Zonguldak Black Pearl: Zonguldak Tecrübeli ralli
Transcription
DEDEMAN QUARTERLY DQ SAYI-ISSUE 12 SONBAHAR-AUTUMN 2011 Siyah İnci; Zonguldak Black Pearl: Zonguldak Tecrübeli ralli pilotu Volkan Işık Experienced race pilot: Volkan Işık Dedeman Konya Genel Müdürü Recep Altınok ile röportaj Interview with General Manager Recep Altınok of Dedeman Konya DQ ÖNSÖZ-FOREWORD 1 Değerli Dedeman Okurları, Yepyeni bir sezonu karşıladığımız şu günlerde sonbaharın ılık ve kızıl manzarasında sokaklar yeniden canlanmaya başladı. Sıcak bir yazı geride bırakarak nefes aldıran bu güzel mevsimde bizler de sizlere birbirinden ilgi çekici konu başlıkları ile dinamik bir sayı hazırladık. Yoğun bir tempoya merhaba dediğimiz sonbahar sayımız için değişime ve yenilenmeye layık konular seçmeye çalıştık. Bu doğrultuda, Dedeman Oteller zincirimize bir yenisini daha eklemenin heyecanını sizlerle paylaşmak isterim. Kasım ayında açılacak olan Dedeman Zonguldak ile geleneksel Dedeman misafirperverliğimizi otelin avantajlı konumu ile misafirlerimize sunuyor olacağız. Bunun yanı sıra; Dedeman Konya Hotel & Convention Center Genel Müdürü Recep Altınok ve tecrübeli ralli pilotu Volkan Işık ile yapmış olduğumuz söyleşileri de keyifle okuyacağınızı umuyorum. Kasım ayında bizleri bekleyen Kurban Bayramı için tatil severleri de unutmadık. Birbirinden farklı alternatiflerle derlediğimiz konuda Şanlıurfa’dan Kapadokya’ya Bulgaristan’dan Antalya’ya kadar birçok seyahat önerilerimiz yer alıyor. Keyifli okumalar Dear friends of Dedeman, These days, as we’re greeting a brand new season, the streets are growing lively once again with the warm and crimson view of fall. Leaving behind the heat of summer, we’ve prepared a dynamic issue for you in this beautiful season with topics that are each more exciting than the next. For our fall issue, in which we say ‘hello’ to an intense schedule, we tried to select topics that are worthy of change and innovation. Accordingly, I would like to share with you the excitement of adding a new hotel to our Dedeman Hotels chain. With Dedeman Zonguldak, which will open its doors in November, we will offer our guests the traditional Dedeman hospitality with our hotel’s advantageous location. Additionally, I hope that you will enjoy reading the discussions we held with Dedeman Konya Hotel & Convention Center General Manager Recep Altınok and experienced rally driver Volkan Işık. We didn’t forget vacation-goers for the Feast of the Sacrifice that’s awaiting us in November, either. Our feature includes various alternatives and many travel recommendations from Şanlıurfa to Cappadocia and Bulgaria to Antalya. Enjoy... Tamer Yürükoğlu CEO Dedeman Hotels & Resorts International DQ DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS 10 DEDEMAN QUARTERLY ‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN Dedeman Hotel&Resorts International ad›na Tamer Yürükoğlu ajanda-zoom YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT Dedeman Hotel&Resorts International Y›ld›z Posta Caddesi No.52 34340 Esentepe- ‹stanbul Tel: 0212 337 39 00 www.dedeman.com 04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler The news from Turkey and the world trend Ekstrem sporlar YAPIM - PRODUCTION AJANS MEDYA 10 Extreme sports GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ EDITOR-IN-CHIEF Arzu Karacadağ seyahat-travel Kurban Bayramı kaçamakları 18 18 Holiday getaways for the feast of the sacrifice YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu) MANAGING EDITOR Duygu Uz Koronel röportaj-interview Usta ralli pilotu Volkan Işık ile söyleşi ‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ ENGLISH SECTION EDITOR Gizem Ünsalan yemek-food Kalorisi düşük, Keyfi büyük Lezzetler KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS Esin Müftüoğlu, Eda Yeşim, Belma Saraççı, Sema Şanlı, Güneş Fındıkoğlu, Deniz Tarı, Zeynep Bayraktar, Gökçe Bezirgan Parlakyıldız, Murat Tekin, Duygu Altekin 28 Interview with experienced race pilot Volkan Işık 34 28 Highly Enjoyable Low Calorie Dishes REKLAM GRUP BAŞKANI ADVERTISING GROUP CHAIRMAN Gonca Alyanak Savc› kent-city Siyah İnci; Zonguldak! 42 REKLAM KOORD‹NATÖRÜ ADVERTISING COORDINATOR Tolgay Gülten Black Pearl: Zonguldak! moda-fashion Mavi ile yeşilin buluştuğu görkemli şehir REKLAM MÜDÜRLERİ ADVERTISING MANAGERS Gözde Çokgezen, Özgür Çokgezen 50 A magnificent city where blue and green meet 34 röportaj-interview Dedeman Konya Hotel Convention Center AJANS MEDYA Kuruçeşme Caddesi, No: 3 Kuruçeşme 34345 ‹stanbul Tel: 0212 287 19 90 60 Genel Müdürü Recep Altınok ile söyleşi Interview with General Manager Recep Altınok of Dedeman Konya Hotel Convention Center kültür&sanat Tiyatrocu olmak için geç değil 42 64 It’s not too late to be an actor! haberler-news Dedeman dünyas›ndan haberler 72 News from Dedeman Hotels 48 öykü-story Begüm Ahu Ağlaç’dan keyifli bir hikâye 78 A cosy tale from Begüm Ahu Ağlaç BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS Apa Uniprint Bas›m San. ve Tic. A.Ş. Had›mköy ‹stanbul Asfalt›, Ömerliköy Mevkii 34555 Had›mköy, Çatalca- ‹stanbul Tel: 0212 798 28 42 Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Eylül 2011 Dedeman Hotel&Resorts International’›n ücretsiz yay›n›d›r. Complimentary copy of Dedeman Hotels&Resorts International. Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara, yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir. All rights are reserved that pertain to the written materials, photographs and illustrations published in the magazine. Nothing in this magazine may be borrowed or reproduced without full credit being given to the source. AJANDA 4 ZAMAN KAPSÜLÜ’NDE KISA BİR YOLCULUK Bruno Serralongue’un “Zaman Kapsülü” adlı sergisi, Ali Akay’ın küratörlüğünde 15 Eylül - 28 Ekim 2011 tarihleri arasında Akbank Sanat’ta sanatseverlerle buluşuyor. Ülke ülke dolaşarak insanların hallerini, siyasal tartışmaları ve küreselleşen dünyadaki tezatlıkları objektifinden bizlere ulaştıran Serralongue, fotoğraflarında bilgi vermekten çok izleyicilerine anı yaşatma amacı taşıyor. Genelde ülkelerdeki ayaklanmalar, festivaller gibi önemli olayları objektifine aktarmayı tercih ettiği için sanatçının fotoğraflarının belge niteliği taşıdığı söyleniyor. Ancak Serralongue bunun doğru olmadığını, fotoğraflarını kendi bakış açısıyla çektiği için tarafsız bir nitelik taşımadıklarını söylüyor. Ücretsiz olan bu bol “olayları anlatan” sergi, ülkemizde de oldukça konuşulacağa benziyor. DQ İKSV’DE CAZ KEYFİ 40 yılı aşan müzik kariyerinde 50 albümde imzası bulunan Amerikalı caz gitaristi ve besteci John Abercrombie İstanbul’da! Müzik hayatı boyunca Jack DeJohnette, Billie Cobham, Dave Holland, Ralph Towner, Michael ve Randy Brecker ve daha birçok sanatçıyla çalışan Abercrombie’nin son albümü “Wait Till You See Her” 2009’da yayımlandı. Füzyon caz ve post-bop türlerinin sınırlarını zorlayan Abercrombie 26 – 27 Ekim tarihlerinde İksv’de, cazseverlerle buluşuyor. ENJOYING JAZZ AT İKSV John Abercrombie, the American Jazz guitarist and composer whose musical career spans over 40 years and whose name graces the covers of over 50 albums, is in Istanbul. The artist has worked with the likes of Jack DeJohnette, Billie Cobham, Dave Holland, Ralph Towner, Michael and Randy Brecker throughout his life. Abercrombie released his last album, “Wait Till You See Her,” in 2009. Abercrombie experiments with the limits of fusion jazz and post-bop and will be at IKSV between October 26 and 27 to meet with jazz enthusiasts. A SHORT JOURNEY IN THE TIME CAPSULE Bruno Serralongue’s exhibition, titled “Time Capsule” and curated by Ali Akay, meet with art enthusiasts at Akbank Sanat between September 15 and October 28, 2011. Serralongue travels from country to country to share people’s dreams, political debates and contradictions in the globalizing world via his lens. He aims to have the audiences experience the moment instead of transferring information via his photographs. The artist’s photographs are said to resemble documents because he generally prefers to capture important events such as national uprisings and festivals through his lens. Yet Serralongue says this isn’t true and, because he takes these photographs through his own perspective, they aren’t objective in the least. This free exhibition that depicts “happenings” looks like it will make a big splash in our country, as well. 5 AJANDA 6 DQ SAN FRANCISCO, RODEO TUTKUNLARINI ÇAĞIRIYOR! Rodeo tutkunları Kasım ayında rotayı San Francisco’ya çeviriyor. The Grand National Rodeo, Horse and Stock Show bu yıl San Francisco, Cow Sarayı’nda düzenleniyor. Bes gün sürecek olan program, rodeo gösterileri ve çiftlik etkinliklerini konserler eşliğinde geniş bir yelpazede sunuyor. Çocuklar icin özel gösterilerinde düzenleneceği showda biletler gösteri başına ücretlendiriliyor. Detaylı bilgi için; www.grandnationalrodeo.com 7 SAN FRANCISCO INVITES RODEO FANS Rodeo enthusiasts will make San Francisco their destination in November. The Grand National Rodeo and Horse and Stock Show will be held at the San Francisco Cow Palace this year. The program will last five days and include rodeo shows as well as farm activities accompanied by concerts. The show will also feature performances specifically directed to children, with each performance to be priced individually. For more information, contact www.grandnationalrodeo.com KEVIN SPACEY, III. RICHARD’LA EKİM’DE İSTANBUL’DA Yönetmenliğini Sam Mendes’in üstlendiği ve başrolünde dünyaca ünlü oyuncu Kevin Spacey’nin yer aldığı III. Richard, beş özel gösteri için İstanbul’a geliyor. Old Vic, Brooklyn Müzik Akademisi ve Neal Street ortaklığında hayata geçirilen The Bridge Project’in üçüncü ayağını oluşturan III. Richard, Sam Mendes yönetmenliğinde ünlü İngiliz ve Amerikalı sanatçıları bir araya getiriyor ve turne kapsamına alınan bütün dünya kentlerinde heyecanla bekleniyor. Kevin Spacey’nin III. Richard’ı canlandırdığı oyunda kendisine Maureen Anderman, Haydn Gwynne, Chuk Iwuji, Gemma Jones ve Chandler Williams gibi güçlü oyuncular eşlik ediyor. 5-9 Ekim tarihlerinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlenecek olan etkinliği kaçırmamanızı tavsiye ederiz. KEVIN SPACEY IS IN ISTANBUL IN OCTOBER WITH RICHARD III Richard III, directed by Sam Mendes and starring world-renowned actor Kevin Spacey in the lead role, comes to Istanbul for five special shows. Richard III is the third leg of The Bridge Project, carried out with the cooperation of Old Vic, Brooklyn Music Academy and Neal Street. The performance brings together famous British and American artists under the directorship of Sam Mendes and is awaited expectantly in all the cities around the world where it is shown as part of the tour. Kevin Spacey portrays Richard III in the play; joining him are other strong actors such as Maureen Anderman, Haydn Gwynne, Chuk Iwuji, Gemma Jones and Chandler Williams. We recommend you don’t miss this event, which takes place on October 5-9 at Harbiye Muhsin Ertuğrul Stage. AJANDA 8 DANS EDELiM Mi? Dünyanın en ünlü dansçıları İstanbul’da buluşuyor. 10 - 16 Ekim 2011 tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi’nde, JCI (Junior Camber İnternational Kadıköy), IMU Dance Company, Ay’dan Mice, Social Cookies ve Aforizma işbirliği ile düzenlenecek olan İstanbul Uluslararası Dans Festivali birbirinden özel ve inanılmaz 50 gösteriye ev DQ sahipliği yapıyor. Festival süresince, 7 gün boyunca ‘Yeni Başlayanlar’ için Salsa, Bachata, Reggaeton, Tango, Vals, Hip Hop, Jazz Dance, Rock in Roll, Belly Dance alanlarında toplam 76 workshop düzenleniyor. Festival ana programı öncesinde ise Pazartesi – Cuma günleri arasında canlı Latin müziği eşliğinde Salsa partisi, 80’ler partisi, Boğaz Turu partisi ve açılış partisi gerçekleştiriliyor. İstanbul Uluslararası Dans Festivali’ne damgasını vuracak gösterilerinden biri de Dünyanın en iyi Salsa dansçısı olarak kabul edilen Frankie Martinez’in 1 saatlik özel gösterisi olması bekleniyor. İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan İstanbul Uluslararası Dans Festivali’nin kapıları tüm dansseverlere açık! GERÇEĞİN 7 RENGİ PERDEDE! 1997 yılından bu yana Türkiye’den ve dünyadan yüzlerce belgesel filme ev sahipliği yapan, İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali ’nin on dördüncüsü, 29 Eylül – 3 Ekim 2011 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Ana gösterim programını yine renklerle belirlenmiş bölümler altında düzenleyen festival gerçeğin 7 rengini oluşturacak filmler sunuyor. Bu yıl “Dar alanlar-Daralanlar” temasını ele alan festival tüm dünyadan yöneten-yönetilen, çoğunluk-azınlık, erkek-kadın, yetişkin-çocuk, inanan-inanmayan, kalan-göçen, sermayedar-emekçi ilişkilerinde daralan alanların ve daralanların gerçek öykülerini bir araya topluyor. THE SEVEN COLORS OF TRUTH ON STAGE A Turkish tradition since 1997, the Istanbul International 1001 Documentary Film Festival has been home to hundreds of Turkish and foreign documentaries. This year, the Festival will be held for the fourteenth time between September 29 and October 3. The main festival program that is once again separated into sections according to color and will display films that compose the seven colors of truth. This year, the festival takes on the theme of “Dar alanlarDaralanlar” (“Limited spaces – those who are limited”). It will showcase the spaces that grow more limited and the true stories of those who are limited in relationships such as those of directors-those who are directed, majorities-minorities, men-women, adults-children, believers-nonbelievers, those who remain-those who flee and financers-retired people. SHALL WE DANCE? The world’s most famous dancers meet in Istanbul. The Istanbul International Dance Festival, which takes place between October 10 and 16, 2011, in Istanbul Congress Center, is collaboratively coordinated by JCI (Junior Camber International Kadıköy), IMU Dance Company, Ay’dan Mice, Social Cookies and Aforizma. The Festival will house 50 special and unbelievable performances. During the festival, 76 workshops will be held for seven days for “beginners” in salsa, Bachata, Reggaeton, Tango, Waltz, Hiphop, Jazz Dance, Rock ‘n’ Roll and Belly Dancing. In addition, before the main festival program begins, Monday-Friday will host a Salsa party with live Latin music, an 80s party, a Bosphorus Cruise party and an opening party. One of the performances in Istanbul International Dance Festival that is sure to be unforgettable is the one-hour show of Frankie Martinez, who is regarded as the best Salsa dancer in the world. The event that will be held in Istanbul Congress Center invites all dance enthusiasts. 9 DQ 10 TREND-TREND Tatil Dediğin Heyecanlı Olur A Holiday Should Be Exciting YAZI-BY ÖZGE CEYLAN KUNDUZ Dünyanın dört bir yanından, seyirciye açık ekstrem spor müsabakalarını derledik. Okurken bile heyecanlanmak işten değil. We have covered all the competitions from around the world that are open to audiences. It’s quite impossible not get the adrenalin pumping as we read. Valparaiso Cerro Abajo Ne: Dağ Bisikleti Yarışı Nerede: Şili Ne zaman: Şubat 2012 Dağ bisikleti yarışları için belki Güney Yarımküreye dek uzanmak istemeyebilirsiniz ancak yolunuz o sıralarda Şili’ye düşerse kesinlikle kaçırmamanız gereken bir etkinlik. Burada dağ bisikletinin çılgın ve öldürücü derecede korkunç hareketlerinin el kitabı yeniden daha da ürkütücü şekilde yazılıyor. Şili’nin başkenti Santiago’nun yaklaşık 120 kilometre kuzeybatısında bir kıyı kenti olan Valparaiso’da düzenlenen yarışlar ilk olarak 2002 yılında gerçekleştirildi. Şehir içinde yapılan yarışlar, kentin labirenti andıran daracık sokaklarında yapılıyor. En cesur yarışçıların katılmaya cesaret edebildiği yarış, 90 derecelik keskin dönüşler, derin çukurlar üzerinden sıçrayışlar ve neredeyse kemikleri takırdatacak hızda aşılan merdivenler içeriyor. Toprak yoldan sallanan tahta rampalara, kaygan çakıl taşlı yollardan çukurlara birçok zorlu yüzeyin bulunduğu yarış alanında heyecan bunlarla sınırlı değil. Sokak lambalarıyla, arabalarla, bir anda karşınıza çıkabilecek köpeklerle ve yarış alanının son derece yakınında yarışı seyreden izleyicilerle her an çarpışma riski, adrenalini artırıyor. İşte tüm bu heyecan verici detaylar yüzünden bu yarış çok tutuluyor. Burada bir seyirci olarak bile yerinizi iyi seçmeye ve güvende olmaya bakın. Kafanıza her an bir yarışçı düşebilir. Bu yarışta yarışçı olmak kadar seyirci olmak da riskli, tehlikeli ama bir o kadar da zevkli. Valparaiso Cerro Abajo What? Mountain Bike Race Where? Chile When? February 2012 You may not wish to travel all the way to the Southern Hemisphere for the Mountain Bike Races, however if you find yourselves on the way to Chile then this is an event not to be missed. The manual of the crazy and terrifying actions of mountain biking are rewritten here even more intensely. The races began in 2002 approximately 120 km North West of Chile’s capital Santiago in the coastal town Valparaiso. The races take place in the town’s labyrinth like narrow streets. The race that only the bravest of participants dare to join, feature 90 degree sharp turns, leaps over deep holes, bone breaking speeds over steps, rickety platforms and roads with slippery pebble stones and ditches that are only a portion of the excitement involved in this race. The danger of the racers possible collision with street lamps, cars, street dogs and even the audience standing near the finish line all add to the adrenalin rush. It’s because of these exact details this race is so popular. As part of the audience make sure you select your place carefully insuring it’s safe, because a participant could fall on you at any moment. During this race being an audience member is as high risk and dangerous but just as fun as taking part. 11 X Games 17, & Winter X Games 16 Ne: X Oyunları 17 ve Kış X Oyunları 16 Nerede: Los Angeles & Aspen, Colorado Ne zaman: Temmuz 2012 & Ocak 2012 (Kesin tarihler henüz netleşmiş değil) Genç kuşak için bir araya getirilip, paket haline sokulmuş bir ekstrem sporlar serisi... Her sene Los Angeles’ta gerçekleştirilen oyunlar son derece ticarî ve devasa boyutlarda ancak yine de kaçırılmayacak kadar heyecan verici ve seyretmeye çok müsait. Kaykay, BMX, moto-cross ve rallinin en önemli isimleri şovlarını yapmak ve marifetlerini sergilemek için bu oyunlara mutlaka katılıyor. Oyunların kış versiyonu ise Amerika’nın Alpler’i Aspen’de, Buttermilk Mountain’da gerçekleştiriliyor. Burada seyirci istatistikleri de en az yarışçılarınki kadar etkileyici. 