Basyazı,
Transcription
Basyazı,
Basyazı , Yıl: 52 • Sayı: 611 • NİSAN 2013 Sahibi Türk Standardları Enstitüsü Adına Hulusi ŞENTÜRK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Bilal DURDALI Yayına Hazırlayanlar Semra AYTEMİZ Aslıhan KÖKER • Canan DOĞAN Türkay BİRBEN • Elif KIRBAŞ Mehmet Fatih IŞIK • Ebru CEM Belgin TAŞDİREK Yönetim Yeri TSE Halkla İlişkiler ve Yayın Müdürlüğü OFİM 100. Yıl Bulvarı No: 99 06374 Ostim / ANKARA Tel: 0 312 592 50 86 • 592 50 85 Faks: 0 312 592 50 91 e-mail: standarddergi@tse.org.tr Reklam ve Abone Ayşe Nedret GÜNEŞ tel: 0 312 592 50 83 e-mail: pazarlama@tse.org.tr 2013 Yılı Reklam Tarifesi Arka Kapak: 2000 TL + KDV Kapak İçleri: 1500 TL + KDV Son Sayfa: 1500 TL + KDV İç Tam Sayfa: 1300 TL + KDV Grafik Tasarım Mustafa Kemal TUTGUN Tasarım, Baskı, Dağıtım KORZA YAYINCILIK Merkez: Büyük Sanayi 1. Cadde 95/11 İskitler - Ankara Fabrika: Yenice Mah. Çubuk Yolu No:3 Esenboğa - Ankara Tel: 0.312 342 22 08 (Pbx) Fax: 0.312 341 14 27 www.korzabasim.com.tr Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 16/05/2013 Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler yazarına ait olup Derginin ve yazarın adı alınarak iktibas edilebilir. Dergimize gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Değerli okuyucular, Türkiye, son yıllarda izlediği aktif dış politika sayesinde dünyanın pek çok ülkesi ile siyasi, ekonomik ve kültürel alanda yeni iş birliklerine gitmiş, uluslararası alandaki etkinliğini Cumhuriyet tarihinin en üst seviyesine çıkartmıştır. Bu dönemde ülkemizin özellikle Afrika kıtasındaki ülkeler ile başlattığı yeni ekonomik ve siyasi iş birlikleri dikkat çekicidir. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika’yı Türkiye için 21. yüzyılın “Öncelikli Stratejik İş Birliği Bölgesi” ilan etmesi çerçevesinde son 3 yıl içerisinde Afrika kıtasındaki büyükelçilik sayısı 12’den 31’e yükseltilmiş, karşılıklı üst düzey ziyaretler gerçekleştirilmiş, yeni ekonomik ve ticari anlaşmalar imzalanmış, ekonomik ve siyasi ikili mekanizmalar kurulmuştur. Bu adımların en önemli sonuçlarını ekonomik alanda görmekteyiz. Türkiye, Avrupa Birliği’nde özellikle son iki yılda yaşanan ekonomik durgunluk nedeniyle birlik ülkelerine yapılan ihracattaki azalmayı, Afrika ülkelerine ihracatta sağladığı artış ile telafi etmiştir. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre 2012 yılında Avrupa Birliği ülkelerine gerçekleştirilen ihracat 2011 yılına göre yüzde 7 oranında azalırken, Afrika ülkelerine aynı dönemde yapılan ihracat ise yüzde 27 artmıştır. 2012 yılında ihracatımızın önemli oranda arttığı ülkelerin başında, yüzde 188 artış oranı ile Libya, yüzde 80 ile Venezuela ve yüzde 76 ile Yemen gelmektedir. Öte yandan aynı dönemde Orta Doğu’ya ihracatımız da yüzde 12 artmıştır. Dünya petrol ihtiyacının yaklaşık olarak yüzde 15’ini karşılayan ve dünyadaki tarıma elverişli toprakların yaklaşık 1/3’ünü oluşturan Afrika kıtası bugün başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere ABD, AB, Rusya, Japonya ve Hindistan gibi birçok ülkenin ilgilendiği bölge konumundadır. Türkiye 2015 yılında Afrika ile ticaret hacmimizin 50 milyar Doları bulmasını hedeflemektedir. TSE olarak, ülkemizin ticaret ve sanayi politikaları çerçevesinde hareket etmekte ve bu doğrultuda üreticilerimizin ihtiyaç duyduğu alanlarda hizmetlerimizi yoğunlaştırmaktayız. Bu çerçevede Afrika ve Orta Doğu bölgesini yakın merceğe alan Enstitümüz, Suudi Arabistan, Umman, Gabon, Kamerun ve Yemen ile TSE Belge Kabul Anlaşmaları imzaladı. Bu anlaşmalar kapsamında bu ülkelerdeki muadilimiz kuruluşlar ile standardizasyon, eğitim, uygunluk değerlendirme, teknik iş birliği, karşılıklı uzman değişimi, deney, gözetim ve muayene konularında iş birliği yaparak ticareti kolaylaştırmayı hedefliyoruz. Öte yandan dünyanın 19 ülkesinde açtığımız 28 Çözüm Ortaklığı Ofisi ile menşeinde hizmet vererek ülkemiz üreticilerinin küresel pazarlardaki rekabet gücünü yükseltmeyi amaçlıyoruz. Bu ofislerinden bir tanesini de Afrika kıtasının ekonomik açıdan en gelişmiş ülkelerinden biri olan Nijerya’da açtık. Nihai hedefimiz, tüm kıta ülkelerinde TSE’nin etkinliğini artırmak, böylece ülkemizin ihracat artışına katkıda bulunmaktır. Saygılarımla. Hulusi ŞENTÜRK TSE Başkanı 1 NİSAN 2013 içinde HELAL GIDA Ekonomik ve Teknik Dergi•Yıl 52•Sayı: 611•Nisan 2013• ISSN: 1300-8366 4 20 Ayın Konuğu: Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı Hüseyin BOZDAĞ Haberler 48 50 52 İslamÜlkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Standards and Metrology Institute for Islamic Countries (SMIIC) Söyleşi Tatlıses Çiğköfte İbrahim TATLISES Gıda Katkı Maddeleri ve Helal Gıda 64 72 68 Söyleşi: Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü Adana Et Kombinası Müdürü İsmail YAVUZ Helal Gıda Standardı ve Belgelendirmesinin Ülkemiz Açısından Ekonomik ve Ticari Önemi 92 89 Söyleşi: EVYAP Yönetim Kurulu Üyesi, Satın Alma ve Kalite Grup Başkanı Ayşe EVYAP ARIN 2 İslamÜlkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Standards and Metrology Institute for Islamic Countries (SMIIC) Söyleşi: Bortar Hazır Yemek ve Gıda San. Tic. A.Ş. Yön. Kur. Başkanı Hasan KÜÇÜKKURT 94 Helal Kozmetik ve İyi Üretim Uygulamaları Peynir Mayasındaki Sütü Pıhtılaştırıcı Enzimler ve Özellikleri ekiler 33 27 Dünyada ve Ülkemizde Helal Belgelendirme Çalışmalarında Mevcut Durum 56 38 Neden Helal Gıda Uygunluk Belgesi Helal Gıda ve Helal Sertifika 58 Dünyada Helal Gıda Çalışmaları ve SMIIC 77 61 PCR ve Real-Time PCR Yöntemi ile Gen (Domuz Geni) Tespiti Gıda Tüketiminde Helal Duyarlılığı 84 82 Söyleşi: SEL Sanayi Genel Müdürü Selin BAĞDAT Jelatin Özellikleri ve Kullanımı Gıdalarda Renk ve Kalite Algısı 105 Kanatlı Eti Ürünleri Üretiminde TS OIC / SMIIC 1 Helal Gıda Genel Kılavuzunun Uygulanması 101 96 111 Alkollü İçkiler ve Gıdalarda Alkol BEY PİLİÇ, Genel Müdür Yardımcısı Kadri GÜVENER Bilişimi Yaşamak ve Öngörmek 3 NİSAN 2013 HABERLER ADR Protokolü İmzalandı Tehlikeli maddelerin kara, deniz, hava yolu ile taşınmasında kullanılan ambalaj, kap ve tankların test, sertifikalandırma ve muayenelerini TSE yapacak. “Tehlikeli Maddelerin Taşınmasında Kullanılan Ambalaj, Tank ve Kapların Test, Sertifikalandırma ve Muayenelerinin Yapılması Yetkilendirme Protokolü”, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Başkanı Hulusi Şentürk ile Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Düzenleme Genel Müdürü Mehdi Gönülalçak tarafından imzalandı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Konferans Salonunda düzenlenen imza töreninde konuşan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, tehlikeli maddelerin taşınması konusunda yıllardır sürdürülen bu çalışmanın nihai sonucuna yaklaşılmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Proje kapsamında 20 milyonu aşan bir yatırım yapılacağını belirterek 18 muayene istasyonu kurulması için çalışmaları tamamladıklarını, Türkiye’de ilk olarak kurulacak 6 kimyasal temizleme istasyonunu da hizmete açacaklarını bildiren Şentürk, bu kapsamda yapılacak testlerle ilgili hiçbir eksiklik kalmaması için tüm hazırlıkların tamamlandığını söyledi. TSE’nin 1 Ocak 2014 tarihi itibarıyla tehlikeli maddelerin taşınması konusunda hizmet vermeye başlayaca4 ğını bildiren Şentürk, “TSE bu hizmeti verirken ülkemiz ulaşım sektörüne vereceği katkının yanı sıra gerek Kafkaslar gerek Orta Doğu’da, gerekse bizim Yakın Doğu coğrafyamıza baktığımızda hiçbir ülkenin bu hizmeti verebilecek kuruluşu bulunmuyor. Bu coğrafyada bu konuda tek yetkilendirilmiş kuruluş TSE’dir” diye konuştu. Nihat Ergün: “TSE’nin bu konudaki hizmeti Türkiye’nin önünü açacak.” Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, tehlikeli maddelerin taşınması konusunda birçok önemli detay bulunduğunu, bunların ölçümünün de diğer unsurlar kadar önem taşıdığını vurguladı. Tehlikeli maddelerin taşınması konusundaki malzemelerin test edilmesi için yurt dışından hizmet alındığını anlatan Ergün, “O adam da bizden canının istediği kadar para istiyor. Yaptığın işi test edemiyorsan bu nasıl iş, değil mi? Bizim kendi kurumlarımız var, onlar desinler ki; ‘bu iş doğru olmuş ya da bu iş yanlış olmuş, şöyle yap’. Bir şeyi tam yapıyorsak, yaptığımız işin doğrulamasını da kendimiz yaptığımız zaman tam yapmış oluruz” diye konuştu. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, bu protokol ile önemli bir iş birliğini gerçekleştirdiklerini belirterek Türkiye’nin bir alanda daha dışa bağımlılıktan kurtulduğunu vurguladı. Yıldırım, tehlikeli yüklerin kara, deniz ve hava yoluyla taşınmasında kullanılan basınçlı kapların, tankların, ambalajların, test, sertifikalandırma ve muayenelerinin Türk Standardları Enstitüsü tarafından yapılacağını kaydetti. Bakan Yıldırım, konuşmasında bu yetkilendirmenin önemine işaret etti: “Başkası ölçsün, bakalım iyi olmuş mu” ifadesiyle uluslararası alanda çok karşılaşıldığını ifade eden Ergün, belgelendirme ve standardizasyon kuruluşlarının bugünün en önemli kuruluşları haline geldiğini; uluslararası ticarette, sanayi işlerinde bunların önemli yer tuttuğunu belirtti. Ergün, “Çünkü kalite, standart önem kazandı. Gelişmiş ülkelerin çok önemli bir bölümü üretimin yanında esas bunların standardizasyonu ve belgelendirmesi konusundan çok büyük paralar kazanıyorlar. Çok iyi bilgi gerektiren, eğitimli insan gücü gerektiren bir alan” değerlendirmesinde bulundu. Belgelendirme ve standardizasyon alanında fiyatların çok yüksek olduğuna, bunların bir otorite tarafından belirlendiğine ve buna itiraz edilemediğine işaret eden Ergün, Türkiye’nin de bu otoritelerden biri olması gerektiğini vurguladı. “Ülkemizin bugün katma değerli, teknolojik üstünlüğü olan ürünler yapma konusunda hiçbir eksikliği yok, insan kaynağımız da var, tecrübemiz de var. Ama yapacağımız bu işlerin uluslararası alanda kabul edilmesi, tanınır olması ve yetkinliğimizin tereddüt edilmeden herkes tarafından saygıyla karşılanması gerekiyor. Bugün yaptığımız iş bunlardan bir tanesidir. Türkiye’de tehlikeli maddelerin taşındığı bu kaplar yapılmıyor mu? Elbette yapılıyor. Ama bugün attığımız adımla, Almanya’da, Avusturya’da, İtalya’da artık kimse benim tırlarımı çeviremeyecek, “nerede bunun UN numarası, nereden aldın, Türkiye’den niye aldın?” diyemeyecek. Yani bugün ülke değerleriyle, ülkenin imkân ve kabiliyetleriyle küresel yetkinliğimizi artıracak bir iş yapıyoruz. İşin özü budur.” TSE’nin 2014 yılında bu konudaki donanımını bitirmiş olacağını ifade eden Yıldırım, TSE’nin her türlü testi yaptıktan sonra onayı vereceğini ve bunun her yerde geçerli olacağını vurguladı: Ergün: “Kendi ülkemizin kurumları, kendi şirketlerimiz olması lazım. Bizim buradaki niyetimiz, ‘her şeyi TSE yapsın’ değil. TSE’nin yetkinlik kazandığı alanlarda, önümüzdeki süreçte bir kısmını piyasaya devredelim. Yeni şirketlerimiz doğsun; belgelendirme, standardizasyon konularında bizim de şirketlerimiz doğsun, büyüsünler, gelişsinler. Hem bu ülkede, hem başka ülkelerde işler yapsınlar” diye konuştu. Bu konuda Türkiye’de şirketlerin de yetkinlik kazanmasını istediklerini dile getiren Ergün, TSE’nin bu konudaki hizmetinin Türkiye’nin önünü açacağını söyledi. Binali Yıldırım: “Türkiye bir alanda daha dışa bağımlılıktan kurtuluyor.” 5 NİSAN 2013 “Bizimle rekabet edemeyince, rekabetten düşürmek için farklı yollar denendiği durumlar var, buna fırsat vermememiz lazım. Onun için bu protokolü çok önemsiyorum. Bunun gibi daha çok atacağımız adımlar var. Bu alandaki boşlukları dolduracak konulara yoğunlaşmamız gerekiyor. Karayolu, denizyolu, demiryolu ve havayollarındaki taşımalar yavaş yavaş Türkiye’yi zorluyor. Bu kuralları zaman geçirmeden uygulayın diyor AB. Biz bunun mevzuat düzenlemesini 2007’de yaptık. Kademe kademe bunu yürürlüğe sokuyoruz, 2014’ten itibaren TSE bütün donanımını bitirmiş olacak ve bu tankların her türlü testini yapacak, mührünü basacak, bu da her yerde geçerli olacak. Siz yapacaksınız, bunu biz savunacağız. TC hükümeti diyecek ki “bu bizim adamlarımızın işidir, kurallara göre yapmıştır”. Bunu ancak güçlü olursanız diyebilirsiniz. Türkiye bunu yıllarca söyleyemedi, Bugün söyleyebilecek güce eriştik. Bu güç refahtır, istikrardır, güvendir. Bunların sonucudur ki Türkiye bugün dünyanın krizini, ekonomisini, geleceğini konuşan 20 ekonomisinden biri oldu. On yıl sonra da en güçlü 10 ekonominin içinde olmayı hedefliyoruz.” Bakan Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü: “En ileri teknolojiye sahip olabilirsiniz, ama önemli olan onu kabul ettirmenizdir. Bu yapacağımız iş burada “biz de yetkiniz, bu işi biz yapıyoruz, onayını da bizim bağımsız kuruşlarımız yapıyor, biz buna BM numarasını da veririz, her türlü numarayı da veririz” demektir. Böylece mukayeseli üstünlük sağlanan bir alanın hakimiyetini başkalarının elinden alıyorsunuz. Kendi kaynaklarımızla, kendi imkânlarımızla “biz bunu yaparız” diyoruz, böylece zaman tasarrufu, kaynak tasarrufu sağlıyoruz, maliyetleri aşağı çekiyoruz, ülke kaynaklarının yurt dışı- 6 na transferini önlüyoruz. Bu sadece ülkemiz için değil içinde bulunduğumuz coğrafya için de çok önemlidir. Çünkü Türkiye artık bölgemizde yeni müracaat merkezi haline gelmiştir. Onlar için de teknolojiye erişebilirliği kolaylaştırıyoruz. Teknolojide çok gelişmiş ülkeler, bugün Orta Doğu, Asya, Afrika pazarlarında var olabilmek için Türkiye’deki firmalarla iş birliği yapıyorlar. Çünkü aksi halde rekabet etme şansları yok. Hepten kaybetmek yerine Türkiye’yi üs kabul ederek bu pazarlarda var olmayı seçen yüzlerce şirket her gün kapımızı çalıyor.” TSE ile yetkilendirme protokolü “Tehlikeli Maddelerin Taşınmasında Kullanılan Ambalaj, Tank ve Kapların Test, Sertifikalandırma ve Muayenelerinin Yapılması Yetkilendirme Protokolü” uyarınca Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın görevi ve yetkisi kapsamında bulunan tehlikeli maddelerin taşınmasında kullanılan ambalajların, tankların ve kapların, bir kısım test, sertifikalandırma ve muayenesiyle ilgili iş ve işlemleri TSE yapacak. Proje kapsamında araçlar, tanklar ve ambalajlar ile taşıma zinciri içinde yer alan başta şoförler olmak üzere tehlikeli maddeleri dolduranlar, paketleyenler, yükleyenler, taşıyanlar, boşaltanlar, etiketleyenler, depolayanlar ve benzeri işlerde çalışanlarla bu faaliyetler uluslararası standart ve kurallara uygun hale getirilecek. TSE, protokol kapsamında olan test, sertifikalandırma ve muayene işlemlerinin büyük bir kısmını kendi tesislerinde yapacak. Ancak kapasitesinin yeterli olmadığı alanlardaki yatırımlarını tamamlayana kadar Bakanlık onayıyla akredite olmuş ulusal ve uluslararası test laboratuvarlarıyla iş birliği yaparak onların imkânlarını da kullanabilecek. HABERLER TSE Kalite Ödülleri Sahiplerini Buldu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün: “TSE’nin yıllardır bir güven kurumu olarak bizim sanayimize, üretimimize, tüketici güvenine yaptığı katkı son derece önemli." Türk Standardları Enstitüsü, 15 Mart Dünya Tüketiciler Günü’nde düzenlediği törenle, Marmara Bölgesinde faaliyet gösteren, sürdürülebilir kalite anlayışını benimseyerek standardizasyon ve kalite alanında başarılı çalışmalar yapan kurum ve kuruluşlara “TSE Kalite Ödülü” verdi. İstanbul’da gerçekleştirilen Ödül Törenine Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, TSE Başkanı Hulusi Şentürk ve çok sayıda sektör temsilcisi katıldı. yetler Birliği dağıldığında Rus pazarlarına defolu ürünleri gönderenler uzun yıllar pazarlarda bizim ürünlerimizin girmesine engel oldularsa, bugün yakın pazarlarda standart dışı ürünlerin gidebildiği pazarlarda bazı yöneticilerin buna dikkat etmediklerini ve ülkemizin geleceğine zarar verdiklerini görüyoruz. Onun için denetim mekanizmaları önemlidir. TSE’nin uzun yıllar güvenilen bir belge olması için arkası takip edilmelidir. TSE belgesi artık verilip unutulan bir belge değildir. Arkası takip edilen bir belgedir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün konuşmasında tüketicilerin aldıkları malları güven içinde kullanmaları gerektiğinin altını çizdi: “Tüketiciler bir malı veya hizmeti tüketirken bir güven duygusu içindedirler. Çarşıdan bir malı aldıklarında ya da bir hizmeti satın aldıklarında o ürünün kalitesini, standardını denetleyen bir kurumun var olduğunu düşünürler. O kamu otoritesidir, onun görevlileridir. İşte o TSE’dir. Eğer uygun kalite, uygun standart olmadığına dair bir yaygın kanaat oluşursa o ülke insanlarının sanayiye, devlete güveni sarsılır. TSE’nin yıllardır bir güven kurumu olarak bizim sanayimize, üretimimize, tüketici güvenine yaptığı katkı son derece önemli. Ama bundan sonraki süreçte daha da önemli olacak.” Özellikle ihraç edilen ürünlerle ilgili kalite ve standart şikâyeti gelmesinin ürünlerimizi lekeleyen bir tablo ortaya çıkaracağını belirten Ergün, bu durumun işini iyi yapan üreticilerin de zarar görmesine neden olacağını kaydetti. Bakan Ergün, TSE’nin denetim mekanizmalarının bu açıdan büyük önem taşıdığını belirtti: “Nasıl vaktiyle Sov- 7 NİSAN 2013 tüketicinin sağlıklı ürünlere ulaşabilmesini sağlamak için gümrüklerde belge aramaya kalktığınızda ABD, AB ülkeleri ayağa kalkıyor. Bu haksızlığa karşı Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerin iş birliği yapması gerekmektedir.” Kimse denetimlerden de rahatsız olmamalı, aksine sevinmeli” dedi. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, yaptığı konuşmada Türkiye’de üretimin artık kalite standartları çerçevesinde yapıldığını söyledi. Vali Mutlu, “Ülkemiz, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren iyi bir üretim ülkesi olabilmenin çabası içerisinde oldu. Tarımla başlayan üretimimizi sanayiye taşırken üretelim nasıl üretirsek üretelim diye bir sanayi, bir üretim ülkesi olmaya gayret ettik. Bir üretim merkezi olmayı tercih ederken belki tüketiciyi geçmiş yıllarda çok da önemsemeyen, üretimi merkeze çeken bir yaklaşım içerisinde hareket ettik. Ama artık tüketicinin, tüketicinin haklarının her şeyin temelinde olduğunu ve asıl hedefin tüketiciyi memnun etmek olduğunu biliyoruz. Bu konuda da dünyayla yarışıyoruz” dedi. TSE’nin çalışmalarını takdir ettiğini ifade eden Vali Mutlu, “Son zamanlarda TSE’nin ciddi çalışmalarla tüketiciye hizmet, dünyayla rekabet ve bütün sektörlerde kaliteyi en üst seviyeye çıkartabilme noktasında çabalarını takdir ediyoruz” diye konuştu. TSE Başkanı Hulusi Şentürk ise konuşmasında Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girebilmesi için kurumlarının da en büyükler arasına girmesi gerektiğini söyledi. Bunun için tüm kurum ve kuruluşların kaliteli ve standartlara uygun üretim yapması mecburiyetinde olduğunu belirten Şentürk, TSE’nin 59 yıldır bu amaçla çalıştığını kaydetti. Şentürk, standartların korumacılık önlemi olarak kullanılmaya başlandığını söyledi: “Tüketici güvenliğinin sağlanması için zorunlu olan, küresel pazarlara girilebilmesi için zorunlu olan standartlar aynı zamanda ve ne yazık ki haksız rekabet aracı olarak da kullanılmaktadır. Özellikle gümrük engellerinin Dünya Ticaret Örgütü anlaşmaları ile yasaklandığı bir dünyada ülkeler, kendi yerli üreticilerini koruyabilmek adına yeni koruma politikaları dediğimiz standartları teknik engeller olarak devreye sokmaya başladı. Gerek sanayicinin hakkını koruyabilmek, gerekse 8 TSE Başkanı standartları belirleyen ülkeler arasına girebilmek için iş dünyasını, akademisyenleri komitelere katılmaya çağırdı: “Bugün tüm gelişmiş ülkeler dünya ekonomisindeki hakim pozisyonlarını koruyabilmek, pazar üzerindeki güçlü konumlarını muhafaza edebilmek için standartları belirleme mücadelesi veriyorlar. ISO’nun komitelerinin 680’ninde ABD etkin rol alıyor, Almanya keza öyle. Türkiye gibi ülkeler ise 5, bilemediniz 6 komitede yer alıyor. Bunun anlamı: gelişmiş ülkeler standartları belirliyor, bizler bu standartlara uymaya çalışıyoruz. Oyunun kurallarını rakibiniz koyduğu sürece, bu kuralları istediği zaman değiştirme hakkına sahip olduğu müddetçe başarılı olamazsınız. Türkiye, 2023 vizyonuna uygun biçimde standartları belirleyen konuma gelmek zorundadır. Artık kuralları belirlemek için mücadele etmenin zamanı gelmiştir, bunun için iş birliği yapmamız gerekmektedir.” Konuşmaların ardından TSE Kalite Ödülleri; Platin, Altın, Gümüş ve Jüri Özel Ödülü olmak üzere 4 ayrı kategoride verildi. Kamu sektöründen İstanbul Emniyet Müdürlüğü, özel sektörden ise ECA Elginkan Topluluğu oluşturulan komisyonun değerlendirmeleri sonucunda TSE Platin Kalite Ödülü’ne layık bulundu. TSE Altın Kalite Ödülleri, Enstitüden 20 yıl ve üzeri süredir Ürün ve Sistem Belgesi olan 140 firmaya, TSE Gümüş Kalite Ödülleri, Enstitüden 15-20 yıl arası süredir Ürün ve Sistem Belgesi olan 179 firmaya verildi. Öte yandan TSE Yönetim Sistem Belgelerinden 4 ve üzeri, Ürün Belgelerinden ise 20 ve üzeri belgeye sahip olan 26 firmaya da TSE Jüri Özel Ödülü takdim edildi. TSE Kalite Ödülleri Töreninin sponsor firmalarına da Gümüş, Altın ve Platin Ödülü verildi. HABERLER TSE I. Helal Gıda Çalıştayı Yapıldı TSE 1. Helal Gıda Çalıştayı, 12-14 Nisan 2013 tarihlerinde Alanya’da yapıldı. Çalıştay Enstitünün 15 ildeki 34 farklı biriminde görev yapan 70 personelin katılımı ile gerçekleşti. Çalıştayın açılışına Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkları Birliği Derneği- BESD-BİR ile Ekonomi Bakanlığı İstanbul İhracatçılar Birliği Kanatlı Tanıtım Grubu’ndan temsilciler de katıldı. Çalıştayda farklı konularda oluşturulmuş 7 grup tarafından yuvarlak masa çalışması yapıldı. Katkı Maddeleri ile ilgili grup çalışmasında, Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği’nde yer alan katkı maddelerinin Helal Gıda açısından değerlendirilmesi ele alındı. Tesisler” konusunda tasarı halindeki standardın gözden geçirilmesi ve görüş verilmesi, Helal Belgelendirmede dünyada yaşanan gelişmeler, belgelendirmede akreditasyon konusu ile fuar, konferans, panel gibi tanıtım faaliyetleri bir diğer çalışma grubunun konusu oldu. - Helal gıda belgelendirmesi alanında ihtiyaç duyulan analizler ve “Helal Gıda Ambalajı ve Ambalaj Malzemeleri” konusunda tasarı halindeki standardın gözden geçirilmesi ve görüş verilmesi, Yuvarlak masa çalışmasında ele alınan diğer konular ise şöyleydi: - En çok müracaatın yapıldığı sektör olan kanatlı et sektörü ve ileri işlenmiş et ürünleri konusunda OIC/ SMIIC’in Dubai’deki son teknik komite toplantısının değerlendirilmesi ve sektöre yansımaları. - Helal Gıda belgelendirmesinde 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’na göre ürün tebliğlerinin göz önünde bulundurularak belgelendirme ve talep edilen analizlerde dikkate alınacak hususların değerlendirilmesi, - Helal kozmetik konusunda yapılan çalışmalar, - “Helal Hizmet Belgelendirme Alanında Helal Yiyecek ve İçeceklerin Hazırlandığı, Saklandığı ve Sunulduğu Söz konusu çalışmalara ilişkin raporlar Çalıştayın son gününde tüm grupların katılımıyla değerlendirildi. Ayrıca Çalıştayda Helal Gıda Belgelendirmesi faaliyetlerinde görev alarak üstün performans gösteren Helal Gıda Teknik İnceleme uzmanlarına 4 farklı kategoride şükran belgeleri takdim edildi. 9 NİSAN 2013 HABERLER TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Ekonomist, Akademisyen ve Köşe Yazarlarıyla Bir Araya Geldi TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Enstitü’nün Standardizasyon ve Uygunluk Değerlendirme Alanlarında Yaptığı Çalışmaları Ekonomist Akademisyen ve Köşe Yazarlarıyla Değerlendirdi Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Başkanı Hulusi Şentürk, Enstitünün standardizasyon ve uygunluk değerlendirme alanındaki çalışmaları ve yeni projeleriyle ilgili bilgi vermek ve görüş alışverişinde bulunmak üzere ekonomist akademisyen ve ekonomi köşe yazarlarıyla İstanbul ve Ankara’da toplantılar gerçekleştirdi. Toplantılarda TSE Başkanı Hulusi Şentürk’ün yanı sıra Genel Sekreter Üzeyir Karagöz, Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Pelit, Coşkun Şentürk, Mehmet Bozdemir ve üst düzey yöneticiler de hazır bulundu. İstanbul’daki toplantıya; Prof. Dr. İbrahim Öztürk, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Prof. Dr. Cemil Ertem, eski TSE Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Hakkı Biçer, Prof. Dr. Ahmet İncekara, Prof. Dr. Ramazan Evren, Dr. Süleyman Yaşar, Doç. Dr. Dündar Murat Demiröz, Dünya Gazetesi Yazarı Dr. Rüştü Bozkurt, Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar katıldı. Ankara’daki toplantıya ise; Prof.Dr. Hakan Özyıldız, Prof. Dr. Hasan Kazdağlı, Prof. Dr. Arif Ersoy, Prof. Dr. Serdar Sayan, Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Çiğdem Toker, Bugün Gazetesi Yazarı Erdoğan Süzer, Dünya Gazetesi Yazarı Alaattin Aktaş ile düşünce kuru10 luşlarını temsilen Ankara Strateji Enstitüsü adına Doç. Dr. Şevket Tüylüoğlu, Kamu Araştırmaları Vakfı adına Nuh Vural, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi adına Dr. Tuğba Evrim Maden, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu adına Doç. Dr. Turgut Demirtepe, Stratejik Düşünce Enstitüsü adına Dr. Sıdıka Başçı ve Ankara Siyasi ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi adına Selim Tezcan katıldı. TSE Başkanı Şentürk toplantıda, Enstitünün asli görev alanı olan standardizasyon faaliyetlerinde uluslararası alandaki etkinliğinin artırılması için çalışmalar yaptıklarını söyledi. Gelişmiş ülkelerin dünya ticaretindeki üstün konumlarını koruyabilmek için standardizasyon faaliyetlerine etkin katılım gerçekleştirdiğini vurgulayan Şentürk, TSE olarak bu konuda iş dünyasından ve akademisyenlerden aktif katılım beklediklerinin altını çizdi. Şentürk, Enstitünün uygunluk değerlendirme faaliyetleri ile ilgili de bilgi verdi. Deney, belgelendirme, muayene/gözetim işlemlerini kapsayan uygunluk değerlendirme alanında uluslararası güçlü rakipler olduğunu belirten TSE Başkanı, rekabette geri kalmamak için ihtiyaç duyulan tüm alanlarda yeni yatırım planlarının hayata geçirildiğini söyledi. 11 NİSAN 2013 HABERLER TSE’nin Odalar ve Üniversitelerle İş Birlikleri Devam Ediyor Torbalı Ticaret Odası (TTO) ile “Muayene, Deney ve Kalibrasyon Hizmetlerine Yönelik İş Birliği Protokolü” TTO ile yapılan iş birliği protokolü imza törenine katılan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, “Küresel-Ekonomik Sistemde Standardizasyon ve Belgelendirmenin Stratejik Önemi” konulu konuşmasında, Türkiye’nin küresel güç olması için standartları belirleyen ülkeler arasında yer alması gerektiğini ifade ederek “başkalarının belirlediği standartlara göre üretim yaptığımız sürece rakiplerimiz her zaman bizden önde olacaklar. Bu nedenle biz TSE olarak sanayicimizle omuz omuza vererek bu savaşta mücadeleye hazırız. Yeter ki siz de bize destek verin” dedi. Konuşmanın ardından TSE Başkanı Hulusi Şentürk ile Torbalı Ticaret Odası Meclis Başkanı Abdülvahap Olgun, “Muayene, Deney ve Kalibrasyon Hizmetlerine Yönelik İşbirliği” Protokolünü imzaladılar. Manisa Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile “Muayene, Deney ve Kalibrasyon Hizmetlerine Yönelik İş Birliği Protokolü” MTSO ile kalibrasyon, eğitim, muayene ve deney hizmetlerinde oda üyelerine önemli oranda indirim imkânları sağlayan protokol, Manisa TSO Yönetim Kurulu, Meclis Üyeleri ve Meslek Komitesi üyelerinin katıldığı törenle imzalandı. İmza töreninde konuşan TOBB Başkan Yardımcısı ve MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Koşmaz, MTSO üyeleri için maliyetleri düşürecek bu önemli iş birliğine imza atmaktan dolayı memnuniyetlerini ifade ederek “üyelerimizi üretimden satışa desteklemek gerekiyor. 12 Bu destek, üretim çeşitliliğine ve kalitesine, Ar-Ge çalışmalarına önemli katkılar sağlayacaktır” dedi. TSE Başkanı Hulusi Şentürk, sanayicinin standartları belirlemek için herhangi bir çaba sarf etmediğini vurgulayarak akademik dünyanın da reel ekonomiden uzak kaldığını, standardı belirleyecek faaliyetlerin içerisinde yer almadığını belirtti. Şentürk, ”Avrupalıların belirlediği kurallarla üretim yapan sanayiciler gerçeği ile karşılaşıyoruz. Sık sık değişen standartlar yoluyla da sanayicimiz sürekli taşeron sanayici olmaya adeta mahkûm hale getiriliyor. Standartlara hâkim olmak ve standart belirleyen ülkeler arasına girebilmek için çalışmalıyız” diye konuştu. TSE’nin son bir yılda büyük atılım içerisine girdiğini ifade eden Şentürk, kurumla ilgili en çok şikâyetin maliyetler konusunda olduğunu söyledi. Geçmişte mühendis kaynağının yetmemesi nedeniyle belgelendirme işlemleri için Ankara’dan çevre kentlere mühendis gönderildiğini, bunun da sanayiciye kesilen faturayı kabarttığını anlatan Şentürk, ‘dış denetçi’ uygulamasıyla Türkiye’nin dört bir yanındaki mühendislerden yararlanarak maliyetleri önemli ölçüde düşürdüklerini kaydetti. Torbalı Ticaret Odası (TTO) ve Manisa Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile imzalanan “Muayene, Deney ve Kalibrasyon Hizmetlerine Yönelik İş Birliği” protokolleri kapsamında; TSE’den belgesi olan oda üyelerine kalibrasyon hizmetlerinde yüzde 40, kalibrasyon eğitim hizmetlerinde ise yüzde 30; TSE’den belgesi olmayan oda üyelerine ise kalibrasyon hizmetlerinde yüzde 30, kalibrasyon eğitim hizmetlerinde ise yüzde 20 indirim uygulanacak. Ayrıca TSE belgesi olan, özel amaçlı mu- HABERLER ayene ve deney yaptırmak isteyen oda üyeleri yüzde 25 indirimden yararlanabilecek. CBÜ ile İş Birliği Protokolü Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) ile standardizasyon, ürün, hizmet ve sistem belgelendirme, deney ve kalibrasyon hizmetleri ile otomotiv sektörüne ilişkin konularda iş birliğinin geliştirilmesi, eğitim programları yapılması, ortaklaşa panel, sempozyum, seminer ve benzeri organizasyonların düzenlenmesini öngören protokol imzalandı. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli’yi makamında ziyaret eden TSE Başkanı Hulusi Şentürk, iki kurumun birbirinden yararlanabileceği birçok ortak konu olduğuna dikkat çekerek, “üniversitelerle birlikte gerçekleştireceğimiz iş birliklerini artırmak için yoğun çalışıyoruz. Ortak gerçekleştirilecek projelerle ülke ekonomisine önemli kazançlar sağlayacağımızın inancındayız” diye konuştu. CBÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli ise “TSE gibi bir güçlü bir kurum ile ortak projelere imza atmak ve karşılıklı iş birliği gücümüze güç katacaktır” dedi. Güneydoğu Kalite Günleri Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kapsayan geniş bir eğitim hamlesi başlatıldı. 25 Mart - 5 Nisan 2013 tarihleri arasında Gaziantep Valiliği ve Gaziantep Üniversitesi başta olmak üzere, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının desteği ile “Güneydoğu Kalite Günleri” adı altında bir dizi eğitim etkinliği düzenlendi. Eğitimler Gaziantep başta olmak üzere Kahramanmaraş ve Şanlıurfa illerini de kapsayacak şekilde 30 ayrı başlıkta, 17 salonda, 2 hafta süresince devam etti. ‘Güneydoğu Kalite Günleri’ kapsamında, Kalite Yönetim Sistemi, Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi, Çevre Yönetim Sistemi, İş Sağlığı ve Güvenliği, Sosyal Sorumluluk ve Kişisel Gelişim konularında eğitimler verildi. Güneydoğu Kalite Günleri eğitimi hakkında bilgi veren TSE Güneydoğu Bölge Koordinatörü Mahmut Ulaş, “TSE Güneydoğu Bölge Koordinatörlüğü olarak Gaziantep’te “Kalite Günleri” adı altında ciddi katılımcı kapsamında eğitim etkinlikleri düzenlemiş oluyoruz. Bu eğitim etkinlikleri kapsamında öncelikle hedef kitlemiz, ülke sanayicisi, ülke müteşebbisiydi. Ancak, ilerde sanayici olacak, ilerde sanayi sektöründe hizmet verecek öğrenci kitlesinden de ciddi bir katılım talebi söz konusu oldu. Kamu hastaneleri olarak da hastanelerde kalite, hastanelerde üretim sistemi, hastanelerde kalibrasyon konulu bir çalışma adına 200’ün üzerinde bir katılım aldık. Yoğun bir talep var. TSE, Avrupa Kalite Teşkilatı’nın tam üyesidir. Avrupa Standardizasyon Teşkilatı üyesidir. Dolayısıyla TSE’den sertifika alan arkadaşların sertifikalarını ilerleyen süreçte etkin manada değerlendireceklerini düşünüyoruz. Tabi sertifika öncesinde bu eğitimde verilen bilginin, gerek sanayimizde gerek hizmet sektörümüzde ciddi manada katma değeri olacak” dedi. 13 NİSAN 2013 HABERLER TSE ile Kayseri Sanayi Odası, Ticaret Odası ve Ticaret Borsası Arasında Kalibrasyon İş Birliği Protokolü İmzalandı Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile Kayseri Sanayi Odası (KAYSO), Kayseri Ticaret Odası (KTO) ve Kayseri Ticaret Borsası (KTB) arasında 5 Mayıs 2013 tarihinde Kalibrasyon İş Birliği Protokolü imzalandı. İmza törenine katılan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, küresel ekonomide yer edinebilmek için küresel standartlara uygun üretim yapılmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. “Bakanlıklar yeni CE Direktifi kapsamında yönetmelik çıkarmalı” Şentürk, Avrupa’nın yapı malzemeleri CE Direktifini değiştirdiğinin altını çizerek, Temmuz ayından itibaren yeni CE Direktifi kapsamında belgeli olmayan malların Avrupa pazarına giremeyeceğine dikkati çekti. Yeni direktife göre CE Belgesi veremeyeceklerini ifade eden Şentürk, Türkiye’nin bu direktife göre yönetmelik çıkarması gerektiğini kaydetti. TSE Başkanı Şentürk, uygunluk değerlendirme belgelerini almak ve test yaptırmak için Türkiye’deki şirketlerin Avrupa ülkelerindeki standardizasyon ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarına her yıl servet ödediklerini belirterek, dünya uygunluk değerlendirme pazarının yıllık büyüklüğünün 200 milyar Dolar olduğunu ifade etti. Türkiye’de ise 2,4 milyar Dolarlık belgelendirme ve test pazarı olduğunu dile getiren Şentürk, “Bu paranın 120 milyon Doları TSE’ye geliyor. 120 milyon Doların da diğer yerli tüm belgelendirme kuruluşlarında olduğunu düşünelim; 2 milyar 160 milyon Dolar nereye gidiyor? Farkında değiliz, ama bu parayı Avrupa kuruluşlarına veriyoruz. Yani her yıl 2 milyar Dolar civarında yurt dışına Türk iş dünyasının parası gidiyor. 2 milyar Dolar kâr edebilmek için 40 milyar Dolarlık mal üretip ihraç etmek gerekiyor. Yani Türkiye 40 milyar Dolarlık mal üretip satarsa belgelendirme ve testten dolayı Avrupa’ya her yıl verdiğimiz parayı ancak karşılayabilir” diye konuştu. Şentürk, Türkiye’nin dünya ekonomisinde söz sahibi olabilmesi için standartları belirleyen ülke olması gerektiğini vurgulayarak, bunu başarabilmenin yolunun standart kuruluşlarının komitelerine katılmaktan geçtiğini dile getirdi. Sanayici destek vermediği için komitelere kimseyi gönderemediklerine işaret eden Şentürk, “Sanayiciler sa14 hip çıksın, bir yıl içinde binin üzerinde komiteye adam verebiliriz. İki yıl içinde en az 50-60 komitenin başkanlığını alabiliriz” dedi. KAYSO Başkanı Mustafa Boydak ise TSE’nin firmaların gelişimi konusunda katkı sağladığını ifade ederek, “Şirketlerimizdeki arkadaşlar kurumdaki ekipler ile her zaman beraberler ve firmalarımızın gelişimine, piyasa paylarını artırmalarına, yurt dışına açılmalarına, TSE hem kurumsal anlamda hem de bölgelerdeki temsilciler anlamında gerekli yardımları yapıyor. Dünün KOBİ’leri bugün uluslararası bir boyuta taşınmış bir hale geldiler” dedi. KTB Başkanı Şaban Ünlü de “İlerlemenin en iyi yolu kaliteli hizmet ve üretim ile müşterilerin güvenini kazanmak ve diğer firmalarla rekabet gücünü artırmaktır. Firmalar, eğer standartlara uygun üretim gerçekleştiremezse pazarda başarılı olma şansları azalır. Standart denince akla ilk gelen kurum Türk Standardları Enstitüsü’dür” diye konuştu. KTO Başkanı Mehmet Asaf Mehmetbeyoğlu ise “Kayseri Ticaret Odası olarak TSE ISO 9001 kalitesine sahip bir odayız ve kuruluşuz. Standart tek başına yetmiyor. Standartla beraber marka, patent ve lisanslarımızı da almada öncü olmamız gerekiyor. Sanayici, tüccar ve üretici olarak en önemli görevlerimizden biri de budur” dedi. Konuşmaların ardından Kalibrasyon İş Birliği Protokolü imzalandı. Protokol ile Kayseri Sanayi Odası, Ticaret Odası ve Ticaret Borsası’nın TSE belgeli üyelerine, TSE’den alacakları kalibrasyon hizmetlerinde yüzde 40, kalibrasyon eğitim hizmetlerinde yüzde 30; TSE belgesi olmayan üyelerine ise TSE’den alacakları kalibrasyon hizmetlerinde yüzde 30, kalibrasyon eğitim hizmetlerinde de yüzde 20 indirim uygulanacak. HABERLER TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nı Ziyaret Etti TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Bozdemir, Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanı Mehmet Hüsrev, Özel Kalem Müdürü Bekir Çengelci ve Trabzon Müdürü Eşref Çakıroğlu ile Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Suat Hacısalihoğlu’nu ziyaret etti. TSE Başkanı Hulusi Şentürk burada yaptığı konuşmada TSE’nin son iki yıldır kabuğunu kırma ve küresel ekonomiye entegre olma çabası içinde olduğunu belirtti. Bunun için yurt dışında hızlı bir yapılanmaya gidildiğini anlatan Şentürk şunları söyledi: “Enstitü olarak iş dünyamızın ithalat ve ihracatta bizimle ilgili yaşadıkları problemleri kaldırabilmenin çabası içindeyiz. Geçen sene Şangay’dan başlamak üzere yurt dışında 26 ofis açtık. Amacımız oralardan buralara gelecek mallarda gerekli kontrolleri yapmak ve o ülkelere has bir belge şartı varsa anlaşma yaparak istenilen belgeyi buradan vermek. Güçlü bir lojistik altyapıya sahip olmazsak, istediğiniz kadar kaliteli mal üretin, onu zamanında ve hızlı bir şekilde ulaştıramazsınız.” TSE Başkanı bir yandan da merkeze çekilmiş yapının tekrar taşraya dağıtılarak yerelden hizmetlerin verilmesi ve böylece maliyetlerin düşürülmesini hedeflediklerini söyledi. Trabzon gibi illerde bölgesel planlamaları sağlayacaklarını ve bu şekilde bölgesel merkezlerin çevresinde kalan illere de güçlü bir şekilde hizmet vereceklerini anlatan Şentürk, hizmet alanların maliyetlerinin dü- şürülmesi için uygulamaya konan dış denetçi havuzu konusunda da bilgi verdi. Şentürk şunları söyledi: “İllere Ankara’dan uçakla personel göndermek yerine oluşturulan dış denetçi havuzu ile doğrudan o ildeki mühendisten yararlanıyoruz. Bu bile maliyetlerde yüzde 40 indirim anlamına geliyor. Şu anda Türkiye genelinde bin 500’e yakın dış denetçimiz bulunuyor.” Türkiye’de son yıllarda ihracatçıların en önemli konusunun lojistik merkezleri olduğunu belirten Şentürk, lojistik hizmetlerinin en önemli ayağının belgelendirme olduğuna dikkat çekti. TSE olarak bu alanda çalışmalara ağırlık vereceklerini aktaran Şentürk, şöyle konuştu: “Lojistik bir malı bir bölgeden, ülkeden alıp başka bir bölgeye ve ülkeye taşıyorsunuz. Burada belgelendirme çok önem taşıyor. Eğer bu belgeyi veremezseniz eksik bir lojistik hizmet olur. Devlet Demir Yolları’nın Lojistik merkez çalışması İzmir’de var. Burada gördük ki Trabzon’da da Lojistik Merkez çalışması yürütülüyor. Burada üzerimize ne gibi görevler düşüyor? Nasıl hizmet verebiliriz? Yükleme ve benzeri işlerde belge gerekli olacaktır. Bizim de bu işin içine girmemiz gerekiyor. Yarın bu merkezler kurulduğunda belgelendirme ayağımızın eksik kalmaması için bugünden çalışmalarda yer almayı öngördük.” Güçlü lojistik altyapıya sahip olmanın başarının birinci koşulu haline geldiğini söyleyen Şentürk, lojistik merkez ve basitleştirilmiş gümrük hattı (yeşil hat) projelerine hazırlanan Trabzon’a TSE olarak katkı vermeye hazır olduklarını vurguladı. 15 NİSAN 2013 HABERLER TSE ile Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Arasında İş Birliği Protokolü Türk Standardları Enstitüsü İle Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Arasında Standardizasyon ve Uygunluk Değerlendirme Alanlarında Ortak Proje Geliştirmek İçin İş Birliği Protokolü İmzalandı. TSE Başkanı Hulusi Şentürk: “Üniversitemiz ile birlikte yapacağımız projenin, ülkemizin ihracatta karşılaştığı teknik engellerin aşılmasına katkı sağlayacağına inanıyorum”. TSE Başkanı Hulusi Şentürk, TSE Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Bozdemir, Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanı Mehmet Hüsrev, Özel Kalem Müdürü Bekir Çengelci ile Rize’de çeşitli temaslarda bulundu. TSE Heyetinin Rize Ticaret ve Sanayi Odasını (RTSO) ziyaretinde Rizeli iş adamları ve firma temsilcilerine yönelik bilgilendirme toplantısı yapıldı. Toplantıda konuşan TSE Başkanı, standardizasyonun ülkeler için taşıdığı öneme değindi. Standardizasyonun ekonominin kurallarını belirlemek anlamına geldiğini söyleyen Şentürk bu kuralların çok sık değiştirildiğini belirtti. TSE Başkanı şöyle konuştu: ”Bir ülke gücü eline geçirmişse kendi avantajına dönük olan kendi üretimini, kendi geliştirmiş olduğu teknolojiyi standart haline getiriyor. Biz 16 belirlenmiş kurallara göre ticaret yapıyoruz. Bizim standart belirlemek için komite toplantılarına katılmamız, oradaki tartışmalara müdahil olmamız gerekiyor. Orada kendi görüşlerimizi savunmamız, oradaki görüşlerimizin standart haline gelmesi için çalışmamız gerekiyor. Onu başaramıyorsak da bizim aleyhimize olan hükümlerin standarda girmesini önlemek için uğraşmamız gerekiyor. Bunu yapabilmemiz için öncelikle iş dünyamızın Avrupa standart komitelerine ve uluslararası standardizasyon komitelerine katılmaları gerekiyor”. Bir ürün alındığında üzerinde çeşitli işaretler görüleceğini dile getiren Şentürk, bu işaretlerin o ürünün belli standartları karşılama kabiliyeti olup olmadığını gösterdiğini belirtti. TSE Başkanı CE işaretiyle ilgili kamuoyunda yanlış algılama olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “CE’nin Avrupa Birliği’nin kalitesiyle hiçbir alakası yoktur. Türkiye böyle kandırılıyor. CE, Avrupa kalite belgesi zannediliyor, ama CE bir güvenlik belgesidir. O ürünün güvenlik standartlarına uyduğunu gösterir. An- renciler sertifika alacaklar. Ayrıca üniversitenin TSE’nin laboratuvar imkânlarından yararlanması mümkün olacak” dedi. TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Rize Ticaret ve Sanayi Odası’ndaki programının ardından Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi ile TSE arasında imzalanan iş birliği protokolü törenine katıldı. TSE ile Recep Tayyip Erdoğan Üniversitenin standardizasyon ve uygunluk değerlendirmenin ekonomiye katkısı konusunda ortak proje gerçekleştirmelerini içeren iş birliği protokolü Türkiye’de ilk kez yapılacak bir proje olma özelliği taşıyor. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi ile standartların ve uygunluk değerlendirmenin ekonomiye katkısı konusunda yapılacak projenin Türkiye’de bir ilk olacağını vurgulayan TSE Başkanı, “Üniversitemiz ile Enstitümüz arasındaki iş birliğinin, sanayicimizin gelişmesine, Türkiye’nin ihracatta karşılaştığı teknik engellerin aşılmasında ciddi katkı sağlayacağına inanıyorum. Ayrıca protokol, gençlerimizin istihdam imkânlarını da artıracaktır” diye konuştu. İmza töreninde konuşan TSE Başkanı Şentürk, protokol kapsamında üniversite öğrencilerinin kalite ve uygunluk değerlendirmeyle ilgili TSE’nin eğitimlerini alabileceğini belirterek; “Bu eğitimler sonrasında öğ- TSE Başkanı Hulusi Şentürk ve beraberindeki heyet, Rize programı kapsamında Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nu da ziyaret ederek TSE’nin çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. HABERLER cak Türkiye’de bazı yabancı firmalar ürünlerini pazarlarken üzerindeki CE işaretini Avrupa kalite işareti olarak lanse etmeye çalışıyorlar.” TSE ile Türk Loydu Arasında İş Birliği Protokolü İmzalandı Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile Türk Loydu arasında iki kuruluşun yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştireceği belgelendirme, eğitim, gözetim, muayene, danışmanlık, kalibrasyon, deney ve test hizmetlerinde iş birliğini içeren protokol anlaşması imzalandı. Protokol törenine katılan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Türkiye’deki 2 milyar Dolarlık uygunluk değerlendirme pazarının 125 milyon Dolarlık kısmını ellerinde tuttuklarını, Türk Loydu ile yapılan iş birliği sonunda bu payın daha da artmasını hedeflediklerini söyledi. Türk Loydu Başkanı Tamer Yılmaz da TSE ile imzalanan iş birliği protokolü sayesinde etkinliklerinin artacağını belirtti. Protokol ile TSE ve Türk Loydu arasında iş birliği yapılması öngörülen konular şöyle: • Laboratuvarların karşılıklı uygun koşullarda kullanımının sağlanması, • Eğitim hizmetlerinden karşılıklı olarak uygun şartlarda yararlanılması, • Otomotiv ürün belgelendirme konusunda iş birliği yapılması, • Akustik emisyon yöntemi kullanılarak test ve muayene konusunda iş birliği yapılması, • Karşılıklı teknik personel kullanımının sağlanması, • Karşılıklı olarak yurt dışı ofislerinin ortak kullanılmasının sağlanması, • Standart temin hizmetlerinden uygun koşullarda yararlanılması, • Yangın testleri konusunda karşılıklı iş birliği yapılması, • Rüzgâr enerjisi ve ilgili testler konusunda iş birliği yapılması, • Kalibrasyon hizmetleri konusunda iş birliği yapılması, • Petrol gözetim faaliyetleri konusunda iş birliği yapılması, • Kalınlık ölçümleri konusunda iş birliği yapılması, • Danışmanlık hizmetleri konusunda iş birliği yapılması, • Titreşim deneyleri konusunda iş birliği yapılması, • Asbest laboratuvarları konusunda iş birliği yapılması. 17 NİSAN 2013 HABERLER TSE, Kayseri Şeker Fabrikasına Helal Gıda Uygunluk Belgesi Verdi TSE Başkanı Şentürk: “Helal Gıda Uygunluk Belgesi almakta geciken işletmeler, ticari zarara uğrayacaktır.” Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından yapılan incelemeler sonucunda Kayseri Şeker Fabrikası, TSE Helal Gıda Uygunluk Belgesi almaya hak kazandı. Kayseri Şeker Fabrikasında düzenlenen belge törenine katılan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Kayseri Şeker Fabrikasının kalite standartlarını artırma yolunda emin adımlarla yürüdüğünü ifade ederek; TSE olarak eğitim, denetim ve belgelendirme konularında her zaman destek olacaklarını dile getirdi. Türkiye’nin 2023 vizyonunu yakalaması için küresel güç olabilecek şirketlere ihtiyacı olduğunu vurgulayan Şentürk, şirketlerin küresel güce ulaşmasının ancak verimli çalışma, marka üretme, kaliteyi artırma ve standartlara uymakla mümkün olabileceğini belirtti. Şentürk, Türkiye’deki büyük sanayi kuruluşlarının helal gıda sertifikası almaya başlamalarının sevindirici bir durum olduğunun altını çizerek, “Artık işletmeler tarafından bu belgelerin alınmaya başlaması, standartlarını dünya standartları üzerine çekerek dünya rekabetinde ‘ben de varım’ diyebilecek konuma gelmeleri sevindirici bir durum” dedi. Türkiye’de işletmelerin helal belgeye karşı sessiz bir 18 duruş sergilediğine dikkati çeken Şentürk, kuruluşların süreci anlamaya çalıştıklarını ve sadece izlemekle yetindiklerini; ancak bu bekleyişin şirketlerin aleyhine olduğunu kaydetti. Helal belge alma konusunda geciken işletmelerin bunun bedelini ticari gelirlerindeki azalma ile ödeyeceklerini belirten Şentürk, “İnsanlar, kullandığı gıdanın hijyenik olduğu, dini anlamda bir sorun içermediği gibi konularda bilgi sahip olmak istiyor ve bu talep her geçen gün giderek artıyor. Helal gıdalı ürünlere de talep artıyor. Bugüne kadar 160’ın üzerinde helal gıda belgesi verdik. Hedefimiz, insanımızın sağlıklı, güvenilir, hijyenik gıda maddelerine ulaşmalarını sağlayıp tükettikleri gıdaların dini yönden de bir sakınca içermediğinin garantisini verebilmek” diye konuştu. Kayseri Valisi Şerif Yılmaz, Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak, Kayseri Ticaret Odası Başkanı Asaf Mehmetbeyoğlu, Kayseri Ticaret Borsası Başkanı Şaban Ünlü’nün de katıldığı törende, Helal Gıda Uygunluk Belgesi, TSE Başkanı Şentürk tarafından Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay’a takdim edildi. HABERLER TSE'den Tatlıses Çiğ Köftesine “Helal Gıda Uygunluk Belgesi” Gıda mamulleri hazırlayan, satışa sunan veya servis eden yerlerin Helal şartlara uygunluğunun değerlendirilmesi sonucu verilen Helal Gıda Uygunluk Belgesi, çiğ köfte kriterlerinin belirlenmesinin ardından bu alanda üretim yapan firmalara da verilmeye başlandı. TSE’den ilk çiğ köfte Helal Gıda Uygunluk Belgesi alan firma Tatlıses Gıda Limited Şirketi oldu. Tatlıses Çiğ Köftelerine TSE Helal Gıda Uygunluk Belgesi verilmesi nedeniyle düzenlenen törene katılan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, belgenin çiğ köfte alanında TSE’nin verdiği ilk belge olması nedeniyle önemli olduğunu belirtti. Bu belgenin İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) adına verilen İslam dünyasındaki ilk helal gıda belgesi olma özelliği taşıdığını da vurgulayan Şentürk, Tatlıses Gıda Limited Şirketinin bu sektörde ve diğer sektörlerde firmalara örnek olması temennisinde bulundu. Törende firma adına konuşan İbrahim Tatlıses, Helal Gıda Belgesi almaya kazanan ilk çiğ köfte üreticisi oldukları için gurur duyduklarını belirtti. Sertifika veren kuruluşların yaptığı denetimlerin ve güvenilirliğinin çok önemli olduğunu söyleyen Tatlıses, TSE’nin bu alanda ülkemizin en önde gelen kuruluşu olduğunu vurguladı. Konuşmaların ardından TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Tatlıses Çiğ Köfteleri için düzenlenen Helal Gıda Uygunluk Belgesini firma sahibi İbrahim Tatlıses’e verdi. Gıdaların ham maddeden başlayarak, tüm üretim süreçleri dahil olmak üzere, ambalajlama, nakil, depolama ve sunum zincirinde sürdürülebilir helal güvenilirliğinin sağlanması “Helal Gıda Uygunluk Belgelendirmesi” ile sağlanıyor. İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) tarafından yayımlanan Helal Gıda standartlarını adapte Türk Standardı olarak kabul eden TSE, 4 Temmuz 2011 tarihinden bu yana Helal Gıda Belgelendirmesi yapmaktadır. 