PDF - yenifikirdergisi.com

Transcription

PDF - yenifikirdergisi.com
KUTAHYALI GAYBI SUN’ULLAH’IN ŞİİR DÜNYASI
(KEŞFÜ’L-KITA) İLE İLGİLİ BAZI TESPİTLER
Mustafa GÜNEŞ
Yrd. Doç Dr. ,DPÜ Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü KÜTAHYA
mgunes188(3;mynet.com
Arapça, Farsça kelime ve terkipleri fazla kullan­
g ir iş
ÖZET
Kütahya’da
daha
çok
“Hüdâ
Rab-
bim” unvanıyla tanınan Kütahyalı Gaybî
Sun’ullah Efendi, XVII. yüzyıl mutasav­
vıf şâirlerindendir. 1649’da babasının tavsi­
yesiyle İstanbul’a gitti. Burada hocası İbra­
him Efendi’ye intisâb eden Gaybî, İbrahim
Efendi’nin dergâhında altı sene kalarak, çile
doldurdu, onun halifesi oldu.
K
ütahya’da daha çok “Hüdâ Rabbim” un­
mamaya özen gösterdi.
vanıyla tanınan Gaybî, Kütahya Çavdar
Divanında, doksan dokuz beyitlik “Keşfü’l-
Kalburcu Köyü’nde 1615 yılında doğ­
Gıta” adlı meşhur kaside bulunmaktadır. Şeyhi
du. Babası, Müftü Şeyh Ahmed Efen­
İbrahim Efendi’den dinlediği sohbetleri Sohbet-
di, dedesi de Kütahyalı dervişlerden Pir Ahmed
nâme1 adlı eserinde bir araya getirdi. İbrahim
Beşir Efendi’dir
Efendi’nin silsilesi ile ilgili bilgiler, Biat-nâme adlı
Babası Ahmed Beşir Efendi, Kütahya’da mü­
derrislik ve m üftülük yapmıştır. Dedesi Pir Seyyid Ahmed Beşir Efendi, “Kalburcu Şeyhi Çav­
mensur eserindedir. TariktilHakkfiıt-TavecühılMutlak, Rûhul-Hakika, Şerh-i Esmâ-i Hüsrıâ,
Akâidnâme ve Mebârimul-Ahlâk f i Tarikatı lUşşak gibi eserleri bulunmaktadır.
Samimi ve anlaşılır bir Türkçe ile duygu­
dar Baba” olarak tanınır. Bu aile, genellikle der­
larını ifade ederek iyi bir Yunus takipçisi ol­
vişler ailesidir. Pir Ahmed Beşir Efendi, aynı za­
Kütahyalı Sun’ullah Gaybî, 1663 yılında görev
duğunu gösterdi. Şiirlerinde, hem hece vez­
manda Merkez Efendi’nin halifesidir. Gaybî, ilk
yaptığı zaviyede vefat etmiş olup Kütahya Musalla
nini hem de aruz veznini kullandı. Divanın­
eğitim ve öğrenimini ailesinden almıştır. (Tatcı
mezarlığındaki adına yapılmış olan türbede metfun
da, 99 beyitlik “Keşfü’l-Gıta” adlı meşhur bir
vd.1999, 2)
bulunmaktadır.(Güneş vd. 2003,16-58)
kasîde bulunmaktadır. Gaybî’nin tanınmış şi­
Şeyhler ailesinden gelmiş olması, onun
irlerinden biri olan Keşfü’l-Gıta’da, yaratılı­
tasavvufî yönünün gelişmesinde etkili olmuş­
şa ait özel konular ele alınmıştır. Bu şiir, bazı
tur. 1649’da babasının tavsiyesiyle İstanbul’a gi­
müstensihler (el yazısı ile yazarak eseri çoğal­
derek İbrahim Efendi’ye intisâb eden Gaybî, reh­
XVII. yüzyılda yaşayan bir gönül mima­
tan yazıcılar) tarafından ya Divanın başın­
beri İbrahim Efendi’nin dergâhında altı sene ka­
rı olarak, Tasavvufî Türk edebiyatında Yunus
da ondan bir parça olarak ya da sonunda bir
larak, çile doldurdu onun halifesi oldu. 1655’de
Emre’yi en çok hatırlatan şâirlerden olma özelli­
devamı şeklinde nüshalara alınmıştır. Bu şiir,
Kütahya’ya dönerek dedesi Kalburcu Şeyhi Pir
ğine sahip olan Kütahyalı Sun’ullah Gaybî, şiirle­
içerik itibarı ile Gaybî Divam’m n özeti olarak
Ahmet Beşir Efendi’nin dergâhında, hizmet etti.
kabul edilebilir. Gaybî, kâinattaki bütün var­
Eserlerinde, genellikle vahdet-i vücut, hakikat,
lığı Allah’ın tecellisi yani değişik suretlerdeki
zikir, insan ve seyr ü sülük gibi konuları işledi.
Gaybî’nin tanınmış şiirlerinden biri olan
görüntüsü veya yansıması olarak kabul eder.
İnsanı, kâinatın merkezi kabul etti. Allah aşkı,
Keşfü’l-Gıta’da, yaratılışa ait özel konular ele alın­
Allah’ın zatı, isimleri, sıfatları, fiilleri, insan ve ne­
mıştır. Bu şiir, bazı müstensihler tarafından ya
Şâir,
ünlü
kasidesinin
ilk beytinde,
fis eserlerinde işlediği diğer temalardır.
eşyânın görünen ve görünmeyen yüzün­
de Hudâ’dan başka bir hakikat bulunmadığı
ve her şeyin tek varlıktan ibaret olduğu ifâde
edilmektedir. Kasidenin ilk beyti, şâirin bü­
tün fikirlerinin özeti olarak kabul edilir. Biz
yazıda, bu şiirin genel muhtevasından ve bazı
“Her şey zıddıyla bilinir” kaidesinden hare­
Anahtar kelimeler:
Sun’ullah Efendi, Yunus Emre takipçisi,
Keşfü’l-Gıta.
rahatlayacağını belirtir.
Divanın başında ondan bir parça olarak ya da
sonunda bir devamı olarak nüshalara alınmıştır
(Kemikli 2000, 65). Bu şiir, içerik yönüyle Gaybî
insan ruhunun iki ayrı tezahürü ve tamamlayıcı­
Divam’m n özeti olarak kabul edilebilir. Biz yazı­
sı olduğunu ortaya koymak için çaba gösterdi. Aş­
kın, hayatın varlığını ve devamlılığını sağlayan te­
mızda, bu şiirin genel muhtevasından ve bazı be­
yitlerinde ele alınan konular üzerinde duracağız.
Keşfü’l-Gıtâ, örtüyü kaldırma, indirme ve
mel kavram olduğunu belirtti.
Lirizm yönüyle Yunus Emre kadar başarılı
Kütahyalı Gaybî
rini okuyan ve dinleyen insanların ruhsal açıdan
ketle hayatta iyi ve kötü kavramlarının, temelde
beyitlerinde ele alınan konular üzerinde du­
rulacaktır.
KEŞFÜ’L-KITA’NIN
DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ:
varlık âlemindeki gizli sırların açığa çıkması an­
olmasa da samimi ve anlaşılır bir Türkçe ile duy­
lamına gelir. Keşful-Gıtanın, Hz. Ali’nin, "İlâhi
gularını ifade etmesi, onun iyi bir Yunus takipçisi
sonsuzluk perdesi açılsa bile, imanım daha farklı
olduğunu gösterdi. Şiirlerinde, hem hece hem de
aruz veznini kullandı. Hece ile yazdığı şiirlerinde
95
1
Tasavvuf k ü ltü rü açısından çok önem li olan b u sohbetler
(Sohbet-nâm e) tarafım ızdan yayım a hazırlanm aktadır.
olamazdı" şeklindeki meşhur sözünden ilham alı­
hürüdür (Pala 1989,509) İslâm tasavvufunun te­
cellisi yani değişik suretlerdeki görüntüsü veya
narak yapılan bir isimlendirme olabileceği belirti­
meli olan vahdet-i vücûd görüşüne göre, Allah
yansıması olarak kabul eder. Yukarıdaki beyit­
lir (Uçman 1982, 274). Bilindiği gibi Allah’ı bil­
ile kâinat aynı cevher olarak kabul edilir. Bu du­
te, eşyânın görünen ve görünmeyen yüzünde
me (mârifetullah) ilminin birçok mertebesi mev­
rum , varlığın ilâhlaştırılması anlamına gelmek­
Hudâ’dan başka bir hakikat bulunmadığı ve her
cuttur. Gaybî’nin, kasidesinde dile getirdiği dü­
tedir. Varlık, Yaratıcının değişik şekil ve görün­
şeyin tek varlıktan ibaret olduğu ifâde edilmek­
şüncelerle, zamanın şartları ve ilimleri çerçevesin­
tüsü olarak algılanmalıdır. Bu konunun esasları,
tedir. Bu noktada ünlü kasidenin ilk beyti, şâirin
de oldukça ileri bir noktada olduğu söylenebilir.
daha önce İskenderiye mektebinin filozofların­
bütün fikirlerinin özeti olarak kabul edilir. Var­
Kütahyalı Gaybî Sun’ullah, Hz. Ali’nin meş­
dan Platonda da görülmektedir. Dinler ise, yara­
lık, başlangıcı ve sonuyla birlikte düşünülmelidir.
hur sözüne benzer şekilde, ünlü kasidesinde ilahi
tan (Allah) ve yaratılan (canlı cansız) olmak üzere
Başlangıçta etrafımızda gördüğümüz suretler yok­
sırları bildiğini ve Yaratıcıyı gönül gözüyle gördü­
iki varlık kabul etmişlerdir. İslâm tasavvufundaki
tu; en sonunda yine yok olacaktır. Süleyman Çe­
ğünü söyler. Gizli hâzinenin görünmesi, ilahi sır­
varlığın tekliği düşüncesi modern felsefede pan­
lebi de Mevlidinin münâcât bölümünde:
ların açığa çıkması, şeklinde yorumlanabilir.
teizm adını almıştır. (Mermer 2006, 36-37) İki
“Cümle âlem yoğiken ol var idi
düşünce arasında benzerliklerin olması, İslâm ta-
Yaradılmışdan ganî Cebbâr id i”der.
Levh-i mahfuzdaki ilâhî ruh, çeşitli safhalar­
dan geçerek âlem-i şuhûda inmiş olup tekrar aynı
makama çıkmak istemektedir. Tasavvuf edebiya­
savvunun kaynağını pantaizme bağlamamızı ge­
rektirmez.
