dergi - Türsab
Transcription
dergi - Türsab
TÜRSAB HAZİRAN 2014 JUNE 348 DERGİ Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Association of Turkish Travel Agencies AR AL ÜZ B BA NÜN GÜ LU T KU UN! ! S ay OL ’s D er ath F ppy Ha KONGRE TURİZMİ GELİRLERİ 2,5 MİLYAR DOLARI AŞTI REVENUES IN CONGRESS TOURISM EXCEEDED 2,5 BILLION DOLLARS EN BATI İLİMİZ EDİRNE Our western-most provInce EDİRNE BELÇİKA BELGIUM İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ KOLEKSİYONUNDAN YILAN BAŞI Yunan şehir devletlerinin, Perslerle MÖ 479 yılında yapmış oldukları Plataia Savaşı’nda kazandıkları zaferin onuruna yapılmıştır. Yılan Başı’nın gövdesi olan sütun, bugün Sultanahmet Meydanı’nda bulunmaktadır… Ana Sponsor İstanbul Arkeoloji Müzeleri TÜRSAB’ın desteğiyle yenileniyor İstanbul Arkeoloji Müzeleri Osman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet İstanbul • Tel: 212 520 77 40 - 41 • www.istanbularkeoloji.gov.tr üyelik için : basvuru@biletbank.com Sayı 348 Haziran 2014 Issue 348 2014 June TÜRSAB TÜRK‹YE SEYAHAT ACENTALARI B‹RL‹⁄‹ ‹çindekiler Contents taraf›ndan ayl›k olarak yay›nlan›r Published monthly by ASSOCIATION OF TURKISH TRAVEL AGENCIES ISSN 1300-3364 Kongre Turizmi 2014 FIFA DÜNYA KUPASI Congress Tourism 2014 FIFA WORLD CUP Yerel Süreli Yay›n Local Periodical TÜRSAB ad›na Sahibi Owner on behalf of TÜRSAB Başaran ULUSOY Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü Managing Editor Feyyaz YALÇIN 8 Kongre Turizmi Congress Tourism TÜRSAB ad›na Yay›n Koordinatörü Publication Coordinator on behalf of TÜRSAB Arzu ÇENG‹L 16 Babalar Günü Father’s Day Yayın Kurulu Editorial Board Başaran ULUSOY, Arzu ÇENGİL, Hümeyra ÖZALP KONYAR, Ayşim ALPMAN, Özgür AÇIKBAŞ, Aylin ŞEN, Elif TÜRKÖLMEZ, Gökçen EZBER 18 2014 FIFA DÜNYA KUPASI 2014 FIFA WORLD CUP 24 En batı ilimiz EDİRNE Our western-most province EDİRNE 28 Ramazan geliyor Ramadan is coming En batı ilimiz EDİRNE Our western-most province EDİRNE Plajlar Beaches 33 Plajlar Beaches 48 Güllaç Güllaç Haber ve Görsel Koordinasyon News and Visual Coordination Özgür AÇIKBAŞ Grafik Uygulama Graphical Implementation Özgür AÇIKBAŞ 38 Belçika Belgium 44 Şeylerin Tarihi History of Things Görsel ve Editoryal Yönetim Visual and Editorial Management Hümeyra ÖZALP KONYAR Baskı Printing Müka Matbaa BELÇİKA 5 Haziran Dünya Çevre Günü BELGIUM June 5 World Environment Day Bask› Tarihi Print Date Haziran/June 2014 TÜRSAB Tel: (0.212) 259 84 04 Faks: (0.212) 259 06 56 Esentepe Mah. Villa Cad. No: 7 Şişli-İstanbul/Türkiye www.tursab.org.tr e-mail:tursab@tursab.org.tr 52 Not Defteri notebook 54 TÜRSAB Haberler TÜRSAB News 60 EXPO Haberler EXPO News 62 THY Haberler THY News Güllaç Ramazan geliyor Güllaç Ramadan is coming TÜRSAB DERG‹, Bas›n Konseyi üyesi olup, Bas›n Meslek ‹lkeleri’ne uymaya söz vermiştir. TÜRSAB DERG‹’de yay›nlanan yaz› ve fotoğraflardan kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. TÜRSAB MAGAZINE is a member of the Turkish Press Council and has resolved to abide by the Press Code of Ethics. None of the articles and photographs published in the TÜRSAB MAGAZINE maybe quoted without mentioning of resource. Başaran Ulusoy TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkan› The President of TÜRSAB Kongre turİzmİnde büyük gelİşme Big Development in Congress Tourism Sevgili meslektaşlarım, Türkiye, artık sadece kum, deniz, güneş değil tarih, kültür ve kongre turizmi ile de sesini duyuruyor. Ülkemiz tıpkı kültür turizminde olduğu gibi kongre turizminde de kısa sürede marka ülke haline gelmeye devam ediyor. İstanbul başta olmak üzere Antalya, Ankara, İzmir, Bursa, Kuşadası’nda bulunan kongre merkezleri, yıl içinde birbirinden önemli pek çok uluslararası kongreyi ağırlar hale geldi. 10 yıl önce Türkiye’de 500 ve üstü kişiyi bir araya getiren uluslararası ölçekte 80 kongre yapılırken, 2012’de bu rakam 179’a, 2013 yılında ise 196’ya ulaştı. Bir başka deyişle, 10 yıllık dönemde büyük kongre sayısında yüzde 254’lük artış yaşandı. Bu başarı hepimizin. Birliğimiz tarafından hazırlanan “Türkiye Kongre Turizm Raporu 2013”, son on yılda başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin bu alanda gösterdiği performansı gözler önüne seriyor. 2014 ve 2015 yılları için de şimdiden söyleyebiliriz ki önümüz açık. Türkiye’de 106, İstanbul’da ise 77 adet kongre için tarih alındı bile. Bu yıl için 49 bin delegenin yeri ayırtılmış durumda. 2014 yılında Türkiye’nin bu rakamlar ışığında kongre turizminden elde edeceği gelir 3 milyar doları bulacak. Bu rakamdan İstanbul’un alacağı pay ise 1.7 milyar doların üzerinde olacak. Bunlar büyük başarılar. Bu başarıda payı olan herkesi tebrik ediyor, Türkiye turizmi için yaptıkları katkılardan dolayı TÜRSAB adına hepsine teşekkür ediyorum. Distinguished Colleagues, Turkey is now popular not only for her beaches, sea, sun, but also for her history, culture and congress tourism. As in culture tourism, our country is rapidly turning into a brand in itself in congress tourism. Starting with İstanbul, the congress centers in Antalya, Ankara, İzmir, Bursa and Kuşadası have come to host numerous international congresses of great import. 10 years ago in Turkey there were 80 inernational congresses bringing together 500 and more people; in 2012 this figure rose up to 179 and in 2013 this figure increased up to 196. In other words, in this period of 10 years the number of international congresses has increased by 254 percent. This success belongs to us all. ‘The 2013 Turkey Congress Tourism Report’ prepared by our association reveals the performance of Istanbul particulary and of Turkey shown, in the last 10 years. We can already anticipate that things are on the bright side for 2014 and 2015. The dates of 106 congresses in Turkey and 77 congresses in İstanbul have already been set. We have bookings for 49 thousand delegates for this year only. In consideration of all these figures, the income that will be generated from congress tourism in Turkey in 2014 will be at around 3 billion dollars. The share of İstanbul out of this will be above 1.7 billion dollars. These are significant achievements. I congratulate everyone who has a share in this and extend my thanks to TÜRSAB for their contribution to the Turkish tourism. TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 3 akut.org.tr twitter.com/AKUT_Dernegi facebook.com/AKUT AKUT yaz 2930’a gönder, 5TL bağış yap, bir hayat da sen kurtar! RS A B 2013 yılını 34.9 milyon ziyaretçi ve 32.3 milyar dolarlık turizm geliri ile kapatan Türkiye, artık kongre turizmi ile de sesini duyuruyor. Türkiye’yi dünyada 21’inci sıraya yükselten talep, İstanbul’u 9’uncu sıraya taşıdı. 2014 yılında Türkiye’nin kongre turizminden 3 milyar, İstanbul’un ise 1.7 milyar dolar elde etmesi bekleniyor. TURKEY CONGRESS TOURISM REPORT 2013-I REVENUES IN CONGRESS TOURISM EXCEEDED 2,5 BILLION DOLLARS The year 2013 for Turkey ended with 34.9 million visitors and a tourism income of 32.3 billion dollars. Turkey is now an attractive country for congress tourism as well. The increase in demand positioned Turkey as the 21st most attractive country for congress tourism in the world and Istanbul became the 9th most attractive city. It is anticipated that Turkey’s income from congress tourism will be at around 3 billion and Istanbul will alone generate 1.7 billion in the same segment. Kıyı turizminde kişi başı harcama 600-700 dolar iken, kongre turizminde 2 bin-2 bin 500 dolar seviyesinde. In coastal tourism, expenditure per capita is at around 600-700 dollars, whereas it is 2000-2500 dollars in congress tourism. İstanbul, 500 kişiden fazla delegeye ev sahipliği yapan 113 etkinlik ile dünya kongre şehirleri arasında 9’uncu sırada yer alıyor. Istanbul hosts 113 events with 500 and more delegates and it ranks the 9th among the global congress tourism cities. Türkiye 148 bin delege ile yine aynı kategoride dünyada 11’inci sırada. With 148 thousand delegates, Turkey ranks the 11th in the same category. 2014 2004 İstanbul’da 2014 yılı için şimdiden 57, 2015 yılı için ise 20 kongre açıklandı. Türkiye genelinde bu rakam şu an için toplam 106. In Istanbul, the year 2014 has already 57 congress bookings and for 2015 there are 20 bookings announced. The total number for Turkey for the time being is 106. 8 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 2014 yılında İstanbul’daki kongreler için 49 bin delege yerini ayırttı bile. Bu rakamın yıl toplamında ilk kez 100 bini aşması bekleniyor. Böylece, sadece İstanbul’un büyük kongrelerden elde edeceği gelir 250 milyon doları bulacak. İstanbul’un toplam kongre ve seminer gelirlerinin ise 1.7 milyar doları aşması bekleniyor. Türkiye’nin kongre turizminden elde ettiği gelir 2013 yılı itibarıyla 2.5 milyar dolar. Bu miktarın yaklaşık 250 milyon dolarlık kısmı 500 ve üstü kişilik organize alımların yapıldığı kongrelerden, kalanı ise daha küçük, yerel veya bireysel alımların yapıldığı kongre, seminer, fuar gibi iş ziyaretlerinden geliyor. For the congresses in 2014, 49 thousand delegates have already made their bookings. This number is expected to exceed 100 thousand for the whole year, which will be a first time in the industry. Thus, Istanbul will generate an income of 250 million dollars from these big congresses. The total income from congresses and seminars in Istanbul is expected to exceed 1.7 billion dollars. Turkey’s income from the congress tourism as of 2013 is 2.5 billion dollars. Approximately 250 million dollars of this amount comes from congresses with organized procurement for 500 participants and above; the remaining part comes from congresses, seminars, fairs and business trips with smaller, local or individual procurements. Shutterstock, Pavel L Photo and Video (sağ sayfa, üstte). TÜ TÜRKİYE KONGRE TURİZMİ RAPORU 2013-I KONGRE TURİZMİ GELİRLERİ 2,5 MİLYAR DOLARI AŞTI The year 2013 for Turkey ended with 34.9 2013 yılını 34.9 milyon ziyaretçi ve 32.3 million visitors and 32.2 billion tourism milyar dolarlık turizm geliri ile kapatan income. Turkey’s attraction now lies not only Türkiye, artık sadece kum, deniz, güneş in beaches, sea and sun, but also in history, değil tarih, kültür ve kongre turizmi ile culture and congress tourism. The congress de sesini duyuruyor. İstanbul başta olmak centres, mostly in Istanbul, Antalya, Ankara, üzere Antalya, Ankara, İzmir, Bursa, İzmir, Bursa and Kuşadası host dozens of inKuşadası’nda bulunan kongre merkezleri, ternational congresses throughout the year. yıl içinde onlarca uluslararası kongreyi 10 years ago, there were 80 international ağırlar hale geldi. 10 yıl önce Türkiye’de congresses bringing together 500 people 500 ve üstü kişiyi bir araya getiren and above; the figure increased up to 179 in uluslararası ölçekte 80 kongre yapılırken, 2012 and 196 in 2013. In other words, the 2012’de bu rakam 179’a, 2013 yılında ise number of big congresses increased by 254 196’ya ulaştı. Bir başka deyişle, 10 yıllık Efes Kongre Merkezi, Kuşadası. Efes Congress Center, Kuşadası. percent in the last 10 years. In coastal tourdönemde büyük kongre sayısında yüzde ism the expenditure per capita is at around 254’lük artış yaşandı. 600-700 dollars, whereas expenditure per capita is at around 2000 to 2500 Kıyı turizminde kişi başına harcama 600-700 dolar düzeyinde iken bu radollars in congress tourism. This figure alone proves how attractive the conkamın kongre turizminde 2 bin-2 bin 500 dolar seviyesinde olması, ülkeler gress tourism industry is for countries. The number of visitors for congresses, için bu turizm alanının ne kadar cazip olduğunu ortaya koyuyor. 2013 seminars and fairs to Turkey in 2013 was at around 2.4 million; the income yılında Türkiye’ye kongre, seminer ve fuar için gelenlerin toplam sayısı 2.4 from congress tourism exceeded 2.5 billion dollars. milyon olarak gerçekleşirken, kongre turizmi gelirlerinin 2.5 milyar doları aştığı dikkat çekiyor. Venues are almost fully booked in autumn in Istanbul TÜRSAB’s ‘Turkey Congress Tourism Report 2013’ reveals Turkey’s and İstanbul’da sonbaharda yer bulmak zor Istanbul’s performance in this industry in the last ten years. The demand that TÜRSAB’ın “Türkiye Kongre Turizm Raporu 2013”, son on yılda başta positioned Turkey as the 21st country in the world moved Istanbul up to the 9th İstanbul olmak üzere Türkiye’nin bu alanda gösterdiği performansı gözler place in the list. Further more, the ever increasing demand indicates that the önüne seriyor. Türkiye’yi dünyada 21’inci sıraya yükselten talep, tarih full potential for 2014 and 2015 has not yet been lived up to. Already, dates ve kültür başkenti İstanbul’u da 9’uncu sıraya taşıdı. Üstelik yoğun talep have been set for 106 congresses in Turkey and for 77 congresses in Istanbul. Türkiye ve İstanbul’un bu listede 2014 ve 2015 yıllarında da önünün açık It is rather difficult to find vacancies at Lütfi Kırdar and Sütlüce congress olduğunu gösteriyor. Şimdiden Türkiye’de 106, İstanbul’da ise 77 adet centres in İstanbul for May, September and October. Bookings for 49 thousand kongre için tarih alındı. İstanbul’da Lütfi Kırdar, Sütlüce kongre merkezledelegates for this year have already been made. Based on these figures, it is rinde mayıs, eylül ve ekim aylarında yer bulmak oldukça zor. Bu yıl için 49 anticipated that in 2014 Turkey will generate an income of 3 billion dollars bin delegenin yeri şimdiden ayırtılmış durumda. 2014 yılında Türkiye’nin from congress tourism. Istanbul’s share out of this sum will be more than 1.7 bu rakamlar ışığında kongre turizminden elde edeceği gelirin 3 milyar billion dollars. TÜRSAB President Başaran Ulusoy has stated that in the last doları bulacağı ifade ediliyor. Bu rakamdan İstanbul’un alacağı pay ise 1.7 10 year period Turkey has recognized her own potential and both the number milyar doların üzerinde olacak. of tourists and tourism revenues increased significantly. Ulusoy has also TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, geçen son 10 yıllık dönemde Türkiye’nin stated that: “The increase in the share of congress tourism in recent years has kendi potansiyelini keşfederek hem turist sayısı hem de turizm gelirlerini played an important role in building this success. We are now talking about önemli ölçüde artırdığını belirterek, şöyle devam ediyor: tourism revenues of 2.5 million dollars, which could only be dreamt of previ“Bunda son yıllarda öne çıkan kongre turizmindeki payını artırması da büTÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 9 yük etken olarak karşımıza çıktı. Şimdi daha önce bizim için hayal olan 2.5 milyar dolarlık kongre turizm gelirlerini konuşuyoruz. Bu yıl söz konusu rakam 3 milyar doları aşacaktır. Türkiye’de kongre turizminin gelişimini, yıllık 10 milyonu geçen turist sayısına ulaşan İstanbul’un turizmdeki patlaması da destekledi. İstanbul, Paris, Londra, Roma gibi dünyanın önde gelen turizm kentlerine ayak uydurarak, çok zengin olan doğal ve kültürel potansiyelini ortaya çıkardı.” 10 yılda yüzde 254 artış Kongre turizminde Türkiye son yılların parlayan yıldızı oldu. Kongre turistinin kişi başı harcamasının, kıyı turistinin harcamasını 3’e katlaması, tüm ülkeleri bu pastadan daha çok pay almaya itiyor. Türkiye, özellikle İstanbul ile kongre turizmi listelerinde hızla ilerliyor. Her ne kadar İstanbul’da 2013’te yaşanan olaylar, bu yıl için gerçekleşmesi planlanan bazı kongrelere gölge düşürmüş olsa da uzun dönemli iptaller beklenmiyor. Nitekim rakamlar da bu tezi güçlendiriyor. 2013 yılı rakamlarına bakıldığında Türkiye’ye kongre turizmi kategorisinde nitelendirilecek 2.4 milyon kişinin geldiği görülüyor. Bu rakamın bu yıl 3 milyon kişiyi aşması, toplam kongre turizmi gelirinin de 3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Türkiye’nin bu alandan sağladığı gelir 2013 itibarıyla 2.5 milyar dolar. Yani 32.3 milyar dolarlık turizm geliri içinde kongre turizminin payı yüzde 7.7 seviyesinde. Türkiye’de kongre turizmi pazarı henüz istenilen seviyelere ulaşmış olmasa da büyüme hızı göz kamaştırıyor. 500 ve üstü katılımcı sayısı olan uluslararası nitelikteki kongreler baz alınarak yapılan sıralamalarda, Türkiye’nin büyüme hızı dünya ortalamasının 2 katı. Kongre turizminin büyüme hızı dünyada yüzde 6 ila 10 civarında seyrederken, Türkiye’deki büyüme bu ortalamanın oldukça üstünde. Son 3 yılın verilerine göre, Türkiye’deki kongre sayısında artış yüzde 22.5 olarak gerçekleşti. 2004 yılında sadece 80 kongre düzenlenen Türkiye’de bu rakam 2012’de 179’a çıktı. Türkiye, dünya sıralamasında 31’inci iken de 10 basamak birden yükselerek 21’inci oldu. Avrupa sıralamasında ise 2004’te 18’inci iken 2012’de 12’inciliğe yükseldi. 2013 yılında Türkiye 196 kongreye ev sahipliği yaptı. Yani, 2004 yılından bu yana artış oranı yüzde 254’ü aştı. Katılımcı sayısı ise 71 binlerden 115 binli rakamlara çıktı. Dünya ve Avrupa listeleri henüz TÜRKİYE’DE KONGRE SAYISI SON 3 YILDA % 22.5 ARTTI THE NUMBER OF CONGRESSES IN TURKEY HAS INCREASED BY 22.5% IN 3 YEARS Yıl Year Türkiye’deki kongre sayısı The number of congresses in Turkey Dünya sıralaması Global list Avrupa sıralaması European list 2004 80 3118 2006 98 2817 2005 93 2007 2716 105 2008 2516 98 2009 2818 118 2010 2516 160 2011 2012 159 2012 179 2013* 196 10 yıllık değişim % 245 Changes in the last 10 years 2313 2112 -10 sıra 6 sıra ranks the 10th ranks the 6th * Uluslararası Kongre ve Konvansiyon Birliği (ICCA) verileri baz alınmıştır. ICCA, 2013 yılına ilişkin verileri henüz açıklamamıştır, 2013 verileri 2012 yılındaki büyümenin aynı seyrettiği varsayımıyla öngörülmüştür. * The International Conress and Convention Association (ICCA) data have been taken as a basis. ICCA has not yet disclosed the figures for 2013. The 2013 data have been accepted as at the same level with 2012 data, in line with the anticipation that the growth in 2012 was at the same level. KONGRE TURİSTİNİN SAYISI 100 BİNİ GEÇTİ CONGRESS TOURISTS EXCEEDED 100 THOUSAND Yıl Year Türkiye’deki katılımcı sayısıı The number of participants in Turkey Dünya sıralaması Global list Avrupa sıralaması European list 2004 71.330 2211 2006 98.090 2013 96.089 208 79.014 2012 2005 2007 2008 2009 2010 2011 2012* 2013* 10 yıllık değişim Changes in the last 10 years 134.305 86 89.307 1610 147.805 117 95.205 2311 104.425 -- 115.198 -% 161 1 sıra ranks the 1th - * Uluslararası Kongre ve Konvansiyon Birliği (ICCA) verileri baz alınmıştır. ICCA, 2013 yılına ilişkin verileri henüz açıklamamıştır, 2013 verileri 2012 yılındaki büyümenin aynı seyrettiği varsayımıyla öngörülmüştür. * The International Conress and Convention Association (ICCA) data have been taken as a basis. ICCA has not yet disclosed the figures for 2013. The 2013 data have been accepted as at the same level with 2012 data, in line with the anticipation that the growth in 2012 was at the same level. 10 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 açıklanmadığı için Türkiye’nin sıralamadaki yeri 2013 itibarıyla net değil. Ancak rakamlar şimdiden Türkiye’nin ilk 20’nin içinde olmaya aday olduğunu gösteriyor. 2.4 milyon Türk iş seyahatine çıktı Sadece 500 ve üstü sayıda katılımcı ve uluslararası nitelikteki kongreler değil, tüm kongre, seminer, fuar ve iş gezileri baz alındığında ortaya daha büyük bir pasta çıkıyor. Dünyada 100 milyondan fazla kişinin bu çerçevede seyahat ettiği hesaplanıyor. Türkiye’ye bakıldığında, 2013 yılında 2.4 milyon kişinin iş amaçlı seyahate çıktığı dikkat çekiyor. İş seyahatine çıkanların toplam içerisindeki payı da 4 yıl içerisinde yüzde 4.9’dan yüzde 6.1’e yükselmiş durumda. İstanbul’da 2013’de 142 kongre düzenlendi İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (ICVB) verilerine göre, İstanbul dünyanın sayılı kongre ve toplantı merkezlerinden biri haline gelmiş durumda. İstanbul 500 ve üstü delegenin katıldığı kongreler kategorisinde dünya birinciliğini 2011 yılında aldı. Dünya sıralamasında da 3 yıldır ilk 10’da yer alan İstanbul 2012 yılında 128 kongre ile 9’uncu sırada yer aldı. Böylece İstanbul, Lizbon, Dubai, Amsterdam, Hong Kong, Barselona ve Pekin’i geride bıraktı. İstanbul, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı (üstte ve sol sayfada). İstanbul, Lütfi Kırdar International Convention and Exhibition Centre (pages left and left). ously. The figure in question will exceed 3 billion dollars this year. The development of congress tourism in Turkey has been triggered by the boom in tourism in Istanbul, that receives more than 10 million tourists per annum. Istanbul has kept up with the world’s leading tourism cities like Paris, London and Rome and it has unveiled its exceedingly rich natural and cultural potential.” An Increase of 254 percent in 10 Years Turkey has been the shining star in congress tourism in recent years. Since the expenditure per capita in congress tourism is three times higher than the expenditure in coastal tourism, countries are tempted to increase their shares in this segment. Especially with the impetus of Istanbul, Turkey is rapidly moving up in the congress tourism lists. Although the political turmoil in 2013 has cast a shadow on events planned for this year, long term cancellations are not expected. The figures realised reinforce this argument. Based on 2013 figures, 2.4 million people have visited Turkey for purposes of congress tourism. The number of visitors for this year is expected to exceed 3 million and the total income from congress tourism is estimated to be around 3 billion dollars. As of 2013, Turkey’s income in this segment is 2.5 billion dollars. In other words, the share of congress tourism in the total tourism income of 32.3 billion dollars is at around 7.7 percent. The market of congress tourism in Turkey is not at the desired levels yet, but the growth rate is quite remarkable. In rankings based on international congresses with more than 500 participants, Turkey’s growth rate in this segment is two times higher than the world average. The global growth rate of congress tourism is between 6 to 10 percent, but the growth in Turkey is much higher than this average. Based on the last three years’ data, the increase TÜRKİYE’YE YAPILAN İŞ SEYAHATLERİ 4 YILDA YÜZDE 54 ARTTI BUSINESS TRIPS TO TURKEY HAVE INCREASED BY 54% IN 4 YEARS Yıl Year 2009 2010 2011 2012 2013 4 yıllık değişim Toplam ziyaretçi* Total visitors* 31.972.407 33.027.944 36.151.328 36.776.645 39.707.956 % 24,1 İş amaçlı ziyaretçi* Business travellers* 1.577.508 1.743.940 2.134.625 2.199.410 2.427.553 % 53,8 *Yurtdışından Türkiye’ye gelen yabancı ve yerli tüm ziyaretçiler toplamı. *The total of international and local visitors to Turkey. İş amaçlı ziyaretçinin payı The share of business travellers % 4,9 % 5,2 % 5,9 % 5,9 % 6,1 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 11 YATIRIM REKOR GETİRDİ EN BÜYÜK KAPASİTE EFES KONGRE MERKEZİ’NDE THE GREATEST CAPACITY IS AT EFES CONGRESS CENTER Mekan İl Kapasite Location Province Capacity İstanbul 3.000 Kuşadası’na 200 milyon TL’lik yatırım 12 bin kişilik kapasite rekoru getirdi İstanbul Kongre Merkezi İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı İstanbul 5.000 Son dönemde kongre turizminde atağa kalkan beldelerin başında Kuşadası geliyor. 