyguluyoruz. Girişimlerimizde başarılı ya da başarısız olabiliriz, fakat önemli olan bizim kendi politikalarımızı uygulamaya koymamızdır. Ne herhangi bir diğer güçten talimat alıyoruz, ne de başkalarının büyük planlarının bir parçasıyız. Özellikle komşulara yönelik politikalarımız, duruma ilişkin kendi değerlendirmelerimizin dikkatle ele alınmasıyla belirlenmektedir. Bu zamana dek olduğu gibi, kendi politikalarımızı Batılı ortaklarımızınkilerle uygun gördüğümüz şekilde koordine etmeye devam edeceğiz, fakat böyle bir işbirliğinin komşularımızla ilişkilerimizi olumsuz etkilemesine asla izin vermeyeceğiz. bölgesel ve küresel komşuluk alanlarında gelişmelerin akışını şekillendirmemize yardımcı olacaktır. Bölgesel düzeyde vizyonumuz, bölge devletlerinin birbirleriyle demokrasi ve gerçek anlamda ekonomik karşılıklı bağımlılık değerleriyle tamamen bütünleştiği, halkların meşru taleplerini yansıtan temsili siyasal sistemler üzerine inşa edilmiş bölgesel bir düzendir.2 Küresel düzeyde uluslararası topluDördüncüsü, vizyon temelli bir dış politika mun genelini kapsayan yeni bir uluslararası izleyeceğiz. Akil ülke rolü kriz yönetimi ile düzeni katılımcı bir şekilde kurmayı hedeflivizyon yönetimi arasında sağlıklı bir denge yoruz. Bu küresel düzenin üç boyutu olacakkurmamızı gerektirmektedir. Bugün, bölgetır: diyalog ve çok taraflılığa dayalı bir siyasal miz meşakkatli bir siyasal dönüşüm deneyidüzen, adalet ve eşitliğe dayalı bir ekonomik mini yaşarken, dünya büyük bir küresel ekodüzen ve kapsayıcılık ve uzlaşmaya dayalı bir nomik krizden geçmektedir. Kriz yönetimi kültürel düzen.3 olanaklarımızı ve çok boyutlu diplomasimizi uygulamaya koyarak bu dönüşüm süreçlerinde etkin rol oynamak üzere devreye girdik. TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU VE Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Avrupa’da- KUZEY AFRİKA’DAKİ HALK ki konjonktürel değişikliklerle başa çıkmak HAREKETLERİNE YÖNELİK için mücadele etmekteyiz. Ancak, bütüncül POLİTİKASI yaklaşımımızı göz önünde bulundurmak suTürkiye’nin değer odaklı yaklaşımı ve deretiyle daha kapsamlı yönelimleri asla gözden mokrasi ve genel meşruiyete olan vurgusu kaçırmayacağız. Ortadoğu’daki ayaklanmalara ilişkin politiUzun vadeli vizyonumuz kriz yönetimi ça- kasına dayanak oluşturmaktadır. Tunus’taki balarımızda bizim esin kaynağımızdır ve devrimden itibaren bizim temel ilkelerimizi Türkiye, içinde bulunduğu bölge demokratikleşme deneyimi yaşamaktayken, demokratik değerleri destekleme ve ulusal çıkarları savunma arasındaki dengeyi koruma arayışını sürdürecektir. 7 yansıtan dinamik bir dış politika izlemekteyiz. Birincisi, ifade özgürlüğü ve diğer siyasal reformları talep etmek için harekete geçen halkları desteklemeye karar verdik. Başlıca amacımız, halklarla kurduğumuz derin ve değerli dostluğu sürdürmek ve bu bağlardan geçici güç dengesi hesapları için vazgeçmemekti. İkincisi, istikrarlı ve meşru demokratik siyasal yapılara geçişin sadece güvenlik ve özgürlük arasında bir dengeyle sağlanabileceğini vurguladık. Üçüncüsü, demokratik taleplere atfettiğimiz önem, ki bu bazı durumlarda baskıcı rejimlere karşı durmamızı gerektirmiştir, ile komşularla sıfır sorun dış politika ilkemiz arasında bir çelişki olmadığına inandık. Dördüncüsü, bölgenin geleceği onun halkları tarafından belirlenmesi gerektiğini düşündüğümüzden, dış müdahaleye karşı olduğumuzu ifade ettik. Beşincisi, bölgedeki