19 NİSAN 2013 AYIN KONUĞU Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı Hüseyin BOZDAĞ YESİDEF, “Yeni Nesil Beslenme”nin temellerini attı… Büyük sofraların etrafında sevdiklerimizle toplanıp, güzel yemekler eşliğinde sohbet edip keyifli zaman geçirmek… Birliktelik, paylaşım, mutluluk, bazen de hüzün vardır o sofralarda. İşte burada başlar o sofraların kutsallığı… İnanç ve değerlerin anlam yüklendiği sofralardır unutulmaz olan. Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF), projelerini hazırlarken yemeğin bu kutsallığından yola çıkmış. Ülkemizin en büyük ve en etkili sivil toplum kuruluşu YESİDEF’in Başkanı Hüseyin Bozdağ, temelinde insan olan ve yemeğin kutsallığı etrafında insanları buluşturan projelerini anlattı. 20 Hüseyin Bozdağ Kimdir? 1966 yılında, Sivas Gürün’de doğdu. Trakya Üniversitesi, İnşaat Yüksek Teknikerliği/Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. İş hayatına üniversitenin kantininde çalışarak başladı. 1988 yılında yemek sektörüne yatırım yaparak Emin Catering’i kurdu. Bugün Emin Tabldot, Emin Hazır Yemek, E-Gıda Dağıtım Pazarlama, Burmag Metal, Medito Tarım Ürünleri, Golden İmport&Export London, Eminak Makine Danışmanlık olmak üzere yedi şirketin çatısı altında bulunduğu Emin Şirketler Grubu’nun yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır. 2007 yılında bir firmayla ortaklık kurarak Emin Şirketler Grubunu yabancı sermayeye satmıştır. 2008 yılında deneyimlerini farklı bir firmayla Yemek İstanbul Servis Hiz. San ve Tic. Ltd. Şti. ve Tarım İstanbul San. Tic. Ltd. Şti. Genel Koordinatörü olarak devam ettirmektedir. 2006 yılı itibarıyla yemek sektöründe öncülüklere imza atan Hüseyin Bozdağ, 2005 yılında Europian Catering Association (ECA)- Avrupa Catering Birliği Yönetim Kuruluna seçilerek 2006 yılı itibarıyla Avrupa Catering Birliği Türkiye Platformunu kurdu. 2006 yılı itibarıyla Türkiye’nin ilk Organik Yemeğini üretmeye başlayan Hüseyin Bozdağ, Matbah Emin’inden Günümüz Profesyonellerine Yemek Sanayinin Gelişimi adı altında birikimlerini yayımladığı bir de kitap yazdı. Üyesi Bulunduğu Kuruluşlar: Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yaş Sebze Meyve İhracatçılar Birliği Yön.Kur. Başkan Vekili ECA (Europian Catering Association) Avrupa Catering Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Platformu Başkanı İstanbul Sanayici ve İşadamı Dernekleri Federasyonu (İSİDEF) Yönetim Kurulu Başkanı İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği (İYSAD) Kurucusu ve Başkanı Türkiye Yemek Sanayicileri Federasyonu Kurucu Platform Başkanı TÜSİAD Sektörel Dernekler Platformu, Yemek Sektörü Temsili Üyesi Hadımköy Sanayici ve İşadamları Derneği (HASIAD) Eski Yönetim Kurulu Üyesi Beylikdüzü Sanayici Ve İşadamları Derneği (BEYSİAD) Eski Yönetim Kurulu Üyesi Sağlıklı Gıda Platformu Kurucu Başkanı HASİAD – Hadımköy Arnavutköy Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı YESİDEF -Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu Başkanı STANDARD: “Aşını, eşini, işini bil” atasözünden yola çıkarak, yemek sektörü ile buluşma öykünüz ve sektörün sizin için önemiyle başlayalım sohbetimize… H. BOZDAĞ: ‘Aşını, eşini, işini bil’, üç kelime ile bir toplumun en önemli değerlerini ifade eden bu atasözü çok şey anlatıyor. Toplumda eş ile aileye verilen önem, çalışmanın erdemi ve aşın önemi! Biz de bulunduğumuz bu önemli sektörde ilerlerken bu üç erdemin izinden yürüdük. Bu yürüyüşümüz nasıl başladı anlatayım. Benim yemek sektörüne girişim üniversite yıllarındaki okulun yemekhanesini işleten ağabeyin yanında işe başlamakla oldu. Trakya Üniversitesinde İnşaat Bölümünde okurken, aynı zamanda çalışmak zorundaydım. Kantin, yemekhane derken fakülteyi bitirdiğimde baktım ki, biz artık yemek sektörünün içine girmişiz. Bu süreç içinde, aktif ve beni sürekli zinde tutabilecek, çok severek çalışabileceğim bir iş olduğunu gördüm. Tabi bu aktifliğin ve zinde tutmanın dışında yemek sanayinin bir eğitimi var. Bu eğitimin ne kadar önem 21 NİSAN 2013 taşıdığını görmemek mümkün değildi. İnşaat sektörüne yönelik eğitim alan kişi olarak yaptığınız iş başka, işletmeci olarak hizmet veriyorsanız yaptığınız iş başka. Osmanlı’dan yerleşen lonca sisteminde olduğu gibi aşçılarımızın uyguladığı usta–çırak ilişkisinin bilimsel kavramlarla güçlendirilmesi gerektiğine inandım. Bunun içindir ki; sektörü ilk gıda mühendisleri ile buluşturan, işin içerisine mühendisliği koyan ilk kilometre taşlarından bir tanesiyiz. Ama hiçbir zaman çizmeyi aşmadık. Rapidoyu bıraktık, ama gıda mühendisinin ya da gıda konusunda eğitim almış kişilerin eline de kepçeyi verdik. STANDARD: “Matbah Emini’nden Günümüz Profesyonellerine Yemek Sanayiinin Gelişimi” isimli kitabınızda sektörün tarihsel gelişimini çok güzel yansıtmışsınız. Kitabınızı hazırlarken araştırmalarınızda ne gibi ilginç detaylarla karşılaştınız? H. BOZDAĞ: Bu kitap, Türkiye’de yemek sektörünün gelişimine yönelik tek kitaptır. Osmanlı’dan günümüze yemek sektörünün işleyişi her açıdan ele alınarak incelenmiştir. Matbah Osmanlı’da mutfak anlamında kullanılırmış. Matbah-ı Amire Emini ise mutfağın en emin insanı. Mutfak konusunda her türlü detayın sorumlusuymuş Matbah Emini. Biz de kendimizde o sorumluluğu görerek sektörün doğuşu, gelişimi, sorunları, gıda güvenliği vs. konularını detaylandırarak anlattık kitabımızda. Çok ilginç paylaşımlarımız var. Matbah-ı Amire Emini, şehzade için doğru ve sağlıklı beslendi diye onay vermezse padişah olunamıyormuş. Kanunnamede belirtiliği üzere; örneğin “pilavın pirinci Edirne Havza’dan gelecek, yağ Kırım’dan gelecek” gibi belirlemeler mevcut olduğunu görüyoruz. Bu koşullara uymayan nitelikte hazırlanan yemeklerin kabulü mümkün değilmiş. “Bu yemek olmadı” diye Matbah-ı Amire Emini yemeği dağıttırmıyor. Bu kadar önemli! Sektörün oluşmasında hangi detaylar var ise TSE’nin de standartları ile belirlenen kalite güvencesi, takip edilebilirlik ve sürdürülebilir güvence ve tüm HACCP koşullarını, o zamanlar Fatih’in Kanunnamesi’nde görmek mümkün. Örneğin; sarayda mutfağın fiziki yerleşimi çok önemli. İncelendiğinde mutfağın kurulumunun ve yerinin hijyen standartlarına uygun ve bakteri oluşmasını önleyici yön seçimi ile oluşturulduğu görülür. Günümüzde hijyen konusunda son zamanlarda dikkate alınan bu özelliğin Topkapı Saray Mutfağında bulunması ve endüstriyel mutfak standardının ilk örneğini oluşturması dikkat çekicidir. Kitabımızda; bütün bunları sektörümüz temsilcileri ile paylaşmak istedim. 22 STANDARD: Geçmişten geleceğe “yemek” eylemine her türlü ayrı anlamlar yüklenmiştir. Nedir yemek eylemini bu kadar önemli yapan? H. BOZDAĞ: Geleneksel yapıya baktığımızda; insanın üç beyazında yemek eylemi vardır. Doğdunuz, beyaz kundağa sarıldınız, mevlit yemeğiniz, evlendiniz, beyaz gelinliği giydiniz, düğün yemeğiniz, vefat ettiniz, beyaz kefene konuldunuz, cenaze sonrası kurulan sofralar… İnsanları hüznünde, sevincinde bir araya getiren, acının, mutluluğun paylaşıldığı, birleştirici sofralar. Yemek eylemi sadece karın doyurma amacını taşımaz. Yemek eyleminin simgesel boyutu da var. Tarihte de, günümüzde de sıkça kullanılan bir başkaldırı simgesi değil midir? Geçmişte Yeniçeriler kazan kaldırıyordu. Şimdi ne yapılıyor? Yemek boykotları, açlık grevleri yapılıyor. Yemek başka bir sevdadır. Yemek kültürünün içerisine; geleceğinizi, umutlarınızı, tepkilerinizi, isyanlarınızı yüklersiniz. STANDARD: Ülkemizin en önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) nasıl kuruldu? H. BOZDAĞ: YESİDEF, 2005 yılında Türkiye’deki yemek sanayici derneklerini bir araya getirmek, derneklerin hizmetlerini desteklemek ve ülkemizin en önemli sanayi kollarından biri olan hazır yemek sektörünün düzenlenmesini ve takip edilmesini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Türkiye’de dünya standartlarına uygun kalite ve güvende hazır yemek sektörünün oluşturulması için birçok proje ile sürekli gündemdeyiz. Neden bir federasyon oluşturma çabası içine girdik? Biraz gerilere gidersek… Türkiye’deki yemek sanayinin gelişimi Osmanlı’ya dayanır. Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda çalışan ücretlerinin çok düşük olması sebebiyle ‘yemek’ sosyal bir hak olarak verildi. O günlerde Hereke’deki patiska fabrikası, Beykoz’daki kundura fabrikası, Paşabahçe’deki cam fabrikası faaliyetlerini sürdürüyordu. Buralarda verilen 350 kişilik yemeklerle ile başlayan toplu yemek serüveni, Cumhuriyetimizin kurulmasından hemen sonraki süreçte sanayinin gelişimi, sendikal hareketlerin gelişi ile iş kanununun içerisine girmiş ve çalışanlara sosyal bir hak olarak verilmiştir. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda 25 milyon insan, hazır yemek sektörü ile buluşuyor. YESİDEF; okullarımızda, hastanelerimizde, fabrikalarımızda, hapishanelerimizde, askeri kışlamızda toplu yemek hizmeti veren, 36 ilimizi kapsayan 28 dernek ve 3600 üyesini çatısı altında buluşturan büyük bir organizasyondur. Karadeniz ve Çanakkale yemek sanayicileri derneklerini de açarak büyümemizi sürdürüyoruz. Bakanlık yetki ve lisansları verilmiş, kayıt-onay belgelerine sahip, üyeleri temsil eden 400 bin insanı çalıştıran, 1.5 milyon insana dolaylı olarak istihdam sağlayan, Türkiye’de üretilen gıdanın % 35-53 aralığındaki tüketimini harcayan dev bir orduyuz. Federasyonumuz İstanbul, Ankara, İzmir merkezli bir federasyon değil, Türkiye merkezli. Türkiye odaklı bir federasyondur. 2023 yılı için YESİDEF’in de koyduğu hedefler var. Pazarımızı dünyaya entegre edebilmek, bu bilgi birikimini dünyaya taşıyabilmek, 6.5 milyar Dolar işlenebilirlik pazarımızı 13 milyara Dolara çıkarabilmek. Bu 13 milyar Dolar yetmeyecek deyip, kendimize Ankara merkezli pergel tutup üç saatlik uçuş mesafesi içerisinde kalan, üç milyar insanı hedefleyerek bir yol haritası çiziyoruz. Onun içindir ki; dünya gelecek on yılda 2023’e kadar üç kat büyüyecek. Bu büyümenin içerisinde; iki kat hizmetler, bir katı da gıdanın hizmeti yer alacak. STANDARD: Her sektöre yönelik mevcut olan kayıt dışı ya da daha çok kullanılan adı ile merdiven altı üretim için neler diyeceksiniz? H. BOZDAĞ: Biz merdiven altı üye kabul etmiyoruz. Üretici de kabul etmiyoruz. Biz merdiven altı müşteri olduğunu kabul ediyoruz. Merdiven altı müşteri ne demek? 6 TL’lik yemek için, “3 TL’ye olmaz mı?” diyen müşteri bizim için merdiven altı müşteridir. Bizim 3 bin 600 üyemizin hiçbiri merdiven altı değil. Neyi ucuza talep ediyorsanız, o işin merdiven altını siz oluşturursunuz. Bunun içindir ki insanların sağlığı kendi elindedir. Sağlığınızı bozmak istiyorsanız ucuza yemek alırsınız. Ama ne yediğinizi de bilmezsiniz. Herkes kendi işini bilecek, herkes haddini bilecek. Siz tekstil üretip bilgisayar gerekli olduğunda bilgisayarcı olmuyorsanız, tekstil üretip yemek ihtiyacı olduğunda da yemekçi olmayacaksın. Yemeği, yemekçiden alacaksın. 1 TL fazla verip çalışanlarına bu değeri vereceksin. STANDARD: Yasal sorumluluklar denetimi beraberinde taşıyamıyor mu? H. BOZDAĞ: Ülkemizde ne yazık ki sektörün tüm ihti- yaçlarına cevap verebilecek, sorunların çözümü olacak tam anlamıyla bir gıda yasası yoktu. Her türlü konuda birçok kanun hazırlanırken, özünde insan olan, insanı birebir ilgilendiren bu önemli konuda uzun süre bir kanun hazırlanmamış. Daha çok yeni olan 2010’da yürürlüğe giren 5596 sayılı Kanun “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” şu an ihtiyaçlara cevap veren bir Kanun olarak çıktı. Bu anlamda hükümetimizi, yetkili bakanlarımızı ve tüm siyasilerimizi kutluyorum. Biz YESİDEF olarak bu Kanunu destekliyoruz. Hata ve eksikleri için yetkililerle görüşmelerimizi yaptık. Kentlerde toplantılar yaptık ve kanundaki eksik ya da değişmesi gerektiğini düşündüğümüz sorunları çözüme ulaştırdık. Şu anda bizim için uygulanabilen ve takip edilebilir bir kanun sistemi var. Kanun kapsamındaki denetim mekanizmasını da destekliyoruz. Yeterli mi derseniz... Asla yeterli olduğu düşünülemez. Çünkü 3600 üye var. Bunların hepsinin bir anda denetlenmesi mümkün değil. Biz de kendimize ait bir denetim mekanizması geliştirdik. Tabela avcılığı yapıyoruz ve herkesi de buna teşvik ediyoruz. Şüpheli bir firmayı bize bildirmiyorsanız siz de sorumlusunuz. Denetim hepimizin işi olmalı. Bize bildirilen firmalar hakkında gerekli üyelik bilgilerini kontrol ediyor, kayıt altında görülmeyen firmaların bilgisini İl Tarım Müdürlüklerine ve oradan da Bakanlık yetkililerimize ulaşmasını sağlıyoruz. Firmaların kayıt altında olması bizim denetim metodumuz. Kayıt altında çalışanla kayıt dışı çalışan arasındaki makas %20. Biz de diyoruz ki; bize denetim işinde yardım edin, kayıt dışı olduğunu düşündüğün firmayı ihbar et. Adam senin tabağındaki hakkın olan yemeğin %20’sini çalıyorsa 23 NİSAN 2013 ve sen bunu ihbar ediyorsan, bunun adı ispiyonculuk değildir. Mesleğin onurunu korumaktır. Yemek sanayicileri ayağa kalktı ve denetim işini önemsedi. Artık kayıt dışı çalışan herkes bizden korksun, haddini bilsin! STANDARD: TSE’nin hazır yemek sektörüne yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? H. BOZDAĞ: YESİDEF’in üyesi ve İzmir’deki önemli yemek sanayi temsilcisi Bortar A.Ş. yeni bir atılımla sektörümüzde bir ilki gerçekleştirdi. TSE’nin denetimleri neticesinde FSSC- 22000 Gıda Güvenliği Sistem Belgesi’ni alan Bortar, aynı zamanda cesur bir adım atarak TSE ile önemli bir protokole imza attı. Bortar Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt’u bu girişiminden dolayı kutluyorum. Yemek sektörü içinde olan bizler için, tedarikçiler ayrı önem taşır. Bu nedenle tedarikçilerin denetlenmesi konusu oldukça hassas bir konudur. Bortar, bundan sonra TSE ile imzaladığı protokolle bu işin sorumluluğunu, ülkemiz için en güvenilir kurumlardan biri olan TSE ile paylaşacak. Ben, TSE Başkanımız Hulusi Şentürk’ü de tebrik ediyorum. Bu belgelendirmelerin TSE tarafından yapılabiliyor olması, kendi sektörümüz için atılmış önemli bir adımdır. Başka bir sivil toplum örgütü şapkamla konuşmam gerekirse; ben Avrupa Catering Birliği Yönetim Kurulu üyesiyim. Buradaki çalışmalarım süresince gördüğüm bir şey vardı. Bortar’ın aldığı belgeler ve denetim faaliyetleri o tarihlerde oralarda zaten vardı. Artık Türkiye’de uygulanabiliyor olmasından ve TSE’nin bu belgelendirmeyi yapıyor olmasından son derece memnunuz. TSE belgelendirme faaliyetlerinin yanı sıra eğitimleriyle de sektörü aydınlatıyor. Bizim eksikliğimiz olan çok 24 önemli bir şey var. “Köylü milletin efendisidir” dedik, efendiyi yıllar boyunca cahil bıraktık. Cahil bırakılmış efendi, köyünden, çiftliğinden mutfağa malzemeyi getirirken, bizler de ürünü alırken, standartların gereklerini artık toparlayamaz hale gelmiştik. Ama TSE’nin başlattığı bu hareketle tarladaki domatesten baharatına, etinden sütüne, her türlü malzemenin TSE gibi çok önemli ve güvenilir bir kuruluş tarafından denetlenerek mutfağa girmiş olması bizim işimizi kolaylaştıracak. Mutfağa girecek ham maddeyi denetlemek için harcadığım zaman kaybı önlenecek. Dolayısıyla ben sadece üretime ve üretimden sonra hizmete odaklanacağım. Biz bu protokol hizmetini önemsediğimiz için gittiğimiz her yerde, yaptığımız toplantılarda bu işten söz ediyoruz. Denetim faaliyetlerini genele yaymak için çalışıyorum. Arkadaşlara tavsiye ediyoruz. TSE ile yeni çalışmalar da gerçekleştirmek istiyoruz. Bu konuda yoğun hazırlıklarımız var. Taban fiyat uygulaması planlamaya çalışıyoruz. Birlikte standartları, reçeteleri oluşturalım. Gıda mühendislerinin kontrolünde, Bakanlık denetiminde, reçeteleri hazırlanmış, kalorileri hesaplanmış, dört kap yemek istendiğinde belirlenecek taban fiyat ne olabilir? Çünkü maliyetleri, yemeğin kalorisi, kontrol standartları, ham maddesi, girişleri, gramajları, işçiliği belli. Biz bunların hepsini sunarız TSE’ye. TSE ile birlikte bu fikrimizi geliştirmek adına bir çalıştay gerçekleştirebiliriz. STANDARD: Son zamanlarda en gündemdeki projeniz, okullarda ücretsiz öğlen yemeği verilmesi. Bu projenizi nasıl oluşturdunuz? Proje hangi aşamada? H. BOZDAĞ: Ülkemizde sağlıklı nesillerin yetiştirilmesine yönelik, ön araştırmaları yaklaşık 1.5 yıl süren önemli bir proje hazırladık. Hazırlanış sürecinde bilim adamlarımız, doktorlarımız, diyetisyenlerimiz, öğretmenlerimiz, velilerimiz, öğrencilerimiz var. Gelecek nesille ilgili yemekte buluşanların tümü var. Projenin temeli, herkesin ortak bir paydada buluştuğu kıymetli çocuklarımız… “Süt Evet, Ama Yetmez, Yemek de Vermeliyiz” sloganı ile yola çıktık. Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı ilköğretim okullarımızda çocuklarımıza ücretsiz yemek verilmesi projedir. Bu bir ulusal projedir. Okullardaki çocuklarımızı gıda mühendislerinin, diyetisyenlerin ve uzmanların kontrolünde hazırlanmış sağlıklı gıda ve yemeklerle buluşturmayı planladık. Sağlıklı gıdaya ulaşmak herkesin hakkı. Bu haktan maalesef çocuklarımız yeterince yararlanamamakta. Bunun önündeki en büyük engel geçmişte para iken, günümüzde paranın dışında da birçok unsur, sağlıklı gıdaya ulaşma hakkını çocuklarımızın elinden almakta. Okul öncesi anne babanın kontrolünde beslenen çocuklarımız maalesef okul döneminde beslenme, sağlıklı gıdaya ulaşma ile ilgili birçok sorunla karşı karşıya kalmakta. Bu sorunların başında okullarda çocuklarımıza yemek hizmetlerinin verilememesi yer alıyor. Çocuklarımız ve çocuklarımızın geleceği bizim için inanılmaz değerli. Yeni nesil nasıl yetişiyor bir baktık. ‘Test verin çözsünler, tost verin yesinler’ neslinin sona erdirilip sağlıklı nesiller yetiştirmek için daha etkin çalışmamız gerekliliğine inanıyoruz. 5.5 yaşında çocuğumuzu okula gönderirken, çocuğumuz için büyük hayaller kuruyoruz. “Gelecekte benim gıda mühendisim, gelecekte benim doktorum, gelecekte benim mühendisim, gelecekte benim sanayicim, gelecekte benim siyasetçim” diyoruz. Ama bu çocuk için gelecekle ilgili koyduğumuz hedeflerin içine sağlık ile ilgili bir şey koymuyoruz. Sağlıklı nesil yetiştiremezsek, istediğiniz kadar mühendisiniz, istediğiniz kadar doktorunuz olsun. Çocuklar annenin mutfağından 5.5 yaşında ayrılınca, okuldaki kantine gidiyor. Kantinde tostla–hamburgerle tanışıyor. Sonra da fast-food alışkanlığı yerleşiyor. Hastalıklar başlıyor. Obezite ve kanser dünyadaki en büyük dertlerden… Biz okulda da anne mutfağı konforunu sunmak istedik. Çorbasından sebzesine, nohutundan pilavına, hoşafına uzaklaşmasın istedik. Projenin her türlü alt yapısını oluşturduk. Yemeğin yapılışı, dağıtılması, sistemin koordine edilmesi ile ilgili metodolojiler geliştirip Milli Eğitim Bakanlığımıza sunduk. Alt yapısı olmayan, ayakları yere basmayan bir proje değil. 69 bin okulumuzdaki 17 milyon öğrencimiz ve 555 bin öğretmenimize her gün 3 çeşit öğle yemeği vermeyi, sağlıklı gıdaya ulaşmayı taahhüt etmekteyiz. Başka bir özelliği daha var bu projenin. Sosyal bir barışın temellerini de oluşturacak. Maddi olanakları farklı çocukları aynı masanın etrafında buluşturacağız. Din, dil, ırk, mezhep, maddiyat gibi kavramlar arasında henüz boğulmayan, hiçbir şey bilmeyen bu yavrularımızı yemek özelinde sosyalleştirmeye karar verdik. Bu çocuklar birbirlerine kenetlenecekler. Yemek, insanları ve insanlığı buluşturan bir kavramdır. Bu proje; YESİDEF’in “Aş’sal Dönüşüm”dür. Derinlemesine baktığımızda. Bu hizmeti sağlayabilmek için, aşağı yukarı yıllık 13 milyar TL’lik bir bütçe ayırmak gerekiyor. Bizlerin, hepimizin işi var. Bizim pazarımız bize yeter. Burada çok basit bir matematik hesabı var. İşin bütçesi içinde gizli zaten. Siz sağlık, kanser, obezite, şeker, kalp-damar hastalıklarını önlemek ya da tedavi masrafları için zaten 63 milyar ödüyorsunuz. Bu paranın sadece % 20’sini bu projeye yönlendirin, çocuklar sağlıklı yemek yesin. Gelecekte de bu hastalıklar için çok daha az bütçe gerektiğini göreceksiniz. Önleminizi önceden alacaksınız. Büyük Devlet olmak, büyük hükümet olmak bunları gerektirir. Şimdi bilgisayar dağıtıyorsunuz, tablet veriyorsunuz, akıllı tahta veriyorsunuz, kitap-defter veriyorsunuz, ama kişinin sağlıklı beslenmesini unutuyorsunuz. Sağlıklı nesil olmazsa, bütün bu dağıttıklarınızı kullanmışlar, neye yarar? Süt dağıtılıyor, biz sütü sonuna kadar destekliyoruz. Ama süt yetmez, yemekle yola devam diyoruz. Biz istiyoruz ki sağlıklı ve akıllı yeni nesil yetişsin. AK Parti’nin AR-GE’den sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Süleyman Soylu’ya projemizi sunduk. Ulusal bir proje olduğu için hem iktidar hem de muhalefet partileriyle de projemizi paylaştık. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin görevlendirdiği Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu’na da anlattık ve desteklerini aldık. Çok önemli bir şey daha yaptığımızı düşünüyorum. Bugün iktidar ve muhalefet, siyaset dünyasında birçok konuda uzlaşamazken, biz onları sağlıklı yetişecek çocuklarımızın yemek bileşeninde buluşturduk. Ortak bir dil getirdik. Onun içindir ki bu proje çok önemlidir. Şu anda ne durumdayız. Onu da aktarayım. Sayın Soylu yeni Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nabi Avcı ile görüşme sağlayarak, bir yol haritası belirleme yoluna gireceğiz. Sayın Başbakanımız ile görüşmeler yapmış. Kendisi de bu konuya sıcak bakmış. Yani dolayısıyla önümüzdeki süreçte mutlaka sonuçlanacak. Pilot bölge seçilsin, başlayalım. Zaten altı ay sonra bütün olumlu geri dönüşleri alacaksınız. Bakacaksınız o bölgede çocuklarımıza şeker ilacı satılmayacak, obezite ile ilgili bir mücadele girişimine gerek kalmayacak. O bölgedeki kanser ilacı satışı duracak. STANDARD: Federasyonun çalışmalarını incelerken, YESİDEF Gıda Üniversitesi projeniz de ilgimizi çekti. Bu projeniz hangi amaçlara yönelik olacak? H. BOZDAĞ: Türkiye’nin en büyük ve etkili sektörel sivil toplum kuruluşu olarak ülkemizin yararı için olma25 NİSAN 2013 ayıklayan, doğrayan, et ile uğraşan, uçak seyahatiniz sırasında yemek hazırlayan uçan şefler, restoran işletenler, kısaca yemekte tüm buluşanlar üniversiten gelecek. YESİDEF Gıda İhtisas Üniversitesinden gelecek. İngilizceden Çinceye kadar öğrenecekler. Biz üniversitedeki eğitimi aynı zamanda üretimle buluşturacağız. Genç üniversiteye başladığında işi hazır olacak. Şu an YÖK ile görüşmelerimiz devam ediyor. YÖK için yeni kanun tasarısı hazırlıkları var, bekliyoruz. Meslek Yüksek Okulu ile başlatıp, Türkiye’de büyük derneklerimizin olduğu tüm illerimize meslek yüksekokulu olarak yayacağız. Sürekli Eğitim Merkezleri de kurucağız. Halk sağlığına önemli katkı sağlayacak sağlıklı beslenme konusunda eğitim almak isteyen herkes bu eğitim kurumlarımızın çatısı altında buluşacak. STANDARD: Son derece önemli projelerle, önemli çıkışlarınız var. Sizdeki bu inanç sayesinde gerçekleştireceğiniz projeler eminim herkesin yüzünü güldürecek. sı gerekenleri önceden tespit edip, sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Daima bir adım önde olmalıyız. Bu doğrultuda yemek sektörünün her alanında hizmet gösteren eğitimli eleman gerekliliğini fark ettik. Sektörümüzün ihtiyacı olan kaliteli eleman eksiğini gidermek üzere meslek yüksek okulundan başlayarak üniversiteye kadar uzanacak bir eğitim alanı kurmayı hedefliyoruz. YESİDEF Gıda Üniversitesi, tematik bir üniversite olacak. Buradan yetişecek elemana çok ihtiyaç var. Bugün ülkemizde 400 bin çalışan nüfus var. Okullarımızdaki yemek projesi de olursa bir 400 bin daha istihdam olacak. Ülkemiz için önemli bir proje olan dünyanın en büyük havaalanını yaparak 130 milyon yolcu taşıma kapasitesine ulaşacağız. Gelen turist sayısı hızla artacak. Bunların hepsi için yemek lazım, aşçı, ara eleman, ustalar lazım. İşte bizim üniversitemiz bütün bu elemanları yetiştirecek. Aşçılık okulları, üniversitelerde ilgili bölümler var. Ama bizim üniversitemiz usta aşçılar, balık hazırlayan, kuru fasülye-nohut ıslayan, sebze 26 H. BOZDAĞ: Proje üretmek ve gerçekleşmesi için her türlü çabayı göstermek bizim görevimiz. Yeri gelmişken; emeklilerimizi, yaşlılarımız da unutmadık. Bir projemiz de onlar için var. ‘Site Catering Projesi’ uydu kentlerdeki sitelerde mutfak merkezleri kuracağız. Sabahtan kalkacak yaşlılarımız, sosyal tesislerde olduğu gibi kahvaltı, öğlen ve akşam yemeğini biz oralardaki özel mutfaklarda hazırlayacağız. Evinden çıkıp, aşağıda yemeğini yiyip hizmetini alacak, yukarı evine çıkacak. Gıda mühendislerinin kontrolünde, Bakanlığın yetki verdiği yemek sanayicilerinin hizmeti ile. Gelen misafirlerin kalp ve damar hastalıkları, diyabeti vs. kontrol ederek özel hazırlanan menüsünü yiyecek. Bütçesi çok küçük rakamlar. Hesaplarımıza göre günde 15 TL. Evlerinde dünyanın en pahallı enerjisini kullanarak elektrik ve doğal gaz harcanmayacak, alışveriş sorunu, pişirme derdi gibi bir süre sonra yaşlılarımızı zorlayan bu süreçlerden onları kurtaracağız. En basitinden siz evinize bir karton yumurta alırken, ben milyar tane yumurtanın pazarlığını yapıyorum. Benden daha ekonomik şartlarda alış yapamazsınız. Ben gıda mühendisi kontrolünde iş yapıyorum. Siz kendi başınıza yapıyorsunuz. Dolayısıyla onları, benden daha iyi koruyamazsınız. Bu nedenle bu önemli projenin de bir an önce hizmete girmesini istiyoruz. Dediğimiz gibi bizim çalışmalarımızın temeli insan ve sağlık. Beslenme ise bu sürecin en büyük destekçilerinden. Büyük sorumluluk taşıyoruz. Bu sorumluluğun inancı bize güç veriyor. HELAL BELGELENDİRME Dünyada ve Ülkemizde Helal Belgelendirme Çalışmalarında Mevcut Durum Ercan KURT TSE, Gıda Sektörü Belgelendirme Müdürü Günümüz modern üretim teknolojileri insan hayatını kolaylaştırdığı kadar karmaşıklığı da beraberinde getirmektedir. Doğal olandan uzaklaştıkça, bu karmaşıklık daha da artırmakta hatta bazı hususlarda, hayatı zorlaştırabilmektedir. Bununla birlikte yaşam koşulları, insanların tanımadıkları farklı kültürlere sahip mekânlarda bulunmalarını da bir mecburiyet haline getirmiştir. Bunlardan en önemlisi de inançları gereği helal hassasiyeti olan insanların gerek yaşadıkları coğrafyada gerekse de bulunmaları gereken yerlerde temel ihtiyaçlarını karşılamakta yaşadıkları sıkıntılardır. Özellikle beslenme ihtiyaçlarını karşılamakta yaşanan problemler ön plana çıkmaktadır. Gıdaların üretim, ambalajlama, nakil, depolama ve sunum zincirindeki modern çağın karmaşıklığı içinde helal hassasiyeti taşıyan insanlara güvenilir beslenme imkânı sunulması son derece önemlidir. Gıda güvenliği konusu ise tüm insanlığın temel problemidir. Bu problemlerin çözümü olarak, uluslararası kuruluşların mutabakatı ile ISO 22000 serisi standartlar oluşturulmuştur. Ancak bu standartlar helal şartlarını kapsamamaktadır. Bu nedenle, helal şartlarının belirlenmesi maksadı ile helal hassasiyeti taşıyan coğrafyanın insanları hem kendi ülkelerinde hem de tüm dünyada gerekli olan standart çalışmalarına ihtiyaç duymuşlardır. 27 NİSAN 2013 HELAL GIDADA ULUSLARARASI UYGULAMALAR Dünyada son zamanlarda özellikle Suudi Arabistan, Kuveyt, B.A.E., İran, Amerika, Avrupa, Kanada ve Uzak Doğu ülkelerine yapılan gıda ihracatlarında “Helal Gıda” Standardına uygunluk istenmektedir. Helal ürün ve belgelendirme konusunda bütün dünyada hızla büyüyen pazarın beklentisi olarak Helal Belgelendirme alanında ulusal düzeyde standart çalışması Malezya’da yapılmıştır. Ulusal düzeydeki standartlar sadece o ülke için geçerli bir dokümandır. Uluslararası hiçbir niteliği söz konusu değildir. Daha sonra diğer ülkeler de muhtelif standart çalışmaları yapmışlardır. Bu çalışmalar farklı mezhep veya yaklaşımlarla her ülke kendi standardını veya kendi sertifikasyon programını geliştirmiştir. Bu durum, herkese göre farklı helal kriterleri anlamına gelmektedir ki, olayın amacından iyice uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Bu sebepledir ki, karşılıklı tanıma/tanınmanın temel şartı olarak ortak bir standardın oluşturulması uluslararası bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Belgelerin karşılıklı tanınmasında da yine uygulama birliğinin, kısacası akreditasyon mekanizmasının çalıştırılması gerekir. Uluslararası ve bölgesel standardizasyon ve akreditasyon kurumları da bu hizmet için kurulmuşlardır. Bugün Avrupa Birliğinde, standartlardan sorumlu CEN (Avrupa Standardizasyon Komitesi) ve CENELEC (Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi), uygulamadan sorumlu EA (Avrupa Akreditasyon Birliği), uluslararası seviyede standardizasyon kuruluşu ISO (Uluslararası Standartlar Teşkilatı) ve karşılıklı tanınma misyonu üstlenmiş ILAC (Uluslararası Laboratuvar Akreditasyon İşbirliği) ve IAF (Uluslararası Akreditasyon Forumu) bu ihtiyaç için faaliyet göstermektedirler. Ne yazık ki, İslam ülkeleri arasında bu düzeyde iş birlikleri ve mutabakat kuruluşları henüz oluşmadığı için helal belgelerinin kabul edilebilirliği konusunda ihtilaflar olmaktadır. Son zamanlarda Müslüman çoğunluğu olan ülkeler veya Müslüman nüfusa sahip ülkelerde verilen Helal belgelerinin tanınması noktasında ciddi sıkıntılar mevcuttur. Bir Müslüman birliğinin, cemaatinin veya toplumunun verdiği belge diğer bir ülke ve/veya birlik veya toplum tarafından tanınmamakta ve ürünlerin sınırlardan geçişinde sorunlar yaşanmaktadır. Bu da uluslararası ve İslam ülkeleri arası ticarette ilave karşılıklı teknik engellerin oluşturulmasına neden olmaktadır. ORTAK STANDARD HAZIRLAMA ÇALIŞMALARI ve SMIIC Bu açıdan bakıldığında ortada duran en büyük sorun; bir Helal belgesinin bütün Müslüman coğrafyada tanınabilmesinin sağlanamamış ve ortak harmonize stan28 dartlar veya olması gereken dokümanların oluşturulamamış olmasıdır. Bu sorunu ortadan kaldırmak üzere ve tüm İslam ülkeleri tarafından kabul görecek standart hazırlama çalışmalarının İslam Konferansı Teşkilatı (İKT/ OIC) çatısı ve ülkemiz öncülüğünde başladığı Nisan 2008’den itibaren ülkemizde İKT üyelerinin geniş katılımıyla yapılan üç toplantı sonucunda hazırlanan Helal Gıda Standartları, 26. ISEDAK (İslam Ülkeleri Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi) Toplantısında (5-8 Ekim 2010) bağlayıcı olmayan referans dokümanları olarak kabul edilmiş ve helal gıda konusunda bundan böyle yapılacak çalışmalarda, söz konusu standartların baz alınması karara bağlanmıştır. Öte yandan, İslam Konferansı Teşkilatı (İKT/OIC) çatısı altında, üye devletler arasında metroloji, laboratuvar testleri ve standardizasyon faaliyetlerinde yeknesaklığı sağlamayı ve standardizasyon ve metroloji kapsamında İKT Üye Ülkelerine teknik desteğin yanı sıra eğitim ve mesleki eğitim verilmesi amacı ile kurulmuş olan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC), 2 Ağustos 2010 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen I.Genel Kurulu Toplantısı ile resmen faaliyetlerine başlamıştır. SMIIC Yönetim Kurulu tarafından alınan kararlar ile söz konusu helal gıda standartlarını nihai olarak ele almak üzere 13 SMIIC üyesi ülke ile SMIIC üyesi olmayan İKT ülkelerinin de gözlemci statüsünde katılımıyla gerçekleştirilen Teknik Komite toplantısında İSEDAK tarafından referans doküman olarak resmi niteliği haiz standartların son kez görüşülüp SMIIC standartları olarak onaylanması öngörülerek SMIIC Yönetim Kurulu kararına istinaden, Teknik Komite toplantısı, 16-17 Mayıs 2011 tarihlerinde Kamerun’da düzenlenmiş ve bu toplantıda alınan karar gereğince söz konusu 3 standardın SMIIC standartları olarak yayımlanması hususu kabul edilmiştir. Söz konusu standartlar Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından 14.07.2011 tarihinde yapılan Teknik Kurul Toplantısında İngilizce dilinde adapte Türk Standardı olarak kabul edilerek millileştirilmiş, adapte edilen bu standartların Türk Standardı olarak kabulü esnasında TSE tarafından başka herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. TSE hali hazırda TS OIC/ SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardı hükümlerine göre Helal Gıda Belgelendirme çalışmalarını yürütmektedir. Bu çerçevede bundan daha sağlam bir kurumsal yapıya sahip belgelendirme yapısı mevcut değildir. OIC/SMIIC tarafından hazırlanmış olan söz konusu standartların sadece SMIIC’e üye ülkelerde değil, tüm İslam ülkelerinde geçerli olması hedeflenmiştir. SMIIC Genel Kurulunda bu standartların tüm İslam ülkelerinde uygulamasının yaygınlaştırılması hususunda prensip kararı alınmıştır. İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’ne hali hazırda 20 İslam Ülkesi üye olup üye ülkelerin belgelendirme kuruluşlarınca düzenlenmiş olan Helal Gıda Uygunluk Belgelerinin diğer bir üye ülke tarafından tanınırlığı üyelik sözleşmesi gereğince garanti altına alınmıştır. SMIIC’e üye ülkeler aşağıda verilmektedir. 1- Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti, 2- Kamerun Krallığı, 3- Gine Cumhuriyeti, 4- Ürdün Haşemi Krallığı, 5- Libya, 6- Mali Cumhuriyeti, 7- Fas Krallığı, 8- Pakistan İslam Cumhuriyeti, 9- Somali Cumhuriyeti, 10-Sudan Cumhuriyeti, 11-Tunus Cumhuriyeti, 12-Türkiye Cumhuriyeti 13-Birleşik Arap Emirlikleri, 14-Gabon Cumhuriyeti, 15-Gambiya Cumhuriyeti, 16-İran İslam Cumhuriyeti, 17-Senegal Cumhuriyeti, 18-Mısır Arap Cumhuriyeti, 19-Lübnan Cumhuriyeti, 20-Afganistan İslam Cumhuriyeti. SMIIC bünyesinde ihdas edilmiş olan teknik komiteler ise şu şekildedir: SMIIC 1: 2011 “Helal Gıda Genel Kılavuzu”, TC-1: Helal Gıda Konuları TC-2: Helal Kozmetik Konuları TC-3: Hizmet Yeri Belgelendirme Konuları TC-4: Yenilenebilir Enerji TC-5: Turizm ve İlgili Hizmetler TC-6: Tarımsal Faaliyetler TC-7: Ulaşım Bununla birlikte Akreditasyon, Terminoloji ve Finans Komitesi de kurulmuştur. Söz konusu komiteler belirli aralıklar ile bir araya gelerek kendi alanlarında ihtiyaç duyulan konularda mevcut standartlarda değişiklik önerilerini değerlendirmekte ve teknik çalışmalarını yapmaktadırlar. Standardın maddelerine genel olarak bakıldığında, helal ve helal olmayan hayvanların tanımlandığı, su hayvanları, amfi biyenler (hem karada hem suda yaşayabilen hayvanlar), bitkisel kökenli gıdalar, insan ve hayvan kökenli kan ve diğer maddeler hakkında helal olup olmadıkları konusunda açıklamalar içerdiği görülmektedir. Hayvan kesim kuralları, kasapların sahip olması gereken özellikler, kesimde kullanılacak olan araç ve gereçler, kesimhanelerin özellikleri, sersemletme kuralları, kesim işlemleri, kesim öncesi ve sonrasında yapılması gerekli kontroller ve kanatlı hayvanlarda mekanik kesim işleminin ne şekilde yapılması gerektiği gibi konulara açıklık getirilmiştir. Bununla birlikte, yine standart maddelerinde aşağıda belirtilen ürün grupları ile ilgili olarak helal üretime uygunluk şartları açıklanmış, Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar, gıda katkı maddeleri, enzimler, mikroorganizmalar, ambalaj malzemeleri, gıda hizmet ve tesisleri, makine, araç-gereç ve imalat hatları, depolama, teşhir, servis ve taşıma kuralları, hijyen, sanitasyon ve gıda güvenliği, yöntemlerin geçerli kılınması ve doğrulanması, tanımlama ve izlenebilirlik, ambalajlama ve etiketleme kuralları İslami yönden ele alınmıştır. Standartta, belirtilen kurallar haricinde Teknik Komitelerin OIC içindeki üye devletlerin ticaretini ve altyapısını iyileştirmede yararlı olacak yeni OIC/ SMIIC Standartlarını oluşturmaya ilişkin önemli görevleri vardır. SMIIC STANDARTLARI ve ÜLKEMİZDEKİ MEVCUT DURUM SMIIC tarafından yayımlanmış olan ve TSE tarafından adapte Türk Standardı olarak kabul edilen standartlar aşağıda verilmiştir. SMIIC 2: 2011 “Helal Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar için Kılavuz” ve SMIIC 3: 2011 “Helal Belgelendirme Kuruluşlarını Akredite Eden Akreditasyon Kuruluşu Kılavuzu” SMIIC 1 Standardının Kapsamı ve Uygulama Esasları TS OIC/SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardı; ham madde temini, üretim, ambalajlama, etiketleme, yükleme-boşaltma, nakliye, dağıtım, depolama ve servis etme gibi gıda zincirinin tüm aşamalarında İslami kurallara uyulması gereken genel kuralları kapsamaktadır. Standardın ilgili maddelerinde aşağıdaki standart ve/ veya dokümanlara atıf yapılmaktadır. CODEX STAN 1: Ön Paketlenmiş Gıdalar İçin Genel Etiketleme Standardı, CAC/RCP 1: Uluslararası Tavsiye Edilen Genel Gıda Hijyen Prensipleri Uygulama Kuralları, CAC/RCP 58: Et İçin Hijyen Uygulamaları Kuralları, ISO 22000: Gıda Güvenliği Yönetim Sistemleri - Gıda Zincirindeki Tüm Kuruluşlar İçin Şartlar, ISO 22005: Yem ve Gıda Zincirinde İzlenebilirlik - Sistem Tasarımı ve Gerçekleştirilmesinin Temel Prensipleri ve Genel Özellikleri. 29 NİSAN 2013 hâlihazırda ülkede yürürlükte bulunan yasal mevzuatın uygulanması gerektiği vurgulanmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında standartta genel gıda güvenliği şartlarının İslami kurallar ile birlikte ele alındığı görülmektedir. Neler Belgelendirilmektedir? TS OIC/SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardına göre, aşağıda belirtilen ürün grupları kapsamında yer alan ürünler için Helal Gıda Belgelendirmesi yapılabilmektedir. Et ve Et Ürünleri, Süt ve Süt Ürünleri, Yumurta ve Yumurta Ürünleri, Tahıl ve Tahıl Ürünleri, Bitkisel ve Hayvansal Kökenli Sıvı ve Katı Yağlar, Meyve, Sebze ve Mamulleri, Şeker ve Şekerleme Mamulleri, Alkolsüz İçecekler, Bal ve Yan Ürünleri, Gıda Katkı Maddeleri, Enzimler, Gıda Hizmet ve Tesisleri, Balık ve Balık Ürünleri, Su, Diğer. SMIIC 2 Standardının Kapsamı ve Uygulama Esasları TS OIC/SMIIC 2: 2012 Helal Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar İçin Kılavuz Standardı, helal belgelendirme kuruluşlarının helal belgelendirme faaliyetlerini yürütmeleri için uymaları gereken kuralları ve karşılamaları gereken gereklilikleri kapsamaktadır. Stanadardın ilgili maddelerinde, Helal Belgelendirme kuruluşunun yükümlülükleri, tarafsızlığı, organizasyonel yapısı, kaynak gereklilikleri, personel yapısı, sözleşme incelemesini gerçekleştiren personel ile helal belgelendirmesi veren personelin eğitim ve yetkinlik durumları, teknik denetçilerin sahip olması gereken nitelikler, teknik uzmanların nitelikleri, İslami konular uzmanlarının nitelikleri, dış kaynak kullanımı, belge ve markanın kullanım esasları, gizlilik kuralları, başvurunun alınma esasları, denetim aşamaları, numune alma usul ve esasları, muayene ve deneyler, gözetim faaliyetleri, belge yenileme faaliyetleri, belgenin askıya alınması veya kapsamın daraltılması, müşteri şikâyetlerinin değerlendirilmesi esasları, belgelendirme kuruluşunun sistem dokümantasyon yapısı gereklilikleri, iç denetim30 ler, düzeltici ve önleyici faaliyetler, yönetimin gözden geçirmesi faaliyetleri vb. hususlar ISO/IEC 17021:2006 Standardı gereklilikleri ile birlikte ele alınmıştır. Helal Gıda Belgelendirmesi konusunda akredite olmak isteyen kuruluşlar söz konusu standarda göre alt yapılarını uygun hale getirmek zorundadırlar. SMIIC 3 Standardının Kapsamı ve Uygulama Esasları TS OIC/SMIIC 3: 2012 Helal Belgelendirme Kuruluşlarını Akredite Eden Akreditasyon Kuruluşu İçin Kılavuz Standardı, helal belgelendirme kuruluşlarını denetleyen ve akredite eden akreditasyon kuruluşuna yönelik genel kılavuz ve uygulamalarını kapsamaktadır. Kılavuz ayrıca İKÖ üyesi ülkelerin helal akreditasyon kurumları arasında karşılıklı tanıma anlaşmalarına yönelik olarak yapılacak emsal değerlendirme sürecinin gerekli bir dokümanı olarak da uygundur. Standardın ilgili maddelerinde, akreditasyon kuruluşunun İslami ve yasal sorumlulukları, yapısı, tarafsızlığı, gizliliği, yükümlülükleri ve finansmanı, yönetim sistemi gereklilikleri, insan kaynakları, akreditasyon kriterleri ve bilgileri, akreditasyon başvurusu şartları, kaynak incelemesi, denetim usul ve esasları (doküman incelemesi, yerinde denetim), bulguların analizi ve denetim raporu, karar alma ve akredite etme, temyizler, yeniden denetim ve gözetim esasları, akreditasyon süresinin uzatılması, akreditasyonun askıya alınması, geri alınması veya kapsam daraltma, helal belgelendirme kuruluşuyla ilgili kayıtlar, helal belgelendirme kuruluşlarının yükümlülükleri, akreditasyon kuruluşunun sorumlulukları, akreditasyona atıf ve sembollerin kullanımı, akreditasyon kuruluşu denetçi ve uzmanlarının nitelik ve yetkinlikleri vb. hususlar ISO/IEC 17011:2004 Standardı gereklilikleri ile birlikte ele alınmıştır. Helal Belgelendirmesi yapan kuruluşları akredite edecek olan kuruluşların söz konusu standarda göre alt yapılarını uygun hale getirmeleri gerekmektedir. Ülkemizde bu kurum Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) olup, standarda göre alt yapı hazırlık çalışmalarının halen devam etmekte olduğu bilgisi mevcuttur. Ülkemizde Mevcut Durum Çeşitli kurum, kuruluş, dernek, vakıf, işadamları dernekleri ve diğer bazı sivil toplum teşkilatları (STK) ülkemizde Helal Belgelendirme konusunda kamuoyu görüşü oluşması için yoğun çaba sarf etmektedir. Bunun sonucu olarak, helal belgesi konusunda tüketicilerde hızla artan bir talep oluşmaya başlamıştır. Türkiye’de helal belgelendirmesi yapan veya bu konuda hazırlıkları bulunan kuruluşlar aşağıda sıralanmaktadır; • TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ, Ankara, • Dünya Helal Gıda Birliği, Bursa, • Helal Gıda Denetim ve Sertifikalandırma Merkezi, HEDEM (IHI üyesi), İstanbul, • Konya Helal Derneği, HELALDER (IHI üyesi), Konya, • Artıbel, Ankara, • GİMDES, İstanbul, • KAS, İzmir, • TQCSI, İzmir, • Netsert, Ankara, • WCS, İstanbul, • TB Belgelendirme, Ankara, • TÜMSERT, Ankara, • ALBERK-QA, İstanbul. Son yıllarda özellikle Helal gıda alanında ciddi bir iç ve dış pazar talebi oluşmuş görünmektedir. Gerek gıda ihracatçıları ve gerekse üreticileri hem iç piyasa koşulları hem de dış piyasa talepleri doğrultusunda “Helal Belgelendirme” konusunda bir arayışa girmiş durumdadırlar. Türk Standardları Enstitüsü, bir kamu otoritesi olarak 58 yıldır, ülkemizde uygunluk değerlendirme faaliyetlerinin geliştirilmesi ve yerleşmesi için çalışmaktadır. Şüphesiz uygunluk değerlendirme alanında yerli ve yabancı pek çok kuruluş da faaliyette bulunmaktadır. Kanunla yetkilendirilmiş, kâr amacı gütmeyen bir kamu otoritesi olarak, bu alanda çalışan özel sektör kuruluşları ile karşılaştırılmayı veya bu tür kuruluşlarla tartışmayı konuyu amacından saptıracağı endişesiyle ve bütün taraflara eşit mesafede kalmak adına doğru bulmuyoruz. Uygunluk değerlendirme faaliyetleri, gerekli şartları yerine getiren ve yetkileri/akreditasyonu olan tüm kuruluşlar için çalışılabilecek, rekabete açık bir alandır. Belgelendirmede belirleyici olan temel unsur, belgelendirmenin uluslararası nitelikte olması yani uluslararası geçerliliği olan bir akreditasyon sisteminin bulunması ve talep eden ülke veya kuruluşun taleplerine yanıt verip vermediğidir. Bununla birlikte bir müşteri herhangi bir belgeyi talep etme hakkına her zaman sahiptir. Burada esas olan akreditasyon kurallarına uygun belgelendirme çalışmalarının yürütülmesi olmakla birlikte, bu konuda henüz tüm taraflarca kabul edilmiş uluslararası akreditasyon kurallarının mevcut olmayışı SMIIC bünyesinde bir akreditasyon komitesinin oluşturulmasını gerektirmiş, kurulan bu komite ile bu ve benzeri tartışmaların önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Uluslararası Akreditasyon Forumu (IAF) gerçekleştirmekte olduğu çalışmalarına henüz Helal Gıda konusunu dahil etmemiştir. Bu sebeple TSE, Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) ve Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (CENELEC) üyesi olarak konuyu dünya gündemine taşımış olup,çalışmalarını bu yönde de geliştirmektedir. Öte yandan Helal Gıda Uygunluk Belgeleri ihtiyari niteliktedir. Bu nedenle kuruluşlara belge alınması noktasında bir zorlama yapılması söz konusu olamaz. Önemli olan belgelendirmeyi talep eden ülke ya da kuruluşun talepleridir. Dolayısıyla talep eden ülke ya da kuruluşun belgelendirmeye esas olan kriterlerin, şartların ve uygulamaların güvenilirliğini sorgulama hakkı bulunmaktadır. Bu noktada da helal gıda belgelendirmesinde gerek İKT üyesi ülkeler gerekse de İKT üyesi olmayan ülkelerde karşılıklı kabuller önem taşımaktadır. TSE olarak burada özellikle dikkat çekmek istediğimiz husus; Türk Standardları Enstitüsünün 58 yıldır uygunluk değerlendirme alanında yürüttüğü çalışmalarla sağladığı uluslararası yetkinlik ve itibardır. Enstitümüzün verdiği uygunluk değerlendirme belgelerinin ikili ve çok taraflı anlaşmalarla sağlanan uluslararası geçerliliği ve saygınlığı bulunmaktadır. Enstitü, alanında uzman, yetkin personeli ve teknik altyapısı ile uygunluk değerlendirme faaliyetlerinde ülkemizde ve dünyada güvenilir ve saygın bir kuruluş olarak kabul edilmektedir. Enstitümüzün vermiş olduğu Helal Gıda Belgelerine sahip kuruluşların ürünlerini satın alan ve Helal Gıda arayışı içerisinde olan tüketicilerin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabileceği aşikârdır. Enstitümüzce Diyanet İşleri Başkanlığının desteği ile yürütülmekte olan belgelendirme çalışmasının bir ürünü olan Helal Gıda Belgesine sahip kuruluşlar bu belge ile helal gıda şartı arayan ülkelere ihracatta yaşadıkları sıkıntıları aşacak, hem zamandan hem de mali yönden tasarruf edeceklerdir. Enstitümüzün vermiş olduğu Helal Gıda Belgeleri hem üreticiler hem de ürünleri satın alan Helal Gıda hassasiyeti olan tüketiciler için güvenli ve güvenilir bir vesikadır. TSE Tarafından Gerçekleştirilen Helal Gıda Belgelendirmesinde Mevcut Durum Türk Standardları Enstitüsü tarafından gerçekleştirilmekte olan Helal Gıda Belgelendirmesi çalışmaları neticesinde Şubat 2013 itibarıyla 86 firmanın 165 ürünü belgelendirlmiş bulunmaktadır. Aşağıda belgeli ürünler ile ilgili istatistiki bilgiler verilmiştir. 31 NİSAN 2013 TS OIC / SMIIC 1 Et ve Et Ürünleri (Kanatlı Et ve Kırmızı Et ) Bitkisel Yağlar Tahıl ve Tahıl Mamulleri Şeker ve Şekerleme Mamulleri Süt ve Süt Ürünleri Meyve ve Sebze Ürünleri Bal ve Yan Mamulleri Gıda Katkı Maddeleri Diğer Ürünler Balık Ve Balık Ürünleri Yumurta Ve Ürünleri Meşrubat Alkolsüz İçecekler Su Toplam % 35 13 11 8 6 7 3 3 10 1 1 1 1 100 Diyanet İşleri Başkanlığının katkılarıyla Türk Standardları Enstitüsü tarafından yürütülmekte olan TS OIC/SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Belgelendirmesi çalışmaları ile hem ülkemizde ve diğer ülkelerde yaşayan ve bu konuda hassasiyeti olan tüketici talepleri karşılanmakta, hem de üreticilerimizin ihracatta bu konuda karşılaşmakta oldukları problemlerin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. 