2003 yılında Kongre Merkezi yatırımı ve işletmeciliğini yapmak üzere kurulan Komer AŞ, 2005 yılında Kuşadası’ndaki Efes Kongre Merkezi’nin temelini attı. 30 Ekim 2013’te açılan Kongre Merkezi’ne toplamda 200 milyon TL’lik yatırım yapıldı. Bu kısa süre zarfında Kongre Merkezi, 2 büyük kongreye ev sahipliği yaptı. İstanbul 3.420 INVESTMENT BROUGHT RECORD Haliç Kongre Merkezi Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Feshane Kongre Merkezi WOW Hotels&Convention Center Hilton Bomonti Hilton Oteli Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi İnşaat Mühendisleri Odası Kongre ve Kültür Merkezi Divan Talya Kongre ve Konferans Merkezi Efes Kongre Merkezi Sheraton Çeşme Otel Kongre Merkezi 12 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 İstanbul 3.700 1.821 İstanbul 6.500 İstanbul 3.450 İstanbul İstanbul Ankara Antalya Kuşadası İzmir 2.900 3.513 726 2.500 12.000 1.600 The 200 milllon TL investment in Kuşadası has brought a capacity record of 12 thousand people Kuşadası is the leading town which is on the rise in congress tourism. The Congress Centre investment in 2003 and KOMER AŞ, which was established for the management of the centre, laid the foundation for the Efes Congress Centre in Kuşadası in 2005. The amount of investment for the Congress Centre opened in October 30 2013 was 200 million TL in total. The Congress Centre has hosted 2 big congresses in this short span of time. The centre has hosted a total of 2 thousand people during both congresses and it is preparing to host the International Dentists Congress in May. Büyük kongre ziyaretçisi 80 bini aştı İstanbul’un yükselişindeki en temel faktör kuşkusuz şehrin zengin tarihi ve coğrafi konumu. İstanbul’a 3-4 saatlik uçuş mesafesinde olan 50’den fazla ülkede, 1.5 milyar insan yaşıyor ve bu bölge de 25 trilyon dolarlık bir ekonomi dönüyor. 500 ve üstü sayıda delegeli kongrelerde İstanbul’a 2013 yılında 80 binin üzerinde ziyaretçi geldi. Böylece 10 yıllık dönemde ziyaretçi artışı yüzde 435 olarak gerçekleşti. Türkiye’ye kongre için gelenlerin yüzde 70’i İstanbul’u ziyaret etmiş oldu. Bu artış hızıyla birlikte, bu kategoride İstanbul’a geleceklerin sayısının 2014 yılında 100 bini aşması bekleniyor. İstanbul’un hedefi Avrupa’da ilk 3 2011 yılında İstanbul, 500 kişi ve üstü katılımlı kongreler sıralamasında dünya birincisi oldu. Toplam kongre pazarına bakıldığında da 9’uncu sırada bulunan İstanbul’un kısa ve orta vadeli hedefi Avrupa’da ilk 3, dünyanın da ilk 5 kongre şehri arasına girmek. Son 3 yılda kongre salonu kapasitesini 3 katına çıkaran İstanbul’un yanı sıra diğer iller de bu yarışta öne geçmek istiyor. Türkiye Turizm Stratejisi 2023 yılı raporuna göre; Türkiye’de kongre turizmine altyapısı uygun iller İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Konya, Bursa, Mersin ve Eskişehir olarak sıralanıyor. in the number of congresses in Turkey has been realised by 22.5 percent. The number of congresses in Turkey in 2004 was only 80, whereas the number increased up to 179 in 2012. Turkey used to rank 31st in the global list, but now it has the 21st position. In the European rankings Turkey was number 18 in 2004; it became number 12 in 2012. In 2013 Turkey hosted 196 congresses. In other words, since 2004 the rate of increase has been more than 254 percent. The number of delegates increased from 71 thousand to 115 thousand. Turkey’s position in 2013 is not yet clear, because the global and European lists have not yet been announced. However, based on available figures, Turkey is expected to be among the first 20. 2.4 million Turkish people went on business trips Apart from the international congresses with more than 500 participants, all other congresses, seminars, fairs and business trips create a much larger market. It is estimated that more than 100 million people in the world travel for these purposes. 2.4 million people in Turkey in 2013 have gone on business visits. The share of business visitors in the total number of visitors has increased from 4.9 percent to 6.1 percent in 4 years time. İSTANBUL DÜNYADA 9. SIRADA (kongre sayısı) ISTANBUL RANKS THE 9TH (congress number) 154 150 150 6 7 137 128 122 AMSTERDAM Amsterdam 164 İSTANBUL Istanbul 172 SİNGAPUR Singapore 181 2 3 5 KOPENHAG Kopenhagen BARSELONA Barcelona MADRİD Madrid 4 8 9 10 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 13 Shutterstock & Veniamin Kraskov 1 BERLİN Berlin PARİS Paris VİYANA Vienna 195 LONDRA London * ICCA verileri, 2012. (2013 yılı global verileri henüz açıklanmamıştır.) * ICCA data, 2012. (2013 global data has not yet been disclosed.) KONGRECİLERİN YÜZDE 70’İ İSTANBUL’A GELİYOR Yıl Year 70% OF CONGRESS VISITORS COME TO ISTANBUL İstanbul’daki katılımcı sayısı Number of participants in Istanbul 200418.522 200547.921 200645.342 200733.430 200852.899 200975.899 201046.374 201166.834 2012*72.800 2013*80.638 10 yıllık değişim % 435 Changes in the last 10 years Dünya sıralaması World list 20 Avrupa sıralaması European list 4 4 8 6 13 10 8 5 4 4 11 8 8 7 - - - 12 sıra ranks the 12th 13 - 6 sıra ranks the 6th * Uluslararası Kongre ve Konvansiyon Birliği (ICCA) verileri baz alınmıştır. ICCA, 2013 yılına ilişkin verileri henüz açıklamamıştır, 2013 verileri 2012 yılındaki büyümenin aynı seyrettiği varsayımıyla öngörülmüştür. * The International Conress and Convention Association (ICCA) data have been taken as a basis. ICCA has not yet disclosed the figures for 2013. The 2013 data have been accepted as at the same level with 2012 data, in line with the anticipation that the growth in 2012 was at the same level. İSTANBUL’DA KONGRE SAYISI 10 YILDA % 273 ARTTI THE NUMBER OF CONGRESSES IN ISTANBUL HAS INCREASED BY 273% IN TEN YEARS Yıl Year 2004 İstanbul’daki kongre sayısı Number of participants in Istanbul 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 10 yıllık değişim Changes in the last 10 years 52 57 73 70 72 80 109 113 128 142 % 273 14 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 Dünya sıralaması World list Avrupa sıralaması European list 2518 2419 1512 2114 1712 1713 76 98 98 -- 16 sıra 10 sıra ranks the 16th ranks the 10th 142 congresses have been organized in Istanbul in 2013 Based on Istanbul Convention and Visitors Bureau (ICVB) data, Istanbul is now one of the most leading centres of congress and meeting of the world. Istanbul became first in the category of cities that host congresses with 500 and more participants in 2011. Having been among the first 10 in the last three years, Istanbul ranked the ninth with 128 congresses in 2012. Hence, Istanbul has outperformed Lisbon, Dubai, Amsterdam, Hong Kong, Barcelona and Beijing. The number of big congress visitor has exceeded 80 thousand The greatest triggering factor in Istanbul’s rise is beyond any doubt the city’s rich history and geographical location. The population in more than 50 countries with a 3 to 4 hours distance from Istanbul is 1.5 billion and the trade value of this region is 25 trillion. In 2013 Istanbul received more than 80 thousand visitors for congresses with 500 and more participants. Thus, the increase in the number of visitors in the last 10 years has been by 435 percent. 70 percent of these people coming to Turkey has visited Istanbul. With this rate of increase it is anticipated that the number of visitors to Istanbul in 2014 will exceed 100 thousand. İstanbul’s target is to be among the first 3 in Europe In 2011 Istanbul became world’s number one in the list of congresses with 500 and more participants. Based on the total congress market, Istanbul ranks the ninth. The city’s short and mid term target is to be among the first 3 in Europe and among the first 5 in the world. Apart from Istanbul, whose capacity of congress venues has increased by 3 times in the last 3 years, other cities are also willing to come to the fore in this competition. According to the Turkey Tourism Strategy 2023 report, the cities with a sufficient infrastructure for congress tourism are listed as: Istanbul, Ankara, Antalya, Izmir, Konya, Bursa, Mersin and Eskişehir. GELECEK SAYI: TÜRSAB TÜRKİYE KONGRE TURİZMİ RAPORU 2013-2 NEXT ISSUE: TURKEY CONGRESS TOURISM REPORT 2013-2 Anneler Günü olur da Babalar Günü olmaz mı? Bu ay, 15 Haziran, Pazar günü, babalara, babacan adamlara, unutulmaz babalıklar edip, çevresine iyiliği dokunanlara ve… evladını yitirse bile metanetini koruyan bütün o özel erkeklere özel bir teşekkürü unutmuyoruz! BABALAR GÜNÜ... R LA Z A B BA NÜNÜ GÜ LU T KU UN! ! S ay L D O r’s e ath F ppy Ha FATHER’S DAY Fathers, like mothers, need a special day, too. This month, on June 15, Father’s Day will be celebrated to offer our gratitude to fathers and fatherly men around us, to men who are kind to people and to all those special men who preserve their fortitude even when they lose their beloved children! Belki o daha önce yaygınlaştığı için midir, nedendir, Babalar Günü, Anneler Günü kadar heyecan yaratmaz, sessiz sadasız geçip gider. Babaları bir özel teşekkür, bir hediye ile sevindirmek daha mı kolaydır? Belki de. Kesin olan şey, onların daha mütevazı biçimlerde kutlandığı. Üstelik Babalar Günü birçok ülkede başka kutlamalarla da iç içe geçip arka planda kalıyor. Bu yıl 15 Haziran’da babalarımızın nasıl kutlanacağını düşünürken, gelin bu konuya da yakından bakalım... Babalar Günü’nün Annesi! Bu da tıpkı Anneler Günü gibi ABD’den dünyaya yayılmış. Yaratıcısı Sonora Smart-Dodd adında bir genç kız. Bu yüzden “Babalar Günü’nün Annesi” diye anılıyor. 16 yaşındayken annesi ölen Sonora ve 5 küçük kardeşini Washington’un doğusundaki uzak bir çiftlikte babası William Jackson Smart büyütmüş. 16 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 Perhaps it has been more widely popularized before, we do not know the reason, but Father’s Day normally does not generate as much excitement as Mother’s Day and it usually slips by quietly. Is it easier to make fathers happy with a special thank-you and a gift? Perhaps. One thing for sure is that they are celebrated in a more humble way. Moreover, in many countries Father’s Day is hooked together with many other celebrations and it remains in the background. While considering how to celebrate this year’s Father’s Day on June 15, let us have a closer look at this issue... The Mother of Father’s Day! Like Mother’s Day, Father’s Day has spread to the world from the US. It was created by a young girl named Sonora Smart-Dodd. That is why she is called as the ‘Mother of Father’s Day.’ Sonora had lost her mother when she was 16. She and her five little brothers and sisters were raised by her father William Jackson Smart in a farm located in eastern Washington. Later in 1909, when she was listening a sermon on Mother’s Day in a church in Spokane, she thought about acknowledging the significance of fathers in a similar way as well. The following year she shared her idea with the ‘SpokaneYoung Men’s Christian Association’ (YMCA) and with the support of the association its relations she was able to celebrate the first Father’s Day on June 19, 1910. The day was later popularized in other places. Actually Sonora wanted to have the Father’s Day celebrations on June 5, which was his father’s birthday. However, since it took some time to complete the first preparations, those who assisted her opted for June 19. TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 17 2014 FIFA D Ü N YA KUPASI Shutterstock EV SAHİBİ BREZİLYA Daha şimdiden sarı ve yeşil renklere boyanan Brezilya, Haziran’da 600 bin turist ağırlayacak! 18 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 2014 FIFA WORLD CUP BRASIL AS THE HOST Brazil will host 600 thousand tourists in June and the country is already in yellows and greens! People have the general belief that fish and visitors stink after three days, but the kind of fish Brazil has caught is one every country in the world is dying to catch! Clad in yellow and green colours, Brasil is expecting many visitors with its accommodation facilities built from scratch for this event! The 2014 FIFA World Cup will take place between June 12 and July 13 in Brazil and it will be the 20th World Cup. After FIFA decided to organize the tournament in South America, as the only bidding country in the elections, Brazil participated in the voting in 2007 and was elected as the host for the tournament. Brazil hosted the World Cup in 1950 as well. After Mexico, Italy, France and Germany, Brazil will also be hosting the soccer tournaments for the second time. 2014 World Cup will also be the first tournament since 1978, when Argentina was the host country. Unfortunately Turkey cannot participate in this tournament! There will be a total of 64 matches. These matches will be played in the newly built or modernized stadiums in twelve different cities. For further information on the tournaments please visit the FIFA website: www.FIFA.com/csr2014 Halk arasında “Misafir misafiri istemez, evsahibi hiçbirini!” denilse de bu öyle bir ev sahipliği ki dünyadaki her ülke bu Haziran’da Brezilya’nın yerinde olmak için can atıyor. Sarı ve yeşil renklere boyanan Brezilya ise ev sahibi olarak yoktan var ettiği ağırlama tesisleriyle çok misafir istiyor! Bu yıl 12 Haziran ila 13 Temmuz 2014 tarihleri arasında Brezilya’da yapılacak 2014 FIFA Dünya Kupası, 20. Dünya Kupası olacak. FIFA turnuvanın Güney Amerika’da düzenlenmesine karar verdikten sonra, 2007’de oylamaya katılan tek ülke olarak Brezilya’nın ev sahipliği yapmasını kararlaştırdı. 1950’deki Dünya Kupası’na da ev sahipliği yapan Brezilya böylece; Meksika, İtalya, Fransa, ve Almanya’dan sonra turnuvayı ikinci kez düzenleyen ülkeler arasına katıldı. 2014 Kupası ayrıca 1978’de Arjantin’in ev sahipliğinden beri Güney Amerika’da düzenlenen ilk turnuva olacak. Maalesef Türkiye bu kupaya katılamıyor! Toplamda 64 maç yapılacak ve bunlar on iki farklı şehirde bulunan, yeni inşa edilmiş ya da modernize edilmiş on iki stadyumda oynanacak. Kupa hakkında ayrıntılı bilgi FIFA web sitesinde: www.FIFA.com/csr2014 600.000 turist bekleniyor! Brezilya, Haziran’da başlayacak olan Dünya Kupası’na yaklaşık 600 bin kadar yabancı turistin gelmesini bekliyor. Brezilya devlet turizm ajansına göre, final maçının oynanacağı Rio’da yalnızca 55 bin 400 yatak kapasitesi olduğundan, Riolu otel sahipleri, Dünya Kupası süresince otel fiyatlarını normalin iki katına çıkarıp, geceliğini 460 dolarlardan satmışlar. Brezilya Otel Endüstrisi Birliği yetkilileri “Kupa süresince Rio bütün dünyada bir prestij kazanacak. İnsanlar piyasa dengesi ile oluşmuş bu fiyatları ödemeye hazırken otel fiyatlarında bir regülasyona gitmek absürd olur” diyor. “Rio gecekonduları da Kupa’ya hazır!” Rio de Janerio’lu gazeteci Simon Romero’nun daha 2013 Aralık’ında The New York Times’da yer alan haberinin başlığı aynen böyle! Romero, uyuşturucu satıcılarının da gezindiği labirent gibi sokaklarda hâlâ silahlar patlamasına rağmen Rio de Janeiro’da Dünya Kupası için geçen yıldan beri boş otel odası kalmadığını, vasat odaların bile geceliğinin 450 dolardan başladığını belirtiyor. Polisin çok sıkı güvenlik önlemleri aldığı meşhur Rochina bölgesinde, gecekondu sahipleri evlerini kiraya vererek boşluğu dolduruyormuş. Örneğin; hem muhteşem sahillere, hem sokakta fışkıran lağımlara ya da hırsızlara karşı konulmuş demir parmaklıklara bakan üç odalı bir ev, geceliği 50 dolar gibi bir fiyatla 10 kişiye kiralanabiliyor. Romero’ya göre, kalacak yer problemi Dünya Kupası’na hazırlanan Rio’nun böylece en Bu yılki FIFA Dünya Kupası’nın logosu (sol üstte), Maracana Stadı’nda oynanan bir maçta Brezilya halkının çoşkusu (üstte), maçların vazgeçilmezi boyalı yüzler (altta) (Shutterstock/ (Shutterstock/Celso Pupo). This year’s logo for FIFA 2014 World Cup (above left), the enthusiasm of the Brazilian fans during a match played at Maracana Stadium (above), the indispensable element of matches: painted faces (below) (Shutterstock/ (Shutterstock/Celso Pupo). 600.000 tourists expected! It is anticipated that for about 600 thousand tourists will be visiting Brazil for the World Cup which will begin in June. Based on the information from the Brazilian State Tourism Agency, since there is only a capacity of 55, 400 beds in Rio, TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 19 KUPADA AÇILAN KOLTUK DAVALARI Brezilya’da ilk dünya kupasına ev sahipliği yaptığı 1950 yılında, Rio’daki Maracana stadyumunun tamamlanabilmesi için şehir sakinleri mali destek vermeye davet edilmiş, karşılığında da stadyumda, “sayısı yardımları oranında belirlenen” ömür boyu kullanacakları koltuklar tahsis edilmiş. Bir kanunla da düzenlenen bu anlaşmalar, yıllık abone ücreti karşılığında kullanılagelirken, 2014 Kupası için devletin FIFA’yla imzaladığı anlaşmaya göre yetki FIFA’ya devredilmiş. Şimdi koltuk sahipleri birer birer devlete karşı dava açıp koltuk haklarının korunması için mücadele veriyor! Bu kategorideki koltuk sayısı ise az değil, tam 4.968! (Kaynak: Bloomberg Businessweek Türkiye, Haziran 2013) Maracana Stadı ve yenileme çalışmaları (üstte), (Shutterstock/Celso Pupo). Rio manzarası (üstte). Maracana Stadium and the ongoing renovation work (above), (Shutterstock/Celso Pupo). Views of Rio (above and left). sorunsuz halledilen konularından biri olmuş... “Dünya Kupası için kalacak ucuz yer” hareketi... İki genç Amerikalı’nın şehrin varoşlarında başlattığı bu etkinlik, Dünya Kupası’na gelip şehir merkezinde kalmaya parası yetmeyenler için. Örneğin Rochina’daki bir misafirhanede, bir ranza yatağında 11 dolara geceleme mümkün. Turnuva boyunca buralarda bulunabilecek bir yatak en fazla 50 dolara tırmanabilecekmiş. Bu tarz misafirhaneler şimdi hızla çoğalırken, bu canlanma suç işleme oranını da azaltıyormuş. Bazı bölgelere götürülen temel sağlık hizmetleri ve kablolu ulaşım sistemleri de cinayet oranlarını birden düşürmüş! 20 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 hotel owners in the city have doubled their fares during the World Cup and have sold the room for 460 dollars per night. Authorities of the Brazil Hotel Industry Association state that: ‘Rio will enjoy a global prestige throughout the World Cup. It would be absurd to launch a price regulation when people are already ready to pay these hotel fares determined by the natural balance of the market.’ Now Taking World Cup Bookings, Rio’s Slums! This is the very caption of the piece by Simon Romero, the Brazil bureau chief for The New York Times, published in December 2013! Romero states that ‘gun battles still boom through the streets. Drug dealers still ply their trade in the labyrinth LAWSUITS FOR SEATS When Brazil was hosting the world cup in 1950 for the first time, the city residents were invited to offer financial support for the completion of the Maracana Stadium in Rio and in return they were offered seats, whose ‘number would be determined based on the support received’ and which could be used for a lifetime. The agreements were regulated by law and they had been used based on an annual subscription price. However, in accordance with the agreement signed between the state and FIFA, the authority was transferred to FIFA for the 2014 Cup. Now the seat-owners are suing the state one by one and trying to protect their rights! The number of seats in this category is not low at all! There are 4968 such seats! (Source: Bloomberg Businessweek Turkey, June 2013) Öte yandan özel şirketlere bırakılan, ücretlerin ise devlet tarafından ayarlandığı toplu taşımanın iyi yönetilmediği söylenen Brezilya’da, Bloomberg Businessweek’e göre bir Rio sakini, tek bir otobüs bileti için New York ya da Paris’te yaşayan birinden iki kat daha uzun süre yani 10 dakika fazla çalışmak zorundaymış! Tek odalı ev satışları tavanda! Bir diğer emlak çılgınlığı da Leblon sahiline tepeden bakan bir varoş olan Vidigal’de, tanesi 75 bin dolardan giden tek odalı evlerin kapışılmasıyla yaşanıyor. Avrupa ve Amerika’dan pek çok bohem ziyaretçinin ilgisini çekeceği düşünülerek alınan gecekondu evler, hızla misafirhaneye çevriliyor. Yatırımcılar böyle giderse Vidigal’in 10 yıl içinde tipik bir Akdeniz köyü görünümü alacağını düşünüyorlarmış. Brezilya Turizm Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkiliye göre Bakanlık, Rio ve etrafında hosteller, özel mülkler ve bir gecelik moteller de dâhil 150 bin kadar kalacak yer olduğunu tespit etmiş. Şimdi onlar da gecekondulara rakip olarak parlatılıyor. Motel Villa Regia’daki 80 oda ile Rio sahilindeki 51 odalık bir aşk moteline de el atılmış. Eski sakinlerini mutsuz etme pahasına; tavan aynaları, jakuziler, kondom ve yemiş satılan şeffaf kutular kaldırılarak hızla standart otel odasına dönüştürülmüş... (Kaynak: The New York Times, 29 Aralık 2013) Rio kentinin en turistik ziyaret noktalarından biri olan renkli merdivenleri (altta) (Shutterstock/ (Shutterstock/Catarina Belova), kentin gecekondu mahalleleri (sağda). Rio’s colourful stairs, one of the city’s most touristically attractive locations (below) (Shutterstock/ (Shutterstock/ Catarina Belova), a famous view of the city and the slums (right). of alleyways... But with hotel rooms in perilously short supply and even modest hostels in Rio de Janeiro charging as much as $450 for a bed during the World Cup in Brazil next year.’ In the Rochina region, where the police takes some very strict security measures, the slum owners are making up for the city’s shortage of lodging by renting out their own homes to fans. For example, a house with three rooms facing both the glamorous beaches and the gushing sewage or the iron fences against thieves can be rented for 10 people 50 dollars per night. According to Romero, the housing problem in Rio has been a smooth aspect for the preparation for the World Cup... ‘Cheap accommodation for the World Cup’ movement... The movement launched by two young Americans in the slums of the city is for those who will visit the city for the World Cup, but who cannot afford staying at the city centre. In a guesthouse in Rocinha, for example, one could have a bunk for 11 dollars for one night. During the tournament, however, the price of one bed would increase up to 50 dollars at most. Nowadays, the number of such guesthouses is increasing rapidly and this boom is reported to be decreasing the city’s crime rate. The basic health services and cabled transportation systems have even lowered murder rates suddenly! On the other hand, based on Bloomberg Businessweek’s data, in Rio, where public transportation is operated by private companies and where the fares are adjusted by the state, one has to work two times longer (that is for ten minutes) than someone living in New York of Paris for buying a single bus ticket! Single-room house sales reach peak! Another real-estate madness is the scramble for the 75 thousand dollar single-room houses on a slum vicinity on top of a hill looking down on the Leblon beach. The slum houses, bought to attract many European and American visitors with a taste for the bohemian, are rapidly being turned into guesthouses. Investors think that if this trend will be going on like this, Vidigal will look like a typical Mediterranean village in 10 years time. According to a high-ranking official from the Ministry of Tourism in Brazil, the ministry has identified or about 150 thousand lodgings including the hostels, private estates and motels in and around Rio. Now they are also being polished up as rivals to the slums. At the expense of dissatisfying their previous residents, Of the 80 rooms at the Motel Villa Regia, a love motel near Rio’s port, 51 have already been converted into what appear to be regular hotel rooms, removing ceiling mirrors, Jacuzzis and illuminated glass cases selling condoms and snacks... (Source: The New York Times, 29 December 2013) TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 21 İstanbul Denizlerinin Yeni Klasiği: Armada Gezi Teknesi. Boğaz’da yıl boyunca yapacağınız unutulmaz geziler için... Boğaz’ın ve şehrin muhteşem silüetine yaraşır “Armada Gezi Teknesi”, şık tasarımı ve el yapımı olma özelliği ile size en konforlu ve en keyifli gezi deneyimini yaşatıyor. Armada Otel’in seçkin servis kalitesi ve mutfağını da beraberinde sunan bu gerçek İstanbul klasiği ile İstanbul Boğazı, Haliç ya da Adalar yönünde düzenleyeceğiniz VIP, kurumsal etkinlik ve toplantılarınızda misafirlerinize unutulmaz anlar yaşatmaya hazır mısınız? Tekne Kapasitesi 50 kişi Yemekli Düzen 24 kişi - Kokteyl Düzeni 50 kişi Rezervasyon: Funda Dağlı | (+90) 530 381 01 63 | fdagli@armadageziteknesi.com | www.armadageziteknesi.com Tarihi Roma İmparatorluğu Dönemi’ne uzanan, Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik etmiş bir kent Edirne. Fatih Sultan Mehmet’in doğduğu şehir… Bugün çarşıları, camileri, müzeleri, sosyal ve kültürel hayatının zenginliği ile Türkiye’nin Batı’ya, Avrupa’nın Asya’ya giriş kapısı… Shutterstock OUR WESTERN-MOST PROVINCE EDİRNE Edirne, a province, whose history dates back to the Roman Empire, has been a capital for the Ottoman Empire too. The city where Sultan Mehmet II, the Conquer, was born… The entrance gate of Turkey to the West, and of Europe to Asia with their plazas, mosques, museums, its rich social and cultural life today… Hani bir tabir vardır: Türkiye’nin her yerinde, her köşesinde, en küçük köyünden en kozmopolit meydanına kadar her noktasında yaşanan, hissedilen şeylerden söz ederken “Edirne’den Kars’a kadar” deriz. Kars Doğu’ya, Edirne ise Batı’ya açılan kapımızdır. Oradan ötesi artık yurdun dışıdır, insana hem heyecan, hem hüzün verir. Ama bu sınır illerinde her zaman, başka yerlerde bulunamayan bir hava, bir başkalık da vardır. Komşulara yakın olmaktan gelen ve dilde, dinde, kültürde beliren zenginlikler bu sınır illerinde hep daha fazladır. Artvin, Hatay, Edirne… Buralarda her an farklı bir dil duymak, farklı bir kültürel kodu seçmek olasıdır. Edirne hem bu “uç” durumundan, hem de tarihin her döneminde gözde bir yerleşim merkezi olmasından dolayı son derece gelişmiş bir kent. Hem tarihi, hem coğrafi güzellikleriyle göz dolduruyor. Zengin mutfağı, görkemli mimarisi ise “anlatılmaz yaşanır” kabilinden… We have a saying here in Turkey “From Edirne to Kars”. This is a phrase to describe the things felt and experienced at every spot from the tiniest village to the most cosmopolitan area in Turkey. Kars is our gateway from the East, whereas Edirne opens to the West. Beyond those areas, it’s considered to be “foreign” and make our people sad as well as excited. Nevertheless, in these border cities, there is an air and weirdness which cannot be felt in other places. Some richness which results from being near to the neighbors, and were manifested by the languages, religions and the cultures, are always greater in border cities. Say, Artvin, Edirne, Hatay... It’s common to hear a different language, experience a different cultural code hereabout. As for Edirne, it’s a relatively advanced city thanks to both its “extremity” position and being a favorite center of settlement in every period of history. It’s fond of both its historical and geographical beauties. Its rich cuisine and gorgeous architecture are difficult to describe and must be experienced. Selimiye ve Ters Lale’nin sırrı Edirne deyince akla gelen yapı Selimiye Camii. Mimar Sinan’ın, bugün hâlâ ilk günkü ihtişamıyla muhafaza edilen ustalık eseri, Edirne’yi gezerken gözünüze çarpacak en önemli anıt eser. Selimiye’nin Mimar Sinan eserleri arasındaki yeri çok farklı. Bir kere Sinan’ın “ustalık eserleri” arasında yer alıyor. Bu bakımdan mimari anlamda “kusursuz” sayılıyor. Mimar Sinan’ın kendi ağzıyla “En iyi eserim” dediği cami, 1575 yılında tamamlanmış. Cami yapılırken, 80’li yaşlarını süren Sinan, bir tepe üzerinde yer alan bu camide daha önce hiçbir cami veya Antik Çağ eserinde görülmemiş bir mimari teknik kullanmış. Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbenin kademeli yarım kubbelerin üzerinde yükselmesine rağmen, Selimiye Camii’nin yerden 43,25 metre yüksekliğinde, Selimiye and the Secret of the Reverse Tulip Speaking of Edirne, the first thing that comes to mind is Selimiye Mosque, a masterwork of the period of Mimar (Architect) Sinan, which is still being preserved today with the grandeur of its first days, is the most important monumental work to stand out when meander through Edirne. Selimiye has a privileged place amongst the Mimar Sinan’s works. After all, it is amongst the master works of Mimar Sinan. In this regard, it’s considered to be “flawless”. This mosque about which Mimar Sinan said, “It’s my best work”, was completed in 1575. While the mosque was being constructed, Mr. Sinan, who was then in his eighties, used an architectural technique which had never been seen before in a mosque or Ancient Age work in the construction of the mosque located on a hilltop. In previous domed Selimiye Camii dışı ve içi (en üstte), Edirne’de eski bir ev ve kapı detayı (üstte), muhteşem köprülerden biri (sol sayfada). Selimiye Mosque’s exterior and interior (top of page), An old house and a door detail in Edirne (above). One the splendid bridges with historical tomb stones (left page). TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 25 31,25 metre çapında, tek bir yarıküre ile örtülmüş kubbesi 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuş. Kasnak, fil ayaklarına 6 metre genişliğinde kemerlerle bağlı. Sinan, bu şekilde örttüğü iç mekâna genişlik ve ferahlık sağlamış. Havada asılıymış gibi duran aydınlık kubbe aynı zamanda caminin dış görünüşünün ana hatlarını da belirliyor. Caminin altında, halkı buluşturan, alışveriş yapıp sohbet etmesini sağlayan çarşı da cami yapıldığı günden beri aynı hizmeti veriyor. Peki, camide müezzin mahfelinde bulunan ters lale figürünün anlamı nedir? Bu konuda kesin bir bilgi yok, rivayet ise çok. Halk arasında çok sık tekrarlanan; caminin arsasında eskiden bir lâle bahçesi olduğu, sahibinin satmak istemediği hikayesi, arsa Yıldırım Bayezid’e ait devlet arazisi olduğu için günümüzde anlam taşımıyor. Buna karşılık Osmanlı kültüründe ve tasavvuf felsefesinde lâle kutsal sayıldığı için, Arap harfleriyle yazılıp tersinden okunduğunda ortaya çıkan “Hilal”e bir gönderme olduğundan başlayıp, “secdeye varmış insan”ı simgelediğine kadar çeşitlenen yorumlar ise daha çok kabul görüyor. Sinan’ın o lâleyi ne amaçla yaptığı bir sır olarak kaladursun, gelen geçen herkes elle dokunduğu için lâlenin gittikçe aşındığı, ortadan tamamen kalkmak üzere olduğu çok açık! Bu yüzden Vakıflar Bölge Müdürlüğü 2013’de şeffaf plastik kaplayarak onu bir ölçüde olsun koruma altına aldı... Ulucamii ile Üç Şerefeli Camii Edirne’de Selimiye’nin dışında ziyaret edilmesi gereken iki önemli cami daha var. Bunlardan biri Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nden kalma en eski yapı olan Ulu Cami. Eski Cami adıyla da anılan bu yapının yan kapısı üzerindeki kitâbeye göre mimarı Konyalı Hacı Alâaddin, kalfası ise Ömer ibn-i İbrahim. Caminin, kuzey ve kuzeydoğu kısımlarında birer minaresi bulunuyor. Yapısal olarak oldukça ilginç. Yapıldığı dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun Fetret Devri diye anılan dönem. Yapımına 1403 yılında başlanmış, 1414 yılında bitirilmiş. Bir başka önemli cami ise Üç Şerefeli Cami. Kimin tarafından hangi tarihte yaptırıldığı kesin olarak bilinmeyen bu cami iddialara göre Yıldırım Bayezid’ın oğullarından Musa Çelebi tarafından 1410 yılında yaptırılmış. Diğer bir iddiaya göre ise II. Murat tarafından 1437’de yaptırılmış. Bazı kaynaklar yapım tarihi olarak 1447 yılını da vermekte. Mimarı 26 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 edifices, the main dome rose above gradually rising semi-domes. But the dome of Selimiye Mosque, which covered a 31.25 caliber hemisphere at 43.25 meters above the ground and was situated in a tambour supported by 8 columns. The tambour is connected to elephant legs with arches 6 meters wide. Mimar the Architect rendered the interior place, which he covered this way, larger and more spacious. The luminous dome which appears as if it were hung in the air, at the same time contours the main lines of the façade of the mosque. The bazaar beneath the mosque, which meets the people, enabling them to shop, chat with one another, has been in service from the day the mosque was built. So what is the meaning of the reverse tulip in muezzin’s place? Despite no definite information on the subject, there are a lot of rumors. According to the most common rumor, there was a tulip garden at the back of the mosque and the landowner did not want to sell it. On the other hand, since the tulip is considered to be sacred in Ottoman culture and Sufi philosophy, there are some other more accepted comments: the first states that it was a reference to “Hilal” (tulip means lale) which is how it would be written with Arabic letters and read in reverse order; another interpretation is that it symbolizes “a human prostrating”. Let’s keep the reason Sinan made that tulip a secret, but that tulip was about to disappear because passersby would touch it and gradually tear it’s petals off. So, the Regional Directorate for Foundations put it under preservation to some extent by covering it with a transparent plastic in 2013... Ulucami and the Mosque with 3 Şerefe (or balconies) Apart from Selimiye in Edirne, there are 2 more important mosques to visit. One of those is Ulucami, the oldest edifice which survived from the Ottoman Empire Era. According to the inscription on the side gate of this edifice which is also called “Eski Cami”, its architect was Hacı Alaaddin from Konya; his foreman was Ömer İbn-i İbrahim. There are minarets in the north and northeast parts of the mosque. It’s structurally very interesting. The era in which the mosque was constructed was a period called Fetret Devri (or Interregnum Era) in the Ottoman Empire. Its construction, begun in 1403, was completed in 1414. Another important mosque is Üç Şerefeli Cami. This mosque, whose architect and date of construction are not precisely known, was constructed, according to rumors, by Musa Çelebi, one of Yıldırım Bayezid’s sons, in 1410. Another rumor says that it was Edirne Tren İstasyonu (üstte). Edirne Train Station (above) ise Sinan’ın ustası Müslihiddin Ağa’dır. Bu cami de Edirne’ye gittiğinizde görmeniz gereken önemli yapılar arasında… Caminin özellikle şadırvan avlusundan çıkmak istemeyeceksiniz… Ya köprüleri… Edirne’de görmeniz gereken önemli mimari eserler arasında hamamlar ve köprüler başı çekiyor. İçinden Meriç Nehri geçen bu kentte harikulade güzellikte köprüler var. Bazısından yürüyerek geçebilir, köprü üzerindeki bir banka oturup Meriç’in coşkulu akan sularını izleyebilirsiniz. Edirne’deki köprülerin çoğu Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde inşa edilmiş. En eski köprülerden biri olan Gazimihal Köprüsü, Michael Palaiologos (1261-1282) döneminde inşa edilmiş. Fatih (Bönce) Köprüsü ise Fatih Sultan Mehmet devrinde 1452’de yaptırılmış taş bir köprü. Tunca Adası’ndan Edirne’ye bu köprüyle çıkılıyor. Saray Köprüsü, bir diğer adıyla Kanuni Köprüsü ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilmiş. Sarayiçi semtini Edirne’ye bağlayan güzel bir köprü olan Saray Köprüsü 1553-1554 yıllarında yapılmış. Köprü 60 metre uzunluğunda. Yalnız Göz Köprüsü ise bir başka Mimar Sinan eseri. Tek kemerli ve tek gözlü oluşundan ötürü bu adla anılan köprü küçük olmasına rağmen nefis bir mimariye sahip. Meriç Nehri’nin Antik Dönem’deki ismi Hebros. Bulgarca Maica, Rumca Evros olarak anılan bu nehir, Bulgaristan’ın güneybatısında, Rila Dağları’nın kuzey yamaçlarından doğar. Kapıkule’ye kadar Bulgaristan ile Yunanistan arasındaki sınırı çizen Meriç Nehri, Kapıkule ile Enez arasında Türk-Yunan doğal sınırını oluşturup, Ergene ile birleşerek Enez’den Ege Denizi’ne dökülür. Meriç’in batısında kalan tek toprak Karaağaç olup bağlantı Meriç üstünden köprüyle sağlanmaktadır. Güreşin anavatanı Eğer yolunuz bu kente haziran sonu-temmuz başı düşerse Kırkpınar’a uğrayıp yağlı güreş izleyebilirsiniz. Er meydanındaki bu geleneksel mücadele, her yıl Edirne’nin Kırkpınar ilçesinde kutlanan Kırkpınar Festivali sırasında yapılıyor ve gerek yurt içi gerekse yurt dışından binlerce güreşseveri ağırlıyor. Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali’nin kökeni Osmanlı İmparatorluğu’na kadar uzanıyor. Geleneksel Türk sporları içinde başı çeken yağlı güreş, o zamanlar ülkenin her yerinde yapılır ancak sadece Kırkpınar’daki finallerde kazanan kişi Başpehlivan seçilirdi. Bu gelenek hâlâ devam ediyor. Kırkpınar yağlı güreşlerini kazanan pehlivan Başpehlivan ilan ediliyor ve bir yıl bu unvanı koruyor. Güreşin, izleyenler için en zevkli kısımlarından biri de başlangıcı yani peşrev. Ahenkli bir biçimde güreşe ısınma hareketi olarak bilinen peşrev seyircilerin göz zevkini okşamasının yanında pehlivanın moralini de yükseltir. Güreşmek üzere çayıra çıkan pehlivanlar ahenkli bir şekilde ellerini ve kollarını sallayarak peşreve başlarlar. Peşrevde üç kez ileri üç kez de geri gidişten sonra yere sol diz ile çökülerek önce sağ el yere, dize, dudağa ve alına üç defa değdirilir. Bu merasim bittikten sonra sıçrayarak “Hadi bre pehlivan” diye nara atılır. Karşılıklı gidiş ve gelişten sonra rakibin paçaları yoklanır, sırtı sıvazlanır, enseler bağlanır, eller tutuşur ve böylece güreşe girilmiş olur. Güreşler bittikten sonra Başpehlivan seçilen kişiye altın kemer hediye edilir. built by Murat II in 1437. Some resources also give 1447 as the construction date. Its architect was Mimar Sinan’s master Müslihiddin Aga. When going to Edirne this mosque is amongst the significant edifices to see. You especially will not want to leave the yard of the mosque, where a şadırvan or water tank with fountain lays. What about its bridges… Amongst the significant edifices to see in Edirne, baths and bridges lead the way. There are spectacular bridges in this city through which Meriç River flows. You can pass over the some bridges by walking and sit on a bench on the bridge and watch the effusively flowing waters of the Meriç River. Most bridges in Edirne were built in the Byzantium and Ottoman Periods. One of the oldest bridges, Gazimihal Bridge, was constructed in Michael Palaiologos Era (1261-1282). The Fatih (Bönce) Bridge is a stone bridge built in the Fatih Sultan Mehmet Era in 1452. Arriving in Edirne from Tunca Island is enabled with this bridge. The Saray Bridge (or Kanuni Bridge) was built in the reign of Kanuni, the Magnificent Connecting the town of Sarayiçi to Edirne, the beautiful Saray Bridge was built between 1553-1554. Its length is 60 meters. Yalnız Göz (One Eyed) Bridge is another of Mimar Sinan’s works. This bridge, which is named for its single vault and eye, has a splendid architectural design despite its smallness. The name of Meriç River was Hebros in the Ancient Era. This river, called Maica in Bulgarian and Evros in Greek, rises from the north slopes of the Rila Mountains in the southwest of Bulgaria. The Meriç River, which forms the border of Bulgaria and Greece to Kapıkule and forms Turk-Greek natural border between Kapıkule - Enez, merges with Ergene before arriving at the Aegean Sea. The only soil left at the west of Meriç is Karaağaç to which a connection is provided by the bridge over the Meriç. Hometown of Wrestling If you happen to visit this city in late June and early July, you can watch oil wrestling by visiting the town Kırkpınar. This traditional competition is carried out every year during the Kırkpınar Festival held in Kırkpınar town of Edirne, and hosts thousands of domestic and foreign wrestling fans. The origin of oil wrestling dates back to Ottoman Empire. Oil wrestling, a leading sport amongst traditional Turkish sports, used to be held all across the country, but only the person who won in the finals of Kırkpınar would be awarded the title of “Baş Pehlivan” or “the Head Wrestler”. This custom is still being kept alive. The Pehlivan who beat all opponents in Kırkpınar is called “Baş Pehlivan” and keeps this title for one year. One of the most amusing parts of wrestling for bystanders is peşrev or its beginning. Peşrev known as some harmonized warming-up moves for wrestling, pleases the eye of the viewers as well as encourages the wrestlers. Pehlivans, while in the field for wrestling, start peşrev by waiving their hands and arms in a harmonized way. After going 3 times forward and then coming backwards in peşrev, wrestlers kneel down on their left knee and touch the ground with their hand, then knee, lip and forehead. After this small ritual ends, they cry loudly saying “Move on Pehlivan” before jumping up. After some mutual goings and comings, weighing each other, they check each other’s trotters, stroke their backs, pull down, hold each other’s napes, and then the wrestling starts. After the end of wrestling, the golden belt is presented to the one who was elected as “Head Wrestler”. TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 27 RAMAZAN GELİYOR! Bu yılın Ramazan’ı 28 Haziran, Cumartesi günü başlıyor. Gene kandiller yanacak, gene mahyalar ışıldayacak; kardeşlik, barış ve toplumsal adalet gündeme yerleşecek! Hoş gelsin Ramazan! RAMADAN IS COMING! This year’s Ramadan starts on Sturday on June 28. Again the candles will be lit and the roof ridges will glimmer with light; the community will cherish in brotherhood, peace and social justice! Welcome Ramadan! 28 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 Ramazan ayı, Müslümanlar için kutsal sayılan ve oruç tutulan, ruh ve bedenin 30 gün boyunca tam anlamıyla bir “detoks”tan geçirilmesi gereken bir zaman dilimi. Her yıl 10 gün önce başladığı için son yıllarda hep günlerin uzun, havanın sıcak olduğu yaz mevsimine denk gelen Ramazan ayında gün boyu aç ve susuz kalabilmek için sağlam irade kadar vücut sağlamlığı da önem kazanıyor. Bu nedenle yaz Ramazanları’ndan önce yaşlı, sürekli ve düzenli ilaç alması gerekenlerin, doktorlarına danışarak oruç tutması salık veriliyor. Kur’an da bu gibi Müslümanları oruç yerine bir yoksulu doyurma yükümlülüğüyle ayrı tutmuş. Kimi din bilginleri de Ramazan ayını hızlandırılmış bir hayat okuluna benzetiyor. Öyle bir okul ki, insan orada daha çok insan olmayı öğreniyor. Diplomayı alabilmek için oburluk, açgözlülük, haset, kibir, zulüm gibi insani zaaflardan arınıp, kendini her bakımdan tutmayı becermek önemli. Tüm inananlara şimdiden kutlu, hayırlı, sağlıklı nice Ramazanlar! The month of Ramadan for Muslims is a period of sacred time during which people fast and the body and spirit go through a complete ‘detox’. Since the month of Ramadan starts ten days earlier each year, in recent years it has been coinciding with summer months when the days are long and the air is hot. Hence, staying hungry and thirsty all day long requires a very strong will and bodily health. Therefore, the elderly and people on drugs should consult their physicians before fasting. The Quran encourages such Muslim people who cannot fast to offer food to a poor individual. Some religious scholars liken the month of Ramadan to an accelerated school of life. In this school, a person learns how to be a good human being. In order to get your graduation from this school, you need to keep away from gluttony, greed, envy, vanity, cruelty and such individual weaknesses. We wish you all a very happy and healthy month of Ramadan! Two less known mosques of Istanbul All around the world, mosques come into the limelight during Ramadan. The ezans (calls for prayer) reminding the iftar (breaking of the fast) and the sahur (meal before dawn during ramadan) times, the candles and lighted minarets all clothe the İstanbul’un az bilinen iki camisi Ramazan boyunca bütün dünyada camiler ön plana çıkar. İftarı ve sahuru hatırlatan ezanları, hele gün battıktan sonra kandilli, mahyalı şerefeleri ile camiler başka türlü güzel görünür. Ramazan’a has Teravih namazlarında kadınlı erkekli Müslümanlar camilere dolup taşar. Sanat Tarihi profesörü ve İstanbul uzmanı Sayın Semavi Eyice, İstanbul Ansiklopedisi’nin Camiler maddesinde bunların ikisi hakkında çok ilginç bilgiler veriyor. Yeraltı Camii Karaköy’deki Yeraltı Camii, esasen Galata Kalesi’nin hisarı imiş. Osmanlı Dönemi’nde burası bir süre tersane ambarı olarak kullanılmış. Daha sonra Sadrazam Köse Bahir Paşa tarafından camiye dönüştürülmüş. O zamandan beri cami olarak kullanılıyor. Galata Hisarı da Galata surlarının baş kulesi imiş. Bu kule aynı zamanda Haliç’i kapatmak için gerilen meşhur zincirin de başlangıç noktası olup, zincirin diğer ucu, bugün artık olmayan Sirkeci ile Sarayburnu arasındaki Evgenios Kulesi’ne bağlanıyormuş. Eyice, bu camide mosques with a different kind of beauty. During the Tarawah prayers the mosques are filled with women and men. The art historian Prof. Semavi Eyice offers some detailed information about two of these mosques in the entry on mosques in the Istanbul Encyclopedia. Yeraltı (Underground) Mosque Yeraltı (Underground) Mosque in Karaköy used to be a tower of the Galata Castle. The place was used as a shipyard storage during the Ottoman Period. Later, the Grand Vizier Köse Bahir Paşa turned it into a mosque. The building has been used as a mosque since that time. The Galata Fortress was the main tower of the Galata walls. This tower was also the starting point of the famous chain used to block the the Golden Horn. The other end of the chain used to be connected to the now non-existant Evgenios Tower on the other side between Sirkeci and Sarayburnu. Eyice confirms that the two unkwnown tombs in the mosque do not belong to Arab martyrs, as the legend has it, and informs his readers that the Arabs have never settled in Galata. Fatih Camii (sağ üstte) ve Yeraltı Camii (üstte). Fatih Mosque (right above) and Yeraltı (Underground) Mosque (above). Arap (Arabian) Mosque Arap (Arabian) Mosque is another monument that is presented as a proof for an Arab population who came to Galata and settled there before the Conquest of Istanbul. Eyice states that in the 8th century the Arabs had been continuously TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 29 SELÂTİN CAMİLERİ Sultanlar tarafından İstanbul’da yaptırılan külliye ve camilere Selâtin camii deniyor. Yapım tarihine göre şöyle sıralanıyorlar: Fatih Külliyesi: Mimarı Atik Sinan. 