tüm halkları onların geçmişine bakmaksızın ebedi kardeşlerimiz olarak gördük ve mezhepsel gerilimleri azaltmayı görevimiz addettik. Dış politikamızın güçlü yönlerinden biri, bölgemizde ortak bir tarihi paylaştığımız ve ortak bir kaderi paylaşmaya hazır olduğumuz haklarla devam etmekte olan yeniden bağlantı kurma sürecidir. Bu ilkelerin bilincinde olarak, sokaklarda gösteriler düzenleyen gençliğin bölgenin geleceğini temsil ettiğine ve onların özlemlerinin dikkate alınması gerektiğine inandık. Genç Arap neslinin talep ettiği değerler bizim halkımızın sahip olduklarıyla aynıdır ve onların bunları talep etmeye hakları olduğuna inandık: özgür ve adil seçimler, hukukun üstünlüğü, şeffaflık ve hesap verebilirlik. Esasında, bu gecikmiş ve vadesi çoktan geçmiş 8 bir dönüşümdür. Ortadoğu’daki demokrasiye geçiş süreçleri 1990’larda Soğuk Savaş’ın sona erişi uluslarası demokratikleşme dalgasını teşvik ettiği sırada gerçekleşmeliydi. Fakat, ne yazık ki o dönemde, büyük güçlerin tercihi bölgede demokrasiden çok istikrar ve arkaik rejimlerin kendi destekleri ile sürmesi yönündeydi. Bölge böylesine bir siyasal deprem yaşamaktayken, kendimizi tarihin doğru tarafında konumlandırmaya ve bu destansı demokrasi mücadelesine mütevazı katkımızı sunmaya karar verdik. Türk hükümeti olarak dış politikamızın ne olması gerektiğini tartışırken, Arap halklarının taleplerine – nerede olurlarsa olsunlar ve taleplerinin içeriği ne olursa olsun – koşulsuz destek vermeye karar verdik; çünkü kendileri için en iyisini istemek onların hakkıydı. Kendisini sokaklarda gösteri yapan halkların yanında konumlandıran Türk dış politikası geçen yıl cesur fakat riskli bir karar aldı. Bunun daha önce bahsettiğimiz vizyonumuzla uyumlu, ihtiyatlı ve adil olan bir eylem biçimi olduğunu düşündük. Bu vizyon esasında Arap Baharı’ndan bile önce iş başındaki rejimlerle iyi komşuluk ilişkileri kurduğumuzda bölgedeki politikamızı şekillendirdi. Bu rejimlerle bağlarımızı geliştirdik; çünkü o dönemde kendi halklarıyla çatışma halinde değillerdi. Fakat kendi vatandaşlarının taleplerini zorla bastırmayı tercih ettiklerinde, halkların yanında yer aldık ve bölgemiz için hala aynı demokratik vizyona bağlılığımızı sürdürüyoruz. Zalimlerin kimliğine bakmaksızın bölgemizde her türlü zulme karşı çıkacağımızı ve ülkeyi kendi şahsi mülkü gibi gören, evrensel değerler ve temel insan haklarını, bilhassa hayat hakkını, tamamiyle hiçe sayan rejimlere müsamaha göstermeyeceğimizi ısrarlı bir şekilde ifade ettik. Liderlere sadece bir şey tavsiye ettik; halklarının sesini dinlemelerini ve sadece onların istediklerini yapmalarını. Rejimlere halklarının demokrasi arayışını artık göz ardı etmemelerini tavsiye ettik ve onlardan özgürlük ve güvenlik arasındaki dengeyi kurmalarını istedik. Çünkü demokrasinin gücüne inancımız vardı ve kendi halkıyla iletişim kuramayan bir hükümetin varlığını sürdüremeyeceğini iddia ettik. Eğer güvenlik özgürlük için feda edilirse kargaşaya, özgürlük güvenlik için feda edilirse diktatörlük rejimlerine yol açar. Politikamız sadece, liderleri güvenliği riske atmadan azami derecede özgürlük ve özgürlükleri sınırlamadan azami derecede güvenlik sağlamak konusunda teşvik etmekti. Bu süreçte dış politikayı yürütmek için kullandığımız araçlar yeni ilkelerimizi yansıtmaktadır. Hükümetimiz Arap halklarının demokrasi arayışını nasıl destekleyebileceğimiz üzerine düşünürken, Ankara