2010 oyunlarına 138 binden fazla seyirci katıldı ve sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 40 milyondan fazla kişi de oyunları televizyondan izledi. Etkinlik 176 ülkede yayımlandı. Ancak bu heyecanı ve adrenalini hissetmek için gidip yerinde izlemeniz gerekli. X Games 17, & Winter X Games 16 What? X Games 17 & Winter X Games 16 Where? Los Angeles & Aspen, Colorado When? July 2012 & January 2012 (Dates yet to be confirmed) A series of extreme sports brought together for the young generation… The games that take place every year at Los Angeles are hugely commercial and of gigantic proportions, however they are still very exciting and not to be missed, as well as being open to audiences. The top names names of skateboard, BMX, Motor-Cross and Rally always take part to perform and show-off their skills. The winter version of the games takes place on Buttermilk Mountain, Aspen in the American Alps. Here the statistics of the audience are as impressive as the participants. During the 2010 games there were over 138 thousand audience members and in America alone 40 million people watched from home. The event was broadcast to 176 countries, but to truly feel this excitement and adrenalin you have to actually be there. IFSC Climbing World Championship Ne: Duvar Tırmanışı Dünya Şampiyonası Nerede: Arco, Trentino-Alto Adige, İtalya Ne zaman: Temmuz 2012 12 13 Son derece başarılı atletlerin dikey düzlemde yaptığı tırmanma yarışı gerçekten nefes kesici. Cesur yarışçıların bir tırmanma duvarında örümcek gibi tırmandıkları yarış, birçoğuna buzul tırmanışı kadar çekici ve heyecan verici gelmeyebilir ama vücudu sadece birkaç parmak gücüyle destekleyip dikey bir düzlemde bir de hızlı davranmak zorunda kalmak hiç de çocuk oyuncağı değil. Hızın, gücün ve vücudun aldığı çeşitli pozisyonların bir bileşimi olan yarışta, rekabet edenler, böyle bir performansı ancak bir jimnastikçiden bekleyebileceğiniz başarıyla yarışıyor. Tüm bu özelliklerin bir arada oluşu izlemesi, estetik açıdan son derece eğlenceli bir aktivite meydana getiriyor. Bunu izlemek ve yarış süresince ne olup bittiğini anlamak için tırmanmaya dair en ufak bir bilginiz dahi olmasına gerek yok. Her şey açık ve net. Kuzey italya’daki Arco, tırmanış sporunun en iyilerini yaz aylarında bu yarış sebebiyle kendisine çekiyor. Etkinlikte hem hız yarışları, hem takım yarışmaları hem de bireysel yarışlar yer alıyor. Üstelik bu sene ilk kez engellilerin de katıldığı bir tırmanma yarışı yapıldı. Paraclimbing World Championship (Engelliler Dünya Tırmanma Şampiyonası)’de temmuz ayında yapılan yarışlar, ana yarışlarla aynı zamanda gerçekleştirildi. IFSC Climbing World Championship What? Climbing World Championship Where? Arco, Trentino-Alto Adige, Italy When? July 2012 This race in which exceptional athletes climb vertical surfaces is really breathtaking. Although these races take place on a climbing wall they may not sound as exciting and alluring as glacier climbing but the technique of carrying ones weight with a couple of fingers alone and having to react quickly is not child’s play. Only gymnasts can successfully perform in the race which demands speed, strength, body and different positions. With the combination of each the activity becomes an aesthetically fun display. In order to watch or know what’s going on you don’t need to be a climber or know anything about it. Everything is clear and straightforward. Arco in North Italy attracts the best of the climbers during the summer months. There are speed races, team races as well as solo races. This year there were also races for the physically challenged. The Para Climbing World Championship’s that took place in July happened at the same time as the main races. Inaugural World Snowboarding Championships Ne: Snowboard Nerede: Oslo, Norveç Ne zaman: 10-19 Şubat 2012 14 Bridge Day Hayatınızda hiç snowboard yapmamış olsanız bile, çok zevk alacağınız bir aktivite… Uzun zamandır yapıla gelen, 13 senedir Olimpiyat oyunlarına dahil olan ve artık ortalama bir spor aktivitesi halini alan snowboard’u eski, asi köklerine döndüren şampiyona Dünya Snowboard Federasyonu tarafından düzenleniyor. Bu şampiyona hem snowboard’a taze ve genç bir soluk katıyor hem de snowboard’u büyük, şaşaalı etkinlikler mertebesinden daha samimi, daha hakiki bir aktivite olarak yeniden yaratıyor. Oslo Vinterpark, yani Norveç başkentinin kış parkında düzenlenen etkinlikte kadınlar ve erkekler kategorilerinde slope stili ve halp-pipe yarışmaları gerçekleştiriliyor. Yarışlara hem profesyoneller hem de içleri kazanma hırsıyla dolu “çaylaklar” katılıyor. Bu da aktiviteyi, eşitlikçi bir alana taşıyor. Şubat ortasında Norveç ve civarında olanların kesinlikle kaçırmaması gereken bir etkinlik… Ne: BASE jumping Nerede: New River Gorge, Fayetteville, West Virginia Ne zaman: 15 Ekim 2011 BASE, “Building” (Bina), “Antenna”, “Span” ve “Earth” kelimelerinin baş harflerinden oluşturulmuş bir sözcük. Heyecan arayan atlayıcıların son gözdelerinden olan BASE jumping, özetle, çok yüksek yerlerden paraşüt kullanarak atlamaktan ibaret. Bu yüksek yerler kırsal alanlarda olabileceği gibi şehir içerisinde de olabiliyor. Yüksek binalar, gökdelenler, kuleler ve köprüler gibi… Bu yüksek yerlerden atlanıyor ve birkaç saniye sinirlerin gerilmesi ve heyecanın tavan yapması bekleniyor ardından paraşüt açılıyor. BASE yapılan alanlar genellikle illegal oluyor ve gizli tutuluyor. Özellikle de bina, gökdelen ve köprü gibi insan elinden çıkmış yapılar söz konusu olduğunda... Ancak 267 metre yüksekliğindeki New River Gorge Bridge’te düzenlenen BASE jumping yarışı Bridge Day, buna bir istisna. Dünyanın dört bir yanından gelen yüzlerce BASE atlayıcısı şafak sökerken bir gökdelenin camından içeri girip ardından bir araçla hemen oradan uzaklaşmak zorunda kalmadan gönğül rahatlığıyla sporlarını yapıyor. Bu etkinlik aynı zamanda biz seyircilere de böyle muhteşem bir deneyimi izleme olanağı veriyor. Bridge Day What? BASE Jumping Where? New River Gorge, Fayetteville, West Virginia When? 15 October 2011 BASE is a word made up of the first letters of the words “Building”, “Antenna”, “Span” and “Earth”. BASE jumping which is the latest favourite of the adrenalin junkies is quite literally jumping of a very high point with only a parachute. These high points can both be in the country as well as in the city. Like high buildings, towers and bridges...You jump off and then wait for nerves and excitement to hit the roof and then open the parachute. Areas which BASE is performed are usually a secret and are illegal. Especially when manmade structures such as buildings and skyscrapers are the issue... However, the BASE jumping race Bridge Day that takes place on the 267 metre high New River Gorge Bridge is exempt from this. Thousands of BASE jumpers from all around the world enjoy the freedom of practicing their sport freely rather than jumping off a sky scraper at dawn, exiting through a window and escaping with a car as to not get caught. This event also allows us to witness this amazing experience for ourselves. Inaugural World Snowboarding Championships What? Snowboard Where? Oslo, Norway When? 10-19 February 2012 Even if you have never snowboarded in your life, you will really enjoy this activity…Having been part of the Olympics for the last 13 years, it’s become an average sports activity for everyone. During the World Snowboarding Championships however it goes back to its rebellious roots. This championship adds a young and fresh breath to the sport as well as bringing it back to being a more sincere and real activity compared to some of the other more commercial events. Taking place in Oslo Vinterpark, the winter park in Norway’s capital the event sees men and women compete on the slope as well as the half-pipe. Both professionals and amateurs hoping to win over the crowd take part in the competition. This carries the activity to a platform of equality. For those in and around Norway we recommend you don’t miss this event... 15 Red Bull Cliff Diving World Series Ne: Yamaç Dalışı Nerede: Dünyanın çeşitli kentlerinde Ne zaman: Mart-Eylül arasında 16 Red Bull tarafından düzenlenen yamaç dalışı şampiyonası Red Bull Cliff Diving World Series 28 metreye kadar çıkan yüksekliklerden akrobatik şekilde suya dalma olarak özetlenebilir. Dalışçıların suya dalmadan önce, havadayken hareketlerini koordine etmek için yaklaşık 3 saniyelik bir süreleri var. Olimpiyatlardaki tramplen atlamayı andırsa da kesinlikle çok daha heyecan verici zira Olimpiyatlar’da atlayışlar havuzdan 9 metre yükseklikten yapılırken bu etkinlikte yükseklik 28 metreye dek çıkabiliyor. Üstelik bu etkinlikte, dalışçılar Olimpiyatlar’daki benzerlerinin 9 katı hızla, saatte yaklaşık 100 kilometre hızla suya dalıyor. 2011 yılında yarışlar mart ayında, Şili’nin Pasifik kıyılarındaki Rapa Nui’de başladı. Ardından Meksika, Yunanistan, Fransa ve İtalya’da devam etti. Ağustos ayında Boston’da süren müsabakaların final serisi eylül ayı içerisinde Ukrayna’da, Yalta kentinde. Red Bull Cliff Diving World Series What? Cliff Diving Where? Different cities around the world When? Between March and September The Cliff Diving World Series sponsored by Red Bull can be summed up as acrobatic dives in to water from up to 28 meters. The divers have approximately 3 seconds in the air to coordinate their movements before the dive. Compared to the diving board jumps in the Olympics it’s a lot more exciting since the pool jumps are from 9 meters high while these jumps can go up to 28 meters. Plus compared to the Olympic divers, these dives are 9 times as fast and are approximately 100 km per hour. The competition in 2011 took place in March in Rapa Nui, the South Coast of Chile. It then continued in Mexico, Greece, France and Italy. Following the August competition in Boston, the final will take place in Ukraine in September. 17 DQ 18 SEYAHAT-TRAVEL Kurban Bayramı 19 Kaçamakları Bayramda rutinden çıkıp yepyeni dünyalar görmek ve heyecan verici keşifler yapmak isteyen seyahat severlere lezzet, doğa, mimari ve tarih zenginliğiyle dolu öneriler... Holiday Getaways for the Feast of the Sacrifice Recommendations full of flavor, nature, architecture and historic richness for travel lovers who want an escape from the routine during the holidays to see new worlds and make exciting discoveries... YAZI-BY ZEYNEP EREKLİ Gaziantep’te lezzet peşinde E skiden “Doğu’nun Paris’i” olarak anılan Güneydoğu’nun çağdaş ve köklü kenti; etin, baklavanın, salatanın, tencere yemeklerinin hakimiyetinde ihtişamlı bir mutfak sunuyor ziyaretçilerine… Gaziantep’te istediğiniz kişiye sorun: “Burada ilk gün ne yapılır?” diye. Alacağınız cevabın içinde o enfes Zeugma mozaiklerini barındıran Gaziantep Arkeoloji Müzesi büyük ihtimalle olacaktır. Şehrin hem dününü hem de bugününü net bir şekilde görebileceğiniz meşhur Elmacı Pazarı ve Bakırcılar Çarşısı da genellikle ilk günden gezilen yerler. Ama Antep’in bir yıldızı var ki, şehre her ilk gelen ilk gün o deneyimi yaşar; öğlen veya akşam: İmam Çağdaş. 120 yıllık İmam Çağdaş, kebap ve baklavanın lezzet In search of flavor in Gaziantep O nce called the “Paris of the East,” this contemporary and well-rooted city of the Southeast offers visitors a glorious cuisine where meat, baklava, salads and pan-cooked dishes are featured heavily… Ask whoever you want in Gaziantep “What’s there to do on the first day here?”. The answer you receive will more than likely include the Gaziantep Museum of Archeology, where you’ll find unique Zeugma mosaics. The famous Elmacı Bazaar and Copper Bazaar, where you’ll clearly see the past and present of the city, are also places that are generally toured on the first day. Yet Antep has such a treat to offer that everyone who comes to the city for the first time experiences it on the first day, at noon or at night: İmam Çağdaş. Having Nerede Kal›n›r? Dedeman Gaziantep Hotel & Convention Center Nesimi Mahallesi Gaziantep Caddesi No:160 Aktoprak, Gaziantep, Tel: (342) 211 66 00 Üstün mimari ve teknolojik özelliklere sahip olan Dedeman Gaziantep Hotel & Convention Center yerli yabancı tüm misafirlerini klasik Dedeman misafirperverliği ile ağırlıyor. İş dünyasından da birçok misafirinin bulunduğu otel, konumu ve sunduğu hizmetlerle göz dolduruyor. Where to stay? Dedeman Gaziantep Hotel & Convention Center Nesimi Mahallesi Gaziantep Caddesi No:160 Aktoprak, Gaziantep, Turkey, Tel: +90 (342) 211 66 00 With an elegant architecture and superior technological qualities, Dedeman Gaziantep Hotel & Convention Center greets all of its guests, Turkish or foreign, with the classic Dedeman hospitality. The hotel hosts many guests from the business world and is popular thanks to its location and the services it offers. 20 ve servis bakımından zirve yaptığı, belki de bütün bir Doğu Anadolu bölgesinin en tanınmış restoranı. Antep mutfağının kökeninde yöresel yemekler yani sulu tencere yemekleri var ama kent kebap ve baklavayla anılıyor. Sebebi de zaman içinde baklavayı baklava yapan iki etken fıstıkla yağın ve etin burada diğer bölgelerde yakalanamayan koşullarda üretilmesi. Antep coğrafyasında büyük yer tutan mağaralar, koyunların üretilip beslendikleri adeta koyun otelleri. Koyunlar burada hareket etmeden, yedikleri içtikleri önlerinde, semiriyorlar. Hareketsiz ortamda beslendikleri için vücutlarında kas oluşmuyor ve yağ dağılımları dengeli oluyor. Ayrıca burada her zaman erkek koyun eti kullanılıyor. Dişinin eti çok sulu olup kolay pişmeyen sertleşmeyen bir yapıya sahipken, erkeğinkinden nefis kuşbaşı yapılıyor. Bir diğer sır da, bu etlerin makine değil zırhta çekilmesi... Baklavanın tadındaki sihir ise malzemesinde yatıyor. Kullanılan sade yağ (erimiş kıvamda bir çeşit tereyağ) bahar aylarında, yeni doğum yapmış koyunların sütünden yapılıyor. Baklava ve kebap kadar tencere yemekleri de ünlü Antep’in. Antep gezgini bu otantik ve zengin mutfağı sunan İncilipınar Antep Sofrası’na yöneliyor. Kenarları ince işlemeli, kalaylanmış bakırdan, müthiş dev bir sini içinde gelen yemekler: dövmeli alaca çorba, kuru dolma, içli köfte, analı kızlı, yuvarlama. Tüm bu cümbüşün üzerine de menengiç kahvesi içiliyor. been in business for 120 years, İmam Çağdaş is perhaps the most famous restaurant of Eastern Anatolia where kebap and baklava are at the pinnacle of flavor and good service. Antep cuisine is based on regional foods, or juicy dishes stewed in pots, but the city is known for kebap and baklava. This is because the pistachios and butter, which make baklava what it is, as well as the meat, are manufactured here under conditions that aren’t available in other regions. Caves are a big part of Antep geography; in a sense, they’re sheep hotels where sheep are bred and raised. Here, the sheep don’t move around; they grow fat with their food and drink right in front of them. Since they have limited mobility, their muscles don’t develop and fat gets disbursed around their bodies evenly. Additionally, the meat from male sheep is always used here. While the female sheep has meat that’s watery and doesn’t cook or stiffen easily, the male meat is perfect for cutting up and cooking in small chunks. Another secret is that these meats are minced not by machine but by hand... The secret to baklava’s flavor lies in the ingredients. The plain butter (which resembles melted butter) is made from the milk of sheep that have just given birth in spring. Antep’s pot-stewed dishes are just as popular as baklava and kebap. The Antep traveler is recommended to make his way to Antep Sofrası, which offers this authentic and rich cuisine. Dishes like dövmeli alaca soup, dry dolma, içli köfte, analı kızlı and yuvarlama are brought in a giant plated copper tray with fine engraving done on the sides. The menengiç coffee is the perfect treat to top off this flavor feast. Hayal gücünüzü sınırlamayın: Kapadokya Y Don’t limit your imagination: Cappadocia T Çavuşin Köyü, (Göreme’ye 3-4 km mesafede) eski dönemlerde burada yaşamış Hıristiyan papazların evleri ve kiliselerle ünlü. Genellikle birinci ve onuncu yüzyıllar arasında yapılmış, bölgenin en eski kiliseleri burada. En ilgi çekici yer, uçurumun yamacında kayaların içine oyularak yapılan Basilica ve Saint John Baptist kilisesi. Doğa meraklıları ise trekking turlarına katılıp mistik vadilerde peribacalarının arasında yürüyüş yapabilirler. Kapadokya şarabı Bölgenin beyaz şarap yapılan üzümleri arasında en lezzetli ve en kaliteli üzüm çeşidi, suyu bol olan Emir üzümü. Emir üzümünden üretilen şaraplar yeşil sarı ya da açık sarı renkle ve Kapadokya’daki çoğu mahzende misafirlerin beğenisine sunulan şaraplar arasında ilk sırada yer alıyor. Günbatımında Zelve Vadisi’ne karşı Kapadokya şaraplarından yudumlamayı ihmal etmeyin. Altınızda olağanüstü yer şekilleri ve güneşin batmaya yakın yaptığı ışık oyunları, elinizde bir kadeh Kapadokya şarabı, yaşamın güzelliğine için. he balloon tours are a symbol of Cappadocia and last 1 hour and 15 minutes. They offer unique views of the region’s deep canyons and fertile valleys; the gentle breeze carries the Cappadocia traveler above places where he or she cannot reach without a balloon. The touchdown celebration with champagne is the perfect way to end the excitement and pleasure of flying. Çavuşin Village (located 3-4 km away from Göreme) looks like the typical Anatolian village; it is famous for the homes of Christian priests who lived here in ancient times as well as its churches. The oldest churches in the region, generally constructed between the first and tenth century, are located here. The most exciting places are the Basilica, which is carved into rocks on the cliff’s edge, and the Saint John Baptist Church. Nature lovers, on the other hand, can take part in trekking tours and walk among the fairy chimneys in mystical valleys. Cappadocia’s wine This region’s grapes used to make white wine, Emir grapes, are actually the most flavorful and best quality grapes. Wines made from Emir grapes are green, yellow or light yellow, and they’re the primary wines served to guests in most cellars around Cappadocia. Don’t forget to sip on Cappadocia wines against Zelve Valley at sunset. With a glass of Cappadocia wine in your hand, the incredible land forms beneath your feet and the light tricks the sun plays as it’s about to set, drink to the beauty of life. eryüzü şekillerinin insan hayalgücüyle dalga geçercesine sıralandığı periler diyarı Kapadokya, eşi benzeri olmayan tarihi dokusu, yöresel mimarisi ve doğasıyla, misafirlerini büyülüyor. Her mevsim her tip gezgine unutulmaz anlar vaat ediyor. Nerede Kal›n›r? Dedeman Cappadocia Hotel & Convention Center Ürgüp Yolu 2. km Nevşehir Tel: (384) 213 99 00 Seçkin misafirlere ev sahipliği yapan Dedeman Cappadocia Hotel & Convention Center, bölgedeki ilgi çekici merkezlere ulaşmak için ideal bir konumda yer alıyor. Hem turistik hem de iş amaçlı bölgeye gelen misafirlerine kusursuz hizmet anlayışı sunan otelde 349 oda bulunuyor. Kapadokya’nın simgesi olan ve 1 saat 15 dakika süren balon turları, bölgenin derin kanyonları ve bereketli vadilerinde eşsiz görüntüler sunuyor; nazik rüzgar Kapadokya gezginini balon olmadan ulaşamayacağı yerlerin üstüne taşıyor. İnişteki şampanyalı kutlama ise bütün o uçuş heyecanını ve keyfini noktalamak için mükemmel. Tipik bir Anadolu köyü gibi görünen Where to stay? Dedeman Cappadocia Hotel & Convention Center Ürgüp Yolu 2. km Nevşehir, Turkey, Tel: +90 (384) 213 99 00 Dedeman Cappadocia Hotel & Convention Center hosts select guests out of the most ideal location to access all of the attractions the region has to offer. The hotel offers 349 rooms and flawless service to guests who come to the region for tourism as well as business. 21 Mistik gezginlere Urfa 22 M ezopotamya’nın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Şanlıurfa, on bir bin yıllık tarihi geçmişi ile hem zamanda hem mekânda benzersiz bir yolculuk sunuyor. Saray güzelliğindeki tarihi evleriyle, sokaklarıyla, hanlarıyla, hamamlarıyla, camileriyle, kapalı çarşılarıyla ve geleneksel el sanatlarıyla “Müze Şehir” olarak da tanınıyor. Tarihi çarşıları, enfes yemekleri, müziği ve sıra geceleri ile tarihin içinde yolculuk yaptırıyor adeta… Balıklı Göl, Ulu Camii ve diğer tarihi noktalar… Doğrusu hepsinde bir ayin havası, her birinde bir mistik davet var. İnsanı en çok büyüleyen yer ise tarihi Urfa Çarşısı. Sapsarı taşa kesmiş Urfa’nın ortasında bir serap gibi, renkler, serinlik ve neşe dolu bir yer. Haşimiye Meydanı’ndaki Tarihi Urfa Çarşısı’ndan içeri adımınızı attığınızda sanki zamanın görünmeyen kapısından geçip başka bir boyuta adım atıyorsunuz. Bu 500 yıllık sekiz handan oluşan çarşı 1562 yılında, Kanuni döneminde yaptırılmış. Hanın ikinci katında terziler aralıksız kesip biçiyor, sipariş yetiştirmeye çalışıyorlar. Terzilerin ufacık dükkânlarındaki kaftan, mintan, aba, şalvar ve bol cepli yelekler geçmiş çağları bugüne taşıyor. Urfa evleri “Odalı–haremli” denilen avlulu, büyük konak tipi Urfa evlerinin çoğu, şehir merkezindeki daracık sokaklarda, yüksek duvarlarla çevrili oldukları için dışarıdan gözükmeyen konaklar. Bölgede ağaç bulunmadığı için, evler “hevara taşı” denilen sarımsı bir kalkerden inşa edilmiş. Bu taşlar, özellikle evlerin avluya bakan cephelerinde geometrik ve bitkisel motiflerle dantel gibi işlenmiş. Kent dokusu genelde bozulmuş olsa da, ara sokaklarda dolaşmak egzotik bir Doğu şehrinde kaybolma duygusu verebilir. Evlerin altından geçen tüneller ve çıkmaz sokaklar, labirent duygusunu güçlendiriyor. Restore edilip geziye açılan evler arasında, Harran Üniversitesi Kültür Evi (Akçarlar Evi), Mahmud Nedim Konağı, Şurkav Kültür Merkezi, Devlet Güzel Sanatlar Müzesi’ne dönüştürülen Hacı Hafızlar Evi, restoran olarak hizmet veren Pınarbaşı Konağı sayılabilir. Kentin en tipik ve bozulmamış sokakları olan Zincirli Sokak ile Yorgancı Sokak görülmeye değer. 