32 HELAL GIDA UYGUNLUK BELGESİ M. Özhan GÜNDÜZ Mühendis TSE, Gıda Sektörü Belgelendirme Müdürlüğü 33 NİSAN 2013 İnsanoğlunun temel gereksinimleri sıralamasının ilk basamağında yer alan beslenme ihtiyacı karşılanmadan diğer ihtiyaçlarının hiçbir önemi yoktur. Tarih boyunca hayatını sürdürmek ve iyileştirmek için uğraş veren insanoğlu, günümüzde vazgeçilmezi olan beslenmede artık kültür, inanç ve beslenme tarzlarına göre seçici olmak, gerçek bir gıda denetçisi olmak durumundadır. Bu noktada İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (10 Aralık 1948) ve Anayasamızda yapılan düzenlemeler tüketiciye odaklanmaktadır: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre; beslenme ve sağlığın güvence altına alınmasının koruyucu girişimlerinin teşvik edilmesi hususu oldukça önemli olup, bireyler hem kendisi hem de aile fertleri için sağlığını ve güvencini sağlaması ile ilgili olarak beslenme alışkanlıklarına ve tercihlerine göre gıda maddelerini seçebilmeli ve bu hakları güvence altına alınmalıdır (Madde 25). Bu husus Anayasamızın 172. maddesinde de “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder” denilerek pekiştirilmekte, yürütme organlarına da bu noktada sorumluluk ve görev düştüğü ifade edilmektedir. Helal gıda, çiftlikten çatala uzanan, hatta piyasa denetimini de içine alan zincirde helal ve temiz olma şartını yerine getirecek her bir halkayı sağlamlaştırmada; ürünün hangi aşamalardan geçerek üretildiği, üretim ortamı, nelerden oluştuğu, kaynağı, etiket-içerik tutarlılığını ortaya koymalı ve beklentileri karşılamalıdır. OIC/SMIIC 1/Aralık 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardında belirtilen kurallar esas alınarak bu kurallara göre helal gıda uygunluk belgelendirmesi yapılmaktadır. Diğer taraftan Uluslararası Standartlar Teşkilatının yayınladığı ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetimi Sistem Standartları ve yasal otorite ürünlerin sadece gıda güvenliğini göz önüne almakta, ürünlerin kaynağında helal olmayan unsurlar (domuz, kan, leş, alkol içeriği, et ürünlerinde helal kesim) hakkında bilgi vermemektedir. Ancak ürün üzerinde yer alan etiket bilgileri ve Helal Gıda logosu, ibaresi ile helal gıda konusunda arayış içinde olan hassas tüketici kitlesinin bilgi edinme hakkı korunmuş olacaktır. Dini, ilmi, vicdani ve ahlaki boyutu olan helal gıda faaliyetleri; her ne kadar Müslüman azınlığın bulunduğu ülkelerde daha fazla önem arz etse de günümüzde, dini, ulusu her ne olursa olsun, sağlığını ön planda tutan, 34 yediği ve içtiğine güven arayışında olan her birey için önem arz etmektedir. Nitekim yaptığımız anket çalışmasında katılımcılar gıda tüketiminde % 90’ı geçen oranda helal gıda tüketimini tercih etmekte ve Helal Gıda Uygunluk Belgesi arayışında bulunmaktadır. Sanayici, müşterisinin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayabilmek, serbest pazar ekonomisine ayak uydurabilmek, özellikle yurt dışında ürün ve markasını rekabet edilebilir seviyede tutmak, pazar payını artırabilmek için Helal Gıda Uygunluk Belgesine ihtiyaç duymaktadır. Hatta yakın gelecekte beklentiler “Helal Belgesiz Olmaz” konumuna gelecektir. Sağlığın, aklın, malın, inancın, neslin ve onurun korunması gibi bütün ilahi dinlerin temel değerlerinin korunması amacına uygun olması bakımından Helal Gıda gereklidir. Helal Gıda faaliyetleri dünya üzerindeki Müslümanların birliği, dirliği ve ticareti için bir fırsattır. Dünyada nüfus bakımından % 25’e yakın olan Müslüman ülkeler; dünya ticaretinden ancak % 9 pay alabilmektedir. Oysa dünya ekonomisine olan katkısını artırarak bilgi edinme hızıyla ve donanımıyla değişim dinamizmine gereken refleksi, ilk defasında, her defasında ve tam zamanında göstermeli, belirleyici ve yön verici maharetini tüm insanlığın hizmetine sunmalıdır. Helal Gıda Uygunluk Belgelendirmesi sağlıklı yaşamın ve inancımızın gerekliliklerinin yerine getirilmesini sağlarken, diğer taraftan; üreticinin ne ürettiğinin, tüketicinin de ne tükettiğinin farkına varmasını, denetim mekanizmalarının çalışmasını, etiketlerdeki beyan ile gerçekteki içerik tutarlılığının ve analiz kabiliyetinin artmasını sağlamaktadır. Bu geç uyanışın, farkındalığın seri sonuçlarını bugünlerde sık sık gerek Türkiye’de ve gerekse Avrupa ülkelerindeki gelişmelerden izliyoruz. Bu durum sadece gıdada değil; ambalaj, kozmetik, turizm, hizmet ve lojistik sektöründe de hızla artacaktır. Özellikle turizm sektöründe otellerin yüzlerce girdisinde helal uygunluk belgesi arayışı birçok sektörü ve üreticiyi bu belgeyi almaya yönlendirmektedir. Bu da yerli üreticilere, girişimcilere bulunmaz bir fırsat sunmaktadır. Helal Gıda Uygunluk Belgelendirme Süreci Türk Standardları Enstitüsü, 14 Temmuz 2011 tarihinden bu yana, İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) tarafından yayınlanan TS OIC/ SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardına göre Helal Gıda Belgelendirmesi yapmaktadır. HELAL GIDA BELGELENDİRME SÜRECİ Başvuru Başvuru Dokümanları TSE Hazırlık (Girdi Kontrol Listesi) ve Müracaat - Başvuru Fr. - Bilgi Fr. Başvuru Doküman Kontrolü - Hizmet Söz. Kabul / Red Numune Alma ve İlgili Lab. Gön. Helal Gıda Belgelendirme Akademik İstişare Kurulu Tek. İnc. Heyeti + Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) yetkilisi, Üretim Yeri İnc. Ön Değerlendirme Belgelendirme Komisyonu KURULUŞ BİLGİLENDİRİLİR Olumsuz Olumlu (TSE+DİBYETKİLİSİ) Kararı Belgelendirme öncesi müracaat aşamasında, Türk Standardları Enstitüsünün web sayfasında (www.tse. org.tr) yer alan helal belgelendirme ile ilgili yayınlanmış dokümanlar başvuru sahibi firma tarafından doldurulmakta ya da web sayfamızdan on-line başvuru yapılabilmektedir. Komisyon çalışmalarında oy birliği esastır. Diyanet İşleri Başkanlığı mensubu üyenin katılmaması durumunda hiçbir karar alınamaz. Komisyon çalışmalarında oy birliği esas olup, Diyanet İşleri Başkanlığı mensubu üyenin toplantıya katılmaması durumunda hiçbir karar alınamamaktadır. Resmi başvuru yapıldıktan sonra, Diyanet İşleri Başkanlığı ve TSE’den konunun uzmanı en az iki kişiden oluşan İnceleme Heyeti tarafından üretim yerinde TS OIC/SMIIC 1/Aralık 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardı baz alınarak ürünün ait olduğu ürün grubu Helal Gıda Belgelendirme föyü ve inceleme raporuna göre inceleme gerçekleştirilir. Kuruluş, gıda güvenliği yönetim sistemi gerekliliklerini yerine getiriyorsa ürünlerden numune alınarak laboratuvar analizleri yapılır. Burada temel amaç ürünün ya da ürün bileşenleri olan girdilerin kaynağından emin olmak ve mevzutta yer alan hususların kontrolüdür. Ayrıca belli aralıklarla toplanan ilahiyat, tıbbi biyokimya, veterinerlik, gıda bilimi ve teknolojisi konularında uzman akademisyenlerden oluşan Akademik İstişare Kurulu Helal Gıda Belgelendirme Komisyonuna destek sağlamaktadır. Alınan numunelere ilişkin analiz raporları ile birlikte Helal Gıda Belgelendirmesi İnceleme Raporu inceleme heyeti tarafından Diyanet İşleri Başkanlığından bir üyenin de bulunduğu 5 kişiden oluşan Helal Gıda Belgelendirme Komisyonuna öneri niteliğinde sunulur. Nihai belgelendirme kararı ise bu komisyon tarafından verilir. Belge almaya hak kazanan kuruluş ile yapılan sözleşmeye istinaden geçerlilik süresi bir yıl olan Helal Gıda Uygunluk Belgesi düzenlenmektedir. Kuruluşta yılda en az iki kez habersiz olmak üzere ara kontroller yapılır. Ayrıca, gerektiğinde piyasadan da numune alınarak ürün üzerinde helal şartları kapsamında analiz ve incelemeler yapılmaktadır. Helal Gıda Uygunluk Belgesi almış bir kuruluşun ara kontrolleri sonucunda sözleşme hükümlerine aykırı herhangi bir husus tespit edildiği durumda diğer belgelendirme uygulamalarından farklı olarak, hiçbir uyarı yapılmaksızın kuruluşun belgesi iptal edilmektedir. 35 NİSAN 2013 Helal Gıdanın Uluslararası Boyutu Farklı kılavuzlar, standartlar ve belge tanımanın üzerine çıkamayan belgelendirme modelleri beraberinde teknik engeller getirmiştir. Bu durum doğru işin doğru yapılması için işi ehil ve bütünleştirici tarafların sahiplenmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Ortak bir Helal Gıda Uygunluk Belgesinin bütün taraflarca tanınabilmesi ancak tek standart etrafında birlikte hareket etmeye bağlıdır. Bu noktada dört kıtaya yayılmış 57 üye ülkesiyle Birleşmiş Milletlerin ardından en büyük ikinci hükümetler arası kuruluş olan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), dünyanın çeşitli toplumları arasında uyumu, uluslararası barışı sağlama ruhunu ve İslam dünyasının çıkarlarının korunmasını sağlamayı amaç edinmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’na bağlı bir kuruluş olan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC), İİT ülkeleri arasında standartların uyumlaştırılması ve yenilerinin hazırlanması için sağlam bir mekanizma olarak Üye Devletlerdeki standartları uyumlaştırarak ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılmasına yardımcı olmayı ve böylelikle bu devletler arasındaki ticareti geliştirmeyi amaçlamaktadır. Teşkilat Üye Devletler arasındaki materyal, imalat ve ürün alış verişini hızlandırmak amacıyla sertifika ve akreditasyon planları hazırlar. SMIIC ayrıca Üye Devletler arasında metroloji, laboratuvar testleri ve standardizasyon faaliyetlerinde yeknesaklığı sağlamayı ve standardizasyon ve metroloji kapsamında İİT Üye Ülkelerine teknik desteğin yanı sıra eğitim vermeyi amaçlamaktadır. 24-26 Mart 1998 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen 8. Uzmanlar grubunun toplantısı sırasında SMIIC Tüzüğü hazırlanması çalışmalarını müteakiben, SMIIC Tüzüğü 01-04 Kasım 1998 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 14. İSEDAK toplantısının gündeminde yer almış ve toplantıda yapılan görüşmelerden sonra onaylanmıştır. Böylece, SMIIC’in bir bölgesel standart kuruluşu olarak resmi çalışmalarına başlaması için önemli bir aşama kaydedilmiştir. SMIIC Tüzüğü, 04-07 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 15. İSEDAK Toplantısında ilk defa üye ülkelerin imzasına açılmıştır. Tüzüğü ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Helal Gıda Uygunluk Belgelendirmesine esas teşkil eden OIC/SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardı, İslam Konferansı Teşkilatı (İİT/OIC) çatısı altında kurulmuş olan İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’nün 16-17 Mayıs 2011 tarihlerinde Kamerun’da düzenlenmiş Teknik Komite toplantısında İSEDAK tarafından referans doküman olarak resmi niteliği haiz standartların son kez görüşülüp SMIIC standartları olarak 36 onaylanması öngörülmüş, SMIIC Yönetim Kurulu kararına istinaden ve bu toplantıda alınan karar gereğince belgelendirmeye esas teşkil eden 3 temel standardın SMIIC standartları olarak yayımlanması hususu kabul edilmiştir. Söz konusu standartlar Enstitümüz tarafından 14.07.2011 tarihinde yapılan Teknik Kurul Toplantısında İngilizce dilinde adapte Türk Standardı olarak kabul edilerek millileştirilmiş, adapte edilen bu standartların Türk Standardı olarak kabulü esnasında Enstitümüzce başka herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Enstitümüz hali hazırda TS OIC/SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardı hükümlerine göre Helal Gıda Belgelendirme çalışmalarını yürütmektedir. Bu çerçevede oluşturulan standartlar, uluslararası standardizasyon kurallarının gereği yerine getirilerek yayımlanan ve sadece Helal Gıda Uygunluk Belgesi talep eden kuruluşların değil, belgelendirme kuruluşları ile akreditasyon kuruluşlarının uyması gereken kuralları da belirlediğinden güvenilirliği sağlamaktadır. OIC/SMIIC tarafından hazırlanmış olan söz konusu standartların sadece SMIIC’e üye ülkelerde değil tüm İslam ülkelerinde geçerli olması hedeflenmiştir. Ancak İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’ne halihazırda 23 İslam ülkesi üye olup, üye ülkelerin belgelendirme kuruluşlarınca düzenlenmiş olan Helal Gıda Uygunluk Belgelerinin diğer bir üye ülke tarafından tanınırlığı üyelik sözleşmesi gereğince garanti altına alınmıştır. 23 - 24 Ocak 2012 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen 3. Yönetim Kurulu Toplantısında SMIIC bünyesinde Teknik Komitelerin ihdas edilmesi yönünde karar alınmıştır. Bunu takiben 3 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul’da düzenlenen SMIIC 4. Yönetim Kurulu Toplantısı ile Teknik Komitelerin sekreterliklerinin ataması yapılmış ve söz konusu komitelerin çalışma usul ve esaslarını gösteren direktifler kabul edilmiştir. Buna göre oluşturulan teknik komiteler şu şekildedir: TC-1: Helal Gıda Konuları TC-2: Helal Kozmetik Konuları TC-3: Hizmet Yeri Belgelendirme Konuları TC-4: Yenilenebilir Enerji TC-5: Turizm ve İlgili Hizmetler TC-6: Tarımsal Faaliyetler TC-7: Ulaşım Bununla birlikte Akreditasyon, Terminoloji ve Finans Komitesi de kurulmuştur. SMIIC bünyesinde kurulan Akreditasyon Komitesi ile düzenlenen Helal Gıda Uygunluk Belgelerinin tüm taraflarca kabul edilerek uluslararası geçerliliğinin olması ve uluslararası düzeyde akreditasyon kurallarına uygun belgelendirme çalışmalarının yürütülmesi ve tanıma tartışmalarının önüne geçilmesi hedeflenmiştir. 07 Kasım 2012 tarihinde gerçekleştirilen SMIIC Yönetim Kurulu Toplantısında Körfez Arap Devletleri İşbirliği Konseyi Standardizasyon Teşkilatı (GSO) ile SMIIC arasında karşılıklı tanıma anlaşması imzalanmıştır. Dolayısıyla SMIIC, İslam dünyasında bütünleştirici niyeti ve resmi kimliğiyle bulunmaz bir güçtür ve büyük bir fırsattır. Konuyla ilgili şu güzel sözü hatırlayalım: “İnsanlar fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanların gelmesini. Fırsatlar bekler, insanlar bekler: Kazanan hep mazeret olur”. Bu fırsata mazeret üretme lüksümüz yoktur. İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’nün yayımladığı ve gelecekte yayımlayacağı standardlar iyi değerlendirilmelidir ve yaygınlaştırılmalıdır. TS OIC/SMIIC 1 Helal Gıda Uygunluk Belgesinin Güvenilirliği Helal Gıda Uygunluk Belgelendirme faaliyetlerinde baz alınan standardın uluslararası standardizasyon kurallarına uygun olarak ve tüm İslam ülkelerinin üye olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’na bağlı bir kuruluş olan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) tarafından yayınlanması en büyük güvencedir. İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) çatısı altında, ülkemizin ve Enstitümüzün katkılarıyla, 40 ülke, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’na bağlı 6 kuruluştan 250 uzmanın ortak çalışması ile hazırlanmış olan 3 temel standart, SMIIC Standardı olarak uluslararası bir hüviyet kazanmıştır. İhtiyari nitelikte olan Helal Gıda Uygunluk Belgelerini üretici ve tüketicinin iyi okuması, sorgulaması gerekmektedir. Uluslararası karşılıklı kabullerde ya da herhangi bir tedarikçiden yapılan satın alma işleminde belgelendirmeye esas teşkil eden standart ya da kılavuzlarda yer alan şartların ve uygulamaların güvenilirliğinin ortaya konması gerekmektedir. Ülkemiz adına İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’ne üye ve yetkili kuruluş olan Türk Standardları Enstitüsü; bir kamu otoritesi olarak yarım yüzyılı aşkın zamandır, uygunluk değerlendirme, ürün, sistem, personel, laboratuvar, metroloji ve kalibrasyon alanlarındaki belgelendirme hizmetlerinde akredite olarak faaliyetlerini uluslararası standardizasyon kuralları çerçevesinde, kâr amacı gütmeden, yetkinlik ve itibarla yürütmektedir. Başta dini otorite olan Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere; ilahiyat, tıbbi biyokimya, veterinerlik, gıda bilimi ve teknolojisi konularında uzman akademisyenlerden oluşan Akademik İstişare Kurulu mensupları ve Türk Standardları Enstitüsünün yetkin Helal Gıda Teknik İnceleme Uzmanları ile Türk Standardları Enstitüsü tarafından dini ve ilmi temellere dayalı olarak güvenle yürütülmekte olan TS OIC/SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Uygunluk Belgelendirmesi çalışmaları ile üreticilerimizin ihracatta karşılaşmakta oldukları teknik engellerin ortadan kalktığı gibi bu konuda sağlığını ön planda tutan ve dini inancının gereğini yerine getirmek isteyen tüketici kitlesinin talepleri de karşılanmaktadır. OIC VE SMIIC 57 Üye İslam Ülkesi OIC İSEDAK 14-18.11.2007/ iSTANBUL SMIIC STANDARD HAZIRLAMA GRUBU 39 KATILIMCI ÜLKE GIDA HZ. GR. HELAL GIDA 12 HAZIRLIK GRUBU TC 1 OIC SMIIC 1 OIC SMIIC 2 OIC SMIIC 3 16-17.05.2011 KAMERUN 37 NİSAN 2013 HELAL SERTİFİKA HELAL GIDA ve HELAL SERTİFİKA Prof. Dr. Mustafa TAYAR Uludağ Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü 38 Tanım : Helal Gıda kavramı, uluslararası The Codex Alimentarius Komisyonu dokümanlarında “İslami kurallar doğrultusunda izin verilen gıda” anlamında yer almakta ve “İslami kurallara göre yasak olan herhangi bir unsuru içermeyen, bu unsurlardan arındırılmış yerlerde veya cihazlarda hazırlanan-işlenen-taşınan ve depolanan, bu durumların dışında üretilen herhangi bir gıda ile hazırlama-işleme-taşıma ve depolama aşamasında direkt temasta olmayan ürün olarak” tanımlanmaktadır. Hitap Ettiği Pazar (Nüfus) Son 50 yılda % 250 civarında bir artışla 1.8 milyara ulaşan ve şu anki yıllık % 2.9’luk artış oranı baz alındığında, 24 yıl içerisinde ikiye katlayarak 3.6 milyar kişiye ulaşacağı tahmin edilen Müslüman nüfusun dağılımı şu şekildedir: • Asya (Türkiye 72 milyon dahil) 1.240 milyon • Afrika 490 milyon • Avrupa (Rusya 27 milyon dahil) 52 milyon • Kuzey Amerika 7 milyon • Güney Amerika 3 milyon • Okyanusya 1 milyon TOPLAM 1.793 milyon Hitap Ettiği Pazar (Değer) Dünya üzerinde 112 ülkeye yayılmış 1.8 milyar Müslüman tüketici potansiyeline sahip helal gıda pazarının, yıllık 150 milyar Dolarlık işlem hacmine sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu tüketici topluluğunun 1.3 milyarı İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) üyesi 57 ülkede yaşamaktadır. Orta Doğu, Kuzey Afrika, Güney ve Güneydoğu Asya ile Çin’deki geniş Müslüman kitleler, helal gıda ürünleri için çekici bir pazar oluşturmaktadır. Hâlihazırda helal gıda ürünleri için en güçlü iki pazar olan Güney Doğu Asya ülkelerinde 241 milyon, Orta Doğu ülkelerinde ise 186 milyon Müslüman yaşamaktadır. 1.8 milyar Müslüman tüketicinin helal gıdayı benimsemesi sağlandığı takdirde, global helal gıda pazarının yıllık 860 milyar Dolara ulaşması rahatlıkla mümkün görünmektedir. Bu da dünya yıllık ticaretinin % 7’sine karşılık gelmektedir. Potansiyel Pazar Eğer helal ve koşer endüstrisi, tıbbi ürünler, kozmetik, deri eşyaları, otel ve katering hizmetleri gibi gıda dışı ürünleri de içine alacak şekilde genişletilebilirse, toplam helal pazarı yıllık 2.1 trilyon Dolar olacaktır. Pazardaki Aktif Ülkeler 1. MALEZYA 27 milyonluk nüfusunun 16 milyonu Müslüman olan Malezya, helal gıdanın lider ülkesi konumundadır. Yıllık ihracatı 141 milyar Dolar, ithalatı ise 115 milyar Dolar olan Malezya’nın ana hedeflerinden birisi, ihracata yönelik helal gıda üretimini artırarak, başta İslam ülkeleri olmak üzere tüm dünya ülkelerine sertifikalı helal ürün konsepti bağlamında gıda ürünü ihraç eden bir merkez konumuna gelmektir. Bu amaçla Malezya, ürünlere helal olarak üretildiklerine dair helal sertifikası vermek üzere bir kamu kuruluşu olan JAKIM’i (Department of Islamic Development Malaysia) kurmuştur. JAKIM, bugün Birleşmiş Milletlerce de kredibilitesi onaylanmış, dünyanın en önde gelen helal gıda sertifika kuruluşudur. Malezya’da JAKIM damgası taşımayan bir markanın pazar payını % 20’lere varan oranda kaybedebileceği vurgulanmaktadır. Malezya, 2004 yılında helal gıda ile ilgili üretim, hazırlama, işleme ve depolama konularını içeren MS 1500: 2004 adlı Malezya Standartlarını hazırlamış ve uygulamaya koymuştur. Malezya’da, helal gıda ile ilgili çeşitli periyodik fuar (MIHAS) ve forumlar düzenlenmekte, iki ayda bir “Halal Journal” adlı bir dergi yayınlanmaktadır. Malezya’nın İslam Konferansı Örgütü’ne (İKÖ) helal gıda ile ilgili bir uluslararası standard önerisi getirmesi ise Helal Gıda ihracatında standardizasyon ve uygunluk değerlendirme konularının da gelecekte önem arz edeceği sinyallarini taşımaktadır. 22-25 Kasım 2005 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenmiş olan İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK)’nin 21. Toplantısı’nda Helal Gıda Standardı konusu Malezya tarafından İSEDAK gündemine getirilmiştir. Malezya Hükümeti, 2005 yılı bütçesine, Malezya’nın dünyanın helal gıda üreticisi olduğunun tanıtımı için RM 10 milyon (2,6 milyon $) ödenek ayırmıştır. 2. TAYLAND 65 milyonluk nüfusunun sadece % 10’u Müslüman olan Tayland’da Bangkok Chulalongkorn Üniversitesinde kurulmuş bulunan Helal Bilim Merkezi (HASCI), 10 yılı aşkın bir süredir Helal konusunun hem teknik hem politik sorunlarıyla ilgilenmekte olup, Müslümanların yiyeceklerinin kalite, emniyet ve dini kriterlerini iyileştirmenin yanı sıra helal gıda endüstrisinin GMP, 39 NİSAN 2013 HACCP gibi uluslararası gıda emniyeti standartlarına ulaşmasında destek olmaktadır. Tayland, 2005 yılında 324 milyon Dolarlık helal gıda ihracatı gerçekleştirmiştir. 3. SİNGAPUR Müslüman nüfusun toplam nüfusun sadece % 16’sını meydan getirdiği 4.4 milyon nüfuslu Singapur’da Helal Gıda Endüstrisi, kozmopolit şehirlerde büyük bir iş hacmine sahiptir. Mc Donald’s, A&W, Burger King, Pizza Hut, KFC, Delifrance, Nestle ve Taco Bell, %100 helal gıda satan uluslararası markalardan sadece bir kaçıdır. Singapur ve Brunei’deki Müslüman nüfusun yüksek alım gücüne sahip olması ve bu ülkelerdeki tarım endüstrilerinin zayıf olması, bu ülkeleri helal gıda için cazip kılmaktadır. Singapur, 2005 yılında Orta Doğu’ya 211 milyon Dolarlık helal gıda ihracatı gerçekleştirmiştir. Bir kamu kuruluşu olan Singapur İslam Dini Konseyi (MUIS) helal sertifikası düzenlemeye yetkili tek kuruluştur. Geçmiş 5 yılda, helal sertifika başvuruları 2000 yılında 600’den 2005’te 1.600’a çıkarak neredeyse üçe katlanmıştır. 4. AVUSTRALYA Dünyanın en büyük gıda üreticisi ülkelerinden birisi olan Avustralya, her yıl 70’ten fazla ülkeye sertifikalı çeşitli helal gıdalar ihraç etmektedir. Avustralya’nın 2002 yılında Müslüman ülkelere olan gıda ihracatı, 1997 yılına göre % 51 artış kaydederek 3.7 milyar Dolara ulaşmıştır. En önemli helal pazar ülkeleri Endonezya (1.155 M$), Malezya (1.069 M$), Suudi Arabistan (787 M$), Mısır (241 M$), BAE (236 M$), Bangladeş (188 M$) ve diğer Orta Doğu ülkeleridir. Güney Doğu Asya’daki helal gıda talebinin son beş yılda 51 milyar Dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. 5. KUZEY AMERİKA Yüksek alım gücüne sahip 7 milyona yakın Müslümanın yaşadığı ABD ve Kanada’da artan Müslüman nüfusa paralel olarak, sertifikalı helal gıda satışları ve yine sertifikalı bakkal dükkanları ve restoranlarda popülerlik kazanmakta, ordu, okullar, hastaneler, hapishaneler gibi kamu kuruluşlarının yanı sıra otomatik satış makineleri, dondurulmuş gıda ve havayolları gibi alanlar da hızla büyümektedir. ABD’deki Müslüman topluluğun 2018 yılında 12.2 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bunun yanı sıra sadece 1.000 helal sertifikalı ürünün bulunduğu ABD’de birçok Müslüman, koşer ürün almak zorunda kalmaktadır. Bugün 100 milyar Dolara ulaşan ABD koşer pazarının % 16’sını Müslümanlar oluşturmaktadır. 40 6. AB 15 milyona yaklaşan zengin Müslüman nüfusuyla AB’de özellikle Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya helal gıda konusunda ciddi bir pazar oluşturmaktadır. İngiltere’de ikamet eden yaklaşık 1.1 milyon Müslüman bulunduğu bilinmektedir. İngiltere’de helal gıda konusunda yetkili kılınmış bir kurul vardır. Kurulun adı “Birleşik Krallık Müslüman Gıda Kurulu”dur. 2003 yılında 15 milyar Dolar olarak tahmin edilen Avrupa helal gıda pazarının her yıl % 15 büyümesi beklenmektedir. 7. AFRİKA Özellikle Güney Afrika, Müslüman nüfusuyla helal gıda için çekici bir pazar durumundadır. Bunda Afrika kıtasının genelinin gıda konusunda dışarıdan ithalata dayalı bir ekonomisinin olması büyük bir etken oluşturmaktadır. Özellikle Güney Afrika'da gelişen turizm sektörü özellikle işlenmiş ve dondurulmuş gıdaya olan talebi yükseltmiştir. Güney Afrika’da helal gıda konusunda yetkili kuruluş “Güney Afrika Ulusal Helal Otoritesi” (SANHA)’dır. Güney Afrika pazarına girişte en büyük engel ithal tarım ürünlerinde uyguladıkları yüksek kalite standartlarıdır. TÜRKİYE’NİN DURUMU Görüldüğü üzere, bugün dünyada Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelere ilaveten, azınlıkta oldukları birçok laik ve/veya Müslüman olmayan ülkelerde de helal gıda belgeli ürünler piyasaya arz edilmekte ve helal gıda belgelendirmesi ile ilgili faaliyetlerde bulunulmaktadır. Bilhassa, Güneydoğu Asya ve Orta Doğu gibi bölgelerde ithal edilen gıdalarda “Helal” logosu bir zorunluluk haline gelmektedir. Uluslararası gelişmelere ve global eğilimlere karşı durmanın ülkemize zarardan ve vakit kaybından başka bir şey getirmediği tecrübelerle sabittir. Helal gıda sektörü canlandırılarak Türkiye’nin ekonomik yapısına katkıda bulunabilecek bir başlangıç noktası yakalanabilir. Böylece, tüketici daha seçici davranabilecek, dışarıdan döviz ödeyerek getirtilen ve helal garantisi olmayan gıda ve katkı maddelerinin pek çoğunun ithali azalarak dış ülkelerdeki Müslümanların helal sertifikası ürün talepleri Türkiye’den daha güçlü bir şekilde sağlanabileceği için de ihracat hacmi artacaktır. Dünya pazarında 860 milyar Dolarlık bir büyüklüğü olduğu söylenen helal gıda piyasasında ülkemiz, diğer faaliyetlerinde olduğu gibi etkin ve öncü olmalı ve bu konu ülkemiz ve kamu çıkarları doğrultusunda değerlendirilmelidir. KOŞER GIDA Tanım: Helal gıda pazarına paralel olarak değerlendirilebilecek bir diğer pazar da uluslararası “koşer gıda” pazarıdır. Türkçede “temiz, uygun olan, gerekli kural ve standartları karşılayan ” anlamına gelen “kosher / kashrut” (koşer veya kaşrut), Musevi dininin kurallarına göre yenmesine izin verilmiş yiyeceklere verilen genel addır. Koşer gıdanın hazırlanması ve paketlenmesi aşamaları bir haham gözetiminde gerçekleşmekte ve söz konusu gıdanın tüm gerekliliklere uygun olduğu aynı haham tarafından belgelenmektedir. Koşer/Kashrut belgelendirme işlemi gıdanın “kutsanması”nı içermemektedir. Koşer belgelendirme işlemi, söz konusu gıdanın hazırlanmasında kullanılan katkı maddelerinin incelenmesi ve koşer standartlarına uyulmasını sağlamak amacıyla, gıdanın hazırlandığı ortamın düzenli aralıklarla kontrol edilmesi süreçlerini kapsamaktadır. Yahudiler, helal gıdanın karşılığı olan “Koşer” Standardını etkin biçimde kullanmaktadırlar. “Dini inanışlara göre gıda tüketimi” konusunda sertifika uygulaması, Yahudi cemaati için çok yaygın kullanılan bir yöntem olup standartları tüm dünyada geçerlilik arz etmektedir. Hitap Ettiği Pazar (Nüfus ve Değer) Koşer sertifikalı ürünlerin piyasası her geçen gün büyümektedir. 2003 yılında 150 milyar olduğu tahmin edilen “koşer” pazarının bugün 200 milyar Dolara ulaştığı ifade edilmektedir. Bu rakamın 25-30 yıl önce sadece 250 milyon Dolar olduğu bilinmektedir. İSRAİL Bugün yeryüzünde yaşayan toplam Yahudi nüfusunun 14 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun yaklaşık % 40’ı İsrail’de yaşamaktadır. İsrail koşer gıda pazarı 13 milyar Dolar mertebesindedir. İsrail’de et, kümes hayvanları ve bunların ürünleri haricindeki gıda maddelerinin koşer olması yasal olarak zorunlu olmasa da ürünlerin koşer olması tercih sebebi olmaktadır. ABD 6 milyondan daha az bir Yahudi topluluğunun yaşadığı ABD ise koşer gıda pazarı açısından en önde gelen ülkedir. ABD’de yerli koşer endüstrisi 86.000’den fazla koşer sertikalı ürün geliştirmiştir. ABD gıda pazarında koşer gıda ürünleri, toplam perakende gıda ürünleri satışlarının yaklaşık olarak % 40’ını oluşturmaktadır. Mintel pazar araştırma raporuna göre, ABD’deki taze ve işlenmiş gıdaları içeren toplam koşer gıda pazarı 100 milyar Doları geçmektedir. Gene aynı rapora göre, tüketicinin büyük bir çoğunluğu bu ürünleri koşer gıda diye değil, koşer etiketinin kendilerinde yarattığı kalite ve hijyen algılamasından dolayı tercih etmektedirler. ABD koşer gıda pazarının sadece % 44’ü Museviler tarafından tüketilirken % 16’sı Müslüman tüketiciler, geriye kalan % 40’ı ise vejetaryenler, riskli sağlık grupları ve daha sağlıklı, daha doğal ve daha güvenli gıdaları tercih eden gruplar tarafından tüketilmektedir. Hâlbuki, Kosher sertikalı ürünlerin önemli bir kısmı helal şartları sağlamadığı halde tersine helal sertifikalı ürünlerin tamamı Kosher şartları sağlamaktadır. ABD ve İsrail haricinde, Yahudi topluluklarının yaşadığı Fransa, Kanada, İngiltere, Rusya, Arjantin, Almanya, Ukrayna, Avustralya, Meksika, Kanada ve Brezilya gibi ülkelerde de koşer gıda tüketimi görülmektedir. Koşer gıda pazarı açısından önde gelen ülkeler şöyle sıralanabilir: Arjantin: Arjantin, 200.000-220.000 kişi ile Latin Amerika’daki en büyük Musevi topluluğuna ev sahipliği yapmaktadır. Bu topluluk aynı zamanda İsrail, ABD, Fransa ve Rusya’dan sonra dünyanın en büyük beşinci Musevi topluluğudur. Bu ülkedeki koşer-gıda pazarı son yıllarda gitgide büyümektedir ve bu büyümenin devam etmesi beklenmektedir. Arjantin’de tüketilen koşer-gıdaların % 90’ının bu ülkede üretildiği ve % 10’unun ithal edildiği tahmin edilmektedir. ABD’nin önde gelen koşer belgeleri Arjantin’de de çoklukla kabul görmektedir. Avustralya: Avustralya’da yerleşik Musevi topluluğu, Asya bölgesindeki en büyük Musevi topluluklarından birisidir. 1999 yılı rakamlarına göre Avustralya’da yüz bine yakın Musevi yaşamaktadır. 41 NİSAN 2013 Avustralya’da aşağıda ismi verilen ABD’de yerleşik “koşer otoriteleri”nden birisi tarafından belgelendirilmiş olup üzerinde “koşer logo”su bulunan ürünler koşer gıda olarak kabul edilmektedir: İngiltere: 95 yılı verilerine göre İngiltere’de yerleşik Musevi topluluğu 285.000 kişi dolaylarındadır. ABD orijinli bütün koşer-belgelendirme sembolleri İngiltere’de kabul edilmektedir. - Ortodoks Musevi Congregations Birliği, Kanada: 1996 yılı verilerine göre, Kanada’de 352.000 Musevi yaşamaktadır. Kanada’da ambalajlı koşer-gıda satışları yıllık olarak 5 milyon Kanada Dolarını geçmektedir. - Kashrut Laboratuvarlar Birliği, - “K-of-K” Koşer Gözetmenliği, - “Star-K” Koşer Belgelendirme, - K’hal Adath Jeshurun (Breuer’s), -Beth Din Hameyuchud L’inyonei Kashrus of the Central Rabbinical Congress. Belgesiz ürünler Avustralya pazarına kabul edilmemektedir. Çünkü “Kashrut Otoritesi”nin bir ürünü koşer olarak belgeleyebilmesi için paketlenme aşamasını da görmesi gerekmektedir. Koşer gıdalar da diğer gıdaların tabi olduğu paketleme gerekliliklerine tabidir. Brezilya: Brezilya’da yerleşik Musevi topluluğu dünyadaki 7., Güney Amerika’daki ise 2. en büyük Musevi topluluğudur. 1999 yılı rakamlarına göre Brezilya’da 140.000’i aşkın Musevi yaşamaktadır. Brezilya’da ABD’de belgelendirilmiş bütün koşer gıdalar kabul edilmektedir. Brezilya’da tüketilen koşer gıdaların çok büyük bir bölümü ABD veya İsrail’den gelmektedir. İsrail’den ABD’ye ihraç edilen koşer-gıdalar için ABD’de herhangi bir vergi uygulanmadığından Brezilya’ya İsrail’den gelen ürünler de ABD üzerinden gelmektedir. Fransa: Fransa’daki Musevi topluluğu 700.000 kişiye ulaşmıştır. Avrupa koşer pazarının 5 milyar Dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. 2001 yılında Fransa’nın bu pazardaki payı 2.2 milyon Dolardı ve 2002 ‘de de 2.5 milyar Dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. Fransa’da satılan koşer gıdaların % 60’ı Yahudi olmayan topluluklarca tüketilmektedir. 5000’i aşkın koşer gıda alıcısı kurum ile Fransa, bugün koşer-gıda satışında Avrupa’nın merkezi konumundadır. En önemli koşer gıda ürünleri İsrail’den gelmektedir. Ancak ABD menşeli koşer gıda satışlarında da artış potansiyeli mevcuttur. Fransa’da koşer gıdaların belgelendirmesi Beth-Din Musevi Topluluğu tarafından kontrol edilmektedir. Bu kuruluş, ürünleri tanımlayıp doğrulamanın yanı sıra üretim yerlerini de incelemektedir. Koşer ürünler aynı zamanda ambalajlama, etiketleme ve gümrük vergileri alanında mevcut olan bütün Fransız ithalat yönetmeliklerine de uygun olmak zorundadır. Etiketlerin Fransızca olması gerekmektedir. 42 Meksika: Meksika’da 100.000’i aşkın koşer-gıda tüketicisi olduğu belirtilmektedir. Taze koşer-gıda ürünlerinin hemen hepsi Meksika’da üretiliyor olsa da ABD’den de önemli miktarda koşer-gıda ithal edilmektedir. SERTİFİKALANDIRMA Sertifikalı ürün pazarında görülen bu artışla birlikte, koşer sertifikası veren kuruluşların sayısı da artmıştır. Yüzlerce koşer acentesinden en bilinenleri, The Union of Orthodox Jewish Congregations (OU), The Organized Kashrus Laboratories (OK), Star-K Kosher Certification (Star-K) ve KOF-K Kosher Supervision’dur. Belgelendirme fiyatlarının yüksek olması nedeniyle dünyada Koşer belgelendirme pazarı yaklaşık 1 milyar Dolardır. TÜRKİYE’NİN DURUMU Koşer sertifikası son dönemde Türk gıda ihracatçıları için büyük önem kazanmıştır. Gıda firmaları, özellikle ABD’ye ve İsrail’e ihracatlarını artırmak için, ürünlerinin Musevi dinine uygunluğunu belgeleyen ‘koşer’ sertifikası almaya başlamışlardır. Koşer sertifikası, bu gıda ihracatçısı firmalar için bir “avantaj” olmaktan çıkarak “zorunluluk” haline gelmiştir. Türkiye Hahambaşılığı nezdinde oluşturulan bir heyetin verdiği sertifika, yurt dışında fazla kabul görmediği için firmalar belgeyi ayrıca ABD veya İsrail’deki kuruluşlardan temin etme yoluna gitmektedirler. DÜNYADAKİ TREND Türkiye’de olduğu gibi dünyada da bu sertifikaya büyük ilgi bulunmaktadır. Her ne kadar koşer, Musevilere göre yiyeceklerin “helallik-haramlık” ölçüsü anlamına gelse de Hristiyanlar, Müslümanlar ve vejetaryenler için de “kalite, hijyen ve güven” simgesi olarak algılanmaktadır. Örneğin ABD’li tüketicinin yüzde 95’i koşer kelimesinin ne anlama geldiğini bilmektedir. Bu nedenle, koşer gıda tüm dünyada gitgide artan bir pazara hitap etmekte ve son yıllarda koşer belgeli ürünlerde olağanüstü bir artış gözlemlenmektedir. HELAL GIDA SERTİFİKASI ÇALIŞMASI İlk kez Malezya tarafından hazırlanarak uygulamaya konulan “HELAL SERTİFİKA”, İslamî usullere uygun hazırlanması gereken gıdaların “hangi özelliklere sahip olması gerektiği, kesim usulleri, söz konusu gıdaların hazırlanmasında kullanılacak katkı maddeleri ile bu gıdaların servisinin yapıldığı yerlerin sahip olması gereken özellikleri” belirlemektedir. Ancak uyguladığı fıkıh kaideleri, bilhassa Hanefi ve Şafii mezheb görüşlerine göre konunun uzmanları tarafından incelenmeli ve belki de “HELAL SERTİFİKA” uygulamasında uzlaşma olmayan noktalarda mezhebi belirten bir işaretleme sistemi ile de bir çözüm getirilmelidir. Bugün dünyada “HELAL SERTİFİKA” uygulamasını sadece Malezya yapmıyor. Kuzey Amerika’da, Avrupa’da, Avustralya’da, Güney Afrika’da ve daha bazı ülkelerde faaliyet gösteren legal ve illegal kuruluşlarca da bu uygulama yapılmaktadır. Burada en büyük problem, bütün Müslümanların kabul edeceği bir üst kurulun oluşturulmamış olmasıdır. Türkiye bu üst kurulun oluşmasına öncülük edebilir. Dünyada bugün ürün ve sistem belgelendirme faaliyetlerinde konularında uzmanlaşmış mühendis ve teknik personel görevlendirilmektedir. Helal Gıda ile ilgili belgelendirmede ise bu teknik personele ilaveten, gerçekten bu konuda uzman din adamlarından da yararlanılmak zorundadır. Günümüzde helal gıda pazarında helal gıda belgelendirmesi yapan kuruluşların yıllık geliri yaklaşık 1 milyar ABD Dolarıdır. Türkiye, söz konusu standarda ilişkin belgelendirmeyi, hem gıda üreticileri için hem de gıda servisi hizmeti veren işletmeler için yapmalıdır. Bu belgelendirmeyi yapacak kuruluş, her türlü şaibeden uzak, tarafsız, bağımsız ve geçmişleri tertemiz olan ehil kadrolara sahip olmalıdır. Türkiye’de Helal Gıda Standardı almak ihtiyari (isteğe bağlı) olacaktır. Bu nedenle, Helal Gıda belgesi bulun- mayan üreticilerin veya kurumların ürettiği gıdaların helal olmadığı anlamı kesinlikle çıkarılmamalıdır. Helal Gıda belgesi verilirken firmanın vereceği beyan esas alınmalı ve yapılacak denetimin ardından uygun bulunan şirkete belge verilmelidir. Belge alan kişi ya da kuruluşlar, beyanlarına uygun üretim yapıp yapmadığı konusunda da denetlenmelidir. Belirlenen Helal Gıda Standardı, akreditasyon kurumu TÜRKAK tarafından akredite edilmeli, belge hem yurt içinde hem de yurt dışında geçerli olmalıdır. Gıdalarda helal olma şartı ile birlikte sağlığa uygunluk ve safiyet de olması gereken şartlar olmalıdır. Böylece Helal Gıda Standardı, ülke yönetiminin kontrol birimlerine gıda emniyeti konusunda destek hizmeti de sağlayacaktır. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde dini değerlere yönelik gıda standartlarının bulunduğu düşünülürse, üreticiyi ne yediği konusunda bilgilendirmek firmaların asli görevi olarak görülmektedir. Örneğin bazı çikolata mamullerinde domuz jelatini, bazılarında ise sığır jelatini kullanılıyorsa, vatandaş helal gıda ibaresiyle bunu rahatlıkla ayırt edebilecek konuma gelecektir. 43 NİSAN 2013 HELAL GIDA BELGELENDİRMESİNİN DÜNYADAKİ GELİŞİMİ “Helal” terimi Arapçada yasal, meşru, geçerli anlamına gelmektedir. Helal teriminin uluslararası standart ve kalite belgelendirme kavramları ile birlikte anılması ve bir endüstriyi ifade etme süreci 80’li yıllarda başlamıştır. 1920’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Musevi toplumu, tükettikleri gıdalarda dini gerekliliklerinin bulunması için “Koşer Belgelendirme” sistemini uygulamaya koymuştur. Bu sistem; Müslüman toplumunun kendi belgelendirme sistemlerini ve helal logolarını oluşturmaları için bir model teşkil etmiştir. Bununun sonucu “Helal Belgelendirmesi” ilk olarak 1960’lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanmaya başlamıştır. 1960’lı yıllarda başlayan çalışmalardan birisi 1963 yılında ABD’de çalışmalara başlayan ISNA (Islamic Society of North America)’dır. ISNA İlk helal standart çalışmasını yapmıştır. “Helal Belgesi” (sertifikası), başlangıçta, gayrimüslim ülke topraklarında üretilen ürünlerin Müslümanlarca kabul edilebilir olmasını garanti eden bir araç olarak gelişmiştir. getirilmiş, bu tarihlerde ülkemizdeki resmi kurumlarda da gündemine girmiştir. Özellikle son yıllarda Amerika, Avrupa, Kanada ve Uzak Doğu ülkelerine yapılan ihracatlar da Helal gıda standartlarının öneminin artması, ülkemize gelen kimi yabancı alım heyetlerinin ürünlerimizde Helal belgesini araması, Dışişleri Bakanlığını ve Dış Ticaret Müsteşarlığını harekete geçirmiştir. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ilgisi de bunlara paralel olarak gelişmiştir. Helal Gıda Pazarı Dünyada 112 ülkeye yayılmış 1.8 milyar Müslüman nüfus bulunmaktadır. Yıllık 150 milyar Dolarlık işlem hacmine sahip olduğu tahmin edilen bu tüketici topluluğunun 1.3 milyarı İslam Konferansı Teşkilatı (IKT) üyesi 57 ülkede yaşamaktadır. Dünya ekonomisinde gittikçe önem kazanan helal gıda pazarının yıllık 2.1 trilyon Dolara ulaşması beklenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa, Asya’nın belirli kısımları ve Pasifik ülkeleri gibi gayrimüslim ülkelerde gelişip yerleşen “helal gıda güvencesi” olgusu, buralarda yaşayan Müslümanların kimliklerini koruma ve dini vecibelerini yerine getirme gayretlerinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Gayrimüslim toplumlar içerisinde azınlıklar halinde yaşayan Müslümanların dini inançlara uygun gıda bulma zorunlulukları ve tüketmek zorunda oldukları gıdaların dinen uygun olup olmadığı konusundaki bilgi gereksinimleri, onları helal ürünleri helal olmayan ürünlerden rahatça ayrıt etmek için işaretlemeye ve nerelerde bulunabileceği bilgisini paylaşmak için listelemeye sevk etmiştir. Özellikle 1980’lerden itibaren Helal konusunda sistemleşme ve bir pazar halini alma yönünde, Doğu ve Batı ülkelerinde önemli gelişmeler yaşandı. Dünya ticaretini etkileyen küreselleşme, ülkeler arasındaki sınırları kaldırırken Helal belgelendirmenin önemi daha da artmış, işin sonunda özellikle çeşitli ihracat ürünlerinde “Helal Belgesi” aranır hale gelmiştir. Helal belgelendirme işlemi, İslam ülkelerinin genelinde olduğu gibi, ülkemizde de yeni sayılabilecek bir olgudur. Daha 90’lı yılarda bazı özel girişimcilerin Helal belgelendirmeyle ilgilendiklerini biliyoruz. “Helal Gıda Standardı” önerisi, Malezya Hükümeti tarafından Yemen’in başkenti Sana’da 2005 yılında gerçekleşen 32. İslam Dışişleri Bakanları Konferansında gündeme 44 Avustralya buna en güzel örneklerden biridir. ABD’nin Irak’taki müttefiklerinden biri olmasına rağmen, Avustralya’nın Basra Körfezi çevresindeki ülkelere yaptığı ihracatını 2007 yılında bir önceki yıla göre % 59 gibi büyük bir oranda artırdığı ifade edilmektedir. Avustralya dana ve koyunda mükemmel et kalitesine sahiptir, ancak bu durum, artışı açıklamaya yetmemektedir. Avustralya ve Yeni Zelanda’da dünyanın en sıkı gıda maddeleri denetimi uygulanmakta, İslami koşullara uygun hayvan kesimi ve Helal belgeli üretim Hükümet tarafından kontrol edilmektedir. Almanya’da Müslümanların kullandığı helal pazar henüz çok büyümemiştir; buna karşın Fransa’da da helal etiketli ürünlerde adeta patlama yaşanmaktadır. Kimi hipermarketler Marsilya ve Paris’in belli kesimleri gibi Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Helal etiketli ürünlere ayırdığı raflarını birkaç katına çıkarmıştır. Yabancı ülkelerde yaşayan gayrimüslimler, Helal ürünlerin yalnızca hayvan kesimindeki dini ritüelleri kapsamadığı, aynı zamanda temizlik ve sağlık adına bütün gereksinimleri karşıladığını bilmektedirler. Bu gibi gayrimüslim kesimler nazarında Helal ürünlerin itibarı yüksektir ve Helal, hijyenle eş anlamlı olarak görülmeye başlamıştır. Dünyada Uygulanan Helal Standartları ve Çatı Organizasyonlar CAC/GL 24-1997, The Codex Alimentarius Commission (Gıda Kodeksi Komisyonu) Gıda Kodeksi Komisyonu, 1963 yılında Birleşmiş Milletler Beslenme ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından gıda standartları geliştirmek ve gıda tüzükleri, uygulama nizamnameleri gibi metinleri hazırlamak amacıyla FAO ve WHO ortak Gıda Standartları Programı altında kuruldu. Bu programın ana amaçları tüketicilerin sağlığını korumak, dürüst gıda ticaretini garanti altına almak ve uluslararası gıda standardizasyonu işleri yürütülen resmi ya da sivil kuruluşların koordinasyonunu desteklemek olarak belirtilmiştir. Dünya üzerinde hemen her ülkeden üyeleri bulunan komisyonun ülkemizdeki üyesi, “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü”dür. Komisyon, 1997 yılındaki 22. oturumunda bir gıdanın “Helâl” olarak etiketlendirilebilmesi için sahip olması gereken genel esasları içeren bir tüzük yayınlamıştır. Bu düzenleme bütün FAO ve WHO üye ülkeleri, aday ülkeler ve bağımsız ülkelere bir tavsiye metni olarak gönderilmiştir. Tüzük, diğer Helal standartları için bir çerçeve teşkil etmiştir. Amerika İslâmi Gıda ve Beslenme Konseyi (IFANCA) Helal Endüstriyel Üretim Standartları “Helal Endüstriyel Üretim Standartları” adlı standart, Amerika İslâmî Gıda ve Beslenme Konseyi (IFANCA) tarafından ilk olarak 1997 yılında yayınlanmıştır. 1983 yılında kurulan “Amerika İslâmî Gıda ve Beslenme Konseyi”, Helal gıdanın ve Helal müessesesinin gelişmesine yardımcı olma amacını taşıyan, kâr amacı gütmeyen İslâmî bir teşkilattır. IFANCA’nın merkezi ABD’de, Chicago, Illinois’te bulunmaktadır ve ABD batı sahilinde, Toronto, Kanada, Brüksel ve Belçika’da ofisleri vardır. Dünya üzerinde 20 ülkede Helal gıda üretimini belgelendirmektedir. Tüm gıda endüstrileri, kozmetik, büyükbaş küçükbaş ve kümes hayvancılığı, ambalaj malzemeleri ve kimyasallar belgelendirme kapsamında bulunmaktadır. IFANCA, Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’da Helal gıda belgelendirme için Malezya Hükümeti tarafından onaylanan tek kuruluştur. Ayrıca verdiği sertifikalar, Tayland İslami Komite Ofisi, Endonezya Ulema Meclisi (M.U.I), Singapur Ulema İslâm Meclisi (M.U.I.S.), İslam Dünyası Birliği (MWL), Filipinler Helal Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’nca tanınmaktadır. 45 NİSAN 2013 Malezya MS 1500:2004 Standardı veren bir kuruluşudur. Malezya’da JAKIM damgası taşımayan bir markanın pazar payını %20'lere varan oranda kaybedebileceği vurgulanmaktadır. ABD, Avustralya, Arjantin, Brezilya, Çin, Danimarka, Filipinler, Endonezya, Almanya, Hindistan, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda, Pakistan, Singapur, Tayland, Tayvan, Uruguay, Vietnam, Borneo Krallığı ve Fransa hâlihazırda JAKIM (Malezya İslami Gelişim Dairesi) tarafından akredite, “Helal Belgesi” (sertifikası) veren kuruluşlara sahip bulunmaktadır. Uluslararası Helal Standardı Geliştirme Çalışmaları: Dünya Helal Konseyi (WHC) Malezya Hükümeti, 1998 – 2010 yıllarını kapsayan Üçüncü Ulusal Tarım Politikası’nda (NAP3) Malezya’yı “uluslararası helal gıda merkezi” haline getirerek kalkındırmayı amaç edinmişti. Bu çerçevede, küresel Helal gıda pazarını ele geçirerek ülkenin ihracat payını artırmak için “Malezya MS 1500: 2004”ün ilk sürümü olan 1500: 2000’i hazırladı1. “MS 1500: 2004” Standardı, sadece İslam dininin öngördüğü usullere uygun hazırlanması gereken gıdaların ve ham maddelerin değil, kullanılan ekipmanın ve gıda servisinin yapıldığı yerlerin de sahip olması gereken özelliklerini belirlemekte, ayrıca paketleme, taşıma, markalama, etiketleme, lojistik, seyahat, otelcilik gibi hizmetlerle, eczacılık, kozmetik, tıbbi cihazlar ve diğer sağlık ürünlerine ilişkin özelliklerin de belgelendirilmesini kapsamaktadır. Bunun içindir ki “İSO 9000” ya da “Good Hygienic Practice” (GHP) gibi üretim standartlarını da içerir. Malezya, ürünlere helal olarak üretildiklerine dair helal sertifikası vermek üzere bir kamu kuruluşu olan JAKIM’i (Department of Islamic Development Malaysia) kurmuştur. JAKIM dünyanın en önde gelen helal gıda sertifikası “Dünya Helal Konseyi”, dünya çapında helal belgelendirme kuruluşlarının federasyonu niteliğinde bir kurutuluştur. Dünya çapında farklı ülkeleri temsil eden üye kuruluşların belgelendirme ve akreditasyon süreçlerini standart hale getirmek için Cakarta’da 1999 yılında kurulmuştur. Bu konseyin ilk kurucuları Endonezya, Malezya, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Afrika, Avustralya ve Belçika’dır. Kuruluşu ilk olarak Cakarta ve Endonezya’da, daha sonra da dünya çapında Kuala Lumpur Malezya’da tescil edilmiştir. Tüzüğünün açık ve kesin biçimde ortaya konulması, benimsenmesi ve onaylanması dokuz yıl sürmüştür. Sonunda yönetmelik 2005 yılında Güney Afrika Cape Town’da onaylanmıştır. Konseyin dünya çapında 40 üyesi olduğu bilinmektedir. Dünya Helal Forumu (WHF) Yine Malezya Hükümetinin “Üçüncü Ulusal Tarım Politikası” kapsamında oluşturduğu “Dünya Helal Forumu”nun ilki, 2006 yılında, Kuala Lumpur’da başladı2. Forumun 27 ülkeden 463 delegesi bulunmaktaydı. 2008 yılında üçüncüsü düzenlenen forumda 55 ülkeden sanayi ve devlet kuruluşlarını, araştırma kurumlarını, üniversiteleri ve tüketici birliklerini temsil eden 1200’den fazla delegenin katılımı sağlandı. (Bu forumda birbirinden ayrı bulunan helal endüstrisinin birleştirilmesi amacıyla tek bir standart oluşturulması ve küresel helal bütünlüğünün sağlanması için “Uluslararası Helal Entegrasyon (IHI)”3 Birliği’nin uluslararası helal standardını geliştirip temsil etmesi karara bağlandı. “Dünya Helal Forumu 2008”de alınan kararı takiben 1 Mohd Janis Zainorni. “Malaysian Standard MS 1500 2004 Halal Food - Production, Preparation, Handling and Storage General Guidelines (First Revision)”Standarts and Quality News Temmuz – Ağustos 2004 Cilt 11 No.4, 4 2 Dünya Helal Forumu’nun 2007 yılında Kuala Lumpur’da yapılan toplantısına ise, Türkiye’den Dr. Salih Tuğ, Dr. İsmail Yalçın ve TSE’den bazı görevliler ile GİMDES’ten bazı STK temsilcileri katılmıştır. 3 Uluslararası Helal Entegrasyon (IHI) Birliği (The International Halal Integrity Alliance) belgelendirme, iş birliği ve üyelik vasıtasıyla küresel ticarette helal pazarın bütünlüğü fikrini desteklemek amacıyla oluşturulmuş kâr amacı gütmeyen uluslar arası bir teşkilattır. 