Bütün varlıklar, önceden yaratıcının ezeli ve
ebedi ilminde mevcuttu. H er varlığın, O ’nun il­
tında, ruhun bezm-i elestten görünen âleme in­
Gaybî, ünlü kasidesinin son beytinde, söz
m inde bir sureti vardır. Eşya ve olaylar, bu su­
mesine kavs-i nüzul (iniş yayı), gurbette olan ru­
konusu olan şiirin doksan dokuz beyitten oluştu­
ret çerçevesinde vücuda gelir. Dolayısıyla her şey,
hun tekrar ilahi âleme dönüşüne de kavs-i huruç
ğunu ve bu beyitlerin anlamlarını gerçekten kav­
onun değişik şekildeki görünüşleri olarak kabul
(çıkış yayı) adı verilmektedir. Şâir, ünlü devriyesi-
rayan insanların sonunda önemli bir manevî ser­
edilir. Suretler, O ’nu temsil eden hüviyet özelli­
nin yer aldığı dîvânında ifade edilen düşüncelerin
vet ve sultanlık elde edeceklerini söyler. Bilindiği
ği taşımaktadır. Varlıkların, müstakil ve bizzat vü­
ilahi sırlardan ibaret olduğunu ve okuyucuları fe­
gibi bu önemli şiirdeki tasavvufî remiz ve mana­
cutları yoktur.
rahlattığını belirtir.
ların tam anlamıyla açıklanması veya şerh edilme­
Kütahyalı Sun’ullah Gaybî, Yunus Emre’yi
si uzun çalışmalar ve derin bir yeterlilik gerektirir.
Vücudu, başlangıç ve son düşünceleri içe­
risinde ele almak gerçek olmayan, varsayılan bir
örnek alan diğer şâirler gibi şiiri, duygu ve düşün­
Tasavvuftaki devir inanışını anlatan, manzu­
celerini ifade edebilmenin bir aracı olarak kulla­
melere devriye adı verilmektedir. Bu türde yazılan
rekliliğin ve aslın kendisidir. Aslın başlangıcı ve
nır. Divanından daha çok tanınan bu kasidesinin
şiirler, evrenin yaradılışını, açıklar ve varlığın sey­
sonu olamaz. Kendini gizli bir hazine olarak vasıf­
ifade tarzı kusurlu görülmesine rağmen, devriye
rini konu alır.
landıran Allah, görünmek ve bilinmek ister. Arş­
durum dur. Vücut, başlangıcı, sonu olmayan sü­
türündeki eserlerin en güzeli olarak kabul edilir.
Devir nazariyesi, kavs-i nüzul ve kavs-i huruç
taki ilâhî nur, yedi felek, dört unsur, maden, bitki
Kaside nazım şekliyle yazılan Keşfü’l-G ıtam n di­
adı verilen iki yayla açıklamaktadır. İki yaydan bi­
ve hayvan safhalarından geçerek insanda bulunur.
liyle ilgili olarak Rıza Tevfık
Doksan dokuz be­
rincisine, iniş yayı, İkincisine de çıkış yayı veri­
Neşe-i âdemdür ancak nejhâya kâbil vücûd
yitten ibaret olan bu manzume selâsetsizliği (akı­
lir. İniş yayıyla, vahdetten kesretin doğmuş ola­
cılık) ile birlikte pek açık bir lisan ile yazılmıştır.”
bileceği kabul edilir. İniş yayıyla, gayb âleminden
der (Uçman 1982, 275).
görünen âleme inen varlıklar (bitkiler, hayvan­
(Güneş vd. 2003, 77)
Gaybî, Allah ve eşyanın aynı olması konu­
lar, insanlar ve insan-ı kâmil), çıkış yayıyla vah­
Nefh, kelimesi Allah’ın kendi ruhundan Hz.
sundaki fikirlerinden dolayı çeşitli eleştirilere ma­
det âlemine ulaşır. Kur’ân’ın “Biz ondan geldik,
Âdem’e üflemesi ve ilim anlamına gelir. Tasavvu­
ruz kalmıştır. (Doğan 2001, 383) Abdülbaki Göl-
elbette ona döneceğiz” (Bakara 156.) hükm ü bu
fa göre dört çeşit nefha (üfleme) vardır. Bu üfle­
pınarlı, “Gaybî’nin, kâinatı bir varlık sayıp o var­
şekilde gerçekleşmiş olur. Devir nazariyesi antik
meler sonucunda beden, hayat bulur; kötü huylar
lığın aynısını Allah tanıdığını, kâinattan münez­
felsefeden etkilenmekle birlikte zamanla İslâmî
ölür ve ruhlar iyi huylarla bezenir. Sonunda, ruh
zeh bir m abud tanımadığını belirtir. Vahdet-i
bir karakter kazanmıştır (Torun 2003, 351-352).
bedenden ayrılarak âlem-i m ana adı verilen ulvi
mevcut yolunu tutarak bütün varlıkları tek bir
Devir nazariyesi ile tenasüh nazariyesi bir-
âlemlere yükselir. Âlem-i ulvî, külli aklın ve ilmin
varlığın çeşitli suretleri olarak görme yolunda ol­
biriyle karıştırılmaktadır. Türk mutasavvıflarının
olduğu yer olarak kabul edilir. Âlem-i süflîde,
duğunu, bu fikirlerinin de kâinatsız ve maddesiz
manzum ve mensur eserlerinde tenasüh akidesine
akıl ve ilim olmaz. Âlem, âdem için yaratılmış­
Allah’ın varlığını kabul etmemek sonucuna yol
dayalı bir devriye nazariyesinin olması m üm kün
tır. Bütün eşyâ, ezeli ve ebedi olan mutlak kudre­
açtığını” belirtir (Gölpınarlı, 1969, 46).
değildir. Ç ünkü bu şairler, tenasüh nazariyesini,
tin mazharıdır. insana verilen cüzî kudret ve ilim,
Gölpınarlı, Gaybî’nin bu kasidesinde bü­
tün tevhid ve şuhud mertebelerini izah ettiğini ve
onun tenasüh fikrinde olmadığını da ifade eder
değil devir nazariyesini; Kur’ân-ı Kerim ve hadis­
külli, sonsuz kudret ve ilmin algılanması için bir
lerin ışığında işlemişlerdir (Güzel 2006, 771).
ölçü özelliği taşımaktadır.
Keşfül’-Gıtâ
şiiri,
“Devriyye’-i
‘arşiyye’-i
(Gölpınarlı 1931, 120). Şayet bu açıklamayı ka­
külliyye fi-mevâlid-i selâse’-i ferşiyye m in te’lifi
bul edersek onun Batı felsefesindeki panteist an­
Gaybî Efendi Kuddise Sırruhu” başlığı altında ya­
layışa daha yakın durduğu sonucuna varabiliriz.
zılmıştır. Yaradılışın başlangıcını, varlığın nere­
Hâlbuki M uhyiddin Arabi’nin vahdet-i vücûd
den gelip nereye gittiğini izâh eden bu şiirin bi­
anlayışına göre her şey Allah değil, onun ayna­
rinci beyti, varlığın tekliği düşüncesini net olarak
daki suret misali yansımasıdır. Arabi’nin yolunda
ortaya koymaktadır. H er beyti hakikat âleminin
yürüdüğü bilinen Gaybî’nin şiir formundaki gö­
sırlarını aydınlatmaya vesile olan bu devriyenin
rüşlerinin Gölpınarlı tarafından aşırı yorumlan­
bazı beyitlerini ele alalım:
dığı söylenebilir.
Vahdet-i vücûd nazariyesine göre varlık,
İlâhi güzellikler, varlıklar içinde en çok in­
sanda görünür. Çünkü âdeme gelmeden içte ve
dışta böyle bir varlık yaratılmamıştı. Bütün gü­
zellikler, insanda toplandı. İnsandan başka hiç
bir varlıkta, hayal, söz ve suret yoktur. Yaratıcı­
nın isim ve sıfatları insanda ortaya çıkmıştır. Ke­
limelerin sahibi, eşyanın isimlerini insana öğret­
ti. İnsan, kelimelerin işaret ettiği manayı öğren­
di. Sınırlı kelimelerden, yeni terkipler farklı ibare­
ler türetti. Söylediklerine, kendisi bile hayret etti.
B ir vücûddur cümle eşyâ ‘ayn-ı eşyâdur Hudâ
Hep hüviyyetdür görinen yok Hudâdan maadâ
Allah’ın isim ve sıfatlarından ibarettir. Bütün var­
lıklar, yüce Yaratıcının değişik şekillerdeki teza­
Rûh-ı Hakdur nutk-ı âdem dimedi m i ruhınâ
( Güneş vd. 2003: 75)
Gaybî, kâinattaki bütün varlığı Allah’ın te­
96
Söylemek, düşünm enin hem sebebi hem de so­
nucuydu. Söyledikçe kendisini Âdem kılan özel­
liğinin söylemek olduğunu fark etti (Bekiroğlu
2008, 32-34).
Bütün ilahi isimler, insanda toplanmıştır.
Bunun için insan, kendisinde tecelli eden isimle­
re iyi bir ayna olabilirse âlemin mutluluk kaynağı
olur. Alemin kalbi olan insan, ilmiyle bütün var­
lık âlemini anlamaya çalışır. Başka varlıkların, bu
özelliği yoktur. Dolayısıyla insan, âlemin şâhıdır.
Bütün eşyâ, onun emrine verilmiştir. Alemden
murâd, insandır, insanoğlu, âlemin sözcüsüdür.
Başka bir ifadeyle inşân, kâinâtın gözü, kulağı ve
dilidir.
Cümleten esmaya camı rıüshâdur zâtun se
Zât-ı Hakdan şanına nazil değül mi küllihâ
(Güneş 2003, 79)
Ey insan! Senin şahsında ilahi isimlerin he­
men hepsi ortaya çıkmıştır. İlahi kudret sana bü­
tün isimleri öğrettiğini buyurdu. Beyitte, “Âdem’e
isimlerin hepsini öğretti.” mealindeki âyete tel­
mih vardır. Bütün güzel isimler (esmau 1-hüsnâ)
insanda tecelli etmiştir. Alîm olan Allah, ilmi­
ni ve kelâmını, halife tayin ettiği insana emanet
etti. Sınırsız kelimelerini sınırlı isimler haline ge­
tirdi. Ona müsemmayı, bir isimle isimlenmiş ne
varsa hepsini de gösterdi. Bir anlamak ve anlat­
mak gücü verdi. Emanetçisi olan insanı melek­
lerden de üstün bir makama getirdi. (Bekiroğlu
2008, 31)
İnsan, bütün varlıklar adına secde eder. Bü­
tün varlığın secdesini zât-ı ulûhiyete sunar. Çün­
kü melekler bile âdeme secde etmemiştir. İnsan
elbisesi giymiş olan ilahi varlık, kıymeti bilinmez­
se hayvandan farkı kalmaz. Zîrâ bu âlemin yara­
tılma sebebi insandır. Bütün eşya, insanın yaratı­
lışıyla değer kazandı Yaratıcı, meleklere “insanın
üstünlüğünü kabul edin, değerini bilin. Ona se­
lam edin. Eğilin onun önünde. Benim ruhumdan
bir parçanın önünde eğilir gibi eğilin” buyurdu (
Bekiroğlu 2008, 28).