merkezli bir politika izlemeye ve gelişmelere ilişkin değer odaklı değerlendirmemize uygun bir şekilde hareket etmeyi kararlaştırdık. Rejimler ve halklar arasında arabuluculuk yapmak için diplomasinin tüm araçlarını sonuna dek kullanmaya karar verdik. Rejimler vatandaşlarına karşı kaba kuvvet kullandıklarında, biz hala kan dökülmesini ve katliamları sona erdirmek için diplomatik çözümler bulmak için çabaladık; bölgemize yapacağı yıkıcı etkileri düşünerek askeri dış müdahaleleri engellemek istedik. Müdahaleye ilke olarak karşı dururken, otokratik liderlerin zulümlerine karşı sessiz kalmayacağımızı ve zulmü sona erdirmek için uluslararası toplumla birlikte hareket edeceğimizi ifade ettik. Bölgemizde sınırsız işbirliği ve ekonomik entegrasyonu gerçekleştirmeyi arzuladığımız için bu geçiş sürecinin yeni bölünme çizgileri çizmemesini sağlamaya da dikkat ettik. Bölgede Soğuk Savaş vari yapıların, özellikle halkları ayıran duvarlar inşa eden yeni gerilimler ve kutuplaşmalar anlamında, ortaya çıktığını görmek istemeğimizi birçok kez ifade ettim. Özellikle, mezhepler arası bölünmeleri – mesela Şii siyasal rejimlere karşı Sünni siyasal rejimler, eski rejimlere karşı yeni demokratik rejimlerin savunucuları – önlemek gibi bir sorumluluğumuz vardı. 9 Tunus ve Mısır’daki geçiş daha az sorunluyken, Suriye ve Libya’da Beşar Esad ve Muammer Kaddafi halklarının siyasal reform çağrısına kulak vermediler. Türkiye bu ülkelerin acımasız bir şiddet döngüsüne girmelerini engellemek umuduyla tüm taraflarla iletişimi sürdürmek için en üst düzeyde çaba sarfetti. Esad ve Kaddafi’ye ulaşmak için defalarca girişimde bulunduk ve en başından itibaren barışçıl bir geçiş sürecini önerdik. Ne yazık ki Libya’da ülke yıkıcı bir çatışmadan geçmek zorunda kaldı ve geçiş sadece uluslararası müdahale ile sağlanabildi. Nasıl son ana dek durmaksızın soruna diplomatik çözüm bulmaya çalıştıysak, çatışmanın yaralarını iyileştirmeye ve demokratik yapısını uzlaştırmaya çalışan Libya halkını da aynı şekilde desteklemeye devam edeceğiz. Kendi vatandaşlarının taleplerini zorla bastırmayı tercih ettiklerinde, halkların yanında yer aldık ve bölgemiz için hala aynı demokratik vizyona bağlılığımızı sürdürüyoruz. Suriye’de, Devlet Başkanı Beşar Esad reform yapma sözü verdi, fakat bunları uygulamak yerine sivil göstericilere karşı gelişigüzel güç kullanmaya devam etti. Kararlaştırdığımız yol haritasını uygulamayı başaramadı ve ne yazık ki ülke halkı bugün insani bir trajedi yaşıyor. Bu sonucu engellemek için üç aşamalı bir diplomasi izledik. Birincisi, rejimle ikili ilişkiler başlattık ve reform yapması konusunda onu ikna etmek için – Eylül 2011’e kadar sekiz aya yakın bir süre – çok çalıştık. Fakat ne yazık ki yönetimi şiddeti durdurmak ve reformları uygulamak konusunda 10 ikna edemedik. Dolayısıyla, Baas rejimiyle ilişkilerimizi kestik. Eylül ayından sonra Arap Birliği ile birlikte bölgesel bir girişim başlattık ve onun gözlemci misyonu da dahil bütün planlarını destekledik. Arap Ligi bu girişimin de sorunu çözemediği noktasına varınca, uluslararası alana yöneldik. Arap Ligi ile birlikte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunulan kararı destekledik, ancak ne yazık ki karar veto edildi. Suriye halkının demokrasi mücadelesini bölgeden ve bölge dışından görüş birliği içerisindeki ülkeleri bir araya getiren “Suriye’nin dostları” da dahil çeşitli bölgesel ve uluslararası