23 Urfa for mystical travelers O ne of the oldest settlement areas of Mesopotamia, Şanlıurfa is the place to go for a unique vacation in time and place. The eleven thousand year-old city is known as a “Museum City” thanks to its historic homes that are as beautiful as palaces, its streets, inns, hamams, mosques, covered bazaars and traditional handicrafts. It offers a journey in history, in a sense, with its historic bazaars, delicious food, music and sıra geceleri (evenings where men gather together to drink and sing)... Balıklı Lake, Ulu Mosque and other historic spots... To tell you the truth, each one has the ambiance of a ritual and a mystical invitation. The most mesmerizing place is the historic Urfa Bazaar. It’s like an oasis full of color, breeze and joy in the middle of Urfa, which is carved out of yellow stone. As soon as you step into the Historic Urfa Bazaar from Haşimiye Square, it’s as if you pass through time’s invisible door and enter into a different dimension. This 500-year-old bazaar consists of eight inns and was constructed in 1562, during the time of Kanuni. Tailors work continuously on the second floor of the inn in order to meet orders. The kaftan, mintan, aba, şalvar and wide-pocketed vests in the tailors’ tiny stores carry past eras into the present. Urfa homes Most of the Urfa homes, called “odalı-avlulu,” resemble large mansions with courtyards and are invisible from the outside as they are located in narrow streets in the city center and surrounded by tall walls. Since there are no trees in the area, the homes were built out of yellowish limestone called “hevara taşı.” These stones were engraved like embroidery with geometric and floral motifs, particularly in the sides facing the courtyard. Even if the town’s texture is generally disrupted, touring the backstreets can make one feel as if he or she is lost in an exotic Eastern city. The tunnels that pass under the homes and the one-way streets enhance this labyrinth-like feel. The most interesting restored homes that have been opened up for viewing include Harran University’s House of Culture (Akçarlar House), Mahmud Nedim Mansion, Şurkav Culture Center, Hacı Hafızlar House that’s been converted into the State Fine Arts Museum and Pınarbaşı Mansion, which operates as a restaurant. The most characteristic and untainted streets of the town are Zincirli Sokak and Yorgancı Sokak. Nerede Kal›n›r? Dedeman Şanlıurfa Atatürk Mah. Hastane Cad. Şanlıurfa Tel: (414) 318 25 00 Şehrin merkezindeki konumu ve detaylara verdiği önemle misafirlerini şık bir şekilde ağırlayan Dedeman Şanlıurfa, şehrin ilk zincir oteli. Harran’a yarım saatlik mesafede bulunan Dedeman Şanlıurfa, mükemmel bir konfor ve sıcakkanlı hizmet anlayışını misafirleriyle paylaşıyor. Where to stay? Dedeman Şanlıurfa Atatürk Mah. Hastane Cad. Şanlıurfa, Turkey Tel: +90 (414) 318 25 00 Dedeman Şanlıurfa is the city’s first chain hotel that greets guests in an elegant way with its location in the city center and the importance it gives to detail. Located half an hour away from Harran, Dedeman Şanlıurfa offers guests perfect comfort and a warm approach to service. 24 Bulgaristan’da bir müze-kent E ski Anadolu kentlerini anımsatan Rumeli şehri Plovdiv, tarihin izleri hâlâ ayakta. Zamanın ve onca tahribatın Osmanlı izlerini hâlâ silemediği Plovdiv sokaklarını gezerken bir an nerede olduğunuzu unutup Anadolu’nun tarih kokan sokaklarından birinde gezdiğinizi düşünebilirsiniz. Zaten Plovdiv de bu benzerliği çoktan keşfedip kardeş olmuş İstanbul ve Bursa ile. Plovdiv, Bulgaristan’ın güney kesiminde, yukarı Trakya Ovası’nda ve Meriç Nehri’nin iki tarafında yer almakta. Burası aslında altı tepe üzerine kurulmuş bir şehir. Meriç Nehri ile merkezdeki Cuma Camii arasında kalan kısımda şehrin ticari bölümü bulunuyor. 1999 yılında Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen bu şehrin geçmişi oldukça eskilere dayanıyor. Şehir, 1361 yılında Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa tarafından fethedilince, adı “Filibe” olarak anılır olmuş. 1878’deki Osmanlı-Rus savaşından ve Bulgaristan’ın bağımsızlığından sonra da “Plovdiv” olarak değiştirilmiş adı. A museum-city in Bulgaria T he Rumelian city of Plovdiv recalls old Anatolian cities with its longstanding traces of history. In the city where neither time nor destructive forces could erase the Ottoman influence, you may momentarily forget where you are and think you’re visiting a street in Anatolia with its history so palpable you can smell it. Plovdiv has also perceived this similarity long ago and consequently become a “sister” city to Istanbul and Bursa. Plovdiv is located in the south of Bulgaria, on both sides of the Evros River and in the upper Thracian Valley. This is actually a city built on six hills. The city’s commercial section is situated between the Evros River and the Cuma Mosque in the city center. The city was chosen as the European Capital of Culture in 1999, though its history extends much further back in time. After the city was conquered Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa in 1361, it began to be called “Filibe.” Its name was then changed to “Plovdiv” after the Ottoman-Russian war of 1878 and the independence of Bulgaria. Today, Plovdiv is located on the road that extends from Bugün Anadolu’dan Avrupa’ya giden yol üzerinde bulunan Filibe’nin, ya da bugünkü adıyla Plovdiv’in bizim için tarihi bir önemi var. Osmanlılar döneminde Filibe tam bir Türk şehri karakterinde gelişme göstermiş. Burayı fetheden Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa, ilk olarak Meriç üzerinde bir köprü yaptırmış ve çeltik yetiştirmeye oldukça elverişli olan şehrin hemen kuzeyindeki araziye pirinç ektirerek bölgeye bu ziraatı tanıtmış. Zamanla şehir, devlet sınırlarının iç kısmında kalarak önemli ticari ve ekonomik merkezlerden biri haline gelmiş. 15. yüzyılın ilk yarısında, Anadolu’dan getirilen Türk aileleri buraya yerleştirilmiş ve Filibe, Rumeli Beylerbeyinin merkezi olmuş. Şehri birkaç kez ziyaret etmiş olan ünlü seyyah Evliya Çelebi, buranın Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki en büyük on şehrinden biri olduğunu ve her gün daha da zenginleştiğini kaydetmiş. Ne var ki, Osmanlı’dan ayrılmasından sonra hızlı bir şekilde hem Müslüman nüfus azalmış, hem de onlara ait binaların sayısı. Osmanlı döneminde inşa ettirilen çok sayıda cami, medrese, han, hamam ve kervansaray gibi yapılardan sadece birkaçı gelebilmiş günümüze. Bunlardan birisi halkın “Ulu Cami” veya “Cumaa Camii” olarak andığı Hüdavendigâr Camii. Günümüzde, üç tepe üzerinde oldukça güzel bir mimari yapılar grubu halinde ayakta duran bu müze kent, geleneksel evleri ile Türk ve Bulgar yapı işçiliğinin uyumlu bir örneği olarak görülüyor. Osmanlı’nın kurduğu bir mahalle aslında burası. Bunu evlerin tarihlerine bakarak da anlamak mümkün. Görkemini sade stilinde bulan bu mimari biçim, bugün ‘”Plovdiv Barok tarzı” olarak isimlendiriliyor. İşte bu tarihi dokuyu gelecek nesillere bırakmak amacıyla evler restore edilmiş. 150’den fazla kültür-evinden oluşan bu yapılar topluluğu, tam bir müze görünümünde. Bugün evlerin her biri müze, galeri, atölye, lokanta gibi işlevler görüyor. Her odaya güneşin girebileceği şekilde konumlandırılmış pencereleri ile ahşap tavanlı bu yapılar, oymacılık sanatının en güzel örneklerini de barındırıyorlar. Anatolia to Europe and bears historic importance for us. During the Ottoman era, Plovdiv developed as a quintessential Turkish city. Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa, who conquered the area, first set up a bridge over Evros River and then introduced agriculture to the area by having rice planted right north of the city, which is an area that’s suitable for growing the crop. In time, the city grew to be an important center of commerce and economy within the country’s borders. During the first half of the 15th century, Turkish families brought from Anatolia were settled here and Plovdiv, in turn, became the center of Rumeli Beylerbeyi. Famous traveler Evliya Çelebi, who visited the city several times, recorded that this was one of the ten biggest cities of the Ottoman Empire in Europe and that it grew richer by the day. Yet after the Ottomans left the area, the Muslim population declined steadily, as did the number of buildings that belonged to them. Only several of the many mosques, medrese, inns, hammam and caravansarai built during the Ottoman era made it to our day. One of these is Hüdavendigâr Mosque, which the people call “Ulu Mosque” or “Cumaa Mosque.” Today, this museum-city stands as a collection of buildings situated on three hills that are architecturally beautiful. The city is considered to be a harmonious example of Turkish and Bulgarian structuring thanks to its traditional houses. This is actually a neighborhood set up by the Ottomans, as is evident when the construction dates of the houses are observed. This architectural style, called “Plovdiv Baroque style” today, finds elegance in its simple style. Houses have been restored in order to pass this historic texture on to future generations. This collection of structures consists of over 150 culture houses and has the appearance of a proper museum. Today, each of these houses serves as a museum, gallery, atelier or restaurant. These buildings with wooden ceilings are situated in a way that lets sunlight into each room through the windows. They are also the finest examples of the art of woodcarving. Nerede Kal›n›r? Dedeman Trimontium Princess Hotel Kapitan Raicho 2 Plovdiv 4000 Bulgaristan Tel: +359 33 605 000 1956 yılında ünlü mimar Yolov tarafından tasarlanan “Trimontium” Hotel neredeyse yarım asırlık bir mazi barındırıyor. 158 odasıyla Plovdiv’in eşsiz manzarasına sahip olan otel, şehrin güzelliklerini, seçkin konukları ve misafirperverliği ile birleştiriyor. Where to stay? Dedeman Trimontium Princess Hotel Kapitan Raycho 2 Plovdiv 4000 Bulgaria, Tel: + 359 32 605 000 Designed in 1956 by famous architect Yolov, “Trimontium” Hotel has a history of nearly half a century. The hotel has 158 rooms and a one-of-a-kind view of Plovdiv; it blends the beauty of the city with select guests and hospitality. 25 Tarihi dönemlerde farklı uygarlıkların kurulu olduğu deniz kenarlarında şimdi, ilkbahar ve yaz aylarında sakin, keyifli ve dinlendirici bir tatil yapan bikinili, mayolu insanlar var. Oldukça geniş bir kumsalın ve kumsalın arkasında her şey dahil sistemiyle, özellikle çocuklu aileleri müthiş bir rahatlık ve huzurla buluşturan büyük otellerin bulunduğu Lara Plajı, kentin 12 km. doğusunda yer alıyor. Batıda bulunan ve Antalya’nın şehir merkezine daha yakın olan çakıl taşlı Konyaaltı Plajı ise, arkasındaki nefes kesici Bey Dağları silsilesi ile bir başka güzelleşiyor. Biraz ötede Kemer, Olympos, Bey Dağları Milli Parkı ve Topçam Plajı gözler önüne kusursuz manzaralar sergiliyor. 26 Görkemli Aspendos Deniz ve güneşin The embrace of sea kucaklaşması Antalya and sun, Antalya A T ürkiye’nin güney ucunda, büyük bir bölümü traverten kaya parçaları üzerine oturmuş, bir yaz şehri; güneşin, denizin, keyfin, rahatlamanın ve tarihin insanı sarmaladığı bir Akdeniz kenti. Antalya, rotasını denizde bir damla, güneşte bir ışın olmaya çevirmiş herkese huzur ve mutluluk vaat ediyor. Antalyalılar, dünya üzerinde parmakla sayılacak sayıdaki kentin sahip olduğu, muhteşem bir lükse sahipler: senenin 6 – 7 ayı denize girebilmek. Akdeniz’in davetkâr sularının kenarına kurulmuş olan şehir, muhteşem doğası ve ılıman iklimi sayesinde, sürekli bir tatil ruhunu koruyor, kent sakinleri sürekli bir huzur ve dinginlik atmosferinde yaşamlarını sürüyorlar. Bereketli coğrafyaların ve antik kentlerin iç içe geçtiği Antalya, misafirini, şehre adımını atar atmaz rahatlığa ve sükûnete davet eder. Ortalarında palmiyelerle sıralanmış geniş bulvarları, rengârenk begonviller ve narenciye ağaçları ile dolu kaldırımları, daracık sokaklarında minik kafeler, restoranlar ve butik oteller barındıran “Uluslararası Kentsel Koruma ve Dönüşüm” ödüllü tarihi bölgesi Kaleiçi’yle bu kent dört dörtlük bir tatilin ideal adreslerinden. Mediterranean town in the southern tip of Turkey whose majority is situated on travertine rocks – a summertime city that envelops people with sun, sand, pleasure, relaxation and history. Antalya promises peace and happiness to everyone who’s set his route to be a drop in the sea and a ray of sunlight. Antalya residents have an incredible luxury that few people on this earth – so few they could be counted by fingers – have: the ability to swim in the sea 6 to 7 months out of a year. The city is situated on the shore of enticing Mediterranean waters; it always has the air of a vacation, and city residents lead a life of continuous peace and tranquility. Antalya blends fertile geography with ancient towns; it invites guests to comfort and relaxation the minute they step foot in the city. Its wide boulevards bear palm trees lined up in the middle, while the bougainvilleas are colorful and the sidewalks are literally packed with citrus trees. One of the ideal vacation spots in the city is Kaleiçi, a historic area whose narrow streets bear tiny cafes, restaurants and boutique hotels – Kaleiçi has even received the “International Award for City Protection and Transformation.” The shores where different civilizations were situated throughout history now host people clad in bikinis and Antalya’nın bir diğer antik kenti Aspendos, M.Ö. 5. yüzyıla tarihleniyor. Aspendos’a gerçek şanını verense, M.S. 2. yüzyılda, İmparator Marcus Aurelius’un hüküm sürdüğü dönemde Aspendoslu mimar Xenon tarafından inşa edilen ve bugüne kadar varlığını koruyan görkemli antik tiyatro. Halen, konser ve gösteri gibi etkinliklerde kullanılan iyi durumdaki antik tiyatro 30.000 kişilik müthiş bir yapı. Sahne binasının her iki yanındaki giriş bölümleri üstüne işlenmiş olan Hellence ve Latince yazıtlarda, tiyatronun ülkenin tanrılarına ve imparatorluk evine sunulduğu yazıyor. swimsuits who come here for a relaxing, pleasant vacation during spring and summer months. Located 12 km east of the city, Lara Beach is home to a considerably wide beach and a system beyond the beach that encompasses everything, including large hotels that offer the utmost comfort and peace to families with children. Closer to Antalya’s city center, Konyaaltı Beach is a whole other beauty thanks to the breathtaking Bey Mountains behind it. A little further away, Kemer, Olympos, Bey Mountains National Park and Topçam Beach are where you’ll find perfect views. Magnificent Aspendos Another one of Antalya’s ancient cities, Aspendos dates back to 5th century B.C. What gave Aspendos its true fame is the glorious ancient theater, built by Aspendos’ own architect Xenon in 2nd century A.D., during the reign of Emperor Marcus Aurelius. This ancient theater is still used today for concerts and shows; it is an incredible structure that can host up to 30,000 people. The entrance areas on both sides of the stage building bear Hellenic and Latin scriptures, which reveal that the theater is presented to the country’s gods and the house of the empire. Nerede Kal›n›r? Dedeman Antalya Hotel&Convention Center Lara Yolu 07100 Antalya Tel: (242) 310 99 99 483 odaya sahip olan beş yıldızlı Dedeman Antalya Hotel & Convention Center, geniş lobisi ve nefes kesen manzarası ile misafirlerini ağırlıyor. Dedeman Park Antalya Lara Yolu 07100 Antalya, Tel: (242) 316 01 04 Şehir merkezinde, havaalanından 15 km ve otobüs terminalinden 13 km uzaklıkta olan Dedeman Park Antalya güler yüzlü hizmet anlayışını ve konforlu konaklama ayrıcalığını misafirlerine sunuyor. Where to stay? Dedeman Antalya Hotel & Convention Center Lara Yolu 07100 Antalya, Turkey Tel: + 90 (242) 310 99 99 The five-star Dedeman Antalya Hotel & Convention Center which has 483 rooms, greets guests with a spacious lobby and a breathtaking view. Dedeman Park Antalya Lara Yolu 07100 Antalya, Turkey Tel: +90 (242) 316 01 04 Dedeman Park Antalya is located in the city center, 15 km from the airport and 13 km from the bus terminal. It offers guests a smiling approach to service and the privilege of comfortable accommodation. 27 Öncelikle bu serüvene başlamanız nasıl oldu? DQ 28 RÖPORTAJ-INTERVIEW 1989’da Ali Sipahi Rallisi ile başladı her şey. Bu yarışa yalnızca deneme amaçlı katılmıştım. Ancak o günden sonra dünya şampiyonasına katılmak gibi çıtayı çok daha yükseltme kararı aldım. Türkiye için hayal olabilecek durumları hedefledim. Bu yarışta aldığım derece de tanınmamı ve bu işte ilerlemem gerektiğini bana sağladı. Bu yüzden de hayatımda bu yarışın ayrı bir önemi var diyebilirim. Sadece yarışçı değil aynı zamanda da motor sporlarını yaygınlaştırmayı ilke edinmişsiniz. Neden? Aslında spor hayatımı ikiye ayırabilirim: Birincisini, tamamen sportif başarıyı kovaladığım dönem diye tanımlayabilirim. İkincisi ise hem sportif başarıyı hedeflediğim hem de onun yanında eğitim vermek, otomotiv sanayisiyle ilgilenmek gibi birçok yan projelerle uğraştığım dönem. Bir şeyler yaparken onu başka insanlara da tanıtmayı, daha doğrusu bu alanda onları bilinçlendirmeyi istedim. Çünkü maalesef Türkiye bu konuda eksik. Bu yüzden de ülkemizin dikkatini çekebileceğine inandığım bu sporu bilinçli olarak yaygınlaştırma kararı aldım. Tabi bu da uzun bir süreç oldu. Örneğin geçtiğimiz yıllarda, Metin Şentürk ile birlikte dünya görme engelliler yarış rekorunu kırdık. Bu yarışa ilk başladığımda çevremde hayretli bakışlar vardı. Ama yarış sonrası bu tarz bir projenin ne denli anlamlı olduğunu herkes görmüş oldu. Yani ilk başlarda insanlara bu fikir yabancı mı geliyordu? Toplum olarak çok alışık olmadığımız bir şey. Önce projeyle ilgili, “nasıl olacak ki bu?” sorusuyla karşılaşıyorum. Ancak sonrasında - ne mutlu bana ki - bu kararın doğru olduğuna çevremi inandırabiliyorum. A rally pilot who’s diligent, decisive and experienced: Volkan Işık Azimli, kararlı ve tecrübeli bir ralli pilotu: Volkan Işık Türkiye şampiyonlukları, farklı kategorilerdeki sayısız birincilikleri ve motor sporlarını yaygınlaştırmadaki özverili çalışmaları ile ülkemizin en başarılı yarış pilotu Volkan Işık ile Dedeman İstanbul Roof Bar’da keyifli bir söyleşi yaptık Volkan Işık is our country’s most successful race pilot thanks to his Turkey championships, innumerable first place awards in different categories and his diligent efforts to advance motor sports. We’ve made a pleasant conversation with Işık at Dedeman Roof Bar. Firstly, how did you embark on this adventure? Everything began in 1989 with the Ali Sipahi Rally. I only participated in this race as sport, yet after that day, I decided to raise the bar much higher for myself and participate in the world championship. I aimed for situations that would be a dream for Turkey. The title I won in this race allowed me to become well known and grow in this business. That’s why I could say that this race is particularly important in my life. You made it your principle to advance not only yourself as a racer but also motor sports in general. Why? I could actually divide my athletic life into two halves: The first is the period where I am entirely chasing after athletic accomplishment. The second is the period when I aim both for athletic success and for side projects such as educating others and getting involved with the automotive industry. When I’m doing something, I wanted to introduce it to other people, too, or actually to raise their awareness of this field. Because unfortunately Turkey is lacking in this subject... That’s why I decided to consciously advance a sport that I believe could get our nation’s attention. Of course, this was a long process, too. For instance, in the past, Metin Şentürk and I broke the world visually impaired race record together. When I first started this 29 Hedefi olan kişilerin de yalnızca yarış kurallarını iyi bilip uygulamaları yetmiyor tabii. Özveri, disiplin ve sabır da bir otomobil sporcusunda olması gereken özellikler. 