Gaybî, göre âlemi ağaca, meyvesini de insana
benzeterek (Türk kültür ve edebiyatında bu ben­
zetmeye yaygın olarak rastlanır) yaratılış ağacının
anlamını ve varlığın sırrını daha somut bir şekil­
de anlatmaya çalışır. Meyve, çekirdeği vasıtasıy­
la tekrar ağaç olacaktır. Hz. Peygamber, varlığın
(yaratılış ağacının) hem çekirdeği hem de mey­
vesidir. Âlem ağacının zemini, arştır. Dal ve bu­
dakları, ateş, hava, su ve toprak(anasır-ı erbaa)
tır. Yaprak, çiçek ve meyveleri de mevâlid-i selâse
(mâden, nebât ve hayvan)dir.
Varlığın devri, tecelli şekliyle olur. Ezelden
beri tecelli yoluyla yaratılış devam etmektedir.
Bir varlık, başka bir varlık şeklinde değil, tama­
men kendi olarak yaratılmakta ve bir daha dün­
yaya gelmemektedir. Gaybî, tecellinin tekrarının
olmayacağını belirterek tenâsuhu reddeder. Ona
göre, bir varlığın başka bir varlık şeklinde yaratıl­
ma imkân ve ihtimali yoktur. Böyle bir kabul veya
anlayış, insanın dünyaya gönderilme ve sınav hik­
metine de uygun olmaz, insanoğlu, aynı sorularla
bir defa muhatap olur.
Cevher, vücudun özüdür. Özü görmek iste­
yen ister âleme, isterse insana baksın. Farklı bir
şey görmez. Ağaca bakarak onun şahsında mey­
ve görülebilir. Aynı şekilde, evrene bakarak onun
meyvesi olan insanı görmek mümkündür. Yeryüzündeki bütün varlıklar bir gölge olup İlâhi kud­
reti temsil etmektedir
İnsan, nasıl bir varlık olduğunun farkına
varmalıdır. Dünya bahçesinin meyvesi âdemdir.
Ağacın meyvesi olmazsa bahçıvan ona değer ver­
mez. Meyveyi olgun ve ham olarak iki kısma ayı­
ran Gaybî, ham olanları eşkiyâya; puhte (olgun)
olanları da evliyâya benzetir.
Ebed yolcusu olan insanın ezelde başlayan
yolculuğu şüphesiz sonsuzluk âleminde noktala­
nacaktır. Gaybî, bu meşhur şiirinde bu yolculu­
ğun ve devrin macerasını şiir dili ile ele alarak in­
sanoğlunun kendi seferini kendisine anlatmak is­
temiştir.
Türk tasavvuf şiirinin önemli örneklerin­
den birisi olan bu şiirin dayandığı temel düşünce,
vahdet-i vücûd teorisidir. Bu teoriye göre, Allah
ile evrenin tek varlık olduğu ileri sürülmektedir.
Bu görüş, İslâm tasavvufunun da temelini oluştu­
rur. Dinler ise yaratan ve yaratılan iki varlık kabul
eder. Tasavvufa göre ise sadece Allah vardır. Varlık
Elli bin y ıl denilür neşr ile ba‘sin bir dahi
âlemi, tek varlığın değişik tecelli, şekil ve görün­
Kuvvet-i ‘âlem zuhûr-ı âdeme vire cilâ
tüsünden ibarettir. Mutlak varlık olan Allah, aynı
(Güneş vd. 2003, 84)
Ölüm ile kıyamet arasındaki yolun elli bin
sene olduğu söylenir. Âlemin kuvveti, büyüklü­
ğü ise insanın yaratılışını gösterir. Bu âlem, insan
yaratılmamış olsaydı ne anlam ifade ederdi. Gü­
zel bir sanat, müştak seyircilerin varlığını ve deva­
mının gerekliliğini zaruri hale getirir.
zamanda m utlak güzelliktir. Güzellik de görün­
mek ve sevilmek ister. Yaratıcı bunun için evrende
tecelli etmiştir. Tecellinin en mükemmel görün­
düğü varlık ise insandır. Tecellinin bütün özellik­
leri Allah’ın ilminde mevcuttur. Bu hal, eşyanın
özüdür. Başka bir ifadeyle yaratılan her şeyin ha­
kikati ilm-i İlâhide saklıdır. Aynaya bakan insan,
göz bebeğinde nasıl kendini görürse, Allah da bü­
Adem ise zâhir ile bâtını câmı durur
Lâ-cerem dünyâ vü ‘ukbâ ile oldı ol melâ
tün sıfatlarını topluca insanoğlunda görmek için
onu yaratmıştır. (Mermer vd.,
( Güneş vd. 2003: s. 85)
Lâ-cerem düşdi sefer bu iktizâ ola tamam
Kenz-i mahfîfeth olup mekşûfola sırr-ı amâ
(Güneş vd. 2003, 76)
Şüphesiz yokluk karanlıklarında başlayan se­
fer, şöyle tamamlandı; gizli hazine açılarak amâ
(sonsuzluk) sırları varlık şeklinde ortaya çıktı.
Ebediyet mertebesi anlamında kullanılan amâ
kelimesinin sözlük anlamı; karanlık ve buluttur.
Kenz-i mahfî, (gizli hazine) olan, her türlü kayıt­
tan, mekândan ve kuraldan münezzeh olan Allah,
mevcudatı yaratarak kendi varlığını tanıtmak is­
tedi. Varlığın başlangıcı, sonu, içi ve dışı O’dur.
O, Zahirdi Batındı. Evveldi, Ahirdi. İnsan, yü­
zünü nereye çevirse O, oradaydı.
Çünki ‘âlem bir vücûddur evvel oldur âhir ol
Sonuç olarak, 99 beyitten oluşan bu şiirde, ilm-i
ezelîde ilk önce yaratılan Nur-ı Muhammedi’den
-başta insan olmak üzere- varlığın yaratılma safhala­
rı ve bu süreçteki çeşitli sırlar ele alınmıştır. Bu nok­
tada şâirin, insanın macerasını anlattığı ve varlığın
üzerindeki örtüyü kaldırmaya çalıştığı söylenebilir.
Şâire göre, Yaratıcının varlığına perde gibi görünen
varlık, aslında O ’nun aynıdır. Bunun için Gaybî,
perde açılsa bile inancında bir değişiklik olmayaca­
ğını belirten Hazreti Ali’nin sözünü şiiri ile açıkla­
mak istemiştir. ■
Bibliyografya
•
BEKİROĞLU, Nazan, Lâ Sonsuzluk Hecesi, İstanbul, 2009
•
Büyük Türk Klasikleri, C VI, İstanbul, 1992,
•
D O Ğ A N , A bdurrahman, Kütahyalı Sunullah Gaybî, İstan­
bul, 2001.
Zâhir oldur bâtın oldur cümle ol öfıdin sofıa
(Güneş vd.,2003, 84)
Haşir günü insanoğlu için ayrı bir mana taşır.
Güzellik ve çirkinlik, o gün karşılığını mutlaka
bulur. Bu buluşma ve hesaplaşma olmadan var­
lığın yaratılış hikmeti anlaşılmaz. Devrin, önem­
li bir durağı da mahşer günüdür. İnsanın kıyame­
ti, kendi ölümüdür. Devriyyesinin son beyitle­
rinde, bâtınî gönül bilgisine sahip olma imkânı
varken cahil kalmamak gerektiğini Gaybî, mari­
fet (bilgi)in mükâfatlandırılacağım, cehâletin de
cezâlandırılacağını şöyle ifade eder:
Marifetten hisse alup kendüfıi bildün ise
Ehl-i cennetsin senündür cümle zevk ü safâ
•
Gaybî Divanı, İstanbul, 1963.
•
G Ö LPINA RLI, Abdülbaki, M elâmilik ve Melâmiler, İstan­
bul, 1931.
•
G Ö LPINA RLI, Abdülbaki, 100 Soruda Tasavvuf, İstanbul,
•
G Ü N E Ş, Mustafa; GÜ LER, Kadir, Kütahyalı Gaybî Sunullah
1969.
ve Şiirleri, Kütahya 2003.
•
Cehl ile kalup özifıden olmadun ise habîr
(Güneş vd. 2003, 85)
97
G Ü ZEL, A bdurrahm an, D inî Tasavvufî Türk Edebiyatı, An­
kara, 2006.
•
G Ü ZEL, Abdurrahman; T O R U N , Ali, Türk H alk Edebiyatı
El Kitabı, Ankara,2003.
•
KEMİKLİ, Bilal, Sun ullâh-ı Gaybî Dîvânı, İstanbul, 2000.
•
M ERM ER , Ahm et vd.,Eski Türk Edebiyatına Giriş, Anka­
ra 2006.
•
PALA, İskender, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü C.I-II, An­
kara 1989.
•
TATCI, Mustafa; K U R N A Z Cemal, Kütahyalı Bir G önül Eri
Çavdaroğlu M üftî Derviş, Ankara 1999.
•
U Ç M A N , Abdullah, Rıza Tevfîk’in Tekke Ve H alk Edebiyatı
•
TATCI, Mustafa, Yûnus Emre Divânı, İstanbul, 2005.
•
UZUN ÇAR ŞILI, İ. Hakkı, Kütahya Şehri, İstanbul, 1932.
İle İlgili Makaleleri, Ankara, 1982.
(Güneş vd. 2003, 85)
Dûzahîsin çek ‘azâbı cehlile kahr u ezâ
2006, 36-38)
SOME OF THE DETERMINATIONS ABOUT
GAYBÎ SUN’ULLAH’S POETRY UNIVERSE ( KEŞFÜ’L-KITA)
Mustafa GÜNEŞ
Asst.Assoc.Dr.,Dumlupınar University ,Faculty of Science and Literatüre Turkish Language and Literatüre Department
mgunes 188(9;mynet.com
SUMMARY______________________
Key Words: Sun’ullah Gaybî from Kü­
tahya, the follower of Yunus Emre, Keşfu 1-Gıta.
Ratherly known vvith the title “Hüdâ
Rabbim”, Sun’ullah Gaybî Effendi from
Kütahya, vvas one o f the mystic poets o f the
XVIL Century. In 1649, vvith his father’s suggestion, he vvent to İstanbul. There he joined
the service o f his hodja, İbrahim Effendi. He
stayed in İbrahim Effendi s dervish lodge for
six years and undervvent a period o f suffering
and then became his caliph.
W ith his frank and understandable Turk­
ish, he proved that he is a good follovver o f
Yunus Emre. In his poetry, he used both
syllabic m eter and aruz (a prosody vvritten
according to the rules o f classical O ttom an
poetry) meter. Am ong his collected poems,
there is famous qasida, called Keşful-Kıta,
vvith 99 verses. O ne o f the vvell-knovvn poems
o f Gaybî, Keşfu 1 Kıta deals vvith the special
topics concerning the creation. This poem
vvas copied by the scribers (the vvriters vvho
copy the vvork by handvvriting) either in the
introduction o f the collected poems as a part
of it or in the end as an extension. This poet,
İNTRODUCTİON___________________
G
aybi, mostly knovvn as “G od” vvas born
in Çavdar Kalburcu village o f Kütahya
in 1615. His father is M üfti Sheikh Ah­
met and his grandfather is Ahmet Besir
of poetry. Gaybî sees ali the existences in the
universe as the manifestation o f God, in other
words, as different images, manners and reflections o f him.