1463’te yapımına başlanan yapı 1470’de bitmiş. 1766 depreminde büyük zarar gördüğünden III. Mustafa tarafından yıktırılıp yerine şimdiki cami yaptırılmış. II. Bayezid Camii: 1501-1505 arasında Mimar Yakup Şah bin Sultan Şah tarafından inşa edilmiş. Sultan Selim Camii: Kanuni, babası I. Selim için yaptırmış. Mimarı bilinmiyor. Şehzade Külliyesi: Kanuni, ölen oğlu Mehmet için 1544-1548 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırmış. Süleymaniye Külliyesi: Mimar Sinan’ın 1550-1557 yıllarında Kanuni için yaptığı muhteşem eser. Mihrimah Sultan Külliyesi: Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan için Mimar Sinan’ın 1547’de Üsküdar’da yaptığı birebir insan ölçekli külliye ve cami. Nurbanu Valide Sultan Külliyesi: II. Selim’in eşi için Mimar Sinan’ın 1570-79 yıllarında Üsküdar, Toptaşı’nda yaptığı, İznik çinileri ile meşhur külliye. Sultan Ahmet Külliyesi: Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa’nın I. Ahmet için 1609-1617 arasında Sultanahmet’te yaptığı meşhur 6 minareli, 16 şerefeli cami. Semavi Eyice, bu camiin Mavi Cami diye anılmasını doğru bulmayıp, bunun 19. yy’da yapılan bir tamirat sırasında eklenen ve orijinalinde bulunmayan mavi nakışlardan kaynaklandığına dikkat çekiyor. Yeni Cami Külliyesi: İstanbul’un klâsik üslûptaki son külliyesi. 1597’de Safiye Sultan’ın başlattığı caminin yapımına oğlu III. Mehmet’in ölümü üzerine ara verilmiş, 1663’de IV. Mehmet’in annesi Turhan Hatice Valide Sultan tarafından tamamlatılmış. Bu yüzden 3 mimarı var: Davut Ağa, Dalgıç Ahmet Çavuş ve Mimar Mustafa Ağa. Yeni Valide Camii: Klâsik üslubun uygulandığı son selâtin camii. III. Ahmet, annesi Gülnuş Emetullah Sultan için Üsküdar’da, 1708-1710 yılları arasında yaptırmış. SELÂTİN MOSQUES The mosques and social complexes in Istanbul commissioned by sultans are called Selatin mosques. This is the list of Selatin mosques by the order of their building dates: Fatih Social Complex: The architect is Atik Sinan. The construction started in 1463 and completed in 1470. Since it was greatly damaged by the 1766 earthquake, it was demolished by Mustafa III and the present mosque was built. II. Bayezid Mosque: It was constructed by Architect Yakup Şah bin Sutan Şah between 1501 and 1505. Sultan Selim Mosque: Suleiman the Magnificent commissioned the mosque for his father Selim I. Its architect is unknown. Şehzade Külliyesi (The Prince Social Complex): Suleiman the Magnificent commissioned it for his deceased son. It was built by Architect Sinan between 1544 and 1548. Süleymaniye Külliyesi (Süleymaniye Social Complex): The great work built by Arcitect Sinan between 1550 and 1557 for Suleiman the Magnificent. Mihrimah Sultan Külliyesi (Mihrimah Sultan Social Complex): Suleiman the Magnificent commissioned it to Architect Sinan for his daughter Mihrimah Sultan in 1547. The mosque and its social complex were built on human scale in Üsküdar. Nurbanu Valide Sultan Külliyesi (Nurbanu Sultana Social Complex): Selim II commissioned the social complex for his wife to Architect Sinan. It was built in Üsküdar, Toptaşı between 1570 and 1579. The social complex is famous for its İznik tiles. Sultan Ahmet Külliyesi: Architect Sedefkâr Mehmet Ağa built the mosque between 1609 and 1617 for Sultan Ahmet. It has 6 minarets and 16 balconies. Semavi Eyice does not approve this mosque’s being called as ‘The Blue Mosque’. He claims that this was because the mosque went through a restoration in the 19th century and some blue decorations which were not part of the original were added. Yeni Cami Külliyesi (Yeni Camii Social Complex): This is the last social complex of Istanbul built in the classical style. It was first commissioned by Safiye Sultan in 1597. When her son Mehmet III died the construction stopped for a while and then it was completed by Turhan Hatice Sultana, mother of Mehmet IV, in 1663. That is why the building has three architects: Davut Ağa, Dalgıç Ahmet Çavuş and Mimar Mustafa Ağa. Yeni Valide Mosque: The last selatin mosquw built in the classical style. Ahmet III built it for his mother Gülnuş Emetullah Sultan in Üsküdar, between 1708 and 1710. bulunan ve kime ait olduğu bilinmeyen iki mezarda yatanların burada şehit edilmiş Araplar olduğu yolundaki bilginin aslı olmadığını, Arapların hiçbir zaman Galata’ya yerleşemediğini vurguluyor. Arap Camii İstanbul’un fethinden önce Galata’ya çıkan ve burada yerleşen Araplar konusunda bu bilginin kanıtı olarak gösterilen bir diğer cami de Galata’daki Arap Camii. Eyice, Arapların İstanbul’u almak için 8. yy’dan itibaren şehri kürekli kadırgalarla denizden kuşatıp pek çok saldırı düzenlediklerini, ancak karadan destek alamadıkları için başarılı olamadıklarını belirtiyor. Sıcak iklime alışkın olduklarından kış aylarında perişan olan Araplar, bazen Bostancı, Pendik gibi limanlara sığınıyorlarmış. Galata’daki Arap Camii’nin Araplar tarafından yapıldığı rivayetinin de bir şehir efsanesi olduğunu ileri süren Eyice, burada ilk önce bir kilise olduğunu, 13. yy’da İtalyanların bunun yerine bugünkü Gotik binayı yaptıklarını belirtiyor. Gotik binanın şimdi minare olan dörtgen çan kulesi, yapının altındaki Gotik kemerli dehliz ve mihrabın olduğu yerdeki kaburgalı tonoz gibi elemanları bugün de duruyor. Eyice, 1912’de çürüyen döşemeler söküldüğünde Cenovalılara ait 100 küsur arma ve kitabeli mezar taşı çıktığını, bunların İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilendiğini de hatırlatıyor. Cami, III. Mehmet Dönemi’nde ve 1731 Galata yangınından sonra I. Mahmud’un annesi Saliha Sultan desteğiyle onarılmış. 1807 yangınından sonra tekrar elden geçirilmiş ve Divan-ı Hümayun kâtibi Hacı Emin Efendi tarafından tarihçesi bir taşa işlenip mihrabın sağındaki duvara yerleştirilmiş. Günümüze ulaşan şadırvan ise, 1868’de eklenmiş. Mihrimah Sultan Camii (sağ üstte). Mihrimah Sultan Mosque (right above). 30 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 sieging and attacking Istanbul from the sea with galiots, but they could not succeed because they could not receive any support from the land. Since they were used to a hot climate, the Arabs were devastated during winter and they took shelter in ports in Bostancı and Pendik. Eyice refutes the claim that the Arab Mosque in Galata has been built by Arabs as an urban legend and states that there first used be a church on the same location and the Italians built the present gothic building there in the 13th century. The tetragonal bell tower of the gothic building, which now functions as a minaret, the gothic arched narthes below the building and the ribbed vault in the altar area are still intact. Eyice states that when the rotten floor tiles were removed in 1912, 100 crests and grave stones with inscriptions were unearthed and the pieces were sent for exhibition at Istanbul Archeological Museum. The mosque was repaired by Saliha Sultan, mother of Mehmet I during the reign of Mehmet III and after the Galata Fire in 1731. It was restored again after the fire in 1807 and the Divan-ı Hümayın (Imperial Council) secretary Hacı Emin Efendi got its history inscribed on a stone and placed it on a wall to the right of the altar. The şadırvan (water tank with a fountain) was added in 1868. EN GÜZEL MEVSİM BAŞLADI! Doğal, yapay, ilkel ya da vahşi... Denizde, gölde ya da nehirde... Biraz bizden, biraz dünyadan, PLAJLAR... THE BEST SEASON IS HERE! Natural, artificial, primitive or wild... At sea, lake or river... Some from us, some from the world, BEACHES... 32 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 33 Plaj neye denir? Bakınız, popüler elektronik ansiklopedi Türkçe Wikipedi, “Plaj”ı nasıl tanımlıyor: “Plaj, denize girmek için düzenlenmiş genellikle kumluk veya çakıl taşlı alan. Kumluk olanlarına kumsal denir. Plajlar genelde, tuzlu su kıyı şeridi boyunca uzanan yatay ve doğal oluşumlardır. Dalga ve rüzgarın etkisiyle kenara vuran kaya ve diğer denizden gelen jeolojik kalıntıları barındırır. Plaj, Türkçe’ye aynı anlamdaki Fransızca “plage” sözcüğünden geçmiştir…” Plajlar artık “Beach Club” olalıberi… 21. yüzyılda Türkiye’de bu anlamdaki plaja artık “plaj” da denilmiyor! Çağdaş mimariyle ve “trendy” gençlerin favori ihtiyaçlarına cevap veren pek çok unsurun eklendiği yeni plajlara, daha çok İngilizcesi ile “Beach”, hatta “Beach Club” deniyor. Bir dinlenme, yüzme ve eğlenme yeri olarak “Plaj” ilk önce 18. yy ortalarında aristokrasinin gidebileceği bir yer olarak tarih sahnesine çıkmış. Endüstri devrimi ve demiryollarının yaygınlaşması, önce Avrupa’da, çalışan sınıfların da plajlara ulaşmasına neden olmuş. İlk plajlı yıllarda “banyo makinesi” denen tekerlekli tahta kabinlerle denize girilirmiş. Doğal olarak mayolar da evrim geçirmiş... Türkiye’de plajlar özellikle 1950’li yıllarda popüler olup, İstanbul Florya’daki “Haylayf Plajı” listenin başını uzun yıllar işgal etmişti. Benzer biçimde Kartal’daki Süreyya Plajı, Moda’da, Bebek’te, Adalar’daki plajlar da yıllarca hizmet verip, sonradan çevre kirliliği yüzünden gözden düşmüşlerdi. Ege ve Akdeniz sahillerindeki plajlar ise daha şanslı olduğundan önemlerini hâlâ koruyor. Bir başka tanım! İngilizce Wikipedi’deki “Beach” maddesine bakalım bir de: “Plaj, bir okyanus, deniz, göl ya da nehir sahili boyunca uzanan bir arazi biçimidir. Genellikle kum, çakıllı kum, çakıl taşı, iri taş gibi kayalardan oluşur. Plajı oluşturan parçalar ender de olsa deniz yosunu ya da deniz canlıları kabukları gibi biyolojik kökenli de olabilir. El değmemiş plajlar da yakınında modernitenin gereği cankurtaranlar ya da dinlenme tesisleri, kamplar ve oteller gibi tuzakların olmadığı plajlardır. Onlara bazen keşfedilmemiş plajlar da denir. Onların değeri, el değmemiş güzellikleri ve korudukları doğa ile ölçülür. En çok Porto Rico, Dominikan Cumhuriyeti, Tayland, Filipinler ve Endonezya, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bazı yerlerinde bulunurlar...” Ne tesadüf! İngilizce Wikipedi’nin en güzel ve el değmemiş plajlara verdiği örneklerin çoğu bu sayımızda da değinilen 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün 2014 yılı konusu; o kaybolmakta olan adalarda! Plaj düşmanları… Gezegenimizin tamamı zaten risk altındayken, plajların güvende olduğunu sanmak herhalde tam hayal olurdu. Üstelik plajlar hem kara hem deniz bağlantılı olduğu için dünyanın başka yerlerine göre birden çok nedenle daha 34 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 What is a beach? You may refer to the Turkish version of the popular Wikipedia entry: Beaches are the landforms along the shorelines of seas consisting of sand or gravel. Beaches are usually natural formations along the seas. Beaches contain pieces of rock and other kinds of geological materials running against the shore by wind. The word ‘plaj’ in Turkish comes from the French ‘plage’’ Since beaches became ‘Beach Club’s... In the 21st century, beaches in Turkey are no longer called simply as beaches! Beaches are now enriched with a modern architecture and facilities answering the needs of ‘trendy’ youngsters and that kind of beaches are now called ‘Beach Club’s. Beaches have first become popular as a place of recreation, swimming and entertainment for the aristocracy in the mid 18th century. The Industrial Revolution and the dissemination of railways enabled the working classes, first in Europe and then in other places, to have access to beaches. During the first years of beaches, people used the ‘bathing machines’, wheeled wooden cabins, to swim in the sea. Naturally the swimsuits have evolved as well... Beaches have become popular in Turkey in the 1950s and the ‘Haylayf Beach’ in Florya, Istanbul had long been the most popular beach. Similarly Süreyya Beach in Kartal and the beaches in Moda, Bebek and the Prince Islands have served for many years and then lost their popularity because of pollution. Beaches on the Aegean and Mediterranean shores have been luckier and they still enjoy their popularity. Another definition! Let us have a look at the definition provided by the English Wikipedia: ‘A beach is a landform along the shoreline of an ocean, sea, lake, or river. It usually consists of loose particles, which are often composed of rock, such as sand, gravel, shingle, pebbles or cobblestones. The particles comprising the beach are occasionally biological in origin, such as mollusc shells or coralline algae. Some beaches have man-made infrastructure, such as lifeguard posts, changing rooms, and showers. They may also have hospitality venues (such as resorts, camps, hotels, and restaurants) nearby. Wild beaches, also known as undeveloped or undiscovered beaches, are not developed in this manner. Wild beaches can be valued for their untouched beauty and preserved nature. They are found Geçmişten bir plaj, eski kabinler, plaj şezlongu ile günümüzden bir “beach club”. A beach from the past, old cabins, chaise lounge and a ‘beach club’. Ünlü seyahat portalı TripAdvisor’a göre TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL PLAJLARI According to the famous travel portal TripAdvisor THE MOST BEAUTIFUL BEACHES IN TURKEY 1. İztuzu, Dalyan. 2. Kaputaş-Kaş, 3. Kleopatra Adası-Marmaris, 4. Patara-Antalya, 5. Ölüdeniz-Fethiye, 6. Kleopatra-Alanya, 7. Ilıca-Çeşme, 8. Bitez-Bodrum, 9. Çalış-Fethiye, 10. Altınkum-Didim, Aydın. Sol üstten başlayarak: Kaputaş Plajı, Ölüdeniz, Sedir Adası, İstuzu Plajı ve Çeşme Ilıca sahilleri. From top left: Kaputa Beach, Ölüdeniz, Sedir Island, Istuzu Beach and Çeşme Ilıca shores. fazla risk altında! Bir de bu bölgelerde yaşamını sürdüren bitki ve hayvanları düşünürsek, ister istemez onlar da etkileniyorlar. Kabaca iki etkenden dolayı bu durum: Doğa ve İnsan! Doğanın plajlara ettiği kötülükler şöyle: Doğal erozyon ve yığılma: Dalgalı ve hızlı akan sular ve şiddetli rüzgârla birleşen herhangi bir hava olayı plajları erozyona uğratıyor. Kıyı boyu akıntıları, rüzgârın verdiği zararı onarıp, plaj çökellerini yerine koyabiliyor. Her gelgit döneminde yükselip alçalan sular da plajın küçük ölçekte biçim değiştirmesine yol açıyor. Tehdit altındaki bitkiler: Plajların biçim değiştir- MAVİ BAYRAKLI PLAJLAR Çevreye saygılı, denizi temiz plajlar bütün dünyada ayrıcalıklı. Ülkemizde de süregelen “Mavi Bayrak” uygulaması o plajları diğerlerinden ayırdeden uygulamalardan biri. Mavi Bayrak, Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı’nın (FEE), belli ölçütlere sahip plaj ve marinalara verdiği bir ödül. Plajlar için 27, marinalar için ise 22 ölçüt var ve bunlar kabaca 4 ana grupta toplanıyor: Yüzme amacıyla kullanılan suyun niteliği, çevresel eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının yönlendirilmesi, plaj düzeni ve güvenliğin sağlanması ve çevre yönetimi. Mavi Bayrak, koşullar değişirse geri alınıyor. Kumda sigara söndürülmesinin nasıl engelleneceğinden, plaj piktogramlarına kadar her türlü ayrıntı FEE web sitesinde var: blueflag.org. 2013 itibarıyla dünya üzerinde Mavi Bayraklı 3850 plaj ve marina var. Türkiye 2012 dünya ortalamasında plajlarda 4. marinalarda ise 8. sırada yer alırken 2013’de mavi bayraklı plaj sayımız 383’e, İspanya ve Yunanistan’dan sonra dünya ortalamasında da 3. sıraya yükselmişiz! BLUE FLAG BEACHES Environmentally friendly and clean beaches are privileged all around the world. The ‘Blue Flag’ programme, also implemented in Turkey, is one way of differentiating beaches from one another. Blue Flag is an award given to beaches and marinas complying with certain standards by the Foundation for Environmental Education (FEE). There are 27 criteria for beaches and 22 criteria for marinas. These are grouped in four areas: the quality of swimming water, the direction of environmental education and information, design of the beach, security and environmental management. If these criteria are no longer met, the Blue Flag is taken back. The FEE webpage includes all sorts information from how to prevent people from extinguishing cigarettes on the beach sand to beach pictograms: blueflag.org. As of 2103 there are 3850 Blue Flag beaches and marinas in the world. Turkey ranks the 4th in beaches and 8th in marines in 2012 world averages. In 2013 the number of our Blue Flag beaches has increased up to 383 and we are positioned as number 3 after Spain and Greece! 36 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 mesi, geniş ağaç köklerine ve diğer bitki örtüsüne de zarar verebiliyor. Hindistan cevizi palmiyeleri gibi, plajlara uyum sağlamış birçok ağaç ve bitki, diğer ağaçlara göre daha çok direnebiliyor. Komşu arazilerin etkisi: Plajlardaki erozyon, kayalar ve toprakların rüzgâr ve dalga hareketlerine karşı direncini düşürüp, kıyılardaki toprak burunların yok olmasına yol açıyor. İnsan eliyle yapılan kötülükler: İnsanların yerleşim alanı olarak seçtiği kıyılar, kaçınılmaz olarak türlü işlemlere maruz kalıyor. Bu etkiler uzun zaman geçtiğinde kıyının hem biçimini hem de karakterini büyük ve köklü değişimlere uğratıyor. Flora tahribi: Denize yakın bitki örtüsü, kumulları düzgün hale getirirken, plaj kumsalını da kumulların iç hareketlerinden ve erozyondan koruyor. Böcek öldürücüler, yoğun yaya ve araç trafiği ya da temiz su kaynaklarının kirlenmesi gibi nedenlerle tahrip olan bitki örtüsü, üzerinde bulunduğu seddin de erozyona uğramasına yol açabiliyor. Öte yandan taşınan kum, komşusu bitki örtüsünü örtüp onun havasızlıktan boğulmasına, orada yaşayan canlıların ağır kayba uğramasına neden oluyor. Plajlar nasıl korunuyor? Kıyıların yönetimi uygar ülkelerde başlı başına bir uzmanlık alanı. Sorumluluk sahibi ve bilinçli yerel yöneticiler öncelikle plajlar için özel “giriş alanları” yaratıyorlar. Giriş alanının sınırlandırılması hem fiziki engeller hem de yasal önlemlerle pekiştiriliyor. Lastik tekerlekli araçlar o sınırlanmış alandan öteye geçemiyor. Ayrıca bozulmuş çevre koşullarını denetim altında tutacak bazı işlem ve önlemler alınıyor. in many parts of the word, including Puerto Rico, the Dominican Republic, Thailand, the Philippines, Indonesia, Australia, and New Zealand.’ What a coincidence? Most of the examples to the most beautiful and untouched beaches the English Wikipedia gives are from those regions which are also subject to this issue’s piece on June 5 World Environment Day; those islands that might be lost forever! Beach enemies... It would be foolish to think that the beaches are safe when the whole planet is under risk already. Since beaches are connected to both land and sea, they are under risk for many reasons! Considering the plants and animals that can live only in these areas, it is more than water and sand that is under risk. There mainly two reasons for this: Nature and Human Being! Here are the negative effects of nature on beaches: Natural erosion and accumulation: Wavy and highflowing waters and strong winds trigger erosions at the beaches. Currents in the shorelines might heal the wounds of wind and replace the beach sediments. The ebbing and flowing of water during the tides also cause minor-scale changes on the shoreline. Endangered plants: When beaches change shape, big tree roots and other flora might be affected as well. Many kinds of trees and plants like the coconut palm that have adapted to beach conditions can be more resistant to these negative effects. The effect of neighbour lands: Erosion in beaches reduce the resistance of rocks and soil against wind and wave movements, which results in the loss of soil capes on the shores. Human damage: Shores chosen as residential areas by humans are inevitably subject to different processes. After a long time, these result in some major changes in the shape and characteristics of the beaches. Damage to the flora: Flora close to the sea straightens the sand dunes and it also protects the beach sand from inner movements and erosion. Pesticides, busy pedestrian and vehicle traffic or water pollution might harm the flora and this results in the erosion on the land. The sand carried away, on the other hand, covers the neighbouring flora and suffocates it. Animals living there are also affected negatively. How are beaches protected? The protection of beaches is a specialised issue in developed countries. Firstly, the responsible and informed local authorities create special ‘entrance areas’ for beaches. The limitation of entrance areas are strengthened by physical barriers and legal measures. Vehicles with rubber wheels cannot go beyond those limited areas. They are also taking the necessary precautions to correct distorted conditions in the environment. BATI AVRUPA’NIN MÜCEVHERİ: BELÇİKA Belçika... Eski dünyanın bugüne uzanan tadı... Ortaçağ’ın benzersiz mimarisi; şatoları, sarayları, sanatı ve kültürüyle küçük ama masal gibi bir ülke. Birer saatlik mesafelerle uzanan kentleri, yüzyıllardır akan su kanalları ve romantik atmosferiyle büyük bir sürpriz... Ghent kenti (üstte) ve Bruges’dan görüntüler (sağ sayfada). Images from the city of Ghent (above) and Bruges (page to the right). 