30 → race, I received surprised glares from people around me. But after the race, everyone had seen how meaningful a project like this was. So in the beginning, people saw this as an unfamiliar idea? It’s not something we’re very used to as a society. First, I’m met with the question “how will this happen?” about the project. But afterwards, happily for me, I can convince those around me that this decision is the right one. How old do you have to start to be a professional racer? Are there rules to this sport? Profesyonel bir yarışçı olmak için kaç yaşından başlamak gerekiyor? Bu işin kuralları var mı? Eğer kişinin şampiyon olmak gibi bir hedefi varsa, kurallar mevcut. Ancak kişi, yalnızca eğlenmek amaçlı yarışmak istiyorsa kendisini çok fazla sıkmadan, fazla kural koymadan yarışmalarını sağlıyoruz. Hedefi olan kişilerin de yalnızca yarış kurallarını iyi bilip uygulamaları yetmiyor tabii. Özveri, disiplin ve sabır da bir otomobil sporcusunda olması gereken özellikler. Yaş konusunda ise; tecrübeli olmak başarının asıl anahtarı. Her yarış size ayrı bir tecrübe kazandırıyor. Bu yüzden ne kadar erken yaşta başlanırsa o kadar tecrübe ve artıyı da beraberinde getiriyor. Peki sizin tecrübe ettiğiniz en önemli şey ne oldu? “Coşku” bu tarz sporlarda yaşadığınız en belirgin his. Ama fazla coşkulu bir insan olmak her ne kadar başarıyı tetiklese de fazla dozu zarar getirebiliyor. Bu yüzden bu süre zarfında ben, o fazla coşkuyu nasıl kontrol altına alabileceğimi öğrendim. Türkiye ve Avrupa’daki sistemi karşılaştırırsanız benzer ve farklı yanlar neler olur? Otomobil sporundan ziyade genel olarak ülkemizde sporcu insanların yaşadığı pek söylenemez. Düzenli olarak spor yapan ve bunu hayat tarzı olarak benimseyen insanlar yok denecek kadar az. Bu iş tamamen bir kültür meselesi. Spordan ve spor yapmaktan biraz korkan bir yapımız var. Avrupa’da ise durum çok daha farklı. 60 - 70 yaşında insanların bisiklet sürdüklerini, koşu yaptıklarını görebiliyoruz. Ülkemizde böyle olaylar yaşanamadığı için maalesef insanlar çocuklarını “Aman oğlum düşersin bir yerini kırarsın.” mantığı nedeniyle spora yönlendirmiyorlar. Futbol, basketbol, otomobil sporları, bisiklet ve diğer tüm sporlar insanlara aynı zamanda yenilgilerin de zaferin bir parçası olduğunu, azimle çalışmanın sonucunda alınan verimi, takım çalışmasını öğretiyorlar. Bu nedenle olaya yalnızca para kazanmak veya herhangi bir yerini incitmek felsefesinden değil, bambaşka hayat tecrübelerinin kazanıldığı bir durum olarak bakılması gerektiğini düşünüyorum. Yarış sırasında hissettiğiniz duygular nasıldı? Korku olmuyor mu? Bir yarışa asla “Ben kesinlikle korkmuyorum.” diye başlamamak gerekiyor. Her an her şeyin olabileceğinin bilincine sahip insanlar korkuyu hissederler ve buna hazırlıklı olurlar. Konsantrasyonumu arttıran şey korkusuzluk değil, motivasyon ve yaşadığım stres. Peki unutamadığınız bir kaza anınız var mı? Elbette. Yarışırken çok fazla eğlendiğimiz düşünülmesin. Kaza anında ilk aklıma gelen şey “Bundan sonra ne olacak?” değil de “Sponsorunuza duyduğunuz sorumluluk… Bu hatayı nasıl yapabildim diye de kendinize kızmanız. Yalnız bir tanesi çok farklı bir kazaydı. İzmir’deki bir yarışta kaza yaptım ve kendimi gökdelenden uçuyormuş gibi hissettim. Her şey ağır çekim ilerliyordu. Tepeden 180 If a person has set a goal like becoming champion, there are rules. Yet if the person’s doing it just to have fun, then we let him race without stressing himself too much and without too many rules. For those who have goals, it isn’t enough to just know the rules of the game well and implement them, of course. Hard work, discipline and patience are also traits that an automobile racer must have. When it comes to age, being experienced is the true key to success. Every race brings you a different experience. That’s why however old you are when starting, you’ll have that much experience and pluses. So what’s the most important thing you experienced? The clearest feeling you have in sports like these is “joy”. Being an overjoyed person can be a trigger to success, but it can also cause lots of damage. That’s why, during this time, I learned how to control that joy. If you were to compare the systems in Turkey and Europe, what are some similarities and differences? Leaving automobile sports to one side, we can’t really say that our country’s generally full of athletic people. The number of people who exercise regularly and accept this as a way of life is slim to none. This is entirely about culture. We have a structure that’s somewhat afraid of sports and exercising. Yet the situation’s much more different in Europe. We can see that people in their 60s and 70s ride bicycles and run. Since things like this don’t happen in our country, unfortunately, people don’t direct their children towards sports with the attitude of “Oh my son you’ll fall down and break something.” Soccer, basketball, automobile sports, bicycling and all other sports also teach people that failure is a part of victory and about the product of diligent work as well as team work. This is why I think that we should approach the subject not only in terms of earning money or the philosophy of hurting some part of your body but as a situation in which people gain completely different life experiences. What were the feelings you had during the race? Is fear one of them? You should never start a race thinking, “I’m not afraid at all”. People who are aware that anything could happen at any minute feel fear and are prepared for it. What increases my concentration isn’t fearlessness but motivation and the stress I experience. So is there an accident moment that you can’t forget? Of course. People shouldn’t think that we have too much fun when we’re racing. What first comes to my mind during the moment of the accident isn’t “What’s going to happen now?” but the responsibility you feel towards your sponsor and getting mad at yourself thinking, “How could I make this mistake?” But one of them was a very unique accident. I had an accident in a race in Izmir and I felt as if I was flying from a skyscraper. Everything was moving in slow motion. I flew off a cliff at 180 31 32 33 For those who have goals, it isn’t enough to just know the rules of the game well and implement them, of course. Hard work, discipline and patience are also traits that an automobile racer must have. km ile uçtum ve arabam paramparça oldu. O kazada “Bundan sonra ne olacak bana?” diye düşünmüştüm. and my car was smashed to pieces. In that accident, I had thought, “What’s going to → km happen to me now?” VOLKICAR projenizden kısaca bahseder misiniz? Bu projeyi gerçekleştirirken herhangi bir zorluk yaşadınız mı? Could you tell us briefly about your VOLKICAR project? Did you have any difficulties when putting this project to life? V1 yarışları açısından hedefleriniz nedir? What are your goals in terms of the V1 races? Öncelikli olarak Türk halkına, sonra dünyaya sporu daha çok sevdirecek bir araç yapmaya karar verdim. Yıllarca bunun hayalini kurdum ve kafamda planladım. 2002 krizi sırasında da hayata geçirmeye karar verdim. Büyük bir zorlukla karşılaşmadım çünkü yıllardan beri her türlü engeli kafamda aştığım, kendi kendime tasarladığım bir projeydi. Her şeye hazırlıklıydım. Genelde insanlar otomobil yapma fikrimi şaşkınlıkla karşıladılar. “Ne yapacaksın ki bunu?” diye tepkiler aldım. Şu anda bile şaşkın olanlar var. Bugüne kadar kırk tane otomobil yaptık ve halen “ Nasıl olabildi böyle bir şey?” şeklinde tepkiler alıyorum. Şu anda projem yalnızca yarış otomobili ancak ileride cadde otomobili üretmek de istiyorum. V1 bizim kendi oluşturduğumuz bir yarış. Dünyada eşi benzeri yok ve bunu pazarlamak istiyoruz. Açıkçası otomobil yarışlarının Türkiye’den çok yurt dışında şans bulacağını düşünüyoruz. Elbette bu otomobilin ve yarışların Türkiye’de de yaygınlaşmasını istiyoruz. I decided to make a vehicle that would make first the Turkish people and then the world love this sport more. I dreamt about this for years and planned it in my head. During the 2002 crisis, I decided to put it to life. I didn’t encounter great difficulty because this was a project that I had dealt with every obstacle in my own head and that I designed by myself. I was prepared for everything. People were generally surprised at my idea to manufacture an automobile. I got responses like “Why would you do this anyway?” We’ve made forty automobiles to date and I still get reactions like “How could something like this happen?” My project is solely focused on race cars at the moment, but I want to create street cars in the future, too. V1 is a race we created ourselves. There’s nothing in the world like it, and we want to market this. Truthfully, we believe that automobile races will have a greater chance abroad than in Turkey. Of course, we want this automobile and these races to become more advanced in Turkey, too. Dedeman okuyucularına neler söylemek istersiniz? Dedeman’la V1 Challange’dan dolayı bir aradayız ve Dedeman gibi büyük bir grubun bizim şampiyonamızda var olması bizim için büyük bir gurur kaynağı. Böylesine büyük bir grubun bu tarz yarışmalara destek vermesi bizim için çok önemli ve Dedeman’la uzun yıllar boyu bu birlikteliği sürdürmek istiyoruz. What would you like to say to Dedeman readers? We’re together with Dedeman due to V1 Challenge, and it’s a great source of pride for us for a large group like Dedeman to exist in our championship. It’s very important for us that a big group like this supports races like these, and we want to continue this partnership with Dedeman for long years. DQ 34 YEMEK-FOOD Kalorisi düşük, Keyfi büyük Lezzetler 35 Beslenme, sağlıklı ve mutlu yaşamanın en büyük parçası. Kışı daha zinde ve formda karşılamak adına bizde bu sayımızda kalorisi düşük, lezzeti büyük, neşesi bol tariflerin kapısını aralıyoruz. Highly Enjoyable Low Calorie Dishes Eating is the biggest player in a healthy and happy road to life. In order to prepare for the start of winter in form and top health we have given room to some low calorie, extremely delicious and easy to make recipes. Sebzeli Karides Prawns With Vegetables Malzemeler 250 gr haşlanmış karides, 4 havuç, 2 enginar, 50 gr bakla, 100 gr kuşkonmaz, Birkaç marul yaprağı Ingredients 250 gr. Boiled prawns, 4 Carrots, 2 Artichokes, 50 gr. Broad Bean, 100 gr. Asparagus, A couple of lettuce leaves Sos için 100 gr haşlanmış nohut, 1 çorba kaşığı limon suyu, 2 diş sarımsak, 3 dal maydanoz, 1 çorba kaşığı zeytinyağı, 2 çay kaşığı tatlı pul biber, 1 çay kaşığı hardal, Tuz Yapılışı Havuçları temizleyip eşit büyüklükte baston şeklinde kesin. Enginarları temizleyip doğrayın. Bakla ve kuşkonmazları ayıklayıp doğrayın. Havuç, karnabahar, enginar, bakla ve kuşkonmazları tuzlu suda yumuşayana kadar haşlayıp süzün. Maydanozu temizleyip kıyın. Sarımsakları soyup ezin. Nohut, sarımsak, limon suyu, hardal, tuz ve zeytinyağını robotta krema kıvamında ezin. Salata kâsesini marul yapraklarıyla kaplayın. Sosu döküp sebzeleri şık bir görünüm elde etmek için, renk değişimlerine göre yerleştirin. Üzerine karidesleri ekleyin. Maydanozu serpiştirin. Pul biberi ilave edin. Yemeğiniz servise hazır. Sauce 100 gr. Boiled chickpeas, 1 Table spoon of lemon juice, 2 Garlic cloves, 1 Table spoon of olive oil, 2 tea spoons of sweet red pepper flakes, 1 tea spoon of mustard, Salt Preparation Clean the carrots and then cut them evenly into sticks. Clean and chop up the artichokes. Sort and shell the broad beans and asparagus and chop. Place the carrots, cauliflower, artichokes, broad beans and asparagus in salty water and boil till they soften then drain. Peel and crush the garlic. Place the chickpeas, garlic, lemon juice, mustard, salt and olive oil in a blender and blend till creamy. Cover the salad bowl with the lettuce leaves. In order to get a slick presentation place the vegetables according to their colour change, then pour the sauce. Then place the prawns and sprinkle the parsley. Once you add a little red pepper flakes you’re ready to serve. 36 Rokfor Peynirli ve Armutlu Karışık Salata Mixed Pear & Blue Cheese Salad Malzemeler 200 gr karışık mevsim yeşillikler, 3 armut, 100 gr rokfor peyniri, 24 ceviz, yarım çay bardağı zeytinyağı, 4 yemek kaşığı nar ekşisi, tuz, karabiber Ingredients 200 gr. mixed greens, 3 pears, 100 gr. blue cheese, 24 walnuts Yapılışı Yıkanmış ve suyu süzülmüş yeşillikleri iri doğrayıp tabağa alın. Servis tabağının kenarına kabukları soyulup dilimlenmiş armutları ve ceviz içlerini yerleştirin. Sos için zeytinyağı, nar ekşisi, tuz ve karabiberi karıştırın. Salatanın üzerine gezdirerek dökün. Ufalanmış rokfor peynirini sosu döktükten sonra salatanız servise hazır. Kâğıtta Midyeli Spagetti Malzemeler Yarım paket spagetti, 300 gr ayıklanmış midye, 200 gr dondurulmuş karides, 4 domates, 1 soğan, 2 diş sarımsak, 7 siyah zeytin, 3–4 dal maydanoz, 2 çorba kaşığı ayçiçeği yağı, yarım su bardağı beyaz şarap, yarım su bardağı su, tuz Yapılışı Midyeyi yarım bardak şarap ve yarım bardak suda 15 dakika haşlayıp süzün. Domatesleri soyup küp küp doğrayın. Sarımsakları soyup ezin. Soğanı soyup kıyın. Maydanozu temizleyip kıyın. Zeytinlerin çekirdeklerini çıkarın. Ayçiçek yağını tavada kızdırın. Soğan ve sarımsağı ekleyip pembeleştirin. Domates ve karidesleri ilave edin. Tuz serpip 10 dakika üzeri kapalı olarak pişirin. Makarnayı tuzlu kaynar suda haşlayıp süzün. Midye, karidesli sos ve zeytini makarnaya ilave edip bir kapta harmanlayın. Karışımı dört yağlı kâğıda paylaştırıp paket şeklinde sarın ve önceden ısıtılmış 200 dereceye ayarlı fırında 10 dakika pişirin. Sıcak olarak servis yapın. Spaghetti with Mussels in Paper Ingredients Half a packet of spaghetti, 300 gr. shelled mussels, 200 gr. frozen prawns, 4 tomatoes, 1 Onion, 2 garlic cloves 7 black olives, 3–4 branches of parsley, 2 table spoons of sun flower oil, half a water glass of white wine, half a water glass of water, salt Preparation Boil the mussels in the half glass of wine and water for 15 minutes and then drain. Peel the tomatoes and dice. Peel the garlic and crush. Peel the onion and slice. Wash and chop the parsley. Remove the olive pips. Heat the Sunflower oil. Add the onion and garlic till pink. Then add the tomato and prawns. Sprinkle a bit of salt, cover and cook for 10 minutes. Boil and drain the pasta. Blend the mussels, prawn sauce, olives and pasta in a bowl. Then evenly distribute it into 4 non-stick paper packets. Wrap them up and place in the oven preheated to 200 degrees for 10 minutes. Serve hot. Dressing Half a tea glass of olive oil, 4 table spoons of pomegranate molasses, salt, black pepper Preparation After you wash and drain your mixed greens, thickly cut them up and put on the plate. Then on along the side of the service plate place the peeled and sliced pears and walnuts. Dressing For the dressing, mix the olive oil, pomegranate molasses, salt and black pepper. Drizzle it over the salad. Sprinkle the crumbled blue cheese over the salad once you’ve poured the dressing. 37 38 Brokoli salatası Broccoli Salad Malzemeler 200 gr brokoli, 150 gr havuç, 10 kırmızı lahana yaprağı Ingredients 200 gr. broccoli, 150 gr. carrots, 10 red cabbage leaves Sos için 1 yumurta, yarım çorba kaşığı hardal, 1 su bardağı yoğurt, yarım çorba kaşığı limon suyu, 4 çorba kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı pembe tane biber, tuz Dressing 1 egg, half a table spoon of mustard, 1 water glass of yogurt, half a table spoon of lemon juice, 4 table spoons of olive oil, 1 dessert spoon of pink pepper kernels, salt Yapılışı Brokoliyi temizleyip, ayırın. Havucu temizleyip elma gibi dilimleyin. Kırmızı lâhana yapraklarını iri şeritlere kesin. Brokoli ve havuçları hafif haşlayın. Yumurta, hardal, yoğurt, limon suyu, tuz ve zeytinyağını bir kapta mikserle çırparak sosu hazırlayın. Brokoli, havuç ve lahana yapraklarını salata kâsesine alıp üzerine sosu gezdirin. Pembe biber taneleriyle süsleyip servis yapın. Brokolili karışık salatanız artık servise hazır. Preparation Clean the broccoli and separate. Wash the carrots and slice up like an apple. Slice the red cabbage leaves into thick rows. Slightly boil the broccoli and carrots. Prepare the sauce by whisking the egg, mustard, yogurt, lemon juice, salt and olive oil in a mixer. Place the broccoli, carrots and cabbage leaves in a salad bowl and drizzle the dressing over it. Garnish with the pink pepper kernels and your mixed broccoli salad is ready to serve. Yaban Mersinli Muffin Blue Berry Muffin Malzemeler 125 gr margarin, 2 yumurta, 140 ml süt, 175 gr toz tatlandırıcı, 200 gr tam buğday unu, 1 paket kabartma tozu, yarım çay kaşığı vanilya aroması, 3/4 su bardağı dondurulmuş yaban mersini Ingredients 125 gr. margarine, 2 eggs, 140 ml milk, 175 gr. powdered sweetener, 200 gr. wheat flour, 1 packet of baking powder, half a tea spoon of vanilla flavour, 3/4 cup of frozen blue berries Yapılışı Oda ısısında yumuşatılmış margarin ve toz tatlandırıcıyı mikserle iyice çırpın. Yumurtaları teker teker ekleyip karıştırın. Süt, vanilya aroması, un ve kabartma tozunu ekleyip 2 dakika daha çırpın. Dondurulmuş yaban mersinlerini ekleyip tahta bir kaşıkla karıştırın. Kalıplara kâğıt yerleştirin ve hamuru içlerine paylaştırın. 180 dereceye ayarlı fırında hafif kızarıncaya kadar pişirin. Yaban mersinli muffin artık hazır, afiyet olsun. Preparation Whisk the softened margarine and powdered sweetener in a blender. Mix the eggs in one by one. Then add the milk, vanilla, flour and baking powder and whisk another 2 minutes. Mix in the frozen blue berries with a wooden spoon. Place paper muffin cups in the muffin tray. Place in the over preheated to 180 degrees. Once they’re golden, you can take them out, cool and serve. Enjoy. 39 Take advantage of 45% discount at Dedeman Princess 40 ISTANBUL – SOFIA 5 times per week IZMIR – SOFIA 2 times per week Kabak Turta Zucchini Tart Malzemeler 3–4 kabak, 3 dal dereotu, 1 soğan, 2 çay kaşığı sıvıyağ, 1 kahve fincanı su, 8 çorba kaşığı yoğurt, 1 yumurta, 1 çorba kaşığı rendelenmiş limon kabuğu, birkaç nane yaprağı, tuz, karabiber Ingredients 3–4 zucchini, 3 branches dill, 1 onion, 2 teaspoons vegetable oil, 1 Turkish coffee cup of water, 8 table spoons of yogurt, 1 egg, 1 table spoon of grated lemon peel, a couple of mint leaves, salt, black pepper Yapılışı Kabakları temizleyip halka halka dilimleyin. Dereotunu kıyın. Soğanı soyup incecik doğrayın. Sıvıyağı teflon tavada kızdırıp soğanı pembeleştirin. Kabağı ilave edip hafif soteleyin. 1 fincan su ekleyip kabak yumuşayıncaya kadar kapağı kapalı olarak pişirin. Dereotu, tuz ve karabiber serpin. Yoğurt, yumurta ve rendelenmiş limon kabuğunu bir kâsede çırpıp kabağa ilave edin ve karıştırın. Yuvarlak fırın kalıbını yağlı kağıt ile kaplayın. Hazırladığınız karışımı boşaltıp yayın. Önceden ısıtılmış 180 dereceye ayarlı fırında 20 dakika pişirin. Soğuyunca üzerini nane ile süsleyin ve dilimleyerek servis yapın. Preparation Clean the zucchini and slice into rings. Finely chop up the dill. Heat the oil, then add the onion and cook till pink. Add the zucchini and sauté briefly. Add one small cup of water and cover till the zucchini softens. Sprinkle the dill, salt and black pepper. Whisk the yogurt, egg and grated lemon peel in a bowl; add to the zucchini and mix. Cover the round oven tin with non- stick paper. Pour the mixture into the tin. Cook in the oven preheated to 180 degrees for 20 minutes. Once cool, garnish with mint, slice and serve. • HALEP / SURİYE • İSTANBUL • K APADOKYA • KONYA • PALANDÖKEN Fly easily to the traditional Dedeman hospitality at and celebrate with us 45th year of Dedeman Hotels with a 45% discount. K DQ 42 KENT-CITY O Siyah İnci; Black Pearl: Zonguldak! Ağaçların hükmettiği bir doğa, eski tünellerin süslediği yollar, yüzyıllar öncesine şahitlik etmiş binalar, tonlarca bulut, yosun tutmuş dar ve dik merdivenler, sonu görünmeyen alabildiğine lacivert Karadeniz... Doğa harikası şelaleleri, uçsuz bucaksız mağaraları ve sıcacık gülümseyen insanlarıyla emeğin şehri Zonguldak! The city of Zonguldak; a nature dominated by trees, roads sprinkled with old tunnels, ancient buildings that have witnessed centuries, thousands of clouds, mossy narrow stairways, the endless navy Black Sea…Spectacular waterfalls, isolated caves and its people that welcome you with a smile! YAZI-BY DENİZ TARI aradeniz’in önemli liman kentlerinden biri olan Zonguldak, gerek M.