46 “Uluslararası Helal Entegrasyon” (IHI) Birliği, Uluslararası Helal Standardına ait birimleri geliştirmek için bir dizi Teknik Komite toplantıları başlatmıştır. “Uluslararası Helal Standardı”, Şubat 2009’da Cidde’de İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Standart Komitesinin onayına sunmayı planlamıştı. Bu komitede söz konusu “Uluslararası Helal Standardı” onaylandıktan sonra Mayıs 2009’da “Dünya Helal Forumu”nda resmen ilan edilecektir (veya edilmiştir). İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) İslam Konferansı Teşkilatının devlet veya hükümet başkanları seviyesindeki dördüncü zirve toplantısı 1984 yılında Fas’ın Kazablanka şehrinde yapılmıştı. Burada İngilizce kısa adı COMCEC olan “İktisadi ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi”nin (İSEDAK) ilk toplantısı gerçekleşmişti. Bu zirveye katılan Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Konferans başkan yardımcılığına ve İSEDAK başkanlığına seçildi. İSEDAK’ta üye ülkelerin standardizasyon kurumları kendi ulusal standartlarının diğer üye ülke standardizasyon kurumları ile uyumunu sağlayarak ticaretteki teknik engelleri kaldıracak ve böylece aralarındaki ticareti geliştireceklerdi. 1985 yılında “İslam Ülkeleri Standardizasyon Uzmanlar Grubu” (SEG) ve “Koordinasyon Komitesi”, TSE’nin sekreterliği altında kuruldu. Bu grupların yürüttüğü çalışmalar sonucunda “İslam Ülkeleri Arasında Standardizasyonunun Önemi” başlıklı bir doküman hazırlanmış ve İSEDAK tarafından onaylanmıştır. “Uzmanlar Grubu ile Koordinasyon Komitesi”nin 1985– 1997 yılları arasında yaptığı çalışmalar sonucunda İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Teşkilatı kurulmuş, teşkilatın adı 12. İSEDAK toplantısında “İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü” (SMIIC) olarak değiştirilmiştir. SMIIC Statüsü, 4-7 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 15. İSEDAK Toplantısında üye ülkelerin imzasına açılmış ve statüyü ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Azerbaycan, Burkina Faso, Gambiya, Ürdün, Filistin, Senegal, Sierra-Leone, Sudan, Suriye, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen olmak üzere 13 ülke imzalamış, Kamerun, Gine, Mali, Fas, Sudan ve Tunus onaylamıştır. İlgili bütün İKT üye ülkeleri, standardizasyon alanında iş birliğine en kısa zamanda başlamak için bu önemli statüyü imzalamaya ve tasdik etmeye davet edilmiştir. 23. İSEDAK oturumunda Türkiye, Mart 2008’de İstanbul’da gerçekleşen helal gıda standartlarıyla ilgili dokuzuncu İKT standartlaşma uzman grubu (SEG) toplantısına ev sahipliği yapma önerisinde bulunmuştur. 9. SEG Toplantısı, 16-18 Nisan 2008’de Ankara’da gerçekleşmiş, toplantıda iki komitenin kurulmasına karar verilmiştir. Birinci komite İKT helal gıda standartlarından sorumlu olacak, ikinci komite de sertifika ve akreditasyon süreçleri için yöntem belirleyecektir. Türkiye her iki komitenin raportörü olarak seçilmiştir. Raportör 2009 Şubat ayında Cidde’de gerçekleşen olan 10. SEG Toplantısından önce ilgili dokümanlara son şeklini vermiştir. Komite, helal gıda standartlarının 24. İSEDAK oturumunun bağımsız bir gündem maddesi olmasını kabul etmiştir. Malezya ise helal gıda standartları için desteğini ve bu konudaki tecrübelerini paylaşma isteğini bildirmiştir. Kaynaklar 1. Agriculture and Agri-Food Canada, “Halal Food Products Market Report”, Haziran 2006 2. İktisadi ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) “İzleme Komitesi 24. Toplantısı Raporu” (OIC/ COMCEC-FC/24-08/REP) Antalya, 13-15 Mayıs 2008. 3. İslam Ticareti Geliştirme Merkezi (ıcdt), “10th Meeting of the OIC Standardization Experts Group on, The Development of the OIC Halal Food Standard and the Procedures”, April 28th-30th, 2009, Ankara-Republic of Turkey, http://www. icdt-oic.org/news_det.aspx?id=343 (Erişim Tarihi: 13.05.2009). 4. Mohd Janis Zainorni, “Malaysian Standard MS 1500 2004 Halal Food - Production, Preparation, Handling and Storage General Guidelines (First Revision)”, Standarts and Quality News, Temmuz – Ağustos 2004, Cilt 11, No.4, 4. 5. Taylor, S.L.“Food from Genetically Modified Organisms and Potential for Food Allergy”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 1997, 4, 121–126. 6. Tıktık Ahmet. “Türkiye’nin Dış Ekonomik İlişkilerinde İSEDAK’ın Yeri,” Çerçeve Dergisi, MÜSİAD, Ekim 2008, 10–16. 7. Ziegler Peter, «Halal Labels Experiencing a Supermarket Boom”, http://halal-industrie.de/ food/Halal%20Labels%20Experiencing%20 a%20Supermarket%20Boom.pdf (Erişim Tarihi: 14.05.2009). 47 NİSAN 2013 GIDA KATKI MADDELERI VE HELAL GIDA Gıda Katkı Maddeleri ve Helal Gıda Prof. Dr. Fatih GÜLTEKİN Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya A.B.D. Öğretim Üyesi Helal ve Sağlıklı Gıda Platformu Dönem Koordinatörü TSE Akademik Danışma Kurulu Üyesi «Helal Gıda» deyince akla ilk gelen konulardan birisi şüphesiz gıda katkı maddeleridir. Çünkü yaygın tüketici algısına göre gıda katkı maddeleri zararlıdır ve birçoğu helal olmayan kaynaklardan elde edilmektedir. Bu algının gelişmesindeki temel etmen ise tüketicilerin bu konuda yeterince doğru bilgiye sahip olmaması ve sosyal medyada bu konunun abartılı bir şekilde yer almasıdır. Gerçekte katkı maddeleri abartıldığı kadar zararlı olmamakla beraber çok da masum değildirler. Çoğunluğu helal olmakla beraber tüketilmesinin helal sayılmadığı ve üzerinde halen tartışılan bir grup katkı maddesi de mevcuttur. Bu yazımızda tüketicilerin gıda katkı maddeleri konusunda doğru bilgilenmelerini sağlamak amacıyla helal gıda - gıda katkı maddeleri ilişkisini sunmaya çalışacağız. Katkı maddelerinin helal olup olmamasıyla ilgili bir biyokimyacı tıp doktoru olarak fikir beyan etmenin çok uygun olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu konu İslam Hukunun ilgi alanına girmektedir. Bununla beraber bir İslam hukukçusunun da yanlız başına fikir beyan etmesi oldukça güçtür. Çünkü gıda katkı maddelerinin üretiminden piyasaya arzına kadar birçok konuda yeterli bilgi sahibi olması zordur. Bu yüzden gıda katkı 48 maddelerinin fıkhi durumlarını değerlendirirken kimya, biyokimya, veteriner, tıp, gıda mühendisliği ve İslam Hukuku gibi birçok branştan uzmanların birlikte çalışması gerekmektedir. Halen dönem koordinatörlüğünü sürdürdüğüm Helal ve Sağlıklı Gıda Platformu olarak (www.helalvesaglikli.org) dört yıldır geniş bir uzmanlar topluluğu ile birlikte çalışmaktayız ve burada yazdığım bilgiler kendi yaklaşımlarımla beraber yapmış olduğumuz çalıştaylardan elde ettiğimiz bilgilerdir. Gözlemlerimize göre TSE helal sertifika çalışmalarında emin adımlarla ilerlemektedir. Diyanet Işleri Başkanlığı Din Işleri Yüksek Kurulundan çıkacak karara göre nihai karar verilmektedir ve karar verme sürecinde gerek Diyanet Işleri Başkanlığı gerekse TSE sorunlu konularla ilgili uzmanlardan sürekli destek almaktadır. TSE'nin yeni oluşturduğu Akademik Danışma Kurulu, helal gıda ile ilgili birçok alandan uzmanları barındırmaktadır ve olası sorunların çözümünde önemli bir eksikliği giderecektir. Gıda katkı maddeleri, gıdaların tat, koku, lezzet, görünüm, besin değeri ve raf ömrü gibi özelliklerini iyileştirmek amacıyla gıdalara katılan maddelerdir. Günümüz yaşam tarzının gereği neredeyse tüm ürünlere katıl- dıklarından katkı maddesiz bir hayat maalesef mümkün değildir. O halde katkı maddeleri hakkında bilgilenmek ve onlarla barışık olmak gerekmektedir. Gıda katkı maddelerine helal olma noktasından bakılınca dört konu öne çıkmaktadır: Birincisi sağlık açısından taşıdığı riskler, ikincisi elde edildiği kaynaklar, üçüncüsü üretim aşamalarında geçirdiği değişimler, dördüncüsü ise piyasaya arzındaki koşullardır. Bunun yanında helal olmayan maddelerin gıdalara az bir miktar katılması veya gıdaların bu maddelerle muamele edilmesi konusu vardır ki bu konular da katkı maddeleriyle ilişkili bir şekilde değerlendirilmektedir. Gıda katkı maddeleri gıda üretiminde kullanılmadan önce zararlı olup olmadıklarına ilişkin birçok toksikolojik araştırmadan geçirilmektedir. Bunların sonucunda, tüketilmesi sağlık açısından bir risk oluşturmayan miktarlar belirlenmektedir. Bu miktarlar tüketilirken de tüketiciler izlenmekte, beklenmedik etkiler ortaya çıkarsa, izin verilen emniyetli miktar azaltılmakta veya katkı maddesinin tüketilmesi yasaklanmaktadır. Yakın tarihli bir uygulama olduğu için Red 2G (E128) örneğini verebiliriz. Bu katkı maddesi kırmızı renk vermesi özelliğiyle ürünlerde kullanılmaktaydı. Ancak insan vücudunda anilin denilen bir kanserojen maddeye dönüştüğü tesbit edildiği için 2007 yılında hem Avrupa Birliğinde hem de ülkemizde yasaklanmıştır. Halen kullanılmakta olan katkı maddelerinin bir kısmı her ne kadar toksikolojik testlerden geçmiş ve izin verilen miktarlarının zararsız olduğu ortaya koyulmuş olsa da bazı hastalıkların oluşmasında veya şiddetlenmesinde rol oynayabilmektedirler. Bu yüzden alerjik hastalıklar, migren ve hiperaktivite gibi rahatsızlığı olan kişiler katkı maddelerini tüketirken hastalıklarını alevlendirme potansiyelinden dolayı dikkatli olmalıdırlar. Bazı katkı maddelerinin çok düşük olmakla birlikte kanser oluşturma riskleri vardır. Bu risk çok düşük olduğu için tüketilmelerine izin verilmiştir. Bunun yanında riskleri azaltmak için bu grup katkı maddelerinden kaçınmaya çalışmak tedbirli bir davranış olur. Katkı maddeleri sentetik olarak üretilebildiği gibi bitkisel, mikrobiyal ve hayvansal kaynaklı maddelerden de elde edilebilmektedir. Helal olmayan kaynaklardan elde edilen katkı maddeleri çoğunlukla helal kabul edilmemektedir. Bazı helal olmayan kaynaklardan elde edilen katkı maddeleri elde ediliş sürecinde geçirdiği değişimlere bağlı olarak helal olarak değerlendirilmektedir. Bu sürece İslam fıkhında istihale (kimyasal değişime uğrayarak özelliklerinin değişmesi) denmektedir. Bir madde bazı helal olmayan kaynaklardan elde edilse bile istihaleye uğradıysa helal olarak kabul edilebilmektedir. Helal katkı maddeleri piyasa arz edilirken helal olmayan ürünlerle karıştırılabilmektedir. Örneğin A ve E gibi yağda eriyen vitaminler yağlarla karıştırılarak satışa sunulmaktadır. Kendisi helal olmakla beraber kendisinin karıştırıldığı yağlar helal olmayabilir. Bu husus da göz önüne alınmalıdır. Helal katkı maddelerinin üretim aşamasında helal olmayan maddelerle etkileşimi de dikkate alınması gereken konulardan birisidir. Örneğin vanilya. Bu aroma verici madde hem sentetik olarak üretilebilir hem de bitkiden özüt alınarak elde edilebilir. Bitkiden elde edilecekse özüt alınırken vanilyanın çözünebilmesi için etil alkol kullanılabilmektedir. Vanilya alkolle karışık olarak elde edildikten sonra bu şekilde kullanılabildiği gibi etil alkol uçurularak kuru toz vanilya şeklinde de kullanılabilir. İkinci bir örnek olarak elma suyu gibi berrak meyve sularını verebiliriz. Bu ürünlerin berraklığını artırmak amacıyla tüketilmesi helal olmayan jelatinler kullanılabilmektedir. Jelatin meyve suyuna katılmakta, daha sonra süzülerek ortamdan uzaklaştırılmaktadır. Kendisi ortamdan uzaklaştırılırken üzerine yapışan küçük meyve parçaçıklarını da ortamdan uzaklaştırır. Böylelikle meyve suyunun daha berrak olması sağlanmış olur. Sonuçta kendisi meyve suyunun içinde kalmaz, ancak mevye suyuna temas etmiş olur. Bunun yanında ürünlerde kullanılan aromalar genellikle alkolle karışık olarak bulunmaktadır. Dolayısıyla ürünlere katıldıkları zaman az bir miktar alkol de katılmış olmaktadır. Burada istihlak (büyük hacim içerisinde küçük bir miktarın kaybolarak yok sayılması - yoğaltım) kavramı gündeme gelmektedir. Tütekilmesi helal olmayan maddelerin çok küçük miktarlarda ürün içine katılması ve sonuçta ürün içerisinde kalması ürünün tat, renk ve koku gibi temel özelliklerini değiştirmiyorsa istihlak kavramı çerçevesinde değerlendirilmektedir. Özetleyecek olursak, gıda katkı maddelerinin helal olup olmamalarının değerlendirilmesi karmaşık bir süreçtir. Sağlık riskleri düşük olmalı, helal kaynaklardan gelmeli, helal kaynaklardan gelmiyorsa istihaleye uğramalı, istihaleye uğramıyorsa istihlak kavramı içerisinde değerlendirilecek ölçüde az olmalıdır. Son nokta olarak bir konuyu hatırlatmakta fayda var. Ülkemiz İslam Hukuku uzmanlarının ekseriyetinin görüşü istihaleye uğrasın veya uğramasın, istihlak kavramı içinde değerlendirilsin veya değerlendirilmesin domuz kaynaklı hiç bir gıda katkı maddesinin tüketilmesinin uygun olmayacağı yönündedir. 49 NİSAN 2013 SÖYLEŞİ Tatlıses Çiğköfte İbrahim TATLISES Türkiye’nin en ünlü ses sanatçılarından biri olan İbrahim Tatlıses, 1 OCAK 1952 tarihinde Urfa’da doğdu. Kalabalık ve yoksul bir ailenin çocuğu olan Tatlıses küçük yaşlardan itibaren birçok mesleklerde çalıştı. Meşhur oluncaya kadar çok mücadele etti, girişkenliği ve azmi sayesinde yılmadı ve şöhreti yakaladı. Urfa meclislerinde kendini yetiştirdi. Elazığ’da yapmış olduğu bantla şöhrete adım attı. Birçok şehirlerde halk konserleri verdi. Mıkım Tahir’in “Ayağında Kundura’’ türküsünü televizyonda okumak şöhretini perçinledi. Şanlıurfa başta olmak üzere bütün yörelerin, ayrıca Azeri ve Kerkük yöresinin türkülerini, hoyratlarını fevkalade okuyabilir. Ünü yurt sınırlarını aşmıştır. İbrahim Tatlıses; çok yönlü bir sanatçıdır. Müzik alanında yorumcu, söz yazarı, besteci, derlemecilik yapmakta, film sektöründe yönetmen, oyuncu, senaristlik yapmaktadır. Televizyonlarda ise “İbo Show’’, “Tek Tek’’ gibi talk show programları, ‘Fırat’ gibi dizi filmleri ve çeşitli sanatçılara video klip yönetmenliğini yapmıştır. Müzik çalışmalarından dolayı defalarca yılın sanatçısı seçilip sayısız ödüller alan Tatlıses, bugün yalnız sanatçı kişiliğiyle değil, yanında çalıştırdığı iki bin kişiyle ve hâlâ insanlara iş alanları açan başarılı iş adamı kimliğiyle de Türkiye’nin sayılı isimleri arasında yer almaktadır. Tatlıses’in sahip olduğu şirketler grubu; gıda, müzik şirketi, prodüksiyon, otel, turizm, inşaat, televizyon, yayıncılık dallarında faaliyetlerini sürdürmektedir. 50 Tatlıses Gıda Bünyesinde bulunan Tatlıses Çiğköfte, 180 franchise'ı ile faaliyet göstermekte, yaklaşık 250 kişiye istihdam sağlamaktadır. Sektörün lideri konumuna gelen firma ISO 9001, ISO 22000, ISO 14001,OHSAS, ISO 10002 kalite sistemlerinin yanında sektöründe TSE’den Helal Sertifikalı tek firmadır. Ayrıca International Taste & Quality Instıtude tarafından Uluslararası Üstün Tat ve Kalite Ödülünü almaya hak kazanarak ülkemizi dünya mutfakları arasında temsil etmiştir. STANDARD: İbrahim Bey, müziğin dışında ayrı bir alanda da başarınızı kanıtladınız. Söyleşimize Tatlıses Çiğköfte’yi tanıyarak başlayalım mı? İ. TATLISES: Tatlıses Çiğköfte’yi 2011 yılında kurduk, 2013’e kadar 180 bayi edindik, ama bu kısa sürede bayi sayımızın çokluğuyla ilgili değil, ürünlerimizin kalitesiyle ilgili konuşulduk, bayilerimizle bütün olduk, her zaman ticaretin temizini yaptık, hep yeniliklere imza attık, “kendi yemediğimizi kimseye yedirmeyelim” ilkesiyle yola çıktık, bizi Tatlıses Çiğköfte yapan, sektörün lideri yapan işte bu özelliklerimizdir. Bunun içindir ki çiğköfte bizim işimiz. STANDARD: Çiğköfte nedir? Türklere özgü bir gıda mıdır? Klasik çiğköfte tanımında et var diye biliyoruz. Ancak standardında ve sizin üretiminizde et yok. Siz bir çiğköfte gurmesi olarak bu lezzet farkını nasıl kapattınız? İ. TATLISES: Klasik çiğköftede et var, ama bunu yüksek miktarlarla üreten firmalar etle yapamazlar, çünkü çiğköftenin aslı, yoğurulur yoğurulmaz tüketilmesidir, içinde et olanı bekletirseniz 2 saat sonra bile kalitesi düşer ve bakteri üretmeye başlar. Hem bundan da ziyade Sağlık Bakanlığı yasaklamış zaten etli çiğköfteyi, çünkü et çabuk bozulur, insanları zehirler. Yiyecekleri güzel yapan, içerisine koyduğunuz ham maddelerin kalitesi ve üreten kişinin işi bilmesidir. Biz en kaliteli ham maddeyi kullanıp çiğköfteye gözümüz gibi bakıyoruz. Bugün hangi firma ürününü 48 saat dinlendirir güzel olsun diye, hangi firma böyle bir maliyetin altına girer? İşte bizim en büyük farkımız bu. STANDARD: Standarda uygun çiğköfte nasıl yapılır? Tüketici bunu nasıl anlar? İ. TATLISES: Standarda uygun çiğköfte katkısız ve en iyi malzeme kullanılarak yapılır, öyle suyla, patatesle, unla, bulyonla çiğköfte yapılmaz. Tüketici tadından anlayabilir, damağına yapışıyorsa o çiğköftenin içine su, patates, un koymuştur, gerçek çiğköfte damağa yapışmaz, yedikçe yiyesi gelir insanın. Bir de tüketici, firmanın TSE belgeli olup olmadığını kontrol etmeli. TSE belgeli değilse zaten standardına göre çiğköfte yapmıyordur. STANDARD: Standarda uygun, aynı zamanda helal çiğköfte nedir? İ. TATLISES: Helal çiğköfte katkısız çiğköftedir, içinde bulyon olmaz, kullanılan ham maddede katkı maddesi olmaz, GDO olmaz, hatta temizlik yaparken kullanılan deterjanda vücuda zararlı alkol olmaz. STANDARD: TSE’den Helal Belgesi aldınız? Neden Helal Belgesi ve neden TSE? İ. TATLISES: Çünkü ülkemiz için gerekli. Dünyada 1,5 milyon Müslüman var, işin dini boyutunun yanında bir de şu var: bizim ürünümüzü çocuklar da yiyor, hamile de yiyor, yaşlısı da yiyor, her zaman söylüyorum kendi yemediğimi, bana zarar verecek yiyeceği başkasına da yedirmem. TSE bizim ulusal kuruluşumuz, tabi ki TSE’den belge almalıydık. STANDARD: TSE ile nasıl bir süreç yaşadınız? İ. TATLISES: TSE ile birlikte çiğköfte kriterlerini yaptık, süreç uzun oldu, ama sonucu güzel oldu. Kriterin oluşturulmasında bizim çiğköftemiz standart kabul edildi. STANDARD: Lahmacununuzu herkes biliyor… Diğer ürünleriniz neler? İ. TATLISES: Dondurulmuş lahmacun, dondurulmuş künefe, dondurulmuş içli köfte üretiyoruz. Metro, Migros ve Real marketlerde satışı yapılıyor. Hepsi çiğköftemiz gibi özel ham maddeler kullanılarak, katkısız üretiliyor. Market raflarına ürünlerimiz girdikten sonra birçok firma ürünlerini geri çekmek zorunda kaldı, yani tüketiciler bizi ve kalitemizi tercih ettiler. STANDARD: Son olarak okurlarımıza nasıl bir mesaj vermek istersiniz? İ. TATLISES: Okurlarımız derken yani sevenlerimden bahsediyorsunuz. Onları çok seviyorum ve onlara hiçbir zaman saygıda kusur etmedim, bu saatten sonra da etmem. Onun için yemediğim hiçbir şeyi onlara da yedirmiyorum. İllaki benim kontrolümden geçecek, ondan sonra yiyecekler, çünkü benim diğer adımda Gurme’dir. Beni baş tacı eden onlar, herşeyimi önce Allah’a, sonra onlara borçluyum. Saygılar… İbrahim Tatlıses 51 NİSAN 2013 SMIIC İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Standards and Metrology Institute for Islamic Countries (SMIIC) SMIIC Genel Sekreterliği İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT-Organisation of Islamic Cooperation (OIC)) bağlı bölgesel bir standardizasyon kuruluşudur. İİT üye ülkeler arasında standardların uyumunu sağlamada ve yenilerini oluşturmada etkin bir mekanizma aracı olarak SMIIC, İİT çatısı altındaki İslam Dünyasında malzeme, mal ve ürünlerin alışverişini artırmayı sağlamak için standardların uyumlaştırılmasını, metrolojide ve laboratuvar deneylerinde homojenliğin sağlanmasını ve akreditasyon mekanizmasının tesis edilmesini amaçlamaktadır. mek için üye ülkeler arasında standartların uyumluluğunu sağlamayı amaçlamaktadır. SMIIC aynı zamanda standardizasyon, metroloji ve akreditasyon alanlarında İİT ülkelerine eğitim, öğretim ve teknik destek sağlanmasına yardımcı olur. İİT, dört kıtaya yayılmış 57 üye ülkesi bulunan, Birleşmiş Milletler’den sonra en büyük ikinci uluslararası teşkilattır. Teşkilat, çeşitli dünya halkları arasında uluslarası barış ve uyuma katkıda bulunarak Müslüman dünyasının menfaatlerinin korunmasının sağlanmasında Müslümanların ortak sesidir. Teşkilat kendi başına Ümmeti tek bir vücut haline getirmiş ve son 40 yıldan beri aktif olarak dünyadaki 1.5 milyar Müslümanın gönüllerindeki bütün davaları benimseyerek onları temsil etmektedir. SMIIC Tarihçesi: SMIIC, ticaretin önündeki teknik engeleri kaldırmak ve böylelikle Müslüman ülkeler arasındaki ticareti geliştir52 Kuruluşundan itibaren, iki buçuk yıl içerisinde SMIIC üye ülke sayısını 20’ye çıkartarak 2012 yılı üye hedefine ulaşmıştır. Yedi teknik komite; Terminoloji, Finans, Akreditasyon ve Metroloji komiteleri kurulmuş ve benzeri uluslarası kuruluşlar seviyesinde ve paralelinde çalışmalarına başlamış bulunmaktadır. İslam ülkeleri arasında standartların uyumlaştırılmasını sağlamada etkin bir mekanizmayı tesis etme fikri 1984 yılında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın Başkanlığında çalışmalarına başlayan İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) ilk toplantısına dayanmaktadır. Bu amaçla 1985 yılında kurulan İslam Ülkeleri Standardizasyon Uzmanlar Grubu’nun (SEG-Standardization Experts Group) çalışması sonucu oluşturulan SMIIC Tüzüğü 1998 yılında 14. İSEDAK toplantısında kabul edilmiştir. SMIIC Tüzüğü üye ülkelere ilk kez İSEDAK’ın 04-07 Kasım 1999 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen 15. toplantısında sunulmuştur. Tüzük, 10 İİT ülkesinin meclis onayının tamamlanmasından sonra Mayıs 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. SMIIC, resmi olarak 02-03 Ağustos 2010 tarihinde Ankara’da yapılan ilk açılış Genel Kurul toplantısıyla kurulmuştur. SMIIC’in 2012 yılı sonu itibarıyla 20 İİT ülke üyesi bulunmaktadır. SMIIC Forum 2012, 08-09 Kasım 2012, Antalya, Türkiye. SMIIC Üyeleri (2012 yılı sonu itibarıyla): 1. Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti, 2. Kamerun Cumhuriyeti, 3. Gine Cumhuriyeti, 4. Ürdün Haşemi Krallığı, 5. Libya, 6. Mali Cumhuriyeti, 7. Fas Krallığı, 8. Pakistan İslam Cumhuriyeti, 9. Somali Cumhuriyeti, 10. Sudan Cumhuriyeti, 11. Tunus Cumhuriyeti, 12. Türkiye Cumhuriyeti, 13. Birleşik Arap Emirlikleri, 14. Gabon Cumhuriyeti, 15. Gambiya Cumhuriyeti, 16. İran İslam Cumhuriyeti, 17. Senegal Cumhuriyeti, 18. Mısır Arap Cumhuriyeti, 19. Lübnan Cumhuriyeti ve 20. Afganistan İslam Cumhuriyeti. SMIIC, İİT’ye bağlı bir kuruluştur ve merkezi İstanbul’dadır. SMIIC Ana Hedefleri: 1.Uyumlaştırılmış standartlar geliştirerek İİT üyesi ülkeler arasında dış ticaretin önündeki teknik engelleri kaldırmak. 2.OIC/SMIIC Standartlarını oluşturarak bunların vereceği yararlardan İİT üye ülkelerinin en fazla şekilde faydalanmasını sağlamak. 3. Standardizasyon, metroloji, laboratuvar, deneyler ve akreditasyon konusunda tek düzelik/homojenlik sağlamak. 4.Standart kurumları olmayan İİT üye ülkelerine ilk etapta teknik destek sağlamak ve uzun vadede kendi kurumlarını kurup rekabet edecek düzeye gelmelerine yardım etmek. Standardizasyon Nedir? Standart, belli bir durumda en uygun derecede düzeni amaçlayan, faaliyetleri veya sonuçları ile müşterek ve mükerrer kullanım için kurallar, kılavuzluk bilgileri veya tanımlamalar sağlayan, bir fikir birliği ile oluşturulmuş ve tanınmış bir kuruluş tarafından onaylanmış bir dokümandır. Standartlar teknik uzmanlar tarafından hazırlanır ve en modern/gelişmiş teknolojiyi yayarak ürün ve hizmette üstün güvence ve kaliteyi sağlayacak şekilde konuyla ilgili paydaşları tarafından fikir birliği ile oluşturulur. Standartlar, standart kuruluşunun kendisi tarafından değil, çeşitli teknik komiteleri (TC-Technical Committee) tarafından geliştirilir. Teknik Komiteler standardizasyonu yürüten ana organlardır ve üyelerden konunun uzmanlarını içerir ve tamamen gönüllük esasına dayalı bir çalışmadır. Teknik Komite (TC) Nedir? Bir Teknik Komite’nin ana görevi belli bir çalışma alanındaki birbiri ile ilişkili etkinliklere göre OIC/SMIIC Standartlarını geliştirmek ve sistematik olarak gözden geçirerek ihtiyaca göre tekrar düzenlemektir (örnek: TC 1 (Teknik Komite 1) Helal Gıda konuları). Teknik Komite bir Başkan, Sekreter ve SMIIC üyelerinden oluşur. Ulusal delegeler SMIIC üyeleri tarafından belirlenir. Toplantılarda SMIIC üyeleri bir kaç delege tarafından temsil edilebilir. TC’deki Gözlemciler; SMIIC’e üye olmayan ülkeler, İİT Gözlemci Ülkeler veya o ülkelerde bulunan standardizasyon, metroloji veya akreditasyon alanlarında veya ilişkin konularda çalışan organizasyonlar olabilirler. Gözlemciler, organizasyonlarının iş birliği tanınmış, TC’de çalışmak istediğini belirtmiş ve iştirak etme hakkını kazanmış olmalıdır. 53 NİSAN 2013 AYIN KONUKLARI Standardizasyon Faaliyetleri: SMIIC’in standardizasyon faaliyetleri için aşağıdaki yedi (7) adet Teknik Komiteleri (TC) ile Terminoloji Komitesi ve Finans Komitesi bulunmaktadır: - TC1 Halal Gıda Konuları - TC2 Halal Kozmetik Konuları - TC3 Hizmet Yerleri Konuları - TC4 Yenilenebilir Enerji - TC5 Turizm ve İlgili Hizmetler - TC6 Tarımsal İşlemler - TC7 Ulaşım Komiteler üye ülkelerinin standart kuruluşlarının, paydaşlarının uzman ve yönetici katılımlarıyla yeni standartlar oluşturma, var olanları gözden geçirme veya İİT ülkelerine göre uyumlaştırmak için çalışmalarına devam etmektedir. OIC/SMIIC Standartları: Mayıs 2011 tarihinden itibaren yürürlükte olan aşağıdaki üç adet OIC/SMIIC Standardı mevcuttur. Bu standartlar İİT üye ülkelerin uzmanlarının oluşturduğu SEG’in dört yıllık yoğun çalışmasının ürünüdür. OIC/ SMIIC Helal Gıda Standartları, uygun uluslararası standartları ve İslami Fıkıh kurallarını da kapsamaktadır. • OIC/SMIIC 1: 2011, Helal Gıda Genel Kılavuzu (CODEX, ISO 22000, ISO 22005 vb. atıfları ve İslami Fıkıh Kuralları) Bu OIC/SMIIC Standardı, alınması, hazırlanması, işlenmesi, sınıflandırılması, elde edilmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, işaretlenmesi, kontrol edilmesi, yüklenmesi-boşaltılması, nakliyesi, dağıtılması, depolanması ve servis edilmesi gibi gıda zincirinin her aşamasındaki Helal gıda ve ürünlerinin İslami Kurallara göre uyulması gereken genel kurallarını kapsar. Bu Standardın bütün kuralları geneldir ve gıda zincirindeki bütün ilgili kurumların büyüklüğüne ve karmaşıklığına bakılmaksızın tamamı için uygulanabilir olması amaçlanmıştır. Buna, gıda zincirinin herhangi bir veya daha fazla aşamasına doğrudan ilgili bütün kurumlar dahildir. Üretim aşamasında üreticilerin uyması gereken kuralları belirten ve Belgelendirme Kuruluşlarının (CBCertification Body) bu üreticileri bu Standardın kurallarına göre muayene/tetkik ettiği işte bu Standarttır. • OIC/SMIIC 2: 2011, Helal Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar için Kılavuz (ISO/IEC 17020, ISO/IEC 17021, ISO/IEC 17025, ISO/TS 22003 vb. atıfları ve İslami Fıkıh Kuralları) 54 Bir ürünün, hizmetin veya bir kurumun yönetim sisteminin Helal olarak belgelendirilmesi, o ürünün veya hizmetin belirlenmiş standartlara ve diğer uyulması gereken belgelere uyduğuna ve kurumun ilgili faaliyetlerinin İslami Kurallara uygunluk gösteren bir sisteme göre yönetildiğine dair güvence vermenin bir yöntemidir. OIC/SMIIC 2 kuralları Halal CB’lerin uyması gereken gereklilikleri belirtmektedir. Bu kurallara uyum Helal CB’lerin Helal ürün, servis veya yönetim sistemi belgelendirmesini yetkin, süreklilik arz eden ve tarafsız bir şekilde yerine getirdiğini, bu sayede bu kuruluşların ve belgelerinin ulusal, uluslararası ve OIC/SMIIC temelinde tanınırlığını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu OIC/ SMIIC 2 kuralları uluslararası ticarette Helal belgelerinin tanınırlığını sağlamaya temel teşkil eder. Kısaca, bu OIC/SMIIC 2 Standardı Helal CB’lerin ne kadar yetkin olduklarını gösterir. • OIC/SMIIC 3: 2011, Helal Belgelendirme Kuruluşlarını Akredite Eden Akreditasyon Kuruluşu için Kılavuz (ISO/IEC 17011 vb. atıfları ve İslami Fıkıh Kuralları) OIC/SMIIC 3 Standardı, Helal CB’lerini akredite eden Helal Akreditasyon kuruluşları için gereken gereklilikleri belirtmektedir. OIC/SMIIC çerçevesinde ulusal ve uluslararası düzeyde değerlendirme mekanizmaları oluşturulmuştur ve Helal Akreditasyon kuruluşlarının bu OIC/ SMIIC 3 Standardı kurallarına uygun faaliyet gösterdiklerinin bir güvencesidir. Bu değerlendirmeyi geçen CB’ler OIC/SMIIC bünyesindeki karşılıklı tanıma anlaşmalarına üye olabilir. Düzenli yapılan tekrar değerlendirmelerle bu kurallara uyumun devamı sağlanır. Üyeler arasındaki bu karşılıklı tanıma anlaşmaları, birbirlerinin akredite edilmiş Helal belgelendirme uygunluk değerlendirmelerinin tanınırlığını ve kabulünü bir defada gerçekleştirme sürecini kolaylaştırır. Bu, bir ekonomi içindeki Helal CB’nin farklı Helal Akreditasyon kuruluşları tarafından aynı kapsam için birden fazla akredite olma gereksinimini ortadan kaldırır. Bu OIC/SMIIC 3 Standardı kuralları, Helal CB’lerini değerlendiren ve akredite eden Helal Akreditasyon kuruluşları için genel kılavuz ve usullerini tanımlar. Başka bir ifade ile OIC/SMIIC 3 Standardına uygun çalışan bir Helal Akreditasyon kuruluşu, OIC/SMIIC 2 Standardına uygun çalışan ve OIC/SMIIC 1 Standardı kurallarına göre kuruluşu belgelendiren Helal CB’lerini akredite etmektedir. SMIIC Akreditasyon Komitesi (SMIIC AC): Akreditasyon tüketiciye standardlara uyulduğunu ve belgelerin doğru bir şekilde verildiğini garantiler. SMIIC’in bağımsız bir akreditasyon komitesi (AC) vardır. SMIIC AC, İİT’ye üye ülkeler arasında akreditasyon sistemini oluşturma çalışmalarını yürütür, akreditasyon belgelerinin dünya çapında tanınmasını sağlar ve haksız kullanımlara karşı korur. SMIIC AC, İİT genelinde güçlü bir akreditasyon sistemini oluşturma çalışmalarını desteklemek ve İİT ülkelerinde akreditasyon kavramı bilincini geliştirmekten sorumludur. Bu komite, OIC/SMIIC akredite standartlarını uygulama, performans değerlendirme faaliyetlerinde bulunma ve ilgili belgeleri verme hususlarından sorumlu olacaktır. SMIIC Metroloji Komitesi (SMIIC MC): SMIIC Metroloji Komitesi de kurulmuş bulunmakta ve metroloji ile laboratuvar deneyleri konusunda İİT ülkeleri arasında tek düzeliğin/homojenliğin sağlanması için çalışmalarına başlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)-Ulusal Metroloji Enstitüsü (UME) geçici olarak SMIIC MC’nin koordinatörlüğünü yapmaktadır. Faaliyetlerden örnekler: SMIIC Forum 2012: 08-09 Kasım 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen SMIIC Forum 2012; standardizasyon, akreditasyon ve metroloji alanlarından temsilci ve uzmanları bir araya getiren bir platform olarak işlev görmüştür. SMIIC Forum 2012 süresince bu alanların uluslararası ve İİT Üye Devletlerindeki mevcut durumları tartışılmıştır. 35’e yakın ülkeden 160’dan fazla katılımcının iştirak ettiği bu organizasyonda; İİT Genel Sekreterliği, İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK), İslam Ülkeleri İstatistik Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC), Kalkınma ve Ticaret İslam Merkezi (ICDT), Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi (IIFA), Körfez Standardlar Teşkilatı SMIIC Forum 2012, 08-09 Kasım 2012, Antalya, Türkiye. (GSO), Suudi Arabistan Standardlar Teşkilatı (SASO), Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO), Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC), Avrupa Komitesi Elektroteknik Standardizasyon Teşkilatı (CENELEC), Uluslararası Laboratuvar Akreditasyon İşbirliği Kurumu (ILAC), Türk Standardları Enstitüsü (TSE), Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK), TÜBİTAK-UME, T.C. Ekonomi Bakanlığı gibi 20’den fazla uluslararası, bölgesel ve ulusal kuruluşların üst düzey temsilcileri katılımcılara ilgili alanlardaki kendi kurum ve tecrübelerini sunumlar eşliğinde anlatmışladır. Standartlar, Akreditasyon ve Metroloji uyumunun ekonomik kalkınma ve ticaret açısından öneminin açıklandığı oturumlarda yine alanında yetkin uluslararası ve İİT üye ülkelerinin ilgili kuruluşlarından temsilcilerin sunumları gerçekleştirilmiştir. Sürdürülebilir kalkınma için alt yapı kalitesinin arttırılması, uluslararası ticarete tam katılım ve çok taraflı ticaret sisteminin teknik gerekliliklerini yerine getirebilmek için atılması gereken adımlar değerlendirilmiştir. SMIIC Forum 2012 etkinliği öncesinde 06-07 Kasım 2012 tarihlerinde Teknik Komiteler ve Akreditasyon Komitesi de dahil olmak üzere tüm Komite Toplantıları gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 07 Kasım 2012 tarihindeki SMIIC Yönetim Kurulu toplantısında da Metroloji Komitesi kurularak ilk tanışma toplantılarını gerçekleştirmişlerdir. Projelerden bir örnek: Standart, Metroloji ve Akreditasyon Kurumları olmayan ve/veya gelişmemiş olan Birleşmiş Milletler listesindeki en az gelişmiş 22 ülke İİT üye ülkesidir. TSE, TÜRKAK ve TÜBİTAK-UME ile birlikte, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)’nın da desteği ile İİT ülkeleri arasındaki bu 22 en az gelişmiş ülkeye yönelik geliştirme programı altında bir Çalıştay’ın Mayıs 2013 tarihinde düzenlenmesi planlanmış ve çalışmalar devam etmektedir. 06-07 Kasım 2012 tarihinde Antalya’da gerçekleştirilen Teknik Komite Toplantılarından biri 55 NİSAN 2013 SMIIC VE HELAL GIDA Dünyada Helal Gıda Çalışmaları ve SMIIC Ahmet GELİR Dünya Helal Birliği Genel Başkanı Helal: Müslümanlarca yenilmesi, içilmesi ve kullanılması ya da işlenmesi yasak olmayan demektir. İslam’a göre kural koyma en geniş manasıyla Allah’a ve Resulüne aittir. Sonra kitap ve sünnetten delille İslam alimlerine kadar kural koyma yetkisi tanınmıştır. İslam yaşayan bir sistemdir. Yeni ihtiyaçlar olabileceği gibi bu ihtiyaçlara bağlı soru ve sorunlar da olacaktır. İşte İslam alimleri gelişen şartlara göre problemlere çözüm arayacak, dolayısıyla kitap ve sünnetten delillere başvuracaktır. Helal dairesi geniş ve keyfe kafidir. Fıtratın ihtiyaçlarını karşılayabilecek genişliktedir. Müslümanlar Kuran’ın ayet ayet inmeye başlamasından itibaren helale dikkat etmişlerdir. Her ebeveyn çocuklarını bu inançla yetiştirmiştir. İslam coğrafyasında temel değerlerde helal mevzuunda ihtilaf söz konusu değildir. İslam toplumu helal konusunda emindir. Daha doğrusu emindi. Ne zaman ki gıdalar ve hizmetler ticari meta haline geldi, buna bağlı olarak ticarette rekabet gelişti. Batının destekleriyle bol, ucuz ve uzun süre rafta kalma yarışı başladı. Ürün ve hizmetlerde menfaat tanımı yer değiştirdi. Güya çoğalan insanlığı besleme kaygısından verimlilik anlayışı yeniden anlamlandırıldı. Müslüman toplumlar rekolte ile tanıştı. Bol üretilecek; neye mal olduğu düşünülmeden pazarda uzun süre kalacak. İnsa56 na zararı hesaplanmadan bilimde, teknikte, sanayide, tıpta, eğitimde ve sosyal alanlarda batının değer yargıları önde tutuldu. Zira uzunca zamandır Müslüman milletler fikir üretmeyi bıraktı. Altın devirler hiç yaşanmamış gibi batı ne diyorsa onu aldı ve uyguladı. Bugüne geldiğimizde ürün ve hizmet üretiminde güvenilirlilik standardı öne çıktı. Bu pencereden bakıldığında, İslam Ülkeleri ve Müslüman topluluklarına göre güvenilirlilik ölçüsü; inanç hassasiyetine saygılı üretilmiş ve de dünyada kabul gören teknik üretim şartlarını karşılamış ürün ve hizmetler anlaşılmaktadır. Yani Müslümanlar için hijyen ve teknik kalitesine uyan bir ürün ya da hizmet tek başına güvenilir değildir. Ürün ve hizmet üreticilerinin İslam inanç değerlerine her aşamada saygılı olma zorunluluğu vardır. Kaliteli bir kırmızı etten İslam milletinin anladığı; dinen yasak olmayan esaslara göre beslenmiş, dinen yasak olmayan usulle kesimi ve sunumu yapılmış hayvanlardan, hijyen ve sağlık ölçülerine uygun elde edilmiş üründür. Bu anlayış gıdanın sınır aşırı dolaşmasıyla dikkat çekilir hale gelmiştir. Dün üretilen ürünün bugün dünyanın başka coğrafyasında güvenilir olması talebi Müslümanların inanç hassasiyetinde dikkat etmelerini netice vermiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde SMIIC “İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü” kurulmuş, ilk olarak Helal Gıda Standardını yayınlamıştır. Evet, biz biliyoruz; ecdadımızın güçlü olduğu devirlerde Müslümanlar ken- di standartlarını yazdı ve uyguladı. Ancak bir ara dönemde sanki hiçbir şey olmamış gibi güzelliklerin üstü örtüldü. İşte SMIIC’ in standart yayınlaması belki İslam Ülkeleri’nin ortak kaleme aldığı bir gelecek yolculuğu manifestosudur. Çünkü bu standarda göre ürün ve hizmetler 57 İslam ülkesinde serbest dolaşabilmenin ilk adımı atmış olacaktır. Aynı zamanda helal çalışmaları batının alternatifi değildir. Bazılarının tanımlamaya çalıştığı batı ile hesaplaşma hiç değildir. Sadece iki milyar Müslümanın inanç hassasiyetine saygı ile birlikte bu geniş coğrafyada ürün ve hizmetlerin çağa yakışır kaliteye ulaştırılmasının programından ibarettir. SMIIC çalışmalarından evvel Malezya, Endonezya, İran hatta Avustralya gibi ülkelerde helal gıda çalışmaları yapılıyordu. Bu ülkelerin bilgi ve birikimleri SMIIC için rehber de olmuştur. Helal ürün ve hizmet çalışmaları standart kalite çalışmalarıdır. Her ülkenin yasal mevzuatına göre üretilen ürünler bir de inanç hassasiyeti testinden geçecek, böylece tüketici iki defa güvende olacaktır. İşte bundan dolayı bugün Rusya Federasyonu ve Gürcistan gibi ülkelerdeki tüketiciler inançları gereği değil, Müslüman milletlerin tükettiği ürünlerin güvenilir olmalarından helal gıda sertifikasının olduğu ürünleri tercih etmekteler. Bu noktada karşımıza üç mesele çıkmakta: 1. Helal ürün ve hizmet belgesi olmayanlar haram mıdır? Ya da şimdiye kadar haram mı tükettik? 2. Helal ürün ve hizmet çalışmalarında geç mi kalınmıştır? 3. Helal sertifikalı ürünler ne kadar güvenlidir? Elbette ki bizim milletimizle birlikte İslam toplumları helal tüketti ve devam ediyor. Ancak standartlarımız ve belgelerimiz yoktu, yani denetim bu pencereden bakılarak yapılmıyordu. Niçin mi? Öncelikle Müslüman toplumları sanayi tipi gıda ve ürünlerle yakın zamanda muhatap oldu. Aynı zamanda dünyada ticaretin sürat ve hacmi bu kadar geniş değildi. Tabi ki Müslümanlar hüsn-ü niyet sahibi olduğundan üreticilerin haram gıdaları bile bile kendilerine yedirmeyecekleri düşüncesi de vardır. Ama dünyada gıdanın üzerinde oynanan oyun, bizim bu mevzuya ciddi olarak eğilmemizi zaruri kılmıştır. Ürün ve hizmetler sadece yaşamak için gerekli argümanlar değil aynı zamanda gelecek nesilleri de etkileyebilecek malzemelerdir. Helal çalışmalarında bir miktar gecikme olmuş olabilir. Ancak bugün itibarıyla emin ellerde ve olması gereken dikkatte olmaktadır. TSE’nin Türkiye için SMIIC Standardını alıp uygulaması piyasaya güven vermiştir. Bunun yanında Dünya Helal Birliği’nin de SMIIC Standardını alıp uygulama alanına girmesiyle sivil toplum olarak da meselenin kabul gördüğünün bir işaretidir. Bundan sonra da yeni kurum ve kuruluşlar bu kavrama dahil olabilir, olmalıdır da. Çok elden yapılması bir problem değil otokontroldür. Biz meseleyi devlet millet bütünleşmesi diye ele alıyoruz. Devlet zaten millet için yaptığı bu çalışmanın her doğru uygulamasında milleti ve sivil toplumları yanında bulacaktır. Zaman zaman devrin getirdiklerini okuyamamış veya Türkiye’nin geldiği rakımı fark edememiş resmi kuruluş mensupları veya sivil toplum üyeleri haddi aşan ifadelerde bulunabilirler. Bunlar arızi ve geçicidir. Sonunda kazanan insanlık olacaktır diye düşünüyoruz. Kanaatimizce çok önemsediğimiz SMIIC Standartları, İslam ülkeleri standart entegrasyonları için bir fırsattır. Standardı olmayan milletler için bir rehber ajandadır. İslam devletlerinin standart çalışmaları; bilgi ve deneyim hafızalarının güncellenip listelenmesine, kendi insanlarının istifadesine netice verecek bir adımdır. Standart çalışmalarının uluslararası alanda kabul görmesi ticaretin kolaylaşması ve ürün güvenliği için elzemdir. Bu çalışmalar batı dünyası için de bir şanstır. Zira daha önce batı standart kurum ve kuruluşlarında adı okunmayan dünyanın üçte birinin, kendi kanaatlerini de ifade edecek bilgi havuzlarını oluşturması önemlidir. Dünyadaki varlık değerleri insanlığa yetecek miktardadır. Sadece İslam değerler sistemine göre üretilip tüketilmeme meselemiz vardır. Güvenilir üretim ve huzurlu tüketim o kadar kolay ve uygulanabilirdir. Kimseyi aldatmamak, aldanmamak, zarar vermemek, zarara razı olmamak… Helal sertifikalı ürünler güvenilirdir. Üretici hiçbir zorlama olmadan kendi isteğiyle tarafsız bir kuruluşa firmasını ve sistemini açmakta, ürün ve hizmetini denetletmektedir. Çünkü denetimin olmadığı alan risk taşımaktadır. Helal belgelendirme öncesi helal üretmeye uygun sistem kurulmakta, sistemin ara denetimlerle takibi yapılabilmesi problem oluştuğunda geri dönüp çözüm bulunabilecek bir yapı oluşturabilmektedir. Helal ürün ve hizmet çalışmalarında emeği olan başta SMIIC Başkanı Sayın Hulusi Şentürk Bey’e ve ekibine, bu meseleyi dava edinen nice isimsiz kahramanlara, kendi evinde tüketebileceği ürünü sunabilen üreticilere minnet ve şükran borcumuz vardır. 57 NİSAN 2013 GIDA TÜKETİMİNDE HELAL DUYARLILIĞI GIDA TÜKETİMİNDE HELAL DUYARLILIĞI Dr. Muhlis AKAR Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İnsanoğlunun ilk sınavı (helal) gıda ile olmuştur. Yüce Allah Hz. Adem ve eşine hitaben, “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”1 buyurmuş; ancak şeytan yasak ve zararlı olanı cazip göstererek zihinlerine şüphe düşürmüş, bir anlık gaflet sonucu onca helal ve temiz gıda varken, yasak olandan yemelerini sağlamış ve kendilerini içinde bulundukları cennetten ve cennetin nimetlerden mahrum etmiştir. Kur’an-ı Kerim’in, “Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”2 ayetiyle; “Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de bina yapan; size şekil verip de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır…”3 mealindeki ayetleri, insanın yaratılıştan sahip olduğu manevi üstünlüğü ile ruhsal ve fiziksel güzelliklerini koruyabilmesi için tabiatına (doğasına) uygun helal ve temiz gıdalarla beslenmesinin önemine işaret eder. Bu bakımdan helal gıda konusu dini açıdan büyük önem arz ettiği gibi, insanoğlunun geleceği açısından 1 Bakara, 2/35-37. 2 İsra 17/70. 3Müminun,40/64. 4 Muminun, 23/51. 5 Müslim, Zekât 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l–Kur’ân 3. 58 da hayatî bir öneme sahiptir. Zira helal ve temiz olmayan gıdaları tüketmek, insanın hem fiziki ve biyolojik yapısını, hem de dini hayatını ve ibadetlerini olumsuz yönde etkiler. Yüce Allah, peygamberlere ve müminlere helal yollardan kazanmalarını ve helal gıdalarla beslenmelerini emretmiş; gerçek anlamda ibadet ve kulluğun helal ve temiz gıdalardan yemekle yapılabileceğini beyan etmiştir.4 Hz. Peygamber ise konuyla ilgili şöyle bir hatırlatmada bulunmuştur :“Yüce Allah temizdir; sadece temiz olanları kabul eder. Allah Teâlâ peygamberlerine neyi emrettiyse mü’minlere de onu emretmiştir. Cenâb-ı Hak Peygamberlere: ‘Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin, iyi ve faydalı işler yapın!’ buyurmuştur. Mü’minlere de: ‘Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin’ buyurmuştur.” Hz Peygamber daha sonra, “Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! diye dua eder. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!”5 diyerek, dua ve ibadetlerin kabulünde helal ve temiz gıdanın çok önemli rolünün olduğuna dikkat çekmiştir. Hz. Peygamber konuyla ilgili olarak sadece sözlü mesaj vermek veya uyarılarda bulunmakla yetinmemiş; davranış ve uygulamalarıyla da helal ve temiz gıda tüketiminde ümmetine örnek olmuştur. Bu duyarlılığın bir gereği olarak önüne bir yiyecek konulduğunda, onun ne olduğunu, nasıl elde edildiğini ve nelerden oluştuğunu sorup öğrenmeden yememiştir. Bir defasında torunu Hz. Hasan’ın Beytülmal’e ait zekât hurmasından bir tane ağzına aldığını görünce, hemen onu ağzından çıkartıp attırmıştır.6 Hz. Hasan (r.a.) bu çocukluk hatırasını şöyle anlatıyor: “Zekât hurmasından bir tane alıp ağzımda çiğnerken, Hz. Peygamber (s.a.v.) hemen onu ağzımdan çıkardı ve attı. Ey Allah’ın Peygamberi! Şu yavrucuğun aldığı bir tek hurmadan, sana ne sorumluluk olacak ki, denildi. Allah Resulü: “Biz Muhammed ailesiyiz. Bize zekât helal değildir.”7 buyurdu. Şüphesiz bu olayda, Efendimizin sevgili torununa “yeme onu!” demekle yetinmeyip, hurmayı eliyle alıp atması ve ardından sebebini açıklaması, bize sadece kendimizin değil, aile fertlerimiz ve yakınlarımızın da helal olmayan gıdaları tüketmemeleri için çaba harcamamız gerektiği mesajını vermektedir. Hz. Peygamber sözlü olarak da helal rızık için dua etmiştir. Hz. Ali (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah bu konuda kendisine şu duayı öğretmiştir: Allah’ım! Bana helâl rızık nasip ederek haramlardan koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!”8 Helal ve temiz gıda konusunda Resûlullah’ın terbiyesiyle yetişmiş sahabe-i kiramın ve daha sonra gelen Müslümanların hayatlarında da helal kazanç ve helal gıda duyarlılığının oluştuğunu görüyoruz. Bir keresinde Hz. Ebu Bekir (r.a.) hizmetçisinin getirdiği bir hurmayı yerken, onun; “geçmişte cahiliye döneminde kâhinlik yapıyordum, borçlum o dönemden kalan bir alacağımı bugün bana getirdi. Ben de o parayla satın aldığım hurmalardan bir tanesini sana getirdim” deyince; Hz. Ebu Bekir, haram yollardan kazanılmış bir gıdanın midesine girmemesi için derhal boğazındaki hurmayı gözleri kan çanak olarak dışarıya atmıştır9. Yine O, halifeliği döneminde aldığı maaştan, ihtiyacından fazlasını hazineye bağışlayarak helal duyarlılığının ne anlama geldiğini sadece sözüyle değil, uygulamasıyla da göstermiştir. 6 7 8 9 10 11 Günümüzde Müslümanlar helal gıda “ tüketmek için, gerek Kur’an’ın “Helal” ve “Tayyib” ilkesini, gerekse Hz. Peygamberin ve diğer örnek şahsiyetlerin yeme ve içme konusundaki örnek davranışlarını uygulamak isterlerse, bunu tek başına yerine getirebilmeleri mümkün müdür? Çok fazla mümkün değildir. Çünkü tükettiğimiz gıdaların içeriklerini artık her yönüyle öğrenebilme imkânına sahip değiliz. Bu yüzden belgelendirme faaliyetleri, kapsamlı bir uzman desteği ile yürütülür, sertifika talebinde bulunan firmaların üretim süreçleri başından sonuna kadar incelenip, sonunda oluşturulan dosyalar din alanındaki uzmanlarla, gıda alanındaki uzmanların ortak incelemesiyle sonuçlandırılıp kendilerine helal sertifikası verilir ve sertifika verilen firmalar sürekli denetlenirse, Müslümanların helal ve temiz gıda tüketmelerine olumlu katkı sağlanabilir. Aynı şekilde Hazreti Ömer'in (r.a.), halifeliği döneminde özel işini görürken, devlete ait mumu söndürüp, kendisine ait mumu yakması; Ebu Hanife’nin, borç olarak verilen paranın temin ettiği her nevi faydanın faiz olacağı endişesiyle alacaklısına ait bir ağacın gölgesinde bile oturmaması10; Selef Hanımlarının, sabahleyin kocaları işe giderlerken onlara hitaben; “Bizim hakkımızda Allah’tan korkun da bize haram lokma/gıda yedirmeyin! Biz açlığa sabrederiz de harama yahut ateşe sabredemeyiz.”11 şeklindeki söz ve uyarıları gıda tüketiminde ve kazançta helal duyarlılığı için çok güzel örneklerdir. Yine nakledilir ki, Bişr Hâfi’nin kızkardeşi, Ahmed b. Hanbel’e gelmiş ve: “Biz damlarımızın üzerinde oturur, Buharî, Zekât, 57. Buharî, Zekât, 57. Buharî, Zekât, 57. Buhari, Menâkibu’l-Ensar, 26; Abdulkerim Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, (Hazırlayan, Süleyman Uludağ) Dergah Yay. 1981, s. 248. Bk. Aclûnî, II, 125;Kuşeyri Risalesi, Dergah Yay. 245. Haris el-Muhasibi, Risalet’ül Müsterşidin, Halep, S. 153. 