38 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 80 kilometrelik bir yarıçap... Brüksel, Antwerp, Ghent, Bruges, Mechelen ve Leuven... Birbirlerinden yalnızca bir saatlik mesafede yer alan kentler. Hepsi de tarih, muhteşem bir sanat ve mimariyi kucaklıyor. Ve Flamanlar bu güzelliğin sadece bekçileri değil, aynı zamanda içinde yaşıyorlar! Gotik ve barok meydanlar bu altı şehrin kalbini süslüyor. Avrupa yollarının kesişme noktasındaki bu kentlerin hepsi de kozmopolit bir çekiciliğe sahip, hepsi zengin bir ortaçağ mirasını sürüklüyor. Günümüzde ise her köşe başında bir kafe, sayılamayacak kadar çok festival, konser, opera ve bale ile sanat dolu ve tempolu bir yaşam sergiliyor. Damak tadını doruğa çıkartan çikolatalarını da unutmadan... Brüksel Avrupa’nın en muhteşem meydanlarından birisi olan Grote Markt’daki gotik Belediye Binası ve Barok tarzdaki altın kaplamalı binalar; tarihi Ommegang güzellik yarışması, birçok caz ve rock konseri ve günlük çiçek pazarı gibi çeşitli etkinliklere teatral bir arka plan sağlıyor. Meydanın çevresinde ise Belçikalılar’ın ve turistlerin oturup; politikadan, son modadan konuştukları ya da günün dedikodularını tartıştıkları birçok kafe var. Brüksel, Butter Street (Tereyağı Caddesi) ya da Cheese Square (Peynir Meydanı) gibi isimler taşıyan minik dükkanlarla, lüks bulvarların zerafetini bir araya getiriyor. Çok kültürlü, çok dilli ve sofistike ama yine de “sıcak kasaba” havasını da koruyor. Büyük sanat merkezleri ve müzeler ise kentin sanat tarihini bilenler için hiç sürpriz değil ama Brükselli genç neslin yaratıcılığı sizi şaşırtabilir. Ikonaklastik moda guruları, genç heykeltraşlar ve ressamlar, mobilya ve mücevher tasarımcıları, caz ve elektronik müzik sanatçıları ve maceradan hoşlanan şefler, Brüksel’i muhteşem bir kültür merkezi haline getiriyor! THE JEWEL OF WESTERN EUROPE: BELGIUM Belgium... A taste of the old world that reaches out to the present... A small but fabulous country with its unique architecture of the Middle Ages; its castles, palaces, art and culture. It is full of surprises with its towns with an hour’s distance from one another, the water canals flowing for hundreds of years and its romantic atmosphere... A radius of 80 miles... Brussels, Antwerp, Ghent, Bruges, Mechelen and Leuven... All these cities with an hour’s distance from one another harbour history, extraordinary art and architecture. The Flemish are not only the guardians of this beauty, but they live in it! Gothic and baroque squares adorn the very heart of this city. All these cities are at the intersection of routes in Europe and they have a cosmopolitam appeal with their rich heritage of the Middle Ages. Today, there cafes at every corner and countless festivals, concernts, operas and ballets in a fast-paced social life. One should not forget the chocolate that places the palatal delight in its zenith. Shutterstock Brussels At the Grote Markt, one of the most spectacular squares in Europe, a gothic town hall and baroque guild houses form the the- TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 39 BELÇİKA’DA DÖRT GÜN 1. Gün: İlk güne sayısız kafeleri, restoranları ve müzeleriyle ünlü tarihi mahalleleri ziyaret ederek Brüksel’den başlayın. Royal Palace’ı, Victor Hugo’nun dünyanın en güzel meydanı olarak nitelediği Grand Place’ı keşfedin, hemen yakınındaki, Brüksel’in asi ruhunun simgesi haline gelmiş ünlü çocuk heykeli “Manneken Pis”i görmeyi unutmayın. Grand Place’ın karşısında Avrupa’nın en büyük kapalı galerilerinden biri olan “Galeries Royales Saint-Hubert” den geçerek 9. Sanatın mabedi, Belçika çizgi roman merkezine ulaşabilirsiniz. Alışveriş sevenler Brüksel’de çok çeşitli seçenekler bulacaklardır. Rue Neuve ve markaları, Sablon ve antikaları, Place du Jeu de Balle ve bit pazarı, Avenue de la Toison d’Or ve lüks eşyaları gerçekten tavsiye edilir. www.bnbbrussels.be www.visitbrussels.be FOUR DAYS IN BELGIUM Day 1: Start the first day in Brussels and visit its historic district with its numerous cafes, restaurants and museums. Discover the Royal Palace, the Grand Place, which Victor Hugo has qualified as being the most beautiful square of the world and don’t miss the nearby Manneken Pis, the famous tiny statuette which has become the emblem of the rebellious spirit of Brussels. Across from the Grand Place, walk through the Galeries Royales Saint-Hubert, one of the largest covered galleries in Europe, to reach the Belgian Comics Strip Centre, temple of the ninth art! Shopping lovers will have a broad variety of choice in Brussels. Indeed, the Rue Neuve and its brands, the Sablon and its antiques, the Place du Jeu de Balle and its flea market as well as the Avenue de la Toison d’Or and its luxury goods, are prescribed! www.bnbbrussels.be | www.visitbrussels.be 4. Gün: Son gün seçme şansınız var! Rahatlamak ve biraz temiz hava almak isterseniz, Liège’e 53 dakikalık uzaklıktaki, muhteşem ormanlarla çevrili, dünyadaki spa merkezlerinin anası Spa’ya gidebilirsiniz. Tarihe tutkunsanız 1 saat 40 dakikalık bir yolculukla Napoléon’un yenilgisine sahne olan Waterloo savaşının yapıldığı Waterloo’yu ziyaret edebilirsiniz. www.belgium-tourisme.be Day 4: On the last day you won’t have a lack of choice! If you want to relax and breathe some fresh air, go to Spa, the mother of all spa towns in world, surrounded by beautiful forests (53 min trip from Liège). If you are passionate about history, then head to the site of the Battle of Waterloo, which saw the fall of Napoleon (1h40 trip). www.belgium-tourisme.be 2. Gün: Brüksel’den trene binerek 1 saat içinde Notre-Dame Katedrali ve canlı Grand Place’ı ile ünlü Tournai’ye gidin. Anıtsal yapı (Notre-Dame Katedrali), devasa boyutları ve 5 büyük kulesi ile mimari bir başyapıt olarak UNESCO dünya mirası listesinde yer alır. Buradan 25 dakikalık bir tren yolculuğu ile folklorun canlı merkezi, tarihi şehir Mons’a gidin. Valonya’nın kültür başkentindesiniz. Güzel Sanatlar Müzesini ve yine UNESCO dünya mirası listesinde yer alan Belfry’yi görmeyi ihmal etmeyin. Day 2: Take the train from Brussels to Tournai, famous for its lively Grand Place and its Notre-Dame Cathedral (1h trip). The edifice’s gigantic proportions and the five massive towers make it an architectural masterpiece which is listed as a UNESCO World heritage site. From there take the train to Mons, a historic town where the folklore is very much alive (25 min trip). You’re in the cultural capital of Wallonia! Don’t miss its Museum of Fine Arts and its Belfry, also a UNESCO World heritage site. 40 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 Brüksel, Manneken Pis heykeli (sol üstte), Royal Palace (en üstte), Grand Place (üstte), Notre-Dame Katedrali (en solda) (Shutterstock/ Bombaert Patrick), Antwerp Gotik Katedral (solda) ve Liege (altta). Brussels, the sculpture of Manneken Pis (left above), Royal Palace (at the very top), Notro-Dame Cathedral (left) (Shutterstock/Bombaert Patrick), Antwerp Gothic Cathedral (left) and Liege (below). 3. Gün: Üçüncü gün 1saat 5 dakikalık bir yolculukla kalesi ve büyüleyici sokakları ile Namur’ü keşfedebilirsiniz. Namur, yürüyerek gezilebilen bu tarihi şehir aynı zamanda bir öğrenci kenti. Kentin sembolü olan Petit Gris’yi (salyangoz) denemeden buradan ayrılmayın. Günün ilerleyen saatlerinde bir trene binerek 40 dakika içinde etkileyici dini mirası ve müzeleri ile eski bir prenslik olan Liège’e ulaşabilirsiniz. Liège canlı gece hayatına sahip. Day 3: On the 3rd day reach Namur to discover its citadel and its charming streets (1h05 trip). This historic and student town is best visited by foot. Don’t leave the town without trying the Petit Gris (snails), which is the emblem of the city. Later during the day, hop on a train to Liège (40 min trip), which is a former principality with an impressive religious heritage and fascinating museums. Liège has the liveliest nightlife of the region. Antwerp Canlı, enerjik ve hayat dolu Antwerp, tüm Belçikalılar’ın kıskandığı bir şehir çünkü burada aranan herşey var. Güçlü bir nehir, görkemli bir katedral, Rubens gibi muhteşem bir ressam, dünyaca ünlü moda tasarımcıları, son derece şık ve eğlenceli restoranlar ve neredeyse labirente dönmüş sokaklar. Scheldt kenarında romantik bir yürüyüşten, gece kulüplerinde muhteşem müziğe kadar son derece çeşitli seçenekler sunan bir şehir. Antwerp ziyaretiniz için para ayırmayı unutmayın. Tabii ki elmaslar var ama yeni bir moda tasarımcısının kıyafetleri de aklınızı çelebilir; ya da daha da heyecanlı birşey yapabilir ve Antwerp bit pazarında define avına çıkabilirsiniz. Ghent Bruges ya da Antwerp kadar tanınmış olmayan Ghent aslında daha fazla ilgiyi hak ediyor çünkü tarihsel açıdan Avrupa’nın en ilginç şehirlerinden biri. atrical decor for the most diverse events such as the historic Ommegang pageant, several summer jazz and rock concerts and a daily flower market. The square is lined with cafes where Belgians and visitors alike spent time to discuss politics, the latest fashion or just plain gossip. Brussels combines the elegance of its uptown boulevards, with little places called Butter Street or Cheese Square downtown. It is multi-cultured, multi-lingual and sophisticated, yet it has remained a warm city full of provincial charm. The town’s big art and great museums come as no surprise to anybody who knows his art history but what could come as a surprise is the creativity of Brussels’ younger generations. Iconoclastic fashion gurus, young sculptors and painters, new furniture and jewelry designers, great jazz and electronic musicians, and adventurous chefs launching ever more daring food for the ever more demanding gastronomes make Brussels a capital with a beat! Antwerp Boisterous, energetic, bigger than life, the “Antwerpenaar” (or what an inhabitant of the city is called) is envied by many of its countrymen, because Antwerp has it all. A mighty river, a soaring cathedral, a great painter like Rubens to call its own, trendsetting fashion designers, chic and funky restaurants, and a maze of little streets to get lost in. It’s a city where one can go from a romantic stroll along the river Scheldt to dancing the night away in one of its numerous fancy nightclubs. Make sure you keep some money for your visit to Antwerp. There are diamonds, of course, but you may also be tempted by a brand new fashion designer, or what could be even more fun: go for a treasure hunt in an Antwerp thrift shop. Ghent Less known than Bruges or Antwerp, Ghent deserves more attention because, historically, it is one of the most interesting cities in Europe. The entire city center Bruges (sol üstte), Namur (sol altta), Ghent (sağ üstte) ve Belfry (sağ altta). Bruges (left above), Namur (left below) and Belfry (right below). TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 41 2014 ve 2015’DE TARİHİ ZİYARET EDİN 2014 ve 2015 yıllarında Valonya dünya, Avrupa v e Belçika tarihlerini yönlendiren 3 büyük olayı anacak: • 100 yıl önce, 1914 yılında Fransa ve Almanya arasındaki çatışma, evrensel ölçeğe ulaşarak barışçı Valon bölgesini korkunç bir savaş alanına çevirmişti... • 70 yıl önce, Aralık 1944 te, Ardennes’ler kendini, İkinci Dünya Savaşı’nın, Belçika topraklarındaki son muharebesine, özellikle Belçika’nın Luksemburg, Liège ve Namur illerinde büyük yıkıma sebep olan, Bulge Savaşı’na (Ardenler Taarruzu) hazırlıyordu. • 200 yıl önce, 18 Haziran 1815’te Avrupa tarihinin yönünü değiştiren bir savaş, Waterloo alanında yapıldı. Wellington Dükü komutasındaki müttefik kuvvetler, Fransız imparatoru 1. Napoléon’un saltanatına son vermek üzereydiler... Bu üç olayla Valonya, konuklarına tarihin kalbinde, bir gün sunuyor. Web sayfasına bakarak tüm etkinlikleri öğrenmek ve buna göre program yapmak daha kolay: http://opt.be/contenus/tourisme_de_memoire/fr/1120.html • 2015 yılında Mons Avrupa Kültür Başkenti olacak. 100 proje, 14 kardeş şehir, 23 kurum, binlerce katılımcı ve harikalar diyarı Mons... http://www.mons2015.eu IN 2014&2015 VISIT THE HISTORY In 2014 and 2015, Wallonia will be commemorating 3 major events that shaped the history of Belgium and that of Europe and the World as a whole: • 100 years ago, in 1914, the conflict between France and Germany took on a global scale, transforming the peaceful Walloon region into a terrible battlefield. • 70 years ago, in December 1944, the Ardennes was readying itself for the final battle of the Second World War on Belgian soil, the infamous Battle of the Bulge broking out principally in the Belgian province of Luxembourg, but also in the provinces of Namur and Liège. • Already 200 years ago, on 18 June 1815, a battle that was to change the course of European history took place on the fields on Waterloo. The army of the allied forces, led by the Duke of Wellington were about to bring an end to the reign of French Emperor Napoleon I. With these three events, Valonia offers its visitors a day in the heart of history. You can easilt check the web page to learn all abput the events and make your programme accordingly: http://opt.be/contenus/tourisme_de_memoire/fr/1120.html • In 2015, Mons will be the European Capital of Culture. 100 projects, 14 partner cities, 23 institutions, thousands of participants and Mons, city of wonders. http://www.mons2015.eu 2008’de Lion Hill’de, Waterloo Savaşı canlandırması (Shutterstock/mary416). A representation of the War of Waterloo in Lion Hill in 2008 (Shutterstock/ mary416). 42 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 Tüm şehir merkezi küçük caddelerden oluşan bir yaya labirenti ve bu yolların her biri Ghent’in merkezine götürüyor. Buradan kentin göz alıcı üç gotik kulesini görebilirsiniz: Saint Bavo’nun Katedrali (Van Eyck kardeşlere ait Adoration of Mystic Lamb’ın dünyaca ünlü panel tablosuna ev sahipliği yapıyor), Saint Nicolas Kilisesi ve Belfry. Aynı zamanda SMAK ismiyle tanınan Modern Sanatlar Müzesi de çağdaş sanat ve tasarımın en güzel örneklerini sunuyor. De Dulle Griet barına girdiğinizde ise içeceğinizi özel bir bardakta isteyin. Konuklar genelde bu güzel bardakları da beraberinde götürdüğü için ayakkabınızın tekini barda bırakmanız istenebilir. Bardağı iade ettiğinizde ayakkabınızın tekini geri alabiliyorsunuz! Bruges Bruges’a gitmek, bir zaman makinesine girip, kendinizi Ortaçağ’da bulmaya benziyor. Gri taş köprüler, kasabanın hemen her yerine ulaşan kanalları süslüyor, göllerdeki beyaz kuğular ise kente girişi koruyor. St John Hastanesi ve Memling’in resimlerinden oluşan koleksiyon (St. Ursula mabeti dahil), kesinlikle görülmesi gereken yerlerden. Bruges, aynı zamanda ihtişamlı gölü ile de tanınıyor ve “kanal gezintisi” kaçırılmaması gereken aktiviteler arasında yer alıyor. Mechelen Mechelen’in en ünlü yapısı, dev St. Rumbold’s kulesi. Bu göz alıcı Geç Ortaçağ kulesi uzaktan bile görülebiliyor ve 514 merdiveni tırmanabilen ziyaretçiler şehrin muhteşem manzarasıyla ödüllendiriliyorlar. Katedralin en önemli sanat eserlerinden birisi Anthony Van Dyck’in The Crucified Christ isimli yapıtı. Yaşamının bir bölümünü İngilizler’in ulusal ressamı olarak geçirdiği için İngiliz olarak tanınan Van Dyck, aslında Flaman bir ressam... Mechelen, son derece özel bir çan okuluna sahip ve Mechelen sokaklarında yürürken görkemli kuleden gelen çan seslerini dinlemek kentin en romantik anlarını oluşturuyor. Özellikle yaz akşamları düzenlenen ünlü çan resitallerini kaçırmamak gerek. Kraliyet Goblen Fabrikası, Gaspard De Wit ise bir yüzyıl geriye götürüyor ziyaretçileri. Dünyanın dört bir yanındaki müzeler, ellerindeki tarihi goblenleri onarım için buraya gönderiyor... Leuven Şehir, karakterinin büyük bölümünü 1425’te kurulan ünlü üniversitesinden alıyor. Cambridge ve Oxford ile birlikte Alma Mater, 15.yüzyılın en ünlü öğrenim merkezlerinden birisiydi. Erasmus, Copernicus, Vesalius gibi isimlerin varlığı şöhretini daha da artırdı. Bugün Leuven Üniversitesi dünyanın en ünlü eğitim kurumlarından birisi ve senede 50 binden fazla öğrenciye is a pedestrian maze of little streets, all leading to the focal point of Ghent: St. Michael’s Bridge. From there, you can see the city’s three fabulous gothic towers: Saint Bavo’s Cathedral (housing the world-famous polyptych of the Adoration of the Mystic Lamb by the brothers Van Eyck), Saint Nicolas’ Church and the Belfry. At the same time though, the Museum of Modern Art, called SMAK, offers the best in contemporary design and art. When you end up inside the pub De Dulle Griet, ask for a special drink and you will get a drink in an extra-ordinary glass. As people have a tendency to steal the pretty glasses, you might have to leave one shoe behind at the bar, which you get back when you return the glass! Bruges’un ünlü kanalları (sol üstte), Brüksel’de restoranlar (Shutterstock/ Tupungato), (üstte) ve Belçika’nın vazgeçilmezi çukulata. Bruges’daki tarihi katedralin içi (altta) ve tarihi binaların çevrelediği çarşı meydanı (Shutterstock/elvistudio), (sağda). The famous canals of bruges (left bove), reastaurants in Brussels (Shutterstock/ Tupungato), (above) and chocalate, what is irreplacable in Belgium. The interior of the historical cathedral in Bruges and thepublic square sorrounded by historical buildings (Shutterstock/elvisstudio), (right). ev sahipliği yapıyor. Hemen ekleyelim, kentin en iyi kafelerini bulmak için onları takip etmelisiniz! Yüzlerce aziz heykeliyle süslenmiş Gotik Belediye Merkezi yalnızca Leuven’in değil, Belçika’nın da en süslü binalarından birisi. Caddenin karşısında ise gene Gotik tarzda inşa edilmiş muhteşem Saint Peters kilisesi var. Burada diğer önemli bir Flaman ressam Dirk Bouts’un Last Supper resmini görmek mümkün. Kısacası Flanders; muhteşem sırlar, romantik kanallar ve Arnavut kaldırımlı caddeleriyle kolay kolay unutulmayacak bir bölge. Küçük sanat kentleri, Michelin yıldızlı şık restoranlardan, patates kızartması gibi geleneksel yiyeceklere kadar büyük bir çeşitlilikten oluşan lezzetli mutfağı ise keşfedilmeyi bekliyor. Hemen ekleyelim, burada da patates kızartmalarına “French Fries” (Fransız kızartması) deniyor ama Belçikalılar bu işte gerçekten usta olmakla övünüyorlar... Daha fazla bilgi için www.visitflanders.us Bruges Going to Bruges is like being in a time capsule and finding yourself in the midst of the Middle Ages. Grey stone bridges span canals that crisscross the town, and white swans on the lake guard the entrance to the mysterious beguinage. St. John’s Hospital and its collection of paintings by Memling (including the Shrine of St. Ursula) are also extremely beautiful and well worth the trip. Bruges is of course also known for its beautiful lace, and a boat trip on the canals is an absolute must do. Mechelen Mechelen’s landmark is the huge St. Rumbold’s Tower. This impressive late-medieval tower can be seen from far away, and a climb up the 514 steps rewards visitors with a great view over the town. One of the most important art treasures of the cathedral is a painting by Anthony van Dyck, The Crucified Christ. Yes, Van Dyck is a Flemish painter. Though some think he is English as he was the Brits’ national painter for much of his career. Mechelen is the home of a unique carillon school, and nothing is more romantic than walking the streets of Mechelen listening to that heavenly music cascading from the mighty tower. It is an absolute must to catch the renowned carillon summer-evening recitals. Another must is a visit to the Royal Tapestry Factory Gaspard De Wit. For more than a century this factory has been renovating the famous Flemish tapestries, and museums from all over the world bring their treasures here to be repaired and treated. Leuven The town owes much of its character to the famous university founded in 1425. Together with Cambridge and Oxford, the Alma Mater became the most famous learning center of the 15th century. Erasmus, Copernicus, Vesalius, they all contributed to its fame. Today, the university of Leuven remains one of the most famous in the world – attracting over 50,000 students per year. Follow them to find the best cafes. Leuven’s gothic Town Hall is one of the most ornate in Belgium, adorned by hundreds of sculptures of saints. Across the street, in the magnificent gothic Saint Peters Church, you will also find the Last Supper by Dirk Bouts – another giant of the Flemish school of painting. In brief, Flanders is a region of deliciously wonderful secrets, where romantic canals and cobblestoned streets await. Pocketsize art cities are yours to discover and the cuisine is sublime – from Michelin star restaurants to traditional dishes like mussels and fries. Honestly, they’re called ‘French fries’ but the Belgians are really the ones who perfected them. For more information www.visitflanders.us TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 43 ŞEYLERİN TARİHİ history of things Birleşmiş Milletler: “Dünya için sesinizi yükseltin, deniz seviyesini değil!..” Shutterstock&Wikipedia Birleşmiş Milletler: “Dünya için sesinizi yükseltin, deniz seviyesini değil!..” 5 Haziran Dünya Çevre Günü 2014 sloganı olarak seçilen bu mesaj şöyle de okunabilir mi? Aksi takdirde denizler yükselirken ölen karalara tutunmak için vakit çok geç olabilir… Küresel korolara katılırsanız yükselen sesiniz dünyanın gidişini değiştirebilir! JUNE 5 WORLD ENVIRONMENT DAY United Nations: “Raise Your Voice, Not the Sea Level!..” An alternative reading for this slogan chosen for June 5 World Environment Day could be: If the sea levels will be rising, it might be rather late to cling to the dying land... If you will be joinging the rising choirs, your voice can change the course of the world! 44 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü UNEP’in, 5 Haziran Dünya Çevre Günü 2014 (WED) için seçtiği slogan böyle: “Dünya için sesinizi yükseltin, deniz seviyesini değil!” Bu tercihin özel bir nedeni de var. Her geçen gün, iklim değişikliği nedeniyle su seviyesi yükseldiği için yaşamları sona erecek ve haritalardan silinecek küçük adalar! BM Genel Kurulu da 2014 yılını onlar için yapılacak çalışmalarla dolu bir özel yıl olarak kabul etmiş, “Gelişmekte Olan Küçük Adalar için Uluslararası Yıl” (International Year of Small Island Developing States; SIDS) ilân etmişti. Bu projeye katılan her BM üyesinin ve her bireyin kutlandığı bu proje ile 5 Haziran, bu nedenle özdeşleştirildi… Neden böyle bir gün? 1972’de İsveç, Stockholm’de verilen kararla Dünya Çevre Günü’nün (World Environment Day; WED) tarihi 5 Haziran olarak saptanmıştı. Dünya Çevre Günü, Birleşmiş Milletler’in çevre için dünya çapında duyarlılık yaratmak ve insanlığı harekete geçirmek için yararlandığı temel araçlardan birisi. Her yıl 100’den fazla ülkede kutlanıyor ve böylece geniş halk kitlelerine ulaşmada giderek genişleyen küresel bir platform yaratılıyor. “5 Haziran” ayrıca çevre için bir şeyler yapan bireysel hareketleri de toplu bir güce dönüştürerek, gezegen üzerinde “katlanarak artan” olumlu etkiler yaratıyor. Neden küçük adalar? Kısa adı SIDS olan “kaybolan adalar” projesinin destekleneceği 2104’de, Dünya Çevre Günü, iklim değişikliğini daha geniş bir yaklaşımla ön plana çıkarıyor. Amaç, bu konuda Eylül’de yapılacak 3. Uluslararası Konferans’tan önce hareketin ivmesini artırmak ve dikkatleri küçük adalara çekmek. Çünkü iklim değişikliği sonucu eriyen buzullar ve küresel ısınma deniz seviyesini de giderek yükseltiyor. Doğal ve kültürel zenginlikler de risk altında çünkü yükselen sular altında asıl onlar kalacak. Sualtı canlıları ısıdan etkilenmeye çoktan başlamış. 