Ö. 6. yüzyıla dayanan köklü tarihi, gerekse yer altı zenginlikleriyle bölgesinin şehirlerinden sıyrılıp adından söz ettiriyor. Cumhuriyet sonrası kurulan ilk il olma ünvanını elinde bulunduran Zonguldak görülmeye değer birçok kültürel yapıya ve doğal güzelliğe de ev sahipliği yapıyor. ne of the Black Sea’s important coastal towns with its deep-rooted history dating back to 6th century B.C and its rich subterranean, Zonguldak is a prominent city in the Western Black Sea region. The first province to be found after the Republic’s establishment, Zonguldak hosts a variety of cultural structures as well as an exceptionally beautiful natural habitat. 43 Filyos Filyos opens its doors with its long beaches and historical feel to those who wish to find peace and tranquility. Under the district of Çaycuma, Filyos is a coastal town that blends the beautiful tones of green and blue. The town that contains the fourth biggest amphitheatre in Turkey, Filyos took its name from the Filyos River that flows into the sea just off the Eastern part of the town. The river that was called Bilaois in ancient times changed to Villaois during the Roman period, then took its name as Filyos and became identified with the town. Eregli Museum Management and Thrace University continue their excavations in collaboration in the region that is home to significant archeological remains. 44 45 Fener Mahallesi Yeşil ve mavinin birbirine karıştığı belde, Çaycuma ilçesine bağlı bir sahil kasabası. Under the district of Caycuma, Filyos is a coastal town that blends the beautiful tones of green and blue. Filyos Kafa dinleyip huzur bulmak isteyenlere, hırçın, upuzun sahilleri ve tarihe bulanmış havasıyla Filyos kapılarını açıyor. Yeşil ve mavinin birbirine karıştığı belde, Çaycuma ilçesine bağlı bir sahil kasabası. Türkiye’nin en büyük dördüncü antik tiyatrosuna sahip olan Filyos adını kentin hemen doğusunda denize dökülen Filyos ırmağından alıyor. Antik dönemlerdeki adı Billaios olan ırmak, Roma çağında Villaios’a dönüşüyor, daha sonraları ise Filyos halini alıyor ve kentin adıyla özdeşleşiyor. Önemli bir arkeolojik geçmişe ve arkeolojik kalıntılara ev sahipliği yapan beldede 2006 yılından beri Ereğli Müze Müdürlüğü ve Trakya Üniversitesi iş birliği ile kazı çalışmaları yapılıyor. Fener Mahallesi Fener mahallesi Zonguldak merkezde bulunuyor. Mahalle yörede yaklaşık 100 yıl kadar önce yaşayan Fransızlar tarafından inşa edilmiş. Aynı zamanda da sit alanı. Tarihi esintisi, çoğu zaman asi dalgalarıyla bir bütün haline gelen denizi, boydan boya uzanan falezleri ve falezler üzerinde balık tutan balıkçıları ile Zonguldak’ın vazgeçilmezleri arasında. Harmankaya şelaleri Harmankaya şelaleri Zonguldak il merkezine 15 dakika mesafedeki Kokaksu mevkiinde bulunan Harmankaya Şelaleleri, göz alıcı doğal çevresiyle hayranlık uyandırıyor. Geniş bir alanda şelalenin döküldüğü dereye paralel olarak yapılan doğa gezisi, ziyaretçiler için sürprizlerle dolu bir keşif niteliğinde. Yürüyüş boyunca ufak şelaleleri saymazsanız karşınıza üç tane büyük şelale çıkıyor. Yükseklikleri yaklaşık 10-15 m civarında olan şelaleleri aşmak için, derenin Fener Mahallesi (neighborhood) is located in the center of Zonguldak. The district has been established by the French, who have been living there up until 100 years ago, and is also a protected area. It remains as an unforgettable part of the city of Zonguldak with its historical past, its rebellious waves, and the cliffs that spread across the city with fisherman fishing on them. Harmankaya Waterfalls Harmankaya waterfalls located 15 minutes away from Zonguldak center in the Kokaksu region is admirable with its natural beauty. The nature trips taken in areas parallel to where the waterfalls break are a spectacular exploration full of surprises. If you do not count the smaller waterfalls along your way, you will see three large waterfalls during your trek. The narrow and steep pathway is used to pass the waterfalls that vary around 10-15m in height. The area which attracts attention as a result of its breath-taking forest views has a different beauty throughout all seasons. Sultans Dance with Colorful Lights: Gökgöl Cave A captivating route for those who wish to explore the different parts of nature. Gökgöl Cave, located at the entrance of Zonguldak, 5 km from the city center, is a spectacular natural beauty with its running stream, lake, pendent rocks, stalagmites, travertines and million year old corals. It is truly a magical atmosphere with the colorful lighting that has been installed in the caves and its active water stream. The fifth longest cave in Turkey, Gökgöl Cave has been open to visitors since 2001. The cave that is separated into three sections: fossilized area, the active cave and its half active side wings, also is a haven for those who love to walk in nature with its 875m long walking course. kenarlarında yer alan dik patika yol kullanılıyor. Muhteşem orman manzarasıyla dikkat çeken bölgede, her mevsim ayrı bir güzellikte yaşanıyor. Renkli Işıklarla Sütunların Dansı: Gökgöl Mağarası 46 Doğanın farklı alanlarında keşif yapmak isteyenlere; cezbedici bir rota. Zonguldak girişinde, şehir merkezine sadece 5 kilometre uzaklıkta akarsuyu, gölü, sarkıt, dikit, travertenleri ve milyonlarca yıllık mercan fosilleriyle gerçek bir doğa harikası Gökgöl Mağarası. Mağara içerisinde yapılan değişik renklerdeki aydınlatma sitemi ve aktif dere yatağı ile büyülü bir ortam. 2001 yılından beri görsel amaçlı gezilere açılan mağara Türkiye’nin beşinci en uzun mağarası. Fosil kısmı, diri mağara ve yarı aktif yan kollar olmak üzere üç bölümden oluşan mağara aynı zamanda 875 metrelik yürüyüş yoluyla, yürümeyi sevenlere doğanın içinde harika bir kapı aralıyor. Devrek Bastonu ve Elpek Bezi Zonguldak’tan nice güzel anılarla dönerken, sevdiklerinizi hatırladınız ve onlara şık ve özel bir hediye almak istiyorsunuz. Öyleyse rotanızı Devrek Bastoncular Çarşısı’na çevirin ve hem ülkemizde hem de dünya çapında meraklıları tarafından pek takdir gören yörenin ünlü el sanatı ürünüyle tanışın. Devrek Bastonu, dünyada benzeri olmayan nitelikte sanatsal ve yerel kültür birikimini üzerinde taşıyan zarif bir hediye. Aynı zamanda zengin sap ve gövde çeşitleriyle iki gruba ayrılan bastonlar zengin işleme ve süsleme sanatına sahip. Bir diğer alternatif ise; Karadeniz Ereğli’nin binlerce yıllık geçmişinden süzülerek günümüze kadar ulaşan, geleneksel el dokumalarının en seçkin örneklerinden olan Elpek Bezi. Geçmişte yüzyıllarca çarşaftan, yelken bezine kadar uzanan geniş bir kullanım alanı için dokunan bezler, bugün ağırlıklı olarak ev dekorasyonuna yönelik olarak çağdaş modellerle, masa ve sehpa örtüleri, Amerikan servis, şal ve kaşkol olarak tasarlanıyor. Boyasız doğal renkleri ile dokutulan bezler, keten, pamuk ve kenevir(kendir) den üretiliyor. Ve böylece tarihi bir el sanatı yaşayarak, doğallık ve sadelik sevenlere bulunmaz bir koleksiyon sunuyor. 47 Nerede Kal›n›r? Dedeman Zonguldak İncivez Mahallesi, Milli Egemenlik Caddesi 130, 67000 Zonguldak Tel: (372) 291 00 00 Devrek walking stick ve Elpek cloth 48 Tatmadan dönmeyin! Çaycuma Yoğurdu: Çaycuma ve yoğurt sözcükleri özdeşleşmiş, öyle ki şehir girişinde yoğurt eksenli “Manda heykeli” bulunuyor. Manda sütünün inek sütüyle karışımından elde edilen Çaycuma yoğurdu antioksidan özelliği taşıyor. Yapısında bulunan yararlı bakterilerin yardımıyla vücudun zehirli atıklardan kurtulmasına yardımcı oluyor, hücreleri gençleştiriyor. Devrek Simidi: Tarihi fırınlarda, Devrek yöresinde pişirilen simitler sadece yöre halkının değil, aynı zamanda yörenin ziyaretçileri tarafından da rağbet görüyor. Normal simide göre biraz daha kalın ve açık renkli olan Devrek Simidi, her zaman taptaze ve sıcacık. Ereğli Osmanlı Çileği: Pembe rengi, orta boy oval görünümü, zengin aroma ve nefis kokusuyla dünyanın eşsiz ve tek çileği olma özelliğini taşıyan bu taze ve eşsiz lezzeti haziran ayının ilk yarısından sonra keşfedebilirsiniz. Hassas bir yapıya sahip olduğundan çok büyük ilgi isteyen Osmanlı çileği üreticileri tarafından sabahın erken saatlerinde zedelenmeden toplanıyor ve 1 - 2 saat içerisinde hemen satışa çıkarılıyor. Toplanan çileğin açık havadaki ömrü sadece 15 - 20 saat olduğundan hemen tüketilmesi gerekiyor. While you return with pleasant memories of Zonguldak, if you wish to buy a chic and special gift for those you love, make sure to stop by at the Devrek Bastoncular market, where you will find the traditional art work of the region that has received much local and international praise. The Devrek Bastonu is a cane that holds an exceptional cultural meaning to the area, and is an elegant gift that comes in a rich variety of choices; each embellished or carved meticulously. Another alternative is the Elpek Bezi that originates from Karadeniz Ereğli and are cloths showing the finest traditional embroidery handiwork of our time. Used for a variety of purposes in the past, ranging from bed sheets to boat sails, the cloths are now used for decoration purposes, as tablecloths, table mats, scarves and shawls. The cloths that are colored with natural, paint-free dyes are woven from cotton, linen and hemp, perfect for those who prefer simplicity and elegance. Don’t Return Without Tasting! Çaycuma Yoghurt: The words Çaycuma and yoghurt can almost be identified with one another, up to the point where the entrance of the city has a statue of a water buffalo. Produced from a mixture of the buffalo and cow milk, the Çaycuma yoghurt is known for being an antioxidant. The yoghurt which is filled with beneficial bacteria helps our bodies to get rid of poisonous residue and regenerates cells. Devrek Simit (bagel): Devrek Simit baked in ancient ovens are not only sought after by the regions locals, but also by visitors in the area. Devrek Simit that is thicker and a lighter color than normal traditional simit is always served warm and fresh. Ereğli Osmanlı Strawberry: Its pink color, average sized oval appearance, rich aroma and mouth-watering smell, this fresh and delicious strawberry is one of a kind in the world. The delicate strawberry, best after the month of June, needs plenty of special care by its producers, and is picked specially at very early hours of the morning and sold in 1-2 hours after that. The life span of the strawberry in open air is 15-20 hours, therefore it must be consumed rapidly. Dedeman Zonguldak, avantajlı konumu ve sunmuş olduğu geleneksel Dedeman misafirperverliği ile Karadeniz’in bu sevimli şehrindeki evinizin sıcaklığını aratmıyor. Toplamda 204 oda ile hizmet veren Dedeman Zonguldak, Kapalı Yüzme Havuzu, Çocuk havuzu, Türk Hamamı, Sauna, Buhar Banyosu, Dinlenme odası, Masaj, Solaryum ve Fitness olanaklarıyla konforunuza konfor katıyor. Nasıl gidilir? Otogara 500m ve şehir merkezine 1 km uzaklıkta bulunan Dedeman Zonguldak Hotel’e, Zonguldak Karayolu sayesinde Türkiye’nin her yerinden kalkan otobüslerle ve otomobille ulaşmak oldukça kolay. Where to stay... Dedeman Zonguldak İncivez Mahallesi, Milli Egemenlik Caddesi 130, 67000 Zonguldak, Turkey Tel: +90 (372) 291 00 00 You will not miss the comfort of your home in Dedeman Zonguldak, which has an advantageous location and offers you traditional Dedeman hospitality within this charming town situated on the Black Sea coast. Serving its guests with a total of 204 rooms, Dedeman Zonguldak adds more comfort to your stay with an indoor pool, children’s pool, Turkish bath (hamam), sauna, steam room, relaxing room, massage services, solarium and fitness facilities. How to get there... 500 metres to the bus station, 1 km to the city center. Through to Zonguldak Highghway, It’s able to travel by bus and car all around Turkey. Açılıyor Kasım’da r Novembe n o g in n Ope 49 50 ŞAİRANE GÜZELLİKTEKİ YAYLALARI, MASMAVİ DENİZİ, YEMYEŞİL ORMANLARI VE TERTEMİZ HAVASI İLE CENNETTEN BİR KÖŞE OLAN RİZE ‘DEYDİK. DEDEMAN RİZE İSE KONAKLAMA DURAĞIMIZ OLDU. 51 WE WERE IN RIZE, A PLACE THAT COULD BE DESCRIBED AS A PIECE OF HEAVEN THANKS TO ITS POETICALLY BEAUTIFUL PLATEAUS, BLUE WATERS, GREEN FORESTS AND CLEAN AIR. MEANWHILE, OUR CHOICE OF PLACE TO STAY WAS NONE OTHER THAN DEDEMAN RIZE. Mavi ile Yeşilin buluştuğu, görkemli bir şehir: Rize a magnificent city where blue and green meet FOTO⁄RAF-PHOTOGRAPHY: DAĞHAN GÜRKANLAR STYLING SEVİN SEVİMLİSOY STYLING ASİSTANI/STYLING ASSISTANT: PINAR HAYKIR MODEL: LAURA SANCHEZ / FLASH MODEL MEKAN-LOCATION: DEDEMAN RİZE YELEK-JACKET KOTON, T-SHIRT -T-SHIRT İPEKYOL. ELBİSE (ALTI) DRESS (BOTTOM) V2K, ELBİSE (ÜST) DRESS (TOP) TWIST, KÜRK YELEK FUR TWIST TWIST, BERE BERET V2K, KEMER BELT INDUS, TİŞÖRT T- SHIRT ZARA. TRİKO TRICOT VAKKO, TRANSPARAN TUNİK JANUCHA, CEKET JACKET VAKKO, ETEK SKIRT ZARA, BERE BERET V2K, ŞAL SHAWL VAKKO, KEMER BELT INDUS. 52 BLUZ BLOUSE ZARA, HIRKA JACKET İPEKYOL, GÖMLEK SHIRT TWIST, BERE BERET V2K, KOLYELER ACCESSORIZE INDUS, ÇORAP SOCK EDİTÖRE AİT, AYAKKABI SHOE ZEYNEP ATINÇ / CASSETTE. 53 54 55 SOL SAFYA/LEFT PAGE CEKET-JACKET ELAIDI (L¹APPART PR), BLUZ-SHIRT ASLI FILINTA (L¹APPART PR). BU SAFYA/THIS PAGE TRİKO TRICOT VAKKO, CEKET JACKET JIL SANDLER / BEYMEN, ŞAL SHAWL VAKKO, PANTOLON TROUSER STEFANEL, BERE BERET V2K, ŞAL SHAWL İPEKYOL, ÇORAP SOCK EDİTÖRE AİT, AYAKKABI SHOE ZEYNEP ATINÇ / CASSETTE. BLUZ-SHIRT ZEYNEP TOSUN, BİLEZİK -BRACELET VAKKORAMA, ŞORT-SHORT VAKKORAMA, BÜSTİYER CLOSH, ÇİZME-BOOT ETEK SKIRT DKNY. JANUCHA VINTAGE, BERE BERET V2K, ŞAL SHAWL CLOSH, KEMER BELT INDUS. ELBİSE DRESS V2K, CEKET JACKET ZARA, PANTOLON TROUSER TWIST, KEMER BELT INDUS, BERE BERET V2K, ŞAL SHAWL VAKKO. 56 57 GÖMLEK SHIRT MUDO COLLECTION, ETEK (ÜST) SKIRT (TOP) MISSONI / BEYMEN, ETEK (ALT) SKIRT (BOTTOM) TWIST, HIRKA JACKET SONIA RYKIEL / BEYMEN, BERE BERET V2K, ŞAL SHAWL VAKKO, KOLYELER ACCESSORIZE INDUS, KEMER BELT INDUS. ELBİSE DRESS V2K CEKET JACKET JIL SANDER / BEYMEN PANÇO STEFANEL BERE BERET V2K 58 Nerede Kal›n›r? Dedeman Rize Ali Pasa Köyü 53100 Rize Tel: (464) 223 44 44 Rize’nin tertemiz havasını içinize çekmek, gökyüzüne doğru uzanan çam ağaçları arasında yürüyüşler yapmak ve gürül gürül akan şelalelerini izlemek için konforunuzdan ödün vermenize gerek yok. Dedeman Rize Hotel, muhteşem Karadeniz manzaralı 2 suit,80 standard toplam 82 odası ve güler yüzlü hizmet anlayışıyla sizlere, Rize’nin tarihi ve doğal güzelliklerini keşfederken bir yandan da evinizde hissetme fırsatını yaratıyor. Dünyaca ünlü Sümela Manastırı’na, Ayder Platosu’na, Uzungöl’e yalnızca bir saat uzaklıkta olan Dedeman Rize, “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği”nin tüm ayrıcalıklarını yaşayacaksınız. Where to stay... Dedeman Rize Ali Pasa Köyü 53100 Rize, Turkey Tel: +90 (464) 223 44 44 The traditional Dedeman Hotels hospitality offers you a comfortable and relaxing vacation in Rize. While you are discovering the city of Rize with its natural and historical surrounding areas, Dedeman Rize offers you a comfortable accomodation oppurtunity. The hotel is just an hour away from Monastery of Sumela, Ayder Plateaus and Uzungöl with its 80 standard rooms and 2 suites, overlooking the Black sea. 59 Dedeman Konya Hotel & Convention Center’da misafirlerinizi yeni sezonda neler bekliyor? Otelinizin yeni sezona nasıl hazırlandığından biraz bahseder misiniz? DQ 60 RÖPORTAJ-INTERVIEW Huzur Kentinde Bir Otel: A Hotel Situated in Peace: Dedeman Konya Mevlana’nın tüm insanlığı kucaklayan, hoşgörü felsefesinin çıkış noktası olan Konya’dayız. Dedeman Konya Hotel & Convention Center ise bu atmosfere geleneksel Dedeman misafirperverliğini ekliyor ve bu huzur kentinde misafirlerini en iyi şekilde ağırlamaya devam ediyor. Otelin Genel Müdürü Recep Altınok ile yaptığımız keyifli söyleşide şehrin güzelliklerinin yanı sıra, otelin sunduğu birçok olanağı da mercek altına aldık. We are in Konya, the land that gave rise to Mevlana’s philosophy of tolerance, which embraces all of mankind. Dedeman Konya Hotel & Convention Center adds the traditional Dedeman hospitality understanding to this atmosphere and continues to host its guests in the best way possible in this town of peace and tranquility. We had an enjoyable chat with the hotel’s General Manager, Recep Altınok, about the beauty of this city as well as the facilities that the hotel offers. Konya büyük bir hazine. İmparatorluğa başkent olmuş bir şehir. Kentin ticaret ve turizmdeki zenginliği kendini, her dönem, ayrı ayrı hissettiriyor. Yazın etkisi yavaş yavaş azalırken, sonbahar fırsatını en iyi şekilde değerlendirip, yemyeşil bahçemizde birbirinden keyifli düğün organizasyonları yapmaya devam ediyoruz. Eylül ayında gerçekleştirilen ve şehrin atmosferi ile bütünlük sağlayan Mistik Müzik Festivali her geçen yıl daha popüler hale gelirken, bu festival için gelen misafirlere Dedeman Konya olarak ev sahipliği yapacak olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ekim ayı ise bizim için kongre dönemi. Cumhurbaşkanlığı himayesinde gerçekleştirilen “Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Bilim ve Düşünce Sempozyumu” bu yıl yapacağımız en kapsamlı toplantı organizasyonu olacak. Yoğun bir döneme girerken tüm Dedeman Konya çalışanları olarak markamızı ve şehri temsil etmenin sorumluluğunu biliyor ve bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz. What kinds of things await your guests in this new season at Dedeman Konya Hotel & Convention Center? Could you give us some information as to how your hotel has prepared for the new season? Konya is a treasure. It is a city that was once the capital of an empire. The town’s richness, both commercially and touristically, makes itself obvious each season. As summer slowly leaves itself to fall, we continue to take advantage of this season and organize enjoyable wedding organizations in our luscious green garden. We are happy to accommodate guests who visit Konya to attend the Mystic Music Festival in September, which grows more popular by the year. For us, the month of October is the season of congresses. Our most extensive conference this year will be the “International Seljukid Culture and Civilization Symposium-Science and Thought,” which will be attended by the President. As we begin a busy season, we carry out our services and works with the understanding that representing our brand and our city in the best way possible is not only of utter importance but also our responsibility. 61 hareket ederek misafirlerimizi rahatlattığımızı ve mutlu ettiğimizi düşünüyorum. Bu mutluluk aynı zamanda bizim mutluluğumuz da oluyor. Bahçemizde düzenlediğimiz düğün organizasyonlarına zaman zaman Japon turist gruplarının ilgi göstermesi ve bol bol fotoğraf çekmesi en çok hoşumuza giden detaylardan bir tanesi. Konya’ya gelen misafirler için Dedeman Konya Hotel & Convention Center’ın ne gibi avantajları bulunuyor? 62 Dedeman Konya misafirlerini yüksek oda standardı, her türlü imkâna sahip sağlık kulübü, en yeni teknolojik donanımı içinde barındıran kongre merkezi, farklı mutfaklara sahip restoranı, birbirinden güzel bar ve kafeleri ile ağırlıyor. Bulunduğu merkezi konum, otopark olanakları, karşısında bulunan büyük alışveriş merkezleri ile de “Türkiye’nin en iyi iş oteli” değerlendirmelerinde her yıl üst sıralarda yer alıyor. Orta Anadolu’nun önemli şehirlerinden biri olan Konya’da yer alan oteller arasında Dedeman markasının bulunması şehre ne gibi artılar sağlıyor sizce? Anadolu’nun sadık ve özverili yapısı bir Türk markası için bu bölgede müthiş bir avantaj. Dedeman Konya’nın toplantı salonlarının büyük ve altyapılarının en yeni teknolojiyle donatılmış olması tüm kurumlar ve şehir için farklı fırsatlar yaratıyor. Bu sayede Konya çok büyük etkinliklere ev sahipliği yapar hale geldi diyebilirim. Sonbaharda “toplantı” sezonunun açıldığını söylersek yanlış olmaz. Bu anlamda önümüzdeki sezonda kaç adet toplantı salonuyla hizmet vermeyi planlıyorsunuz? Organizasyonlarda firmaların sizi tercih etme sebepleri neler olmalı? 