59 NİSAN 2013 iplik eğiririz, yanımızdan her tarafı aydınlatan (devlet adamlarına ait) meşaleler geçer, ışıkları üzerimize düşer. Bizim bu ışıkların altında iplik eğirmemiz caiz midir? diye sormuştu. İmam Ahmed, “Yüce Allah afiyetler ihsan eylesin, sen kimsin (kimlerdensin)? diye sormuş. Kadın, Bişr Hâfi’nin kız kardeşi olduğunu söyleyince, Ahmed b. Hanbel ağlamış ve; “Hakiki vera sahibi (Bişr Hâfi) evinizden çıkmıştır. Bu meşalelerin altında iplik eğirme!” kızım diyerek, kendisine kamu malından haksız bir şekilde faydalanarak kazanç sağlamanın uygun olmayacağı mesajını vermişti.12 Helal ve temiz gıda tüketiminde diğer bir duyarlılık örneğini de, yüzlerce yıl mağarada uyuduktan sonra ilahi iradeyle uyandırılan Ashab-ı Kehf’in aralarındaki konuşmada görüyoruz. Yüce Kur’an’ın ifadesiyle onların; “Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin...”13 şeklindeki konuşmaları, Ashab-ı Kehf’in helal ve temiz gıda konusunda ne kadar duyarlı olduklarını gösteriyor. Çünkü âyetteki, “baksın” ifadesi helal ve temiz gıda tüketebilmek için araştırma, sorgulama ve iyi seçim yapmanın gerekliliğini ifade eder. Şüphesiz verilen bu vb. örnekler her ne kadar tarihin derinliklerinde kalmış gibi görünse de, kanaatimizce helal kazanç ve helal gıda duyarlılığına sahip müminler için birer duyarlılık örneği olarak çok önemli dersler içermektedirler. Önemli olan bu ve benzeri örnekleri alıp güncelleştirerek günümüz için kendilerinden yararlanabilmektir. Helal Gıdanın Kapsamı Yüce dinimiz İslam bir gıdanın helal olması için, onun özü ve doğal yapısı itibarıyla helal, temiz ve faydalı olmasını şart koştuğu gibi, tüketiciler açısından da, satın alınacak gıdanın parasının helal ve meşru yollardan kazanılmış olmasını şart koşar. Bu nedenle tam anlamıyla helal ve temiz gıdadan söz edebilmek için üretilen gıdalar, yiyecek ve içecekler; Dinen helal kılınanlardan olmalı; içerisinde başta domuz eti ve alkol olmak üzere dinen haram kılınan herhangi bir madde bulunmamalı, 12 Kuşeyri Risalesi, Dergah Yay. 246. 13Kehf,18/19. 60 Üretim safhasından başlayarak tüketim safhasına varıncaya kadar ürünlere, domuz orijinli jelatin vb. dinen haram kılınan herhangi bir şey katılmamalı, Maddeten ve manen “tayyibat” nevi’nden, yani “temiz ve faydalı” olmalı, içeriğinde dinen “habâis” sayılan pis maddeler bulunmamalı, Görülen, görülmeyen maddi ve manevi her türlü kusur ve kirden arınmış olmalı, Üretilen gıdalar doğal, yani tabii olmalı; zararlı GDO’lar içermemeli, içerisinde zararlı olduğu tespit edilen herhangi bir katkı maddesi bulunmamalı, Et için kesilecek eti yenen hayvanlar, beslenme sürecinde fıtratlarına aykırı yemlerle beslenmiş olamamalı; kesim işlemleri İslami ilke ve prensiplere uygun olmalı, helal olmayan hayvanlarla aynı yerde kesimleri yapılmamalıdır. Bütün bunlarla birlikte tekrar şunu ifade edelim ki, özü ve doğal yapısı itibarıyla gıdalar helal standartlarına uygun olsa da; onu alıp tüketenlerin, karşılığında ödeyecekleri paranın da helal olması gerekir. Bunun için; kazanca kul ve kamu hakkı karıştırılmamalı, ticarette dürüst olunmalı, satarken malın ayıp ve kusuru gizlenmemeli, kazanılan para tamamen alın teri ve emeğe dayanmalı; satın alırken karşılığında ödenen para, helal ve meşru yollardan kazanılmış olmalıdır. O halde günümüzde Müslümanlar helal gıda tüketmek için, gerek Kur’an’ın “Helal” ve “Tayyib” ilkesini, gerekse Hz. Peygamberin ve diğer örnek şahsiyetlerin yeme ve içme konusundaki örnek davranışlarını uygulamak isterlerse, bunu tek başına yerine getirebilmeleri mümkün müdür? Çok fazla mümkün değildir. Çünkü tükettiğimiz gıdaların içeriklerini artık her yönüyle öğrenebilme imkânına sahip değiliz. Bu yüzden belgelendirme faaliyetleri, kapsamlı bir uzman desteği ile yürütülür, sertifika talebinde bulunan firmaların üretim süreçleri başından sonuna kadar incelenip, sonunda oluşturulan dosyalar din alanındaki uzmanlarla, gıda alanındaki uzmanların ortak incelemesiyle sonuçlandırılıp kendilerine helal sertifikası verilir ve sertifika verilen firmalar sürekli denetlenirse, Müslümanların helal ve temiz gıda tüketmelerine olumlu katkı sağlanabilir. GEN TESPİTİ PCR ve Real-Time PCR Yöntemi ile Gen (Domuz Geni) Tespiti Halil KOÇER Araştırmacı, Biyolog TÜBİTAK, MAM Gıda Enstitüsü Günümüzde sürdürülebilir, sağlıklı ve güvenli gıda üretimi, temini ve tüketimi ile birlikte yeterli ve dengeli beslenme kavramlarının önemi daha da artmıştır. Öyle ki güvenli gıda kavramı çok uluslu dev şirketlerin yanı sıra Avrupa Birliği, EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Örgütü) gibi kurumların hatta ülkelerin ulusal strateji ve hedefleri doğrultusunda araştırma-geliştirme programlarının öncelikli alanlarını oluşturmakta ve milyar Euro’luk dev AR-GE bütçeleri ile desteklenmektedir. Öte yandan güvenli gıda konusu toplum gündeminde, medya ve internette değişik gündem maddeleri (bazen gıdalarda at eti kullanımı, bazen gıdalarda hile, taklit ve tağşiş) olarak sürekli yer alabilmektedir. Bunlardan biri de “helal gıda” konusu olup, gündem maddesi olmaktan ziyade süreklilik arzeden bir olgu şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Genetik mühendisliği tekniklerinin hızla gelişmesi sonucunda tıp, ziraat, eczacılık, çevre ve sağlık alanlarında yaygın olarak kullanılması; bu tekniklerin gıda alanında da uygulanması sonucunu doğurmuştur. Modern moleküler genetik tekniklerine oranla daha eski sayılabilecek olan eliza tekniği, gıda alanında nispeten yaygın olarak kullanılmakla birlikte, üretim prosesinden kaynaklı olarak bu tekniğin yetersiz kaldığı ve ürünün işlem görmüş olmasından dolayı sağlıklı sonuç alınamadığı durumlarda, DNA bazlı teknikler yani PCR ve Real-Time PCR tekniği daha kesin sonuçlar verebilmektedir. Gıda analizlerinde PCR teknolojisi prensip olarak DNA ihtiva eden ve DNA’sı izole edilebilen her gıda ürünü için kullanılabilir. Hatta DNA dizisi bilinmese bile eğer RNA dizisi biliniyor ise komplementer DNA (cDNA) sentezlenerek veya protein yapısı biliniyor ise RT-PCR işlemi ile sonuca gidilebilir. PCR işlemi temelde hedef genin varlığını tespit etmek üzere dizayn edilmiş primerler kullanılarak, bir seri polimerizasyon reaksiyonu sonucu, hedef geni içeren DNA parçasının incelenebilir ve değerlendirilebilir seviyeye kadar çoğaltılması işlemidir. Gıda ürünlerinde domuz geni varlığının tespiti için PCR bazlı teknik olarak Klasik PCR ve Real-Time PCR kullanılabilir. Klasik PCR işleminde domuz sitokrom B geninin 100-150 baz çiftlik bir bölgesini çoğaltmak için uygun primer kullanılır. PCR işleminde, primer, Tag polimeraz enzimi ve reaksiyon için gerekli diğer bileşenlerin bulunması yeterli olmaktadır. Klasik PCR, Real-time PCR gibi pahalı ekipmanlara gereksinim duymaz, bu cihazların arazide kullanım amaçlı portatif modelleri de geliştirilmiştir. Önemli dezavantajlarından biri PCR işlemi sonrası sonuçları değerlendirebilmek ve hedef genin varlığını görüntüleyebilmek için jel elektroforezi işlemine gereksinim duyulmasıdır. PCR yönteminde sonuçların değerlendirilmesi işlemi; işlem sonrası bir miktar örneğin agaroz jele yüklenerek çıkan bantların değerlendirilmesi ve hedef genin çoğalıp-çoğalmadığının tespiti şeklinde yapılmaktadır. Bu işlem ise örneği; kontaminasyona açık hale getirebilmekte ve sonuç hakkında net yorum yapılamamasına da sebep olabilmektedir. 61 NİSAN 2013 Geleneksel PCR’ın aksine, Real-time PCR, jel elektroforezi gibi analiz sonrası işlemlerine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırır ve kontaminasyon riskini azaltır. Bir başka deyişle; Real time PCR işleminde jel aşaması elimine edilmekte ve reaksiyon süreci anlık olarak izlenebilmektedir. Böylece reaksiyon sonucu direkt olarak alınmaktadır. Hatta reaksiyon bitmeden dahi sonuç hakkında yorum yapılabilmektedir. Bu da doğal olarak analiz süresini çok kısaltmakta ve hassiyetini artırmaktadır. Real-Time PCR tekniği, klasik PCR tekniğinden çok daha hassastır ve aynı zamanda hedef genin miktarının belirlenmesine imkân verir. Ancak uygulanması teknik olarak yetkinlik ve uzmanlık gerekmektedir. Real-Time PCR tekniğinde, tespit sınırı onbinde bir seviyesine kadar inebilmektedir. Yine bu yöntemle sadece geni tespit etmekle kalmayıp, o gene özgü standartlar (kalibratörler) kullanılarak ilgili gen veya ürünün miktar tayinide (kantitatif analiz) yapılabilmektedir. Örneğin jelatin nümunesinde domuz geninin varlığını tespit edebilmek için hassas DNA izolasyon yöntemi ile birlikte Realtime PCR yönteminin kullanımı daha güvenilir sonuç almak için gerekli olabilmektedir. Bu nedenle özellikle Real-time PCR tekniğinin yaygın kullanım alanlarından biri de helal gıda analizleri olmuştur. Helal gıda analizlerinde en önemli parametrelerden biri; ürünün domuz ve domuz türevi ürünler ihtiva edip-etmediğinin belirlenmesidir. Ülkemizde ve diğer ‘islam’ ülkelerinde tüketilen gıda ürünlerinde domuz kökenli içerik bulunmaması gerektiği için kalitatif (var-yok) analizlerle sonuç alınması ve bunun belgelenmesi gerekmektedir. Yine benzer şekilde ‘Musevilik’ inancına göre tükettikleri gıda ürünlerinde ‘domuz eti ve türevi’ ürünler bulunmaması gerektiği için Yahudilerde gıda ürünlerinde domuz geni bulunmadığını gösteren analizleri kapsayan ‘kosher’ sertifikasını ithal edecekleri ve tüketecekleri gıda ürünlerinde titizlikle talep etmektedirler. Hatta üretim tesislerinde bu kurallara uyulup-uyulmadığını bizzat denetlemektedirler. Real-Time PCR yönteminde domuz türüne ait genin tespiti; hedef geni çoğaltmak amacı ile o genin belirli bölgelerine spesifik olan primer ve oligonükleotit problar üzerine yerleştirilmiş floresan boyalar aracılığı ile yapılır. Analiz edilen üründe hedef gen varsa bu genin artışı ile doğru orantılı olarak floresan sinyalinde artış meydana gelir. Bu artış belirli bir seviyeye ulaşınca yani eşik değeri geçince pozitif sinyal ya da hedef genin tespit edilmesi olarak değerlendirilir. PCR yönteminin; uygulama şekline bağlı olarak çeşit62 leri geliştirilmiştir. Bunlardan Multipleks PCR yöntemi; aynı anda ve tek bir tüpte birden fazla genin tespitine olanak vermektedir. Bazen bir geni tespit edebilmek için tek bir PCR aşaması ile mümkün olmayabilir. Bu durumda önce o geni içeren daha büyük bir gen bölgesi çoğaltılır, elde edilen DNA kalıp olarak kullanılarak hedef gen’e özgü primer ve problar vasıtası ile hedef gen çoğaltılır; bu yöntem ise Nested PCR olarak adlandırılır. PCR veya Real-time PCR yöntemleri ile tür tespiti için ilgili bitki, hayvan ve mikroorganizmanın türüne spesifik gen bölgeleri kullanılır. Örneğin mısır bitkisi için bu genler; invertaz veya hmg A genleri olabilir. Soya için soya’ya özgü lektin geni, hayvan için ise mitekondri, myoglobin veya sitokrom genleri olabilmektedir. Bakterilerde tür tanımlama için genellikle 16 S ribozomal DNA’nın bazı bölgelerine özgü 25-30 baz çiflik primer bölgeleri seçilir. Domuz geni için sitokrom b genlerinde 100-150 bazlık bir bölümü diziye özgü primerler kullanılarak çoğaltılır. Yöntemin ‘Tespit Limiti’ hedef domuz geninin 5 kopya sayısına kadar inebilmektedir. Tespit limiti; örnek matrisine, işleme derecesine, DNA izolasyon yönteminin etkinliğine ve hassasiyetine ve izole edilen DNA’nın içeriğine bağlıdır. PCR yöntemi ile gen tespiti veya tanımlanması işleminin kritik basamakları: Tespit edilmek istenen gen’e özgü primerlerin dizaynı ve sentezi, DNA kalitesi ve PCR metodunun seçimi, PCR reaksiyon koşullarının belirlenmesi ve optimizasyonu, reaksiyonun gerçekleştirilmesi ve sonuçların değerlendirilmesidir. PCR işlemi için önemli noktalardan biri saflaştırılmış DNA’nın kalitesi, miktarı ve inhibitör maddeler içermemesidir. Spekrofotometrik veya nanofotometrik olarak DNA kalitesi OD260 nm absorbansta okunmak sureti ile ölçülebilir. Bu ölçümler sırasında saflaştırılan DNA’nın protein ve karbonhidrat içeriği hakkında da bilgi sahibi olunabilir. Yine PCR işlemi veya PCR sonrası elektroforez işlemi ile DNA’nın kalitesi (parçalanma durumu ve miktarı) belirlenebilir. Gıda işleme prosesi sırasında DNA’nın parçalanması çeşitli şekillerde olabilir. Bunlar: • Yüksek ısıl işlem sonucu DNA’nın hidrolizi, • Nükleik asitleri parçalayan enzimatik reaksiyonlar sebebi ile, • pH’nın DNA üzerinde depurinasyon ve hidroliz etkisi ile, • Saflaştırılan DNA’nın inhibitör içerebilmesi vb. • Bazı inhibitörler ham maddede bulunabileceği gibi, bazıları da proses sırasında oluşabilir, DNA izolasyo- nu ve saflaştırılmasında kullanılan bazı kimyasal reaktifler bile PCR reaksiyonu için inhitör etkisi yapabilir. PCR veya Real-Time PCR yöntemi ile gen tespiti uygulamalarına örnekler: • Gıda kaynaklı patojenlerin tespiti ve tanımlanması (Salmonella, Listeria, E.coli O:157), • Helal gıda analizleri (domuz geni varlığının tespiti), • Fermente gıdaların ve starter kültürlerin içerdiği mikrofloranın moleküler karakterizasyonu, • GDO tarama, tanımlama ve Miktar tayini testleri, • Et türü tespiti ve Miktar tayini testleri, • Alerjen tespiti, • Doğal içerikli gıda katkı maddelerinin (DNA içeren) tespiti, • Süt, yoğurt ve peynirde kullanılan süt orijini tespiti vb. GDO tarama testlerinde aranan genler CaMV 35 S promoter ve FMV 35/34 S promoter, NOS terminatör ve BAR genleri iken GDO tanımlama testlerinde hedef GDO çeşidine (event) özgü genlerin (örneğin Mısır event Bt 11 spesifik geni gibi) tespitine yönelik spesifik primerlerin kullanılması gerekir. Kalitatif analizde var-yok ya da negatif-pozitif şeklinde sonuç verilir. GDO tanımlama (event bazında) ise ürünün ihtiva ettiği GDO’nun çeşidi belirlenir. GDO miktar tayininde (ürün veya event bazında) çeşidi bilinen veya belirlenen event miktarı hesaplanır. Genellikle oransal miktar tayini kullanılır, sonuçlar % veya kopya sayısı şeklinde de ifade edilebilir. Et türü tespiti ve miktar tayinleri: Tür tespiti primer veya hazır kit kullanılarak yapılabilir. Miktar tayini çok hassas ve zor olduğu için kit, özellikle de güvenilir kit kullanılması daha doğru sonuçlar verebilir. Gıda ürününün içerdiği et türünün yüzdesi olarak ifade edilir. Bu yöntemde sonuç; hayvan türüne ait spesifik genin miktarını gösteren değerin “hayvan referans geni” dediğimiz ortamdaki tüm hayvansal kökenli ürünleri temsil eden genin miktarına bölünmesi ve sonucun 100 ile çarpılması şeklinde bulunur. Miktar tayini analizlerinde standart eğri oluşturmak amacı ile belirli bir miktar DNA (Örneğin 100 ng )dan belirli diliüsyonlarla 4 veya 5 adet standart hazırlanır ve PCR işlemine dahil edilir. Miktar tayini analizlerinde RT PCR işleminden sonra ilk yapılması gereken; çeşitli istatistiki işlemlerle bu standartları oluşturan paralellerin uyumluluğunun kontrolüdür. Daha sonra standart eğri oluşturularak slope ve diğer parametreler belirlenir ve miktar hesaplanır. Süt, yoğurt ve peynirde kullanılan süt orjin tespiti ve miktar tayini: Örneğin keçi sütünde koyun ya da inek sütü olup olmadığı, varsa miktarının tayini vb. Gıdaların soya, mısır, keçi boynuzu unu, nohut unu gibi doğal katkı maddelerini içerip içermediğinin tespiti, gıdalarda katkı/tağşiş amaçlı katkı maddelerinin tespiti, Gıda maddelerinde kullanılan jelatin’in sığır veya domuz kökenli mi olduğunun tespiti, Gıda alerjenlerinin tespiti: Gıda allerjenleri yapay kökenli olduğu gibi doğal kökenli de olabilmektedir. Örn. fındık, yer fıstığı, susam, çilek, badem gibi. PCR veya Real-Time PCR tekniği özellikle doğal kökenli allerjenlerin (DNA ihtiva eden) tespitinde güçlü bir yöntemdir. Resim 1: PCR işlemi sonrası jel elektroforezinde soya lektin gen bölgelerini gösteren bantlar Resim 2: PCR yönteminin işlem basamakları Resim 3: Real-Time PCR tekniği ile soya miktar tayini analizleri için kullanılan soya standartlarına ait sonuçlar (Kaynak: Stratagene Mx 3000p instruction manual) 63 NİSAN 2013 SÖYLEŞİ Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü Adana Et Kombinası Müdürü İsmail YAVUZ Hayvancılık sektöründe piyasayı regüle edici bir rol üstlenmek, ülke hayvancılığını teşvik etmek suretiyle istikrarlı bir şekilde gelişmesine yardımcı olmak; Yetiştiricilere garanti pazar olmak suretiyle üretimde devamlılığı sağlayarak ülkemizin hayvancılık potansiyeli yüksek ancak gelişmişlik düzeyi yönüyle geri kalmış bölgelerinde sosyal ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunmak; Üretimde kaliteyi artırmak, tüketiciye güvenilir ve ekonomik ürünler sunmak misyonu ile 61 yıldır Türk tüketicisine hizmet eden bir kurumumuz Et Balık Kurumu (EBK). Türkiye hayvancılığı ve ülke ekonomisi açısından önemli görevler üstlenen EBK, zaman içerisinde, bütün Kamu İktisadi Teşebbüslerinde (KİT) olduğu gibi yanlış ve siyasi yatırımlar, atıl kapasiteler, yanlış istihdam politikaları ve günlük siyasi kararlar nedeniyle zarar eder konuma geldiği tespit edilerek KİT’lerin özelleştirme programı çerçevesinde 1992 yılında özelleştirme kapsamına alındı. 1993 yılında adı değiştirilerek “Et ve Balık Ürünleri A.Ş.” oldu. 1990’lı yıllara kadar 37 iş yeri ile faaliyetini sürdüren Et ve Balık Kurumunun bugüne kadar toplam 18 işletmesinin satışı yapıldı, 5 adedi bedelsiz olarak resmi Kurumlara devredildi, 3 adedi ise kapatıldı. Et ve Balık Kurumunun Türkiye hayvancılığı için yararlı olacağını düşüncesi ile hayvancılığı geliştirme, kalite standardını yükseltme politikaları doğrultusunda 2005 yılında özelleştirme kapsam ve programından çıkartılarak eski statüsüne iade edildi, Et ve Balık Kurumu (EBK) Genel Müdürlüğü oldu. Kurum, ISO 22000 Gıda Güvenlik Sistemi ve ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi uygulayarak kaliteli Standard üretim yapıyor. Son olarak Adana Kombinası TSE’den Helal Belgesi alarak Helal konusunda da taahhütlerini belgeledi. Kombinanın Müdürü İsmail Yavuz söyleşimizde sektöre ve Helal’e dair sorularımızı cevapladı. 64 İSMAİL YAVUZ STANDARD: Dünden bugüne Et ve Balık Kurumunu tanıtabilir misiniz? İ. YAVUZ: Et ve Balık Kurumu, 1952 yılında Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak kurulmuş, ülkemiz besiciliğinin ve bu sahada özel sektörün gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Etin işlenmesi, grading uygulamaları, kalite kriterlerine göre satış, kaliteli şarküteri üretimi ve çeşitlemeleri, modern et marketleri ilk olarak Kurumumuzca başlatılmış, özel sektöre örnek olunmuş, bazen özel sektörle beraber çalışılmış, özel sektör bu konularda çeşitli zamanlarda yönlendirilmiştir. 1980’li yıllarda özel sektör ancak bu şekilde tesisler kurmuş ve hızla kendisini geliştirmiş, geliştirmeye de devam etmektedir. Kurumumuz 1992 yılında özelleştirme kapsamına alınmış, 13 yıl özelleştirme kapsamında kalmış, 19 adet işletmesi satılmış, 3 adet işletmesi kapatılmış, 5 adet işletmesi ise başka kurumlara devredilmiştir. Bazı bölgelerimizde özel sektörün yeterince yatırım yapmadığı görüldüğünden 2005 yılında ülke hayvancılığına ve çiftçilerimize katkı ve destek sağlamak için 8 adet işletmesi ile Et ve Balık Kurumu özelleştirme kapsamından çıkartılarak Tarım ve Köy işleri Bakanlığı ile işkillendirilmiştir. Kurumumuz 2005 yılından itibaren mevcut tesislerinde fiziki iyileştirme ve modernizasyon çalışmaları başlatmış olup özellikle 2008 yılından itibaren Yozgat Et, Denizli Et ve Erzincan Tavuk Kombinasının Kurumumuza devredilmesini müteakip üretim ve depolama kapasitelerinde önemli artışlar olmuştur. Kurumumuz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde kalan 5 adet kombinası ve diğer bölgelerdeki 3 adet kombinası ile çiftçiye, üreticiye, garanti pazar olacak, piyasayı regüle edecek ve yerinde istihdama katkı sağlayacaktır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde özel sektörün bu sahaya daha fazla yatırım yapması teşvik edilecektir. Satılan ve devredilen işyerlerimizin birçoğu şu anda atıl durumda olup, ülke hayvancılığına ve ekonomisine hiçbir katkı sağlamamaktadır. Et ve Balık Kurumu kuruluş amacına uygun olarak çiftlikten sofraya kadar üretilen etin kontrolünü yapan ve halkımıza sağlıklı, güvenli ürünler sunan bir kuruluştur. Et ve Balık Kurumuna kesim için gelen hayvanların veteriner hekimlerce canlı muayeneleri yapılır, sevk evrakları kontrol edilir, (böylece mevzuatına uygun hayvan hareketleri de denetlemiş olur.) Sağlıklı olan kesimlik besi hayvanları kesime sevk edilerek yine veteriner hekimlerimiz kontrolünde kesimleri yapılır. Etler ve sa- 1962 yılında, Adana Kozan’da doğdu. Fırat Üniversitesi, Veterinerlik Fakültesinden 1990 yılında mezun oldu. 1992-1998 yıllarında Adana Et Kombinası’nda Veteriner Hekim olarak çalıştı. 1998-2003 yıllarında Adana Et Kombinası Hayvan Alım Şefi, 2003-2008 Diyarbakır Et Kombinası İşletme Şefi, 2008-2009 Diyarbakır Et Kombinası Müdür Yardımcısı görevlerini yürüttü. İsmail Yavuz, evli ve üç çocuk babası olup İngilizce bilmektedir. katatlar sıkı bir muayeneden geçirilerek damgalanarak üretim ve satışa sunulur. Helal Gıda Uygunluk Belgesi, ISO 22000 Gıda Güvenlik Sistemi ile ISO 9001: 2008 Kalite Yönetim Sistemi uygulanmak suretiyle kaliteli standard üretim yapılarak halkımızın tüketimine sunulmaktadır. STANDARD: Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü, Adana Et Kombinası Müdürlüğü olarak günlük üretiminiz ne kadar? İhracat yapıyor musunuz? İ. YAVUZ: Adana Et Kombinası Müdürlüğü olarak günlük 160 baş büyükbaş, 1000 baş küçükbaş kesim kapasitemiz mevcuttur. 2012 yılı içinde 24.381 adet büyükbaş kesimi yapılmış, 6.637.739 kg karkas et üretilmiştir. Üretilen etlerin 1.574.146 kg'ı parçalanarak mağazalarımız aracılığı ile piyasaya verilmiş, kalan gövdeler de dondurularak kamu kurum ve kuruluşlarına sevk edilmiştir. Küçükbaşta ise 8447 adet kesim sonucu 395.168 kg gövde koyun eti üretilmiş ve mağazalarımız aracılığı ile piyasaya verilmiştir. 2013 yılında günlük 7-10 ton arası parçalama yapılarak mağazalarımızda satışa sunulmaktadır. Kesim sayımız da kombinamızın ihtiyacı ve depolarımızın doluluk durumuna göre değişmektedir. STANDARD: Ülkemizdeki hayvancılığın genel bir profilini çizer misiniz? İ. YAVUZ: Türkiye coğrafi özellikleri bakımından her türlü hayvansal ürün üretimi için uygun özelliklere ve potansiyele sahiptir. 1980 yılına kadar ülkemiz bu potansiyeli çok iyi değerlendirmiş ve hayvan varlığımız verimlilik yönünden olmasa da sayısal açıdan sürekli artış göstermiştir. Ancak 1980’den sonra istikrarsız tarım politikaları, ırkların yeterince ıslah edilmemesi ve yeterli miktarda ucuz ve kaliteli yem bitkisi ekilişinin yapılmaması sonucu ülkemiz hayvancılığı mevcut durumu ko65 NİSAN 2013 ruyamadığı gibi hayvan varlığında da ciddi azalmalar yaşamıştır. 2000’li yıllarda bu yetersizlik kendisini yavaş yavaş hissettirmeye başlamıştır. İdari Bina Girişi Ülkemizde son yıllarda kurulan büyük ölçekli modern hayvancılık işletmeleri genel durumu değiştirecek boyut ve nitelikte olmasına karşın bu işletmelerin entegre olamamaları büyük bir eksikliktir. Hayvancılık sektöründeki küçük işletmeler teknoloji ve modernizasyon açısından yetersiz kalmaktadır. Türkiye’de hayvancılık işletmelerinin önemli bir bölümü aile işletmeciliği şeklindedir. STANDARD: ‘Helal’ denince akla gelen et ve bilhassa hayvan kesimi oluyor. Hayvan besiciliğinden et olarak soframıza gelinceye kadar helal et için uyguladığınız prosesler neler? İ. YAVUZ: Kombinamızda kesim ve parçalama 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve Hayvan Sağlığı ve Zabıta Yönetmeliği ile Etlerin Teftiş Talimatı doğrultusunda yapılmaktadır. Ayrıca kombinamız 2011 yılında ISO 22000 Gıda Güvenlik Sistemi ile ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi Belgesini de almış ve bu standartlarda üretime devam etmektedir. Kombinamız Helal Gıda Uygunluk Belgesi için tetkik geçirirken herhangi bir sorunla karşılaşılmamıştır. Tetkik için hazırlanma aşamasında öncelikle kasaplarımızın bilgilerinin tazelenmesi ve sertifika almaları için Helal kesimle ilgili bir eğitim programı hazırlandı. Etlerin damgalanmasında kullanılan boya maddelerinde, kombina içinde kullanılan dezenfektan ve temizleme ürünlerinde alkol içeriğinin bulunmaması yönünde bugüne kadarki uygulamalarımızın olumlu yönde katkıları oldu. Helal kesimde önemli olan ‘Helal Kontrol Noktaları’ belirledik. Bunları kayıt altına almaya başladık. Helal Kontrol Noktalarımız; kesim öncesi sağlık kontrolü (ante-mortem Muayene), Boğazlama (yapılırken hayvan havaya kaldırılarak yüzü kıbleye çevrilip “Bismillahi Allahü ekber” denilmesi ve yemek borusu, soluk borusu, boyun arteri ve şah damarının tamamen kesilmesi), Kan akıtma (En az 5 dakika beklenmesi ve ölümüm tam olarak gerçekleşmesi). Kesim esnasındaki diğer kontrol noktaları ISO 22000 Gıda Güvenlik Sistemi ile ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi gereği yapıldığı için ek kontrol noktalarına gerek duyulmadı. STANDARD: Sektörünüzün genel problemleri nelerdir? İ. YAVUZ: Kırmızı Et Sektöründeki kombinacılık zor ve meşakkatli bir iştir. Özellikle modern ve kalite kriterlerine uygun işletmelerin kurulumu ekonomik açıdan ciddi yatırımlar isteyen oluşumlardır. Bu tür işletmelerin sayısının azlığı kırmızı et tüketimi olarak ülke insanına verilen hizmetin kalitesi açısından da önemlidir. Bu tür işletmelerin sayısının artması mevcut işletmelerin kalite standartları doğrultusunda modernize edilmesi ve yetiştirici açısından ciddi bir pazar alanı açacak, hem de ülke insanına daha da kaliteli hizmet imkânı sunacaktır. STANDARD: Peki helal üretimde zorluklar, sorunlar yaşıyor musunuz? Kombina Mağazası 66 İ. YAVUZ: Kombinamızdaki kalite standartları doğrultusunda yapılan çalışmalarımız, sektördeki gelişmelere karşı olan duyarlılığımız ve ülkemiz insanının istekleri yönündeki çalışmalarımız nedeniyle hiçbir sıkıntı yaşamadık. Sağlıklı ve kaliteli ürün sunma yolunda kombinamıza sevk edilen hayvanların beslenmesinde kullanılan yemlere kadar dikkat ediyoruz. Bununla ilgili olarak kesim öncesi üreticilerden kullandıkları yemler hakkında kayıtlar tutarak bunların kalite kriterleri ve helal gıda yönünden uygunlukları kontrol edilmektedir. STANDARD: Helal belgesi alma sürecinde TSE ile neler yaşadınız? İ. YAVUZ: Helal gıda belgelendirmesi için TSE tarafından gönderilen kontrolörler tarafından kombinamızda incelemeler yapıldı. 2010 yılında kombinamıza büyük bir yatırım yapıldı. Tesisimizde modernizasyon ve kalite açısından iyileştirmeler yaptık. Kombinamızın faaliyetlerinin kurulduğu günden bu yana kayıt altında olması, standart ve kalite hedeflerinde her geçen gün çıtayı bir parça daha yükseltmemiz nedeniyle yapılan yoğun tetkik sürecinde hem kontrolörler açısından hem de kombinamız açısından büyük kolaylık olmuştur. STANDARD: Çevre güvenliği için ne gibi tedbirler aldınız? İ. YAVUZ: Her kombina çevre etmenlerinin önüne geçerek özellikle gıdaların güvenirliğini kontrol altına almak zorundadır. Kombinamız 60 dönüm kapalı ve 20 dönüm açık olmak üzere 80 dönüm alan üzerindedir. Çevresi an az 2 metre yüksekliğinde duvar ve telle çevrilerek sağlık koruma bandı oluşturulmuştur. Ön arıtması mevcut olup, düzenli olarak baca kazanı analizleri yapılmaktadır. Büyükbaş Kesimhane STANDARD: Taşıma ve ambalajlamada helal prosedürünün getirdiği yenilikler oldu mu? İ. YAVUZ: Ambalaj malzemeleri helal olmayan herhangi bir maddeden yapılmış olmamalıdır. Ambalaj malzemeleri, helal olmayan malzemelerin bulaşmadığı donanım kullanarak hazırlanmalıdır. Hazırlama, işleme ve depolama esnasında helal olmayan diğer malzemelerden ayrı tutulmalıdır. Ambalaj malzemeleri insan sağlığına zararlı olarak değerlendirilen malzemeler içermemelidir. Mamullerin servis ve satışı sırasında kullanılan araç ve gereçlerin helal olmayan malzemelerin taşımasında kullanılmaması için gerekli önem ve özen gösterilmelidir. Mamuller etin kalite ve güvenilirliğine herhangi bir olumsuz etkide bulunmayacak temiz, yeni, sağlam ve kokusuz ambalajlar ile uygun bir şekilde ambalajlanmalıdır. Ambalajlama işlemi temiz ve hijyenik bir şekilde; mamulün güvenilirliğini ve kalitesini koruyacak sağlıklı bir ortam ve uygun sıcaklıkta yapılmalıdır. Kombinamız ISO 22000 Gıda Güvenlik Sistemi ile ISO 9001: 2008 Kalite Yönetim Sistemini kullandığı için taşıma prosedürümüzde herhangi bir değişiklik olmadı. Ambalaj ürünlerimizin ise gıdaya uygunluk belgesi yanında helal gıdaya uygunluk belgesi veya taahhütnamenin alınmasının yanında mutlaka kombinamız tarafından ISO 22000 Gıda Güvenlik Sistemi ile ISO 9001: 2008 Kalite Yönetim Sistemi yanında helal standartları açısından da tahlilleri yapılmaktadır. Rampalar Depolar 67 NİSAN 2013 HELAL GIDA VE EKONOMİK,TİCARİ ÖNEMİ Helal Gıda Standardı ve Belgelendirmesinin Ülkemiz Açısından Ekonomik ve Ticari Önemi Mehmet CÖMERT Ekonomi Bakanlığı Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü 68 Küresel düzeyde helal gıda ticaretinin artması, ticarete konu ürünlerin farklı standartlara ve belgelendirme sistemlerine tabi tutulmasının uluslararası ticaret üzerinde yarattığı engellerin belirginleşmesine yol açarak, helal gıdada ortak bir standardın oluşturulması ve belgelerin karşılıklı tanınmasına yönelik düzenlemelerin kabulü gerekliliğini daha da görünür kılmıştır. Helal ürün söz konusu ürünün üretiminden tüketiciye ulaşmasına kadarki aşamalarda İslami prensiplere uygun oluşunu ifade etmektedir. Bu çerçevede, helal gıda ve ürünleri standardı, elde etme, hazırlama, işlenme, ayıklama, paketleme, etiketleme, işaretleme, denetleme, muamele, nakliye, dağıtım ve depolama dahil olmak üzere üretim zincirinin tüm aşamalarını kapsamaktadır. Küresel düzeyde helal ürünlerin ticareti, gıda, kişisel bakım ve kozmetik ile sağlık ürünleri dahil olmak üzere geniş bir yelpazede yapılmaktadır. Helal gıda kapsamında yer alan ürün ve hizmetlere ise et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, yumurta ve yumurta ürünleri, hububat ve hububat ürünleri, bitkisel ve hayvansal yağlar, meyve-sebze ve ürünleri, şeker ve şekerleme ürünleri, meşrubat, bal ve yan ürünleri, besin takviyeleri, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), gıda katkı maddeleri, enzimler, mikro organizmalar, ambalaj malzemeleri, gıda hizmeti ve tesisleri, balık ve balık ürünleri, su ve diğerleri örnek olarak verilebilir. Helal gıdayı da kapsayan helal ürünler Müslümanlar arasında büyük ölçüde bir yaşam tarzına ve felsefesine karşılık gelmekte olup (halal way of life), helal gıdanın hijyen ve ürün güvenliğinin bir gereği olarak kalite düzeyi ve işaretine karşılık geldiği algısı da gün geçtikçe artmaktadır. Sadece İslam ülkelerini değil, geniş bir coğrafyayı kapsamına alan helal gıda pazarı, dünya ticareti içindeki payı açısından büyük öneme sahiptir. İstatistiki veriler, helal sertifikaya sahip ürünlerin ticaret hacminin yıllık 660 milyar ABD Doları seviyesinde bulunduğunu ve her yıl % 5 - % 10 oranında büyüdüğünü göstermektedir. 2012 Dünya Helal Forumu verilerine göre, küresel helal pazarında Asya yaklaşık % 63 gibi oldukça büyük bir paya sahiptir. Küresel helal pazarında Asya’yı Afrika (% 23), Avrupa (% 10), Kuzey Amerika (% 2), Avustralya (% 0,2) ve Güney Amerika (% 0,1) takip etmektedir. Müslüman nüfusun dünya çapında 1,8 milyar kişiyi bulmasının helal ürünlerin ve bu kapsamda helal gıdanın önem kazanmasında etkisi aşikârdır. Öte yandan, gıda harcamalarının gelişmekte olan ülkelerde toplam hane halkı harcamalarının yaklaşık %40’ını oluşturduğu iktisatçılarca hesaplanmaktadır. Dolayısıyla, 5,5 trilyon gayri safi yurt içi hasılayı bulan Müslüman ülkelerin gıda ekonomisinin 2 trilyon ABD Doları civarında bir büyüklüğe denk gelmesi de helal gıdanın önemini destekleyen bir diğer unsurdur. Ayrıca, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi olmayan bazı ülkelerde (Hindistan, Çin, AB, ABD, Avustralya gibi) yaşayan Müslüman nüfusun da bu tabloya dahil edilmesi gerekir. “Helal gıda” güvencesi sağlamak üzere başlayan helal gıda belgelendirme faaliyetleri günümüzde yaklaşık 6 milyar $ büyüklüğüne ulaşmıştır. Helal gıdanın karşılık geldiği dini gereklere uygunluk ile kalite ve hijyen düzeyi gerek tüketiciler gerekse bazı ülkelerdeki düzenleyici kurumlar açısından helal gıdaya talep yaratmıştır. Helal gıdanın belgelendirmesi de din, kalite ve hijyen kriterlerinin karşılandığının ispatı açısından ülkeler ve tüketiciler açısından olmazsa olmaz bir koşul halini almıştır. Bununla birlikte, helal gıda ürünlerinin üretim ve ticaretindeki yüksek potansiyele ve endüstrinin gelişme ivmesindeki başarıya rağmen, helal gıda için belirlenmiş ortak standartların olmaması ve helal gıda belgelendirmesi alanındaki farklı uygulamalar uluslararası ticaretin gelişimi önünde olduğu kadar, helal gıda üretimi ve dış ticareti yapan firmalar açısından da önemli bir engel teşkil etmektedir. Bu durum, İslam ülkeleri arasındaki ticaretin gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Uluslararası ticaret açısından bakıldığında, Linder Hipotezi (1961) uyarınca benzer talep yapılarına ve sosyo-ekonomik özelliklere sahip ülkelerin birbirileriyle olan ticaretinin artış göstermesi beklenir. Dolayısıyla, ortak bir helal standardının kabulüne bağlı olarak helal gıda ticaretinin yoğunlaştığı ve bu ticarette etkin olan İslam ülkeleri arasında ticaretin artacağı ve böylece helal gıda ticaretinin hız kazanarak pazarın büyüyeceği varsayılabilir. Pazardaki potansiyel dikkate alınarak Müslüman ülkeler arasında ortak bir helal gıda standardı hazırlanmasına yönelik çalışmalar 2007 yılında ülkemizin öncülüğünde İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında başlamıştır. Daha sonra İİT altında kurulan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC), İİT üyesi 57 ülke arasında helal gıdada uyumlaştırılmış standartları oluşturmak, bu anlamda teknik engelleri kaldırmak, uygunluk belgelerinin karşılıklı tanınmasını sağlamak, metroloji ve standardizasyon faaliyetlerini yeknesak kılmak amacını taşımaktadır. İİT ülkeleri arasında SMIIC aracılığıyla amaçlanan standardizasyon çalışmalarının yeni bir deneyim olması, farklı inanç ve geleneklerin yorumlanması, geniş bir ürün yelpazesine ilişkin tek bir 69 NİSAN 2013 standart gereksinimi ve özel bir sembol ve logo geliştirilmesi hususlarında karşılaşılan güçlükler birtakım sıkıntılara yol açmakla birlikte, konu SMIIC tarafından hassasiyetle değerlendirilmektedir. SMIIC 1. Genel Kurulu Türkiye, Ürdün, Somali, Sudan, Tunus, Fas, Cezayir, Libya, Kamerun, Gine ve ilgili diğer İİT kuruluşlarının yanı sıra İran’ın (gözlemci) katılımı ile 2–3 Ağustos 2010 tarihlerinde yapılmış ve SMIIC resmen faaliyete geçmiştir. 5–8 Ekim 2010 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen 26. İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari Daimi İşbirliği Komitesi (İSEDAK) Toplantısında ise SMIIC’in hukuki ve diplomatik statüsünü belirleyen Merkez Anlaşması imzalanmıştır. Helal Gıda Standartlarını görüşerek onaylaması beklenen SMIIC Teknik Komitesi ise 16–17 Mayıs 2011 tarihlerinde Yaunde/Kamerun’da toplanmış, toplantıya İİT üyesi 33 ülke katılmıştır. Toplantıda; • “İİT/SMIIC1:2011-Helal Gıdaya İlişkin Genel Kurallar”, • “İİT/SMIIC2:2011- Helal Sertifikası Veren Kuruluşlar Hakkında Yönerge”, • “İİT/SMIIC3:2011-Helal Belgelendirme Kuruluşlarını Akredite Eden Helal Akreditasyon Kuruluşu Hakkında Yönerge” rehber belgeleri görüşülerek SMIIC Standardı olarak kabul edilmiştir. Hâlihazırda, SMIIC’in statüsünü onaylayarak SMIIC’e 70 üye olan ülke sayısı 20’yi bulmuştur (Türkiye, Afganistan, Mısır, Lübnan, Mali, Ürdün, Senegal, Somali, Sudan, Tunus, Fas, Cezayir, Gabon, Gambiya, Libya, Kamerun, Gine, Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran). Ayrıca, Suudi Arabistan’ın SMIIC’e üye olmak ve statüsünü onaylamak amacıyla aldığı karar Suudi Parlamentosunun onayını beklemektedir. Birleşik Arap Emirlikleri ve İran ile birlikte Suudi Arabistan’ın SMIIC’e üyeliklerinin gerçekleşmesi, anılan ülkelerin İİT bünyesindeki siyasi ve ekonomik gücü dikkate alındığında büyük önem arz etmektedir. Söz konusu gelişmeler ortak helal standartlarının belirlenmesi ve belgelendirilmesinde SMIIC’in uluslararası alandaki rolünü de ortaya koymaktadır. Öte yandan, 57 İİT üyesinden halihazırda yalnızca 20’sinin SMIIC üyesi olduğu dikkate alındığında, tüm üye ülkeleri kapsayan, ticarette teknik engelleri ortadan kaldıracak ortak bir standardın oluşturulmasına yönelik çalışmaların devamının gerekliliği de aşikârdır. Bu noktada, belgelendirme gelirlerinde önemli payı bulunan Malezya ve Endonezya’nın sisteme dahil edilmeleri büyük önem arz etmektedir. Helal gıda ve helal gıda belgelendirme sektöründeki payları itibarıyla söz konusu ülkelerin helal gıda standartlarına ilişkin değişik mevzuat uygulamaları bu hedefte engel teşkil etmektedir. SMIIC’in temel hedefleri arasında helal belgelendirme standartlarının uyumlaştırılması, temel anlayış ve uygulama farklılıklarının giderilmesi veya en aza indirilmesi, helal belgelendirmeye yönelik dünya ölçeğinde ortak kabulün sağlanması ve bütün dünyadaki Müslüman ülkeler ile Müslüman toplumlarca/azınlıklarca kabul gören bir akreditasyon çatısının oluşturulması ve geliştirilmesi yer almaktadır. Yukarıda belirtilen kılavuz belgeler SMIIC üyesi ülkelerce kabul edilmiş olmakla birlikte, üye ülkeler arasında akreditasyon konusunda herhangi bir gelişme henüz kaydedilememiştir. Bu nedenle, halihazırda akredite edilmiş belgelendirme kuruluşu da bulunmamaktadır. Uygulamaya işlerlik kazandırılmasını teminen, karşılıklı tanımaya esas teşkil edecek akreditasyon işlemlerinin etkin hale getirilmesi, bu kapsamda kurulan Akreditasyon Komitesinin ve ulusal akreditasyon kurumlarının çalışmalarının başlatılması büyük önem arz etmektedir. Ülkemizin bu konudaki girişimleri de devam etmektedir. Diğer taraftan, OIC/SMIIC Standartları, Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından da ulusal standartlar olarak kabul edilmiş olup, bu çerçevede TSE, talep eden ülke veya firmalar için Helal Gıda Sertifikası düzenlemeye başlamıştır. Helal ürünlerin ve özellikle helal gıdanın ülkemiz açısından önemi değerlendirildiğinde ise tarım ve gıda ürünlerinin gerek ülkemiz ekonomisi, gerekse ihracatındaki payı ve önemine değinmek gerekir. Türkiye 2012 yılında 16 milyar ABD Doları değerinde tarım ve gıda ihracatında bulunmuş olup, sektörün ihracatının yıllar içerisinde daha da gelişmesi beklenmektedir. Ülkemizin Avrupa Birliği ve dünya standartlarına göre üretim yapan gıda sanayiine sahip olması bu alandaki en temel avantajımızı teşkil etmektedir. Türkiye dünyadaki en büyük 10 gıda ihracatçısı ülke arasında yer almakta olup, Yakın Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin ise en büyük ihracatçısı konumundadır. Yine ülkemiz tarımsal üretimde kaydedilen olumlu gelişmeler çerçevesinde dünyanın 7., Avrupa’nın ise en büyük tarımsal ürün üreticisi konumuna gelmiştir. Bu kapsamda değerlendirildiğinde Türkiye’nin helal ihraç pazarındaki payını artırması gıda ihracatındaki olumlu ivmeyi destekleyen ve daha da gelişmesine imkân sağlayan bir faktör olacaktır. ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Ancak helal gıda ticaretinin dünyada önem kazanması ve bazı ülkelerin düzenleyici kuruluşlarının yanı sıra tüketici ve ithalatçıların taleplerinin de bu yönde gelişmesiyle birlikte ülkemiz de başarılı bir gıda ihracatçısı olarak yüksek potansiyel barındıran küresel helal gıda pazarında yerini alma yönünde gerekli adımları atmaya başlamıştır. Türkiye, İİT ülkeleri ve diğer uluslararası coğrafyada ihracat hacminin genişlemesi için çaba sarf etmektedir. Helal pazarının yoğunlaştığı Asya, Afrika ve Avrupa pazarları ülkemizin yoğun olarak ihracat yaptığı bölgeler olup, anılan bölgelere yönelik ihracatımızın talep edilen standart veya belgelendirme gereksinimlerinden olumsuz etkilenmemesi büyük önem taşımaktadır. Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılında 500 milyar ABD Doları ihracat hedefi belirleyen ülkemizin hedef bölge ve ülkelerde teknik engellerle karşılaşmadan ihracatını sorunsuz yapabilmesi, Bakanlığımızın temel öncelikleri arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, helal gıdada sürdürülebilir bir ihracat eğiliminin yakalanabilmesi için helal gıda belgelendirmesinde SMIIC ortak helal gıda standartlarının esas alınması, SMIIC standartlarını henüz üstlenmemiş ülkeler bakımından ise helal belgelerinin karşılıklı tanınması büyük önem taşımaktadır. Böylece bir yandan dini ve hijyenik kaygılar cevaplandırılırken, diğer yandan da ticaretin önündeki teknik engellerin aşılması sağlanmış olacaktır. Bu kapsamda, Türkiye, helal gıda pazarındaki yerinin sağlamlaşması ve helal gıda ticaretinin (dolayısıyla uluslararası ticaretin) artması adına, ortak helal gıda standartlarının geliştirilmesinde olduğu gibi, bu standartların hayata geçirilmesi konusunda da ülkeler arasında iş birliğini geliştirmeye ve çalışmalara öncülük etmeye devam edecektir. Bilindiği üzere, Türkiye’de üretilen gıdaların helal olduğu konusunda bir şüphe bulunmamakta olup, dolayısıyla helal gıda belgelendirmesi de ülkemizde iç pazar için bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmamıştır. Nitekim, helal gıda standardı ve belgelendirmesi faaliyetleri de temel olarak Müslümanların yanı sıra farklı dinlere mensup insanların da yoğun olarak yaşadığı ülkelerde, İslami kurallara uygun üretilen ürünlerin diğerlerinden ayrılması 71 NİSAN 2013 SÖYLEŞİ Bortar Hazır Yemek ve Gıda San. Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan KÜÇÜKKURT “Tse ile Hep Bir Adım Önde Olduk” TOPLU YEMEK SEKTÖRÜNDE MARKA OLABİLMEK… Son yıllarda hızlı kentleşme, okulların ve çalışan insan sayısının artması gibi unsurlar toplu yemek hizmetine talebi arttırdı. Bu durumda toplu yemek üretimi, ekonomik alanda önemli sektörler arasındaki yerini aldı. İnsan sağlığı, hatta hayatıyla ilgili önemli bir hizmeti yerine getiren toplu yemek üreticilerinin taşımaları gereken önemli nitelikler olduğu kaçınılmaz. Önceleri kolay kazanç kapısı olarak görülen ve isteyen herkesin yapabildiği, teknik elemanlardan yoksun, ucuz ve bol değişkenli işçi çalıştıran, hatta merdiven altı tabir ettiğimiz ruhsatsız küçük işletmeler çoğunluktaydı. Ancak denetimlerin yasal süreç kapsamına alınması, gıda güvenliğine yönelik hazırlanan ve sürekli yenilenen standartlar sektör temsilcilerini, hizmet anlayışlarında değişime zorladı. Bu gelişim sürecini dikkate alarak, kuruluşlarını geliştirebilen ve yaptıkları işi öngörüleriyle büyütebilen iş sahipleri, bu sektörde önemli markalar haline gelebildi. Derler ya; sevgi ile yapılan yemek başka olur diye… Kuruldukları ilk günden bugüne yaptıkları işi sevgileriyle beslemişler. Sevgilerini katarak işlerini büyütmüşler. Bugün yirminci kuruluş yılını kutlayan Bortar Hazır Yemek ve Gıda Sanayi , yirmi bin kişiye yemek sunan, Ege Bölgesi’nin en büyük toplu yemek hizmeti veren kuruluşu. Dergimizin bu ayki konuklarından biri, sektörün marka kuruluşlarından Bortar Hazır Yemek ve Gıda San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt. İleri teknolojik yatırım ile daha büyük bir alanda hizmet verebilmek için temelini yeni attığı fabrikanın heyecanını süren Küçükkurt, 150 m²’lik küçük bir işletmeden 2 bin m²’lik kapalı alanı olan yemek fabrikasına geçiş sürecini ve sektörde marka olabilmek için gerçekleştirdikleri atılımlarını bizlerle paylaştı. 72 Hasan KÜÇÜKKURT Kimdir? k ve Gıda San. Tic. A.Ş. -Hasan Küçükkurt; BORTAR Hazır Yeme Yönetim Kurulu Başkanlığı, . Paz. San. Tic. A.Ş.; Tu-BORTAR Turizm Gıda ve Tabildot Hizm rizm İşletmeciliği, Paz. San. Tic. Ltd. Şti.; -ŞAHDEN Gıda Tar. Hay. Tur. Nak. İth. İhr. hayvancılığı işletmesi. süt zlık damı 1000 başlık büyükbaş besi ve sıkma tesisi Zeytin -ASSER Kontünü Zeytinyağı Fabrikası; -İZAİR (İzmir Hava Yolları) Şirket Ortaklığı, a ailesiyle İzmir’e yer1962 Ereğli doğumlu olup, 1981 yılınd dığı çalışma hayatına; leşti. İzmir sebze - meyve halinde başla i ile devam etti. katiplik, pazarcılık ve manav işletmeciliğ kurduğu Bornova Tarım 1992 yılında dört kardeşiyle birlikte et alanını değiştirerek (BORTAR) adlı şirket, 1994 yılında faaliy Yemek Fabrikasına dö-ŞARPA Şarküteri Şirket Ortaklığı, Yeşilova’da 600 kişi kapasiteli Bortar gün n geçe Derneği ) Yönetim Kurulu her ının -İZSİAD (İzmir Sanayici ve İş Adamları nüştü. Şirketin hizmet verdiği firma sayıs leriÜyeliği, yen yapısıyla tesis artması üzerine, kendisini sürekli yenile ği, rmış yaptı O (Ege Bölgesi Sanayi Odası) Meclis Üyeli nt’te -EBS Işıkke da n ni, Ayakkabıcılar Sitesi’ne ve orada Derneği)Yöneeler İşletm ki - KOBİDER (Küçük ve Orta Büyüklükte an kendi tesislerine oldukları 2000 metrekare kapalı alanı bulun tim Kurulu Üyeliği, kapasiteli olup 250 pertaşıdı. Bortar Yemek Fabrikası 25.000 ği) Yönetim Kurulu Üyeliği -EYSAD (Ege Yemek Sanayicileri Derne ir. soneliyle 20.000 kişiye hizmet vermekted -İZTO (İzmir Ticaret Odası) üyeliği ar Yemek Fabrikası” “Bort Kurulu Üyeliği, atılan lleri teme da başın yılı 2013 -Ege Bölgesi Konyalılar Derneği Yönetim bir sini hizmet kalite 2 Üyeliği, Projesi 7000 m kapalı alana sahip olup, -LÖSYAD (Lösemilileri Yaşatma Derneği) demeye büyü rasyonu ) İzmir Deyerek Fede kleri yenile ini kademe daha arttırarak, kend - YESİDEF (Yemek Sanayicileri Derne legesi, vam etmektedir. an Yardımcılığı nova Spor Kulübü Yönetim Kurulu Başk -Bor bak çocu 3 , Küçükkurt Nazmiye Hanım ile evli olan Hasan görevlerini de sürdürmektedir. basıdır. STANDARD: Sizin için riskin tanımı nedir? H. KÜÇÜKKURT: Risk, tehlikedir. STANDARD: Yaşamınız boyunca bugünlere gelene kadar ne gibi riskleri göze aldınız? H. KÜÇÜKKURT: Bugünkü konumumuza gelene kadar çok yollar kat ettik. Konya’dan İzmir’e gelmemizle başladı serüvenimiz. İzmir’e gelmemiz hayatın bir dayatmasıydı. Askeri darbeden nasibimizi almıştık ve o gergin ortamdan kaçıştı bizimki. Buraya geldiğimde İzmir Hali’nde hamal olarak işe başladım. Hamallık yaparken, halde katip işlerine yönlendirildim. Ufak tefek ticarete başladık. Semt pazarlarından manavcılığa geçiş yaptık. Sonra risk almaya başladık ve bugün en riskli iş sektöründen ekmek yiyoruz. Yemek işine gireli yirmi yıl oldu. İlk ekmek teknesi olarak bakılabilir. Küçük bir işletmeydik, ama hayallerimiz hep büyük oldu. Daha sonra Yeşilova’da 150 metrekarelik bir alanda üretim yapan bir yemek fabrikasını borç harç devir aldık. Sonrasında Işıkkent’te üretim koşulları daha iyi olan bir yere geçtik. 2004 yılında da bugün üretim yaptığımız, Türkiye’de ilk kez yemek fabrikası olarak tescil edilen, şu anda bulunduğumuz tesisi kurduk. O zaman burayı yaparken İzmir’deki meslektaşlarımız dahil birçok kişi; “Siz deli misiniz? Yemek sektörüne bu kadar para yatırılır mı?” diyorlardı. Burası şu anda 4-5 milyon Dolarlık bir yatırım. Bu işi yapacaksak hakkıyla yapmamız gerekiyordu. Biz bu inanç ile burayı yaptık. Üzerinden on yıl geçti ve şu anda burası yemek hizmeti bakışımıza cevap vermiyor. Şimdi yan tarafımızdaki alanı alarak yeni inşaata başladık. Bulunduğumuz yerin üç katı büyüklüğünde yapılacak yeni yerimiz, Türkiye’nin en büyük ve en modern yemek fabrikası olacak. 2013 yılının sonunda bitecek. On yıl önce “Bu para, buraya gömülür mü?” diyen meslektaşlarımıza yeni yerimizi göstermek isterim. Evet, bu bir risk. Aynı zamanda bizi ileriye taşıyacak bir atılım. Şu an altı milyon Dolarlık bir yatırım yapıyoruz. Halbuki ne gerek var bu yatırıma? Hizmetteki fabrikamız halihazırda Ege Bölgesi’ndeki en büyük fabrikalardan biri. Biz teknolojiyi ve gıda güvenliğini daha ileri, daha üst boyuta taşımak amacıyla yeni bir fabrika kuruyoruz. Yeni yere altı milyon Dolar yerine buraya bir milyon Dolar harcayıp iyileştirseniz beş milyon Dolar bize kalır. Ama yatırım demek, yeni istihdam demek. İnşaatın temelinde çimentocu, kamyoncu, kepçeci, insan gücü çalışır, arkasından bina içinde havalandırması, elektriği, suyu, mobilyası derken birçok ilgili iş gücüne kaynak sağlarsınız. Biz kendi işimizi fabrikamızı geliştirmenin yanı sıra ülke ekonomisine da katkı sağlıyoruz. Bu katkılarla beraber katma değer üretme derdindeyiz. 350 çalışanımız var. Bu sayı yeni fabrikamız ile daha da çoğalacak. Yemek sattığımız kişi sayısı artınca çalışan sayımızı da artırmak zorundayız. STANDARD: Yaptığınız iş başlı başına bir risk taşıyor. Her gün birçok kişiye yemek sunarken, gece yattığınızda yastığa başınızı huzurla koyabilmek çok önemli değil mi? H. KÜÇÜKKURT: Yemeğin kendisi büyük risk tabi ki. Kaç öğün yemek veriliyor! Biz üretim aşamasında hijyen ve gıda güvenliği kuralları çerçevesinde üretim yapıyoruz. Kendimizden kuşkumuz yok. Ama tedarikçilerimiz var. Onları da sorgulamak gerekir. Bunları dışarıdan alsanız da müşteriniz yemeği bütün olarak görüyor. Ekmek, yoğurt gibi dışarıdan alınan ürün de 73 NİSAN 2013 yansıtıyor. Biz talepleri toplayıp, en kısa sürede çözüm üretmek ve beğeniye sunmak zorundayız. Çünkü yaptığımız işi sevgiyle, aşkla yapıyoruz. STANDARD: Çalışanlarına yemek veren kurum ve kuruluş yöneticileri, çalışanlarının yemeğe ilişkin beklentilerini ne kadar önemsiyor? Bortar’a mal ediliyor. Gece yattığımızda bu konuda “Allah korusun” diyerek yatıyoruz. Biz işimizi iyi yapıyoruz. İyi yaparsan Allah korur. STANDARD: Yemek konusunda herkesin çok farklı beğenileri var. Ortak noktada nasıl buluşturabiliyorsunuz? Müşteri memnuniyetini sağlamak için neler yapılıyor? H. KÜÇÜKKURT: Bortar yirminci yılında, yirmi bin kişiye yemek satıyor. Bu yirmi bin kişinin içinde farklı sektörlerde çalışanlarımız var. Kaliteciler var, görsel medya çalışanları var, ağır işçiden büro çalışanına kadar müşterimiz var. Öyle bir şey yapacaksınız ki; büro elemanı ile fabrika çalışanına aynı kaloride yemek vermek olanaksız. Dengelemek gerekiyor. Evde dört kişilik bir aileniz var. Sürekli düşünmez misiniz, acaba yarın ne pişirsem diye?