In the fırst verse o f his famous ode, the
poet expresses that on the visible and invisible faces o f the object, there is no other truth
other than God and everything else is composed o f his only one actuality. T he fırst verse
o f the qasida is accepted as the summary o f
ali the ideas o f the poet. We are going to discuss this poems general content and topics in
some o f its verses
him Efendi, under the name o f “Sohbetname”1.
inform ation about the ancestors o f İbrahim
Efendi is in “Biatname”.. His some other vvorks
are; Tariku’l Hakk fft-Tavecühi’l-Mutlak, R uhu 1Hakika, Şerh-i Esmâ-i Hüsnâ, Akâidnâme ve
from Kütahya Dervishes.
Mebârimu 1-Ahlâk fı Tarîkati’l-Uşşak.
His father Ahmet Besir vvas both a lecturer
and mufti. His grandfather Seyyid Ahmet Besir
is knovvn as “Kalburcu Sehikh o f Çavdar Baba”.
This family is generally knovvn as the family of
dervishes. Father Ahmet Besir is caliph o f Merkez
Efendi at the same time. Gaybi got his fırst edu­
cation and discipline from his family. (Tatci vd
Sun’ullah Gaybi from Kütahya died in the
lodge he vvas serving for in 1663 and novv is in
Kütahya Musalla graveyard in a tomb vvhich vvas
made for him. (Güneş vd. 2003, 16-58)
Some Thoughts that KEŞFÜ’L KITA
Evokes
1999, 2)
His being a member o f sheiks family contributed his sufıstic talents. In 1649, upon his
fathers suggestion, Gaybi vvent to İstanbul and
joined İbrahim Efendi and he stayed in his lodge
As a spiritual architect o f the XVHth Century,
Sun’ullah Gaybi from Kutayha, vvho is also the
m ost reminiscent poet o f Yunus Emre in Sufıstic
Turkish Literatüre, telis that one vvho reads or listens his poems vvill get unwind spiritually.
for 6 years o f suffering and became his caliph. In
1655 he returned to Kutayha and served in the
In Keşfu 1 Kıta, vvhich is one o f the favourite
lodge o f his grandfather, Kalburcu Sheikh Father
vvorks o f Gaybi, special subjects about creation
o f Ahm et Besir. In his vvorks he generally dealed
vvith unity o f the body, reality, allusion, hum an
and progress. H e accepted man as the çenter of
universe. Love o f God, presence o f God, names,
features, actions and hum an and essence are the
other themes he dealed vvith.
in consideration o f its content, can be ac­
cepted as the summary o f Gaybî’s collection
H e collected his intervievvs vvith his sheikh İbra­
He took the vvord “Everything is knovvn vvith
are dealed. This poem is vvritten either as the in­
troduction o f the collection or continuation o f it.
(Kemikli 2000, 65) This poem may be accepted
as the summary o f Gaybi collection in term of
its content. Here, we are going to m ention about
the content and topics o f some lines o f the poem.
Keşfü’l-Gıta means unearthing, revealing
its adverse” as his guide and tried to shovv that good
the secrets in universe o f substances. It is thought
and evil are two different complementaries o f hu­
that name o f Keşfü’l Gıta came from N ib Ali’s
man spirit. He stated that love is the vital term that
favourite quotation “Even the curtain o f divine
supports the existence and continuity of life.
eternity is vanished, my belief vvouldn’t be in another vvay.”
Though he vvasn’t as successful in lyricism as
Yunus Emre, he expressed his feelings in familiar
and clear Turkish and shovved that he vvas a close
pursuer o f Yunus. H e used both syllable and line
measure in his poems. He tried not to use Arabic
and Persian vvords in poems vvhich he vvrote in
(Uçman 1982, 274). As knovvn, there are
various levels o f knovving God. Related to ideas
Gaybi m entioned in his ode, he can be regarded
ahead o f conditions o f his time and knovvledge.
Gaybi Sun’ulllah from Kütahya, like the
favourite quotation o f Nib Ali, he telis that he
measure.
His favourite ode “Keşfu 1-Gıta” is in his col­
lected poems, vvhich consists o f ninetynine lines.
knovvs divine secrets and he see the Creator vvith
1 These intervievvs which are very important in terms o f sufism,
are being prepared to be published by us.
98
spiritual eye. Revealing the secret treasure may be
(Mermer 2006, 36-37). Similarity betvveen these
regarded as revealing the divine secrets.
two points o f view doesn’t make it necessary to
Protected divine spirit came to earth after experiencing various phases and wants to go back to
make a connection betvveen Islamic Sufism and
pantheism.
part of his “Mevlid” ;
W hen there vvas nothing existing, “it” vvas
there
“It” vvas the Creator.
its previous position. In Sufism Literatüre, spir-
Gaybi says in the last line of his famous ode
its coming from divine level to visible universe
that this ode is formed of ninety-nine lines and
is called kavs-ı nüzul (descent curve) and its rise
those vvho understand the meanings of these lines
from this universe to divine level is called kavs-i
vvill eventually get spiritual treasure and sultan-
huruç, (rising curve). Poet States that ideas in his
ate. As known, complete explanation of Sufıstic
collection are merely related to divine secrets and
terms in this ode need long time study and deep
these freshen the readers.
sufficiency.
Sun’ullah Gaybi from Kütahya, like other
Poems vvhich explain the belief of the age
poets who pursue Yunus Emre, uses poem as a
in Sufism are called anniversaries. Poems in this
means of expressing feelings and ideas. Though
form explains the creation of the universe and the
expression style of this ode , which is more fa­
topic is the progress of the substance.
Ali substances vvere present in the Creator’s
eternal knovvledge. Every substance has an image
in ‘its form. Objects and events happen in this
form. As a result everything is accepted as its dif­
ferent images. These images are identities of “it”.
Substances have no individual bodies.
Taking body into hand vvith the beginning
and end ideas is just a putative condition and is
not real. Body is something that has no beginning
and end as vveil and it is continuity and reality
itself. Reality may not have a beginning or end.
mous than his collection, is accepted as inaccu-
Theory o f age is explained vvith tvvo curves
ra te , it is accepted as the best example o f anniver-
God vvho names itself as a secret treasure vvants
named kavs-i nüzul and kavs-i huruç (descent ,
sary. Related to language of Keşfu 1-Gıta , which
to be seen and knovvn. Divine light is found in
rising curve). First curve is called curve o f descent
was written in ode measurement, Rıza Tevfîk says
human being after passing through the stages of
and second curve is called rising curve. W ith de­
seven firmaments, four components, ore, plants
and animals.
“ This text which is formed of ninety-nine lines,
scent curve, substances coming dovvn from the
was written in a very fluent and clear language.
lost universe to the visible universe (plants, ani-
(Uçman 1982, 275).
mals, hum an and mature man), rise to universe
Gaybi was exposed to various criticisms re­
of unity vvith curve of rising. (Bakara 156.) Verse
lated to his ideas that God and objects are the
of Koran comes true in this vvay We came from
same things. (Doğan 2001, 383). Abdülbaki
“it” , surely vve vvill return to “it”. Theory of age
Gölpınarlı States that “Gaybi regarded universe
vvas also influenced by archaic philosophy but
as an object and accepted the same thing as God
in time it gained Islamic identity. (Torun 2003,
and he didn’t accept any other gods apart from
351-352).
Theory o f age and transmigration o f soul
are sometimes mistaken. In Turkish poets verse
tions of the same thing and his ideas resulted in
vvorks there can not be a theory of age based on
that without universe o f the objects he didn’t ac­
transmigration of soul. Because these poets ap-
cept the existence o f God. (Gölpınarlı, 1969, 46).
plied transmigration o f soul not under the theory
Gölpınarlı States that Gaybi explains in his
o f age but under the light of Koran and its verses.
(Güzel 2 0 0 6 ,7 7 1 )
The poem Keşfül’-Gıta vvas vvritten un­
of the soul. (Gölpınarlı 1931, 120). Ifw e happen
der the name “Devriyye’-i ‘arşiyye’-i külliyye
to accept this idea, we can see that he is closer
fi-mevâlid-i selâse’-i ferşiyye min te’lifi Gaybî
to the idea o f pantheism of Western philosophy.
Efendi Kuddise Sırruhu”. First line of this poem,
However, according to unity of the body under-
vvhich States the beginning o f the creation, vvhere
standing of Muhyiddin Arabi, everything is not
it came from and vvhere it is going, makes the
God, but its reflections just like mirror images.
uniqueness of the substance clear. Lets take a look
It can be said that Gölpınarlı commented aggra-
at some lines o f this anniversary vvhich is a perfect
vately on poetry form and views of Gaybi who
tool to enlighten the secrets o f reality:
the body, substances are just names and features
of God. Ali substances are just different forms of
universe as the same ore. This means that sub­
stances are regarded as God. Substances must
be regarded as different forms or images o f the
Creator. Facts of this subject were also seen in
Platon who was one of the philosophers of Alexandria. However, religions accepted two terms,
Creator (God) and created (living - non-living).
Uniqueness of substance in Islamic Sufism took
the name of pantheism in modern philosophy.
four kinds of nefh. After these body comes alive ,
to divine level. Universe of sublime is accepted as
the place vvhere ali m ind and knovvledge exists. In
universe o f inferiors there can not be m ind and
knovvledge. Universe is created for human. Every­
thing is form of eternal povver. Partial povver and
knovvledge are given hum an as a measurement to
Divine excellence is seen in hum an more
than any other substances. Because, prior to
human, there vvasn’t any creature like that. Ali
excellences gathered in human. There aren’t any
signs o f dream, vvord image other than human.
Creator’s names and features came into existence
vvith the presence of human. The ovvner of the
vvords taught the names of the things to human.
Hum an learned meanings o f the vvords. He pro-
A li substances are united and same thing is God
duced nevv terms and vvords out o f limited stock.
Everything is identifications, there is nothingseen
He even got surprised vvhat he told. Telling vvas
other than God.
both the reason and the result of thinking. As he
(Güneş vd. 2003: 75)
the Creator. (Pala 1989, 509). Unity o f the body
, as the basis of Islamic Sufism, regards God and
Nefh means God’s giving Nib Adam from
his ovvn soul and knovvledge. In Sufism there are
understand the eternal povver and knovvledge.
is not a supporter o f the idea of transmigration
According to the conception o f the unity of
(Güneş vd. 2003, 77)
evil dies and souls become surrounded with good
universe. As he watched the way o f unity o f the
was knovvn to be a follower of Arabi.