2005’te sadece The United Nations Environment Programme UNEP has chosen this slogan for June 5 World Environment Day 2014 (WED): “Raise Your Voice, Not the Sea Level!.” There is a special reason for this preference. The small islands which will be erased from the face of the earth because of the continuously rising sea levels! The UN General Assembly has designated the year 2014 as a special one during which some protective actions for the islands will be taken and named the year as the International Year of Small Island Developing States; SIDS. That is why the date June 5 has been identifed with all UN members and individuals taking part in the project... Why such a date? The date for the World Environment Day was designated as June 5 in 1972 in Sweden. The World Environment Day is one of the main tools deployed by the United Nations to raise global awareness and to encourage humanity to take positive environmental action. The day is celebrated in more than 100 countries around the globe and an ever-expanding global platform is being created. The date ‘June 5’ also brings the individual environmental actions together as a stronger whole and creates an incrementally increasing positive effect on the planet. Why small islands? In 2014, when the Small Island Developing States (SIDS) project will be supported, the World Environment Day will be highlighting the issue of climate change even more strongly. The aim is to strengthen the action before the 3. International Conference which will be held in September and to increase interest in the small islands. Because the melting glaciers and global warming continuously rise the sea levels. Natural and cultural riches are also seriously endangered, because the rising waters will take them away. Underwater creatures are already affected by the increased temperatures. In 2005 in Tobago inly, 62% of the reefs has turned white and died. June 5, therefore, will hopefully increase solidarity. The United Nations General Secretary Ban Ki-moon TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 45 Koraller ve anemonlar deniz altında benzersiz güzellikler yaratıyor (sağda ve altta). Maldivler (sol altta) ve Bahamalar’dan (sağ altta) birer görüntü. Corals and anemones create a unique beauty under the sea (right and below). Maldives (left below) and Bahamas (right below). Tobago’da, mercan kayalıkların % 62’si beyazlayıp canlılığını kaybetmiş. 5 Haziran’ın bu yüzden dayanışmayı artıracak bir fırsat olduğuna inanılıyor. Nitekim BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da SIDS açılış konuşmasını şu sözlerle bitirmiş: “Dünya Gezegeni bizim ortak adamızdır, haydi onu korumak için güçleri birleştirelim artık!” Destek için tek bir hareketin bile bir anlamı var! UNEP, Dünya Çevre Günü’nü, herkesin, bu gezegenin korunmasından sadece sorumlu olduğunu değil, ayrıca değişimin görevlisi olması gerektiğini de farkedeceği bir şans olarak görüyor. Nitekim Dünya Çevre Günü 2013’de, sadece 1 ve 10 Haziran arasında, çevreye duyarlı insanlar tarafından, 26 binden fazla makale ve 200 bin civarında blog yazısı yazılmış. New York’da Times Meydanı’nda, Londra’da Picadilly’de, Milano’da Benettonların canlı ekranlarında, Münih, Barselona ve Almati’de gösterilen Dünya Çevre Günü videolarını neredeyse 120 milyon kişi izlemiş. Sosyal medyada, Twitter raporuna göre 5 Haziran Dünya Çevre Günü, 47.6 milyon tweet ile en az 15 ülkede en çok konuşulanlar listesinin ilk 10’u arasına girmiş. Sesinizi küresel korolarla yükseltmeyi hiç düşündünüz mü? BM Dünya Çevre Günü yetkilileri “bu yıl çevre için siz sesinizi nasıl duyuracaksınız?” diye soruyor ve ekliyor: “Siz de etkinliğinizi bugünden kaydedin, sesinizi duyurun!” Nereye mi? Onların web sitesindeki şu sayfaya: www.unep.org/wed/take-action/register/ ! Peki nasıl duyulacağız? Dünyadaki çevre sorunları, dünyanın her yerinde herkes için aynı derecede tehdit edici olduğundan, bu yıl, herkes bu gezegen üzerinde sürdürülebilir bir yaşamı amaçlamaya ve bunun etrafında diğerleriyle birleşmeye çağrılıyor! Bu yüzden, başta küçük adalar sakinleri olmak üzere, hepimizi diğerleriyle bağlantı ve dayanışma içine girip çevre için sesimizi yükseltmeye davet ediyorlar. Bu dayanışma ve işbirliği çok çeşitli etkinliklerle olabilir: Çevre temizliği kampanyaları, yiyecek atıklarını azaltma, evden işe-işten eve yürüme günleri, plastik boykotları, sanatsal sergiler, fidan dikimleri, konserler, dans gösterileri, sosyal medya kampanyaları, yarışmalar ve daha aklınıza gelebilecek her türlü etkinlik... Bizim tekil seslerimiz ve etkinliklerimiz çevreyi olumlu etkilemede katlanarak gelişecek. Yeter ki onu küresel korolarla yükseltip çoğaltalım! 46 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 has ended his opening speech for SIDS with these words: ‘Planet Earth is our common island, let us now join forces to protect her!’ Even a single action is worthwhile! For UNEP, the World Environment Day is a chance for everyone to understand that they are not only responsible for the protection of the planet, but they are also the subjects of this change. Hence, in 2013 World Envrionment Day, between June 1 and 10 only, more than 26 thousand articles and approximately 200 thousand blog pieces were written by people concerned for the environment. The World Environment Day videos were watched by almost 120 million people at the Times Square in New York, at Piccadilly in London, on the live screens of Benettons in Milan, Munich, Barcelona and Almati. According to the Twitter report, the June 5 World Environment Day has been mentioned in 47.6 million tweets in at least 15 countries and it has been among the first 10 most trending hashtags. Have you ever thought of increasing your voice with choirs? The World Environment Day officials at the UN ask ‘How will you be raising your voice for the environment?’. And here is their call: ‘Record your activity and make your voice heard! Where? Here is our web-page: www.unep.org/wed/ take-action/register/ ! And how will we make ourselves heard? Since environmental problems in the world are equally threatening to people in all parts of the world, this year everyone is making a call for instating a sustainable life on the planet and to join forces to this end! Hence, starting with the residents of the small islands, we are all invited to get connected with others and to raise our voices in solidarity. This kind of solidarity and cooperation might be built in different ways: Environmental cleaning campaigns, reducing food waste, walking from home-to-work days, plastic boycotts, art exhibitions, planting saplings, concerts, dance performances, social media campaigns, competitions and all sorts of other activities... Our individual voices and activities will create an impact when they will be joining together. What needs to be done is to bring them together in a global choir! ANADOLU LEZZETLERİ tastes of anatolia TL TA I Shutterstock RAMAZAN TATLILARININ ŞAHI: GÜLLAÇ Üstüste konmuş; kırılgan, yarı saydam, ince, beyaz, sert levhalar... Bir iki basit işlemden sonra itaatkâr, yumuşacık, güzel görünümlü, içi sürprizli, mis kokulu bir lezzete dönüşüyor. Güllaç, Ramazan’ın sihirli tatlısı! Ramazan ayında uzun saatler boş kalan midelerin birden bire aşırı miktarda yiyecekle dolması ve üzerine bir de şekerli ve ağır tatlılar yenmesi sağlık açısından son derece riskli. Bu yüzden beslenme uzmanları her Ramazan’da hiç bıkmadan uyarılarını tekrarlıyor. Gene bu nedenle ideal Ramazan tatlıları da daha çok meyva, kuruyemiş ve süt ile yapılan hafif tatlılardır. Yani yüzlerce yıllık tatlı geleneği, artık çoğalarak gelişen sağlık bilgilerine kendini uyarlamış, su yolunu bulmuştur. Belki bu yüzden, belki diğer zamanlarda sahneye pek çıkmadığından, Ramazan’da eskiden hamur işi tatlılar olmazsa olmaz iken, baş tatlı koltuğuna oturan da Güllaç olmuştur... Sihirli, saydam, beyaz, hafif, besleyici tatlı: Güllaç Önce üstüste konmuş, kırılgan, yarı saydam, ince beyaz, sert yuvarlaklar kümesi bir paketken, bir iki basit işlemden sonra itaatkâr, yumuşacık, güzel görünümlü, içi sürprizli, mis kokulu lezzet levhalarına dönüşen güllaç, adeta sihirli bir yiyecek. Üstelik hazırlanması da çok 48 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 THE KING OF RAMADAN DESSERTS: GÜLLAÇ Fragile, translucent, thin, white and hard sheets piled upon one another... After a couple of simple steps they turn into an obedient, soft, appealing, surprising and aromatic flavour. Güllaç, the magical dessert of Ramazan! During the month of Ramadan our stomachs stay empty for long hours. Filling them too much at one go and consuming heavily sugared desserts put our healths at great risk. Nutrionists, therefore, tirelessly repeat their warnings during each Ramadan. For the same reason again, the ideal Ramadan desserts are those light ones made with fruits, nuts and milk. In other words, the dessert tradition of hundreds of years has somehow adapted itself to the ever expanding body of knowledge on health. This could be the very reason why the pastry desserts of older Ramadans have been replaced with the present time favourite dessert Güllaç... Magical, translucent, white, light and nutritional dessert: Güllaç A package of fragile, translucent, thin, white and hard round sheets piled upon one another turns into obedient, soft, appealing, surprising and aromatic sheets of flavour. It is simply a magical dessert. What’s more, it is so easy to prepare. It just vanishes away once Ramadan is over. A quality güllaç sheet should be translucent and it should be crisp enough to get broken when bent. The ideal weight of a güllaç sheet should be 30-35 grams. If the sheet is thick it gets pulpy, and if it is thin it is easily broken. These sheets could be stored in airy, dim and dry places for kolay. Ramazan’dan sonra ise ortalıktan kaybolur. Kıvrıldığı zaman esnemeyip kırılan, arkadan gelen ışığı geçiren bir güllaç yaprağı onun iyi kaliteli olduğunu gösteriyor. Yaklaşık 30-35 gram ağırlığında bir güllaç yaprağı ideal sayılıyor. Çünkü yaprak kalın olursa lapalaşıyor, ince olursa da çabuk kırılıyor. Havadar, fazla güneş ışığı almayan, rutubetsiz ortamlarda bu yapraklar 10 yıl kadar saklanabiliyorsa da güllaç üreticileri “ne olur ne olmaz” diyerek paketlerin üzerindeki son kullanma süresine en fazla 2 yıl veriyorlar. about 10 years, but güllaç producers attribute a shelf life of 2 years in maximum ‘jut in case .’ Güllacın dünü ve bugünü Güllacın içeriği de basit: Mısır nişastası, un ve sudan oluşan, herhangi bir katkı malzemesi içermeyen tamamen doğal bir ürün. Bu ikisi karıştırılıp sulandırılıyor, karışım kepçeyle bir tavaya dökülerek pişiriliyor. 15. yy ortalarına kadar Osmanlı halkı da mısır nişastasından yufka açıp stoklar ve havayla temas ettiği için kuruyan yufkaları süt ve şekerle ıslatıp yermiş. Zamanla içine gülsuyunun da eklenmesiyle ortaya “güllü aş” denilen tatlı çıkmış ve tıpkı “sütlü aş”ın “sütlaç”a dönüştüğü gibi onun da adı “güllaç” olmuş. Güllaç saray mutfağına ilk kez 15. yy’ın 2. yarısında girmiş. 19. yy’da gideceği yere büyük küfeler içinde sırtta ve dikkatli adımlarla taşınırmış. Tezgahlarda rengârenk bağcıklarla bağlanır hatta bazen güllaç demetleri küçük aynalarla süslenirmiş. Günümüzde birçok güllaç üreticisi varsa da bilinen en eskisi Kırım’dan İstanbul’a göç eden Abdullah ve Bekir Efendiler tarafından, 1881’de, İstanbul, Şehremini’de kurulan Kırımlı Saffet Abdullah firması. (saffetabdullah.com.tr.) Önce saraya sonra halka 133 yıldır aralık vermeden güllaç üreten bu firmayı bugün ailenin 4. kuşağı yönetiyor. Yılda 100 ton üretilen güllacın % 85’i Ramazan’da tüketiliyor. El yapımı olduğu için yılın kalan kısmı da bu stokun hazırlığı ile geçiyor. The past and present of Güllaç The ingredients of güllaç are very simple: it is a completely natural product without any additives and it comprises of corn starch, flour and water only. These two ingredients are mixed with water and the mixture is scooped into a pan and cooked. Until the mid 15th century the Ottoman public produced thin sheets of dough from corn starch and dried them. These dried sheets of dough were consumed after being softened with milk and sugar. As time went by people added some rose water into milk and sugar to soften these sheets of dough and they came to be called ‘güllü aş’ (rosy dish). This was the genesis of a new kind of dessert which was shortened into ‘güllaç’ like ‘sütlü aş’ (milky dish) turning into sütlaç. Güllaç became part of the court kitchen in the second half of the 15th century for the first time. In the 19th century, they were carried to their delivery addresses in big baskets on back and with great care. These güllaç bundles used to be bound with splashy strings and were sometimes decorated with small mirrors. There are many güllaç producers today, but the oldest one is ‘Kırımlı Saffet Abdullah’ company, founded in Istanbul Şehremini in 1881. The founders were Abdullah and Bekir Efendis who had migrated from Crimea to Istanbul. (saffetabdullah.com.tr.) The company which first served to the court and then to the public is now being managed by the fourth generation of the family. Güllaç is produced by 100 tons per year and 85% of that sum is consumed during Ramadan. Since it is handmade, the remaining part of the year is spent for the preparation of this stock. Refika Birgül: “Hakiki güllaç özüne sadık kalmalı ve bir sonraki nesle geçebilmeli” Tipik bir güllaç, “sıcak şekerli sütle ıslatılıp yumuşatılan güllaç yapraklarının arasına; file badem, ceviz ya da fındık gibi kuruyemişler serpilerek dizme” yoluyla yapılıyor. En üstüne gülsuyu dökülmesi ve nar taneleri ya da Refika Birgül: “A genuine güllaç should remain true to its origins and should be transmitted to the next generation.” A typical güllaç is made by “sprinkling grated nuts like almonds, walnuts or nuts between the layers of güllaç sheets softened with warm sugary milk.” It is part of the tradition to pour rose water on top and decorate it with pomegranate seed and TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 49 kaymakla süslenmesi adetten. Daha usta işi güllaç tarifleri de var. Lorlu, yumurtalı, yağlı, dürüm gibi sarılıp fırınlanan, sonra şerbetlenenler gibi. Yaratıcılığa çok açık bir malzeme olduğundan günümüzün bilgi okur yazarı genç aşçıları, internet üzerinden çok sayıda güllaç reçetesi paylaşıyorlar. Televizyonda yaptığı yemek programlarıyla tanınan, sevilen yazar - aşçı Refika Birgül de bir güllaç hayranı. Onun refikaninmutfagi.com adresindeki web sitesine girip “güllaç” etiketi ile arama yaparsanız, bütün güllaçlı tarifler sıralanıyor. Ama durun, onların hepsi tatlı değil! Refika Birgül bu yaratıcı malzemenin elinden tutup öyle bir koşturmuş ki tuzlu ve etli ana yemekler de yapmış güllaçla. Lazanyamtırak Güllaç, Güllaca Sarılmış Et onlar arasında. Vişneli Aş ise bir Klâsik Güllaç-Vişneli Ekmek buluşturması. Bizim favorimiz klâsik güllacı süt, Maraş dondurması, kavun ve Antep fıstığı ile yapıp bardakta sunduğu tarif oldu. Bu arada Hürriyet’e yazdığı haftalık yazıların birinde bakın ne demiş: “Güllaç ehilleri der ki; Antep fıstığı güllaca ihanettir. Bol meyveyle süslemek ve fazla şekerli yapmak rüküşlüktür. Güllaç cevizle ve sütle yapılır ve aynı gün yenir; aksi takdirde ceviz güllacı karartır. Bunların hepsine katılıyorum. Hakiki güllaç özüne sadık kalmalı ve bir sonraki nesle geçebilmeli. Ayrıca bu malzemeden yeni yeni tarifler üretilmeli.” Refika Birgül, Saffet Abdullah’ın güllaç imalathanesini de ziyaret edip her aşamayı fotoğraflamış. Onlar da aynı sitede görülebiliyor. Gördünüz mü şimdi olanı? Yerimiz bitti. Oysa daha diğer tatlılardan da söz edecektik! Neyse. Onlar her zaman var ama Güllaç yok! Ramazan’da ağzınızın tadı hiç bozulmasın! cream. There are some more masterly güllaç recipes, as well. Some are made with curd cheese, with butter and eggs. Some are baked in the oven after being wrapped. Once cooked, they are soaked with syrup. Since it lends itself to creativity so easily, the well-educated and young contemporary chefs share numerous güllaç recipes on the Internet. The popular writer Refika Birgül, who is known for her cooking shows on television, is also a fan of güllaç. You can visit her webpage refikaninmutfagi.com and search for the tag ‘güllaç ,’ all sorts of güllaç recipes will be listed. But wait a second! They are not all desserts! Refika has made use of this creative ingredient in such an innovative manner that she has created salty and meat main dishes with güllaç. Lasagna-like Güllaç and Güllaç-wrapped Meat are some of those innovative dishes. Vişneli Aş (Cherry Dish) is a meeting of the classic güllaç with cheery bread. Our favourite recipe of hers was the one in which she brought the classic güllaç together with milk, Maraş ice-cream, sweet melon and pistachio. In one of her weekly pieces for Hürriyet, she wrote: “Experts of güllaç argue that the pistachio is a betrayal of güllaç. Decorating it with too many fruits and making it to sweet are simply ill-dressing. Güllaç is made with walnuts and milk and should be consumed on the same day, otherwise the walnuts will darken güllaç. I agree with al this. A genuine güllaç should remain true to its origins and should be transmitted to the next generation. And one should be able to create new recipes out of this ingredient.” Refika has also visited Saffet Abdullah’s güllaç facility and photographed all stages of the production. Now look what happened! We are out of space! We wanted to talk about other desserts, as well! Anyway. We have them all the time, but Güllaç is not around at all times! We wish you a good Ramadan gusto! GÜLLACIN DİĞER ERDEMLERİ 200 gramında yaklaşık 300 kalori bulunan güllaç, içerdiği protein, B ve E vitaminleri nedeniyle bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor, stresi azaltıp, oruçtan ötürü düşen kan şekerinin normal düzeye gelmesine yardımcı oluyor. Ülser ve bağırsak rahatsızlıkları ve sindirim sistemini ilgilendiren ameliyatlardan sonra, beslenmeye ilk geçiş evresinde tedaviye destek oluyor. İçerdiği besin maddeleri vücutta depolanmadığı ama aynı zamanda tokluk hissi yarattığı için ideal bir rejim gıdası işlevi de taşıyor. Yaşasın güllaç! OTHER VIRTUES OF GÜLLAÇ 200 grams of güllaç is for about 300 calories. The proteins, vitamins B and E strengthens the immune syste and it fights against stress. Güllaç also helps the blood sugar levels go up to their normal levels during fasting. It supports the treatment process after ulcer, gut and other gastrointestinal operations by helping the individual adapt back to normal nutrition. Since the nutrients in güllaç are not stored in the body, but are able to give a feeling of fullness, it functions as an ideal nutrient for diets. Long live güllaç! 50 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 NOT DEFTERİ notebook ÇOCUKTUM UFACIKTIM, Alt tarafı içi hava dolu bir yuvarlak meşin belki ama ona sadece “top” deyip geçemeyiz. Hele her hareketini soluk tutarak izleyen milyarlarca seyircisi varken! TOP 2014 Dünya Futbol Kupası’na yer verilen bu sayımızda futbol topuna da neden bir büyüteç tutmayalım? Üstelik “top” hemen hemen her yaşta insanın sınıf farkı pek gözetmeyen ilk oyuncaklarından biri olup, yetişkinlik çağında da belli ölçüde hayatında yeri olan bir nesne. İşte Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri okuma yazma öğrenen herkesin ilk yazdığı cümlelerden biri: “Ali topu at”!. Kaç yıl öncesinin şairi Ziya Gökalp bile Alageyik şiirine topla başlamamış mı? “Çocuktum ufacıktım, Top oynadım, Acıktım!” Dilimizde yer etmiş “top”lu deyim az mı? Topu atmak, nur topu, in cin top oynama, topu yemek, top top olma, top sakal, top dondurma, top toplama… Futbol ile ilgili olanları ise hiç ellemeyelim şimdi daha iyi. O kadar çoklar ki... Tanım: Çeşitli oyunlarda kullanılan küre ya da yumurta biçimli spor aracına top denir. Esasen biz Türkçe’de “futbol topu” derken iki kere “top” demiş oluyoruz! Çünkü “futbol”; “foot ball” zaten “ayak topu” demek. “Ayak topu topu”! Ama “futbol”u oyunun adı olarak kullandığımız için bu durum kimsenin gözüne batmıyor. Mahalle çocuklarının peşinden koştuğu, bildiğimiz topun, profesyonel futboldaki takma adı “meşin yuvarlak” olur. Top, basketbol, voleybol, tenis, golf, futbol, beyzbol ve masa tenisi gibi farklı spor dallarında farklı biçim ve özelliklere bürünür. Standart: Futbol topu, futbol maçlarında kullanılmak üzere üretilen top. Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (IFAB) tarafından belirlenen futbol kurallarının 2. maddesi onun standartlarını belirliyor. Buna göre “nizami” bir futbol topu, küre biçiminde, çevresi 68 ile 70 cm, ağırlığı 410 ile 420 gr, iç basıncı da deniz seviyesinde 0,6 ile 1,1 atm arasında olmak zorunda imiş. Topların büyüklüğü numara ile ölçülüyor. Küçük numaralar küçük yaş grupları için kullanılıyor. Evrim: FIFA Başkanı Joseph S. Blatter’e bakılırsa mevcut standart herşey demek değil. O futbol maçlarının kalitesinin yükselmesi için bu standartların da geliştirilmesi gerektiğine inanmış ve bunun için çalışmalar yürütülüyor. Tarihçe: İlk futbol nasıl başlamış? Bir yuvarlağı tekmelemek çok içgüdüsel bir davranış olup, taş devrinde bile bir kemiğe, bir taşa tekme atarak onu harekete geçiren Fred Çakmaktaş’ın var olduğu sanılıyor. İşte herşey, Fred’in tekmesiyle gelen o cismi farkeden bir diğer adamın, onu Fred’e geri yollamak için attığı ikinci tekme ile başlamış! Mamafih, bugünküne en çok benzeyen başka ilkler de var. Mesela Antik Çin’de bundan 3000 yıl önce içi kıl ve tüyle şişirilmiş, kurutulmuş hayvan derisinden bir yuvarlak topla oynanan bir oyun varmış. MS 50’de bu oyunun adı “tsu chu” (ya 52 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 OYNADIM ACIKTIM! I WAS LITTLE AND I CHASED THE BALL AND I GOT HUNGRY! It is after all a round leather filled with air, but we can not just ignore it as just a ball! Especially when there are billions of people who watch its every single movement holding their breath! Perhaps in this issue on 2014 World Football Cup, we should have a closer look at football. The ‘ball’ has been a first toy for people of all ages and from all classes and it is usually taken into adulthood as well. Here is what people trying to learn how to read and write have been writing down on their notebooks as an exercise: ‘Ali, throw the book!’ Didn’t the eminent Turkish poet Ziya Gökalp start his poem titled ‘The Hallow Deer’ with these lines: ‘I was little and I chased the ball and I got hungry!’? There are many idioms with the word ‘ball’. a ball of energy, a ball of fluff, as bald as cue ball, ball you out, let’s get the ball rolling, that’s the way the ball bounces... And let’s never get into those idioms about football. There are so many of them... Definition: A ball is any of various rounded, movable objects used in various athletic activities and games. Football is also the name of a very popular game played with a ball. The rounded leather ball takes on differen sizes and shapes in basketball, volleyball, tennis, golf, football, baseball and table tennis. Standard: For football, specal balls are produced to be used during the matches. The International Football Association Board (IFAB) defines the standards for foorball in the 2. article of its football statue. According to IFAB, a ‘proper’ football should be spherical in shape, with a diameter of 69 to 70 cm and a weight of 410 to 420 gr. The inner pressure of the ball at sea level should be between 0,6 to 1,1, atm. The balls are produced in different sizes. There are smaller balls for younger players. Evolution: FIFA President S. Blatter states that the existing standard does not mean all. He has believed that for increasing the quality of football games these standards should be changed and he has been working on this issue. History: How did the first football start? Kicking a spherical object is a very instinctual behaviour and it is argued that even during the Stone Age, there were Fred Flintstone’s around who used to be kicking a bone or a stone. So everything has started with another person who has seen the object kicked by Fred and who kicked that object back to him! However, there are many first examples which very much looked like the present game. For example, 3000 years ago the Chinese people used to play with round balls made of animal leather and filled with hair and feathers. In 50 AD this game was called as ‘tsu chu’ (or ‘cuju). And it is completely in line with the Ying and Yang philosophy to have the ball round and the goal post rectangular. da “cuju”) olmuş. Topun yuvarlak, kalenin de dörtgen olması Ying ve Yang felsefesine de uygun. İlk toplar: Romalılar ile Yunanlar da en büyük oyun yanlılarından olup, özel olarak inşa ettikleri arenalarda, sonu ciddi yaralanmalar veya ölümle biten gladyatör karşılaşmaları düzenledikleri, bundan da zevk duydukları gayet iyi biliniyor. Bunlara kıyasen topla oynama çok evcil bir davranış olsa da bir tür futbol oynandığı da kayıtlarda var. Bu oyuna Yunanlar “Episkyros”, Romalılar da “Harpastum” adını vermiş. Kullanılan top ise bir greyfurt büyüklüğünde ve içi kumla dolu olduğu için hayli sert. Aynı bugünkü gibi sahada vaziyet alıp bekleyen 12 oyuncu ile başlayan oyunda amaç, topu kendi yarı sahasında atıp tutmak ve rakip takıma kaptırmamak. Top yere düştüğünde gol oluyor! Sıradışı toplar: Tarihte Japonlar, Persler, Mısırlılar, Suriyeliler ve Kuzey Amerika Yerlileri top oyunlarının her çeşidini oynarmış. Aztekler de kalın bir kauçuk tabakası ile kaplı bir taşı top olarak kullanırmış. “Tlatchi” adı verilen ve önemli bir kültürel etkinlik olarak görülen bu oyun, özel olarak yapılmış stadyumlarda 7 kişilik iki takım arasında oynanırmış. Söz dinleyen top: FIFA’ya göre gene de futbolu futbol yapan en önemli tek ve basit unsur: Top! Ama öyle bir teknoloji ile yapılacak ki vurdu mu havada uçacak ve vuranın gitmesini istediği yöne doğru gidecek. Zaten futbolu bu kadar önemli ve başarılı bir oyun haline getiren olgu da o vuruşlar sonunda topun önceden istenen yere yani karşı tarafın kalesine girip gol olmasında! Ahir zaman topu: Günümüzün futbol topları genellikle suni deriden kesilmiş, sayısı 6, 8, 18, 24’ü bulabilen, beşgen veya altıgen yüzeyleri olan bir dış kısım ile içindeki kauçuk iç lastikten ibaret. Önce kesilen parçacıklar birbirine dikiliyor. Son parça dikilmeden önce iç lastiği yerine yerleştirilip son parçayla birlikte o da dikiliyor. Sonra içindeki havayı kaçırmaması için bir süpab açılıyor ve top şişiriliyor. Bütün bu aşamalar arasında pek çok testten geçirilen top, son ayarları da yapıldıktan sonra ambalajlanıyor. Top emekçisi: Avrupa veya ABD’deki belli başlı spor malzemesi üreticisi büyük firmaların topları, eskiden büyükbaş hayvan derilerinden elle yapılırken, artık sentetik deri ile ve genellikle ucuz emek karşılığı Asya’da Çin, Kore, Tayvan, Hindistan, Tayland’da ve Pakistan’ın Sialkot bölgesindeki fabrikalarda üretiliyor. First balls: Romans and Greeks are known to have organized gladiator competitions which could end in serious wounding and even in death in speciallybuilt arenas and they really enjoyed these big games. Compared with that, playing with the ball is a much more compliant thing to do, but there are historical records which tell us that a form of football used to be played by people of the Antiquity. The Greeks called this game ‘Episkyros’ and the Romand called it ‘Harpastum’. The ball used in this game was as big as a grapefruit and it was a very hard one filled with sand. The game used to start like the present version of the game, with 12 men positioning on the pitch and the aim of the game was to keep the ball in your own halfpitch and not to lose it to the opponent. Extraordinary balls: In history, the Japanese, Persians, Egyptians, Syrians and the natives of North America have played all sorts of ball games. The Aztecs used a stone covered with a thick rubber layer as a ball. The game used to be called as ‘Tlatchi’ and it was regarded as an important cultural activity. It was played in special stadiums between teams of seven players. The obedient ball: According to FIFA what makes football ‘football’ is the ball itself! But it has to be produced in such a technology that it should fly in air when kicked and it should reach where the kicker wanted it to reach. Actually this is what makes football a very popular game: the control over the ball and to be able to throw it to a certain point with great precision! The doomsday ball: Balls used in football nowadays are made of internal and external rubber pieces, which might be 6, 8, 18, 24 in number, and cut in pentagons or hexagons. The cut pieces are first stitched to one another. Before the last piece is stitched, the inner rubber is places and it its stitched with the last external piece. A valve is opened for keeping the air in and the ball is inflated. There are numerous tests made during the process and after the final adjustments the ball is packaged. The ball labourer: The leading sports utility companies in Europe and the US used to produce balls from bovine animal leather, but now they use synthetic leather and they use the cheap labour in factories in Asia, China, Korea, Taiwan, Indıa, Thailand and the Sialkot region in Pakistan. ŞAMPİYONALAR ve TOPLAR • Avrupa Futbol Şampiyonalarında 1968’den 2012’ye kadar hep Adidas marka toplar kullanılmış. Dünya kupalarında da 1970’den bu yana kullanılan marka gene Adidas olmuş. • 1970’den önce Slazenger, San Miguel (Şili), “Remmen” veya “Sydläder” (İsveç), 1954’de ilk 18 bölmeli İsviçre yapımı “Kost Sport”, 1938’de “Allen” (Paris), 1934’de İtalyan “Ecas” topları kullanılmış. • 1930’daki ilk kupada ise önce Arjantinlilerin seçtiği bir top, ikinci yarıda ise evsahibi Uruguay’ın seçtiği top kullanılmış. • 2014 Brezilya Dünya Kupası’nın topu da bir “Brazuca” Adidas olacak. Brazuca “Brezilyalı” anlamına geliyor ve bu ad taraftarlar tarafından konulmuş. • Brazuca, üç kıtadan 10 ülkedeki 30 takımda oynayan, dünyanın en önemli 600’den fazla futbolcusu tarafından son bir iki yıldır denenmiş ve iyi notlar almış. • Tasarımında Brezilya’nın geleneksel çok renkli dilek bileziğini temsil eden şerit biçiminde bir desen olan Bracuza’nın teknolojisi de birçok bakımdan yenilikler içeriyor. CHAMPIONS AND BALLS • The European Championships used Adidas balls from 1968 to 2012. Adidas has been the most frequently used brand in World Cups since 1970. • Before 1970, Slazenger, San Miguel (Chili), “Remmen” or “Sydläder” (Sweden), in 1954 “Kost Sport”, the first 18 piece ball made in Sweden, in 1938 “Allen” (Paris) and in 1934 the Italian “Ecas” balls were used. • Two balls were used during the first world cup in 1930: a ball chosen by the Argentinean players during the first half and another one chosen by the Uruguayan players during the second half. • The 2014 Brazil World Cup will be “Brazuca” Adidas. Brazuca means ‘Brazilian’ and the fans have chosen this name. • Brazuca has been used by more than 600 eminent football players from three continents and 10 countries in 30 teams and it was liked very much. • Barzuca’s design is inspired by the colourful wish bracelets of Brazil and the ball’s pattern consists of colourful strips. The technology of the ball is also highly innovative. TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 53 h a b e r le r... TÜRSAB TÜRSAB EDİRNE’DE TÜRSAB yetkilileri, acenta temsilcileri ve ihtisas komitesi üyelerinden oluşan turizm heyeti, Edirne’ye düzenlenen bilgilendirme gezisine katıldı. Edirne ilinin kültürel, doğal ve sosyal potansiyelini incelemek ve bölgedeki seyahat acentaları arasındaki ilişkileri güçlendirmek amacıyla düzenlenen gezide, Edirne merkez ve çevresindeki turistik ve kültürel noktalar ziyaret edildi, olası işbirliği olanakları değerlendirildi. TÜRSAB tarafından 30 Nisan 2014 Çarşamba günü Edirne’ye düzenlenen inceleme gezisine Kültür Turizmi, İç Turizm ve Tur Operatörleri komitelerinden oluşan 25 kişilik bir heyet katıldı. Edirne Ticaret Odası’nda yapılan toplantıdan sonra, Selimiye Camii, Selimiye Arastası, Eski Camii, Bedesten ve Ali Paşa Çarşısı gibi kentin ünlü ve tarihi eserleri ziyaret edildi. Edirne Valisi Hasan Duruer tarafından verilen yemeğin ardından, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Recep Zıpkınkurt ve TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’un da katıldığı bir basın toplantısı yapıldı. Öğleden sonra da Lozan Anıtı, Pazarkule Sınır kapısı, II. Beyazıd Külliyesi, Darüşşifa ve Tıp Medresesi, Tarihi Kırkpınar Güreşleri Alanı, Saray İçi ve Edirne Büyük Sinagog’u incelendi. Özgür Açıkbaş Bu ziyaret mutlaka verimli bir adımla sonuçlanacak Toplantıda konuşan Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Recep Zıpkınkurt, konukları Edirne’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek şunları söyledi: “Sizlere Edirne’yi gezdirmek, tanıtmak ve Edirne turizmini geliştirmek için böyle bir etkinlik düzenledik. Umuyorum hem sizler, hem Edirne için çok önem taşıyan kazanımlar elde edeceğiz. Bu ziyaretin mutlaka verimli ve somut bir adımla sonuçlanacağına inanıyorum.” Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan da, “Olağanüstü bir iş yapıyorsunuz. Ben hepinizi Edirne için başımın üstünde de, sırtımda da taşımaya hazırım. Ne istiyorsanız yapmaya hazırız. Edirne gibi bir hazine var. Bu hazineyi sizlerle birlikte insanlığın ortak mirası, ortak kültürü ve zenginlikleri de ortak kullanım alanı yapmak istiyoruz” dedi. Ulusoy: “Hergün gezilecek Edirne istiyoruz” TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ise yaptığı konuşmada: “Edirne şanslı bir kent. Selimiye mimari bir harika. Yalnızca senenin bir gününde ağalık kemeri takarak Kırkpınar’la hatırlanacak bir Edirne değil, her gün konuşulacak bir Edirne istiyoruz. Her gün gezilecek bir Edirne istiyoruz. Yalnız yenilen ciğeri ile değil, Osmanlı mutfağıyla da hatırlanacak bir Edirne istiyoruz” dedi. Program kapsamındaki ziyaretlerin ardından, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası’nda yapılan toplantıya TÜRSAB heyetinin yanısıra kentin otel, restoran, seyahat acentası ve sektör temsilcileri katıldı. Edirne’nin turizm olanaklarının değerlendirildiği ortak çalışmada Edirne İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Hacıoğlu, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Recep Zıpkınkurt da hazır bulundu. TÜRSAB IN EDİRNE The tourism committee including TÜRSAB authorities, agency representatives and members of the specialty committee have participated in an information trip to Edirne. During the trip, which was organized to observe the cultural, natural and social potential of Edirne and to strengthen relations with the travel agencies in the region, some touristic and cultural locations in and around the province were visited and potential cooperation areas were evaluated. The trip organized on April 30 2914 Wednesday to Edirne consisted of a team of 25 participants including committees of Cultural Tourism, Local Tourism and Tour Operators. Following the meeting at the Edirne Chamber of Commerce, some historic and famous locations like the Selimiye Mosque, the Selimiye Arasta (Ottoman bazaar), Eski Cami, Bedesten (covered bazaar) and Ali Paşa Bazaar. After the dinner hosted by the governor of Edirne Hasan Duruer, Mayor Edirne Municipality Recep Gürkan, Edirne Chamber of Commerce and Industry President Recep Zıpkınkurt and TÜRSAB President Başaran Ulusoy came together in a press meeting. In the afternoon the committees visited the Lozan Monument, Pazarkule Border, Beyazıd II Complex, Darüşşifa and the Medicine Madrasa, the venue of the historical oil-wrestling, Saray İçi (inner court) and Edirne Büyük Synagogue. This trip will surely prove very fruitful Edirne Chamber of Commerce and Industry Chairman Recep Zıpkınkurt said that they were happy to host their guests in Edirne and he also stated that: ‘We have organized this trip to show and introduce Edirne and to develop the city’s tourism. I very much hope that both you and Edirne will benefit a lot. I heartily believe that this trip will bring some concrete results.’ Mayor of Edirne Municipality Recep Gürkan stated that: ‘You are doing tremendous job. I am ready to do all I can for Edirne. We are all very much willing to contribute. Edirne is a treasure in our hands. Together with you, we would like to open that treasure for the benefit of people and turn it into a common heritage for all.’ Ulusoy: “We want an Edirne for daily trips” TÜRSAB President Ulusoy also made a speech. He stated that: ‘Edirne is a lucky city. The architect of Selimiye is great. We don’t want Edirne to be remembered once a year when the master wrestler belt is worn during the Kırkpınar events. We want Edirne to be talked about all the time. We don’t want Edirne to be famous for its live only, but for its great Ottoman cuisine as well.’ After the visits as part of the programme, along with the TÜRSAB committee, the hotel, restaurant owners and travel agents of the city participated in the meeting that was held at Edirne Chamber of Commerce and Industry. Edirne Chamber of Commerce and Industry President Recep Zıpkınkurt participated in the meeting during which Edirne’s tourism potentials were evaluated. Soldan sırayla, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Recep Zıpkınkurt, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Edirne Valisi Hasan Duruer ve TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy. From left: Edirne Chamber of Trade and Industry President Recep Zıpkınkurt, Mayor of Edirne Recep Gürkan, Governor of EdirneHasan Duruer and TÜRSAB President Başaran Ulusoy. TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 55 TÜRSAB DISASTER TRAINING AFETLERE HAZIRLIK EĞİTİMİ h a b e r le r... İstanbul bu kez farklı bir eğitim programına ev sahipliği yaptı: “Turizm İşletmelerinde Yapısal Olmayan Tehlikelerin Azaltılması Eğitmen Eğitimi.” İstanbul Kalkınma Ajansı’nın 2012 yılı çağrısı olan ve “Afetlere Hazırlık Mali Destek Programı” kapsamında desteklenen etkinlik, 2 Mayıs 2014 Cuma günü, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapıldı. İstanbul Pera Güzel Sanatlar Kültür, Sanat ve Dayanışma Derneği, TÜRSAB ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin ortak çalışması olan program, açılış konuşmaları ile başladı. Açılış töreninde konuşanlar arasında TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy, İstanbul Pera Güzel Sanatlar Kültür, Sanat ve Dayanışma Derneği Başkanı Sabahattin Özbakır, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik ve İstanbul Kalkınma Ajansı İzleme ve Değerlendirme Uzmanı Gökhan Çoban vardı. Boğazici Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu’nun da katıldığı programda; Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Afete Hazırlık Eğitim Birimi Jeofizik Yük. Müh. Seyhun Püskülcü, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Gülüm Tanırcan tarafından, sektör çalışanlarına yönelik eğitimler verildi ve katılımcılara sertifika dağıtıldı. TÜRSAB Arşivi ARAP-TÜRK GAYRİMENKUL ZİRVESİ Istanbul hosted a different sort of training this time. ‘Training on the Mitigation of Unstructural Hazards in Tourism Establishments.’ The training was called by Istanbul Development Agency and it was organized on May 2 2014 on Friday at Istanbul Lütfi Kırdar Convention and Exhibition Centre. The programme, organized in collaboration with Istanbul Pera Fine Arts Cultures, Art and Solidarity Association, TÜRSAB and Boğaziçi University Kandilli Observatory Research and Implementation Center, started with the opening speeches. TÜRSAB President Başaran Ulusoy, İstanbul Pera Fine Arts Cultures, Art and Solidarity Association Chsirman Sabahattin Özbakır, Boğaziçi University Kandilli Observatory Research and Implementation Center Manager Prof. Mustafa Erdik and İstanbul Development Agency Monitoring and Evaluation Expert Gökhan Çoban delivered the opening speeches. Boğaziçi University Rector Prof. Gülay Barbarosoğlu also participated in the programme, during which Boğaziçi University Kandilli Observatory and Earthquake Research Institute Disaster Training Unit Geophysics Engineer Msc Seyhun Püskülcü, Boğaziçi Üniversity Kandilli Observatory Department of Earthquake Engineering Assoc. Prof. Gülüm Tanırcam delivered training lectures. The lectures were given certificates at the end of the programme. Soldan; TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy, Boğazici Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik. From left: TÜRSAB Chairman of the Board Başaran Ulusoy, Rector of Boğaziçi University Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, Head of Boğaziçi University Kandilli Observatory Earthquake Research Institute Prof. Dr. Mustada Erdik. ARAB-TURKISH REAL-ESTATE SUMMIT İstanbul Hilton Convention Center’da düzenlenen ‘The 8th Real-Estate Summer Houses Fair and Arab-Tur“8. Gayrimenkul Yazlık Evler Fuarı ve Arap-Türk kish Real-Estate Summit’, organized at Istanbul Hilton Gayrimenkul Zirvesi”ne 40 firma ile yerli ve yabancı Convention Center, received representatives of 40 çok sayıda sektör uzmanı katıldı. JNR Fuarcılık companies and a great number of local and international tarafından düzenlenen, alıcı-satıcı-yatırımcı üçlüsünü sector representatives. There were also hot sales during bir araya getiren fuara, Körfez ülkelerinden Katar, the two-day event. Investors coming from the Gulf countKuveyt, Bahreyn, Abu Dhabi, Umman, Ürdün, ries, Qatar, Kuwait, Bahrain, Abu Dhabi, Oman, Jordan, Suudi Arabistan, Dubai, Azerbaycan, Fas, Mısır, İran Saudi Arabia, Dubai, Azerbaijan, Morocco, Egypt, Iran Club Flipper Yönetim ve Irak’tan gelen yatırımcılar büyük ilgi gösterdi. and Iraq have shown great interest in the event organized Kurulu Başkanı Ahmet Bayer Ege ve Marmara bölgesi ile Kuzey Kıbrıs’tan yazlık by JNR Fuarcılık. The event brought together buyers, Club Flipper Chairman projelerin de görücüye çıktığı fuarda; Ağaoğlu, sellers and investors. The fair exhibited summer projects Ahmet Bayer Dumankaya İnşaat, Babacan Yapı, Demir İnşaat, Ege from the Aegean and Marmara regions and Northern Yapı, Aydınlı gibi önemli gayrimenkul yatırımcıları Cyprus. Ağaoğlu, Dumankaya İnşaat, Babacan Yapı, da yer aldı. Vitanova Yalıkavak daireleri ile fuara katılan Club Demir İnşaat, Ege Yapı, Aydınlı and other important real-estate Flipper Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bayer, “Gayrimenkulde investors participated in the event. Yazlık Evler” başlıklı panelde konuşmacı olarak da yer aldı ve Club Flipper Chairman Ahmet Bayer, exhibiting their Vitanova özetle şunları söyledi: “20 yıl içinde 3 milyon seviyesindeki turist Yalıkavak flats during the fair, delivered a speech and stated that: sayısı, 40 milyon seviyesine yükselirken, doluluk oranı yüzde 85 “The number of tourists rose from 3 million up to 40 million in seviyelerine ulaşmıştır. Bu da gösteriyor ki; Türkiye’deki inşaat 20 years and the occupancy rate increased to 85 percent. This sektörünün gelişimi, turizm ve turizm tanıtımlarına bağlıdır. Bu shows that the growth of the construction sector in Turkey is very noktada, Hollywood filmleri gibi önemli projelerde yer almak much based on tourism and tourism definitions. It is a very crucial Türkiye’ye yatırımcı çekmek için önemli bir adımdır. Kültür ve step to attract international investors with projects like Hollywood Turizm Bakanlığı’nın da “tax free” yasasının çıkışına önem ve hız movies. The ‘tax free’ law should be speedily put into force by the vermesi gerekmektedir.” Ministry of Culture and Tourism.” BODRUM’DA HORON HORON (FOLK DANCE) IN BODRUM TÜRSAB Bodrum BYK tarafından Ramada Resort Hotel’de düzenlenen toplantı, Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy’un da katıldığı Horon gösterisi ile renkli görüntülere sahne oldu. Bodrum Kaymakamı Mehmet Gödekmerdan, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, TÜRSAB II. Başkanı Firuz Bağlıkaya, TÜRSAB Bodrum BYK Başkanı Sevinç Gökbel ile Bodrum bölgesinde faaliyet gösteren seyahat acentaları temsilcilerinin katıldığı toplantı yeni turizm sezonu için umut dilekleri ile başladı. Kaymakam Mehmet Gödekmerdan “Bodrum’da turizm verilerinin her yıl bir önceki yıla oranla daha fazla yükseldiğini” belirtirken, Belediye Başkanı Mehmet Kocadon “Yarımadanın dört bir yanına kongre turizmini yaymak için çalışacaklarını” söyledi. TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ise bugün konuşulan Bodrum’un 152 belgeli tesisi, 47 bin yatağı, marinası, doğası, kültürü ile bir marka haline gelmeyi başardığını belirterek “Turizmi 12 aya yaymanın tek yolu kongre ve kültür turizminden geçiyor” dedi. Resmi konuşmaların ardından sahne alan Cansu Gençlik ve Spor Klubü, Kuzey’in Uşakları folklor ekibi tarafından sunulan Horon gösterisi büyük ilgi çekti ve Başkan Ulusoy’un Horon’a katılmasıyla çoşkulu bir final yaşandı. TÜRSAB Bodrum REC (Regional Execution Committee) organized a meeting in Ramada Resort Hotel during which a horon (folk dance) performance to which President Başaran Ulusoy also participated. It was a very joyous scene! The meeting, with the participation of Bodrum Governor Mehmet Gödekmerdan, Mayor of Bodrum Municipality Mehmet Kocadon, TÜRSAB Vice President Firuz Bağlıkaya, TÜRSAB Bodrum REC President Sevinç Gökbel and the representatives of travel agents operating in the Bodrum region, started with the well wishes for the tourism season. Governor Mehmet Gödekmerdan stated that: ‘Tourism figures in Bodrum are on the rise on a yearly basis.’ Mayor Mehmet Kocadon stated that they would be doing their best to develop congress tourism in all parts of the peninsula.‘ TÜRSAB president referred to the fact that Bodrum has turned into a brand with its 152 licensed facilities, 47 thousand beds, a marina, nature and culture. He also stated that the only way to have tourism all along 12 months is through congress and culture tourism.’ After the official speeches, Cansu Gençlik and Spor Klubü, Kuzey’in Uşakları (Children of the North) folk group performed a horon (folk dance) performance which was very interesting for the audience. TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 57 TÜRSAB h a b e r le r... Air Astana Stopover Holidays’den kampanya: ALMATI BİSİKLET TURU TÜRSAB Arşivi Kazakistan Havayolları Air Astana yeni bir kampanya ile yolcularını Almatı’da ücretsiz bisiklet turuna davet ediyor. Air Astana’nın Stopover programı ile Almatı’ya gidecek ziyaretçiler, kentte bisiklet turuna katılarak, deneyimli rehber eşliğinde ücretsiz yarım günlük bisiklet turuyla şehri keşfe çıkabilecekler. Panfilov Park, Zenkov Katedrali, Arasan Hamam, Green Market gibi kentin en önemli turistik noktalarının dahil edildiği güzergaha Kok Tobe’nin üstünden kenti seyretme molası da dahil. Bununla yetinmeyip, şehrin etrafını da gezmek isteyenler, bunun için Air Astana’nın ‘Tam gün Assı Dağı Bisiklet Turu’ ve ‘Tam gün Tuyuksu Buzluğunda Trekking’ fırsatından yararlanabilirler. Kazakistan’ın güney doğusunda yer alan ve ülkenin eski başkanti olan Almatı, Rusların 19. yüzyılda “doğudaki en önemli sınır kalesi” olarak bilinirdi. Günümüz Almatı’sı; birçok alışveriş merkezi, casino, otel ve restoranı ile dikkat çekici modern bir kent. Alatau Dağları platosunda yer alan ve eski adı Alma Ata olan kent, bugün Kazakistan’ın kültürel, ve ekonomik merkezi olarak turist ağırlıyor. Almatı’yı yakından tanımak ve kampanyadan yararlanmak isteyenler www.airastana.com’u ziyaret edebilir ya da +90 212 3434960’dan iletişime geçebilirler. Geçtiğimiz yıllarda Almatı’da düzenlenen Jeyran Trophy’den bir görüntü (sol üstte) Shutterstock, Maxim Petrichuk, Zenkov Katedrali (sağ üstte), Air Astana’nın uçaklarından biri, Dendra Park (üstte) ve Kok Tobe’den Almatı görüntüsü (yanda). A view from Jeyran Trophy which was organized in Almaty in recent years (left above) Shutterstock, Maxim Petrichuk, Zenkov Cathedral (right above), one of Air Astana’s jets, Dendra Park (above) and a view of Almaty from Kok Tobe (next). Campaign from Air Astana Stopover Holidays: ALMATY BICYCLE TOUR Kazakhstan Airways Air Astana in a new campaign is inviting their passengers to a free cycling tour in Almaty. Visitors who will be going to Almatı with Air Astana’s Stopover programme will participate in the cycling tour in the city and enjoy a half-day trip in the city with experienced guides. The programme includes visits to the important sights and locations of the city like Panfilov Park, Zenkov Cathedral, Arasan Hamam and Green Market. A sightseeing in Kok Tob, where the city’s landscape could be enjoyed, is also part of the programme. Those who would like to visit the surrounding of the city as well can use Air Astana’s special offers: ‘Full Day Assı Mountain Bicycle Tour’ and ‘Full Day Trekking in’ Tuyuksu Ice House. Almaty, the historic capital in the southeastern part of the country, used to be known as ‘the most important fortress’ of the Russians. The present day Almaty is a modern city with many shopping centers, casinos, hotels and restaurants. The city is situated in the Alatau Mountains Plateau and its previous name was Alma Ata. Today, the city is Kazakhstan’s cultural and economic center and it attracts many tourists. Those who would like to know more about Almatı and benefit from the campaign can visit www.airastana. com or call +90 212 3434960. The 50th Presıdency Turkey Cyclıng Tour Broke a Record The 50th Presidency Turkey Cycling Tour was broadcast in 196 TV channels across the world and broke a great record. The tour was broadcast in 156 countries last year and 196 countries watched it this year. 50. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu REKOR KIRDI 50. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu, bu yıl 196 ülke televizyonu tarafından yayınlanarak büyük bir rekora imza attı. Geçtiğimiz yıl 156 ülkede yayınlanan turu bu yıl 196 ülke seyretti. Yarışlar Türkçe de dahil olmak üzere 36 dilde aktarıldı. Alanya’da başlayıp, İstanbul’da sonlanan 50. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu bu yıl tüm dünyada büyük bir ilgiyle izlendi. Medya hakları 27 kuruluşa satılan yayın Reuters, Eurosport, Omnisport ve Sntv tarafından izlettirildi, Eurosport dahil, 21 uluslararası kuruluş, yarışı naklen ya da banttan aktardı. Tur, Türkçe de dahil olmak üzere 36 dilde yayınlandı. 8 gün boyunca Akdeniz ve Ege sahillerinde ilerleyen turun 1.254 kilometrelik Genel Klasman lideri, OricaGreenEDGE takımının İngiliz sporcusu Adam Yates oldu. Cofidis takımından Rein Taaramae ikinci, Romein Hardy ise üçüncü sırada yer aldı. İstanbul-İstanbul etabını ise ünlü sprinter Cavendish kazandı. Sultanahmet’ten start alıp Caddebostan sahil yolunda tamamlanan 50. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun İstanbul-İstanbul etabında 2 saat 35 dakikalık derecesiyle birinci olan Mark Cavendish’i, Cannondale takımından İtalyan sporcu Elia Viviani ile Astana’dan İtalyan Andrea Guardini izledi. “Birinci olmak çok zordu” 50. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun Genel Ferdi Klasman birincisi Orica GreenEDGE takımının Britanyalı sporcusu Adam Yates, “Tour of Turkey’de çok iyi sprinterler vardı. Burada birinci olmak gerçekten zordu” dedi. Turkuaz mayonun sahibi olan Yates, elde ettiği başarıyı ve turu şöyle değerlendirdi. “Stres yaşadım elbette. Herhangi bir aksilik ve kaza olmadan turkuaz mayoyu elde ettim. Bisiklet çok zor bir spor ve çok çalışmam lazım. Gerçekçi olmam gerekiyor. Son etaba girerken 1 saniye ile öndesiniz ve daha ne hissedebilirsiniz. Her an kazanma ve kaybetme riskiniz var. Kardeşim Simon Yates ve ben iyi bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Köprücük kemiği kırılmasa kardeşim belki bu turu kazanabilirdi. Başarı için çok çalışmak birinci şart. Tour Of Turkey’de çok iyi sprinterler gördük.” The 50th Presidency Turkey Cycling Tour, which started in Alanya and ended in Istanbul, was watched with great interest all around the world. The media rights were sold to 27 organizations and it was broadcast by Reuters, Eurosport, Omnisport and Sntv. 21 international organizations have broadcast the event live. The tour was broadcast in 36 languages including Turkish. The tour lasted for 8 days and covered a distance of 1254 kilometers along the Aegean and Mediterranean. The English sportsman Adam Yates has been the General Classification leader from the Orica-GreenEDGE team. Rein Taaramae from the Cofidis team became second and Romein Hardy ranked third. The Istanbul-Istanbul route was won by the famous sprinter Cavendish. The 50th Presidency Turkish Cycling Tour, which started in Sultanahmet and finalised on the shore in Caddebostan, was won by Mark Cavendish with a degree of 2 hours 35 minutes. He was followed by the Italian Elia Viviani and the Italian Andrea Guardini from Astana. “Becoming first was very difficult” The 50th Presidency Turkish Cycling Tour’s General Individual Classification winner Orica GreenEDGE team’s British sportsman Adam Yates stated that ‘There were very good sprinters at the Tour of Turkey. Becoming first here was very difficult!’ The owner of the turquoise swimsuit, Yates also evaluated the tour: ‘I have of course had stress. I was able to get the turquoise swimsuit without any accidents. Cycling is a very difficult sport and I have to work very hard. While entering the last phase you are ahead of your opponent by 1 second only and what else could you feel? You can win and lose any time. My brother Simon Yates and I are trying to do something good. If his collarbone had not been broken, my brother could have won this tour. Working is the first condition for winning. We have seen some very good sprinters at Tour of Turkey.’ TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 59 h a b e r le r... EXPO SPRING CARE FOR TREES AĞAÇLARA BAHAR BAKIMI EXPO 2016 Antalya alanında bir taraftan yeni ağaçlar dikilirken, diğer taraftan mevcut ağaçların da bakımları yapılıyor. Alanda bulunan çeşitli türlerden 1500 dolayında ağacın budama, çanaklarında düzenleme, yabani ot temizliği, transplantasyon gibi işlemler ile sabitleme ve fıstık çamlarında “kese” zararlısına, palmiyelerde palmiye böceğine karşı mücadele yapılıyor. Ağaçları sıcak yaz aylarına hazırlama ve daha sağlıklı olmaları amacıyla yapılan bu işlemler uzman ekiplerin denetimi altında gerçekleşiyor. RESİM SERGİSİ EXPO 2016 Antalya Ajansı Fuayesi yeni bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Antalya Sanatçılar Derneği (ANSAN) sanatçılarının eserlerinden oluşan ve 34 eserin bulunduğu “Çiçek ve Çocuk” başlıklı yağlıboya resim sergisinin açılışını, EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Sekreteri Selami Gülay, Dünya Lale Zirvesi Başkanı Michel Gauthier ve sanatçılarla birlikte yaptı. Expo Arşivi ART EXHIBITION Expo 2016 Antalya Agency Stand is hosting a new art exhibition. The opening of the oil painting exhibition, named as ‘Flower and Child’ and containing 34 works of Antalya Artists Association (ANSAN) artists, was made by EXPO 2016 Antalya Agency General Secretary Selami Gülay and The World Tulip Summit President Michel Gauthier together with the artists. Some new trees are being planted on the venue of EXPO 2016 Antalya and the existing trees are cared for. Approximately 1500 trees from different species on the venue are pruned, trimmed, cleaned of weeds and transplanted. Some trees are fixed and disinfected against gypsy moths. The palms are also cleansed of palm moths. All these procedures are employed by expert teams who are preparing the trees for hot summer months so that they will pass the season healthily. EXPO GÖLÜ’nün YALITIMI TAMAMLANDI EXPO 2016 Antalya alanına yapılan ve Antalya Körfezi görünümünde olacak EXPO Gölü’nün 75 bin metrekarelik ana gövdesinin membran kaplaması tamamlandı. EXPO Gölü’nün Aksu ile Tehnelli Çayı bağlantılarının yalıtım çalışmaları devam ediyor. Membran kaplama ile göl suyu muhafaza edilmiş olacak. Derinliği 5 metreyi bulan EXPO Gölü, suyunu Aksu Çayı’ndan alıp, Tehnelli Çayı’na bırakacak. Kirlenme, yosunlanma ve haşere oluşmaması için göl suyunun hareketli olması planlanıyor. EXPO Gölü’ne suyu taşıyacak olan Aksu Çayı’na kurulacak iki adet değirmenle, alanda kullanılacak elektriğin önemli bir bölümü de üretilmiş olacak. THE INSULATION OF THE EXPO LAKE IS COMPLETED The membrane coating of the main body of the EXPO Lake which will be made on the EXPO 2016 Antalya venue in the shape of the Gulf of Antalya is completed. The insulation work on the connections of Aksu and Tehnelli creeks with the EXPO Lake are still ongoing. The membrane coating will protect the water of the lake. The EXPO Lake, with a depth of 5 meters, will get its water from Aksu Creek and deliver it to Tehnelli Creek. To prevent pollution, algae and pest growth, the lake water is planned to be flowing. The two mills that will be built on Aksu Creek whose waters will be flowing into the EXPO Lake will be generating most of the electricity that will be used on the venue. ŞAKAYIKLAR DOĞAL ORTAMINDA AÇTI Osmanlı’da Kral Çiçeği olarak bilinen ve sarayda, hasbahçede süs amaçlı kullanılan, EXPO 2016 Antalya’nın da sembol çiçeği Şakayık (Paeonia Turcica), doğal ortamında çiçek açtı. Konyaaltı Belediyesi sınırları içindeki Hisarçandır Köyü’nde 40 dönümlük doğal ortamında koruma altına alınan şakayıklar rengarenk görüntüler oluşturuyor. EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Sekreteri Selami Gülay, şakayıkların yayılış gösterdiği alanda incelemelerde bulundu. Şakayıkların bulunduğu 40 dönümlük alanın koruma altına alındığını belirten Genel Sekreter Gülay, mart ayında Şakayık soğanının filizlenmeye başladığını, nisan ve mayıs aylarında ise çiçek açtığını belirtti. Gülay, 2016 yılındaki EXPO açılışında, alana safari turları düzenlenmesini planladıklarını da kaydetti. Şakayık’ın EXPO 2016 Antalya’nın sembol çiçeği seçilmesinden sonra bilinirliğinin arttığını belirten Genel Sekreter Gülay, çiçek üreticileri tarafından stilize edilen şakayık satışlarının da on misli arttığını söyledi. THE PEONIES HAVE BLOSSMEED IN THEIR NATURAL ENVIRONMENT The peonies (Paeonia Turcica), which were known as the King’s Flower during the Ottoman Period and used for decoration in Hasbahçe (the sultans’ and their families’ private garden) have blossomed in their natural environment as the symbol flower of EXPO 2016 Antalya. The peonies that are protected in a natural area of 40 hectares in the Hisarçandır Village in the Konyaaltı Municipality have all blossomed in a myriad of colours. EXPO 2016 Antalya Agency General Secretary Selami Gülay made inspections in areas where the peonies are growing. General Secretary Gülay stated that the area where the peonies are is under protection. The bulb of the peony starts stooling in March and the blossoms are opened in April and May. Gülay has also announced that they are planning to organize safari tours to the venue in the EXPO opening in 2016. General Secretary Gülay stated that the popularity of the peony has increased and the sales of stylized peonies by flower producers have increased by ten times. THE PEONY IS IN THE GREEN NATURE PROGRAMME The symbol flower of Antalya, Paeonia Turcica, has been the subject of the green Nature Programme prepared by Güven İslamoğlu. The filming of Green Nature programme, produced and presented by Güven İslamoğlu and broadcast on CNN Türk was done in the Sarıçınar region of the Hisarçandır Village in the Konyaaltı province of Antalya. EXPO 2016 Antalya’s symbol flower peony (Paeonia Turcica) only grows in Antalya, Burdur and Denizli. İslamoğlu, with his programme, has increased the popularity of the flower to wider masses and he will be introducing other endemic species of the region. Güven İslamoğlu and his team members, who visited the Sarışınar region where the peonies are growing, have been informed by the EXPO 2016 Antalya Agency General Secretary Selami Gülay. ŞAKAYIK, YEŞİL DOĞA PROGRAMINDA EXPO 2016 Antalya’nın sembol çiçeği Paeonia Turcica türü Şakayık, Güven İslamoğlu’nun hazırladığı ve sunduğu Yeşil Doğa programının konusu oldu. CNN Türk’te yayınlanan, Güven İslamoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Yeşil Doğa programının çekimleri Antalya’nın Konyaaltı İlçesi sınırları içinde yer alan Hisarçandır Köyü, Sarıçınar Mevkii’nde yapıldı. EXPO 2016 Antalya’nın sembol çiçeği olan ve sadece Antalya, Burdur ve Denizli illerinde görülen (Paeonia Turcica) türü Şakayık’ı izleyicileri ile buluşturan İslamoğlu, bölgedeki diğer endemik türlerini de ekrana taşıyacak. Şakayık’ın yoğun olarak bulunduğu Sarıçınar Mevkii’ne ekibi ile birlikte çıkan Güven İslamoğlu, burada EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Sekreteri Selami Gülay’dan bilgi aldı. TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 61 THY DESTINATION COMFORT IN MOSCOW Türk Hava Yolları, Moskova’da açılan özel yolcu salonu “Lounge Istanbul Moscow” ile yolcularını sıcak bir atmosferde ağırlıyor. MOSKOVA’DA KONFORUN ADRESİ h a b e r le r... Türk Hava Yolları’nın yurt dışındaki ilk özel yolcu salonu “Lounge IstanbuL-Moscow” hizmete giriyor. Salonun tasarım konsepti ve revak tarzı, İstanbul’da yolcularımızın hayranlıkla karşıladıkları “Lounge Istanbul” ile aynı standartta dizayn edildi. Turkish DO & CO’nun ikramları ile hem dünya mutfağını hem de pide, ızgara, baklava gibi Türkiye’ye özgü tatları ve lezzetleri misafirlerinin damak zevkine sunan salon, 635 m2’lik alanıyla 150 kişiyi aynı anda ağırlama kapasitesine sahip. Kütüphane, media wall, business room, pc center gibi pek çok imkanın yolculara sunulduğu salonda keyifli ve dinlendirici anlar yaşamak mümkün. BİR MİLYON E-VİZE Türkiye’yi ziyaret eden yabancılar için büyük bir kolaylık imkanı oluşturan E-Vize uygulaması büyük ilgi görüyor. 17 Nisan 2013’te başlatılan uygulama, 11 ay gibi kısa bir sürede çığ gibi büyüyerek 17 Mart 2014 tarihi itibariyle 1 milyon sayısına ulaştı. 1 milyonuncu e-vizeyi alan Hindistan vatandaşı Priyanka Katara, Türk Hava Yolları’ndan iki kişilik Londra-İstanbul gidiş-dönüş bileti kazandı. THY Arşivi ve Shutterstock ONE MILLION E-VISAS The e-visa application introduced for the convenience of foreigners visiting Turkey is a big hit. Launched on April 17, 2013, it has grown like an avalanche in the short space of 11 months with numbers rising to one million by March 17 of this year. As the one-millionth person to receive an e-visa, Priyanka Katara, a citizen of India, recently won London-Istanbul round-trip tickets for two. Turkish Airlines is now welcoming passengers in the friendly atmosphere of its exclusive Moscow passenger lounge, “Lounge Istanbul Moscow”. Turkish Airlines first-ever exclusive passenger lounge outside the country, “Lounge Istanbul-Moscow” has opening for service. The lounge’s overall concept and cloister plan were designed to the same standard as the highly acclaimed “Lounge Istanbul”. The lounge, which serves original Turkish tastes and treats such as “pide” flat bread, grilled meats and baklava, all by catering service Turkish DO & CO, can accommodate 150 guests at once in its 635-square-meter area. You can enjoy a pleasant and relaxing time in the lounge, which offers passengers an array of facilities such as a library, a media wall, a business room and a PC center. THY 5. kez isim sponsoru Türk Hava Yolları, altıncısı düzenlenen Avrupa Bayanlar Golf Turnuvası’nın 5. kez isim sponsoru oldu. 8-11 Mayıs tarihleri arasında Avrupa’nın en iyi golf destinasyonlarından Belek’te düzenlenen “Turkish Airlines Ladies Open”a dünya çapında 80 turnuva kazanan, İngiltere’nin en iyi kadın golfçüsü Laura Davies’in yanı sıra dünya genelinden pek çok başarılı bayan golfçü katıldı. THY, sponsor for the 5th time Turkish Airlines is name sponsor for the 5th time of the European Women’s Golf Tournament, now in its 6th year. In addition to Laura Davies, the UK’s top woman golfer and winner of 80 tournaments worldwide, numerous successful women golfers from around the world will take part in the “Turkish Airlines Ladies Open”, to be held at Belek, one of Europe’s top golf destinations, May 8 to 11. KUZEYDEN GÜNEYE Türk Hava Yolları, Rusya Federasyonu’ndaki 9. destinasyonu olan Astrahan’a uçuyor. 30 Mart tarihinde başlayan uçuşlar, haftada 4 gün karşılıklı gerçekleştiriliyor. Haftada 3 frekans olarak icra edilen İstanbul-Köstence seferleri, 30 Mayıs’tan itibaren İstanbul-Varna-Köstence olarak güncelleniyor. Yanı sıra, İstanbul-Kotonu-Abidjan-İstanbul seferleri haftada 4 frekans olarak Haziran ayında başlayacak. Ayrıca Oran, Konstantin, Boston ve Katanya hatları da hizmete başlıyor. Ayrıntılara www.turkishairlines. com web sitesinden, 444 0 849 Çağrı Merkezi’nden veya satış ofislerinden ulaşılabilir. Köstence (sol üstte), Kotono (sol altta) ve Astrahan (altta). Köstence (left above), Kotono (left below) and Astrahan (below). FROM NORTH TO SOUTH Turkish Airlines is now flying to Astrakhan, its 9th destination in the Russian Federation. The flights, which got under way on March 30, are in both directions 4 days a week. The airline’s thrice-weekly IstanbulConstanta flights are also being upgraded to include Varna, starting on May 30 (Istanbul-Varna-Constanta-Istanbul). In addition, Istanbul-Cotonou-AbidjanIstanbul flights will begin in June at a frequency of 4 per week. Routes to Oran, Constantine, Boston and Catania are starting up as well. More information is available from the website, www.turkishairlines.com, the Call Center 444 0 849, and from all sales offices. MILES & SMILES’TA YENİ DÖNEM Türk Hava Yolları’nın müşteri sadakat programı Miles & Smiles, 1 Haziran itibariyle yeniden şekilleniyor. Ödül bilet kontenjanlarınınn artırılması, sezon farklarının kaldırılması, daha fazla mil kazanımı gibi pek çok iyileştirmenin yapıldığı program hakkında detaylı bilgi için: www.new-milesandsmiles.com LEIPZIG FUARLARI İLE İŞBİRLİĞİ Almanya’nın ve dünyanın farklı yerlerinde düzenlediği etkinlikler ile tanınan Leipziger Messe ve Türk Hava Yolları arasında geçen sene imzalanan iyi niyet mektubunun devamı olarak ikinci bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile Türk Hava Yolları Leipzig Fuarı'nın öncelikli havayolu oldu. Leipzig-İstanbul bağlantısı ile 100’den fazla ülkenin ihracatçılarının ve fuar misafirlerinin ulaşımına katkı sağlanmış oldu. NEW ERA IN MILES & SMILES Turkish Airlines’ customer loyalty program, Mile&Smiles is coming to you in a new and improved form on June 1. For more information about the program, which includes innovations such as an increased quota of award tickets, elimination of seasonal restrictions, and more miles earned, visit the website at www.new-milesandsmiles.com COLLABORATION WITH LEIPZIG FAIRS A second agreement has been signed in a continuation of the goodwill letter signed last year between Turkish Airlines and the Leipziger Messe, wellknown for the events it organizes in Germany and all over the world. Under the agreement, Turkish Airlines has become the preferred airline of the Leipzig Fair. The Leipzig-Istanbul connection contributes to providing transportation for exporters and guests from upwards of 100 countries. TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2014 63
Similar documents
Glacier Mass Balance and Regime - INSTAAR
This work presents data of glacier mass-balance from records that have been collected over the history of mass-balance measurement activity. Until now these data have been spread through many publi...
More informationOnur Air
Geçen yıl Haziran ayında siz değerli yolcularımıza sunduğumuz OnurExtra Yolcu Sadakat Programı’nın birinci yılını tamamladık. Bu süre içerisinde 150 bini aşkın üyeyle beklentimizin çok üzerinde bir...
More information