… Çalışan ya da ev hanımı olmanız fark etmez, her bayanın derdidir bu. Yemeği yaptınız, dört kişilik bir ailede herkes aynı şeyi yemek istemeyebilir. Düşünün, dört kişilik çekirdek bir ailede bile bu görülebiliyor. Biz yirmi bin kişiye yemek çıkarıyoruz. Biz, yirmi bin kişilik dev bir aileyiz. Yirmi bin kişiyi doyuruyoruz. Bazen yemek beğenmeyeler oluyor. Çok doğal bir süreç bu. % 100’ünü mutlu etmek mümkün değil. % 10 mutsuz olabilir. Ama bu oran % 25-30’ları aşarsa, bir yerde bir hata var demek gerek. Bizde olmadı. Müşteri memnuniyeti bizim yaptığımız işin temel dayanağı. Bu işle ilgilenen dört çalışanımız var. Konuya son derece hakim kişiler, sabah saat 9’da buradan çıkıyorlar, akşam 5’e kadar dolaşıyorlar. Gün boyu müşterilerimizi kapı kapı gezip bir sorun var mı diye dolaşıyorlar. Beğeni ile ilgili nabzı da bu şekilde tutuyoruz. Ziyaret etmezseniz müşteri problemini biriktiriyor ve başka türlü 74 H. KÜÇÜKKURT: Bu konuda Türkiye önemli yol kaydetti. Bundan üç-beş sene öncesine kadar inanılmaz dinazor kafalı yöneticiler vardı. Adam teklif istiyor bizden. Biz 5 TL teklif ediyorsak, 3 TL’ye yemek satan yerleri öne sürüyorlar. Bizim verdiğimiz teklifin yarısına yemek veren yerler var. Bugün de durum aynı. Diyoruz ki; arkadaş bu yemek yenmez, bu yemek değil başka bir şey. Adamın söylediği cümle: “Zaten ben öğlenleri iş yerinde yemek yemiyorum. Misafirlerim de gelirse karşıdaki restoranda ağırlıyorum. İşçi bu, ister yesin, ister yemesin. Beni ilgilendirmez” diyorlardı. Şu anda diyen yok mu? Var. Ama çok azaldı. Artık yeni nesil yöneticiler, patronlar çalışanına önem veriyor. Dünyanın her yerinde de bu zihniyete sahip kişilerle karşılaşmak mümkün. Bu arz-talep meselesi. Oralarda belki minimuma inmiştir. Biz de o yolda ilerliyoruz. Dünyanın her yerinde, kötü ve gıda güvenliği kurallarına uygun olarak hazırlanmayan yemekler var. Bence kötü yemek vermek, milli gelire ihanet etmektir. İnsanına iyi yemek vermiyorsun. Ucuz paraya, kötü yemek aldın. Yemeği çalışanın yemedi. Götürdün çöpe döktün. Çöpe dökülen yemek değil, senin paran. 3 TL’ni çöpe atıyorsun. 5 TL ver, düzgün yemek al, çalışanın mutlu olsun, verimli olsun. Bizim işimiz yemek. Biz bu konuda birçok araştırma yaptık. Anketler yaptırdık. Öğlen yemeğinden mutlu olan çalışanın performansı en az % 20 artıyor. Neden peki?… Çalışanlarımızın ülkemizde aldığı ücretler belli. Zor koşullarda hayatlarını idame ettiriyorlar. Yiyeceği öğün sadece öğlen yemeği, evinde yiyebileceği doğru dürüst bir öğün yemeği yok. Varsa da karın doyurmak niyetiyle yapılmış yiyecekler. Eğer patronu ona düzgün, evinde yemediği bir yemeği sunar ise oradan aldığı mutlulukla işinde performansını % 20 artırır. Öbür türlü çalışan küfrediyor, “Bana layık gördüğün yemek bu mu patron” diyor. Çalışanı mutlu edersek, o bize bir şekilde yansır. Adam zaten mutsuz, yaşam koşulları belli. Mutsuzluğa mutsuzluk ilave etmeyelim. Adam aç karnına, midesi guruldayarak çalışmasın. Mutlu olsun. Ucuz paraya yemek aldın, kötü yemek verdin. Adam mutsuz. İş veriminin düşmesi senin hatan olur. İyi yemeği biraz daha pahalıya aldın, çalışanın mutlu, dolayısıyla performansı yüksek olacak. Bu durumda iş verimin yükselecek ve kâra geçeceksin. Yemeğe verdiğin paradan çok çok daha fazlasını alacaksın. İş veren bunu düşünebilse herkes mutlu olacak. STANDARD: TSE ile yollarınız ne zaman birleşti? H. KÜÇÜKKURT: Türk Standardları Enstitüsü ile tanışmamız uzun zaman öncesine dayanır. İlk kalite belgemizi 2002 yılında almıştık. Yirminci yılımızı kutladığımız gecemizi TSE Başkanı Sayın Hulusi Şentürk de onurlandırmıştı. O gece kendisine de söyledim: TSE bize çok zorluk çıkarıyor. Ama bu çok iyi bir şey. Biz de böyle istiyoruz. Herhangi belgelendirme kuruluşlarından birinin hesabına yatırırız parayı, bütün belgeleri en kısa zamanda fakslatırız. Ama biz böyle bir şey istemiyoruz. Ben yemek ihale firması değilim, bana belge zorunluluğu yok. Biz belgeyi duvarımıza süs gibi asmak ya da ihale dosyasındaki eksikliği kapatmak için almıyoruz. Belgelerimizi, bizi bir adım öne taşısın, bize bir şey öğretsin diye alıyoruz. Dolayısıyla TSE bize öğretiyor. Onun için bizi zorluyorlar, ama bizi zorlamalarını seviyoruz. TSE’nin tetkikleri denetim gibi değil, eğitim gibi geçiyor. TSE tetkikçileri her denetimlerinde bize yenilikler öğreterek, bize önemli değerler katarak gidiyorlar. Dolayısıyla ben TSE’nin o anlamda yanındayım. TSE’yi seçmemizin birinci sebebi budur. İkinci sebebi de Türkiye Cumhuriyeti’nin, kendi ülkemizin bir kurumu olmasıdır. Paramız, ülkemizde kalsın. Neden milyarlarca para yurt dışına gitsin? Bazı kurumlar yurt dışındaki firmalardan belge almak durumunda kalıyorlar. Yurt dışında iş yaptığı firma; belgelerin x yabancı firmasından olursa, ben de senden mal alırım diyor. Burada dayatma var. Dayatma olmamasına rağmen yemek sektöründe bile yabancı firmalardan belgeler alınıyor. Yemek sektöründeki firma yurt dışına mal göndermiyor ki. Bizim sektörde bile TSE’den belgesiz birçok firma var. Bence bu çok ayıp. Paramız ülkemizde kalmalı. TSE, bu ülkenin kurumu. Hem daha iyi denetlesin hem de size bir şey öğretsin. Ama amacın bir şey öğrenmek değilse, amacın sadece duvara belge asmaksa başka tabi! STANDARD: TSE’den birçok belgeniz var. En son aldığınız belge ve TSE ile imzalanan protokol yemek sektörünü gelişmeye zorlayacak düzeyde. H. KÜÇÜKKURT: TSE’den, ilk 2002 yılında TS EN ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi belgemizi aldık. Bu belge o zamanlar için bize sistem nasıl kurulur, nasıl uygulanır, çok destek olmuştu. Belgelendirme hizmetleri yenilendikçe biz de bu yenilikleri yakından takip ederek belge sayımızı, dolayısıyla kalite çıtamızı yükselttik. Yönetimi ve çalışanlarıyla, kurum içinde kalite kültürü yaratmış ender şirketlerden biri olduğumuzu düşünüyorum. Her biri kendi alanlarında uzman yöneticiler, gıda mühendisleri, aşçılar ve çalışanlar, firmamızın geliştirdiği kalite ve lezzet zincirine dâhil olmuş, deneyim ve birikimleriyle halkaları güçlendirmişlerdir. Evrensel standartlarda üretime, kaliteye ve sağlığa verdiğimiz değerle, güvenilir bir marka olmayı ilke edinmiş, yönetim ve kalite politikalarımızı bu doğrultuda düzenledik. 2005 yılında gıda güvenliğinin sağlanması için entegre gıda güvenliği ve kalite yönetim sistemleri olan ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü (FAO) tarafından onaylanmış TS EN ISO 22000 (GGYS) Gıda Güvenliği Yöne tim Sistemi Belgemizi, 2012 yılında da TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi Belgemizi aldık. En son aldığımız belge ise yemek sektörünün en önemli belgelerinden FSSC- 22000 Gıda Güvenliği Sistem Belgesi. Yemek hizmeti sektöründe bu belgeyi alan ilk firma olmak bize gurur veriyor. Bu belgelerimizin yanı sıra TSE ile önemli bir protokole de imza attık. İlk belgelendirmemizden bu yana bize destek olan ve yeni belgelendirme sistemleri oluştukça bizi bu belgeleri almaya yönlendiren TSE’den Gıda Mühendisi Tijen Küçükgökçe, tedarikçilerin denetlenmesi ile ilgili TSE’nin katkı sağlayabileceğini söyleyerek önemli bir proje ile karşımıza geldi. Bu Türkiye’de ilk kez oluyor. Bir yemek hizmeti veren kuruluş tedarikçilerini TSE’ye denetletecek. Tijen Hanım bu belgelendirmeler için bizi hep bir adım öne taşıyacağını anlattı. Biz de düşündük, gerçekten büyük yararı olacağına karar verdik. Evet, elimizden geldiği kadar, yetişebildiğimiz kadar tedarikçilerimizi denetliyorduk. Ama Tijen Hanımın teklifi bize çok cazip geldi. Tedarikçilerimizi TSE denetleyecekti, hem TSE kazanacak, hem de biz zamandan kazanacaktık. TSE Ege Bölge Koordinatörü Topel Gül, İzmir Sistem Belgelendirme Müdürü Ahmet Namlı ve Tijen Hanım oturup tekrar şekillendirdik ve protokolümüzü hazırladık. Yemeklerimizi üretirken, ham maddenin kabulünden yemeğin tüketileceği ana kadar gıda güvenliğine yönelik tehlikeleri tanımlamak, değerlendirmek ve kontrolünü sağlamak; tedarikçilerimiz ile sıkı ve sürekli iş birliği kurarak gelişmelerini sağlamak, sonuçları izlemek, üretim zinciri halkalarının tümünün sağlamlığından emin olmak önceliklerimizdi. TSE ile imzaladığımız protokol, önem verdiğimiz bu konularda bizi rahatlatacak. STANDARD: Birlikte çalıştığınız firmalardan konu ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız? H. KÜÇÜKKURT: Bortar’ın yirminci kuruluş yıldönümünü kutladığımız ve tüm dostlarımızın katıldığı bizim için çok özel bir gecede imzaladık protokolümüzü. Pro75 NİSAN 2013 tokolün imzalandığı anda geri dönüşler başladı. ‘Adamdaki güvene bakar mısınız, tedarikçi firmalarını TSE’ye denetletiyor’ diyordu salondaki herkes. Bize çok önemli bir katkı sağladığını düşünüyorum. TSE Başkanımızın konuşması da çok etkili oldu. Bu ülkenin bağımsız bir kurumun başındaki adam, ortaya bir şey söylüyor. TSE gibi önemli bir kurumun Başkanı diyor ki; “Ben, Bortar Yemek Fabrikanın tedarikçilerini denetleyeceğim.” Bunun öneminin biz farkındayız. Şimdi herkes farkına varacak. Biz TSE’nin bu gücünü arkamıza alarak meydana çıkıyoruz. Kendimize bu kadar güveniyoruz. Bizimle aynı kalitede olmayan çözüm ortaklarımızla çalışamayız diyoruz. Şimdi ne olacak? Çözüm ortaklarımız da kendilerine bir çekidüzen verecekler. Ve sonuç; yemek sektöründeki tüm paydaşlarımız bir adım öne ilerleyecek. Bu sektörümüz için çok önemli. Bu gelişim sürecinde ilk adımı atmak, öncü olmak bize gurur veriyor. Bizim kutlama gecemize katılan Türkiye Yemek Sanayicileri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı Hüseyin Bozdağ ve yine yemek sektörünün öncü kuruluşlarından Sardunya Yemek’in sahibi Sedat Zincirkıran da TSE Başkanımızı bizzat ziyaret edip, bu tedarikçi zincirini denetlemeyle ilgili konuşmak istiyorlar. Düşünsenize, bu denetleme işi geniş alanlara yayılırsa, yemek sektörünün kalite alanındaki gelişimi inanılmaz bir şekilde yükselecektir. STANDARD: Birçok alanda riskleri sırtlayarak kendi sektörünüzde zirveye tırmandığınızı gözlemlediğim için size ilk sorum risk nedir olmuştu. Müşterilerinizin sigortalanması konusunda attığınız adım da bu yönde bir girişim… H. KÜÇÜKKURT: Yemek önemli bir konu. Bu konuda riskleri göze almazsanız, iddialı olmazsanız sektörde var olma savaşından yenik düşersiniz. Müşterilerimizin sigortalanması da bizim sektör için iddialı ve yeni bir girişimdi. Yemeklerimizden dolayı sağlık problemi yaşayan bütün müşterilerimizin bakım giderleri ve tazminatlarının karşılanması sigorta kapsamında tamamen bize ait. Şimdiye kadar böyle bir sorunla karşılaşmadık. Bunun için fazlasıyla özenliyiz. STANDARD: Yemek sektöründeki firmalar ne kadar denetlenebiliyor? Derneklerin bu konudaki yaptırım gücü ne kadar? H. KÜÇÜKKURT: Türkiye Yemek Sanayicileri Federasyonumuz (YESİDEF) çok yoğun ve etkili kampanyalarıyla çalışmalarına devam ediyor. Ege Yemek Sanayicileri Derneği (EYSAD) ise yeni başkanı Rafet Gülbil ile çalışmalarını hızlandırdı. Derneğin bir iki yıldır faaliyetleri oldukça yavaşlamıştı. Ancak şimdi yeni başkanımız ile çalışmaların ivme kazanacağı inancındayım. Derneklerin denetim konusunda yasal bir yetkisi yok, ancak devletimizin yasal denetim yapabilen her türlü resmi kurumu ile ortaklaşa çalışılıyor. Sektör temsilcilerine, gıda güvenliği ve teknolojileri konusunda sürekli güncel bilgilendirmeler yaparak 76 dikkatleri insan can ve mal güvenliğine çekiliyor. Bu da önemli bir süreç. STANDARD: Aile kuruluşu olan Bortar sadece bir yemek firması değil aslında… Başka hangi iş kollarında faaliyetleriniz var? Bunları da öğrenebilir miyiz? H. KÜÇÜKKURT: Bortar kuruluşu kapsamında; Bortar Toplu Yemek, Bortar Catering ve Organizasyon, BortarŞahden Besi ve Süt Çiftliği ile Bortar-Divaz Turizm hizmetlerimiz var. Turizmin başında ise kız kardeşim var. Manisa Saruhan’da zeytinyağı işletmemiz var. Onun için de belge almaya hazırlanıyoruz. Torbalı’daki Besi ve Süt Çiftliği 2007 yılında hizmete girdi. 200 dönüm alan üzerine yayılmış tesisimizde yarı açık sistemle beslenme yapılmakta ve 180 dönümlük açık alanda yem üretimi yapılmaktadır. Bortar olarak yeniliklerin takipçisiyiz. Güzel ülkemizin yararı için, her şeyi yaparız. STANDARD: Sizin yemekle aranız nasıl? Seçici yönünüz var mı? H. KÜÇÜKKURT: Yemek seçmem, ne bulursam yerim. Biz geniş bir aileyiz. 6 kardeşiz, hepimizin çoluk-çocuğu derken bir hayli kalabalık oluyoruz. Bizim çocuklar buranın yemekleriyle büyüdüler. Hanımlar bu konuda rahattı. Evde yemek pişirmektense, burada kaynayan kazandan götürmek daha ekonomik geliyor bize. Hepimiz akşamları hazırlanan sefertaslarıyla yemek taşıdık evlerimize. Biz yiyemediğimiz yemeği başkalarına da yedirmeyiz. Şimdilerde eşim yemek yapmaya başladı. Eşim ne yaparsa yerim. Dışarıda yemek yemem gerekirse; önce mekân temiz olacak. Sonra sunum ve hizmet önemli. Dünyanın en pahallı malzemesi ile dünyanın en lezzetli yemeğini yaptınız, ama görsellik yoksa iş sınıfta kalır. Sıraya koyarsak ilk; hijyen, sonra görsellik-sunum ve en son lezzet. Lezzet en sonra neden mi? Şimdi yemeği yaptık. Senin önüne koydum, çok lezzetli bir kaşık alsan bayıla bayıla yiyeceksin. Ama kaşığını bile sürmüyorsun, görselliği yok. Bu ne ya dedirtecek itici bir görüntü. Kaşığı yemeğe daldıracak cazip bir halde sunmamız gerekir. Tabi bu arada yemeğe sevginizi de koyacaksınız. Biz yıllardır bu işi sevgiyle yaptığımız için bugün Bortar bir marka. JELATİN Jelatin Özellikleri ve Kullanımı Prof. Dr. Mustafa TAYAR Uludağ Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü Jelatin, gıdalarda genellikle kıvam artırıcı olarak kullanılan bir katkı maddesidir. Jelatinin oluşturduğu saydam, renksiz, kokusuz ve ağızda kolayca eriyen jel yapı başka kıvam artırıcılar tarafından sağlanamamaktadır. Karbohidrat kaynaklı kıvam artırıcılarla karşılaştırıldığında jelatin bazı üstünlükler göstermekte ve tercih edilmektedir. Bununla birlikte, üretiminin kolay olması ve ham madde sorunu bulunmaması nedeniyle ucuz olarak temin edilebilmektedir. Diğer taraftan, üretiminde domuz derisi ve kemiğinin kullanılması, Müslüman tüketicilerin domuz jelatini kullanılan ürünlerden kaçınmasına neden olmaktadır. Hayvan vücudunda bulunan proteinlerin yaklaşık % 60’ı kollajendir ve üretilen jelatinin genel olarak bileşimi çok büyük bir değişime uğramamaktadır. Üretim sürecinde, polipeptit uzunluğu kısalmakla beraber amino asit dizeleri büyük oranda korunmaktadır. Jelatin, sahip olduğu teknolojik özellikleri nedeniyle, gıda, kozmetik, fotoğrafçılık, tıp ve eczacılık alanında çok geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Doğal bir protein olması ve teknolojik olarak önemli özelliklere sahip olması, jelatinin önümüzdeki yıllarda da üretim ve tüketiminin artarak devam edeceğinin bir göstergesi sayılmaktadır. Ancak özel tercih ve hassasiyetleri olan tüketiciler için jelatin üretiminin kontrollü şartlarda yapılması ve kaynağının titizlikle takip edilmesi çok büyük önem taşımaktadır. 77 NİSAN 2013 Jelatin ülkemiz dâhil pek çok ülkede gıda katkı maddesi olarak sınıflandırılmamaktadır. Buna rağmen jelatin, çeşitli gıda ürünlerinde reolojik ve tesktürel özelliklerin iyileştirilmesi için yaygın olarak kullanılan bir katkıdır. Gıda ürünlerinin yanı sıra ilaç, kozmetik, fotoğraf, boya, tarım ilaçları gibi çeşitli ürünlerin üretiminde de jelatin kullanılmaktadır. Ham maddesi olan kolajen; deri, kemik ve tendon gibi hayvansal dokularda oldukça yüksek miktarlarda bulunan proteindir. Ticari olarak üretilen jelatinin büyük bir kısmı domuz derisinden üretilmektedir. Bununla birlikte, pek çok hayvanın kemik ve derisi jelatin üretiminde kullanılabilmektedir. Balık ve kanatlı hayvanların işlenmesi ile açığa çıkan atıkların da jelatin üretiminde değerlendirilmesi mümkündür. Hayvansal dokularda bulunan kollajenin kontrollü şartlarda hidrolizi ile üretilen jelatin, eski çağlarda “biyolojik bir yapışkan” olarak kullanılırdı, ancak zaman ilerledikçe, endüstriyel ölçekte üretilmeye ve çok çeşitli alanlarda da kullanılmaya başlandı. 1945 yılında ilk jelatin üretim patenti bir sanayici tarafından alınmıştır. Gelişmeler hızla ilerleyerek 1936-1976 arasındaki 40 yıl içinde gıdalarda jelatinin kullanımı 6 kat artış göstermiştir. Bugün dünya üzerinde yılda 320 bin ton jelatin tüketilmektedir. Bunun da yaklaşık % 65’inin Avrupa’ya ait olduğu bildirilmektedir. Yapılan tahminlerde 2015 yılına kadar bu rakamın 360 bin ton olması beklenmektedir. Endüstriyel olarak üstün özellikleri ve çok geniş bir kullanım alanı bulunan jelatinin dünyada ve ülkemizde ihtiyacının daha da artarak devam edeceği öngörülmektedir. Jelatinin ham maddesi: Kollajen Kollajen (collagen) kelimesi Yunanca kolla “tutkal” ve gennan “yapan/oluşturan” anlamındadır. Kollajen kaynatıldığı zaman tutkal oluşturan doku bileşimi olarak tanınmış ve bu şekilde adlandırılmıştır. Omurgalı bir hayvanın dokularında bulunan tüm kollajenin yaklaşık % 40’ı derisinde yer almaktadır. Bugün ticari olarak birçok alanda kullanılan kollajen büyük ölçüde çeşitli hayvan derilerinden (dana, domuz, tavuk, balık vb.) ve hayvanların kıkırdak, bağırsak gibi vücut dokularından saflaştırılarak elde edilmektedir. Kollajen, suda çözünmeyen, yüksek gerilim gücüne sahip bir protein ve bağ dokusu ile tendonlarda fibroblastlar, dişte odontoblastlar kollajen sentezleyen özelleşmiş hücreler olarak bilinmektedir. Vücutta bağ dokunun ana bileşeni olan kollajen, toplam vücut proteinlerinin yaklaşık 1/3'ünü oluşturur. Kollajen, kıkırdakta % 50, korneada % 68, 78 deride %74 oranında bulunuyor. Lifimsi, alfaheliks yapı, kollajene yüksek gerilme ve direnç sağlar. Kollajen moleküllerinin gerilme ve sıkışmaya karşı dirençli olmaları, bu grup proteinlerin biyolojik fonksiyonları açısından oldukça önemlidir. 1 milimetre çapındaki kollajen, 10 kilogram yükü taşıyabilecek dirençte olur. Temel birim olan bir kollajen molekülü 360.000 Dalton molekül ağırlığında, 1,5 nanometre çapında ve 280 nanometre uzunluğunda ve üç polipeptit zincirinin heliks şeklinde bir arada sarmal yapmasıyla oluşur. Bilinen en uzun proteindir. Jelatin ise kollajen molekülünün bozulmuş bir biçimi olarak bilinir. Jelatin Jelatin, sığır ve domuz gibi hayvanların bağ dokularından ekstrakte edilen kollajenin kontrollü şartlarda kısmi hidrolizi ile üretilen sindirilebilir saf proteindir. Kolajen içeren dokular genellikle seyreltik alkali ve/veya asit ile muamale edildikten sonra suda 40 °C’nin üzerindeki sıcaklıklarda hidrolize edilir. Böylece kolajenin fibril yapısı geri dönüşsüz olarak parçalanır. Bu işlemle moleküller arasındaki bağları zayıfladığı gibi bazı amino asitler arasındaki kovalent bağlar da kopar ve daha küçük moleküllü yapılar ortaya çıkar . Böylece, ortalama 300 - 350 kDa olan kollojen molekülünün ağırlığı, jelatinde 10 - 65 kDa’a kadar düşmektedir. Jelatinin protein içeriği % 85 - 92 arasında değişir ve jelatini oluşturan diğer maddeler ise mineral tuzlar ve kurutma işlemi sonrasında bile mevcudiyetini sürdüren sudur. Oluşan ürün su ile yüksek viskoziteye sahip çözelti meydana getirir. Bu çözelti soğutulduğunda jel oluşturma yeteneğine sahiptir. Sanayide elde edilen jelatin; renksiz, nötral lezzettedir. Erime noktası 37°C’dir. Jelatin, soğuk suda şişerek kendi ağırlığının 10 misline kadar su alabilir ve sıcak suda tamamen çözünür. Soğutulunca konsantrasyonuna bağlı olarak katı bir kıvam almaktadır. Bu nedenle, jelatinin kullanılmadan önce soğuk suda 15 dakika kadar bekletilmesi gerekmektedir. Üretimde kullanılmak üzere hazırlanan jelatin çözeltisi en fazla 24 saat 60-70°C’de ve pH 4-6 arasında bekletilebilir. Yüksek kalitede jelatin kendi ağırlığının 30 misline kadar su çekebilmektedir. Jelatin üretim aşamaları Kollajenin saflaştırılması jelatin eldesinden daha komplikedir. Çünkü jelatinde sıcaklık ile birlikte alkali veya asit koşullarında kollajenin üçlü heliks yapısı bozundurularak ekstrake edilir ve elde edilen yapı daha düşük molekül ağırlıklı ve düzensizdir. Kollajenin saflaştırılma- sında üçlü heliks yapı mümkün olduğunca muhafaza edilmeye çalışılmaktadır. Jelatin üretiminde esas amaç, suda çözünmeyen kolajenin hidrolize edilerek daha küçük parçalara bölünmesi, böylece suda çözünür hale getirilmesi ve en iyi jelleşme özelliklerine sahip jelatinin elde edilmesidir. Uygulanacak ekstraksiyon işlemi, kolajenin aşırı parçalanmasına neden olmamalı, ancak yeterli düzeyde parçalanma sağlanarak üstün jelleşme özelliği gösteren jelatinin üretilmesi amaçlanmalıdır. Jelatin üretiminde, hayvansal dokular, asit ya da alkali çözeltilerle muamele edildiği için, kollajenin yapısındaki H bağları ve çapraz bağlar kısmen yıkıma uğramakta ve moleküller de parçalanabilmektedir. Uzun amino asit zincirleri parçalanarak daha kısalaşırken aralarındaki bağlar da zayıflamakta ve su molekülleri kolayca fibrillerin arasına girebilmektedir. Böylece, ılık suda bile çözünebilen yeni bir yapı meydana gelmekte, ortaya çıkan bu çözünür yapıya da jelatin adı verilmektedir. Enzimler de bazen bu kimyasal maddelerle birlikte veya bu maddelere alternatif olarak kullanılabilmektedirler. Ancak burada yalnızca bazı özel enzimler kullanılmaktadır; çünkü proteini hidrolize edebilen birçok enzim, kollajeni parçalayamamaktadır. Sadece spesifitesi çok yüksek kollajenaz enzimleri, doğal kollajeni parçalayabilir. Bu şekilde kimyasal veya biyokimyasal denatürasyon metotları kullanılarak kollajenin muamele edilmesi işlemine, jelatin endüstrisinde “kondisyonlama” adı verilmektedir. Bu yöntemle elde edilen ürünlere de jelatin hidrolizatları denilmektedir ve gıda endüstrisinin birçok alanında bu tür ürünlerden de faydalanılmaktadır. Ön İşlemler Kolajen içeren dokuların jelatin üretimine hazırlanması (yıkama, küçük parçalara bölme, safsızlıkları ayırma, yağ ve tuzların uzaklaştırılması aşamalarından oluşur. Ham maddenin tam olarak temizliğinden sonra, ham maddenin kökenine bağlı olarak uygulanan farklı ön hazırlık işlem adımlarını içerir. Jelatin üretiminde, prensip olarak iki işlem metodu kullanılır. Genellikle ham madde deri ise A tipi jelatin, kemik ise B tipi jelatin üretimi gerçekleştirilir. Deri, kemik gibi kollajence zengin ham maddeler, asit veya baz ile muamele edildiğinde, kollajenin yapısında bulunan kovalent olmayan bağlar parçalanır ve proteinler hidrolize olur. Bu da kollajen molekülünün yeterli düzeyde su alarak şişmesine ve böylelikle çözünürlüğünün artmasına yol açmaktadır. Asitle ön muamele işlemi, daha çok kemiklerden üretilecek Jelatinlerde kullanılır ve bu ürüne Tip A Jelatin denir. Asitle Jelatin üretiminde, yıkanarak temizlenen ve yağlarından ayrılan ham madde, asit solüsyona daldırılarak 10 ila 72 saat (genel de bu süre 24-48 saat civarında) arasında bekletilir. Bu süre içerisinde ham materyal, başlangıçtaki hacminin 2-3 katı kadar şişer ve kollajen proteini çözünür. Daha sonra, asit çözeltisi ortamdan uzaklaştırılır ve ekstraksiyon için arzu edilen pH seviyesine (4-5) kadar bir alkali ile nötralizasyon yapılır. Böylece çözünür hale gelmiş tuzlar su ile kolayca yıkanarak kollajenden ayrılır. Alkali ile ön muamele işlemi sonucunda ise, Tip B türünde jelatin elde edilir ve ticari olarak üretilen jelatinin büyük bir bölümü bu yolla üretilmektedir. Bu işlemde farklı tipte alkali ajanları kullanılabilir, ancak kireçle hazırlanan kalsiyum hidroksit [Ca(OH)2, pH 12,0] çözeltisi kullanılan en yaygın alkali çözeltisidir. Alkali çözelti içerisinde bekletme esnasında kollajen fibrilleri şişer, aralarındaki çapraz bağlar zayıflar ve moleküllerde kısmi bir parçalanma meydana gelir. Yine kollajen harici diğer protein suda daha çözünür hale gelir ve yıkama suyu ile kolaylıkla uzaklaştırılabilirler. Bu süre sonunda, 79 NİSAN 2013 ham madde tekneden çıkarılır; musluk suyu altında yıkanarak üzerindeki kireç kalıntıları ve diğer safsızlıklar uzaklaştırılır. Ekstraksiyon Yukarıda anlatıldığı gibi asit veya alkali ile ön işleme tabi tutulmuş ham madde, ekstraksiyon kazanlarına konulur ve üzeri sıcak su ile örtülür. Sıcak su ile muamele işlemi, art arda birkaç aşamada uygulanır; ancak her aşamada su sıcaklığı bir önceki aşamadakinden daha yüksek tutulur. Her bir aşamadaki ekstraksiyon süresi ise 4 ile 8 saat arasında değişmektedir. Bu işlem, jelatinin en küçük parçasının kaynar su kullanılarak ekstraksiyonu yapılıncaya kadar devam eder. Tamama çok yakın olarak ekstraksiyon sonucu ürün elde edilir. Jelatin kullanımı Çok yönlü bir hidrokolloid olan jelatin; farklı endüstrilerde yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Gıda katkı maddesi olarak en yaygın kullanıldığı alan gıda endüstrisidir. Ayrıca eczacılık, kozmetik ve fotoğraf ürünlerinde de yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Jelatinlerin bu ürünlerde gösterdikleri fonksiyonlar ise şunlardır: • • • • • • • • emülsiyon oluşumu ve stabilizasyonu, film oluşumu ve mikroenkapsülasyon, kalınlaştırma, koruyucu kolloidal özellik, köpük oluşumu ve stabilizasyonu, tekstüre etme, yapışma, yüksek su bağlama. Jelatinlerin kullanıldıkları alanlar ve üretilen ürünlerde gösterdikleri fonksiyonlar ile bu ürünlere katılım amaçları şöyle özetlenebilir: • Gıda endüstrisi: Jelatin tatlı ve şekerlemelere esneklik kazandırır. Çiğneme özelliklerini iyileştirir. Raf ömrünü uzatır. Süt ürünlerinde kıvam artırır. Yapısal özellikleri iyileştirir. Fırın ve pastacılık ürünleri dolgu materyalinin yapısını korur. Emülsiyon özelliklerini iyileştirir. Et ürünlerinde yenilebilir koruyucu kaplama olarak kullanılır. Jelatin hidrolizatları, gıdalara eklenme yanında bira, şarap ve meyve sularının berraklaştırılmasında kullanılır. Şekerleme endüstrisinde Jelatin, köpük oluşturma ve stabilizasyonu, bağlama, emülsifikasyon ve kontrollü şeker kristalizasyonu gibi fonksiyonları yerine getirdiği için özellikle bu alanda çok fazla kullanılmaktadır. • Eczacılık endüstrisi: İlacı oksijen ve ışığın zarar80 lı etkisinden korur. İlacın uzun süre etkin kalmasını sağlar. Jelatin, kapsüllerde, ilaç yapımında, kapsül, film tablet yapımında, kan verme ürünlerinde, vitamin kaplama materyallerinde, pastillerde, tabletlerde, damlaların üretiminde, macun kaplamalarında ve yeni geliştirilen aşıların formülasyonlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. • Kozmetik endüstrisi: Kollajen ve jelatin; krem, losyon, şampuan, parfüm gibi cilt ve saç bakım ürünlerinde kullanılır. Örneğin, jelatin hidrolizatları, su bağlama kapasitesini artırmak, su kaybını azaltmak ve deriyi iyileştirmek amacıyla cilt bakım setlerinde kullanılmaktadır. Jelatin, saç köklerini kuvvetlendirir. Bağ ve destekdokularını da güçlendirerek deriyi sıkılaştırır, saçlara parlak bir görünüm ve tırnaklara dayanıklılık kazandırır. • Fotoğrafçılık: Fotoğraf ürünleri geliştirilmesinde rol alır. Grafik film ve renkli fotoğraf kâğıdı için kullanılır. Renklerin parlak ve düzgün çıkmasına yardım eder. Fotoğrafçılıkta kullanılan modern gümüş bromür materyalleri, jelatin içeren emülsiyonlardan üretilir. Bu emülsiyonlarda jelatin, film tabakasına destek materyali görevi görür. • Diğer kullanım alanları: Kâğıt ve kitapların onarılmasında kullanılır. Kâğıt ürünlerinin suya dayanımını artırmak için kullanılır. Kâğıda dayanım ve sertlik kazandırmak için kullanılır. Kimyasal ürünler yüksek saflıktaki metallerin üretiminde kullanılır. SONUÇ Gıda katkı maddelerinin gıdalarda çeşitli şekillerde kullanımı kaçınılmaz hale gelmiştir. Özellikle dünya nüfusunun artması ve insanların hayat şartlarının değişmesi bunda önemli rol oynamıştır. Katkı maddelerinin kaynakları ve elde edilme şekilleri insanlar tarafından farklı nedenlerle (dini inanç, sağlık, etnik köken, beslenme) sorgulanmaktadır. Özellikle Müslüman toplumlar dini inançları gereği bazı gıdaları ve bunlara ilave edilen katkı maddelerini tüketmemektedirler. Bu nedenlerle özellikle gıda katkı maddeleri ve bunların kullanıldığı gıdaların tüketilebilirliği yani helal olup olmaması belirlenmeli ve buna göre de kontrol edilmelidir. Bunun gerçekleşebilmesi ise helal sertifikasyonuna bağlıdır. Jelatin, sığır, koyun ve domuz gibi hayvanların bağ dokuları ve kemiklerinden ekstrakte edilen kollajenin, kısmi hidrolizi ile üretilen saf ve doğal bir katkı maddesidir. Hayvan vücudunda çok yaygın olarak bulunan doğal bir bağ doku proteini olan kollajenden üretilen jelatin, yapı ve bileşim olarak çok büyük değişime uğramamaktadır. Kollajenin jelatine dönüşümünde gerçek anlamda bir değişim değil, yalnızca bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerde farklılaşma meydana gelir. Emsali ürünlere kıyasla sahip olduğu teknolojik özellikleri nedeniyle, jelatin; gıda, kozmetik, fotoğrafçılık, tıp ve eczacılık alanında çok geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Kullanım alanı genişledikçe üreticide hızla artan jelatinin 2015 yılına kadar üretim miktarının 360 bin tona kadar çıkacağı tahmin edilmektedir. Doğal bir protein olması ve sahip olduğu emsalsiz teknolojik özellikler, jelatin üretim ve tüketiminin önümüzdeki yıllarda da artacağını göstermektedir. Ancak özel tercih ve hassasiyetleri olan tüketiciler için jelatin üretiminin kontrollü şartlarda yapılması ve kaynağının mutlaka sertifikalı olması büyük önem taşımaktadır. Ülkemiz dâhil başka pek çok ülkede jelatin gıda olarak kabul edilmekte ve tüketimi sınırlandırılmamaktadır. Tüketici hassasiyetleri göz önüne alınmalı, özellikle Müslüman tüketicilerin beklentileri karşılanmalı, jelatin içeren ürünler jelatinin elde edildiği kaynağın da belirtildiği etiketlerle satışa sunulmalıdır. Helal gıda sadece bir beslenmeyi ilgilendirmez, aynı zamanda bir ahlak konusudur. Vicdani ve ahlaki boyutu oluşturmadan, gıdalar konusundaki haramlarda, hilelerden ve türlü cambazlıklardan emin olmak mümkün değildir. Helal gıda denildiğinde dünyada en yüksek kaliteyi temsil eden bir marka akla gelmelidir. Helal gıda meselesini bir kesim usulünden ya da fıkhen ihtilaflı birkaç münferit hadiseden ibaret görmek ufuk darlığından kaynaklanacaktır. Günümüzde helal gıda dediğimiz zaman inanan insanın üretim felsefesi ve ticaret ahlakını yansıtan, gıdada en yüksek kaliteyi temsil eden bir marka değerinden söz ediyor olmalıyız. Helal gıda konusu dini meşruiyeti sağlama yanında temizlik, sağlık, güvenilirlik, alımlılık ve caziplik gibi ölçüler bakımından gıda standartlarının en üst seviyesini ifade eder bir kavram haline gelmelidir. Kaynaklar 7. Brinckmann J. 2005. Collagens at a Glance. In: Collagen: Primer in Structure, Processing and Assembly. Brinckmann J, Notbohm H, Müller PK (eds), Springer, USA, pp. 1-6. 8. Chaudry, M.M. 1992. Islamic Food Laws: philosophical basis and practical implications, Food Technology, 46(10) 92-104. 9. Çelik, D., Kollagen ve polimer bazlı biyomateryal eldesi ve değerlendirilmesi üzerine bir araştırma, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004, İzmir. 10. DeMan JM. 1999. Proteins: Animal Proteins. In: The Principles of Food Chemistry, Aspen Publishers, USA, pp. 147-149. 11. Djabourov, M., Lechaire, J., ve Gaill, F. 1993. Structure and rheology of gelatin and collagen gels. Biorheology, 30 (3-4), 191-205. 12. Djagny KB, Wang Z, Xu S. 2001. Gelatin: A Valuable Protein for Food and Pharmaceutical Industries: Review. Crit Rev Food Sci, 41 (6), 481- 492. 13. Eastoe JE, Leach AA. 1977. Chemical Constitution of Gelatin. In: The Science and Technology of Gelatin. Ward AG, Courts A (eds), Academic Press, USA, pp. 73-105. 14. Engel J, Bachinger HP. 2005. Structure, Stability and Folding of the Collagen Triple Helix. In: Collagen: Primer in Structure, Processing and Assembly. Brinckmann J, Notbohm H, Muller PK (eds), Springer, USA, pp. 8-24. 15. Eyre DR, Wu JJ. 2005. Collagens Crosslinks. In: Collagen: Primer in Structure, Processing and Assembly. Brinckmann J, Notbohm H, Muller PK (eds), Springer, USA, pp. 208-225. 16. Fratzl P. 2008. Collagen: Structure and Mechanics, an Introduction. In: Collagen: Structure and Mechanics, Fratzl P (ed), Springer, USA, pp. 1-13. 17. Gómez-Guillén, M. C., Giménez, B., López-Caballero, M.E., ve Montero, M.P. 2011. Functional and bioactive properties of collagen and gelatin from alternative sources: A review. Food Hydrocolloids, 25, 1813-1827. 18. Gómez-Guillén, M. C., Turnay, J., Fernández-Díaz, M. D., Ulmo, N., Lizarbe, M. A., ve Montero, P. 2002). Structural and physical properties of gelatin extracted from different marine species: a comparative study. Food Hydrocolloids, 16 (1), 25-34. 19. Gudmundsson M. 2002. Rheological Properties of Fish Gelatins. J Food Sci, 67 (6), 2172-2176. 20. Harmancıoğlu, M., Deri kimyası, Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Yayınları,Bornova, 1998, İzmir,s. 205. 21. Haug IJ, Draget KI, Smidsrod O. 2004. Physical and Rheological Properties of Fish Gelatin Compared to Mammalian Gelatin. Food Hydrocolloid, 18, 203-213. 22. Haug, I.J. ve Draget, K.I. 2009. Handbook of hydrocolloids (Second edition) Edited by G O Phillips and P A Williams, Glyndwr University, UK. Woodhead Publishing Series in Food Science, Technology and Nutrition No. 173, 948 pages. 23. Hinterwaldner R. 1977. Technology of Gelatin Manufacture. In: The Science and Technology of Gelatin, Ward AG, Courts A (eds), Academic Press, USA, pp. 315-361. 24. Hulmes DJS. 2008. Collagen Diversity, Synthesis, and Assembly. In: Collagen, Structure and Mechanics. Fratzl P (ed), Springer, New York, pp. 16-22. 25. Johns P, Courts A. 1977. Relationship between Collagen and Gelatin. In: The Science and Technology of Gelatin, Ward AG, Courts A (eds), Academic Press, USA, pp. 138-168. 26. Jones NR. 1977. Uses of Gelatin in Edible Products. In: The Science and Technology of Gelatin, Ward AG, Courts A (eds), Academic Press, USA, pp. 366-392. 27. Jung,W. K., Park, P. J., Byun, H. G., Moon, S. H., ve Kim, S. K. 2005. Preparation of hoki (Johnius belengerii) boneoligophosphopeptide with a high affinity to calcium by carnivorous instestine crude proteinase. FoodChemistry, 91, 333-340. 28. Karim AA, Bhat R. 2008. Gelatin Alternatives for the Food Industry: Recent Developments, Challenges and Prospects. Trends Food Sci Tech, 19, 644-656. 29. Kılıç, E., Koyun Derisi Atıklarından Elde Edilen Jelatinin Eczacılıkta Yumuşak Kapsül Yapımında Kullanılabilirliğinin Araştırılması, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2005,s.58 30. Küçüköner,E. 2011. Helal gıda sertifikasyonunda gıda katkı maddelerinin yeri 1. Ulusal Helal ve Sağlıklı Gıda Kongresi. Gıda Katkı Maddeleri: Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Sayfa:12-17. 31. Ledward, D.A. 2000. Handbook of hydrocolloids, Edited by G O Philips and P A Williams. UK. Woodhead Publishing in Food Science and Technology, 450 pages. 32. Meyer, M., Mühlbach, R. And Harzer, D., Solubilisation of cattle hide collagen by thermo-mechanical treatment, Polymer Degradation and Stability, 2005,87: 137-142. 33. Ockerman, H.W. ve Hansen, C.L. 1988. Animal By-Product Processing. Ellis Horwood Ltd., Chichester England, 366 p. 34. Petersen BR, Yates JR. 1977. Gelatin Extraction. United States Patent No: 4,064,008. 35. Rao MA. 2007. Rheology of Şuid and Semisolid Foods. Springer, New York, pp. 104-107. 36. Riaz, M.N. and Chaudry, M.M. 2004. Halal Food Production. CRC Press LLC, 2000 N.W. Corporate Blvd., Boca Raton, Florida 33431. USA. 1. Aberle, E.D., Forrest, J.C., Gerrard, D.E., Edward, V.M., Hedrick, H.B., Judge, M.D and Merkel, R.A. 2001. Principles of Meat Science, Kendall/Hunt Pub. Co. Iowa, US. 2. Badii F, Howell NK. 2006. Fish Gelatin: Structure, Gelling Properties and Interaction with Egg Albumen Proteins. Food Hydrocolloid. 20, 630-640. 3. Bailey, A.J. and Light, N.D., 1989. Genes, Biosythesis and Degradation of Collagen in Connective Tissue in Meat and Meat Products. Elsevier Applied Science, London, UK. 4. Balian G, Bowes JH. 1977. The Structure and Properties of Collagen, In: The Science and Technology of Gelatin, Ward AG, Courts A (eds). Academic Press, UK, pp. 1-27. 5. Baziwane D, He Q. 2003. Gelatin: The Paramount Food Additive. Food Rev Int, 19 (4), 423-435. 40. Yang H, Wang Y, Jiang M, Oh JH, Herring J, Zhou P. 2007. 2-Step Optimization of the Extraction and Subsequent Physical Properties of Channel Catfish (Ictalurus punctatus) Skin Gelatin. J Food Sci, 72 (4), C188-C195. 6. Boran, G. 2011. Bir gıda katkısı olarak jelatin: yapısı, özelliklerı, üretimi, kullanımı ve kalitesi. Gıda, 36 (2), 97- 104. 41. Yetim, H. 2011. Jelatin Üretimi, Özellikleri ve Kullanımı. 1. Ulusal Helal ve Sağlıklı Gıda Kongresi. Gıda Katkı Maddeleri: Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Sayfa:86-94. 37. Sakr, A.H. 1988. A Handbook Of Muslim Foods. Publish by Foundation For Islamic Knowledge, Lombard IL. USA: 38. Schrieber, R., ve Gareis, H. 2007. Gelatine Handbook. Theory and Industrial Practice, Wiley-VCH Verlag GmbH & Co. KGaA, Weinheim, 335 p. 39. Shelly, D.C., Cabeza, L.F. and Ortkiese, S.A., Operational regulatory and economic considerations for recovering a U.S.P.-grade gelatin from wet-blue wastes, Journal of the American Leather Chemists Association, 2000 ,95,(2) : 48-54. 81 NİSAN 2013 SÖYLEŞİ SEL Sanayi Genel Müdürü Selin Bağdat Selin Bağdat Kimdir? 30 Ocak 1976, İstanbul doğumludur. Lisans eğitimini Belçika, Brüksel’de Vesalius College/Vrije Universiteit Brussel’de almıştır. Ana dal olarak Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi, yan dal olarak da İletişim okumuştur. 1999 yılında PGI-Vateks Tekstil San. ve Tic. A.Ş.’de çalışmaya başlayan Selin Bağdat, SEL Sanayi Ürünleri Tic. ve Paz. A.Ş’de 19992001 yılları arasında İhracat Müdürü, 2001 yılından itibaren Genel Müdür olarak görev yapmaktadır. Balıkesir, Gönen’de Sığır Gıda Jelatini ve Teknik jelatin üretimi yapan fabrikanın yönetiminden sorumlu olan Selin Bağdat, 2010 yılında gerçekleştirilen gıda jelatini yatırımın her etabında aktif rol almıştır. Selin Bağdat evli, 1 çocuk sahibi olup İngilizce ve Fransızca bilmektedir. 50 yılı aşkın bir süredir jelatin üreten ve 2010 yılında ülkemizde İslami koşullara uygun olarak kesimi gerçekleştirilen sığırların derilerini kullanarak helal gıda jelatini üretimine başlayan Sel Sanayi, TSE’den Helal Belgesi sahibi. Firmanın Genel Müdürü Selin Bağdat jelatin ve helal konusundaki sorularımızı cevaplarken; “Türk Standardları Enstitüsü, 58 yıldır, uygunluk değerlendirmeleri yapmakta olan tecrübeli ve başarılı bir kuruluştur. Helal konusunda TSE Devleti temsil eden, kâr amacı gütmeyen tek yetkili merciidir. Biz, firma olarak TSE ile çalışmaktan çok memnunuz ve destekliyoruz. Bundan sonra yapılması gereken en önemli şey, TSE Helal Belgesinin tanınırlığının ve yaygınlığının kısa sürede arttırılmasıdır.” diyor. STANDARD: Pek çoğumuz jelatinin nasıl bir ürün olduğunu bilmiyoruz. Jelatin nedir? Nerelerde, hangi sektörlerde, hangi amaçlarla kullanılır? S. BAĞDAT: Jelatin, domuz, sığır, kümes hayvanları ve balıkların deri ve/veya kemiklerinde bulunan kolajenin hidrolize edilmesiyle elde edilen saf bir proteindir. İçeri82 ği % 85:90 protein, % 10:12 su ve % 2:3 minerallerdir. Yani, jelatin, % 100 doğal bir üründür. Bu sebepten de Avrupa Birliği ve Türk Gıda Kodeksinde katkı maddesi olarak kabul edilmez ve diğer gıda katkı maddelerine verilen E kodu jelatine verilmemiştir. Jelatin ağırlıklı olarak şekerleme sektöründe mars- hmallow, jelly ve toffee tarzı şekerlemelerde kullanılır. Ayrıca fırın ve pastacılık ürünlerinde, meyve sularının durultulmasında, et ve süt ürünlerinde ve saf bir protein olduğu için sporcuların destek olarak kullandığı içecek ve gıda ürünlerinde kullanılır. Kullanım amacı, kıvam arttırma, jelleştirme, durultma dengeleme, köpükleştirme, emülsiyon oluşumu ve stabilizasyon, film oluşumu gibi özellikleridir. STANDARD: Sel Jel’i kısaca tanıyabilir miyiz? S. BAĞDAT: Tezman Holding bünyesinde bulunan Sel Sanayi, 1961 yılında hayvansal menşeli boncuk tutkal, diğer bir adıyla teknik jelatin üreticisi olarak İstanbul’da kurulmuş, 1984 yılında Balıkesir, Gönen’e taşınmıştır. Firmamız, 2010 yılında kolajende edindiği yarım asrı aşkın tecrübe ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek %100 sığır gıda jelatini, SelJel’i üretmeye başlamıştır. SeJel ülkemizde İslami koşullara uygun olarak kesimi gerçekleştirilmiş, sertifikalı, insan tüketimine uygun olan sığır derilerinden üretilir. Helal jelatindir. STANDARD: Jelatin nasıl üretilir? S. BAĞDAT: Jelatin üretimi know:how gerektiren özel ve meşakkatli bir üretimdir. Sığır derilerinin ön işlemlere tabi tutulması ile başlar, kolajen extrakte edilir, kademeli filtreleme işlemi uygulanır, sterilize edilir ve steril havada kurutularak üretim sonlanır. Ham maddenin fabrikaya girmesi ile yarı mamul olarak çıkması takriben 55 gün sürer. STANDARD: Araştırmamda “genellikle ülkemizde jelatin üreten firma yok” gibi yorumlarla karşılaştım? Bir jelatin üreticisi olarak bu yanlış kanının sebebi nedir? Ülkemizde ne oranda jelatin üretiliyor? İthal ve ihraç rakamları nedir? TSE’den aldığınız belge ile ispatlıyorsunuz. Nasıl bir misyon ile yola çıktınız ve nasıl başardınız? S. BAĞDAT: Biz 50 yılı aşkın bir süredir jelatin üreticisiyiz ve 2010 yılında ülkemizde İslami koşullara uygun olarak kesimi gerçekleştirilen sığırların derilerini kullanarak helal gıda jelatini üretimine başladık. Bu üretime başlamadan evvel de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile yakın mesai yaparak altyapıyı hazırladık. Bakanlık bu projemizi çok destekledi, onların destekleri bizim için çok kıymetli. Bu proje ile %100 ithalata bağımlı olan bir ürünü kısmen ülkemizde üretmeye başladık. STANDARD: Helal jelatin nasıl üretilir? S. BAĞDAT: Helal jelatin, İslami koşullara uygun olarak kesimi gerçekleşmiş sığırların derilerinden ve/veya kemiklerinden üretilmektedir. Ayrıca, üretim prosesi boyunca Helal koşullarına uygun üretim yapılması gerekmektedir. STANDARD: Üretiminizde standartlara ve Ar:Ge çalışmalarınıza dair bilgi verir misiniz? S. BAĞDAT: Üretimimizde ISO 9001, ISO 22000, FSSC 22000 standardları uygulanmaktadır. Kalite bizim için vazgeçilmezdir. Ar:Ge ile ilgili olarak, ürünümüzü ve kullanım alanlarının geliştirilmesi için fabrika bünyemizdeki laboratuvarlarımızda çalışmalar yapmaktayız. STANDARD: TSE’nin helal konusundaki çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? S. BAĞDAT: Sel Sanayi olarak biz Balıkesir Gönen’de 2010 yılından beri %100 sığır gıda jelatini üretiyoruz. Medyada zaman zaman yanlış bilgiler yayınlanabiliyor. Bunun yetersiz araştırmadan kaynaklandığını düşünüyoruz. S. BAĞDAT: Türk Standardları Enstitüsü, 58 yıldır, uygunluk değerlendirmeleri yapmakta olan tecrübeli ve başarılı bir kuruluştur. Helal konusunda TSE Devleti temsil eden, kâr amacı gütmeyen tek yetkili kuruluştur. Biz, firma olarak TSE ile çalışmaktan çok memnunuz ve destekliyoruz. Türkiye’de gıda jelatini tüketimi 2012 yılında 6000 ton/ yıl civarı olmuştur ve bu miktar yapılan yeni yatırımlar sebebi ile her yıl artış göstermektedir. Bundan sonra yapılması gereken en önemli şey, TSE Helal Belgesinin tanınırlığının ve yaygınlığının kısa sürede arttırılmasıdır. Sel Sanayi olarak fabrikamızın altyapısı 5000 ton/ yıl gıda jelatini üretimine göre dizayn edilmiş olup, şu anki üretim kapasitemiz 2100 ton/yıldır. Biz SelJel’in % 65'ini iç piyasada değerlendirip % 35'ini de ihraç ediyoruz. STANDARD: Okurlarımıza neler iletmek istersiniz? Jelatin çok sayıda sektörün de girdisi olduğuna göre üreticilere de iletmek istediğiniz mesajınız var mı? Bu arada üretim kapasitemizi arttırmak için teknik çalışmalara da başlamış bulunmaktayız. STANDARD: Jelatin aynı zamanda çok şaibeli bir ürün. Siz helal jelatin üretiyorsunuz ve bunu S. BAĞDAT: Jelatinin % 100 doğal bir protein olduğunun ve kesinlikle bir katkı maddesi olmadığının altını çizmek isterim. Türkiye’deki şekerleme üreticilerinin çoğu ile ürün geliştirme adına yakın mesai yapmaktayız. 83 NİSAN 2013 Keziban GÖK Mühendis TSE, Gıda Laboratuvarı Müdürlüğü Gıdalarda Renk ve Kalite Algısı Renk, yaşamda görsel olarak insanları etkileyen ana unsurlardan biridir. Yiyeceklerde de önemli bir görünüş özelliği olan renk, zaman zaman tüketicilerin satın alma tercihlerine de yön vermektedir. İnsanoğlu varoluşundan beri bir yiyecek ile karşılaştığında yenilebilirlik konusunda ilk etapta görselliğe dayalı yargılar oluşturmuştur ve bu nesilden nesile aktarılmaktadır. İçgüdüsel olarak yeme güdüsünün tetiklenmesi için yiyeceğin görünüşünü beğenmek ve bayat veya bozuk olmadığını onaylamak gerekmektedir. Doğal bir gıdanın rengi, parlaklık düzeyi ve bu renkteki değişim ya da farklılıklar ürünün tazelik, olgunluk seviyesi, bozulma olup olmadığı ve lezzet durumu hakkında tüketiciye bilgi vermesi açısından önemlidir. Aynı şekilde, bu yerleşmiş algıya hitap etmek için, işlenmiş gıda ürünlerinin de görsel olarak renk ve parlaklığı ile tüketiciye kalitesi hakkında fikir vermesi gerekmektedir. Bazı gıdaların ham maddelerinde doğal veya mevsimsel değişiklikler sonucu renk değişimi meydana gelmektedir. Bununla birlikte ürünün gerek işleme sırasında, gerekse depolama sırasında hava ile temasından, sıcaklık, ışık ve nemden etkilenerek fiziksel veya kimyasal değişimlere maruz kalmasından dolayı renk kaybı oluşabilmektedir. Bu etkileri telafi etmek, gıda maddelerinin rengini korumak veya geliştirmek, tüketiciye daha albenili ürünler sunmak adına renklendiri84 cilerden yararlanılmaktadır. Ayrıca pasta ürünleri, şekerleme gibi ürünlerde çeşitlilik sağladığı gibi, ürünün içeriği hakkında da (şekerlemenin portakallı ise turuncu renkte, çilekli ise kırmızı renkte olması gibi) bilgi verir hale gelmiştir. Doğal ve Yapay Renklendiriciler Renklendiriciler, gıdalara renk veren veya rengini geri kazandıran, gıdaların doğal bileşenlerini ve genel olarak olduğu gibi gıda olarak tüketilmeyen doğal kaynakları içeren ve genellikle gıdanın karakteristik bir bileşeni olarak kullanılmayan katkı maddeleridir.1 Renklendiriciler temel olarak doğal ve yapay gıda boyaları olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal boyar maddeler de elde ediliş biçimine göre organik (Antosiyaninler, Pancar kökü kırmızısı, Paprika ekstrakt, Koşineal ekstrakt, Klorofil, Karotenoidler, Kurkumin, vb.) ve inorganik (Kalsiyum karbonat, Titanyum dioksit, Alüminyum, vb.) olarak sınıflandırılır. Yapay boyar maddeler ise doğala özdeş kimyasal sentez yoluyla elde edilenler (Beta karoten, Likopen, Riboflavin, Kantaksantin, vb), suda çözünenler (Ponceau 4R, Sunset Yellow, Tartrazin, Eritrosin, vb), yağda çözünenler (Sudan boyaları) ve lake boyalardır. Yağda çözünen renklendiricilerin toksik özellikleri nedeniyle kullanımlarına izin verilmemektedir. 