1500 kişilik balo salonumuzdan 10 kişilik yüksek donanıma sahip boardroom’larımıza kadar her ihtiyaca cevap verebilecek 12 toplantı salonumuz mevcut. Öncelikli tercih edilme nedenimiz “güven” diyebilirim. Teknik donanımının yanında insan kaynakları ile Dedeman Konya sürprizle karşılaşmayacağınız bir yer. Aynı zamanda, tüm ihtiyaçlarınıza ve son dakika değişikliklerinize cevap verebilecek esnekliği ve proaktiviteyi de barındıran bir kurum. Güveni ve istikrarı tahsis etmeye devam ettiğimiz sürece bu başarının hep bizimle olacağını düşünüyorum. Toplantıların yanı sıra düğün, nişan gibi büyük organizasyonlarınız da oluyor. Bu etkinliklere hazırlanma aşamanızdan kısaca bahseder misiniz? Organizasyonlardan aklınızda kalan hoş detaylar var mı? Nişan, düğün gibi organizasyonlar evlenen çiftler, onların yakınları ve davetlileri açısından çok ama çok önemli. Bu tür organizasyonların özel olması ve bizi tercih eden konuklarımızın hayallerinin gerçeğe dönüşmesi için her bir organizasyonun en ince detayına kadar büyük bir özen gösteriyoruz. İkramlar, süsleme, fotoğraf çekimi, dışarıdan gelen misafirlerin konaklama ihtiyaçları gibi hizmetler konusunda en iyi zamanlamayla Anadolu’nun sadık ve özverili yapısı bir Türk markası için bu bölgede müthiş bir avantaj. What kind of advantages does Dedeman Konya Hotel & Convention Center offer to guests in Konya? Dedeman Konya offers its guests high room standards, a fully equipped health facility, a technologically equipped congress center, a restaurant offering a multitude of cuisines as well as a variety of bars and cafes. Its central location across large shopping malls and parking facilities place it among the top ranked hotels in “Turkey’s best business hotels” surveys. In your opinion, what kind of benefits does the Dedeman brand have in a city like Konya, which is one of the most important cities of Middle Anatolia, provide for the city itself? Anatolia’s loyal and compromising attitude is a great advantage for a Turkish brand in this region. Our large conference rooms are equipped with the highest technological infrastructure to offer corporations and the city a vast number of advantages and possibilities, allowing Konya to be home to very big events. It wouldn’t be wrong to say that ‘meeting’ season begins in the fall. In this context, how many meeting rooms do you plan to have in operation in the upcoming season? Why should firms prefer you for events? We offer 12 conference rooms that include a 1,500-person ballroom as well as 10-person board rooms that are equipped with the highest technology to meet all your needs. Personally, the main reason that our customers pick us is “trust.” Dedeman Konya will not leave you face-to-face with unpleasant surprises, thanks to its strong technical Dedeman Konya Hotel & Convention Center’a gelince mutlaka yemelisiniz diyebileceğiniz bir spesiyaliniz var mı? Dedeman Konya olarak kendimize has yorumumuzla hazırladığımız Konya’nın meşhur bamya çorbasını ve Tirit kebabını mutlaka denemenizi tavsiye ederim. Misafir profilinize bakacak olursak; daha çok iş seyahati yapan kişiler mi yoksa yerli/yabancı turistler mi Dedeman Konya Hotel & Convention Center’ı tercih ediyor? Otelimiz daha çok iş seyahati için gelen misafirlerimizi ağırlıyor. Ancak, Anadolu turu kapsamında seyahat eden ya da Mevlana Haftası için Konya’da bulunan tur grupları da konaklamak için otelimizi tercih ediyor diyebilirim. Konya, sahip olduğu kültür mirasının yanında hoşgörünün merkezi olarak nitelendirebileceğimiz bir şehir. Bu güzel şehirle ilgili okuyucularımıza neler tavsiye edersiniz? Konya çok dingin ve huzurlu bir kent. Hz Mevlana’nın hoşgörüsü ve Akşehirli Nasrettin Hoca’nın pozitif bakışı şehrin genetiğine işlenmiş. Başta Hz. Mevlana türbesi olmak üzere eski bir Rum köyü olan Sille ve dünyanın ilk yerleşim yeri olan Çatalhöyük, Konya’ya geldiğinizde muhakkak görmeniz gereken yerlerden diyebilirim. Konya’nın meşhur etli ekmeğinin tadına bakmak için Cemo veya Havzan’a uğrayabilirsiniz. Şehrin diğer ünlü lezzetlerinin tadına bakmak içinse Dedeman Konya – Roof Restaurant en güzel seçeneklerden bir tanesi. Anatolia’s loyal and compromising attitude is a great advantage for a Turkish brand in this region. infrastructure and dependable staff. At the same time, all your needs and last minute changes will be met with flexibility and enthusiasm. I believe that as long as we maintain this trust, we will always be succeeding. In addition to conferences, you also host big events such as weddings and engagements. Can you give us some information about the preparation process of such events? Have there been any charming details that have remained with you? Events like weddings and engagements are extremely important to the couples as well as to their families and close ones. We pay extremely close attention to every detail so that these events can be special and our guests that have specifically chosen us can bring their dreams to reality. The appetizers, decoration, photography shoots, accommodation for guests and all other services and needs are met on time so that our guests can be happy and comfortable. Their happiness also becomes our happiness. The attention we receive from Japanese tourist groups who take many photos and watch weddings attentively makes us very happy. Is there a special must-eat dish served in Dedeman Konya that you recommend? I would highly recommend the Dedeman Konya rendition of Konya’s famous okra soup and Tirit Kebab. Looking at your guest profile, who prefers Dedeman Konya Hotel & Convention Center? Those who come there on business or foreign/local guests? Our hotel mostly hosts those who visit Konya on business. However, big tour groups that are in Konya as part of an Anatolian tour, as well as those who are visiting for the Mevlana Week, also prefer our hotel. In addition to being a city with an exceptional cultural legacy, Konya can also be regarded as the center of tolerance. What would you specifically recommend to our readers? Konya is a very calm and peaceful city. The tolerant nature of Hz. Mevlana as well as the positive outlook of Nasrettin Hoca have almost leaked in to the genetics of this city. Hz. Mevlana’s tomb, the ancient Roman town of Sille, and Çatalhöyük, the city of the first settlement in the world, are among the places you should not miss. Visit Cemo or Havzan to get a taste of Konya’s renowned meat bread, and head to one of the nicest alternatives in town, Dedeman Konya – Roof Restaurant to taste all of the other traditional flavors of the region. 63 DQ 64 KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART Tiyatrocu Olmak İçin Geç Değil! It’s not too late to be an actor! Yaşınız kaç olursa olsun, hayranlıkla izlediğiniz her tiyatro oyunundan, her sinema filminden sonra “ben de orada olmalıydım” diyorsanız hiçbir şey için geç değil... No matter what your age is, if you think to yourself “I should’ve been there” after every play or movie you watch in awe, it’s not too late for anything... YAZI-BY GÖKÇE BEZİRGAN PARLAKYILDIZ Televizyon dizilerinin yaygınlaşması ve Türk sinemasının yeni üretimler içerisinde olması, oyunculuk talebini ve oyunculuk eğitimine olan ihtiyacı arttırmış durumda. Peki, eğitimle herkes oyuncu olabilir mi? Siz de içinizde “oyunculuk aşkı ve tutkusu” hissediyorsanız denemek için geç değil. 2006 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarından Bahtiyar Engin, Yıldıray Şahinler, Kemal Kocatürk ve Levent Üzümcü tarafından kurulan İstanbul Halk Tiyatrosu, deneyimli eğitmenleri ile sizleri tiyatro ile tanıştırıp, oyunculuk yolunda rehber oluyor. İstanbul Halk Tiyatrosu’nun Alevli Günler oyunuyla Afife Jale En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü alan tiyatronun kurucularından Bahtiyar Engin ile oyunculuk ve oyunculuk eğitimi üzerine keyifli bir söyleşi yaptık. The growing prevalence of television shows and the Turkish cinema industry’s new productions have brought with them an increased need for actors and actor training. So, can everyone become an actor with enough training? If you also have that “love and passion for acting” burning inside you, it’s not too late to try. The Istanbul Public Theater, established in 2006 by Bahtiyar Engin, Yıldıray Şahinler, Kemal Kocatürk and Levent Üzümcü, all of whom are actors with the Istanbul City Theater, lets you delve into theater with the assistance of experienced educators and guides you on the path to becoming an actor or actress. We had a delightful chat with Bahtiyar Engin, one of the founders of Istanbul Public Theater who won the Afife Jale Best Supporting Male Actor award for the play “Alevli Günler,” about acting and actors’ education. Kendi tiyatronuzu kurma sürecinizden biraz bahseder misiniz? Could you tell us about the process of establishing your own theater? Tiyatromuzu kurmaya 2006 yılında yaşadığımız bir olayla karar verdik. Devlet sanat ilişkisi, kurum tiyatrolarının siyasi erk tarafından yönlendiriliyor olması sebebi ile istediğiniz işleri her zaman yapamayabiliyorsunuz. Biz de kendimize sözümüzü yasalar çerçevesinde daha rahat söyleyebileceğimiz bir alan oluşturalım istedik. Asıl inandığımız, idealisti olduğumuz, uğruna çok şey feda ettiğimiz işimizi yapalım düşüncesi ile Yıldıray Şahinler ile birlikte 2006 yılında İstanbul Halk Tiyatrosu’nu kurmaya karar verdik. Kadromuz deneyimli oyunculardan oluşuyor, çünkü biz zaten şehir tiyatrolarında uzun yıllardır tiyatro yapan oyuncularız. Dışarıda tiyatro yapmaya karar verdiysek, yapacağımız işler biraz daha anlamlı ve kaliteli olmalıydı. Butik bir iş olması gerekiyordu. Bu anlayışla, İstanbul Halk tiyatrosuna dahil olan tüm arkadaşlarımız mesleğinde iyi olmak zorunda. Tiyatromuz o rol için en doğru oyuncu kimse ona ulaşmaya çalışır. Tiyatroyu biz kurduk sadece biz oynarız anlayışında değiliz. We decided to establish our theater due to an experience we had in 2006. The relationship of the government and art is such that the government directs institutional theaters and you can’t always do what you want to do. We wanted to create a platform where we could express ourselves more freely within the law. With the idea to do the job we’re idealistic about and for which we sacrificed many things, we decided to establish the Istanbul Public Theater together with Yıldıray Şahinler in 2006. Our team consists of experienced actors because we’re performers who’ve worked in city theaters for long years. If we decided to do theater outside of those venues, the works we perform would have to be more meaningful and higher in quality. They would have to be boutique projects. This is why all of our friends who are a part of the Istanbul Public Theater have to be good at their jobs. Our theater tries to contact the best performer for each role. We don’t have the sense that, because we founded the theater, we should be the only ones performing in it. Your plays also feature performers we know from the television screen such as Cem Davran, Erkan Can, Levent Üzümcü and Dolunay Soysert. We get some criticism because some of our actors are famous on television. These actors are television stars because they’re already really good. Yet their past involves a serious focus on theater. For instance, Cem Davran has a theater past of 35 years. No one can dispute the theatric past of Erkan Can. Levent Üzümcü, on the other hand, has been performing heavily in city theaters for the past 15 years, taking on at least two leading parts each year. The same goes for Dolunay Soysert. Of course, television stars also contribute to the theater stage. If our performers who are famous on television get more of the public interested in theater, that means we communicate our message to more people. 65 Oyunculuk aşk ve tutku gerektiren bir iş. Yüksek zeka, gözlem yeteneği, gözlediklerini, hafızasına aldıklarını yoğurup onlarla bir sanat üretebilecek zekaya sahip olmayı gerektirir. 66 67 Sizce oyunculuk sonradan eğitimle öğrenebilen bir şey midir yoksa mutlaka yetenek gerektirir mi? Oyunlarınızda ekranlardan tanıdığımız Cem Davran, Erkan Can, Levent Üzümcü, Dolunay Soysert gibi isimler de yer alıyor. Bazı oyuncularımıza televizyon ünlüsü olduğu için eleştiriler geliyor. Bu isimler zaten çok iyi oldukları için televizyonda da ünlü olmuş oyuncular. Ancak geçmişlerinde çok ciddi bir tiyatro yatıyor. Örneğin, Cem Davran’ın 35 yıllık tiyatro geçmişi var, Erkan Can’ın tiyatro geçmişini kimse tartışamaz. Levent Üzümcü ise senede en az iki başrol olmak üzere 15 yıldır şehir tiyatrolarında çok ciddi yük taşıyan bir oyuncu. Dolunay Soysert de aynı şekilde. Tabiî ki televizyon ünlülerinin tiyatroya katkısı da yok değil. Televizyon ünlüsü oyuncularımız, halkın tiyatroya daha çok ilgi göstermesini sağlıyorsa, sözümüzü daha çok insana iletiyoruz demektir. Kendi tiyatronuzdan sonra kendi oyunculuk okulunuzu da kurdunuz. Bu hep aklınızda olan bir şey miydi? Oyunculuk okulu biraz ihtiyaçtan doğdu diyebiliriz. Konservatuardan mezun olduktan sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde Savaş Dinçel’in yanında asistanlığa başladım. Yıldıray Şahinler’le birlikte biz 20 yıldır eğitmenlik yapıyorduk zaten. Akademi Kenterler’de eğitmenlik yaptığımız sırada Akademi Kenterler kapandı. Eğitmenliğe devam etmek için ya var olan kurumları seçecektik ya da kendi okulumuzu kuracaktık. Uzun zamandır eğitmenlik yaptığımız için öğrencilerimiz, onların yakınları ve henüz bizden ders almamış insanların bizden talepleri vardı. Başka bir tiyatroda eğitmenlik yapmaktansa kendi tiyatromuzun alt yapısını da oluşturabilmek maksadı ile çıktık yola. Bu okul olması gerektiği için, ihtiyaçtan doğdu. İlk sene beklediğimizin üstünde bir sonuç aldık ve öğrencilerimizin ilgileri bizi cesaretlendirdi, devam etmeye karar verdik. Eğitimin içinde olduğumuzda biz kendimizi yeniliyoruz ve bundan para kazanmanın ötesinde büyük bir zevk alıyoruz. Ki çoğu zaman da yaptığımız eğitmenlik işinden para kazanmadık. Halen de para için yapmıyoruz bu işi. After your own theater, you also founded your own acting school. Was this something that was always on your mind? We could say that the acting school was born out of necessity. After graduating from the conservatory, I started as Savaş Dinçel’s assistant in Müjdat Gezen art center. Yıldıray Şahinler and I had already been teaching for 20 years. Akademi Kenterler closed while we were teaching these, so to continue teaching, we either had to pick from one of the existing institutions or establish our own. Since we had been teaching for a long time, our students, their relatives and people who hadn’t yet taken lessons from us had requests. So we embarked on the journey to establish a foundation for our own theater instead of teaching in another theater. This school was born out of need because it had to exist. The first year, we received results that were above our expectations, and our students’ interest encouraged us, so we decided to continue. When we’re involved in teaching, we renew ourselves and, beyond earning money for it, we enjoy it immensely. Besides, most of the time, we didn’t earn money from teaching. We still don’t do this job for money. Do you think acting is something you can learn later with education or does it absolutely require talent? Acting is a profession that requires love and passion. It requires high intelligence, the talent to observe and the intelligence to blend observations and memories to create art. If there is no talent, nothing can be done; however, if there’s talent, however small, that can be developed. But if there isn’t love or intelligence, talent won’t matter, either. Another essential thing is self-discipline. Sometimes you see that kids with great talent have weak self-discipline. This brings setbacks with it. Not everyone has to be a theater performer or an actor. Art requires the utmost discipline. If you don’t have self-discipline, it’s impossible to be successful in art. Oyunculuk aşk ve tutku gerektiren bir iş. Yüksek zekâ, gözlem yeteneği, gözlediklerini, hafızasına aldıklarını yoğurup onlarla bir sanat üretebilecek zekaya sahip olmayı gerektirir. Yetenek hiç yok ise yapacak bir şey yok ancak küçük de olsa bir yetenek varsa o geliştirilebilir. Ama aşk ve zekâ yoksa yetenek de bir işe yaramaz. Bir diğer olmazsa olmaz ise öz disiplin. Bazen çok yetenekli çocukların öz disiplinlerinin zayıf olduğunu görüyorsunuz. Bu da başarısızlık getiriyor. Herkes tiyatrocu, oyuncu olmak zorunda değil. Sanat fazlası ile disiplin ister. Öz disiplin yok ise sanatta başarılı olmak imkânsız. Oyunculuk eğitimi almak isteyenler nasıl seçim yapmalı? Oyunculuk herkesin çok kolay hevesleneceği, çok cazip, çekici ve insanı şımartan bir meslek. Oyunculuk eğitimi almaya karar veren oyuncu adayları, öncelikle o kurumun eğitmenlerini araştırmalı. Kriterleri öğrenci adayı kendi belirlemeli, ne istediğini kendi iyi analiz etmeli ve o isteklerine uygun ders veren insanlara yönelmeli. Ancak ölçü eğitmenin televizyonda ünlü olması olmamalı. Çünkü eğitmenlik ayrı bir donanım gerektirir. Öğrenci her şeyden önce eğitmenine inanmalı. Diziler çok popüler oldu, ben de oyuncu olayım derseniz, şansınız da varsa belki televizyonda değerlendirilebilirsiniz. Yönetmenin ve ekibin başarısı ile bir dönem için başarılı işler de çıkarabilirsiniz. Ama kalıcı olabilmek için oyunculuğu gerçekten derinlemesine araştırmak, öğrenmek gerekir. Öğrencilerinizde aradığınız belirli kriterler var mı? Biz sınav yapmıyoruz sadece mülakat yapıyoruz. Yaş sınırımız yok, 7’den 77’ye herkes okulumuzun kapısını çalabilir. Geçmişte içinde ukde kalmış, ben oyuncu olacaktım ama olamadım, denemek istiyorum diyen herkesi kabul eden bir okuluz. Tek bir sınıf ve 20 kişilik bir sınıfla eğitim veriyoruz. Ancak benim ilk aradığım kriter öz disiplin. Gereken ilgiyi, alakayı, çalışkanlığı gösterebilecek mi buna bakarım. Oyuncu olarak kişi kendini mi çok sevecek, kendine mi hayran olacak yoksa gerçekten sanatçı, yaratıcı mı olmak istiyor? Kendine mi âşık yoksa sanata mı âşık? Bunları önemserim. Okuldaki diğer öğrencilerimle karakter yapısının uyumu bile kararımızda etkili olabilir. How should those who want to receive acting training make their selections? Acting is something that everyone can easily aspire to; it’s an enticing, attractive profession that spoils people. Acting candidates who decide to receive acting training must first research an institution’s educators. The student candidate should determine the criteria himself; he should analyze well what he wants and direct himself to people who teach according to those desires. Yet the criterion shouldn’t be whether that educator is famous on television. Because being an educator requires entirely different equipment. Above all, the student should believe in his educator. If you say to yourself, “television series have become very popular, so I should be an actor, too,” and if you also have luck, you might be put on television. You could also take on successful jobs for a while thanks to the accomplishments of the director and the team. But to be long lasting, you should research and learn acting in depth. Are there specific criteria you look for in your students? We don’t hold exams, only interviews. We don’t have an age limit. People of all ages, from 7 to 77, can knock on our school’s door. We’re a school that accepts everyone who has a yearning from the past and says, “I was going to be an actor and couldn’t; I want to try it.” We teach in one classroom with 20 students. Yet the first criterion I search for is self-discipline. I look at whether this person can show me the attention, care and hard work that’s necessary. Will this person love himself a lot and admire himself as an actor, or does he truly want to be an artist, a creative person? Is he in love with himself or the art? I care about these. Even this person’s harmony with other students in my school could be a decisive factor in our decision. What kind of education awaits your students? Who are your educators? We offer 6-month training with practical lessons geared directly towards acting. For 6 months, we have a program on Saturdays and Sundays that lasts 8 hours a week. When we do theater, we relate art to real life. We believe that theater, as well as all branches of art, should be related to real life and serve a function in it. The art we do must benefit people who freeze to death on the streets. Or it should add something beautiful to people’s real lives. That’s why the education we offer in school fits in this framework. The education we give should add serious Öğrencilerinizi nasıl bir eğitim bekliyor? Eğitmenleriniz kimlerden oluşuyor? 