platformlarda kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz. TÜRK DIŞ POLİTİKASI’NIN GELECEĞE YÖNELİK HEDEFLERİ Türkiye bugün kendi iç demokrasi deneyimini güçlendirmek için çabalarken zorlayıcı bir uluslararası ortam ve bunun beraberinde getirdiği dış politika meseleleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Bölgesel siyasal dönüşüm ve küresel ekonomik yeniden yapılanmanın, içerdikleri tüm risklerle birlikte, gelecek yıllarda Türkiye’nin dış politika gündemini meşgul etmeye devam edeceğine şüphe yoktur. Ancak biz bazı etkenlerin bu zorluklarla başa çıkmamızda bize yardımcı olacağına inanmaktayız: tarihsel yönelimlere ilişkin bütünselci yaklaşımımız ve etkin faillik bilincimiz, özgürlükler ve güvenlik dengesi etrafında kurulmuş olan istikrarlı ve barışçıl iç düzenimiz ve komşularımızla yeniden bütünleşme süreci. Yerel ve evrensel değerleri birleştiren dış politika ilkelerimizi savunmaya devam ederken, aynı zamanda bu güçlü yönlerimizi temel alarak proaktif bir dış politika yaklaşımı benimseyeceğiz. Daha barışçıl ve müreffeh bir bölgesel düzenin kurulması yönünde çalışacağız ve halkların temel insan hakları ve demokrasi arayışını destekleyeceğiz. Akılcı ve etkin diplomasimiz ile değerlerimizi gerçekleştirmeyi hedefleyeceğiz ve uluslararası toplumun sorumlu bir üyesi olarak bölgesel ve küresel meselelerin çözümüne katkı sağlayacağız. Bu çabamızda dış politikamız birçok şeyin yanı sıra uluslararası meselelere değer odaklı yaklaşım, küresel sorumluluk üstlenmede özgüven, kendi önceliklerimizi belirlemede özerk olarak hareket etme ve kriz yönetiminde vizyon merkezli yaklaşım benimsemek gibi temeller üzerinde yükselecek. Bu sağlam ilkelerin desteğiyle başkalarının ilham almak için yöneleceği bir akil ülke olma hedefimizi gerçekleştirmek için bölgesel ve küresel ortaklarımızla birlikte hareket edeceğiz. Daha barışçıl ve müreffeh bir bölgesel düzenin kurulması yönünde çalışacağız ve halkların temel insan hakları ve demokrasi arayışını destekleyeceğiz. Bu tür meşru talepleri zor kullanarak reddetmeye ya da bastırmaya çalışan rejimlere karşı duracağız. Bu tür acil durumlara cevap verebilmek için tüm diplomatik yolları kullanacağız ki böylece yıkıcı bir askeri müdahale haricinde etkili olabilecek adil bir çözüm getirilebilsin. Ne yazık ki Suriye’de bu tür bir ihtimalle karşı karşıyayız. Bölgesel aktörler ve uluslararası toplumla birlikte koordineli olarak sürdürülen diplomatik bir çözüm bulma çabamız Şam tarafından göz ardı edilmektedir. Rejimin fark gözetmeksizin yol açtığı ölümler insanlığa karşı suç oluşturacak derecede büyük oranlara ulaşmıştır. Uluslararası toplum kan dökülmesini durdurmak için daha kararlı hareket etmek ve sorumluları adalet önüne getirmek durumundadır. Biz de bu çabalara bıkıp usanmadan katkı sunmaya devam edeceğiz. 11 NOTLAR 1 Daha kapsamlı bir tartışma için bakınız: Ahmet Davutoğlu, “Turkey’s Foreign Policy Vision”, Insight Turkey, Vol. 10, No. 1 (Winter 2008), 77-96. 2 Bu konuları ayrıntılı olarak ele aldığım çalışmam: Ahmet Davutoğlu, “A Forward Looking Vision for the Balkans”, SAM Vision Papers, No. 1 (October 2011). 3 Bu ilkeler hakkında bakınız: Ahmet Davutoğlu, “Global Governance”, SAM Vision Papers, No. 2 (March 2012). 