D idntyour brain tellyour soul about Divine soul.
spirits. Eventually sprits leave the body and rise
body and regarded ali objects as various reflec-
ode ali the levels o f unity and evidences and he
Ifbody is united human being is happy
Gaybi accepts everything in universe as re­
spoke, he realized that vvhat made him Adam vvas
his speaking ability. (Bekiroğlu 2008, 32-34
flections of God in various images. In lines above,
Ali divine names are gathered in human. For
it is told that in visible and non visible sides of the
this reason if human succeeds being the mirror
substances there is no reality other than God and
of the names he carries, he vvill be the resource of
everything is made out o f single substance. In this
happiness of the universe. Hum an, heart o f uni­
point first lines o f this famous ode are accepted
verse, tries to understand the universe of the sub­
as the summary o f this poet. Substance must be
stances vvith his knovvledge. O ther creatures don’t
taken into hand vvith its beginning and end. At
have this feature. For this reason human is the
the beginning images vve see novv vvere not exist-
king o f the universe. Ali objects are granted for
ing; eventually they vvill vanish avvay.
his service. Universe’s aim is human. Hum an be­
Süleyman Çelebi also says in introduction
99
ing is the spokesman o f the universe. In another
expression hum an is the eye , ear and tongue of
Fruit o f the vvorld garden is human. If a tree has
the universe.
no fruits, the gardener isn’t interested in that tree.
theory, G o d and universe are regarded as united.
Cümleterı esmaya camı nüshâdur zâtun senün
Gaybi classifıes fruits into tvvo ; ripe and ravv, ravv
T his idea is the basis o f Islam ic Sufısm. Religions
Zât-ı Hakdan şanına nazil degül m i küllihâ
ones are brigands and ripe ones are saints.
accept tvvo different things, the C reator an d the
Elli bin y ıl denilür neşr ile basin bir dahi
Created. A ccording to Sufısm there is only G od.
Kuvvet-i (âlem zuhûr-ı âdeme vire cilâ
Universe o f substances are m ade o f different
(Güneş 2003, 79)
H um an being! Almost ali divine names revealed in your character. Divine power told that
( Güneş vd. 2003, 84)
you had been taught ali names. In these lines the
It is said that the way betvveen death and
verse o f Koran is reminded “Adam was taught
judgement day lasts fıfty thousand years. Povver
ali names.” Ali excellent names existed in hu­
o f the universe shovvs the creation o f human. If
etry, is the u nity o f the body. A ccording to this
form s and images o f a single substance. G o d exists an d “it” is the basis o f ali beauties. T h is beauty vvants to be seen an d loved. C reator created
universe for this reason.
man (esmaü’l-hüsna). Scholar God consigned its
there isn’t any hum an , this universe vvould be
T h e p ro o f o f existence is seen at h u m an
knowledge and words to hum an. It made unlim-
vvorthless. To perform a good art, you must have
being perfectly. Ali the features o f existence are
ited words turn into limited names. It showed
continuous audience.
present at G od. T his form is th e core o f substanc­
everything vvhich vvas named, to hum an. It gave
Adem ise zâhir ile bâtını câmı durur
the ability to understand and speak. It put hu­
Lâ-cerem dünyâ vü ‘ukbâ ile oldı ol melâ
man, vvhich vvas its consignee in a higher position
than its angels. ( Bekiroğlu 2008, 31)
Hum an prays for the name o f ali creatures.
(Güneş vd. 2003: s. 85)
Lâ-cerem düşdi sefer bu iktizâ ola tamam
Kenz-i mahfîfeth olup mekşûf ola sırr-ı amâ
H e gives pray o f ali creatures to God. This is be­
It is out o f doubt that travel vvhich began
divine the substance in disguise o f human, vvill
in the dark o f absence vvas completed in this
have no difference from animal if not given ap-
vvay ; secret treasure vvas opened and secrets of
propriate vvorth. Hovvever , this universe is creat-
eternity(ama) came into existence in the form
ed for human. Ali objects gained importance vvith
o f substance. T he vvord “ama” means dark and
creation o f human. T he Creator commanded its
cloud. God vvho is a sccrct treasure itself, different
angels ; Accept the superiority o f human, vvorth
from every kind o f record, place and rule, vvanted
him. Greet him, prostrate in front o f him. Pros­
to introduce itself by creating human. Beginning
trate in front o f him just like you are prostrating
, ending, inner and external parts of existence are
Gaybi resembles universe to a tree and its
present at G o d ’s eternal knovvledge. Just like a
m an vvho looks at a m irro r and see his pupil, G od
created h u m an to see his ovvn features. (M erm er
vd., 2006, 36-38)
To sum up, in this ode o f ninety-nine lines,
( Güneş vd. 2003, 76)
cause even angels didn’t prostrate to Adam. If this
in front o f me.” ( Bekiroğlu 2008, 28).
es. In other vvords, core o f every created th in g is
ali “it”. “It” vvas Evident. It vvas Generation. “It”
vvas the First. “It” vvas the Latest. Wherever hu­
various phases o f creation and secrets o f this
phases are taken into hand from beginning and
creation o f holy light o f M uham m ed to hum an
beings. In this point, it can be said th a t this poet
tried to teli ab o u t the adventures o f h u m an and
u nearth the secret över substances. A ccording to
poet, substance vvhich is seen as a curtain to G o d ’s
existence is in fact G o d itself. For this reason G ay­
bi tried to explain his poem vvith N ib Ali’s fam ous
vvord, even this curtain vanishes, m y belief vvon’t
change. ■
fruits to hum an so he makes the reason o f crea­
man being looked, “it” vvas there.
tion o f tree and secret o f substance more clear. (In
Çünki 'âlem bir vücûddur evvel oldur âhir ol
BIBLIOGRAPHY
Turkish culture and literatüre this comparison is
Zâhir oldur bâtın oldur cümle ol öndin sofıa
•
BEKİROĞLU, Nazan, L â ; Syllable o f Eternity, İstanbul, 2009
•
Büyük Türk Klasikleri, C VI, İstanbul, 1992,
often seen). W ith the seed o f fruit, there vvill grovv
( Güneş vd.,2003, 84)
a nevv tree. Dear Prophet is both seed and fruit
o f creation. The floor o f the universe is the sky.
Judgement day has a special meaning for hu­
Branches are fire, vvater, air and earth. Leaves ,
man. Good and evil vvill eventually get their re­
flovvers and fruits are the other creatures.
sults in that day. W ithout this meeting , creation
Circulation o f the substance happens vvith
existence. Creation has continued since beginning. A substance is not created in the form of
another, it is completely created in its ovvn form
Gaybî Divanı, İstanbul, 1963.
•
GÖLPINA RLI, Abdülbaki, People o f nib İbrahim, İstanbul,
secret o f human can not be understood. Another
•
GÖLPINA RLI,
im portant stop o f this circulation is judgement
•
Sufism
in
100
Questions,
G Ü N E Ş, Mustafa; GÜ LER, Kadir, Gaybî Sunullah from Kü­
tahya an d his poems, Kütahya 2003.
G Ü ZEL, A bdurrahman, Religious Sufistic Turkish Literatüre,
Ankara, 2006.
refuses transmigration o f soul by stating that
there would be no second existence chance o f a
spiritual knovvledge, we must not stay ignorant
creature. According to him, there is no chance
and knovvledge vvill be crovvned and ignorance
that a substance may be created in the form of
vvill be punished that day ;
another substance. Accepting this or such an un-
Marifetten hisse alup kendüni bildün ise
derstanding is not appropriate to the secrets of
Ehl-i cennetsin senündür cümle zevk ü safâ
•
G Ü ZEL, Abdurrahman; T O R U N , Ali, H andbook o f Turkish
Folk Literatüre, Ankara,2003.
•
KEMİKLİ, Bilal, Collections o f Sunullâh-ı Gaybî, İstanbul,
2000 .
•
M ERM ER , Ahm et vd.,Introduction to O ldTurkish Literatüre,
Ankara 2006.
•
PALA, İskender, Dictionary o f Collected Poems Volume.I-II,
Ankara 1989.
•
TATCI, Mustafa; K U R N A Z Cemal, Cavdaroglu Deruvish
•
U Ç M A N , Abdullah, Articles o f Rıza Tevfik about Lodge and
Cehl ile kalup özinden olmadufı ise habîr
•
TATCI, Mustafa, Collections o f Yûnus Emre, İstanbul, 2005.
Dûzahîsin çek ‘a zâbı cehlile kahr u ezâ
•
UZUN ÇAR ŞILI, İ. Hakkı, C ity o f Kütahya, İstanbul, 1932.
( Güneş vd. 2003, 85)
hum an’s being sent to earth. H um an experiences
M u fti; a heart soldier from Kütahya, Ankara 1999.
Folk Literatüre, Ankara, 1982.
( Güneş vd. 2003, 85)
to see the core may either look the universe of
human. There is nothing different. By looking to
Hum an’s travel, vvhich began with the begin­
a tree, one can see its fruits. Similarly by look­
ning and vvill last in eternity. In his this famous
ing universe, one can also see its fruits; human.
poem, Gaybi tried to explain this travel by men-
Ali substances in universe become shadovvs and
tioning from his ovvn travel.
Hum an must realize vvhat a creature he is.
Abdülbaki,
İstanbul, 1969.
•
death.
In the last sentences o f his anniversary, Gaybi
represent divine povver.
1931.
day. Hum an’s ovvn judgement day is his ovvn
States that vvhile we have the chance o f possessing
Ore is the core o f the body. Those vvho vvant
D O Ğ A N , A bdurrahman, Sunullah Gaybî from Kütahya ,
İstanbul, 2001.
•
and never comes back to earth again. Gaybi
same questions only once.
•
Basic idea o f this poem, vvhich is one o f the
most im portant examples o f Turkish Sufısm po-
100
EINIGE FESTLEGUNGEN ÜBER DAS GEDICHTSWELT (KEŞFÜ’L-GITA)
DES GAYBÎ SUN’ULLAH VON KÜTAHYA
Mustafa GÜNEŞ
Asst. Assoc. D r., DPU Fakültât für VVissenschaft und Literatür Fachrichtung Türkische Sprache und Literatür KÜTAHYA
mgunes188(i;mynet.com
Z U S A M M E N F A S S U N G ______________________________________
Schlüsselwörter: Gaybî Sunulla Efendi von Kütahya , Anhânger
von Yunus Emre, Keşfü’l-Gtta.
einer von Gaybî’s bekanntesten Gedichten, wurden spezielle Themen
zur Schöpfung behandelt. Dieses Gedicht, wurde von Verfıelfâltigern
(durch Handschriften das Werk vermehrende Schreiber) entweder als ein
Anfangsteil des Versliteraturs oder am Ende als fortführende Exemplare
Herr Gaybî Sun’ullah, der in Kütahya eher m it dem Titel “Hüdâ Rab-
verfasst. Dieses Gedicht kann inhaltlich als Zusammenfassung des Gaybî
bim” bekannt İst, gehört zu den Mystik-Dichtern des XVII. jahrhunderts.
Versliteratures aufgenommen werden. Gaybî, nim m t aile Wesen des Uni-
M it dem Rat seines Vaters ging er in 1649 nach İstanbul. Gaybî, der hier
versums als Gottes Manifeste, das heisst als Erscheinungen und Reflexio-
m it seinem geistlichen Lehrer İbrahim Efendi eine Beziehung anknüpf-
nen in verschiedenen Gestalten an.
te, blieb 6 Jahre lang in seinem Derwischekloster, hârmte ab, wurde sein
Nachfolger.