68 Doğrudan oyunculuğa yönelik pratik derslerle 6 aylık bir eğitim veriyoruz. 6 ay boyunca cumartesi ve pazar günleri olmak üzere haftada 8 saatlik programımız var. Biz tiyatro yaparken sanatı gerçek hayatla ilişkilendiriyoruz. Tiyatronun da, sanatın her dalının da gerçek yaşamla ilişkilenmesini ve orda bir işe yaraması gerektiğini düşünüyoruz. Yaptığımız sanatın sokakta donarak ölen insanlara bir faydası olması lazım. Ya da insanların gerçek yaşamına bir güzellik katması. Dolayısı ile okulda verdiğimiz eğitim de bu çerçevede bir eğitim. Verdiğimiz eğitimin, öğrencilerimizin gerçek yaşamlarına, aile, toplum ve sanatla ilişkilerine ciddi erdemler katması gerekir. Okulumuzun eğitmenleri de bu kriterle seçiliyor. Bugüne kadar okulumuzda Levent Üzümcü, Yıldıray Şahinler, Murat Karasu ve ben eğitmenlik yaptık. Gelecek sene Şebnem Sönmez de kadromuzda olacak. Eğitmenlerimiz önce bizim saygı duyduğumuz insanlar olmalı ki öğrencilerimiz de onlara saygı duysunlar. Öğrencileriniz arasında hayatında radikal karar verip size gelenler mutlaka olmuştur. Çok farklı kulvarlarda çalışıp tamamen kendini sahneye adayan öğrencileriniz oldu mu? Oldu tabii ki. 47 yaşında bir ressam öğrencimiz oldu. Hep istemiş ama hayat başka taraflara sürüklemiş onu. Denemek istedi. Biz onu da kabul ettik. 30’lu yaşlarında olup, başka meslekleri icra edip, kendini daha iyi ifade etmek, daha iyi konuşabilmek, beden dilini iyi kullanmak için gelenler var. Bu sene iki avukat öğrencimiz vardı. Bunun dışında konservatuara hazırlanan genç öğrencilerimiz var. Ancak biz size ders veririz, bir sene sonra “star” olursunuz ya da bir tiyatroda başrol oynarsınız diye bir garanti vermiyoruz. Eğer öğrencinin öz disiplini sağlamsa, aradığımız kriterler de varsa sene sonunda zaten o öğrenci benim tiyatromun bir çalışanına dönüşecektir. Kaldı ki o öğrenciyi kimsenin tutması mümkün değildir. Mutlaka fark edilecektir. Son olarak, oyunculuk serüvenine yeni başlayacaklara önerileriniz ne olur? Hayatla ilgili olmayanlar bu meslekten uzak durmalı. Oyuncu, Bulgaristan’ın para birimini ya da ekmeğin kaç kuruş olduğunu bilmek zorunda. Şırnak’ta şehit olan 13 şehidin ailesinin ne hissettiğini duyumsayabilecek kadar topluma yakın olmalı. Aksi halde yapacağı sanat sadece süsleme olur. Ben dünyayı görüyorum, algıyorum ve değişmesi gereken çok şey olduğunu düşünüyorum buna dair de karnımda bir çift çözüm var diyorsa ve bundan gerçekten eminse bu işe başlasınlar derim. “We had a painter student who was 47 years old. He always wanted to be an actor, but life took him in a different direction... virtues to our students’ real lives and their relationships with family, society and art. Our school’s educators are also chosen based on the same criteria. Until today, people who’ve been educators in our school include Levent Üzümcü, Yıldıray Şahinler, Murat Karasu and myself. Next year, Şebnem Sönmez will be a part of our team, as well. Our educators must first be people whom we respect so that our students can respect them, too. You must certainly have students who have made radical decisions in their lives and come to you. Have you had students who’ve worked in completely different fields and then devoted themselves entirely to the stage? Of course I’ve had students like that. We had a painter student who was 47 years old. He always wanted to be an actor, but life took him in a different direction, yet he still wanted to try it. We accepted him. There are also students in their 30s who work in different fields and come to express themselves better, speak better or use their body language well. This year, we had two lawyer students. Additionally, we have young students who are preparing themselves for conservatory. Yet we don’t make the guarantee that we’ll teach someone and a year later this person will become a “star” or perform the lead role in a play. If the student has strong self-discipline as well as the other criteria we’re looking for, at the end of the year, that student will already become a member of my theater. Plus, no one can hold back that student; he’ll certainly be recognized. Lastly, what would you recommend to people who are just beginning their acting adventure? People who aren’t involved in life should stay away from this profession. An actor must know the currency used in Bulgaria or how much bread costs. He must be close enough to society to sense how the families of 13 veterans who died in Şırnak feel. Otherwise, the art that he does will only be decoration. If he says, “I see and perceive the world and think there are many things that should change, and I have a knot in my stomach about this,” and if he is truly sure about this, I would say that he should embark on this profession. 69 Dünyadan çarpıcı tasarım manzaraları DQ 70 TASARIM-DESIGN ZAHA HADİD’DEN ÇİN’DE KÜLTÜR MERKEZİ Zaha Hadid’in 70.000 metrekarelik Çin’deki ilk projesi Guangzhou Opera House bu yıl meraklılarıyla buluştu. Dışarıdan iç içe geçmiş iki dev kayayı andırankültür merkezi, Pearl Nehri kıyısında yer alıyor. Açılışını, 1.800 kişilik Grand Theatre’da İngiliz koreograf Akram Khan’ın Vertical Road eseriyle gerçekleştiren merkez heykelsi yatay mimarisi ile bu kentin gökdelen mimarisine tezat bir görüntü veriyor. Güney Çin’in en büyük, ülkenin ise Beijing’deki National Theatre ve Şanghay’daki Grand Theatre’dan sonraki üçüncü en büyük performans merkezi olan Guangzhou Opera House kuşkusuz şehre gelenlerin ilgisini bir hayli çekiyor. A CULTURAL CENTER IN CHINA FROM ZAHA HADID Zaha Hadid’s first project in China, the 70,000 square-meter Guangzhou Opera House, met with curious crowds this year. This cultural center resembles two intertwined giant rocks from the outside, and it is located on the shore of Pearl River. The center’s opening was held in the 1,800-person Grand Theatre with British choreographer Akram Khan’s work, Vertical Road. The center’s ghost-like horizontal architecture provides a contrast to the city’s architecture of skyscrapers. Guangzhou Opera House is the largest performance center in South China and the third largest in the country, after Beijing’s National Theatre and Shanghai’s Grand Theatre; it undoubtedly gets quite a bit of attention from visitors to the city... Striking design landscapes from around the world NEW YORK BY GEHRY HANOI MÜZESİ Vietnam’ın başkenti Hanoi’deki 30.000 metrekarelik yeni kültür merkezi, 2005 yılındaki uluslararası bir yarışma sonucunda projeyi kazanan Alman GMP Architekten mimarlık firmasının imzasını taşıyor. Inros Lockner mühendislik şirketiyle ortak çalışma sonucu iki yılda tamamlanan Hanoi Museum, geçtiğimiz yıl açıldı. Dört katlı ters bir piramit şekline sahip olduğu için en üstten alta doğru katların yüzölçümü küçülüyor. Bu özellik, gölgede kalan alt katlarda, sanat eserlerinin güneş ışınlarına maruz kalmasını da engelliyor. Yapay su göletleri, açık hava sergileri için düzenlenmiş geniş alanlar ve geleneksel Hanoi köy evleriyle oluşturulmuş bir park alanının tam ortasında yükselen müzeye, parktan dört ayrı giriş mevcut. İlk üç kat, büyük sergilere ev sahipliği yaparken; dördüncü kat ise konferans salonu, büro, araştırma odaları ve kütüphaneden oluşuyor. HANOI MUSEUM The new 30,000 square-meter cultural center in Hanoi, Vietnam’s capital, bears the signature of German GMP Architekten architecture firm, which won the project as a result of an international competition in 2005. Hanoi Museum, which opened last year, was completed in two years as a collaborative effort with Inros Lockner engineering firm. Since it has the form of a four-story upside-down pyramid, the floors get smaller in surface area as you move down. This characteristic also prevents art works on the lower floors from being subjected to sun rays. The museum rises high right in the middle of a park area that also features artificial ponds, spacious areas for open-air exhibitions and traditional Hanoi village homes. There are four entrances to the museum from the park. The first three levels host large exhibitions, while the fourth floor is home to a conference hall, bureau, research rooms and a library. Geçtiğimiz aylarda 265 metrelik gövdesiyle Batı Yarımküre’nin en yüksek binası olan New York by Gehry gökdeleni Frank Gehry’in eseri. Yüzey formu, dalgalanan bir kumaşı andıran paslanmaz çelikten yapı, bu kıvrımlı yüzeyi sayesinde her biri harika şehir manzaraları sunan ve birbirinden farklı planlara sahip 903 daireyi bünyesinde barındırıyor. New York’a bir övgü niteliğindeki eseri için Gehry şöyle diyor: “Bana göre tasarım, her zaman binada yaşayacak kişilerin yaşam kalitesini yükseltmeye odaklanmalı. Duvardan duvara pencereler sayesinde bu binadaki tüm birimler de harika ışık alıyor ve insana, New York’un enerjisi ve canlılığıyla sarılıp sarmalandığı hissini veriyor.” Bu “dikey şehir”de yaşayanlar, sadece otel servisi almakla kalmayacak, Gehry imzalı iç dekorasyon unsurlarına da sahip olacak. LA GAITE LYRIQUE La Gaîté Lyrique, “lirik sevinç” anlamına gelen ismini, 18. yüzyılda şu anki binanın yerinde kurulmuş bir tiyatrodan alıyor. O zamandan beri birçok kez terk edilmiş ve yorgun düşmüş yapı, mimar Manuelle Gaudrant’ın sekiz senelik çalışmasıyla yeniden canlandı. Teknoloji ve sanatı buluşturma misyonuna sahip olan mekan 1 Mart tarihinde açıldı. Ulusal ve uluslararası arenada dijital kültürün bütün formlarını araştıran merkezde; müzik, sinema, animasyon, tiyatro, mimari, bilgisayar programcılığı, kodlama sanatı, web, oyun ve moda alanları arasında yeni ilişkiler kuruluyor ve sergi, konser, multimedya performansları, kısa ve uzun metrajlı filmler ile izleyiciye sunuluyor. Çeşitli tasarım ürünleri satan bir butiği bulunan mekânın bir vejeteryan kafesi ve barı da bulunuyor. LA GAITE LYRIQUE La Gaîté Lyrique derives its name, which means “lyrical joy,” from a theater constructed in the 18th century where the building now stands. This exhausted structure was abandoned many times since then, yet it finds new life following an eight-year effort by architect Manuelle Gaudrant. The venue has a mission to bring together technology and art, and it was opened on March 1. The center researches all forms of digital culture on a national and international scale; here, new relationships are formed among the fields of music, cinema, animation, theater, architecture, computer programming, the art of coding, web, game and fashion. Audiences will also find exhibitions, concerts, multimedia performances, short and long films here. The venue features a boutique where various design objects are sold in addition to a vegetarian cafe and bar. NEW YORK BY GEHRY The New York by Gehry skyscraper, which was chosen as the Western Hemisphere’s tallest building with its 265-meter body in the past several months, is Frank Gehry’s masterpiece. This structure’s surface form is made out of stainless steel and resembles cloth waving in the wind; thanks to this curvaceous surface, the building incorporates 903 rooms, each of which offers spectacular city views and has a different floor plan. Of his work that’s like a compliment to New York, Gehry says: “To me, design must always focus on increasing the quality of life for people living in a building. Thanks to wall-to-wall windows, all of the units in this building get great light and make people feel that they’re wrapped up in New York’s energy and liveliness.” People living in this “vertical city” won’t just receive hotel service but also own Gehry-signed interior design elements. 71 NEWS DQ HABERLER NEWS 72 73 DEDEMAN HOTELS & RESORTS INTERNATIONAL’DAN GÖRKEMLİ 45. YIL KUTLAMASI MAGNIFICENT 45TH YEAR CELEBRATION FROM DEDEMAN HOTELS & RESORTS INTERNATIONAL Türkiye’nin ilk uluslararası otel zinciri olan ve kurulduğu 1966 yılından günümüze kadar “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği”nden hiçbir yerde ödün vermeyen Dedeman Hotels and Resorts 6 Haziran 2011 tarihine denk gelen 45. yılını ilk oteli olan Ankara’da kutladı. Dedeman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Dedeman, Dedeman Hotels & Resorts International CEO’su Tamer Yürükoğlu ve Dedeman Ankara Genel Müdürü Nadir Kadakal’ın ev sahipliğini yaptıkları geceye Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’in yanısıra Ankara ve İstanbul’un iş ve cemiyet hayatının tanınmış isimleri katıldı. Sunuculuğunu TRT’nin ünlü spikeri Rahmi Aygün’ün yaptığı 45. Yıl Daveti’nde “45’lik” teması misafirleri karşıladı. Dedeman Otelleri’nin bulunduğu ülke ve yörelere özel lezzetler sunan zengin menünün yanı sıra, görkemli 45. yıl pastası da kesildi. 60’lı ve 70’li yılların 45’liklerinde yer alan en bilinen şarkılarıyla 45’lik temasının vurgulandığı bu özel gecede, davetliler keyifli saatler yaşadılar. Dedeman Hotels and Resorts is Turkey’s first international hotels chain that hasn’t compromised on its “traditional Dedeman Hospitality” one bit since its establishment in 1966. The hotels chain celebrated its 45th year on June 6, 2011 in Ankara, where the first branch is located. The hosts of the evening were Dedeman Holding Board of Directors President Murat Dedeman, Dedeman Hotels & Resorts International CEO Tamer Yürükoğlu and Dedeman Ankara General Manager Nadir Kadakal. Also in attendance were Ankara Governor Alaaddin Yüksel and various well known members of business and society life from Ankara and Istanbul. Famous TRT announcer Rahmi Aygün was the announcer for the 45th Year Invite, where guests were greeted with a “45rpm” theme. The menu featured special flavors from countries and areas where Dedeman Hotels are located, and a spectacular 45th year cake was also cut. This evening emphasized the 45rpm theme by playing well known songs from 45 rpm records of the ‘60s and ‘70s to let guests experience enjoyable hours. Yenilenen yüzüyle misafirlerini ağırlayan Dedeman Ankara’nın bahçe bölümü olan “Garden”da düzenlenen gecede konuşma yapan Dedeman Hotels & Resorts International CEO’su Tamer Yürükoğlu 45. yıl kutlamasıyla ilgili olarak; “Bugün, turizm sektöründe Türkiye’nin en köklü geçmişine sahip olan markalarından biri ve en yaygın oteller zinciri olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Bundan tam 45 yıl önce, 6 Haziran 1966’da Dedeman Ankara’nın açılışı ile başlayan yolculuğumuz, daha sonra İstanbul, Antalya, Kapadokya otellerimizin yanısıra, Palandöken, Rize ve Diyarbakır gibi, o yıllarda hiçbir yatırımcının gitmediği bölgelere giderek, girişimci ve öncü bir rol üstlenerek devam etti. Bugün yurtiçi ve yurtdışında 4 ülkede ve 16 şehirdeki 18 otelimizde konuklarımıza ”Geleneksel Dedeman Misafirperverliği” ile hizmet veriyoruz. Bu yılın ikinci yarısında zincirimize iki yeni beş yıldızlı oteli daha katıyoruz. Dedeman Edirne ve Dedeman Zonguldak. 2012 yılında ise Dedeman Bostancı’yı açmayı planlıyoruz.” dedi. Dedeman Ankara greeted guests with its renewed facade, with the evening held in the Garden area. In the speech he gave on the 45th year celebration, Dedeman Hotels & Resorts International CEO Tamer Yürükoğlu said, “Today, we’re rightfully proud to be one of the well-rooted brands in Turkey in the tourism industry, as well as the most prevalent hotels chain. Our journey began exactly 45 years ago, on June 6, 1966, with the opening of Dedeman Ankara. We continued on our way by opening hotels in Istanbul, Antalya, Cappadocia and other areas where no investors went in those days, such as Palandöken, Rize and Diyarbakır, and by taking on an entrepreneurial and pioneering role. Today, we serve our guests with ‘the traditional Dedeman hospitality’ at 18 hotels in 4 countries and 16 cities in Turkey and abroad. In the second half of this year, we’re adding two new five-star hotels to our chain. Dedeman Edirne and Dedeman Zonguldak. In 2012, we’re planning to open Dedeman Bostancı. Tamer Yürükoğlu’ndan sonra konuşma yapan Dedeman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Dedeman duyduğu heyecanı şu sözlerle dile getirdi: “Temelleri 1918 yılında rahmetli babam Mehmet Kemal Dedeman tarafından atılan Dedeman Grubu’nun turizm alanına ilk girişi 6 Haziran 1966 yılında, tam 45 yıl önce bugün hizmete açılan Dedeman Ankara ile olmuştur. İnsanın insana hizmet etmesini bir çeşit ibadet olarak kabul eden Mehmet Kemal Dedeman, otelde konaklayanların müşteri değil misafir olduğunu ve eve gelen misafire nasıl hizmet edip onu mutlu etmeye uğraşıyorsak otele gelenlere de aynı şekilde davranılması gerektiğini tüm çalışanlara daima telkin etmiştir. İşte o günden bugüne, kurucumuz Mehmet Kemal Dedeman’ın sağlam bir vizyonla açtığı yolda azimle ve inançla yürüdük; yakınmadık yekinmeye baktık ve Dedeman Ankara’nın başarısından hareketle Türkiye’nin en yaygın oteller zincirini yarattık. Emek ve özveriyle geçen bu 45 yılda, öncü ve örnek nitelikteki girişimlerimizle, Türk ekonomisine ve Türk turizmine önemli katkılarda bulunduğumuza inanıyorum.” Speaking after Tamer Yürükoğlu, Dedeman Holding Board of Directors President Murat Dedeman expressed his excitement in these words: “The foundation for Dedeman Group were laid in 1918 by my late father Mehmet Kemal Dedeman, and Dedeman’s first entry to the field of tourism happened in June 6, 1966 with Dedeman Ankara, which opened its doors exactly 45 years ago today. Mehmet Kemal Dedeman considered one man serving another to be a form of prayer, and he always warned all of our employees that people staying in the hotels weren’t customers but guests, and we should treat them the way we would want to treat guests who come to our house. Since those days, we walked with diligence and faith on the road that our founder Mehmet Kemal Dedeman opened with a strong vision; we didn’t complain but made do and, starting with Dedeman Ankara’s success, established the most prominent hotels chain in Turkey. I believe that in the 45 years that went by with effort and sacrifice, our pioneering and exemplary initiatives led to important contributions to Turkish economy and Turkish tourism.” Görkemli 45. Yıl kutlamasına ev sahipliği yapan ve başkentin simgelerinden biri olan Dedeman Ankara, Geleneksel Dedeman Misafirperverliğini, yenilenen mekânlarında sunmaya devam ediyor. Otelin 100 odası ile ‘Avizeli Salon” baştan aşağı yenilendi. Aynı zamanda bin metrekarelik Dedeman Garden’ı da bünyesine katan Dedeman Ankara, önümüzdeki dönemde Roof’un da hizmete girmesiyle unutulmaz anlara ev sahipliği yapmaya devam edecek. Dedeman Ankara hosted the magnificent 45th year celebration as a symbol of the capital, and it continues to offer traditional Dedeman hospitality in its renewed venues. The “Chandelier Hall” and 100 of the hotel’s rooms were renewed top to bottom. Dedeman Ankara also features the 1,000 meter-square Dedeman Garden, and the hotel will continue to host unforgettable moments as Roof also goes into operation in the upcoming season. DEDEMAN İSTANBUL YEMEK HAFTALARI BAŞLIYOR! DQ HABERLERNEWS 74 DEDEMAN MADENCİLİK’TEN “OKULLARDA ORMAN PROGRAMI”NA TAM DESTEK FULL SUPPORT FROM DEDEMAN MINING TO THE “FOREST PROGRAM FOR SCHOOLS” Dedeman İstanbul’da yemek haftaları başlıyor. 17 Ekim – 12 Aralık 2011 tarihleri arasında her hafta farklı bir yörenin lezzetlerine ev sahipliği yapacak olan Dedeman İstanbul, Anadolu’nun en seçkin yemeklerini misafirlerinin beğenisine sunuyor. Toplam altı hafta sürecek Dedeman İstanbul Yemek Haftaları’nda, konuklar sırasıyla Diyarbakır, Antalya, Gaziantep, Konya, İç Anadolu ve Şanlıurfa mutfağının eşsiz lezzetlerini tatma imkânına sahip olacaklar. 