1 TÜRK GIDA KODEKSİ GIDA KATKI MADDELERİ YÖNETMELİĞİ -R.Gazete: 29.12.2011-28157 Lake renklendiriciler suda çözünen yapay renklendirici maddelerin metalik bir tuz ile çöktürülmeleri yolu ile elde edilen suda çözünmeyen pigmentlerdir. Lake renklendiriciler su oranı düşük olan gıdalarda kullanılırlar. Doğal renklendirici maddeler bitkisel, hayvansal, mikrobiyolojik ve mineral kaynaklardan elde edilirler. Bu sınıftaki boyar maddeler genelde düşük kararlılıktadır; ısıdan, ışıktan ve asidik ortamdan etkilenirler. Yapay renklendiriciler, doğada bulunmayan, ancak kimyasal sentez yoluyla üretilebilen renk maddeleridir. Geleneksel olarak bu maddelerin sentezinde başlangıç materyali olarak kömür kullanılmaktaydı, fakat bugün petrolden elde edilen ham maddelerden sentezlenmektedirler.2 Yapay boyar maddeler ısıdan, ışıktan ve asidik ortamdan doğal boyar maddelere göre daha az etkilenirler, renk aralıkları daha geniştir ve renk verme güçleri daha fazladır. Stabilitelerinin yüksek olmasından dolayı ticari olarak daha uzun süre raf ömürleri vardır ve gıdada da işleme sırasında ve sonrasında fazla değişim yaşanmadığı için üreticiler tarafından daha çok tercih edilmektedirler. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar tüketicilerin sağlık konusunda bilinçlenmesi ve doğal ürünleri tercih etmesi nedeniyle doğal renklendiricilere yönelim söz konusudur. Renklendiricilerin Kullanım Alanları Gıda ürünlerinde su yüzdesi yüksek olanlar için suda çözünen boyar maddeler tercih edilmektedir. Öte yandan suyun bulunmasının istenmediği, yağ esaslı karışımların renklendirilmesinde ise lake renklendiricilerden yararlanılmaktadır. Genellikle şu ürün çeşitlerinde renklendiriciler kullanılmaktadır: Şekerlemelerde; şeker kristallerinin, film kaplı tatlıların renklendirilmesinde, şekerlemelerin dış kaplama maddesi olarak, Bisküvi, kek, Dolgu maddeleri, Salata sosları, çeşnili maddeler ( toz köri gibi), Gazlı alkolsüz içecekler, Çikolataların süslemeleri, Tatlılar, pasta ve hafif fırıncılık ürünlerinin süslenmesinde, Yenilebilir buzlar ve dondurma, Tereyağı, margarin, Kuru, çeşnili patates, tahıl veya nişasta bazlı çerezler, çeşnili çerezler ve çeşnili kaplanmış sert 2 http://www.fda.gov/ ForIndustry/ColorAdditives/RegulatoryProcessHistoricalPerspectives/default.htm kabuklu meyveler, meyve aromalı kahvaltılık tahıl ürünleri, Sıvı gıda takviyeleri, Sucuk, sosis, salam. Helal Gıda Belgelendirmesi ve Renklendiriciler TS OIC/ SMIIC 1/Aralık 2011 Standardı 5.11 maddesince; “Gıda katkı maddeleri de gıda olarak kabul edilir. Helal olmayan içerikle yapılmış gıda katkı maddeleri helal değildir”. Söz konusu standartta katkı maddelerine özel maddeler mevcuttur: Bütün gıdalar helal kökenli maddelerden, helal işlemler kullanılarak imal edilmelidir. Gıda katkı maddeleri içeriğinde helal olmayan bileşenler ihtiva etmemeli veya İslami kurallar dışında gerçekleşen, işleme yardımcı maddeler de dâhil, herhangi bir işlemden geçmiş olmamalıdır. Gıda katkı maddeleri alkol ve alkol ürünleri ile işlenmemiş olmalıdır. Helal Gıda Belgelendirmesine esas unsurlardan biri de gıdalar ve katkı maddelerinin insan sağlığını tehlikeye sokacak içerikler bulundurmamasıdır. Ayrıca; ürünler TS OIC/ SMIIC 1 Standardı kurallarına ilaveten ülkede yürürlükte olan diğer ilgili mevzuatla uyumlu olmalıdır. Bu sebeple, Türk Standardları Enstitüsü, Helal Gıda belgelendirmesi talep edilen ürünlerde katkı maddelerini de hassasiyetle araştırmakta, helal kaynaktan gelip gelmediğini ve helal gıda üretim yeri şartlarında üretilip üretilmediğini tespit etmektedir. Katkı maddesinin izlenebilirliği sağlanamazsa, helallik açısından değerlendirilmesi de mümkün olmayacaktır. Renklendirici katkı maddeleri için de aynı şeyler geçerlidir. Helal Gıda Ürün Belgelendirme İnceleme Heyeti tarafından üretim yerinde ilgili standarda göre inceleme gerçekleştirilir ve üretim yeri incelemesine ait raporlar ve ilgili test raporları Helal Gıda Belgelendirme Komisyonu tarafından değerlendirilir, tüm şartlar yerine getirilmişse kuruluş, Helal Gıda başvurusu kapsamında, TS OIC/ SMIIC 1 Standardına göre belge almaya hak kazanır. Renklendiricilere mevzuata göre hangi koşullarda izin veriliyor? Türkiye’de gıda maddeleri için renklendiricilerin kullanımı Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği’nde belirtilen şartlar çerçevesinde sınırlandırılmıştır. Buna göre temel olarak bir gıda katkı mad85 NİSAN 2013 desi; Mevcut bilimsel kanıtlara dayalı olarak önerilen katkı maddesinin kullanım miktarı tüketici sağlığı açısından güvenlik riski doğurmuyorsa, Gıdalarda genel olarak kullanılmasına müsaade edilen renklendiriciler şunlardır: b) Özel beslenme ihtiyaçları olan tüketici gruplarına yönelik olarak üretilen gıdalar için gerekli bileşenleri ve ögeleri sağlaması. Kurkumin, Riboflavin, Riboflavin-5’-fosfat, Tartrazin, Kinolin sarısı, Sunset yellow FCF, Orange yellow S, Koşineal, Karminik asit, Karminler, Azorubin, Karmosin, Amarant, Ponso (ponceau) 4R, Koşineal Red A, Eritrosin, Allura Red AC, Patent Blue V, İndigotin (İndigo Karmin), Brilliant Blue FCF, Klorofiller ve Klorofilinler, Klorofillerin ve Klorofilinlerin bakır kompleksleri, Green S, Sade Karamel, Kostik sulfit karamel, Amonyak karamel, Amonyum sülfit karamel, Brilliant Black BN, Black PN, Bitkisel karbon, Brown FK, Brown HT, Karotenler (Karışım halindeki karotenler ve Beta-karoten), Anatto, Biksin, Norbiksin, Paprika ekstraktı, Kapsantin, Kapsorubin, Likopen, Beta-apo-8’karotenal (C 30), Beta-apo-8’-karotenik asidin etil esteri (C 30), Lutein, Kantaksantin, Pancar kökü kırmızısı, Betanin, Antosiyaninler, Kalsiyum karbonat, Titanyum dioksit, Demir oksit ve hidroksitler, Alüminyum, Gümüş, Altın, Litolrubin BK. c) Gıdanın doğasını, içeriğini veya kalitesini tüketiciyi yanıltacak şekilde değiştirmemek koşuluyla kalitesinin ve stabilitesinin korunmasına katkı sağlaması veya organoleptik özelliklerini geliştirmesi. Renklendiriciler için de diğer katkı maddelerinde olduğu gibi Avrupa Birliği tarafından onaylanarak belirlenen kod numarası E kodları mevcuttur. Örneğin sarı renk veren kurkumin maddesi E 100 olarak kodlandırılmıştır. Ekonomik ve teknolojik açıdan uygulanabilir başka yöntemlerle gerçekleştirilemeyecek, makul teknolojik bir ihtiyaç bulunuyorsa, Kullanımı tüketiciyi yanıltmıyorsa gıda katkı maddesi olarak kullanılabilir.3 Aynı zamanda gıda katkı maddelerinin tüketicilere yönelik avantajları ve yararları olması ve buna bağlı olarak aşağıdaki amaçların biri veya birden fazlasını karşılaması zorunludur: a) Gıdanın besin değerini koruması. ç) Kusurlu ham maddenin kullanımının veya hijyenik olmayan uygulama ve yöntemler dahil olmak üzere istenmeyen uygulama ve yöntemlerin etkilerini maskelemek amacıyla kullanılmaması koşuluyla; gıdaların, gıda katkı maddelerinin, gıda enzimlerinin veya gıda aroma vericilerinin üretimi, işlenmesi, hazırlanması, muamelesi, ambalajlanması, taşınması veya depolanmasında yardımcı olması. Renklendirici fonksiyonuna sahip olan bir gıda katkı maddesi, ancak yukarıda belirtilen (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde yer alan hükümlerden bir ya da daha fazlasını karşılamasının yanında, aşağıdaki bentlerde yer alan hükümlerden bir ya da daha fazlasını karşılaması koşuluyla kullanılabilir: Gıdanın renginin; işleme, depolama, paketleme ve dağıtımdan etkilenerek, görsel kabul edilebilirliğinin zarar görmesi durumunda gıdanın orijinal görümünü geri kazandırması, Gıdayı görsel olarak daha cazip hale getirmesi, Renksiz gıdaya renk vermesi. 3 TÜRK GIDA KODEKSİ GIDA KATKI MADDELERİ YÖNETMELİĞİ -R.Gazete: 29.12.2011-28157 86 Çizelge 1: Renklendiricilerde E kodları Sınıflandırması E 100–109 Sarı renkler E 110–119 Turuncu renkler E 120–129 Kırmızı ve Pembe renkler E 130–139 Mavi ve Mor renkler E 140–149 Yeşil renkler E 150–159 Kahverengi ve Siyah renkler E 160–199 Doğal renklendiriciler ve diğerleri Çizelge 2’de verilen ürünler için sadece yanında belirtilen boyar maddelere izin verilmiştir. Listede yer alan boyar maddelerin bir kısmında belirlenmiş bir miktar sınırlaması olmakla birlikte, büyük kısmında Quantum satis seviyesinde izin verilmektedir. Quantum satis QS (Belirlenmemiş miktar): “Katkı maddelerinin kullanımına ilişkin olarak herhangi bir sayısal maksimum miktarın belirlenmediğini ve bu maddelerin; hedeflenen amacı sağlamak için gerekli olan miktardan daha yüksek olmayan bir miktar” anlamına gelmektedir. Miktar sınırlamasında ise limitler 100-200 mg/kg civarındadır. Bununla beraber, tanımlanmış en yüksek maksimum limit 500 mg/kg’dır. Çizelge 2: Sadece Belirli Renklendiricilerin Kullanımına İzin Verilen Gıdalar Tereyağı (yağı azaltılmış tereyağı ve konsantre tereyağları dahil) E 160a Karotenler Margarin, minarin ve diğer yağ emülsiyonları ve temel olarak susuz yağlar E 160a Karotenler E 100 Kurkumin E 160b Anatto. Biksin. norbiksin Sirke E 150a Sade karamel E 150b Kostik sülfit karamel E 150c Amonyak karamel E 150d Amonyum sülfit, karamel Meyve aromalı kahvaltılık tahıl ürünleri E 120 Koşineal, karminik asit, karminler E 162 Pancar kökü kırmızısı, betanin E 163 Antosiyaninler TGK Reçel, Jöle, Marmelat ve Tatlandırılmış Kestane Püresi Tebliği’nde tanımlanan reçel, jöle ve marmelatlar ve benzeri meyve preparatları (düşük kalorili ürünler dahil) E 100 Kurkumin E 140 Klorofiller, klorofilinler E 141 Klorofiller, klorofilinlerin bakır kompleksleri E 150a Sade Karamel E 150b Kostik sülfit karamel E 150c Amonyak karamel E 150d Amonyum sülfit karamel E 160a Karotenler: (i) Karışım halindeki karotenler (ii) Beta-karoten E 160c Paprika ekstraktı, kapsantin, kapsorubin E 162 Pancar kökü kırmızısı, betanin E 163 Antociyaninler E 104 Kinolin sarısı E 110 Sunset yellow E 120 Koşineal, karminik asit, karminler E 124 Ponso 4R, Koşineal Red A E 142 Green S E 160d Likopen E 161b Lutein Sosis, salam ve pateler E 100 Kurkumin E 120 Koşineal, karminik asit, karminler E 150a Karamel E 150b Kostik sülfit karamel E 150c Amonyak karamel E 150d Amonyum sülfit karamel E 160a Karotenler: E 160c Paprika ekstraktı, kapsantin, kapsorubin E 162 Pancar kökü kırmızısı, betanin Kahvaltılık sosisler (en az % 6 tahıl içeren) E 129 Allura red AC E 120 Koşineal, karminik asit, karminler Köfteler (burger) (en az % 4 sebze ve/veya tahıl içeren) E 150a Sade karamel E 150b Kostik sülfit karamel E 150c Amonyak karamel E 150d Amonyum sülfit karamel 87 NİSAN 2013 Aşağıdaki listede yer alan gıdalarda Yönetmelikte özel şart belirtilmedikçe renklendirici kullanılamaz; ancak bu listede yer alan gıdalarda renklendirici kullanılmaması hükmü, bileşenlerinden gelebilecek renklendiricilerin gıdaya taşınmasına da engel teşkil etmez. İşlenmemiş gıdalar, Tam yağlı, yarım yağlı ve yağsız, pastörize veya UHT veya sterilize aromalandırılmamış sütler, Çikolatalı sütler, Aromalandırılmamış fermente sütler, Koyulaştırılmış süt ve süttozu, Aromalandırılmamış yayıkaltı, Aromalandırılmamış krema ve toz krema, Hayvansal veya bitkisel katı ve sıvı yağlar (tereyağı ve margarin hariç), Yumurta ve yumurta ürünleri, Un ve benzeri öğütülmüş ürünler ve nişastalar, Ekmek ve benzeri ürünler, Makarna ve mantı benzerleri, Tüm mono ve disakkaritler dahil olmak üzere şekerler, Domates salçası ve konserve domatesler, Domates bazlı soslar, Meyve suyu, nektarları ve sebze suları, Patates dahil sebze, meyve ve mantarlar; konserve edilmiş veya kurutulmuş, işlenmiş patates dahil sebze, meyve ve mantarlar, Ekstra reçel, ekstra jöle ve kestane püresi, Balık, kabuklular, yumuşakçalar, et, kümes hayvanları ve av hayvanlarının etleri ve bunların preparatları, bunları içeren yemekler hariç, Kakao ürünleri ve çikolata ürünlerindeki çikolata kısmı, Kavrulmuş kahve, çay, hindiba, çay ve hindiba ekstraktları, çay, bitki, meyve ve tahılların infüzyon preparatları, bu ürünlerin karışımları ve kolay çözünebilen karışımları, Tuz, tuz ikameleri, baharatlar ve baharat karışımları. Diğer taraftan, Kodekse göre Sunset yellow (E 110), Kinolin sarısı (E 104), Karmosin (E 122), Allura red (E 129), Tartrazin (E 102), Ponso 4R (E 124) renklendiricileri içeren gıdaların etiketlerinde “Çocukların aktivite ve dikkatleri üzerine olumsuz etkileri bulunabilir.” ifadesinin yer alması gerekmektedir. Yönetmelikteki 88 bu maddeden de anlaşıldığı üzere, özellikle bazı yapay renklendiriciler insan sağlığına olumsuz yönde etki etmektedir. Bu etkiler solunum sorunları, cilt rahatsızlıkları gibi alerjik reaksiyonlar, hiperaktivite, karın ağrısı, bulantı, kusma, iştahsızlık, yüksek tansiyon gibi belirtiler şeklinde görülebilmektedir. Gıdalarda Renklendirici Analizi Boyar Madde Analizi, uzun yıllardır İnce Tabaka Kromatografisi (TLC) Yöntemi ile gerçekleştirilmektedir. Numuneden boyar madde asidik ortamda yüne geçirilir ve bazik ortam oluşturularak boyar madde yünden geri alınır ve uygun hareketli faz ile ince tabakada yürütülür. Eğer numunede boyar madde mevcut ise referans boyar madde ile aynı hizada plakada yer alır. Ancak günümüzde boyar madde analizinde özellikle miktar tespitinde Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi (HPLC) cihazları için metotlar geliştirilmiştir ve giderek yaygınlaşmaktadır. Numune hazırlama için de yün yöntemi yerini, katı faz ekstraksiyonu yöntemine bırakmaktadır. Öte yandan daha ileri teknoloji olan Sıvı Kromatografisi Kütle-Kütle Spektrometresi (LC MS MS) cihazlarında daha düşük limitlerde ve daha spesifik sonuçlar alınabilmektedir. Gıdalarda analiz metotlarının geliştiği gibi, yönetmelikler de sürekli güncellenmektedir. Ancak, güncelleme çalışmaları sırasında yabancı kaynaklardan; standard hazırlama çalışmalarında ISO veya CEN tarafından hazırlanan standartlardan aynen çeviri yapıldığında Türkiye’nin yiyecek kültürünü yeterli düzeyde yansıtmayabilmektedir. Örneğin; Katkı Maddeleri Yönetmeliği’nde, ülkemizde böyle bir gelenek yer almamasına rağmen, yumurta kabuklarının süsleme amacıyla renklendirilmesinden bahsedilmektedir ve sucuk gibi milli bir yiyeceğimizin bahsi geçmemektedir. Bu nedenle, standardizasyon çalışmalarında hem teknolojik gelişmeleri yansıtan, hem de ülkemiz şartlarına uyumlu mevzuat oluşturmak için tüm paydaşların (özel sektör, kamu, üniversite, sivil toplum örgütleri, tüketiciler vb.) görüşlerinin alınması büyük önem arz etmektedir. Bunun için TSE, dünyadaki örnekleri çerçevesinde ISO, IEC, CEN ve CENELEC teknik komiteleri ile paralel çalışan, bu komitelerin ulusal yansımaları olan ayna komiteleri (mirror tehnical committees-MTC) Aralık 2004 tarihinde kurmuş olup katkılarınızı beklemektedir.4 4 http://www.tse.org.tr/hizmetlerimiz/standard-hizmetleri/ uluslararas%C4%B1-standardizasyon/ayna-komiteler SÖYLEŞİ EVYAP Yönetim Kurulu Üyesi, Satın Alma ve Kalite Grup Başkanı Ayşe EVYAP ARIN 86 yıl önce sabun üreterek Erzurum’da başlamış üretime Evyap, bugün dünyanın önde gelen kozmetik firmalarından biri. Bu yolculuğun son 25 yılını Türk Standardları Enstitüsü ile sürdüren Evyap son olarak kozmetik alanında GMP Belgesi alan ilk Türk firması oldu. Evyap Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Evyap Arın, TSE’den almış oldukları kalite sistem belgesi ve GMP belgelerinin, sadece kendilerini değil, müşterilerini de güvence altına aldığının göstergesi olduğunu belirtiyor ve “Müşterilerimizle aramızda oluşturduğumuz bu güven, gerek yurt içi gerekse yurt dışı satışlarımıza büyük katkı sağlamıştır. Kaliteli malı üretme hususunda, tüketicilerimize verdiğimiz mesajın yerine ulaştığını ve bu mesajın tüketicilerimizden gördüğü kabulü, rekabet ettiğimiz pazarlardaki iş sonuçlarımız ve araştırmalarımızda mutlulukla gözlemleyebiliyoruz.” diyor. Ayşe Evyap Arın kimdir? 1973 İstanbul doğumlu olan Ayşe Evyap Arın, Üsküdar Amerikan Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İngilizce İktisat Bölümü mezunu. Arın, Uluslar Arası İşletme üzerine yoğunlaştığı MBA öğrenimini İngiltere’de University of Leeds’de tamamladıktan sonra çalışma hayatına 1998 yılında Evyap Sabun A.Ş.’de Pazarlama Ürün Müdürü olarak başladı. Aynı yıl Evyap’ta Pazarlama Medya Sorumluluğu görevini üstlendi. Arın, Pazarlama Koordinatörlüğü bünyesinde Sabun ve Kişisel Bakım’ın farklı markalarının yönetiminde bulundu. 2003 yılında Hijyenik Ürünler Proje Yöneticiliği görevinde bulunan Arın, 2004 yılında Hijyenik Ürünler Kategori Direktörlüğüne getirildi. 2004 yılında Kurumsal İletişim, İnsan Kaynakları ve Hijyenik Ürünlerden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi oldu. 2007 yılı son çeyreğinde Satın Alma ve Üretim Destek Grup Başkanlığı’na getirilen Arın, daha sonra Satın Alma ve Kalite Grup Başkanlığı görevini üstlenmiştir. 2010 yılı Haziran ayında Evyap Holding Yönetim Kurulu üyesi olmuştur. Evli ve iki çocuk annesi olan Arın İngilizce bilmektedir. 89 NİSAN 2013 STANDARD: İlk olarak okurlarımıza Evyap’ı tanıtabilir misiniz? birçok ülkesine, hizmet verdiği çeşitli konteyner hatları ile bağlantı sağlama imkânına sahiptir. A. EVYAP ARIN: Firmamızın 1927 yılında Erzurum’da sabun üretimiyle başlayan öyküsü, bugün katı sabundan duş jeline, şampuandan tıraş ürünlerine, cilt bakım kremlerinden kokulu kozmetiğe, bebek bezinden diş macununa kadar uzanan ürün yelpazesiyle, Türkiye pazarında ve 100’ün üzerinde ihracat pazarımızda devam etmektedir. STANDARD: TSE ile uzun yıllara dayanan bir iş birliğiniz var. Bu birlikteliğe dair neler söylemek istersiniz? Duru, Arko Men, Arko Nem, Evy Baby, Evy Lady, Gibbs, Fax , Activex Sanino , Bellisima, First Class, Privacy, Emotion, Blade markaları altında en son teknoloji ile üretilen kişisel temizlik ve hijyenik ürünlerimizi müşterilerimizle buluşturmaktayız. Evyap bugün dünyanın önde gelen sabun ve kişisel bakım ürünleri üreticilerinden biridir. Türkiye sabun ve kişisel bakım ürünleri ihracatının önemli bir kısmını gerçekleştiren firmamız ilk 100 Türk sanayi şirketi arasında yer almaktadır ve gün geçtikçe büyümektedir. Evyap'ın Türkiye'deki tesislerinin yanı sıra Mısır’da üretim tesisi mevcuttur; Malezya’da ise sabun üretim ve oleo kimya tesisi yatırımı devam etmektedir. 2003 yılında sabun üretimi için lojistik sürece destek verme amacıyla kurulmuş olan Evyapport (Evyap Limanı) ise bugün grubumuz şirketleri arasında önemli bir yere sahiptir ve Türkiye sanayisinin ihtiyaçlarını karşılayan kritik bir yatırım halini almış durumdadır. Tamamı gümrüklü 265.000 m2 alan üzerinde konteyner terminali, tank terminali ve araç terminali alanlarında faaliyet gösteren Evyapport, bölgemizdeki sanayi kuruluşlarına ve dünyanın 90 A. EVYAP ARIN: TSE ile olan çalışmalarımız bundan tam 25 yıl öncesine dayanır. Evyap olarak vazgeçilmez ilkemiz, ürünlerimizin üretiminden müşterilerimize ulaşmasına kadar tüm aşamalarda kalitenin ön planda olmasıdır. Bu nedenle, Türk Standardlarının bizim ürün portföyümüz içinde yer alan ürünler için belirlediği standartlar dahilinde üretim yapmak önemli bir unsur olup, TSE’nin bu konudaki yönergeleri bizim için bir rehber niteliğindedir. TSE’den aldığımız ISO 9001, 14001 ve OHSAS 18001 belgeleri de firmamızın kaliteye verdiği önem ve TSE’ye duyduğumuz sonsuz güvenin göstergeleridir. STANDARD: Kozmetik alanında GMP Belgesi alan ilk Türk firması olarak neden GMP Belgesi diye sormak istiyorum? Bu yolculuğa başlamaya nasıl ve neden karar verdiniz? A. EVYAP ARIN: Üretim tesislerimizin alt yapısı zaten mevcuttu. Ürün güvenliği için daha titiz bir sisteme sahip olan GMP sistemini ürün kalitemizi ve süreçlerimizi iyileştirmek için tercih ettik. Üretimde çevre, alet ve ekipmanlar, çalışan personelimiz ve üretim aşamasında kullandığımız tüm ambalaj malzemeleri ve ham maddelerin kalite ve güvenilirliklerini tanımlayıp kontrol altına almak, ürünlerimizi iç ve dış kaynaklardan kirlenme olasılığını önlemek veya azaltmak, paketleme, depolama, dağıtım aşamalarında kesintisiz bir uygulama sağlamak ve bunu GMP belgesi alarak tamamlamaya karar verdik. STANDARD: TSE ile nasıl bir süreç yaşadınız? A. EVYAP ARIN: GMP belgesi almaya karar verdiğimizde önümüzde bizim için kısa sayılabilecek bir süre vardı, bu amaçla bir proje ekibi kurduk. Ekibimiz gecesini gündüzüne katarak çok çalıştı ve eksikleri hızlıca tamamladı. Daha sonra TSE ve farklı gözetim firmalarına belge ve denetim için başvurduk. TSE’nin konusunda uzman çok değerli tetkikçileri tarafından yapılan incelemeler sonucunda, heyecanla beklediğimiz ISO 22716 GMP belgesini almaya hak kazandık. TSE Başkanı Sayın Hulusi Şentürk Bey’in kutlamamıza bizzat teşrif ederek belgemizi bize teslim etmesi ve TSE olarak vizyonlarını paylaşması ise bizler için onur oldu. STANDARD: Türkiye’de Kozmetik Sektörünün genel hatlarını çizebilir misiniz? Dünya ülkeleri ile bir karşılaştırma yapabilir misiniz? A. EVYAP ARIN: Türk Kozmetik Sektörü, artan tüketici ihtiyaçları ile birlikte günden güne büyüyen ve her gün gelişen bir sektör. Ülkemizin gelişen ve hızla büyüyen ekonomisi, genç ve dinamik bir nüfusa sahip olması, insanımızın kişisel tüketim mallarına verdiği önem bu sektörün hızla gelişmesinde önemli etken. Bu bağlamda Evyap olarak 85 yıldır hızlı tüketim sektöründe yolumuza başarılı bir şekilde devam ediyoruz, sahip olduğumuz markalar ile tüketicilerimize ulaşmak, onların beklentilerine cevap vermek bizim temel görevimiz. Bu başarı için ekip olarak çok çalışıyoruz. Çalışmadaki isteğimizi ve motivasyonumuzu, firmamızın gücünden ve bir Türk firması olarak ülkemizin kalkınmasından ve gelişmesinden alıyoruz. STANDARD: Kozmetik Sektöründe standardın önemi nedir? A. EVYAP ARIN: Kozmetik sektöründe üretimlerin dünya tarafından kabul edilmiş olan standartlar ile yapılması, hem bu ürünleri kullanan tüketicilerin güvenliğinin sağlanması hem de üretimi gerçekleştiren firmaların kaliteli ve insan sağlığı ile dost, güvenli ürünler üretmeleri açısından çok önemlidir. Mevcut standartlar ile tam uyumlu olarak üretilen ürünlerin kullanılması tüketicilerin hem kendi sağlıkları hem de bu bilincin tüketiciler arasında yayılması açısından son derece önemlidir. STANDARD: Yürürlükteki standartlar Kozmetik Sektörü için yeterli midir? Ya da yeni standard ihtiyacı var mı? A. EVYAP ARIN: Yürürlükteki standartlar kozmetik sektörü için birçok ihtiyaca cevap vermekle birlikte gelişen teknoloji ile birlikte yeni ürünlerin sayılarının artması, bazen, mevcut standartların yetersiz kalmasına neden olabiliyor, dolayısıyla bu standartların güncelliğinin sağlan- ması, kapsamlarının genişletilmesi, uygulanabilir olması ve bu konuda Sanayi - TSE iş birliği ve bu iş birliğinin sürdürülebilir olması önemli bir husustur. STANDARD: Aynı zamanda TSE ile Yurt Dışı Gözetim Hizmetleri İşbirliği Protokolü imzaladınız? Bu protokol ile ilgili bilgi verebilir misiniz? A. EVYAP ARIN: EVYAP olarak birçok ülkeden ambalaj ve ham madde alımlarımız var. Bu malzemelerin gerek üretiminde gerekse tedarik aşamasında meydana gelebilecek olumsuzluklar, ürün kalitesi, ürünlerimizin müşterilerimize geç ulaşması gibi riskleri beraberinde getireceğinden, sorunu kaynağında minimize etmek, yurt dışı tedarikçilerimizi mevcut kalite anlayışımız ile ortak bir noktada buluşturmak adına kontrollerinin yapılması ve denetlenmesi hususunda TSE’den bazı hizmetler için destek alacağız. TSE’nin bu konudaki tecrübeleri bizim için çok önemli. Böyle bir protokolü TSE ile imzalamış olmaktan dolayı büyük bir mutluluk içinde olduğumuzu belirtmek isterim. STANDARD: Bunların dışında Enstitü ile sürdürdüğünüz başka çalışmalar, TSE’den beklentileriniz var mı? A. EVYAP ARIN: TSE ile geçmiş zamanlarda kimi ürünlerin fiziksel ve kimyasal analizlerin karşılıklı olarak yapılması ve analiz sonuçlarının karşılaştırılması gibi çalışmalarımız oldu. Ayrıca TSE’nin eğitimlerine çalışanlarımızı gönderdik ve firma olarak bu eğitimlerin büyük faydalarını gördük, bu tür çalışmaların daha da ilerletilmesi beklentimizdir. STANDARD: Bilhassa standart, GMP ve diğer belgelere dair sektörünüze ve tüketicilere neler iletmek istersiniz? A. EVYAP ARIN: Öncelikle EVYAP olarak TSE’den ISO 22716 GMP belgesi alan ilk kozmetik firması olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz. İlk kez 17 yıl önce yine TSE’den aldığımız TSE EN ISO 9001 Kalite Belgesiyle başlayan iş birliğimiz sayesinde çok önemli aşamalar kaydettik ve EVYAP olarak bugün geldiğimiz noktada bu belgelerin öneminin büyük olduğuna inanıyorum. Gerek kalite sistem belgelerimiz gerekse sahip olduğumuz GMP belgeleri, sadece kendimizi değil, müşterilerimizi de güvence altına aldığımızın göstergesidir. Müşterilerimizle aramızda oluşturduğumuz bu güven, gerek yurt içi gerekse yurt dışı satışlarımıza büyük katkı sağlamıştır. Kaliteli malı üretme hususunda, tüketicilerimize verdiğimiz mesajın yerine ulaştığını ve bu mesajın tüketicilerimizden gördüğü kabulü, rekabet ettiğimiz pazarlardaki iş sonuçlarımız ve araştırmalarımızda mutlulukla gözlemleyebiliyoruz. 91 NİSAN 2013 HELAL KOZMETİK VE GMP Helal Kozmetik ve İyi Üretim Uygulamaları Gmp Bilge IŞIKLAR TSE, Kimya Sektörü Belgelendirme Müdürü TSE, “Helal Gıda” belgelendirmesi hizmetlerinin ardından SMIIC (İslam Ülkeleri Standart ve Metroloji Enstitüsü) tarafından “Helal Kozmetik” Standardının yayınlanmasıyla, “Helal Kozmetik” belgelendirme faaliyetlerine Ürün Belgelendirme Merkezi Başkanlığı çatısı altında başlayacaktır. “Kozmetik” tanımı ülkeler arasında farklı şekillerde yapılmasına rağmen günümüzde, hem ülkemizde hem de dünyada, Avrupa’da yapılmış, aşağıda verilen tanımlama en çok kabul gören tanımdır; Kozmetik: İnsan vücudunun dış kısımlarına; epiderma, tırnaklar, kıllar, saçlar, dudaklar ve dış genital organlarına ve dişler ile ağız mukozasına uygulanmak üzere hazırlanmış, tek veya temel amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek, görünümünü değiştirmek, bunları korumak, iyi bir durumda tutmak veya vücut kokularını düzeltmek olan bütün madde veya karışımları ifade eder. “Helal Kozmetik” ise İslami kurallara göre üretilmiş kozmetik ürününü ifade eder. 92 “Helal Kozmetik” Standardı, SMIIC TC2 “Helal Kozmetik Teknik Komitesi” tarafından programa alınmış ve hazırlanma aşamasındadır. TC2’nin başkanlığını Türkiye adına TSE yürütürken, sekreteryalığını ise Birleşik Arap Emirlikleri adına ESMA yapmaktadır. Çalışmaları hızlı bir şekilde devam eden standardın 2-3 ay içerisinde yayınlanması öngörülmektedir. Peki neden “Helal Kozmetik” Standardı yayınlanması gerekliliği oluşmuştur? 1.Yılan zehri, plasenta gibi şüpheli birçok ürünün kozmetik sektöründe kullanılması, 2.% 99’u Müslüman bir ülke olan ülkemizde helal gıda konusunda yapılan belgelendirme çalışmalarının bir başka ayağı olan gıda dışı (non-food) helal madde kullanımı konusunda dini hassasiyetleri bulunan tüketicilerin beklentilerine karşılık verilebilmesi, 3.Malezya, Endonezya, Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’da başka dinlerle iç içe yaşayan büyük Müslüman toplulukların helal gıda ve gıda olmayan (non-food) maddelere teveccühlerinin, dini farkındalıklarının günbegün daha da artması, Türkiye’nin de ihracat yapan üreticisi ve belgelendirme kuruluşuyla bu büyüyen pazarda geç kalmadan yerini alabilmesi, rihinde kabul edilen ve 11/07/2013 tarihinde yürürlüğe girecek olan AB’nin 1223/2009 sayılı Kozmetik Tüzüğü ile kozmetik üretim yerleri için İyi Üretim Uygulamaları (GMP) zorunlu hale getirilecektir. 4.Helal gıda belgesi verilmesinin ardından müftülüklerce verilen helal onayının artık verilmemesi, ama helal olup olmadığı bir dini otoritece onaylanmak zorunda olunan kozmetik, temizlik malzemeleri, ilaç vs. konularında üreticinin bir muhatap bulamaması ve helal belgesini zorunlu tutan ülkelere ihracatta, üreticilerimizin zorlukla karşılaşmasının önüne geçilmesi için. İyi Üretim Uygulamaları (GMP); Gıda, İlaç, Kozmetik, Medikal cihaz gibi insan sağlığını doğrudan etkileyen ürünlerin, güvenilir koşullarda ve sistemlerde üretilmesi için hazırlanmış, ürünün hazırlanmasından dağıtımına, her aşamasında kirlenme olasılığını önlemek veya azaltmak amacıyla hazırlanmış koruyucu önlemler dizisidir. İyi Üretim Uygulamaları (GMP); sağlam, bilimsel yargı ve risk değerlendirmesine dayalı üretim faaliyetlerinin tanımlanması vasıtasıyla kalite güvencesi konseptinin uygulamadaki gelişimini oluşturmaktadır. İyi Üretim Uygulamaları (GMP) kılavuzunun amacı, tanımlı özelliklere sahip bir ürün elde edilmesini sağlayan faaliyetleri tanımlamaktır. Halihazırda “Helal Kozmetik”le ilgili dünyada yayınlanmış tek standart Malezya standardı olan; “MS 2200:2008 –Islamic Consumer Goods - Part 1 : Cosmetic and Personal Care - General Guidelines” Standardıdır. Malezya Standardı dışında IFANCA (Amerika İslami Gıda ve Beslenme Konseyi), EIC (European Islamic Council) gibi bölgesel İslam örgütleri kendi belirledikleri kriterlere göre belgelendirme yapmaktadırlar. Avrupa’daki Müslümanlara “Helal Kozmetik” hakkında ne düşündükleri sorulduğunda aşağıdaki cevaplar verilmiştir; yyBir sonraki aşama nedir, Helal arabalar mı? yyDini kullanarak para kazanmaya çalışılıyor. yyTicarete dini karıştırmak kötü bir fikir. yyKozmetiklerin bu kadar hayvansal içerikleri olduğunu bilmezdim. yyTenime sürülen şeylerin emildiğini fark etmemiştim. yyEğer “Helal İlaç” yoksa haram ilaç kullanmak caizdir, çünkü hayat kurtarır. Sürekli gelişip pazar payını arttıran helal ve yeşil kozmetik, kişisel bakım ürünlerinin 2009 yılındaki pazar değeri 69,5 milyon € olarak belirlenmiştir. Bu dünya pazarının nerdeyse 1/3’üne denk gelmektedir. Kozmetikte iyi üretim uygulamaları (GMP) için TS EN ISO 22716 Kılavuz Standardı yayınlanmıştır. Bu kılavuz, kozmetik sanayinin dikkate alması için hazırlanmıştır ve bu sektörün spesifik ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmuştur. Ayrıca ürün kalitesini etkileyen insani, teknik ve idari faktörlerin yönetimi konusunda organizasyonel ve pratik tavsiyeler vermektedir. “Helal Kozmetik” belgelendirmesinde GMP ön koşul olarak değerlendirileceğinden GMP ve Helal Kozmetik belgelendirmeleri birbirini tetikleyen iki belgelendirme alanı olacaktır. TSE bünyesinde GMP belgelendirmesi Ürün Belgelendirme Merkezi Başkanlığı bünyesinde yapılmaktadır. Hem Türkiye hem de dünyada sayılı kozmetik firmalarından biri olan ve “Arko” , “Gibbs” markalarıyla yakından tanıdığımız EVYAP, GMP belgesini alan ilk kuruluşumuzdur. Helal Kozmetik pazarı Orta Doğu’da yılda % 12 artmaktadır. Dünyadaki Müslüman sayısının yaklaşık 1.8 milyar olduğu göz önünde bulundurulursa pazarın çekiciliği açıktır. Ayrıca doğru pazarlandığında güvenli ve kaliteli ürün din farklılıklarını gözetmeksizin dünya pazarında yerini alabilecektir. Kozmetiklerle ilgili olarak 30 Mart 2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Kozmetik Mevzuatı, AB Kozmetik Direktifine (76/768/EEC) uyumlaştırılmış ve uygulama, söz konusu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlamıştır. 30/11/2010 ta93 NİSAN 2013 PEYNİR MAYASI Peynir Mayasındaki Sütü Pıhtılaştırıcı Enzimler ve Özellikleri Prof. Dr. Selman TÜRKER Yrd. Doç. Dr. Durmuş SERT Necmettin Erbakan Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü Peynir yapımında en önemli aşama, sütün peynir mayası denilen çeşitli enzimler kullanılarak pıhtılaştırılmasıdır. Üretimde kullanılan peynir mayaları proses gereği teknik olarak ve standartlara uyum yönünden değerlendirilmelidir. Bu derlemede; peynir üretiminde kullanılan pıhtılaştırıcı enzimler hakkındaki temel bilgiler özetlenmiştir. Peynir üretiminin temel aşaması olan pıhtılaşma, protein fraksiyonlarının stabilizasyonunun bozulması sonucu sütün sıvı halden jel haline geçmesidir (Fox, 1989; Guinee ve Wilkinson, 1992). Peynir teknolojisinde sütün enzimatik yolla pıhtılaştırılmasında; hayvansal, bitkisel ve mikrobiyal kaynaklardan sağlanan enzimler kullanılır. Bunların tümü asit proteazlardır. Optimum aktivitelerini asit pH’larda gösterebilen bu enzimler, hem sütün pıhtılaşmasını sağlarlar, hem de peynir olgunlaşması ve kalitesini belirgin ölçüde etkilerler (Üçüncü, 2004). 94 Rennet, peynir yapımında kullanılan bir enzimdir. Geleneksel olarak; buzağı, kuzu ve oğlak işkembesinin şirden kısmından hazırlanır. Rennet enzimlerindeki başlıca proteinaz, kimozindir. Dünya peynir üretimi arttıkça, beraberinde buzağı şirdeni azaldığından rennet tedariki yetersiz kalmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da buzağı rennetinin fiyatı yükselmiştir. Hem buzağı rennetinin azlığı, hem de fiyatının yüksekliği; araştırmaları diğer rennet çeşitlerine yöneltmiştir. Bu rennetler, sığır, domuz, koyun ve tavuk pepsini, Rhizomucor miehei, Rhizomucor pusillus, Cryphonectria parasitica proteinazları ve gen teknolojisi yardımı ile üretilen Escherichia coli, Kluyveromyces marxianus var. lactis, Aspergillus niger var. awamari’nin rekombinant kimozinleridir (Hicks ve ark., 1988; Öner ve Akar, 1993; Fox ve McSweeney, 1997; Rogelj ve ark., 2001). Pıhtılaştırıcı Enzimler ve Özellikleri Uygulamada en yaygın kullanılan hayvansal kaynaklı enzim, buzağı renneti olup; standart olarak kabul edilir. Diğer enzimler bununla karşılaştırılır (Şahan ve Konar, 1990). Hayvansal rennetler (kimozin ve pepsinler), genelde kurutulmuş veya % 10 NaCl ile tuzlanmış mide dokusundan ekstraksiyon ile elde edilir (Fox ve McSweeney, 1997; Şahan ve Yaşar, 2002). Standart bir buzağı rennetinde süt pıhtılaşma işleminin % 88-94 kimozin tarafından gerçekleştirilmesi istenmektedir. Yetişmiş bir hayvandan elde edilen rennette ise % 90-94 pepsin ve % 6-10 kimozin bulunmaktadır (Tekinşen, 1997; Rogelj ve ark., 2001). Peynir olgunlaşmasında ortalama pH değeri (4.9-5.2) pepsinin optimum pH değerinin (pH 2) üzerinde olduğu için, pepsin ile üretilen peynirler, kimozinle üretilenlere göre biraz daha yavaş olgunlaşırlar. Bu nedenle iki enzimin karışımlarının kullanılması tercih edilmektedir. Piyasada değişik oranlarda pepsin ve kimozin karışımları içeren peynir mayaları mevcuttur (Üçüncü, 2004). Pepsin; sığır, domuz, koyun ve tavuktan elde edilmektedir. Bu kaynaklardan elde edilen pepsinlerin pıhtılaştırma aktivitelerinin proteolitik aktivitelerine oranı, kimozininkinden farklıdır. pH’ya karşı çok duyarlı olan domuz pepsini, peynir üretimi sırasında denatüre olması nedeniyle, olgunlaşma süresince proteolize katkısı çok azdır. Bu olumsuz özellikleri nedeniyle domuz pepsini çoğu pazardan çekilmiştir (Fox ve ark., 2000). Mikrobiyal rennet ucuz olması nedeniyle, dünyanın yarısından daha fazlasında buzağı kimozininin yerine kullanılmaktadır. Mikrobiyal rennetle yapılan peynirlerin tat ve aromasında problemler ortaya çıkması, tekrar buzağı kimozinin önemini ortaya çıkarmıştır (Mohanty ve ark., 1999). Mikrobiyal enzimler, buzağı rennetinden daha yüksek oranda spesifik olmayan proteolitik aktiviteye sahiptirler. Cryphonectria parasitica’dan elde edilen proteaz ise en yüksek değere sahiptir (Üstunol ve Hicks, 1990). Rekombinant kimozin Esherichia coli, Saccharomyces cerevisiae, Kluyveromyces lactis, Aspergillus nidulans, A. niger ve Tricoderma reesei’ye prokimozin geninin klonlanması ve daha sonra fermentörlerde üretilmesiyle elde edilmektedir. Rekombinant kimozin, buzağı kimozinin bir veya daha fazla izoenzimlerini içeren enzim olup, enzimatik özellik olarak ayırt edilemeyecek kadar buzağı kimozinine benzemektedir (Guinee ve Wilkinson, 1992; Fox ve McSweeney, 1997; Kosikowski ve Mistry, 1997). Değişik araştırmacılar tarafından Bacillus subtilis, Bacillus cereus, B. polymyxa, Cryphonectria parasitica, Rhizomucor miehei, R. pusillus, Fusarium moniliforme, Penicillium expansum, Aspergillus versicolor ve Irpex lactis’ide içine alan mikroorganizmaların proteinazları ekstrakte edilerek sütü pıhtılaştırma özellikleri incelenmiştir (Guinee ve Wilkinson, 1992; Kosikowsi ve Mistry, 1997). Bunlar içinde fungal kaynaklı R. pusillus, R. miehei, C. parasitica, Aspergillus oryzae ve Irpex lactis’den elde edilen proteinazlar peynir üretiminde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır (Mohanty ve ark., 1999). Sonuç olarak; standart mayanın kaynağı buzağı şirdenidir. Olmadığı takdirde, amaçlanan peynir tipi de dikkate alınarak buna en uygun kuvvet ve etkide olan mikrobiyal mayaların tercih edilmesi gerekir. Üretimde kullanılan peynir mayaları proses gereği teknik olarak ve standartlara (TS 3844, TSE 1996) uyum yönünden değerlendirilmelidir. İkinci olarak da elde edildikleri kaynaklar pıhtlaştırma kalitesi ve toplumun değerleri açısından dikkatle ele alınmalıdır. Domuz kaynaklı mayalar, tek başına proses için uygun değildir. Maya paçallarında kullanılmaması gerekir. Mecbur kalındığınde; sığır, koyun ve keçi kaynaklarından faydalanılabilir. Mayanın enzim içeriği, kuvveti ve kaynağının iyi bilinmesi, etiket bilgileri içinde açıkça yer alması gereklidir. Kaynaklar 1. FOX, P.F., 1989. Proeolysis During Cheese Manufacture and Ripening. Journal of Dairy Science, 72 (6): 1379-1400. 2. FOX, P.F., and McSWEENEY, P.L.H., 1997. Rennets: Their in Milk Coagulation and Cheese Ripening. Microbiology and Biochemistry of Cheese and Fermented Milk (Ed:B.A. Law). 1- 40 pp. 3. FOX, P.F., McSWEENEY, P., COGAN, T.M. and GUINEE, T.P., 2000. Fundamentals of Cheese Science. Aspen Publishers Inc., USA. 4. GUINEE, T.P., and WILKINSON, M.G., 1992. Rennet Coagulation and Coagulants in Cheese Manufacture. Journal of the Society of Dairy Technology, 45 (4): 94-104. 5. HICKS, C.L., O’LEARY, L., and BUCY, J., 1988. Use of Recombinant Chymosin in the Manufacture of Cheddar and Colby Cheese. Journal of Dairy Science, 71(5): 1127-1131. 6. KOSIKOWSKI, F.V., and MISTRY, V.V., 1997. Cheese and Fermented Milk Foods. Volume I. Edwards Brothers, Inc., Michigan, USA, 728 p. 7. MOHANTY, A.K., MUKHOPADHYAY, U.K., GROVER, S., and BATISH, V.K., 1999. Bovine Chymosin: Production by rDNA Technology and Application in Cheese Manufacture. Biotechnology Advances, 17 (2-3):205217. 8. ÖNER, M.D. and AKAR, B., 1993. Separation of the Proteolytic Enzymes from Fig Tree Latex and its Utilization in Gaziantep Cheese Production. Lebensm-Wiss.Technol., 26 (4): 318-321. 9. ROGELJ, I., PERKO, B., FRANCKY, A., PENCA, V., and PUNGERCAR, J., 2001. Recombinant Lamb Chymosin as an Alternative Coagulating Enzyme in Cheese Production. Journal of Dairy Science, 84 (5): 10201026. 10.ŞAHAN, N., ve KONAR, A. 1990. Peynir Üretiminde Sütü Pıhtılaştırmada Kullanılan Proteolitik Enzimler. Ç.Ü.Z.F. Dergisi, 5 (4): 129-140. 11.ŞAHAN, N., ve YAŞAR, K., 2002. Peynir Üretiminde Kullanılan Pıhtılaştırıcı Enzimler. Ç.Ü.Z.F. Dergisi, 17 (3):21-30. 12.TEKİNŞEN, O.C., 1997. Süt Ürünleri Teknolojisi. S.Ü.V.F. Yayın Ünitesi. Konya, 326 s. 13.TSE, 1996. Peynir Mayası, TS 3844, TSE, Ankara. 14.ÜÇÜNCÜ, M., 2004. A’dan Z’ye Peynir Teknolojisi-Cilt 1. Meta Basım Matbaacılık Hizmetleri, 543 s, İzmir. 15. USTUNOL, Z., and HICKS, C.L., 1990. Effect of Milk-Clotting Enzymes on Cheese Yield. Journal of Dairy Science, 73 (1): 8-16. 95 NİSAN 2013 ALKOLLÜ İÇKILER VE GIDALARDA ALKOL Alkollü İçkiler ve Gıdalarda Alkol Prof. Dr. Adem ELGÜN İttifak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Selçuk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Etil alkol her ne kadar kimyasal bir madde olsa da insan diyetinde yer aldığında sarhoşluk verici ve sağlık üzerine olumsuz etkilerinden dolayı tıbbi, sosyal ve dini açıdan önemli gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. Aslında karbonhidratların şeker formunun alkol fermantasyonu yoluyla oluşmakta, besleyici özellik insanın mental, fizyolojik ve sosyal aktivitelerini etkiler duruma dönüştürmektedir. Bu sebeple alkolün keyif verici içeceklerde ve gıda maddelerindeki mevcudiyetleri, etkisi ve kontrolü önemli denetim konularından biridir. Bu derlemede etil alkolün kimyasal konumu ve özellikleri, sağlık ve sosyal yapı bakımından etki boyutları, elde edilişi, içki, içecek ve gıda maddelerinde bulunuşu ve miktarları ile alkollü ürünlerin mevzuat boyutu incelenmiş, alkolle ilgili meselelere yönelik önerilerde bulunulmuştur. 96 Alkol kullanımı ve helal gıda uygulamaları kapsamında alkol, son zamanların güncel konuları arasında yer almaktadır. Bu husus iç ve dış pazarda dini bir ihtiyaç olması yanında, önemli bir kriter konumuna da ulaşmıştır. Ülkemizin bu milli ve global pazarda layık olduğu yeri alabilmesi için alkol ve alkollü içecekler hakkında hem üreticiler hem de tüketici boyutunda bilgi aktarılması ve gerekli teşebbüslere girişilmesi elzem duruma gelmiştir. Ülkemizde de ulusal ve uluslararası çapta helal gıda sertifikalandırma faaliyetleri başlatılmıştır. Bu işlemler zaten ihtiyari standart uygulamalarını yürüten, gelişmiş bir alt yapıya sahip Türk Standardları Enstitüsü tarafından da üstlenilmesi uygun bir teşebbüs olarak algılanmıştır. Alkol tanımı doğrudan etil alkolü (etanol) ifade etmektedir. Etil alkol vücutta metabolize olan ve yegâne sarhoşluk veren alkol çeşidi olarak bilinir. Dünya alkol üretiminin üçte ikisi içki olarak tüketilirken, ancak üçte biri endüstri alanında kullanılmaktadır (1,2). En son elde edilen Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre ülkemizde 4 milyon 500 bini alkolik olmak üzere 17 milyon alkol kullanan insan mevcuttur. Dünya alkol tüketimi sıralamasında 3. sıradayız. Bu sonuçlar, sosyal ve sağlık açısından geleceğimizin önemli bir tehdit altında olduğunu göstermektedir (3,4,5). Türkiye’de alkol tüketiminin en fazla olduğu yaş grubu genç kuşak olup, ardından çocuklar, daha sonra ise orta ve yaşlı kuşak (50 + ötesi) gelmektedir. Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, sosyoekonomik ve kültürel düzey arttıkça alkol kullanım oranı artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO), ülkemizin de içinde olduğu 30 ülkeyi kapsayan araştırma raporunun sonuçlarına göre; suç işleyenlerin ve psikolojik rahatsızlıkların % 50’den fazlasında alkol alımı temel sebeptir (3,4,5,6). ALKOL ve ÖNEMLİ ALKOLLER Bir hidrokarbondaki hidrojen atomlarından bir ya da daha fazlasının yerini hidroksil grubunun (—OH) alması sonucu alkol oluşur. Mesela, etan (C2H6), bu yolla etanol (C2H5OH) haline gelir. Yapı bakımından, uçucu sıvılardan yapışkan katılara kadar çeşitli biçimlerde bulunabilirler (3,7). Önemli Alkoller Alkoller oldukça geniş bir çeşit yelpazesine sahiptir. Bunlardan gıda ve beslenme konusunda en önemli olanları metanol, etanol ve gliseroldür. Bütanol ve propanol ise gıda maddelerinde çok az miktarda görüldüklerinden ikinci dereceden önem arz ederler (1,2). Metil alkol (metanol), odunun kuru damıtılmasından elde edildiği için “odun alkolü” diye de adlandırılır. Endüstride, karbonmonoksit ile hidrojenin reaksiyonu yoluyla da elde edilir (1,2,6). Endüstride çözücü ve bir motor yakıtı bileşeni olarak, formaldehit ve anilin boyalarının elde edilişinde, evsel ispirto ocağı yakıtı, matbaada boya temizliği, ayakkabıcılıkta tutkal temizliği için kullanımına izin verilmektedir. Çok az miktardaki metanol, canlı organizma için zehirdir. Oksitlenerek vücuttan kolay atılamayan formaldehit oluşumuna sebep olarak akut zehirlenmeye sebep olur. Ucuzluğu nedeniyle sahteciler tarafından alkollü içkilere katılmakta, ölüme varan sağlık problemlerine sebep olmaktadır (3,6.8,11). Tedavide; asidozu nötralize etmek için sodyum bikarbonat, panzehir olarak da etil alkol verilmesi uygun görülmektedir. Etil alkol (Etanol) şekerlerin Saccharomycess cerevisiae sp.suşları tarafından oksijensiz ortamda fermantasyonu yoluyla elde edilir. Buna tarımsal veya biyo etanol denir (1,2,10). Sanayi tipi etil alkol üretimi, etan gazının sülfirik asit katalizörlüğündeki suyun içinde çözülmesiyle gerçekleştirilir. Sanayide yaygın kullanışı vardır. Araba yakıtı, asetik asidin, polietilen gibi plastiklerin ve eter ve kloroformun üretiminde, çözücü olarak, tetraetil kurşun üretimide kullanılmaktadır. Ayrıca kloral adlı bir uyku ilacı, bir böcek ilacı olan DDT (diklorodifeniltrikloroetan) elde edilir. Sağlık bakımından etil alkol, alkollü içkilerin en önemli bileşenidir. Gliserin (Gliserol), beslenme ve sağlık bakımından hayvani ve nebati yağların tamamında görülen bir gliserid bileşenidir. Yağların sülfürik asit veya sodyum hidroksitle hidrolizi yoluyla da elde edilir. Sanayide sentetik olarak propilen gazının hidroksillenmesi yoluyla elde edilir (2,3). Gliserin çok yaygın bir ticari uygulama alanı bulmuştur. Eczacılık ve ilaç endüstrisinde merhem ve diş macunu imalatında ve kozmetikte dolgu maddesi olarak, kumaş dokumada, daktilo şeritlerinde ve tütün endüstrisinde son mamulün nemini muhafaza edici olarak, sulu çözelti içinde antifriz ve fren sıvısı, nitrogliserin ve dinamit imalatında, alkid reçineleri üretiminde kullanılır (3). 97 NİSAN 2013 Diğer Önemli Alkoller ve Benzerleri: Herkesçe çok iyi bilinen kolesterol, kolesterolü düşürmede etken olan ergo-steroller ve A vitamini gibi bileşikler birer kompleks alkoldür. Mentol “nane ruhu” yine bir terpenoid alkol çeşididir (9,11). BESLENME ve ALKOL METABOLİZMASI İnsan beslenmesinde, insanın bilinçli olarak alkolü tanıması, alkol fermantasyonu ile elde edilmiş alkollü içkiler ile olmuştur. Bu insiyatifteki alkol keyif verici tabiatıyla insan diyetinde yer almıştır. Alkollü içkiler şeker ve nişasta ihtiva eden tüm meyve, sebze ve taneli gıdalardan, sütten ve baldan üretebilir. Şeker bazlı içkiler şarap çeşitlerini oluştururken, nişasta bazlı olanlar bira ve benzerlerini meydana getirir. Bu alkollü içkiler damıtılarak, elde edildikleri ürünün aromatik özelliklerini taşıyan rakı benzeri damıtık içkiler elde edilir. Diğer bir önemli alkollü içki grubu likörlerdir. Bunlar daha önce elde edilen alkolü sulandırıp, meyve suyu ve baharatlar ile aromatize ederek elde edilirler. Bu gruptaki alkollü içkilerde alkol miktarı % 3 ile % 55 arasında değişir. Alkolsüz içecekler grubundaki bazı meyveli – gazlı içecekler de koruyucu amaçlı olarak % 0,2’ye kadar alkol içerebilmektedirler. Son mevzuat değişikliği ile %2’nin altında alkol içerenler alkolsüz içecek grubuna girmektedir. fazladır. İnsan vücudunda çok hızlı şekilde absorbe olur. Esas olarak karaciğerde metabolize edilir, sonuçta oksidasyon yoluyla biyotransformasyona uğratılıp enerjiye dönüştürülerek elimine edilir (3,4,5,8,9). Kandaki dozu, % 0,8’i geçtiğinde toksik etki başlar. Metabolizma aksaklıkları başlar. Alkol içicilerin özellikle merkezi sinir sisteminde genel depresyona neden olarak kendini gösterir. Alkol alımı ile önce glikojen depoları hızla boşalır, insülin etkinliği düşer, kan şekeri yükselir. Daha sonra insülin salgısını artırarak hipoglisemiye sebep olur. Bazı klinik bulgulara göre, alkollü içkilerin bazı türleri kalp riskini düşürürken, aşırısı kansere ve karaciğerde siroza yol açmaktadır. Lokal antiseptik etkide bulunur. Sinir siteminde pozitif pekiştirici (dopaminerjik) saldırgan etkinlik artırılır. Huzursuzluk ve yoksunluk gibi psikolojik rahatsızlıklar artar. Bu sebeple alkol için “antibesinsel besin” (antinutrient nutrient) tabiri uygun görülmektedir. Alkol ilaç konumuna yükselerek bağımlılık noktasına kadar gider. Kronik rahatsızlıklar görülür. Alkol zehirlenmeleri, alınan alkol miktarı, ferdi hassasiyet ve çevre faktörlerine göre çok farklı boyutlarda görülür. Bu durumlarda hastalara anti depresif, kafein ve glikoz desteği verilerek müdahale edilir. Alkol komasında en yaygın ölüm sebebi solunumun durmasıdır (3,4,9). İnsanlar, normal beslenme şartlarında farkında olmadan alkolle karşılaşabilmektedir. Karbonhidrat içeren sulu gıda maddelerinde az da olsa alkol bulunabilmektedir. Olgunlaşma ve bozulma sonucu alkol içeriği artmaktadır. Göynümüş armut ve kararmış muz buna örnek verilebilir. Açık reçel ve meyve sularında alkol miktarı artabilir. Bunun dışında bazı bitkisel ve hayvansal menşeli fermente gıdalar da asit fermantasyonu yan ürünü olarak az miktarda alkol ihtiva edebilmektedir. Yoğurt, kefir, boza ve turşu gibi asit fermantasyonuna sahip gıdalarda oluşan organik asitler yanında, alkol de üreyebilmektedir. Ekmek bir alkol fermantasyonu ürünüdür. Pişirme sonucunda alkolün büyük kısmı uçarken, bir kısım alkol taze ekmekte kalmaktadır. Yine bir alkol fermantasyonu sonucu üretilen şarap ve bira çeşitlerinden üretilen sirkede de az miktarda alkol kalır. Bu grubun alkol içeriği normal şartlarda % 1’i aşmaz. Dolayısıyla alkolle her zaman karşı kaşıya gelebiliriz. FERMENTASYON ÜRÜNLERİ ve ALKOLLÜ İÇKİLER Alkol alımı, kısmen faydalı görünse de, zararları daha 2. Asit fermentasyonu: Turşu, sirke, yoğurt, boza, 98 Fermantasyon Olayı Fermantasyon, şekerlerin mikrobiyolojik yolla diğer bileşenlere biyotransferini ifade eder. Alkol ve asit fermantasyonu olmak üzere iki çeşit fermantasyon mevcuttur. Alkol fermantasyonu mayalar, asit bakterileri tarafından gerçekleştirilir (1,2,4,11). 