Der Dichter sagt im ersten Doppelvers seiner berühmten Hymne aus,
dass in sichtbaren und unsichtbaren Flâchen des Gegenstandes keine an-
Indem er seine Empfındungen in einer herzlich und verstândlichen
Türkischen Sprache zum Ausdruck brachte zeigte er, dass er ein guter
dere Realitât als die des Gottes vorhanden İst alles und alles nur bestehend
aus einem Geschöpf İst. Der erste Doppelvers seiner Hymne, w ird als
Yunus Nachfolger İst. In seinen Gedichten benutzte er den Silben sowie
Zusammenfassung ali der Auffasungen des Dichters angenommen. In die-
VersmaE. In seiner Versliteratur İst eine, aus 99 Doppelversen bestehen-
sem Artikel werden wir uns m it der allgemeinen Inhalt dieses Gedichtes
de berühmte Hymne namens “Keşfü’l-Gıta” vorhanden. Im Keşfıi’1-Gıta,
und m it den behandelten Them en in manchen Doppelversen befassen.
E IN F Ü H R U N G __________________________
G
aybî der in Kütahya, eher m it dem Titel
“Hüdâ Rabbim” bekannt İst, wurde in
Çavdar Kalburcu D orf im Kütahya in
1615 gebohren. Sein Vater war, Mufti
Scheich Ahmed Efendi und sein GroEvater war
Pir Ahmed Beşir Efendi von den Derwischen von
Kütahya.
Sein Vater Ahmed Beşir Efendi, war in
Kütahya Lehrer an islamischen Schulen und
Mufti. Sein GroEvater Pir Seyyid Ahmed Beşir
Efendi, war bekannt als “Vater Kalburcu Scheich
Çavdar”. Diese Familie, waren zumeist Denvisch
Familien. Pir Ahmed Beşir Efendi, İst zugleich
auch der Nachfolger von Merkez Efendi. Seine
Grund- Erziehung und Bildung bekam Gaybî,
von seiner Familie. (Tatcı vd.1999, 2)
Seine Abstammung von einer Scheichen Fa­
milie, hatte W irkungen auf die Entwicklung sei­
ner sufıstischen Seite. Gaybî, der 1649 m it dem
Rat seines Vaters nach İstanbul ging und sich dort
İbrahim Efendi widmete, hârmte im Derwischekloster von seinem Führer İbrahim Efendi, wo
er sechs Jahre blieb, ab; wurde sein Nachfolger.
1655 kehrte er nach Kütahya zurück und diente
im Derwischekloster seines GroEvaters Kalburcu
In seiner Versliteratur İst eine aus 99 D op­
Scheich Pir Ahmet Beşir Efendi. In seinen Werken
pelversen bestehende berühmte Hymne namens
behandelte er meistens Them en wie Einigkeit des
“Keşfu’l-Gıta” vorhanden. Die Gesprâche die er
Leibes, Tatsachen, Rezitierung, Menschen und
von İbrahim Efendi befolgte, brachte er in seinem
Verfolgung der Mystik. D en Menschen, empfing
Sohbet-nâme1 benannten Werk, zusammen. Die
er als Z entrum des Universums. Gottes Liebe,
Kenntnisse über İbrahim Efendi’s Reihe, sind in
Gottes Wesen, Namen, Eigenschaften, Taten, der
seinem Prosa-Werk namens Biat-nâme (-Treue-
Mensch und Gelüste waren weitere Them en, die
Brief). Er hat auch Werke wie; Tarikul Hakk
er in seinen Werken behandelte.
f i *t-Tavecühi ’l-Mutlak,
Er bemühte sich, ausgehend von der Grundlage “Alles wird m it seinem Gegensatz bekannt” dar-
Rûhul-Hakika,
Şerh-i
Esmâ-ı Hüsnâ, Akâidnâme ve MehârimÜl-Ahlâk fit
Tarikatı l-Uşşak.
zulegen, dass die Begriffe gut und böse im Leben,
Sun’ullah Gaybî von Kütahya, starb im Jahre
im Grunde zwei unterschiedliche Erscheinungen
1663 in einer kleinen Denvischekloster in dem
und Ergânzer der menschlichen Seele İst. Er beton-
er diente un liegt im Kütahya Musalla Friedhof
te dass die Liebe, der grundlegende Begriff fîir die
in einer für ihn errichteten Meusoleum. (Güneş
Existenz und Fortdauer des Lebens İst.
vd. 2003, 16-58)
Obwohl seine Lyristische Seite nicht so erfolgreich wie Yunus Emre İst, zeigte uns der Aus­
druck seiner Empfındungen in einer herzlichen
WORAN KEŞFÜ’L-KITA UNS ZUM
DENKEN ANREGT:
und verstândlichen Türkisch, dass er ein guter
Sun’ullah Gaybî von Kütahya, der als im
Yunus Nachfolger İst. In seinen Gedichten be­
XVII. Jh. lebende Herzens-Architekt die Beson-
nutzte er, den Silben sowie den VersmaE. Er be­
derheit hat zu den Dichtern zu gehören, die im
mühte sich in seinen Dichtungen, welche er mit
Sufı-Türkischem Literatür am meissten an Yunus
SilbenmaE schrieb, Arabisch und Persische Wörter und Synthesen nicht viel zu benutzen.
1
Diese Plausche (Sohbet-nâme), die hinsichtlich der Sufı-Kultur
von Bedeutung sind, werden von uns zur Veröffentlichung vorbereitet.
101
Emre errinern, betont dass Menschen die seine
ben einer flüssigen auch m it einer sehr offenen
Gedichte lesen öder hören, sich im geistigen Sin-
Sprache verfasst.” (Uçman 1982, 275).
ne erleichtern werden.
senheit.
Die Versdichtungen die den Rotierungsglau-
Gaybî, war wegen seinen Ansichten zum
ben im Sufısmus beschreiben, werden Patrouille
In Keşfu 1-Gıta, einer der berühm ten Dich-
Them a, dass G ott und Gegenstand gleich sind,
genannt. Dichtungen die in diesem Stil geschrie­
tungen von Gaybî, werden spezielle Them en zur
verschiedenen Kritiken ausgesetzt. (Doğan 2001,
ben wurden, erlâutern die Erschaffung des Uni-
Schöpfung behandelt. Dieses Gedicht wurde von
383) Abdülbaki Gölpınarlı hebt hervor dass:
versums und behandeln den Verlauf der Wesen
als Thema.
einigen Vervielfâltigern als ein Teil von der Vers­
“Gaybî, das Universum als Bestand betrachtend,
literatur am Anfang oder als Fortsetzung dessen
das gleiche Bestand als G ott anerkennt; keinen,
Die Rotierungs-Theorie, werden m it kavs-i
zum Schluss, in Exemplaren verfasst (Kemikli
vom Universum entfernten G ott kennt. Dass er
nüzul und kavs-i huruç benannten zwei Bogen
2000, 65). Dieses Gedicht İst vom inhaltlichem
sich auf dem Weg befindet, den Weg der Wesens-
erklârt. D er erste dieser Bogen heiEt Unterstiegs­
her, als Zusammenfassung des Gaybî Versliteratu-
Einheit verfolgend, aile Wesen als verschiedene
bogen, der zweite dagegen Au8fstiegsbogen. Es
res annehmbar. W ir werden in unserem Artikel,
Nachbilder von einem zu sehen; dass diese An­
wird angenommen, dass m it dem Unterstiegsbo­
den allgemein-inhalt dieses Gedichtes und die
sichten von ihm zu dem Resultat des nicht Aner-
gen von der Einheit die Vielzahl entstanden sein
behandelten Them en in einigen einzelnen Dop­
kennungs von Gottes-Existenz ohne Universum
könnte. Die Wesen (Pflanzen, Tiere, Menschen
pelversen betonen.
und Materie, führt” (Gölpınarlı, 1969, 46).
und jene, die den Nirvana erreichten), die mit
dem Unterstiegsbogen von der unsichtbaren Welt
KeşfüT-Gıtâ bedeutet, die Hülle aufdecken,
Gölpınarlı âuBert, dass Gaybî in seiner
herunternehm en und die geheimen Mysterien
Hym ne aile Vereinzigung und Verstândniss Ebe­
in die sichbare abstiegen, erreichen m it dem Auf­
im Wesens-Welt enthüllen. Es wird determi-
nen erklârt und er der Ansichten des Seelemvan-
stiegsbogen die einheitliche Welt. Die Geltung im
niert, dass Keşfu 1-Gıtanm eine Benennung sein
derungs nicht anschlieBt (Gölpınarlı 1931, 120).
Koran “W ir karnen von ihm, natürlich werden
könnte, die von Hz. Ali’s berühmte Rede “Selbst
Falls wir diese Aussage bekennen, können wir da-
wir wieder zu ihm zurückkehren” (Bakara 156.)
wenn sich der göttliche Unendlichkeits-Vorhang
raus schlieEen, dass er dem Pantheist-Verstândnis
m irde somit verwirklicht. Die Rotierungs-The­
öffnen würde, wâre mein Glauben nicht anders”
der westlichen Philosophie, nâher ist. Tatsâchlich
orie gewann, zusammen m it der Beeinflusssung
inspiriert wurde (Uçman 1982, 274). W ie wir
aber ist nach dem Existenz-Einheit Verstândnis
von der antiken Philosophie, m it der Zeit einen
schon wissen hat der Wissen des Gotteserkennt-
von M uhyiddin Arabi nicht alles Gott, sondern
islamischen Charakter (Torun 2003, 351-352).
nis (mârifetullah) viele Ebenen. Es kann gesagt
wie die Reflexion seiner Nachbilder im Spiegel.
Die Rotierungs-Theorie und die Seelen-
werden dass Gaybî, m it den Ansichten die er in
Es kann gesagt werden dass Gaybî s Ansichten im
wanderungs-Theorie solken nicht durcheinan-
seiner Hym ne zum Ausdruck brachte, im Rah-
Dichtungsstil; von dem wir wissen, dass er Arabî s
dergebracht werden. Es ist unmöglich, dass in
m en der Bedingungen und Wissen seiner Zeit, in
Weg verfolgt; von Gölpınarlı zu heftig interpre­
Versdichtung und Prosa Werken der türkischen
einem âuEerst fortgeschrittenem Punkt war.
tiert wurden.
Mystikern, eine sich auf den Seelenwanderungs-
Gaybî Sun’ullah von Kütahya sagt in seiner
Nach der Theorie Einheits-Existenz ist das
Bekenntnis stützende Rotierungs-Theorie vor­
berühm ten Hym ne, âhnlich wie die Rede von
Wesen bestehend aus nur Gottes Nam en und Ei-
handen ist. Denn diese Dichter haben nicht die
Hz. Ali, dass er die göttlichen Mysterien kennt
genschaften. Aile Wesen sind Erscheinungen des
Seelemvanderungs-Theorie, sondern die Rotie­
und den Schöpfer m it seinem Herzensauge Ge-
hohen Schöpfers, in verschiedenen Formen (Pala
rungs-Theorie im Licht des Koran-ı Kerim und
sehen hat. Es kann als die Entdeckung des ge­
1989,509) Der Existenz-Einheits Verstândnis
den Überlieferungen, behandelt (Güzel 2006,
heimen Schatzes, die Offenlegung der göttlichen
nach, der die Grundlage des islamischen Sufısmus
771).