17 Ekim’den itibaren her hafta farklı bir yörenin lezzetlerinin sunulacağı yemek haftaları için Dedeman Otelleri’nin şefleri Dedeman İstanbul’a gelip hünerlerini sergileyecek. 17–23 Ekim tarihleri arasında Dedeman Diyarbakır’ın şefinin hazırlayacağı Diyarbakır Yemekleri Haftası ile başlayan Dedeman İstanbul Yemek Haftaları daha sonra, 24 – 30 Ekim’de Antalya Yemek Haftasıyla devam edecek. Anadolu’nun en seçkin lezzetlerinin tek buluşma adresi olacak Dedeman İstanbul, 31 Ekim – 5 Kasım’da Gaziantep, 14 – 20 Kasım’da Konya, 21 – 27 Kasım’da İç Anadolu ve son olarak 28 Kasım – 4 Aralık’da Şanlıurfa yöresine ait yemekleri ile misafilerini buluşturacak. Dedeman Hotels & Resors International’ın Gaziantep, Konya, Antalya, Diyarbakır, Ankara ve Şanlıurfa otellerinin şeflerinin Dedeman İstanbul’un şefi Zeki Kalaycı ile birlikte hazırlayacağı Anadolu’nun lezzetli yemekleri, “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği” eşliğinde 6 hafta boyunca Dedeman İstanbul’un ziyaretçilerinin beğenisine sunulacak. Ülkemizin yeraltı zenginliklerini yeryüzüne çıkarmak ve ekonomiye kazandırmak için tam 64 yıldır aralıksız çalışan Dedeman Madencilik A.Ş., Türkiye Çevre Eğitim Vakfı’nın (TÜRÇEV) “Okullarda Orman Programı”na 2011 yılı Ulusal Sponsoru olarak destek veriyor. Proje kapsamında Ankara’daki 16 okulun alan çalışmaları Dedeman Madencilik’ in katkılarıyla gerçekleşti. Okullarda Orman Programı’nın en önemli kriterlerinden biri olan alan çalışmaları Dedeman Madencilik’ in desteğiyle Ankara’daki 16 okulda farklı tarih ve yerlerde gerçekleştirildi. Orman Bölge ve İl Çevre ve Orman Müdürlükleri ile ortak yürütülen çalışmalarda orman timleri kuruldu. Bu timler biyolojik açıdan hassas bölgelerde öğrencilerle birlikte çeşitli çalışmalar yapmalarının yanı sıra bölge haklarını da orman eko-sistemi hakkında bilinçlendirdiler. Önümüzdeki yıl da devam edecek olan bu programda Okullarda Orman Programı koordinatör öğretmenleri görevlendirilerek öğrencilerin bilinçlendirilmesi ve ekosistem çalışmalarının bir parçası olmalarının sağlanması amaçlanıyor. Program kapsamında çalışmalarını sona erdiren okullar ise Dedeman Madencilik’ e teşekkürlerini iletirken, görevli öğretmenler de bu sene görev alan öğrencilerin sene ye bu çalışmaya katılmak istediklerini belirtti. The Dedeman Mining Group that has been working for the past 64 years in order to bring Turkey’s riches from the mines up to the bright of day is also the 2011 TÜRÇEV’s “Forest Program For Schools’ national sponsor. The project fieldwork of 16 schools around Ankara took place with the help of Dedeman Mining. One of the most important criterion of the ‘Forest Program For Schools’ is the fieldwork section that with the support of Dedeman Mining took place in 16 schools in different areas and on different dates around Ankara. Teams were formed during the operation that was a joint effort with the Forest Area, Province and Forest Directorship. These teams educated the children about certain biologically sensitive areas as well learning the area laws and forest eco-systems. The ‘Forest Program For Schools’ project that will also take place next year is hoping that the teachers coordinating the project will soon have the kids actually running the program with them. As the project this year came to an end the schools that took place thanked Dedeman Mining and said that their students and teachers would be back next year for more. DEDEMAN İSTANBUL FOOD WEEKS ARE STARTING! Food Weeks are starting at Dedeman Istanbul. Every week starting from October 17th to December 12th, Dedeman will be serving their guests the most delicious delicacies from various provinces from around Anatolia. From October 17th onwards guest staying at the Dedeman Istanbul will be able to try these unique dishes for each week. The chefs at Dedeman Diyarbakir proudly host the Diyarbakir Food Week between October 17 and 23. This event kicks off Dedeman Istanbul Food Weeks, which later continue with the Antalya Food Week between October 24 and 30. Dedeman Istanbul, the only destination where the select flavors of Anatolian cuisine come together, offers guests dishes from Gaziantep between October 31 and November 5, Konya between November 14 and 20, Middle Anatolia between November 21 and 27 and, lastly, Şanlıurfa between November 28 and December 4. The “Traditional Dedeman Hospitality” a Dedeman Hotels & Resorts International trademark will also be present during the 6 weeks of cuisine from 6 different provinces with the aid of the chefs from the Dedeman Gaziantep, Konya, Antalya, Diyarbakır, Ankara, Şanlıurfa hotels as well as Dedeman Istanbul chef Zeki Kalaycı. 75 DQ HABERLERNEWS 76 DEDEMAN HOTELS & RESORTS INTERNATIONAL’DAN V1 CHALLENGE’A DESTEK DEDEMAN HOTELS & RESORTS INTERNATIONAL SUPPORTS V1 DEDEMAN İSTANBUL “KORUNCUKLARA” SAHİP ÇIKTI Karadeniz mutfağının benzersiz lezzetlerini huzur dolu bir atmosferle harmanlayan Dedeman İstanbul, Ramazan ayı boyunca ağırladığı her misafiri için, 1979’dan beri faaliyet gösteren Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı’na belirli bir miktarda bağışta bulundu. Toplanan bu bağışlar ile Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı’nın çatısı altında bir “Çocukköyü” yapılması planlanıyor. Projenin gerçekleşmesi için desteğini esirgemeyen Dedeman İstanbul, misafirlerinin de bu anlamlı projeye katkıda bulunmasına imkân tanıyarak önemli bir sosyal sorumluluk örneği sergiledi. DEDEMAN ISTANBUL HAS CLAIMED “THOSE IN NEED OF PROTECTION” Surrounded by a perfect Black Sea atmosphere during the month of Ramadan, Dedeman Istanbul has been making a donation per every hotel guest to The Turkey Children In Need Of Protection foundation that has been running since 1979. From the money raised there are now plans for a “Child Village” to be made as an add on to The Children In Need Of Protection. In order for the project to grow Dedeman Istanbul has given all its support and has also given its guests the opportunity to help, exhibiting true social responsibility. 77 Motorsporları dünyasının başarılı ismi Volkan Işık’ın tasarladığı VOLKICAR, 26 Haziran Pazar günü başlayan V1 Challenge ile motorsporları tutkunlarına heyecan dolu dakikalar yaşatıyor. Dedeman Hotels & Resorts International’ın da araç sponsorları arasında yer aldığı V1 Challenge’da VOLKICAR’a motorsporları tutkunu Haluk Özmutlu pilotluk yapıyor. Türkiye’nin en yaygın oteller zinciri olan Dedeman Hotels & Resorts International, Türkiye’ye katkı sağlayacak organizasyonlara destek vermeyi V1 Challenge’daki araç sponsorluğuyla sürdürmeye devam ediyor. Motorsporlarını Türkiye’de yaygınlaştırmayı ve geliştirmeyi ilke edinen Volkan Işık’ın organizasyonuna destek veren Dedeman Hotels & Resorts International, bugüne kadar Ford Escort Cup, Polo Cup ve Honda Civic Type R Cup gibi yarış organizasyonlarında önemli başarılar kaydeden Haluk Özmutlu ile sezon şampiyonluğu adayları arasında yer alıyor. İlk ayağı 26 Haziran’da Ankara’da düzenlenen V1 Challenge’da, Ali Başakıncı birinci olurken ikinci Dağhan Ünlüdağ üçüncü ise Burak Çukurova oldu. 16 Temmuz’da ise Çeşme’de yapılan yarışta birinci Kadir Akça, ikinci Can Tolon üçüncü Ünal Şenbahar’dı. Kenan Sofuoğlu’nun birinci geldiği İstanbul yarışında ise Melisa Tahincioğlu ikinci, Dağhan Ünlüdoğan ise üçüncülüğe sahip oldu. V1 Challenge, 18 Eylül’de Aydın ve 16 Ekim’de İstanbul’da devam edecek. Nefes kesecek yarışlar, 29 Ekim 2011’de Eskişehir Odunpazarı’nın ardından 26 Kasım 2011’de İzmir Pınarbaşı Ümit Ülkü Yarış Pisti’ndeki yarışı ile sona erecek. Volkan Işık is one of the most successful names in the motorsports world and on the 26th of June during the V1 Challenge, motorsport enthusiasts experience high levels of adrenalin with Volkan Işık’s creation the VOLKICAR. The V1 challenge of which Dedeman Hotels & Resorts International is also a vehicle sponsor see motorsport fan Haluk Özmutlu behind the Dedeman wheel. With its support to the V1 Challenge, Turkey’s most widely spread hotel chain Dedeman Hotels & Resorts International continues to support events that contribute to Turkey. The event is organised by Volkan Işık who has spread the word about motorsports and has made it his mission to develop it in Turkey, one of the nominees for the seasonal champion is Haluk Özmutlu who has a long string of success from the Ford Escort Cup and Polo Cup to the Honda Civic Type R Cup. V1 Challenge’s first step took place on 26th of June at Ankara. This race’s winner is Ali Başkırıncı, the second is, Dağhan Ünlüdağ and the third one is Burak Çukurova. Second step of the race took place on 16th of July at Çeşme. The winner of the Çeşme race is Kadir Akça. Can Tolon took the second place and Ünal Şenbahar took the third. Kenan Sofuoğlu, as being the winner of İstanbul race, Melissa Tahincioğlu is the second and Dağhan Ünlüdoğan took the third place at this race. VI Challenge will continue on September 18th at Aydın and on October 16th at Istanbul. The races that are guaranteed to leave you breathless will stop at Eskişehir Odunpazarı on October 29th before coming to an end on November 26th at Izmir Pınarbaşı Ümit Ülkü Yarış Pisti. DQ 78 Ö Y K Ü - S T O R Y 79 Kırmızı Bir Leke A Red Stain YAZI-WORDS: BEGÜM AHU AĞLAÇ Şehrin bütün parkları aynı anda üstlerine ince bir örtü çekiverdiler. Komutanın emrine uyan erler gibi. Sıcak, hissini sadece dökülen yaprakların renginde bırakarak, bir başucu mektubuyla sessizce gitti. “10 ay sonra görüşürüz” … Devrim, eskiz defterini, zincirlerini yağlamayı her seferinde ertelediği bisikletinin arkasındaki telin üzerine lastikle bağladı. Apartmanın ön merdivenlerinden elinde zıplatarak indirdi. Kırmızı ışıktan faydalanarak caddeye hızlı bir giriş yaptı. Park evine 3 km kadar bir uzaklıktaydı. Küçük bir çocukken de bisikletle aynı parka giderdi. Tabii o zaman aynı mahallede yaşayan kuzeni ve 2 arkadaşı daha eşlik ederdi ona. Kuzeni büyük bir ilaç firmasında çalışıyordu şimdi. Bisikletini de satalı çok olmuştu. Diğer ikisi de aynı şekilde büyük firmaların florasan ışıkları altında hayatlarını kazanmaya çalışırken kaçırıyorlardı sonbaharın gelişini. Kendisini şanslı hissederek bir sırıtma salladı havaya. Parkın içinde küçük bir alan mesire yeri gibi düzenlenmişti. İğne yapraklıların kış aylarına direnci düşünülerek tahta piknik masaları onların koruması altına verilmişti. Sabahın ilk saatlerinde genelde pek konuk ağırlamazdı burası. Birkaç temizlik görevlisi yerleri süpürür, tombul mahalle kadınlarından oluşan bir grup; çene yapar, bütün etlerini All of the city’s parks veiled themselves with a thin blanket at the exact same time, like soldiers abiding by the commander’s orders. The warmth abandoned its feeling only in the color of falling leaves and left quietly with a bedside letter that read “See you in 10 months...” Devrim tied his sketchbooks with a piece of elastic to the wire on the back of his bike whose chains he postponed oiling each time. He lowered his bike to the street, bouncing it on the front stairs of the apartment building. He took advantage of the red light to quickly enter the avenue. The park was about three kilometers from his house. He used to visit this same park with his bike as a young child, too. Of course, two of his friends and his cousin who lived in the same neighborhood would accompany him back then. Now his cousin worked in a large pharmaceutical company, and he had long sold his bike. The other two were likewise missing the arrival of autumn as they were trying to make a living under the fluorescent lights of large companies. Devrim considered himself lucky and grinned to the air. A small section of the park was designed as a promenade. The resilience of coniferous plants to winter months was taken into account while situating the wooden picnic tables under the trees’ protection. This area didn’t usually have many visitors in the early hours of the morning. Several cleaning staff would sweep the ground, while a group of chubby neighborhood women would gossip and walk fast, their flesh jiggling, 80 titreterek, hızlı adım yürür ve okuldan kaçan birkaç çift de bank üzerine tüneyerek birbirlerinin sıcaklıklarına gömülürdü. Eskiz defterini yerleştirdiği yerden alarak masanın ortasına yerleştirdi. Koruma kılıfını açtı. Kurşun kalemlerini ve renkli kalemlerini sırt çantasından çıkartıp, bir ressam edasıyla defterin yanına istifledi. Parkın sakinleri onu bu şekilde görmeye alışkındılar. Büfede çalışan çocuk sormadan bir çay getirip, bıraktı. O da onun eline bir birlik. Çaycı çocuk deftere göz süzerek “Bütün gün bu kadınları mı çiziyon abi sen? Çok da çelimsizler” diye kıkırdadı. Balıketli kadınlardan hoşlandığını anladığımız çaycıya bakmadan “Kadın çizmiyorum, onların giydikleri kıyafetleri çiziyorum” dedi Devrim. “Haa sen o garip bıyıklı modacı gibisin, öyle mi abi?” “Hani televizyonlara çıkıyor ya bir sürü yüzüğü var hani…” “Abicim sen neden bana bir çay daha getirip kendi işine bakmıyorsun?” Çaycının anlamsız konuşmasından dağılan kafasını deftere gömdü tekrar. Devrim, üniversite sınavında ailesinin isteğine boyun eğerek hiç işlemeyeceği bir konu olan ‘işletmeyi’ kazanmıştı. Okula sadece bir sene devam etti. Tek ilgisini çeken kampüsteki insanların nasıl giyindiği olunca ailesine açılma kararı verdi. Tasarımcı olmak istiyordu: Kumaşların, renklerin, dokuların, iplerin, püsküllerin, filelerin, payetlerin, keçelerin, satenlerin içinde bir hayat kurmak istiyordu kendisine. Ailesi önce dirense de annesinin yufka yüreği, babasının memur kafasını biraz olsun yumuşatmayı başarmıştı. O da bu sonuçtan bol sıfırlı bir mutluluk yakalayarak, şu an dördüncü sınıfında olduğu özel moda okulunun koridorlarına atmıştı kendini. İlk sınavda yaptığı çizimlerle burslu okuma hakkı kazanmıştı. Babası anlamıyordu, ona göre bir erkeğin dikiş dikmesi; kadıncaydı, tövbe tövbeydi, mert değildi, bir garipti… Ama bu saçmalığın üzerine en azından para vermemesi gerektiği için “Neyse” demişti. Yetenekliydi belki de ama adına yakışır bir başarının peşindeydi o. Tıpkı Armani, Chanel ya da Pucci gibi. Giorgio Armani erkekleri vatkadan kurtarmıştı bir fırlatışta. Omuzları, beyaz güvercin yapıvermişti avuçlarının içinde. Coco Chanel, korselerin iplerini zarif bir el hareketiyle çözmüştü. Dişi olmanın bir etekten geçmediğinin altını çiziyordu, yüksek belli pantolonuyla demeçler verirken. Emilio Pucci siyah beyaz bir dünyayı baskılar ve renklerle boyamış, Marilyn Monroe bile son yolculuğuna çıkarken onun hayatını renklendirmesini ümit ederek bir Pucci elbiseyle gömülmüştü. İrice bir yaprak düşüncelerin arasında kayarak masanın üzerine sırt üstü yayılıverdi. Bütün yeşilliğini kaybetmişti ama bitişin verdiği huzur yüzüne al bastırmıştı sanki. Devrim’in gözü önünde can verdi yaprak, huzurla ve saygıyla… Devrim bu koca yaprağa öylece baktı. Parmak uçlarıyla okşadı sarı damarları. Açık yeşil başlamıştı her şey bu yaprak için, koyu yeşillerde olgunluğun hazzını yaşamıştı, sarılar gelmişti ve hayatının sonbaharında kırmızı bir leke bırakmıştı dünyaya. Devrim kırmızı bir leke bırakmak istedi. Şu anda açık yeşil olmanın tadını çıkartarak… and a few couples from school would perch on the benches to get lost in each other’s warmth. Devrim removed his sketchbook from the back of the bike and placed it in the middle of the table. He removed the protective cover. He then took out his pencils and color pencils from his backpack and lined them up next to the notebook with the air of a painter. Frequenters to the park were accustomed to seeing him like this. The kid working in the shop brought a tea without asking and left it on the table, and Devrim reciprocated by giving him a lira. The kid who brought the tea looked over Devrim’s notebook and giggled, “Bro, do you draw these women all day? They’re so frail.” Devrim didn’t even look at the tea kid, whom we understood likes plump women, when he said, “I don’t draw women; I draw the clothes they wear.” “Ooh, so you’re like that fashion designer with the weird mustache, is that it bro?” “You know, he’s on the TV a lot; he’s got a bunch of rings...” “Dude, why don’t you just bring me another tea and mind your own business?” After getting distracted by the meaningless chatter of the tea boy, Devrim reburied his head in the notebook. During his university entrance exams, Devrim had succumbed to his family’s request and received enough points to study Business, something he didn’t want at all. He went to school for only one year. When the only thing that interested him was how people in the campus dressed, he decided to open up to his family. He wanted to be a designer: he wanted to build himself a life among fabrics, colors, textures, strings, tassels, mesh, sequins, felt and satin. Even though his family was resistant at first, his mother’s soft heart managed to somewhat soothe his father’s government clerk mentality. He withdrew a happiness from this result with lots of zeros attached to it and found himself in the corridors of the private fashion school, where he was currently a fourth year student. He was able to receive scholarship thanks to his drawings in the first exam. His father didn’t understand; he thought a man sewing was womanly, a sin, something for sissies and just plain weird... But he said “whatever,” relieved that he at least didn’t have to pay for this nonsense. He was perhaps talented, but he was after a kind of success that would suit his name. Like Armani, Chanel or Pucci. Giorgio Armani had relieved men of shoulder pads with one fell swoop. He had transformed shoulders into white doves within the palm of his hand. Coco Chanel had undone corsets’ strings with an elegant hand gesture. She gave speeches, clad in high-waisted pants, in which she underscored that femininity wasn’t about just a skirt. Emilio Pucci colored a black-andwhite world with prints and colors; even Marilyn Monroe was buried in a Pucci dress with the hope that it would lend color to her life on her last journey. A large leaf slid between his thoughts and spread out, face up, on the table. It had lost all of its green, but the peace of the finish had given it a red tint of sorts. The leaf gave its life right before Devrim’s eyes with peace and respect... Devrim sat looking at this large leaf. He caressed the yellow veins with his fingertips. Everything had started out pale green for this leaf; it had experienced the pleasure of maturity in dark greens, with the yellows following and then, in the autumn of its life, it left a red stain on the world. Devrim wanted to leave a red stain by enjoying being pale green now...
Similar documents
“Günümüzde pazarlama artık `ilişki` oldu.” “Marketing has
In this issue, we have got together with Doğuş Automotive Values and Interests Centre Director Mustafa Şehirli and talked over Doğuş Automotive’s entering call center business. Call Centre Hotel CE...
More informationOn To New Challenges - Robert College
known for his 'Limon' and 'Bizim City' comic strips. A l l the participants of the chat had him draw and sign a caricature of 'Limon' for them to take home to their children except probably for his...
More informationSarp Akkaya ile Oyunculuk Üzerine Keyifli Bir Röportaj
Dedeman dünyas›ndan haberler
More informationÇiFTE VATANDAŞLIĞA CEZA KANUNU
Moskova’da yaşamını yitiren ve mezarı Moskova’da bulunan ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in ölümünün 51. Yıl dönümü anma törenleri geçtiğimiz hafta gerçekleştirildi. Fikrimce çok da güzel bir törenle ün...
More informationDergiyi pdf formatında okumak için tıklayın.
ederken onların annesi gibi görünüyor, ama gerçek hiç de göründüğü gibi değil. Bu çocukların tümü bir zamanlar Nepal hapishanelerinde yaşıyorlardı. 28 yaşındaki bu kadın, onları hapishane parmaklık...
More information14,90 TL - EDAK RAFI
İş Sanat Kültür Merkezi, İstanbul Her sezon dans kuşağında en seçkin topluluklara ev sahipliği yapan İş Sanat sezonun ilk dans etkinliğinde Amerikan post-modern dans topluluğu Trisha Brown Dance Co...
More information