1. Alkol Fermentasyonu: Ekmek, bira, şarap, damıtık içkiler ve ispirto vb. üretiminde uygulanan fermentasyon tipidir. Maya (Saccharomycess cerevisiae sp.) tarafından, şekerlerin oksijensiz ortamda fermantasyonu yoluyla alkollü içkiler ve alkol (ispirto, biyoetanol) üretilir. Kabonhidratlar glikoza kadar indirgenmiş formda, maya tarafından metabolize edilerek enerji, alkol ve karbondioksit gazı açığa çıkar. Alkol fermentasyonu kısaca aşağıdaki formülle ifade edilir. soslar ve zeytin gibi ürünlerin üretiminde kullanılan fermantasyon tipidir. Özellikle Laktik asit bakterileri, şekerleri laktik aside fermente ederek patojen gelişmesi ve bozulma riskleri düşürülür. Asit fermantasyonu sırasında yabani mayalar marifetiyle, kısmen alkol fermantasyonu da meydana gelmekte, ortamda az da olsa alkol oluşmaktadır. Böylece organik asitler oluşarak ekşime dediğimiz olay meydana gelir. Alkol Fermentasyonu Ürünleri Bu grupta çok değişik alkollü içkiler ile yakıt veya solvent amaçlı üretilen biyoetanol, ispirto ve saflaştırılmış absolü alkol gibi ürünler yer alır. Bazı önemli ve yaygın kullanılan fermantasyon ürünleri aşağıda verilmiştir (1,2,11,12). Bira: Arpa maltının öğütülüp, 80 ºC’de sulu ortamda mayşelenip, süzülen malt şurubunun, bira mayası (Sacchoromyces carlbergensis) ile fermentasyonu sonucu elde edilir. % 4 (3-8) alkollü ürün filtrasyonla ayrılır. Şerbetçi otu ile aromatize edilir. Ambalajlanıp, pastörize edilerek piyasaya sürülür. Alkolsüz bira, alt maya tipleri ile serin ortamda üretilir. % 1 kadar Alkol içerir. Şarap: Meyve (üzüm) suyunun şarap mayası (S. cerevisiae ovalis) ile fermentasyonu sonucu elde edilir. Filtre edilip, paketlenip, pastörize edilerek piyasaya sürülür. Alkol miktarı ortalama %10 (7-18)’dur. Siyah üzümden kırmızı, beyaz üzümden beyaz şarap üretilir. Şaraplık üzümlerin şeker miktarı yükselir. Şampanya (Köpüklü Şarap): Yüksek şekerli üzüm suyundan üretilmiş şarabın doğal veya suni yolla CO2 gazı ile gazlandırılmış şeklidir. Alkol miktarı %12-15 arasındadır. Vermut: Özel olarak aromatize edilen tatlı ve ekstra alkolle takviye edilmiş şarap türüdür. Alkol miktarı %1718 arasında değişir. Vermutun aromatizasyonunda tarçın, kakule, pelin otu ve mercanköşk gibi aromatik bitkiler kullanılır. Kımız: Kısrak sütünün mayalanması ile elde edilen, içinde % 1-3 oranında alkol bulunan bir içkidir. Orta Asya’daki Türkler bu içkiyi, özellikle ayinlerde, düğün ve eğlencede içmektedirler. Damıtık (distile) İçkiler (spirits): Bunların üretiminde daha önceden nişastalı ve şekerli meyvelerden hazırlanmış şarap, bira ve benzerlerinin damıtılmasıyla elde edilen alkol ve aroma karışımı içkilerdir. Alkol miktarı %15’ten aşağı olmaz. Genel olarak %37,5 üzerinde al- kol içerirler. Alkol miktarı %55’in üzerinde olanlar yanıcı olup, alev alan egzotik içki grubunu oluştururlar. Damıtık içkilerin en yaygın üretilen çeşitleri aşağıdaki gibidir: Rakı: Kuru üzümden, (Anason ile çeşnilendirilmiş), rom şeker kamışından, votka çavdardan bazen patatesten, saki pirinçten, konyak beyaz üzümden, viski arpa, buğday ve mısır birasından, araka kımızdan, tekila kaktüsten damıtılarak üretilir. Cin: Ardıç çeşnisi, likör meyve suları ile aromatize edilmiş alkol katkılı içkilerdir. Ayrıca baharat, eterik yağ, oleoresin, vb. katkılı Drog likörleri de vardır. Sirke: Her türlü şarap ve bira benzerindeki etil alkol, Acetobakter sp ile oksidasyonu sonucu asetik aside dönüşür. Sirke % 10-12 asetik asit içerir. Sirke elde edildiği meyvenin (üzüm, elma, vs.) çeşnisini taşır. Bünyesinde %1 kadar artık alkol bulunur. ALKOLLÜ ÜRÜNLERE AİT MEVZUAT İlgili uluslararası mevzuat, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO), Uluslararası Gıda Kodeksi (Codex Alimantaire) ve Avrupa Birliği Gıda Otoritesi (EFTA) yönlendirmektedir (16). Günümüzde bu mevzuat kapsamında çıkarılan “Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği” yol gösterici olmuştur. Ancak bu mevzuatın, Avrupa Birliğinin taleplerini karşılayamadığının anlaşılması üzerine, “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Taslağı ‘’ adı altında yeni bir “gıda kanunu” oluşturulmuştur. Şu anda yayımlanan tebliğler, bu Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği çerçevesinde, Avrupa Birliği Gıda Kodeksine uyumlu olarak gıda maddeleri kapsamında alkollü ve alkolsüz içecekler kapsamında ele alınmaktadır. Alkollü ve alkolsüz içeceklerin temel mevzuatı Kodeks kapsamında belirlenmekte, uygulanması mecburi tutulmaktadır. TSE standartları, kodeks sınırları içinde uygulanmakta olup ihtiyaridir. Alkol ve alkollü içkilerle ilgili yayımlanan mevzuatı aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür (14,15). 1. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği: Yetki Kanunu: 560 S.K.H.K. (R.Gazete: 16 Kasım 1997, 23172). 2. Alkollü İçkilerde Hacmen Alkol Miktarının Etikette Bildirilmesi Hakkında Tebliğ. Yetki Kanunu: Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği (R.Gazete 26.02.2003-25032, Tebliğ No 2003/ 06). 3. Alkolsüz İçecekler Tebliği: Yetki Kanunu: Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği (R.Gazete: 15.06.200726553, Tebliğ No: 2007/26) ve Alkolsüz İçecekler 99 NİSAN 2013 Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliği (R.Gazete: 01.11.2007-26687, Tebliğ No: 2007/46). 4. Aromatize Şarap, Aromatize Şarap Bazlı İçki ve Aromatize Şarap Kokteyli Tebliği: Yetki Kanunu: Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği (R.Gazete: 07.07.2006/26221, Tebliğ No: 2006/28). 5. Bira Tebliği: Yetki Kanunu: Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği (R. Gazete: 07.07.2006/26221, Tebliğ No: 2006/33). 6. Alkollü İçkiler Tebliği: Yetki Kanunu Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği (R.Gazete 16.03.200525757, Tebliğ No 2005/11) ve Türk Gıda Kodeksi Distile Alkollü İçkiler Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliği (Tebliğ No: 2006/24). 7. Fermente Süt Ürünleri Tebliği: Yetki Kanunu: Tük Gıda Kodeksi Yönetmeliği (R. Gazete: 16.02.2009-27143, Tebliğ No: 2009/25) (Yoğurt, asidofiluslu süt, kefir, kımız, ayran, konsantre fermente süt ürünleri, toz/kurutulmuş fermente süt ürünleri, çeşnili (kompozit) fermente süt ürünleri, ısıl işlem görmüş fermente süt ürünleri). 8. Şarap Tebliği: Yetki Kanunu: Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği (R. Gazete: 04.02.2009-27131, (şarap, likör şarabı, doğal köpüren şarap, suni köpüren şarap, doğal yarı köpüren şarpı, suni yarı köpüren şarap ve coğrafi işaret şarap çeşitleri). 5. Fıkhi durumunu belirleyecek sınırı belirlemede amaç mı, sarhoş etme özelliği mi, keskin-acı tadın hissedilmesi mi, yoksa miktar mı dikkate alınmalıdır? 6. Fermente gıda maddelerindeki, alkol dışı metabolitlerin sağlık açısından riskleri var mıdır? Alkolü içeceklerden alkolün uzaklaştırılması kalan ürünü nasıl etkiler? 7. Dezenfektan veya koruyucu olarak saf biyo alkol ile karışık ferment alkolü arasındaki ayırt edici fark var mıdır? 8. Alkollü içeceklerden şarap için ileri sürülen fayda, yalnız üzüm suyu ile karşılanamaz mı? Kaynaklar 1. Elgün A. 2011. Gıda Mühendisliğine Giriş. Selçuk Üniversitesi, Konya. 2. Akman, A. V., Yazıcıoğlu, T,1960. Ferrmantasyon Teknolojisi, A.Ü. Ziraat Fakltesi Yayın no. 160. Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara. 3. Anon. 2009a. http://tr.wikipedia.org. Ansiklopedi, Alkoller, İçkiler. 4. Anon. 2009b. http://www.nuveforum.net/forum.html Alkol Nedir - Nasıl Elde Edilir - Alkolün Özelliği - Alkol Üretimi ve Yapımı. 5. Anon. 2009c. http://www.turkcebilgi.com/ Alkoller Hakkında Ansiklopedik Bilgi. 6. Anon. 2009e. http://www.tuba.gov.tr/index.php. TÜBA Öldüren İçki Metanol. Mht 9. Şarap Standardı: TS 521, Ocak 1976. 7. Belitz,H.D., Grosch,W., Schieberle,P. 2009. Food Chemistry. 4th Edd. Springer-Verlag Berlin, Heidelberg. 10. Boza Standardı: TS 9778 28.01.1992. 8. Caultate, T.P. 1990. The Chemistry of Its Companents. 2nd Edd. Royal Socciety of Chemistry, Cambridge. SONUÇ VE ÖNERİLER 9. Anon. 2009d. http://www.medicinenet.com/script/ main/hp.asp. Alcohol and Nutrition. 1. Helal gıda çalışmalarında yukarıdaki bilgilerin mutlaka dikkate alınması, ilgili platformlarda alttaki sorulara cevap verilmesi gerekmektedir. 2. Tarımsal ve endüstriyel kaynaklı alkol arasında bilimsel olarak fark var mıdır? 3. İnsan için zararlı doz sınırı belirlenmeli midir? Bu husus alkollü ve alkolsüz içeceklerin gıda sınıfına dahil edilmesi sebebiyle gıda kontrolünde önemlidir. 4. Yiyecek tabiatlı gıda maddelerinde maksimum sınır uygulamasına gerek var mıdır? İstihlak mevzuunda hangi ölçüler dikkate alınmalıdır? 100 10.Akman A. 1942. Şarap, Sirke ve Dayanıklı Şıra. Yüksek Ziraat Enstitüsü Matbaası, Ankara, 183s. 11.Ertugay, Z., Kurt, A.,Elgün, A., Gökalp,H.Y. 1994. Gıda Bilim ve Teknolojisi. Atatürk, Ün. Yayın No.671 Erzurum. 12.Beuchat, L.R. 1978 Food Baverage and Mycology.. AVI Publ.Co. Inc. Westport, Connecticut 13.Pomeranz, Y; Meloan, C.E. 1994. Food Analysis. Theory and Practice. 3rd Edd. Chapman &Hall, NY and London 14.http://www.kkgm.gov.tr/mev/kodeks.html 15.http://www.tse.org.tr/ 16.http://www.qatechnic.com/index.asp SÖYLEŞİ BEY PİLİÇ, Genel Müdür Yardımcısı Kadri GÜVENER Kimdir? Kadri Güvener , si olan Güvener Makine Mühendi . du oğ d n a da t’t la urum s/Ah ı. 20 yıl sonra K 1953 yılında Bitli umunda başlad ur K dan itilık lın Ba yı ve 01 Et çalıştı. 20 ’te iş hayatına liç pi Er ve liç akta. sı ile Nar Pi arak görev yapm ol sı istifa etti ve sıra cı ım rd Ya Genel Müdür baren Beypiliç’te hibi. iki kız çocuğu sa Güvener evli ve Ülkemizde giderek artan kırmızı et açığı ve buna paralel olarak ortaya çıkan hayvansal protein eksikliği, piliç eti üretiminde sürekli büyümeyi gerektiriyor. Buna karşılık kanatlı etinin sağlıklı, ekonomik ve hazırlanmasının pratik oluşu, son yıllarda ürün çeşidinin artması piliç eti üretimine olan talebi destekliyor. Beypi A.Ş. piliç eti ve yem üretimi ile ilk 500 büyük firmamız arasında yer alıyor. TSE’nin Helal Gıda Standardını yayınlamasının ardından Enstitümüze başvuran ilk şirketler arasında da Beypiliç’i görüyoruz. Firmanın Genel Müdür Yardımcısı Kadri Güvener, bu belgeyi almadaki önemli unsurlardan bir tanesinin ihracat pazarının Müslüman ülkelere doğru kayması olduğunu belirtiyor. Kısaca arz/talep ilişkisi bu belgeyi almada büyük rol oynamış. 101 NİSAN 2013 leştirilen artış her geçen gün artmaktadır. Bunun ana nedenleri; komşu olmamız nedeniyle küçük partiler halinde bağlantı yapabilmemiz ve küçük ithalatçıların da devrede olabilmesi, Müslüman ülke olma avantajımız, ürünlerimizin kalitesi olarak özetlenebilir. İran’ın da iyi bir pazar olacağı yönünde umutlar oluşmuştur. Libya, son siyasi gelişmelerden sonra piliç eti ithalatçısı konumuna geçmiş ve 2011 yılında bu ülkeye de bir miktarda ihracat yapılmıştır. Libya’nın kendi üretimini gerçekleştirinceye kadar bu ihracat sürecektir. STANDARD: Beypiliç ne zaman kuruldu? Ne ya da neler üretiyor? Günlük üretim miktarı nedir? İhraç yapar mı? Kısacası Beypiliç nedir? K. GÜVENER: Beypiliç’in temeli Beyyem A.Ş. ile atılmıştır. Beyyem A.Ş. Ankara’nın Beypazarı İlçesinde karma yem üretmek amacı ile 1979 yılında kurulmuştur. Karma yem üretimi yapan fabrika, 1981 yılı Ekim ayında üretime başlamıştır. Beyyem A.Ş. öncülüğünde piliç eti üretimi yapmak üzere 1986 yılında Beypi A.Ş. adı altında şirketimiz kurulmuştur. Beypi A.Ş. 1987 Ağustos ayında Bolu-Göynük’te kurduğu kesimhane ile piliç eti üretimine başlamıştır. Damızlık kümesleri, kuluçkahane ve üretim kümesleri yatırımları yapılarak faaliyetin tam entegre olması sağlanmıştır. Beypazarı İlçesinde başlayan yatırımlar daha sonraki yıllarda Bolu İlinde devam ettirilmiştir. Bolu İlinde, ikinci bir kuluçkahane, karma yem fabrikası ve kesimhane ile çok sayıda damızlık ve üretim kümesleri yatırımları gerçekleştirilmiştir. Piliç eti üretiminde çiğ kanatlı etinden pişirilmiş ürünlere kadar geniş bir ürün portföyü sağlanmış olup, tam yağlı soya üretimi gibi karma yem üretimi destek yan yatırımlarda gerçekleştirilmiştir. 1995 yılında şirket merkezi Bolu’ya alınmıştır. 2004 yılında ise Beyyem A.Ş. tüm varlıkları ile Beypi A.Ş.’ye katılmıştır. Böylece Beypi A.Ş. çok güçlü bir yapıya kavuşturulmuştur. Sürekli ilk 500 kuruluş arasında yer alan ve sürekli büyümesi sonucu sektörde Türkiye’nin büyük firması konumuna ulaşan Beypi A.Ş. sektördeki pek çok konuda ilk olmanın haklı gururunu yaşamaktadır. İhracatta en önemli payı Irak almaktadır. Irak’a gerçek102 Türk Cumhuriyetlerine ihracat da istikrarlı bir şekilde sürdürülmektedir. Önümüzdeki yıllarda artan miktarlarda ihracatın devam edeceği rahatlıkla söylenebilir. Suudi Arabistan, 2005 yılında kuş gribi nedeniyle koyduğu yasağı 2012 yılının başında kaldırmıştır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, sektörün hedeflediği en büyük ihracat pazarıdır. Buralara yapılacak ihracatın birkaç yıl içerisinde Irak’ı da geçmesi beklenmektedir. Sektörün en büyük ihracat hedefi Avrupa Birliği’dir. Birliğe ihracat yapabilmek için 2003'ten beri yoğun bir çaba gösterilmesine rağmen izin konusunda başarıya ulaşılamamıştır. Tamamen siyasi olarak yorumlanması gereken bu durumun çözülmesi için teknik kadroların yanı sıra siyasi otoritelerin de devreye girmesi gereklidir. Avrupa Birliği’nin en önemli avantajı, yüksek fiyatlı göğüs ürünleri alıcısı olmasıdır. Avrupa Birliği’ne ihracat başlatıldığında aynı tür ürünler alan Japonya pazarına da çok rahat bir şekilde girilmesi mümkün olacaktır. Japonya’ya ihracat konusunda da girişimler başlatılmıştır. Çin, tavukayağında en büyük alıcı konumundadır. Ancak bu ülkeye de doğrudan ihracat yapılamadığı için çok önemli ekonomik kayıplar oluşmaktadır. Rusya ve Suudi Arabistan’da olduğu gibi Çin’in de ihracat yasağını kaldırması ile tavukayaklarını doğrudan ihraç etmek mümkün olacak, sektör de aracıdan kurtulacaktır. STANDARD: Türk tüketicisi kanatlı hayvan etini ne oranda tüketiyor? Bu oran son yıllarda artış gösterdi mi? Cevap evet ise bunu neye bağlıyorsunuz? K. GÜVENER: Türkiye’de kanatlı et üretimi, nüfus ve ihracat rakamları dikkate alınarak hesaplanan kişi başına tüketim rakamları aşağıdaki gibidir. Türkiye’de Kişi Başına Kanatlı Et Tüketimi, kg YILLAR Köy ve Yum. Hindi Piliç Eti Tavukları, Eti Diğer Kanatlı Eti Toplam 2001 8,91 0,59 0,64 10,17 2002 9,31 0,36 0,91 10,61 2003 11,36 0,50 0,77 12,65 2004 13,73 0,67 0,86 15,29 2005 13,87 0,75 0,77 15,42 2006 13,36 0,65 0,58 14,62 2007 14,06 0,46 0,77 15,32 2008 15,56 0,47 0,73 16,80 2009 15,35 0,40 0,76 16,54 2010 18,09 0,40 0,72 19,23 2011 19,58 0,41 0,64 20,66 Kaynak: BESD-BİR 1990 yılında 3,8 kg olan kişi başına kanatlı eti tüketimimiz 2011 yılında 20,7 kg’a ulaşmıştır. Bu durumu; 1990 yılında tahmin etmek hatta hayal etmek bile mümkün değildi. Bu başarı; Tarım Bakanlığı ve piliç eti sektörünün başarılı ve koordineli çalışmalarının bir sonucudur. Son yıllarda Ekonomi Bakanlığının verdiği destekler de yadsınamaz. Kişi başına tüketim her yıl artarak 2025 yılında 30 kg seviyelerine çıkacaktır. Bu hedefin gerçekleşmesinde en büyük rolü piliç eti oynayacak, diğer kanatlı etlerindeki tüketimde önemli bir değişim olmayacaktır. STANDARD- Yem üretiminde hangi standartlara, nelere dikkat ediyorsunuz? Hassasiyetleriniz neler? K. GÜVENER: Yemler, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının koyduğu kurallar doğrultusunda mısır, buğday, soya fasulyesi gibi ürünlerin maksimum verime uygun, bilimsel formüllerle bir araya getirilmesiyle oluşuyor. Yemde hayvanların ihtiyaç duyduğu enerji, protein, vitamin, mineral, iz element ve aminoasit miktarları en iyi şekilde dengeleniyor. Hayvanların yaşlarına göre farklı yem üretiliyor. Kesim öncesi olarak belirlenen son yeme piliç etinde kalıntı bırakabilecek hiçbir şey katılmıyor. Yemlerin üretildiği karma yem fabrikaları bilgi işlem teknolojisinin tüm imkânlarından yararlanılarak kuruluyor. Bu da üretimde insan hatasını önlüyor, üretimin tamamı kayıt altında tutulabiliyor, geriye dönük izlemeye olanak sağlıyor. Piliçler büyüme süreci içerisinde, yaşına göre içeriği ve miktarı değişen oranlarda planlı biçimde yem yiyor. STANDARD: Piliç eti soframıza gelinceye kadar geçirdiği süreçte neler yapılmalıdır ki helal olarak kabul edilsin? K. GÜVENER: Piliç eti ve üretiminde; “TS OIC/SMIIC 1/Temmuz 2011 numaralı Helal Gıda Genel Kuralları” Standart hükümlerine göre üretim gerçekleştirilmektedir. Bu standart kapsamında; Ön Koşul Programları, İyi Hijyen ve Üretim Uygulamaları, Gıda Güvenliği Yönetim Sisteminde planlı olarak yürütülmektedir. Bunun yanında hayvan refahı kuralları göz önünde bulundurularak gerçekleştirilen kesim yöntemi, sersemletme, kan akıtılması ve tüy yumuşatma yine bu standart hükümlerine göre yapılmaktadır. Bu kuralların uygulanması, kontrolü ve ilgili kayıtların tutulması tavuk etinin helal olarak kabul edilmesini onaylamaktadır. STANDARD: Türk Standardları Enstitüsü (TSE)’den Helal Belgesi sahibisiniz? Bu belgeyi alma sebebiniz nedir? K. GÜVENER: Bu belgeyi almadan önce de üretim sürecimiz Helal Gıda kurallarını kapsıyordu. TSE’nin Helal Standardını yayınlaması ile birlikte Helal üretim sürecimiz belgelenmiş oldu. Ayrıca bu belgeyi almadaki önemli unsurlardan bir tanesi de; ihracat pazarının Müslüman ülkelere doğru kaymasıdır. Kısaca arz/talep ilişkisi bu belgeyi almada büyük rol oynadı. STANDARD: Bu belgenin kazançları neler oldu? Maliyeti sanıldığı gibi artırdı mı? K. GÜVENER: Bu belge sayesinde tüketicinin kafasındaki soru işaretleri kayboldu. Maliyet artışından ziyade, tüketicilerin ürünlerimizi tercih etme sebebi olarak yıllık ciromuzda artış olduğu görülmüştür. STANDARD: Tüy yolma, suda klor kullanımı, kanının akıtılması, tek tek kesilmesi, sersemletme, ambalajlamada kullanılan ped tartışmalı konular arasında… Üretim hattınızda bu konulara nasıl çözümler getirdiniz? K. GÜVENER: Sersemletme: Kesim salonuna gelen piliçler, öncelikle 3 sn kadar sersemletme ünitesi dediğimiz 15-35 volt elektrik akımı bulunan su havuzundan sadece kafaları girecek şekilde geçerler. Burada kısa süreli (50-60 sn) sersemletme sağlanır. Sersemletmenin amacı, tavukların kesim esnasında çırpınmalarını 103 NİSAN 2013 önleyerek travmaya bağlı vücutta oluşacak olası deformasyonları (kırık, kan oturması vs) ortadan kaldırmak içindir. Bu sayede kolay bir kesim yapılarak ette sertlik oluşmaz ve gevrek ve lezzetli bir et oluşmuş olur. Tavuklarda sersemletme sonrası yapılan kontrollerde 50-60 saniye sonra ayağa kalkmaktadır. Bu kontroller rutin olarak muayene veteriner hekimlerimiz tarafından yapılmaktadır. Kesim işlemi; özel eğitim almış kasaplar tarafından İslami usuller esas alınarak ve BESMELE çekilerek kesimi yapılır. Tüm Yolma: Tüy yolma işlemi, kan akıtmadan sonra, tavuklar 51-53oC’lik sıcaklıktaki sudan geçip tüyler yumuşatıldıktan sonra özel dizayn edilmiş makineler ile yapılmaktadır. Tüy yumuşatma suyunun sıcaklığı üretim süresince periyodik olarak kontrol edilerek veriler kayıt altına alınmaktadır. Suda Klor Kullanımı: Tesiste kullandığımız su; Sağlık Bakanlığının “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmelik”te tanımlanan “İçme-Kullanma Suyu” niteliğindedir. Bu Yönetmelik kapsamında çıkış suyunda 0,5 ppm rezidü klor bulunmaktadır. Su analizleri haftalık olarak kendi laboratuvarımızda, aylık olarak Sağlık Bakanlığı laboratuvarlarında rutin olarak yapılmaktadır. Kanın Akıtılması: Kesimden sonra kanın akıtılması işlemine geçilir. Bu işlem her bir tavuk için en az 180 saniyedir. Tek Tek Kesilmesi: Proseste kesim el ile personel tarafından tek tek yapılmaktadır. Ambalajlamada Ped Kullanımı: Ped kullanımı piliç etinin özsuyunu salmasına bağlı ambalajda oluşan su birikintisinin olumsuz mikrobiyel etkisini azaltmak amacıyla kullanılmaktadır. Kullanılan pedlerin Türk Gıda Kodeksine uygun olarak üretilmesi ve helal standartları karşılaması bizim için en önemli koşuldur. STANDARD- Sektörünüzün başlıca problemleri neler? Helal Belgesi bu problemleri aşmada yardımcı bir unsur mu yoksa yeni problemlerle mi karşılaştınız? K. GÜVENER: Sektörün belli başlı problemlerini • Ham madde fiyatlarının yüksek ve dışa bağımlı olması, • Karma yem fiyatlarına bağlı olarak piliç eti maliyetlerinin yüksekliği, • Bütçeden kanatlı hayvan desteklerine ayrılan miktarın yetersizliği, • Rekabet edilen diğer üretici ülkelerde Devlet des104 teklerinin ülkemize nazaran daha yüksek olması nedeni ile rekabette zayıflık, • İthalatçı ülkelerin tüketim alışkanlıkları (Daha önce ithalat yaptıkları ülkelerin ürünlerine alışık olmaları), • Sektör içi rekabet, • İhracat konusunda sektör olarak yeni olunması, • Rekabet edilen diğer ülkelerin ithalatçı ülkelerle yaptıkları ikili anlaşmalar sonucu sağladıkları avantajlar nedeni ile rekabette zayıflık şeklinde özetleyebilirim. STANDARD- TSE ile başka hangi alanlarda çalıştınız? Uzmanlarımızla çalışmanın size katkıları oluyor mu? K. GÜVENER: Hali hazırda çiğ ürünler için aşağıdaki standart ve belgeleri almaktadır. Bu belgeler kapsamında yıllık ara denetimler gerçekleştirilmektedir. • TS 2409: Mart 2008 Tavuk-Gövde Etleri (Karkas), • TS 12323: Kasım 1997 Tavuk Parça Etleri-But, • TS 12326: Kasım 1997 Tavuk Parça Etleri-Göğüs, • TS 12327: Kasım 1997 Tavuk Parça Etleri-Kanat. STANDARD: Çevre güvenliği için ne gibi önlemler alıyorsunuz? K. GÜVENER: ISO 14001 belgesi kapsamında gerekli yükümlülükler yerine getirilmektedir. Ayrıca Atık Yönetimi Sistemi gerekli tüm atıklar ayrıştırılarak lisanslı firmalar tarafından bertaraf edilmektedir. STANDARD- Tüketiciye neler söylemek istersiniz? Onlara uyarılarınız var mı? K. GÜVENER: Birincisi yasa gereği. Zira Türkiye’de ambalajsız piliç eti satışı yasaktır. Ambalajlı ürünler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış ve denetlenen tesislerde üretildiği için sağlıklıdır. Tavuk etlerinden insanlara gelebilecek en önemli tehlike, etlere bulaşan mikroorganizmalardır. Bu mikroorganizmalar (bakteri, virüs, mantar) hijyenik olmayan ve standartlara uymayan mezbahalarda kesilen tavuk etlerine bulaşmaktadır. İnsanlar böyle ürünleri aldığında iyi pişirmeden de tüketirlerse, hastalıklar veya gıda zehirlenmeleri ortaya çıkmaktadır. Ambalajlı ürünlere sonradan mikroorganizma bulaşma riskinin olmaması, tüketicinin son kullanma tarihini bilmesi de büyük bir avantajdır. Bu nedenle; hem yasal görevinizi yerine getirmek, hem de sağlığınızı korumak anlamında ambalajsız ürün satın almamalısınız. KANATLI ETİ ÜRÜNLERİ ÜRETİMİNDE HELAL Kanatlı Eti Ürünleri Üretiminde Ts Oıc / Smııc 1 Helal Gıda Genel Kılavuzunun Uygulanması M. Özhan GÜNDÜZ Mühendis TSE Gıda Sektörü Belgelendirme Müdürlüğü Helal Gıda ve Helal Gıda Belgelendirmesinde TS OIC/SMIIC 1/Aralık 2011 “Helal Gıda Genel Kılavuzu” Standardına Duyulan İhtiyaç Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Teknik Komitesi, Helal Gıda Belgelendirmesi alanında hazırlanan üç standardı kabul etti. TS OIC/SMIIC 1/Aralık 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardında yer alan tanıma ve kapsama göre helal gıda, İslami kurallar dahilinde tüketilmesine izin verilen ve TS OIC/SMIIC 1/Aralık 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardında verilen kurallara uygun olan yiyecek ve içeceklerdir (1). SMIIC çatısı altında yürütülen bu çalışmaların ana hedefi Helal Gıda’da uluslararası geçerliliği olan tek bir standart oluşturulması ve bu belgenin uluslararası akreditasyona sahip kuruluşlar tarafından verilmesidir. Mevcut durumda Helal gıda sertifikaları vakıf, dernek ve sivil toplum örgütleri tarafından verilmekte, uluslararası kabul gören bir akreditasyon ve belgelendirme uygulaması bulunmaması nedeniyle sıkıntılar yaşanmaktadır. Helal belgelendirmesi yapacak olan ülke kuruluşlarının, SMIIC tarafından oluşturulmuş olan Helal Gıda Kılavuzunu esas alarak yapacakları belgelendirme işlemleri ile tüm ülkeler arasında ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılması sağlanmış olacaktır. Türk Standardları Enstitüsü, helal gıda belgelendirmesinin, uluslararası geçerliliği olan tek bir standart doğrultusunda ve akredite olmuş kuruluşlar eliyle verilmesini sağlamak amacıyla 2007 yılında İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi KomitesiİSEDAK bünyesinde girişim başlattı. 4 yıllık bir süreç sonunda, 16-17 Mayıs 2011 tarihlerinde İslam Ülkeleri 105 NİSAN 2013 Katılıyorum Kesinlikle katılmıyorum Standart, et ve et mamulleri, süt ve süt mamulleri, yumurta ve yumurta mamulleri, tahıl ve tahıl ürünleri, bitkisel ve hayvansal kökenli sıvı ve katı yağlar, meyve ve sebzeler ve bunların mamulleri, şeker ve şekerleme mamulleri, meşrubat (alkolsüz içecekler), bal ve yan mamulleri, besin takviyeler, gıda katkı maddeleri, enzimler, mikro organizmalar, ambalaj malzemeKesinlikle katılıyorum Enstitümüz tarafından uygulanan anket çalışmasında katılımcıların helal gıdaya bakışı değerlendirilerek % olarak aşağıda verilmiştir: Standarttaki bütün kurallar genel olup, büyüklüğü ve gelişmişliği fark etmeksizin gıda zincirindeki her kuruluşa uygulanabilmesi istenmiştir. Bu hususa gıda zincirinin bir veya daha fazla aşamasında çalışan kuruluşlar da dahildir. Katılmıyorum Dini, ilmi, vicdani ve ahlaki boyutu olan helal gıda faaliyetleri; her ne kadar Müslüman azınlığın bulunduğu ülkelerde daha fazla önem arz etse de, günümüzde, dini, ulusu her ne olursa olsun, sağlığını ön planda tutan, yediği ve içtiğine güven arayışında olan her birey için önemlidir. helal gıda ve mamullerinin her aşamasında uyulması gereken genel kuralları kapsar. Herhangi bir fikrim yok Türk Standardları Enstitüsü, 14 Temmuz 2011 tarihinden bu yana, İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) tarafından yayınlanan Helal Gıda Standardlarına göre Helal Gıda Belgelendirmesi yapmaktadır. Helal Gıda Belgelendirmesi gereklidir. 60 27 6 6 1 Helal Gıda Belgelendirmesini TSE’nin yapması isabetlidir. 72 22 2 3 1 Helal Gıda Belgelendirmesi tüm ülkelerde yaygınlaştırılmalıdır. 62 26 5 6 1 Helal Gıda Belgesi olan gıdaları güvenle alırım. 50 32 10 7 1 Helal Gıda Belgelendirmelerinde aktif rol almak isterim. 53 32 10 2 3 Helal Gıda Belgelendirmesi incelemelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir yetkilinin olması isabetlidir. 53 36 4 4 3 Helal Gıda ve Belgelendirme süreci hakkında yeterli bilgiye sahibim. 10 53 27 8 2 5 13 23 28 31 Restoran, ilaç, kozmetik, bakım ürünleri vb. ürün ve hizmet sektöründe de helal belgelendirme yapılmalıdır. 49 30 11 7 3 Aldığım ürünlerde helal logosunun olması satın alma tercihimi etkiler. 41 39 8 9 3 İthal edilen etlere güveniyorum. Helal Gıda Kapsamındaki Ürünler ve Et Ürünleri TS OIC/SMIIC 1/Aralık 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardı, gıda zincirinin alım, hazırlama, işleme, sınıflandırma, elde etme, ambalajlama, etiketleme, işaretleme, kontrol etme, yükleme-boşaltma, nakliye, dağıtım, depolama ve servis etme gibi İslami kurallara göre 106 leri, balık ve balık ürünleri, su ve diğer mamulleri ve hizmetleri kapsar (1). Son yıllarda başta komşumuz Irak olmak üzere Orta Doğu ülkeleri ve diğer İslam Konferansı Teşkilatı üyesi ülkeler gıda ithalatlarında Helal Gıda Uygunluk Belgesi talep etmektedir. Özellikle de kanatlı hayvanlarda helal gıda belgelendirmesi ihtiyacı öne çıkmaktadır. Kanatlı hayvan sektörümüz, bu ihracatın % 80’den (% 61’i Irak’a olmak üzere) fazlasını ithalatlarında helal gıda uygunluk belgesi arayan İİT üyesi ülkelere yapmaktadır. Et ve et ürünleri sektörü, 2004-2010 yılları arasında % 342 üretimde sektörel değişim oranı ile sektörler arasında ilk sırayı almaktadır. 2010 yılında gıda ve içecek sanayinin gerçekleştirdiği 114 milyar ABD Dolar ihracatın % 5,9’unu sağlamıştır(3). Ülkemizde kanatlı eti sektöründe yaklaşık 8.900 işletme, 500.000 kişi çalışan ile yıllık 1.517.500 ton üretim düzeyine ulaşarak 3,7 milyar ABD Dolar yıllık ciro elde etmiştir. Yıllık üretim miktarımız ile Avrupa’da ilk sırayı almaktayız (2). Diğer taraftan ülkemizde temel gıda sektörleri dağılımında yaklaşık % 2,7’lik oranı olan et ve et ürünleri sektöründe; % 32’lik TSE Helal Gıda Uygunluk Belgesine olan talep, bu belgeye olan ihtiyacın ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Enstitümüz tarafından yapılan Helal Gıda Belgelendirmesinde et ve et ürünleri sektörü % 32’lik pay ile ilk sırada yer almaktadır. 2012 Aralık ayında Helal Gıda Uygunluk Belgesi mü- racaatlarının ürün gruplarına göre yüzde dağılımı aşağıda yer almaktadır: TS OIC SMIIC 1 Helal Gıda Belgeli Sektörler Sektörlere Göre Dağılım % Et ve et mamulleri* 32 Bitkisel ve hayvansal kökenli sıvı ve katı yağlar 19 Tahıl ve tahıl ürünleri 13 Şeker ve şekerleme mamulleri 9 Süt ve süt mamulleri 8 Meyve ve sebzeler ve bunların mamulleri 5 Gıda katkı maddeleri (Tuz, ekmek mayası, Sodyum 4 Yumurta ve yumurta mamulleri 2 Balık ve balık ürünleri 2 Meşrubat (Alkolsüz içecekler) 1 Diğer (Çay, Kahve, Kakao ve ürünleri) 5 *% 65 Kanatlı et ,% 35 Kırmızı et 107 NİSAN 2013 Tüm sektörlerde % 32’lik paya sahip et ve et mamullerinin % dağılımı ise; TS OIC SMIIC 1 Helal Gıda Belgeli Et ve Et Mamulleri Dağılım % Kanatlı et * 65 Kanatlı et ileri işlenmiş ürün 0 Kırmızı et 24 Kırmızı et ürünleri pastırma, kavurma vb.) (Sucuk, 11 *% 25’i hindi eti. TS OIC/SMIIC 1 Aralık 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardının İçeriği Standardın maddeleri; kapsam, atıf yapılan standartlar, terim ve tarifler, mamul ve hizmetler, kurallar, gıdanın kaynağı, hayvan kesim kuralları, gıda işleme, makineler, araç-gereçler ve imalat hatları, depolama, teşhir, servis ve taşıma, hijyen, sanitasyon ve gıda güvenilirliği, geçerli kılma ve doğrulama, tanımlama ve izlenebilirlik, piyasaya arz, ambalajlama ve etiketleme ile yasal kurallardır. Hayvan Kesim Kuralları Kesilecek hayvanda olması gereken şartlar, kesim işlemini yürütenlerde, kesimde kullanılacak araç ve gereçlerde ve kesimhanelerde olması gereken şartlar standartta belirlenmiştir. Ayrıca sersemletme, hayvanların kesim işlemi, sağlık kontrolleri, mekanik ve elle kesim, tüy yolma, karkasın sağlık kontrolü işlemlerinin nasıl uygulanacağı standartta belirtilmektedir. Et ve Et Mamulleri Karkaslardan uygun olarak hazırlanmış etler yasal kurallara uygun olmalıdır. Et ve et mamullerinde kullanılan koruyucu gibi gıda katkı maddeleri içeriğinde helal olmayan bileşenler ihtiva etmemeli veya İslami kurallar dışında gerçekleşen, işleme yardımcı maddeler de dâhil, herhangi bir işlemden geçmiş olmamalıdır. Kanatlı Eti Sektöründe Helal Gıda Belgelendirmesi Faaliyetleri Civcivin kuluçkadan çıkışından itibaren kanatlı etinin soframıza gelinceye kadarki süreçlerinin helal gıda açı108 sından en doğru şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Standartta belirtilen helal gıda şartları arasında sersemletmede uygulanan elektroşok işleminde kanatlı hayvanın durumuna göre uygulanan amper, volt, süre, frekans, suyun özellikleri gibi parametreler helal kontrol noktası olarak belirlenmeli ve kanatlı hayvanın kendine gelmesi sağlanarak geçerli kılma işlemi yapılır. Ardından plan dahilinde doğrulama işlemleri kayıt altına alınır. Yine kesim usulünde mekanik kesimin elle kesimden farklılıkları SMIIC çatısı altında İslam ülkelerine izah edilerek uzlaşı sağlanmalıdır. Diğer taraftan ton başına verilen ihracat desteğinin artırılarak hayvan yemlerinde kullanılan rendering ürünlerin yem rasyonunda kullanımı, oranları, içeriği ve bunun kanatlı etinin kalite ve lezzetine yansıması üzerine yapılacak bir dizi düzenlemeyle ihracatta sektörün içinde bulunduğu sıkıntılı durum giderilebilir ve iç piyasada kişi başı yıllık kanatlı eti tüketimi 19 kg/kişi üzerine çıkarılabilir (2). Hayvanların refahı bir diğer önemli konudur. Civciv olarak kuluçkadan çıkışından başlayarak bunların kümeslere nakli, civcivin kümese yerleşimi, yetiştirme dönemi, çiftlikten kesimhaneye nakli, kesim öncesi bekletme, kafeslerin boşaltılması ve piliçlerin ayaklarından kancalara asılması sırasında dikkat edilmesi gereken parametreler belirlenerek minimum zararla stresten uzak bir şekilde kesim işlemini gerçekleştirmelidir. Dikkate alınacak parametreler; hayvanların bulundukları ortamda, ısı, ışık, nem ve havalandırma programları, birim alana düşen canlı sayısı, kullandığı yemlik, suluk ve altlıkların standartlara uygun olması ve bunların zamanında değişimleri, naklin yapıldığı yol şartları ve sürücünün özel sürüş teknikleri eğitimi alması sayılabilir. Bu parametrelerin kayıtlarının tutulması sağlanmalıdır. Sakat, hasta ve güçsüz hayvanlar ayrılmalıdır. Türk Standardları Enstitüsü tarafından bir uygunluk değerlendirme işlemi olarak verilmeye başlanan Helal Gıda Uygunluk Belgelendirmesinde; başvuru, bilgi ve hizmet sözleşmesinin yer aldığı başvuru dokümanları ile müracaatta bulunan kuruluşa üretim yerinde inceleme gerçekleştirilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığından ve TSE’den konunun uzmanı en az iki kişiden oluşan İnceleme Heyeti tarafından yapılan incelemede; üretim yeri inceleme raporu, girdi kontrol listesi, ürün grubuna yönelik helal gıda belgelendirme föyü, kesimhaneler için kontrol listesi, deney talepleri ve tutanaklardan oluşan dokümanlardan faydalanılır. İnceleme heyetinin üretim yeri inceleme raporu ve ürünlere ilişkin alınan numuneler üzerindeki deney raporları sonuçları Diyanet İşleri Başkanlığından bir üyenin de bulunduğu Helal Gıda Belgelendirme Komisyonu’na öneri niteliğinde sunulur. Nihai belgelendirme kararı ise bu komisyon tarafından verilir. Geçerlilik süresi bir yıl olan belgeyi alan kuruluşta belgelendirme sonrasında helal gıda standardı şartlarının devamlılığının kontrolü için yılda en az iki (2) defa ara kontrol incelemesi gerçekleştirilir. İncelemelerde kullanılan dokümanların hazırlanmasında SMIIC Standartları, ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi standartları, ülke mevzuatımız ve Türk Standartları göz önüne alınmaktadır. yy 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu, yy 5199 saylı Hayvanları Koruma Kanunu, yy 5977 saylı Biyogüvenlik Kanunu, yy TS 2409 “Tavuk-Gövde Etleri (Karkas)”, yy TS 4018 “Hindi Eti-Karkas” yy TS 5925 “Kanatlı Hayvanlar-Tavuk Kesim ve Karkas Hazırlama Kuralları”, yy TS 5890 “Tavuk Gövde Et-Parçalama, Ambalajlama, Taşıma ve Muhafaza Kuralları”, yy TS 8057 “Beyaz Etler-Soğutma, Dondurma, Muhafaza, Taşıma ve Çözdürme Kuralları”, yy TS 10580 “Köfte-Hamburger Köfte Pişmemiş” yy TS 10836 “İşyerleri-Et Ürünleri İmal Yerleri-Genel Kurallar”, yy TS 11076 “Kesim Tesisleri-Kasaplık Kanatlı Hayvanlar İçin-Genel Kurallar”, yy TS 12325 “Tavuk Parça Etleri-But”, yy TS 12326 “Tavuk Parça Etleri-Göğüs”, yy TS12327 “Tavuk Parça Etleri-Kanat”, yy TS 12328 “Tavuk Parça Etleri-Kemiksiz Etler-Kıyma”, yy TS 12401 “Tavuk Parça Etleri-Kemiksiz”, yy TS K 150 “Servise Hazır Kanatlı Et Mamulleri” Standartları incelenen ürün grubuna göre önem taşımaktadır. İncelemede faydalanılan dokümanlardan girdi kontrol listesinde yer alan hususlardan girdilerin kaynağı, tedarikçi bilgileri, proseste kullanım yeri, kullanım amacı, ilgili mevzuatta istenilen limit ve kullanım oranı, girdi kabul yöntemi, girdi kontrol sıklığı ve tutulan kayıtların yanı sıra üretim ortamı ve donanımı, personel hijyeni gibi hususlar da TS EN ISO 22000 standartları çerçevesinde dikkate alınmaktadır. İncelemede et ve et ürünleri, kanatlı hayvan eti helal gıda belgelendirme föyünde yer alan hususlar şöyledir: 109 NİSAN 2013 yy Yemlerin alındığı firmaların isimleri, yem katkı maddelerinin isimleri ve kullanıma başlama ve bitiş tarihlerine ait kayıtlar kontrol edilmelidir. Yem üretiminde kullanılan tüm girdilerin Tebliğe uygun olması gerekmektedir. yy Kesimden önce hayvana yönelik sersemletme işlemi ile ilgili olarak; elektrik akımı kullanmak gerektiğinde sersemletme, hayvanlarda herhangi bir şekilde ölüme veya kalıcı hasara sebep olmamalıdır. yy Kanatlı hayvanların mezbahaya sevki, kesim öncesi ve kesim sonrası sağlık kontrolü ve muayene hizmetleri, etlerin damgalanması, işlem gördükten sonra yenmesine müsaade edilecek etlere uygulanacak işlemler, imha edilecek etler, şüpheli etler ve başka yerlerden kesilmiş olarak getirilen etlere yapılacak işlemler Yönetmelik hükümleri doğrultusunda yapılmalıdır. yy Kesim işlemine “Bismillâhi Allahuekber” diyerek başlanmalıdır. yy Kesim işlemi esnasında, kanatlının gırtlak, yemek borusu ve boyun bölgesindeki ana kan damarı kesilmeli, boyun birden kopartılmamalıdır. yy Kasap tarafından her bir kanatlının usulune uygun olarak kesildiği kontrol edilmelidir. yy Kanatlılar yolunmaya gitmeden önce ölmüş olmalıdır. yy Kanama süresi olarak en az 180 saniye beklenmelidir. yy Kesilen hayvanların sayısı, elde edilen et miktarı, tespit edilen hastalıklar ve şüpheli, şarta tabi ve imha edilecek et, sakatat ve yan ürünlere yapılan işlemlerle ilgili tüm kayıtları düzenli olarak tutulmalıdır. yy Kuruluş; ürüne ait düzenli olarak yapılan mikrobiyolojik analiz raporlarını beyan edemiyorsa numune alınarak Mikrobiyolojik Kriterler Tebliği’ne göre Staphylococcus aeureus, Salmonella spp., Pseudomonas, E. Coli analizleri 5’li yöntemle yaptırılmalı ve kayıt altına alınmalıdır. yy Ambalaj ve İşaretleme kontrolü ilgili yasal mevzuat ve TS OIC/SMIIC 1:2011 Standardının 12.1 maddesine göre yapılmalıdır. Ambalajın üretildiği materyalin helal şartlara uygunluğunda üretici firma spektleri, muayene raporları esas alınmalıdır. yy Personel hijyeninde ve üretim donanımının hijyen ve sanitasyonunda kullanılan kimyasalların helal şartlara uygunluğu kontrol edilmelidir. yy Mekanik kesim tesislerinde elle kesim yapılması durumunda yöntem geçerli kılınmalıdır. yy Kesim ekipmanlarında kullanılan yağların gıda üretimine ve helal şartlarına uygun olması gerekmektedir. 110 yy İnceleme kapsamında kesimhane yer alıyorsa; ÜBM-06-LS-001 Kesimhaneler İçin Kontrol Listesi doldurulmalıdır. yy Mekanik olarak ayrılmış kanatlı Eti Tebliği’ne göre kapsamdaki ürünler üzerinde Kalsiyum miktarı ile gerektiği durumlarda serolojik ve histolojik analizlerinin yaptırılması gerekmektedir. İleri işlenmiş et mamulleri ürün grubunda inceleme esnasında dikkat edilecek hususlar; yy Helal et ürünlerinde kullanılan etler helal hayvanların karkaslarından elde edilmiş olmalıdır. yy Et ürünlerinde kullanılan katkı maddeleri, aroma maddeleri, renklendiriciler, bulaşanlar ve miktarları Tebliğ hükümlerine ve helal gıda üretimine uygun olmalıdır. Tebliği yy Gıda bileşenlerinde ekstraksiyon çözücüsü olarak kullanılan materyaller toksik bileşen ve alkol içermemelidir. yy Jelatin kullanıldığı durumda helal kılınmış kaynaktan elde edilmiş olduğu tesbit edilmelidir. Bunun için girdi olarak kullanılan jelatinin teknik spesifikasyonu üzerinden inceleme yapılmalı veya bu mümkün olmadığı durumlarda numune alınarak gen araması ile tür tayini yaptırılmalıdır. yy Son ürün analizlerinin ilgili standart/mevzuata uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir. yy Kısacası helal gıda incelemelerinde üretilen ürün ve bileşenlerinin helal kaynaklı olduğundan ve ürünün mevzuata uyumundan emin olmak gerekmektedir. Diğer taraftan üretim ortamı, donanımı ve personelin temizlik ve hijyeninin kontrolünü sağlayan bir sistem kurulmalıdır. Sonuç İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) bağlı İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Gıda Hazırlık Grubu Helal Gıda Teknik Komitesi’nin hazırladığı ve belgelendirmeye temel teşkil eden TS OIC/SMIIC 1/Aralık 2011 “Helal Gıda Genel Kılavuzu” Standardına göre alınan Helal Gıda Uygunluk Belgesi ile diğer gıdalarda olduğu gibi kanatlı eti ürünlerinde de helal gıda hassasiyeti olan tüketicinin talepleri karşılanmaktadır. Kaynaklar 1. TS OIC/SMIIC 1 Helal Gıda Genel Kılavuzu Standardı (13.12.2011). Türk Standardı, 1-10. 2. BESD-BİR (2010). Kanatlı Bilgileri Özeti 2010.BESD-BİR Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği. Yayın No:9. 3. Türk Gıda ve İçecek Sanayi 2010 Envanteri, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu, 16-66. Bilişimi Yaşamak ve Öngörmek Memet ÖZKAN Yönetim Danışmanı bilgi@danismend.com Bilişimin gelecekteki ve hayatımızdaki yerini öngörebilmek. Zor bir iş! Bu zamana kadar kimler denemedi ki? Dilerseniz ilk akla gelenleri sayalım… -1899 yılında ABD Patent Dairesi yetkilisi Charles Duell, “Bugüne kadar keşfedilmesi gereken her şey keşfedilmiştir” diyordu. -1926 yılında Audion tüpünün mucidi Lee DeForest, “Televizyonun üretilmesi kuramsal ve teknolojik açıdan mümkün olsa da, mali ve ticari açıdan bunun imkânsız olduğunu düşünüyorum” diyordu. -1943 yılında IBM Başkanı Thomas Watson, “Dünya piyasasında beş bilgisayardan fazlasına yer yoktur” diyordu. -1956 yılında British Astronomer Royal’de yazan Richard Wooley, “Uzayda yolculuk tamamen bir zırvalıktır” diyordu. -1977 yılında Digital Equipment Corp’un başkanı Ken Olson, “Kimsenin evinde bilgisayar bulundurması için bir neden yoktur” diyordu. -1981 yılında Microsoft’un kurucusu Bill Gates “Herkese 640 KB’lık bellek yeterli olacak” diyordu. Şimdi bu satırlarda, bu öngörülere gülümsüyoruz. Durup biraz da düşünelim. Peki ya biz, bilişimin gelecekteki oluşumunu ne kadar öngörebiliyoruz? Öngörülerimiz ne kadar gerçekçi, ne kadar hayal ürünü? Ne oldu ve nasıl oldu da, dünün hayal ürünü düşünceleri, bugün burnumuzun dibinde yaşayan gerçeklere dönüştüler? Bugün hayal ürünü diye burun kıvırdıklarımız, ne zaman gerçek olacak? Yarın mı, yoksa birkaç saat sonra mı? Bilişimin gerçekleştirdiği öngörülerin sonuçlarını doğru ve zamanında kullananlar ne gibi avantajlara sahip olacaklar, kullanamayanlar neleri kaybedecekler? Özetle bilişimi öncelikle öngörmek zorundayız. Ardından bilişimi üretmeliyiz. Ancak tüm bunları yapabilmek için bilişimi mutlaka ve sürekli olarak kullanarak, uzmanlaşmak zorundayız. Kısacası öngörebilmek için yaşamak zorundayız. Günümüz İş Dünyasında İki Değişim Yaşanıyor Bunlardan birincisi, artık satıştan gelen kârlar giderek azaldığı için mevcut maliyetlerin azaltılmasının ön plana çıkmasıdır. Bilişim yöntem ve araçlarının etkin kullanımıyla bir işletmenin iletişim, üretim, pazarlama, satış, satış sonrası servis, satın alma, araştırma-geliştirme, karar destek ve operasyonel maliyetlerinde çok ciddi düşüşler elde edilebilir. Bu düşüşler satış fiyatlarına yansıtılarak rakipler karşısında avantajlar kazanılabilir. Bir işletme sahibinin en büyük arzusunun bu olduğundan kimsenin kuşkusu yoktur. 111 NİSAN 2013 İş dünyasında yaşanan ikinci değişim, üretim toplumundan bilgi toplumuna geçişin hâlâ devam ediyor olmasıdır. Daralan pazarlarda klasik ürünlerin şansı giderek azalmaktadır. Müşteriyi korumak ve yeni müşteriler kazanmak için ürünün kalitesinde, teknolojisinde, fiyatında, avantajlarında sürekli olarak değişiklikler-yenilikler yapmak zorunlu hale gelmiştir. Bunları yapabilmek doğru bilgiye ulaşmak ve onu doğru yönetmekle (bilişim) mümkündür. Özetle, bu iki değişim unsurunu dikkat alırsak, bilişim sistemleri ve teknolojilerini etkin kullanmanın önemi daha da belirginleşmektedir. Rekabetin Bizi Götüreceği Yer Hepimiz için unutulmaması gereken bir nokta var: rekabetin bizi götüreceği yer, bilişim sistem ve teknolojilerini kullanarak hızlı araştırma yapan, kompleks iş süreçlerine rağmen doğru kararlar alarak hızla üretime geçen, hızla satış yapan, kararsız ve belirsiz bir piyasayı doğru analiz ederek hızlı tepki verilebilen unsurların yaşayabildiği bir ekonomik ortamdır. Pazarlama araştırmalarınızda, üretim sürecinizde, yönetim kararlarınızı alırken, müşterinizi izlerken, rekabet ederken bilişimden yararlanma yüzdenizi hesapladınız mı? Kişisel ve kurumsal hayatınızda bilişimi yeterince sık ve verimli bir şekilde kullanıyor musunuz? Bilişimi Kullanmak Bu konuda yapılmış olan istatistiklerin sonucu, ne yazık ki olumlu sonuçlar vermiyor. Bilişim araçlarını kullanarak yazdığımız başarı öyküleri henüz gazete sayfalarında ya da televizyon ekranlarında yer almıyor. Cep telefonlarından sıklıkla mesajlaşıyor ya da sosyal medyadan her gün paylaşıyoruz ancak hepsi bu! Bilişim araçlarını kullanmamanın gerekçesi olarak, bilişim donanım ve hizmetlerinin maliyetlerini öne süremeyiz. Bilgisayar fiyatları giderek düşüyor, kablosuz bağlantısı kullanım sürenize göre çok daha hesaplı hale geldi, web sitesi yapmak o kadar ucuzladı ki neredeyse bedava yaptıracaksınız. Bilişim ve Internetin birincil kullanım amacı, iş dünyası açısından açısından baktığımızda sadece Google’dan bilgi arama ya da banka ödemesi vb. zorunlu finansal işlemler olmamalıdır. İş dünyası açısından bilişim ve Internet, para kazandıran araçlardır. Bunları kullanarak nasıl para kazanacağınızı öğrenmelisiniz. Öğrendiğiniz zaman, bilişim kullanım oranları ve getirdiği faydalar da artacaktır. 112 Bilişimi Kullanmamak Eğer bilişime gerekli önemi vermeyip geride kalırsanız, bakın neler olacak? Çalıştığınız şirket, tamamen bilişim altyapısıyla organize olmuş bir ana sanayiye çalışacak. Eğer bilişim altyapısı olarak hazır değilseniz, onlar sizin hazırlanmanızı beklemeyecekler, hazır olan başka tedarikçilerle çalışmaya başlayacaklar. Çalışmak için başvurduğunuz kuruluş ya da şirkette, yöneticileriniz ve çalışma arkadaşlarınız, tamamen bilişim kültürü ile yetişmiş insanlar olacak. Eğer siz de bu konuda eğitimli değilseniz, sizi yetiştirmekle vakit kaybetmeyecekler, yetişmiş olanlarla çalışmaya başlayacaklar. Yeni kurduğunuz işletmeniz, konvansiyonel çalışma yöntemleriyle ciddi bir zaman ve enerji kaybederken, bilişim teknolojilerini kullanan rakipleriniz size karşı avantaj sağlayacaklar. Bu saydıklarımız, akla ilk gelen ve en basit senaryoları. Biraz daha detaylı düşününce, bilişimsizlik kâbusunun sınırları giderek derinleşecektir. Bilişim Kültürü ve Yetenekleri Günümüz dünyasında, ne ürettiğiniz ya da ne sattığınız kadar, nasıl çalıştığınız da önemlidir. Ürününüzü ve müşterinizi düşünürken, çalışma yöntemlerinizi de planlamalısınız. Bilişim kültürü ve yetenekleri, nasıl çalıştığınızı belirleyen birinci sıradaki unsurlardır. Bilişimi kişisel ve kurumsal yaşamınızda teknik ya da teknolojik unsurlar olarak değil, aynı zamanda etkili verimlilik ve rekabet araçları olarak kullanmak için öncelikle şunları yapmalısınız: 1. Bilişim sistem ve teknoloji ürünlerinin net bir tanımı yapın. 2. Kişisel ve kurumsal hedeflerinizi ve iş süreçlerinizi belirleyin. 3. Tanımladığınız bu bilişim unsurlarını, kullandığınız süreçlere ve varacağınız hedeflere uygun bir şekilde nasıl kullanacağınızı öğrenin. İnternet ve bilişim teknolojilerinin dünya ekonomisinde yaratacağı fırtınalar henüz tam anlamıyla başlamadı. Hava sertleşiyor, dalgalar kıyıya vurmaya başladı, ancak gerçek fırtına bu değil. Gerçek fırtına, ekonominin İnternet platformu üzerinde ve iş süreçlerine modellenmeye başladığı zaman başlayacak. Bilişime hazır olmak ve onu hakkıyla kullanmak için henüz geç değil!
Similar documents
Communication Cards - Centre for Cultural Diversity in Ageing
Bu bilgiler 2011 Yaşlılıkta Kültürel Çeşitlilik Merkezi (Centre for Cultural Diversity in Ageing) tarafından derlenmiştir. Bu yayın, Avustralya Hükümeti Sağlık ve Yaşlanma Bakanlığı tarafından fina...
More informationYÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ Milletlerarası
giriş, çıkış ve seyahatleri esnasında pasaport kullanmakla yükümlüdürler. c) İki ülke giriş ve çıkışlarında pasaport yerine kimlik belgesi kullananlar giriş yaptığı ülkenin sınır kapısında örneği e...
More informationEkim 2011
Reklam ve Abone Ayşe Nedret GÜNEŞ tel: 0.312. 416 63 17 e-mail: pazarlama@tse.org.tr 2011 Yılı Reklam Tarifesi Arka Kapak: 2000 TL + KDV Kapak İçleri: 1500 TL + KDV Son Sayfa: 1500 TL + KDV İç Tam ...
More information