Mysterien, interpretiert werden.
ist, werden G ott und Universum als ein und der-
Das Gedicht Keşfül’-Gıtâ, wurde unter
Die göttliche Seele in Aufbewahrung, steigt
selbe Wesen angenommen. Diese Gegebenheit
dem Überschrift “Devriyye’-i ‘arşiyye’-i külliyye
nach der Uberschreitung vieler Stadien in die be-
bedeutet die Vergöttlichung des Wesens. Das We-
fı-mevâlid-i selâse’-i ferşiyye m in te’lifı Gaybî
kannte Welt runter und will wieder in die gleiche
sen soll als verschiedene Form und Erscheinung
Efendi Kuddise Sırruhu” geschrieben. Das erste
Stellung aufsteigen. Im Sufı-Literatur wird der
des Schöpfers erkannt werden. Die Grundlagen
Doppelvers dieses Gedichtes, welches den Anfang
Abstieg der Seele von Rat der Geister in die sicht-
dieses Themas, werden auch bei Platon, einer der
der Schöpfung, von woher das Wesen kommend
bare Welt, kavs-i nüzul (Unterstiegsbogen), die
Philosophen der İskenderiye Schule, gesehen.
wohin er geht erklârt; legt die Ansicht des Ein­
Rückkehr der verbannten Seele in den Götter-
Die Religionen dagegen haben zwei Wesen aner-
zigartigkeits der Wesen, deutlich dar. Behandeln
welt kavs-i huruç (Aufstiegsbogen) benannt. Der
kannt: den Schöpfer (Gott) und die Schöpfung
wir einige Doppelversen dieser Patrouille, dessen
Dichter betont, dass die geâuBerten Ansichten in
(lebend-leblos). Die Einzigartigkeits Befındung
jede einzelne Doppelvers die Erleuchtung der
seiner Versliteratur, die in seiner bekannten Reihe
in der islamischen Sufısmus, bekam in der mo-
Realitâts-Welt Mysterien veranlasst:
etabliert İst; nur bestehend aus göttlichen Myste­
dernen Philosophie den Nam en Pantheismus.
rien ist und die Leser erleichtert.
(Mermer 2006, 36-37) Die Âhnlichkeiten zwi-
Sun ullah Gaybî aus Kütahya venvendet die
Dichtung, genau wie andere Dichter die Yunus
Emre verfolgen, als ein M ittel seine Gefühle und
schen diesen zwei Befındungen, erfordern nicht
die Anknüpfung der islamischen Sufı-Quelle zur
Pantheismus.
Bir vücûddur cümle eşyâ ‘ayrı-ı eşyâdur Hudâ
Hep hüviyyetdür görinerı yok Hudâdan maadâ
Ein Leib sind samtliche Gegenstande, das gleiche
Gegenstand ist Gott
Das ist die Identitât, nichts sichthares ausser Gott
Ansichten zum Ausdruck zu bringen. Obwohl
Gaybî sagt, im letzten Doppelvers seiner
das Ausdrucksstil seiner Hym ne, die bekannter
Hymne, dass dieses erwâhnte Gedicht aus 99
als seine Versliteratur ist, als fehlerhaft angesehen
Doppelversen besteht und die Menschen die die
Gaybî nim m t aile Wesen im Universum als
wird; wird dieser, als schönster seiner Werkreihe
Bedeutungen dieser Doppelversen wirklich erfas-
Manifestationen, das heiBt als Erscheinungen
aufgenommen. Rıza Tevfîk sagt hinsichtlich der
sen, einen wichtigen Reichtum und W ohlstand
oder Reflexionen in verschiedenen Gestalten,
Sprache des Keşfu 1-Gıtâ, der in einer Hymnen-
erlangen werden. W ie wir schon wissen erfordert
an. Im oben stehenden Doppelvers wird ausge-
Poesiestil geschrieben wurde :“Diese sich aus 99
die totale Enthüllung und Kom mentierung der
sagt, dass in sichtbarer und unsichtbarer Flâche
Doppelversen bildende Versliteratur, wurde ne-
Sufıstischen Andeutungen und Sinnen dieses Ge­
des Gegenstandes, keine andere Realitât als den
dichtes, lange Studien und eine tiefe Angemes-
G ott vorhanden ist und alles nur aus einem We-
102
( Güneş vd. 2003: 75)
sen bestehend ist. In diesem Punkt wird der erste
endlichen M acht und Wissens.
nen Wert. GrüBt ihn. Beugt euch vor ihm nieder.
Genau so, wie ihr euch vor einem Stück meines
Doppelvers dieser berühmten Hymne, als die
Göttliche Schönheiten, werden unter den
Zusammenfassung der Ansichten des Dichters
Wesen vor allem am Menschen beobachtet. D enn
anerkannt. Das Wesen sollte m it seinem Anfang
vor dem Nichtvorhandensein wurde weder innen
Gaybî versucht, die Welt m it einem Baum
und Ende bedacht werden. Am Anfang waren
noch aussen, kein solches Wesen erschaffen. Alles
und dessen Früchte m it dem Menschen verglei-
die Erscheinungen, die wir um uns herum wahr-
schöne, sammelte sich am Menschen. Kein ande-
chend (In der Türkischen Kultur und Literatür,
nahmen nicht vorhanden; am Ende werden sie
res Wesen als der Mensch, hatte eine solche Illu-
wird dieser Vergleichung oftmals begegnet), den
Sinn des Schaffungs-Baumes und das Mysteri-
Geistes beugen würdet” ( Bekiroğlu 2008, 28).
wieder verschwinden. Süleyman Çelebi sagt im
sion, Ausdruck und Erscheinung. Des Schöpfers
Anflehungs-Abschnitt seiner Seelenmesse:
Nam en und Eigenschaften, karnen am Menschen
um des Wesens, auf noch anschaulicher Weise
“Cümle âlem yoğiken ol var idi
hervor. Der Haber der Wörter, lehrte dem M en­
zu erzâhlen. Das Frucht wird durch seinen Kern
Yaradılmışdanganî Cebbâr id i”
schen die Nam en der Gegenstande. Der Mensch,
wieder ein Baum. Hz. Prophet, ist des Wesens
Als die samtliche Welt nicht vorhanden ıvar, war
begriff die Deutungen der Wörter. Er erstellte
(Schaffungs-Baum) sowohl Kern als auch Frucht.
er da
neue Synthesen und Formulierungen, aus be-
Des Welt-Baums Grund, ist der siebte Himmel.
Vom Schöpfung reich ıvar der allmâchtige Gott
grenzten Wörter. Sogar er selbst war erstaunt über
Seine Aste und Zweige sind, Feuer, Luft, Wasser
das, was er sagte. Das Sagen, war des Denkens
und Erde (vier Elemente). U nd der Blatt, die Blü-
G rund sowie Resultat. Solange er sagte bemerkte
te und Früchte sind die Naturwissenschaftlichen
er, dass dies die Besonderheit ist, welches ihn zum
Elemente (Erz, Pflanzen und Tier).
Aile Wesen waren zuvor, im immerwâhrenden und ewigen Wissen des Schöpfers, vorhan­
den. Aile Wesen hatten in seinem Wissen eine
Erscheinung. Gegenstand und Ereignisse kom-
Menschen macht ( Bekiroğlu 2008, 32-34).
Die Rotierung des Wesen, geschieht durch
men im Rahmen dieser Erscheinungen zustande.
Aile göttlichen Namen, sammelten sich am
Daher werden alles, als Erscheinungen von ihm
Menschen. W enn der Mensch hierfür, ein gu-
durch den Manifest-Weg fortgeführt. Ein Wesen,
in verschiedenen Formen, angenommen. Diese
tes Speigelbild für die bei ihm manifestierenden
wird nicht im Geştalt eines anderen, sondern als
Nachbilder haben die Besonderheit, ihn reprâ-
Nam en sein kann, wâre er die Glücksquelle des
er selbst erschaffen und kom m t nie wieder auf die
sentierende Identitâten zu sein. Die Wesen haben
Weltes. D er Mensch, der das Zentrum des Weltes
Welt zurück. Gaybî leugnet, betonend dass die
keine unabhângige und persönliche Existenzen.
ist, versuchte m it seinem Wissen das Existenz-
Manifestation sich nicht wiederholen wird, die
Welt zu verstehen. Andere Wesen haben kein
Seelenwanderung ab. Ihm nach, ist es unmöglich
solches Eigenschaft. Daher ist der mensch, der
und umvahrscheinlich, dass ein Wesen im Form
König der Welt. Aile Gegenstande, wurden ihm
eines anderen geschaffen wird. Eine solche An-
zur Verfügung gestellt. Vom Welt Ausenvâhlte, ist
nahme oder Verstândnis, wâre nicht geeignet für
der Mensch. Die Menschheit, ist der Wortführer.
die Ubersendung des Menschen auf die Welt und
Anders gesagt ist der Mensch, des Universums
der Prüfungsausspruch . Die Menschheit, wird
Augen, Ohren und Mund.
m it den gleichen Fragen nur einmal konfrontiert.
Den Leib, m it dessen Anfangs- und SchlussAnsichten behandeln, ist eine unreale und, vermutete Situation. Der Leib, ist die Kontinuitât
ohne Anfang und Ende und ist der Ursprung
selbst. Es kann kein Anfang oder Ende des Ursprunges geben. Der G ott, der sich als geheimes
Reichtum kennzeichnet, will gesehen und gekannt werden. D er göttliche Glanz im neunten
Cümleten esmaya câmı nüshâdur zâtun senün
Himmel wird; die sieben Himmel, vier Elemente,
Zât-ı Hakdan şânına nâzil degül m i küllihâ
Neşe-i âdemdür ancak nejhâya kabil vücûd
Rûh-ı Hakdur nutk-ı âdem dimedi mi ruhınâ
N ur Adam ist dem nefhâ fâhige Leib
Das Nichvorhandensein ist der Gottesgeist;
berührte er nicht deine Seele?
(Güneş vd. 2003, 77)
Das W ort Nefh bedeutet, das pusten vom
Gotteseigener Seele an Hz. Adam und das Wissen. Dem Sufısmus zufolge gibt es vier Arten vom
Die Ore, ist die Essenz des Leibes. Die, die
das Essenz sehen wollen, können die Welt oder
(Güneş 2003, 79)
den menschen betrachten. Diese, werden nichts
O Mensch! In deiner Person karnen fast aile
unterschiedliches sehen. W enn m an den Baum
den Erz, Die Pflanze und das Tier “Stadien” überschreitenden; im Menschen gefunden.