12 M) i (SA ri z e erk n be ar M 995’te luşu l a 1 u rm aştı Mayıs ce kur alar r A k n e i j v ü ırm e ş raşt alma trat ş olup bir dü A S ı u lığ k ar kan kurulm steren trateji a kar ularda a B n S ö i a sınd ili ko önelik şler kanunl liyet g idir. i a ş k ı i g y t z D il a li 5’de rak fa Merke ış po nlara eleceğe 9 9 d 1 a la rk yap lık ve g ştur. ma f o u ve akti araştır M), Tü örev n en il g şma kurulm A d ı ’ S ( e n a e y a d d v a i ürki i mua r arın ktüel d macıyl kez T l r a e , ) m M a le ala dak AM aniz ente ğlamak i (S t dışın raştırm Bir z mek sel ve e ur erk ir. la a if sa r M r ile y rumlar ekted aynı bilim rspekt a l a e nle ırm ı ku zenlem rarken vlet bir p raşt emisye re bağl A dü de ı ku ejik kad metle yonlar ları ağ e diğer zmeti t a a r s St kü an luş rine v lık hi niza yad e hü uru dün uşlar v e orga ünce k birimle ışman l v ş ı an ce kuru akta l dü kanlığ kça d e s şün e e a u m ü g B l d p d l i ö u ya an b ir ler tm duy d ışiş ), b iz üre ika M yan nda D gerek t (SA anal a poli a zi e l e zam larına ır. k e v r s ışm m Me bilgi d üre tart ucu k r a kuru makta r l i e a la ırm venilir erel v açık b un son ve sağ ü raşt y g A in un en jik olarak nında, kes iç dir. B emisy raya e t a e ya her mekt r a kad Str uşu t l e a rde bi un an e u d y n r u u m u d n k çi tle am siyo ilgi liye r bi dev ), fonk larına maya rtan bi ışı faa iştir. AM S ( l d u m a o l i z ve ik ge kon rmu ek erke Stratej ider um içi i haline fo M t g a r n l . r a p ala hiptir kez lana k d ları ku m r r a e ı m r a ı t a ol ıcı em as raş yay şından r al r cazib k A ğına d a bir ı i a j r e a i t k a b d e d ions’ın ra y n t n v ı a e S y r n i pt ya üç te geti inde ‘Perce iki yen irlik en bir M)nin ç b i n a y l ı t re dl yın ur (SA un işle , y e yer ve pers’ a ers’ Sa a, Bun ek gen erkezi n a l p o r Pa Pa arın erin gide ırma M ayını azıl erin alel e ‘SAM ‘Vision y k y t a ş l n Ara eksel rin m pers’ v lardan oğlu’nu misyen e l n n n gele emisye ion Pa dır. Bu Davut akade s i a d t V et a ‘ da k ak tika ıra, lunma r. Ahm onular s ı poli iği k u n ş D ı a b l y e a f. d ed Pro e günc dir. ını d llikl k iste ilgi e z yay nımız ö e a s , ekt M) pm s’ i a ve b i (SA ine ya insan n bir Bak Paper er verm z e rk le y in es ‘SAM lerine r Me hazin rkiye’n nde ge evam a l a ş d i ü ö m görü aya ştır n bilg larla, T lığıyla a m r l A io ola tışma ararlı kez tejik ar Stra nda v pıcı tar irme k a mer ı a d rm alan lar ve y güçlen araştı ı e i katk ayesin luşu v zi ru erke M serm nce ku r a ye ü mal / Türki r r ş ı t ü . ş r d i ra ra v.t cekt jik A 0 Anka mfa.go 03 ede 0 rate t @ 061 3 42 egy ğı, S anlı Balgat- r; strat ) 312 25 k a B ov.t +90 o. 8 leri ışiş Cad. N .sam.g Faks: ( D . w T.C hmet ww 40 76 A 2 k ı d 2 29 Sa Dr. ) 31 0 9 (+ Tel:
Similar documents
Diploma Cadre
ADINYA LUCY ONYANGBE ADIWE ONYEKACHUKWU AUGUSTINE ADO YALO ADAMU ADOGIYE WESTON KUKU ADOLE RAKIYA ADUM ABBA GANA KHALIL ADUMEIN KOBHAWO ABRAHAM ADUROJAIYE HAPPY TANA AFAGAMI JOSHUA AFEM SUNDAY OKPA...
More informationDergiyi pdf formatında okumak için tıklayın.
Osman Nuri Koçtürk, tüm yaşamı boyunca; ister yardım adı altında, isterse teknoloji satın almak adı altındaki bağımlılığa karşı çıkmıştı. Bunun sonunda gelecek tehlikeleri ve dışa bağımlılığın, gel...
More information1960 darbesi sürecinde akis dergisi
1960 DARBESİ SÜRECİNDE AKİS DERGİSİ Meltem ÖNDER* Öz Türkiye’de 1945’ten itibaren başlayan çok partili yaşama geçiş çabaları, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin başarılı olması ile yeni ...
More information