Manifestierung. Seit jeher wird die Schöpfung
göttlichen Nam en auf. Der göttliche Allmâch-
betrachtet, sieht man die Früchte an ihm. Genau
tigkeit befahl, dir aile Nam en gelehrt zu haben.
so, ist es auch möglich den Universum betrach-
Im Doppelvers, ist eine Anspielung zur, ungefâhr
tend die Menschen, die dessen Früchte sind zu
übersetz “Er lehrte Adam aile Namen.” bedeuten-
sehen. Aile Wesen auf dem Erdboden reprâsentie-
den Koranvers. Aile schönen Nam en (esmaul-
ren als ein Schatten, das göttliche Allmacht.
hüsnâ) manifestierten sich am Menschen. Der
Der Mensch sollte sich bewusst sein, was für
alhvissende G ott übergab sein Wissen und Wort,
ein Wesen es ist. Die Frucht des “Weltgartens”
an den als Kalif bestimmten Menschen. Er mach-
ist der Mensch. W enn der Baum keine Früch­
te aus unbegrenzten W örtern begrenzte Namen.
te hâtte, würde der G ârtner ihn nicht schâtzen.
Ihm zeigte er die Benennung, alles was m it einem
Gaybî der die Frucht als reif und unreif sortiert,
namen benannt wurde. Er gab die Kraft zum Ver­
vergleicht die unreifen Früchte m it Râubern; die
der Leib lebendig; die schlechten Angewohn-
stehen und Ausdruck. Seine Venvahrer den M en­
reifen (olgun) dagegen m it Patronen.
heiten sterben und die Seelen werden m it guten
schen, brachte er in einen höheren Rang als die
nefha (Pusten). Als Resultat dieser “Pusten” wird
Angewohnheiten versehen. Am Ende steigt die
Seele, sich vom Leibe trennend, in die Welt der
Gesamtheit benannten erhabenen Welten auf.
Die erhabene Welt, wird als O rt des gânzlichen
Verstandes und Wissen, angenommen. In der
Niederwelt gibt es keinen Verstand und Wissen.
Die Welt wurde fıir den Menschen erschaffen.
Aile Gegenstande sind Erscheinungsorte der
immenvâhrend und ewigen, absolut Allmâchtigen. Die Teilallmâchtigkeit und Wissen, die dem
Menschen gegeben wurde, hat die besonderheit
als MaB fiir die W ahrnehmung des totalen, un-
Engel. (Bekiroğlu 2008, 31)
Der Mensch errichtet, im Namen aller We-
Elli bin y ıl denilür neşr ile ba ‘sin bir dahi
K u vvet-i'âlem zuhûr-ı âdeme vire cilâ
( Güneş vd. 2003, 84)
sen seinen Niedermırf. Er bietet den N iederm ırf
Es wird gesagt, dass der Weg zwischen dem
aller Wesen an den Schützer. D enn sogar die En-
Tod und der Auferstehung 50 tausend Jahre dau-
geln war sich nicht einem Nichtvorhandenem
ert. Des Weltes M acht und Grösse dagegen, zeigt
nieder. W enn der W ert des menschlich bekleide-
uns die Erschaffung des Menschen. Was würde
ten göttlichen Wesens nicht geschâtzt wird, wâre
diese Welt überhaupt bedeuten, wenn es nicht
er nicht anders als ein Tier. D enn der Schöp-
fur den Menschen erschaffen wâre. Ein schönes
fungsgrund der Welt, ist der Mensch. Alles ge-
Kunst, erfordert die Notwendigkeit der Existenz
wann an Bedeutung m it der Schöpfung des M en­
abgeleiteter Zuschauer und dessen Fortdauer.
schen, Der Schöpfer befahl den Engeln “nim m t
die Uberlegenheit des Menschen an, würdigt sei­
103
Adem ise zâhir ile bâtını câmı durur
Lâ-cerem dünyâ vü 'ükbâ ile oldı ol melâ
dicht; der einer von den bedeutenden D ichtungen des Türkischen Sufısmuses ist; stützt, ist die
(Güneş vd. 2003: s. 85)
Lâ-cerem düşdi sefer bu iktizâ ola tamam
Kenz-i mahft feth olup mekşûfola sırr-ı amâ
( Güneş vd. 2003, 76)
Theorie zufolge wird vorgeschoben, dass G ott
Dunkelheiten anfing, so beendet; der geheime
Schatz öffnete sich und amâ (Unendlichkeit)
Mysterien karnen im Form des Wesens, auf. Das
W ort amâ, was in der Verwendung “EvvigkeitsStufe” bedeutet; wird im W örterbuch als, Finsternis und Wolken beschrieben. Der Gott, der
Kenz-i mahfı (geheime Schatz) ist, welcher fern
von jeglichen Vorbehalten, Râumen und Regeln
ist; wollte die Wesen erschaffend, seine eigene
Existenz erkennen lassen. Des Wesens Anfang,
Ende, Innere und A u f ere war er. Er war der deutliche, verborgene. D er erste, der Letzte. W ohin
der Mensch sich auch drehte, er war überall.
islamischen Sufısmus. Die Religionen dagegen
erkennen zwei Wesen: Schöpfer und Schöpfung.
Dem Sufısmus zufolge gibt es nur den Gott. Das
Wesens-Welt, ist nur bestehend aus verschiede­
nen Manifesten, Foemen und Erscheinungen, ei­
nes Wesens. Der G ott der das absolute Wesen ist,
ist zugleich auch die absolute Schönheit. Auch
Schönheit will gesehen und geliebt werden. Der
Schöpfer hat sich hierfür, im Universum manifestiert. U nd der Mensch ist das Wesen, an dem das
Manifest am besten aussieht. Aile Besonderheiten
des Manifestes, sind in Gottes-Wissen vorhan­
den. Diese Lage, ist das Essenz des Gegenstandes.
Anders gesagt, die Realitât aller Erschaffenen,
liegt in Gottes Wissen verborgen. Genau so wie
der Mensch, der sich im Spiegel betrachtet, in sei­
Denn die Welt ist ein (sein) Leib, er ist der erste, er
nen Pupillen sich selbst sieht, erschuf auch G ott
ist der letzte
die Menschheit, um ali seine Eigenschaften an
Er ist deutlich, ist verborgen, die Gesamtheit vom
ihm zu sehen. (Mermer vd., 2006, 36-38)
Anfang bis zum Schluss
Als Resultat: in dieser Dichtung aus 99 D op­
(Güneş vd.,2003, 84)
pelversen wurden, das am Anfang erschaffene hel-
Der jüngste Tag hat eine grosse Bedeutung
le Wesen -insbesondere der Mensch- im Gottes
für die Menschheit. Schönheit und Schândlich-
ewigem Wissen, des Wesens Schöpfungs-Stadien
keit werden an dem Tag auf jedem Fail envidert.
und verschiedene Mysterien in dieser Prozess be­
O hne dieses Treffen und Abrechnung, wird der
handelt. In diesem Punkt kann gesagt werden,
Schöpfungszweck des Wesens nicht verstanden.
dass der Dichter das Abenteuer des Menschen
Des Rotations wichtiger Halt, ist der jüngste
erzâhlt und versucht die Decke auf der Existenz
Tag. Des Menschen Auferstehung, ist sein eige-
aufzudecken. Dem Dichter zufolge ist das Wesen,
ner Tod.
welches wie ein Vorhang auf seine Existenz wirkt,
Gaybî brachte, in den letzten Doppelversen
eigentlich sein Abbild ist. Hierfür wollte Gaybî
seiner Patrouille so zum Ausdruck, dass wâhrend
die Rede von Hazreti Ali, die hervorhebt dass
die Möglichkeit besteht den verborgenen Her-
“selbst wenn der Vorhang sich öfifnen würde, an
zens-Wissen zu erlangen, man nicht unwissend
seinem Glauben sich nichts andere”, m it seiner
bleiben soll, dass die Leistung (Wissen) belohnt,
Dichtung erklâren. ■
der Ignoranz dagegen bestraft wird:
Marifetten hisse alup kendüfıi bildün ise
BIBLIO G R APH IE________________________
•
anm afend verhieltest
BE KİROĞ LU , Nazan, Die Syllable der Evvigkeit, İstanbul,
2009
Bist du im Himmel, deiner ist das ganze Vergnügen
•
( Güneş vd. 2003, 85)
•
Grosse Türkische Klassiker, C VI, İstanbul, 1992,
D O Ğ A N , A bdurrahm an, Sunullah Gaybî von Kütahya, İstan­
bul, 2001.
Cehl ile kalup özinden olmadun ise habîr
•
Dûzahîsin çek 'azâbı cehlile kahr u ezâ
•
Wenn du unbeıvusst bleibend, der Weisheit nicht
Gaybî Versliteratur, İstanbul, 1963.
G Ö LPIN A RLI, Abdülbaki, D ie Malamatiyya un d Melaminen, İstanbul, 1931.
•
G Ö LPIN A RLI, Abdülbaki, Sufısmus in 100 Fragen, İstanbul,
( Güneş vd. 2003, 85)
•
G Ü N E Ş, Mustafa; G Ü LER, Kadir, Gaybî Sunullah von
Die, im Ewigkeit anfangende Reise des
•
1969.
beıvusst ıvarst
Kütahya u n d seine Dichtungen, Kütahya 2003.
wollte in diesem berühm ten Gedicht, das Aben-
•
G Ü ZEL, Abdurrahm an; T O R U N , Ali, H andbuch für türki­
sche Volksliteratur, Ankara,2003.
•
KEM İKLİ, Bilal, D ie Versliteratur von Sun’ullâh-ı Gaybî, İs­
tanbul, 2000.
teuer dieser Reise und Rotation in der Dich•
tungssprache behandelnd, des Menschheits Zug
ihm selbst erzâhlen.
G Ü ZEL, A bdurrahm an, Die religiös-sufıstische Türkische Li­
teratür, Ankara, 2006.
Menschen, der ein ewig Reisender ist, wird ohne
Zweifel im Unendlichkeits-Welt beendet. Gaybî
U Ç M A N , A b dullah, R ıza Tevfiks A rtikel M it B ezug Z u m
•
T A T C I, M ustafa, V ersliteratur v o n Y ûnus E m re, İstanbul,
•
U Z U N Ç A R Ş IL I, İ. H a k k ı, D ie S ta d t K ütahya, İstan b u l, 1932.
K loster U n d V olksliteratur, A n k a ra, 1982.
20 0 3 .
Çünki ‘âlem bir vücûddur evvel oldur âhir ol
Wenn du A nteil am Wissen nehmend, dich
•
und das Universum ein einziges Wesen sind.
Zâhir oldur bâtın oldur cümle ol öndin sona
Ehl-i cennetsin senündür cümle zevk ü safâ
T A T C I, M ustafa; K U R N A Z C em al, Ç av daroğlu M ü ftî D e rvvisch, D e r O ffenherzige A us K ütahya, A n k a ra 1999.
vahdet-i vücûd (Leibes-Einheit) Theorie. Diesem
Diese Ansicht, bildet auch die Grundlage des
O hne Zweifeln wurde die Reise, die in den
•
M ERM ER , Ahm et, Einfuhrung in das alt-türkische Literatür,
Ankara 2006.
•
PALA, İskender, Enziklopâdisches W örterbuch fur Versdichtungen B.I-II, Ankara 1989.
Der Hauptgedanke auf dem sich dieses Ge­
104